I T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ FELSEFE VE DİN BİLİMLERİ (DİN SOSYOLOJİSİ) ANABİLİM DALI CAFERİLERDE DİNİ VE SOSYAL HAYAT (ANKARA KEÇİÖREN ÖRNEĞİ) DOKTORA TEZİ Ali ALBAYRAK Tez Danışmanı Doç. Dr. Niyazi AKYÜZ ANKARA-2006 II ÖNSÖZ Din sosyolojisinin en önemli konularından birini dini gruplar oluşturmaktadır. Çünkü dinin sosyolojik anlatımı, her şeyden önce bir dini topluluk, cemaat veya grup oluşturma özelliğinde toplanmaktadır. Her yeni dini grup, hem yeni bir dünya görüşünü, değerler sistemini ve toplum düzenini savunmakta hem de kültürel hayatın bütün kısımları ile yakın ilişki halinde bulunmaktadır. Bu nedenle dini gruplar, çok yönlü birer sosyal fenomen olarak din sosyolojisine konu olmak durumundadır. Bu araştırma, Türkiye’nin toplumsal yapısında dinin, gerek bütün kurum ve kurallarıyla, gerekse dinden doğan gruplar yoluyla etkisi konusunu Ankara Keçiören çerçevesinde uygulamalı olarak ele almayı, bir dini grup olarak Caferilerin inanç, ibadet hayatını ve dinin sosyal hayata aktarımını ortaya çıkarmayı amaç edinmektedir. Böylelikle din ile toplumsal yapılar arasındaki karşılıklı etki ve tepkileri, dini yaşayışın farklılaşmasını, Caferiler arasındaki sosyal ilişkileri Ankara Keçiören Caferileri örnekleminde daha derinlemesine ve çeşitli boyutlarıyla ortaya koymak mümkün olacaktır. Böyle bir araştırmayla uygulamalı kısımdan elde edilen verilerden hareketle, Türkiye’deki toplumsal yapı tipleri ile din arasındaki bağların nasıl bütünleştiği veya farklılaştığı konusunda genellemelere giderek , din sosyolojisi çalışmalarına katkıda bulunmak hedeflenmektedir. Araştırma giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında araştırmanın konusu, amacı ve önemi, sayıltı ve denenceleri, kapsam ve sınırlılıkları ve yöntemi ile ilgili konular üzerinde durulmuştur. Birinci bölümde grup, sosyal grup, sosyal ve III dini grupların çeşitleri ve özellikleri, mezhep ve Caferi mezhebi, Caferilerde inanç esasları, Caferilerde ibadet hayatı gibi konularda bilgiler verilmiştir. İkinci bölümde alan araştırmasından elde edilen veriler doğrultusunda, Caferilerde inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımı ile ilgili tutumlarına etki eden tutumlar bağlamında analizler yapılarak yorumlarda bulunulmuştur. Üçüncü bölümde de araştırmanın sonuçlarına yer verilmiştir. Araştırmanın bütün aşamalarında katkılarıyla bana destek olan danışman hocam Doç. Dr. Niyazi Akyüz’e teşekkür ederim. Ayrıca araştırma boyunca yakın ilgisini ve rehberliğini esirgemeyen hocam Prof. Dr. Zeki Aslantürk’e teşekkür ederim. Elde edilen verilerin analizleri konusunda her türlü desteğini esirgemeyen Doç. Dr. Nurullah Altaş’a teşekkürü bir borç bilirim. Caferi grupla tanışmamı sağlayan ve bana her konuda referans olan Caferi alimi Gürsel Tanış’a, Keçiören’deki ahundlardan Hasan Baykoca’ya, Abdullah Güngör’e ve Seyyid Süca’ya teşekkür ederim. Anketlerin dağıtılması ve toplanması işlemlerinde yakın ilgi ve yardımlarını gördüğüm Hüseyin Adıgüzel’e ve müezzin Tevfik Bey’e teşekkür ederim. Ali ALBAYRAK ANKARA-2006 IV KISALTMALAR a. g. e. : Adı geçen eser a. g. m. : Adı geçen makale A.Ü. İ. F. D. : Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi bkz. : bakınız C. : Cilt Çev. : Çeviren Der. : Derleyen D. E. Ü. İ. F. D. : Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Haz. : Hazırlayan S. : Sayı s. : Sayfa Trz. : Tarihsiz V İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ……………………………………………………………………………...II KISALTMALAR…………………………………………………………………..IV İÇİNDEKİLER……………………………………………………………………..V TABLOLAR……………………………………………………………………..XVI GİRİŞ…………………………………………………………………………………I 1. ARAŞTIRMANIN KONUSU VE PROBLEMİ……………………………...1 2. ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ…………………………………….3 3. ARAŞTIRMANIN SAYILTI VE DENENCELERİ…………………………5 4. ARAŞTIRMANIN KAPSAM VE SINIRLARI……………………………...8 5. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ………………………………………………8 5.1. Araştırmanın Modeli………………………………………………………..10 5.2. Araştırmanın Evren ve Örneklemi………………………………………….11 5.3. Veri Toplama Aracının Hazırlanması………………………………………13 5.4. Veri Toplama Aracının Geçerlik ve Güvenirliği…………………………...14 5.4.1. İnanç Ölçeğinin Geçerlik ve Güvenirliği…………………………………15 5.4.2. İbadet Ölçeğinin Geçerliği ve Güvenirliği………………………………..17 5.4.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Ölçeğinin Geçerliği ve Güvenirliği……...19 5.5. Verilerin Analizi……………………………………………………………21 I. BÖLÜM…………………………………………………………………………..22 VI DİNİ GRUPLAR BAĞLAMINDA TÜRKİYE’DE CAFERİLİK……………...22 1. Grup ve Sosyal Grup………………………………………………………...22 1.1. Sosyal Grupların Sınıflandırılması……………………………………...26 1.2. . Sosyal Grupların Özellikleri…………………………………………..31 2. Dini Gruplar ve Çeşitleri……………………………………………………...34 2.1. Tabii Dini Gruplar………………………………………………………36 2.1.1. Aile……………………………………………………………………36 2.1.2. Klan…………………………………………………………………...38 2.1.3. Mahalli Birlikler: Köyler ve Şehirler…………………………………38 2.1.4. Kabile ve Millet………………………………………………………40 2.1.5. Cinsiyet ve Yaş Üzerine Kurulmuş Cemiyetler………………………40 2.2. Sırf Dini Gruplar………………………………………………………..41 2.3. İlkel ve Milli Dinler Çevrelerinde Sırf Dini Gruplar…………………...43 2.3.1. Gizli Dini Cemiyetler…………………………………………………43 2.3.2. Sır Cemiyetleri………………………………………………………..44 2.4. Evrensel Dinler Seviyesinde Sırf Dini Gruplar…………………………46 3. Bir Dini Grup Olarak Mezhepler……………………………………………..49 3.1 İslam’da Mezhepler……………………………………………………...49 3. 2. Caferi Mezhebi…………………………………………………………52 3.3. Caferiliğin İnanç Esasları……………………………………………….54 VII 3.3.1. Tevhid………………………………………………………………...54 3.3.2 Adalet………………………………………………………………….55 3.3.3. Nübüvvet……………………………………………………………...56 3.3.4. İmamet………………………………………………………………..58 3.3.5. Mead…………………………………………………………………..64 3. 4. İnançla İlgili Diğer Konular……………………………………………65 3.4.1. Rec’at…………………………………………………………………66 3.4.2. Beda…………………………………………………………………..68 3.4.3. Takıyye………………………………………………………………..69 3.5. Caferilerde İbadet……………………………………………………….70 3.5.1. Namaz………………………………………………………………...70 3.5.2. Oruç…………………………………………………………………...76 3.5.3. Hac……………………………………………………………………..77 3.5.4. Zekat…………………………………………………………………..78 3.5.5. Humus………………………………………………………………...78 3.5.6. Cihad………………………………………………………………….79 3.5.7. Emr Bi’l Ma’ruf Nehy-i Ani’l Münker……………………………….79 3.5.8. Tevella ve Teberra……………………………………………………80 3. 6. Türkiye’de Caferiler……………………………………………………80 VIII 3. 7. Keçiören’de Caferiler………………………………………………......82 II. BÖLÜM…………………………………………………………………………85 UYGULAMALI ARAŞTIRMANIN BULGULARI……………………………..85 1. ÖRNEKLEM GRUBUNUN OLGUSAL KİMLİKLERİ……………….85 1.1. Örneklem Grubunun Cinsiyete Göre Dağılımı…………………………...85 1.2. Örneklem Grubunun Yaşa Göre Dağılımı………………………………..85 1.3. Örneklem Grubunun Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Dağılımı………86 1.4. Örneklem Grubunun Hayatının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yerleşim Merkezine Göre Dağılımı………………………………………………...86 1.5. Örneklem Grubunun Eğitim Durumuna Göre Dağılımı………………….87 1.6. Örneklem Grubunun Medeni Durumuna Göre Dağılımı…………………87 1.7. Örneklem Grubunun Meslek Durumuna Göre Dağılımı…………………88 1.8. Örneklem Grubunun Aylık Gelir Durumuna Göre Dağılımı……………..88 1.9. Örneklem Grubunun Din Eğitimi Aldıkları Yere Göre Dağılımı………...89 1.10. Örneklem Grubunun Dini Problemlerini Çözmelerine Göre Dağılımı…………………………………………………………………..89 1.11. Örneklem Grubunun Din ile İlgili Görüşlerine Göre Dağılımı……...90 1.12. Örneklem Grubunun Tercih Ettikleri Dini Hayat Tarzlarına Göre Dağılımı…………………………………………………………………..90 1.13. Örneklem Grubunun Kendini Tanımlamasına Göre Dağılımı………90 IX 2. CAFERİLERİN İNANÇ, İBADET VE DİNİN SOSYAL HAYATA AKTARIMINA ETKİ EDEN FAKTÖRLER…………………………...91 2.1. Cinsiyete Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili tutumları……………………………………………….91 1.1.1. İnanç…………………………………………………………………91 2.1.2. İbadet………………………………………………………………...93 3.1.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı………………………………………94 2.2. Yaşa Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları……………………………………………………………95 2.2.1. İnanç…………………………………………………………………..95 2.2.2 İbadet………………………………………………………………...97 2.2.3 Dinin Sosyal Hayata Aktarımı………………………………………98 2.3 Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları……………………………................98 2.3.1. İnanç…………………………………………………………………98 2.3.2 İbadet……………………………………………………………….101 2.3.3 Dinin Sosyal Hayata Aktarımı……………………………………..103 2.4 Oturulan Semte Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları……………………………………………...105 2.4.1. İnanç………………………………………………………………..106 2.4.2 İbadet……………………………………………………………….106 X 2.4.3 Dinin Sosyal Hayata Aktarımı……………………………………..106 2.5 Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları……………..108 2.5.1. İnanç………………………………………………………………..109 2.5.2 İbadet……………………………………………………………….110 2.5.3 Dinin Sosyal Hayata Aktarımı……………………………………..111 2.6 Eğitim Durumlarına Yere Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları……………………………………...112 2.6.1. İnanç………………………………………………………………..113 2.6.2 İbadet……………………………………………………………….116 2.6.3 Dinin Sosyal Hayata Aktarımı……………………………………..117 2.7 Medeni Durumlarına Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları……………………………………………...120 2.7.1. İnanç………………………………………………………………..119 2.7.2 İbadet……………………………………………………………….119 2.7.3 Dinin Sosyal Hayata Aktarımı……………………………………..121 2.8 Meslek Durumlarına Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları……………………………………………...122 2.8.1. İnanç………………………………………………………………..122 2.8.2 İbadet……………………………………………………………….124 2.8.3 Dinin Sosyal Hayata Aktarımı……………………………………..126 XI 2.9 Gelir Durumuna Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları……………………………………………...127 2.9.1. İnanç………………………………………………………………..127 2.9.2 İbadet……………………………………………………………….128 2.9.3 Dinin Sosyal Hayata Aktarımı……………………………………..129 2.10 Din Eğitimi Alınan Yere Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları……………………………………...129 2.10.1. İnanç………………………………………………………………..130 2.10.2 İbadet……………………………………………………………….131 2.10.3 Dinin Sosyal Hayata Aktarımı……………………………………..131 2.11 Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları………………………………………………………………...134 2.11.1. İnanç………………………………………………………………..134 2.11.2 İbadet……………………………………………………………….134 2.11.3 Dinin Sosyal Hayata Aktarımı……………………………………..136 3. CAFERİLERİN İNANÇ, İBADET VE DİNİN SOSYAL HAYATA AKTARIMI İLE İLGİLİ TUTUMLARININ BETİMSEL İSTATİSTİKLERİ…………………………………………………………………138 3.1 Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Frekans Dağılımları……………….138 3.1.1. Gerçek Manada İman Ehl-i Beyt’in Velayetini Kabul Etmekle Olur XII Düşüncesi…………………………………………………………………..138 3.1.2. Peygamberler İnsanlık İçin Uyulması Gereken En Güzel Örneklerdir Düşüncesi……………………………………………………..139 3.1.3. Mead Dinin Kontrol Mekanizmasıdır Düşüncesi…………………………..............................................................139 3.1.4. İmamet Dinin Temel Esassıdır Düşüncesi…………………………..140 3.1.5. İmamlar Masumdurlar Hiç Günah İşlemezler Düşüncesi…………...141 3.1.6. İmamlar İlimde En Üstün Kişilerdir Düşüncesi……………………..141 3.1.7. Ehl-i Beyt İmamları Hz. Peygamberin Hakiki Varisleridir Düşüncesi. ……………………………………………………………………………...143 3.1.8. İmamlar Dinin Uygulayıcısıdırlar Düşüncesi……………………….145 3.1.9. Hz. Ali Peygamberin Vasisidir……………………………………...146 3.1.10. Hz. Hüseyin’i Sevmeyen Allah’ıda Sevmez……………………….147 3.1.11. Caferi İnancına Göre Hz. Hüseyin’in Şahadetiyle İslam’ın Şerefi Yükselmiştir………………………………………………………………..148 3.1.12. Hz. Hüseyin İçin Ağlamak Büyük Günahların Affedilmesine Vesile Olur………………………………………………………………………...149 3.1.13. Cafer-i Sadık’ın Şefaat Etme Hakkı Vardır………………………..150 3.2. Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri………….151 3.2.1. Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Anlamının Okunması…………………..151 3.2.2. Dinin Yasaklamış Olduğu İşleri Yapmaktan Kaçınılması…………..152 XIII 3.2.3. Humus……………………………………………………………….152 3.2.4. Hayat Akide ve Cihattır Anlayışı……………………………………153 3.2.5. Emr Bi’l Ma’ruf Nehyi Ani’l Münker………………………………154 3.2.6. Tevella Teberra……………………………………………………...155 3.2.7. Aşura Günü Hz. Hüseyin İçin Yas Tutma…………………………..156 3.2.8. Zincir Vurarak Hz. Hüseyin’in Acısını Yaşama…………………….156 3.2.9. İmamların Doğum ve Ölüm Günleri………………………………...158 3.2.10. Muharrem Ayı Merasimleri………………………………………..158 3.2.11. Gadir Bayramı……………………………………………………...159 3.2.12. Nevruz Bayramı……………………………………………………160 3.3.Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımlarıyla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri…………………………………………………….161 3.3.1. Diğer Mezhepten Olanlarla da Alış Veriş Yapılmalıdır Düşüncesi ………………………………………………………………………….161 3.3.2. Arkadaş ve Dost Seçerken Caferi Olup Olmamasının Önemi…162 3.3.3. Kız Alıp Verirken Mezhebinin ne Olduğu Önemli Değildir…..163 3.3.4. Sünnilerle Komşuluk İlişkisi…………………………………...164 3.3.5. Sünnilerin Düğün, Sünnet, Nişan, Mevlid, Cenaze Gibi Törenlerine Katılma……………………………………………165 3.3.6. Gençlerin Evlilik Öncesi Evlenecekleri Kişilerle Arkadaşlık Yapmaları………………………………………………………166 XIV 3.3.7. Resmi Nikaha Rağmen Dini Nikah…………………………….167 3.3.8. Mut’a Nikahı…………………………………………………...168 3.3.9. Aile İçi Kararlarda Kadına da Erkek Kadar Söz Hakkı Verilmesi ………………………………………………………………………….170 3.3.10. Miras Paylaşımında Kadın Erkek Eşitliği……………………...171 3.3.11. Caferilere Ait Camilerde Görev Yapan Ahundların Düşüncelerinin Eleştirilebilmesi………………………………………………..172 3.3.12. Diğer Mezheplerden Olanlarla İlişkiler………………………..173 3.3.13. Akraba İlişkileri………………………………………………..174 3.3.14. Bir Siyasi Partiye Oy Verirken Caferiliğe Yakınlığı…………..175 3.3.15. Oy Kullanma…………………………………………………...176 III. BÖLÜM……………………………………………………………………….178 SONUÇLAR………………………………………………………………………178 SONUÇLAR……………………………………………………………….178 KAYNAKÇA……………………………………………………………...186 EKLER…………………………………………………………………...197 EK 1 ANKET FORMU……………………………………………………197 XV TABLOLAR Tablo 1: İnanç Ölçeği Faktör ve Madde Analizi Sonuçları……………………..15 Tablo 2: İbadet Ölçeği Faktör ve Madde Analizi Sonuçları…………………….17 Tablo 3: Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Ölçeği Faktör ve Madde Analizi Sonuçları……………………………………………………………………………19 Tablo 4: Örneklemin Cinsiyeti……………………………………………………85 Tablo 5: Örneklemin Yaşı…………………………………………………………85 Tablo 6: Örneklem Grubunun Bölge Olarak Doğum Yeri……………………...86 Tablo 7: Örneklem Grubunun Hayatının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yerleşim Merkezine Göre Dağılımı……………………………………………….86 Tablo 8: Örneklem Grubunun Eğitim Durumu…………………………………87 Tablo 9: Örneklemin Medeni Durumu…………………………………………...88 Tablo 10: Örnekklem Grubunun Meslek Durumu……………………………...88 Tablo 11: Örneklem Grubunun Gelir Durumu………………………………….89 Tablo 12: Örneklem Grubunun Din Eğitimi Durumu…………………………..89 Tablo 13: Örneklem Grubunun Dini Problemlerini Çözme Durumu………….89 Tablo 14: Örneklem Grubunun Dini Görüş Durumu…………………………...90 Tablo 15: Örneklem Grubunun Tercih Ettikleri Dini Hayat Durumu………...90 Tablo 16: Cinsiyete Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının t-Testi Sonuçları……………………………………………………………………………91 XVI Tablo 17: Cinsiyete Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının t-Testi Sonuçları……………………………………………………………………………93 Tablo 18: Cinsiyete Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının t-Testi Sonuçları……………………………………………………94 Tablo 19: Yaşla İnanç Arasındaki Korelasyon Analizi Sonuçları……………...95 Tablo 20: Yaşla İbadet Arasındaki Korelasyon Analizi Sonuçları……………..97 Tablo 21: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri……………………………………………..99 Tablo 22: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları……………………………………….99 Tablo 23: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri…………………………………………….101 Tablo 24: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları……………………………………….101 Tablo 25: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri………………………..103 Tablo 26: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları…………………..103 Tablo 27: Oturulan Semte Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının t-Testi Sonuçları…………………………………………………………………………..105 Tablo 28: Oturulan Semte Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının t-Testi Sonuçları…………………………………………………………………………..106 XVII Tablo 29: Oturulan Semte Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının t-Testi Sonuçları…………………………………………….106 Tablo 30: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri……………………………...108 Tablo 31: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları………………………..109 Tablo 32: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri……………………………..110 Tablo 33: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları……………………….110 Tablo 34: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri………………………………………………………………………..112 Tablo 35: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata aktarımıyla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları ……………………………………………………………………………………..112 Tablo 36: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri……………………………………………………………..113 Tablo 37: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin İnaçla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları……………………………………………………….114 Tablo 38: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri……………………………………………………………..115 XVIII Tablo 39: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları……………………………………………………….116 Tablo 40: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri………………………...117 Tablo 41: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları…………………..117 Tablo 42: Medeni Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri…………………………………………………………….119 Tablo 43: Medeni Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları……………………………………………………….119 Tablo 44: Medeni Durumlarına Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri………………………...121 Tablo 45: Medeni Durumlarına Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları…………………..121 Tablo 46: Meslek Durumlarına Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri……………………………………………………………..123 Tablo 47: Meslek Durumlarına Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları……………………………………………………….123 Tablo 48: Meslek Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri……………………………………………………………..125 Tablo 49: Meslek Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları……………………………………………………….125 XIX Tablo 50: Gelir Durumuyla İnanç Arasındaki Korelasyon Analizi Sonuçları ……………………………………………………………………………………...127 Tablo 51: Gelir Durumuyla İbadet Arasındaki Korelasyon Analizi Sonuçlar ……………………………………………………………………………………...128 Tablo 52: Din Eğitimi Alınan Yere Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri……………………………………………………………..130 Tablo 53: Din Eğitimi Alınan Yere Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları……………………………………………………….130 Tablo 54: Din Eğitimi Alınan Yere Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri……………………………………………………………..131 Tablo 55: Din Eğitimi Alınan Yere Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları……………………………………………………….131 Tablo 56: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri………………...133 Tablo 57: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları…………..133 Tablo 58: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri………………..135 Tablo 59: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları………….135 Tablo 60: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Betimsel XX İstatistikleri………………………………………………………………………..136 Tablo 61: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları………………………………………………………………….136 Tablo 62: Gerçek Manada İman Ehl-i Beyt’in Velayetini Kabul Etmekle Olur Düşüncesi………………………………………………………………………….138 Tablo 63: Peygamberler İnsanlık İçin Uyulması Gereken En Güzel Örneklerdir Düşüncesi………………………………………………………………………….139 Tablo 64: Mead dinin kontrol mekanizmasıdır Düşüncesi………….………...140 Tablo 65: İmamet Dinin Temel Esassıdır Düşüncesi…………………………..141 Tablo 66: İmamlar Masumdurlar Hiç Günah İşlemezler Düşüncesi………...142 Tablo 67: İmamlar İlimde En Üstün Kişilerdir Düşüncesi…………………….143 Tablo 68: Ehl-i Beyt İmamları Hz. Peygamberin Hakiki Varisleridir Düşüncesi ……………………………………………………………………………………...145 Tablo 69: İmamlar Dinin Uygulayıcısıdırlar Düşüncesi……………………….145 Tablo 70: Hz. Ali Peygamberin Vasisidir Düşüncesi…………………………...146 Tablo 71: Hz. Hüseyin’i Sevmeyen Allah’ı da Sevmez Düşüncesi…………….147 Tablo 72: Caferi İnancına Göre Hz. Hüseyin’in Şahadetiyle İslam’ın Şerefi Yükselmiştir Düşüncesi…………………………………………………………..148 Tablo 73: Hz. Hüseyin İçin Ağlamak Büyük Günahların Affedilmesine Vesile Olur Düşüncesi……………………………………………………………………149 XXI Tablo 74: Cafer-i Sadık’ın Şefaat Etme Hakkı Vardır Düşüncesi……………150 Tablo 75: Kur’an’ın Türkçe Anlamından Okunmasıyla İlgili Tutum………..151 Tablo 76: Dinin Yasaklamış Olduğu İşleri Yapmaktan Kaçınılmasıyla İlgili Tutum……………………………………………………………………………...152 Tablo 77: Humusun Verilmesiyle İlgili Tutum…………………………………153 Tablo 78: “Hayat Akide ve Cihattır” Sözünün Hayata Geçirilmesiyle İlgili Tutum……………………………………………………………………………...154 Tablo 79: Emr Bi’l Ma’ruf Nehyi Ani’l Münkerle İlgili Tutum………………155 Tablo 80: Tevelli Teberi Görevi ile İlgili Tutum………………………………..155 Tablo 81: Aşura Günü Hz. Hüseyin İçin Yas Tutmayla İlgili Tutum………...156 Tablo 82: Zincir Vurarak Hz. Hüseyin’in Acısını Yaşamakla İlgili Tutum….157 Tablo 83: İmamların Doğum ve Ölüm Günleriyle İlgili Tutum……………….158 Tablo 84: Muharrem Ayının Onunda Aşura Matemliklerinde Nüha Okunmasına Katılmayla İlgili Tutum…………………………………………...159 Tablo 85: Gadir Bayramında Oruç Tutmayla ilgili Tutum……………………160 Tablo 86: Nevruz Bayramında İbadet Etmekle İlgili Tutum………………….161 Tablo 87: Diğer Mezhepten Olanlarla da Alış Veriş Yapılmalıdır……………162 Tablo 88: Arkadaş ve Dost Seçerken Caferi Olup Olmaması Önemli Değildir ……………………………………………………………………………………...163 Tablo 89: Kız Alıp Verirken Mezhebinin ne Olduğu Önemli Değildir……….164 Tablo 90: Sünnilerle Komşuluk İlişkisi Kurmakla İlgili Tutumlar…………...165 XXII Tablo 91: Sünnilerin Düğün, Sünnet, Nişan, Mevlid, Cenaze Gibi Törenlerine Katılmayla İlgili Tutumlar……………………………………………………….166 Tablo 92: Gençlerin Evlilik Öncesi Evlenecekleri Kişilerle Arkadaşlıklarını Normal Karşılarıma………………………………………………………………167 Tablo 93: Resmi Nikah Yapılınca Dini Nikaha Gerek Yoktur………………...168 Tablo 94: Mut’a Nikahının Yapılmasını Normal Karşılama…………………..169 Tablo 95: Aile İçi Kararlarda Kadına da Erkek Kadar Söz Hakkı Verilmesi ……………………………………………………………………………………...170 Tablo 96: Miras Paylaşımında Kadın ve Erkek Eşitliği………………………171 Tablo 97: Caferilere Ait Camilerde Görev Yapan Ahundların Düşüncelerinin Eleştirilebilmesi…………………………………………………………………...172 Tablo 98: Diğer Mezhepten Olanlarla İlişkiler………………………………..173 Tablo 99: Akraba İlişkileri……………………………………………………...174 Tablo 100: Bir Siyasi Partiye Oy Verirken Caferiliğe Yakınlığı Benim İçin Önemli Değildir…………………………………………………………………...175 Tablo 101: Oy Kullanmanın Bir Vatandaşlık Görevi Olması…………………176 1 GİRİŞ 1. ARAŞTIRMANIN KONUSU VE PROBLEMİ Bu araştırmanın konusunu teorik düzeyde, bir dinin hangi sosyal gruplarda yaşadığı, hangi sosyal grupların doğuşuna neden olduğu ve bu sosyal grupların aralarındaki ilişkilerin incelenmesi, uygulamalı düzeyde ise alan araştırmasında elde edilen veriler doğrultusunda Ankara Keçiören Caferilerinde dini ve sosyal hayata ilişkin tasvir, analiz ve değerlendirmeler oluşturmaktadır. Din sosyolojisinin esas alanı ve aynı zamanda bu disiplinin en zor konusundan biri de din ve toplumdur. Aşkın bir güç olmasının yanı sıra aynı zamanda sosyal bir fenomen de olan dinin, toplum ve diğer sosyal ünitelerle 1 karşılıklı bir ilişkisi bulunmaktadır . Bir grup veya toplum içindeki bütün sosyal fenomenlerin birbirleriyle ilişkileri bulunmaktadır. Yani sosyal fenomenler, sürekli olarak karşılıklı etkileşim içerisindedirler ve her bir parça en azından dolaylı yolla birbiriyle bağlantılıdır. 2 Din sosyolojisi, dini grupların tipolojisiyle ilgilenerek dinin toplumla olan karşılıklı ilişkisini, din ve toplumun karşılıklı olarak birbirleri üzerine olan 3 etkilerini inceleme konusu yapmaktadır. Bu nedenle de dini gruplar, din sosyolojisinin en önemli konularından birini teşkil etmektedir. Dinin sosyolojik anlatımı, her şeyden önce bir dini topluluk veya cemaat oluşturma özelliğinde toplanmaktadır. Her yeni dini grup, yeni bir dünya görüşü, değerler sistemi ve toplum düzenini de beraberinde getirmektedir. Bununla beraber dini grubun, kültürel 1 Ronald L. Johnstone, Religion in Society, New Jersey, 1992, s. 1. R. L. Johnstone, a.g.e., s. 9. 3 Joahim Wach, Din Sosyolojisi, Çev. Ünver Günay, Kayseri, 1990, s. 443. 2 2 4 hayatın bütün kısımları ile yakın ilişki halinde bulunduğu açıktır. Buna göre dini gruplar, gerek ortaya çıkış nedenleri, geliştirdikleri cemaat şekilleri ve dayandıkları temeller itibariyle; gerekse ortaya çıktığı ve varlığını sürdürdüğü toplumsal çevre ile ilişkileri bakımından çok yönlü birer sosyal fenomen olarak din sosyolojisine konu olmak durumundadır. Türkiye’nin dini yapısı göz önünde bulundurulduğunda, Caferi mezhebinin genel kabul gören mezheplerin dışında mütalaa edildiği anlaşılmaktadır. Tarihi olarak Şii Sünni çatışmasının yaşanmış olması ve zaman zaman bu çatışmanın tetiklenmesi ülkemizdeki farklı dini yapıların inceleme konusu yapılmasının önemini ortaya koymaktadır. Sünnilerin ve Şiilerin kendileri dışındaki mezhep ve fırkaları din dışı ilan etmeleri toplumsal ölçekte sosyal ilişkilerin sağlıklı kurulamaması, birtakım çatışmaların yaşanması gibi ciddi problemlere neden olabilmektedir. Günümüzde farklı sosyal ve dini gruplar kamusal alanda kendini ifade etme fırsatı bulmakta, isteklerini ve problemlerini açıkça dile getirebilmektedirler. Caferiler de son yıllarda sık sık kendilerini ifade eden dini sosyal gruplar arasında bulunmaktadır. Dolayısıyla da bu tip gruplarla ilgili kendilerinden hareket eden araştırmaların yapılması önemli bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmanın araştırma sahasını oluşturan Ankara Keçiören’de oturan Caferiler, kırsal kesimlerden göç etmişlerdir. Bundan dolayı da şehirleşmenin ve sanayileşmenin getirdiği problemlerle karşı karşıya kalmışlardır. Şehirleşmenin sonucu olarak dini tutum ve geleneklerde zayıflamanın meydana geldiği bilinmektedir. Çünkü, dini tutum ve geleneklerin cemaatçi yapıya bağlı olduğu, bu bağların kopması ile fertlerin değiştiği, bu tutumların da zayıfladığı kabul 4 Hans Freyer, Din Sosyolojisi, Çev. Turgut Kalpsüz, Ankara, 1964, s. 64. 3 edilmektedir. Bu araştırmada Caferi toplumunun inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımıyla ilgili olarak şu sorulara cevap aranmaktadır: Toplumsal yapının bir öğesi olan din, toplumdaki genel değişmeden etkilenmekte midir? Toplumsal yapıda meydana gelen değişme süreci içinde “yaşanan din”de örgütsel yapı, dünya görüşü, değerler ve davranış biçimlerinde bir değişme meydana gelmekte midir? Caferilerin inanç, ibadet hayatına ve dinin sosyal hayata aktarımına etki eden faktörler nelerdir? 2.ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ Bu araştırma, dini bir grup olarak Caferilerin inanç, ibadet hayatını ve dinin sosyal hayata aktarımını ortaya çıkarmayı amaç edinmektedir. Böylelikle din ile toplumsal yapılar arasındaki karşılıklı etki ve tepkileri, dini yaşayışın farklılaşmasını, Caferiler arasındaki sosyal ilişkileri Ankara Keçiören Caferileri örnekleminde daha derinlemesine ve çeşitli boyutlarıyla ortaya koymak mümkün olacaktır. Ayrıca böyle bir araştırmayla uygulamalı kısımdan elde edilen verilerden hareketle, Türkiye’deki toplumsal yapı tipleri ile din arasındaki bağların nasıl bütünleştiği veya farklılaştığı konusunda genellemelere giderek , din sosyolojisi çalışmalarına katkıda bulunmak amaçlanmaktadır. Dini bir grup olan Caferilerin kırsal bölgelerden büyük şehirlere göç sürecinde geleneksel dini hayatlarında ne gibi değişikliklerin meydana geldiğinin tespit edilmesi, söz konusu topluluğun günlük hayatlarında karşılaştıkları din ile ilgili problemlerini nasıl çözdüklerinin belirlenmesi araştırmanın bir diğer amacını oluşturmaktadır.. Türkiye’de yapılan sosyoloji ve din sosyolojisi çalışmaları incelendiğinde ülkemizdeki mevcut farklı mezheplere yönelik ampirik çalışmaların yetersizliği 4 hemen ortaya çıkmaktadır. Oysa günümüzde kültürel faaliyetlerin hızlı ve çok boyutlu cereyan etmesi, mezhep meselelerini gündemde tutmaktadır. Çeşitli mezheplerin bulunduğu ülkemiz söz konusu olduğunda bu durum daha da önem kazanmaktadır. Din, hem bir toplumun sosyal bütünleşmesini sağlayan, hem de o toplumda derin ayrılmalar ve farklılaşmalara neden olan bir unsur olabilmektedir. Ancak dinin toplum içerisindeki yapıcı ve birleştirici rolü ayrılık yaratıcı ve parçalayıcı fonksiyonundan daha fazladır. Toplumdaki birlik ve bütünleşmenin temini dinin asıl gayesi olmamakla birlikte din, neticede sosyal bütünleşmeyi gerçekleştirmeye yönelmektedir. Çünkü bir din, herhangi bir toplumda yayılıp yerleştiği ve kökleştiği andan itibaren, orada çeşitli inançlar, kurumlar, normlar, değerler, adetler, tavır ve davranış modelleri aracılığı ile hayatiyet bulmakta ve bu şekilde o, toplumun sosyal varlığı ile kaynaşarak, toplum fertlerini dini ve sosyokültürel bütünleştirici bir fonksiyon görmektedir. 5 Din, geçmişte olduğu gibi bugün de toplumumuzun, sosyal yapımızın, kültürümüzün ana unsuru ve dinamiği olma özelliğini korumakta, insanımızın değer yargılarının, sosyal ilişkilerinin ve ahlaki hayatının oluşması ve şekillenmesinde işlevini sürdürmektedir. Bu nedenle sosyologlar ve din sosyologları, değişen sosyokültürel şartlar içinde din olaylarını da toplumsal bir olgu olarak kabul edip araştırmak, yine dini inanç, tutum ve davranışların da ne gibi değişmelerden geçmekte olduğunu özellikle deneysel araştırmaların konusu yapmak zorunluluğu ile karşı karşıyadırlar. 5 6 6 Ünver Günay, Din Sosyolojisi, İstanbul, 1998, s. 114. Mehmet Bayyiğit, Sosyo-Kültürel Yönleriyle Türkiye’de Hac Olayı, Ankara, 1998, s. 17. 5 Toplumda ortaklaşa paylaşılan inançlar ve pratiklerle, insanın kutsalla 7 ilişkilerini kapsayan din, toplumun kutsalla ilişkilerini düzenlemesi yanında, toplumun değerler sisteminin, sosyal ilişkilerinin ve normların şekillenmesinde en etkin kurumlardan biridir. Bu bakımdan din, sosyolojik araştırmalarda büyük bir titizlikle ve anlayışla, toplumda ortaya çıkan şekilleri altında ele alınması gereken 8 çok önemli bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu araştırma ile elde edilecek verilerin, dünyada ve ülkemizde meydana gelen yenilik ve değişmeler karşısında, Caferilerin dini inanç, düşünce ve davranışlarında ortaya çıkan etki ve tepkilerin tespitine katkı sağlayacağı, dolayısıyla da ülkemizde din ile toplum arasındaki ilişkilerin objektif, bilimsel ve sosyolojik incelenmesine katkı sağlayacağı umulmaktadır. Böylece bu çalışma, ülkemizde din toplum ilişkisinin daha doğru değerlendirilmesi, farklı dini anlayışların sosyal ve dini yapılarının objektif bir şekilde ortaya konulması açısından önem taşımaktadır. Farklı dini algılamalara sahip olan ülkemizde mezheplerin din anlayışlarının yine din sosyolojisinin perspektifleri açısından tespit edilmesi son derece önemli bir durumdur. Konuya bu açıdan bakıldığında Türkiye’de mezhepler üzerine din sosyolojisi araştırmalarının gerekli olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmanın da din sosyolojisi alanında konuyla ilgili boşluğun doldurulmasına katkı sağlayacağı ümit edilmektedir. 3. ARAŞTIRMANIN SAYILTILARI VE DENENCELERİ: Araştırma öncesi, kanıtlanmalarına gerek görülmeden, doğru kabul edilebilecek olan sayıltılar, bir anlamda denenmeyen yargılar olduklarından iyi tespit 7 8 Glenn M. Vernon, Sociology of Religion, McGraw Hill Book Company Inc. New York, 1962, s. 55. Ü. Günay, a. g. e., s. 21. 6 edilmeleri gerekmektedir. Çünkü araştırma sonuçlarının geçerliliği bu sayıltıların 9 doğruluğuyla orantılı olacaktır. Sayıltılar araştırmanın üzerinde kurulduğu temeli oluşturduklarından, sağlam sayıltılara dayanmayan araştırmanın sonucu da çok sağlıklı kabul 10 edilmemektedir. Matematik ve geometrideki çalışmalar kendiliğinden apaçık olan ama ispatı mümkün olmayan gerçeklere “aksiyomlara” dayandırıldığı gibi sosyal bilimlerdeki araştırmalar da sayıltılara dayandırılır. Bu sayıltılar mantıksal ve açık olmalı, tartışılır olmamalı ve gerekçeleri bulunmalıdır. Başka bir ifadeyle varsayılan, deneyden bağımsız bir bilimsel araştırmanın temelinde yer alan bütün birimler için geçerli olduğu gözlenen öncül önermelerdir. Bir anlamda 11 sorgulayan aklın aracıdır. Denenceler ise, sayıltıların aksine denenmesi hedeflenen ifadelerdir. Bailey’e göre denence “iki ya da daha fazla değişken arasındaki özel ilişkiyi tahmin eden ve test edebilecek formda olan önermedir”. 12 Araştırma, kuram ve uygulama bütünlüğünü sağlama açısından aşağıdaki sayıltılardan hareket etmektedir: a. Anket sorularını cevaplayan kişilerin, mensubu oldukları Caferilerin sosyokültürel özelliklerini temsil ettikleri varsayılmıştır. b. Bu çalışmada uygulanacak olan metot ve teknikler araştırmanın modelini gerçekleştirecek güçtedir. c- Araştırmaya katılanların anket sorularını doğru cevapladıkları düşünülmektedir. 9 Niyazi Karasar, Bilimsel Araştırma Yöntemi, Ankara, 1994, s. 71. Zeki Aslantürk, Sosyal Bilimler İçin Araştırma Metod ve Teknikleri, İstanbul, 1995, s. 34. 11 Birsen Gökçe, Toplumsal Bilimlerde Araştırma, Ankara, 1999, s. 55. 12 Kenneth D. Bailey, Methods of Social Research, The Free Pres, New York, 1987, s.41. 10 7 Bu temel sayıltıların yanında araştırmada şu denencelerin sınanması söz konusu olmaktadır: a. Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayat içindeki ifadeleriyle ilgili tutumları cinsiyet değişkenine bağlı olarak farklılık arz etmektedir. b. Caferilerin yaş ve sosyo-ekonomik durumlarına bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayat içindeki ifadeleri arasında bir ilişki bulunmaktadır. c. Bölge olarak doğum yerlerine bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımında bir farklılaşma meydana gelmektedir. d. Caferilerin sahip oldukları sosyo-kültürel çevre ve taklid edilen müçtehide bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımında bir farklılaşma meydana gelmektedir. e. Caferilerin hayatlarının büyük çoğunluğunun geçtiği yerleşim merkezlerine bağlı olarak. inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımında bir farklılaşma meydana gelmektedir. f. Eğitim düzeylerine bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımında bir farklılaşma meydana gelmektedir. g. Medeni duruma bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımında bir farklılaşma meydana gelmektedir. h. Mesleki duruma bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımında bir farklılaşma meydana gelmektedir. i. Din eğitimi alınan yere bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımında bir farklılaşma meydana gelmektedir. 8 4. ARAŞTIRMANIN KAPSAM VE SINIRLARI: Her araştırma, özellikle de ampirik araştırmalar, kullandıkları örneklem ile sınırlı olduklarından, bu araştırmada da elde edilecek olan sonuçlar belirlenecek olan örneklem ile sınırlıdır. Bu nedenle araştırma, çalışma alanı olarak seçilen Ankara Keçiören Caferileri örneklemi ile sınırlandırılmak durumundadır. Ancak, elde edilecek verilerden hareketle, diğer illerde bulunan Caferilerle ilgili olarak genellemelere ve karşılaştırmalara da gidilecektir. Bu araştırmada elde edilecek veriler, araştırmaya katılanların verecekleri cevapların doğru olduğu varsayımıyla sınırlıdır. Araştırma belli bir evren üzerinde ve belli bir zaman diliminde yapılacağı için araştırmada elde edilecek sonuçlar da bu anlamda kendi evreni ve yapıldığı zamanla sınırlı tutulacaktır. 5. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ Sosyolojide metodoloji konusundaki tartışmalar, sosyolojinin bir bilim dalı olarak ortaya çıktığı dönemlerden beri devam ettiği gibi bu bilim dalının bir alt disiplini olan din sosyolojisinde de metodolojik yaklaşım sorunu hala sürmektedir. Din sosyolojisinin sadece bir metodundan değil, farklı metot ve tekniklerinden söz etmek gerekmektedir. Bu durumun, din sosyolojisi konularının oldukça geniş, karmaşık olmasından ve sosyolojinin farklı metodolojik yaklaşımlarından ileri 13 geldiği söylenebilir. Ancak yapılan her araştırma, bilimsel bir sonuca gidebilmesi için bilimsel bir yönteme dayanmak zorundadır. Bilimsel bir araştırma en genel 13 Ü. Günay, Din Sosyolojisi., s.61. 9 anlamıyla uygun yöntem ve teknikler kullanarak bilimsel bilgi üretme işi olarak 14 tanımlanabilmektedir. Metot, Latince “methodus” kelimesinden türemiş olup, izleme, peşinden gitme manalarına gelmektedir. Günümüzde bir amaca ulaşmak için tutulan düzenli yol, sistem, usul, tarz veya belli bir düzene göre ve belli ilkelere bağlı kalarak bir 15 şeyi söyleme ve yapma biçimi anlamlarında kullanılmaktadır. A. Kurtkan’a göre metot “Araştırma yolu ile bulunup ortaya konulabilecek olan somut sebep-sonuç ilişkilerini ve ( mümkün olduğu hallerde) bu ilişkilerin temelinde yer alan soyut ilmi 16 kanunları tespit edebilmek için izlenmesi gereken yol anlamına gelmektedir. Bilimsel araştırmalar, belli bakış açıları ve metotlar içeren akademik bir 17 disiplin içerisinde yapılmak zorundadır. Gerçek bilgiye ulaşmanın en güvenilir, en verimli ve başarılı yolu ancak bilimsel metotla mümkün olmaktadır. Bilimsel metot yalnızca bilgi edinmenin, bir probleme yaklaşmanın , olayları çözmenin yolu değil, 18 aynı zamanda doğru düşünmenin de bir yoludur. Bu duruma göre bilimsel metodoloji, düzenli düşünmeyi, bilgi edinmede belli kural ve yollardan yine düzenli bir şekilde yararlanmayı, bunu daha güvenilir ve verimli kılmak için gerekli alet ve teknikleri bulup kullanmayı, çözümleri dikkatli bir şekilde test etmeyi ve devamlı 19 geliştirmeyi ifade etmektedir. Bu bilgiler ışığında araştırmanın metot ve modeli aşağıda verilmiştir. 14 Muzaffer Sencer-Y. Irmak, Toplumbilimlerinde yöntem, İstanbul, 1989, s.20. Nilgün Çelebi, Sosyoloji ve Metodoloji Yazıları, Ankara, 2001, s.131. 16 Amiran Kurtkan , Sosyal İlimler Metodolojisi, İstanbul, 1978, s.3. 17 David Hall-İ. Hall, Practical Social Research, Project work in the Community,London, 1996, s. 30. 18 Burhan Baloğlu, Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemi, İstanbul, 1997, s.12. 19 Orhan Türkdoğan, Bilimsel Değerlendirme ve Araştırma Metodolojisi, İstanbul, 1989, s.167. 15 10 5.1. Araştırmanın Modeli Sosyal bilimlerde model, genel anlamıyla parçalardan meydana gelen bir bütünün iki ya da daha fazla karakteristik değişkeni arasındaki ilişkilerin sayısal veya 20 kavramsal bir biçimde simgesel olarak açıklanması şeklinde tanımlanabilmektedir. Karasar da modeli “araştırma amacına uygun ve ekonomik olarak, verilerin 21 toplanması ve çözümlenebilmesi için gerekli şartların düzenlenmesi” olarak tarif etmektedir. Modeller genel olarak kuramsal modeller ve ampirik modeller olmak üzere ikiye ayrılır. Betimleyici ve açıklayıcı olan kuramsal modeller, iki değişken arasındaki ilişkiler tarafından tanımlanır. Ampirik modeller ise, kuramsal bir modelin 22 ölçülebilir şeklini ifade etmektedir. Bu araştırmada karşılaştırmalı ilişkisel tarama modeli benimsenmiş, ampirik veriler ise survey tekniği ile oluşturulmuştur. Bu araştırma, metodolojik olarak betimsel, keşfedici ve açıklayıcı bir özelliğe sahiptir. Araştırmada nicel ölçümlerin yanı sıra yorumlayıcı nitel veriler de birlikte toplanmış ve birden fazla araştırma tekniği birbirini destekleyecek şekilde kullanılmıştır. Araştırmada dokümanter ve ampirik inceleme yöntemleri birlikte kullanılmış, İslamın temel kaynaklarından başka Türkiye içinde ve dışında ortaya çıkmış, belge, kitap, makale, bildiri gibi yayınlar incelenmiş, Caferi cemaati üzerine anket ve mülakatlar uygulanmış, teorik ve ampirik sonuçlar değerlendirilip yorumlanmıştır. Anketin hazırlanışında, Bilimsel Araştırma Teknikleri ile ilgili çalışmalardan ve anket tekniği kullanılarak yapılan araştırmalardan faydalanılmıştır. 20 Aysel Aziz, Araştırma Yöntemleri- Teknikleri ve İletişim,Ankara, 1990, s.76; Özer Serper-N. Gürsakal, Araştırma Yöntemleri, İstanbul, 1989, s. 37. 21 N. Karasar, a. g. e., s.76. 22 A. Aziz, a. g. e., s.23. 11 Anketin uygulanmasına geçilmeden önce, sorulacak olan soruların anlaşılabilirliğini ve geçerliliğini kontrol etmek amacıyla, örneklem alanını iyi bir şekilde temsil eden küçük bir grup üzerinde “pilot araştırma” yapılmıştır. Anlaşılması güç olan ifadeler, daha anlaşılır hale getirilmiş, anket ve mülakatlar katılımcı gözlem tekniği ile desteklenmiştir. Yapısal-fonksiyonel yaklaşıma göre, toplum birbirine bağlı ögelerden meydana gelmektedir. Her ögenin toplumun fonksiyonlarını yerine getirmede belirli bir görevi bulunmaktadır. Toplumun hayati fonksiyonlarını gerçekleştiren maddi ve manevi ögeler, düşünce ve inançlar dengeli 23 bir bütün oluşturarak düzenli bir birlik oluşturmaktadırlar. Bu çalışmada Uygulama alnından elde edilen veriler doğrultusunda yapısal-fonksiyonel bir yaklaşımla Caferilerin dini ve sosyal hayatına etki eden faktörler tespit edilmeye ve açıklanmaya çalışılmıştır. 5.2. Araştırmanın Evren ve Örneklemi Bir araştırma planında kararlaştırılması gereken en önemli konulardan birisi de araştırma evreninin belirlenmesidir.Araştırma planında yalnızca araştırma probleminin sınırlarının belirlenmesi yeterli değildir. Bu problemin hangi evren üzerinde gözlemlerde bulunularak araştırılacağının da açık, net ve kesin olarak tespit 24 edilmesi gerekmektedir. Herhangi bir araştırma veya gözlem alanına giren obje ve bireylerin tümüne evren denilmektedir. Evren, tam olarak betimlenmiş bireyler ya da gözlemler 25 grubudur. Başka bir deyişle evren, araştırma sonuçlarının genellenmek istendiği elemanlar bütünüdür. İki tür evren vardır. Birincisi, genel evren, ikincisi de çalışma 23 Ömer Aytaç, Sosyoloji Bir Giriş Denemesi, Elazığ, 2002, s. 221; B. Gökçe, a. g. e., s. 43-44. Sami Güven, Toplumbiliminde Araştırma Yöntemleri, Bursa, 1996, s. 23. 