1. KUR'AN HAFTASI Kur'an Senıpozyumu 03-05 ŞU?$rl7 1995 Kur'an'ın Aydınlığına Doğ~ YER: 100. YIL ÇARŞISI KQNFERANS SALONU ULUS 1 ANKARA Fecr Yayı.n}an : 38 '.~·- TERTİP HEYETI Prof. Dr. Mehmet BAYRAKDAR Dr. Mevlüt UYANIK Dr. Ömer ÖZSOY ' Osman KAYAER 'YAYlNA HAZlRLAYANLAR Hüseyin NAZLIAYDIN Hayrollah TERKAN Cengiz DEMIREL Tuncer NAMLI Dizgi, Mizanpaj: Fecr Yayınevi Baskı, Cilt, Kapak Baskı: Eramat '• Kapak Tasanın : tsrnail AKYOL ISBN '91S-7138-81-8 ı. Baskı: Eylül'95 Fecr Yayınevi !zmir Cad. 33 / 12 Kızılay 1 ANKARA Tel: 418 19 23 4. Panelist Seyfullah İŞLAM* Sayın başkan; saygı degerlslam kardeşlerimize Hindistan, Bangladeş ve Pakistan'da Ingilizierin oldugu dönernde Islam'a ve Kur'an'a karşı yapılan tefsirlerin SIHHATI hakkında bilgi vermek istiyorum. Bildiginiz gibi Mogollar yaklaşık 600 yıl Hindistan'ın başında idi. Islam hakimdi o zaman. 1757 de ilk defa Ingiliz! er, şimdiki Bangladeş'ten bir kısım toprakları aldı, ondan sonra yavaş yavaş YeniDelhive şimdiki Pakistan'a kadar el uzattılar. Ve sonraki zamanda belli olan Kur'an'a karşı çalışmaları çok önceden başlatmıştı. Bangladeş o zamanlar çok kalabalıktı. YaklaŞık 84 bin temel egitim veren okul ve 16 tane üniversite vardı. Maalesef Ingilizler 1947 de buradan giderken sadece bir tane üniversite k~ldı ve eskiden kalan bütün okulları -eskiden medrese deniliyordu- kapattılar~" Ingilizler gelmeden önce, Bagdat, Istanbul ya da Mısır'daki Islami çalışmalarla Hindistan, Pakistan ve Bangladeş'deki Islami çalışmaların çok yakın ilişkileri vardı. Ama ingilizler ilk elli yıl hiçbir okula yardım etmedi ve okullar kapandı, üniversiteler kapandı. 1800 yılının başında kendileri bir medrese açtılar. Medresenin hocaları lngilizdi. Kiliseye baglı olan misyonerlerdi, bazı Hindu hocalar vardı, bir iki tane de Müslüman hoca vardı. INGILIZLER BlR MÜSLÜMANlN ADlYLA TEFSIR ÇIKARDILAR, Halk çok fakir oldugu için, bu TEFSlRI BEDAVADAGIUILAR. Örnek olarak bu tefsirde ki bir hususu aktaracagım; Kur'an'ın bir ayetini açıklarken, "Hindistan'daki müslümanlar Hindular tarafından tehlikede oldugu için, Allah Müslümanlara yardım etmeleri için Ingiltere'den Ingilizleri gönderdi" diyor. Bir başka yerde büyük bir zatın adıyla şöyle bir olay anlatılır; o zat birgün rüyada Hızır (AS)'ı gördü, elinde bir bayrakla Hindulara karşı savaşmaya gidiyordu, deniyor. Böyle anlatırnlar alabildigince çok idi ve halk bu gibi batı! şeylere inanmaya alıştırıldı. • Ar. Gör. Bilkent Ü. 24 Bu yüzyılın başında, bu durumdan alimler, düşünürler bir çalışma başlattılar. o kurtulunması amacıyla Müslüman 1950'lerde ilk defa Müslümanların yazdıkları tefsirler yayılmaya başladı. Bangladeş'te 6 tane tefsir var halihazırda. Bunlardan 3 tanesi Urduca'dan tercüme edildi. Bu yüzyılın başında Eşref Ali, Tefsir-i eş Şafi diye bir tefsir yazdı. Muhammed Şafi, Tefsir-ul Marif-ul Kur'an, ondan sonra Mevlana Mevdudi Tefhim-ul K,ur'an'ı yazdı. Mevdudi, Tefhim'in girişinde; bu. topium Kur'an'ı unuttu, Kur'an dilinin güzelligini anlatmanın acil olmadıgını, Kur'an'ın derdinin ne ol. dugun~ anlatmanın önemli oldugunu söylüyordu. Kur'an'dan başka şeylerin Kur'ani inanç şeklinde algılanması nedeniyle ve hemen herkesin anlayabilecegi bir tarzda Tefhim-ul Kur'an'ı yazdı. Yani Arapça ve hadis bilmeyenler için, fazla