farelerde leptinin lenfosit alt tipleri üzerine in vivo etkileri

advertisement
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
FARELERDE LEPTİNİN LENFOSİT ALT TİPLERİ
ÜZERİNE İN VİVO ETKİLERİ
Aykut Göktürk ÜNER
FİZYOLOJİ ANABİLİM DALI
DOKTORA TEZİ
DANIŞMAN
Prof. Dr. Nesrin SULU
2009- ANKARA
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
FARELERDE LEPTİNİN LENFOSİT ALT TİPLERİ
ÜZERİNE İN VİVO ETKİLERİ
Aykut Göktürk ÜNER
FİZYOLOJİ ANABİLİM DALI
DOKTORA TEZİ
DANIŞMAN
Prof. Dr. Nesrin SULU
2009- ANKARA
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
FARELERDE LEPTİNİN LENFOSİT ALT TİPLERİ
ÜZERİNE İN VİVO ETKİLERİ
Aykut Göktürk ÜNER
FİZYOLOJİ ANABİLİM DALI
DOKTORA TEZİ
DANIŞMAN
Prof. Dr. Nesrin SULU
Bu tez, Devlet Planlama Teşkilatı kapsamındaki Bilim İnsanı Yetiştirme Projesi tarafından
2005K-120140-8 proje numarası ile desteklenmiştir.
2009- ANKARA
ii
iii
İÇİNDEKİLER
Kabul ve Onay
ii
İçindekiler
iii
Önsöz
v
Simgeler ve Kısaltmalar
vi
Şekiller
viii
Çizelgeler
ix
1. GİRİŞ
1
1.1. Leptin Hormonu
2
1.1.1. Leptinin Keşfi ve Yapısı
2
1.1.2. Leptinin Üretimi, Reseptörleri ve Etkisi
3
1.1.3. Leptin Sekresyonunun Düzenlenmesi
4
1.1.4. Leptinin Enerji Dengesinin Düzenlenmesi Üzerine Etkisi
5
1.1.5. Leptinin Bağışıklık Sistemi Üzerine Etkisi
5
1.1.6. Leptin Rezistansı
8
1.2. Lenfositler ve Alt Tipleri
10
1.2.1. T Lenfositler
11
1.2.2. B Lenfositler
12
1.2.3. Doğal Öldürücü Hücreler (NK hücreleri)
12
1.2.4. Lenfositlerin Fonksiyonları
13
1.2.4.1. Antijenin Tanınması ve Lenfositlere Antijen Sunumu
13
1.2.4.2. Lenfositlerin Uyarılması
14
1.2.4.3. Antikor Oluşumu ve Antijenin Yıkımlanması
15
1.3. Tezin Amacı ve Önemi
16
2. GEREÇ VE YÖNTEM
17
2.1. Hayvan Materyali
17
2.2. Deney Kurgusu
18
2.3. Kan Alınması
18
2.4. Analiz Yöntemleri
19
2.4.1. Lenfosit Alt Tiplemesi
19
iv
2.4.2. Leptin Analizi
22
2.4.3. İstatistiksel Analiz
24
3. BULGULAR
25
3.1. Vücut Ağırlığı ve Yem-Su Tüketimi
25
3.2. Kan Leptin Düzeyleri
31
3.3. Lenfosit Alt Tipleri
32
4. TARTIŞMA
36
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
44
ÖZET
46
SUMMARY
47
KAYNAKLAR
48
EKLER
54
EK-1 Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi Başkanlığı Hayvan
Deneyleri Yerel Etik Kurulu’nun 03.06.2009 tarih ve 11017 yazısı
ÖZGEÇMİŞ
54
55
v
ÖNSÖZ
Leptinin keşfiyle organizmada leptinin birçok fizyolojik ve fizyopatolojik süreçlere
katılarak önemli etkiler gösterdiği bilim dünyasında iyi bilinmektedir. Çalışmalarda
leptinin obez bireylerin pek azını etkilediğinin belirlenmesi bilim insanlarında önce
bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Leptin eksikliğine bağlı obezitenin obez popülasyonun
%1’inden daha azını temsil ettiği belirlenince, çalışmalar olası bir leptin rezistansına
odaklanmıştır. Ancak, bu çalışmalar leptinin metabolik fonksiyonları dışında önemli
pek çok fonksiyonlarının olduğunu da ortaya koymuştur. Leptinin saptanabilen
fonksiyonları bu hormonun klinikte obezite dışında bağışıklık sistemi, üreme,
pıhtılaşma, kan basıncı, fötal gelişim, hematopoiezis, anjiogenezis ve yara iyileşmesi
üzerine olası kullanımını da düşündürmektedir. Şu an için tedavide leptinin başta
besin alımını azaltıcı etkisi olmak üzere sınırlı da olsa bağışıklık sistemi üzerine de
etkilerinden yararlanılmaktadır. Leptinin bağışıklık sisteminde fizyolojik işlevini
yerine getirirken şekillenen karmaşık süreçlerde adeta bir orkestra şefi gibi görevi
olan CD4+ hücreler üzerine etkisinin bulunmasıyla inflamasyon ve immun yanıtın
oluşmasında da görevli olduğu açıkça ifade edilmiştir. Leptin bağışıklık sistemini ve
bu sistemdeki hücreleri etkilerken değişik sistemlerdeki doku ve hücrelerin de direkt
ya da dolaylı olarak etkilendiği düşünülmektedir. Bu çalışma söz konusu karmaşık
süreçlerin bir bölümünün anlaşılmasında ışık tutmayı amaçlamaktadır.
Bilim İnsanı Yetiştirme Projesi kapsamında desteklenen bu tez çalışması için
şekillenen tüm zorluklar karşısında desteğini bana her saniye hissettiren danışman
hocam sayın Prof. Dr. Nesrin SULU’ya sonsuz minnettarlık duymaktayım. Ayrıca
uygulama ve yazım aşamasında yardımları için sayın Prof. Dr. Çiğdem
ALTINSAAT’e teşekkürleri borç bilmekteyim. Yaptığı bilimsel ve psikolojik açıdan
güzel açıklamalar ile rahatlatıcı yaklaşımlarda bulunan sayın Prof. Dr. Belma
ALABAY’a, leptin seviyelerinin belirlenmesi aşamasında yardımlarından dolayı
sayın Prof. Dr. Tevhide SEL’e, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Fizyoloji ve
Biyokimya Anabilim Dalı Araştırma Görevlisi arkadaşlarıma, her türlü desteğini
esirgemeyen Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı Öğretim
Üyesi sayın Prof. Dr. Ahmet ERGÜN’e, akım sitometri tekniği aşamasında
yardımlarından dolayı sayın Doç. Dr. Klara DALVA’ya ve Ankara Üniversitesi Tıp
Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Akım Sitometri Laboratuarı’nda çalışanlara, Ankara
Üniversitesi Veteriner Fakültesi Biyoistatistik Anabilim Dalı’ndan sayın Doç. Dr.
Sefa GÜRCAN’a ve gelmiş olduğum Adnan Menderes Üniversitesi Veteriner
Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muharrem BALKAYA ve
diğer Öğretim Üyelerine sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
vi
SİMGELER VE KISALTMALAR
α
Alfa
AgRP
Aguti ilişkili peptit
ANOVA
Varyans analizi
ARC
Arkuat nükleus
β
Beta
CART
Kokain amfetamin ilişkili transkript
CD
Başkalaşma kümesi
db/db fare
Leptin reseptör üretiminde bozukluk olan fare
db gen
Diyabet geni
ELISA
Enzyme-Linked Immunosorbent Assay
ER
Endoplazmik retikulum
FITC
Fluorescein isothiocyanate
FTS
Fizyolojik tuzlu su
γ
Gama
HIV-1
Human immunodeficiency virus-1
IF-γ
İnterferon gama
Ig
İmmunglobulin
IL
İnterlökin
JAK
Janus kinase
kg
Kilogram
KFTS
Fizyolojik tuzlu su uygulanan çalışma grubu
L100
100 µg/kg leptin uygulanan çalışma grubu
L250
250 µg/kg leptin uygulanan çalışma grubu
L500
500 µg/kg leptin uygulanan çalışma grubu
L1000
1000 µg/kg leptin uygulanan çalışma grubu
LHA
Lateral hipotalamus, hipotalamusun lateral nükleusu
MAPK
Mitogen-activated protein kinase
mg
Miligram
MHC
Temel doku uyum kompleksi, major histocompatibility
complex
vii
µl
Mikrolitre
ml
Mililitre
mRNA
Mesajcı ribonükleik asit
NK hücreler
Doğal öldürücü hücreler
NPY
Nöropeptit Y
ob/ob fare
Leptin hormonunu üretmeyen fare
Ob-R
Leptin reseptörü
PBS
Phosphate buffered solution
PE
Phycoerythrin
pg
Pikogram
PI3K
Phosphatidylinositol 3-OH kinase
POMC
Proopiomelanokortin
PVN
Paraventriküler nükleus
SPSS
Statistical Package for the Social Sciences
SOCS3
Suppressor of cytokine signaling 3
STAT
Signal transducer and activator of transcription
TCR
T hücre reseptörü
TH1
T yardımcı–1
TH2
T yardımcı–2
TNF-α
Tümör nekrozis faktör-alfa
VMH
Ventromedial hipotalamus
viii
ŞEKİLLER
Şekil 2.1: CD4 ve CD8 pozitif hücreleri belirten plot örneği
21
Şekil 2.2: CD19 ve CD3 pozitif hücreleri belirten plot örneği
21
Şekil 2.3: CD2 pozitif hücreleri belirten plot örneği
22
Şekil 2.4: Optik dansiteler ölçülmeden hemen önce ELISA pleytinin görünüşü
23
Şekil 3.1: Deneysel süreçteki farelerin vücut ağırlık değişimleri
26
Şekil 3.2: Deneysel süreçteki farelerin zamana bağlı yem tüketimleri
27
Şekil 3.3: Deneysel süreçteki farelerin zamana bağlı su tüketimleri
27
Şekil 3.4: Deneysel süreçteki farelerin yem tüketimleri
28
Şekil 3.5: Deneysel süreçteki farelerin su tüketimleri
29
Şekil 3.6: Leptinin vücut ağırlığı üzerine etkisi
30
Şekil 3.7: Leptinin yem tüketimine etkisi
30
Şekil 3.8: Leptinin su tüketimine etkisi
31
Şekil 3.9: Farelerin kan leptin düzeyleri
32
Şekil 3.10: Farelerin CD4 (yardımcı T lenfosit) değerleri
33
Şekil 3.11: Farelerin CD2 değerleri
33
Şekil 3.12: Farelerin CD3 (toplam T lenfosit) değerleri
34
Şekil 3.13: Farelerin CD8 (sitotoksik T lenfosit) değerleri
34
Şekil 3.14: Farelerin CD19 (toplam B lenfosit) değerleri
35
Şekil 3.15: Farelerin % NK değerleri
35
ix
ÇİZELGELER
Çizelge 2.1: Çalışmadaki farelere verilen rasyonun içeriği
17
Çizelge 2.2: Gruplar
18
Çizelge 3.1: Deneysel süreçteki farelerin vücut ağırlık değişimleri
26
Çizelge 3.2: Deneysel süreçteki farelerin zamana bağlı
yem-su tüketim değerleri
27
Çizelge 3.3: Deneysel süreçteki farelerin yem tüketim değerleri
28
Çizelge 3.4: Deneysel süreçteki farelerin su tüketim değerleri
29
Çizelge 3.5: Farelerin kan leptin düzeyleri
31
Çizelge 3.6: Farelerin CD ekspresyon yüzdeleri ve % NK hücreleri
32
1
1. GİRİŞ
Zhang ve çalışma arkadaşlarının (1994) leptini klonlanmasından sonra besin alımının
fizyolojik ve fizyopatolojik mekanizmalarının anlaşılmasına yönelik araştırmalar
yaygınlaşmıştır (Wynne ve ark., 2005). Bu araştırmaların sonucunda organizmadaki
enerji dengesi ve vücut ağırlığının hipotalamik olarak düzenlenmesi ile ilgili yeni
görüşler ortaya çıkmış ve besin alımı, iştah, kilo kazancı ve kaybı gibi fizyolojik
mekanizmalar tekrar gözden geçirilmiştir (Houseknecht ve ark., 1998). Besin alımı
ve vücut ağırlığının düzenlenmesi organizmada pek çok faktörün işe karıştığı
karmaşık olaylardandır ve bu konudaki fizyolojik mekanizmalar ancak son yıllarda
aydınlatılmaya başlanmıştır. Herhangi bir tür içindeki ergin bireylerin günlük besin
alımı ve enerji harcaması önemli farklılıklar göstermesine rağmen, vücut ağırlıkları
büyük ölçüde sabit tutulur. Bu denge başlıca nöroendokrin mekanizmalar ile kontrol
edilmektedir. Hipotalamus ve beyin sapı gibi besin alımını kontrol eden beyin
merkezleri, hormonal sinyaller ve periferal sinirler birbiriyle ilişki içindedir. Bu
sinyaller besin alımı ve enerji harcamasında en önemli merkez olan hipotalamusu ve
buradan ekspresse edilen nöropeptitleri etkiler (Houseknecht ve ark., 1998). Yağ
dokusundan salınan leptin, adiponektin gibi sitokinler ile pankreastan salınan insülin
vücut ağırlığı ve enerji dengesi yönünde organizmanın uzun dönemli beslenme
durumunu düzenlerken, ghrelin ve kolesistokinin gibi dolaşımdaki mide-bağırsak
hormonları akut olarak açlık ve tokluk hissiyle sonuçlanan olayları kontrol
etmektedirler (Wynne ve ark., 2005). Kısa ve uzun süreçli bu mekanizmalarla vücut
ağırlığının sabit bir şekilde korunması için besin alımı ve enerji harcaması arasında
sürekli olarak bir denge kurulmaya çalışılır (Houseknecht ve ark., 1998; Tunçbilek,
2005).
Yağ dokusunda sentezlenen leptinin kan dolaşımındaki düzeyi vücuttaki yağ
miktarı ile doğru orantılıdır. Besin kısıtlamasına cevap olarak kan leptin düzeyleri
düşer (Boden ve ark., 1996). Bununla birlikte akut yangı durumunda sitokinler
[tümör nekrozis faktör-alfa (TNF-a), interlökin (IL)-1, interferon gama (IF-g)] gibi
bağışıklık sistemiyle ilgili ajanlar ile serum leptin düzeyleri artmaktadır (Sarraf ve
ark., 1997). Leptin salınımının azalması ya da leptin reseptörlerindeki (Ob-R)
2
herhangi bir hasarın T lenfosit fonksiyonlarında azalmaya neden olduğu
bildirilmektedir (Zhang ve ark., 1994; Ghilardi ve ark., 1996). Leptin uygulamaları
bazı sitokin düzeylerini değiştirerek bağışıklık sistemi üzerine olumlu etkilere neden
olmaktadır. Örneğin, akut olarak aç bırakılan farelerde oluşan bağışıklık sistemi
baskılanması leptin uygulamaları ile düzeltilebilmiştir (Lord ve ark., 1998). Leptin
üretmeyen veya leptin reseptörlerinde bozukluk olan ob/ob ve db/db farelerde IF-g,
IL-2 ve IL-4 değerlerinin çok düşük olması leptinin immun cevapta önemli rolleri
olduğunu açıklamaktadır (Lord ve ark., 1998). Bu farelere leptin uygulandığında
sitokin üretimlerinde hızlı bir yükselme olması bunun en güzel kanıtıdır (Lord ve
ark., 1998). Vücudun beslenme durumu ile bağışıklık sistemi arasındaki ilişkinin
varlığı uzun süredir bilinse de, leptinin bulunmasından sonra bu mekanizmalar ile
ilgili daha net bilgilere ulaşılmaktadır (Ferandes ve ark., 1978; Lord ve ark., 1998).
1.1. Leptin Hormonu
1.1.1. Leptinin Keşfi ve Yapısı
Leptin Grekçe’de zayıf, ince anlamına gelir (Bado ve ark., 1998). Zhang ve çalışma
arkadaşları tarafından ilk defa 1994’te keşfedilen leptin, ob genin 146 amino asitli 16
kilo Dalton’lu bir proteinidir. Leptinin prekürsörü, 167 amino asitlidir ve 21 amino
asitin ayrılmasıyla aktive edilir (Zhang ve ark., 1994; Ogawa ve ark., 1995). Leptinin
üretiminden sorumlu obez gen insanda 7., farede ise 6. kromozomda lokalize
olmuştur (Castracane ve Henson, 2006). Leptin varlığı ile ilgili ilk çalışmalar 1950’li
yıllara dayanmaktadır. Obezite için hayvan modelleri oluşturma çalışmalarında doğal
mutasyonlu ob/ob fareler elde edilmiştir. Bu fareler ile normal kilolu fareler arasında
1970’li yıllardaki parabiosis (çapraz dolaşım, cross-circulation; obez fare ile normal
farenin kan dolaşımının birbiri ile karıştırılması) çalışmalarında normal kilolu
farelerin belirli bir süre sonra obez oldukları izlenmiş ve kanda obeziteye neden olan
bir faktörün varlığından bahsedilmiştir. Bu hipotez 1994’te leptin proteini
klonlanıncaya kadar açıklanamamıştır (Ingalls ve ark., 1950; Coleman, 1973;
Houseknecht ve ark., 1998).
3
1.1.2. Leptinin Üretimi, Reseptörleri ve Etkisi
Leptin, en çok yağ dokusunda üretilmektedir. Ayrıca hipotalamus, hipofiz bezi
(Morash ve ark., 1999), midenin fundus epiteli (Bado ve ark., 1998), iskelet kası
(Wang ve ark., 1998a), kemik iliği yağ hücreleri (Laharrague ve ark., 1998),
plasenta, meme epiteli (Smith-Kirwin ve ark., 1998) ve kanatlı karaciğeri (Masuzaki
ve ark., 1997; Taouis ve ark., 1998) gibi çeşitli doku ve organlardaki hücreler
tarafından da salgılanmaktadır.
Basit bir transmembran zincire sahip olan leptin reseptörleri diyabet genleri (db
gen; leptin reseptörünü ekspresse eden gen) tarafından üretilir ve değişik formları IL1 ve TNF-α gibi sitokin reseptör ailesindendir (Nedvidkova, 1997). Bu reseptörler
hipotalamus, ön hipofizin gonadotrop hücreleri, pankreasın endokrin bölümü,
ovaryum, testis, yumurta hücresinin cumulus oophorusun granular tabakası, uterus,
böbrekler, kalp, akciğerler, karaciğer, iskelet kasları, böbreküstü bezi, kemik iliği ve
kan hücrelerinden nötrofil, monosit ve lenfositler gibi pek çok hücre veya organda
üretilmektedir. Leptin reseptörlerinin uzun, kısa ve çözünmüş form olarak üç adet
izoformu bulunur (Tartaglia, 1997). Uzun form, uzun intrasellüler zincire sahip olup
leptinin iştah üzerine etkisi için gereklidir (Tartaglia, 1997). İntrasellüler zincirin
sinyal iletimini sağlaması için hücre içinde JAK-STAT (janus kinase-signal
transducer and activator of transcription) faktörlerine bağlanması gereken en önemli
form uzun formdur. Bu reseptör ile hücre içinde glikoz kullanımı, lipolizis ve
leptinin başka fonksiyonları ile ilgili genler aktive olur (Tartaglia, 1997). Leptin
reseptörünün en az dört adet de kısa formu vardır (Caprio ve ark., 1999; Ergün, 1999;
Moschos ve ark., 2002; Bruno ve ark., 2005). Transgenik db/db farelerdeki obezite,
intrasellüler sinyalleri engelleyen leptin reseptörlerindeki mutasyon sonucunda
şekillenir (Tartaglia, 1997). İnsanlarda da leptin reseptör mutasyonu durumunda
obezite geliştiği bildirilmektedir (Siegrist-Kaiser ve ark., 1997; Tartaglia, 1997).