25 Saim Kaptan, Bilimsel Araştırma Teknikleri,Ankara, 1973, s. 145. 24 12 evrenidir. Genel evren, tanımlanması kolay ulaşılması güç hatta imkansız olan bir bütünü ifade eder. Çalışma evreni ise, ulaşılabilen evrendir. Araştırmacının, hem gözleyerek hem de ondan seçilmiş bir örnek küme üzerinde yapılan gözlemlerden 26 yararlanarak, hakkında görüş bildirebileceği evren çalışma evrenidir. Buna göre bu çalışmanın genel evrenini Türkiye’deki Caferiler, çalışma evrenini de Ankara Keçiören’de yaşayan Caferiler oluşturmaktadır. Sosyal bilimlerde yapılan araştırmalarda zaman, maliyet ve emek faktörleri sınırlayıcı unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bundan dolayı evrenin tamamı yerine onu temsil edecek nitelikte bir parçası seçilir ve inceleme o parça üzerinde gerçekleştirilir. Evrenin içerisinde bulunan birimleri temsil etmek üzere seçilen parçaya örneklem, bu parça üzerinde yapılan araştırmayla genellemelere ulaşma 27 işlemine de örnekleme adı verilir. Belli parametreleri ortaya koymak üzere yapılan çalışmaların takip ettiği iki yol vardır. Birincisi evrenin tamamı üzerinde, ikincisinde ise, evrenden temsil yeteneğine sahip bir parça üzerinde gözlem yapılır. Bu da araştırmacının genel kanaatlere ulaşmasını sağlar. 28 Bu araştırmada evreni temsil ettiği düşünülen bir parça üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Zaten evrenin tamamına ulaşılmasının imkansızlığı bütünü temsil ettiği 29 varsayılan bir örnek üzerinde çalışılmasını zorunlu kılmaktadır. Caferilerde dini ve sosyal hayat adlı bu çalışmada, evreni en iyi temsil ettiği varsayılan, tesadüfi örnekleme tekniğiyle bir örneklem oluşturulmuştur. Araştırmanın çalışma evrenini oluşturan Ankara Keçiören’de yaşayan Caferilerin sayıları hakkında herhangi bir çalışmanın olmaması burada yaşayan 26 N. Karasar, a. g. e., s. 109-110 B. Gökçe, a. g. e., s.129. 28 Ali Balcı, Sosyal Bilimlerde Araştırma, Ankara, 2001, s. 89. 29 Özer Ozonkaya, Toplumbilim, İstanbul, 1996, s. 50. 27 13 örneklem grubunun ne kadar olduğu konusunda kesin bir sayıya ulaşmamızı engellemiştir. Ancak örneklem alanından elde ettiğimiz verilere göre Keçiören’de 4500 Caferinin yaşadığı tahmin edilmektedir. Sayı tespitinden sonra 600 kişi üzerinde anket uygulamasına karar verilmiştir. Uygulama, anket uygulama yöntemlerinden yüz yüze uygulama yoluyla gerçekleştirilmiş, grup içerisinden iki anketör tarafından katılımcılara bire bir uygulanmıştır. Dağıtılan 600 anketten 461 katılımcının cevapladığı anket formları analize tabi tutulmuştur. Bunun yanında mülakat ve katılımcı gözlem tekniğiyle anketlerden elde edilen veriler desteklenmiştir. Bu araştırmada sadece nicel veri toplama teknikleri kullanılmamış, nitel veri toplama teknikleri de kullanılmıştır. 5.3. Veri Toplama Aracının Hazırlanması Araştırmada kullanılan anket formunun geliştirilmesi yoğun bir çalışmayı gerektirmiş, Din Sosyolojisi alanında benzer çalışmaların olmaması bu yoğunluğu daha da arttırmıştır. Ancak hem araştırma için geliştirilen hipotezler işimizi kolaylaştırmış hem de çalışma konusuyla ilgili yaptığımız kaynak taramaları soruların hazırlanmasında yol göstericilik yapmıştır. Bu çerçevede Caferilerin olgusal kimliklerini, inançla ilgili tutumlarını, ibadetle ilgili tutumlarını ve dinin sosyal hayata aktarımıyla ilgili tutumlarını ortaya koymak amacını güden bir anket formu geliştirilmiştir. Geliştirilen ölçek uygulamaya geçilmeden önce, araştırmaya katılanlara sorulacak soruların araştırma amacına hizmet edip etmediğini tespit etmek ve katılımcılar tarafından soruların anlaşılabilirliğini ortaya koymak amacıyla örneklemi temsil eden 95 kişi üzerinde ön araştırma yapılmıştır. Bu araştırma sonunda 14 anlaşılmayan ve araştırma amacına hizmet etmediği tespit edilen sorularda gerekli değişiklikler yapılmış ve anket formunda yeni düzenlemelere gidilmiştir. Ön uygulamadan elde edilen veriler ışığında, bağımsız değişken olarak 14, inançlarla ilgili tutum ölçeği olarak 13, ibadetle ilgili tutum ölçeği olarak 12, dinin sosyal hayata aktarımıyla ilgili tutum ölçeği olarak 15 soru dan oluşan anket formu 30 geliştirilmiştir. Bu yeni anket formu Likert tipi ölçek geliştirme yöntemine göre oluşturulmuştur. Ölçeklerde her madde için “Hiç katılmıyorum, Katılmıyorum, Fikrim yok, Katılıyorum, Tamamen katılıyorum” olmak üzere 1’den 5’e doğru puanlanan beş seçenek sunulmuştur. Bunlardan “Hiç katılmıyorum” seçeneği en olumsuz ve en az puanı, “Tamamen katılıyorum” ise, en olumlu ve en çok puanı alacağını göstermektedir. Katılımcıların işaretledikleri seçeneklerden hareketle, inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımıyla ilgili toplam puanlar hesaplanmıştır. Buna göre, inançla ilgili tutum ölçeğinden katılımcıların alabildiği en fazla puan (13X5=65), en düşük puan (1X13=13), ibadet ölçeğinde, en yüksek puan (12X5=60), en düşük puan (12X1=12), Dinin sosyal hayata aktarımı ölçeğinde ise, en yüksek puan, (15X5=75), en düşük puan, (15X1=15) olduğu anlaşılmaktadır. 5.4. Veri Toplama Aracının Geçerlik ve Güvenirliği Veri toplama aracını oluşturan inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına ait ölçeklerin her birinin tek bir yapıyı ölçüp ölçmediğini test etmek için faktör analizi uygulanmıştır. Faktör analizi, bir ölçekte bulunan maddelerin aynı niteliği ölçen maddeler olup olmadığının, farklı nitelikleri ölçüyor ise bunların neler olduğunun anlaşılmasını sağlayan bir tekniktir. Faktör analizi sonuçlarının 30 Likert tipi ölçeklerle ilgili daha geniş bilgi için bkz. A. Ata Tezbaşaran, Likert Tipi Ölçek Geliştirme Kılavuzu, Ankara, 1997, s. 9-11. 15 değerlendirilmesinde, ölçekte bulunan maddelerden faktör yük değerleri .40’ın altında olan maddeler ölçekten çıkartılmıştır. Ölçeklerde yer alan yeterlilik ifadelerinin, söz konusu yeterliliğe sahip olanla olmayanı ayırt etme gücünü ve bu kapsamda güvenirliğini incelemek için ölçekte bulunan her bir maddeye verilen tepkiler ile ölçekten alınan toplam puan arasındaki ilişki miktarı, pearson korelasyon katsayısı tekniğiyle hesaplanmıştır. Araştırma yeterlik ölçeğinin güvenirliğinin bir 31 göstergesi olarak Cronbach Alfa iç tutarlılık katsayısı hesaplanmıştır. 5.4.1 İnanç Ölçeğinin Geçerlik ve Güvenirliği Örneklem alanından 95 kişi üzerinde uygulanan “İnanç Ölçeği”nin faktör analizi ve madde analizi sonuçları tablo 1’de verilmiştir. Tablo 1: İnanç Ölçeği Faktör ve Madde Analizi Sonuçları Kaiser-Meyer-Olkin Measure of Sampling ,814 Adequacy. Bartlett's Test of Approx. Chi-Square Sphericity Df 6912,203 78 Sig. ,000 Örneklemden elde edilen verilerin yeterliğinin tespit edilebilmesi için yapılan Kaiser-Meyer Olkin (KMO) testi sonucu .81 olarak belirlenmiştir. Bulunan değerin bire yaklaştıkça mükemmelleştiğini göz önünde bulundurursak tespit edilen değer 32 “çok iyi” olarak derecelendirilebilir. 31 Erten Gökçe, İlköğretim Öğretmenlerinin Yeterlikleri, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara, 1999, s.95. 32 KMO için bkz. Ezel Tavşancıl, Tutumların Ölçülmesi ve SPSS ile Veri Analizi, Ankara, 2002, s. 50. 16 İnanç Ölçeği Maddeleri "İmamlar İlimde En Üstün Kimselerdir". İmamlar Masumdurlar Hiç Günah İşlemezler". Hz. Ali Peygamberin Vasisidir. Ehl-i Beyt İmamları Hz. Peygamberin Hakiki Varisleridir. "İmamet" Temel İnanç Esaslarındandır. İmamlar Dinin Uygulayıcısıdırlar. Hz. Hüseyin'i Sevmeyen Allah'ı da Sevmez. Gerçek Manada İman "Ehl-i Beyt'in Velayetini Kabul Etmekle" Olur. Hz. Hüseyin İçin Ağlamak Büyük Günahların Affedilmesine Vesile Olur. Cafer-i Sadık'ın Şefaat Etme Hakkı Vardır. Peygamberler İnsanlık İçin Uyulması Gereken En Güzel Örneklerdir. Caferi İnancına Göre, Hz. Hüseyin'in Şehadetiyle İslamın Şerefi Yükselmiştir. "Mead" Dinin Kontrol Mekanizmasıdır. Birinci Faktör Yük Değeri Madde Toplam Korelasyonu .90 .80 .86 .85 .83 .82 .81 .81 .71 .70 .67 .65 .65 .61 .75 .76 .72 .73 .69 .84 .61 .75 .73 .54 .67 .49 Açıklanan Varyans= % 59 Alfa = .91 13 maddeden oluşan “İnanç Ölçeği” faktör analizi sonuçları incelendiğinde, maddelerin birinci faktör yük değerlerinin .61 ile .90 arasında değiştiği gözlenmektedir. Hesaplanan faktör yük değerlerinin yüksek olması, ölçeğin birbiriyle ilişkili maddelerden oluştuğunu ve hedeflenen yapıyı ölçtüğünü göstermektedir. Tek bir faktörün açıkladığı toplam varyans ise %59’dur. Diğer yandan, her bir maddenin araştırmaya katılanları ne düzeyde ayırt ettiğini değerlendirmek amacıyla yapılan madde analizi sonuçlarına göre madde toplam korelasyonlarının .49 ile .84 arasında yüksek düzeyde olduğu görülmektedir. 17 Ulaşılan bu bulgular, “İnanç Ölçeğini” oluşturan 13 maddeden her birinin ayırt edici özelliğe sahip olduğunu göstermektedir. İnanç ölçeğinin güvenirlik katsayısı alfa ise .91 olarak bulunmuştur. Bu değer ölçme aracının güvenilir olduğunun bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Bütün bu bulgular birlikte düşünüldüğünde, söz konusu “İnanç Ölçeğinin” geçerli ve güvenilir bir veri toplama aracı olduğu söylenebilir. 5.4.2. İbadet Ölçeğinin Geçerliği ve Güvenirliği Örneklem grubunun ibadetlerle ilgili tutum ve davranış düzeylerini tespit etmek amacıyla geliştirilen “İbadet Ölçeği”nin faktör analizi ve madde analizi sonuçları tablo 2’de verilmiştir. Tablo 2: İbadet Ölçeği Faktör ve Madde Analizi Sonuçları Kaiser-Meyer-Olkin Measure of Sampling ,898 Adequacy. Bartlett's Test of Approx. Chi-Square Sphericity Df Sig. 3233,204 66 ,000 KMO testinin .89 olarak tespit edilmesinden dolayı “İbadet Ölçeği” için örneklemden elde edilen verilerin oldukça yeterli olduğu söylenebilir. İbadet Ölçeği Maddeleri "Gadir Bayramı"nda Oruç Tutarım. İmamaların Doğum ve ÖlümGünlerinde Onları Anmak İçin İbadet Ederim. "Nevruz Bayramı"nda İbadet Ederim. Muharrem Ayının Onunda "Aşura Matemlikleri"nde "Nüha" Okunmasına Katılırım. Birinci Faktör Yük Değeri Madde Toplam Korelasyonu .81 .77 .79 .73 .76 .74 .73 .67 18 Zincir Vurarak Hz. Hüseyin'in Acısını Yaşarım. "Hayat Akide ve Cihattır" Sözünü Hayatımda Uygularım. "Tevelli ve Teberi" Görevimi Yerine Getiririm. Emr Bi'l Ma'ruf ve Nehy Ani'l Münker Görevimi Yaparım. Kur'an-ı Kerim'i Türkçe Anlamından Daima Okurum. Dinin Yasaklamış Olduğu İşleri Yapmaktan Sakınırım. "Humus"umu Her Yıl Veririm. Aşura Günü Hz. Hüseyin İçin Yas Tutarım. .74 .74 .73 .73 .69 .63 .63 .63 .71 .66 .64 .62 .64 .56 .57 .54 Açıklanan Varyans = %52 Alfa = .90 Örneklem grubunun ibadetle ilgili tutum ve davranışlarını ölçmek için geliştirilen “İbadet Ölçeği”’nin analiz sonuçları incelendiğinde, birinci faktör yük değerlerinin .81 ile . 63 arasında değiştiği görülmektedir. Faktör yük değerlerinin yüksek olması, ölçeğin birbiriyle yüksek düzeyde ilişkili olan maddelerden oluştuğunu ve ölçeğin tek faktörlü bir ölçek olduğunu göstermektedir. Tek bir faktörün açıkladığı toplam varyans ise % 52’dir. Öte yandan, madde analizi sonuçlarına göre madde toplam korelasyonlarının da .54 ile .77 arasında yüksek düzeyde olduğu görülmektedir. Bu bulgu da 12 ifadeden oluşan “İbadet Ölçeği”’nin ayırt edici özelliğe sahip olduğunu göstermektedir. Ölçeğin güvenirlik katsayısı alfa ise . 90 olarak bulunmuş olup, bu değer de ölçme aracının güvenilir olduğunun bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Yukarıda belirtilen tüm bulgular birlikte değerlendirildiğinde “İbadet Ölçeği” nin geçerli ve güvenilir bir veri toplama aracı olduğu söylenebilir. 19 5.4.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Ölçeğinin Geçerliği ve Güvenirliği Örneklemin sosyal hayatla ilgili tutum ve davranışlarının düzeylerini ölçmek için geliştirilen “dinin sosyal hayata aktarımı ölçeği”nin faktör analizi ve madde analizi sonuçları tablo 3’te verilmiştir. Tablo 3: Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Ölçeği Faktör ve Madde Analizi Sonuçları Kaiser-Meyer-Olkin Measure of Sampling ,885 Adequacy. Bartlett's Test of Approx. Chi-Square Sphericity Df 4185,095 105 Sig. ,000 “Dinin sosyal hayata aktarımı ölçeği” faktör ve madde analizi sonucunda KMO .88 olarak tespit olunmuştur. Bu bulgu da örneklemden elde edilen verilerin yeterli olduğu şeklinde yorumlanabilir. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Ölçeği Maddeleri Gençlerin Evlilik Öncesi Evlenecekleri Kişilerle Arkadaşlıklarını Normal Karşılarım. Arkadaş ve Dost Seçerken Caferi Olup Olmaması Önemli Değildir. Yaşadığım Şehirdeki Sünni Olan İnsanlarla Komşuluk İlişkisi Kurmamda Herhangi Bir Sakınca Yoktur. Resmi Nikah Yapılınca Dini Nikaha Gerek Yoktur. Sünnilerin Düğün, Sünnet, Nişan, Mevlid, Cenaze Gibi Törenlerine Katılmamda Bir Sakınca Yoktur. Kız Alıp Verirken Mezhebinin ne Olduğu Önemli Değildir. Kendi Mezhebimizden Olanlar Kadar Diğer Mezheplerden Olanlarla da İlişkilerimiz Geliştirilmelidir. Birinci Faktör Yük Değeri Madde Toplam Korelasyonu .80 .77 .76 .76 .75 .72 .72 .69 .61 .61 .77 .57 .71 .56 20 Bir Siyasi Partiye Oy Verirken Caferiliğe Yakınlığı Benim İçin Önemli Değildir. Oy Kullanmanın Bir Vatandaşlık Görevi Olduğunu Düşünüyorum. Aile İçi Kararlarda Kadına da Erkek Kadar Söz Hakkı Verilmelidir. Diğer Mezhepten Olanlarla da Alış Veriş Yapılmalıdır. Caferilere Ait Camilerde Görev Yapan İmamların Düşünceleri Eleştirilebilmelidir. Miras Paylaşımında Kadın ve Erkek Eşit Hakka Sahip Olmalıdır. Akrabalarımla İyi İlişkilerim Giderek Zayıflamaktadır. Mut'a Nikahının Yapılmasını Normal Karşılarım. Açıklanan Varyans = .44 Alfa = .89 .69 .69 .68 .61 .59 .55 .44 .41 .61 .54 .63 .50 .54 .54 .47 .39 Örneklemin sosyal hayatla ilgili tutum ve davranışlarını ölçmeye yönelik olarak geliştirilen ve 15 maddeden oluşan “dinin sosyal hayata aktarımı ölçeği” nin faktör analizi sonuçları incelendiğinde, maddelerin birinci faktör yük değerlerinin .41 ile .80 arasında değiştiği görülmektedir. Bu bulgu, ölçeğin dinin sosyal hayata aktarımıyla ilgili tutum ve davranışları ölçen tek faktörlü bir araç olduğunu göstermektedir. Tek bir faktörün açıkladığı toplam varyans ise % 44’tür. Ölçekte bulunan 15 ifadenin araştırmaya katılanları ne denli ayırt ettiğini değerlendirmek amacıyla yapılan madde analizi sonuçları incelendiğinde, madde toplam korelasyonlarının .39 ile .77 arasında olduğu görülmektedir. Bu da ölçekteki maddelerin ayırt edici özelliğe sahip olduğunu göstermektedir. Ölçeğin güvenirlik katsayısı olarak bulunan alfa değeri ise .89’dur. söz konusu bulgular birlikte değerlendirildiğinde, “Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Ölçeği” nin geçerli ve güvenilir bir veri toplama aracı olduğu ifade edilebilir. 21 6.5. Verilerin Analizi Bu araştırmada anket ile araştırmaya katılanlardan toplanan verilerin çözümlenmesinde SPSS istatistik paket programı kullanılmıştır. Örneklemin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımıyla ilgili tutum düzeyleri kendi düşüncelerine bağlı olarak Likert tipi beşli derecelendirme ölçeğiyle elde edilmiştir. Beşli derecelemeli ölçeğin değerlendirilmesinde şu puan aralıkları esas alınacaktır: Kesinlikle Katılmıyorum=1.00-1.79, Katılmıyorum=1.80-2.59, Fikrim Yok=2.603.39, Katılıyorum=3.40-4.19, Tamamen Katılıyorum=4.20-5.00. Araştırmada verilerin analizi aşamasında, yüzde ve frekans dağılımı yanı sıra, aritmetik ortalama, t-testi, varyans analizi (Anova), Lsd Post-hoc çoklu karşılaştırma test tekniklerinden yararlanılmıştır. Örneklem grubunun inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımı ile ilgili cinsiyete, oturulan semte göre tutum düzeyleri incelenirken ilişkisiz örneklemler t-testi 33 uygulanmıştır. Yaş ve ailenin aylık geliri ile inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımı ile arasındaki ilişkiyi ölçmek için korelasyon 34 uygulanmıştır. Diğer maddeler için ise, tek boyutlu varyans analizi (Anova) kullanılmıştır. Söz konusu test işlemlerinde manidarlık düzeyi .05 olarak seçilmiş fakat .01 düzeyinde manidar olan fark ve ilişkiler de belirtilmiştir. 33 t-testi ile ilgili olarak geniş bilgi için bkz. Şener, Büyüköztürk, Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi El Kitabı, Ankara, 2002, s.39. 34 Varyans analizi testi ile ilgili olarak geniş bilgi için bkz. Kazım Özdamar, Paket Programlar İle İstatistiksel Veri Analizi, C. 1, Eskişehir, 2002, s. 382; Uğur Korum, Soysal Bilimlerde İstatistik, Ankara, 1991, s. 243-246. 22 I. BÖLÜM Bu bölümde araştırmada kullanılacak olan grup, sosyal grup, dini grup, Şiilik, mezhep, fırka gibi temel kavramlar, çalışmanın problem ve amacına uygun bir biçimde tanımlanarak açıklanmıştır. DİNİ GRUPLAR BAĞLAMINDA TÜRKİYE’DE CAFERİLİK 1. Grup ve Sosyal Grup Grup kavramı ilmi literatüre günlük dilden geçmiş olup, şahıslardan, hayvanlardan, bitkilerden veya diğer nesnelerden küme halinde az sayıda olanları 35 ifade etmek için kullanılmaktadır. İnsan, her yerde ve geçmişinin her döneminde gruplar içinde yaşamış, sürekli olarak yeni yeni gruplar oluşturmuştur. Çünkü insanların hayatlarını sürdürebilmeleri için birbirleriyle işbirliğinde bulunmaları ve toplumsal ilişkilere girebilmeleri gerekmektedir. Ortak bir amaç, bir ihtiyaç, bir inanç çevresinde iki ya da daha fazla insanın karşılıklı ilişkilerde bulunması bir grubun oluşmasına neden olmaktadır. Bu nedenle grup, sosyal hayatın en önemli unsurlarından ve sosyolojinin temel kavramlarından birini oluşturmaktadır. Grup kavramının sosyolojik dilde günlük hayattaki kullanılışından farklı ve özel bir manası bulunmaktadır. Gündelik dilde grup sözcüğünün her tür topluluk için kullanılmakta oluşu, sosyolojik çözümlemeler için bu terimin kesin bir tanımlamaya kavuşturulmasını gerekli kılmaktadır. Bu tanımlama ve betimleme, hem sosyal grupların başka topluluklardan ayırt edilebilmesini, hem de kendi içlerindeki 35 Zeki Aslantürk-T Amman, Sosyoloji, İstanbul, 2000, s. 193. 23 36 tipleştirmeyi kolaylaştıracaktır . Sosyologların çalışma konularından biri olmasıyla 37 bu tanımlama daha da önemli bir hal almaktadır. Grup, üyeleri arasında bir etkileşim olduğu sürece varolan sosyal bir varlık olarak değerlendirilmektedir. Ancak bu düşünce, aralarında etkileşim bulunan bütün bireylerin bir grup oluşturdukları anlamına gelmemektedir. Bir grubun varlığından söz edebilmek için bu etkileşim çerçevesinde bazı değer,norm ve ideolojilerin, geniş anlamda özel bir duygusal ortamın ve birleştirici tinsel unsurların varolması gerekmektedir. Grubun fiziki yapısı bu normlara uyan, mevcut ideolojiyi taşıyan, gruba özgü duygusal ortamı yaşayan,ortak değerler veya çıkarlar çerçevesinde 38 birleşen grup üyelerinin toplamından başka bir şey ifade etmemektedir. Bu açıdan bakıldığında grubu, “kendi aralarında üyelik bilincini paylaşan ve etkileşim halinde 39 olan insanlar” olarak tanımlamak mümkün görünmektedir. İnsanların, ortak amaçlara ulaşmak için belli bir işbirliği içerisinde 40 birbirleriyle sosyal ilişkilere girişmesi sonucunda ortaya çıkan sosyal grup , bir araya gelmiş olan insanların sosyal ilişkiler ağı içinde ve karşılıklı ilişkiler biçiminde, az veya çok standardize olmuş bir tarzda ortaya çıkmaları ve sosyo41 kültürel çevrenin normlarına uymaları olayıdır şeklinde tanımlanabilmektedir. Sosyal hayatın vazgeçilmez temel unsurlarından olan sosyal grup, sosyal organizasyonun iyi anlaşılabilmesi için çok önemli bir durum arz etmektedir. Çünkü 36 Mine Tan, Toplumbilime Giriş Temel Kavramlar, Ankara, 1981, s. 43. Phil Zuckerman, Invitation to the Sociology of Religion, New York, 2003, s. 17. 38 Barlas Tolan, Toplum Bilimlerine Giriş, Ankara, 1975, s. 398. 39 Veysel Bozkurt, Değişen Dünyada Sosyoloji, İstanbul, 2004, s. 152. 40 Sulhi Dönmezer, Sosyoloji, İstanbul, 1987, s. 180. 41 Nihat Nirun, Sistematik Sosyoloji Yönünden Sosyal Dinamik Bünye Analizi, Ankara, 1991, s. 125. 37 24 insanlar sosyal gruplar sayesinde sosyal statülerine kavuşmaktadırlar. Bu nedenle 42 sosyal grup sosyolojinin temel kavramlarından birini oluşturmaktadır. İnsan kendi cinsinden olanlarla ilişkiye girmeksizin uzun bir süre ayakta kalamamaktadır. Grup veya birlik hayatının temel noktası bazı müşterek, benzeri veya zıt çıkar durumlarında bireylerin diğer bireylerle karşılıklı etkileşmesine dayanmaktadır. Birlik halinde yaşamak çok çeşitli bir durum arz etmektedir. Bir öğrenci kendi arkadaş çevresi içinde, aile içindeki davranışlardan oldukça farklı olan davranışlara sahip olur. Baba bir işçi olarak, ev yaşantısında çok az veya hiç yer kaplamayan ilişkilerin geniş anlamına sahiptir. Evli bir kadın briç kulübünün bir üyesi olarak, anne ve eş görevi ile çok az benzer bir rol oynar. Her özel grup, üyelerinin hareketlerini ve düşüncelerinin şekillerini yansıtır. Biz fertler olarak bu sosyal grubun içinde kendimize bir yer buluruz. 43 Sosyal grupların çok çeşitli oluşu, onun tanımı konusunda sosyologlar arasında tam bir birliğin sağlanmasına engel olmuştur. Konuya farklı açılardan yaklaşanlar değişik tanımlar yapmışlardır. J.Fichter, “sosyal grubu, birbirleri arasında 44 karşılıklı ilişkiler bulunan insanlar” olarak tanımlarken, M. Walner, “bir grup, mensupları karşılıklı ilişkiler etki ve tepkilerle bünyevi bir düzene sahip, alaka ve ana tasavvurlarla ve daha çok veya daha az önemli bir biz şuuruyla birbirine bağlı ve sosyal yoğunluğu olan fikren teşkilatlanmış varlık ve faaliyetin bütünleştirici 45 güçleriyle açıklık kazanmış bulunan nispi sürekli sosyal bir teşekküldür” şeklinde tanımlamaktadır. 42 Eyüp Sanay, Genel Sosyoloji Dersleri, Ankara, 1985, s. 191. Kimball Young, Sociology A Study of Society and Culture, American Book Company, New York, 1942, s. 16. 44 Joseph Fıchter, Sosyoloji Nedir?, Çev. Nilgün Çelebi, Konya, Trz., s. 52. 45 E. Sanay, a. g. e., s. 192-193. 43 25 Sosyal grupları, karşılıklı rollere, statülere, değer yargılarına ve inançlara sahip ve bu özelliklerinin farkında olarak karşılıklı ilişki içerisinde bulunan, ayırt edilebilen özellikleri taşıyan birden fazla bireyi kapsayan topluluk şeklinde de 46 tanımlamak mümkün görünmektedir. Sosyal grup, bir veya daha fazla ortak özelliği olan, bazı ortak ihtiyaçlarını veya beklentilerini karşılamak veya tamamlamak için bir araya gelen, bir varlık veya ünite olduklarının farkında olan, bazı kurallarla birbirine karşılıklı olarak bağımlı bulunan ve bu kurallar çerçevesinde birbirleriyle dolaylı veya dolaysız etkileşimde bulunan bir ünite olarak da tanımlanabilmektedir. Grup sosyal hayatın temel kaynağıdır. Bir insanın hayatı sosyal bir grupla başlamakta ve bir sosyal grup içerisinde sona ermektedir. Birey kendi ihtiyaçlarını karşılamak ve hayatını sürdürebilmek için başkalarının yardımına, desteğine ve işbirliğine muhtaçtır. Çünkü bireyler tek başlarına hayatlarını devam ettirememekte ve soylarının devamını sağlayamamaktadırlar. O halde her birey her zaman ve her yerde bir veya daha fazla 47 sosyal grupla dolaylı ya da dolaysız ilişki halinde bulunmaktadır. Bir sosyal grubu anlayabilmek o grubun üyelerinin tabi oldukları kuralları, normları, âdet ve usulleri bilmekle mümkündür. Bu kurallar ve normlar,bir taraftan fertleri bir takım rolleri yapmaya zorlamaktadır. Diğer taraftan da fertlerin kendilerinden beklenen role uygun düşmeyen veya bu rol ile uygunluk halinde bulunan faaliyetleri için onları ödüllendirmekte veya cezalandırabilmektedir. Buna göre bir grubun anlaşılmasında önemli olan ikinci husus kuralların veya normların uygulanma tarzının demokratik ya da zorlayıcı olup olmadığı hususudur. Fertlere 46 47 İsmail Doğan, Sosyoloji Kavramlar ve Sorunlar, İstanbul, 2000, s. 97. Sezgin Kızılçelik-Y.Erjem, Sosyoloji Terimler Sözlüğü, Konya, 1992, s. 194. 26 rollerin zorla yükletilmediği gruplarda rol ifası daha kolay olmakta ve resmi emirler gayri resmi olarak beklenen davranışlar ile uygunluk halinde bulunmaktadır.Buna göre, grup mensuplarının gruba gerçekten mensup olduklarının söz konusu olabilmesi için grupta oluşmuş olan kıymet hükümlerini benimsemiş olmaları gerekmektedir. 48 Bütün bu tanımlamalara göre herhangi bir kalabalığın grup olabilmesi için ortak amaçlar, ortak normlar, bir grup olma hissi gibi şartları taşıması yanında sahip 49 olması gereken en önemli şeyin ortak etkileşim olduğu anlaşılmaktadır. Sosyal grup, aynı yerde birlikte bulunan, ancak aralarında az bir şeyi paylaşan geçici topluluklarla aynı değildir. Mesela, birlikte yolculuk yapan insanlar yolculukla ilgili ortak amaç taşımalarına rağmen, aralarında gerçek bir etkileşim olmadığı ve bu geçici beraberlik herhangi bir anlam içermediği için sosyal grup olarak isimlendirilememektedir. 50 1.1. Sosyal Grupların Sınıflandırılması Grup olgusu, farklı zamanlarda çeşitli şekillerde sınıflandırılmış ve üzerinde en çok çalışma yapılmış kavramlardan bir tanesidir. Grupların karakteristikleri üzerinde 19.yüzyılda Alman sosyologu F.Tönnies’in çalışmaları çok büyük önem arz etmektedir. Tönnies, iki tür ilişki ve bu ilişkilerden kaynaklanan iki tür toplumdan söz etmektedir. Bu iki toplum arasındaki ayrımı belirleyen üç temel nokta ise büyüklük, amaç ve duygusal yoğunluktur. Ona göre bu üç karakteristik endüstrileşme ile birlikte değişecektir. O, geleneksel toplumlarda grupların küçüklüğünü, daha duygu yüklü ve bireylerin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik 48 Âmiran Kurtkan Bilgiseven, Genel Sosyoloji, İstanbul, 1986, s. 223. Çiğdem Kağıtçıbaşı, İnsan ve İnsanlar,İstanbul, 1983, s. 200. 50 Henry L. Tischler, Introduction to Sociology, Forth Edition, New York, 1993, s. 104. 49 27 olduğunu görmüştür. Endüstrileşmiş toplumlarda ise ilişkilerin çıkarlara dayandığını, resmi olduğunu, büyük organizasyonlar tarafından korunduğunu ve yürütüldüğünü, ekonomik veya politik amaçlı olduğunu gözlemiştir. Tönnies, ilişkilerin gayri resmi olduğu diğer bir deyişle duygu ve sevgi yüklü olduğu, akrabalık bağlarının ve geleneklerin önem kazandığı bu tür ilişkilere ve bu ilişkilerin hakim olduğu 51 toplumlara cemaat demektedir. Cemaat sosyal düzenin ilksel bir yapı şekli olup daha çok toplumsal gelişimin erken safhalarında geniş bir yayılma alanı bulmuştur. Ancak cemaat modeli sadece bu erken gelişim safhalarıyla sınırlı kalmamakta daha sonraları hatta bugün dahi taşrada rastlanılabilen bir sosyal ana şekli oluşturmaktadır. Bundan başka yüksek seviyeli aydın çevrelerin de bazı şartlar altında saf bir cemaat şeklini gerçekleştirebilmeleri mümkün görünmektedir. Cemaatte önemli olan nokta bütün güçlük ve zaruretlerin,daha doğrusu dış çevrenin zorla kabul ettirdiği yaşayış tarzının hiç bir zaman tek bir ferde veya bir aileye yahut bir çiftliğe tesir etmeyip, daima bütün gruba birden tesir etmesi, dolayısıyla bunların bir birlik halinde tepki göstermeleridir. Cemaat her zaman biz demekte, her olayı biz şuuruyla yaşayıp karşılamaktadır. Çünkü bir evi tehdit eden su baskını veya çığ, hepsini de aynı ölçüde tehdit ettiğinden, buradaki insanlar ortak bir kaderle karşı karşıya bulunmaktadırlar. Buna ayrıca aşağı yukarı herkesin aynı işler başarmakta olduğu gerçeği de eklenmelidir. Cemaatin üyelerinin hepsi aynı geçim faaliyetine girişirler, bazı yerlerde sadece hayvancılık, başka bir yerde balıkçılık, daha başka bir yerde ise bir 52 çeşit ziraatçılık yapmaktadırlar. 51 52 Enver Özkalp, Sosyolojiye Giriş, Eskişehir, 1990, s. 232. H. Freyer, Sosyolojiye Giriş, Çev.Nermin Abadan, Ankara, 1963, s. 101. 28 Tönnies’in isimlendirdiği bir başka ilişki biçimi ise cemiyettir. Bu tür ilişkiler ise, gelişmiş ve kalabalık toplumlarda görülen soğuk, sevgiden arınmış, çıkarlara dayalı, her şeyin bir ücretinin bulunduğu bir ilişki sistemidir. Burada önemli olan insanların yüklendikleri rolü en iyi biçimde yerine getirmeleridir. Duygudan çok akılcılık öne çıkmaktadır. İşlerin en iyi ve başarılı bir biçimde yapılması toplumu ayakta tutan temel şart olarak görünmektedir. Tönnies’in cemiyet ilişkilerinde, ekonomik sistem akılcı, rasyonel ve resmi kurallar üzerine kuruludur. Mesleki farklılaşma önem kazanmakta, her gün ortaya çıkan yeni şartlar doğrultusunda ortaya 53 yeni meslekler çıkmaktadır. Burada fertler arasındaki ilişkiler, duygulara değil 54 sebeplere dayanmakta, kişisel çıkarlar öne çıkmaktadır. Emile Durkheim de Tönnies’e benzer şekilde mekanik ve organik dayanışma kavramlarını kullanmıştır. Mekanik dayanışma, küçük ve düzenli toplumlardaki insanların aralarındaki ilişkileri açıklamaktadır. Bu ilişkiler grubun küçük olması ve insanların birbirlerini tanımaları sebebiyle sıcak dostça ve samimidir. İnsanlar ortak bir temele bağlı oldukları, inançları ve değerleri birbirine benzediği için bir dayanışma içerisinde bulunmaktadırlar. Organik dayanışmanın hakim olduğu toplumlarda ise artık ilişkiler resmileşmiş, katılaşmış, kuralcı ve akılcı bir hal almıştır. Bu da Tönnies’in cemiyet kavramıyla benzerlik arz etmektedir. Bireysel ilişkilerin azaldığı ve zayıfladığı bu dayanışma tipinde insanları birbirlerine bağlayan, toplumda yerine getirdikleri görevleridir. İnsanlar, yerine getirdikleri belirgin görevler nedeniyle farklılık kazanmakta ve sahip oldukları kişisel özellikleri 55 önemini kaybetmektedir. 53 E. Özkalp, a.g.e., s. 232-233. Edgar A. Schuler ve diğerleri, Readings in Sociology, New York, 1963, 210. 55 Joseph Curran, Introductory Sociology, New York, 1977, s. 72. 54 29 Weber de toplumsal oluşumları bireylerin toplumsal ilişkileri üzerine yani birbirlerine yönelmiş anlamlı sosyal eylemler üzerine inşa etmektedir. O’na göre, duygusal ve geleneksel eylemler cemaat oluşumuna neden olmakta ve o buna cemaatleşme demektedir. Amaç ve değer bakımından akli eylemler toplum 56 oluşumuna neden olmakta bunu da toplumlaşma olarak isimlendirmektedir. Yukarıdaki sosyologların temel düşüncelerine benzeyen, sosyolojide insanların bir araya gelişlerindeki amaçları incelemede başvurulan diğer bir grup ayrımı da Amerikalı sosyolog H.Charles Cooley tarafından ortaya atılan birincil ve ikincil gruplardır. Cooley birincil grupları, yüz yüze ilişkilerin, yardımlaşma, dostluk ve sevgi 57 bağlarının yüksek olduğu gruplar olarak tanımlamaktadır. Birincil grupların üyeleri üyelik ve “bizlik” duygusuna sahiptirler. Herhangi bir olaya “biz” kavramıyla yaklaştıkları için grup dayanışmasının yüksek olduğu görülür. Birey, bütünün dünyasında yaşar ve iradesinin birincil amacını bu duygu içerisinde bulur. Bu samimi 58 ilişki ve işbirliğinin en önemli olanları aile, komşuluk ve mahalle gruplarıdır. Birincil grup ilişkilerini yüz yüze temaslar kolaylaştırmaktadır. Bu temasların fiziki yakınlığı birincil grupların zorunlu bir özelliği değildir. Birincil grubun tanıtıcı özelliği olan ortak çıkar ve duygu bağı yüz yüze ilişkiler haline gelebilir veya gelmeyebilir, fakat bu bağın, arada çok uzun mesafeler bulunması halinde türlü haberleşme araçları yoluyla da ortaya çıkıp geliştiği ve devam ettiği görülmüştür. Grupların değişik derecelerde birincil veya ikincil olarak sınıflandırılması, fiziki 56 Max Weber, Toplumsal ve Ekonomik Örgütlenme Kuramı, Çev. Özer Ozankaya, Ankara, 1995, s. 72. 57 Peter Worsley ve diğerleri, Introducıing Sociology, Second Edition, New York, 1977, s. 343. 58 Leonard Brom-P. Selnznick, Sociology, Row Peterson Company, New York, 1955, s. 128. 30 yakınlıktan çok haberleşme temasın samimiliği veya kolaylığı ölçüsüne 59 dayandırılmalıdır. Ancak Cooley’in yaptığı grup ayırımına katılmayan, onun çalışmasını yanıltıcı bulan sosyologlar da vardır. T.B.Botomore konuyla ilgili olarak şunları söylemektedir: “Bu çalışma yanıltıcı bir çalışmadır. Cooley’e göre, birincil gruplar çeşitli bakımlardan birincilik niteliği taşımaktaysa da, asıl önemlisi,bireylerin ideallerinin ve toplumsal doğalarının oluşumu ve biçimlenmesi açısından temel nitelikte olmaları ve diğer ilişkilerle aynı değişimler geçirmemeleri, bu ikincil türdeki ilişkilere kaynak teşkil edecek biçimde kalıcılık niteliği taşımalarıdır. Bunlar sadece birey için değil sosyal kurumlar için de hayat kaynağıdırlar. Cooley ve son zamanların bazı sosyologları küçük gruplar üzerinde yapılan araştırmalara dayanarak, genel anlamda, bilinen toplum düzeyine varılabileceğini ileri sürer gibidirler. Bu görüş, küçük grupların toplumsal hayatta belirleyici etkileri olduğu görüşünden güç almaktadır. Oysa ortadaki veriler bu durumun tamamen tersinin de mümkün olabileceğini göstermektedir. Tarihsel olarak, toplumun küçük gruplar üzerindeki etkisi, küçük grupların toplum üzerindeki etkisinden çok daha fazla olmuştur. Örneğin bugünkü Batılı aile grubu sanayi toplum düzeninin ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Geleneksel köy yapısındaki değişiklikler de, toplumdaki diğer 60 değişimlerinin sonucunda olmuştur.” Cooley hiçbir zaman ikincil grup sözünü kullanmamakla birlikte birincil grubun karşıt özelliklerine sahip gruplar için ikincil kavramını kullanmayı doğal karşılamaktadır. İkincil gruplar, birincil grupların dışında kalan her türlü gruptur. Bu 59 Lundberg, A. George, C. C. Schrag ,O. N. Larsen,N., Sosyoloji, Çev.Özer Ozonkaya, C. I, Ankara, 1970, s. 76. 60 T. B. Bottomore, Toplum Bilim, Çev.Ünsal Oskay, İstanbul, 1970, s. 105. 31 gruplar büyük çaplı, önemli ve resmi gruplardır. Bu grupların örneklerini özellikle sanayileşmiş ve kentleşmiş toplumlarda görmek mümkündür. Bu gruplar karşılıklı çıkarlara göre teşkilatlanmış resmi örgütlerdir. Kültürel farklılaşma ve iş bölümünün yaygınlaşması, kentleşme sonucu bu tür gruplar çoğalmaktadır. Şirketler, bankalar, sendikalar bu tür gruplardır. Burada önemli olan bireylerin veya grup üyelerinin hayatla ilgili meseleleri değil, üyelerin üstlendiği birtakım toplumsal görevlerin yerine getirilmesidir. Üyeler arasında karşılıklı yükümlülük ve hakları belirleyen şeyler yazılı yasa, tüzük ve yönetmelik kurallarıdır. İkincil gruplar resmi gruplar olarak da isimlendirilebilirler. Böylece resmi organizasyonlar, belirli bir amaca 61 hizmet ettiği sürece ikincil grup olarak tanımlanabilir. Sorokin, sosyal grupları yatay ve dikey olmak üzere iki kesime ayırır. Bunlardan yatay gruplar milletler, dini organizasyonlar ve siyasi partiler gibi geniş ve kapsayıcıdır. Dikey gruplar ise ekonomik sınıflar gibi bireylere toplumda bir statü ve derece veren daha küçük bölümlerdir. 62 1.2. Sosyal Grupların Özellikleri Sosyal gruplar çok farklı ve çeşitli olmasına rağmen bazı ortak özellikler de taşımaktadır. Bunları şöyle özetlemek mümkündür: Her bireyin grup içerisinde diğerlerine oranla belirli bir yeri vardır. 63 Başkalarıyla eşit, onlardan üstte veya altta olması belirlenmiştir. Bir sosyal grubun üyeleri düzenli bir şekilde karşılıklı olarak birbirlerini 64 etkilerler. 61 Aynı gruba mensup üyeler arasında gerçek karşılıklı ilişkiler vardır. E. Özkalp, a.g.e., s. 234. Samuel Koenig, Sosyoloji Toplum Bilimine Giriş, Çev. S. Sucu-O. Aykaç, İstanbul, 2000, s. 213. 63 Mahmut Tezcan, Sosyolojiye Giriş, Ankara, 1995, s. 61. 62 32 Aralarında karşılıklı ilişkiler olmayan topluluklar fiziki bakımdan birbirlerine ne kadar yakın olurlarsa olsunlar, yine de sosyal grup sayılamazlar. Mesela, bir otobüste, trende veya vapurda yolculuk yapan insanlar, fiziki bakımdan birbirlerine çok yakın olmalarına rağmen bir grup sayılamazlar. Bununla birlikte aralarında belli bir etkileşim olan her insan topluluğu da grup değildir. Mesela bir maçın seyircileri, aralarında bir etkileşim olmakla birlikte, bir grup olarak kabul edilemezler. Çünkü grubun varlığı aynı zamanda bu etkileşim çerçevesinde bazı ortak değerlerin, kuralların ve hatta belli bir duygu ortamının oluşmasını da gerektirmektedir. 65 Sosyal grupların en önemli özellikleri sürekliliktir. Grubun sürekliliği için üyelerin bir arada kalmaları, bunun sağlanabilmesi için de istikrar gereklidir. İstikrarı 66 sağlamanın şartı ise bütünleşme ve ahengi sağlamada yatmaktadır. Üyelerin her birinin grup içindeki yeri ve durumu belirlenmiş, her üye belli roller üstlenmiştir. Grup üyeleri arasındaki bağlar, rollere uyulduğu ölçüde güçlenmektedir. Bu nedenle de rollerin yerine getirilmesi bazı esaslara bağlanmıştır. Böylece grup içindeki sosyal denetim ve baskı mekanizması ortaya çıkmaktadır. Bu esaslara uyulmadığı takdirde üyeler, gruptan çıkarılma, kınanma, azarlanma gibi 67 cezalara çarptırılacağının farkındadırlar. Grubun önemli özelliklerinden biri de özdeşimdir. Özdeşim kişinin kendi varlığını ve özelliklerini üyesi olduğu gruba ve grubun özelliklerine bağlı olarak 64 Rıchard J. Gelles-A. Levine, SociologyAn Introduction, Fifth Edition, McGraw Hill Inc., New York, 1995, s. 179. 65 J. Fichter, a. g. e., 53; E. Sanay, a.g.e., s. 198. 66 S. Dönmezer, a. g. e., s. 183. 67 David Popenoe ve diğerleri, Sociology, New York, 1971, s. 37.; E. Sanay, a.g.e., s. 199. 33 68 algılamasıdır. Bir grubun her üyesi, kendisini grubun bir parçası olarak kabul eder 69 ve diğer üyeler tarafından grubun üyesi olarak tanımlanır. Grubun bir diğer özelliği de gerek kendi üyeleri gerekse kendilerinin dışında bulunanlar tarafından kabul edilen bir varlığa sahip olmasıdır. Bu durum, üyelerin kendilerine biz, diğerlerine onlar demelerinden açıkça anlaşılmaktadır. Grubun üyeleri arasında ortak değer ve yararlar bulunmaktadır. Grubun faaliyetlerinin tamamı bu ortak amaca yöneliktir. Bu da biz şuuru ile gerçekleşebilmektedir. Sosyal grubu oluşturan üyeler arasında varolan sıkı bağlılık ve aynı türe mensup olma ortak şuuruna biz şuuru adı verilmektedir. 70 Grup, her şeyden önce içine aldığı üyelerinde ortaya çıkan grup birliğine dayanmaktadır. Grubun devamlılığı bu birlik şuuruna bağlı olup, grup birliği şuuru, bütün gruplarda görülen bir durum arz etmektedir. 71 Çeşitleri ve özellikleri üzerinde durulan sosyal gruplar hakkında son olarak şunların söylenmesi mümkündür. Toplum geniş ve heterojen bir özelliğe sahip olduğundan bireyi tam olarak kuşatamamaktadır. Diğer bir ifadeyle bireyin topluma üyeliği doğrudan doğruya değil ancak gruplar aracılığıyla mümkün olmaktadır. Çünkü gruplar bireyi tamamen kuşatabilmekte ve birey gruplara daha güçlü bağlarla bağlanabilmektedir. Gruplar toplumun parçaları olduğundan, birey üyesi olduğu çeşitli gruplar vasıtasıyla toplumun bir üyesi haline gelebilmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi, gruplar bireyin hayatında önemli bir rol oynamaktadır. Birey hayatının çeşitli aşamalarında bir çok grubun üyesi haline gelmektedir. Dünyaya 68 Gönül İçli, Sosyolojiye Giriş, Ankara, 2005, s. 67. R. Serge Denisoff-R. Wahrman, An Introduction to Sociology, Second Edition, Macmillan Publishing Co., Inc., New York, 1979, s. 82. 70 G. İçli, a. g. e., s. 67-68. 71 Tahir Çağatay, Günün Sosyolojisine Giriş, Ankara, 1968, s. 105. 69 34 gözlerini yeni açan bir bebek kendisini ailenin içinde bulmaktadır. Aile grubu bireyin kendi iradesiyle seçtiği bir grup olmayıp, hazır bulunmuş bir gruptur. Birey hemen hemen ölünceye kadar istesin veya istemesin, zayıf ya da güçlü bağlarla bağlandığı bu grubun üyesi olarak kalmaktadır. Özellikle statü toplumlarında aile, bireyin gelecekteki başarı ve hayat biçimini belirlediğinden birey için daha büyük bir önem taşımaktadır. Bununla birlikte aile, bütün toplumlarda, sosyalleşme süreciyle bireye toplumun norm ve değerlerini aktaran, diğer bir ifadeyle, bireyi toplumsal bir kişi haline getirmek suretiyle onun toplumun bir üyesi olmasını sağlayan en önemli grup 72 olma özelliğini taşımaktadır. 2. Dini Gruplar ve Çeşitleri İnsanlık tarihi kadar eski olan dinin sosyolojik çözümlenmesi, her şeyden önce onun belli bir topluluk ve cemaat özelliğinde toplanmaktadır. Her din bir toplum içerisinde ortaya çıkmakta ve yayılmaktadır. Öte yandan din, inananlarını birbirlerine bağlayıcı ve birleştirici bir etkiye sahip olduğu için 73 sosyal hayatta cemaat ya da ümmet olarak ifade edilen bir topluluk oluşturur. Bu nedenle sosyologlar dine, kutsalın toplum hayatındaki tecrübesi olarak bakmaktadırlar. 74 Aynı dine inanan kimseler bir birlik ve topluluk meydana getirmektedirler. Dini gruplar bütünüyle ele alındığında, dinin iki ana sosyal grup türünde hayatiyet bulduğu tespit edilecektir. Bunun ilk şekli, dinin organik cemaat içinde vücut bulduğu şeklidir ki, bunlara tabii dini gruplar adı verilmektedir. İkincisi de sırf dini gruplar olarak isimlendirilmektedir. Sosyal hayatta rastlanan gruplardan bazıları tabii şekilde var olan gruplardır. Onları oluşturan üyeler, kan veya evlilik, akrabalık ya da 72 Altan Eserpek, Sosyoloji, Ankara, 1981, s. 165. Anthony Giddens, Sociology, New York, 1989, s. 459. 74 Kamil Kaya, Mikrososyoloji ve Toplumsal Grup Tipleri, Isparta, 2002, s. 150. 73 35 komşuluk bağı gibi organik cemaat bağlarıyla birbirine kenetlenmiş durumdadırlar. Kültür ve medeniyetin en alt basamaklarındaki, besin arama, sığınak, alet ve silah yapımı, avlanma ve savaş gibi birtakım ortak faaliyetler ve ihtiyaçlar, organik bağlarla birbirlerine bağlı, tabii ve birbirine yakın yerlerde yerleşmiş bu grupların üyelerini birbirine daha da yaklaştırmaktadır. Bu tabii ve organik cemaatlerin üyelerinin birbirlerine kenetlenmesinde rol oynayan çeşitli faktörler arasında din bağı önemli bir yer işgal etmektedir. Çünkü,aynı organik cemaate mensup kimseler, aynı zamanda tabii olarak aynı dini inançları paylaşmakta ve ortak dini faaliyetler ve merasimlere katılma yoluyla birbirlerine sıkıca kaynaşmaktadırlar. Böylece, kan akrabalığı ve komşuluk esasına dayalı bulunan bu cemaatle, aynı zamanda inanç ve ibadet birlikleri de oluşturmaktadırlar. İşte, organik bağlarla dini bağların birbirine çakıştığı bu tür gruplara özdeş dini gruplar veya tabii dini gruplar adı verilmektedir. 