Yıl: 3, Sayı: 7, Haziran 2016, s. 321

advertisement
Yıl: 3, Sayı: 7, Haziran 2016, s. 321-334
Selami YILDIZ1
TÜRKİYE’DE 1980’Lİ YILLARDAN SONRA ÖZEL OKULLAR
Özet
Türkiye’de 24 Ocak Kararlarıyla ekonomik yapının temelinde çok büyük
değiĢimlere yol açacak adımlar atılmıĢtır. Bu kararlarla devletin ekonomide
küçülmesi, kütlesinin azaltılması hedeflenmiĢtir. Bu durum 1995 yılında imzalanan
Hizmet Ticari Genel SözleĢmesi (General Agreement on Trade in Services-GATS)
ile pekiĢtirilmiĢtir. GATS’ı imzalayan ülkeler kamusal hizmetler olan sağlık ve
eğitim hizmetlerini piyasaya açmayı taahhüt etmektedir. Bu sözleĢme ile eğitim,
uluslararası alanda alınıp satılan bir metaya dönüĢtürülmektedir. Bu süreç
sonucunda 1980’li yıllardan günümüze kadar Türkiye’de özel okul ve vakıf
üniversitesi sayısında ciddi artıĢların olduğu görülmektedir. Özel okul ve vakıf
üniversitesi sayısındaki bu artıĢın eğitim kalitesine zarar vermemesi, toplumdaki
sosyal adalet duygusunu zedelememesi önem taĢımaktadır.
Anahtar Kelimeler: Özel Okullar, 24 Ocak Kararları, Eğitim Finansmanı
PRIVATE SCHOOLS AFTER THE 1980s in TURKEY
Summary
January 24 Decisions have started substantial changes in the foundtations of
economic structure in Turkey. These desicions sought to reduce the role and
presence of the state in the economy. This decision was reinforced by the General
Agreement on Trade in Services (GATS), signed in 1995. GATS signatory
countries have committed to open health and education services to the market. This
agreement has transformed the education into an internationally traded commodity.
Since 80’s, this transformation resulted in substantial increase in the number of
private schools and universities in Turkey. It is important that this increase in the
number of private schools and universities does not alleviate education quality and
does not have adverse effects on the sense of social justice in the society.
1
Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Eğitim Ekonomisi ve Planlaması Bölümü, Doktora
Programı Öğrencisi, syildizkayseri@yahoo.com
Selami Yıldız
Keywords: Private Schools, January 24th Decisions, Education Finance
GİRİŞ
Eğitim, kalkınmanın temelini oluĢturmaktadır. Toplumların geliĢmesinde en önemli
unsurlardan biri, iyi eğitim görmüĢ, çağın gerektirdiği niteliklerle donatılmıĢ insan gücüdür.
GeliĢmiĢ ülkeler, en büyük yatırımlarını eğitime yapmaktadırlar. Bireye toplumda sosyal statü
kazandıran eğitimden; toplumun tüm bireylerinin, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda
yararlandırılması bireyin mutluluğu, toplumun geliĢmesi açısından büyük önem taĢımaktadır.
Bir ekonomik kalkınma etmeni olan eğitime ilginin giderek artmasının nedeni, ekonomik
kalkınmaya önem verilmesi ve eğitsel kalkınmada insan etmeninin etkisinin herkesçe kabul
edilmesidir (Karakütük, 2012, s.21).
Yasal Düzenlemelerde Eğitim
Ercan (1998)’a göre; Fransız Devrimi ile birlikte eğitim özel bir önem kazanmıĢtır.
Fransız Devrimi’nde “özgürlük, eşitlik ve kardeşlik” ilkeleri insanların doğuĢtan sahip oldukları
bir dizi doğal hakların varlığına bağlanmıĢtır. Bireyin doğuĢtan sahip olması gereken bir hak
olan “eğitim hakkı” da özel bir öneme sahiptir.
Günümüzde çok büyük önem atfedilen eğitim, her bir birey için hak olarak kabul
edilmektedir. Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 26. maddesine göre “Herkes eğitim
hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel eğitim aşamasında parasızdır. İlköğretim
zorunludur. Teknik ve mesleksel eğitim herkese açıktır. Yükseköğretim, yeteneklerine göre
herkese tam bir eşitlikle açık olmalıdır.”
Eğitim ve öğretime iliĢkin hükümler Türkiye Cumhuriyeti anayasalarında da yer
almaktadır.
1921 Anayasası’nda eğitim ve öğretime iliĢkin bir madde bulunmamaktadır.
1924 Anayasası’nda; 80. maddede “Hükümetin nezaret (gözetim) ve murakabesi
(denetimi) altında ve kanun dairesinde (çerçevesinde) her türlü tedrisat serbesttir.” 87.
maddede “İptidai tahsil (zorunlu eğitim) bütün Türkler için mecburi, Devlet mekteplerinde
meccanidir (ücretsizdir).” ifadeleri yer almaktadır.
1961 Anayasası’nda; 50. maddede “Halkın öğrenim ve eğitim ihtiyaçlarını sağlama
Devletin başta gelen ödevlerindendir. İlköğrenim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için
mecburidir ve Devlet okullarında parasızdır. Devlet, maddi imkanlardan yoksun başarılı
öğrencilerin, en yüksek öğrenim derecelerine kadar çıkmalarını sağlama amacıyla burslar ve
başka yollarla gerekli yardımları yapar.” ifadeleri yer almaktadır. (Maddenin tamamı
yazılmamıĢtır. Sadece bu makale ile ilgili olduğu düĢünülen bölümler yazılmıĢtır.)
1982 Anayasası’nda; 42. maddede “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun
bırakılamaz. Eğitim ve öğretim Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve
eğitim esaslarına göre, Devletin gözetimi ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim
ve öğretim yerleri açılamaz. İlköğretim, kız ve erkek vatandaşlar için zorunludur ve Devlet
okullarında parasızdır. Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları
ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir. Devlet maddi imkanlardan
yoksun başarılı öğrencilerin öğrenimlerini sürdürülebilmeleri amacı ile burslar ve başka
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı: 7, Haziran 2016, s. 321-334
322
Türkiye’de 1980’li Yıllardan Sonra Özel Okullar
yollarla gerekli yardımları yapar.” ifadeleri yer almaktadır. (Maddenin tamamı yazılmamıĢtır.
Sadece bu makale ile ilgili olduğu düĢünülen bölümler yazılmıĢtır.)