Reseptörün kısa formunun leptinin kan-beyin bariyerinden geçerken işe karıştığı
bildirilmektedir (Houseknecht ve ark., 1998). Çözünmüş form ise dolaşımdaki
leptine bağlanıp onun biyolojik aktivitesini ayarlamaktadır (Ge ve ark., 2002).
4
Aktif haldeki leptin, hipotalamustaki kendi reseptörlerine bağlanarak nöropeptit
Y (NPY) fonksiyonunu inhibe edip besin alımı, vücut ağırlığı ve enerji harcamasının
düzenlenmesinde görev almaktadır (Houseknecht ve ark., 1998). Açlıkta leptinin
kan-beyin bariyerinden geçişi azalırken, tekrar beslemede artar. Bu bilgi, leptinin
merkezi
sinir
sistemine
plazmadaki
miktarı
ile
orantılı
olarak
girdiğini
göstermektedir (Aslan ve ark., 2004; Wynne ve ark., 2005). Hipotalamusta bulunan
arkuat nükleus (ARC), paraventriküler nükleus (PVN), lateral hipotalamus (LHA),
ventromedial hipotalamus (VMH) ve medial preoptik alan gibi bölgeler leptin
sinyalleri için direkt hedef olup bu nükleuslarda leptin reseptörleri bulunmaktadır
(Hakansson ve ark., 1998). Arkuat nükleus, PVN ve VMH bölgelerinde leptinin fazla
ekspresyonu besin alımı ve enerji harcamasını azaltırken (Bagnasco ve ark., 2002),
medial preoptik bölgedeki fazla ekspresyonu sadece enerji harcamasını azaltmaktadır
(Bagnasco ve ark., 2002). Ancak, leptinin etkisini gösterdiği en önemli hipotalamik
merkez arkuat nükleustur (Hakansson ve ark., 1998). Arkuat nükleustaki NPY/AgRP
(AgRP; aguti ilişkili peptit) ve POMC/CART (POMC; proopiomelanokortin, CART;
kokain amfetamin ilişkili transkript) nöronları tarafından leptin reseptörleri ekspresse
edilmektedir (Wynne ve ark., 2005). Oreksijenik NPY/AgRP nöronları leptin
düzeyleri yüksek olduğunda inhibe edilirken, düşük leptin düzeylerinde ise aktive
olmaktadırlar. Leptin, bunların yanında anoreksijenik POMC/CART nöronlarını da
aktive etmektedir (Hakansson ve ark., 1998). Leptinin bu fonksiyonları birlikte
değerlendirildiğinde, başlıca etkisinin besin alımını azaltmak olduğu görülmektedir
(Hakansson ve ark., 1998; Aslan ve ark., 2004).
1.1.3. Leptin Sekresyonunun Düzenlenmesi
Leptin gen aktivasyonu çeşitli hormonlar, büyüme faktörleri ve sitokinler tarafından
düzenlenir (Mantzoros ve Moschos, 1998). Östrojenler leptin üretimini artırırken
(Shimomura ve ark., 1997) androjenler baskılamaktadır (Luukkaa ve ark., 1998). Bu
da serum leptin değerlerindeki cinsiyetler arası ilgili seksüel farklılık için bir
açıklama sağlamaktadır. İnsülin ve glikokortikoidler leptin üretimini artırır
(Wabitsch
ve
ark.,
1996).
Ancak,
glikokortikoidler
leptin
direncini
de
kuvvetlendirirler (Zakizewska ve ark., 1997). İnterlökin-1 ve TNF-α gibi yangı
5
sitokinleri, leptinin de rolü olduğu lokal immun cevapta, yangı ve anjiyogenezisin
regülasyonunda (Lord ve ark., 1998) direkt leptin gen ekspresyonuna da sebep
olurlar (Janik ve ark., 1997; Mantzoros ve ark., 1997). Tiroid hormonları, büyüme
hormonu, somatostatin, serbest yağ asitleri, uzun süre soğuğa maruz kalma ve
katekolaminler leptin salınımı üzerinde inhibitörik etki gösterirler (Aslan ve ark.,
2004).
1.1.4. Leptinin Enerji Dengesinin Düzenlenmesi Üzerine Etkisi
Fizyolojik koşullarda leptinin yapımı ve salınması organizmada bulunan yağ miktarı
ile ilgilidir. Enerji dengesinin değiştiği durumlarda vücuttaki yağ miktarında da
değişiklik olmaktadır. Plazma leptin seviyeleri enerji dengesindeki değişikliklere
hemen tepki vermektedir. Ancak, obezlerin vücut ağırlıklarındaki hafif bir düşüş
plazma leptin seviyelerinde şiddetli olmayan bir düşüşe neden olurken, vücut
ağırlığındaki hafif bir artış plazma leptin seviyelerinde şiddetli artışa neden
olmaktadır (Considine ve ark., 1996; Kolaczynski ve ark., 1996). Bu nedenle leptin
vücutta sadece yağ miktarının belirleyicisi değil, aynı zamanda organizmadaki enerji
durumu hakkında beyindeki spesifik merkezleri bilgilendiren bir sinyal olarak da
görev yapmaktadır (Houseknecht ve ark., 1998). Leptin uygulamasından sonra vücut
ağırlığındaki düşüş ve vücut yağ miktarındaki azalma oldukça belirgindir ve
uygulamanın kesilmesinden birkaç hafta sonra bile ağırlık ve yağ miktarları önceki
değerlerine ulaşmamaktadır (Azain ve ark., 1997). Bu nedenle leptin vücut
ağırlığında ve yağ miktarında düşüş, metabolik hızda artış göstererek enerji
dengesinde değişikliklere neden olmaktadır (Houseknecht ve ark., 1998).
1.1.5. Leptinin Bağışıklık Sistemi Üzerine Etkisi
Bağışıklık ile metabolizma arasındaki karmaşık ilişki olabileceği hipotezi son birkaç
senede tartışılmaktadır. Yağ dokusunun artık sadece enerji depolarının bir bölümü
değil adipositokinler denilen bir takım molekülleri üreten immun-ilişkili bir organ
olduğu kabul edilmektedir (Matarase, 2000). Pek çok organ, doku ve hücrede
reseptörü bulunan leptinin kemik iliği kök hücrelerinde (hemositoblastlar), yardımcı
6
T (Lord ve ark., 1998) ve sitotoksik T (Martin-Romero ve ark., 2000) lenfositleri gibi
lenfosit alt tiplerinde reseptörleri tespit edilmiştir. Ayrıca doğal öldürücü hücrelerde
(NK hücreleri) de leptin reseptörlerinin varlığı tespit edilmiş ve leptinin bu hücrelerin
sitotoksik aktivitelerini düzenlediği bildirilmiştir (Zhao ve ark., 2003). Bağışıklık
sisteminin aktivasyonundan sorumlu diğer sitokin reseptörlerinde olduğu gibi, leptin
de kendi reseptörleri vasıtası ile lenfoid hücrelerde JAK-STAT proteinlerini aktive
eder ve gen transkripsiyonu ile lenfoid hücreler üzerine başta sitokin sentezletici
etkisi olmak üzere pek çok etki (antiapopitotik ve proliferatif) gösterir (Lord ve ark.,
1998; Martin-Romero ve ark., 2000; Papathanassoglou ve ark., 2006). Beslenme
yetersizliği ve akut açlık durumunda şekillenen immunsupresyon ve timus atrofisi
leptinin yokluğunda da şekillenmektedir. Bu nedenle beslenme durumu ile immun
fonksiyonlar arasındaki ilişkinin düzenlenmesinde leptin, immunoendokrin bir
fonksiyon göstererek ana roller üstlenmektedir (Castracane ve Henson, 2006). Leptin
nötrofillerin kemotaksis ve oksijen radikal sekresyonunu artırarak doğal bağışıklık
üzerine etkili olmaktadır. Ayrıca monosit/makrofajlar sisteminde fagositik aktiviteyi
artırmaktadır (Castracane ve Henson, 2006). Kazanılmış bağışıklık sistemi üzerine
leptin CD4+ hücrelerin çoğalmalarını doza bağımlı olarak artırmakta ve IL-2, IF-g
gibi sitokinlerin üretimini artırarak güçlü bir immun cevap şekillenmesine neden
olmaktadır (Lord ve ark., 1998). Ayrıca leptin bağışıklık sistemi hücrelerinin
inflamasyon bölgesindeki aktivasyonlarından sorumlu adezyon moleküllerinin
ekspresyonunu artırarak immun yanıtı güçlendirir (Lord ve ark., 2001). Hücresel
immun yanıtta önemli olan T yardımcı-1 (T helper–1, TH1) hücre başkalaşması ve
bu başkalaşımdan sorumlu sitokinlerin (IL-2, IF-g, TNF-a ve IL-18) sentezinin
düzenlenmesinde de leptin hormonunun etkisi vardır (Castracane ve Henson, 2006).
Yağ
dokusundan
TNF-α,
IL–6
gibi
proinflamatorik
sitokinlerin
sentezlendiğinin bulunmasından sonra yağ dokusu ile bağışıklık sistemi arasında bir
ilişkinin varlığı ortaya çıkmıştır (Lord ve ark., 1998; Matarese ve ark., 2005). Tümör
nekrozis faktör-α ve IL-6’nın dolaşımdaki düzeyleri direkt olarak yağlanma ve
insülin rezistansıyla ilişkilidir. Doğumdan itibaren kemik iliğindeki kök hücreler
farklılaşarak kan yapımı ile ilgili hematopoietik progenitör (öncül) hücreler
oluşmaktadır. Bu progenitör hücreler birçok sitokin ve büyüme faktöründen etkilenip
çoğalma özelliği gösterirler (Houseknecht ve ark., 1998). Fötal ve erişkin fare kemik
7
iliğinde leptin reseptörlerinin hem uzun hem de kısa formlarının belirlenmesi ve
sitokin yapısında olması leptinin kan yapımı üzerine etkili olduğunu göstermektedir
(Houseknecht ve ark., 1998). Leptin, peritoneal fare makrofajlarında sitokin
üretimini ve makrofaj fagositoz aktivitesini artırmaktadır (Gainsford ve ark., 1996).
Ayrıca eritropoiezisin stimülasyonunda leptin ve eritropoietin sinerjistik etki
göstermektedir. Leptin reseptör eksikliği bulunan db/db farelerde kan B ve T lenfosit
düzeylerinde değişmelerin gerçekleştiği, bu farelerin kemik iliğindeki lenfopoietik
progenitör hücrelerde bir azalma olduğu saptanmıştır (Bennett ve ark., 1996).
Leptin, bağışıklık sistemi hücreleri üzerine etkilerini JAK, STAT3,
phosphatidylinositol 3-OH kinase (PI3K) ve mitogen-activated protein kinase
(MAPK) mesajcı sistemleri ile yapmaktadır. Fakat JAK-STAT yolunun leptin
etkisinin oluşması için en etkili yol olduğu düşünülmektedir (Martin-Romero ve ark.,
2000; Sanchez-Margalet ve Martin-Romero, 2001; Lamas ve ark., 2004). Bağışıklık
sistemi ve leptin arasında ilişkinin olduğu ilk olarak Hirose ve arkadaşları (1998)
tarafından gösterilmiştir. Fötal karaciğer, kemik iliği ve dalak gibi organlarda leptin
reseptörlerinin tespit edilmesi leptin ile hematopoietik sistem arasında bir ilişkinin
varlığını ortaya koymaktadır (Fantuzzi ve Faggioni, 2000; Matarese, 2000). Düşük
vücut ağırlıklı veya obez insanların leptin düzeyleri ile birlikte makrofaj sayısı ve
aktivasyonu gibi hücresel immun yanıtlarda değişmeler görülmektedir (Cason ve
ark., 1986; Bruno ve ark., 2005; Fantuzzi, 2005). Leptinin bulunmasından sonra
yapılan çalışmalarda besin kısıtlaması uygulanan hayvanlara leptin verilmesinin
ağırlıklarında azalma görülen dalak ve timus gibi organların ağırlıklarını tekrar
normale döndürdüğü, timustaki timosit sayılarını da artırdığı tespit edilmiştir (JugeAubry ve Meier, 2002). Hem ob/ob hem de db/db farelerde T lenfositlere bağlı
immunite bozulmaktadır (Ferandes ve ark., 1978; Chandra, 1980). Leptin IL-2 ve IFg gibi proinflamatorik sitokinlerin üretimini artırıp T lenfositlerin cevabını ve
humoral immun yanıtta önemli olan IL-4, IL-6, IL-10 seviyelerini de etkilemektedir
(Lord, 1998). İn vitro hücre kültürlerine leptin ilavesi ile T lenfosit sayılarının
arttığının tespit edilmesi sonucu leptinin lenfositler için güçlü bir düzenleyici ajan
olduğu gösterilmiştir (Fantuzzi, 2005). Leptin, T lenfositlerin apopitozisini önleyip,
fonksiyonlarını düzenler. Vücut kitle indeksleri çok düşük olan kişilerde düşük leptin
8
değerlerine paralel olarak T lenfosit fonksiyonları da azalmaktadır. Leptin eksik
kişilerde T lenfositlerin sitokin üretimlerinin de azaldığı tespit edilmiştir. Bu kişilere
uygulanan leptin tedavisi ile söz konusu bozukluk düzeltilmektedir (Martin-Romero
ve ark., 2000; Mito ve ark., 2000; Fujita ve ark., 2002; Mito ve ark., 2004). Deneysel
olarak obez yapılan ratlarda doğal öldürücü hücrelerin (NK hücreleri) fonksiyonları
azalmaktadır. Obez ratlar, tekrar önceki kilolarına döndürüldüğünde ise bozulan bu
fonksiyonlar düzelmektedir (Sanchez-Margalet ve Martin-Romero, 2001). Leptin
uygulaması NK hücrelerinin sayı (Haas ve ark., 2008) ve fonksiyonlarında (Zhao ve
ark., 2003) bir artış şekillendirmektedir. Hipogamaglobunemi (antikor azlığı) ile
karakterize bağışıklık sistemi yetersizliği şekillenen insanlardan yapılan in vitro
kültürlere leptin ilavesi lenfosit miktarlarını artırıp bu hücrelerin apopitozisini
azaltmıştır (Goldberg ve ark., 2005). Leptin, T lenfositler üzerine olan etkilerinden
başka, monositlerin fagositozis ve sitokin üretimlerini etkilemektedir (SanchezMargalet ve Martin-Romero, 2001). Leptin, yangı bölgesinde nötrofillerin
apopitozisini önleyerek daha uzun süre yaşamaları için bir faktör olarak da görev
almaktadır (Bruno ve ark., 2005).
1.1.6. Leptin Rezistansı
Leptin eksikliğinin obezite ile sonuçlandığı, günümüzde artık oldukça iyi bilinen ve
kabul edilmiş bir gerçektir (Ozata ve ark., 1999). Obez ob/ob farelerde şekillenmiş
nonsense mutasyon (anlamsız mutasyon) iştah artışı, obezite ve diyabet gelişmesi ile
sonuçlanmaktadır. Ayrıca bu farelerde leptinin sentez ve sekresyonu bozuk ve
yetersizdir. Benzer şekilde leptine direnç gösteren db/db fareler de obezdirler ve tıpkı
ob/ob fareler gibi leptin yeterli fonksiyon gösterememektedir. Obez ob/ob farelere
rekombinant leptin verilmesi ile besin alımı, vücut ağırlığı, insülin ve glikoz
konsantrasyonlarında azalma görülürken db/db farelere leptin verilmesi ile herhangi
bir etkinin görülmemesi obezitede asıl sorunun leptin eksikliğinden çok leptin
rezistansı olduğunu göstermektedir (Aslan ve ark., 2004). Obezlerin büyük
çoğunluğunda serum leptin düzeyleri yüksektir ve vücut ağırlığının düşürülmesi ile
azalır. Ayrıca obezlerdeki kan leptin düzeyleri normal kilolulara göre daha yüksek
olmakla birlikte, serebral sıvıdaki leptin düzeylerinin hafif yüksek olması leptin
9
rezistansı ve leptinin merkezi sinir sistemine geçişinde bir hasar olduğunu
göstermektedir (Banks ve ark., 1996).
Leptin hormonu keşfedildikten ve leptin gen mutasyonu da belirlendikten sonra
obezitenin insanlarda ve laboratuar hayvanlarında basit bir fenomen olduğu hipotezi
ortaya çıkmıştır. Fakat ob/ob fareler ve tüm dünyada birkaç leptin mutasyonlu insan
dışında leptin gen mutasyonuna bağlı şiddetli obezite formları tüm obez
popülasyonun çok azını oluşturmaktadır. Mutasyona bağlı obezite durumlarında
plazma leptin seviyeleri çok düşükken genetik bir nedene bağlı olmayan obezitede
ise leptin seviyeleri normal kilolulara göre yüksektir. Bu durum obezitede leptin
rezistansının oluştuğunu ve plazmada leptin seviyelerinin bu nedenden dolayı
arttığını açıklamaktadır. Leptin rezistansı şekillendiğinde leptin, hedef hücrelerde
fizyolojik etkisini gösterememekte ve buna bağlı olarak başta metabolik sistem,
bağışıklık sistemi ve üreme sistemi ile birlikte pek çok sistemde bozukluklar
şekillenmektedir (Houseknecht ve ark., 1998). Leptin rezistansının leptin
reseptöründe ya da leptin sinyalinin iletimi sırasında oluşan bir sorundan dolayı
şekillendiği düşünülmektedir. Bu amaçla en fazla odaklanılan konu leptin
reseptörleri olsa da sinyal iletiminde rol alan daha alt yollarda da hasar olabileceği
söz konusudur (Houseknecht ve ark., 1998). Sitokin ailesine ait birçok protein,
sirkülasyonda başka bir proteine bağlanır ve biyolojik olarak etkisini bu şekilde
gösterir. Leptin rezistansı oluşmasındaki diğer bir faktörün de bu bağlayıcı
proteindeki bir kusur olduğu düşünülmektedir (Houseknecht ve ark., 1998). Özellikle
leptinin kan-beyin bariyerinden geçişi doyurulabilir (saturable) süreçler ile olduğu
için leptin bağlayıcı proteinlerin bu geçişteki etkisi ve leptinin biyolojik etkisinin
oluşmasında önemli rolleri olmaktadır (Banks ve Farrell, 2003). Olası bir diğer
bozukluk ise hedef hücrede oluşan sinyal inhibisyonu ya da post-reseptör sorunlarıdır
(Munzberg ve Myers, 2005; Enriori ve ark., 2006). Leptin rezistansının moleküler
mekanizması tam açıklanamamıştır (Ozcan ve ark., 2009). Konuyla ilgili suppressor
of cytokine signaling 3 (SOCS3) geninden ve bu gendeki mutasyondan söz
edilmektedir. Leptinin etkisini göstermesinde hücre içinde önemli bir molekül olan
JAK’ın inhibe edilmesi için SOCS3 geni önemli görevler üstlenmektedir. Obez
hayvan modellerinde SOCS3’ün hipotalamusta yüksek çıkması bu genin leptin
10
rezistansının oluşmasında etkili olabileceğine işaret etmektedir (Bjorbak ve ark.,
2000). Yine sinyal iletiminde görev alan tyrosine phosphatase 1 B’nin de leptin
sinyalinin iletiminde inhibisyona neden olup leptin rezistansının oluşmasında etkili
olabileceği bildirilmektedir (Bence ve ark., 2006). Leptin rezistansının oluşmasında
JAK reseptöründeki serine amino asitinin fosforilasyonunun artması da leptin
sinyalinde inhibisyona neden olmaktadır (Ishida-Takahashi ve ark., 2006). Son
dönemlerde yapılan çalışmalarda ise reseptör direncinin oluşmasında hipotalamustaki
endoplazmik retikulum (ER)’un önemini belirtmiştir (Ozcan ve ark., 2004; Ozcan ve
ark., 2009). Yapılan çalışmalarda endoplazmik retikulum düzeyinde kimyasallar
kullanılarak obez farelerde oluşan insüline karşı reseptör hassasiyetin artırılması ile
insülin direnci düzeltilebilmiştir (Ozcan ve ark., 2006). Benzer olarak obezite
durumlarında oluşan leptin direncinin de ER’ye bağlı olduğu ve aynı şekilde leptin
direncinin düzeltilebileceği bildirilmiştir (Ozcan ve ark., 2009). Leptin direncinin
azaltılmasıyla obezite tedavisinde leptinin terapötik etkisinin olabileceği ve leptinin
lipolizis yapıcı etkisinden tekrar yararlanılabileceği konusu güncellik kazanmıştır
(Ozcan ve ark., 2009).