75 Başka bir kısım topluluk şekillerinde ise, grup bağını sağlayan temel rabıtanın özel dini bir bağ olduğu görülmektedir. Bu durum, dinin sosyal hayatta tabii ve organik cemaatlerin dışında ve onlardan tamamen farklı yeni bazı topluluk şekillerini yaratabilme özelliğinden kaynaklanmaktadır. İşte grup üyelerini birbirine bağlayan temel bağın spesifik bir biçimde dini olduğu bu tür gruplara dinden doğan gruplar veya sırf dini gruplar adı verilmektedir. Dini grupların bu şekilde tabii dini gruplar ve sırf dini gruplar şeklinde ikiye ayrılmasının, dinler tarihi içinde dini gruplarla ilgili ve birbirini izleyen iki ayrı safhaya işaret ettiği, çünkü tabii dini gruplara ilkel kültür seviyesindeki toplumlarla çok tanrılı halk dinleri zemininde rastlandığı, buna karşılık sırf dini grupların yüksek ve tek tanrılı dinlere mahsus topluluk şekli olduğu öne sürülmüştür. Ancak, bu iki safhalı ayrımın mutlak olmadığı anlaşılmaktadır. Çünkü, 75 Ü. Günay, Din Sosyolojisi., s. 238. 36 ilkel kültür seviyesinde de sırf dini gruplara rastlamak mümkün olduğu gibi, tek tanrılı ve evrensel dinlerin hakim olduğu karmaşık kültürlerde ve hatta modern cemiyetlerde bile tabii ve özdeş dini grup ve cemaat örneklerini bulmak mümkün 76 olmaktadır. 2.1. Tabii Dini Gruplar 2.1.1. Aile Bütün insan topluluklarında ve her türlü kültür aşamalarında, aile kurumuna, yani ana-baba, çocuklar ve bazen kan akrabalığı durumunda bulunan diğer bir takım şahısların sıkı bir hayat birliği meydana getirecek şekilde birlikte yaşama olayına rastlanılmaktadır. Ailevi gruplar büyük sosyal yapıların tuğlaları olarak kabul edilmektedir. Aile, kutsal dışı cemaatlerin ve en eski, en ilkel dini cemaat şekillerinin ilk hücresi olarak görülmektedir. Ailenin meydana getirdiği ilk organik ve kutsal dışı cemaat, insanlığın ilk devrelerinde, bir dini cemaat olarak görülmektedir. Gerçekten bu topluluğun üyelerini birleştiren duygu, kan bağı üzerine değil, kutsal dışı faktörlerin içinde ve gerisinde kendilerine bağlı olunan ve hayatı meydana getiren ilahi kuvvetlerin hissedilmesi olayına bağlı bulunmaktadır. 77 Aile kurumunun, bütün kavim ve kültürlerde varlığına rastlanacak kadar genel ve yaygın olmasına karşılık, aile şekilleri çok çeşitlilik arz etmektedir. Bugün modern toplumlarda görülen aile tipi asla tarih içerisinde var olagelmiş tek tipi oluşturmamaktadır. Din sosyolojisi için, aile sosyolojisinin iki temel meselesi önem arz etmektedir. Bunlardan birincisi büyük aile-küçük aile ayrımıdır. Bugün modern 76 Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 239; Dini gruplar için bkz. Mehmet Taplamacıoğlu, Din Sosyolojisine Giriş,Ankara, 1967, s. 133-136; M. Rami Ayas, Türkiyede İlk Tarikat ZümreleşmeleriÜzerine Din Sosyolojisi Açısından Bir Araştırma,Ankara, 1991, s. 16. 77 Gustav Mensching, Dinî Sosyoloji, Çev.Mehmet Aydın, Konya, 1994, s. 15. 37 sanayi toplumlarında, özellikle büyük şehirlerdeki hayat şartları nedeniyle küçük aile tipi hakim bulunmaktadır. Yani gerçekten bir hayat birliği meydana getirecek şekilde birlikte yaşayanlar, sadece iki nesilden, kısaca ana, baba ve çocuklardan meydana gelmektedir. Büyük şehirlerdeki mesken durumu ve modern iş hayatının gerekleri küçük aile tipinin hakim olmasını gerekli kılmaktadır. Küçük aileye oranla daha fazla 78 kişilerden oluşan büyük aileye de özellikle taşrada rastlanılmaktadır. Din sosyolojisi açısından önemli olan ikinci ayrım da ataerkil, anaerkil aile ayrımıdır. Modern toplumlarda bu konuda tek yönlü bir gelişme kaydedilmiş ve baba hakimiyetine dayanan aile tipi normal aile tipi haline gelmiştir. Ancak çeşitli kültürlerde, zaman zaman ana esasının hakim olduğu da görülmektedir. Çok tanrılı halk dini özelliği taşıyan bütün dinlerde aile, büyük bir dini önem arz eden ve daima içerisinde dini ayin ve merasimlerin yerine getirildiği başlıca yerlerden birini oluşturmaktadır. Ailenin aynı zamanda bir ibadet ve ayin birliği haline gelmesi, aileyi üyeleri arasında kan ve birlikte yaşamanın doğurduğu öteki bağlardan daha 79 kuvvetli bir dayanak haline getirmiştir. Aile grubunun sahip olduğu dini önem, onun oturduğu evin dini bir anlam ve ehemmiyet kazanmasına neden olmuştur. Çünkü, aile grubunun oturduğu ev, aynı zamanda dini ayin ve törenlerin yapıldığı, kurbanların kesildiği ve hatta aile büyüklerinin gömüldüğü yer olmaktadır. Bu durum da evin çeşitli bölümlerinin ayrı bir dini önem ve anlam kazanmasını sağlamıştır. Mesela, evin aile fertlerinin toplanma yeri olan ocak, tanrılara adanan kurban ve adakların yerine getirildiği bir yer olarak dini bir önem elde etmiştir. Bunun gibi eşik ve kapı da önem kazanmış ve hatta bizzat evin dini önemi nedeniyle bir çok politeist dinlerde onu koruyan özel 78 79 H. Freyer, Din Sosyolojisi, s. 40. H. Freyer, Din Sosyolojisi, s. 41. 38 tanrılar tasavvur olunmuştur. Ev eşyası ve aile üyelerinin yanı sıra bu koruyucu tanrılar da mahrem bilindiklerinden, bir yerden başka bir yere göç halinde bu tanrılar veya onların sembolleri de beraber götürülmüş ve onların başkalarının eline düşmesi 80 ya da tahrip ve imha edilmemesine dikkat edilmiştir. 2.1.2. Klan Sosyolojide toplum şekillerinin en küçüğünü oluşturan klan, kendilerini bitki, hayvan veya eşya ile aynı cevherden gelmiş sayan insanların oluşturduğu bir topluluktur. Sözü geçen bitki hayvan ve eşyaya totem, bu totemle klan fertlerini birbirlerine bağlayan ve hepsinde ortak olduğu sanılan cevher mana olarak isimlendirilmektedir. Mana, kutsal olmakla beraber onda hem korkulan hem de saygı duyulan bir güç bulunmaktadır. Bu güce çarpıcı kuvvet anlamında tabu denilmektedir. 81 Klanlar aynı zamanda yıllık törenlerde tüm üyelerinin toplandığı sağlam dini 82 birliklerdir. Klandaki birlikteliğin temel şartı kan birliğidir. Aileler bir klan veya kabile oluşturmak için bir araya gelirler ve kendi dinleri ile donatılmış bir birlik oluştururlar. Bu birliktelik sadece fiziksel değil, manevi ve zihinsel alanda da 83 çözülmez bir anlam taşımaktadır. 2.1.3. Mahalli Birlikler: Köyler ve Şehirler Tabii bağlarla kurulmuş olan gruplar sadece aileler ve klanlardan oluşmamaktadır. Kan akrabalığının yanı sıra komşuluğun etkisiyle meydana gelmiş mahalli birlikler de tabii gruplardandır. Nitekim sosyal antropoloji toplumun 80 Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 241. Mehmet Taplamacıoğlu,”Din ve Toplum İlişkileri ve Dini Gruplar” A.Ü.İ.F.D., C. XIII, Ankara, 1965, s. 17. 82 H. Freyer, Din Sosyolojisi, s. 44. 83 G. Mensching, a. g. e. , s. 25. 81 39 teşkilatlanması ve tabakalaşmasında komşuluğun önemli bir yerinin bulunduğunu 84 ortaya koymaktadır. Komşuluk esasına dayalı birlikte ikametin ortaya çıkardığı mahalli sosyal ünitelerin, din sosyolojisinde aynı zamanda tabii dini cemaatler olarak karşımıza çıktığı görülmektedir. Gerçekten de, özellikle çok tanrılı dinlerde ilahların yer ve bölgelere göre sınıflandıkları dikkat çekicidir. Aslında bu dinlerde, bir çok mahalli birliklerin her birinin kendilerine özel bir veya birkaç ilahının bulunduğu ve bu sosyal ünitelerin mensuplarının bu ilahlara özel ibadetler ve ayinlerle ibadet ettikleri görülmektedir. Böylece bu mahalli üniteler aynı zamanda birer tabii dini grup oluşturmaktadır. Bu tür grupların icra ettikleri dini ayinler, törenler ve özel tanrıların şerefine kutladıkları dini bayramlar, grup içerisindeki bağı artırmakta ve güçlendirmektedir. Küçük mahalli ünitelerin zamanla genişleyip site veya şehir halini almaları, dini grupların sosyolojisi açısından yeni gelişmelerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Böyle bir gelişmede ekonomik faktörlerin önemi üzerinde çok durulmaktadır. Bununla beraber bunda dini saiklerin de çok önemli rol oynadığı anlaşılmaktadır. Mesela, Sümerlerde görüldüğü üzere, dünya yüzünde rastlanan tipik ilk şehir örneklerinin, bir mabet etrafında oluşmuş tapınak şehirler olmaları kayda değer bir durum arz etmektedir. Hatta bu nedenle bazı düşünür ve sosyologlar, şehirlerin başlangıcında ekonomik faktörlerin değil de dini faktörlerin yattığını öne sürmektedirler. 84 85 85 Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 245. Ü. Günay, Din Sosyolojisi , s. 246. 40 2.1.4. Kabile ve Millet Hem kan hısımlığına dayanan hem de komşuluk faktörünün işin içine 86 karıştığı bir başka organik cemaat şekli de kabiledir. Kabilelerin kendilerine has 87 gelenekleri ve özel bir dinleri vardır. Üstelik kabilede organik cemaat bağları ile dini bağlar çakıştığından,bu sosyal ünite çeşidi de tabii dini grupların önemli bir türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Kan ve komşuluk bağlarının yanında ortak bir tarihe ve geleneklere sahip bulunan bir başka sosyal grubu da millet oluşturmaktadır. Milletler her şeyden önce akrabalık, gelenek, dil, kültür ve din birlikleridir. Milletler tabii ve organik cemaat bağlarının dini bağlarla güçlendirildiği sosyal üniteleri meydana getirmektedir. Milli dinler bir millete bağlı inanç ve tapınmanın tipik örneklerini oluşturur. Bununla birlikte bir milletin mensuplarının bir çok dine veya mezhebe mensubiyeti de bilinmektedir. Bu durumun, bir çok sosyal ve sosyolojik problemi de beraberinde getirmektedir. Nitekim bugün Din Sosyolojisinde üzerinde önemle durulan dini çoğulculuk olayı, bir anlamda aynı devlet veya siyasi idare çatısı altında çeşitli dini grup veya mezheplerin yer alması olayını ifade ettiği gibi, aynı milletin veya aynı kültür dairesine mensup kişilerin farklı din veya mezheplere 88 mensubiyetleri ve bundan kaynaklanan sosyal süreçleri de içermektedir. 2.1.5. Cinsiyet ve Yaş Üzerine Kurulmuş Cemiyetler Tabii bağlarla dini bağların aynileştiği grup şekillerinden biri de cinsiyet ve yaş gruplarıdır. Zira, yerine göre aynı yaştan olanlar veya aynı cinsiyete mensup bulunanlar çok sıkı bir şekilde kenetlenmiş dini üniteler oluşturabilmektedirler. İlkel kültürlerde bunun örneklerini bulmak mümkün olmaktadır. Doğu ve Batı Afrika 86 87 88 H. Freyer, Din Sosyolojisi , s. 46. M. Taplamacıoğlu, a. g. m., s. 19. Ü. Günay, Din Sosyolojisi , s. 249. 41 toplumları, Polinezya, Melanezya, Avustralya, Meksika ve Amerikan yerlileri ile eski Yunan ve Roma’da kısmen veya tamamen yaş üzerine kurulmuş ibadet gruplarına rastlanmaktadır. Isparta’da yaşlara göre altı ünite bulunmaktaydı. Roma’da da gençlik cemiyetlerinin bulunduğu bilinmekteydi. İslamiyet’te de ilk fütüvvet gruplarının yaş grupları oldukları bilinmektedir. İhvan-ı Safa’da da yaşlara göre taksimat bulunmaktadır ve bir gruptan diğerine geçmek belli ayinlerle olmaktadır. Esasen bu tür gruplar yapıları itibariyle büyük bir çeşitlilik arz etmektedir. Bazıları geçici, bazıları da daha uzun ömürlüdürler. Aynı yaştakiler arasında kurulan arkadaşlık ve dostluk bağları, aynı zamanda manevi ve dini bağlara dönüşebilmektedir. Böylece oluşan grupların, ortak inançlara bağlandıkları ve ortak seremoniler ve ayinleri yerine getirdikleri görülmektedir. Pek çok toplumda yaş gruplarına giriş, belli ayin ve şartların icrasıyla mümkün olmaktadır. 89 2.2. Sırf Dini Gruplar Sırf dini gruplara çok tanrılı halk dinlerinde de rastlanmakla birlikte bu gruplar genellikle evrensel dinlerde ortaya çıkmaktadır. Yani sırf dini gruplar, evrensel dinlerle beraber sürekli tezahürler haline gelmişlerdir. Bu durum, evrensel dinlerle birlikte ortaya çıkan, öncekilerden farklı dini tecrübenin içinde özel bir cemaatleşme şekli ve böyle bir cemaatleşmeye duyulan ihtiyacın çok kuvvetli olduğunu göstermektedir. Her şeyden önce bir toplum içinde diğerleriyle birlikte yaşarken, başkalarının faaliyetine katılmaktan dolayı ve kutsalla birlikte olurken cesaret, güç ve teselli kazanmak için insanı başkalarıyla birleşmeye zorlayan bir eğilimin güçlü bir şekilde mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Böyle bir birlik, insan için o kadar değerlidir ki, tarih boyunca en etkin sosyolojik ve dini kurumların bu tür bir 89 Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 251. 42 birlik arayışından doğduğunu söylemek mümkün görünmektedir. İşte bu arayış sayesinde sadece yeni dini tecrübe tarafından harekete geçirilen fertlerin ilk bütünleşmesi meydana gelmemiş, aynı zamanda yeniden bütünleşmeye ihtiyaç duyulduğu anda grup, bu arayış sayesinde kendini sürekli olarak korumuştur. İslam, Hıristiyan, Budist inançlarındaki ümmet, ecclesia, samgha kavramları ve bunlara yüklenen anlamlar, buna delil teşkil etmektedir. Bunların her biri yüzyıllarca bir temel ilham faktörü, düşünce ve faaliyet kaynağı olarak varlığını sürdürmüştür. Bu düşünce ve faaliyetlerin ortaya çıkardığı tarihi kurumları reddedenler bile şuurlu 90 veya şuursuz, onun varlığını kabul etmek zorunda kalmışlardır. Aslında bir grubun talep ettiği dini değerlerin psikolojik ve sosyolojik tahlili, açıklamanın türü ne olursa olsun, grup üzerine etkide bulunan bu değerlerin baskı yapıcı karakterini inkar edememektedir. Her tecrübe için aynı durum söz konusu olmaktadır. Grup içerisinde bulunan ortak veya paralel tecrübelerin varlığı, kuvvetli bir birliğin meydana gelmesine neden olmaktadır. Grubun korunma ve yayılma ihtiyaçları da üyeleri birleştiren dayanışma duygularının ortaya çıkmasında rol oynamaktadır. 91 Dini bir grubun oluşması için o toplulukta yaşayan fertlerin bir arayış içinde olması ve yeni dini tecrübeyle harekete geçirilen fertlerin bu arayışına yeni dini mesajın cevap verebilmesi gerekmektedir. Bunun yanında, evrensel dinlerde bir din kurucusunun, yani kitleleri harekete geçirebilecek bir din önderinin varlığına da aynı 92 ölçüde belki daha da şiddetli olarak ihtiyaç duyulmaktadır. 90 Niyazi Akyüz,” Dinlerin Teşekkülünde Dini Liderlerin Karizması”, Dini Araştırmalar dergisi, C.I, Ankara, 1999, s. 45-46. 91 J. Wach, a. g. e., s. 41-42. 92 N. Akyüz, a. g. m., s. 47. 43 Sırf dini gruplarla ilgili önemli bir durum da, onlardan bir kısmının ortaya çıktıkları toplumdaki geleneksel dini yıkarak onun yerini almak ve daha sonra da sınırlarını gittikçe genişletmek suretiyle yayılmalarına karşılık, bazılarının kapalı bir cemiyet halinde iken başka yerlere göç ederek kendilerine uygun yeni ortamlar bulmaları, bazılarının da milli bir hüviyet taşırken yeni yorumlarla evrensel bir statüye kavuşmaları sonucu yayılmış olmalarında toplanmaktadır. 93 2.3. İlkel ve Milli Dinler Çevrelerinde Sırf Dini Gruplar 2.3.1. Gizli Dini Cemiyetler Az karmaşık toplumlar ve medeniyetlerde rastlanan gizli dini cemiyetler sırf dini grupların tipik örnekleridir. Bununla birlikte gizli cemiyetlere daha karmaşık toplumlar ve medeniyetlerde ve hatta günümüz modern toplumlarında da rastlanmaktadır. Mesela İslam’da Karmatilik, Batınilik, İsmaililik hareketleri, Hasan Sabbah’ın hareketi gizli cemiyetlere örnek teşkil edebilmektedir. Aynı şekilde Dürzi ve Nusayri cemaatlerinin de temelde gizli cemiyetler oldukları öne sürülmektedir. Bunun gibi Hıristiyanlığın ilk yıllarında gelişmiş bulunan Gnostisizm hareketi de aynı kategoriye dahil edilebilmektedir. Masonluk ise varlığını günümüzde de sürdüren dikkate değer gizli bir cemiyet tipidir. Zira, insanoğlu gizli ve esrarengiz olana karşı tarihin her devrinde bir merak ve temayül göstermiş, gizli cemiyetler oluşturmak veya mevcutlarına katılmak suretiyle sadece küçük bir topluluk mensuplarının paylaştığı ve başkalarına kapalı bir esrarı kutsal bir mabet gibi korumak istemiştir. İlkel toplumlarda gizli cemiyetler sırf dini sebeplerle kurulmuş topluluklar oldukları halde, karmaşık toplumlara doğru gidildikçe işin içerisine dini faktörlerin yanı sıra başka nedenlerin de karıştığı görülmüştür. Özellikle modern 93 Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 253. 44 toplumlarda sırf dini amaçlara dayalı gizli cemiyetlerin yanında tamamen dünyevi maksatlara yönelik gizli cemiyetlerin kurulduğu, bir çok durumda ise bunların 94 birleştiği görülmektedir. Gizli cemiyet diye adlandırılan şey, nispeten gelişmemiş spesifik dini teşkilat şeklidir. Gizli cemiyetin üyeleri zorunlu olarak ne akrabadırlar ne de aynı yaştandırlar. Fakat kendilerini, bu toplumun koruyucuları nazarı ile bakılan özel uluhiyetlerin kültünü geliştirmeye ve bu kültçe uygun bulunan şartları yerine getirmeye götüren ortaklaşa dini tecrübeleri paylaşmaktadırlar. Böylece oluşan 95 dernek, devamlılık, güçlülük ve çeşitlilik arz etmektedir. Gizli cemiyetin bazı şartlarının amacı, onların tüm üyeleri için büyük bir fayda sağlayan toprağın ve hayvanların verimliliğinin artırılması, tanrının yardımının kazanılmasıdır. Gizli cemiyetler olarak teşkilatlanmış bütün zümrelerde üyelik, tabii gruplardaki gibi olağan bir şey olmayıp, ancak bir ayırma ve seçme sonucudur. Onların geleneği, ayin ve merasimi, cemiyete girenlerin kendilerine özgü haklarıdır. Gizlilik o kadar sıkıdır ki, içlerine giren yabancı ve araştırıcıların cemiyetin gerçek 96 amaç, yapı ve niteliklerini kavrayabilmeleri oldukça güçtür. 2.3.2. Sır Cemiyetleri Sırf dini grupların ikinci türünü sır cemiyetleri oluşturmaktadır. Bu cemiyetlerin mensupları menşelerini tanrılara kadar götürmekte, atalarının ruhlarına 94 Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 254. J. Wach, a. g. e., s. 136. 96 J. Wach,” Toplumun Sırf Dini Teşkilatlanması,” Çev.M.Rami Ayas, A.Ü.İ.F.D., C. XIX, Ankara, 1973, s. 178. 95 45 saygı göstermekte ve birliğin kutsal kabul edilen törenlerine katılmak suretiyle 97 ölümden sonraki mutluluğa hazırlık yapmaktadırlar. Batıni kültler ile sır cemiyetleri arasındaki sınır belirgin değildir. Bu tür cemiyetlere pek çok ilkel toplumda rastlanmıştır. Bunların sık sık ekonomik ve politik çıkarlarla birbirlerine karıştıkları söylenebilir. Bütün sır cemiyetlerinin ortak prensibi, yalnızca sırdaş üyelerin yaklaşabileceği dini bir emanete sahip olmaktır. Bu örgütler gizli davranış ilkesi sebebiyle sağlam bir yapıya sahip oldukları gibi, külte girişi aşama aşama mümkün kılan yatay ve dikey olarak farklılaşmış rolleri benimsemişlerdir. 98 Sır cemiyetlerini, gizli dini cemiyetlerden kesin hatlarla ayırmak oldukça zordur. Bununla beraber onları ötekilerden ayıran bazı özellikler vardır. Mesela, genellikle gizli cemiyetlerin kurucularını bulmak mümkün olmadığı halde, sır cemiyetlerinde çok net olmasa da, cemiyetin efsanevi veya tarihi bir kurucusunun bulunduğu görülmektedir. İkinci önemli bir farklılık da, bu cemiyetlerde, özellikle ilkel gizli dini cemiyetlere oranla daha ayrıntılı ve daha gelişmiş efsaneler, doktrinler, ilahiyat ve ayin usullerine rastlanması, aynı zamanda onların daha derin, daha net bir dayanışma duygusuna sahip olmalarıdır. Sır cemiyetlerinde asıl gaye dinidir. Ancak onlarda, karşılıklı yardımlaşma gibi başka sosyal, ekonomik ve hatta politik gayelerin de kısmen rol oynadığı söylenebilir. Bu itibarla dini amaçlı sır cemiyetlerini, onların aynı zamanda içlerinde besledikleri başka gayelere göre tiplere 97 J. Wach, a. g. e., s. 140. Günter Kehrer ve diğerleri, Din Sosyolojisi, Çev. M. Emin Köktaş, Der. Y. Aktay-M. Emin Köktaş, Ankara, 1998, s. 56. 98 46 ayırmak mümkündür. Bununla beraber sır cemiyetleri yaş ve mesleğe dayalı gruplar 99 ve loncalardan oldukça farklı bir özellik göstermektedir. Başlangıçta sır cemiyetlerinin sahip oldukları din ve kült, ister bireysel isterse kollektif olsun, gerçek bir dini hareket sonucu ortaya çıkmaktadır. Çoğunlukla bu dini hareket, geleneksel ve yerleşik dine karşı bir tepki hareketi olarak başlar. Bu şekilde kurulan dini grup sağlam bir tarzda oturarak varlığını uzun yıllar sürdürebilir veya tersine çok kısa ömürlü olabilir. Sır kültü, grubun üyeleri tarafından büyük bir gizlilikle saklanır. Esasen cemiyete seçilen üyeler de büyük bir itina ile seçilir ve tıpkı gizli cemiyetlerde olduğu gibi bazı sınavlardan ve özel bir giriş merasiminden sonra gruba kabul edilirler. Sır cemiyetleri ile ilgili önemli bir nokta da onların doğrudan doğruya fertlerin ruhları ve vicdanlarına hitap etmeleridir. Nitekim, tabii teşkilat ile dini teşkilatın çatıştığı doğal dini gruba fertler doğumla kendiliğinden ait oldukları halde, onların içinden çıkan sırf dini gruplara ancak belli bir seçimle girmek mümkündür. Bu bakımdan sırf dini gruplar ve onların bir türü olan sır cemiyetleri, genel halk dinlerine oranla daha ileri bir adımı ifade etmektedir. Ancak, böyle de olsa sırf dini gruplar, çok tanrılı halk dinleri çevrelerinde istisnai bazı 100 tezahürler olarak görülmektedir. 2.4. Evrensel Dinler Seviyesinde Sırf Dini Gruplar Dinden doğan gruplar, yüksek, evrensel dinlerin ortaya çıkması ile devamlı ve kurallı tezahürler haline gelebilmektedir. Bu tür dinlerin ortaya çıkmasıyla beliren ilk yenilik dini kuran bir kimsenin ortaya çıkmasıdır. Bu tür dinlerin hepsinde dinin kurucusuyla birlikte onun etrafında dar ve küçük bir grubun da ortaya çıktığı görülür. 99 Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 256; J. Wach, a. g. e., s. 186. Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s., 257. 100 47 Bu küçük ve dar grup dinden doğan grupların ilk ve asli şekli olarak değerlendirilir. 101 Çünkü, din kurucusunun etrafında birbirlerine sağlam bağlarla bağlanan ilk dini cemaat, daha sonra kurumlaşarak dini cemaatin ilk çekirdeğini oluşturacaktır. İlk üyelerin yeni dini gruba girmelerinde pek çok unsur bulunmakla birlikte, onları din kurucusunun etrafında toplayan temel faktör yeni dinin orijinal şartlarının kutsal içeriğidir. Öte yandan, din kurucusunun şahsiyeti de oldukça önemlidir. Dini liderlerin yandaşları üzerinde kendi şahsiyetleri aracılığıyla yerine getirdikleri tesiri ifade etmek için, M. Weber “Karizma” kavramını kullanmaktadır. Bu tabir, bir kimsenin müstesna bir deruni ve manevi cezbe gücüyle donatılmış olması manasına gelmektedir. Başka bir deyişle, bir kimsenin başkalarını etkileyebilme kabiliyeti bu 102 tabirle dile getirilmektedir. Bu kabiliyetin en gelişmiş örneği büyük din kurucularının kişiliklerinde görülmektedir. 103 Ancak dinin kurucusunun ölmesi bu dini gruplar hayatında bir dönüm noktası oluşturur. Çünkü, grubu bir arada tutan merkez şahsiyet kaybedilmiştir ve yeri de onun yakın arkadaşları tarafından bile doldurulamamaktadır. Böylece manevi unsurlarını kaybeden grup, maddi unsurlara, ayin ve ibadetlere, zamanla kurulmuş olan teşkilatlara dayanmaya başlar. Dinin yayılması ve mensuplarının sayılarının 104 çoğalması daha güçlü teşkilatlara ihtiyaç hissettirir. Din kurucusunun ölümü yeni dini grubun bünyesinde köklü bir değişikliğin ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Grubun dağılma ve parçalanma tehlikesi bulunmaktadır. Grubu bu durumdan kurtulabilmesi açısından, din kurucusunun en 101 102 103 104 H. Freyer, Din Sosyolojisi, s. 50-51. Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 261. Joachim Wach, Din Sosyolojisine Giriş, Çev. Battal İnandı, Ankara, 1987, s. 42. H. Freyer, Din Sosyolojisi, s. 52-53. 48 yakınında bulunan ve onun güvendiği ilk öğrencileri önemli bir yer tutmaktadır. Ancak bundan daha da önemli olan, söz konusu dinin getirmiş olduğu dini esaslar, inançlar ve ibadetlerdir. İslamla ilgili olarak Hz. Peygamberin ölümünden bir süre önce Veda Haccındaki hutbesinde “Kendinden sonra sımsıkı sarıldıkları müddetçe dalalete ve ayrılığa düşmeyecekleri iki şey bıraktığını, bunların da, Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim ve Peygamberin sünneti olduğunu” belirtmesi bu açıdan bakıldığında oldukça dikkat çekicidir. 105 Dini liderin ölümünden sonra dini cemaatin sınırlarının giderek genişlediği dönemde evrensel din, heterojen kitleleri bağrında toplayacak, bu kitlelerin de dini durumları, ihtiyaçları ve temayülleri açısından aralarında büyük farklılıklar ortaya çıkacaktır. Böylece geniş yığınları oluşturan kişilerin farklı dini eğilim ve ihtiyaçları, değişik dindarlık şekillerinin oluşmasına imkan verecek ve ayrı teşkilatlara bağlanma durumları söz konusu olabilecektir. Pek çok dinde mezhepler ve tarikatlar aracılığıyla ortaya çıkan farklı oluşumlar ve teşkilatlanmalar bu durumun en iyi örneklerini oluşturmaktadır. 106 Max Weber ve Ernest Troeltsch, dini grupları kilise ve mezhep olarak 107 sınıflayarak inceleme konusu yapmışlardır. Ancak sosyologların bir kısmı, bu sınıflandırmanın tarihsel ve kültürel açıdan sınırlı olduğu, onların kilise-mezhep tipolojilerini yaparken dikkat etmedikleri dolayısıyla da bu tipolojilerin açık ve kesin olmadığı konusunda eleştirilerde bulunmuşlardır. 108 Her ne kadar eleştirilse de bu tipolojilerin sonradan gelen sosyologlara yol göstericilik yaptığı, dini grupların 105 Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 262-263. Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 265. 107 Paul Chalfant, R. E. Becley, C. E. Palmer, Religion in Contemporary Society, Mayfield Pub. California, 1981, s. 84. 108 Meredetih Mc. Guire, Religion The Social Contex, Wadsworth, Publishing Com., California, 1992, s. 138. 106 49 incelenmesinde büyük kolaylıklar sağladığı gözardı edilmemelidir. Gerçekten de sonradan gelen bazı sosyologlar kilise ve mezhebe ek olarak denominasyon ile kült 109 grubunu ekleyerek dörtlü yeni bir tipoloji oluşturmuşlardır. İslam Dinindeki farklı mezhep ve fırkaların dinin bizzat kendisi değil dinin anlaşılma ve algılanma biçimlerinin olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu çalışmanın konusu olan Caferilik Mezhebi’nin dinden doğan bir dini grup olarak isimlendirilmesi mümkün görünmektedir. Ancak Caferiliğin incelenmesine geçmeden önce genelde ve İslam dini söz konusu olduğu için özelde mezhep nedir, neyi ifade etmektedir, bunun tespit edilmesi gerekmektedir. 3. Bir Dini Bir Grup Olarak Mezhepler 3.1 İslam’da Mezhepler Batılı sosyologlara göre dini grupların sınıflandırılmasında bir grubu ifade eden mezhep kelimesi etimolojik olarak kesmek manasına gelen “couper” kelimesinden değil, takip etmek manasına gelen “sequi” kelimesinden türemiştir. Bununla beraber mezhep kelimesinin özü, dini cemaatin ve onun dogmatik temellerinin parçalı karakterinde bulunmaktadır. Buna göre mezhep, daha büyük ve organize bir gruptan ayrılmak ve aynı zamanda bu büyük grubun kavram bütünlüğünden ayrılmak, farklı unsurları kısmi olarak kendi merkezine yerleştirmektir. Mezhepleri iki kategoriye ayırmak mümkündür. Dogmatik mezhepler, dini pratikli mezhepler. Bunlardan birincisi inanç konularındaki 110 farklılıklardan, ikincisi ise ibadet konularındaki farklılıklardan ortaya çıkmıştır. 109 J. Milton Yinger, Religion, Society and the Individual An Introduction to the Sociology of Religion, The Macmilan Company, New York, 1965, s. 148-155. 110 G. Mesching, a. g. e., s. 196; Mircea Elliade, “Sect”, The Encyclopedia of Religion, Macmilan Company, C. XIII., New York, 1987, s. 154. 50 İslami literatüre göre mezhep Arapça z-h-b kökünden türemiş olup gidilen yer, yol, gitme zamanı, gitmek gibi anlamlara gelmektedir. Kelime bilimsel 111 literatürde dinin farklı anlaşılması ve algılanmasından kaynaklanan dini grupları ifade etmek için kullanılmaktadır. Buradan hareketle itikadi ve ameli sahadaki düşünce ekolleri olarak nitelenen mezhepler, temelde, insanın sosyal bir varlık olmasından kaynaklanan, doğal örgütlenme çabalarıdır. 112 Zaten sosyologlar için mezheplerin önemli olması, onların, insanların kendi topluluklarını oluşturmak için 113 gösterdikleri bilinçli çabalara örnek oluşturmalarında yatmaktadır. İslam Dininde mezhep kavramının yanında itizali dini grupları ifade etmek için kullanılan kavramlardan biri de fırkadır. Başkalarından ayrı bir insan topluluğunu belirten bu kavram, İslam’daki itizali grupları en iyi ifade etmektedir. Ancak fırkalar başlangıçta her şeyden önce siyasi nedenlerden kaynaklanmaktadır. 114 Fakat sonradan dini ve sosyal farklılıklar üzerine temellenir hale gelmişlerdir. İslam’da bu ayrılmalar sonunda pek çok mezhep ortaya çıkmıştır. Bunlardan biri de Şiadır. Şia, Arapça şy’a kökünden gelmekte olup “miktar, süre, sıra, aslan yavrusu, eş, benzer, misafir uğurlamak, bir insanın yardımcıları ve ona uyanlar, aynı görüşte olmasalar da bir şey üzerinde birleşen topluluk, fırka, bölük, yayılmak” anlamlarına gelir. Bunların en yaygın kullanılanları “taraftar, yardımcı, fırka ve 111 M. Saffet Sarıkaya, İslam Düşünce Tarihinde Mezhepler, Isparta, 2001, s. 1; Abdülbaki Gölpınarlı, Türkiye’de Mezhepler ve Tarikatlar, İstanbul, 1997, s. 16; Enver Benhan Şapolyo, Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi, Ankara, 1964, s. 32. 112 Hasan Onat, Türkiye’de Din Anlayışında Değişim Süreci, Ankara, 2003, s. 128-129. 113 Bryan Wilson, Dini Mezhepler Sosyolojik Bir Araştırma, Çev. A. İhsan Yitik- A. Bülent Ünal, İstanbul, 2004, s. 31. 114 Ü. Günay, Din Sosyolojisi, s. 283; A. Vehbi Ecer, İslam Mezhepler Tarihine Giriş, Kayseri, 1980, s. 3. 51 115 bölük” anlamlarıdır. söyler. İbn Nedim de Fihrist’inde Şia’nın taraftar manasına geldiğini 116 Şianın ıstılah anlamı ise şöyledir: “Şia, Ali b. Ebi Talip’in, Hz. Peygamber’den sonra nas ve tayinle halife olduğuna inanan, imametin kıyamete kadar O’nun Fatıma’dan olan soyundan devam edeceğini ileri süren toplulukların 117 müşterek adıdır” Şia ile ilgili bir başka tanımlama ise şöyledir: “Şia, Peygamber’den hemen sonra Hz. İmam Ali’nin imamet ve hilafetine inanıp o hazret ve ondan sonraki Ehl-i Beyt imamlarına tabi olanlara verilen isimdir.”. 118 Şehristani “Sadece Hz. Ali’nin izinden giden; onun imamet ve hilafetini nas 119 ve vasiyet üzere kabul eden kimselere Şia denir” derken, İbn Hazm da “ Ali’nin Allah’ın Resulü’nden sonra halkın en üstünü ve imamete daha layık olduğunu ve 120 imametin onun evlatlarında devam edeceğini kabul eden birine Şia” demektedir. Ebul-Hasan Eş’ari de “Ali’ye uydukları ve onu peygamberin diğer yakınlarına tercih 121 ettikleri için bu insanlara Şia denmiştir” şeklinde bir tanım yapmaktadır. Nevbahti’ye göre Şia, Peygamber zamanında Ali’nin taraftarı olarak bilinen, ondan sonra da, onun imametini öne süren kimselerin oluşturduğu fırkanın adı olduğu gibi, Selman-i Farisi, Ebuzer Gıffari, Mikdad b. Esved, ve Ammar b. Yasir 115 İbn Manzur, Lisanu’l Arap, C. VIII., Beyrut, 1374, s. 188. İbn Nedim, el-Fihrist, Beyrut, 1417, s. 217. 117 H. Onat, Emeviler Devri Şii Hareketleri ve Günümüz Şiiliği, Ankara, 1993, s. 15; E. Ruhi Fığlalı, “Şiiliğin Doğuşu ve Gelişmesi”, Milletlerarası Tarihte ve Günümüzde Şiilik Sempozyumu, İstanbul, 1993, s. 33. 118 Mehdi Aksu, İslam Tarihinde Gerçeğe Giden Yol, İstanbul, 2003,s. 85; A. Vehbi Ecer, Şia ve Doğuşu, Kayseri, 1984, s. 3; Muhammed Cevad Muğniyye, eş-Şia ve’t-Teşeyyü, Beyrut, trz., s. 16. 119 Şehristani, el Milel ve’n Nihal, C. I, Beyrut, 1413, s. 144. 120 İbn Hazm Ali b. Ahmet, , el-Fasl fi’l Milel ve’l-Ehva ve’n-Nihal, C. II, Mısır, 1321, s. 113; İbn Haldun, Mukadime, Haz. Süleyman Uludağ, C. I, İstanbul, 1988, s. 558. 121 Ebul-Hasan Eş’ari, Makalatu’l İslamiyyin, İstanbul, 1928, s. 5. 116 52 ilk olarak Şii diye isimlendirilen kişilerdir. 122 Buradan anlaşılmaktadır ki, Şii alimler Şia’nın başlangıç noktasını Peygamberin yaşadığı dönem olarak kabul etmektedirler. 123 Ayrı bir mezhep olarak teşekkül eden ve günümüze kadar birçok kollar halinde gelen Şiiliği şu şekilde de tarif etmek mümkündür. “Hz. Ali’nin nas ve vasiyet ile halife olduğunu, hilafetin ancak onun soyundan gelenlere aidiyetini kabul ile, bunun genel halk oyunun seçimine bağlı bir husus değil de dinin esasına ait bir 124 rükün olduğunu kabul eden kimselere Şii denir”. Şia’nın tanımı ve ortaya çıktığı zamanla ilgili olarak farklı görüşler öne sürülse de böyle tartışmalar bu çalışmanın konusunu ve amacını oluşturmadığı için bunlar üzerinde durulmayacaktır. Bizim üzerinde duracağımız şey, Şia’nın tek parça halinde kalmayıp çeşitli alt gruplara ayrılmasıyla ortaya çıkan yeni anlayışlardan birini oluşturan Caferilik, diğer bir adıyla İmamiye Mezhebidir. 3. 2. Caferi Mezhebi Bu araştırmanın asıl konusunu oluşturan Caferi mezhebi, Şii fırkalarından birini oluşturmaktadır. Bu mezhebin bir diğer adı da İmamiyye’dir. İmamiyye, Hz. Peygamber’in ölümünden sonra Hz. Ali, onun çocuklarını ve torunlarını hem Allah’ın emri hem de peygamberin tayini ve vasiyeti ile meşru imam olarak kabul 125 ederek on iki imama inanmayı iman esaslarından sayanların mezhebidir. 122 Bu Nevbahti, Fıraku’ş-Şia, Necef, 1355, s. 17. Allame Tabatabai, Tüm Boyutlarıyla İslamda Şia, Çev. Kadir Akaras-A. Kazımi, İstanbul, 1999, s. 35. 124 Yaşar Kutluay, Tarihte ve Günümüzde İslam Mezhepleri, Ankara, 1968, s. 103. 125 E. R. Fığlalı, Çağımızda İtikadi İslam Mezhepleri, İstanbul, 1990, s. 140. 123 53 mezhebin fıkhını ve akaidini hazırlayan kişi Cafer-i Sadık olduğu için Caferiyye de denilmektedir. 126 Ebu Zehra’ya göre de İmamiyye; imametin nass ve tayin yoluyla Hz. Hüseyin’den sonra Ali Zeyne’l-Abidin’e, ondan sonra Muhammed el-Bakır’a ondan sonra Cafer-i Sadık’a, ondan sonra Musa Kazım’a ondan sonra Ali er-Rıda’ya, ondan sonra Hasan el-Askeri’ye, ondan sonra on ikinci imam olan Askeri’nin oğlu 127 olan Muhammed’e ait olduğunu kabul eden fırkadır. Ülkemizde yaşayan Caferiler ise kendilerini şu şekilde tanımlamaktadırlar: “Caferilik, Hz. İmam Cafer Sadık (a.s)'ın mezhebine mensup olmak demek olup, Hz. Resulullah (s.a.a)'dan sonra İslam camiasının önderliğinin ilki Hz. Ali olan on iki imama ait olduğuna inanan Ehl-i Beyt mektebinin ortak ismidir. Bu mektebe aynı zamanda İsnaaşeriyye, İmamiyye, Şiilik ve Alevilik de denmektedir. Ancak bu mektep, Türkiyemizde daha çok Alevilik ve Şiilik isimleriyle tanınırken İran, Irak, Azerbaycan, Lübnan, Bahreyn, Suriye, Afganistan, Arabistan, Pakistan, Bangladeş ve Hindistan gibi aynı inancı paylaşan Ehl-i Beyt dostlarının yoğun olduğu ülkelerde Şiilik ve Caferilik isimleriyle meşhur olmuştur. Burada şunu da vurgulamalıyız ki, bu mektebe Caferi mezhebi denilirken, onun da İslam camiası içerisinde ortaya çıkan Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli, Zahiri, Sevri ve diğer İslami mezhepler türünden bir mezhep olduğu anlaşılmamalıdır. Çünkü mezhep, belli bir ilmi kariyer ve şartları haiz olarak içtihat derecesine ulaşan bir alimin, İslam dini üzerinde ortaya koyduğu yorum ve fetvalar mecmuasına denir. Oysa bu mektep, kendisini müntesip kıldığı İmam Cafer Sadık ve diğer imamları 126 Neşet Çağatay, İslam Tarihi, Ankara, 1993, s. 431; Hayreddin Karaman, “Caferiyye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. VII, İstanbul, 1993, s. 4. 127 Muhammed Ebu Zehra, İslam’da Siyasi ve İtikadi İslam Mezhepleri Tarihi, Çev. H. Karakaya-K. Aytekin, İstanbul, 1983, s. 59. 54 müçtehit olarak kabul etmez. Aksine, imamların Allah Teala'nın emri ve Hz. Resulullah'ın açıklaması ile tayin edilen birer ilahi hüccet olduklarına inanır. Dolayısıyla da İmam Cafer Sadık da dahil olmak üzere, on iki imamın din konusunda yaptıkları açıklamaların, onların kendi içtihatları sonucu vardıkları şahsi fetva ve yorumları değil de, bizzat Allah Teala'nın Resul-ü Ekrem'e indirdiği dini öğretinin özü olduğuna inanır. Aslında bu mektebe mezhep ismini veren de bu mektebin kendi mensupları değildir. İslam camiasında herhangi bir müçtehidin fetvalarına uyan diğer İslami fırkalar bu mektebe mezhep ismini yakıştırmışlardır. Onlar, kendi yöntemlerine mezhep ismini verdikleri gibi, bu mektebin öğretilerinin daha çok Hz. İmam Cafer Sadık (a.s)'tan geldiğini ve diğer imamların böyle bir şansı yakalayamadıklarını görünce, Hz. İmam Cafer Sadık (a.s)'ın da kendilerinin müntesip olduğu müçtehitlerden biri gibi sıradan bir müçtehit olduğuna inandıklarından, kendi mezheplerine kıyasla bu mektebe de Caferi mezhebi ismini koymuşlardır. Oysa bu 128 mektep, kendisini bir mezhep olarak nitelendirmemektedir.” 3.3. Caferiliğin İnanç Esasları Şii alimler inanç esaslarını şu beş temel nokta üzerinde toplamaktadırlar: 1Tevhid, 2- Adalet, 3- Nübüvvet, 4- İmamet, 5- Mead. 3.3.1. Tevhid Allah’ın varlığı ve birliği tüm İslam alimlerinin üzerinde en çok durdukları bir konu olmuştur. Dolayısıyla da Şia alimleri de tevhide büyük önem vermişlerdir. 128 http://www.aalulbayt.org/html/tur., ( 12 / 05 / 2004 Tarihi itibariyle) 55 Allah’ın varlığını ispat konusunda kullanılan deliller ve izlenilen metotlarda Şia 129 alimleri ile diğer alimler arasında bir fark bulunmamaktadır. M. Şirazi tevhidle ilgili olarak şu bilgileri vermektedir: Tevhidin çeşitli dalları vardır: Bunlar, zatta tevhid, sıfatta tevhid, fiil ve eylemlerde tevhid ve ibadette tevhiddir. Zatta tevhid: O’nun zatı ve benliğinin tek olması, eşi ve benzerinin olmamasıdır. Sıfatta tevhid: İlim, kudret, ezeliyet ve ebediyet sıfatlarının tamamı onun zatında bir aradadır ve bunlar O’nun eşiz zatıyla tamamen aynı ve birdir. Fiil ve eylemlerde tevhid: Yani kainatta ortaya çıkan her şey, bütün hal harekat, davranış ve oluşumlar hep Allah’ın irade ve takdirinden kaynaklanmaktadır. İbadette tevhid: İbadet sadece Allah’a mahsustur. O’nun mukaddes zatından başka mabut yoktur. 130 3.3.2 Adalet: Caferilere göre Allah, kimsenin hakkını zayi etmez, bir kimsenin hakkını diğerine vermediği gibi, kulları arasında ayırım da yapmaz. O, tam manasıyla adildir. O, iyi amele ceza vermez, kötü işi de teşvik etmez. Hiç kimseyi başkasının günahıyla 131 hesaba çekmez. Adalet ilahi kemal sıfatlardandır. O adildir, zalim değildir, hükümlerinde zulmedici, fiillerinde kulları zorlayıcı değildir. İtaat edenlere sevap verir ve cennete koyar, asi olanları da cezalandırır. Kullarının gücünün yetmediği şeyi onlara yüklemez ve hak ettiklerinden fazla ceza vermez, haseni terk etmez, kabihi asla 129 Avni İlhan, “Şiada Usulü’d-din”, Milletlerarası Tarihte ve Günümüzde Şiilik Sempozyumu, s. 409. Nasır Mekarim Şirazi, İnançlarımız, Çev. İsmail Bendiderya, İstanbul, 1997, s. 20-22; Abdülbaki Gölpınarlı, Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiilik, İstanbul, 1979, s. 235-239. 131 N. Mekarim Şirazi, Ehl-i Beyt Mektebi’nde Temel İnançlar, Çorum, 1993, s. 75. 130 56 yapmaz. Çünkü iyiyi yapmak ona zor gelmediği gibi kötüyü yapmaya da muhtaç 132 değildir. Allah hakimdir, fiilleri en kamil nizama göre hikmete uygundur. Allah insanları iyiyi olduğu kadar kötüyü de yapabilecek bir güçte yaratmıştır. O, kullarının ne yapacaklarını önceden bildiği halde onlara tam bir irade hürriyeti vermiştir. Herhangi bir zorlama yoktur. Bununla birlikte, Caferilikte kaza ve kader konuları üzerinde tartışma yasaklanmış, bunlar Allah’ın bir sırrı olarak 133 kabul edilmiştir. Çünkü Hz. Ali, kendisine kader hakkında soru soran birine şu cevabı vermiştir: “O, derin bir denizdir; sakın içine dalma”. Sonra adam O’na kader hakkında ikinci defa sormuş ve O da demiştir ki: “O, karanlık bir yoldur; sakın içine girme”. Sonra adam üçüncü defa sormuş O da: “O, Allah’ın bir sırrıdır; sakın 134 hakkında konuşma”. demiştir. 3.3.3. Nübüvvet: Caferiler, nübüvveti, Allah’ın insanlar arasından seçtiği bazı kullarını, Cebrail aracılığıyla gönderdiği vahiyleri insanlara tebliğ etmekle görevlendirmek şeklinde tanımlamakla teorik olarak ve genel çerçevede diğer İslam mezhepleriyle aynı kanaati paylaşmakla beraber peygamber göndermeyi Allah hakkında vacip görmek 135 suretiyle Mutezile’ye uymuştur. Onlara göre peygamber, hiçbir beşer etkisi olmadan Allah’tan haber veren insandır. Peygamber, ismet, fetanet, sıdk, emanet, ilim sahibi ve zamanının en üstün 136 insanı olmalıdır. 132 Peygamberlerin masum olmaları gerekir. Çünkü, peygamber Halife Keskin, Kendi Kaynakları Işığında Şia İnanç Esasları, İstanbul, 2000, s. 100. E. Ruhi Fığlalı, İmamiyye Şiası, İstanbul, 1984, s. 218. 134 Şeyh Saduk, Şii İmamiyyenin İnanç Esasları, Çev. E. Ruhi Fığlalı, Ankara, 1978, s. 33-34. 135 Y. Şevki Yavuz, “İmamiyye’nin Usulüd-dine İlişkin Görüşleri”, Milletlerarası Tarihte ve Günümüzde Şiilik Sempozyumu, s. 669. 136 M. Rıza Muzaffer, Akaidül İmamiyye, Beyrut, 1417, s. 77; M. S. Sarıkaya, a. g. e., s. 186. 133 57 vahiy almasında, onu korumasında ve insanlara iletmesinde hata ve günahtan korunmuş olmalıdır. Bunlar tekvini hidayetin üç rüknünü oluşturur. Bu rükünlerde hata yapmak, tekvin kanununda hata yapmak anlamına gelir ki, bu konuda hata 137 olması imkansızdır. Şeyh Ebü Cafer’e göre, nebiler, resüller ve hüccetler (imamlar) meleklerden daha üstündürler. Melekler ise, ruhani varlıklardır ve masumdurlar. Kendilerine emrettiği hiçbir şeyde Allah’a karşı gelemezler ve emredilenleri yerine getirirler. Yemezler, içmezler, acı duymazlar, eksiklik hissetmezler, ihtiyarlamaz ve dermansız kalmazlar. Yiyecekleri ve içecekleri Allah’ı tesbih ve takdistir. Hayatlarında tat aldıkları şey de çeşitli ilimlerden gelir. Yüce Allah, onları dilediği gibi, kudreti ile nurlar ve ruhlar şeklinde yaratmıştır. Onların arasındaki her sınıf, yaratılmışlardan bir cinsi korumaktadır. 138 Nübüvvet konusuyla ilgili olarak üzerinde durulması gereken konulardan biri de Kur’an’ın değiştirilip değiştirilmediği meselesidir. Erken devir Caferi kaynaklarında Müslümanların elinde dolaşan Kur’an’ın ashap tarafından tahrif edildiği ve içinde imametin, Ali ile onun çocuklarına tahsis edildiğini bildiren 139 kısımların çıkartıldığı iddialarına açıkça yer verilmiştir. Ancak Küleyni’nin “Kur’an Hz. Muhammed’e on yedi bin ayet olarak indirildiği halde elimizde sadece 6263 ayet vardır, diğerleri de Hz. Ali’nin cemettiği şekilde Ehl-i Beyt’in yanında saklıdır” şeklindeki iddialarına Şeyh Saduk ve çağdaş mutedil Şii alimler 137 A. Tabatabai, a. g. e., s. 162; Allame Askeri, Kitap ve Sünnet Işığında Nebi ve Peygamberlerin “Günah İşlemez”liği –İsmeti-, Çev. İsmail Bendiderya, İstanbul, 2004, s. 32-33; Murteza Mutahhari, Vahy ve Nübüvvet, Çev. Ünal Çetinkaya, Ankara, 1990, s. 22-23. 138 Şeyh Saduk, a. g. e., s. 104-106. 139 Y. Şevki Yavuz, a. g. m., s. 669. 58 140 katılmamaktadırlar. Hatta Ş. Saduk, “Bizim Kur’an’ın mevcut halinden fazla 141 olduğunu söylediğimizi ileri süren bir yalancıdır” demektedir. Rıza Muzaffar de bu konuda şunları söylemektedir:”Kur’an-ı Kerim ile ilgili inancımız Kur’an’ın Nebi’nin dilinde, Allah tarafından indirilmiş ilahi vahiy olduğuna inanırız. Onda her şey açıklanmıştır. O, insanların belagatta ve fesahatta aciz kaldığı Allah’ın kalıcı mucizesidir. O, gerçekleri ve yüksek bilgileri kaplar. Onun yerine başka bir şey getirmek, onu değiştirmek ve bozmak imkansızdır. Ellerimiz arasında okuduğumuz bu kitap, Nebi’ye indirilen Kur’an’ın kendisidir. Kim bundan başkasını iddia ederse o, şaşırmıştır veya yanılmıştır veya 142 karıştırmaktadır. Onların hepsi de doğru yolun dışındadır”. 