bilgisi olmayanlar için. Mevlana Mevdudi siyasi bir partinin başında idi. Bu yüzden bir fikir adamının siyaset yapma durumunda olması Islam düşmanlan ve so!cu! ar tarafından kötüye kullanıldı. Bunlar Tefhim-ul Kur'an için aleyhte propagandayla yeni bir Kur'an oldugu şayiasını yaydılar. Böylece çok büyük bir çalışma. olan Tefhim-ul Kur'an geregi kadar faydalı olamadı. Bangladeş'de durum hemen hemen aynı idi. Bizim toplum çeşitli bakımdan, dini bakımdan olsun, ekonomik yönden olsun çok kötü durumdadır. Böyle bir toplumda Tefsir çok fazla kullanılmıyor. Buradaki hocalar ve üniversite mezunu veya·bu seviyede olanlar gibi degil. Bizim o taraftaki ülkelerde halk henüz alışkın degil, son yıllarda yeni yeni tefsirler yayınlanıyor. İnşaallah Ingilizierin bıraktıgı zararları yok etmeye dogru yönelmiş durumdadır, müslümanlar. Teşekkür ederim. 25 5. Panelist ALİTUNA* Sayın başkan, değerli misafirleri Sizleri selamların en güzeli olan Allah'ın selamı ile selamlanm. Benim size sunmaya çalışacağım coğrafya Hindistan Alt-Kıtasındaki Kur'an'a yaklaşımlar­ dır. Hindistan'da yapılan Kur'an çalışmalarının daha iyi anlaşılabilmesi için Hindistan'daki Islami anlayışlar ve özellikleri konusunda bir giriş bilgisi vermek istiyorum. HİNDİSTAN ALT -KlTASI GfRtŞ Islam d,üşünce tarihinde Hindistan alt -kıtasının ayrı bir yeri ve önemi Son yıllarda Islam dünyasındaki modernizm ve modemİst hareketlerin bir çoğuna alt-kıta kaynaklık yapmıştır. Bu durum Hindistan'da yaşayan müsli.imanların yüzyılladır din ve kültürel ~açıdan farklı bir çok etnik grupla birarada yaşamasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca, Hindistan alt-kıtası uzun bir dönem koloni olarak kalmıştır. vardır. Köklü bir Islami geleneğe sahip olmamasına rağmen Hindistan, Islam geri kalan diğer kısmında ortaya çıkan yenilikçi ve dirilişçi hareketlerden daha fazla ısiahat ve yenilikçi hareketlere sahne olmuştur. Günümüz Türkiye'sinde tartışılan bıçak sırtı bir çok konunun yüz-yüzelli yıl önce Hindistan alt-kıtasında ortaya çıktığını görmekteyiz. dünyasının Hindistan Alt-kıtasında İslami Anlayışlar ve özellikleri Hindistan alt-kıtasıyla Müslümanların ilk ilişkileri dervişler, arifler, seyyahlar ve t.icaret kervanlan vasıtasıyla olmuştur. Hindistan'ın bir bölümünün bir *Öğretmen 26 İslam ordusu tarafından fethi ise Muhammed b. çirmesiyle başlar. Kasım'ın 712 'de Hindi ele ge- Beşinci Raşid Halife Ömer b. Abdulaziz devrinde (H. 99/M. 717) Hindisiçin çalışıldı. Ömer b. Abdulaziz Hint meliklerine mektuplar göndererek onları !slam'a davet etti. Bazı melik ve hükümdarlar Müslüman oldular ve kendilerine Arap isimleri verdiler. tan'ın lslamlaşması Müslüman Hindistan'ın gerçek tarihi ise, Sasanilerin çöküşüyle bagımsız bir devlet haline gelen Afganistan'daki küçük bir Türk Krallıgının idarecisi olan Gazneli Mahmud'la başlar. 