Türkiye’de Ģimdiye kadar hazırlanan anayasalarda eğitim ile ilgili öne çıkan hususlar;
eğitimin Devletin gözetimi ve denetimi altında yapılması, , devlet okullarında eğitimin ücretsiz
olması, ilköğretimin zorunlu olması, halkın eğitim ve öğretim ihtiyacını sağlamanın Devletin
baĢta gelen ödevi olmasıdır. Devlet, eğitim ile ilgili ödevini devlet okulları ve özel okullar
aracılığıyla yerine getirmektedir.
Türkiye’de eğitim ve öğretimin temel unsurları 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu
ile düzenlenmiĢ ve Türk Milli Eğitiminin amaçları bu Kanun’da belirtilmiĢtir.
Kademelere Göre Devlet Okullarda ve Özel Okullarda Yaşanan Sayısal Gelişmeler
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda belirtilen eğitim amaçlarını bireylere
kazandırma ödevini Devlet, örgün ve yaygın eğitim kurumları ile yerine getirmektedir.
Türkiye’de eğitim etkinliğinin yerine getirilmesinde devlet okullarının mı, yoksa özel okulların
mı ön planda olduğuna iliĢkin 1980-1981 ile 2015-2016 eğitim öğretim yıllarını kapsayan
ilkokul, ortaokul ve yükseköğretimdeki sayısal geliĢmeler incelenmiĢtir.
Ġlkokullarda yaĢanan sayısal geliĢmelere Çizelge 1’de belirtilmiĢtir.
Çizelge 1 Ġlkokullarda Sayısal GeliĢmeler
İlkokul Sayısı
Eğitim
Öğretim
Yılı
Öğretmen Sayısı
Oran
(%)
Toplam
Ġlkokul
Öğretmeni
Sayısı
Özel
Ġlkokullarda
Görevli
Öğretmen
Sayısı*
112
0.3
215.459
1.389
5
302.961
Toplam
Ġlkokul
Sayısı
Özel
Ġlkokul
Sayısı*
19801981
45.660
20152016
26.522
Öğrenci Sayısı
323
Oran
(%)
Toplam
Ġlkokul
Öğrencisi
Sayısı
Özel
Ġlkokul
Öğrencisi
Sayısı*
Oran
(%)
1.085
0.5
5.694.860
19.443
0.3
25.908
9
5.360.703
232.039
4
Kaynak: (Milli Eğitim Bakanlığı, 2016,s.11)
* (Devrim ve Tosuner, 1987)
Çizelge 1’e göre;
1980-1981 eğitim öğretim yılında Türkiye’de özel ilkokul sayısı, toplam ilkokul sayısının
% 0.3’ünü oluĢtururken, bu oran 2015-2016 eğitim öğretim yılında % 5’e ulaĢmıĢtır. 1980-1981
eğitim öğretim yılından 2015-2016 eğitim öğretim yılına kadar toplam ilkokul sayısı yarı yarıya
azalırken2, aynı dönem için özel ilkokul sayısı 12.4 kat artmıĢtır.
2
Okul sayısı azalırken öğrenci sayısının artması dikkati çekmektedir. Okul sayısındaki azalmanın
özellikle köy ve mezralardaki küçük okulların kapatılarak kentlerde daha büyük öğrenci kapasiteli
okulların açılmasından kaynaklandığı değerlendirilmektedir.
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı:7, Haziran 2016, s. 321-334
Selami Yıldız
1980-1981 eğitim öğretim yılında özel ilkokullarda görevli öğretmen sayısı toplam
ilkokul öğretmeni sayısının % 0.5’ini oluĢtururken, bu oran 2015-2016 eğitim öğretim yılında %
9’a ulaĢmıĢtır. 1980-1981 eğitim öğretim yılından 2015-2016 eğitim öğretim yılına kadar
toplam ilkokul öğretmeni sayısı yaklaĢık 1.4 kat artarken, aynı dönemler için özel ilkokullarda
görevli öğretmen sayısı 23.8 kat artmıĢtır.
1980-1981 eğitim öğretim yılında özel ilkokullarda öğrenim gören öğrenci sayısı toplam
ilkokul öğrencisi sayısının % 0.3’ünü oluĢtururken, bu oran 2015-2016 eğitim öğretim yılında
% 4’e ulaĢmıĢtır. 1980-1981 eğitim öğretim yılından 2015-2016 eğitim öğretim yılına kadar
toplam ilkokul öğrencisi sayısı yaklaĢık 0.9 oranında azalırken, aynı dönemler için özel
ilkokullarda öğrenim gören öğrenci sayısı 11.9 kat artmıĢtır.
Ortaokullarda yaĢanan sayısal geliĢmelere Çizelge 2’de belirtilmiĢtir.
Çizelge 2 Ortaokullarda Sayısal GeliĢmeler
Ortaokul Sayısı
Eğitim
Öğretim
Yılı
19801981
Toplam
Ortaokul
Sayısı
Özel
Ortaokul
Sayısı*
4.320
79
Öğretmen Sayısı
Öğrenci Sayısı
Oran
(%)
Toplam
Ortaokul
Öğretmeni
Sayısı
Özel
Ortaokullarda
Görevli
Öğretmen
Sayısı*
Oran
(%)
Toplam
Ortaokul
Öğrencisi
Sayısı
Özel
Ortaokul
Öğrencisi
Sayısı*
Oran
(%)
2
35.913
932
3
1.147.512
21.234
2
324
20152016
17.343
1.555
9
322.680
31.288
10
5.211.506
278.506
5
Kaynak: (Milli Eğitim Bakanlığı, 2016, s.11)
* (Devrim ve Tosuner, 1987)
Çizelge 2’ye göre;
1980-1981 eğitim öğretim yılında Türkiye’de özel ortaokul sayısı toplam ortaokul
sayısının % 2’sini oluĢtururken, bu oran 2015-2016 eğitim öğretim yılında % 9’a ulaĢmıĢtır.
1980-1981 eğitim öğretim yılından 2015-2016 eğitim öğretim yılına toplam ortaokul sayısı
yaklaĢık 4 kat artarken, aynı dönemler için özel ortaokul sayısı 19.7 kat artmıĢtır.
1980-1981 eğitim öğretim yılında özel ortaokullarda görevli öğretmen sayısı toplam
ortaokul öğretmeni sayısının % 3’ünü oluĢtururken, bu oran 2015-2016 eğitim öğretim yılında
kadar % 10’a ulaĢmıĢtır. 1980-1981 eğitim öğretim yılından 2015-2016 eğitim öğretim yılına
kadar toplam ortaokul öğretmeni sayısı yaklaĢık 9 kat artarken, aynı dönemler için özel
ortaokullarda görevli öğretmen sayısı yaklaĢık 34 kat artmıĢtır.