3.3.4. İmamet: Şia’nın inanç ve düşünce sisteminin temel taşını oluşturan imamet, Caferi inanç esaslarından dördüncüsüdür. Bu kavram genel anlamıyla Şia’yı, özelde de Caferileri diğer fırkalardan ayıran en temel inançtır. Bu anlayış, İslam tarihindeki en 143 büyük, en köklü ve en derin ihtilaf kaynağını oluşturmaktadır. Çünkü Şii anlayışın merkezinde Hz. Ali’nin Peygamber tarafından imam olarak tayin edilmiş olduğu fikri yatmaktadır. Aslında Şiiliği diğer mezheplerden ayıran en belirgin özellik de, temelde Ali’nin nass ve tayinle imam olduğu fikrinin etrafında şekillenen imamet 140 A. İlhan, a. g. m., s. 415. Şeyh Saduk, a. g. e., s. 99. 142 M. R. Muzaffer, a. g. e., s. 81; bkz. M. Ebü Zehra, İmam Cafer Sadık, İstanbul, 1992, s. 288-290. 143 İlyas Üzüm, İnanç Esasları Açısından Türkiye’de Ca’ferilik, (Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul, 1993, s. 198; M. Mescid-i Camii, Ehl-i Sünnet ve Şia’da Siyasi Düşüncenin Temelleri, çev. Malik Eşter, İstanbul, 1995, s. 172-173. 141 59 meselesinin inanç esası olarak kabul edilmesidir. Şiilik denildiğinde de ilk akla gelen 144 İmamet nazariyesi olmaktadır. Caferilere göre iman, imamete inanmakla tamamlanmaktadır. Onlara göre, her asırda peygamberin görevleri ile donatılmış, insanların dünyada ve ahirette kurtuluşlarına ve mutluluklarına kefil olmuş, hidayet ve irşatlarını uhdesine almış bir 145 imamın bulunması gerekmektedir. Bu da nass ve tayin yoluyla olmaktadır. Caferilerin imamlar hakkındaki görüşleri şu şekildedir: “İmamlar bizim gibi insanlardır. Biz nasıl sorumlu isek onlar da sorumludurlar. Sadece onlar şerefli kullardır. Allah onlara özel olarak kereminden bahşetmiş ve onlara dostluğunu vermiştir. Çünkü onlar, insanoğlunda bulunan ilim, takva, şecaat, kerem, iffet ve bütün faziletli ahlak ve övülen sıfatlarda en üstün derecede idiler, bu hususta onlara hiçbir insan yaklaşamaz. Bu sıfatlardan ötürü, Hz. Peygamberden sonra insanlara ait olan hikmet ve hükümlerde, dine ait açıklama ve kanun koymada, kanunlarla ilgili açıklama ve yorumlarda kaynak, yol gösterici ve imam olmaya hak 146 kazanmışlardır. Cafer Sadık’a atfedilen bir rivayete göre, imamlar peygamber değillerdir, ancak onun durumundadırlar. Peygamber’e helal olan kadın onlara helal olmaz. Bunun dışında Resülullah’ın menzilesindedirler. Onlar sahip oldukları bilgi açısından da en üstün kimselerdir. Çünkü onların bilgilerinin bir sınırı yoktur. Onlar bilmek istedikleri şeyi diledikleri zaman bilebilme gücüne sahiptirler. Bilmek istedikleri şeyi Allah onlara bildirir. Yine Cafer Sadık’a atfedilen bir rivayete göre, 144 H. Onat, “Şiiliğin Doğuşu Meselesi”, AÜİFD, C. XXXVI, Ankara, 1997, s. 82; Ali Şeraiti, Ümmet ve İmamet, Ankara, 1997, s. 7. 145 H. Onat, “Yirminci Asırda Şiilik ve İran İslam Devrimi”, Tarihte ve Günümüzde Şiilik Sempozyumu, s. 126; Hüseyin Ali el-Muntazeri, Velayet-i Fakih, Çev. Şeyho Duman, Ankara, 1991, s. 174. 146 Hüseyin Atay, Ehl-i Sünnet ve Şia, Ankara, 1983, s. 108-109. 60 imamlardan birisi başına ne geleceğini ve ne olacağını bilmezse o, Allah’ın kulları 147 üzerine hücceti olarak kabul edilmemektedir. Şeyh Saduk’a göre, “İmamlar Allah’ın kendilerine itaat edilmesini emrettiği Ulü’l-Emr olan kişilerdir. Onlar Allah’ın kapılarıdır ve O’na giden yolda Allah’a işaret eden delillerdir. Onlar O’nun ilminin hazinesi, vahyin açıklayıcıları ve tevhidinin rükünleridir. Onlar hata ve yanlışlardan korunmuşlardır. Onlar, Allah’ın kendilerinden kirleri giderdiği ve tertemiz temizlediği kimselerdir. Onların mucizeleri ve delilleri vardır. Yıldızların gök halkının emniyeti oluşları gibi onlar da yeryüzü insanlarının emniyetidirler. Onlar bu ümmet içinde Nuh’un gemisine benzetilebilirler. Ona binen kurtulur ve bağışlanma kapısına ulaşır. Onlar, Allah’ın 148 kerim kullarıdırlar”. Buradaki Nuh’un gemisi benzetmesi Hz. Peygamber’in Ehl-i Beyt’i Nuh’un gemisine benzettiği hadisten kaynaklanmaktadır. Bu benzetme kurtuluş vesilesi olarak kabul edilen bir simge durumundadır. 149 Caferilere göre, peygamberliğin Allah tarafından insanlığa bir lütuf olduğuna inanıldığı gibi, her asırda yol gösteren ve insanları hidayete erdirme konusunda nebiye hilafet eden bir imama da inanılması gerekir. Çünkü imamet peygamberliğin devamıdır. 150 Bunun delili de resullerin gönderilmesidir. Peygamberden sonra imamın tayin edilmesi gerekir. Bu tayin işi de insanların seçimi ve tercihine bağlı 147 Muhammed b. Yakup Kuleyni, el-Kafi fi’l İslam, C. II, Tahran, 1348, s. 36-37. Şeyh Saduk, a. g. e., s. 109-110; Hüseyin Şerefuddin, el- Muracaat, Haz. Bahri Akyol, Basım yeri yok, 1998, s. 35; Ali Avcu, İmamiye Şiası’nda İmamet Anlayışının Doğuşu, (Basılmamış Yüksek Lisans tezi), Samsun, 2002, s. 15. 149 Hüseyin Kahraman, “Şia’da Ehl-i Beyt ve ‘Nuh’un Gemisi’ Benzetmesi”, Marife, S. 3, Kış 2004, Konya, 2005, s. 177; Ebulfazl Seven, “Kurtuluş Gemisi”, Kıble, S. 3, Bahar 2002, İstanbul, 2002, s. 60-67. 150 S. Ali Hüseyni, İmam Cafer Sadık ve Fikri Akımlar, Çev. Hazma Aydın, İstanbul, 2001, s. 18. 148 61 değildir. Tayin ancak, Allah tarafından nass ile olduğu gibi, peygamberin diliyle 151 veya bir imamdan önceki imamın diliyle yani insanlara bildirmesiyle olur. Bu anlayışa göre, her peygamber ölüm zamanı yaklaştığında kendisi için bir vasi tayin etmiştir. İslam peygamberi de on iki zatı vasi tayin etmiştir. Bu on iki vasiden on biri vefat etmiş olup, sonuncusu halen hayattadır. İşte bu sonuncu vasinin, dünyanın zulümle doğduğu bir çağda Allah’ın izniyle zuhur edeceğine ve dünyayı 152 adaletle dolduracağına inanılmaktadır. Bu düşünceden hareketle Caferiler, peygamberin vefat etmeden önce kendisinden sonra kimin imam olacağını bildirdiğine inanırlar. Onlara göre, “Bugün size dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamamladım”. Maide: 5 / 3 ayetindeki “dinin kemali” ifadesi Ali b. Ebi Talib olarak algılanmıştır. Aynı sure içerisinde geçen 67. ayette de “Ey peygamber! Sana indirileni tebliğ et”. emriyle Peygamber, Ali’nin kendisinden sonra velayet makamına tayin olduğunu bildirmiştir. Hz. Ali’nin imameti ile ilgili olarak tüm Şii alimlerin kabul ettiği bir başka delil de “Gadir Hum” hadisesidir. Onlara göre Hz. Peygamber Maide suresinin 67. ayeti nazil olduğunda, Veda Haccından dönerken Cuffe yakınlarında Gadir Hum denilen yere gelince “Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır.; Allahım O’na dost olanlara dost, 153 düşman olanlara da düşman ol”. diyerek Hz. Ali’nin velayetini bildirmiştir. 151 M. R. Muzaffer, a. g. e., s. 87-88. M. Sabir-i Tebrizi, Caferi Mezhebine Göre Dinin Esasları, Çev. H. Perviz Hatemi, İstanbul, 1965, s. 6; Hüseyin Tacirinesep, Mehdilik ve İmam Mehdi, Çev. Davut Duman, Ankara, 2001, s. 125. 153 H. Onat, “Şii İmamet Nazariyesi”, AÜİFD, C. XXXII, Ankara, 1992, s. 97-98; Bahaüddin Varol, Ehl-i Beyt Gerçeği, İstanbul, trz, s. 115; M. Salih Sarı, İmamiye Şiası Kaynaklarına Göre İlk Üç Halife, (Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul, 2002, s. 33-34; Allame Emini, Gadir-i Hum, Çev. Seyyid Ali Hüseyni, İstanbul, 1998, s. 31-32; Ali Rıza Sabiri, 1001 Hadis Işığında İmam ali, İstanbul, 2004, s. 197-198; M. Bin İbrahim-i Numani, Hz. Mehdi Hakkında Hadisler, Çev. Cevad Gök, Kum, trsz, s. 51; Ensari Kirmani, İmam En Büyük Önder, Çev. İrfan Keser, Ankara, 1991, s. 64. 152 62 Caferi alimleri, imamın tayininin Allah üzerine aklen ve naklen vacip olduğuna inanırlar. Bunun delilleri de şunlardır: Birincisi, İmametin Allah tarafından bir lütuf olduğudur. Şüphesiz lütuf Allah üzerine vaciptir. Çünkü O, kulları için en iyisini yapar. İkincisi, şeriatı korumaktır. Resul’ün şeraitini bozmadan, değiştirmeden, eklemeden ve eksiltmeden korumak gereklidir. Çünkü Kur’an ayetleri toplanmıştır, muhakkak ki, hükümlerin çoğu, Kur’an’ın zahirinden bilinmez. Bunun için, müfessirlerin Kur’an’dan hükümleri çıkarmak için Allah tarafından var 154 edilmeleri vaciptir. Allah, unutmayan, yanılmayan, hata yapmayan, zulmetmeyen, günahlardan arınmış, kimseye muhtaç olmayan fakat kendisine muhtaç olunan bir 155 imam atamalıdır. Kur’an’da imamet delili kabul edilen ayetlerle ilgili olarak M. Ticani Semavi şunları söylemektedir: Allah-u Teala Bakara suresinin 124. ayetinde şöyle buyuruyor: "O zaman Rabbi, İbrahim'i bazı sözlerle sınadı. O, bunları yerine getirip tamamlayınca dedi ki: Ben seni insanlara imam (önder) edeceğim. İbrahim, soyumu da imam (önder) et dedi. Allah benim ahdime dedi, zalimler nail olamazlar”. Semavi’ye göre Allah-u Teala bu ayet-i kerimede imamet makamının, ilahi bir makam olduğunu ve onu kendi istediği kimselere verdiğini açıklamaktadır. Zira, bu ayet-i kerimede açıkça, İbrahim'in imametinin Allah tarafından verildiği ve bu makamın Allah'ın bir ahdi olduğu ve ilahi ahde layık olmayan zalimlerin bundan uzak kalacağı açıkça belirtilmiştir. 154 Donalt Donaltson, Akidetü’ş Şia, Mısır, trz, s. 305-36; Ahmet Akbulut, Sahabe devri Siyasi Hadiselerinin Kelami Problemlere Etkileri, İstanbul, 1992, s. 100; et-Tusi, “İmamet Risalesi”, Çev. Hasan Onat, AÜİFD, C. XXXV, Ankara, 1996, s. 183-184; Şirali Bayat, Caferi mezhebinde Namaz ve Oruç,İstanbul, 1996, s. 13. 155 Metin Bozan, İmamiyye’nin İmamet Nazariyesinin Teşekkül Süreci, (Basılmamış doktora tezi), Ankara, 2004, s. 100. 63 Yine Allah-u Teala Enbiya suresinin 73. ayetinde şöyle buyuruyor: "Onlara öyle rehberlik ettik ki emrimizle halkı doğru yola sevk ederler ve onlara hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekat vermeyi vahyettik ve onlar bize ibadet eden kişilerdi." Ve yine Secde suresinin 24. ayetinde de şöyle buyruluyor: "Sabrettikleri ve ayetlerimize kesinlikle inandıkları zaman, onların içinden, buyruğumuzla doğru yola ileten rehberler tayin etmiştik.” Kasas suresinin 5. ayetinde de şöyle buyuruluyor : "Ve bizse yeryüzünde zayıf bir hale getirilmesi istenenlere lütfetmeyi ve onları, halka rehber kılmayı ve yeryüzüne, onları miras bırakmayı dilemedeydik." Semavi bu ayetleri şöyle yorumlamaktadır: “Bazıları ayetlerde geçen imamet lafzından maksadın nübüvvet ve risalet olduğunu ileri sürmüştür. Oysa bu, hatadır ve imamet lafzından anlaşılan manaya ters düşmektedir. Zira, Resul aynı zamanda hem 156 nebi ve hem de imamdır, ama her imam, resul veya nebi değildir.” Caferilerin görüşüne göre peygamber, kendi vazifesini tam ve mükemmel şekilde yerine getirmiş, hiçbir şeyi eksik bırakmamıştır. Ancak dinin yorumlanmasında meydana gelen ihtilafların giderilebilmesi için, masum olarak 157 kabul edilen peygamberin vasisine yani imama ihtiyaç duyulmaktadır. Caferilere göre imam yeryüzünde Allah’ın nurudur, hak ve batılı bilmenin tek vasıtasıdır. İmam yaratılışı ve tasarrufları itibariyle diğer insanlardan üstündür. O 156 M. Ticani Semavi, Doğrularla birlikte, Kum, 2004, s. 60. A. Muhammed İmami Keşani, “Masum İmam’ın Gerekliliği”, Ehl-i Beyt Mesajı, S. 15, İstanbul, 1997, s. 238; Sa’duddin Mesud b. Ömer Taftazani, Şerhu’l-Akaid, Çev. Süleyman Uludağ, İstanbul, 1990, s. 70; Hanry Corbin, İslam Felsefesi Tarihi, Çev. Hüseyin Hatemi, İstanbul, 1994, s. 103; Kemal Kılıçoğlu, Ehl-i Beyt Yolu Alevi İlmihali, Amasya, 1998, s. 24. 157 64 hem kanun koyucu, hem de bu kanunu uygulayandır ve yaptığından sorumlu değildir. Hayır ve şer ona göre tayin edilir. Onun yaptığı her şey hayırdır. Nehyettiği de şerdir. Allah’a ve Resülüne inanmayan bir kafire iyi işlerinin faydası olmadığı 158 gibi, imama inanmayanların namaz, oruç, zekat ve haccı da bir işe yaramaz. Caferi inancına göre imamlar, zahiren ve batınen masum oldukları gibi, imam olmadan önce de imam olduktan sonra da masumdurlar. Bu konuda önemli din adamlarından Tusi şöyle demektedir: “Hikmet sahibi olan yüce Allah’ın, saygı ve tazimi gerektiren emaneti kendisine batınen lanet edilmesi ve kendisinden uzaklaşılması caiz olan kimselere vermesi asla yakışmaz. Zira bu bir cehalet ve gaflettir. Keza, imamın henüz imam olmadan önce masum olduğu, önceki davranışlarından anlaşılır. Çünkü, imamın söylediği sözler o konuda delil olan sözlerdir. İmamın imam olmadan önce de masum olması gerekir. Zira, böyle olmazlarsa onlardan uzak durulması gerekir. Nitekim peygamberler için de aynı şeyi 159 söyleriz. Yani onlar, henüz peygamber olmadan önce masumdurlar.” 3.3.5. Mead: Caferilerin inanç esaslarından birisi de meaddır. Dönülecek yer ve dönüş zamanı manasına gelen mead, öldükten sonra yeniden dirilmeye, kişinin inanç ve amellerinden dolayı hesaba çekileceğine, bunun sonucuna göre de azap veya mükafat 160 göreceğine inanmak demektir. 158 A. İlhan, Mehdilik, İzmir, 1976, s. 21; Muhammedi Reyşehri, İmamet ve Rehberiyet Felsefesi, Çev. Ünal Çetinkaya, Ankara, 1991, s. 29. 159 M. Ebü Zehra, İslamda Siyasi ve İtikadi Mezhepler Tarihi, s. 62; Mehmet Bulut, Ehl-i Sünnet ve Şia’da İsmet İnancı, (Basılmamış Doktora Tezi), İzmir, 1982, s. 12-13; Eyüp Koç, İmamiye’de İmamların Masumiyeti, (Basılmamış Yüksek Lisans tezi), İstanbul, 1998, s. 103; Ö. Niyazi Uysal, İmamiye Şiası’nda Masumiyet Anlayışının Doğuşu, (Basılmamış Yüksek Lisans tezi), Isparta, 1998, s. 38-39. 160 Seyyid Abdürrezzak el-Hasani, Ta’rifü’ş- Şia, Suriye, 1923, s. 25; İsmail Mutlu, Tarihte ve Günümüzde Caferilik, İstanbul, 1995, s. 177, Teoman Şahin, Alevilere Söylenen Yalanlar, Ankara, 65 Caferilere göre, meada inanmak, bütün ilahi dinlerin temelini oluşturmaktadır. Öyle ki, mead inancının dinden alınması, o dinin temelden çöküp yok olması demektir. Bütün ilahi dinler mebde (yaratıcı) ve mead (öldükten sonra tekrar dirilip kıyamet gününde yaptığının karşılığını bulmak) inancı üzerine kurulmuştur. Peygamber ve imamet inancı, aslında bu iki ilkeyi tebliğ edip gereğinin uygulanmasını sağlamak içindir. Bütün ilahi peygamberler, beşere onun ve varlık aleminin sonsuz ilim ve kudret sahibi olan bir yaratıcısı olduğu, insanın yalnızca bu birkaç günlük dünya hayatı için değil, ebedi bir yaşam olan ahiret hayatı için yaratıldığı, dünyanın ise sadece bu ebedi yaşam için azık toplama yeri olduğu ve kendilerinin ise, insana bu doğrultuda yardımcı olmak için gönderildikleri mesajını 161 vermişlerdir. Ahiret alemine inanmayı konu edinen meadla ilgili esaslarda Caferilerin görüşleri ile Ehl-i Sünnet, Mu’tezile ve Zeydiye’nin görüşleri arasında önemli bir farklılık bulunmamaktadır. Ancak, kabirde ölmüş olanlara melekler tarafından sorulacak sorulara “imamın kimdir?” ilavesi, sadece kendi imamlarını tanıyanların sırat köprüsünü geçebileceklerine inanmaları ve kıyametteki hesap işinin imamlara 162 havale edildiğine inanılması gibi farklı görüşler de benimsenmiştir. 3. 4. İnançla İlgili Diğer Konular Dinin usulüyle ilgili olmamakla birlikte Caferileri diğer mezheplerden ayırt eden bazı konular bulunmaktadır. Bunlar, rec’at, beda ve takiyyedir. 1995, s. 55; Ercan Dağdeviren, Ankara İli Keçiören İlçesinde Yaşayan Caferilerde Dini Hayat ve İlçenin Günümüz Dini Yapısı, Elazığ, 1998, s. 11. 161 www.caferilik.com., (12 / 15 2004 Tarihi itibariyle); A. Sabri Hamedani, İslamda Caferi Mezhebi ve İmam Cafer Sadık Buyrukları, Ankara, 1983, s. 72-73. 162 Y.Ş. Yavuz. a. g. m., s. 682. 66 3.4.1. Rec’at Lügatta dönüş, dönmek anlamlarına gelen rec’at ıstılaha göre bazı halis mü’minlerin ve bazı münafık, facir ve zalimlerin kıyametten önce bu dünyaya geri dönmelerine denir. Bu inanca göre, ilahi adalet hükümetinin yeryüzünün tamamına hakim olmasını arzu eden halis mü’minler, bu isteklerine ulaşmak için Allah’ın kudreti ile imam Mehdi’nin zuhurundan sonra bu dünyaya dönecek ve arzularını göreceklerdir. Yine dünyada hakkın önünü alıp onu yok etmek için yek vücut olan bazı facir ve zalim münafıklar bu dünyaya geri dönecek ve yaptıklarının cezasını 163 halis mü’minler tarafından göreceklerdir. Caferi alimler Kur’an-ı Kerim’de rec’at inancına “Onlar: Rabbimiz, bizi iki defa öldürdün iki defa dirilttin. Biz de günahlarımızı itiraf ettik. Bir daha (Bu ateşten) çıkmaya yol var mıdır, derler.” Mü’min 40/11. ayetini delil kabul ederek, ayette geçen iki defa ölmek ve ikinci defa dirilmek ifadelerinin rec’ate delalet ettiğini ileri sürmektedirler. 164 Rec’at inancının bir başka delilinin de Kur’an’da geçen Ashab-ı Kehf kıssası olduğunu söyleyen Ebü Cafer, bunu geçmiş milletlerin yaşadığını dolayısıyla bu 165 ümmetin de başına geleceğini iddia etmektedir. Rec’atla ilgili rivayetlerde dünyaya gelecek ilk kişinin Hz. Hüseyin olacağı, hem Peygamberin, hem de Hz. Ali’nin dünyaya döneceği anlatılmaktadır. Mehdi ortaya çıktığı zaman da her mü’minin mezarına gelerek “Ey falanca kişi, sahibin ortaya çıktı, istersen kalk ona katıl, istersen Rabbinin nimetleriyle baş başa kal.” 163 (Yazarı yok), Ric’at, Çev. Cafer Bendiderya, İmam Ali Müessesesi, Kum, 2001, s. 22-23; M. Aksu, a. g. e., s. 391. 164 İ. Üzüm, a. g. e., s. 280. 165 Şeyh Saduk, a. g. e., s. 66. 67 denileceği ifade edilmektedir. Hz. Ali ile birlikte Muaviye ve adamlarının da dünyaya döneceği, Ali’nin Muaviye ve adamlarından intikam alacağından 166 bahsedilmektedir. Rec’atla ilgili inanışlar bütün alimler tarafından kabul görmemiş, hatta şiddetle eleştirilmiştir. Bunların başında Şii alim Musa Musavi gelmektedir. Musavi, bu anlayışa katılmadığını ve konuyla ilgili rivayetleri de uydurma bulduğunu ifade etmektedir. Bu anlayışı Pitagor’un ortaya attığı tenasüh fikrine benzetmekte ve 167 İslam’la bir alakasının olmadığını söylemektedir. Ancak Rıza Hüseyinneseb bu iddiayı reddetmekte ve konuyla ilgili olarak şunları söylemektedir: “Şia inanışındaki rec’at meselesinin tenasüh inancıyla hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü tenasüh görüşü kıyameti inkara dayalı, evrenin sürekli bir dönüşüm halinde olduğunu savunan ve her dönemin bir önceki dönemin tekrarı olduğuna inanan bir görüştür. Bu görüşe göre her insanın ruhu ölümden sonra yeniden dünyaya geri döner ve başka bir bedene intikal eder. Oysa rec’ate inananlar, İslam’daki kıyamet ve ahiret inancına iman etmekte ve bir bedenden ayrılmış bir 168 ruhun başka bir bedene intikalinin muhal olduğuna inanmaktadırlar.” Rec’at inancının günümüz Caferilerinin inanç hayatlarında çok belirleyici bir unsur olduğunu söylemek pek mümkün görünmemektedir. Çünkü, örneklem alanımıza uyguladığımız ölçeğimizdeki “Rec’ate inanmak Caferi inancının esas unsurlarından biridir.” ifadesine, araştırmaya katılanların hemen hemen hepsi bu konuda bilgilerinin olmadığını anket formlarının kenarlarına not etmişlerdir. 166 İ. Mutlu, a. g. e., s. 450. Musa Musavi, Şia ve Şiilik Mücadelesi, Çev. Tahir Hoca, İstanbul, 1995, s. 162. 168 Rıza Hüseyinneseb, Cevaplıyoruz, Çev. Muhammed Mücahidi, İstanbul, 2004, s. 130-131. 167 68 Görüşlerine başvurduğumuz ahundlar da bu konuların çok derin olduğunu ve halkın bunları anlayamayacağına inandıkları için üzerinde durmadıklarını ifade etmişlerdir. 3.4.2. Beda Beda kavramı, insanın bir şeyde, bir işte gerçek olmayan bir görüşe sahip olması, kendi görüş ve kararına göre o işi işlemeye kalkıştıktan sonra da görüşünde 169 yanıldığını, gerçeğin başka türlü olduğunu anlaması, o işi yapmaktan vazgeçmesi anlamına gelmektedir. Lügat manası zuhur olan beda, insanın bir şey hakkında başta ilim ve zan yok iken sahip olduğu görüşünün bunları elde ettikten sonra değişmesi, bir karardan başka bir karara geçmesidir. Bu anlamda Allah hakkında söylenmesi caiz değildir. Bu kavram Allah’a nispet edildiği zaman bundan murat beklenmeyen bir durumun 170 ortaya çıkması ya da meydana gelmesidir. Burada söz konusu olan şey Allah’ın fikir değiştirmesi değildir. Cafer Sadık “Allah bir şeyi yaptıktan sonra ondan pişmanlık duyar iddiasında bulunan biri bizim görüşümüze göre Allah’ın inkarcısıdır” demektedir. Beda anlayışı Caferilerde Cafer Sadık’ın oğlu İsmail’in ölümüyle ortaya çıkmıştır. Anlatıldığına göre, Cafer Sadık önce oğlu İsmail’in imametinden söz etmiştir. Ancak onun daha kendi sağlığında ölmesi üzerine “Allah oğlum hakkında izhar ettiğini hiçbir şeyde izhar etmemiştir.”demesi, beda inanışının aslını teşkil etmiştir. 171 Beda da tıpkı rec’a konusu gibi günümüz Türkiye’si Caferileri tarafından genel olarak çok iyi bilinen bir konu olarak değerlendirilememektedir. Çünkü yine 169 M. R., Muzaffer, a. g. e., s. 67. Mehmet Atalan, Şiiliğin Farklılaşma Sürecinde Ca’fer es-Sadık’ın Yeri, (Basılmamış doktora tezi), Ankara, 2004, s. 89. 171 E. R. Fığlalı, İmamiyye Şiası, s. 223. 170 69 örneklem alanımızda araştırmaya katılanların büyük bir çoğunluğu “Beda kullar içindir, Allah için düşünülemez.” ifadesine bu kelimenin anlamını bilmediklerini not etmişlerdir. 3.4.3. Takıyye Takıyye açık veya muhtemel bir tehlikeden korunmak maksadıyla inancın 172 saklanması ve gizlenmesidir. İmam Muhammed Bakır konuyla ilgili olarak “Takıyyeden daha değerli bir şey yoktur. Takıyye mü’minin cennetidir. Sizi yönetenler adaletsiz ve zalimlerse, onlarla göstermelik olarak kaynaşın, iyi geçiniyor 173 gibi görünün.” dediği nakledilir. Caferilere göre, imam ortaya çıkıncaya kadar takıyye vaciptir, ondan vazgeçmek caiz değildir. Takıyyeyi imamın çıkışından önce terk eden kişi Allah’ın dininden ve Caferiyye mezhebinden çıkmış, Allah’a, O’nun resulüne, imamlara muhalefet etmiş olur. Hucurat suresindeki “Doğrusu Allah katında en üstün olanınız en çok sakınanınızdır.” Ayetini Cafer Sadık “En çok sakınanınız takıyye ile amel 174 edeninizdir.” şeklinde açıklamıştır. Takıyye inancına temel teşkil eden ayetlerden diri de Al-i İmran suresi 27’ deki “Mü’minler, inananları bırakıp kafirleri dost edinmesinler. Kim böyle yaparsa, Allah ile dostluğu kalmaz. Ancak onlardan korunmanız başka, onların şerlerinden korunmak için dost gözükebilirsiniz…” ayetidir. Çağdaş Şii alimlerinden Ali Şeriati takıyyeyi ikiye ayırmaktadır. Bunlardan birincisi, vahdet takıyyesi, ikincisi de savaşım takıyyesidir. Vahdet takıyyesi: İhtilaflı 172 Nevbahti, a. g. e., s. 65.; Seyyid Muhsin Emin, A’yanu’ş-Şia, C. I, Beyrut, trz, s. 119; A. İlhan, “Takıyye, Doğuşu ve Gelişmesi”, DEÜİFD, C. II, İzmir, 1985, s. 159. 173 Kuleyni, a. g. e., (Babu’t-Takıyye), C. II, s. 220. 174 Şeyh Saduk, a. g. e., s. 128. 70 ve iç ayrılığa neden olacak olan konuların gündeme getirilmesinden kaçınmak, aynı safta olanların karşıt görüşlerine katlanmak, toplumun iç birliğinin korunması ve düşman karşısında birlik oluşturulabilmesi için yapılan takıyyedir. Savaşım takıyyesi 175 ise; imanın korunması için gizli mücadelenin özel şartlarına uymaktır. Rıza Muzaffer takıyyenin her hususta ve her konuda vacip olmadığını hatta savaş gibi özel durumlarda takıyyeyi terk etmenin vacip olduğunu söyleyerek onun gerekli ve gereksiz yerlerinin olduğunun altını çizmektedir. 176 Takıyye inancı da Türkiye’deki Caferilerin fazla bilgili olmadıkları konular arasında yer almaktadır. Örneklem alanımızda uyguladığımız ölçeğimizdeki “Takıyye vaciptir.” ifadesine yukarıdaki iki konuda olduğu gibi bilgilerinin olmadığı notunu düşmüşlerdir. 3.5. Caferilerde İbadet 3.5.1. Namaz Namaz konusuna geçmeden önce Caferilerin vaktin ilanı olan ezanın okunmasında ve namaz için gerekli olan abdest konularında mevcut olan birtakım farklılıkların üzerinde durulması gerekir. Caferilerde ezan şöyle okunmaktadır: Dört defa “Allahu ekber” İki defa “Eşhedü en lâ ilâhe illallâh” İki defa “Eşhedü enne Muhammeden resulullâh” İki defa “Eşhedü enne Aliyyen veliyyullâh” İki defa “Hayye ales-salâh” 175 176 A. Şeraiti, Ali Şiası Safevi Şiası, Çev. Feyzullah Artinli, İstanbul, 1990, s. 218-219. M. R, Muzaffer, a. g. e., s. 107. 71 İki defa “Hayye ale’l felâh” İki defa “Hayye alâ hayr’il amel” İki defa “Allahü ekber” İki defa “Lâ ilâhe illallâh” Caferi camilerinde ezanlar canlı olarak da okunmakla birlikte genellikle banttan okutulmaktadır. Bu bantlar ya İran’dan temin edilmekte ya da ahundlar tarafından doldurulmaktadır. Caferiler bu durumun fıkıhları açısından bir mahzuru olmadığını, alimlerinin buna izin verdiğini söylemektedirler. Görüşmelerimiz sırasında “Ezanı niçin banttan okutuyorsunuz?” sorusuna ezan okuyacak güzel sesli insanların her zaman denk gelmediğini, banttan okutularak bu meselenin çözümlendiğini söylemişlerdir. Zaten Caferilerin ezan, ikamet ve benzeri görevleri yerine getirecek müezzin benzeri yetişmiş elemanları bulunmadığından bu görevleri halktan insanlar yerine getirmektedirler. İkamet de “Hayye alâ hayr’il amel” den sonra iki defa “Kad kameti’s salâh”, bir defa “Lâ ilâhe illallâh” denilerek tamamlanır. Caferilerde abdest konusunda ayırt edici bir farklılık olarak ayakların meshedilmesi görülmektedir. Çünkü bu grup ayaklarını yıkamamakta sadece meshetmekle yetinmektedirler. Buna Kur’an’da Maide 6’daki “Ey iman edenler, namaza kalktığınız zaman yüzünüzü ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayınız, başınıza meshediniz ve topuklara kadar ayaklarınıza da” ayetini delil göstermektedirler. Çalışma evrenimizi oluşturan Keçiören’deki Caferiler de ayaklarını yıkamayıp meshetmektedirler. Ancak mesh sadece ayağa yapılmakta çorap ve mest üzerine yapılanlar kabul edilmemektedir. 72 Caferilerde namaz cemaatle kılındığı gibi ferdi olarak da kılınabilir. Ancak herkes imam olamaz. Kişinin imam olabilmesi için mezhebe ait fıkhi bilgileri bilmesi ve Kur’an’dan ezberinin olması yeterli görülmemektedir. Bu bilgilerin yanında imam olacak kişinin bilgili, yalan söylemeyen, güvenilir, sözünde duran ve adil bir insan olması gerekmektedir. Mesela, sakalını kesen bir kimse ne kadar bilgili olursa olsun adaleti olmadığı için namaz kıldıracak özelliğe sahip görülmemektedir. Dolayısıyla da camilerde ahundlar olmadığı zaman içlerinden biri imamlık yapamamakta, cemaat namazlarını ferdi olarak kılmaktadır. Diğer mezhep ve fırkalarda olduğu gibi Caferilerde de namaz Allah’ın emridir ve çok önemli bir ibadettir. Onlara göre namaz farz ve müstehap olmak 177 üzere iki temel kısma ayrılır. Farz namaz, kılınması gerekli olan ve kılınmadığı takdirde kıyamette insanın azaba uğramasına sebep olan namazdır. Müstehap namaz ise, kılınması iyi olduğu ve kılındığında sevap alınmasına rağmen, kılınmaması durumunda kıyamette insanın azaba uğramasına neden olmayan namazdır. 178 Vacip yani farz olan namazlar şunlardır: Her gün kılınan beş vakit namaz, cuma namazı, fıtır ve bayram namazı, ayat namazı, tavaf namazı, nezir namazı, 179 cenaze namazı. Günlük yerine getirilen namazlar farz olanlardandır. Güneşin doğmasından önce sabah iki rekat, öğle ve ikindi dörder, akşam üç, yatsı dört rekattır. Ancak Caferilere göre, öğle ile ikindinin arasını, akşamla yatsının arasını birleştirmek 180 konusunda bir engel yoktur. Dolayısıyla Türkiye’deki Caferiler de namazlarını birleştirerek kılmaktadırlar. Caferilerin namazı kılış şekillerinde bazı farklılıklar 177 Et-Tusi, El-mebsut fi Fıkhi’l İmamiyye, C. I, Tahran, trz, s. 70. Cafer Bendiderya-C. Bayar, Ehl-i Beyt Mektebine Göre Namaz Rehberi, İstanbul, 2002, s. 25. 179 Kaşif’ül Gıta, Caferi Mezhebi Fıkhı ve Esasları, Çev. Abdülbaki Gölpınarlı, Kayseri, 1992, s. 63. 180 El-Hasani, a. g. e., s. 28. 178 73 bulunmaktadır. Namazın kılınışı şöyledir: Allah-ü Ekber diyerek namaza başlanır ve buna tekbiret-ul ihram denilir. Namazda eller bağlanmaz yanlara salınır. Besmele ile fatiha okunduktan sonra yine besmele ile tam bir sure okunur. Rükûda en az bir defa “Sübhâne Rabbiye’l-azîm ve bi-hamdihî, Allahümme salli alâ Muhammedin ve Âl-i Muhammed” denir. Secdede “Sübhâne Rabbiye’l a’lâ ve bi-hamdihî, Allahümme salli alâ Muhammedin ve Âl-i Muhammed” denir. Namazların ikinci rekatında Fatiha ve sure okunduktan sonra rükûya gidilmeden eller yüz hizasına kaldırılarak dua okunur ve buna “kunut” denir. Kunutta şu dua okunur. “Rabbenâ âtinâ fî’d-dünyâ haseneten ve fî’l-âhirati haseneten ve kınâ azâben-nâr bi-câhi Muhammedin ve âlihi’l-athâr”. Teşehhüt’te “Eşhedü en-lâ ilâhe illallâh vahdehû lâ şerîke lehû ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûlühû; Allahümme salli alâ Muhammedin ve âl-i Muhammed” denir. Eğer namaz iki rekatlik ise “Es-selâmu aleyke eyyuhe’nnebiyyu ve rahmetullâhi ve berekâtuh, es-selâmu aleynâ ve alâ ibâdillâhi’s sâlihîn, es-selâmu aleykum ve rahmetullâhi ve berekâtuh” denilerek selam verilir. Ancak baş sağa sola döndürülmez. Eğer namaz dört rekatlik ise, ikinci rekatta teşehhüt okunduktan sonra selam vermeden ayağa kalkılır. Üçüncü rekatda Fatiha suresi veya üç defa “ Sübhânellâhu ve’lhamdü lillâhi velâ ilâhe illellâhü ve’llâhü ekber” denir. Buna tesbihât-ı erbea zikri adı verilir. Dördüncü rekat da aynı şekilde kılınır. Namazların sünnetleri genellikle kılınmaz. Ancak kılmak yasak değildir, isteyen kılabilir. Caferilerin namazlarıyla ilgili en önemli ve ayırt edici nokta secde edilen yer meselesidir. Onlara göre, yiyecek ve giyecek cinsi şeylere secde olmaz. Secde sert ve toprak cinsi şeylere yapılırsa caizdir. Üzerine secde yapılabilecek en temiz 181 toprak da Kerbela toprağıdır. 181 Caferilerde herhangi bir toprak üzerine de secde Süleyman Ateş, İmamiyye Şiasının Tefsir Anlayışı, İstanbul, 1998, s. 29. 74 yapılabildiği halde Kerbela toprağının tercih edilmesi hem Kerbela olaylarının hatırlanmasını hem de Hz. Hüseyin’in hatırasının canlı tutulmasını sağlamaktadır. Böylece grup içi bütünleşme gerçekleşmekte, Caferi toplumu kendi inançlarıyla ilgili bir dinamizm kazanmaktadır. Bu nedenle her Caferinin yanında “türbet” veya “mühür” dedikleri sertleştirilmiş ve çeşitli şekiller verilmiş Kerbela toprağı bulunmaktadır. Bu topraklar özel koruyucu kadife kumaşlar içerisinde taşındığı gibi camilerde de bir sandık içerisinde bulundurulmakta ve isteyenler buradan alıp kullanmaktadırlar. Herkes secde edeceği yere bu toprakları koymakta, secdelerini bunun üzerine yapmaktadır. Namazdan sonra saygıyla öpülüp başa götürüldükten sonra kadifelere sarılarak kaldırılmaktadır. Namazdan sonra da tesbihatta 34 defa Allah-ü Ekber, 33 defa elhamdülillah, 33 defa sübhânellâh zikirleri okunur. Hz. Peygamber kızı Fatıma’ya öğrettiği için bu 182 tesbihatlara Hz. Fatıma tesbihatı demektedirler. Yine namazdan sonra şükür secdesi yapmanın müstehap olduğuna inanırlar. Bunun dışında her namazdan sonra ayağa kalkarak kıbleye dönük bir şekilde “ziyaret” adını verdikleri ve Allah’a hamd, 14 masuma salât ve selam içeren bir dua okurlar. Cuma günü öğle namazı yerine iki rekat Cuma namazı kılınabilir. Ancak 183 Cuma namazı kılındığı halde müstehap ihtiyat gereği öğle namazı da kılınmalıdır. Caferilere göre günümüzde Cuma namazı kılmak farz değildir. Ancak kılmakta fayda ve sevap vardır. Bu çalışmanın çalışma evrenini oluşturan Keçiören’de yaşayan Caferiler Cuma namazlarını daima kılmaktadırlar. Cuma namazının kılınabilmesi için biri imam olmak üzere beş kişinin olması gerekir. Buna göre Cuma namazı beş 182 183 Muhsin Kıraati, En İyi Dost Namaz, Çev. İsmail Bendiderya-K. Seyidoğlu, İstanbul, 2004, s. 57. İmam Humeyni, Tam İlmihal, İstanbul, 2003, s. 147-148. 75 184 kişiden az bir sayıyla farz olmaz. Cuma namazında önemli olan bir husus da hutbeyi okuyan kişiyle namazı kıldıranın aynı olması gerekmektedir. Ramazan ve Kurban bayramı namazı imamın zuhuru döneminde farzdır ve cemaatle kılınması gerekir. İmamın gaib olduğu günümüzde ise müstehap olup 185 cemaatle veya ferdi olarak kılınabilir. Müstehap yani nafile namazlar ise şöyledir: Günlük nafile namazlar, gece namazı, ğufeyle namazı. Günlük nafileler: Sabah namazının nafilesi sabah namazından önce kılınır iki rekattır. Öğle namazının nafilesi öğle namazından önce kılınır sekiz rekattır. İkindi namazının nafilesi ikindi namazından önce kılınır sekiz rekattır. Akşam namazının nafilesi dört rekattır. İkişer rekat halinde akşam namazından sonra kılınır. Yatsı namazının nafilesi iki rekattır yatsı namazından sonra oturularak kılınır. Gece namazı on bir rekattır ve gece yarısından itibaren sabah namazına kadar kılınabilir. Bunun sekiz rekatı dörder rekat halinde gecenin nafilesi niyetiyle, iki rekat şef namazı bir rekat da vitir namazı niyetiyle kılınır. Ğufeyle 186 namazı akşamla yatsı arasında kılınır, iki rekattır. Yolculuk halinde, dört rekatlık namazlar iki rekat olarak kılınmaktadır. Bunun için 46 km.den fazla mesafe yeterli görülmüştür. Yolcu on gün kalacağı veya on gün kalmaya karar verdiği yerlerde namazlarını tam olarak kılmalıdır. Caferilerin kıldıkları bir başka namaz da âyât namazıdır. Bu namaz güneş veya ay tutulması, deprem, gök gürlemesi ve şimşek çakması gibi halkın korkuya kapıldığı zamanlarda insanların Allah’a sığınarak kıldıkları iki rekat namazdır. 184 El-Hılli, Muhtelifü’ş-Şiati: fi Ahkami’ş-Şeriati, C. II, Kum, 1412, s. 226; M. Fazıl Lenkerani, Tevzih-ul Mesail , İran, 1997,s. 295. 185 Cevad Tebrizi, Tam İlmihal, İstanbul, 1999, s. 272; M. F. Lenkerani, a. g. e., s. 307; Humeyni, a. g. e., s, 284. 186 C. Bendiderya-C. Bayar, a. g. e., s. 106-107. 76 3.5.2. Oruç Caferilere göre oruç, İslam’ın rükünlerinden biridir. Hüküm bakımından üç kısma ayrılır: Farz olan oruç, müstehap oruç ve haram oruç. Farz olanlar da asıl bakımından ve sebep bakımından farz olanlar diye ikiye ayrılır. Asıl bakımından farz olanlar Ramazan ayının orucudur. Sebep bakımından farz olanlar ise, kaza ve keffaret oruçlarıdır. Müstehap oruçlar da Recep, Şaban aylarında ve diğer mübarek günlerde tutulan oruçlardır. Haram olanlar Ramazan ve kurban bayramlarında, 187 kurban bayramının ikinci ve üçüncü günlerinde tutulan oruçtur. Caferilere göre orucun farz kılınması, insanlara doğru yolu göstermesine ve onlara hidayet etmesine karşılık, Allah'a tazimde bulunmak, insanoğluna Kur'ân'ı indiren Allah'ın ululuğunu ve büyüklüğünü fiilen izhar etmek içindir. Nitekim yüce Allah oruçla ilgili olarak Bakara Suresi’nin 185. ayetinde şöyle buyurmuştur: “Size oruç farz kılındı... Size hidayet etmesine karşılık Allah'ı ululamanız için.” Oruç, nasıl tutulursa tutulsun, nasıl yerine getirilirse getirilsin, dış görünüş itibariyle Allah'ın büyüklüğüne delâlet eder, yüce Allah'a tazim sayılır. 188 Caferilerin oruçla ilgili görüşlerindeki en temel farklılık, seferi durumunda karşımıza çıkmaktadır. Bu mezhep Ramazan ayında yolculukta oruç tutan kimseyi yolcu değilken oruç yiyen birine benzetmekte dolayısıyla yolculukta mutlaka oruç 189 tutulmamasını uygun görmektedir. Oruç ibadetine son derece önem veren Caferiler camilerinde teravih namazı kılmamakla birlikte, çalışma alanımızdaki yaptığımız görüşmelerde Ramazan ayı 187 Kaşif’ül Gıta, a. g. e., s. 67. Ayetullah Uzma Hamenei, Ehl-i Beyt Fıkhında Oruç ve Hükümleri, Haz. Kevser Yayınları, İstanbul, 2001, s. 20. 189 E.R. Fığlalı, İmamiyye Şiası, s. 233. 188 77 boyunca bin rekat nafile namaz kılınması gerektiği söylenmiştir. Ramazanın 19.,21.,ve 23. geceleri “ehyâ geceleri” olarak isimlendirilmekte ve Kadir Gecesinin bu üç geceden birinde olabileceği düşünülmekte, bu gecelerde çeşitli ibadetler yapılmaktadır. “Ehya geceleri” başlamadan önce ehya guslü alınmakta ve bu sünnet olarak kabul edilmektedir. Bu gecelerde, vaaz edilmekte, mersiyeler ve cevşen-i kebir okunmaktadır. Gece yarısından sonra Kur’an baş üzerine konularak, önce Allah’a sonra on dört masuma yemin verilerek dua edilmekte ve bu yeminler on kez tekrar edilmektedir. Yetmiş defa estağfurullah, yetmiş kere de Hz. Ali’nin katiline lanet okunmaktadır. Kur’an’ın peygamberin kalbine indiği anda uyanık bulunabilmek için akşamla sabah arasında uyunmamaktadır. 3.5.3. Hac Hac, emredilmiş belli amelleri yerine getirmek amacıyla Allah’ın evi olan Kâbe’yi ziyarete gitmektir. Şu şartlar varolduğunda insana farz olur: Baliğ olmak, akıllı ve hür olmak, hacca gitmeden dolayı daha önemli bir ameli terk etmek zorunda 190 kalmamak, mali yeterliliği olmak, bedenen sağlıklı olmak, yol güvenliği olmak. Caferilerde hem mali hem de bedeni bir ibadet olan haccın güç yetirildiği halde terk edilmesinin küfür derecesine varacağı kabul edilmektedir. 191 Caferilerde hac kadar önemli olan bir diğer ibadet de imamların kabirlerine yapılan ziyaretlerdir. Grubun tamamına teşmil etmek pek uygun olmamakla birlikte araştırma evrenimizde görüştüğümüz bazı Caferilerin imamların kabrini ziyaret etmenin hacdan daha sevap olduğu düşüncesini taşıdığı gözlemlenmiştir. Caferilerin ziyarette bulundukları mekanlar şunlardır: Irak’ta Kerbela’da Hz. Hüseyin ve 190 Humeyni, a. g. e., s. 379; el-Hasani, a. g. e., s. 29; Kaşif’ül Gıta, a. g. e., s. 72. Ebu’l Kasım el-Huî, Caferi Fıkhında Hac Nasıl Yapılır?, Çev. Hüseyin Yeşil, Ankara, 1990, s. 175. 191 78 yarenlerinin türbesi, Necef’te Hz. Ali’nin türbesi, İran’ın Meşhet kentindeki 8. imam Rıza’nın mezarı, Kum’da Ma’suma-i Kum’un türbesi, Suriye’nin başkenti Şam’da Hz. Zeynep ve Hz. Rukayye’nin türbeleri, Mekke’de Hz. Hasan ve Hz. Hatice’nin türbeleri Caferiler tarafından en çok ziyaret edilen mekanlardır. Bunlardan Kerbela’yı ziyaret edene Kerbelai, Meşhed kentine gidenlere Meşhedi denmektedir. Herhangi bir imamın mezarını ziyaret etmeden önce ziyaret guslü alınmalıdır. İmamın yattığı binaya girerken selam verilerek, hürmetle girilir. İmamın kendine ait ziyaretnamesi okunur. İki rekat ziyaret namazı kılınır. Anne-baba, eş, dost için de namaz kılınır, dualar edilir. 3.5.4. Zekat Caferilere göre zekat, önemli ibadetlerdendir. Hakim olan anlayışa göre zekat vermeyenin namazı makbul değildir. Diğer mezheplerde olduğu gibi dokuz cins şeyden verilir. Bunlar: Deve, sığır, koyun-keçi, buğday, arpa, üzüm, hurma, altın ve 192 gümüştür. Zekat verilecek kişide dikkat edilmesi gereken o kişinin on iki imama inanan bir Şii olmasıdır. Eğer yanlışlıkla Şii olmayan birine zekat verildiyse, ikinci defa verilmesi gerektiğine inanılmaktadır. 3.5.5. Humus Caferiler, Enfal suresinin 41. “…Bilin ki ele geçirdiğiniz ganimetin beşte biri Allah’ın, Peygamberin ve yoksulların, yetimlerin, düşkünlerin ve yolcularındır…”ayetini delil göstererek humusun peygamber ve yakınlarına, zekata bedel olarak verilmek üzere farz kılındığına inanırlar. Onlara göre, Allah, mal ve beden sadakaları olan zekat ve fıtrayı peygamber ve yakınlarına haram etmiştir. Buna karşılık onlara, humustan pay ayrılmıştır. Humus yedi şeyden verilir: İmam veya 192 E. R. Fığlalı, İmamiye Şiası, s. 233; Kaşif’ül Gıta, a. g. e., s.68; el-Hasani, a. g. e., s. 30. 79 naibinin izniyle olmak üzere kendileriyle savaşılmış kimselerden alınan harp ganimetleri, altın, gümüş, demir, bakır gibi madenler, defineler, denizden çıkarılan inci, mercan gibi şeyler, haramla karışmış mallar, zımminin bir müslümandan aldığı arazi, ticaret yoluyla veya başka yollarla elde edilen kâr. 193 Caferiler, toplanan humusu altı parçaya bölerler. Payın birini Allah için, birini peygamber için, birini de imam için ayırırlar. Bu üç parçanın gaib imama ait olduğuna inanılır. Geriye kalan üç parçayı da yetimlere, miskinlere ve yolda kalmış olanlara harcarlar. 194 3.5.6. Cihad Caferilere göre cihad, düşmana karşı koymak, yeryüzündeki zulüm ve fesada karşı, hak ve gerçek için canla, başla, malla savaşmaktır. Cihad iki kısımdır: Birincisi cihad-ı ekber, ikincisi cihad-ı asgardır. Birincisi içteki düşman olan nefse karşı durmaktır. İkincisi dinin düşmanlarıyla savaşmaktır. 195 3.5.7. Emr Bi’l Ma’ruf Nehy-i Ani’l Münker Caferilere göre, dinin dayandığı esaslardan biri olarak kabul edilen emr bi’l ma’ruf nehy-i ani’l münker ibadetlerin en üstünlerinden ve itaatlerin en 196 yücelerindendir. Buna uymak her müslümanın üzerine farzdır. Ma’rufu emretmekle iyi şeylerin yapılması, münkerden men etmekle de kötülüklerin ortadan 197 kaldırılması amaçlanmaktadır. 193 E. R. Fığlalı, İmamiye Şiası, s. 234; Kaşif’ül Gıta, a. g. e., s.70. İbrahim Çalışkan “Caferi Mezhebinde İbadetler”, Tarihte ve günümüzde Şiilik Sempozyumu, s. 488. 195 Kaşif’ül Gıta, a. g. e., s. 73; İ. Çalışkan, a. g. m., s. 489. 196 Kaşif’ül Gıta, a. g. e., s. 74; el-Hasani, e. g. e., s. 32. 197 M. Kıraati, İyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmak, Çev. İsmail Bendiderya-C. Bendiderya, İstanbul, 2004, s. 51. 194 80 3.5.8. Tevella ve Teberra Tevella Allah, peygamber ve imamlarla bunları sevenleri sevmek, teberra da Allah’ı, peygamberi ve imamları sevmeyenleri sevmemek manasına gelmektedir. Kur’an’da Fetih suresinin 29. âyeti olan “Muhammed Allah’ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kafirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler…” ifadesi ile Mücadele suresinin “Allah’a ve ahiret gününe inanan bir toplumun Allah’a ve resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin” 22. ayeti tevella ve teberranın temelini oluşturmaktadır. 198 3. 6. Türkiye’de Caferiler Yaklaşık olarak bir milyar 150 milyon nüfuslu İslam dünyasının beşte birinin Şii olduğu kabul edilmektedir. Ancak bu sayı, içinde diğer Şii ve Batıni fırkaları da barındırdığından Caferilere ait kesin bir sayı olarak kabul edilemez. Caferilerin tahmini dağılımlarına ait sayı aralıkları şu şekilde verilebilir: İran 58-60 milyon, Hindistan 30-40 milyon, Pakistan 30 milyon, Irak 12-14 milyon, Azerbaycan 7 milyon, Afganistan 4-6 milyon, Yemen 4-6 milyon, Lübnan 1milyon, Türkiye 1-1.5 milyon, Suriye 150-200 bin, Kuveyt 500-600 bin, Suudi Arabistan 300-500 bin, Bahreyn 250-500 bin, Katar 30-80 bin, Birleşik Arap Emirlikleri 375 bin. Bunun dışında Orta Asya cumhuriyetleri, Afrika, Avrupa ve Amerika kıtasında küçük cemaatler halinde varlıklarını devam ettirmektedirler. 199 Türkiye’de yaşayan Caferilerin sayılarını tam olarak tespit etmek mümkün değildir. Çünkü, ülkemizde etnik köken ve mezhepler hakkında nüfus istatistikleri tutulmamaktadır. Bu konuda kimi kaynaklar 1-1.5 milyondan bahsederken İstanbul 198 199 İ. Üzüm, a. g. e., s. 318.; E. R. Fığlalı, İmamiye Şiası, s. 335. Faik Bulut, “Şii Ali Aşkı”, Atlas Dergisi, S. 139, Ekim 2004, s.78. 