1000-1027 yıllar arasında müslüman Türkler Hindistan'a Gazne devletinin güneye dogru büyümesiyle girmiş ve yerleşmişlerdir. Hinduizm üzerindeki etkisi 9. ve 12. yüzyıllarda reform hareketlerinde kendini gösterir. islam'ın Hinduizm üzerindeki tesirleri öyle görünüyor ki sufi pratiklerden ve müslümanların günlük hayatlarındaki ibadet şekilleri ve adetlerinden kaynaklanmaktadır. Bu dönemde İslam'ın Hinduların giriştikleri Hindistan'da Mogol dönemi Hümaylın'un oglu Ekber'le başlar(1555). Bu devirde impatorlugu sık sık kargaşaya sürükleyen Mehdilik hareketleri mevcuttur. Ekber, Hindu ve Hristiyan unsurlardan teşekkül eden yenf bir dinin neş­ rine başlar. Ekber'in bütün gayretlerine ragmen Sünni İslam, Hindistan'a sıkıca yerleşir. Ancak Ekber'in bu tutumunun etkileri kendisini aşan dini kavgaların başlamasına yolaçtı. Ekber'in dönemi tamamen İslami bir kültür çerçevesinde Laik Mogollmparatorlugunu kurdugu bir dönemdi. Mogol sarayında her türlü fikrin yasallıgı kabul edilmişti. Ekber'in yeni dini kendisiyle öldü ama, onun sonra iki nesil yankılani-u devam ettirdi. bazı fikirleri kendisinden 16. yüzyıldan itibaren Hint müslümanları Hicaz'la olan ilşkilerini deniz yoluyla yapmaya başladılar. Kara yolculugundan deniz yolculugı.ina olan bu degişim, Hint Müslümanlarının fikir dünyasında önemli bir etki yarattı. 16. yüzyılın ortalarına· kadar çeşitli Müslüman ülkelerden Hint yarımadasına gelen islami hareketler agırlıklı olarak sufizm ya da rasyonalizrnle belirlenmişti. Ulaşımda meydana gelen degişmeden sonra, ilişkinin esas noktası önceleri geleneksel, sonraları da fundam~~talist egilirnin degiştirilemez kaynagı olan Hicaz tarafından tesbit edildi. 18. yüzyılın başlannda Hicaz'da bir müddet bulunan Şah Veliyullah Dih27 levi'nin fundamantalizmi, Hint Müslümanlarının gelenekselci katı ve donmuş . yapısını bir dereceye kadar eritti. Yeniden dirilişci , muhafazakar uzlaşmaya gelmeyen egilimlerin benzerliklerini de ortaya koydu. Ekber'den sonra Evrengizib döneminde göze çarpan ise ulema. ile gruplar arasındaki gerilim ve çatışmalardır. 5ufı Evrengizib'in ölümüyle (1767) Mogol imparatorlugu kesin bir düşüşe geçti. Bu dönem parçalanma dönemi olmasına ragmen düşüş çagı, orta çagla modem Islam arasındaki geçişi saglayan engin bir düşünür alim olan Şah Veliyullah Dihlevi (1703-1776)'yi çıkardı. Hindistan'ın yetiştirdigi bu büyük alim, klasik islam sonrası dejenerasyonunu reddeden sadeleştirme hareketlerinin en önemlilerinden birine liderlik etmiştir. Islam düşüncesinin gelişmesinde kalıcı bir • etki yapmıştır. Şah Veliyullah'ın, Hindistan'da Kur'an çalışmaları bazında yaptıgı en kadar muhafazakarlık adına Kur'an'ın başka dillere aktarılması yasagını bozarak Farsçaya çevirmesidir. Kendisinden sonra ortaya çıkan Kur'an ve Hadis çalışmaları hareketi nüvesini Şah Veliyullah Dihlevi'ye borçludur. önemli iş zamanına 19. yüzyılın sonlarında 1857 yılında Ingiltere siyasal bakımdan Hindistan'ı işgal etti. Yönetim resmen 1600 yılında kurulan Dögu Hindistan şirketinden Britanya krallığına geçti. Böylece 16. asrın başlarında kurulan büyük Islam devleti yıkılmış oldu. Daha önce Hollanda 1602 de kurdugu Hollanda Dogu Hindistan Şirketiyle; Fransa ise 1664 de kurdugu şirketle Hindistan'a yerleşmişti. Böylelikle Hindistan yarımadası neredeyse bütün Avrupa devletleri tarasömürge olarak işgal edilmişti. fından 1857 yılının Müslüman Hindistan tarihinde önemli bir yeri vardır: Bu yılda Müslümanlar tarihe "Sipahi Ayaklanması" olarak geçen bir bagımsızlık savaşı başlattılar. Bu ayaklanmadan sonra Ingilizlerio Müslümanlara baskıları çok daha katı bir durum alır. Hindistan Alt-kıtasında Kur'an Çalışınalan Müslüman Hintliler, Portekiz, Hollanda, Fransa ve