AİBPA TÜRK GRUBU BAŞKANI VE ŞANLIURFA MİLLETVEKİLİ DOÇ.DR.SAYIN ZEYNEP KARAHAN USLU’NUN KADIN HAKLARI KOMİTESİ’NDE YAPACAĞI KONUŞMA METNİ 23 Kasım 2011, Brüksel Sayın Başkan, Değerli Katılımcılar, Öncelikle, Akdeniz İçin Birlik Parlamenter Asamblesi tarafından düzenlenen bu toplantıda sizlere hitap etmekten duyduğum memnuniyeti belirterek sözlerime başlamak istiyorum. Bu toplantının, toplumun tüm alanlarında, özellikle, barış, yönetim ve karar alma düzeylerinde kadınların artan katılımları konularında deneyimlerin paylaşılmasına büyük katkı sağlayacağına inanıyorum. Değerli Katılımcılar, Hepinizin bildiği üzere; sürdürülebilir kalkınma, demokrasi ve insan hakları içinde bulunduğumuz yüzyılda en çok üzerinde durulan kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak, unutulmamalıdır ki, söz konusu kavramlar; “toplumsal cinsiyet eşitliği” ele alınmadan değerlendirilemez. Kadınlarla erkekler arasındaki eşitlik, demokrasinin tam olarak sağlanması ve insan haklarının en üst düzeye çıkarılmasının bir gereğidir. Yani toplumsal cinsiyet ayrımcılığı ve kadınların karar alma süreçlerinin dışında tutulması demokrasi için ciddi bir engeldir. Kabul edilmelidir ki; dünyada barışı hâkim kılmanın ve yoksulluğu azaltmanın en iyi yolu kadını güçlendirmektir. Bu nedenle sosyal sermayemizin ve toplumlarımızın güçlenmesi için önce kadını güçlendirmeliyiz. 1 Bu çerçevede, kadınlarımızın sosyal, kültürel, siyasi ve hukuki alanlardaki haklarının ve katılımlarının genişletilmesine yönelik çalışmalar, toplumlarımızın tüm kesimleri için önemli bir kazanımdır. Gerçekleştirilecek çalışmaların başında ise, kadınları kendi gelecekleri üzerinde söz sahibi kılmak amacıyla onları karar alma süreçlerine dâhil etmek gelmektedir. Kadınların karar alma mekanizmalarında yer almaları; onların sorunlarına karşı duyarlılık oluşturmak ve bu sayede statülerini yükseltmek açısından önem taşımaktadır. Kadınların her düzeyde yönetime faal katılımları sağlanmadan ve karar almanın bütün düzeylerine toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımı yerleştirilmeden, kalkınma ve çağdaşlık hedeflerine ulaşılmayacağı da açıktır. Bu kapsamda, 21. yüzyılın cinsiyet ayrımsız bir bilgi toplumu çağı olma yolunda önemli mesafe kat ettiğini söylemek doğru olacaktır. Hepinizin bildiği üzere, kadınların siyasal haklarının gelişiminde; Birleşmiş Milletlerin öncülüğünde düzenlenen Dünya Kadın Konferansları da önemli bir rol oynamış, “Kadın Sorunu”na uluslararası düzeyde dikkat çekilmiştir. Söz konusu Konferanslar sonrası ortaya çıkan metinlerde, kadınların her düzeydeki karar alma mekanizmalarına katılmalarının gerekliliği vurgulanmıştır. Kadınların siyasal katılım hakları açısından bir diğer gelişme ise “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi”nin (CEDAW) kabul edilmesidir. CEDAW, kadın haklarının siyasal, kültürel, ekonomik, sosyal çevresinde ve aile yaşantısı içerisinde maruz kaldığı ayrımcılığın önlenmesine dair çeşitli biçimlerini kapsamlı olarak ele alan tek sözleşme olarak karşımıza çıkmaktadır. Ulusal ve uluslararası düzeyde kadınlara karşı ayrımcılığın evrensel standartlarını gerçekleştirebilmek için devletlerin eylemler ve politikalar tespit etmesini, söz konusu politikaları hayata geçirmesini zorunlu 2 kılmakta olan CEDAW Sözleşmesinde kadınların siyasal katılımına ilişkin düzenlemeler de yer almaktadır. Değerli Katılımcılar, Ülkemizde kadınların ekonomik, sosyal ve siyasal haklarını elde etmeleri, toplumsal yaşamın tüm alanlarında var olmaları, 1923 yılında Cumhuriyetin ilanı ile başlayan süreçte gerekli yasal ve kurumsal düzenlemelerin yapılması ile başlamıştır. Özellikle kadınlar açısından son derece önemli olan reform niteliğindeki bu dönüşümlerin temelinde kadınların kamusal alana girmeleri, erkeklerle birlikte kalkınma sürecine katılmaları ve toplumsal yaşamda eşit birey-eşit yurttaş olmaları yer almıştır. Cumhuriyetle başlayan süreç içerisinde gerçekleşen toplumsal dönüşümler neticesinde, dünyadaki pek çok ülkeden önce, kadınlarımız, 