1.2. Lenfositler ve Alt Tipleri
Memeli bağışıklık sistemindeki hücreler kemik iliğinin hemositoblastları olarak
bilinen ve farklı şekilde başkalaşım geçiren hücrelerdir (Hartenstein, 2006).
Hemositoblastlar farklılaşıp lenfoid ve miyeloid yönünde gelişim gösterirler. Lenfoid
yönde farklılaşan hücreler lenfositleri oluşturuken miyeloid grupta nötrofil, monosit,
eozinofil, bazofil, eritrosit ve trombositler bulunur. Kanda bulunan monositler
dokulara geçerek makrofajlara dönüşürler (Hartenstein, 2006) ve makrofajların çoğu
B ve T lenfositlere antijen sunmakla görevlidir. Bu yüzden bu hücrelere antijen
sunan hücreler adı verilir (Gershwin ve ark., 1995). Lenfositler primer lenfoid
organlarda (timus ve kemik iliği) olgunlaşıp buradan sekonder lenfoid organlara
geçerler. Morfolojik olarak T ve B lenfositler ayrılamamaktadır. Ancak hücre
zarlarındaki kendine özgü proteinler özel marker’lar ile işaretlenirse ayırt
edilebilirler. Lenfositlerin hücre zarlarındaki antijenik determinantlara karşı
hibridoma teknolojisi (kanser hücreleri ile immunize edilmiş dalak lenfosit
11
hücrelerinin birleştirilmesi sonucunda spesifik monoklonal antikor elde etme tekniği)
ile monoklonal antikorlar hazırlanmaktadır (Gülmezoğlu ve Ergüven, 1994). Bu
antikorlar floresan boyalar ile işaretlendiğinde akım sitometri tekniği ile çoğu
lenfosit alt tipinin ayırt edilmesi ve miktarlarının belirlenmesi mümkün olmaktadır.
Monoklonal antikorlar ile saptanan yüzeysel moleküller CD (başkalaşma kümesi,
cluster differentiation) terminolojisi ile tanımlanmaktadır. Örneğin: CD2 bütün T
lenfositlerde ve NK hücrelerde bulunurken CD3 sadece olgun T lenfositlerde
bulunmaktadır. Yardımcı T lenfositlerde CD4, sitotoksik T lenfositlerde ise CD8
bulunur. Hücrelerdeki CD molekülleri antijen tanınmasından sonra gelen uyarımın
hücre içine iletilmesinde görev almaktadır (Gülmezoğlu ve Ergüven, 1994).
Lenfositlerin görevleri tiplerine göre değişmekle birlikte, oluşacak immun yanıtta
tüm alt tipler kollektif olarak çalışmaktadırlar. Ancak, B lenfositler humoral immun
yanıtta etkili olurken (Pape ve ark., 2007), T lenfositler ise daha çok hücresel
bağışıklıkta etkilidir (Gershwin ve ark., 1995).
1.2.1. T Lenfositler
Bağışıklık sisteminin çok önemli hücreleri olan T lenfositler antijene karşı spesifik
olarak uyarılırlar. Yüzey reseptörü olarak T lenfositlerde T hücre reseptörü (TCR, T
cell receptor)-1 ve TCR–2 şeklinde iki türlü reseptör bulunmaktadır. Yüzey
reseptörleri iki adet polipeptit zincirden oluşur. T hücre reseptörü–2 alfa ve beta
zincirinden oluşurken, TCR–1 gama ve delta zincirinden oluşur. T lenfositlerinin %
95’i TCR–2, % 5’i TCR–1 taşırlar. Bu reseptör yapısı B lenfositlerin antijeni
bağlayan immunglobulin (Ig) reseptörlerine benzemekle birlikte, onlardan farklıdır
(Gülmezoğlu ve Ergüven, 1994). Bağışıklık sisteminde bulunan T lenfositlerin yüzey
reseptörleri “temel doku uyum kompleksi” (MHC, major histocompatibility complex)
ile birlikte olduğu zaman antijenleri tanıyabilir (Gershwin ve ark., 1995; Hartenstein,
2006). Hepsinin kendilerine özgü yüzey reseptörleri olduğundan T lenfositlerin alt
tipleri bu reseptörlerin tanımlanmasıyla belirlenebilir. Diğer reseptör tipi olan TCR–2
taşıyan lenfositler iki alt gruba ayrılmıştır. 1) Yardımcı T lenfositler; bunlar aynı
zamanda hücre yüzeylerinde CD4 molekülünü taşımaktadır (Gülmezoğlu ve
Ergüven, 1994). Yardımcı T lenfositler bir kere aktive olduğunda hızlı bir şekilde
12
bölünüp immun cevapta önemli rolleri olan sitokinler üretirler. Bu hücreler TH1 ve
TH2 hücreleri (T yardımcı–2, T helper–2) gibi hücrelere dönüşüp her biri farklı
sitokin üretiminden sorumlu olur. Yardımcı T lenfositler immun cevapta MHC-II
moleküllerini kullanırlar (Jiang ve Chess, 2004; Schwarz ve Bhandoola, 2006). 2)
Sitotoksik T lenfositler; bu alt tip ise hücre yüzeyinde CD8 molekülü taşımaktadır
(Gülmezoğlu ve Ergüven, 1994). Sitotoksik T lenfositler virüsle enfekte olmuş
hücreler ile tümör hücrelerini yıkımlar. Ayrıca doku naklinden sonra oluşan doku
reddinde de bu hücre rol oynamaktadır. Bu hücreler farklılaşarak düzenleyici T
hücreleri (regulatory T cell)’ne dönüşür ve otoimmun hastalıkların önlenmesinde
görev alır (Jiang ve Chess, 2004).
Antijen spesifik T lenfositleri bir enfeksiyondan sonra o enfeksiyonu izleyen
uzun dönemde tanınması amacıyla, bellek (memory) T hücrelerine dönüşür ve o
antijenin tekrar tanınmasında görev alır. Yardımcı T ve sitotoksik T lenfositleri
bellek T hücrelerini oluşturabilir (Jiang ve Chess, 2004).
1.2.2. B Lenfositler
Kan dolaşımında bulunan B lenfositlerde MHC-II antijenleri vardır. Bu antijenler T
lenfositler ile kollektif bağışıklık cevapta önemli görevler alırlar. Ayrıca lenfositler
gelen uyarıları CD19 ve CD20 reseptörleri ile alırlar (Harwood ve Batista, 2008).
Bağışıklık sistemindeki B lenfositlerin en önemli görevi organizmada bulunan
antijenlere karşı antikor oluşturmaktır (Montecino-Rodriguez ve Dorshkind, 2006).
Kandaki serbest bir antijeni B lenfositler kendine özgü B hücre reseptörlerini ya da
membrana bağlı immunglobulinleri kullanarak tanırlar. Buna karşın T lenfositlere
mutlaka antijenin sunulması gerekmektedir (Montecino-Rodriguez ve Dorshkind,
2006).
1.2.3. Doğal Öldürücü Hücreler (NK hücreleri)
Doğal öldürücü hücrelerde antijen özgüllüğü ve MHC moleküllerine bağımlı bir
antijen tanıma özelliği yoktur (Mavilio ve ark., 2005). Bu hücreler tümör hücrelerini
13
ve virüsle enfekte olmuş hücrelere karşı sitotoksik etki göstermektedir. Antijen
özgüllüğü olmadığı için NK hücreler doğal bağışıklık kapsamında etkinlik gösteren
hücre grubu olarak kabul edilirler. Doğal öldürücü hücreler, T lenfositlerde olduğu
gibi, timusta olgunlaşma süreci de geçirmezler (Herberman ve Ortaldo, 1981). Bu
hücrelerde CD2, CD16 ve CD56 molekülleri bulunur ve bu moleküller sitokinler
tarafından uyarılarak aktive olur ve hücreyi CD16 reseptörü ile tanıyarak direkt hücre
ölümüne neden olur (sitolitik etki). Bu tür etkiye antijene bağlı hücresel sitotoksisite
denir (Moebius ve ark., 2007).
1.2.4. Lenfositlerin Fonksiyonları
Bağışıklık sisteminde lenfositlerin görevleri organizmaya giren antijenlere karşı
immun cevabın oluşması, tanımlama fazı (antijenin tanınması), aktivasyon fazı
(antijen ile spesifik reaksiyon sonrası lenfositlerin yanıtları) ve antijen ile uyarılmış
hücreler ile antijenin yıkımlanması (sonuç fazı) gibi 3 ana başlık altında
toplanmaktadır (Gershwin ve ark., 1995).
1.2.4.1. Antijenin Tanınması ve Lenfositlere Antijen Sunumu
Bu faz, antijen sunan hücrelerin B ve T lenfositlere antijen sunulması ile ilgili geçen
süreçleri kapsamaktadır. Antijen sunumu B ve T lenfositler için farklıdır. B
lenfositler sadece uygun bir epitop [antijenin özgüllüğünü belirleyen kimyasal uç
yapılar (antijenik determinant)] bağlamaya ihtiyaç duyarlarken T lenfositler MHC
molekülü ile birlikte antijeni tanıyabilir. Yardımcı T lenfositler antijen sunan
hücrelerdeki MHC-II molekülleri ile birlikte antijen sunumuna gereksinim duyar
(Weaver ve Unanue, 1990). Antijen sunan hücreler arasında makrofajlar, B
lenfositler, derideki langerhans hücreleri, dalak ve lenf yumrularındaki dendritik
hücreler bulunmaktadır (Gershwin ve ark., 1995). Bu hücreler yüzeylerindeki MHCII molekülleri ile antijen sunma özelliklerine sahiptir (Mori ve Libero, 2008). Antijen
sunumu antijenin endositozu veya fagositozu ile başlar. Bakteri ve parazitler gibi
büyük antijenler makrofajlar tarafından fagosite edilirken, daha küçük antijenler B
lenfositler tarafından endositozise uğratılarak antijen sunumu gerçekleştirilir.
14
Antijen, hücreye alındıktan sonra peptit fragmentleri (10-20 amino asit) MHC
moleküllerine bağlanır. Antijenik peptit, antijen sunan hücrenin yüzeyine getirilir ve
bu yapı yardımcı T lenfositler için artık spesifik bir antijenik determinanttır.
Yardımcı T lenfositler CD4 molekülleri ile antijen sunan hücre ile temasa geçip
sinyal iletiminde görev alırlar (Gershwin ve ark., 1995).
B lenfositler antijenler ile reaksiyona girebilen delta ve gama membran
moleküllerini ekspresse ederler (Youinou, 2007). Antijen, hücre yüzeyine geldiğinde
bu moleküllerle etkileşime girerek endositoz yoluyla hücreye alınır ve bu antijen
MHC-II molekülü ile yardımcı T lenfositine sunulur. Bu arada B lenfositte
aktivasyon ve farklılaşma (diferensiyasyon) için gerekli sinyaller de başlatılmış olur
(Chen ve Jensen, 2008). Bazı antijenler yardımcı T lenfositlerden sitokin uyarımı
yardımı olmaksızın B lenfositlerce tanınıp bu hücrelerde çoğalmaya neden olabilir.
Ayrıca yardımcı T lenfositler salgıladıkları bazı sitokinler ile de B lenfositleri aktive
ederler. Yardımcı T lenfositlerde üretilen sitokinler humoral immun yanıt için önemli
kimyasal maddelerdir. Bu hücrelerde üretilen IL–4 B lenfositlerde bir uyarıya ve
hücrenin bölünmesine neden olur. İnterlökin–2, IL–4 ve IL–5 ise B lenfositlerin
çoğalmasını düzenler. Sonraki aşamada B lenfositler antikor üreten plazma
hücrelerine dönüşürler. Bu arada yardımcı T lenfositler de aktive olduklarında TH1
ve TH2 hücrelerine dönüşür ve her hücre farklı sitokin üretir. T yardımcı–1 hücreleri
IL–2 ve IF-γ üretirken, TH2 hücreleri IL–4 ve IL–5 üretir. Bu sitokinler B lenfosit
çoğalması üzerine farklı etkilere sahiptir. İnterferon-gama, IgG2a üretimine neden
olurken IL–4, IgE ve IgG1, IL–5 ise IgA üretimine neden olur. İnterlökin–4 ve IL–5
ise birlikte IgM üretimine neden olmaktadır (Gershwin LJ ve ark., 1995). Bu
sitokinler antijene karşı spesifik antikor üretimi için anahtar rolü üstlenmektedir
(Abbas ve ark., 1991).
1.2.4.2. Lenfositlerin Uyarılması
Antijenin MHC molekülüne bağlanması T lenfosit uyarılmasını başlatıcı bir sinyal
olarak bilinir (Abbas ve ark., 1991). Üretilen sitokinler ile hücrenin tekrar uyarılması
bir başka önemli adımdır. Bu amaçla IL–1 hücrenin tekrar uyarılması için üretilirken
15
eş zamanlı olarak IL–2 de üretilir ve T lenfositlerde büyüme ve mitotik bölünme
şekillenir. Bu aşamadan sonra T lenfositler, B lenfosit gelişmesi ve çoğalmasını
etkileyecek olan ek lenfokinleri de üretir (Gülmezoğlu ve Ergüven, 1994). Antijen, B
lenfosit tarafından alındıktan sonra B lenfositin uyarılma süreci başlar. Yardımcı T
lenfositlerden salınan IL–1, IL–2, IL–4, IL–5, IL–6 ve makrofajlardan üretilen
faktörler ve TNF gibi faktörler de B lenfositlerin sonraki aşamalardaki farklılaşması
ve çoğalmasında etkili olan sitokinlerdir (Gershwin LJ ve ark., 1995).
1.2.4.3. Antikor Oluşumu ve Antijenin Yıkımlanması
Son faz antijen tanınması ve lenfosit aktivasyonundan sonra lenfositlerde gerçekleşen
çeşitli antikor fonksiyonlarını içeren immun cevap mekanizmalarından şekillenir. Bu
mekanizmalar komplement fikzasyonu, virüs nötralizasyonu, toksin nötrolizasyonu,
opsonizasyon (antijene antikor kaplanarak fagositozun kolayca sağlanabilmesi
işlemi) ve antikor bağımlı hücresel sitotoksisitedir. Ayrıca T hücre sitotoksisitesi ve
makrofajların uyarılmaları da gerçekleşir (Gershwin LJ ve ark., 1995). T hücre
sitotoksisitesi sitotoksik T lenfositlerin aktivasyonu ile gerçekleştirilir. Sitotoksik T
lenfositler de antijenik yapıların tanınması amacıyla T hücre reseptörü taşırlar.
Sitotoksik T lenfositler hedef hücre yüzeyinde bulunan MHC-I molekülüne homolog
bir yapı ile antijeni tanır. Sitotoksik T lenfositlerin virüsleri tanıması bu mekanizma
ile olmaktadır (Abbas ve ark., 1991; Gershwin LJ ve ark., 1995). Hedef hücrelerin
yok edilmesi ise iki şekilde olmaktadır. Birincisinde, yukarıda belirtildiği gibi, hedef
hücrelerdeki MHC-I molekülü ile CD8 moleküllerinin etkileşime girmesi ile antijen
T hücre reseptörüne bağlanır. İkincisinde ise yardımcı T lenfositler tarafından
üretilen IL–4, IL–6 ve IF-γ sitokinleri sitotoksik T lenfositlerin aktive olmasını ve
hedef hücreye giderek o hücreyi yok edici proteinlerin salgılanmasına neden olur.
Antijen yıkımlanmasının son aşamasında T hücrelerden üretilen sitokinler ile
makrofajlar da aktive olurlar. Bu amaçla IF-γ, makrofaj sitoplazmasındaki oksidatif
enzimleri artırarak daha güçlü bir intrasellüler savunma şekillendirir. Ayrıca antijene
bağımlı olarak pek çok antikor üretimi de gerçekleşir. Sirkülasyondaki antijenleri
bağlamada IgG ve IgM oldukça etkilidir. Bu şekildeki bağlı antijenler
retiküloendotelyal sistem tarafından yok edilir. İmmunglobulin G ve IgM aynı
16
zamanda patojenleri hasara uğratma ve öldürmede de görev alırlar. Antijen bir
toksinse, antikor toksini nötralize edecek niteliktedir. Virüslerın hücre yüzeyine
tutunmasını engellemek için ise IgA antikoru üretilir (Gershwin LJ ve ark., 1995).
1.3. Tezin Amacı ve Önemi
In vitro çalışmalardan elde edilen bulgular leptin ile bağışıklık sistemi arasında ilişki
olduğunu ve leptinin lenfosit alt tiplerini farklı şekillerde etkileyerek T lenfosit
cevaplarını düzenlediğini göstermektedir. Ancak, leptinin canlı sistemde lenfosit alt
tiplerini gerçekte nasıl etkilediğini belirlemek için in vivo çalışmalara ihtiyaç
duyulmaktadır (Goldberg ve ark., 2005; Matarese ve ark., 2005; Fantuzzi ve
Faggioni, 2000). Bu araştırmada farelere farklı dozlarda (100 µg/kg/gün, 250
µg/kg/gün, 500 µg/kg/gün, 1000 µg/kg/gün) uygulanan leptinin lenfosit alt tipleri
üzerine etkileri incelenmiştir. Bu amaçla kandaki toplam T lenfosit, toplam B
lenfosit, yardımcı T lenfosit, sitotoksik T lenfosit ve NK hücreleri gibi bazı lenfosit
alt tiplerinin yüzeylerindeki CD2, CD3, CD4, CD8, CD19 reseptör ekspresyon
seviyeleri ve %NK hücre (CD56) miktarlarının olası değişimleri belirlenmiştir.
Çalışmayla kan leptin düzeylerindeki değişikliklerin bağışıklık sistemini nasıl
etkilediğinin açıklanması amaçlanmaktadır. Bu araştırma leptinin bağışıklık sistemi
üzerine etkilerinin in vivo olarak incelendiği sınırlı sayıdaki çalışmalara da katkı
sağlayacaktır.
17
2. GEREÇ VE YÖNTEM
2.1. Hayvan Materyali
Araştırma için Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi Başkanlığı
Hayvan Deneyleri Yerel Etik Kurulu’ndan onay alındı (03.06.2009 tarih ve 11017
sayılı karar, Ek-1). Çalışmada Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzısıhha Merkezi
Başkanlığı Serum Çiftliği’nden temin edilen 40 adet 30-35 gram ağırlığında, ergin,
erkek Swiss albino fare kullanıldı. Farelere adaptasyon döneminde ve deneysel
süreçte standart fare yemi (Bil-Yem Gıda Sanayi Tic. Ltd. Şti., Çizelge 2.1) ve su ad
libitum olarak verildi. Fareler adaptasyon döneminden deney tamamlanıncaya kadar
uygun oda ısısında (23 ± 2 °C), % 40-60 nem koşullarında ve ortam 12 saat aydınlık /
12 saat karanlık olacak şekilde özel fare kafeslerinde barındırıldı.