1980-1981 eğitim öğretim yılında özel ortaokullarda öğrenim gören öğrenci sayısı toplam
ortaokul öğrencisi sayısının % 2’sini oluĢtururken, bu oran 2015-2016 eğitim öğretim yılında %
5’e ulaĢmıĢtır. 1980-1981 eğitim öğretim yılından 2015-2016 eğitim öğretim yılına kadar
toplam ortaokul öğrencisi sayısı 4.5 kat artarken, aynı dönemler için özel ilkokullarda öğrenim
gören öğrenci sayısı 13.1 kat artmıĢtır.
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı: 7, Haziran 2016, s. 321-334
Türkiye’de 1980’li Yıllardan Sonra Özel Okullar
Yükseköğretimde yaĢanan sayısal geliĢmelere Çizelge 3’te belirtilmiĢtir.
Çizelge 3 Yükseköğretimde Sayısal GeliĢmeler3
Yıl
Devlet
Vakıf
Vakıf MYO
Genel Toplam
1933-1980 arası
19
-
-
19
1981-2015 arası
90
76
8
174
Genel Toplam
109
76
8
193
Kaynak: https://istatistik.yok.gov.tr/
Çizelge 3’e göre;
Türkiye’de 1933-1980 yılları arasında 19 Devlet üniversitesi kurulurken, hiç vakıf
üniversitesi ve vakıf meslek yüksekokulu kurulmamıĢtır. 1981-2015 yılları arasında kurulan
toplam 174 üniversitenin 90’ını devlet üniversitesi, 76’sını vakıf üniversitesi ve 8’ini vakıf
meslek yüksekokulu oluĢturmaktadır. 1933-1980 yılları arasında hiç vakıf üniversitesi ve vakıf
meslek yüksekokulu bulunmazken, 2015 yılında vakıf üniversitesi ve vakıf meslek
yüksekokulunun toplam üniversite ve vakıf meslek yüksekokuluna oranı % 43.5 olmuĢtur.
Eğitimin Finansmanı
Eğitim kurumlarının nasıl finanse edileceğini belirten finansman türleri Hesapçıoğlu
(1993)’na göre; eğitim ile ilgili bütün harcamaların devlet tarafından karĢılanacağını belirten
doğrudan finansman; eğitim harcamalarının bir kısmını devletin, bir kısmını ise öğrencinin
karĢılayacağını belirten kısmi finansman; devlet ya da özel eğitim kurumları tarafından
yürütülen eğitim etkinliğine katılan öğrencilere devletin burs vermesiyle eğitim masraflarının
karĢılanacağını belirten dolaylı finansmandır.
Karakütük (2006)’e göre eğitimin finansmanı kamusal, özel ve karma finansman olmak
üzere üç Ģekilde yapılmaktadır:
Kamusal Finansman anlayıĢına göre eğitim bir kamusal mal sayılır ve eğitim
harcamalarının tümü toplumdan sağlanan vergilerden oluĢan devlet bütçesinden karĢılanır.
Dolayısıyla, eğitimin örgütlenmesini devlet üstlenir. Eğitimin bireye sağladığı yarar ile topluma
sağladığı yararlar arasında bir ayrım yapılmaz.
Özel Finansman anlayıĢına göre eğitim özel (kiĢisel) mal olarak görülür. Dolayısıyla,
eğitimden yararlanan birey ve ailelerinin bu hizmetin bedelini ödemeleri gerekir. Eğitim
hizmetini yapmayı devlet ya da özel kesim üstlenebilir. Devlet, öğrencilere kredi ya da hibe
3
Üniversite kuruluĢ yılları https://istatistik.yok.gov.tr internet adresinden alınmıĢ, çizelge yazar
tarafından oluĢturulmuĢtur.
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı:7, Haziran 2016, s. 321-334
325
Selami Yıldız
yoluyla satın alma gücü sağlayabilir. Özel yükseköğretim kuruluĢları, kamu yardımı da alabilir.
Ancak en önemli gelir kaynağı, öğrenim harçlarıdır. Bu yaklaĢımda eğitim hizmeti piyasada
alınıp satılan bir mal olarak değerlendirilir.
Karma Finansman anlayıĢına göre eğitimde kamu kesiminin yanı sıra eğitimden yarar
sağlayan öğrenciler ve ailelerin, iĢletmelerin ve gönüllü kuruluĢların da parasal katkılarını içeren
bir finansman yaklaĢımıdır. Bu finansman yaklaĢımında eğitim yarı kamusal mal ya da karma
mal olarak görülür ve eğitim için gerekli parasal kaynakların bir bölümü alınan vergilerden
devletçe karĢılanır, bir bölümü de hizmeti alan öğrencilerden alınır.
Öztürk (2005)’e göre eğitim hizmetinin nasıl sunulacağı, eğitime iliĢkin kaynakların nasıl
sağlanacağı ve ne Ģekilde kullanılacağı ile devletin eğitimdeki rolünün ne olacağı konularında
Keynesyen ve Klasik iktisatçılar arasında tartıĢmalar süregelmiĢtir. 1929 yılındaki ekonomik
krizden sonra müdahaleci devlet anlayıĢının benimsenmesi ile Keynesyen iktisatçılar, eğitim
harcamalarını yarı kamusal mal olarak değerlendirmiĢ ve eğitimin devlet tarafından sunulması
gerektiği üzerinde durmuĢlardır.
Ercan (1998)’a göre; eğitim hizmetinin finansmanında, 1970’li yıllarda sermayenin krize
girdiği dönemde eğitimin sermayeleĢtirilmesinde “Eğitim hizmetinden yararlananlar bu hizmet
sonucunda gelecekte bir kazanç elde ediyorsa, gelecekte elde edeceği bireysel kazancının,
bugünkü maliyetini yüklenmesi gerekir.” düĢüncesi önem kazanmıĢtır. Böylece “hizmetten
yararlanan öder” ilkesi eğitim için de geçerli olmuĢtur. Eğitim bireysel bir olgu olarak
tanımlandığı anda eğitim hizmeti diğer hizmetler gibi bir meta olma konumuna indirgenmiĢ
olmaktadır.
Eğitimde özelleĢtirmenin savunuculuğunu yapan uzman ve kuruluĢlar, devletin eğitim
hizmetini sunumunda yol açtığı haksız rekabeti önlemek için bir dizi yöntemler ileri
sürmektedirler. Uygulamada en çok karĢılaĢılan özelleĢtirme yöntemleri Yolcu (2007)
tarafından aĢağıda gibi açıklanmıĢtır:
Gönüllülük (Volunteerism): Burada kamu hizmeti niteliği taĢıyan iĢler geleneksel piyasa
mekanizmasını kullanmaksızın özel olarak finanse edilmekte ve dağıtılmaktadır. Bu yöntemde
gönüllü pansiyoner aileler, ücretsiz öğreticiler, okul-aile birlikleri, mezunlar derneği, gönüllü
okul yapımları, velilerin gönüllü olarak okul kütüphanelerinde çalıĢması, yine velilerin sınıf
annesi veya sınıf babası gibi adlar altında okul çalıĢmalarında yer alması örnek olarak
verilebilir.