81 Halkalı’da Zeynebiye Camii ahundlarından Selahaddin Özgündüz bu rakamı 3 milyona çıkarmaktadır. Türkiye’deki Caferiler homojen bir yapı göstermemektedirler. Araştırma süresince elde ettiğimiz bilgiler doğrultusunda üçlü bir tipolojiden bahsedilebilir: aCaferi anne-babadan olanlar, b- Önceden Alevi iken sonradan Caferi fıkhını tercih edenler, c- Sünnilikten Caferiliğe geçenler. Bunlardan Alevilikten Caferileşenler oldukça önemli bir sayıyı teşkil etmektedirler. Hem Aleviler kendilerini Caferi fıkhına yatkın hissetmekteler hem de Caferiler Alevi olanların Caferileşmeleri için ciddi gayret sarf etmektedirler. Ortak pek çok değeri paylaşan bu iki grubun bütünleşmesi de kolay olmaktadır. Sünni iken Caferi fıkhını seçenler önemli bir sayıyı oluşturmamaktadırlar. Bunlardan mülakat şansı bulduğumuz bazı katılımcılar “Niçin Caferi fıkhını tercih ettiniz?” sorusuna “Caferi fıkhını daha inandırıcı bulduk” cevabını vermişlerdir. Yine Caferilerle ilgili olarak başka bir tipolojiden de bahsedilebilir: a- Kevser grubu, b- Zeynebiye grubu. Kevser grubunu Caferi fıkhına ait eğitimini İran’da almış olanlar oluştururken, Zeynebiye grubunu da özellikle İstanbul Halkalı’da bulunan Caferiler teşkil etmektedirler. Zeynebiye grubu Türkiye’deki Caferilerin lideri olarak Selahaddin Özgündüz’ü kabul etmektedirler. Ancak araştırma evrenimizi oluşturan Ankara Keçiören’de yaşayan Caferilerin bu görüşe katılmadıkları gözlenmiştir. Buradakilerin herhangi bir lideri destekleri veya öne çıkardıkları tespit edilmemiştir. Hatta Özgündüz tarafından dile getirilen “Caferiler Federasyonu” hakkında da olumlu bir tutumları bulunmamaktadır. Burada yaşayan Caferiler bazı şikayetleri ve istekleri olmakla birlikte mevcut durumdan memnun olduklarını söylemektedirler. Caferiler, istekleri ve şikayetleriyle ilgili olarak da bu durumu Türkiye’nin kendi iç 82 dinamikleriyle çözmenin doğruluğuna inanmaktadırlar. Özellikle kendi camilerine karışılmamasını, okullarda Caferilerle ilgili bilgilerin de verilmesini, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda kendilerinin de temsil edilmelerini, fıkıhlarını öğrenmek için İran ya da Irak gibi ülkelere gitmek yerine bunun kendi ülkelerinde sağlanmasını istemektedirler. 1970’li yılların başlarında büyük çoğunluğu Kars ve ilçeleri, Ardahan, Iğdır, Ağrı’nın Iğdır’a komşu olan bölgeleri ve Erzurum ili sınırları içerisinde yaşayan Caferiler, köyden kente göç sürecinde İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa gibi 200 metropollere taşınmışlardır. Daha sonra çoğunlukla ekonomik sebeplerden dolayı Türkiye’nin çeşitli bölgelerine dağılmışlar ve oralara yerleşmişlerdir. Buna göre Caferilerin göç sürecinden önce yaşadıkları il ve ilçeleri şu şekilde tespit etmek mümkündür: Iğdır, Aralık, Tuzluca, Kars, Akyaka, Arpaçay, Taşlıçay (Ağrı). 201 Göçten sonra ise Caferiler şu il ve ilçelerde yaşamaktadırlar: İstanbul, İzmir, Tire, Bursa, Manisa (Turgutlu), Aydın (Söke), Çorum, Kocaeli (Çayırova). Bunların dışında Ankara (Keçiören), Kırıkkale sınırları içerisinde de Caferiler bulunmaktadır. Bu araştırmanın uygulama alanını da Keçiören’de yaşayan Caferiler oluşturmaktadır. 3. 7. Keçiören’de Caferiler Keçiören 30 Kasım 1983 tarihli ve 2983 sayılı kanunla ayrı bir ilçe haline getirilmiştir. İlçe, doğu ve güneydoğudan Altındağ, güney ve batıdan Yenimahalle, kuzeybatıdan Kazan, kuzeyden de Çubuk ilçeleriyle çevrili olup, ilçenin doğusunda Hüseyin Gazi Dağı ve 1985 m yüksekliğindeki İdris Dağı, kuzeyinde Karyağdı Dağı 200 201 F. Bulut, a. g. m., s. 87. İ. Üzüm, a. g. e., s. 84-92. 83 ile Ufuktepe ve batısında Yükseltepe bulunmaktadır. 2000 yılı nüfus sayımına göre, Keçiören’de toplam 625.167 kişi ikamet etmektedir. Keçiören İlçesi Sınırları 202 içerisinde önemli sanayi faaliyetleri bulunmamaktadır. Ancak geniş ölçüde emek gücüne dayanan ve büyük rakamlarla sermaye gerektirmeyen birtakım atölyeler bulunmaktadır. Ayrıca oto boya ve kaporta tamirhaneleri vardır. Tarım önemli bir gelir kaynağını teşkil etmekle beraber, ilçeye bağlı köylerde hayvancılık yapılmaktadır. Köylerde Aile nüfuslarının kalabalık olması İlçe Merkezinin genişlemesi sonucu İlçenin kenar mahallesi durumuna gelen köylerdeki halkın önemli bir kısmı memur yada işçidir. Bununla beraber tarım önemini hala korumakta ve kırsal kesimin önemli ölçüde gelir kaynağını 203 oluşturmaktadır. Örneklem alanından elde ettiğimiz bilgilere göre Keçiören’de yaklaşık olarak 4500 Caferi bulunmaktadır. Keçiören’de yaşayan Caferiler genellikle Kars ve Iğdır illerinden göç etmişlerdir. Etlik Yayla Mahallesindeki “Muhammediye Camii” ve Keçiören Kamil Ocak Mahallesindeki “Allahüekber Camii” olmak üzere iki adet camileri bulunmaktadır. Camilerde görevli olan kişilere “ahund” adı verilmektedir. Caferilere göre namaz kıldıran ve camilerde görev yapan kişilerin maaş almaları caiz değildir. Bu nedenle camilerde görev yapan “ahund”lar devletten maaş almamakta grup kendi aralarında para toplayarak görevlilerin ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Para ve caminin diğer masraflarını karşılama işlerinin organize eden her camiye ait derneklerin başkanlarıdır. Bu iki camii dışında Bab-ı Ali Vakfı önemli bir merkez durumundadır. Sünni, Alevi ve Caferi olmak üzere herkese açık olan bu vakıf Kızılay İzmir 2. cadde 36/14 numarada bulunmaktadır. Vakıf sadece cumartesi 202 203 http://www.kecioren.bel.tr., (25 / 03 / 2005 Tarihi itibariyle) http://www.ankara.gov.tr., (25 /03 / 2005 Tarihi itibariyle) 84 öğleden sonra açılmakta ve hem ilmi tartışmaların yapıldığı bir eğitim yeri hem de sosyo-kültürel konuların konuşulduğu bir sivil toplum örgütü işlevi görmektedir. Türkiye’nin diğer illerindeki Caferilere ait camilerde görev yapan ahundlar gibi Keçiören’deki ahundlar da ya Irak’ın Necef ya da İran’ın Kum şehrinde öğrenim görmüşlerdir. Günümüzde de bu uygulama devam etmekte ve her görevlinin yerini dolduracak genç bir insan Caferi mezhebinin fıkhını öğrenmesi için Kum’a gönderilmektedir. Ancak çalışma süresi boyunca görüştüğümüz Caferiler bu durumdan pek memnun değillerdir. Onlar mezheplerine ait bilgileri Türkiye’de alabilecekleri bir ortamı arzulamaktadırlar. Öte yandan İran’da eğitim görüp Türkiye’ye dönen ahundlar, İran yandaşı ve oradaki rejimin benzerini Türkiye’de isteyen, bunun için çalışan insanlar olarak değerlendirilmektedirler. Caferi toplumu bu değerlendirmelerden ve güvensizlik ortamının oluşmasından huzursuzdur. Caferiler, ilköğretim okullarında ve liselerde okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinde kendileriyle ilgili konuların da bulunmasını, Diyanet İşleri Başkanlığı’nda temsil hakkı verilmesini istediklerini ifade etmektedirler. 85 II. BÖLÜM UYGULAMALI ARAŞTIRMANIN BULGULARI Araştırmanın bu bölümde örneklem alanında yapılan uygulama sonucunda elde edilen bulgular doğrultusunda, araştırmaya katılanların olgusal durumları ve Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımı ile ilgili analizlere, sonuç ve değerlendirmelere yer verilecektir. 3. ÖRNEKLEM GRUBUNUN OLGUSAL KİMLİKLERİ 3.1. Örneklem Grubunun Cinsiyete Göre Dağılımı Cinsiyet Kadın Erkek Toplam N 196 265 461 % 42,5 57,5 100,0 Tablo 4: Örneklemin Cinsiyeti Tablo 4’den anlaşıldığı gibi araştırmaya katılan 461 kişiden % 42,5’i kadınlardan, % 57,5’i erkeklerden oluşmaktadır. Görüldüğü gibi örneklem içinde kadın erkek oranlarının dağılımı birbirine yakın çıkmıştır. Bu yakınlık eşit düzeyde temsil edilmeleri açısından önemli bir durum arz etmektedir. 1.2. Örneklem Grubunun Yaşa Göre Dağılımı Tablo 5: Örneklemin Yaşı N Valid Missing Mean Median Mode Std. Deviation Skewness Std. Error of Skewness Minimum 461 0 40,4577 40,0000 40,00 14,6728 4 ,563 ,114 18,00 86 Maximum Percentiles 91,00 28,5000 40,0000 50,0000 25 50 75 Tablo 5’ten anlaşıldığı gibi araştırmaya katılanların % 25’i 18 ile 27 yaş arasında, % 25’i 28 ile 39 yaş arasında, % 25’i 40 ile 49 yaş arasında, % 25’ i de 50 ve üzeri yaş arasında bulunmaktadır. 1.3 Örneklem Grubunun Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Dağılımı Doğum Yeri Bölge Olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesi Doğu Anadolu Bölgesi İç Anadolu Bölgesi Akdeniz Bölgesi Ege Bölgesi Marmara Bölgesi Toplam N 20 327 78 7 22 7 461 % 4,3 70,9 16,9 1,5 4,8 1,5 100,0 Tablo 6: Örneklem Grubunun Bölge Olarak Doğum Yeri Tablo 6 incelendiğinde araştırmaya katılanların bölge olarak doğum yerine göre dağılımlarının Doğu Anadolu Bölgesi % 70,9, İç Anadolu Bölgesi % 16,9, Ege Bölgesi % 4,8, Güneydoğu Anadolu Bölgesi % 4,3, Akdeniz Bölgesi % 1,5, Marmara Bölgesi % 1,5 olduğu görülmektedir. 1.4 Örneklem Grubunun Hayatının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yerleşim Merkezine Göre Dağılımı Yerleşim Merkezi İl İlçe Belde Köy Toplam N 310 99 12 40 461 % 67,2 21,5 2,6 8,7 100,0 87 Tablo 7: Örneklem Grubunun Hayatının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yerleşim Merkezine Göre Dağılımı Araştırmaya katılanların hayatlarının büyük çoğunluğunun geçtiği yerleşim merkezine göre dağılımı tablo 7’de verilmiştir. Buna göre hayatlarının büyük çoğunluğunu ilde geçirenler % 67,2, ilçede geçirenler % 21,5, Köyde geçirenler % 8,7, beldede geçirenler % 2,6 dır. 1.5: Örneklem Grubunun Eğitim Durumuna Göre Dağılımı Eğitim Durumu Okuyup Yazması Yok Okur-Yazar İlkokul Ortaokul Lise Üniversite ve Üstü Toplam N 8 21 139 123 127 43 461 % 1,7 4,6 30,2 26,7 27,5 9,3 100,0 Tablo 8: Örneklem Grubunun Eğitim Durumu Araştırmaya katılanların eğitim durumunun %1,7 okuyup yazması olmayanlar, % 4,7 okur-yazar olanlar, % 30,2 ilkokul, % 26,7 ortaokul, % 27,5 lise, % 9,3 üniversite ve üstü eğitim düzeylerine sahip olanlar şeklinde dağıldığı görülmektedir. 1.6 Örneklem Grubunun Medeni Durumuna Göre Dağılımı Medeni Durum Evli Bekar Dul (Eşi Ölmüş) Boşanmış Toplam N 372 68 16 5 461 % 80,7 14,8 3,5 1,1 100,0 88 Tablo 9: Örneklemin Medeni Durumu Tablo 9’dan anlaşıldığı gibi araştırmaya katılanların % 80,7’si evlilerden, % 14,8’i bekarlardan, % 3,5’i dullardan, (eşi ölmüş) % 1,1’i de boşanmışlardan oluşmaktadır. 1.7 Örneklem Grubunun Meslek Durumuna Göre Dağılımı Meslek Durumu İşşiz Emekli Serbest meslek Memur Esnaf Öğrenci İşçi Özel Şirket Elemanı Ev Hanımı Toplam N 15 97 75 57 35 22 39 10 111 461 % 3,3 21 16,3 12,4 7,6 4,8 8,5 2,2 24,1 100,0 Tablo 10: Örnekklem Grubunun Meslek Durumu Tablo 10 incelendiğinde anlaşılacağı üzere örneklemin meslek dağılımı % 3,3 işsiz, % 21 emekli, % 16,3 serbest meslek sahibi, % 12,4 memur, % 7,6 esnaf, % 4,8 öğrenci, % 8,5 işçi, % 2,2 özel şirket elemanı, % 24,1 ev hanımı şeklindedir. 1.8 Örneklem Grubunun Aylık Gelir Durumuna Göre Dağılımı N Valid Missing Mean Median Mode Std. Deviation Skewness Std. Error of Skewness Minimum 461 0 620,316 7 600,000 0 650,00 178,194 32 ,533 ,114 300,00 89 Maximum Percentiles 1250,00 500,000 0 600,000 0 750,000 0 25 50 75 Tablo 11: Örneklem Grubunun Gelir Durumu Tablo 11 incelendiğinde, araştırmaya katılanların % 25’nin 500 milyondan az, % 25’nin 500 milyon ile 599 milyon arası, % 25’nin 600 milyon ile 749 milyon arası, % 25’nin de 750 milyon ve üzeri aylık gelire sahip oldukları anlaşılmaktadır. 1.9 Örneklem Grubunun Din Eğitimi Aldıkları Yere Göre Dağılımı Din Eğitimi Alınan Yer Ailemden Okuldan Kendi Kendime Ahundlardan Toplam N 94 47 5 315 461 % 20,4 10,2 1,1 68,3 100,0 Tablo 12: Örneklem Grubunun Din Eğitimi Durumu Tablo 12’ye bakıldığında araştırmaya katılanların din eğitimlerini % 20,4 aileden, % 10,2 okuldan, % 1,1 kendi kendine, % 68,3 ahundlardan aldıkları anlaşılmaktadır. 1.10 Örneklem Grubunun Dini Problemlerini Çözmelerine Göre Dağılımı Dini Problemlerin Çözülmesi Aile Büyüklerime Sorarım Kitaplardan Araştırarak Camilerimizdeki Görevlilere Sorarak Toplam N 46 96 319 % 10,0 20,8 69,2 461 100,0 Tablo 13: Örneklem Grubunun Dini Problemlerini Çözme Durumu 90 Tablo 13 incelendiğinde anlaşılacağı üzere örneklem grubu karşılaştıkları dini problemlerini % 10,0 aile büyüklerine sorarak, % 20,8 kitaplardan araştırarak, % 69,2’si ise camilerde görev yapan kişilere sorarak çözüme kavuşturmaktadır. 1.11 Örneklem Grubunun Din ile İlgili Görüşlerine Göre Dağılımı Dini ile İlgili Görüşleri Din Allah tarafından konulmuş bir dünya ve ahiret nizamıdır Din gereklidir ancak alanı dünya değil ahirettir Toplam N 428 % 92,8 33 7,2 461 100,0 Tablo 14: Örneklem Grubunun Dini Görüş Durumu Örneklem grubunun din ile ilgili görüşlerinin % 92,8’nin din Allah tarafından konulmuş bir dünya ve ahiret nizamıdır, % 7,2’nin de din gereklidir ancak alanı dünya değil ahirettir şeklinde olduğu tablo 14’den anlaşılmaktadır. 1.12 Örneklem Grubunun Tercih Ettiği Dini Hayat Tarzlarına Göre Dağılımı Tercih Edilen Dini Hayat Tarzı Bilimsel verilere dayanan bir din Ehl-i Beyt sevgisini öne çıkaran bir din Toplam N 6 455 461 % 1,3 98,7 100,0 Tablo 15: Örneklem Grubunun Tercih Ettiği Dini Hayat Durumu Tablo 15 incelendiğinde görüleceği gibi örneklem grubunun din ile ilgili görüşleri % 1,3 bilimsel verilere dayanan bir din, % 98,7 de Ehl-i Beyt sevgisini ön plana çıkaran bir din olarak gerçekleşmektedir. 1.13 Örneklem Grubunun Kendini Tanımlamasına Göre Dağılımı Araştırmaya katılan 461 kişinin tamamı kendisini sadece Şii olarak tanımlamış, başka bir isimlendirme kullanmamıştır. 91 2. CAFERİLERİN İNANÇ, İBADET VE DİNİN SOSYAL HAYATA AKTARIMINA ETKİ EDEN FAKTÖRLER 2.1. Cinsiyete Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları Bireylerin cinsiyetlerinin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarılması konusuyla yakından ilişkili olduğu pek çok bilimsel araştırmada karşılaşılan bir sonuçtur. Bu konularda bazen kadınların, bazen de erkeklerin tutum puanları yüksek çıkmaktadır. Bu durum da cinsiyet değişkeninin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımı konularında önemli bir faktör olduğunu göstermektedir. 2.1.1. İnanç Yapılan analizlerin sonucunda araştırmaya katılanların cinsiyete göre inanca yönelik tutumlarında anlamlı bir fark olduğu ortaya çıkmıştır. Tablo 16: Cinsiyete Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının t-Testi Sonuçları Cinsiyetiniz Nedir? Kadın Erkek N 196 265 X 62,90 63,76 S 3,20 4,13 Sd 458,0 t 2,53 P ,012 Caferilerin inanca yönelik tutumları cinsiyete göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık göstermektedir. Erkeklerin inanca yönelik tutum puanlarının (X=63,76), kadınlara (X= 62,90) göre daha yüksek olduğu görülmektedir. İnanca yönelik tutumların cinsiyete göre farklılık gösterip göstermemesi konusu pek çok araştırmada değişik sonuçlarla karşımıza çıkmaktadır. Fırat’ın üniversite öğrencileri üzerine yaptığı araştırmada kızların erkeklere göre daha kararsız ve agnostik bir inanca sahip 92 204 oldukları ortaya çıkmıştır. Kaya’nın araştırmasında da erkeklerin tutum puanları kızlara oranla daha yüksek çıkmıştır. Kaya konuyla ilgili olarak şunları söylemektedir: “Erkek öğrencilerin dini tutum puan ortalamalarının kız öğrencilerin ortalamasından yüksek bulunması sonucuna bakılarak, erkek öğrencilerin dini tutumlarının kız öğrencilere göre daha olumlu yönde ve daha güçlü olduğu 205 söylenebilir” çıkarken Köktaş’ın araştırmasında erkeklerin tutum puanları yüksek 206 , Koştaş’ın üniversite gençliği üzerinde yaptığı araştırmasında kadınların 207 puanları yüksek çıkmıştır. Bazı araştırmalarda da konuyla ilgili herhangi bir 208 farklılaşma görülmemiştir. Bu araştırmanın konusunu oluşturan Keçiören Caferilerinde tespit edilen inanç boyutunun cinsiyete göre farklılaşması, grubun sahip olduğu farklı dini yapıyla yakından ilgili olduğu söylenebilir. Şia mezhebinin genel kabul gören dört mezhepten farklılıklar arz etmesi ve bu farklılıkların diğer mezheplerce pek kabul görmemesi grup içerisinde farklı tutumların geliştirilmesine neden olmuş olabilir. Bu nedenle de erkekler inançlarını ifade etmede kadınlara göre daha rahat bir davranış ortaya koymuş olabilirler. Araştırmada meydana gelen inanca yönelik tutumların cinsiyete göre farklılaşmasının sebebinin de grup içerisinde geliştirilen bu tutumdan kaynaklandığı söylenebilir. 204 Erdoğan Fırat, Üniversite Öğrencilerinde Allah İnancı ve Din Duygusu, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara, 1977, s. 76. 205 Mevlüt Kaya, Din Eğitiminde İletişim ve Dini Tutum, Samsun, 1998, s. 116. 206 M. Emin Köktaş, Türkiye’de Dini Hayat, İstanbul, 1993, s. 78. 207 Münir Koştaş, Üniversite Öğrencilerinde Dine Bakış, Ankara, 1995, s. 32; Niyazi Akyüz, İlahiyat Fakültesi Öğrencilerinin Din Anlayış Ankara, Marmara ve Atatürk Üniversitesi Örneği, Ankara, 2001, s. 60. 208 N. Akyüz, Ankara’nın Boğaziçi Semtinde Dini Hayat ve Kentlileşme Üzerine Bir araştırma, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara 1994, s. 69; Ramazan Uçar, Alevi-Bektaşi Geleneği Üzerine Sosyolojik Bir Araştırma, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara, 2003, s. 87. 93 2.1.2. İbadet Yapılan analizlerin sonucunda araştırmaya katılanların cinsiyete göre ibadete yönelik tutumlarında anlamlı bir fark olduğu görülmüştür. Tablo 17: Cinsiyete Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının t-Testi Sonuçları Cinsiyetiniz Nedir? Kadın Erkek N 196 265 X 48,43 52,34 S 8,94 7,95 sd 391,16 t 4,86 P ,001 Örneklem grubunun ibadete yönelik tutumları cinsiyete göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde farklılaşmaktadır. Erkeklerin ibadete yönelik tutum puanlarının (X= 52,34) kadınlara (X= 48,43) göre daha yüksek olduğu görülmektedir. İbadete yönelik tutumların cinsiyete göre farklılık göstermesi başka 209 araştırmalarda da karşımıza çıkmaktadır. Çapcıoğlu’nun yaptığı araştırmada erkeklerle kadınlar arasında ibadet hayatına bağlılık düzeylerinin ortalaması karşılaştırıldığında, erkeklerin kadınlara oranla ibadetlerine daha düşkün oldukları görülmektedir. 210 Caferilerin ibadete yönelik tutumlarının cinsiyete göre farklılaşması ve erkeklerin tutum puanlarının kadınlara göre daha yüksek çıkmasının nedeninin Caferi mezhebinin bazı özelliklerinden kaynaklandığı söylenebilir. Çünkü mezhepte önemli bir yeri olan bazı ibadetleri kadınların yerine getirmeleri erkeklere göre daha zordur. Mesela, imamların kabirlerini ziyaret etmek çok sevaptır. Ancak kadınların tek başlarına bunu yapmaları tavsiye edilmemektedir. Dolayısıyla da kadınlar bu tür 209 M. E. Köktaş, a. g e., s. 107. İhsan Çapcıoğlu, Sosyal Değişme Sürecinde Din ve Kadının toplumsal Konumu,(Kastamonu Örneği), (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2003, s. 97. 210 94 ibadetlerden uzak kalmaktadırlar. Elde edilen verilere bakıldığında da Araştırmaya katılan 196 kadından 111’nin ev hanımı olduğu görülmektedir. Bu da kadın katılımcıların herhangi bir kazançlarının olmadığı anlamına gelebilir. Böylece kadınlar zekat, hac ve humus gibi ibadetleri yerine getirecek şartları taşımıyor olabilirler. İşte bu durum da kadınların ibadetlere katılım puanlarında erkeklerden daha az puan almalarına neden olmuş olabilir. 2.1.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Yapılan analizlerin sonucunda araştırmaya katılanların cinsiyete göre dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarında anlamlı bir fark olduğu anlaşılmıştır. Tablo 18: Cinsiyete Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının t-Testi Sonuçları Cinsiyetiniz Nedir? Kadın Erkek N 196 265 X 61,85 64,53 S 9,23 9,15 sd 418 t 3,08 p ,002 Caferilerin dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları cinsiyete göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde farklılaşmaktadır. Erkeklerin dinin sosyal hayata aktarımına tutum puanlarının (X= 64,53) kadınlara (X= 61,85) göre daha yüksek olduğu görülmektedir. Bu farklılaşmanın kaynağı erkeklerin kadınlara oranla sosyal hayatta daha aktif bir rol oynaması ve grup dışı ilişkilere sahip olması olarak açıklanabilir. Araştırmaya katılan kadınların büyük çoğunluğunun ev hanımı olması dolayısıyla da daha dar bir çevrede hayatlarının devam etmesi farkın bir başka nedeni olarak ileri sürülebilir. Öte yandan sosyal hayata yönelik tutumların cinsiyete göre 95 211 farklılaşması benzer çalışmalarda da karşımıza çıkmaktadır. 2.2. Yaşa Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları Toplumda çeşitli yaş gruplarına göre inançla ilgili bir takım farklı tutumların sergilendiği bilinen bir gerçektir. Yaşlara göre dini inançlara yönelik tutumları araştırmayı konu edinen çalışmalara göre, ileri yaşlarda daha çok geleneksel bir anlayış hakimken, genç yaşlarda daha rasyonel veya agnostik anlayış tarzı kendini göstermektedir. Buradan hareketle yaş ile inanca yönelik tutumlar arasında doğrudan 212 bir ilişkinin varlığından söz edilebilir. Öte taraftan yaşla ibadete yönelik tutumların 213 da arasındaki ilişkiyi ortaya koyan çalışmalarda bulunmaktadır. 2.2.1. İnanç Yapılan analizlerin sonucunda araştırmaya katılanların yaşa göre inanca yönelik tutumlarında anlamlı bir ilişkinin olduğu anlaşılmıştır. Tablo 19: Yaşla İnanç Arasındaki Korelasyon Analizi Sonuçları Correlations Yaşınız Kaçtır? Yaşınız Kaçtır? İNANÇTOP Pearson Correlation Sig. (2-tailed) N Pearson Correlation Sig. (2-tailed) N İNANÇTOP 1 ,162** . ,000 461 461 ,162** 1 ,000 . 461 461 **. Correlation is significant at the 0.01 level (2-tailed). 211 Ramazan Karaman, Sanayileşmenin Dine Etkisi (Konya Örneği), Konya, 2000, s. 133-134; R. Uçar, a. g. e., s. 88. 212 Ü. Günay, Erzurum ve Çevresinde Dini Hayat, İstanbul, 1999, s. 75; Himmet Hülür- A. Kalender, Sosyo Politik Tutumlar ve Din (Konya Araştırması), Konya, 2003, s. 208. 213 M. Bayyiğit, a. g. e., s. 88. 96 Tablo 19 incelendiğinde inanç ile yaş arasında düşük düzeyde, pozitif ve anlamlı bir ilişkinin olduğu görülmektedir. (r=0.162, n= 461 p<.01) Buna göre yaş arttıkça inanca yönelik tutumların da arttığı söylenebilir. Gençlerin hem ait oldukları sosyal çevreleri hem de rasyonel bir dünya görüşüne daha açık olmaları nedeniyle geleneksel inanç formlarından bağımsız olma istekleri bu ilişkinin nedeni olarak ileri sürülebilir. Örneklem alanında yapılan görüşmelerde gençlerin bazı inanç formlarına mesafeli yaklaştıklarının gözlenmesi de bu bulguları desteklemektedir. Yaş faktörüne bağlı olarak inanç düzeylerinde bir artışın meydana geldiği benzer çalışmalarda da karşımıza çıkmaktadır. Sezen yaşlılarda dini duygu ve düşüncenin artmasıyla ilgili olarak şunları ifade etmektedir: “Bunu sadece ölüm korkusuyla izah etmek doğru olmaz. Beşeri zevkleri tadan insanoğlu, belli bir yaştan sonra bu hazları kanıksar, bu hazlar gençliğindeki kadar cazip gelmez. Bedeni aşan hazlara yönelir. Din bu bakımdan 214 ruhi ve fikri tatmin olarak daha güçlü hale gelir.” Uçar, araştırmasında Alevi-Bektaşilerin yaş düzeyleri arttıkça inançlara olan 215 bağlılıklarının arttığını, yaş düzeyleri düştükçe de azaldığını ifade etmektedir. Köktaş da yaş ilerledikçe bireylerin Allah, peygamber, ahiret gibi inançlara 216 yönelimlerinde bir artışın meydana geldiğini belirtmektedir. 214 Yümni Sezen, Türk Toplumunun Laiklik Anlayışı, İstanbul, 1993, s. 100. R. Uçar, a. g. e., s. 91. 216 M. Emin Köktaş, a. g. e., s. 79-84. 215 97 2.2.2. İbadet Yapılan analizlerin sonucunda araştırmaya katılanların yaşa göre ibadete yönelik tutumlarında anlamlı bir ilişkinin olduğu anlaşılmıştır. Tablo 20: Yaşla İbadet Arasındaki Korelasyon Analizi Sonuçları Correlations Yaşınız Kaçtır? Yaşınız Kaçtır? İBADETTO Pearson Correlation Sig. (2-tailed) N Pearson Correlation Sig. (2-tailed) N 1 . 461 ,372** ,000 461 İBADETTO ,372** ,000 461 1 . 461 **. Correlation is significant at the 0.01 level (2-tailed). Tablo 20 incelendiğinde ibadet ile yaş arasında düşük düzeyde, pozitif ve anlamlı bir ilişkinin olduğu görülmektedir. (r=0.372, n= 461 p<.01) Buna göre yaş arttıkça ibadete yönelik tutumların da arttığı söylenebilir. Görüldüğü üzere tıpkı inançta olduğu gibi ibadete yönelik tutumlarda da gençler geleneksel uygulamanın dışında hareket etmektedirler. Bunun nedeninin gençlerin ibadetleri yerine getirme konusunda rasyonel temeller aramaları, araştıran ve sorgulayan bir tavır sergilemelerinin olduğu söylenebilir. Keçiören’de bulunan camilerde yaptığımız gözlemlerde de vakit namazlara ve cenaze namazlarına katılanların genellikle orta yaşın üzerinde oldukları tespit edilmiştir. Yaş ile ibadet ilişkisi benzer çalışmalarda da görülmektedir. Uçar, araştırmasında gençlerin ibadete yönelik tutumlarının düşük olduğunu, orta yaş ve 98 217 üstünün ise yüksek olduğunu belirtmektedir. Köktaş’ın çalışmasında ise bireylerin yaşları ile ibadetleri yerine getirme arasında bir ilişki görülmekte ve insanların yaşlanmalarıyla ibadetlere yönelimlerinin 218 arttığı vurgulanmaktadır. 2.2.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Örneklem grubunun yaşıyla dinin sosyal hayata aktarımıyla ilgili tutumları arasında yapılan korelasyon analizi sonucunda herhangi bir ilişki tespit edilememiştir. 2.3. Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları Coğrafya olaylarının sosyal olay ve olgulara etki ettiği bilinen bir gerçektir. Özellikle sosyo-kültürel ve ekonomik yapılar coğrafyanın etkisi altında şekillenmektedir. Coğrafi farklılıklar gelişmiş ve sanayileşmesini tamamlamış ülkelere nazaran tam olarak gelişememiş ülkelerde daha da önem kazanmaktadır. Böyle ülkelerde her bölge kendisine has bir sosyo-ekonomik ve kültürel yapıya 219 sahiptir ve zihniyet dünyaları da bu yapı etrafında şekillenmektedir. Buradan hareketle coğrafi bölgelerin bireylerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımıyla ilgili tutumlarında da etkili olduğu söylenebilir. 2.3.1. İnanç Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde bölge olarak doğum yeri 217 R. Uçar, a. g. e., s. 93. M. Emin Köktaş, a. g. e., s. 109. 219 Z. Aslantürk, Kutsalın Dönüşü Yeni Toplum Arayışları, İstanbul, 1998, s. 69; İbn Haldun, a. g. e., s. 340-341; Ahmet Taner Kışlalı, Siyaset Bilimi, Ankara, 1987, s. 28; Montesquieu, Kanunların Ruhu Üzerine, Çev. Fehmi Baldaş, İstanbul, 1965, C. II, s. 30. 218 99 değişkenine göre yapılan analizler sonucunda inanca yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir. Tablo 21: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri Bölge Olarak Doğum Yeri Güneydoğu Anadolu Bölgesi Doğu Anadolu Bölgesi İç Anadolu Bölgesi Akdeniz Bölgesi Ege Bölgesi Marmara Bölgesi Karadeniz Bölgesi Toplam N 20 327 78 5 22 7 2 461 X 65,00 63,50 63,41 61,80 61,36 61,42 63,50 63,40 S ,00 3,54 3,33 4,38 7,72 4,61 2,12 3,78 Tablo 22: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları Varyansın Kareler Kaynağı Toplamı Gruplararası 186,039 Gruplariçi 6414,720 Toplam 6600,759 sd 6 454 460 Kareler F p Ortalaması 31,007 2,194 ,042 14,129 Anlamlı Fark 1-5, 1-6, 2-5, 3-5* *1. Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2. Doğu Anadolu Bölgesi 3. İç Anadolu Bölgesi 4. Akdeniz Bölgesi 5. Ege Bölgesi 6. Marmara Bölgesi 7. Karadeniz Bölgesi Tablo 21 ve 22 birlikte değerlendirildiğinde inanç tutum puanlarının bölge olarak doğum yerine göre anlamlı bir şekilde farklılaştığı gözlenmektedir. [F(6,454)=2.194,p<.05] başka bir deyişle örneklem grubunun inanca yönelik tutumları, bölge olarak doğum yerine bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın 100 kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde doğanlarla ( X=65,00) Ege Bölgesi’nde doğanlar ( X=61,36), Güneydoğu Anadolu Bölge’sinde doğanlarla ( X= 65, 00) Marmara Bölgesi’nde doğanlar ( X=61,42), Doğu Anadolu Bölgesi’nde doğanlarla ( X=63,50) Ege Bölgesi’nde doğanlar ( X=61,36), İç Anadolu Bölgesi’nde doğanlarla ( X= 63,41) Ege Bölgesi’nde doğanlar ( X=61,36) arasında inanca yönelik tutumların farklılaştığı ortaya çıkmıştır. Görüldüğü gibi en yüksek puana Güneydoğu Anadolu Bölge’sinde doğanlar sahipken, en düşük puan da Ege Bölgesi doğumlulardadır. Bu sonuca göre Güneydoğu Anadolu Bölge’sinde doğanların, Ege ve Marmara doğumlulara göre daha yüksek inanç tutum puanlarına sahip oldukları belirlenmiştir. Aynı şekilde Doğu Anadolu Bölgesi’nde ve İç Anadolu Bölgesi’nde doğanlar Ege Bölgesinde doğanlara göre daha yüksek inanç tutum puanlarına sahiptir. Elde edilen bu bulgular genel olarak değerlendirildiğinde Güney Doğu Anadolu Bölgesi, Doğu Anadolu Bölgesi ve İç Anadolu Bölgesi doğumlular Caferi inançlarına, Ege ve Marmara Bölgeleri doğumlulardan daha olumlu tutum puanlarına sahiplerdir. Caferilerin Türkiye’nin çeşitli bölgelerine Doğu bölgelerinden göç ettikleri bilinmektedir. Bu bölgelerde doğanlarda geleneksel Caferi inancına bağlı bir hayat sürdürülürken, özellikle kıyı bölgelerinde doğanlarda geleneksel inancın giderek zayıfladığı söylenebilir. Araştırmanın çalışma evrenini oluşturan Keçiören Caferileri bölge olarak İç Anadolu Bölgesi’nde bulunmaktadır. Bu bölgede doğanların inanca yönelik tutum puanlarının Doğu bölgelerinde doğanların puanlarına oldukça yakın olduğu görülmektedir. Bunun başlıca nedenleri çalışma alanımızdaki Caferilerin bir arada yaşamaları ve çeşitli dernek ve vakıflar sayesinde sosyal ilişkilerinin sıkı ve sağlıklı 101 olmasıdır. Bir başka neden de Keçiören’de yaşayan Caferilerin göç ettikleri topraklarla bağlarını devam ettirmeleridir. 2.3.2. İbadet Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde bölge olarak doğum yeri değişkenine göre yapılan analizler sonucunda ibadete yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir. Tablo 23: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri Bölge Olarak Doğum Yeri Güneydoğu Anadolu Bölgesi Doğu Anadolu Bölgesi İç Anadolu Bölgesi Akdeniz Bölgesi Ege Bölgesi Marmara Bölgesi Karadeniz Bölgesi Toplam N 20 327 78 5 22 7 2 461 X 58,20 51,74 45,11 49,00 47,54 50,71 57,50 50,68 S 3,13 7,86 7,84 15,26 11,73 11,75 3,53 8,59 Tablo 24: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları Varyansın Kareler Kaynağı Toplamı Gruplararası 4241,284 Gruplariçi 29776,477 Toplam 34017,761 sd 6 154 460 Kareler F Ortalaması 706,881 10,778 65,587 p ,000 Anlamlı Fark 1-2, 1-3, 1-4, 1-5, 1-6, 2-3, 2-5, 3-6* *1. Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2. Doğu Anadolu Bölgesi 3. İç Anadolu Bölgesi 4. Akdeniz Bölgesi 5. Ege Bölgesi 6. Marmara Bölgesi 7. Karadeniz Bölgesi 102 Tablo 23 ve 24 birlikte değerlendirildiğinde ibadet tutum puanlarının bölge olarak doğum yerine göre anlamlı bir şekilde farklılaştığı gözlenmektedir. [F(6,454)=10,778,p<.01] başka bir deyişle örneklem grubunun ibadete yönelik tutumları, bölge olarak doğum yerine bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde doğanlarla (X=58,20) Doğu Anadolu Bölgesi’nde doğanlar (X=51,74), İç Anadolu Bölgesi’nde doğanlar (X=45,11), Akdeniz Bölgesi’nde doğanlar (X=49,00), Ege Bölgesi’nde doğanlar (X=47,54), Marmara Bölgesi’nde doğanlar ( X=50,71), Doğu Anadolu Bölgesi’nde doğanlarla ( X=51,74) İç Anadolu Bölgesi’nde doğanlar (X=45,11) ve Ege Bölgesi’nde doğanlar (X=47,54), İç Anadolu Bölgesi’nde doğanlarla (X=45,11) Karadeniz Bölgesi’nde doğanlar arasında ibadete yönelik tutumların farklılaştığı ortaya çıkmıştır Görüldüğü gibi en yüksek puana Güneydoğu Anadolu Bölgesinde doğanlar, en düşük puan da İç Anadolu Bölgesi doğumlular sahiplerdir. Bu sonuca göre Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde doğanların, Doğu Anadolu, İç Anadolu, Akdeniz, Ege ve Marmara Bölgesi doğumlulara göre daha yüksek ibadet tutum puanlarına sahip oldukları belirlenmiştir. Aynı şekilde Doğu Anadolu Bölgesi’nde doğanlar İç Anadolu Bölgesi’nde doğanlara ve Ege Bölgesi’nde doğanlara göre daha yüksek inanç tutum puanlarına sahiptir. İç Anadolu Bölgesi doğumlular ise Karadeniz Bölgesi doğumlulara göre daha düşük tutum puanına sahiptir. İnanç tutum puanlarında olduğu gibi ibadet puanlarında da en yüksek puanların yine doğu bölgelerinde en düşük puanın ise çalışma alanımızın da içinde olduğu İç Anadolu Bölgesi’nde gerçekleştiği görülmektedir. Bu da gösteriyor ki, söz konusu bölgede doğanlar teorik olarak büyük şehirleşme ve modernleşmeden fazla etkilenmeseler de 103 teoriyi pratiğe geçirmede bu etkiden kurtulamamışlardır. Zaten çalışma alanında yaptığımız görüşmeler ve camilerdeki gözlemlerimiz de bu tespiti desteklemektedir. 2.3.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde bölge olarak doğum yeri değişkenine göre yapılan analizler sonucunda dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir. Tablo 25: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri Bölge Olarak Doğum Yeri Güneydoğu Anadolu Bölgesi Doğu Anadolu Bölgesi İç Anadolu Bölgesi Akdeniz Bölgesi Ege Bölgesi Marmara Bölgesi Karadeniz Bölgesi Toplam N 20 327 78 5 22 7 2 461 X 71,85 62,88 61,26 70,80 66,31 69,57 72,50 63,39 S 6,17 9,64 7,32 6,01 7,53 6,97 3,53 9,27 Tablo 26: Bölge Olarak Doğum Yerine Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları Varyansın Kareler Kaynağı Toplamı Gruplararası 2761,651 Gruplariçi 36812,497 Toplam sd 6 454 460 Kareler Ortalaması 460,275 81,085 F p 5,676 ,000 Anlamlı Fark 1-2, 1-3, 1-5, 3-4, 3-5, 3-6* *1. Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2. Doğu Anadolu Bölgesi 3. İç Anadolu Bölgesi 4. Akdeniz Bölgesi 5. Ege Bölgesi 6. Marmara Bölgesi 7. Karadeniz Bölgesi Tablo 25 ve 26 birlikte değerlendirildiğinde dinin sosyal hayata aktarımı 104 tutum puanlarının bölge olarak doğum yerine göre anlamlı bir şekilde farklılaştığı gözlenmektedir. [F(6,454)=5,676,p<.01] Başka bir ifadeyle örneklem grubunun dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları, bölge olarak doğum yerine bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde doğanlarla (X=71,85) Doğu Anadolu Bölgesi’nde doğanlar (X=62,88), İç Anadolu Bölgesi’nde doğanlar (X=61,26) ve Ege Bölgesi’nde doğanlar (X=66,31), İç Anadolu Bölgesi’nde doğanlarla (X=61,26) Ege Bölgesi’nde doğanlar ( X=66,31) ve Marmara Bölgesi’nde doğanlar (X=69,57) arasında dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumların farklılaştığı ortaya çıkmıştır. Verilerden anlaşılacağı gibi en yüksek puana Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde doğanlar, en düşük puana da İç Anadolu Bölgesi doğumlular sahiplerdir. Görüldüğü üzere Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde doğanlar, Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Ege Bölgesi doğumlulardan daha olumlu tutum puanlarına sahiplerdir. İç Anadolu Bölgesi ise Akdeniz, Ege ve Marmara Bölgelerinden daha düşük tutum puanına sahiptir. Bütün bu bulgulardan anlaşılmaktadır ki, yine örneklem alanımızın içinde bulunduğu İç Anadolu Bölgesi dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutum puanlarında en olumsuz tutuma sahiptir. Bu durumun da örneklem grubunun Türk toplumunun genel anlayışından farklı bir dini yapı arz etmesi ve ibadetlerinde farklı uygulamaların olmasından kaynaklandığı ve geleneksel inançların egemen olduğu ortamlarda büyüyen bireylerin diğer insanlarla aralarına bir mesafe koydukları ileri sürülebilir. 105 2.4. Oturulan Semte Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları İnsanların içinde yaşadıkları fiziki çevrenin dini ve sosyal tutumlarına etki ettiği bilinmektedir. Dolayısıyla da insanlar bulundukları çevreye bağlı olarak bazı tutumlar geliştirebilmektedirler 2.4.1. İnanç Caferilerin inanca yönelik tutumları oturdukları semte göre farklılık gösterdiği yapılan analizler sonucunda ortaya çıkmıştır. Tablo 27: Oturulan Semte Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının t-Testi Sonuçları Semt Etlik Hasköy N 166 295 X 63,02 63,61 S 2,42 4,36 sd 459 t 1,60 P ,010 Örneklem grubunun inanca yönelik tutumları oturulan semte göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde farklılaşmaktadır. Hasköy’de oturanların inanca yönelik tutum puanlarının (X=63,61) Etlik’te oturanlara (X= 63,02) göre daha yüksek olduğu görülmektedir. 2.4.2. İbadet Caferilerin ibadete yönelik tutumlarının oturdukları semte göre farklılık gösterdiği yapılan analizler sonucunda ortaya çıkmıştır. 106 Tablo 28: Oturulan Semte Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının t-Testi Sonuçları Semt Etlik Hasköy N 166 295 X 47,02 52,74 S 6,79 8,82 sd 459 t 7,22 P ,000 Örneklem grubunun ibadete yönelik tutumları oturulan semte göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde farklılaşmaktadır. Hasköy’de oturanların ibadete yönelik tutum puanlarının (X=52,74 Etlikte oturanlara (X= 47,02) göre daha yüksek olduğu tablo 27’den anlaşılmaktadır. 2.4.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Caferilerin dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları oturdukları semte göre farklılık gösterdiği yapılan analizler sonucunda ortaya çıkmıştır. Tablo 29: Oturulan Semte Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının t-Testi Sonuçları Semt Etlik Hasköy N 166 295 X 56,70 67,15 S 6,44 8,47 sd 459 t 13,80 P ,000 Tablo 28 incelendiğinde örneklem grubunun dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları oturulan semte göre istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde farklılaşmaktadır. Hasköy’de oturanların dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutum puanlarının (X=67,15) Etlikte oturanlara (X= 56,70) göre daha yüksek olduğu görülmektedir. 107 Görüldüğü gibi oturulan semte göre Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutum puanları, her iki semtte oturanların homojen bir yapı arz etmesine rağmen anlamlı bir şekilde farklılık göstermiştir. Örneklem alanında yapılan gözlemlerden anlaşılmıştır ki, Hasköy’de oturanlar Etlik’te oturanlara oranla, her alanda kendilerini ifade etme konusunda daha rahat ve dış dünyaya daha açık bir tavır ortaya koymaktadırlar. Bu durumun da Caferilerin hem dini hem de sosyal alanda belirleyici bir özelliği olan ahundların tutumlarından kaynaklandığı söylenebilir. Ahundlarla yaptığımız derinlemesine mülakatlarda bu durum kendini göstermiştir. Hasköy’deki caminin ahundu Hasan Baykoca ile görüşmelerimiz son derece samimi ve rahat bir ortamda geçmiş, sorularımızın tamamı net olarak cevaplanmıştır. Etlik’teki caminin ahundu olan Abdullah Güngör ile yaptığımız görüşmeler ise daha sıkıntılı geçmiştir. Etlikte oturanların tutumlarında etkili olan bir başka unsurun da Bab-ı Ali Vakfı olduğu düşünülmektedir. Bu vakıf Ankara’da Kızılay’da İzmir caddesinde faaliyette bulunmaktadır. Vakıf hem dini hem de sosyal çalışmalar açısından son derece faaldir ve Caferi mezhebine ait önemli gün ve gecelerde programlar düzenlemektedir. Bu vakfa yaptığımız ziyaretler sırasında görüştüğümüz kişilerde, en doğru anlayışın kendilerininki olduğu anlayışının hakim olduğu ve bir mezhep taassubu zihniyetinin güdüldüğü gözlenmiştir. Etlikteki cemaatin Hasköy’dekilere oranla vakıfla daha sıkı ilişkileri neticesinde bu tutumların onlar üzerinde de etkili olduğu düşünülmektedir. Çalışma alanında yaptığımız görüşmeler sonucunda konuyla ilgili olarak yaptığımız bir başka tespit ise şudur. Hem Etlik hem de Hasköy’de oturan Caferiler Kars kökenli olmalarına rağmen, Etlik’te oturanlar Bayrakdar köyünden, Hasköy’de oturanlarsa, Uzunkise köyünden göç etmişlerdir. Uzunkise köyü Akyaka ilçesi ve 108 yakın köylerdeki Sünni toplumla iyi ilişkiler geliştirebilmişlerdir. Bayrakdar köyü ise daha içine kapanık bir tavır sergilemiş ve Sünni köylerle sıkı ilişkiler geliştirememişler, dini ve sosyal açıdan kendileri gibi köylerle ilişki içerisinde olmuşlardır. İşte bu özellikleri göz önünde bulundurulduğunda iki mahalle arasındaki tutum farklılıklarının anlaşılması mümkündür. Etlik’te oturan Caferilerin daha çok şehrin dışında bulunan yayla mahallesinde oturmaları, Hasköy’dekilerin ise merkeze daha yakın bir mekanda yerleşmiş olmalarının da iki semt arasındaki tutum farklılıkları üzerinde etkili olduğu düşünülebilir. 2.5. Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları Kır ve kent hayatı insanların tutumlarını etkileyen önemli faktörlerdendir. Dolayısıyla da insanlar hayatlarının büyük bölümünün geçtiği yere bağlı olarak bazı tutumlar geliştirebilmektedirler. 2.5.1. İnanç Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde hayatlarının büyük çoğunluğunun geçtiği yer değişkenine göre yapılan analizler sonucunda inanca yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir. Tablo 30: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri Hayatın Geçtiği Yer İl İlçe Köy Toplam N 295 99 67 461 X 63,23 63,10 64,58 63,40 S 4,06 3,85 1,63 3,78 109 Tablo 31: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları Varyansın Kareler Kaynağı Toplamı Gruplararası 110,610 Gruplariçi 6490,149 Toplam 6600,759 sd 2 458 460 Kareler F Ortalaması 55,305 3,903 14,171 p ,02 Anlamlı Fark 1-3, 2-3* * 1. İl, 2. İlçe, 3. Köy Tablo 30 ve 31 birlikte değerlendirildiğinde inanç tutum puanlarının örneklem grubunun hayatlarının büyük çoğunluğunun geçtiği yere göre anlamlı bir şekilde farklılaştığı gözlenmektedir. [F(2,458)=3,903,p<.05] Başka bir deyişle örneklem grubunun inanca yönelik tutumları, hayatlarının büyük çoğunluğunun geçtiği yere bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, hayatlarının büyük çoğunluğunu ilde geçirenlerle (X= 63,23) köyde geçirenler (X= 64,58), hayatlarının büyük çoğunluğunu ilçede geçirenlerle (X= 63,10) yine köyde geçirenler arasında anlamlı bir farklılaşma meydana gelmiştir. Hayatlarının çoğunu köyde geçirenlerin, il ve ilçede geçirenlere göre daha yüksek tutum puanına sahip oldukları görülmektedir. Bu 220 bulgulara benzer sonuçlar başka araştırmalarda da karşımıza çıkmaktadır. Bu durumun da il ve ilçede yaşayanların köyde yaşayanlara göre geleneksel inançtan uzaklaşmalarıyla açıklanması mümkündür. Gerçekten de kentlerde yaşayan bireylerde şehirleşme ve modernleşmenin etkisiyle zihniyet dünyalarında bir takım değişiklikler meydana gelmektedir. İşte bu değişiklikler bireylerin inanç dünyaları üzerinde de etkili olmaktadır. Köyde yaşayanlarda ise durum biraz daha farklıdır. 220 Bkz. Kayhan Mutlu, “Bir Dindarlık Ölçeği (Sosyoloji’de Yöntem Üzerine Bir Tartışma)”, İslami Araştırmalar Dergisi, C. III, S. 4, Ankara, 1989, s. 197. 110 Köy hayatında geleneksel inanç belirleyici bir konumdadır. Bireyler birbirlerine yakın yaşamaktadır bu da adeta sosyal kontrol mekanizması görevini yerine getirmektedir. Bu durum da köyde yaşayanların manevi değerlere daha bağlı olması sonucunu doğurmaktadır. Taş, araştırmasında köyde veya küçük yerleşim birimlerinde yaşayanların dindarlık düzeylerinin büyük şehirlerde yaşayanlara göre daha yüksek olduğunu söylemektedir. 