Çizelge 2.1: Çalışmadaki farelere verilen rasyonun içeriği.
İçindekiler
Kuru madde (%)
88
Ham protein (%)
23
Ham selüloz (%)
7
Ham kül (%)
8
HCI’de çözünmüş kül (%)
2
NaCI (%)
1
Yağ (%)
5
Makro elementler
Kalsiyum (%)
1-2,5
Fosfor (%)
0,9
Sodyum (%)
0,5-1
Mikro elementler
Mangan (mg/kg)
10
Çinko (mg/kg)
4
Amino asit
Lizin (%)
1
Metiyonin (%)
0,3
Sistin (%)
0,1
Vitaminler
A (IU/kg)
400
D3 (IU/kg)
300
B2 (mg/kg)
5
B12 (mg/kg)
20
E (IU/kg)
30
K3 (IU/kg)
1
Metabolik enerji (kkal/kg)
2600
18
2.2. Deney Kurgusu
Deneyin başlangıcında fareler rasgele 5 eşit gruba ayrıldı (Çizelge 2.2) ve deney
koşullarına uyum sağlamaları için 10 günlük bir adaptasyon dönemine alındı.
Adaptasyon dönemini 6 günlük deneysel süreç izledi. Birinci gruptaki fareler
fizyolojik tuzlu su (FTS) uygulanan kontrol grubunu oluşturdu. Grup 2, 3, 4 ve 5’teki
farelere ise kilogram canlı ağırlık için sırasıyla 100, 250, 500 ve 1000 µg dozlarında
rekombinant fare leptini (Millipore, kat no: GF050) uygulandı. Leptin ve FTS (diğer
leptin dozları ile aynı hacimde) uygulamaları deneysel sürecin başından itibaren 6
gün süreyle 0900 ve 1600 saatlerinde günde iki kez ve günlük doz ikiye bölünerek deri
altı enjeksiyonu şeklinde gerçekleştirildi (Lord ve ark., 1998; Howard ve ark., 1999;
Faggioni ve ark., 2000; Fujita ve ark., 2002; Bowen ve ark., 2003; Kalaivanisailaja
ve ark., 2003; Lalonde ve ark., 2004; Mito ve ark., 2004; Balasubramaniyan ve
Nalini, 2007; Maya-Monteiro ve ark., 2008).
Farelerin canlı ağırlıkları adaptasyon döneminin 0., 5. ve 10. günlerinde,
deneysel süreçte ise her gün aynı saatlerde tartılarak kaydedildi. Ayrıca, bireysel
olarak günlük yem ve su tüketim miktarları da hesaplandı. Son leptin
uygulamasından (6. gün) 15 saat sonra kan alımı gerçekleştiğinden leptin
uygulamasının 6. günündeki yem-su tüketim değerleri tam bir gün geçmediğinden
dolayı değerlendirmeye alınmadı.
Çizelge 2.2: Gruplar.
Gruplar (n=8)
Uygulama
1. grup (KFTS)
FTS : 200 µl/fare
2. grup (L100)
Leptin: 100 µg/kg/gün
3. grup (L250)
Leptin: 250 µg/kg/gün
4. grup (L500)
Leptin: 500 µg/kg/gün
5. grup (L1000)
Leptin: 1000 µg/kg/gün
FTS: Fizyolojik tuzlu su., µl: Mikrolitre, kg: Kilogram.
2.3. Kan Alınması
Deney sonunda [son leptin enjeksiyonundan 15 saat sonra (Mito ve ark., 2004)] eter
anestezisi altında 1 mililitre (ml)’lik insülin enjektörü (26 gauge’luk) kullanılarak
19
etilendiamintetraasetik asit (EDTA) ile pıhtılaşması engellenmiş kan (1 ml)
intrakardiyak olarak alındı. Alınan kanlardan tüm gruplarda lenfosit alt tiplemesi
[(yardımcı T (CD4), sitotoksik T (CD8), toplam T (CD3), toplam B (CD19) lenfosit
ve NK hücre (CD56)] analizleri yapıldı. Leptin düzeylerinin belirlenmesi için kanlar
15 dakika 3000 devirde santrifüj edilerek (Hettich Universal 16A) plazmaları ayrıldı
ve analizin yapılacağı güne kadar – 20 0C’de saklandı.
2.4. Analiz Yöntemleri
2.4.1. Lenfosit Alt Tiplemesi
Lenfosit alt tiplemesi akım sitometrik yöntem ile spesifik antikorlarla konjuge olmuş
fluorescein isothiocyanate (FITC), phycoerythrin (PE) gibi florokrom maddeler
kullanılarak yapıldı (Papathanassoglou ve ark., 2006). Bu amaçla kan alındıktan
hemen sonra örnekler lenfosit alt tiplemesi için özel bir yöntem ile işlendi
(Papathanassoglou ve ark., 2006). Bunun için, fareye özel olarak üretilmiş 100 testlik
“rat anti mouse CD2:RPE (Serotec, katalog no: MCA1261PE)”, “rat anti mouse
CD4:FITC/CD8:RPE (Serotec, katalog no: DC034)” ve “rat anti mouse
CD19:FITC/CD3:RPE (Serotec, katalog no: DC035)” monoklonal antikorlar
kullanıldı. Alyuvarların yıkımlanması için lysing solüsyonu (FACS lysing solution,
Becton Dickinson katalog no: 349202), preparatları yıkama işlemi için ise fosfat
buffer solüsyonu (PBS, phosphate buffered solution) kullanıldı. Fosfat buffer
solüsyonu, özel PBS tabletleri (Invitrogen, katalog no: 00-3002) kullanılarak
hazırlandı. İşlenmiş kanları fikse etmek için fikzasyon solüsyonu (Cellfix, Becton
Dickinson katalog no: 340181) kullanıldı (Papathanassoglou ve ark., 2006).
Lenfosit alt tiplemesi için yapılan optimizasyon çalışmasında aşağıdaki metot
oluşturuldu;
· Akım sitometri için kullanılan 3 adet deney tüpüne (BD Falcon, 5 ml
polystrene Round-Bottom tube, Becton Dickinson katalog no: 352052) 100’er µl
pıhtılaşması engellenmiş kan ve üzerine sırasıyla rat anti mouse CD2:RPE, rat anti
20
mouse CD4:FITC/CD8:RPE ve rat anti mouse CD19:FITC/CD3:RPE antikorları
eklenip vorteksle karıştırılıp ve 15 dakika karanlıkta inkubasyona bırakıldı.
· İnkubasyondan sonra her tüpe 500’er µl lysing solüsyonu (FACS Lysing
Solution, Becton Dickinson, kat no: 349292) eklendi. Vorteksle karıştırıldıktan sonra
10 dakika inkubasyona bırakıldı.
· İnkubasyondan sonra her tüpe 500’er µl PBS eklenip vortekslendi ve 10
dakika inkubasyona bırakıldı.
· İnkubasyondan sonra 1090 devirde (250 g’lik devirde) 5 dakika santrifüj
edildi. Süpernatant atıldıktan sonra üzerine 2 ml PBS eklenip vorteksle karıştırıldı.
Aynı işlem bir kere daha yapıldı ve süpernatant atıldı.
· Son süpernatant atıldıktan sonra tüplere 500 µl tespit solüsyonu eklendi.
· Antikorlar ile işlenmiş kanlar akım sitometri cihazında (Beckman Coulter,
Cytomic FC500) okutuldu. Lenfosit alt tiplerinin değerleri cihaz üzerinde yüzde (%)
olarak hesaplandı (Lord ve ark., 1998; Martin-Romero ve ark., 2000).
Elde edilen plotlardan CD4 reseptörlerini bulunduran hücreler yardımcı T
lenfositleri, CD8 reseptörlerini bulunduran hücreler sitotoksik T lenfositleri (Şekil
2.1), CD3 reseptörlerini bulunduran hücreler toplam T lenfositleri, CD19
reseptörlerini bulunduran hücreler ise toplam B lenfositleri temsil etmiştir (Şekil
2.2). Lenfositlerin üzerindeki CD56 reseptörleri NK hücreleri ifade etmektedir
(Moebius ve ark., 2007). Bu çalışmada NK hücreler CD2 (Şekil 2.3) pozitif
hücrelerden CD3 pozitif hücrelerin çıkartılmasıyla (% NK=CD2–CD3) matematiksel
olarak hesaplandı (Ferreira-Dias ve ark., 2005).
21
Şekil 2.1: CD4 ve CD8 pozitif hücreleri belirten plot örneği.
Şekil 2.2: CD19 ve CD3 pozitif hücreleri belirten plot örneği.
22
Şekil 2.3: CD2 pozitif hücreleri belirten plot örneği.
2.4.2. Leptin Analizi
Plazma leptin düzeyleri fare leptin Enzyme-Linked Immunosorbent Assay (ELISA)
kiti (Mouse Leptin ELISA kit, RayBio, katalog no: ELM-LEPTIN–001) kullanılarak,
üretici firmanın önerileri doğrultusunda aşağıdaki şekilde belirlenmiştir;
· Kitin içinde bulunan ve spesifik olarak kaplanmış her ELISA mikroplate
bölmesine çift olarak 100’er µl standart ve test edilecek plazma örnekleri eklendi ve
bir gece + 4 0C’de inkube edildi.
· İnkubasyondan sonra mikroplate ters çevrilip içindeki solüsyonlar atıldı ve
yıkama solüsyonu (300 µl) ile 4 defa yıkandı.
· Her bölmeye 100 µl biotinylated antibody solüsyonu eklenip 1 saat oda
ısısında inkube edildi.
· İnkubasyondan sonra mikroplate ters çevrilip içindeki solüsyonlar atıldı ve
yıkama solüsyonu (300 µl) ile 4 defa yıkandı.
23
· Her bölmeye 100 µl Streptavidin solüsyonu eklenip 45 dakika oda ısısında
inkube edildi.
· İnkubasyondan sonra mikroplate ters çevrilip içindeki solüsyonlar atıldı ve
yıkama solüsyonu (300 µl) ile 4 defa yıkandı.
· Her bölmeye 100 µl TMP One-Step Substrate Reagent’tan eklenip 30 dakika
oda ısısında ve karanlık bir ortamda inkube edildi.
· İnkubasyondan sonra her bölmeye 50 µl stop solüsyonu eklendi. Plate
bölmeleri sarı renk aldıktan hemen sonra (Şekil 2.6), optik dansiteler ELISA
cihazında 450 nanometre dalga boyunda okutuldu.
Optik dansite değerleri çift çalışıldığı için ortalamaları alındı. Elde edilen optik
dansite değerleri ile standart eğri çizdirilerek plazma leptin düzeyleri Graphpad
prism programında hesaplandı. Kullanılan kitin hassasiyeti firmanın önerisine göre
1,5 pg/ml’den daha azdır.
Şekil 2.4: Optik dansiteler ölçülmeden hemen önce ELISA pleytinin görünüşü (daha yoğun sarı
bölmeler leptin düzeylerinin daha fazla olduğuna işaret etmektedir).
24
2.4.3. İstatistiksel Analiz
Elde edilen verilerin varyasyonunun kontrolü için dağılım analizleri Shapiro-Wilk
testi kullanılarak ve her grupta varyasyon katsayıları hesaplanarak yapıldı.
Dağılımların normal olduğu belirlendi. Gruplardaki lenfosit alt tipleri ve leptin
düzeyleri arasındaki farklar tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ile değerlendirildi.
Farkın hangi grup veya gruplardan kaynaklandığını belirlemek için post hoc Tukey
testi yapıldı. Yem-su tüketim miktarları ile vücut ağırlık değişimleri zaman ve grup
faktörleri gözönünde bulundurularak tekrarlayan ölçümlerde iki yönlü ANOVA ile
değerlendirildi ve p≤0,05 anlamlı olarak kabul edildi. Verilerin analizi Statistical
Package for the Social Sciences (SPSS for Windows; version 15.0, seri no:
416a1604ed18748d3f27) paket programı ile gerçekleştirildi (Winer ve ark, 1991).
Sonuçlar ortalama ± standart hata (SH) şeklinde verildi.
25
3. BULGULAR
Çizelge ve grafiklerdeki L100, L250, L500 ve L1000 sırasıyla 100, 250, 500 ve 1000
µg/kg/gün şeklinde leptin verilen doz gruplarını ifade etmektedir. KFTS ise FTS
verilen kontrol grubudur. Çizelgelerde grup ortalamaları ve standart hata
kullanılmıştır. Sütun grafiklerde her sütun, ortalama değeri ve standart hatayı
belirtmektedir. Çizgi grafiklerde ortalama ve standart hata çubukları belirtilmektedir.
3.1. Vücut Ağırlığı ve Yem-Su Tüketimi
Leptin uygulamasının gerçekleştirildiği deneysel süreçte zamanın vücut ağırlığı
üzerine etkisi istatistiksel olarak onaylanırken (p<0,05) grupların canlı ağırlığı
etkilemediği saptandı (p>0,05). Bununla birlikte kontrol grubunun 3. (36,3±1,10 g),
4. (36,5±1,10 g) ve 5. (36,5±1,01 g) gününde vücut ağırlık değerleri 0. güne
(34,2±0,96 g) göre daha yüksekti. Ayrıca, L100 grubunda ise leptin uygulamasının 1.
(36,3±1,05 g) ve 2. (36,3±1,04 g) günündeki vücut ağırlık değerleri 0. güne
(34,7±0,96 g) göre yüksekti (Çizelge 3.1 ve Şekil 3.1). İstatistiksel olarak
onaylanmamasına rağmen deneysel süreçte L100 ve L500 gruplarında leptin
uygulamasından
sonraki
ilk
günden
itibaren,
L250
grubunda
ise
leptin
uygulamasından sonra ikinci günden itibaren bir ağırlık kaybı görülmektedir. En
yüksek doz grubu olan L1000 grubunda ise leptin uygulamasından sonraki ilk üç
günde vücut ağırlıkları düşerken dördüncü günden itibaren vücut ağırlık kazancı
görülmektedir (Çizelge 3.1, Şekil 3.1).
Deneysel süreçteki yem ve su tüketimleri sadece zamana bağlı anlamlı
(p<0,001) bir değişim gösterdi (Çizelge 3.2, Şekil 3.2, ve Şekil 3.3). Yem tüketimi
açısından bütün gruplar birlikte değerlendirildiğinde deneysel sürecin 0. (13,3±0,54
g) gününe göre 1. (10,9±0,41 g), 3. (11,1±0,60 g), 4. (10,5±0,50 g) ve 5. (11,6±0,50
g) günlerde önemli (p<0,001) bir azalma bulundu (Çizelge 3.2, Şekil 3.2). Su tüketim
değerlerinde deneysel sürecin 0. (9,4±0,31 ml) gününe göre 1. (11,4±0,34 ml), 4.
(10,1±0,32 ml) ve 5. (10,8±0,32 ml) güne göre anlamlı (p<0,001) olarak arttığı
bulundu (Çizelge 3.2, Şekil 3.3). Leptin gruplarının yem ve su tüketim değerleri
26
üzerindeki etkisinin önemli (p>0,05) olmadığı bulundu (Çizelge 3.3, Şekil 3.4,
Çizelge 3.4 ve Şekil 3.5). Ayrıca, vücut ağırlığı ve yem-su tüketim değerleri için
gruplar arası farklar onaylanmadığından (p>0,05) leptin grupları birleştirilip kontrol
grubuyla karşılaştırıldı. Toplam leptin grupları verileri değerlendirildiğinde, vücut
ağırlığı ile yem-su tüketim değerlerindeki değişimleri istatistik onaylamamış
olmasına rağmen, birleştirme (pooling) yapılan leptin grubunda vücut ağırlıkları
kontrol grubuna göre leptin uygulamasının 1. gününden itibaren 4. güne kadar
düştüğü, 5. ve 6. günlerde ise kontrol değerlerine ulaştığı bulundu (Şekil 3.6). Aynı
şekilde yem tüketimlerinde de leptin grubunda kontrol grubuna göre 4. güne kadar
hafif bir düşüş görüldü, 5. günde kontrol seviyelerine geldiği bulundu (Şekil 3.7).
Leptin grubunun su tüketim değerleri ise leptin uygulaması boyunca kontrol grubuna
göre yüksek olduğu bulundu (Şekil 3.8).
Çizelge 3.1: Deneysel süreçteki farelerin vücut ağırlık değişimleri.
Günlere göre vücut ağırlığı (gram, X±SH)
Grup
n
0
1
2
3
4
5
6
KFTS
34,2±0,96
35,5±1,05
36,2±1,04
36,3±1,10
36,5±1,10
36,5±1,01
36,1±1,05
L100
8
8
34,7±0,96
36,3±1,05
36,3±1,04
36,2±1,10
35,9±1,10
36,0±1,01
35,9±1,05
L250
8
35,7±0,96
36,7±1,05
37,1±1,04
36,6±1,10
36,6±1,10
36,6±1,01
36,6±1,05
L500
8
35,8±0,96
36,7±1,05
36,2±1,04
36,1±1,10
35,9±1,10
36,1±1,01
36,0±1,05
L1000
8
34,5±0,96
34,0±1,05
34,1±1,04
34,1±1,10
34,4±1,10
35,5±1,01
35,4±1,05
Şekil 3.1: Deneysel süreçteki farelerin vücut ağırlık değişimleri (değerler ortalama ve standart hata
çubuklarını belirtmektedir).
27
Çizelge 3.2: Deneysel süreçteki farelerin zamana bağlı yem-su tüketim değerleri.
Parametreler
N
0. gün
1. gün
2.gün
3.gün
4.gün
5.gün
Yem tüketimi
36 13,3±0,54A 10,9±0,41B 12,9±0,68A 11,1±0,60B 10,5±0,50B 11,6±0,50B
(gram, X±SH)
Su tüketimi
40 9,4±0,31A 11,4±0,34B 10,0±0,38A 9,8±0,37A 10,1±0,32B 10,8±0,32B
(ml, X±SH)
A,B
: Aynı satırdaki farklı harfler sıfırıncı güne göre istatistiksel farklılığı ifade etmektedir (p<0,001).
Şekil 3.2: Deneysel süreçteki farelerin zamana bağlı yem tüketimleri (n=36) (değerler ortalama ve
standart hata çubuklarını belirtmektedir).
* : Sıfırıncı güne göre p<0,001 düzeyinde farklılığı ifade etmektedir.
Şekil 3.3: Deneysel süreçteki farelerin zamana bağlı su tüketimleri (n=40) (değerler ortalama ve
standart hata çubuklarını belirtmektedir).
* : Sıfırıncı güne göre p<0,001 düzeyinde farklılığı ifade etmektedir.
28
Çizelge 3.3: Deneysel süreçteki farelerin yem tüketim değerleri.
Günlere göre yem tüketimi (gram, X±SH)
Grup
n
0
1
2
3
4
5
KFTS
L100
L250
L500
L1000
5
8
8
8
7
14,3±1,43
12,7±1,13
13,7±1,13
12,1±1,13
13,7±1,20
10,6±1,08
10,7±0,86
11,8±0,86
10,0±0,86
11,6±0,91
15,7±1,80
11,8±1,42
14,3±1,42
12,1±1,42
10,8±1,52
13,0±1,58
10,5±1,25
12,6±1,25
10,3±1,25
9,2±1,34
11,7±1,32
10,0±1,04
11,6±1,04
9,0±1,04
10,0±1,11
11,0±1,31
11,3±1,04
12,1±1,04
11,6±1,04
11,8±1,11
Şekil 3.4: Deneysel süreçteki farelerin yem tüketimleri (değerler ortalama ve standart hata
çubuklarını belirtmektedir).