Ingiltere'nin sömürgelerinden önce Arapça ögretirn yapan Islami okullardan başka okul tanı­ mıyorlardı. Bu okullarda ögretim Arapça ve Farsça yapılıyor, Din derslerinin ya28 nında Felsefe, Matematik, Cebir, Astronomi, tuluyordu. Mantık ve Tıp dersieri oku- Hindistan'daki Müslümanlar arasında uzun bir süre kendi dillerinde okuyup anlayabilecekleri bir Kur'an çevirisi yoktu. Hatta egitim kururnlarında bile İslamın kaynagı olan Kur'an'a hak ettiginden çok daha az önem verilmekte idi. Bu gerçegi Şibli (1957-191 4) şöyle ifade eder: "llahiyat seminerlerimizde diger bütün bilimler pek çok kitap vasıtasıyla , ögretilirken, Kur'an 'ın tefsiri sadece iki kitap, Celaleyn ve Beydavi ile terr~sil edilmektedir. Felsefe ve Mantık ögretimi için 5 yıl ayrılmakta, diger bilimler oldukça uzun bir zaman zarfı içinde ögretilmekte, fakat Kur'an ve Tefsir ögretirni için bir tam yıl bile ayrılmamaktadır." Bu konuda Emir Ali (1849-1928) de şöyle söyler: "Müslümanlar tıpkı Musevilerin Tevrat'ın ilk beş kitabını Talmut ugruna terkettiklerCgibi, gelenekler ve ögrenilmiş kararlar ugruna Kur'an'ılagv etmişlerdir." Hindistan alt-kıtasıislam düşünce tarihinde Kur'an çalışmaları konusunda. ilk alim olarak Şah Veliyullah Dihlevi'yi sayabiliriz. Daha önce de söylendigi gibi Hindistan'da ilk Kur'an çevirisini ö yapmıştır. Zamanına kadar muhafazakarlık adına Kur'an'ın başka dillere aktarılması yasagını bozarak Kur'an'ı Farsça'ya çevirmiştir. Kendisinden sonra gelen Kur'an çalaşmaları, Şah Veliyullah' ın yolundan gitmiştir. ' SİR SEYYİD AHMET HAN (1816-1898) Hindistan alt-kıtasında Kur'an çalışmaları konusunda olumlu veya olumsuz tepki alan en önemli şahsiyetlerden biri Ahmed Han'dır, Ahmed Han İngiliz sömürgecilerle yakın bir ilişki kurdu. Ingiltere'ye gitti. İnglitere'de gördügü Batı medeniyetinden aşw derecede etkilendi. Batılı bir hayat tarzını benimsedi. Hindistan'da Ingiltere'ye loyalizmi -yani bagımlılıgı- savundu. Bundan dolayı Ingiliz hükümeti ona "sir" lal<:abını verdi ve maaş bagladı. Ahmet Han, batılı anlamda modern bir gençlik modern bir kolej inşa etti. yetiştirmek için Aligarh'ta Kronolojik olarak Seyyid Ahmet Han'ın İncil üzerindeki tefsiri (1862) Kur'an tefsirinden (1880-1895) öncedir. İncil'in tefsiri ·olan bu kitabın adı "Tibyanu'l Kelam"dır. 29 !nci! e ilişkin tefsiri tezi, vahyin Allah'ın istek ve amacından insana gizli bir oldugu yolundaki önemli iddiaya dönüşür. Vahy peygamberane olabilir de olmayabilir de. Pe:rgamberane olmadıgı takdirde havariler ilhamlarının tam ya da açık olmamasına ragmen bu tür bir ilhamla baglanmış olarak düşünülebilir. açımlama Seyyid Ahmet Han Monoteizmin Kur'an ve İncil'deki kavramlarını özAhdi Atik'de teslis dogmasına ait bir iz bulamadıgını iddia eder. deşleştirirken Seyyid Ahmet, geleneksel tefsir literatürünü çözümledikçe bu literatürün hemen hemen yanlızca Kur'an'ın, fıkıh ve kelam gibiilahiyat bilirhl.eriyle ilişkisi ya da Kur'an'ın icazını (stil) mucizevi mahiyetiyle yahut klasik tefsirler arasındaki yorumlama farklılıklarının ihtimamı gibi ikincil problemlerle meşgul oldugunu gördü. ' Farklı ve geniş iklimlerde gelecek çaglar için klavuzluk edecek ilkelerin altının çizilmesi 7. yüzyılın ilk başlarındaki Arapların şartlarından çok daha farklı şartlarta karşıtaşabilecek