221 2.5.2. İbadet Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde hayatlarının büyük çoğunluğunun geçtiği yer değişkenine göre yapılan analizler sonucunda ibadete yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir. Tablo 32: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri Hayatın Geçtiği Yer İl İlçe Köy Toplam N 295 99 67 461 X 50,73 47,62 54,97 50,68 S 8,57 8,62 6,68 8,59 Tablo 33: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları Varyansın Kareler Kaynağı Toplamı Gruplararası 2157,273 Gruplariçi 31860,488 Toplam 34017,761 sd 2 458 460 Kareler F p Ortalaması 1078,637 15,506 ,000 69,564 Anlamlı Fark 1-2, 1-3, 2-3* 111 * 1. İl, 2. İlçe, 3. Köy Tablo 32 ve 33’deki veriler birlikte değerlendirildiğinde ibadet tutum puanlarının örneklem grubunun hayatlarının büyük çoğunluğunun geçtiği yere göre anlamlı bir şekilde farklılaştığı gözlenmektedir. [F(2,458)=15,506,p<.01] başka bir deyişle örneklem grubunun ibadete yönelik tutumları, hayatlarının büyük çoğunluğunun geçtiği yere bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, hayatlarının büyük çoğunluğunu ilde geçirenlerle (X= 50,73)ilçede (X= 47,62) ve köyde geçirenlerle (X= 54,97), hayatlarının büyük çoğunluğunu ilçede geçirenlerle (X= 63,10) yine köyde geçirenler arasında anlamlı bir farklılaşma meydana gelmiştir. Hayatlarını köyde geçirenler ilde ve ilçede geçirenlere göre daha yüksek tutum puanına sahiptirler. Şehirlerde yaşayanlar şehirleşme ve sanayileşmenin dini hayat üzerindeki tesirinden olumsuz etkilenirken köyde yaşayanlar bu etkiden uzak kalabilmektedirler. Buradan hareketle hayatlarının büyük bölümünü köyde geçirenlerin inanç ve ibadete yönelik tutumlarda daha olumlu yaklaşımlarının olması beklenebilir. 2.5.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde hayatlarının büyük çoğunluğunun geçtiği yer değişkenine göre yapılan analizler sonucunda dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir. 221 K. Taş, a. g. e., s. 131. 112 Tablo 34: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri Hayatın Geçtiği Yer İl İlçe Köy Toplam N 295 99 67 461 X 62,27 62,81 69,17 63,39 S 9,61 7,73 7,68 9,27 Tablo 35: Hayatlarının Büyük Çoğunluğunun Geçtiği Yere Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları Varyansın Kareler Kaynağı Toplamı Gruplararası 2644,810 Gruplariçi 36929,337 Toplam 39574,148 sd 2 458 460 Kareler F p Ortalaması 1322,405 16,401 ,000 80,632 Anlamlı Fark 1-3, 2-3* * 1. İl, 2. İlçe, 3. Köy Tablo 34 ve 35’de verilen bulgular birlikte ele alındığında dinin sosyal hayata aktarımı tutum puanlarının örneklem grubunun hayatlarının büyük çoğunluğunun geçtiği yere göre anlamlı bir şekilde farklılaştığı gözlenmektedir. [F(2,458)=16,401,p<.01] Başka bir deyişle örneklem grubunun dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları, hayatlarının büyük çoğunluğunun geçtiği yere bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, hayatlarının büyük çoğunluğunu ilde geçirenlerle (X= 62,27) köyde geçirenler (X= 69,17), hayatlarının büyük çoğunluğunu ilçede geçirenlerle (X= 62,81) yine köyde geçirenler arasında anlamlı bir farklılaşma 113 meydana gelmiştir. Hayatlarını köyde geçirenler ildekilere ve ilçedekilere göre daha yüksek tutum puanına sahiptirler. Bu da gösteriyor ki, köyde yaşayanların sosyal hayatlarına din daha çok yansımakta ve günlük yaşantılarında belirleyici bir unsur özelliğine sahipken, il ve ilçede yaşayanlarda bu hassasiyet giderek azalmaktadır denilebilir. 2.6. Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları Bireylerin sahip oldukları eğitim düzeyleri hem zihniyetlerini hem de davranışlarını belirleyici bir özellik taşımaktadır. İnsanların eğitim durumları inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımı konularındaki tutumlarında etkili olmaktadır. Bu nedenle eğitim değişkeninin Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarının oluşmasında önemli bir faktör olma özelliği taşımaktadır. 2.6.1. İnanç Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde eğitim değişkenine göre yapılan analizler sonucunda inanca yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir. Tablo 36: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri Eğitim Durumu Okuyup Yazması Yok Okur-yazar İlkokul Ortaokul Lise Üniversite ve Üstü Toplam N 8 21 139 123 127 43 461 X 65,00 62,90 63,81 63,72 63,52 60,72 63,40 S ,00 1,37 2,21 2,76 3,27 8,76 3,78 114 Tablo 37: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin İnaçla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları Varyansın Kareler Kaynağı Toplamı Gruplararası 372,907 Gruplariçi 6227,853 Toplam 6600,759 sd 5 455 460 Kareler F p Ortalaması 74,581 5,449 ,000 13,688 Anlamlı Fark 1-6, 2-6, 3-6, 4-6, 5-6 * *1- Okuyup yazması yok, 2- Okur-yazar, 3- İlkokul, 4- Ortaokul, 5- lise, 6Üniversite ve üstü Tablo 36 ve 37’da verilen bulgular birlikte ele alındığında inanç tutum puanlarının örneklem grubunun eğitim durumlarına göre anlamlı bir şekilde farklılaştığı gözlenmektedir. [F(5,455)=5,449,p<.01] Başka bir deyişle örneklem grubunun inanca yönelik tutumları, eğitim durumlarına bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, üniversite ve üstü eğitim düzeyine sahip olanlar (X= 60,72) okuyup yazması olmayanlardan (X= 65,00), okur-yazar olanlardan (X= 62,90), ilkokul mezunu olanlardan (X= 63,81), ortaokul mezunu olanlardan (X= 63,72) ve lise mezunu olanlardan (X= 63,52) daha düşük inanç tutum puanına sahiplerdir. En olumlu tutum düzeyine okuyup yazması olmayanlar, en olumsuz tutum düzeyine de üniversite ve üstü eğitim alanlar sahiplerdir. Bir başka ifadeyle eğitim düzeyi yükseldikçe inançla ilgili tutum puanları düşmekte, eğitim düzeyi düştükçe inançla 115 ilgili tutum puanları yükselmektedir. Taşğın’nın Aleviler üzerine yaptığı çalışmasında da aynı sonuçlar ortaya çıkmıştır. 222 Burada alınan eğitimin etkisine bağlı olarak değişen bir zihniyet yapısı söz konusu olabilir. Dolayısıyla da bireylerin algılama ve değerlendirme biçimleri farklılaşabilir. Bunun sonucu olarak da eğitim yükseldikçe geleneksel değer yargılarından uzaklaşma gerçekleşebilir. 223 2.6.2. İbadet Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde eğitim değişkenine göre yapılan analizler sonucunda ibadete yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir. Tablo 38: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri Eğitim Durumu Okuyup Yazması Yok Okur-yazar İlkokul Ortaokul Lise Üniversite ve Üstü Toplam 222 N 8 21 139 123 127 43 461 X 58,75 48,19 51,32 53,06 49,09 46,20 50,68 S 2,81 3,41 6,87 8,23 8,93 12,22 8,59 Ahmet Taşğın, Diyarbakır ve Çevresindeki Türkmen Alevilerde Dini Hayat,(Basılmamış Doktora Tezi), Ankara, 2003, s. 72; İ. Çapcıoğlu, a. g. e., s. 90. 223 Veysel Uysal, “Günümüz Türk Toplumunda Dinsellik ve Kadın/Erkek Aleyhtarı Tutumlar”, M. Ü İlahiyat Fakültesi Dergisi ,S. 20, 2001, s. 99; Ü. Günay, Erzurum ve Çevre Köylerinde Dini Hayat, s. 76; R.Uçar, a. g. e., s. 112. 116 Tablo 39: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları Varyansın Kareler Kaynağı Toplamı Gruplararası 2587,130 Gruplariçi 31430,632 Toplam 34017,7 sd 5 455 460 Kareler F p Ortalaması 517,426 7,490 ,000 69,078 Anlamlı Fark 1-2, 1-3, 1-5, 1-6, 2-4, 3-5, 4-5, 4-6, 5-6 * *1- Okuyup yazması yok, 2- Okur-yazar, 3- İlkokul, 4- Ortaokul, 5- lise, 6Üniversite ve üstü Tablo 38 ve 39’da verilen bulgular birlikte ele alındığında ibadet tutum puanlarının örneklem grubunun eğitim durumlarına göre anlamlı bir şekilde farklılaştığı gözlenmektedir. [F(5,455)=7,490,p<.01] Başka bir deyişle örneklem grubunun ibadete yönelik tutumları, eğitim durumlarına bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, okuyup yazması olmayanlarla (X= 58,75) okur-yazar olanlar (X= 48,19), ilkokul mezunu olanlar (X= 51,32), lise mezunu olanlar (X= 49,09) ve üniversite ve üstü eğitim düzeyine sahip olanlar (X= 46,20) arasında, okur yazar olanlarla ortaokul mezunu olanlar arasında (X= 53,06), ilkokul mezunlarıyla lise mezunları arasında, ortaokul mezunlarıyla lise ve üniversite ve üstü eğitim alanlar (X= 46,20) arasında anlamlı bir faklılaşma tespit edilmiştir. İbadete yönelik tutum puanlarında en olumlu puanı okuyup yazması olmayanlar, en olumsuz puanı ise üniversite ve üstü eğitim düzeyine sahip olanlar almışlardır. Bu sonuca göre eğitim seviyesi yükseldikçe ibadete yönelik tutum puanlarında bir düşüş meydana gelmektedir. Araştırmaya katılanlardan üniversite mezunu olanlarla yapılan 117 görüşmelerde, onların geleneksel bazı uygulamalara katılmadıkları tespit edilmiştir. Bu şahıslar özellikle matem günlerinde deste vurma işlemini doğru bulmadıklarını ve böyle bir uygulamaya katılmadıklarını beyan etmişlerdir. 2.6.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde eğitim değişkenine göre yapılan analizler sonucunda dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir. Tablo 40: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri Eğitim Durumu Okuyup Yazması Yok Okur-yazar İlkokul Ortaokul Lise Üniversite ve Üstü Toplam N 8 21 139 123 127 43 461 X 71,62 52,38 62,02 66,14 63,44 63,67 63,39 S 9,54 4,03 9,50 8,75 8,62 8,62 9,27 Tablo 41: Eğitim Durumlarına Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları Varyansın Kareler Kaynağı Toplamı Gruplararası 4286,270 Gruplariçi 35287,877 Toplam 39574,148 sd 5 455 460 Kareler F p Anlamlı Ortalaması Fark 857,254 11,053 ,000 1-2, 1-3, 1-5, 1-6, 77,556 2-3, 2-4, 2-5, 2-6, 3-4, 4-5* 118 *1- Okuyup yazması yok, 2- Okur-yazar, 3- İlkokul, 4- Ortaokul, 5- lise, 6Üniversite ve üstü Tablo 40 ve 41’de verilen bulgular birlikte ele alındığında dinin sosyal hayata aktarımı tutum puanlarının örneklem grubunun eğitim durumlarına göre anlamlı bir şekilde farklılaştığı gözlenmektedir. [F(5,455)=11,053,p<.01] Başka bir deyişle örneklem grubunun dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları, eğitim durumlarına bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, okuyup yazması olmayanlarla (X= 71,62) okur-yazar olanlar (X= 52,38), ilkokul mezunları (X= 62,02), lise mezunları (X= 63,44), üniversite ve üstü eğitim seviyesine sahip olanlar (X= 63,67) arasında, okur-yazar olanlarla ilkokul mezunları, orta okul mezunları (X= 66,14), lise mezunları ve üniversite ve üstü eğitim almış olanlar arasında, ilkokul mezunlarıyla ortaokul mezunları arasında, ortaokul ile lise mezunları arasında anlamlı bir fark olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuca göre okuyup yazması olmayanlar en yüksek tutum puanını alırken, okur-yazar olanlar diğer eğitim düzeylerine göre en düşük puanı almışlardır. 2.7. Medeni Durumlarına Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları Medeni durum, insanların hayata bakışlarını ve hayatı anlamlı kılan değerlere karşı tutumların geliştirilmesinde etkili olmaktadır. Medeni durum değişkeni Caferilerin ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarının belirlenmesinde göz değerlendirilmektedir. önünde tutulması gereken bir unsur olarak 119 2.7.1. İnanç Örneklem grubunun medeni durumlarına göre inanca yönelik tutumlarında anlamlı bir farklılaşma gözlenmemiştir. 2.7.2. İbadet Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde medeni durum değişkenine göre yapılan analizler sonucunda ibadete yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir. Tablo 42: Medeni Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri Eğitim Durumu Evli Bekar Dul (Eşi Ölmüş) Boşanmış Toplam N 372 68 16 5 461 X 50,91 47,16 57,25 60,00 50,68 S 8,04 10,45 6,80 ,00 8,59 Tablo 43: Medeni Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları Varyansın Kareler Kaynağı Toplamı Gruplararası 1987,960 Gruplariçi 32029,801 Toplam 34017,761 sd 3 457 460 Kareler F p Ortalaması 662,653 9,455 ,000 70,087 Anlamlı Fark 1-2, 1-3, 1-4, 2-3, 2-4* * 1- Evli 2- Bekar 3- Dul (Eşi Ölmüş) 4- Boşanmış Tablo 42 ve 43 birlikte incelendiğinde örneklem grubunun medeni durumlarına göre ibadete yönelik tutumlarının anlamlı bir şekilde farklılaştığı görülecektir. [F(3,457)=9,455,p<.01] Başka bir deyişle örneklem grubunun ibadete 120 yönelik tutumları, medeni durumlarına bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre evlilerle (X= 50,91) bekarlar (X= 47,16), dul (eşi ölmüş) olanlar (X= 57,25) ve boşanmışlar (X= 60,00) arasında, bekarlarla da dul ve boşanmış olanlar arasında anlamlı bir farklılaşmanın olduğu ortaya çıkmıştır. Dul ve boşanmış olanlar, evli ve bekar olanlardan daha yüksek tutum puanına sahiptirler. En düşük puanı bekar olanlar alırken, en yüksek puanı da dullar almışlardır. Bu konuda yapılan başka 224 araştırmalarda da benzer sonuçlarla karşılaşılmaktadır. Bu sonuçlara göre dul ve boşanmış olanların ibadete daha fazla temayüllü oldukları görülmektedir. Bu durumun da dul ve boşanmış olanların toplum içerisinde kendilerini sahipsiz hissetmeleri ve kendilerine kötü gözle bakılmasının önüne geçmek istemeleri gibi psikolojik ve sosyolojik nedenlerden kaynaklandığı söylenebilir. Dul ve boşanmış olanların yaş ortalamalarının da yüksek olması ihtimal dahilindedir. Bunun da onların ibadete yönelik tutum puanlarının yüksek olmasına neden olduğu söylenebilir. Günay’ın araştırmasında, evlilerin ibadetlere en bağlı kişilerken bekarların 225 ibadete yönelik en olumsuz tutum içerisinde olduklarını söylemektedir. Taş yaptığı çalışmasında da bireylerin ibadetlerini yerine getirmesi ile medeni durumları arasında anlamlı bir farkın olduğunu ifade ederek, evli olanların bekarlara göre ibadetleri yerine getirme konusunda daha duyarlı olduklarını söylemektedir. 224 226 N. Akyüz, Ankara’nın Boğaziçi Semtinde Dini Hayat ve Kentlileşme Üzerine Bir araştırma, s.120; R. Uçar, a. g. e., s.118; R. Karaman, a. g. e., s. 95. 225 Ü. Günay, Erzurum ve Çevre Köylerinde Dini Hayat, s. 104.. 226 Kemaleddin Taş, Türk Halkının Gözüyle Diyanet, İstanbul, 2002, s. 138. 121 2.7.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde medeni durum değişkenine göre yapılan analizler sonucunda dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir. Tablo 44: Medeni Durumlarına Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri Eğitim Durumu Evli Bekar Dul (Eşi Ölmüş) Boşanmış Toplam N 372 68 16 5 461 X 62,64 64,30 73,31 75,00 63,39 S 9,27 8,48 4,70 ,00 9,27 Tablo 45: Medeni Durumlarına Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları Varyansın Kareler Kaynağı Toplamı Gruplararası 2513,034 Gruplariçi 37061,113 Toplam 39574,148 sd 3 457 460 Kareler F p Anlamlı Ortalaması Fark 837,678 10,329 ,000 1-2, 1-3, 1-4, 2-3, 81,097 2-4* * 1- Evli 2- Bekar 3- Dul (Eşi Ölmüş) 4- Boşanmış Tablo 44 ve 45 birlikte incelendiğinde örneklem grubunun medeni durumlarına göre dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarının anlamlı bir şekilde farklılaştığı görülecektir. [F(3,457)=10,329,p<.01] Başka bir deyişle örneklem grubunun medeni durumlarına göre dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları, medeni durumlarına bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, evlilerle (X= 62,64) 122 bekarlar (X= 64,30), dul (eşi ölmüş) olanlar (X= 73,31) ve boşanmışlar (X= 75,00) arasında, bekarlarla da dul ve boşanmış olanlar arasında anlamlı bir farklılaşmanın olduğu ortaya çıkmıştır. Dul ve boşanmış olanlar, evli ve bekar olanlardan daha yüksek tutum puanına sahiptirler. En düşük puanı evli olanlar alırken, en yüksek puanı da boşanmışlar almışlardır. İbadete yönelik tutumlarda olduğu gibi dinin sosyal hayata aktarımında da dul ve boşanmış olanların en yüksek puanı almış oldukları görülmektedir. Bu durumu dul ve boşanmış olanların hem yeni bir yuva kurmak istemeleriyle hem de eskiden daha fazla sorumluluk sahibi olmalarıyla açıklamak mümkündür. Böylece dul ve boşanmış olanlar dinin sosyal hayata aktarımında duyarlı davranarak sosyal çevrelerinde kendilerini daha rahat hissedeceklerdir. 2.8. Meslek Durumlarına Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları Meslek grupları ya da herhangi bir mesleğinin olup olmaması insanların inanç ve ibadet hayatlarının belirlenmesinde önemli bir unsurdur. Bu konularda farklı meslek gruplarında insanlar farklı tutum içerisinde olabildikleri gibi işsiz olanlar da bir işte çalışanlara göre farklı tavır takınabilmektedirler. 2.8.1. İnanç Meslek gruplarına göre inanca yönelik tutum puanlarının anlamlı bir şekilde farklılaştığı tespit edilmiştir. 123 Tablo 46: Meslek Durumlarına Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri Meslek İşsiz Emekli Serbest meslek Memur Esnaf Öğrenci İşçi Özel şirket elemanı Ev hanımı Toplam N 15 97 75 57 35 22 39 10 111 461 X 60,66 64,20 63,10 62,52 64,17 63,40 64,28 63,60 63,14 63,40 S 7,92 1,76 5,12 5,80 1,33 2,38 1,58 2,98 2,94 3,78 Tablo 47: Meslek Durumlarına Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları Varyansın Kareler Kaynağı Toplamı Gruplararası 283,912 Gruplariçi 6316,848 Toplam 6600,759 sd 8 452 460 Kareler F p Anlamlı Ortalaması Fark 35,489 2,539 ,010 1-2, 1-3, 1-5, 1-6, 13,975 1-7, 1-9, 2-4, 2-9, 4-5, 4-7* * 1- İşsiz 2- Emekli 3- Serbest meslek 4- Memur 5- Esnaf 6- Öğrenci 7- İşçi 8- Özel şirket elemanı 9- Ev hanımı Elde edilen veriler birlikte incelendiğinde örneklem grubunun mesleki durumlarına göre inanca yönelik tutumlarının anlamlı bir şekilde farklılaştığı görülecektir. [F(8,452)=2,539,p<.05] Başka bir deyişle örneklem grubunun mesleki durumlarına göre inanca yönelik tutumları, mesleki durumlarına bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, işsizlerle (X= 60,66) emekliler (X= 64,20), serbest meslek sahipleri 124 (X= 63,10), esnaflar (X= 64,17), öğrenciler (X= 63,40), işçiler (X= 64,28) ve ev hanımları (X= 63,14) arasında, emeklilerle memur olanlar ve ev hanımları arasında, memurlarla esnaf ve işçi olanlar arasında anlamlı bir farklılaşma gözlenmektedir. İşsizler diğer meslek gruplarına göre en düşük tutum puanını alırken işçiler, emekliler ve esnaflar en yüksek tutum puanına sahip olmuşlardır. Buna göre inanca yönelik olumlu tutum puanına sahip olanlar herhangi bir mesleği olanlarda çıkarken, olumsuz tutum puanına da bir meslek sahibi olmayan işsizlerde rastlanmaktadır. Bu sonuca göre bir iş sahibi olmanın inanca yönelik tutumlarda belirleyici bir rol oynadığı söylenebilir. Toplumda bir işi olmayan ve herhangi bir statüsü bulunmayan bireylerin hem aile hem de bireysel hayatlarının düzensiz olması yüksek ihtimaldir. Bu durum onların sosyal hayatlarını etkilediği gibi dini hayatlarını da etkilemektedir. Böyle insanlar bazen isyan halinde bazen de dinin hoş karşılamadığı tavırlar içerisinde bulunabilirler. Bu ruh hali içerisinde de dini inançlarında bir zayıflamanın meydana gelmesi mümkündür. 2.8.2. İbadet Meslek gruplarına göre ibadete yönelik tutum puanlarının anlamlı bir şekilde farklılaştığı tespit edilmiştir. 125 Tablo 48: Meslek Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri Meslek İşsiz Emekli Serbest meslek Memur Esnaf Öğrenci İşçi Özel şirket elemanı Ev hanımı Toplam N 15 97 75 57 35 22 39 10 111 461 X 43,46 54,05 52,77 47,61 52,77 46,18 53,15 44,10 48,83 50,68 S 10,72 5,92 8,55 10,36 7,39 9,64 7,22 3,95 8,13 8,59 Tablo 49: Meslek Durumlarına Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları Varyansın Kareler Kaynağı Toplamı Gruplararası 4394,128 Gruplariçi 29623,633 Toplam 34017,761 sd 8 452 460 Kareler F p Ortalaması 549,266 8,381 ,000 65,539 Anlamlı Fark 1-2, 1-3, 1-5, 1-7, 1-9, 2-4, 2-6, 2-8, 2-9, 3-6, 3-8, 3-9, 4-5, 4-7, 5-8, 5-9, 6-7, 7-8, 7-9* * 1- İşsiz 2- Emekli 3- Serbest meslek 4- Memur 5- Esnaf 6- Öğrenci 7- İşçi 8- Özel şirket elemanı 9- Ev hanımı Elde edilen veriler birlikte incelendiğinde örneklem grubunun mesleki durumlarına göre ibadete yönelik tutumlarının anlamlı bir şekilde farklılaştığı görülecektir. [F(8,452)=8,381,p<.01] Başka bir deyişle örneklem grubunun mesleki 126 durumlarına göre ibadete yönelik tutumları, mesleki durumlarına bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre işsizlerle (X= 43,46) emekliler (X= 54,05), serbest meslek sahipleri (X= 52,77), esnaflar (X=52,77), işçiler (X= 53,15) ve ev hanımları (X= 48,83) arasında, emeklilerle memurlar (X= 47,61), öğrenciler (X= 46,18), özel şirket elemanı (X= 44,10) ve ev hanımları (X= 48,83)arasında, serbest meslek sahipleriyle öğrenci, özel şirket elemanı ve ev hanımları arasında, memurlarla esnaf ve işçiler arasında, esnaflarla özel şirket ve ev hanımları arasında, öğrencilerle işçiler arasında, işçilerle özel şirket elemanı ve ev hanımları arasında anlamlı bir farklılaşmanın olduğu tespit edilmiştir. Meslek gruplarına göre ibadete yönelik tutumlarda en yüksek puanı emekliler alırken en düşük puanı da işsizler almışlardır. İnanca yönelik tutumlarda da işsizlerin en düşük puanı almış oldukları göz önünde bulundurulursa, ibadete yönelik tutumlarda da iş ve meslek sahibi olmanın belirleyici olduğunu söylemek mümkün görünmektedir. Akyüz’ün çalışmasında da işsizlerin düzenli bir gelirlerinin olmaması nedeniyle kendilerini namaz ibadetine veremediklerini ifade ettikleri 227 belirtilmektedir. 2.8.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Örneklem grubunun meslek gruplarının dinin sosyal hayata aktarımına etkisini ortaya koymak amacıyla yapılan analizlerde anlamlı bir farklılaşma tespit edilememiştir. Buna göre dinin sosyal hayata aktarımında meslek gruplarının belirleyici bir etkisinin olmadığı söylenebilir. 227 N. Akyüz, Ankara’nın Boğaziçi Semtinde Dini Hayat ve Kentlileşme Üzerine Bir araştırma, s.81. 127 2.9. Gelir Durumuna Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları Bireylerin sosyo-ekonomik durumları inanç dünyasının ve ibadet hayatının şekillenmesinde önemli bir faktördür. Bu açıdan Caferilerin gelir durumlarına göre inanç ve ibadete yönelik tutumlarının ele alınması önemli görülmektedir. 2.9.1. İnanç Yapılan analizlerin sonucunda araştırmaya katılanların gelir durumlarına göre inanca yönelik tutumlarında anlamlı bir ilişkinin olduğu anlaşılmıştır. Tablo 50: Gelir Durumuyla İnanç Arasındaki Korelasyon Analizi Sonuçları Correlations Ailenizin Aylık Ortalama Pearson Correlation Gelir Durumu Nedir? Sig. (2-tailed) N İNANÇTOP Pearson Correlation Sig. (2-tailed) N Ailenizin Aylık Ortalama Gelir Durumu Nedir? İNANÇTOP 1 -,140** . ,003 461 461 -,140** 1 ,003 . 461 461 **. Correlation is significant at the 0.01 level (2-tailed). Tablo 50 incelendiğinde örneklemin gelir durumu ile inanca yönelik tutumları arasında düşük düzeyde, negatif ve anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir. (r=0.140, n= 461, p<.05) Buna göre gelir arttıkça inanca yönelik tutumların zayıfladığı söylenebilir. Çelik’in yaptığı araştırmada da sosyo-ekonomik durumla inanca yönelik tutum puanları arasında anlamlı bir ilişki görülmekte, ekonomik durum yükseldikçe inanç puanında bir düşüş görülmekte, tersine ekonomik düzey düştükçe inanca 128 228 yönelik tutum puanlarında bir yükselme görülmektedir. Gelir durumu düşük olanların kendilerini dine daha yakın hissettikleri belki de ekonomik zayıflıklarını inançla takviye ettikleri, bunun tam tersine yüksek gelir sahiplerinin de mal varlıklarının verdiği güvenle inanç konusunda daha zayıf oldukları söylenebilir. 2.9.2. İbadet Yapılan analizlerin sonucunda araştırmaya katılanların yaşa göre ibadete yönelik tutumlarında anlamlı bir ilişkinin olduğu anlaşılmıştır. Tablo 51: Gelir Durumuyla İbadet Arasındaki Korelasyon Analizi Sonuçları Correlations Ailenizin Aylık Ortalama Pearson Correlation Gelir Durumu Nedir? Sig. (2-tailed) N İBADETTO Pearson Correlation Sig. (2-tailed) N Ailenizin Aylık Ortalama Gelir Durumu Nedir? İBADETTO 1 -,315 ** . ,000 461 461 -,315 ** 1 ,000 . 461 461 **. Correlation is significant at the 0.01 level (2-tailed). Tablo 51 incelendiğinde örneklemin gelir durumu ile ibadete yönelik tutumları arasında düşük düzeyde, negatif ve anlamlı bir ilişki olduğu görülmektedir. (r=0.315, n= 461 p<01) Buna göre gelir arttıkça ibadete yönelik tutumların zayıfladığı söylenebilir. Günay, yaptığı araştırmada gelir durumu yükseldikçe ibadete yönelik 228 Celalettin Çelik, Şehirleşme ve Din, Konya, 2002, s. 201. 129 229 tutumların düşüş gösterdiğini belirtmektedir. Köktaş, sosyo-ekonomik statü yükseldikçe ibadetlere karşı ilginin azaldığını, dolayısıyla da ekonomik durumla ibadet arasında bir ilişkinin olduğunun altını 230 çizmektedir. Burada yine inançta olduğu gibi ekonomik durumu yüksek olanların kendilerini güvende hissetmelerinin ibadete yönelik tutumlarda da etkili olduğu söylenebilir. 2.9.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Yapılan analiz sonucunda örneklem grubunun gelir durumuyla dinin sosyal hayata aktarımı arasında herhangi bir ilişki gözlenmemiştir. 2.10. Din Eğitimi Alınan Yere Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları İnsanların din eğitimlerini aldıkları yer inanç ve ibadet konularındaki tutumlarında etkili olmaktadır. Bu nedenle din eğitimi alınan yer değişkeni Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarının oluşmasında önemli bir faktör olma özelliği taşımaktadır. 2.10.1. İnanç Din eğitimi alınan yere göre inanca yönelik tutum puanlarının anlamlı bir şekilde farklılaştığı tespit edilmiştir. 229 230 Ü. Günay, Erzurum ve Çevresinde Dini Hayat, s. 99. Köktaş, a. g. e., s. 111. 130 Tablo 52: Din Eğitimi Alınan Yere Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri Din Eğitimi Alınan Yer Ailemden Okuldan Kendi kendime Ahundlardan Toplam N 94 47 5 315 461 X 63,91 59,76 64,40 63,77 63,40 S 2,18 8,93 1,34 2,38 3,78 Tablo 53: Din Eğitimi Alınan Yere Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları Varyansın Kareler Kaynağı Toplamı Gruplararası 694,818 Gruplariçi 5905,942 Toplam 6600,759 sd 3 457 460 Kareler F p Anlamlı Ortalaması Fark 231,606 17,922 ,000 1-2, 2-3, 2-4* 12,923 *1- Ailemden, 2- Okuldan, 3- Kendi kendime, 4- Ahundlardan Elde edilen veriler birlikte incelendiğinde örneklem grubunun din eğitimlerini aldıkları yere göre inanca yönelik tutumlarının anlamlı bir şekilde farklılaştığı görülecektir. [F(3,457)=17,922,p<.01] Başka bir deyişle örneklem grubunun inanca yönelik tutumları, din eğitimlerini aldıkları yere bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, din eğitimlerini okuldan alanlarla (X= 63,91) ailelerinden alanlar (X= 59,76), kendi kendilerine öğrenenler (X= 64,40) ve ahundlardan alanlar (X= 63,77) arasında anlamlı bir farklılaşma gözlenmektedir. Din eğitimlerini kendi kendilerine tamamlayanlar en yüksek puanı alırken okuldan alanlar en düşük puanı almışlardır. Okullardaki din eğitimi belli bir mezhebe göre düzenlenmediği dolayısıyla da Caferilerin din anlayışlarına göre verilmediği için din eğitimlerini okullardan alanlar 131 en düşük puanı almışlardır. Din eğitimlerini kendi çabalarıyla almaya çalışanlar ise, dini bilgilerini daha çok mezhebin kendi prensiplerini anlatan kaynaklardan ve uygulayarak öğrenmekte bunun için de yüksek puan almaktadırlar. Din eğitimlerini okul dışından alanların dini inanç tutumlarının, din eğitimlerini okuldan alanlara göre daha yüksek olduğu başka çalışmalarda da ortaya çıkmıştır. Altaş, öğrenci velileri üzerine yaptığı çalışmasında “Velilerden okul dışında din eğitimi almış olanların dini inanç tutumları, okul dışında din eğitimi 231 almayanlara göre yüksektir” demektedir. 2.10.2. İbadet Din eğitimi alınan yere göre ibadete yönelik tutum puanlarının anlamlı bir şekilde farklılaştığı tespit edilmiştir. Tablo 54: Din Eğitimi Alınan Yere Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri Din Eğitimi Alınan Yer Ailemden Okuldan Kendi kendime Ahundlardan Toplam N 94 47 5 315 461 X 48,58 45,00 53,80 52,10 50,68 S 7,95 12,48 8,67 7,58 8,59 Tablo 55: Din Eğitimi Alınan Yere Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları Varyansın Kareler Kaynağı Toplamı Gruplararası 2619,812 Gruplariçi 31397,949 Toplam 34017,761 sd 3 457 460 Kareler F p Anlamlı Ortalaması Fark 873,271 12,711 ,000 1-2, 1-4, 2-3, 2-4* 68,704 132 *1- Ailemden, 2- Okuldan, 3- Kendi kendime, 4- Ahundlardan Elde edilen veriler birlikte incelendiğinde örneklem grubunun din eğitimlerini aldıkları yere göre ibadete yönelik tutumlarının anlamlı bir şekilde farklılaştığı görülmektedir. [F(3,457)=12,711,p<.01] Başka bir deyişle örneklem grubunun ibadete yönelik tutumları, din eğitimlerini aldıkları yere bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, din eğitimlerini ailelerinden alanlarla (X= 48,58) okuldan alanlar (X= 45,00) ve ahundlardan alanlar arasında, okuldan alanlarla kendi kendilerine öğrenenler (X= 53,80) ve ahundlardan alanlar (X= 52,10) arasında anlamlı bir farklılaşma gözlenmektedir. İnanca yönelik tutumlarda olduğu gibi ibadete yönelik tutumlarda da din eğitimlerini kendi kendilerine tamamlayanlar en yüksek puanı alırken, okuldan alanlar en düşük puanı almışlardır. İnanç konusunda da söylendiği gibi okullarda herhangi bir mezhebin inanç ve ibadet esasları öğretilmemektedir. Din eğitimini kendi gayretleriyle tamamlayanların ise araştırmaları sırasında bazı ibadetlere katılarak öğrendiklerini söyleyebiliriz. Bu durum da onların yüksek puan almalarına neden olmuştur. 2.10.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Yapılan analiz sonucunda örneklem grubunun din eğitimlerini aldıkları yere göre dinin sosyal hayata aktarımı arasında herhangi bir farklılaşma gözlenmemiştir. 231 Nurullah Altaş, “Öğrenci Velilerinin İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Derslerine Karşı Tutum Düzeylerinin Dini Tutum Düzeyleriyle İlişkisi”, AÜİFD, C. XLV, S. 1, Ankara, 2004, s. 102. 133 2.11. Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumları İnsanlar dini konularda karşılaştıkları problemleri çözmek amacıyla bir takım mercilere başvurma ihtiyacı duyarlar. Bazıları aile büyüklerine, bazıları din alimlerine danışarak, bazıları da kitaplardan kendileri araştırarak problemlerini çözmeye çalışır. Müracaat edilen kaynakların farklı olması, inanç ve ibadet gibi konulara yönelik tutumlarda da farklılıkların olmasına neden olabilir. 2.11.1. İnanç Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde din ile karşılaşılan problemlerin çözülüş şekli değişkenine göre yapılan analizler sonucunda inanca yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir. Tablo 56: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri Dini Problemlerin Çözülüş Şekli Aile büyüklerime sorarak Kitaplardan araştırarak Ahundlara sorarak Toplam N X S 46 96 319 461 64,10 62,18 63,66 63,40 2,81 6,24 2,71 3,78 Tablo 57: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları Varyansın Kareler Kaynağı Toplamı Gruplararası 186,568 Gruplariçi 6414,191 Toplam 6600,759 sd 2 458 460 Kareler F p Anlamlı Ortalaması Fark 93,284 6,661 ,000 1-2, 2-3* 14,005 134 *1- Aile büyüklerime sorarak 2- Kitaplardan araştırarak 3- Ahundlara sorarak Elde edilen veriler birlikte incelendiğinde örneklem grubunun din ile ilgili karşılaştıkları problemleri çözdükleri yere göre inanca yönelik tutumlarının anlamlı bir şekilde farklılaştığı görülecektir. [F(2,458)=6,661,p<.01] Başka bir deyişle örneklem grubunun inanca yönelik tutumları, dini problemlerini çözdükleri yere bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, din ile ilgili karşılaştıkları problemleri kitaplardan araştırarak çözenlerle (X= 62,18) aile büyüklerine sorarak çözenler (X=64,10) ve ahundlara sorarak çözenler (X= 63,66) arasında anlamlı bir farklılaşma gözlenmektedir. Din ile ilgili problemlerini çözdükleri yere göre inanca yönelik tutumlarında en düşük puanı kitaplardan araştırarak çözenler alırken, en yüksek puanı da aile büyüklerine sorarak çözenler almışlardır. Problemlerini ahundlara sorarak çözenlerin aldıkları puanlar da göz önünde tutulduğunda Caferilerin din ile ilgili konularda başvurdukları iki mercilerinin olduğu anlaşılmaktadır. Caferi akaidine göre eğitim yapan herhangi bir kurumun olmaması gerçeğinden hareketle bu sonucun son derece normal bir sonuç olduğu söylenebilir. 2.11.2. İbadet Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde din ile karşılaşılan problemlerin çözüm şekli değişkenine göre yapılan analizler sonucunda ibadete yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir. 135 Tablo 58: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri Dini Problemlerin Çözülüş Şekli Aile büyüklerime sorarak Kitaplardan araştırarak Ahundlara sorarak Toplam N X S 46 96 319 461 55,26 50,04 50,21 50,68 7,76 11,45 7,47 8,59 Tablo 59: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları Varyansın Kareler Kaynağı Toplamı Gruplararası 1072,983 Gruplariçi 32944,778 Toplam 34017,761 sd 2 458 460 Kareler F p Ortalaması 536,492 7,458 ,001 71,932 Anlamlı Fark 1-2, 1-3* *1- Aile büyüklerime sorarak 2- Kitaplardan araştırarak 3- Ahundlara sorarak Elde edilen veriler birlikte incelendiğinde örneklem grubunun din ile ilgili karşılaştıkları problemleri çözdükleri yere göre ibadete yönelik tutumlarının anlamlı bir şekilde farklılaştığı görülecektir. [F(2,458)=7,458, p<.05] Başka bir deyişle örneklem grubunun ibadete yönelik tutumları, dini problemlerini çözdükleri yere bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, din ile ilgili karşılaştıkları problemleri aile büyüklerine sorarak çözenlerle (X= 55,26) kitaplardan araştırarak çözenler (X= 50,04) ve ahundlara sorarak çözenler (X= 50,21) arasında anlamlı bir farklılaşma gözlenmektedir. Görüldüğü gibi dini problemlerini çözüme kavuşturmak için aile büyüklerine 136 başvuranlar hem kitaplara hem de ahundlara müracaat edenlerden daha yüksek tutum puanına sahiplerdir. Bu durum da tıpkı inançta olduğu gibi dinin pratik boyutu olan ibadet hayatında da ailenin belirleyici bir etkisinin olduğunu göstermektedir. 2.11.3. Dinin Sosyal Hayata Aktarımı Örneklem alanından elde edilen veriler üzerinde din ile karşılaşılan problemlerin çözüm şekli değişkenine göre yapılan analizler sonucunda dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarda farklılaşmanın meydana geldiği görülmektedir. Tablo 60: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri Dini Problemlerin Çözülüş Şekli Aile büyüklerime sorarak Kitaplardan araştırarak Ahundlara sorarak Toplam N X S 46 96 319 461 69,36 66,82 61,50 63,39 7,31 8,38 9,14 9,27 Tablo 61: Din ile İlgili Karşılaşılan Problemlerin Çözülüş Şekline Göre Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Varyans Analizi Sonuçları Varyansın Kareler Kaynağı Toplamı Gruplararası 3913,691 Gruplariçi 35660,456 Toplam 39574,148 sd 2 458 460 Kareler F p Anlamlı Ortalaması Fark 1956,846 25,132 ,000 1-3, 2-3* 77,861 *1- Aile büyüklerime sorarak 2- Kitaplardan araştırarak 3- Ahundlara sorarak Elde edilen veriler birlikte incelendiğinde örneklem grubunun din ile ilgili karşılaştıkları problemleri çözdükleri yere göre dinin sosyal hayata aktarımına 137 yönelik tutumlarının anlamlı bir şekilde farklılaştığı görülecektir. [F(2,458)=25,132, p<.01] Başka bir deyişle örneklem grubunun dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları, dini problemlerini çözdükleri yere bağlı olarak anlamlı bir şekilde değişmektedir. Bu farkın kaynağını belirlemek için yapılan LSD testi sonuçlarına göre, din ile ilgili karşılaştıkları problemleri aile büyüklerine sorarak çözenlerle (X= 69,36) ahundlara sorarak çözenler (X= 61,50), kitaplardan araştırarak çözenlerle (X= 66,82) yine ahundlara sorarak çözenler arasında anlamlı bir farklılaşma gözlenmektedir. Din ile ilgili sorunların çözüme kavuşturdukları yerlere göre dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarında en yüksek puanı aile büyüklerine soranlar, en düşük puanı da ahundlara soranlar almışlardır. Yapılan bu analizler sonucunda Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarında en yüksek puanı ailenin aldığı ahundların ise aileden daha az puan aldığı görülmektedir. Bu duruma göre de ahundların sanki bireysel ilişkilerinin zayıf olduğu anlaşılmaktadır. Ancak durum hiç de böyle değildir. Çünkü ahundlar hem dini hayatın hem de sosyal hayatın içinde Caferi bireylerle son derece yakın ilişki içerisindedir. Ailenin ahundlardan daha yüksek puan almalarının sebebini, bireylerin ellerinde doğup büyüdükleri aile büyüklerini kendilerine daha yakın hissetmelerinde aramak gerekmektedir. Üstelik aile büyükleri geleneklerine bağlıdır ve dini inanç ve uygulamaları iyi bilmektedirler. 138 3. CAFERİLERİN İNANÇ, İBADET VE DİNİN SOSYAL HAYATA AKTARIMI İLE İLGİLİ TUTUMLARININ BETİMSEL İSTATİSTİKLERİ 3.1. Caferilerin İnançla İlgili Tutumlarının Frekans Dağılımları Bu bölümde inanç ölçeğinin maddeleri katılım ve tutumlar bağlamında tek tek ele alınacaktır. 3.1.1. Gerçek Manada İman Ehl-i Beyt’in Velayetini Kabul Etmekle Olur Düşüncesi Caferilerin inanç sistemlerinde Ehl-i Beyt’in özel ve önemli bir yeri vardır. Öyle ki onları sevmek ve velayetlerini kabul etmek imanlı bir fert olabilmek için gerekli olan en temel şartlardandır. Caferilerin bu konuyla ilgili düşüncelerini aşağıda elde edilen bulgularda görmek mümkündür. Tablo 62: Gerçek Manada İman Ehl-i Beyt’in Velayetini Kabul Etmekle Olur Düşüncesi Gerçek manada iman Ehl-i Beyt’in velayetini kabul etmekle olur. Fikrim yok Katılıyorum Tamamen katılıyorum Toplam N 1 15 445 461 % ,2 3,3 96,5 100,0 X= 4,96 S= ,19 Tablodan da anlaşıldığı gibi örneklem grubunun % 98,8’ i gerçek manada imanın Ehl-i Beyt’in velayetini kabul etmekle olur düşüncesine katılırken, % 1,2’si konuyla ilgili herhangi bir fikir beyan etmemiştir. Buradan anlaşılmaktadır ki örneklem grubunun bu konudaki görüşleri Caferilerin genel düşünceleriyle örtüşmektedir. 139 3.1.2. Peygamberler İnsanlık İçin Uyulması Gereken En Güzel Örneklerdir Düşüncesi Diğer İslam mezhep ve fırkalarında olduğu gibi Caferilerde de peygamberler Allah tarafından gönderilen dinin hem tebliğcisi hem de uygulayıcısıdırlar. Dolayısıyla da insanlar için en güzel örnekleri oluştururlar. Örneklem grubunun konuyla ilgili düşünceleri de aşağıdaki elde edilen bulgulardan anlaşılmaktadır. Tablo 63: Peygamberler İnsanlık İçin Uyulması Gereken En Güzel Örneklerdir Düşüncesi Peygamberler insanlık için uyulması en güzel örneklerdir. Katılıyorum Tamamen katılıyorum Toplam N 10 451 461 % 2,2 97,8 100,0 X= 4,97, S= .14 Tablodan da anlaşıldığı gibi araştırmaya katılanların %2,2’si katılıyorum, %97,8’i de tamamen katılıyorum şıklarını tercih etmişlerdir. Görüldüğü gibi örneklem grubunun tamamı peygamberlerin insanlık için en iyi örnek olduğu konusunda oldukça olumlu bir tavır içerisindedirler. Buradan anlaşılmaktadır ki örneklem grubunun bu konudaki görüşleri İslam’ın konuyla ilgili genel düşünceleriyle örtüşmektedir. 3.1.3. Mead Dinin Kontrol Mekanizmasıdır Düşüncesi Bütün ilahi dinler mebde (yaratıcı) ve mead (öldükten sonra tekrar dirilip kıyamet gününde yaptığının karşılığını bulmak) inancı üzerine kurulmuştur. Bu manada Meada inanmak, bütün ilahi dinlerin temelini oluşturduğu gibi Caferilerin de inanç esaslarından birini oluşturmaktadır. Onlara göre, mead inancının dinden alınması, o dinin temelden çöküp yok olması anlamına gelmektedir. 140 Tablo 64: Mead Dinin Kontrol Mekanizmasıdır Düşüncesi Mead dinin kontrol mekanizmasıdır Katılmıyorum Fikrim yok Katılıyorum Tamamen katılıyorum Toplam N 6 6 13 436 461 % 1,3 1,3 2,8 94,6 100,0 X= 4,90, S=.43 Yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı gibi, meadın dinin kontrol mekanizması olmasıyla ilgili olarak, araştırmaya katılanların %1,3’ü katılmıyorum, %1,3’ü fikrim yok, % 2,8’i katılıyorum ve % 94,6’sı tamamen katılıyorum şıklarını işaretlemişlerdir. Görüldüğü gibi örneklem grubunun %97,4’ü (2,8+94,6) konuyla ilgili olumlu bir tavır ortaya koymuşlardır. İslam dinindeki dünyada yapılan işlerin karşılığının ahirette mutlaka kişinin karşısına çıkacağı anlayışı hangi mezhep ve fırkadan olursa olsun bireylerin hareketlerinde bir sınırlandırma getirmiştir. Buradan hareketle elde edilen bulgular doğrultusunda Caferilerin de konuyla ilgili anlayışlarının İslam’ın genel anlayışıyla paralellik gösterdiğini söyleyebiliriz. 3.1.4. İmamet Dinin Temel Esassıdır Düşüncesi Caferiler İslam'ın temel ilkelerinden bir diğerinin de imamet olduğuna inanırlar. Onlara göre, imamet makamı aynen nübüvvet makamı gibi ilahi bir makam olup, o makama gelecek kişiyi Allah seçer. Nasıl ki, kullar peygamber seçme hakkına sahip değillerse, imam seçme hakkına da sahip değillerdir. Peygamberlerde gerekli olan bütün şartların imamlarda da şarttır ve peygamberlerin varlığını zorunlu 232 kılan gerekçeler aynen imamların da varlığını da zorunlu kılmaktadır. 232 www.kubrakutuphane.com., (12/04/2005 Tarihi itibariyle) Caferilere 141 ait bir kesimi içine alan örneklem alanımızdaki konuyla ilgili bulguların betimsel yorumu aşağıdaki gibidir. Tablo 65: İmamet Dinin Temel Esassıdır Düşüncesi İmamet Dinin Temel Esassıdır Fikrim yok Katılıyorum Tamamen katılıyorum Toplam N 4 19 438 461 % 0,9 4,1 95,0 100,0 X= 4,94, S=.26 Yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı gibi, imametin dinin temel esası olmasıyla ilgili olarak, araştırmaya katılanların %0,9’u fikrim yok, % 4,1’i katılıyorum ve % 95,’i tamamen katılıyorum şıklarını işaretlemişlerdir. Görüldüğü gibi örneklem grubunun %99,1’i (4,1+95,0) konuyla ilgili olum bir tavır ortaya koymuşlardır. Bilindiği gibi imamet meselesi Caferilerin inanç esaslarından birini 233 teşkil etmektedir. Dolayısıyla da bu düşünceye katılanların sayılarının oldukça yüksek çıkması son derece normal bir sonuç olarak değerlendirilmelidir. 3.1.5. İmamlar Masumdurlar Hiç Günah İşlemezler Düşüncesi Caferilere göre peygamberler her türlü günah ve hatadan masum olup ilahi ilimle teyit ediliyorlarsa, imamlar da aynen öyledir. Böyle oldukları için de onları ancak Allah tayin edebilir. Çünkü kimin masum olup, nübüvvet veya imamet makamına layık olduğunu ancak Allah bilir. Bu sıfatı kulların teşhis etmesi imkansızdır. Ehl-i Beyt imamları yüksek ahlak üzere olup insanları da ahlaklı olmaya 234 davet eden hikmet dolu kişilerdir. 233 Bu düşünceden hareketle Caferiler imamların M. Şirazi, Ehl-i Beyt Mektebi’nde Temel İnanç Esasları, s. 199. Mehdi Sadr, Ehl-i Beyt Ahlakı, İstanbul, 1996, s. 36; Üstad Razi Al-i Yasin, İmam Hasan’ın Barışı, çev. Cafer Bendiderya ve Diğerleri, İstanbul, 2002, s. 58. 