29
Çizelge 3.4: Deneysel süreçteki farelerin su tüketim değerleri.
Günlere göre su tüketimi (gram, X±SH)
Grup
n
0
1
2
3
4
5
KFTS
L100
L250
L500
L1000
8
8
8
8
8
8,3±0,69
9,6±0,69
10,7±0,69
9,0±0,69
9,3±0,69
11,0±0,75
11,9±0,75
12,7±0,75
11,0±0,75
10,4±0,75
9,5±0,84
10,6±0,84
11,3±0,84
8,9±0,84
9,6±0,84
8,6±0,82
10,6±0,82
11,1±0,82
9,4±0,82
9,5±0,82
9,4±0,71
105±0,71
10,9±0,71
9,4±0,71
10,3±0,71
10,1±0,71
11,0±0,71
11,6±0,71
10,7±0,71
10,7±0,71
Şekil 3.5: Deneysel süreçteki farelerin su tüketimleri (değerler ortalama ve standart hata çubuklarını
belirtmektedir).
30
Şekil 3.6: Leptinin vücut ağırlığı üzerine etkisi (Leptin grubu birleştirilmiş veri olarak
verilmiştir. Kontrol grubu; n=8, leptin grubu; n=32) (değerler ortalama ve standart hata
çubuklarını belirtmektedir).
Şekil 3.7: Leptinin yem tüketimine etkisi (Leptin grubu birleştirilmiş veri olarak verilmiştir.
Kontrol grubu; n=5, leptin grubu; n=31) (değerler ortalama ve standart hata çubuklarını
belirtmektedir).
31
Şekil 3.8: Leptinin su tüketimine etkisi (Leptin grubu birleştirilmiş veri olarak verilmiştir.
Kontrol grubu; n=8, leptin grubu; n=32) (değerler ortalama ve standart hata çubuklarını
belirtmektedir).
3.2. Kan Leptin Düzeyleri
Farelerin ortalama leptin düzeyleri Çizelge 3.5’de ve Şekil 3.9’de gösterilmektedir.
Leptinin dozu ile kan leptin düzeyleri arasında negatif bir ilişki eğilimi gözlendi.
Verilen leptinin dozu artırıldığında kan leptin düzeyleri azaldı, ancak bu azalma
istatistiksel olarak onaylanmadı (p>0,05).
Çizelge 3.5: Farelerin kan leptin düzeyleri (X±SH).
Grup
n
Leptin [pg/ml]
KFTS
L100
L250
L500
L1000
8
7
6
8
8
146,3±39,24
139,4±32,08
98,4±53,86
77,3±10,17
76,1±21,95
32
Şekil 3.9: Farelerin kan leptin düzeyleri (p>0,05) (her sütun ortalama ve standart hata çubuklarını
belirtmektedir).
3.3. Lenfosit Alt Tipleri
Lenfosit alt tipleri yüzey reseptör ekspresyonlarının yüzdeleri Çizelge 3.6’da
görülmektedir. Yüzey reseptör ekspresyonları açısından değerlendirildiğinde, CD4+
(yardımcı T lenfosit) ekspresyon yüzdeleri bakımından L1000 grubunda kontrol
grubuna ve diğer leptin gruplarına göre istatistiksel olarak önemli (p<0,05) bir artış
bulundu (Şekil 3.10). Lenfosit alt tiplerinin belirlenmesinde kullanılan CD2+, CD3+
(toplam T lenfosit), CD8+ (sitotoksik T lenfosit), CD19+ (toplam B lenfosit) yüzey
reseptör ekspresyonları ve % NK hücreleri açısından gruplar arasında önemli
(p>0,05) bir fark bulunmadı (Sırasıyla Şekil 3.11, Şekil 3.12, Şekil 3.13, Şekil 3.14
ve Şekil 3.15).
Çizelge 3.6: Farelerin CD ekspresyon yüzdeleri ve % NK hücreleri.
CD ekspresyon yüzdeleri (X±SH)
Grup n
CD2
CD3
CD4
CD8
CD19
KFTS
8 78,2±3,08 25,4±2,09 14,5±3,29A
7,6±1,07
46,9±3,45
L100
7 76,9±3,31 28,0±5,70 11,1±2,04A
10,4±3,00
44,2±4,53
L250
8 69,4±3,72 25,3±2,35 15,2±1,87A
8,2±0,90
37,7±3,70
L500
8 74,3±2,21 24,5±2,69 15,4±2,64A
7,3±0,71
43,0±2,48
L1000
7 78,8±1,62 37,2±3,60 26,8±2,96B
8,8±0,78
33,7±3,76
Farklı harfler istatistiksel olarak farklılığı ifade etmektedir (A,B: p<0,05).
% NK
52,8±3,82
48,9±7,95
44,1±2,96
49,8±4,29
41,7±3,26
33
Şekil 3.10: Farelerin CD4 (yardımcı T lenfosit) değerleri (her sütun ortalama ve standart hata
çubuklarını belirtmektedir).
* : Diğer gruplara göre p<0,05 düzeyinde farklılığı ifade etmektedir.
Şekil 3.11: Farelerin CD2 değerleri (p>0,05) (her sütun ortalama ve standart hata çubuklarını
belirtmektedir).
34
Şekil 3.12: Farelerin CD3 (toplam T lenfosit) değerleri (p>0,05) (her sütun ortalama ve standart hata
çubuklarını belirtmektedir).
Şekil 3.13: Farelerin CD8 (sitotoksik T lenfosit) değerleri (p>0,05) (her sütun ortalama ve standart
hata çubuklarını belirtmektedir).
35
Şekil 3.14: Farelerin CD19 (toplam B lenfosit) değerleri (p>0,05) (her sütun ortalama ve standart hata
çubuklarını belirtmektedir).
Şekil 3.15: Farelerin % NK değerleri (p>0,05) (her sütun ortalama ve standart hata çubuklarını
belirtmektedir).
36
4. TARTIŞMA
Obez genin ürünü olan leptin, besin alımı ile metabolik ve endokrin fonksiyonların
düzenlenmesi gibi pek çok fizyolojik süreçlerde önemli rolleri olan sitokin yapısında
bir hormondur. Besin alımını ve vücut ağırlığını azaltıcı etkileri leptinin ilk bulunan
etkilerindendir (Azain ve ark., 1997). Leptin yokluğunda şiddetli obezite oluşması ile
birlikte
çeşitli
metabolik
hormonların
salınımında
dengesizlik,
üreme
fonksiyonlarında anormallikler, hematopoietik ve bağışıklık sisteminde değişmelerin
şekillendiği gösterilmiştir (Ozata ve ark., 1999; Fantuzzi ve Faggioni, 2000). Gıda
kısıtlamasında ve leptin eksikliğinin görüldüğü ob/ob memelilerde leptinin
dolaşımdaki seviyeleri çok düşüktür (Fantuzzi ve Faggioni, 2000). Bu çalışmada
farelerde leptinin vücut ağırlığı ve yem tüketimi üzerine etkisi ile leptin
uygulamasının kan leptin düzeylerini doza bağımlı olarak ne şekilde etkilediği
araştırılmıştır.
Leptin sitokin üretimi, monosit-makrofajlar sisteminin aktivasyonu, yara
iyileşmesi (Ring ve ark., 2000), anjiogenezis (Bouloumie ve ark., 1998) ve kan
yapımı (Bennet ve ark., 1996) üzerine de etkiler gösterir. Leptin reseptörü
eksikliğinde leptin hücre içine giremediğinden hücre içi işlevlerini gerçekleştiremez
ve hücreden başlayarak tüm organizmayı etkileyen bozukluklar meydana gelir
(Mandel ve Mahmoud, 1978). Leptin ve leptin reseptörleri immun yanıtta önemli
olan sitokinler ile yapısal ve fonksiyonel olarak benzerlik göstermektedir (Matarese
ve ark., 2005). Leptinin T lenfositler ve kan yapımından sorumlu öncül hücreler gibi
bir takım hücre tiplerinde çoğaltıcı ve antiapopitotik etkileri vardır (Fantuzzi ve
Faggioni, 2000). Ancak, leptinin özellikle bağışıklık sistemi üzerine etkileriyle ilgili
bilgiler in vitro çalışmalara dayanmakta ve canlı sisteme uyarlanabilirliği
sorgulanmaktadır. Bu nedenle bağışıklık sistemi üzerine leptinin etkisi ile ilgili
çalışmalarda ve yayımlanan derlemelerde in vivo çalışmalara ihtiyaç olduğu önemle
belirtilmektedir (Fantuzzi ve Faggioni, 2000; Goldberg ve ark., 2005; Matarese ve
ark., 2005). Bu çalışmada in vivo olarak uygulanan leptinin toplam T (CD3), toplam
B (CD19), yardımcı T (CD4), sitotoksik T (CD8) ve doğal öldürücü hücreler (NK:
CD56)’i miktar olarak nasıl etkilediği araştırılmıştır.
37
Leptinin intraserebroventriküler ve periferal olarak verilmesi besin alımı ve
vücut ağırlığında azalmaya neden olmaktadır (Campfield ve ark., 1995). Campfield
ve ark. (1995), 12 µg/fare/gün dozunda 3 gün intraperitoneal olarak leptin
uyguladıkları normal kilolu farelerin besin alımlarında ve vücut ağırlıklarında
istatistiksel olarak onaylanmasa da düşüş olduğunu bildirmişlerdir. Halaas ve ark.
(1995), 5 µg/gram/gün dozunda 2 hafta leptin uygulamasının obez farelerde % 30,
normal kilolu farelerde ise % 12’lik bir vücut ağırlık kaybına neden olduğunu
bildirmiştir. Bununla birlikte Halaas ve ark. (1995), 14 günlük leptin uygulama
periyodunun 12 günlük kısmında vücut ağırlık kaybının istatistiksel olarak önemli
olduğunu belirtmektedirler. Aynı çalışmada normal kilolu farelere aynı dozlarda
uygulanan leptinin sadece vücut ağırlıkları stabilize edilene kadar besin alımında bir
azalmaya neden olduğu bildirilmiştir. Bu açıdan değerlendirildiğinde, leptin normal
kilolu farelerde vücut ağırlığının düzenlenmesinde, yağ dokusu üzerine olan etkisini
yağ depolarının miktarına göre gösterdiği anlaşılmaktadır (Halaas ve ark., 1995).
Campfield ve ark. (1995) ile Halaas ve ark. (1995), normal kilolu farelere leptin
uygulandığında vücut ağırlıklarında sınırlı azalmalar görülmesi leptinin vücut ağırlığı
ve besin alımı üzerine etkisini obez farelerde yağ depoları daha fazla olduğundan
normal
kilolu
farelere
göre
daha
etkin
göstermesinden
kaynaklandığını
bildirmektedirler. Bu çalışmadaki leptin uygulanan gruplarda vücut ağırlıkları sınırlı
olarak (% 1,21-2,18) azalmıştır. Leptin uygulanan gruplarda vücut ağırlıkları ile yem
tüketim değerlerinde leptin uygulamasının 5. gününe kadar doz gruplarında sınırlı
düşüşler olduğu görülmektedir. En yüksek doz grubu olan L1000 grubunun leptin
uygulamasından sonraki 1-2 günlük dönemde vücut ağırlıklarında önce bir düşme,
sonraki dönemde ise hafif bir artış göstererek başlangıçtaki seviyelerine ve kontrol
grubu seviyelerine yaklaştığı görülmektedir. Bununla birlikte yapılan istatistiksel
testlerde tüm gruplar birlikte düşünüldüğünde vücut ağırlığı (p<0,05) ve yem (Şekil
3.2, p<0,001) tüketim değerlerinde zamana bağlı bir düşüş ve su tüketiminde (Şekil
3.3, p<0,001) ise zamana bağlı bir artış görülmektedir. Ayrıca, vücut ağırlığı ve yemsu
tüketim
değerleri
için
leptin
grupları
birleştirilip
kontrol
grubuyla
karşılaştırıldığında istatistik (p=0,104) onaylamamış olmasına rağmen, leptin
gruplarında vücut ağırlıkları ve yem tüketimlerinde 4. güne kadar hafif bir düşüş
görülmüş, bundan sonraki dönemde ise kontrol seviyelerine geldiği tespit edilmiştir
38
(Şekil 3.6 ve Şekil 3.7, p>0,05). Su tüketimleri için ise benzer bir etki
görülmemektedir (Şekil 3.8).
Pelleymounter ve ark. (1995)’nın çalışmasında farklı dozlardaki (0,1 mg/kg, 1
mg/kg ve 10 mg/kg) leptinin 28 gün boyunca intraperitoneal enjeksiyonunun vücut
ağırlığı, besin alımı, su tüketimi ve vücut yağ oranında doza bağlı bir etki bulunduğu,
fakat bu etkinin sadece obez (ob/ob) farelerde olduğu bildirilmektedir. Buna karşın,
normal kilolu farelerin olduğu kontrol grubunda bu parametrelerde önemli değişimler
gözlemlenmediği belirtilmiştir (Pelleymounter ve ark., 1995). Pelleymounter ve
arkadaşlarının çalışmasında 28 günlük leptin uygulaması ile obez farelerde daha
fazla olmakla birlikte normal kilolu farelerde de hafif bir vücut ağırlık kaybı olduğu
saptanmıştır. Harris ve ark. (1998)’nın çeşitli metabolik parametrelerin belirlendiği
çalışmasında normal ve obez farelerde leptinin intraperitoneal olarak 7 gün boyunca
farklı dozlarının (1, 2, 5, 10 ve 42 µg/gün) uygulanmasının besin alımı ve vücut
ağırlığı üzerine obez farelerde normal kilolu farelere göre çok daha fazla etkilediğini
bildirilmektedir. Harris ve ark. (1998) obez farelerin sadece en düşük doz grubu olan
1 µg/gün şeklindeki leptin uygulamasına besin alımında ve vücut ağırlıklarında bir
azalma görülmediği diğer tüm dozların besin alımı ve vücut ağırlıklarında anlamlı
düşüşler olduğunu belirtmektedir. Aynı çalışmada normal kilolu fareler ise leptinin
sadece en yüksek iki doz grubunda geçici olarak (ilk 2 günlük dönemde) besin alımı
ve vücut ağırlığında azalma ile cevap vermiş, daha düşük olan doz gruplarında
leptinin besin alımı ve vücut ağırlığı üzerine etkisinin olmadığı belirlenmiştir.
Bununla birlikte Harris ve ark. (1998) ve Pelleymounter ve ark. (1995)’nın
çalışmalarının aksine Balasubramaniyan ve Nalini (2006), normal kilolu farelere 15
gün intraperitoneal leptin (230 µg/kg) uygulamasının vücut ağırlığı ve yem-su
tüketimini anlamlı olarak azalttığını bildirmişlerdir. Bu araştırmada elde edilen vücut
ağırlıkları ve yem-su tüketim değerleri Balasubramaniyan ve Nalini (2006)’nın
çalışmasıyla farklılık gösterirken, Harris ve arkadaşlarının (1998) çalışmasına
paralellik göstermektedir. Obez gruplarda leptinin etkisinin normal kilolu farelere
göre daha fazla görülmesinin nedeni obez (ob/ob) farelerin leptine karşı daha hassas
olmasından kaynaklandığı bildirilmektedir (Harris ve ark., 1998). Normal kilolu
farelerin ise, bu çalışmada olduğu gibi, yüksek dozda leptin uygulamalarından hemen
39
sonra geçici olarak besin alımının azalması ve sonra yem tüketim değerlerinin
kontrol
seviyelerine
gösterebileceği
gelmesi
fazladan
yağ
(Şekil
3.4),
deposunun
organizmada
olmaması
leptinin
nedeniyle
etkisini
olabileceği
düşünülmekte, bu durum ise Harris ve ark. (1998)’nın leptinin besin alımı ile vücut
ağırlığı üzerine olan etkisinin normal kilolu farelerde obez farelere göre daha az
olduğu bildirimine ve yorumuna uymaktadır. Ayrıca insanlarda olduğu gibi, normal
kilolu fareler leptin düzeyleri arttığında kan-beyin bariyerinden sınırlı bir transport
sistemine uyabileceği bildirilmektedir (Harris ve ark., 1998). Bu mekanizmalar obez
farelerde (ob/ob) olmadığından dolayı obez fareler leptinin düşük dozlarına bile
metabolik parametrelerinde değişiklikler gerçekleştirerek cevap verebilmektedir
(Harris ve ark., 1998). Leptinin intraserebroventriküler olarak verildiği çalışmalara
(Qian ve ark., 1998; Wang ve ark., 1998b; Wang ve ark., 1999) bakıldığında kan
beyin-bariyeri engeli ortadan kalktığı için yukarıda bahsedilen süreçlerin de
şekillenmesi söz konusu olmayacağından dolayı, leptin besin alımı ve vücut ağırlığı
üzerine olan etkisini kolaylıkla yapacağı belirtilmektedir. Çalışmada canlı ağırlık ve
yem tüketim değerleri üzerine leptinin 6 günlük periferal etkisi incelenmiştir. Kısa ve
uzun dönemli leptin uygulaması gerçekleştirilen çalışmalara bakıldığında (Campfield
ve ark., 1995; Halaas ve ark., 1995; Pelleymounter ve ark., 1995; Harris ve ark.,
1998) bu çalışmada da olduğu gibi leptinin bu etkisinin çok fazla değişmediği
görülmektedir. Leptinin canlı ağırlık ve yem tüketimine sınırlı etkisinin bir başka
nedeni ise leptinin hipotalamik düzeyde SOCS3 seviyelerini artırıp kendi sinyal
iletimini engellemiş olabileceğini Bjorbaek ve ark. (1998), Bjorbaek ve ark. (1999)
bildirmektedirler. Bu çalışmadan elde edilen veriler (Şekil 3.6, Şekil 3.7 ve Şekil 3.8)
vücut ağırlığı ve yem tüketimi değerlerinde azalmalar göstermekte iken, su tüketim
değerlerinin kontrol grubuna göre azalmadığı görülmektedir. Leptinin su tüketimine
etkisinin yem tüketimi ve vücut ağırlığı üzerine olan etkisinden daha farklı
olabileceği ya da su tüketiminin leptin uygulamasından bağımsız olarak sadece yem
tüketimine bağlı değişimler göstermiş olabileceği, bu nedenle leptinin direkt olarak
su tüketimini etkilemediği Pelleymounter ve ark. (1995) çalışmasıyla benzerlik
göstermektedir.
40
Dolaşımdaki leptin seviyeleri vücuttaki yağ dokusu miktarı ile ilişkilidir
(Campfield ve ark., 1995). İnsan, rodent, Avrupa kahverengi ayısı, at ve kedide
plazma leptin seviyesi ve vücut kitlesi arasında pozitif bir ilişki olduğu
bildirilmektedir (Frederich ve ark., 1995; Saladin ve ark., 1995; Trayhun ve ark.,
1995). Enerji girişi enerji harcamasından fazla olduğunda vücuttaki enerji dağılımı
yağ birikmesi yönünde olur ve yağ hücrelerinde büyüme şekillenir (Loos ve
Bouchard, 2003). Ayrıca erişkin bir canlıda vücuttaki protein ve karbonhidrat
miktarları sürekli dengede tutulmaya çalışılırken enerji fazlalığı durumunda yağ
miktarı artırılıp leptin seviyeleri de buna paralel olarak artar (Loos ve Bouchard,
2003). Yapılan araştırmalar incelendiğinde leptin uygulamasının genel olarak kan
leptin seviyelerini de artırdığı sonucuna varılmaktadır (Mito ve ark., 2004; Ruffin ve
ark., 2004; Benomar ve ark., 2005; Eiden ve ark., 2005). Bununla birlikte Harris ve
ark. (1998), en yüksek leptin doz grubundaki kan leptin seviyelerinin istatistiksel
olarak onaylanmamış olsa da düşme eğilimi olduğunu bildirmiştir. Çalışmadaki
yüksek dozda (L1000) leptin uygulanan farelerde plazmada ölçülen leptin
seviyelerinde (76,1±21,95 pg/ml) düşüş görülmüştür. Bu sonuç Harris ve ark.