1930 yılında yerel seçimlerde, 1934 yılında da milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını elde etmiştir. Kadınlarımızın farklı düzeylerdeki sivil siyasete katılımlarının geçmişten günümüze değişiklikler gösterdiğini söylemek mümkündür. Ancak, 2000’li yıllardan bu yana istikrar içerisinde kadınların siyasal katılımlarının artarak devam ettiği görülmektedir. Son olarak, 12 Haziran 2011 tarihinde gerçekleştirilen Genel Seçim sonuçlarına göre TBMM’deki 550 milletvekilinden 79’u kadın olup, oransal olarak % 14,4’e tekabül etmektedir. Bu artışın önümüzdeki dönemde de artarak devam etmesi hem istenilen hem de beklenen bir durumdur. İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılla beraber toplumumuzda yaşanan gelişmelere, başta CEDAW olmak üzere taraf olduğumuz uluslararası sözleşme ve kararlara, ülkemizin Avrupa Birliği’ne adaylık statüsünü kazanmasına ve kadınlarımızın taleplerine paralel olarak 2000’li yılların başından itibaren başta Anayasa olmak 3 üzere tüm yasal düzenlemelerde, kadın-erkek eşitliğini garanti altına almak ve her alanda kadına karşı ayrımcılığın önüne geçmek üzere düzenlemeler yapma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Anayasa’da 2001 ve 2004 yılında yapılan değişikliklerle kadın erkek eşitliği ilkesi güçlendirilmiştir. Son olarak Anayasanın, “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” Hükmünü içeren 10. Maddesine 2010 yılında "…., bu maksatla alınacak tedbirler, eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz." ifadesi eklenmiştir. Böylece, anayasal temelleri atılan kadın erkek eşitliği ilkesinin pozitif ayrımcılık doğrultusunda güçlendirilmesi sağlanmıştır. Söz konusu düzenlemelerin kadınların karar alma mekanizmalarına katılımını sağlama ve artırmaya da büyük katkı sağlayacağı açıktır. Değerli Katılımcılar, Ulusal düzeyde son dönemde yaşanan olumlu gelişmelere karşın, Türkiye’de kadınların siyasal yaşama katılımının ilk basamağı kabul edilebilecek yerel yönetimlerde temsilinin sınırlı olduğu görülmektedir. Oysa yerel yönetimler; demokrasinin gelişmesinde ve kadınların karar alma mekanizmalarına katılımında anahtar rol üstlenmektedir. Sundukları hizmetler, kadınların gündelik yaşamlarını doğrudan etkileyen sonuçlara sahiptir. Kadınlar, yerel düzeyde alınan kararların toplumsal cinsiyete daha fazla duyarlı olmasını sağlayabilirler. Bu açıdan yerel siyasete kadınların katılımlarının son derece önemli olduğunu belirtmek isterim. Kadınların gerek ulusal gerekse yerel siyasete katılımlarının artırılmasının, ülkenin kalkınması ve refahı için önemli olduğu konusunda, erkekler öncelikli olmak üzere toplumun her kesiminin bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Bu 4 noktada, toplumsal cinsiyet farkındalığı ve duyarlılığı, üzerinde durulması gereken bir kavramdır. Bu alanda yapılan çalışmaların, toplumların geleceğine yön vereceği değerlendirilmektedir. Bunların yanı sıra, kadınların karar alma mekanizmalarına katılımları konusunda talepkar ve kararlı olmaları söz konusu sürece ivme kazandıracaktır. Kadınların bu konuda cesaretlendirilmeleri ve desteklenmeleri son derece önemlidir. Değerli Katılımcılar, Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadının güçlendirilmesi, hak ve olanaklardan eşit şekilde yararlanabilmesi, zihniyet dönüşümünün sağlanması, kalıplaşmış değer yargılarının kırılması elbette uzun ve zor bir sürece tekabül etmekte; uzun soluklu ve çok taraflı bir mücadeleyi gerektirmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin önündeki tüm engelleri aşmaya ilişkin olarak sürdürülen çabaları daha da ileriye taşımak için de işbirliklerinin güçlendirilmesi önemli bir ihtiyaçtır. Ülkemizde bugüne kadar gerçekleşen bahse konu başarılar tüm tarafların işbirliğinin sonucudur ve gerek ülkemizde gerekse diğer ülkelerde bu konuda yürütülen her bir çalışma daha eşitlikçi bir dünyada yaşamak için ayrı öneme sahiptir. Toplantının düzenlenmesinde emeği geçenlere ve beni dinlediğiniz için sizlere teşekkürlerimi sunuyorum. 5