234 142 günah işlemediklerine, masum olduklarına inanmaktadırlar. Örneklem alanından elde edilen veriler de bu görüş istikametinde gerçekleşmiştir. Tablo 66: İmamlar Masumdurlar Hiç Günah İşlemezler Düşüncesi İmamlar masumdurlar hiç günah işlemezler Fikrim yok Katılıyorum Tamamen katılıyorum Toplam N 3 17 441 461 % 0,7 3,7 95,7 100,0 X= 4,94, S=.26 Yukarıdaki tablodan da anlaşılacağı gibi, imamların masumluğu ve günah işlemezliğiyle ilgili olarak, araştırmaya katılanların %0,7’si fikrim yok, % 3,7’si katılıyorum ve % 95,7’si tamamen katılıyorum şıklarını işaretlemişlerdir. Görüldüğü gibi örneklem grubunun %99,4’ü (3,7+95,7) konuyla ilgili olumlu bir tavır ortaya koymuşlardır. İmamların masumiyetine inanan Caferilerde böyle bir sonuç son derece normaldir. Çünkü onlara göre imama inanmak farz olduğu gibi imamın masumluğuna da inanmak farzdır. 3.1.6. İmamlar İlimde En Üstün Kişilerdir Düşüncesi Caferilere göre, imamlar dinin koruyucusu, uygulayıcısı ve açıklayıcısıdırlar. Bundan dolayı da insanların hem dünya hem de din işlerinde müracaat ettikleri bir mercii durumundadırlar. Onların bu önemli özellikleri ilimde en üstün kişiler olmalarını zorunlu kılmaktadır. Konuyla ilgili olarak gruba ait internet sitelerinde şöyle denilmektedir: “Coşkun ilme ve kamil hilme sahip, işleri yürütebilen, siyaset bilen, riyasete layık, itaati farz olan, Allah'ın emrini ayakta tutan ve Allah'ın kullarının hayrını isteyen biri olmalıdır. Allah, peygamberleri ve onların vasilerini (Allah'ın selamı onlara olsun) muvaffak eder, onları sebatlı kılar, başkalarına 143 vermediği gizli ilim ve hikmetlerden onlara verir. İlimleri, zamanlarındaki bilginlerin 235 ilminin üstünde olur.” Tablo 67: İmamlar İlimde En Üstün Kişilerdir Düşüncesi İmamlar İlimde En Üstün Kişilerdir Düşüncesi Katılmıyorum Fikrim yok Katılıyorum Tamamen katılıyorum Toplam N % 4 1 15 441 461 0,9 0,2 3,3 95,7 100,0 X= 4,93, S= .34 Yukarıdaki tablo incelendiğinde araştırmaya katılanların %0,9’u katılmıyorum, %0,2’si fikrim yok, %3,3’ü katılıyorum, %95,7’si de tamamen katılıyorum şıkkını tercih etmiş oldukları görülmektedir. Bu değerlerden anlaşılmaktadır ki araştırmaya katılanların % 99’u imamların ilimde en üstün insanlar oldukları düşüncesine olumlu manada katılmaktadırlar. 3.1.7. Ehl-i Beyt İmamları Hz. Peygamber’in Hakiki Varisleridir Düşüncesi İmamların Hz. Peygamber’in hakiki varisleri olmasıyla ilgili olarak Caferilere ait sanal bilgi ortamlarında şunlar anlatılmaktadır: “Allah Azze ve Celle, Hz. İbrahim'i nübüvvet ve halillik makamına seçtikten sonra, onu, üçüncü bir makam olarak, imamet makamına tayin etti. Bir fazilet olarak onunla şereflendirdi ve onunla anısını yükselterek: "Ben seni insanlara imam kılıyorum" buyurdu. Hz. Halil (a.s) ise, bunun sevincinden: "Benim zürriyetimden de". dedi. Allah Tebareke ve Teala ise: "Benim ahdim zalimlere ulaşmaz". cevabını verdi. Böylece bu ayet-i kerime, 235 www.kubrakutuphane.com., (15/05/2005 Tarihi itibariyle) 144 kıyamet gününe kadar, bütün zalimlerin imametini batıl kılıp, bu makamı seçkin insanlara bıraktı. Sonra Allah Teala, Hz. İbrahim'i yüceleyerek, seçkinlik ve taharet ehli kimseleri onun neslinde karar verdi ve şöyle buyurdu: "Ve biz ona İshak'ı ve Yakup’u bir hediye olarak bahşiş ettik ve hepsini salih insanlardan karar kıldık. Ve biz onları bizim emrimizle hidayet eden imamlar kıldık. Onlara hayır işler yapmalarını, doğrudan namaz kılmalarını ve zekat vermelerini vahyettik ve onlar bize ibadet edenlerdi." Böylece bu makam, onun zürriyetinde devam edegeldi. Asırdan asra, onu birbirlerinden miras alıp gidiyorlardı. Ta ki, Allah Celle ve A'la bu makamı, Hz. Nebiyy-i Ekrem (s.a.a)'e miras olarak ulaştırarak: "İbrahim (a.s)'a en evla olanlar, ona uyanlar, bu Nebi ve iman getiren kimselerdir. Allah mü'minlerin velisidir" buyurdu. O halde, imamet makamı o Hazret'e özgü idi. O Hazret de Allah Teala'nın emriyle, Allah Teala'nın ona çizip farz kıldığı şekilde, onu Hz. İmam Ali (a.s)'a bıraktı ve sonra da, Allah Teala'nın: "Ve kendilerine ilim ve iman verilen kimseler, onlara derler ki: "Allah'ın kitabında kıyamet gününe kadar bırakıldınız..." kavli gereğince, o Hazret'in kendilerine ilim ve iman verdiği seçilmiş zürriyetine ait oldu. Dolayısıyla, kıyamet gününe kadar o, yalnızca Hz. Ali (a.s)'ın evlatlarında olacaktır. Çünkü Hz. Muhammed'den sonra artık bir peygamber yoktur. İmamet, peygamberlerin makamı ve vasilerin mirasıdır. İmamet, Allah'ın ve Resul'ün hilafeti, 236 Emir-ül Mü'minin Ali'nin makamı, Hasan ve Hüseyin'in mirasıdır.” 236 www.kubrakutuphane.com., (15/ 05/2005 Tarihi İtibariyle) 145 Tablo 68: Ehl-i Beyt İmamları Hz. Peygamber’in Hakiki Varisleridir Düşüncesi Ehl-i Beyt İmamları Hz. Peygamberin Hakiki Varisleridir Katılmıyorum Katılıyorum Tamamen katılıyorum Toplam N 4 7 450 461 % 0,9 1,5 97,6 100,0 X= 4,95, S=.30 Tablo 73’ten anlaşıldığı gibi, Ehl-i Beyt imamlarının Hz. Peygamber’in hakiki varisleri olduğu konusuyla ilgili olarak, araştırmaya katılanların % 0,9’u katılmıyorum, % 1,5’i katılıyorum, % 97,6’sı ise tamamen katılıyorum şeklinde cevap vermişlerdir. Buradan anlaşılmaktadır ki, örneklem grubunun % 99,1’i konuyla ilgili olumlu düşünceler taşımaktadır. 3.1.8. İmamlar Dinin Uygulayıcısıdırlar Caferilere göre imamlar, dini hem en iyi bilenler hem de onu günlük hayatta en iyi uygulayanlardır. Şeyh Tusi konuyla ilgili olarak şöyle demektedir : İmam, dinin tamamı konusunda imamdır ve büyük-küçük, açık-kapalı bütün hükümlerin tamamını uygulamakla yükümlüdür. Böyle birinin bütün hükümleri bilmemesi caiz 237 değildir. Tablo 69: İmamlar Dinin Uygulayıcısıdırlar Düşüncesi İmamlar Dinin uygulayıcısıdırlar Katılmıyorum Katılıyorum Tamamen katılıyorum Toplam 237 N 2 13 446 461 % 0,4 2,8 96,7 100,0 Ahmed el-Katip, Şiada Siyasal Düşüncenin GelişimiŞuradan Velayet-i Fakihe, Çev. Mehmet Yolcu, Ankara, 2005, s. 72; H. İbrahim Bulut-Özkan Gül, “İmamiyye Şiasında İlmu’-İmam İnancı”, Marife, S. I, Bahar 2005, s. 80. 146 X= 4,95, S=.25 Tablodan da anlaşıldığı gibi imamların dinin uygulayıcısı olduğu konusuyla ilgili olarak örneklem grubunun % 0,4’ü katılmıyorum, % 2,8’i katılıyorum, % 96,7’si de tamamen katılıyorum şeklinde kanaat kullanmışlardır. Buna göre araştırmaya katılanların % 99,5’i konuya olumlu bakarken, % 0,4’ü olumsuz yaklaşmaktadır. Bu da gösteriyor ki, büyük çoğunluk geleneksel anlayışın etkisinde iken, az da olsa aykırı fikirler de karşımıza çıkmaktadır. 3.1.9. Hz. Ali Peygamber’in Vasisidir Caferilere göre Hz. Peygamber Gadir-i Hum vadisinde Hz. Ali hakkında “Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır” diyerek, O’nu kendisine halife tayin etmiştir. Onlara göre bu olay Allah’ın emriyle olmuştur. Bu konuda Maide suresinin 67. ayeti delil kabul edilir. Ayette şöyle buyrulmuştur. “Ey peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu görevini) yapmayacak olursan, O’nun elçiliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır.” Caferilere göre Allah bu ayette, Peygamberin Hz. Ali’yi imam olarak halka tanıtmasının ve velayet hakkında nazil olanı onlara tebliğ etmesini emretmiş ve ona itaat etmeyi herkese farz kılmıştır. 238 Tablo 70: Hz. Ali Peygamber’in Vasisidir Düşüncesi Hz. Ali Peygamberin Vasisidir Katılmıyorum Katılıyorum Tamamen katılıyorum Toplam 238 N 2 17 442 461 % 0,4 3,7 95,9 100,0 A. Emini, a. g. e., s. 40; M. Aksu, a. g. e., s. 152; İmam Nesai, Hadislerle Hz. Ali, İstanbul, 1999, s.6; E. R. Fığlalı, İmam Ali, Ankara, 1996, s. 7-8; A. Gölpınarlı, Mü’minlerin Emiri Hazreti Ali, İstanbul, 1990, s. 52; M. Asım Köksal, Hazreti Hüseyin ve kerbela Faciası, Ankara, 1984, s. 12. 147 X= 4,95, S=.27 Tablo 75’ye göre Hz. Ali’nin peygamberin vasisi olmasıyla ilgili olarak, araştırmaya katılanların % 0,4’ü katılmıyorum, % 3,7’si katılıyorum ve % 95,9’u da tamamen katılıyorum şıklarını tercih etmişlerdir. Buna göre örneklem grubunun çok az miktarı olumsuz tavır takınırken, oldukça büyük bir çoğunluğu olumlu bir tavır sergilemiştir. Bu durum da, Caferilerin Hz. Ali’ye atfettikleri önem göz önünde bulundurulduğunda oldukça normal bir sonuç olarak değerlendirilmelidir. 3.1.10. Hz. Hüseyin’i Sevmeyen Allah’ı da Sevmez Caferilerin inançlarına göre Ehl-i Beyt sevgisi peygamber ve Allah sevgisiyle aynı şeyi ifade eder. Dolayısıyla da Ehl-i Beyt’ten herhangi bir kişinin sevilmemesi Allah’ın sevilmemesi gibi değerlendirilir. Tablo 71: Hz. Hüseyin’i Sevmeyen Allah’ı da Sevmez Düşüncesi Hz. Hüseyin’i Sevmeyen Allah’ıda Sevmez Hiç katılmıyorum Katılmıyorum Fikrim yok Katılıyorum Tamamen katılıyorum Toplam N % 4 6 11 66 374 461 0,9 1,3 2,4 14,3 81,1 100,0 X= 4,73, S=.65 Tablodaki bulgulara bakıldığında, Hz. Hüseyin’i sevmeyenin Allah’ı da sevmeyeceği düşüncesiyle ilgili olarak, araştırmaya katılanlardan % 0,9’unun hiç katılmıyorum, % 1,3’ünün katılmıyorum, % 2,4’ünün fikrim yok, % 14,3’ünün katılıyorum ve % 81,1’inin tamamen katılıyorum şeklinde kanaat belirttikleri görülmektedir. Buna göre, konuyla ilgili olarak örneklem grubunun % 2,2’si olumsuz tavır takınırken, % 2,4’ü konuya nötr yaklaşmış, % 95,4’ü ise olumlu tavır ortaya 148 koymuştur. 3.1.11. Caferi İnancına Göre Hz. Hüseyin’in Şahadetiyle İslam’ın Şerefi Yükselmiştir Caferilere göre, Hz. Hüseyin’nin Mekke’den Kerbela’ya hareket etmesinin sebebi dinin, hak ve hakikatin müdafaası, İslam’ın izzetinin korunmasıdır. O, bu şerefli amaç uğrunda şahadet mertebesine ermiştir. Dolayısıyla da O’nun şahadeti 239 İslam’ın şerefini yükseltmiştir. Bu konuyla ilgili örneklem grubunun düşünceleri aşağıdaki gibidir. Tablo 72: Caferi İnancına Göre Hz. Hüseyin’in Şahadetiyle İslam’ın Şerefi Yükselmiştir Düşüncesi Hz. Hüseyin’in Şahadetiyle İslam’ın Şerefi Yükselmiştir Katılmıyorum Fikrim yok Katılıyorum Tamamen katılıyorum Toplam N % 3 14 29 415 461 0,7 3,0 6,3 90,0 100,0 X= 4,85, S=.47 Hz. Hüseyin’in şahadetiyle İslam’ın şerefi yükselmiştir düşüncesiyle ilgili olarak tablo 77 deki bulgulara göre, örneklemin % 0,7’si katılmıyorum, % 3’ü fikrim yok, % 6,3’ü katılıyorum ve % 90’ı tamamen katılıyorum şeklinde görüş belirtmiştir. Bu sonuca göre, örneklem grubunun % 0,7’si olumsuz, % 3’ü orta noktada, % 96,3’ü ise olumlu bir şekilde meseleye yaklaşmıştır. 239 Muhammed İbrahim, “İmam Hüseyin’in Kıyamının Sebepleri”, (Kerbela ve İmam Hüseyin’in Kıyamı Üzerine İçinde), İstanbul, 1998, s. 219. 149 3.1.12. Hz. Hüseyin İçin Ağlamak Büyük Günahların Affedilmesine Vesile Olur Caferiler muharrem ayının onuncu günü şehid edilen Hz. Hüseyin ve ailesi için göz yaşı dökmeyi ibadet, hatta günahların affedilmesi için bir vesile kabul ederler. İmam Zeynel Abidin şöyle buyurmaktadır : “Her kim Hz. Hüseyin’in şahadetinden dolayı göz yaşı dökerse, Allah onu uzun süre yerleşip kalacağı cennet odalarına yerleştirir. Allah bizim için ağlayanlardan eziyetleri giderir, onu azap ve 240 ateşinden uzaklaştırır.” Tablo 73: Hz. Hüseyin İçin Ağlamak Büyük Günahların Affedilmesine Vesile Olur Düşüncesi Hz. Hüseyin İçin Ağlamak Affedilmesine Vesile Olur Hiç Katılmıyorum Katılmıyorum Fikrim yok Katılıyorum Tamamen katılıyorum Toplam Büyük Günahların N % 2 8 15 110 326 461 0,4 1,7 3,3 23,9 70,7 100,0 X= 4,62, S=.67 Yukarıda verilen tablodan da anlaşılacağı üzere, Hz. Hüseyin için ağlamak büyük günahların afedilmesine vesile olur düşüncesi ile ilgili olarak araştırmaya katılanların, % 0,4’ü hiç katılmamakta, % 1,7’si katılmamakta, % 3,3’ü fikrim yok, % 23,9’u katılıyorum ve % 70,7’si de tamamen katılıyorum şeklinde kanaat belirtmişlerdir. Bu bulgular sonucunda tabloyu değerlendirdiğimizde örneklem grubunun, % 2,1’i Hz. Hüseyin’in şahadetiyle İslam’ın şerefinin yükselmesi düşüncesine katılmadığı, % 3,3’ünün orta noktada durduğu, % 94,6’sının da bu 240 Musa Güneş- Cafer Bendiderya, Kerbela Şehidlerine Ağlamak, İstanbul, 1997, s. 91-92. 150 düşünceye katıldığı görülmektedir. Buna göre söz konusu düşünceye Caferilerin büyük çoğunluğunun katıldığını ifade edebiliriz. 3.1.13. Cafer-i Sadık’ın Şefaat Etme Hakkı Vardır Caferilere göre Allah’ın rızasını kazananlar Allah’ın izni ile başkalarına şefaat edeceklerdir. Konuyla ilgili olarak Cafer-i Sadık şöyle demektedir: “Kıyamet günü biz, günahkar Şiilerimize şefaat edeceğiz ama salih amel sahiplerini Allah 241 kurtaracaktır”. Tablo 74: Cafer-i Sadık’ın Şefaat Etme Hakkı Vardır Düşüncesi N % 1 5 21 106 328 461 0,2 1,1 4,6 23,0 71,1 100,0 Cafer-i Sadık’ın Şefaat Etme Hakkı Vardır Hiç Katılmıyorum Katılmıyorum Fikrim yok Katılıyorum Tamamen katılıyorum Toplam X= 4,63, S=.64 Cafer-i Sadık’ın şefaat etme düşüncesi ile ilgili olarak araştırmaya katılanların, % 0,2’si hiç katılmamakta, % 1,1’i katılmamakta, % 4,6’sı fikrim yok, % 23,0’ü katılıyorum ve % 71,1’i de tamamen katılıyorum şeklinde kanaat belirtmişlerdir. Bu bulgular sonucunda tabloyu değerlendirdiğimizde örneklem grubunun, % 1,3’ünün Cafer-i Sadık’ın şefaat etme hakkı vardır düşüncesine katılmadığı, % 4,6’sının orta noktada durduğu, % 94,1’inin de bu düşünceye katıldığı görülmektedir. Buna göre söz konusu düşünceye Caferilerin büyük çoğunluğunun katıldığını ifade edebiliriz. 241 M. Aksu, a. g. e., s. 439. 151 3.2. Caferilerin İbadetle İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri Bu başlık altında araştırmaya katılanların ibadetlere yönelik kanaatlerini belirlemek amacıyla, ölçek içerisinde yer alan sorulara verilen cevaplar ve bu cevapların katılım oranları incelenecektir. 3.2.1. Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Anlamının Okunması Caferilerin Kur’an ile ilgili düşünceleri genel İslam düşüncesiyle aynıdır. Kur’an değişmemiştir ve değiştirilemeyecektir. Eksilme ve fazlalaşma söz konusu değildir. Bazı Şia gruplarının Kur’an’daki Hz. Ali ile ilgili ayetlerin çıkartıldığı şeklindeki görüşler bu çalışmanın konusunu oluşturan grup tarafından kabul edilmemektedir. Örneklem alanında yapılan gözlemlere göre, örneklem grubunda hakim olan görüş, Kur’an şu andaki gibi indirildiği ve Arapça’sından ya da Türkçe tercümelerinden okunmasının ibadet olduğu şeklindedir. Bu sonuç aşağıdaki bulgularla da paralellik arz etmektedir. Tablo 75: Kur’an’ın Türkçe Anlamından Okunmasıyla İlgili Tutum Kur’an-ı Kerim’i Türkçe anlamından daima okurum Hiçbir zaman Bazen Ara sıra Çoğu zaman Her zaman Toplam N % 4 26 58 142 231 461 0,9 5,6 12,6 30,8 50,1 100,0 X= 4,23, S=.93 Tablo 80’deki verilerden hareketle araştırmaya katılanların % 0,9’u Kur’an’ı Türkçe anlamından hiç okumamakta, % 5,6’sı bazen okumakta, % 12,6’sı ara sıra okumakta, % 30,8’i çoğu zaman okumakta, % 50,1’i ise her zaman okumaktadır. Buna göre sıklık dereceleri farklı olmakla birlikte örneklem grubunun % 99,1’i 152 Kur’an’ın Türkçe anlamını okumaktadır. 3.2.2. Dinin Yasaklamış Olduğu İşleri Yapmaktan Kaçınılması Bilindiği gibi din, inananlardan bazı davranışlardan kaçınmalarını, bazı davranışları da bilhassa yapmalarını ister. Bütün bunları emir ve yasaklar bütünü olarak da isimlendirmek mümkündür. İnanan insanlar da dinin bu çağrısına farklı sıklık derecesine bağlı olarak cevap verebilirler. Konuyla ilgili olarak örneklem grubunun tutumlarını aşağıdaki tabloda görmek mümkündür. Tablo 76: Dinin Yasaklamış Olduğu İşleri Yapmaktan Kaçınılmasıyla İlgili Tutum Dinin Yasaklamış Olduğu İşleri Yapmaktan Kaçınırım Bazen Ara sıra Çoğu zaman Her zaman Toplam N % 2 18 114 327 461 0,4 3,9 24,7 70,9 100,0 X= 4,66, S=.57 Tablodan da anlaşılacağı gibi araştırmaya katılanların % 0,4’ü dinin yasaklamış olduğu işleri yapmaktan bazen kaçınmakta, % 3,9’u ara sıra kaçınmakta, % 24,7’si çoğu zaman kaçınmakta, % 70,9’u da her zaman kaçınmaktadır. Görüldüğü gibi dinin yasaklamış olduğu işlerin yapılmasından kaçınılması konusunda, sıklık dereceleri değişiklik gösterse de örneklem grubunun tamamının olumlu bir tutum içerisinde olduğu söylenebilir. 3.2.3 Humus Beşte bir anlamına gelen humustan maksat, bir yıllık kazançtan geriye kalan malın beşte birine eşit olan bir çeşit vergidir. Caferilerin humusla ilgili tutumları 153 aşağıdaki tabloda verilmiştir. Tablo 77: Humusun Verilmesiyle İlgili Tutum Humusumu her yıl veririm Hiçbir zaman Bazen Ara sıra Çoğu zaman Her zaman Toplam N % 15 35 88 131 192 461 3,3 7,6 19,1 28,1 41,6 100,0 X= 3,97, S=1,09 Humusun her yıl verilmesiyle ilgili olarak, örneklem grubunun tutumlarına ait verileri gösteren tablo 82 incelendiğinde, araştırmaya katılanların % 3,32’sinin hiçbir zaman, % 7,6’sının bazen, % 19,1’inin ara sıra, % 28,1’inin çoğu zaman ve % 41,6’sının da her zaman şıklarını tercih etmiş oldukları görülmektedir. Buna göre humusla ilgili örneklemin büyük çoğunluğu olumlu kanaate sahipken, az miktarda bir kesim de olumsuz tutum içerisindedir. 3.2.4. “Hayat Akide ve Cihattır” Haksızlıkla mücadele etmek Caferilere göre bir çeşit cihat olarak kabul edilmektedir. Bu tür bir mücadele Hz. Hüseyin’in özelliklerinden de biridir. Dolayısıyla da Caferiler O’nun bu özelliğini hayatlarında mümkün olduğunca uygulamaya gayret gösterirler. 154 Tablo 78: “Hayat Akide ve Cihattır” Sözünün Hayata Geçirilmesiyle İlgili Tutum “Hayat Akide ve cihattır” sözünü hayatımda uygularım Hiçbir zaman Bazen Arasıra Çoğu zaman Her zaman Toplam N % 4 15 25 145 272 461 0,9 3,3 5,4 31,5 59,0 100,0 X= 4,44 S=,81 Örneklem grubunun konuyla ilgili tutumlarına ait verileri gösteren tablo 83 incelendiğinde, araştırmaya katılanların % 0,9’u hiçbir zaman, % 3,3’ü bazen, % 5,4’ü arasıra, % 31,5’i çoğu zaman ve % 59,0’ı da her zaman şıklarını tercih etmiş oldukları görülmektedir. Buna göre Hz. Hüseyin’in bu prensibiyle ilgili örneklemin büyük çoğunluğu olum kanaate sahipken, az miktarda bir kesim de olumsuz tutum içerisindedir. 3.2.5. Emr Bi’l Ma’ruf Nehyi Ani’l Münker Caferilere göre insan, etrafında olup biten olaylara duyarsız davranmamalı, dini ve insani değerlerin korunması için sosyal sorumluluklarını yerine getirmelidir. Bunun en başta gelen şekli de iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymaktır. Bu görev büluğ çağına ermiş her müslümana farzdır. Bu farzı yerine getiren toplum kendi iç 242 problemlerini giderip güçlü bir yapıya kavuşacaktır. 242 Muhammed Ali Şimali, Şia Mezhebini Tanıyalım, Çev. Akın Caba, İstanbul, Trz, s. 73; M. Kıraati, İyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmak, s. 26. 155 Tablo 79: Emr Bi’l Ma’ruf Nehyi Ani’l Münkerle İlgili Tutum Emr Bi’l Ma’ruf Nehyi Ani’l Münker Görevimi Yaparım Bazen Ara sıra Çoğu zaman Her zaman Toplam N % 5 30 122 304 461 1,1 6,5 26,5 65,9 100,0 X= 4,57 S=,66 Tablodaki veriler incelendiğinde, emr bi’l ma’ruf nehyi ani’l münker göreviyle ilgili olarak araştırmaya katılanların % 1,1’i bazen yapmakta, % 6,5’i ara sıra yapmakta, % 26,5’i çoğu zaman yapmakta ve % 65,9’u da her zaman yapmaktadır. Buna göre örneklem grubunun iyiliği emredip kötülükten sakındırma konusunda tamamen olumlu tutum içerisinde olduğu ve bunun yerine getirilmesi gereken bir görev kabul edildiği söylenebilir. 3.2.6. Tevella Teberra Caferi inancına göre, tevella ve teberra farz olan amellerdendir. Tevalla, 243 Allah’ı ve dostlarını sevmektir. Teberra ise, Allah düşmanlarından uzak durmaktır. Tablo 80: Tevelli Teberi Görevi ile İlgili Tutum Tevella Teberra Görevimi Yerine Getiririm Bazen Arasıra Çoğu zaman Her zaman Toplam N % 4 45 120 292 461 0,9 9,8 26,0 63,3 100,0 X= 4,51 S=,70 Tablodaki veriler incelendiğinde, tevelli teberri göreviyle ilgili olarak 243 M. Ali Şimali, a. g. e., s. 73-74. 156 araştırmaya katılanların % 0,9’u bazen yerine getirmekte, % 9,8’i ara sıra yerine getirmekte, % 26,sı çoğu zaman yerine getirmekte ve % 63,3’ü de her zaman yerine getirmektedir. Buna göre örneklem grubunun tevelli teberri konusunda tamamen olumlu tutum içerisinde olduğu ve bunun yerine getirilmesi noktasında hassas davrandıkları söylenebilir. 3.2.7. Aşura Günü Hz. Hüseyin İçin Yas Tutma Caferiler, her yıl muharrem ayının onuncu günü Hz. Hüseyin ve yanındakilerin şehit edilmesinin hatırasını canlı tutmak ve meydana gelen olaylar nedeniyle üzüntülerini dile getirmek için yas tutmaktadırlar. Tablo 81: Aşura Günü Hz. Hüseyin İçin Yas Tutmayla İlgili Tutum Aşura Günü Hz. Hüseyin İçin Yas Tutarım Bazen Ara sıra Çoğu zaman Her zaman Toplam N % 4 15 81 361 461 0,9 3,3 17,6 78,3 100,0 X= 4,73 S=,55 Tablodaki veriler incelendiğinde, aşura günü Hz. Hüseyin için yas tutuma konusuyla ilgili olarak araştırmaya katılanların % 0,9’u bazen yas tutmakta, % 3,3’ü ara sıra yas tutmakta, % 17,6’sı çoğu zaman yas tutmakta ve % 78,3’ü de her zaman yas tutmaktadır. Buna göre örneklem grubunun aşura günü Hz. Hüseyin için yas tutma konusunda tamamen olumlu tutum içerisinde olduğu söylenebilir. 3.2.8. Zincir Vurarak Hz. Hüseyin’in Acısını Yaşama Caferilere göre Aşura ayı matem ayıdır. Bu ayda Ehl-i Beyt’e yapılan muameleler için ağlayıp göz yaşı dökmek oldukça önem verilen bir uygulamadır. 157 Muharrem ayı boyunca kendilerine ait camilerde çeşitli programlar düzenlenmekte, aşura ayının anlamı, Kerbela olayının hikayesi, Hz. Hüseyin ve ailesinin kahramanlıkları anlatılmakta, ilahi, mersiye, nühalar okunmaktadır. Bu programlara kadın, erkek ve çocuk hatta Caferi olmayan herkes gelebilmektedir. Türkiye’nin çeşitli yerlerinde matem tutulmasının bir parçası olarak deste adı verilen zincirlerle insanların kendilerini yaralamaları şeklinde uygulamalar olmakla birlikte, giderek bu uygulama terk edilmekte hatta insanın kendi bedenine zarar verir ve grubu halkın nazarında kötü göstermeye neden olursa, bu tip uygulamaların caiz olmayacağı 244 şeklinde fetvalar verilmektedir. Son zamanlarda illa kan akıtmak isteyenler için Kızılay’a kan bağışı uygulaması getirilmiştir. Çalışmaya konu olan Keçiören Caferilerinde toplu olarak böyle bir uygulama gözlenmemiştir. Ancak bireysel olarak çeşitli illere giden grup üyeleri arasında hala bu eylemi yapanlar bulunmaktadır. Örneklem alanında derinlemesine yaptığımız gözlemler sonucunda bu eylemi gerçekleştirenlerin yaşlı kesimi oluşturduğu, gençlerinse bu eylemi hiç yapmadıkları ortaya çıkarılmıştır. Tablo 82: Zincir Vurarak Hz. Hüseyin’in Acısını Yaşamakla İlgili Tutum Zincir Vurarak Hz. Hüseyin’in Acısını Yaşarım Hiçbir zaman Bazen Ara sıra Çoğu zaman Her zaman Toplam N % 138 62 23 66 172 461 29,9 13,4 5,0 14,3 37,3 100,0 X= 3,15 S=1,71 Tablo 87’deki verilere göre, zincir vurarak Hz. Hüseyin’in acısını yaşama konusunda örneklem grubunun % 29,9’u hiçbir zaman, % 13,4’ü bazen, % 5’i ara sıra, % 14,3’ü çoğu zaman ve % 37,3’ü de her zaman bu eylemi gerçekleştirmektedir. Görüldüğü gibi araştırmaya katılanların % 29,9’u bu konuda 244 Ayetullah Uzma Hamenei, Ehl-i Beyt Fıkhına Göre Sorular ve Fetvalar, Çev. Komisyon, İstanbul, 2003, s.123. 158 olumsuz tutum içerisindedir. 3.2.9. İmamların Doğum ve Ölüm Günleri Caferiler Ehl-i Beyt imamlarının doğum ve ölüm günlerinde Allah’a şükür ve imamların makamlarını övmek için birtakım ibadetler yapmaktadırlar. Bunlar genellikle oruç tutmak, mersiyeler okuyup göz yaşı dökmek, imamların makamını ziyaret etmek şeklinde gerçekleştirilir. Tablo 83: İmamların Doğum ve Ölüm Günleriyle İlgili Tutum İmamların Doğum ve Ölüm Günlerinde Onları Anmak İçin İbadet Ederim Hiçbir zaman Bazen Ara sıra Çoğu zaman Her zaman Toplam N % 7 29 26 97 302 461 1,5 6,3 5,6 21,0 65,5 100,0 X=4,42 S=,95 İmamların doğum ve ölüm günlerinde onları anmak için ibadet etme konusunda araştırmaya katılanların % 1,5’i hiçbir zaman ibadet etmemekteyken, % 6,3’ü bazen, % 5,6’sı ara sıra, % 21,’i çoğu zaman, % 65,5’i de her zaman ibadet etmektedirler. Bundan anlaşılmaktadır ki, örneklem grubunun % 98,5’i konuyla ilgili olarak olumlu tutum sergilemektedir. 3.2.10. Muharrem Ayı Merasimleri Muharrem ayında matem programları düzenlemek ve bu programlara katılmak hem sevap hem de grup üyelerinin birbirleriyle bütünleşmesi açısından oldukça önemlidir. Bu nedenle Caferiler matem programlarına katılma konusunda hassas davranırlar ve bu merasimlerin kendilerini Allah’a yaklaştırdığına inanırlar. 159 Dolayısıyla camilerde ve camilerin yanındaki hüseyniyelerde Kerbela olayı anlatılır, konuyu canlandıran piyesler oynanır, ilahiler, mersiyeler ve nühalar okuyarak göz yaşları dökülür. Tablo 84: Muharrem Ayının Onunda Aşura Matemliklerinde Nüha Okunmasına Katılmayla İlgili Tutum Muharrem Ayının Onunda Aşura Matemliklerinde Nüha Okunmasına Katılırım Hiçbir zaman Bazen Ara sıra Çoğu zaman Her zaman Toplam N % 2 22 29 121 287 461 0,4 4,8 6,3 26,2 62,3 100,0 X=4,45 S=,84 Tablo 89 incelendiğinde, konuyla ilgili olarak örneklem grubunun % 0,4’ü hiçbir zaman, % 4,8’i bazen, % 6,3’ü ara sıra, % 26,2’si çoğu zaman ve % 62,3’ ü de her zaman şıklarını tercih etmiş oldukları görülmektedir. Buna göre araştırmaya katılanların % 99,6’ sı merasimlere katılma konusunda olumlu tutum içerisindedirler. Bu verilerden hareketle Caferilerin geleneksel uygulamaları devam ettirme noktasında duyarlı davrandıkları söylenebilir. 3.2.11. Gadir Bayramı Caferilere göre, Hz. Peygamber veda haccından dönerken Gadir-i Hum denilen vadiye geldikleri zaman Hz. Ali’nin kendisinden sonra, hilafet, velayet ve imametini ilan etmiştir. Bundan dolayı da Caferiler için en büyük bayram gadir bayramıdır. Caferiler bu olayın hatırasına ve Allah’a şükretmek için gündüzleri oruç tutmaktadırlar. 160 Tablo 85: Gadir Bayramında Oruç Tutmayla ilgili Tutum Gadir Bayramında Oruç Tutarım Hiçbir zaman Bazen Ara sıra Çoğu zaman Her zaman Toplam N % 19 33 58 118 233 461 4,1 7,2 12,6 25,6 50,5 100,0 X=4,11 S=1,13 Gadir bayramında oruç tutmayla ilgili olarak örneklem grubunun % 4,1’i hiçbir zaman tutmamakta, % 7,2’si bazen tutmakta, % 12,6’sı ara sıra tutmakta, % 25,6’sı çoğu zaman tutmakta, % 50,5’i de her zaman tutmaktadır. Araştırmaya katılanların % 95,1’i konuyla ilgili olumlu tutum içerisinde oldukları göz önünde tutularak Caferilerin gadir bayramının önemi hakkında oldukça hassas oldukları söylenebilir. 3.2.12. Nevruz Bayramı Nevruz Caferiler tarafından bahar bayramı olarak bilinmekle birlikte Ehl-i Beyt İmamları’nın altıncısı Hz. İmam Cafer Sadık (a.s)’tan nakledilen bazı hadislerde bu güne maneviyat boyutu kazandırabilecek birtakım müspet olayların da bu günde cereyan etmiş olduğu kaydedilmektedir. Örneğin, Müalla bin Hüneys’in o hazretten naklettiği bir hadiste şöyle geçmektedir: “Nevruz Allah Teala’nın insanlardan, sadece O’na tapmaları ve şerik koşmamaları, peygamberlerine, hüccetlerine ve imamlara iman getirmeleri için ahit aldığı gündür... Nevruz, Hz. Nuh’un gemisinin Cudi dağına oturduğu gündür. Nevruz, binlerce kişi oldukları halde ölüm korkusundan memleketlerinden çıkmaları üzerine Allah’ın ölün demesiyle ölen ama sonra tekrar dirilttiği insanların tekrar dirildikleri gündür... 161 245 Nevruz, Hz. İbrahim’in kavminin putlarını kırdığı gündür...” Bundan dolayı da Caferiler bu günde oruç tutmakta ve fakir fukaraya sadakalar vermektedirler. Tablo 86: Nevruz Bayramında İbadet Etmekle İlgili Tutum Nevruz Bayramında İbadet Ederim Hiçbir zaman Bazen Ara sıra Çoğu zaman Her zaman Toplam N % 107 50 48 67 189 461 23,2 10,8 10,4 14,5 41,0 100,0 X=3,39 S=1,63 Tablo 91’den de anlaşılacağı gibi, nevruz bayramında ibadet etme konusunda araştırmaya katılanların % 23,2’si hiçbir zaman ibadet etmediklerini belirtirlerken, % 10,8’i bazen, % 10,4’ü ara sıra, % 14,5’içoğu zaman, % 41’i de her zaman ibadet ettiklerini ifade etmişlerdir. Bu verilere göre, örneklem grubunun % 76,8’i değişik sıklık derecesinde nevruz bayramında ibadet ederlerken, % 23,2’sinin hiçbir zaman ibadet etmedikleri ortaya çıkmaktadır. 3.3. Caferilerin Dinin Sosyal Hayata Aktarımlarıyla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistikleri 3.3.1. Diğer Mezhepten Olanlarla da Alış Veriş Yapılmalıdır Günlük hayatın vazgeçilmez unsurlarından olan ticari hayat, sosyal bir varlık olan insanın asla kendini soyutlayamayacağı bir realitedir. Ancak bazı gruplarda gruplar arası ilişkiler zayıf olabilmektedir. Bu tür grupların kendilerinin dışındakilerle ilişkilerini belirleyen en temel unsur dini anlayış ve uygulayış biçimleridir. Böyle dış dünya ile ilişkisi olmayan, kendisini diğer gruplardan izole 245 http://pup39.bravenet.com., (10 / 09 / 2005 tarihi itibariyle) 162 246 eden toplumlara kapalı toplum adı verilmektedir. Tablo 87: Diğer Mezhepten Olanlarla da Alış Veriş Yapılmalıdır Diğer Mezhepten Olanlarla da Alış Veriş Yapılmalıdır Hiç Katılmıyorum Fikrim Yok Katılıyorum Tamamen Katılıyorum Toplam N % 3 4 145 309 461 0,7 0,9 31,5 67,0 100,0 X=4,64 S=,57 Tabloda yer alan bulgulara göre, diğer mezhepten olanlarla alış veriş yapılması konusunda örneklem grubunun % 0,7’si hiç katılmamakta, % 0,9’u fikrim yok demekte, % 31,5’i katılmakta ve % 67’si de tamamen katılmaktadır. Buna göre, araştırmaya katılanların % 0,9’u orta noktada yer alırken, % 0,7’si diğer mezhepten olan insanlarla alış veriş yapılmasına olumsuz cevap vermiş, % 98,5’i bu konuda olumlu tavır sergilemiştir. Buradan hareketle Caferilerin kendileri dışındakilerle alış veriş yapma konusunda olumlu kanaate sahip oldukları ve kapalı toplum özelliği göstermedikleri söylenebilir. 3.3.2. Arkadaş ve Dost Seçerken Caferi Olup Olmamasının Önemi Grup içindeki ilişkilerin çok sıkı ve samimi olması grubun en önemli özelliklerindendir. Birey, grup içerisinde kazandığı değerlerle dış dünyayı anlamaya ve anlamlandırmaya çalışacaktır. Dolayısıyla da arkadaş ve dost seçerken de aynı davranışı gösterecektir. Dini bir grup olan Caferilerin bu konuyla ilgili yaklaşımları aşağıdaki tabloda verilmiştir. 246 H. Bergson, Ahlak ile Dinin iki Kaynağı, Çev. Mehmet Karasan, İstanbul, 1967, s. 334. 163 Tablo 88: Arkadaş ve Dost Seçerken Caferi Olup Olmaması Önemli Değildir Arkadaş ve Dost Seçerken Caferi Olup Olmaması Önemli Değildir Hiç Katılmıyorum Katılmıyorum Fikrim Yok Katılıyorum Tamamen Katılıyorum Toplam N % 2 75 11 92 281 461 0,4 16,3 2,4 20,0 61,0 100,0 X=4,24 S=1,12 Tablo 93 incelendiğinde görülecektir ki, arkadaş ve dost seçerken Caferi olup olmaması konusunda örneklem grubunun % 0,4’ü hiç katılmamakta, % 16,3’ü katılmamakta, % 2,4’ü fikrim yok demekte, % 20’si katılmakta ve % 61’i tamamen katılmaktadır. Buna göre araştırmaya katılanların % 16,7’si konuya olumsuz bakmakta, % 2,4’ü orta noktada yer almakta ve % 81’i de olumlu yaklaşmaktadır. 3.3.3. Kız Alıp Verirken Mezhebinin Ne Olduğu Önemli Değildir Bilindiği gibi aile toplumun en küçük yapı taşını oluşturmaktadır. Dolayısıyla da toplumun yapısı ailenin sahip olduğu yapıya göre şekillenmektedir. Dağınık ve sorunlu bir aile, içinde bulunduğu topluma sadece problem üretecektir. Bunun için fertler yeni bir aile kurarlarken, kendilerine eş olarak seçtikleri insanda birtakım nitelikler aramaktadırlar. Gruplar arası sosyal mesafenin uzak ya da yakın olmasının 247 en önemli göstergelerinden birisi de evlenme konusudur. Özellikle farklı dini anlayışlara sahip olan gruplar bu konuda daha hassas davrana bilmektedirler. Farklı bir dini anlayışa sahip olan Caferilerin konuyla ilgili düşünceleri aşağıdaki tabloda 247 Asım Yapıcı, “Sünni ve Alevi Grupların Birbirlerine Yönelik Tutumlarını Belirleyen Faktörler Üzerine Sosyo-Psikolojik Bir Değerlendirme”, tabula rasa, Ocak-Nisan 2004, S. 10, s. 170. 164 verilmiştir. Tablo 89: Kız Alıp Verirken Mezhebinin ne Olduğu Önemli Değildir Kız Alıp Verirken Mezhebinin ne Olduğu Önemli Değildir Hiç Katılmıyorum Katılmıyorum Fikrim Yok Katılıyorum Tamamen Katılıyorum Toplam N % 18 94 72 81 196 461 3,9 20,4 15,6 17,6 42,5 100,0 X=3,74 S=1,29 Tablo 94 incelendiğinde görülecektir ki, kız alıp verirken mezhebinin ne olduğu önemli değildir konusunda örneklem grubunun % 3,9’u hiç katılmamakta, % 20,4’ü katılmamakta, % 15,6’sı fikrim yok demekte, % 17,6’sı katılmakta ve % 42,5’i Tamamen katılmaktadır. Buna göre araştırmaya katılanların % 24,3’ü konuya olumsuz bakmakta, % 15,6’sı orta noktada yer almakta ve % 60,1’i de olumlu yaklaşmaktadır. 3.3.4. Sünnilerle Komşuluk İlişkisi Sosyal bir varlık olarak insan, çevresiyle ilişki kurmakta ve bu ilişkiye ihtiyaç duymaktadır. Özellikle komşuluk ilişkisi hem Türk toplumunun sahip olduğu sosyokültürel yapı hem de din tarafından gerekli görülmektedir. Bu durum Türk ata sözlerinde “komşu komşunun külüne muhtaçtır” şeklinde ne özlü ifadesini bulmuştur. Hz. Peygamber’in komşuluk ilişkilerini düzenleyen ve tavsiye eden hadisleri de bulunmaktadır. İşte bu nedenle değişen dünyanın tüm şartlarına rağmen, eski gücünü biraz kaybetse de toplumumuz komşuluk ilişkilerine hala önem vermektedir. Aslında bu durum sosyal bütünleşme açısından da oldukça önemlidir. Bu açıdan Caferilerin Sünnilerle komşuluk ilişkilerine yönelik tutumları önem arz 165 etmektedir. Tablo 90: Sünnilerle Komşuluk İlişkisi Kurmakla İlgili Tutumlar Yaşadığım Şehirdeki Sünnilerle Komşuluk Kurmamda Herhangi Bir Sakınca Yoktur İlişkisi Katılıyorum Tamamen Katılıyorum Toplam N % 136 325 461 29,5 70,5 100,0 X=4,70 S=,45 Tablo 95’deki verilere göre Sünnilerle komşuluk ilişkisi kurma konusunda örneklem grubunun % 29,5’i katılıyorum, % 70,5’i de tamamen katılıyorum şıklarını tercih etmektedir. Buna göre araştırmaya katılanların tamamı Sünnilerle komşuluk ilişkisi kurma konusunda olumlu tutum içerisindedir. Bu da Türk toplumunun sosyal bütünleşmesi açısından oldukça önemli bir durumu ifade etmektedir. 3.3.5. Sünnilerin Düğün, Sünnet, Nişan, Mevlid, Cenaze Gibi Törenlerine Katılma Düğün, sünnet, nişan, mevlid ve cenaze törenleri sosyal ilişkilerimizi güçlendiren, bazen bir sevince ortak olma, bazen de bir acıyı paylaşma şeklinde kendini gösteren kültürel değerlerimizdir. Türk toplumu bu değerlerini günümüzde de korumakta, hangi mezhep ve fırkadan olursa olsun benzeri törenlere iştirak etmektedir. Böylece farklı algılamalara sahip olan insanlar birbirlerini tanıma fırsatı bulabilmekte ve sosyal ilişkiler geliştirilebilmektedirler. Bu açıdan Caferilerin Sünnilerin bu tür törenlerine katılma ile ilgili tutumlarının tespit edilmesi önemli görülmektedir. 166 Tablo 91: Sünnilerin Düğün, Sünnet, Nişan, Mevlid, Cenaze Gibi Törenlerine Katılmayla İlgili Tutumlar Sünnilerin Düğün, Sünnet, Nişan, Mevlid, Cenaze Gibi Törenlerine Katılmamda Bir Sakınca Yoktur Katılmıyorum Fikrim Yok Katılıyorum Tamamen Katılıyorum Toplam N % 4 1 135 321 461 0,9 0,2 29,3 69,6 100,0 X=4,67 S=,52 Yukarıdaki tablodaki verilerden de anlaşılacağı gibi, Sünnilerin düğün, sünnet, nişan, mevlid ve cenaze törenlerine katılmayla ilgili olarak örneklem grubunun % 0,9’u katılmadığını, % 0,2’si fikrinin olmadığını, % 29,3’ü katıldığını ve % 69,6’sı tamamen katıldığını belirtmektedir. Buna göre araştırmaya katılanların % 0,9’u olumsuz, % 0,2’si orta noktada, % 99,9’u da konuyla ilgili olarak olumlu kanaatlere sahiptir. Bu da gösteriyor ki; Caferiler, Sünnilerin bu gibi törenlerine büyük çoğunlukla katılmayı uygun görmektedirler. 3.3.6. Gençlerin Evlilik Öncesi Evlenecekleri Kişilerle Arkadaşlık Yapmaları Evlilik öncesi evlenecek adayların birbirlerini tanımaları yeni kurulacak olan ailenin sağlıklı olması açısından oldukça önemlidir. Ancak bu tanıma işleminin nasıl olması gerektiği konusu farklı kesimler tarafından farklı uygulamaları içermektedir. Caferiler evlenmek isteyen kadın ve erkeğin birbirlerini tanımak maksadıyla görüşüp konuşmalarını, karşılıklı sorular sormalarını gerekli ve caiz olarak 167 248 değerlendirmektedirler. Tablo 92: Gençlerin Evlilik Öncesi Evlenecekleri Kişilerle Arkadaşlıklarını Normal Karşılarıma Gençlerin Evlilik Öncesi Evlenecekleri Arkadaşlıklarını Normal Karşılarım Hiç Katılmıyorum Katılmıyorum Fikrim Yok Katılıyorum Tamamen Katılıyorum Toplam Kişilerle N % 11 137 67 63 183 461 2,4 29,7 14,5 13,7 39,7 100,0 X=3,58 S=1,33 Tablo 97 incelendiğinde, gençlerin evlilik öncesi evlenecekleri kişilerle arkadaşlık yapmaları konusuyla ilgili olarak, araştırmaya katılanların % 2,4’ü hiç katılmamakta, % 29,7’si katılmamakta, % 14,5’i fikrim yok demekte, % 13,7’si katılmakta ve % 39,7’si de tamamen katılmaktadır. Bu verilere göre, örneklem grubunun % 32,1’i evlilik öncesi arkadaşlık yapılması hususunda olumsuz, % 14,5’i orta noktada, % 53,4’ü de olumlu kanaate sahiptir. Buradan hareketle, Caferilerin, verdikleri cevapların yarıdan fazlası olumlu çıksa da evlilik öncesi arkadaşlık konusunda çok rahat olmadıkları ortaya çıkmaktadır. 3.3.7. Resmi Nikaha Rağmen Dini Nikah Resmi ve dini nikah konusu uzun yıllardır toplumda bir tartışma konusu olmuştur. Bir kısım insanlar resmi nikahı yeterli görürken, bir kısmı da resmi nikahın yanında dinin nikahın da olması gerektiğine inanmıştır. Hatta bazıları da sadece dini nikahı yeterli görmüş resmi nikaha gerek görmemiştir. Caferilerde dini nikah 248 M. Aksu, Kur’an ve Ehl-i Beyt Hadislerinde Evlilik Cinsel Sorunlar, İstanbul, 2005, s. 127; Hüseyin Ensariyan, İslam’da Aile Düzeni, Çev. Kadri Çelik, Kum, 2003, s. 157. 168 olmadan resmi nikahın olamayacağı, asıl olanın dini nikah olduğu inancı yaygındır. Aşağıdaki veriler de bu durumu desteklemektedir. Tablo 93: Resmi Nikah Yapılınca Dini Nikaha Gerek Yoktur Resmi Nikah Yapılınca Dini Nikaha Gerek Yoktur Hiç Katılmıyorum Katılmıyorum Fikrim Yok Katılıyorum Tamamen Katılıyorum Toplam N % 73 164 54 14 156 461 15,8 35,6 11,7 3,0 33,8 100,0 X=3,03 S=1,54 Tablo 98’den anlaşıldığı gibi resmi nikah yapılınca dini nikaha gerek yoktur düşüncesiyle ilgili olarak örneklem grubunun % 15,8’i hiç katılmamakta, % 35,6’sı katılmamakta, % 11,7’si orta noktada durmakta, % 3’ü katılmakta ve % 33,8’i tamamen katılmaktadır. Buna göre araştırmaya katılanların % 51,4’ü resmi nikah yapılınca dini nikaha gerek yoktur düşüncesine olumsuz bakarken, % 36,8’i konuya olumlu yaklaşmıştır. % 11,7’si de ne olumlu ne de olumsuz fikir beyan etmişler orta noktada bulunmayı tercih etmişlerdir. Buradan anlaşılmaktadır ki Caferilerin yarıdan fazlası dini nikahın gerekliliğine inanmakta ve resmi nikahı yeterli görmemektedir. 3.3.8. Mut’a Nikahı Caferilere göre nikah, süre ve mahiyet bakımından ikiye ayrılır. Bunlardan birincisi, taraflardan birisi ölünceye veya boşama gerçekleşinceye kadar devam eden süresiz nikah, ikincisi ise, belirli bir süre için yapılan süreli nikahtır. Mut’a nikahı bu ikinci tür nikahtan sayılmaktadır. Ehl-i Sünnet mezhepleri mut’anın önceden uygulanmakla birlikte sonradan kaldırıldığını ileri sürerken, Caferiler bu nikahın 169 249 halen meşru ve caiz olduğunu savunmaktadırlar. Nisa suresinin 24. ayeti “Onlardan bir şeye karşılık istimta ettiğinizde, ücretlerini kendilerine kararlaştırıldığı biçimde verin.” ve Maide suresinin 87. ayeti “Ey iman edenler! Allah’ın size helal kıldığı şeyleri haram kılmayın / o şeylerden kendinizi mahrum etmeyin. Haddi de aşmayın çünkü Allah haddi aşanları sevmez.” bu konuya delil olarak gösterilmektedir. Mut’anın caiz olduğuyla ilgili olarak Ehl-i Beyt imamlarına ait çeşitli rivayetler de bulunmaktadır. İmam Ca’fer şöyle buyurmuştur: “Mutayı Kur’an indirmiş, Allah Resulü’nün sünneti böyle cereyan etmiştir” İmam Rıza da şöyle buyurmaktadır: “Mut’a sadece onun hükümlerini bilene helaldir, bilmeyenlere ise 250 haramdır” Buradan anlaşılmaktadır ki; muta helal olmakla birlikte yapılabilmesi birtakım şartlara bağlanmıştır. Mut’ayı yapacak olan hem onun hükümlerini bilmeli 251 hem de bu iş keyfi bir uygulama olmayıp ihtiyaca binaen olmalıdır. Çalışma evrenimizi oluşturan Keçiören’de yaşayan Caferilerin mut’ayla ilgili düşüncelerini aşağıdaki tabloda görmek mümkündür. Tablo 94: Mut’a Nikahının Yapılmasını Normal Karşılama Mut’a Nikahının Yapılmasını Normal Karşılarım Hiç Katılmıyorum Katılmıyorum Fikrim Yok Katılıyorum Tamamen Katılıyorum Toplam N % 18 13 32 132 266 461 3,9 2,8 6,9 28,6 57,7 100,0 X=4,33 S=1,00 Tablodan anlaşılacağı gibi, mut’a nikahının yapılmasının normal 249 Abdulkadir Çuhacıoğlu, Kitap ve Sünnet Işığında Müt’a Nikahı, Amasya, 2002, s. 15-16. A. Çuhacıoğlu, a. g. e., s. 20. 251 A. Çuhacıoğlu, a. g. e., s. 25. 250 170 karşılanmasıyla ilgili olarak örneklem grubunun % 3,9’u hiç katılmamakta, % 2,8’i katılmamakta, % 6,9’u fikrim yok demekte, % 28,6’sı katılmakta, % 57,7’si de tamamen katılmaktadır. Buna göre araştırmaya katılanların % 6,7’si mut’anın yapılmasını normal karşılamayla ilgili olumsuz kanaate sahipken, % 86,3’ü de konuya olumlu bakmaktadır. 3.3.9. Aile İçi Kararlarda Kadına da Erkek Kadar Söz Hakkı Verilmesi Toplumların devamlılığı için vazgeçilmez bir unsur olan aile, sosyal müesseselerin bütünleşmesinde temel rol oynamaktadır. Toplum yapısında ve sosyal sistemin işleyişinde ailenin bir kurum olarak önemli yeri bulunmaktadır. Aile 252 içerisinde esas olan şey karşılıklı sevgi, dayanışma, bağlılık ve iş bölümüdür. Aileyi oluşturan temel taşlardan kadın ve erkeğin, kendilerini ilgilendiren konularda ortak karar almaları ve birbirlerine eşit söz hakkı tanımaları toplumda sağlıklı bir aile yapısının oluşmasında önemli katkılar sağlar. Bu nedenle Türk toplumunun bir parçasını oluşturan Caferilerin konuyla ilgili olarak ne gibi tutumlara sahip olduğunun tespit edilmesi önemli görülmektedir. Caferilerin aile içi kararlarda kadına erkek kadar söz hakkı verilmesi konusundaki düşüncelerini aşağıdaki tabloda görmek mümkündür. Tablo 95: Aile İçi Kararlarda Kadına da Erkek Kadar Söz Hakkı Verilmesi Aile İçi Kararlarda Kadına da Erkek Kadar Söz Hakkı Verilmelidir Katılmıyorum Fikrim Yok Katılıyorum Tamamen Katılıyorum Toplam N % 9 7 182 263 461 2,0 1,5 39,5 57,0 100,0 X=4,51 S=,63 Tabloda da görüldüğü gibi, aile içi kararlarda kadına da erkek kadar söz hakkı 252 Mustafa Erkal, Sosyoloji, Trabzon, 1982, s. 45. 171 verilmelidir konusuna yönelik olarak örneklem grubunun % 2’si katılmıyorum, %1,5’i fikrim yok, % 39,5’i katılıyorum ve % 57’si de tamamen katılıyorum şıklarını tercih etmişlerdir. Bu verilere göre araştırmaya katılanların % 2’si konuyla ilgili olarak olumsuz tutuma sahipken, % 96,5’i olumlu tutuma sahiptir. Bu da gösteriyor ki, Caferiler aile içi kararlarda kadının da söz hakkının olduğunu kabul etmektedirler. 3.3.10. Miras Paylaşımında Kadın Erkek Eşitliği Caferi fıkhına göre miras paylaşımında erkeğe kadının iki katı verilmesi gerekmektedir. 253 Diğer mezhep ve fırkalarda da aynı hüküm geçerli olmasına rağmen pratik hayattaki uygulaması bazı değişikliklere maruz kalmaktadır. İnsanlar bu konuda daha çok medeni kanunun şartlarına göre hareket etmektedirler. Araştırma evrenimizi oluşturan Keçiören’de yaşayan Caferilerin bu konudaki uygulamaları aşağıdaki tabloda verilmiştir. Tablo 96: Miras Paylaşımında Kadın ve Erkek Eşit Hakka Sahip Olmalıdır Miras Paylaşımında Kadın ve Erkek Eşit Hakka Sahip Olmalıdır Hiç Katılmıyorum Katılmıyorum Fikrim Yok Katılıyorum Tamamen Katılıyorum Toplam N % 6 47 18 152 238 461 1,3 10,2 3,9 33,0 51,6 100,0 X=4,23 S=1,01 Tablodan anlaşılacağı gibi, miras paylaşımında kadın ve erkek eşit hakka sahip olmalıdır konusunda örneklem grubunun % 1,3’ü hiç katılmamakta, % 10,2’si 253 C. Tebrizi, a. g. e., s. 494. 