(1998)’nın çalışması ile kısmen uyumlu iken diğer literatür bilgisiyle (Mito ve ark.,
2004; Ruffin ve ark., 2004; Benomar ve ark., 2005; Eiden ve ark., 2005)
uyuşmamaktadır. Bu çalışmada leptinin dozu ne kadar artırılırsa kan leptin
düzeylerinde de ters orantılı olarak azalmalar belirlenmiştir. Bu sonucun oluşmasında
leptin uygulamasının özellikle yağ dokusundaki leptin sentezinde bir inhibitorik etki
gerçekleştirmesinden
dolayı
olabileceği
Harris
ve
ark.
(1998)
tarafından
bildirilmektedir. Nitekim, Harris ve ark. (1998)’nın çalışmasında yağ dokusundaki
leptin mRNA ekspresyonu seviyeleri de belirlenmiş ve yağ dokusundaki leptin
mRNA ekpresyonlarında uygulanan leptin dozunun artışına bağlı azalmalar tespit
edilmiştir. Leptinin SOCS3 proteinini artırıp kendi sinyal iletimini azaltmasının
yanında (Bjorbaek ve ark., 1998; Bjorbaek ve ark., 1999) ayrıca SOCS3 proteini yağ
dokusunda insülin sinyalini engelleyerek lipogenezisi baskılamaktadır (Shi ve ark.,
2006). Shi ve ark. (2006) çalışmalarında, SOCS3 proteinini çok fazla ekspresse eden
normal ve yüksek yağlı rasyonla beslenen transgenik farelerin kan leptin seviyelerini
transgenik olmayan farelere göre daha düşük tespit etmişlerdir. Bu çalışmada leptinin
dozu arttıkça leptin seviyeleri de düşük tespit edilmiştir (KFTS: 146,3±39,24 pg/ml,
41
L100: 139,4±32,08 pg/ml, L250: 98,4±53,86 pg/ml, L500: 77,3±10,17 pg/ml, L1000:
76,1±21,95 pg/ml).
Leptin hormon salınımı ve leptin reseptörü olmayan farelerde bağışıklık
sisteminde bozukluklar şekillenmektedir (Fantuzzi ve Faggioni, 2000). Aynı durum
uzun süreli açlık ile şekillendirilmiş leptin eksikliğinde de görülmektedir
(Papathanassoglou ve ark., 2006). Açlığa bağlı gelişen leptin eksikliğinde görülen
bağışıklık sistemi bozuklukları leptin uygulaması ile düzelmektedir. Leptin bu
etkisini reseptörleri ile T lenfositlerde ve TH1 hücre sitokinlerinde bir artış
şekillendirerek göstermektedir (Lord ve ark., 1998). Yangısal uyarının oluşmasından
kısa süre sonra leptin seviyelerinin arttığı dikkati çekmektedir (Faggioni ve ark.,
1998; Moshyedi ve ark., 1998). Bu açıdan leptinin immun yanıtta görevleri
olabileceği düşünülmüş ve yapılan bir çalışmada leptinin T lenfositlerde üretilen
sitokin seviyelerinin düzenlenmesinde ana role sahip olduğu bildirilmiştir (Lord ve
ark., 1998). Lord ve ark. (1998) leptinin IL–2 ve IF–γ sitokinlerini artırırken, IL–4
seviyelerini düşürerek bağışıklık sistemindeki lenfosit fonksiyonunu düzenlediğini
bildirmektedirler. Sunulan çalışmada bağışıklık sistemi ile ilişkili olan CD3+ (toplam
T lenfosit), CD4+ (yardımcı T lenfosit), CD8+ (sitotoksik T lenfosit), CD19+
(toplam B lenfosit) hücreler ile NK hücrelerinin düzeylerine bakılarak leptinin bu
hücrelere etkisinin nasıl olduğu incelendiğinde; toplam T lenfositleri ifade eden
CD3+ hücrelerdeki artışı istatistik onaylamamıştır (p=0,08). Yardımcı T lenfositleri
ifade eden CD4+ hücrelerde ise önemli (p<0,05) bir artış görülmüştür.
Leptin, monosit/makrofajlar sisteminden üretilen sitokinleri etkileyerek de
immun cevabın oluşmasında anahtar roller üstlenir (Loffreda ve ark., 1998; Mattioli
ve ark., 2005). Leptin bağışıklık sistemi üzerine etkisini dolaşımdaki lenfositlerde
(özellikle T lenfositler) çoğaltıcı ve apopitozisi önleyici etkiler yaparak da gösterir
(Martin-Romero ve ark., 2000). Uzun süreli aç kalma ile organizmadaki besin
alımının kısıtlanması sonucunda bağışıklık sisteminde olumsuz yönde değişiklikler
olmaktadır (Marti ve ark., 2001). Bu değişiklikler arasında enfeksiyonlara karşı
hassasiyet ve lenfositlerin sayı ve fonksiyonlarında azalmadan söz edilmektedir.
Chan ve ark. (2006)’nın in vitro çalışmalarında leptinin CD3+ (toplam T lenfosit)
hücreleri artırmaya çalıştığını bildirmiştir. Benzer olarak bu çalışmada en yüksek
42
leptin doz grubu olan L1000 grubunda CD3+ hücrelerde (toplam T lenfosit)
istatistiğin onaylamadığı bir artış görülmüştür. Lord ve ark. (1998), Howard ve ark.
(1999), Martin-Romeo ve arkadaşları (2000), Chan ve ark. (2006)’nın çalışmalarında
leptinin CD4+ hücreleri (yardımcı T lenfositler) artırdığı bildirilmektedir. Sunulan
çalışmada, CD4+ (yardımcı T lenfositler) hücre yüzdeleri en yüksek leptin doz grubu
olan L1000 (26,8±2,96) grubunda kontrol grubuna (14,5±3,29) ve diğer gruplara (L100:
11,1±2,04, L250: 15,2±1,87, L500: 15,4±2,64) göre anlamlı (p<0,05) olarak artış
göstermiştir. Howard ve ark. (1999), Martin-Romeo ve arkadaşları (2000), Chan ve
ark. (2006)’nın çalışmalarında leptin in vitro olarak CD8+ hücrelerde (sitotoksik T
lenfosit) artışa neden olduğu bildirilmektedir. Bu çalışmada ise leptinin CD8+
hücreleri (sitotoksik T lenfosit) etkilemediği görülmektedir. Chan ve ark. (2006)
leptinin CD19+ hücreleri (toplam B lenfosit) artırdığını, Papathanassoglou ve ark.
(2006) ise leptinin CD19+ hücrelerin (toplam B lenfosit) apopitozislerini önleyerek
hayatta kalma sürelerini uzattığını bildirmektedirler. İn vivo yapılan bu çalışmada
Papathanassoglou ve ark. (2006)’nın aksine leptinin CD19+ hücre (toplam B
lenfosit) miktarlarına etki etmediği görülmüştür. Haas ve ark. (2008), ratlarda yaptığı
in vivo çalışmada 500 µg/kg intravenöz olarak (tek doz) uygulanan leptinin NK
(CD56) hücrelerinde artışa neden olduğunu göstermişlerdir. Zhao ve ark. (2003) ise
insan NK (CD56) hücrelerinin leptin uygulamasına cevap olarak sitotoksik
aktivitelerinde artma olduğunu bildirmişlerdir. Bu çalışmada ise leptin NK hücre
oranını etkilememiştir. Bu açıdan Haas ve ark. (2008)’nın çalışması ile paralellik
göstermemektedir. Zhao ve ark., (2003) bu etkinin görülmemesinin leptinin NK
hücreleri üzerine sadece sitotoksik özelliklerini artırıcı etki göstermiş olmasından
kaynaklanabileceğini bildirmektedir. İn vivo leptin uygulaması yapılan bu çalışmada
lenfosit alt tiplerinde doza bağımlı artış görülmemiş ve özellikle CD4+ hücreler
(yardımcı T lenfosit) dışındaki diğer lenfosit alt tipleri (CD3+: toplam T lenfosit,
CD8+: sitotoksik T lenfosit, CD19+: toplam B lenfosit ve NK hücreler) leptin
uygulamalarından etkilenmemiştir. Leptinin bağışıklık sistemi üzerine doza bağımlı
etkisinin gösterildiği çalışmalar çoğunlukla in vitro çalışmalardır (Lord ve ark., 1998;
Howard ve ark., 1999; Martin-Romero ve ark., 2000; Chan ve ark., 2006). Bu açıdan
leptinin canlıda doza bağımlı etkisinin nasıl şekilleneceği tam olarak öngörülemediği
için in vivo çalışmaların yapılması gerektiği önerilmiştir (Goldberg ve ark., 2005;
43
Matarese ve ark., 2005; Fantuzzi ve Faggioni, 2000). Leptin organizmada in vivo
olarak direkt ve indirekt pek çok nöroendokrin ve metabolik değişimlere neden
olurken (Sanchez-Margaret ve ark., 2003; Bernotiene ve ark., 2006). reseptörleri
aracılığı ile de bağışıklık sistemi hücrelerinde doğrudan etkiler gösterir ve
hipotalamus-hipofiz-adrenal ekseni üzerinden ve ayrıca troid bezi üzerinden
glikokortikoidler, glikoz, troid hormonları, büyüme hormonu, adrenokortikotropik
hormonu ve sempatik sistemini de dolaylı olarak etkilemektedir. Bu açıdan leptinin
bağışıklık sistemini etkilerken çok daha karmaşık fizyolojik olaylara neden olduğu
bildirilmektedir (Bernotiene ve ark., 2006). Bu çalışmada diğer çalışmaları
destekleyen yardımcı T lenfosit (CD4+ hücreler) artışının birkaç nedeni olabilir.
Birincisi Lord ve ark. (1998)’nın belirttiği gibi leptinin bağışıklık sistemindeki
makrofajları reseptörleri aracılığıyla uyararak IL-1, IL-2 ve TNF-a gibi immun
yanıtta önemli sitokinlerin artmasına ve CD4+ hücre çoğalmasına neden olduğu
düşünülebilir. İkincisi Martin-Romero ve ark. (2000)’nın bildirdiği üzere leptin
direkt olarak yardımcı T lenfositler (CD4+ hücreler) üzerine yine reseptörleri
aracılığıyla çoğaltıcı etki göstermiş olabilir. Üçüncüsü ise Papathanassoglou ve ark.
(2006)’nın bildirimine uygun olarak leptin yardımcı T lenfositlerin apopitozisini
önleyip daha uzun süre yaşamalarına neden olmuş olabilir. Ayrıca, SanchezMargaret ve ark. (2003) leptinin bağışıklık sistemi üzerine direkt etkisinin dışındaki
diğer
nöroendokrin
ve
metabolik
etkilerinin
daha
karmaşık
olabileceğini
bildirmektedir.
Leptin in vitro olarak CD3+ (toplam T lenfosit), CD4+ (yardımcı T lenfosit),
CD8+ (sitotoksik T lenfosit) ve CD19+ (toplam B lenfosit) hücreler ile NK hücreleri
gibi pek çok lenfosit alt tipine gerek sayılarını gerekse hücresel aktivitelerini
artırarak etki ettiği bildirilmektedir (Howard ve ark., 1999; Martin-Romeo ve ark.,
2000; Zhao ve ark., 2003; Chan ve ark., 2006; Papathanassoglou ve ark., 2006; Haas
ve ark., 2008). Bu çalışma ile leptinin bu etkisinin in vivo olarak sadece CD4+
hücrelerde (yardımcı T lenfosit) olduğu tespit edilmiştir.
44
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
Bu araştırmada, leptin hormonunun farelerde lenfosit alt tiplerini nasıl etkilediği
incelenmiştir. Ayrıca leptinin vücut ağırlığı, yem tüketimi ve su tüketimi gibi
metabolik parametreler üzerine de etkisi belirlenmiştir. Bu araştırmadan elde edilen
bulgular ışığında aşağıdaki sonuçlar çıkartılmıştır;
-
Çalışmada leptin uygulamalarının normal kilolu farelerde vücut ağırlığı ve
yem tüketimi değerleri üzerine azaltıcı etkisini sınırlı olarak gösterdiği, su
tüketimini ise etkilemediği belirlenmiştir.
-
Araştırmada leptinin uygulanan dozu arttıkça plazmada ölçülen leptin
seviyelerinde leptin uygulamasının kesilmesinden 15 saat sonra bir düşüş
tespit edilmiştir. Leptin uygulamasının kan leptin seviyelerini baskıladığı
düşünülmektedir.
-
Yüksek dozdaki in vivo leptin uygulamasının CD4+ hücrelerini (yardımcı T
lenfosit) artırarak immun yanıtta çok önemli görevi olan bu hücre grubu
üzerinden etkisini gösterdiği, CD3+ hücreler (toplam T lenfosit) üzerine in
vivo etkisinin net olmadığı, CD8+ (sitotoksik T lenfosit), CD19+ (toplam B
lenfosit) ve NK hücreleri ise in vivo olarak etkilemediği tespit edilmiştir.
Leptinin bağışıklık sistemi hücreleri üzerine in vivo etkilerinin çok daha
karmaşık süreçler ile şekillendiği düşünülerek konu ile ilgili hipotalamushipofiz-adrenal
eksen
ile
hipotalamus-hipofiz-troid
eksen
üzerine
nöroendokrin yeni çalışmalar yapılması bu karmaşık süreçlerin ve
fizyolojik mekanizmaların nasıl şekillendiğinin açıklanması açısından
literatüre katkı sağlayacaktır. Ayrıca leptinin daha farklı dozlarının farklı
sürelerde in vivo olarak denenmesi önerilmektedir.
Günümüzde leptin terapisi klinik olarak henüz sınırlı bir uygulama alanı
bulmaktadır. Özellikle genetik olarak leptin eksikliği görülen bireyler ile leptin
eksikliği olmayan fakat şiddetli obezite görülen bireylerde leptin tedavileri
denenmektedir. Genetik olarak leptin eksikliği olan bireylerde leptin tedavisi besin
alımını baskılamak ve bozulan nöroendokrin fonksiyonları tekrar düzeltmek amaçlı
olarak uygulanırken, leptin eksikliği olmayan obez bireylerde ise leptine duyarsızlığı
45
azaltma amacıyla yüksek dozlarda denenmektedir. Leptinin bağışıklığı düzenleyici
etkilerinden yararlanmak amacıyla da klinikte sınırlı bir kullanımı olduğu
bildirilmektedir.
Bu
amaçla
en
fazla
denenen
medikal
durum
human
immunodeficiency virus-1 (HIV-1) enfeksiyonlu hastalardır. Bu virus ile enfekte
olmuş hastaların serum leptin seviyelerinde dramatik bir düşüş görülmesinden dolayı
bağışıklığın regülasyonu da bozulmaktadır. Bu nedenle HIV-1 enfeksiyonlu hastalara
leptin tedavisi uygulamaları yapılmaktadır. Bu çalışmadan elde edilen bilgiler
leptinin yüksek dozda bağışıklık sistemi üzerine etkili olabileceğini göstermektedir.
Bu nedenle klinik olarak leptin uygulamalarında leptinin dozunun bu çalışma ve
benzeri
doz
çalışmaları
dikkate
alınarak
ayarlanmasının
uygun
olacağı
önerilmektedir.
Literatürde leptinin lenfosit alt tiplerine etkisi oldukça tartışmalı bir konudur.
Bu araştırma ile leptin hormonunun lenfosit alt tipleri üzerine etkisi in vivo olarak
gösterilirken, aynı zamanda bu etkinin nasıl şekillenmiş olabileceği konusunda da
bulgular elde edilmiş, mekanizmalar açıklanmaya çalışılmıştır. Leptinin lenfosit alt
tipleri üzerine etkisinin nasıl olduğu konusunda literatüre katkıda bulunulmuştur.
Bu araştırma ile in vivo leptin uygulamasının normal kilolu farelerde vücut
ağırlığı ve yem tüketimi üzerine sınırlı bir etkisinin olduğu, yüksek dozlarda ise
CD4+ hücrelerin (yardımcı T lenfosit) miktarlarını artırarak bağışıklık sistemini
etkilediği ve leptinin özellikle hücresel immun aktivasyonda ve bağışıklık sisteminin
olumlu yönde düzenlenmesi açısından önemli görevleri olduğu belirlenmiştir.
Bu çalışmanın diğer deneysel modellerde ve gelecek çalışmalara ışık tutacağı
düşünülmektedir.
46
ÖZET
Farelerde Leptinin Lenfosit Alt Tipleri Üzerine İn Vivo Etkileri
Bu çalışmanın amacı başlıca yağ dokusunda üretilen ve pek çok görevi olan leptin hormonunun
farelerde vücut ağırlığı, yem-su tüketimi ile lenfosit alt tiplerini nasıl değiştirdiğinin araştırılmasıdır.
Çalışma başlangıcında 40 adet sağlıklı, erkek Swiss albino fare rasgele olacak şekilde 5 gruba ayrıldı.
Birinci grubu fizyolojik tuzlu su uygulanan fareler (KFTS grubu, kontrol), ikinci, üçüncü, dördüncü ve
beşinci grubu sırasıyla 100 (L100), 250 (L250), 500 (L500) ve 1000 (L1000) µg/kg/gün dozlarında
rekombinant fare leptini uygulanan gruplar oluşturdu. Leptin hormonu 6 gün süreyle deri altı olarak
uygulandı. Deney süresince tüm gruplardaki farelerin bireysel canlı ağırlıkları ile yem-su
tüketimlerinin nasıl değiştiği belirlendi. Deney sonunda her farenin kalbinden 500 µl EDTA ile
pıhtılaşması engellenmiş kan alındı. Alınan kanlardan leptin analizi ve lenfosit alt tipleri analizleri
yapıldı. Elde edilen verilerden lenfosit alt tiplerinin miktarları ve leptin seviyeleri tek yönlü varyans
analizi ile değerlendirildi. Altı günlük leptin uygulaması döneminde vücut ağırlık değişimleri
tekrarlayan ölçümlerde iki yönlü varyans analizi ile değerlendirildi.
Deneyin adaptasyon döneminde farelerde hafif bir kilo artışı belirlendi. Altı günlük leptin
uygulaması döneminde L100, L250 ve L500 gruplarında birinci ve/veya ikinci günden itibaren, L1000
grubunda ise leptin uygulamasının hemen başlangıcından itibaren hafif bir vücut ağırlık azalması
belirlendi. Bu ağırlık azalmasının L1000 grubunda dördüncü güne kadar olduğu ve bu gruptaki vücut
ağırlıklarının tekrar eski seviyelerine ulaştığı belirlendi. Aynı dönemde leptinin yem tüketimlerini 2.
günden itibaren su tüketimlerini ise 1. günden itibaren hafif olarak azalttığı bulundu. En yüksek leptin
doz grubu olan L1000 grubunda CD4+ hücrelerin yüksek (p<0,05) olduğu bulundu. Leptinin CD3+
hücre grubu üzerine çoğaltıcı etkisinin olduğu fakat bu etkinin istatistiksel olarak onaylanmadığı
(p>0,05), yüzde olarak doğal öldürücü hücreler (% NK), CD8+ ve CD19+ hücrelerin ise leptin
uygulamasından etkilenmediği belirlendi.