Kendi Kendine Yardım (Self-Help): Burada, devlet bireyleri veya grupları kendi
ihtiyaçları olan mal veya hizmetleri sağlaması için özendirmekte ve yönlendirmektedir.
Örneğin, ülkelerin okul, derslik, bilgisayar açıklarını kapatmak üzere yürüttükleri ulusal eğitim
kampanyaları, eğitim seferberlikleri, kiĢi, kurum, kuruluĢların eğitime yönelik
gerçekleĢtirdikleri sosyal sorumluluk projeleri, özel okullar, vakıf üniversiteleri buna örnek
olarak verilebilir.
Kullanıcı Ücretleri (User Fee): Bu yöntem, kamu mal ve hizmetlerinin özel kesim
tarafından daha fazla üretilmesini ve bu kamu mal ve hizmetlerinin doğrudan yararlananlarca
finanse edilmesini amaçlamaktadır. Kullanıcı ücretlerine en somut örnek harçlar veya katkı
paylarıdır.
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı: 7, Haziran 2016, s. 321-334
326
Türkiye’de 1980’li Yıllardan Sonra Özel Okullar
SözleĢme Yapma (Conrating Out): Diğer adıyla hizmet satın alma yönteminde, kamu
sektörü finansör olarak kalmasına karĢın, hizmetin üretimini ve sunumunu özel sektöre
devretmektedir. Bu yöntemde temel amaç, mal ve hizmetin özel kesim tarafından üretilmesini
sağlayarak maliyeti düĢürmektir.
Kupon Sistemi (Vaucher System): Çocuğun eğitim masraflarını, devlet okullarında ya da
özel okullarda karĢılamak üzere, velilere belli bir miktara denk gelen kuponların verilmesini
içeren bir sistemdir. Veli, bu kuponu istediği herhangi bir okulda kullanmakta serbesttir. Okul
kupona ek olarak bir ücret yükleme hakkına sahiptir.
TeĢvikler (Subsidies): Bu yaklaĢımda hükümetler, eğitimin özel sektör tarafından
sunulması için mali yardım sağlamakta ya da özel firmalara onların bir hizmeti sunmalarını
özendirmek için katkıda bulunmaktadır. Devlet tarafından, özel sektörün eğitim hizmetimin
sunumunda daha yer alması için yapılan teĢvikler arasında doğrudan para ödemeleri, düĢük
borçlandırmalar, arsa tahsisi, vergi hafifletme gibi destekler yer almaktadır.
Yirci ve KocabaĢ (2013)’a göre; özel sektörün eğitimde geliĢme göstermesinin gerekçesi,
kamu okullarının kapasite ve nitelik yetersizliği ile insanların farklı eğitim alma isteğidir. Buna
karĢılık eğitimde özelleĢtirmeye karĢı çıkanların ortak noktası ise özelleĢtirmenin toplumda
eğitim hizmetlerinin alımında eĢitsizliğe sebep olacağı görüĢü ve özelleĢtirme sonucunda
eğitimin sadece ticari bir mal olarak algılanıp insani yönünün geri planda kalacağı endiĢesidir.
Ercan (1998)’e göre; eğitimin sermayeleĢtirilmesinde;
*
Devletin müdahalesinin kaynakların etkin kullanılmamasına neden olması,
*
Kamu kaynaklarının eğitim harcamalarına yetmemesi,
*
Tüketicilerin seçim hakkını kısıtlamasıdır.
Kavak ve Ekinci (1994) tarafından özelleĢtirme haricinde eğitimde maliyetlerin
azaltılmasına yönelik bir çalıĢma yapılmıĢtır. Bu çalıĢmada; okul sürelerinin kısaltılması, okula
daha ileri yaĢlarda baĢlama, sınıf kapasitelerinin arttırılması, ikili-üçlü eğitim, tesislerin yılboyu
kullanımı, öğretmen maliyetlerinin azaltılması, devamsızlığın azaltılması, sınıf tekrarı ve okul
terklerinin azaltılması, en uygun (optimal) okul büyüklükleri ve okul bölgelerinin oluĢturulması
çözüm önerisi olarak sunulmuĢtur.
Eğitimde özelleĢtirmeyle, devletin eğitim hizmetlerinin sunumu, finansmanı ve
kontrolündeki desteğinin azaltılması amaçlamaktadır. Böylece eğitim hizmetlerinin sunumunda
eĢitlik, etkililik ve verimliğinin artırılacağı ileri sürülmektedir (Yolcu, 2007, s.47)
Kalkınma Planlarında Özel Okullara Bakış
1980’li yıllardan günümüze kadar özel ilkokul, özel ortaokul ve vakıf üniversitelerinin
sayısındaki artıĢ dikkati çekmektedir. Bu artıĢın yönünü belirlemek amacıyla 1963-2018 yılları
arasında hazırlanan ve Türkiye’nin eğitim politikasına yön veren on kalkınma planı
incelenmiĢtir.
Birinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı’nda (1963-1967) özel okullara yönelik bir ifadeye
rastlanmamıĢtır.
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı:7, Haziran 2016, s. 321-334
327
Selami Yıldız
Ġkinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı’nda (1968-1972) özel okulların düĢük nitelikte hizmet
verdikleri için kamu eğitim kurumlarının kalitesini düĢüreceğinden endiĢe edilmektedir. Özel
okulların teĢvik edilmesi hususunda net bir ifadeye planda rastlanmamıĢtır.
Üçüncü BeĢ Yıllık Kalkınma Planı’nda (1973-1977) sadece özel ana okullarından
bahsedilmektedir. Planda okul öncesi eğitimde özel sektörün teĢvik edilmesi prensip olarak
kabul edilmiĢtir.
Dördüncü BeĢ Yıllık Kalkınma Planı’nda (1979-1983) özel eğitim kurumları ve özel
dershanelerde meydana gelen artıĢ Üçüncü BeĢ Yıllık Kalkınma Planı döneminde eğitimin
dengeli ve verimli bir biçimde yaygınlaĢtırılamadığının kanıtı olarak gösterilmiĢtir.
BeĢinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı’nda (1985-1989) özel okulların teĢvik edileceği
belirtilerek, eğitimin kalitesinin, denetim mekanizmasının geliĢtirilmesi için düzenlemeler
karara bağlanmıĢtır. Özel okullardaki geliĢmeler de bu tarihten itibaren baĢlamıĢ, Cumhuriyet
döneminde ilk defa özel öğretim kurumlarının teĢvik edilmesi gündeme gelmiĢtir.
Altıncı BeĢ Yıllık Kalkınma Planı’nda (1990-1994) özel kesimin okul açmasının teĢvik
edilmesine devam edileceği belirtilmiĢtir.
Yedinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı’nda (1996-2000) her eğitim kademesinde özel öğretim
kurumlarının artırılmasına yönelik yeni düzenlemelere ihtiyaç bulunduğu belirtilmiĢtir.
Sekizinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı’nda (2001-2005) bütün eğitim kademelerinde özel
öğretim kurumlarının payının artırılmasının öneminden bahsedilmiĢtir.
Dokuzuncu Kalkınma Planı’nda (2007-2013) eğitimin yaygınlaĢtırılmasında özel
sektörün katkısının artırılacağı, ortaöğretim ve yükseköğretime giriĢe yönelik faaliyet gösteren
hazırlık dershanelerinin özel okullara dönüĢtürülmesi için gerekli teĢviklerin sağlanacağı
belirtilmiĢtir.
Onuncu Kalkınma Planı’nda (2014-2018) eğitimde alternatif finansman modelleri
geliĢtirilerek, özel sektörün eğitim kurumu açması, özel kesim ve meslek örgütlerinin mesleki
eğitim sürecine idari ve mali yönden aktif katılımının özendirileceği ifade edilmiĢtir.
Türkiye’nin planlı kalkınmasına yön veren kalkınma planlarını incelediğimizde BeĢinci
BeĢ Yıllık Kalkınma Planı’ndan itibaren günümüze kadar (1985-2018 yılları arası) hazırlanan
altı kalkınma planında özel okulların teĢvik edileceği belirtilmektedir. Bu hedef doğrultusunda
özel ilkokul, özel ortaokul ve vakıf üniversitelerinde okul binası, öğretmen ve öğrenci
sayılarındaki artıĢlar önceki bölümde belirtilmiĢtir. Özel öğretim kurumlarının sayısının
artmasına paralel olarak her derece ve türdeki özel öğretim kurumlarının açılıĢ ve iĢleyiĢiyle
ilgili esasları düzenleyen “Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Özel Öğretim Kurumları
Yönetmeliği” ilk defa 23 Haziran 1985 tarihinde çıkarılmıĢtır.
Özel okul sayısının artırılmasına yönelik Devlet tarafından çeĢitli teĢvikler verilmektedir
Devrim ve Tosuner (1987)’e göre bu teĢvikler:
“Yatırımlarda Devlet Yardımları ve Yatırımları TeĢvik Fonu Esasları Hakkında Kararın
Uygulanmasına Dair Tebliğ” hükümleri çerçevesinde 1998 yılından itibaren özel okul yatırımı
yapmak isteyenlere Hazine MüsteĢarlığı'nca TeĢvik Belgesi verilmektedir.
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı: 7, Haziran 2016, s. 321-334
328
Türkiye’de 1980’li Yıllardan Sonra Özel Okullar
“Küçük ve Orta Büyüklükteki ĠĢletmeler (KOBĠ)’in Yatırımlarında Devlet Yardımları
Hakkında Kararın Uygulanmasına ĠliĢkin Tebliğ” hükümleri çerçevesinde 2000 yılından
itibaren eğitim sektörüne, KOBĠ Yatırım TeĢvik Belgesi verilmektedir.
625 Sayılı Kanunun 3. maddesi 1984 yılında çıkarılan 2843 sayılı Kanun ile
değiĢtirilmiĢtir. Bu değiĢiklik ile kalkınmada öncelikli yörelerde açılacak özel okulların
öğretime baĢladıkları tarihten itibaren beĢ yıl süreyle gelir ve kurumlar vergisinden muaf
tutulması, diğer bölgelerde açılacak özel okulların ise bu muafiyetten bir yıl süreyle
yararlandırılması kabul edilmiĢtir. Yine aynı Kanun’un 42. maddesinde “Tesisler veya kamu
yararına çalıĢacak dernekler tarafından ticaret gayesi gözetmeksizin kurulmuĢ bulunan özel
öğretim kurumlarına Devletçe mali yardımlarda bulunulabilir. Bu maksatla Milli Eğitim
Bakanlığı bütçesinde özel öğretim kurumlarına yardım adı altında bir fasıl açılır. Bu yardımların
esas, Ģekil ve Ģartları yönetmelikle belirlenir.” hükmü yer almakta olup, bu hüküm çerçevesinde
1992 yılında Maliye Bakanlığı tarafından çıkartılan yönetmelik ile hazine arazilerinin özel
okullara tahsisi sağlanmıĢtır.
“2015-2016 Eğitim ve Öğretim Yılında Özel Okullarda Öğrenim Görecek Öğrenciler Ġçin
Eğitim ve Öğretim Desteği Verilmesine ĠliĢkin Tebliğ” gereğince eğitim ve öğretim desteği
verilen okul türleri, destek tutarları ve öğrenci sayıları Çizelge 4’te gösterilmiĢtir.
Çizelge 4 Eğitim ve Öğretim Desteği Verilen Okul Türleri, Destek Tutarları ve Öğrenci Sayıları
Okul Türü
Destek Tutarı (TL)
Destek Verilecek
Öğrenci Sayısı
Okul Öncesi Eğitim Kurumu
2.680
20.000
Ġlkokul
3.220
50.00
Ortaokul
3.750
50.000
Lise
3.750
110.000
Temel Lise
3.750
TOPLAM
230.000
Kaynak: 2015-2016 Eğitim ve Öğretim Yılında Özel Okullarda Öğrenim Görecek Öğrenciler
Ġçin Eğitim ve Öğretim Desteği Verilmesine ĠliĢkin Tebliğ.
