Dün ve Bugün Anadolu Katolik Cemaati Kültür ve Haber Dergisi Sayı 5 - Haziran 2006 ..………………… Anadolu Dün ve Bugün ………………….. Bu sayıda: 3 Episkoposumuz 4 Sevildiğini Keşfetmenin Sevinci 6 Anadolu Hazineleri 8 Bize dua etmeyi öğret 10 Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri 12 İsa, evsiz ve kadınsız bir “üstat” 15 Caritas Anadolu 16 Haberler ve Fotoğraflar ********************* Sevgili Okuyucularımız, Hepinize çok güzel bir haberimiz var: Anadolu Katolik Kilisesinin resmi web sayfası açıldı ve değişik malzemelerle hizmetinizdedir. www.anadolukatolikkilisesi.org Episkoposun Mektubu 2 Sevgili Kardeşlerim, yaza yaklaşmış bulunmaktayız ve gençlerimiz tatil için kendilerini hazırlamaktalar. Bu yıl farklı olaylar Anadolu Kilisemizin hayatını derinden etkiledi. Yaşanan en trajik olaylardan bir tanesi Padre Andrea’yı kaybetmemiz oldu. Havarisel Vekilliğimizin bir Papazını kaybettik, ama Türkiye’deki Hıristiyanlar olarak durumumuzu dünyaya duyuran bir iman tanığı kazandık. Yurtdışında bir sürü insan Türkiye’de Hıristiyanların olduğunu bile bilmiyordu. Papaz Andrea hayatının kurbanıyla durumumuzu gün ışığına çıkarmıştır. Şunu unutmayalım ki, şimdi Rab’bin yanında Anadolu Kilisemizi çok seven ve bizim için dua eden biri var. Kilisemizin durumunu etkileyen başka bir olayda devletin kanunları uygulamamasından doğan sorunlar yüzünden, bir süreliğine de olsa Adana Kilise’sinin kapatılması olmuştur. Şimdi sorun çözülmüştür ve Kilise’deki normal yaşam başlamıştır, sürekli olmasa bile, haftada iki defa ayin yapılmaktadır, çarşamba ve pazar günü. Allah’a dua edelim ki, Anadolu da bulunan Hıristiyan Cemaatlerimiz için Kiliseye yaşam vermeyi bilen iyi Papazlar göndersin. Papazlar için dua etmek herkesin görevidir, ama özellikle her gün Efkaristiya ve diğer gizemleri kutlamak isteyen Laik Hıristiyanların görevidir. Aynı zamanda ruhbanlık yaşamı ve rahiplik çağrısı için herkesi duaya davet ediyorum. Topraklarımız bir zamanlar Papaz, Keşiş ve Rahiplerle o kadar doluyken, şimdi yurtdışından gelen insanlar burada hizmet etmektedir. Umarım ki burada Türk Papazların, Rahip ve Rahibelerin, ve hatta Episkoposlarında olacağı zamanlar gelecektir. Bunlara ulaşmak için gençlere ailelerinde bir iman ortamı sunmak gerekmektedir. Ekmeden biçmek mümkün değildir. İslam ve Hıristiyanlık hakkında yapılacak seminerlere ve çalışmalara ev sahipliği yapabilmesi için İskenderun’da bulunan evimizi düzenlemekteyiz. Türkiye de bulunduğum bu kısa süre içerisinde Müslüman kardeşlerimizin Hıristiyanlık imanı hakkında çok az şey bildiklerini fark ettim, bildikleri de önyargılarla doludur. Şuna inanıyorum ki, bir birimize saygı dolu karşılıklı yaklaşma, aramızdaki ilişkileri de iyiye götürecektir. 3 Yenilikler arasında Havarisel Vekilliğimizin artık bir website’ si olduğunu da belirtmek istiyorum: www.anadolukatolikkilisesi.org Kim interneti kullanıyorsa, bu onun etkinliklerimizi, Hıristiyanlığı tanıma ve Anadolu Kilisemiz hakkında bilgi edinmesi için önemli bir araç olacaktır. Bu siteyi dört dilde düzenledik: Türkçe, İtalyanca, İngilizce ve Almanca. 