Anahtar Sözcükler: Leptin, lenfosit alt tipleri, bağışıklık sistemi, in vivo, fare.
47
SUMMARY
In Vivo Effects of Leptin on Lymphocyte Subpopulations in Mice
The aim of this study was to investigate effects of leptin, mainly produced by the adipose tissue and
has pleiotropic effects, on food/water intake and lymphocyte subpopulations count in mice. Initially
fourty healthly male Swiss albino mice were randomly divided into five groups. Mice in group I
(group KFTS, control) were given serum physiologic and group II (group L100), III (group L250), IV
(group L500), and V (group L1000) were given 100, 250, 500 ve 1000 µg/kg/day recombinant mouse
leptin, respectively. Leptin were injected by subcutan for the next 6 days in groups II, III, IV, and V.
Mice were monitored and weighed everyday during the experimental period. Daily food-water intake
was recorded for each group. At the end of the study, blood samples (500 µl) with EDTA (as an
anticoagulant) were obtained via intracardiac punction. Leptin levels and lymphocyte subpopulations
in blood samples were analyzed. Lymphocyte subpopulations and leptin levels were examined by oneway analysis of variance (ANOVA). Changes of body weight and food-water intake during leptin
administration period were evaluated with two-way ANOVA for repeated measures.
Mean body weight and food intake slightly increased during the adaptation period. During the 6
days leptin administration period the mean body weight slightly decreased starting from the first
and/or second day of the experiment in group L100, L250, and L500. In addition, the mean body weight
in group L1000 also decreased from the starting day to day 4 of leptin administration. At the same
period, food (from the second day of leptin administration) and water (from the first day of leptin
administration) intake also decreased slightly. CD4+ cells markedly (p<0,05) increased in highest
leptin administrated group. Proliferative effect of leptin was determined on CD3+ cells but this was
not statistically confirmed (p>0,05). Among all groups, no difference was found in the percentage of
natural killer cells (NK%) and the amount of CD19+ and CD8+ cells.
Key Words: Leptin, immune system, lymphocyte subpopulations, in vivo, mouse.
48
KAYNAKLAR
ABBAS, A.K., LICHTMAN, A.H., ROBER, J.S. (1991). Cellular and molecular immunology.
Philadelphia: W.B. Saunders.
ASLAN, K., SERDAR, Z., TOKULLUGİL, H.A. (2004). Multifonksiyonel hormon: Leptin. Uludağ
Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 30: 113–118.
AZAIN, M.J., WANG, T., HULSEY, M.G., HARTZELL, D.L., BAILE, C.A. (1997). Adipose tissuespecific effects of intracerebroventricular leptin in rats. J. Anim. Sci., 75: 167 (özet).
BADO, A., LEVASSEUR, S., LE MARCHAND-BRUSTEL, Y., LEWIN, M.J.M. (1998). The
stomach is a source of leptin. Nature, 394: 790–793.
BAGNASCO, M., DUBE, M.G., KALRA, P.S., KALRA, S.P. (2002). Evidence for the existence of
distinct central appetite, energy expenditure, and ghrelin stimulation pathways as revealed by
hypothalamic site-specific leptin gene therapy. Endocrinology, 143: 4409–4421.
BALASUBRAMANIYAN, V., NALINI, N. (2006). Intraperitoneal leptin regulates lipid metabolism
in ethanol supplemented Mus musculas heart. Life Sci, 78: 831-837.
BALASUBRAMANIYAN, V., NALINI, N. (2007). Effect of leptin on peroxidation and antioxidant
defense in ethanol-supplemented Mus musculus heart. Fundam Clin Pharmacol, 21: 245-53.
BANKS, W.A., FARRELL, C.L. (2003). Impaired transport of leptin across the blood-brain barrier in
obesity is acquired and reversible. Am. J. Physiol. Endocrinol. Metab., 285: E10 –15.
BANKS, W.A., KASTIN, A.J., HUANG, W., JASPAN, J.B., MANESS, L.M. (1996). Leptin enters
the brain by a saturable system inde-pendent of insulin. Peptides, 17: 305-11.
BENCE, K.K., DELIBEGOVIC, M., XUE, B., GORGUN, C.Z., HOTAMISLIGIL, G.S., NEEL,
B.G., KAHN, BB. (2006). Neuronal PTP1B regulates body weight, adiposity and leptin action.
Nat. Med., 12: 917-924.
BENNETT, B.D., SOLAR, G.P., YUAN, J.Q., MATHIAS, J., THOMAS, G.R., MATTHEWS, W.
(1996). A role for leptin and its cognate receptor in hematopoiesis. Curr. Biol., 6: 1170–1180.
BENOMAR, Y., WETZLER, S., LARUE-ACHAGIOTIS, C., DJIANE, J., TOMÉ, D., TAOUIS, M.
(2005). In vivo leptin infusion impairs insulin and leptin signalling in liver and hypothalamus.
Mol Cell Endocrinol, 242: 59-66.
BERNOTIENE, E., PALMER, G., GABAY, C. (2006). The role of leptin in innate and adaptive
immune responses. Arthritis Res Ther, 8: 217.
BJØRBAEK, C., EL-HASCHIMI, K., FRANTZ, J.D., FLIER, J.S. (1999). The role of SOCS-3 in
leptin signaling and leptin resistance. J. Biol. Chem, 274: 30059-65.
BJØRBAEK, C., ELMQUIST, J.K., FRANTZ, J.D., SHOELSON, S.E., FLIER, J.S. (1998).
Identification of SOCS-3 as a potential mediator of central leptin resistance. Mol. Cell, 1: 619625.
BJORBAK, C., LAVERY, H.J., BATES, S.H., OLSON, R.K., DAVIS, S.M., FLIER, J.S., MYERS,
M.G.JR. (2000). SOCS3 mediates feedback inhibition of the leptin receptor via Tyr985. J. Biol.
Chem., 275: 40649-40657.
BODEN, G., CHEN, X., MOZZOLI, M., RYAN, I. (1996). Effect of fasting on serum leptin in
normal human subjects. J. Clin. Endocrinol. Metab., 81: 3419–3423.
BOULOUMIE, A., DREXLER, H.C.A., LAFONTAN, M., BUSSE, R. (1998). Leptin, the product of
ob gene, promotes angiogenesis. Circ. Res, 83: 1059–1066.
BOWEN, H., MITCHELL, T.D., HARRIS, R.B. (2003). Method of leptin dosing, strain, and group
housing influence leptin sensitivity in high-fat-fed weanling mice. Am J Physiol Regul Integr
Comp Physiol, 284: R87-100.
BRUNO, A., CONUS, S., SCHMID, I., SIMON, H.U. (2005). Apoptotic pathways are inhibited by
leptin receptor activation in neutrophils. J. Immunol., 174: 8090–8096.
CAMPFIELD, L.A., SMITH, F.J., GUISEZ, Y., DEVOS, R., BURN, P. (1995). Recombinant mouse
OB protein: evidence for a peripheral signal linking adiposity and central neural networks.
Science, 269: 546–549.
CAPRIO, M., ISIDORI, A.M., CARTA, A.R., MORETTI, C., DUFAU M.L., FABBRI, A. (1999).
Expression of functional leptin receptors in rodent Leydig cells. Endocrinology, 140: 4939–
4947.
CASON, J., AINLEY, C.C., WOLSTENCROFT, R.A., NORTON, K.R., THOMPSON, R.P. (1986).
Cell-mediated immunity in anorexia nervosa. Clin. Exp. Immunol., 64: 370–375.
49
CASTRACANE, V.D., HENSON, M.C. (2006). Leptin. New York/USA: Springer Science+Business
Media, LLC, Chapter 7.
CHAN, J.L., MATARESE, G., SHETTY, G.K., RACITI, P., KELESIDIS, I., AUFIERO, D., DE
ROSA, V., PERNA, F., FONTANA, S., MANTZOROS, C.S. (2006). Differential regulation of
metabolic, neuroendocrine, and immune function by leptin in humans. Proc Natl Acad Sci U S
A, 103: 8481-6.
CHANDRA, R.K. (1980). Cell-mediated immunity in genetically obese (C57BL/ 6J ob/ob) mice. Am.
J. Clin. Nutr., 53: 1087–1101.
CHEN X, JENSEN PE. (2008). The role of B lymphocytes as antigen-presenting cells. Arch Immunol
Ther Exp (Warsz), 56: 77-83.
COLEMAN, D.L. (1973). Effects of parabiosis of obese with diabetes and normal mice. Diabetologia,
9: 294–298.
CONSIDINE, R.V., SINHA, M.K., HEIMAN, M.L., KRIAUCIUNAS, A., STEPHENS, T.W.,
NYCE, M.R., OHANNESIAN, J.P., MARCO, C.C., MCKEE, L.J., BAUER, T.L., CARO, J.F.
(1996). Serum immunoreactive-leptin concentrations in normal-weight and obese humans. N
Engl J Med, 334: 292-5.
EIDEN, S., SIMON, E., SCHMIDT, I. (2005). Dose-related steady states of fat loss in long-term
leptin-treated ob/ob mice: leptin resistance or desensitization versus counterregulatory
signaling. J Comp Physiol B, 175: 487-97.
ENRIORI, P.J., EVANS, A.E., SINNAYAH, P., COWLEY, M.A. (2006). Leptin resistance and
obesity. Obesity (Silver Spring), 14: 254S-258S.
ERGÜN, A. (1999). Leptin (ob Protein). Turkiye Klinikleri J. Med. Sci., 19: 130–136.
FAGGIONI, R., FANTUZZI, G., FULLER, J., DINARELLO, C.A., FEINGOLD, K.R.,
GRUNFELD, C. (1998). IL-1b mediates leptin induction during inflammation. Am. J. Physiol.,
274: 204–208.
FAGGIONI, R., JONES-CARSON, J., REED, D.A., DINARELLO, C.A., FEINGOLD, K.R.,
GRUNFELD,C., FANTUZZI, G. (2000). Leptin-deficient (ob/ob) mice are protected from T
cell-mediated hepatotoxicity: role of tumor necrosis factor-a and IL-18. Proc. Natl. Acad. Sci.
USA, 97: 2367–2372.
FANTUZZI, G., FAGGIONI, R. (2000). Leptin in the regulation of immunity, inflammation, and
hematopoiesis. J. Leukoc. Biol., 68: 437–446.
FANTUZZI, G. (2005). Adipose tissue, adipokines, and inflammation. J. Allergy Clin. Immunol., 115:
911–919.
FERANDES, G., HANDWERGER, B.S., YUNIS, E.J., BROWN, D.M. (1978). Immune response in
the mutant diabetic C57 BL/ks-db1 mouse. J. Clin. Invest., 61: 243–250.
FERREIRA-DIAS, G., CLAUDINO, F., CARVALHO, H., AGRICOLA, R., ALPOIM-MOREIRA,
J., ROBALO SILVA, J. (2005). Seasonal reproduction in the mare: possible role of plasma
leptin, body weight and immune status. Domest. Anim. Endocrinol., 29: 203–213.
FREDERICH, RC., LOLLMANN, B., HAMANN, A., NAPOLITANO-ROSEN, A., KAHN, B.B.,
LOWELL, B.B., FLIER J.S. (1995). Expression of ob mRNA and its encoded protein in
rodents. Impact of nutrition and obesity. J Clin Invest., 96: 1658–1663.
FUJITA, Y., MURAKAMI, M., OGAWA, Y., MASUZAKI, H., TANAKA, M., OZAKI, S.,
NAKAO, K., MIMORI, T. (2002). Leptin inhibits stress-induced apoptosis of T lymphocytes.
Clin. Exp. Immunol., 128: 21–26.
GAINSFORD, T., WILLSON, T.A., METCALF, D., HANDMAN, E., MCFARLANE, C., NG, A.,
NICOLA, N.A., ALEXANDER, W.S., HILTON, D.J. (1996). Leptin can induce proliferation,
differentiation, and functional activation of hemopoietic cells. Proc. Natl. Acad. Sci. USA, 93:
14564–14568.
GE, H., HUANG, L., POURBAHRAMI, T., LI, C. (2002). Generation of soluble leptin receptor by
ectodomain shedding of membrane-spanning receptors in vitro and in vivo. J. Biol. Chem., 277:
45898-49503.
GERSHWIN, L.J., KRAKOWKA, S., OLSEN, R.G. (1995). Immunology and Immunopathology of
Domestic Animals. Missouri: Mosby-Year Book, Inc, Chapter 8.
GHILARDI, N., ZIEGLER, S., WIESTNER, A., STOFFEL, R., HEIM, M.H., SKODA, R.C. (1996).
Defective STAT signaling by the leptin receptor in diabetic mice. Proc. Natl. Acad. Sci. U S A.,
93: 6231-6235.
GOLDBERG, A.C., ELIASCHEWITZ, F.G., MONTOR, W.R., BARACHO, G.V., ERRANTE, P.R.,
CALLERO, M.A., CARDOSO, M.R., BRAGA, P.E., KALIL, J., SOGAYAR, M.C., RIZZO,
50
L.V. (2005). Exogenous leptin restores in vitro T cell proliferation and cytokine synthesis in
patients with common variable immunodeficiency syndrome. Clin. Immunol., 114: 147–153.
GÜLMEZOĞLU, E., ERGÜVEN, S. (1994). İmmnoloji. Ankara: Hacettepe-Taş Kitapçılık Ltd. Şti,
Bölüm 8.
HAAS, P., STRAUB, R.H., BEDOUI, S., NAVE, H. (2008). Peripheral but not central leptin
treatment increases numbers of circulating NK cells, granulocytes and specific monocyte
subpopulations in non-endotoxaemic lean and obese LEW rats. Regul Pept, 151: 26-34.
HALAAS, J.L., GAJIWALA, K.S., MAFFEI, M., COHEN, S.L., CHAIT, B.T., RABINOWITZ, D.,
LALLONE, R.L., BURLEY, S.K., FRIEDMAN, J.M. (1995). Weight-reducing effects of the
plasma protein encoded by the obese gene. Science, 269: 543-6.
HAKANSSON, M.L., BROWN, H., GHILARDI, N., SKODA, R.C., MEISTER, B. (1998). Leptin
receptor immunoreactivity in chemically defined target neurons of the hypothalamus. Journal
of Neuroscience, 18: 559–572.
HARRIS, R.B.S., ZHOU, J., REDMAN, S.M., SMAGIN, G.N., SMITH, S.R., RODGERS, E.,
ZACHWIEJA, J.J. (1998). A leptin dose-response study in obese (ob/ob) and lean (+/?) mice.
Endocrinology, 139: 8-19.
HARTENSTEIN, V. (2006). Blood cells and blood cell development in the animal kingdom. Annu
Rev Cell Dev Biol, 22: 677-712.
HARWOOD, N.E., BATISTA, F.D. (2008). New insights into the early molecular events underlying
B cell activation. Immunity, 28: 609-19.
HERBERMAN, R.B., ORTALDO, J.R. (1981). Natural killer cells: Their role in defenses against
disease. Science, 214: 24-26.
HIROSE, H., SAITO, I., KAWAI, T., NAKAMURA, K., MARUYAMA, H., SARUTA, T. (1998).
Serum leptin level: possible association with haematopoiesis in adolescents, independent of
body mass index and serum insulin. Clin. Sci. (Lond)., 94: 633–636.
HOUSEKNECHT, K.L., BAILE, C.A., MATTERI, R.L., SPURLOCK, M.E. (1998). The biology of
leptin: a review. J. Anim. Sci. 76: 1405–1420.
HOWARD, J.K., LORD, G.M., MATARESE, G., VENDETTI, S., GHATEI, M.A., RITTER, M.A.,
LECHLER, R.I., BLOOM, S.R. (1999). Leptin protects mice from starvation-induced
lymphoid atrophy and increases thymic cellularity in ob/ob mice. J. Clin. Invest., 104: 1051–
1059.
INGALLS, A.M., DICKIE, M.M., SNELL, G.D. (1950). Obese, a new mutation in the mouse. J.
Hered., 41: 317–318.
ISHIDA-TAKAHASHI, R., ROSARIO, F., GONG, Y., KOPP, K., STANCHEVA, Z., CHEN, X.,
FEENER, E.P., MYERS, M.G.JR. (2006). Phosphorylation of Jak2 on Ser(523) inhibits Jak2dependent leptin receptor signaling. Mol. Cell. Biol., 26: 4063-4073.
JANIK, JE., CURTI, B.D., CONSIDINE, R.V., RAGER, H.C., POWERS, G.C., ALVORD, W.G.,
SMITH, J.W., GAUSE, B.L., KOPP, W.C. (1997). Interleukin 1 alpha increases serum leptin
concentrations in humans. J. Clin. Endocrinol. Metab., 82: 3084–3086.
JIANG, H., CHESS, L. (2004). An integrated view of suppressor T cell subsets in immunoregulation.
J. Clin. Invest., 114: 1198–1208.
JUGE-AUBRY, C.E., MEIER, C.A. (2002). Immunomodulatory actions of leptin. Mol. Cell
Endocrinol., 194: 1–7.
KALAIVANISAILAJA, J., MANJU, V., NALINI, N. (2003). Lipid profile in mice fed a high-fat diet
after exogenous leptin administration. Pol. J. Pharmacol., 55: 763–769.
KOLACZYNSKI, J.W., OHANNESIAN, J.P., CONSIDINE, R.V., MARCO, C.C., CARO, J.F.
(1996). Response of leptin to short-term and prolonged overfeeding in humans. J. Clin.
Endocrinol. Metab., 81: 4162-4165.
LAHARRAGUE, P., LARROUY, D., FONTANILLES, A.M., TRUEL, N., CAMPFIELD, A.,
TENENBAUM, R., GALITZKY, J., CORBERAND, J.X., PENICAUD, L., CASTEILLA, L.
(1998). High expression of leptin by human bone marrow adipocytes in primary culture.
FASEB J., 12: 747–752.
LALONDE, J., SAMSON, P., POULIN, S., DESHAIES, Y., RICHARD, D. (2004). Additive effects
of leptin and topiramate in reducing fat deposition in lean and obese ob/ob mice. Physiol
Behav, 80: 415-20.
LAMAS, O., MARTINEZ, J.A., MARTI, A. (2004). Energy restriction restores the impaired immune
response in overweight (cafeteria) rats. J. Nutr. Biochem., 15: 418–425.
51
LOFFREDA, S., YANG, S.Q., LIN, H.Z., KARP, C.L., BRENGAMAN, M.L., WANG, D.J., KLEIN,
A.S., BULKLEY, G.B., BAO, C., NOBLE, P.W., LANE, M.D., DIEHL, A.M. (1998). Leptin
regulates proinflammatory immune responses. FASEB J., 12: 57–65.
LOOS, R.J., BOUCHARD, C. (2003). Obesity-is it a genetic disorder? J. Intern. Med., 254: 401–425.
LORD, G.M., MATARESE, G., HOWARD, J.K., BAKER, R.J., BLOOM, S.R., LECHLER, R.I.
(1998). Leptin modulates the T-cell immune response and reverses starvation-induced
immunosuppression. Nature, 394: 897–901.
LORD, G.M., MATARESE, G., HOWARD, J.K., LECHLER, R.I. (2001). The bioenergetics of the
immune system, Science, 292: 855-856.
LUUKKAA, V., PESONEN, U., HUHTANIEMI, I., LEHTONEN, A., TILVIS, R., TUOMILEHTO,
J., KOULU, M., HUUPPONEN, R. (1998). Inverse correlation between serum testosterone and
leptin in men. J. Clin. Endocrinol. Metab., 83: 3243–3246.