24 Ocak Kararları’nın Eğitime Etkisi
Hesapçıoğlu (1993)’na göre; Planlı dönemin baĢlangıcından 1980’e kadar Türkiye’de
uygulanan iktisadi kalkınma stratejisi “ithal ikamesi stratejisi”dir. Bu strateji çerçevesinde
yürütülen sanayileĢme politikası 1973’deki petrol fiyatı artıĢı Ģoku ile tıkanmıĢtır. Buna ek
olarak dünyadaki köklü değiĢmelere ve olumsuz ekonomik geliĢmelere karĢı gereken önlemlerin
alınmasında gecikilmiĢ ve Türkiye ekonomik bir krize girmiĢtir. Bu sonuç, Türkiye’nin
ekonomi politikasında köklü bir değiĢikliği gündeme getirmiĢtir. Bu değiĢikliğin nedeni 24
Ocak 1980 tarihinde yürürlüğe giren 24 Ocak Kararları’dır. 24 Ocak Kararları ile Türkiye ithal
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı:7, Haziran 2016, s. 321-334
329
Selami Yıldız
ikame politikasını bırakarak “ihracatı teĢvik politikası”na yönelmiĢtir. Bu Kararların ana hatları
Ģu Ģekildedir (https://tr.wikipedia.org/wiki/24_Ocak_Kararlar%C4%B1):
*
% 32,7 oranında devalüasyon yapılarak günlük kur ilanı uygulamasına gidilmiĢ,
*
Devletin ekonomideki payını küçülten önlemler alınmıĢ,
*
Kamu Ġktisadi TeĢebbüslerindeki uygulamaya paralel olarak tarım ürünleri
destekleme alımları sınırlandırılmıĢ,
*
Gübre, enerji ve ulaĢtırma dıĢında sübvansiyonlar kaldırılmıĢ,
*
DıĢ ticaret serbestleĢtirilmiĢ, yabancı sermaye yatırımları teĢvik edilmiĢ, kar
transferlerine kolaylık sağlanmıĢ,
*
Yurt dıĢı müteahhitlik hizmetleri desteklenmiĢ,
*
Ġthalat kademeli olarak libere edilmiĢ, ihracat; vergi iadesi, düĢük faizli kredi,
imalatçı ihracatçılara ithal girdide gümrük muafiyeti, sektörlere göre farklılaĢan teĢvik sistemi
ile teĢvik edilmiĢtir.
24 Ocak Kararları, ekonomik sorunların çözümünde piyasa mekanizmasına ağırlık veren
bir nitelik taĢımaktadır. 1980 sonrası tüm sektörlerde ve eğitimde yaĢanan değiĢimi bu açıdan
ele almak gerekir. Türkiye’de özel okul ve vakıf üniversitelerinde 1980’li yıllardan günümüze
kadar yaĢanan sayısal artıĢın sebebini, 24 Ocak Kararları ile hayata geçirilen ekonomik yapısal
programa bağlamak mümkündür. Türkiye’de eğitim finansmanında 1980 yılına kadar doğrudan
finansman modeli ya da kamusal finansman modeli ağırlıklı olarak yer tutmakta iken 24 Ocak
Kararları’yla beraber kısmi finansman ve dolaylı finansman modelleri ağırlığını artırmaya
baĢlamıĢtır.
Türkiye’de 24 Ocak Kararlarının ardından neo-liberal ideoloji doğrultusunda eğitim,
toplumdan çok bireye kazanç sağlayan bir hizmet olarak algılanmıĢ, eğitim masrafının birey
tarafından karĢılanması düĢüncesi hakim olmuĢtur. Bunun sonucunda da devletin eğitime
giderek daha az katkıda bulunarak eğitimin özelleĢtirilmesi gerektiği yönündeki telkinleri yavaĢ
yavaĢ uygulanmaya baĢlamıĢtır (Yolcu, 2007, s.66).
Hesapçıoğlu (1993)’na göre; Türkiye’de 24 Ocak 1980’den günümüze kadar olan
dönemdeki eğitim uygulamalarına baktığımızda, eğitimin bir sosyal maldan çok, ticari bir mal
olarak algılanmaya baĢlandığı ve böylece bu ticari malın üretim, dağıtım, bölüĢüm ve
tüketiminin piyasa mekanizması tarafından gerçekleĢtirilmesi gerektiği görüĢü ağırlık
kazanmaya baĢlamıĢtır.
Aksoy (2005)’a göre; 1980’li yıllardan baĢlayarak eğitimi de içeren, kamusal malların
piyasaya dahil edilmesi süreci yaĢanmaktadır. Bu süreç tüm dünyada yaĢanan diğer ekonomik
ve sosyal alanları kapsayan değiĢmelerle birlikte gerçekleĢmektedir. Bu değiĢmeler
neoliberalizm ve neoliberal politikalar ile açıklanmaktadır. Küresel kapitalizmin teorisi olan
neoliberalizm, Ġkinci Dünya SavaĢı’ndan sonra oluĢturulmuĢ, 1980’li yıllarda hayata
geçirilmeye baĢlamıĢtır. Bu hayata geçiĢin izlerini özellikle 1980’li yıllardan sonra geliĢmiĢ ve
az geliĢmiĢ ülkelerde doğrudan ya da dolaylı olarak sosyal harcamalarda azalma, eğitim ve
sağlığı kamusal mal özelliğinden uzaklaĢtırma Ģeklinde görmemiz mümkündür.
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı: 7, Haziran 2016, s. 321-334
330
Türkiye’de 1980’li Yıllardan Sonra Özel Okullar
1980’li yıllardan itibaren tüm dünyada etkisini gösteren bu süreçte eğitim, sağlık gibi
kamusal hizmetlerin piyasaya açılmasının zeminini Dünya Ticaret Örgütü tarafından hazırlanan
ve Ocak 1995 yılında yürürlüğe giren Hizmet Ticari Genel SözleĢmesi (General Agreement on
Trade in Services-GATS) oluĢturmaktadır. Türkiye 26 Mart 1995’te bu anlaĢmayı imzalamıĢtır.
Böylece, anlaĢmanın ön gördüğü yükümlülükleri yerine getirmeyi kabul etmiĢtir.
Aksoy (2005)’a göre; GATS’ın imzalanması ile eğitim ile diğer kamusal alanların
piyasaya açılması, Türkiye açısından küresel kapitalist sisteme entegrasyonun önemli bir
adımını oluĢturmaktadır. GATS ile Türkiye ve bu sözleĢmeyi imzalayan 150’ye yakın ülke,
diğer hizmet ve imalat sektörleri ile birlikte kamusal hizmetler olan sağlık hizmetlerini, çevre
hizmetlerini ilk, orta ve yükseköğretimi kapsayacak Ģekilde eğitim hizmetlerini piyasaya açmayı
taahhüt etmektedir. Bu sözleĢme ile eğitim uluslararası arenada alınıp satılan bir mala/metaya,
eğitim kurumları da bu malı üreten ve satan ticarethaneye dönüĢtürülmektedir. Bu durum,
gerekli tedbirler alınmadığında düĢük gelirli öğrencilerin yetenekleri doğrultusunda daha üst
eğitim kurumlarına eriĢmelerine engel oluĢturmaktadır.