172 katılmamakta, % 3,9’u fikrim yok demekte, % 33’ü katılıyorum, % 51,6’sı da tamamen katılıyorum şıklarını tercih etmektedir. Buna göre araştırmaya katılanların % 11,5’i miras konusunda kadın erkek eşitliğine olumsuz bakarken, % 84,6’sı olumlu kanaat taşımaktadır. Buradan hareketle örneklem grubunun büyük çoğunluğunun miras paylaşımında, geleneksel anlayışın tersine eşitlik ilkesine göre taksimat yaptıkları söylenebilir. 3.3.11. Caferilere Ait Camilerde Görev Yapan Ahundların Düşüncelerinin Eleştirilebilmesi Caferilere ait camilerde görev yapan ahundlar din eğitimlerini İran’da tamamlamış ve Caferi fıkhına vakıf olan insanlardır. Görev yaptıkları çevrenin tüm dini hizmetlerini yerine getirmekte, problemlerine çözüm getirmektedirler. Bundan dolayı da halk tarafından sevilen ve saygı duyulan bir konuma sahiplerdir. Ancak onların bireysel düşünceleri sorgulanamaz bir güce sahip değildir. Aşağıdaki tabloda örneklem grubunun ahundların düşünceleriyle ilgili kanaatlerini görmek mümkündür. Tablo 97: Caferilere Ait Camilerde Görev Yapan Ahundların Düşüncelerinin Eleştirilebilmesi Caferilere Ait Camilerde Görev Yapan Ahundların Düşünceleri Eleştirilebilmelidir Hiç Katılmıyorum Katılmıyorum Fikrim Yok Katılıyorum Tamamen Katılıyorum Toplam N % 3 15 12 182 249 461 0,7 3,3 2,6 39,5 54,0 100,0 X=4,42 S=,75 Tablo 102’de görüldüğü gibi, ahundların düşüncelerinin eleştirilebilmesi konusuyla ilgili olarak, örneklem grubunun % 0,7’si hiç katılmamakta, % 3,3’ü katılmamakta, % 2,6’sı fikrim yok demekte, % 39,5’i katılmakta, % 54’ü tamamen 173 katılmaktadır. Buna göre ahunların düşüncelerinin eleştirilebilmesi hususunda araştırmaya katılanların % 4’ü olumsuz yaklaşırken, % 93,5’i olumlu yaklaşmaktadır. Bu da gösteriyor ki; ahundların bireysel düşünceleri eleştiriye açık ve sorgulanabilir olarak değerlendirilmektedir. 3.3.12. Diğer Mezheplerden Olanlarla İlişkiler Sosyal hayatımızda grup içi ilişkiler kadar gruplar arası ilişkiler de önem arz etmektedir. Farklı inanç ve uygulamalara sahip olan insanların birbirlerini tanımaları ve anlamaları ancak bu şekilde mümkün olur. İşte bu açıdan Caferilerin kendi mezheplerinin dışındakilerle ilişkilerinin tespit edilmesi önemli görülmektedir. Tablo 98: Kendi Mezhebimizle Olduğu Kadar Diğer Mezhepten Olanlarla da İlişkilerimiz Geliştirilmelidir Kendi Mezhebimizle Olduğu Kadar Diğer Mezhepten Olanlarla da İlişkilerimiz Geliştirilmelidir Hiç Katılmıyorum Fikrim Yok Katılıyorum Tamamen Katılıyorum Toplam N % 1 2 142 316 461 0,2 0,4 30,8 68,5 100,0 X=4,67 S=,50 Tablodaki veriler incelendiğinde görülmektedir ki, kendi mezhebimizle olduğu kadar diğer mezhepten olanlarla da ilişkilerimiz geliştirilmelidir düşüncesiyle ilgili olarak araştırmaya katılanların % 0,2’si hiç katılmamakta, % 0,4’ü fikrim yok demekte, % 30,8’i katılmakta ve % 68,5’i de tamamen katılmaktadır. Bu sonuca göre, araştırmaya katılanların % 0,2’si konuya olumsuz yaklaşırken, % 99,3’ü olumlu yaklaşmaktadır. Bu da Caferilerin, kendileri dışındaki inanç ve kanaatlere sahip olan insanlarla ilişki kurmakta bir sakınca görmedikleri şeklinde 174 değerlendirilebilir. 3.3.13. Akraba İlişkileri Akrabalık hem bireyler arasında davranışın düzenlenmesinde hem de toplumsal, siyasal ve bölgesel grupların oluşmasında önemli rol oynamaktadır. 254 Ancak endüstriyel-modern toplumlarda ilişkilerin resmi bir zeminde gelişmesi akrabalık anlayışının zayıflamasına neden olmaktadır. Geleneksellikten modern topluma geçiş sürecinde değerlendirilen Türk toplumunda da akrabalık bağlarının zayıflamasından söz edilebilir. Bu bağlamda Caferilerin de akrabalık ilişkilerinde bir zayıflamanın meydana gelmesi kaçınılmaz kabul edilebilir. Caferilerin akraba ilişkilerinin zayıflamasına yönelik düşünceleri aşağıdaki tabloda görülmektedir. Tablo 99: Akraba İlişkileri Akrabalarımla İyi İlişkilerim Giderek Zayıflamaktadır Hiç Katılmıyorum Katılmıyorum Fikrim Yok Katılıyorum Tamamen Katılıyorum Toplam N % 31 85 71 107 167 461 6,7 18,4 15,4 23,2 36,2 100,0 X=3,63 S=1,31 Tablodan da anlaşılacağı gibi akrabalarımla iyi ilişkilerim giderek zayıflamaktadır düşüncesiyle ilgili olarak araştırmaya katılanların % 6,7’si hiç katılmamakta, % 18,4’ü katılmamakta, % 15,4’ü orta noktada yer almakta, % 23,2’si katılmakta ve % 36,2’si de tamamen katılmaktadır. Buna göre araştırmaya katılanların % 25,1’i konuyla ilgili olumsuz kanaat belirtirken, % 59,4’ü olumlu kanaat belirtmiştir. Buradan hareketle Caferilerin akrabalık ilişkilerinde eskiye oranla 254 Ali Rıza Balaman, Evlilik Akrabalık Türleri, Ankara, 2002, s. 1. 175 bir zayıflamanın meydana geldiği söylenebilir. 3.3.14. Bir Siyasi Partiye Oy Verirken Caferiliğe Yakınlığı Çağdaş siyasal hayatın en önemli kurumlarından birisi olan siyasal partiler, demokratik rejimlerde siyasal katılmayı organize etmekte ve katılmanın genişliğini etkilemektedirler. 255 Bireyler siyasal hayata katılma noktasında bazen grup şuuruyla bazen ideolojik bir düşünceyle bazen de bir mezhep veya cemaat gayretiyle hareket etmektedirler. Yani kişilerin mensup oldukları dini anlayışlar onların siyasal tutumlarına etki edebilmektedir. Ancak bazı gruplar dini anlayışlarını siyasal tercihlerine yansıtmayabilmektedirler. Türkiye’de farklı bir dini algılamaya sahip olan Caferilerin siyasi partilere oy verirlerken, bu partilerin Caferiliğe yakınlığı hakkındaki görüşlerini aşağıdaki tabloda görmek mümkündür. Tablo 100: Bir Siyasi Partiye Oy Verirken Caferiliğe Yakınlığı Benim İçin Önemli Değildir Bir Siyasi Partiye Oy Verirken Caferiliğe Yakınlığı Benim İçin Önemli Değildir Hiç Katılmıyorum Katılmıyorum Fikrim Yok Katılıyorum Tamamen Katılıyorum Toplam N % 16 60 10 94 281 461 3,5 13,0 2,2 20,4 61,0 100,0 X=4,22 S=1,19 Yukarıdaki tabloya göre, bir siyasi partiye oy verirken Caferiliğe yakınlığıyla ilgili olarak, araştırmaya katılanların % 3,5’i hiç katılmamakta, % 13’ü katılmamakta, % 2,2’si fikrim yok demekte, % 20,4’ü katılmakta, % 61’i tamamen 255 Ali Yaşar Sarıbay, Siyasal Sosyoloji, İstanbul, 1998, s. 87. 176 katılmaktadır. Buna göre katılımcıların % 16,5’i konuya olumsuz yaklaşmakta, % 81,4’ü ise olumlu yaklaşmaktadır. Buradan hareketle Caferilerin siyasal hayatlarında mensubu oldukları mezhebin çok belirleyici olmadığı söylenebilir. 3.3.15. Oy Kullanma Siyasi davranışlar genellikle katılma veya geri çekilme şekilleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Katılma, seçimlerde oy verme ve belli bir siyasi teşkilat lehine çalışmayı ifade ederken, geri çekilme oy vermeme, siyasi sistemden desteğini 256 çekme anlamına gelmektedir. Bireylerin siyasal hayata katılmalarında onların sosyo-ekonomik durumları, eğitim düzeyleri, şehirde ya da kırsal kesimde yaşamaları etkili olabilmektedir. Caferilerin oy kullanmakla ilgili tutumları aşağıdaki tabloda verilmiştir. Tablo 101: Oy Kullanmanın Bir Vatandaşlık Görevi Olması Oy Kullanmanın Bir Vatandaşlık Görevi Olduğunu Düşünüyorum Katılmıyorum Fikrim Yok Katılıyorum Tamamen Katılıyorum Toplam N % 1 1 129 330 461 0,2 0,2 28,0 71,6 100,0 X=4,70 S=,47 Tablo 106’daki veriler incelendiğinde oy kullanmanın bir vatandaşlık görevi olduğu düşüncesiyle ilgili olarak araştırmaya katılanların % 0,2’si katılmamakta, % 0,2’si fikrim yok demekte, % 28’i katılmakta ve % 71,6’sı tamamen katılmaktadır. Buna göre katılımcıların % 0,2’si konuya olumsuz, % 99,6’sı olumlu yaklaşmaktadır. Bunun da Caferilerin hemen hemen tamamının oy vermenin vatandaşlık görevi 256 H. Musa Taşdelen, Siyaset Sosyolojisi, İstanbul, 1997, s. 178. 177 olduğu düşüncesine katıldıklarını gösterdiği söylenebilir. 178 III. BÖLÜM SONUÇLAR Bu bölümde, araştırmanın bulgularına dayalı olarak ulaşılan sonuçlara ve geliştirilen önerilere ye verilmiştir. SONUÇLAR Araştırmanın bulgularına dayalı olarak ulaşılan sonuçları, “değişik faktörlere göre Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımıyla ilgili tutumlarında ortaya çıkan farklılaşma” ve “Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımıyla ilgili tutumlarının betimsel istatistikleri” olmak üzere iki başlık altında değerlendirmek mümkündür. Değişik Faktörlere Göre Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Sonuçları: Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarında cinsiyete göre istatistiksel olarak anlamlı bir farklılaşma ortaya çıkmıştır. İnanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarda erkeklerin tutum puanları kadınlara oranla daha yüksek çıkmıştır. Bu sonuca göre “Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayat içindeki ifadeleriyle ilgili tutumları cinsiyet değişkenine bağlı olarak farklılık arz etmektedir” şeklindeki birinci denence doğrulanmıştır. Caferilerin inanç ve ibadete yönelik tutumlarıyla yaş arasında hem anlamlı hem de pozitif yönde bir ilişki bulunmuştur. Yaş arttıkça inanç ve ibadete yönelik tutumlarında da bir artış meydana gelmektedir. Caferilerin dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarıyla yaş arasında bir ilişki ortaya çıkmamıştır. 179 “Caferilerin yaş ve sosyo-ekonomik durumlarına bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayat içindeki ifadeleri arasında bir ilişki bulunmaktadır” şeklindeki ikinci denencenin inanç ve ibadet bölümü doğrulanmış, dinin sosyal hayat içindeki ifadeleri kısmı doğrulanmamıştır. Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları bölge olarak doğum yerine göre farklılaşmaktadır. İnançla ilgili olarak en olumlu tutum düzeyine Güneydoğu Anadolu Bölgesi, en olumsuz tutum düzeyine de Ege Bölgesi sahiptir. İbadet hayatı ve dinin sosyal hayata aktarımıyla ilgili tutumlarda yine Güneydoğu Anadolu Bölgesi en yüksek tutuma, İç Anadolu Bölgesi de en düşük puana sahiptir. Üçüncü denence olan “bölge olarak doğum yerlerine bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımında bir farklılaşma meydana gelmektedir” ifadesi de doğrulanmıştır. Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları oturdukları semte göre farklılaşmaktadır. İnanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarda Hasköy’de oturanlar Etlik’te oturanlara göre daha yüksek tutum puanına sahiplerdir. Buna göre, “Caferilerin sahip oldukları sosyokültürel çevre ve taklid edilen müçtehide bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımında bir farklılaşma meydana gelmektedir” şeklindeki dördüncü denence doğrulandığı anlaşılmaktadır. Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları hayatlarının büyük bölümünü geçirdikleri yere göre farklılaşmaktadır. İnanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarda hayatlarının büyük bölümünü köyde geçirenler en olumlu tutum düzeyine sahiplerdir. En düşük tutum düzeyine de inanç ve ibadet hayatıyla ilgili olarak hayatlarının büyük bölümünü ilçede 180 geçirenler, dinin sosyal hayata aktarımında da ilde geçirenler sahiplerdir. Bu sonuca göre “Caferilerin hayatlarının büyük çoğunluğunun geçtiği yerleşim merkezlerine bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımında bir farklılaşma meydana gelmektedir.” Şeklindeki beşinci denence de doğrulanan denenceler arasında yer almaktadır. Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları eğitim durumlarına göre farklılaşmaktadır. İnanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarda okuyup yazması olmayanlar en olumlu tutum düzeyine sahiplerdir. En düşük tutum düzeyi ise inançta ve ibadette üniversite ve üstü eğitim seviyesine sahip olanlarda, dinin sosyal hayata aktarımında da okur-yazar olanlarda görülmektedir. “Eğitim düzeylerine bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımında bir farklılaşma meydana gelmektedir.” Şeklindeki altıncı denence doğrulanmıştır. Caferilerin inanca yönelik tutumlarında medeni durumlarına göre bir farklılaşma görülmezken, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarında farklılaşma görülmektedir. İbadet ve dinin sosyal hayata aktarımında en yüksek tutum puanını boşanmış olanlar almaktadırlar. En düşük tutum puanını ise, ibadette bekar olanlar, dinin sosyal hayata aktarımında da evli olanlar almışlardır. “Medeni duruma bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımında bir farklılaşma meydana gelmektedir.” Şeklindeki yedinci denencenin inanç kısmı doğrulanmazken, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımı kısmı doğrulanmıştır. Caferilerin inanç ve ibadete yönelik tutumları meslek durumlarına göre farklılaşırken, dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarında farklılaşmamaya rastlanmamıştır. İnançta en yüksek puanı işçiler, en düşük puanı da işsiz olanlar, 181 ibadette en yüksek puanı emekliler, en düşük puanı da yine işsiz olanlar almışlardır. “mesleki duruma bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımında bir farklılaşma meydana gelmektedir” şeklindeki sekizinci denencenin ise inanç ve ibadet kısmı doğrulanmış, dinin sosyal hayata aktarımı bölümü doğrulanmamıştır. Caferilerin inanç ve ibadete yönelik tutumlarıyla gelir durumları arasında negatif, anlamlı ancak düşük düzeyde bir ilişki vardır. Gelir durumu yükseldikçe inanç ve ibadete yönelik tutum puanlarında bir düşüş olmakta, tersine gelir durumu düştükçe inanç ve ibadete yönelik tutum puanları yükselmektedir. Örneklem grubunun gelir durumuyla dinin sosyal hayata aktarımı arasında herhangi bir ilişki gözlenmemiştir. Caferilerin inanç ve ibadete yönelik tutumları din eğitimi alınan yere göre farklılaşmaktadır. İnanç ve ibadete yönelik tutumlarda en olumlu tutum düzeyine din eğitimini kendi kendime aldım diyenler sahipken, en olumsuz tutum düzeyine ise okuldan aldım diyenler sahiptirler. Din eğitimlerini aldıkları yere göre dinin sosyal hayata aktarımı arasında ise herhangi bir farklılaşma gözlenmemiştir. “din eğitimi alınan yere bağlı olarak inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımında bir farklılaşma meydana gelmektedir.” Şeklindeki denencenin dinin sosyal hayata aktarımı kısmı doğrulanmamış ancak inanç ve ibadet kısmı doğrulanmıştır. Caferilerin inanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumları din ile ilgili karşılaşılan problemlerin çözülüş şekline göre farklılaşmaktadır. İnanç, ibadet ve dinin sosyal hayata aktarımına yönelik tutumlarda en olumlu tutum düzeyine din ile ilgili karşılaştıkları problemi aile büyüklerine sorarak çözenler sahiptirler. En olumsuz tutum düzeyine de inançta ve ibadette kitaplardan araştıranlar, dinin sosyal hayata aktarımında da ahundlara sorarak çözenler 182 sahiptirler. Caferilerin İnanç, İbadet ve Dinin Sosyal Hayata Aktarımıyla İlgili Tutumlarının Betimsel İstatistiklerinden Elde Edilen Sonuçlar: Caferiler inanç sistemlerinde Ehl-i Beyt’e özel ve önemli bir yer vermektedirler. Onlara göre gerçek manada iman Ehl-i Beyt’in velayetini kabul etmekle olmaktadır. Caferiler peygamberleri Allah’ın insanlara gönderdiği en güzel örnekler olarak görmekte ve onların hem dinin tebliğcisi hem de uygulayıcısı olduklarını düşünmektedirler. Caferiler, inanç esaslarından birini oluşturan meada yani öldükten sonra tekrar dirilip kıyamet gününde yaptığının karşılığını bulmaya inanmaktadırlar. Caferiler İslam'ın temel ilkelerinden birinin de imamet olduğuna inanırlar. Onlara göre, imamlar masumdurlar hiç günah işlemezler, dinin koruyucusu, açıklayıcısı ve uygulayıcısıdırlar. Bundan dolayı da ilimde en üstün kişilerdir. Ehl-i Beyt imamları Hz. Peygamberin hakiki varisleridirler. Caferiler, Cafer-i Sadık’ın şefaat etme hakkının olduğuna inanmaktadırlar. Caferilerin inançlarına göre Ehl-i Beyt sevgisi peygamber ve Allah sevgisiyle aynı şeyi ifade etmektedir. Dolayısıyla da Ehl-i Beyt’ten herhangi bir kişinin sevilmemesi Allah’ın sevilmemesi gibi değerlendirilir. İşte bu nedenle Hz. Hüseyin’in sevilmemesi Allah’ın sevilmemesiyle eş değerde tutulmuştur. Hz. Hüseyin Allah’ın dini uğruna şehit olmuş ve bu şahadetle dinin şerefi yükselmiştir. Caferiler muharrem ayının onuncu günü şehit edilen Hz. Hüseyin ve ailesi için göz yaşı dökmeyi ibadet, hatta günahların affedilmesi için bir vesile kabul etmektedirler. 183 Bazı Şia gruplarının Kur’an’daki Hz. Ali ile ilgili ayetlerin çıkarıldığı şeklindeki görüşler bu çalışmanın konusunu oluşturan grup tarafından kabul edilmemektedir. Onlar, Kur’an’ın hiç değişmediğine ve nazil olduğu gibi korunduğuna inanmaktadırlar. Caferilere göre, Kur’an hem Arapçısından hem de Türkçe anlamından ibadet maksadıyla okunabilmektedir. Dinin yasaklamış olduğu işlerin yapılmasından kaçınılması konusunda, sıklık dereceleri değişiklik gösterse de araştırmaya katılanların tamamı olumlu bir tutum içerisindedir. Humusun her yıl verilmesi konusunda araştırmaya katılanların büyük çoğunluğu olumlu tutum sergilerken, az miktarda da olumsuz tutum görülmektedir. Caferiler iyiliği emredip kötülükten sakındırma konusunda tamamen olumlu tutum içerisindedirler ve bunu yerine getirilmesi gereken bir görev kabul etmektedirler. Caferiler tevelli teberri konusunda tamamen olumlu tutum içerisinde ve bunun yerine getirilmesi noktasında oldukça hassas davranmaktadırlar. Caferilere göre Aşura ayı matem ayıdır. Bu ayda Ehl-i Beyt’e yapılan muameleler için ağlayıp göz yaşı dökmek şeklindeki uygulamalara oldukça önem verilmektedir. Bu merasimlerde eskiden deste vurup kan akıtmak yaygın iken son zamanlarda bu uygulama hemen hemen bırakılmıştır. Kan akıtmak isteyenler Kızılay’a kan bağışında bulunmaktadırlar. Allah’a şükür maksadıyla Caferiler, Gadir ve Nevruz bayramlarında oruç tutmaktadırlar. Caferiler, kendileri dışındakilerle alış veriş yapma, arkadaş ve dost seçme, 184 komşuluk ilişkileri kurma ve sünnet, düğün gibi merasimlerine katılma konularında olumlu kanaatlere sahiptirler. Caferiler, Sünnilerle kız alıp verme ve gençlerin evlenecekleri kişilerle evlilik öncesi arkadaşlık yapmaları konusunda çok rahat değillerdir. Bu konulara olumlu yaklaşan kadar olumsuz yaklaşanlar bulunmaktadır. Caferilerin yarıdan fazlası dini nikahın gerekliliğine inanmakta ve resmi nikahı yeterli görmemektedir. Caferiler mut’a nikahının dinen caiz olduğuna inanmakla birlikte uygulama konusunda çok istekli değillerdir. Caferiler aile içi kararlarda kadının da söz hakkının olduğunu kabul etmekte ve miras paylaşımında, geleneksel anlayışın tersine eşitlik ilkesine göre taksimat yapılmasını savunmaktadırlar. Caferiler camilerinde görev yapan ahundların bireysel düşüncelerini eleştiriye açık ve sorgulanabilir olarak değerlendirmektedirler. Türk toplumuyla bütünleşme açısından bir problemi olmayan Caferiler, kendilerininki dışındaki inanç ve kanaatlere sahip olan insanlarla ilişki kurmakta bir sakınca görmemektedirler. Caferilerin akrabalık ilişkilerinde modernleşme ve şehirleşmenin etkisiyle eskiye oranla bir zayıflamanın meydana geldiği söylenebilir. Oy vermenin vatandaşlık görevi olduğu düşüncesini taşıyan Caferiler oy verdikleri siyasi partilerde Caferiliğe yakınlığa önem vermemektedirler. Onların siyasal hayatlarında mensubu oldukları mezhep çok belirleyici değildir. 185 Türk toplumunun bir parçasını oluşturan Caferiler, toplumun genel din anlayışından farklı bir anlayışa sahiptirler. Bu farklı anlayış birtakım ihtiyaçları da beraberinde getirmektedir. Bu ihtiyaçlardan en önemlilerinden biri de yetişmiş din adamı konusudur. Caferiler din hizmetlerini görecek insanları Türkiye dışına göndermek durumunda kalmaktadırlar. Bu da hem çocuklarını gönderen aileler hem de öğrenim için yurt dışına giden öğrenciler için maddi ve manevi zorluk anlamına gelmektedir. Son zamanlarda daha çok İran’a gönderilen ve Kum’daki eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönen öğrenciler “İran’daki rejimi Türkiye’ye getirecek kişiler” olarak yargılanabilmektedirler. Bu durum da güvensizlik ortamını doğurmaktadır. Bu tür öğrencilerin öğrenimlerini Türkiye’de sağlamak için bazı adımların atılması ve ülke dışında okuyup geri dönenlere ön yargılı suçlamalardan kaçınılması Caferilerin en başta gelen isteklerini oluşturmaktadır.. Türkiye’de camilerin denetimi Anayasa tarafından Diyanet İşleri Başkanlığına verilmiştir. Ancak Caferilerin kendilerine ait camileri bulunmakta ve bu camilere Sünni imamlar atanmaktadır. Caferi toplumu bu imamların arkasında namaz kılmamakta, kendi ahundlarının imamlığını istemektedirler. Genelde Azeri Türkü olan Caferiler bu toplumun içinde yaşamaktan memnundurlar ve başka bir ülkede yaşamak istememektedirler. Ancak Türk toplumu içindeki varlıklarının kendi farklılıklarıyla kabul edilmesini istemektedirler. Caferiler, aynı toplumda yaşayan Sünnilerin ve Caferilerin birbirlerini din dışına itmeden tanımaya gayret etmelerinin ve mevcut farklılıkları olduğu gibi kabul etmeye çalışmalarının birlikte yaşamak açısından oldukça önemli olduğu görüşünü taşımaktadırlar. 186 KAYNAKÇA A- KİTAPLAR AKSU, Mehdi, İslam Tarihinde Gerçeğe Giden Yol, İstanbul, 2003. .................., Kur’an ve Ehl-i Beyt Hadislerinde Evlilik Cinsel Sorunlar, İstanbul, 2005. AKYÜZ, Niyazi, “Dinlerin Teşekkülünde Dini Liderlerin Karizması”, Dini Araştırmalar Dergisi, C. I, Ankara, 1991. ………………, Ankara’nın Boğaziçi Semtinde Dini Hayat ve Kentlileşme Üzerine Bir Araştırma, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara, 1994. ………………., İlahiyat Fakültesi Öğrencilerinin Din Anlayışı Ankara, Marmara ve Atatürk Üniversitesi Örneği, Ankara, 2001. ASKERİ, Allame, Kitap ve Sünnet Işığında Nebi ve Peygamberlerin “Günah İşlemez” liği –İsmeti-, Çev. İsmail Bendiderya, İstanbul, 2004. ASLANTÜRK, Zeki, Sosyal Bilimler İçin Araştırma Metod ve Teknikleri, İstanbul,1995. ………………, Kutsalın Dönüşü Yeni Toplum Arayışları, İstanbul, 1998. ASLANTÜRK, Zeki-T. Anman, Sosyoloji, İstanbul, 2000. ATALAN, Mehmet, Şiiliğin Farklılaşma Sürecinde Ca’fer es-Sadık’ın Yeri, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara, 2004. ATAY, Hüseyin, Ehl-i Sünnet ve Şia, Ankara, 1983. ATEŞ, Süleyman, İmamiyye Şiasının Tefsir Anlayışı, İstanbul, 1998. 187 AVCU, Ali, İmamiye Şiası’ında İmamet Anlayışının Doğuşu, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Samsun, 2002. AYAS, M. Rami, Türkiye’de İlk Tarikat Zümreleşmeleri Üzerine Din Sosyolojisi Açısından Bir Araştırma, Ankara, 1991. AYTAÇ, Ömer, Sosyoloji Bir Giriş Denemesi, Elazığ, 2002. AZİZ, Aysel, Araştırma Yöntemleri-Teknikleri ve İletişim, Ankara, 1990. BAİLEY, Kenneth D., Methods of Social Research, The Free Pres, New York, 1987. BALAMAN, Ali Rıza, Evlilik ve Akrabalık Türleri, Ankara, 2002. BALCI, Ali, Sosyal BilimlerdeAraştırma, Ankara, 2001. BAYAT, Şirali, Caferi Mezhebinde Namaz ve Oruç, İstanbul, 1996. BAYYİĞİT, Mehmet, Sosyo-Kültürel Yönleriyle Türkiye’de Hac Olayı, Ankara, 1998. BALOĞLU, Burhan, Sosyal İlimlerde Araştırma Yöntemi, İstanbul, 1997. BENDİDERYA, Cafer-C. Bayar, Ehl-i Beyt Mektebine Göre Namaz Rehberi, İstanbul, 2002. BERGSON, H., Ahlak ile Dinin İki Kaynağı, Çev. Mehmet Karasan, İstanbul, 1967. BİLGİSEVEN, Amiran Kurtkan, Genel Sosyoloji, İstanbul, 1986. BOTTOMORE, T.B., Toplum Bilim, Çev. Ünsal Oskay, İstanbul, 1970. BOZAN, Metin, İmamiyye’nin İmamet Nazariyesinin Teşekkül Süreci, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara, 2004. BOZKURT, Veysel, Değişen Dünyada Sosyoloji, İstanbul, 2004. 188 BROM, Leonard-P. Selnznick, Sociology, Row Peterson Company, New York, 1955. BULUT, Mehmet, Ehl-i Sünnet ve Şia’da İsmet İnancı, (Basılmamış Doktora Tezi), İzmir, 1982. BÜYÜKÖZTÜRK, Şener, Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi El Kitabı, Ankara, 2002. CAMİİ, M. Mescid-i, Ehl-i Sünnet ve Şia’da Siyasi Düşüncenin Temelleri, Çev. Malik Eşter, İstanbul, 1995. CHALFANT, Paul- R. E. Becley, C. E. Palmer, Religion in Contemporary Society, Mayfield Pub., California, 1981. CORBİN, Hanry, İslam Felsefesi Tarihi, Çev. Hüseyin Hatemi, İstanbul, 1994. CURRAN, Joseph, Introductory Sociology, New York, 1977. ÇAĞATAY, Neşet, İslam Tarihi, Ankara, 1993. ÇAĞATAY, Tahir, Günün Sosyolojisine Giriş, Ankara, 1968. ÇAPCIOĞLU, İhsan, Sosyal Değişme Sürecinde Din ve Kadının toplumsal Konumu (Kastamonu Örneği), (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2003. ÇELEBİ, Nilgün, Sosyoloji ve Metodoloji Yazıları, Ankara, 2001. ÇELİK, Celalettin, Şehirleşme ve Din, Konya, 2002. ÇUHACIOĞLU, Abdülkadir, Kitap ve Sünnet Işığında Mut’a Nikahı, Amasya, 2002. DENISOFF, R. Serge-R. Wahrman, An Introduction to Sociology, Second Edition, Macmillan Publishing Co., Inc., New York, 1979. DOĞAN, İsmail, Sosyoloji Kavramlar ve Sorunlar, İstanbul, 2000. DONALTSON, Donalt , Akidetü’ş Şia, Mısır, trz. 189 DÖNMEZER, Sulhi, Sosyoloji, İstanbul, 1987. ECER, A. Vehbi, İslam Mezhepler Tarihine Giriş, Kayseri, 1980. ………………, Şia ve Doğuşu, Kayseri, 1984. EMİN, Seyyid Muhsin, A’yanu’ş-Şia, C. I, Beyrut, trz. EMİNİ, Allame, Gadir-i Hum, Çev. Seyyid Ali Hüseyni, İstanbul, 1998. ENSARİYAN, Hüseyin, İslam’da Aile Düzeni, Çev. Kadri Çelik, Kum, 2003. ………………, El-mebsut fi Fıkhi’l İmamiyye, C. I, Tahran, trz. EŞ’ARÎ, Ebul-Hasan, Makalatu’l İslamiyyin, İstanbul, 1928. FICHTER, Joseph, Sosyoloji Nedir?, Çev. Nilgün Çelebi, Konya, trz. FIĞLALI, E. Ruhi, İmamiye Şiası, İstanbul, 1984. ………………., Çağımızda İtikadi İslam Mezhepleri, İstanbul, 1990. ………………, İmam Ali, Ankara, 1996. FIRAT, Erdoğan, Üniversite Öğrencilerinde Allah İnancı ve Din Duygusu, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara, 1977. FREYER, Hans, Sosyolojiye Giriş, Çev. Nermin Abadan, Ankara, 1963. ………………, Din Sosyolojisi, Çev. Turgut Kalpsüz, Ankara, 1964. GELLES, J. Richard-A. Levine, Sociology an Introduction, Fifth Edition, McGraw Hill Inc., New York, 1995. GIDDENS, Anthony, Sociology, New York, 1989. GÖKÇE, Erten, İlköğretim Öğretmenlerinin Yeterlikleri, (Basılmamış Doktora Tezi), Ankara, 1999. 190 GÖKÇE, Birsen, Toplumsal Bilimlerde Araştırma, Ankara, 1999. GÖLPINARLI, Abdülbaki, Tarih Boyunca İslam Mezhepleri ve Şiilik, İstanbul, 1979. ………………, Mü’minlerin Emiri Hazreti Ali, İstanbul, 1990. ………………, Türkiye’de Mezhepler ve Tarikatlar, İstanbul, 1997. GUIRE, Meredetih Mc., Religion The Social Contex, Wadsworth, Publishing Com., California, 1992. GÜNAY, Ünver, Din Sosyolojisi, İstanbul, 1998. ………………, Erzurum ve Çevresinde Dini Hayat, İstanbul, 1999. GÜNEŞ, Musa-C. Bendiderya, Kerbela Şehidlerine Ağlamak, İstanbul, 1997. GÜVEN, Sami, Toplumbiliminde Araştırma Yöntemleri, Bursa, 1996. HALL, David- İ. Hall, Practical Social Research, Project Work in The Community,London, 1996. HAMEDANİ, A. Sabri, Caferi Mezhebi ve İmam Cafer Sadık Buyrukları, Ankara, 1983. HAMENEİ, Ayetullah Uzma, Ehl-i Beyt Fıkhında Oruç ve Hükümleri, Haz. Kevser Yayınları, İstanbul, 2001. ………………, Ehl-i Beyt Fıkhına Göre Sorular ve Fetvalar, Çev. Komisyon, İstanbul, 2003, HASANİ, Seyyid Abdürrezzak, Ta’rifü’ş- Şia, Suriye, 1923. HILLİ, Muhtelifü’ş-Şiati: fi Ahkami’ş-Şeriati, C. II, Kum, 1412. 191 HUÎ, Ebu’l Kasım, Caferi Fıkhında Hac Nasıl Yapılır?, Çev. Hüseyin Yeşil, Ankara, 1990. HUMEYNİ, İmam, Tam İlmihal, İstanbul, 2003. HÜLÜR, Himmet- A. Kalender, Sosyo Politik Tutumlar ve Din (Konya Araştırması), Konya, 2003. HÜSEYİNNESEB, Rıza, Cevaplıyoruz, Çev. Muhammed Mücahidi, İstanbul, 2004. HÜSEYNİ, S. Ali, İmam Cafer Sadık ve Fikri Akımlar, Çev. Hazma Aydın, İstanbul, 2001. İBN HALDUN, Mukadime, Haz. Süleyman Uludağ, C. I, İstanbul, 1988. İBN HAZM, b. Ahmet, el-Fasl fi’l Milel ve’l-Ehva ve’n-Nihal, C. II, Mısır, 1321. İBN MANZUR, Lisanu’l Arap, C. VIII, Beyrut, 1374. İBN NEDİM, el-Fihrist, Beyrut, 1417. İÇLİ, Gönül, Sosyolojiye Giriş, Ankara, 2005. İLHAN, Avni, Mehdilik, İzmir, 1976. JOHNSTONE, Ronald, Religion in Society, New Jersey, 1992. KAĞITÇIBAŞI, Çiğdem, İnsan ve İnsanlar,İstanbul, 1983. KAPTAN Saim, Bilimsel Araştırma Teknikleri,Ankara, 1973. KARASAR, Niyazi, Bilimsel Araştırma Yöntemi, Ankara, 1994. KARAMAN, Ramazan, Sanayileşmenin Dine Etkisi (Konya Örneği), Konya, 2000. KATİP, Ahmed, Şiada Siyasal Düşüncenin Gelişimi Şuradan Velayet-i Fakihe, Çev. Mehmet Yolcu, Ankara, 2005. 192 KAŞİF’ÜL GITA, Caferi Mezhebi Fıkhı ve Esasları, Çev. Abdülbaki Gölpınarlı, Kayseri, 1992. KAYA, Kamil, Mikrososyoloji ve Toplumsal Grup Tipleri, Isparta, 2002. KAYA, Mevlüt, Din Eğitiminde İletişim ve Dini Tutum, Samsun, 1998. KEHRER, Günter ve Diğeleri, Din Sosyolojisi, Çev. M. Emin Köktaş, Der. Y. Aktay-M. Emin Köktaş, Ankara, 1998. KESKİN, Halife, Kendi Kaynakları Işığında Şia İnanç Esasları, İstanbul, 2000. KILIÇOĞLU, Kemal, Ehl-i Beyt Yolu Alevi İlmihali, Amasya, 1998. KIRAATİ, Muhsin, En İyi Dost Namaz, Çev. İsmail Bendiderya-K. Seyidoğlu, İstanbul, 2004. ………………, İyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmak, Çev. İsmail Bendiderya-C. Bendiderya, İstanbul, 2004. KIŞLALI, A. Taner, Siyaset Bilimi, Ankara, 1987. KIZILÇELİK, Sezgin-Y. Erjem, Sosyoloji Terimler Sözlüğü, Konya, 1992. KİRMANİ, Ensari, İmam En Büyük Önder, Çev. İrfan Keser, Ankara, 1991. KOÇ, Eyüp, İmamiye’de İmamların Masumiyeti, (Basılmamış Yüksek Lisans tezi), İstanbul, 1998. KOENİG, Samuel, Sosyoloji Toplum Bilimine Giriş, Çev. S. Sucu-O. Aykaç, İstanbul, 2000. KORUM, Uğur, Soysal Bilimlerde İstatistik, Ankara, 1991. KOŞTAŞ, Münir, Üniversite Öğrencilerinde Dine Bakış, Ankara, 1995. 193 KÖKSAL, M. Asım, Hazreti Hüseyin ve Kerbela Faciası, Ankara, 1984. KÖKTAŞ, M. Emin, Türkiye’de Dini Hayat, İstanbul, 1993. KULEYNİ, Muhammed b. Yakup, el-Kafi fi’l İslam, C. II, Tahran, 1348. KUTLUAY, Yaşar, Tarihte ve Günümüzde İslam Mezhepleri, Ankara, 1968. LENKERANİ, M. Fazıl, Tevzih-ul Mesail , İran, 1997. LUNDBERG, George A.-C. C. Schrag-O. N. Larsen, Sosyoloji, Çev.Özer Ozonkaya, C. I, Ankara, 1970. MENSCHİNG, Gustav, Dinî Sosyoloji, Çev.Mehmet Aydın, Konya, 1994. MONTESQUEİU, Kanunların Ruhu Üzerine, Çev. Fehmi Baldaş, C. II, İstanbul, 1965. MUĞNİYYE, M. Cevad, eş-Şia ve’t-Teşeyyü, Beyrut, trz. MUNTEZARİ, Hüseyin Ali, Velayet-i Fakih, Çev. Şeyho Duman, Ankara, 1991. MUTAHHARİ, Murteza, Vahy ve Nübüvvet, Çev. Ünal Çetinkaya, Ankara, 1990. MUSAVİ, Musa, Şia ve Şiilik Mücadelesi, Çev. Tahir Hoca, İstanbul, 1995. MUTLU, İsmail, Tartihte ve Günümüzde Caferilik, İstanbul, 1995. MUZAFFER, M. Rıza, Akaidül İmamiyye, Beyrut, 1417. NESAİ, İmam, Hadislerle Hz. Ali, İstanbul, 1999. NEVBAHTİ, Fıraku’ş-Şia, Necef, 1355. NİRUN, Nihat, Sistematik Sosyoloji Yönünden Sosyal Dinamik Bünye Analizi, Ankara, 1991. 194 NUMANİ, M. Bin İbrahim-i, Hz. Mehdi Hakkında Hadisler, Çev. Cevad Gök, Kum, trz. ONAT, Hasan, Türkiye’de Din Anlayışında Değişim Süreci, Ankara, 2003. OZANKAYA, Özer, Toplumbilim, İstanbul, 1996. ÖZDAMAR, Kazım, Paket Programlar İle İstatistiksel Veri Analizi, C.1, Eskişehir, 2002. ÖZKALP, Enver, Sosyolojiye Giriş, Eskişehir, 1990. POPENOE, David ve Diğerleri, , Sociology, New York, 1971. REYŞEHRİ, Muhamedi, İmamet ve Rehberiyet Felsefesi, Çev. Ünal Çetinkaya, Ankara, 1991. Ric’at, Haz. İmam Ali Müessesesi, Çev. Cafer Bendiderya, Kum, 2001. SABİRİ, Ali Rıza, 1001 Hadis Işığında İmam Ali, İstanbul, 2004. SADUK, Şeyh, Şii İmamiyyenin İnanç Esasları, Çev. E. Ruhi Fığlalı, Ankara, 1978. SANAY, Eyüp, Genel Sosyoloji Dersleri, Ankara, 1985. SARI, Sarı, İmamiye Şiası Kaynaklarına Göre İlk Üç Halife, (Basılmamış Doktora Tezi), İstanbul, 2002. SARIBAY, A. Yaşar, Siyasal Sosyoloji, İstanbul, 1998. SARIKAYA, M. Saffet, İslam Düşünce Tarihinde Mezhepler, Isparta, 2001. SCHULER, Edgar A. ve diğerleri, Readings in Sociology, New York, 1963. SEMAVİ, M. Ticani, Doğrularla birlikte, Kum, 2004. SENCER, Muzaffer-Y. Irmak, Toplumbilimlerinde Yöntem, İstanbul, 1989. 195 SERPER, Özer, N. Gürsakal, Araştırma Yöntemleri, İstanbul, 1989. SEZEN, Yümni, Türk Toplumunun Laiklik Anlayışı, İstanbul, 1993. B- MAKALELER ALTAŞ, Nurullah, “Öğrenci Velilerinin İlköğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Derslerine Karşı Tutum Düzeylerinin Dini Tutum Düzeyleriyle İlişkisi”, AÜİFD, C. XLV, S. 1, Ankara, 2004. BULUT, Faik, “Şii Ali Aşkı”, Atlas Dergisi, S. 139, Ekim 2004. BULUT, H. İbrahim-Özkan Gül, “İmamiyye Şiasında İlm-u İmam İnancı”, Marife, S.1, Bahar, 2005. ÇALIŞKAN, İbrahim, “Caferi Mezhebinde İbadetler”, Milletlerarası Tarihte ve Günümüzde Şiilik Sempozyumu, İstanbul, 1993. ELLİADE, Mircea , “Sect”, The Encyclopedia of Religion, Macmilan Company, C. XIII, New York, 1987. et-TUSİ, “İmamet Risalesi”, Çev. Hasan Onat, AÜİFD, C. XXXV, Ankara, 1996. FIĞLALI, E. Ruhi, “Şiiliğin Doğuşu ve Gelişmesi”, Milletlerarası Tarihte ve Günümüzde Şiilik Sempozyumu, İstanbul, 1993. İBRAHİM, Muhammed, “İmam Hüseyin’in Kıyamının Sebepleri”, (Kerbela ve İmam Hüseyin’in Kıyamı Üzerine İçinde), İstanbul, 1998. İLHAN, Avni, “Takıyye, Doğuşu ve Gelişmesi”, DEÜİFD, C. II, İzmir, 1985. ………………, “Şiada Usulü’d-din”, Milletlerarası Tarihte ve Günümüzde Şiilik Sempozyumu, İstanbul, 1993. 196 KAHRAMAN, Hüseyin, “Şia’da Ehl-i Beyt ve ‘Nuh’un Gemisi’ Benzetmesi”, Marife, S. 3, Kış 2004, Konya, 2005. KARAMAN, Hayreddin, “Caferiyye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. VII, İstanbul, 1993. KEŞANİ, A. Muhammed İmami, “Masum İmam’ın Gerekliliği”, Ehl-i Beyt Mesajı, S. 15, İstanbul, 1997. MUTLU, Kayhan, “Bir Dindarlık Ölçeği (Sosyoloji’de Yöntem Üzerine Bir Tartışma)”, İslami Araştırmalar Dergisi, C. III, S. 4, Ankara, 1989. ONAT, Hasan, “Şii İmamet Nazariyesi”, AÜİFD, C. XXXII, Ankara, 1992. ………………, Emeviler Devri Şii Hareketleri ve Günümüz Şiiliği, Ankara, 1993. ………………., “Şiiliğin Doğuşu Meselesi”, AÜİFD, C. XXXVI, Ankara, 1997. ………………, “Yirminci Asırda Şiilik ve İran İslam Devrimi”, Milletlerarası Tarihte ve Günümüzde Şiilik Sempozyumu, İstanbul, 1993. SEVEN, Ebulfazl, “Kurtuluş Gemisi”, Kıble, S. 3, Bahar 2002, İstanbul, 2002. C- İNTERNET KAYNAKLARI http://www.aalulbayt.org/html/tur http://www.ankara.gov.tr http://pup39.bravenet.com http://www.caferilik.com http://www.kecioren.bel.tr www.kubrakutuphane.com 197 EKLER EK 1 ANKET FORMU Bu anket formu, “Caferilerde Dini ve Sosyal Hayat ( Ankara Keçiören Örneği)” adlı doktora çalışmasının bir parçasını oluşturmaktadır. Anket içerisinde, Caferilerin Dini ve Sosyal hayatlarını tespit etmeye yönelik sorular bulunmaktadır. Anket sorularının cevaplandırılması konusunda göstereceğiniz dikkat ve ilgi, araştırma sonuçlarının sağlıklı olması için son derece önem taşımaktadır. Bu nedenle, bütün soruları dikkatlice okuyarak, seçeneklerden durum ve görüşünüzü en iyi yansıtan ifadeyi işaretleyiniz. Anket sorularına vereceğiniz cevaplar tamamen bilimsel bir amaç için kullanılacaktır. Lütfen anket formuna isimlerinizi yazmayınız ve hiçbir soruyu cevapsız bırakmayınız. Anketin doldurulmasında gösterdiğiniz ilgi ve yardımdan dolayı şimdiden teşekkür ederim. Arş. Gör. Ali ALBAYRAK Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü 1. BÖLÜM Lütfen durumunuza uygun olan seçeneğin önündeki paranteze (x) işareti koyunuz. 1- Cinsiyetiniz nedir? 1- ( ) Kadın 2- ( ) Erkek 198 2- Yaşınız kaçtır? (Örneğin 26 yaşındayım gibi) (Lütfen yazınız)................................ 3- Doğum yeriniz ( Bölge olarak) neresidir? 1- ( ) Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2- ( ) Doğu Anadolu Bölgesi 3- ( ) İç Anadolu Bölgesi 4- ( ) Akdeniz Bölgesi 5- ( ) Ege Bölgesi 6- ( ) Marmara Bölgesi 7- ( ) Karadeniz Bölgesi 4- Hayatınızın büyük çoğunluğunun geçtiği yerleşim merkezi aşağıdakilerden hangisidir? 1- ( ) İl 2- ( ) İlçe 3- ( ) Belde 4- ( ) Köy 5- Eğitim durumunuz nedir? (Örneğin: Lise mezunuyum gibi) (Lütfen Yazınız)……………………………………………… 6- Medeni durumunuz nedir? 1- ( ) Evli 2- ( ) Bekar 3- ( ) Dul (eşi ölmüş) 4- ( ) Boşanmış 5- ( ) Evli, ama ayrı yaşıyor 7- Mesleğiniz nedir? ( Lütfen nerede ne iş yaptığınızı açıkça yazınız. Örneğin: Altındağ Belediyesinde otobüs şoförüyüm veya Keçiören’de terzilik yapıyorum gibi).………………………………………………………………………………… 199 8- Ailenizin aylık ortalama gelir durumu nedir? ( Lütfen, örneğin, 350 000000 veya 1.500 000000 gibi açık yazınız)…………………………………………………. 9- Din eğitiminizi nereden aldınız? (Lütfenyazınız)……………………………………………………………………… 10- Din ile ilgili olarak karşılaştığınız problemleri en iyi nasıl çözersiniz? (Lütfen yazınız)……………………………………………………………… 11- Aşağıdaki düşüncelerden hangisi din ile ilgili görüşünüzü (inancınızı) en iyi temsil etmektedir? 1- ( ) Din, Allah tarafından konulmuş bir dünya ve ahiret nizamıdır. 2- ( ) Din gereklidir, ancak alanı dünya değil, ahirettir. 3- ( ) Bilimin gelişmesi ile dine olan ihtiyaç ortadan kalkacaktır. 12- Aşağıdaki dini hayat tarzlarından hangisini tercih edersiniz? 1- ( ) Bilimsel verilere dayanan bir din. 2- ( ) Siyasi ve ideolojik özelliği ön planda olan bir din. 3- ( ) Ehl-i Beyt sevgisini ön plana çıkaran bir din. özelliği olan bir din. 4- ( ) Tasavvuf(/mistik) 5- ( ) Cemaatlerin anladığı gibi bir din 13Aşağıdakilerden hangisi size daha yakındır. 1- ( ) Sünnilik 2 ( ) Alevilik yazınız)…………………………………….. 3- ( ) Şiilik 4- ( ) Diğer (Lütfen 200 II. BÖLÜM Lütfen düşüncelerinizi ve durumunuzu en iyi yansıtan ifadeyi seçerek, şıkkın önündeki paranteze ( x ) işareti koyunuz. II –A 1- Gerçek manada iman “ Ehl-i Beyt’in velayetini kabul etmekle” olur. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 2-Peygamberler, insanlık için uyulması gereken en güzel örneklerdir. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 3- “Mead” dinin kontrol mekanizmasıdır. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 4- “İmamet” temel inanç esaslarından biridir. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 5- “İmamlar masumdurlar, hiç günah işlemezler”. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 201 6- “İmamlar ilimde en üstün kimselerdir”. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 7- Ehl –i Beyt İmamları Hz. Peygamberin hakiki varisleridir. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 8- İmamlar, dinin uygulayıcısıdırlar. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 9- Hz. Ali peygamberin vasisidir 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 10- Hz. Hüseyin’i sevmeyen Allah’ı da sevmez. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 11- Caferi inancına göre, Hz. Hüseyin’in şehadetiyle İslam’ın şerefi yükselmiştir. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 12- Hz. Hüseyin için ağlamak büyük günahların affedilmesine vesile olur. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 202 13- Cafer-i Sadık’ın şefaat etme hakkı vardır. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum II- B 1- Kur’an-ı Kerimi Türkçe anlamından daima okurum. 1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( ) Her zaman 2- Dinin yasaklamış olduğu işleri yapmaktan sakınırım. 1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( ) Her zaman 3- “Humus”umu her yıl veririm. 1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( ) Her zaman 4- “Hayat akide ve cihattır” sözünü hayatımda uygularım. 1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( ) Her zaman 5- Emr bi’l-ma’ruf ve nehy ani’l münker görevimi yaparım. 1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( ) Her zaman 203 6- “Tevelli ve teberri”görevimi yerine getiririm. 1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( ) Her zaman 7- Aşure günü Hz. Hüseyin için yas tutarım. 1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( ) Her zaman 8- Zincir vurarak Hz. Hüseyin’n acısını yaşarım 1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( ) Her zaman 9- İmamların doğum ve ölüm günlerinde onları anmak için ibadet ederim. 1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( ) Her zaman 10- Muharrem ayının onunda “Aşura matemlikleri”nde “nüha” okunmasına katılırım. 1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( ) Her zaman 11- “Gadir Bayramı”nda oruç tutarım. 1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( ) Her zaman 12- “Nevruz Bayramı”nda ibadet yaparım. 1- ( ) Hiçbir zaman 2- ( ) Bazen 3- ( ) Ara sıra 4- ( ) Çoğu zaman 5- ( ) Her zaman 204 III. BÖLÜM Lütfen durumunuzu ve düşüncelerinizi en iyi yansıtan ifadeyi seçerek, şıkkın önündeki paranteze (x) koyunuz. 1- Diğer mezhepten olanlarla da alış veriş yapılmalıdır. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 2- Arkadaş ve dost seçerken Caferi olup olmaması önemli değildir. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 3- Kız alıp verilirken mezhebinin ne olduğu önemli değildir. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 4- Yaşadığım şehirdeki Sünni olan insanlarla komşuluk ilişkisi kurmamda herhangi bir sakınca yoktur. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 5- Sünnilerin düğün, sünnet, nişan, mevlid, cenaze gibi törenlerine katılmamda bir sakınca yoktur. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 205 6- Gençlerin evlilik öncesi evlenecekleri kişilerle arkadaşlıklarını normal karşılarım. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 7- Resmi nikah yapılınca dini nikaha gerek yoktur. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 8- Mut’a nikahının yapılmasını normal karşılarım. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 9- Aile içi kararlarda kadına da erkek kadar söz hakkı verilmelidir. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 10- Miras paylaşımında kadın ve erkek eşit hakka sahip olmalıdır. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 11- Caferilere ait camilerde görev yapan imamların düşünceleri eleştirilebilmelidir. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 206 12- Kendi mezhebimizden olanlar kadar diğer mezheplerden olanlarla da İlişkilerimiz geliştirilmelidir. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 13- Akrabalarımla iyi ilişkilerim giderek zayıflamaktadır. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 14- Bir siyasi partiye oy verirken Caferiliğe yakınlığı benim için önemli değildir. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum 15- Oy kullanmanın bir vatandaşlık görevi olduğunu düşünüyorum. 1- ( ) Hiç Katılmıyorum 2- ( ) Katılmıyorum 3- ( ) Fikrim yok 4- ( ) Katılıyorum 5- ( ) Tamamen Katılıyorum