MANDEL, M.A., MAHMOUD, A.A. (1978). Impairment of cell-mediated immunity in mutation
diabetic mice (db/db). J. Immunol, 120: 1375.
MANTZOROS, C.S., MOSCHOS, S.J. (1998). Leptin: in search of role(s) in human physiology and
pathophysiology. Clin. Endocrinol. (Oxf), 49: 551–567.
MANTZOROS, C.S., MOSCHOS, S., AVRAMOPOULOS, I., KAKLAMANI, V., LIOLIOS, A.,
DOULGERAKIS, D.E., GRIVEAS, I., KATSILAMBROS, N., FLIER, J.S. (1997). Leptin
concentrations in relation to body mass index and the tumor necrosis factor-alpha system in
humans. J. Clin. Endocrinol. Metab., 82: 3408–3413.
MARTI, A., MARCOS, A., MARTINEZ, J.A. (2001). Obesity and immune function relationships.
Obes. Rev., 2: 131-140.
MARTIN-ROMERO, C., SANTOS-ALVAREZ, J., GOBERNA, R., SANCHEZ-MARGALET, V.
(2000). Human leptin enhances activation and proliferation of human circulating T
lymphocytes. Cell Immunol., 199: 15–24.
MASUZAKI, H., OGAWA, Y., SAGAWA, N., HOSODA, K., MATSUMOTO, T., MISE, H.,
NISHIMURA, H., YOSHIMASA, Y., TANAKA, I., MORI, T., NAKAO, K. (1997).
Nonadipose tissue production of leptin: leptin as a novel placenta-derived hormone in humans.
Nat. Med., 3: 1029–1033.
MATARESE, G., MOSCHOS, S., MANTZOROS, C.S. (2005). Leptin in immunology. J. Immunol.,
174: 3137–3142.
MATARESE, G. (2000). Leptin and immune system: how nutritional status influences the immune
response. Eur. Cytokine Netw., 11: 7–14.
MATTIOLI, B., STRAFACE, E., QUARANTA, M.G., GIORDANI, L., VIORA. M. (2005). Leptin
promotes differentiation and survival of human dendritic cells and licenses them for Th1
priming. J. Immunol., 174: 6820–6828.
MAVILIO, D., LOMBARDO, G., BENJAMIN, J., KIM, D., FOLLMAN, D., MARCENARO, E.,
O'SHEA, M.A., KINTER, A., KOVACS, C., MORETTA, A., FAUCI, AS. (2005).
Characterization of CD56-/CD16+ natural killer (NK) cells: a highly dysfunctional NK subset
expanded in HIV-infected viremic individuals. Proc Natl Acad Sci U S A., 102: 2886-91.
MAYA-MONTEIRO, C.M., ALMEIDA, P.E., D'AVILA, H., MARTINS, A.S., REZENDE, A.P.,
CASTRO-FARIA-NETO, H., BOZZA, P.T. (2008). Leptin induces macrophage lipid body
formation by a phosphatidylinositol 3-kinase- and mammalian target of rapamycin-dependent
mechanism. J Biol Chem, 283: 2203-10.
MITO, N., HOSODA, T., KATO, C., SATO, K. (2000). Change of cytokine balance in diet-induced
obese mice. Metabolism, 49: 1295–1300.
MITO, N., YOSHINO, H., HOSODA, T., SATO, K. (2004). Analysis of the effect of leptin on
immune function in vivo using diet-induced obese mice. J. Endocrinol., 180: 167–173.
MOEBIUS JM, WIDERA D, SCHMITZ J, KALTSCHMIDT C, PIECHACZEK C. (2007). Impact of
polysialylated CD56 on natural killer cell cytotoxicity. BMC Immunol., 8:13.
MONTECINO-RODRIGUEZ, E., DORSHKIND, K. (2006). New perspectives in B-1 B cell
development and function. Trends Immunol., 27: 428–433.
MORASH, B., LI, A., MURPHY, P.R., WILKINSON, M., U,R E. (1999). Leptin gene expression in
the brain and pituitary gland. Endocrinology, 140: 5995–5998.
MORI, L., DE LIBERO, G. (2008). Presentation of lipid antigens to T cells. Immunol Lett, 117: 1-8.
MOSCHOS, S., CHAN, J.L., MANTZOROS, C.S. (2002). Leptin and reproduction: a review. Fertil.
Steril., 77: 433–444.
52
MOSHYEDI, A.K., JOSEPHS, M.D., ABDALLA, E.K., MACKAY, S.L., EDWARDS, C.K.,
COPELAND, E.M., MOLDAWER, L.L. (1998). Increased leptin expression in mice with
bacterial peritonitis is partially regulated by tumor necrosis factor alpha. Infect. Immun., 66:
1800–1802.
MUNZBERG, H., MYERS, M.G.JR. (2005). Molecular and anatomical determinants of central leptin
resistance. Nat. Neurosci., 8: 566–570.
NEDVIDKOVA, J. (1997). Leptin. Cesk. Fysiol., 46: 182–188.
OGAWA, Y., MASUZAKI, H., ISSE, N., OKAZAKI, T., MORI, K., SHIGEMOTO, M., SATOH,
N., TAMURA, N., HOSODA, K., YOSHIMASA, Y., JINGAMI, H., KAWADA, T., NAKAO,
T. (1995). Molecular cloning of rat obese cDNA and augmented gene expression in genetically
obese Zucker fatty (fa/fa) rats. J. Clin. Invest., 96: 1647–1652.
OZATA, M., OZDEMIR, I.C., LICINIO, J. (1999). Human leptin deficiency caused by a missense
mutation: multiple endocrine defects, decreased sympathetic tone, and immune system
dysfunction indicate new targets for leptin action, greater central than peripheral resistance to
the effects of leptin, and spontaneous correction of leptin-mediated defects. J. Clin. Endocrinol.
Metab., 84: 3686–3695.
OZCAN, L., ERGIN, A.S., LU, A., CHUNG, J., SARKAR, S., NIE, D., MYERS, M.G.JR., OZCAN,
U. (2009). Endoplasmic reticulum stress plays a central role in development of leptin
resistance. Cell Metab., 9: 35-51.
OZCAN, U., CAO, Q., YILMAZ, E., LEE, A.H., IWAKOSHI, N.N., OZDELEN, E., TUNCMAN,
G., GORGUN, C., GLIMCHER, L.H., HOTAMISLIGIL, G.S. (2004). Endoplasmic reticulum
stress links obesity, insulin action, and type 2 diabetes. Science, 306: 457–461.
OZCAN, U., YILMAZ, E., OZCAN, L., FURUHASHI, M., VAILLANCOURT, E., SMITH, R.O.,
GORGUN, C.Z., HOTAMISLIGIL, G.S. (2006). Chemical chaperones reduce ER stress and
restore glucose homeostasis in a mouse model of type 2 diabetes. Science, 313: 1137–1140.
PAPATHANASSOGLOU, E., EL-HASCHIMI, K., LI, X.C., MATARESE, G., STROM, T.,
MANTZOROS, C. (2006). Leptin receptor expression and signaling in lymphocytes: kinetics
during lymphocyte activation, role in lymphocyte survival, and response to high fat diet in
mice. J. Immunol., 176: 7745–7752.
PAPE, K., CATRON, D., ITANO, A., JENKINS, M. (2007). The humoral immune response is
initiated in lymph nodes by B cells that acquire soluble antigen directly in the follicles.
Immunity, 26: 491–502.
PELLEYMOUNTER, M.A., CULLEN, M.J., BAKER, M.B., HECHT, R., WINTERS, D., BOONE,
T., COLLINS, F. (1995). Effects of the obese gene product on body weight regulation in ob/ob
mice. Science, 269: 540-3.
QIAN, H., AZAIN, M.J., COMPTON, M.M., HARTZELL, D.L., HAUSMAN, G.J., BAILE, C.A.
(1998). Brain administration of leptin causes deletion of adipocytes by apoptosis.
Endocrinology, 139: 791-4.
RING, B.D., SCULLY, S., DAVIS, C.R., BAKER, M.B., CULLEN, M.J., PELLEYMOUNTER,
M.A., DANILENKO, D.M. (2000). Systemically and topically administered leptin both
accelerate wound healing in diabetic ob/ob mice. Endocrinology, 141: 446–449.
RUFFIN, M.P., ADAGE, T., KUIPERS, F., STRUBBE, J.H., SCHEURINK, A.J., VAN DIJK, G.
(2004). Feeding and temperature responses to intravenous leptin infusion are differential
predictors of obesity in rats. Am J Physiol Regul Integr Comp Physiol, 286: R756-63.
SALADIN, R., DE VOS, P., GUERRE-MILLO, M., LETURQUE, A., GIRARD, J., STAELS, B.,
AUWERX, J. (1995). Transient increase in obese gene expression after food intake or insulin
administration, Nature, 377: 527–529.
SANCHEZ-MARGALET, V., MARTIN-ROMERO, C. (2001). Human leptin signaling in human
peripheral blood mononuclear cells: activation of the JAK-STAT pathway. Cell Immunol., 211:
30–36.
SÁNCHEZ-MARGALET V, MARTIN-ROMERO C, SANTOS-ALVAREZ J, GOBERNA R, NAJIB
S, GONZALEZ-YANES C. (2003). Role of leptin as an immunomodulator of blood
mononuclear cells: mechanisms of action. Clin Exp Immunol, 133: 11-9.
SARRAF, P., FREDERICH, R.C., TURNER, E.M., MA, G., JASKOWIAK, N.T., RIVET, D.J.III.,
FLIER, J.S., LOWELL, B.B., FRAKER, D.L., ALEXANDER, H.R. (1997). Multiple cytokines
and acute inflammation raise mouse leptin levels: potential role in inflammatory anorexia. J.
Exp. Med., 185: 171–175.
53
SCHWARZ, B.A., BHANDOOLA, A. (2006). Trafficking from the bone marrow to the thymus: a
prerequisite for thymopoiesis. Immunol. Rev., 209: 47–57.
SHI, H., CAVE, B., INOUYE, K., BJØRBAEK, C., FLIER, J.S. (2006). Overexpression of
suppressor of cytokine signaling 3 in adipose tissue causes local but not systemic insulin
resistance. Diabetes, 55: 699-707.
SHIMOMURA, S.Y., NAKANISHI, Y., FUTAWATARI, T., OHTANI, K., SATO, N., MORI, M.
(1997). Estrogen increases in vivo leptin production in rats and human subjects. J. Endocrinol.,
154: 285–292.
SIEGRIST-KAISER, C.A., PAULI, V., JUGE-AUBRY, C.E., BOSS, O., PERNIN, A., CHIN, W.W.,
CUSIN, I., ROHNER-JEANRENAUD, F., BURGER, A.G., ZAPF, J., MEIER, C.A. (1997).
Direct effects of leptin on brown and white adipose tissue. J. Clin. Invest., 100: 2858–2564.
SMITH-KIRWIN, S.M., O’CONNOR, D.M., DE JOHNSTON, J., LANCEY, E.D., HASSINK, S.G.,
FUNANAGE, V.L. (1998). Leptin expression in human mammary epithelial cells and breast
milk. J. Clin. Endocrinol. Metab., 83: 1810–1813.
TAOUIS, M., CHEN, J.W., DAVIAUD, C., DUPONT, J., DEROUET, M., SIMON, J. (1998).
Cloning the chicken leptin gene. Gene., 208: 239–242.
TARTAGLIA, L.A. (1997). The leptin receptor. Journal of Biological Chemistry, 272: 6093–6096.
TRAYHURN, P., THOMAS, M.E., DUNCAN, J.S., RAYNER, D.V. (1995). Effects of fasting and
refeeding on ob gene expression in white adipose tissue of lean and obese (ob/ob) mice, FEBS.
Lett., 368: 488–490.
TUNÇBİLEK, E. (2005). Obezite genetik bir hastalık mıdır? Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi,
48: 101–108.
WABITSCH, M., JENSEN, P.B., BLUM, W.F., CHRISTOFFERSEN, C.T., ENGLARO, P.,
HEINZE, E., RASCHER, W., TELLER, W., TORNQVIST, H., HAUNER, H. (1996). Insulin
and cortisol promote leptin production in cultured human fat cells. Diabetes, 45: 1435–1438.
WANG, J., LIU, R., HAWKINS, M., BARZILAI, N., ROSSETTI, L. (1998a). A nutrient-sensing
pathway regulates leptin gene expression in muscle and fat. Nature, 393: 684–688.
WANG, T., HARTZELL, D.L., FLATT, W.P., MARTIN, R.J., BAILE, C.A. (1998b). Responses of
lean and obese Zucker rats to centrally administered leptin. Physiol Behav, 65: 333-41.
WANG, T., HARTZELL, D.L., ROSE, B.S., FLATT, W.P., HULSEY, M.G., MENON, N.K.,
MAKULA, R.A., BAILE, C.A. (1999). Metabolic responses to intracerebroventricular leptin
and restricted feeding. Physiol Behav, 65: 839-48.
WEAVER, C.T., UNANUE, E.R. (1990). The costimulatory function of antigen presenting cells.
Immunol Today, 11: 49-54.
WINER, B.J., DONALD, R.B., KENNETH, M.M. (1991). Statistical Principles in experimental
Desing, Third Ed, A. Bradford Hill. London.
WYNNE, K., STANLEY, S., MCGOWAN, B., BLOOM, S. (2005). Appetite control. J. Endocrinol.,
184: 291–318.
YOUINOU, P. (2007). B cell conducts the lymphocyte orchestra. J Autoimmun, 28: 143-51.
ZAKIZEWSKA, K.E., CUSIN, I., SAINSBURY, A., ROHNER-JEANRENAUD, F.,
JEANRENAUD, B. (1997). Glucocorticoids as counterregulatory hormones of leptin: toward
an understanding of leptin resistance. Diabetes, 46: 717–719.
ZHANG, Y., PROENCA, R., MAFFEI, M., BARONE, M., LEOPOLD, L., FRIEDMAN, J.M.
(1994). Positional cloning of the mouse obese gene and its human homologue. Nature, 372:
425–432.
ZHAO, Y., SUN, R., YOU, L., GAO, C., TIAN, Z. (2003). Expression of leptin receptors and
response to leptin stimulation of human natural killer cell lines. Biochem Biophys Res Commun,
300: 247-52.
54
EKLER
EK-1
55
ÖZGEÇMİŞ
I-
II-
Bireysel Bilgiler
Adı
Aykut Göktürk
Soyadı
ÜNER
Doğum yeri ve tarihi
İzmir, 01.09.1977
Uyruğu
Türkiye Cumhuriyeti
Medeni durumu
Evli
Askerlik durumu
Tecilli
İletisim adresi ve telefonu
aykutuner@gmail.com, +905052560569
Eğitimi (tarih sırasına göre yeniden eskiye dogru)
Adnan Menderes Üniversitesi Veteriner Fakültesi 2001
III-
IV-
Manisa Lisesi
1994
Mehmetçik İlköğretim Okulu (Balıkesir)
1989
Yabancı dili
İngilizce
Ünvanları (tarih sırasına göre eskiden yeniye dogru)
Veteriner Hekim
2001
Araştırma Görevlisi
2002
Mesleki Deneyimi
2001-2002
Serbest Veteriner Hekimlik
2002-2004
Adnan Menderes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Fizyoloji
Anabilim Dalı’nda Araştırma Görevliliği
2004-2009
Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Veteriner
Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı’nda Araştırma Görevliliği
ve Doktora Öğrenciliği
V-
Üye Oldugu Bilimsel Kuruluşlar -
VI-
Bilimsel İlgi Alanları
Kongreler
1- Voyvoda H., Paşa S., Üner A.G. Aydında bir köpekte ilk klinik
Hepatozoon canis enfeksiyonu, II. Ulusal Küçük Hayvan Hekimliği
Kongresi, 10–13 Nisan 2003, Bursa.
2- II. Leptin Kongresi 8-10 Ekim 2004, Ankara (katılımcı).
56
3- Sulu N., Altınsaat Ç., Ergün A., Üner AG. Atlarda Fotoperiyodun Lenfosit
Alt Tipleri Üzerine Etkileri, Türk Fizyolojik Bilimler Derneği 33. Ulusal
Fizyoloji Kongresi, 15–19 Ekim 2007, Girne-Kıbrıs.
4- Çiğdem Altınsaat, Aykut Göktürk Üner, Nesrin Sulu, Ahmet Ergün Arap
atlarında leptin, triiodotronin ve troksinin mevsimsel değişimleri, Türk
Fizyolojik Bilimler Derneği 34. Ulusal Fizyoloji Kongresi, 6–10 Ekim 2008,
Erzurum.
5- Çiğdem Altınsaat, Aykut Göktürk Üner, Nesrin Sulu, Ahmet Ergün Arap
atlarinda serum melatonin, testosteron ve progesteron düzeylerinin mevsimsel
değişimleri Türk Fizyolojik Bilimler Derneği 34. Ulusal Fizyoloji Kongresi,
6–10 Ekim 2008, Erzurum.
Yayınları
1- Voyvoda H, Pasa S, Uner A. Clinical Hepatozoon canis infection in a dog
in Turkey. J Small Anim Pract. 2004 Dec;45(12):613-617.
2- Cengiz Ünsal, Muharrem Balkaya, Hikmet Yılmaz, Aykut Göktürk Üner.
The effects of paclitaxel on nerve conduction velocity and motor unit action
potential in Spraque-Dawley rats. J Neurol Sci [Turk] 23:(3)# 8;159-165,
2006.
3- Çiğdem ALTINSAAT, Aykut Göktürk ÜNER, Nesrin SULU. Seasonal
changes of serum leptin, triiodothyronine, and thyroxine levels in Arabian
mares. Kafkas Üniv Vet Fak Derg, 14 (2): 217-222, 2008.
4- Çiğdem Altınsaat, Aykut Göktürk Üner, Nesrin Sulu, Ahmet Ergün.
Seasonal variations in serum concentrations of melatonin, testosterone, and
progesterone in Arabian horse. Ankara Üniv Vet Fak Derg, 56, 19-24, 2009.
57
VII-
Bilimsel Etkinlikleri
Aldıgı burslar Ödüller: TUBİTAK yayın teşvik ödülü.
Projeleri:
1- Balkaya M., Ünsal H., Metin K., Temoçin S., Üner A.G., Bakır B. Kalitatif
ve
kantitatif
protein
yetmezliklerinde
endojen
proteinlerin
tekrar
kullanımında nötrofillerin rolü. Bilimsel Araştırma Projeleri Kurulu, VTF2002/1, 15.12.2002, Aydın.
2- Sulu N., Altınsaat Ç., Ergün A., Üner AG. Atlarda leptinin koşu
performansı, reprodüksiyon ve bağışıklık sistemi üzerine etkileri. TUBİTAK,
TOVAG Araştırma Projesi, Proje no: 105 O 209, 2005-2007.
3- Sulu N., Üner A. Farelerde leptinin lenfosit alt tipleri üzerine in vivo
etkileri. Ankara Üniversitesi Bilim İnsanı Yetiştirme Projesi, Proje no:
2005K-120140-8, 2005-2009, Ankara.
Verdigi konferans ya da seminerler:
1- Gıda alımının kontrolü, obezite ve genler (seminer).
2- Kalıtsal kanama bozuklukları (seminer).
Katıldıgı paneller (panelist olarak) -
VIII- Diğer Bilgiler
Egitim programı haricinde aldıgı kurslar ve katıldıgı egitim seminerleri Organizasyonunda katkıda bulundugu bilimsel toplantılar Diger üyelikleri -
Download