Eğitimin Ticarileştirilmesinin Etkileri
Eğitimde yaĢanan ticarileĢme sürecinde, yararlananın ödemesi ilkesi, ülkemizde iyice
anlamsız bir niteliğe bürünmüĢ ve kamuya ait okulların donanımı, kurulan vakıflar, üniversite
Ģirketleri ve sertifikaya dayalı kurslar dolayımında okullara ait tüm olanaklar para karĢılığı
hizmet veren birimlere dönüĢmüĢtür (Ercan, 1998, s.38). Okulların müĢteri odaklı ya da müĢteri
memnuniyetini esas alan bir çerçevede hizmet vermeleri gerektiğine iliĢkin yaratılan rekabet
ortamı, okulları gittikçe hem nitelik hem de piyasa değerli kurslar ve programlar geliĢtirmeye
zorlamıĢtır (Yolcu, 2007, s.52).
Türkiye’de devlet, üniversiteleri kaynak yaratma anlamında piyasa koĢullarına terk
edilirken, vakıf üniversitelerine bir takım kolaylıklar sağlanmaktadır Vakıf üniversiteleri,
kamusal yükseköğretimin özel kesim mantığına büründürülmesinin, dolayısıyla
ticarileĢtirilmesinin en uç örnekleridir (Ulutürk ve Dane, 2008, s.116).
Kurt (2015)’a göre yükseköğretimde ticarileĢmenin sonucunda akademik standartlarda
erozyon meydana gelmekte, akademik camianın iliĢkileri zarar görmekte, üniversitenin itibarı
kamuoyu gözünde zedelenmektedir.
Okçabol (2001) “eğitim hakkı” kavramının yasal düzenlemelerde yer almasına rağmen bir
türlü gerçekleĢtirilemeyen bir hak olduğunu belirterek, çözüm önerisi olarak;
*
Dar gelirlilerin yanında olacak ve onların yararına kararlar alacak bir yönetim
kurulması,
*
Bütçeden eğitime daha çok pay ayrılmalı, özellikle ortaöğretimde parasız yatılı
olanakları hızla artırılması,
*
Özel okulların yalnız varsıl kesimin hizmetinde olduğu göz önüne alınarak
vakıfların yüksek okul açmalarına ve devlet okullarının özel statülü üniversitelere
dönüĢtürülmesi çabalarına son verilmesi gerektiğini belirtmektedir.
Eğitim ve yoksulluk iliĢkisini inceleyen çalıĢmasında Alpaydın (2008), eğitimde özel
sektörün payının artıyor olması gelecekte yoksullar için dezavantajlı konumlarını daha da
kötüleĢtirebilecektir. Bu anlamda uygulanacak eğitim politikalarının bu riski bertaraf edecek
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı:7, Haziran 2016, s. 321-334
331
Selami Yıldız
Ģekilde planlanması gerekecektir. Yoksullukla mücadelede eğitim politikasının temel hedefi
yoksul olan veya yoksulluk riski taĢıyanların örgün ve yaygın eğitime eriĢimlerinin
kolaylaĢtırılması yönünde bir planlama yapılmalıdır.
Aksoy (2005)’a göre; ticari bir niteliğe büründürülen eğitimden sadece belirli kesimin
yararlanması toplumsal adaletsizliği ortaya çıkarmıĢtır. 1980’li yıllarda baĢlayan bu değiĢim
giderek ivmelenmektedir. Bu ivmelenmenin önüne geçilmediği takdirde toplumsal katmanlar
arasında uçurum daha da büyüyecektir. YaĢanan bu değiĢimin ortaya çıkaracağı olumsuz
sonuçlar, sosyal adaleti gerçekleĢtirecek önlemlerin alınmasıyla engellenebilecektir.
Bu sosyal adaletin sağlanmasına yönelik, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda
bazı temel ilkeler yer almaktadır.
Bu temel ilkelerden genellik ve eĢitlik ilkesi, Kanun’un 4. maddesinde; “Eğitim
kurumları dil, ırk, cinsiyet ve din ayırımı gözetilmeksizin herkese açıktır. Eğitimde hiçbir kişiye,
aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” Ģeklinde,
Eğitim hakkı ilkesi, Kanun’un 7. maddesinde “İlköğretim görmek her Türk vatandaşının
hakkıdır. İlköğretim kurumlarından sonraki eğitim kurumlarından vatandaşlar ilgi, istidat ve
kabiliyetleri ölçüsünde yararlanırlar.” Ģeklinde,
Fırsat ve imkan eĢitliği ilkesi, Kanun’un 8. maddesinde “Eğitimde kadın, erkek herkese
fırsat ve imkan eşitliği sağlanır. Maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin en yüksek
eğitim kademelerine kadar öğrenim görmelerini sağlamak amacıyla parasız yatılılık, burs, kredi
ve başka yollarla gerekli yardımlar yapılır.” Ģeklinde ifade edilmiĢtir.
Toplumda bireylerin, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda hiçbir engelle karĢılaĢmadan
uygun eğitimi almasının devlet tarafından sağlanması 1739 sayılı Kanunun genellik ve eĢitlik,
eğitim hakkı, fırsat ve imkan eĢitliği ilkelerinin yerine getirilmesi açısından önemlidir.
Sonuç
1980 yılında yürürlüğe giren 24 Ocak Kararlarıyla beraber Türkiye’nin eğitim
politikasında, eğitimin ticarileĢtirilmesi söz konusu olmuĢtur. Bu politika çerçevesinde, özel
okul ve vakıf üniversitesi sayılarındaki artıĢ dikkat çekicidir.
1985 yılından itibaren günümüze kadar hazırlanan ve gelecekte 2018 yılını kapsayan
kalkınma planlarında (BeĢinci, Altıncı, Yedinci, Sekizinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planları ile
Dokuzuncu ve Onuncu Kalkınma Planları) hedef olarak özel okulların devlet tarafından teĢvik
edileceği belirtilmektedir. Bu hedef doğrultusunda özel okul ve vakıf üniversitesindeki sayıların
önümüzdeki dönemler için daha yüksek oranda artacağı görülmektedir. Özel okul ve vakıf
üniversitesi sayılarındaki bu artıĢın eğitim kalitesini düĢürmemesi, toplumdaki sosyal adalet
duygusunu incitmemesi dikkat edilmesi gereken en önemli noktadır.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda yer alan Milli Eğitimin temel ilkelerinden;
“genellik ve eĢitlik”, “eğitim hakkı”, “fırsat ve imkan eĢitliği ilkeleri doğrultusunda, toplumdaki
her bireyin ilgi ve yeteneğine göre eğitim almasının sağlanması devletin en önemli ödevlerinden
biridir.