Müslüman toplulugun herhangi bir meselesinin çözümü için nihai bir kaynak olar~ur'an'ın konumunun belirlenmesi de söz konusu degildir, der. Bu durum o•m.i:,kendi tefsir ilkelerini formüle etmeye yöneltti. Onun tezine göre Kur'an yalnızca Peygamber zamanındaki Arapçanın idiomunun ke~in olarak aniaşılmasıyla tefsir edilebil irdi. Darwinci evrimciligin etkisiyle modem Islam'daki ilk karşılaştırmayı yapan Seyyid Ahmet, aynı zamanda onu Islami yaratılış ve Hz. Adem'in cennetten çıkaniışı inançlarıyla uzlaştıracak bir formül arayışında olan ilk insandır da. Ona göre Hz. Adem'in cennetten çıkarılmasına ilişkin kıssa da metamorfiktir. Hz. Ademinsan tabiatını temsil eder. Seyyid Ahmet, poligami (birden çok kadınla evlilik) ile ilgili Nisa suresi 3. ayetinin tefsirinde Kur'an ayetlerini liberal ve modemist bir yorum üzerine temellenen meşhur teoriyi geliştirir "Eger öksüz kadınlarla evlendiginizde, adaleti yerine getiremiyeceginizden korkarsanız, size helal olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın. Bu kadınlar arasında da,adaletli davranamayacagınızdan korkarsanız bir tane alın, ya da sahip oldugunuz cariyelerle yetinin, adaletten ayrılmamanız için en uygun olan budur." Çeşitli Müslüman ülkelerde aile hukuku reformlarının temelini teşkil eden bu iddia, kadın erkek ilşkilerini yalnız sevgiyle eşanlama gelebildigini memnuniyetle ifade eder. Belirli bir zamanda eşit olarak erkek birden çok kadını 30 sevmeye duygusal olarak muktedir olmadıgından gerçekte poligami kendisinin altında yatan eksiklik ortaya konularak yasaklanmaktadır. Bu iddiasında Seyyid Ahmet Han, cariyelik problemini görmezlikten gelmektedir. Riba, Kur'an'da kategorik olarak yasaklanmıştır. Modern zamanlarda islami Devletin genişlemesiyle olan ilişkisinden büyük bir anlama sahip olan bu sorun üzerine Seyyid Ahmet'in yorumu birleşik faizin yasaklanmış olarak mülahaza edilebilecegini, ancak basit faizin özellikle banka ya da hükümet bonolarıyla oluşan faizin müsaade edilebilir oldugudur. Seyyid Ahmed mucizeleri sadece mantıkla çeHştikleri için değil, aynı zamanda Kur'an'ın tabiatma ters düşen ve evrenin üzerine inşa eç;lilmiş oldugu prensipiere karşı olan hiçbir olaya destek olmaması sebebiyle de reddetmektedir. Ahmet Han, "tabiat kanuniarına aykırı hiç birşey vukubulmaz" diyor. Seyyid Ahmet Han'ın görüşlerinin temeli naturalizme dayanır. Müsbilimsel tavırlarını daima sebeb ve sonuç ilişkilerine adapte etmelerini ister. lümanların , Ahmet Han'a en önemli tepki, 1879 yılında Hindistan'da bulunan Cemalettin Efgani'den gelmiştir. O, Ahmet Han'ın naturalisı görüşlerini eleştirrnek amacıyla "Er-Reddi ala'd-Dehriyyin" (Naturalistlere Reddiye) adlı Hintçe ve Fars ça yayınlanan bir kitap yazmıştır. ~gani meşhur dergisi Urvetul Vuska'da Ahmet Han hakkindaki geniş makalesinde onun Hindistan'daki İngiliz emperyalizmine destek verişini eleştirir ve tefsirinde Kur'an'ın ayetlerini tahrif ettigini ve Allah'ın indirdiklerini değı:?ti'rdigini iddia eder. Efgani, Ahmet Han'ın Müslüman adını taşımasına ragmen onun materyalist oldugunu ifade eder. Mısırlı çağdaş yazar Muhammed el-Behiy de Ahmet Han'ı emperyalizme taraftar müslüman(!) düşünürler kategorisinde degerlendirir. Konuma ikinci konuşmamda devam edecegim:teşekkür ederim. · 31