KAYNAKLAR
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı: 7, Haziran 2016, s. 321-334
332
Türkiye’de 1980’li Yıllardan Sonra Özel Okullar
AKSOY, Hasan Hüseyin. “Küresel Kapitalizmin Kamusal Eğitime Etkileri”. Abece Dergisi.
Sayı: 225 Mayıs 2005.
ALPAYDIN, Yusuf. (2008). “Türkiye’de Yoksulluk ve Eğitim ĠliĢkileri”. ĠLEM Yıllık
DüĢünce&AraĢtırma Dergisi. Yıl: 3, Sayı: 3, 2008, ISSN: 1307-3303, s.49-64.
Devlet Planlama TeĢkilatı. (1963). Kalkınma Planı Birinci BeĢ Yıl (1963-1967). Ankara: Devlet
Planlama TeĢkilatı.
Devlet Planlama TeĢkilatı. (1967). Ġkinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı (1968-1972). Ankara:
Devlet Planlama TeĢkilatı.
Devlet Planlama TeĢkilatı. (1972). Üçüncü BeĢ Yıllık Kalkınma Planı (1973-1977). Ankara:
Devlet Planlama TeĢkilatı.
Devlet Planlama TeĢkilatı. (1978). Dördüncü BeĢ Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983). Ankara:
Devlet Planlama TeĢkilatı.
Devlet Planlama TeĢkilatı. (1984). BeĢinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı (1985-1989). Ankara:
Devlet Planlama TeĢkilatı.
Devlet Planlama TeĢkilatı. (1989). Altıncı BeĢ Yıllık Kalkınma Planı (1990-1994). Ankara:
Devlet Planlama TeĢkilatı.
Devlet Planlama TeĢkilatı. (1995). Yedinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı (1996-2000). Ankara:
Devlet Planlama TeĢkilatı.
Devlet Planlama TeĢkilatı. (2000). Sekizinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005). Ankara:
Devlet Planlama TeĢkilatı.
Devlet Planlama TeĢkilatı. (2006). Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013). Ankara: Devlet
Planlama TeĢkilatı.
Devlet Planlama TeĢkilatı. (2013). Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018). Ankara: Devlet
Planlama TeĢkilatı.
DEVRĠM,
Fevzi
ve
TOSUNER,
Mehmet.
(1987).
“Türkiye’de
Eğitim
HizmetlerininFinansmanında Son GeliĢmeler”. 3’üncü Türkiye Eğitim Maliye
Sempozyumu Bildiri Kitabı, Ġstanbul.
ERCAN, Fuat. (1998). “Eğitim ve Kapitalizm Neo-Liberal Eğitim Ekonomisinin EleĢtirisi”.
Ġstanbul: Bilim Yayıncılık.
HESAPÇIĞLU, Muhsin. “Türkiye’de 1980 Sonrası Eğitim Sektöründe Planlama
ÇalıĢmaları”.Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Dergisi, Yıl: 1993 Sayı: 5.
HESAPÇIĞLU, Muhsin ve ÖZCAN, Handan. “Türkiye’de Eğitim Finansmanı ve Özel Okullar
Sorunu”. Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Dergisi, Yıl: 1995, Sayı: 7.
https://tr.wikipedia.org/wiki/24_Ocak_Kararlar%C4%B1 (EriĢim Tarihi: 12 ġubat 2016 saat:
19.22)
https://istatistik.yok.gov.tr/ (EriĢim Tarihi: 17 Mart 2016 saat: 21.20) Ġnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi.
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı:7, Haziran 2016, s. 321-334
333
Selami Yıldız
KARAKÜTÜK, Kasım. (2006). Yükseköğretimin Finansmanı. Milli Eğitim Dergisi, 171, s.219243.
KARAKÜTÜK, Kasım. (2012). Eğitim Planlaması. Ankara: Elhan Kitap Yayın Dağıtım.
KAVAK, Yüksel ve EKĠNCĠ, C. Ergin. (1994). “Egitimin Finansmanı Sorunu ve Maliyetlerin
Azaltılmasına ĠliĢkin Alternatif Stratejiler”. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi,10 (1994), 65-72.
KURT, Ali Ġlker. (2015). “Türkiye’de Yükseköğretimin Finansmanındaki DönüĢümün
Zamansal ve Politik Analizi”. YayınlanmamıĢ doktora tezi, Ankara Üniversitesi,
Ankara.
Milli Eğitim Bakanlığı. (2016). Millî Eğitim Ġstatistikleri Örgün Eğitim National Education
Statistics Formal Education 2015/'16. Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı.
Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği.
OKÇABOL, Rıfat. (2001). “Eğitim Hakkı GerçekleĢmeyen Bir Ġlke”. Ġstanbul: Boğaziçi
Üniversitesi Yayınevi.
ÖZTÜRK, Nazım. (2005). Ġktisadi Kalkınmada Eğitimin Rolü. Sosyoekonomi Dergisi, 1 (1),
s.27-44.
SUBAġI, Birgül ve DĠNLER, Aysun, (2003). “Dünya’da ve Türkiye'de Özel Okullar”. Ġstanbul
Ticaret Odası Yayın No.: 2003- 21. 11. Baskı. Ġstanbul-Kırmızı Tanıtım yayıncılık.
ULUTÜRK, Süleyman ve DANE, Kutlu. (2008). “Yükseköğretimin Finansmanı; Neoliberal
DönüĢüm ve Türkiye”. Eğitim Bilim Toplum Dergisi / Cilt: 6 Sayı: 22 Bahar: 2008
Sayfa: 108-129 Education Science Society Journal / Volume: 6 Issue: 22 Spring: 2008 Page:
108- 129
YĠRCĠ, Ramazan ve KOCABAġ, Ġbrahim. “Eğitimde ÖzelleĢtirme TartıĢmaları: Kavramsal Bir
Analiz”. Turkish Studies-International Periodical for The Languages, Literature
andHistory of Turkish or Turkic Volume 8/8 Summer 2013, p. 1523-1539, AnkaraTurkey.
Türkiye Cumhuriyeti 1921 Anayasası.
Türkiye Cumhuriyeti 1924 Anayasası.
Türkiye Cumhuriyeti 1961 Anayasası.
Türkiye Cumhuriyeti 1982 Anayasası.
YOLCU, Hüseyin. (2007). “Türkiye’de Ġlköğretim Finansmanının Değerlendirilmesi”.
YayınlanmamıĢ doktora tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara.
1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu.
SOBİDER
Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 3, Sayı: 7, Haziran 2016, s. 321-334
334
Download