25-27 Haziran 2006 tarihinde İskenderun’da Aziz Pavlus’un bayramıyla bağlantılı olarak “Tarsus ve Antakya arasında Aziz Pavlus: Arkeoloji, Tarih ve Din” konulu bir sempozyum düzenleyeceğiz. Bu bana Türkiye ye yardımcı olabilecek ve Hıristiyanlık anılarını canlı tutmaya yardımcı olacak bir aygıt gibi gözükmektedir. En son olarak da Papa XVI. Benediktus’un 28.11 - 1.12.2006 tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret edeceğini bildirmek istiyorum. Papa hazretleri 1 Aralıkta İstanbul’da bütün Katolikleri kabul edecektir. Eğer Anadolu’da bulunan bizlerde buna katılabilirsek gayet güzel olacaktır. Katılmak isteyenler için gerekli bilgileri Yakında duyuracağız. Sevgili Kardeşlerim, sizin duanıza güveniyorum. Türkiye’de bulunduğum yaklaşık iki yıl boyunca size burada Episkopos olmanın o kadar kolay olmadığını itiraf etmek istiyorum. Ama buna rağmen bütün isteğimle sizlerle birlikte bu yolda ilerlemek istiyorum, sizlerin yanında, size ruhsal konularda ve elimden geldiği kadarda diğer konularda şeylerde yardım etmek istiyorum. Cennete bir kaç denenmeden geçmeden ulaşmak mümkün değildir. Rabbimiz Mesih İsa her zaman gözlerimizin önünde olsun. Ona bakalım ve O’nun haçında ileriye doğru gitmenin nedenini bulalım. Hepinizi takdis ediyorum: “Rab sizinle birlikte olsun ve sizde O’nda kalın”. + P. Luigi Sevildiğini Keşfetmenin Sevinci 4 İsa ile bu derin bağı Filistin’deki öğrencilerinden başka, kendisini şahsen tanımamış, ancak hakkında bilgi sahibi olan Pavlus tecrübe etmiştir. Pavlus, dirilen İsa ile yaşadığı birliktelikle, O’nun kendisiyle sevgi bağını yaşar. Diğer havarilerin İsa ile olan birebir yaşanmış tecrübelerinden farklı olan kendi ve diğer Hıristiyanların tecrübelerini anlamak için “İsa’da olmak” ve “O’nunla aynı duygulara sahip olmak” gibi yeni ifadeler kullanır. Pavlus’a göre İsa ile sevgi bağı kurmak O’nunla özdeş olmakla ifade edilir. O’nda olmak, içimizde yaşayanın O olmasına izin vermek (krş. Gal. 2,20) ama bununla birlikte, (Pavlus için bile) yürüyüş Kutsal Ruh’ a göre olsa da, tıpkı İsa’nın bizi yakaladığı gibi havarinin de İsa’yı yakalamak için yürümesi, hatta koşması gerekmektedir. Peki, öyleyse İsa’yı nasıl izleyebiliriz? O’nun yaşadığı gibi yaşayarak, O’nun bize öğrettiklerini uygulayarak! İsa’yı izlemek ve O’nu takip etmek bir anlamda Petrus’un ilk mektubunda belirttiklerine denk bir gerçek olur: “Çünkü bunun için çağrıldınız; zira Mesih de kendi izleri ardınca gidesiniz diye uğrunuza elem çekerek örnek oldu!” (I. Petrus 2,21). İsa’nın göl kıyısındaki havarilerine yönelttiği “Beni izleyin” sözü, her insana yöneltilmiş şartsız ve mutlak bir çağrı olmaya devam eder. İsa kendisinin başlangıcını oluşturduğu yeni dünyanın ve gerçek yaşamın gizemini teşkil eden yeni gerçeklere bizi götürmek için ruhumuzun derinliklerinde hem kendimizden hem de bağlı olduklarımızdan göç etmemize sebep olur. Bunlar da bizim somut bir şekilde İsa’nın kendisine, sözlerine ve iradesine yürekten bağlı olmamızla gerçekleşir. Şayet her yolculuk bir macera ise, İsa’nın peşinden gidilen yolculukta çok farklı bir macera ortaya çıkar. Yolculuk riskli olacaktır. İsa bunu gayet açık bir biçimde ifade etmektedir. Kendisini izleyenlere bir takım özel şartlar koşar. İsa’ya bağlı olmak beraberinde, aile çıkarlarını, geriye dönüp baktıran gereksiz özlemleri ve günlük kaygıları kökünden çıkarıp attıran davranışları da beraberinde getirir. Bu konu hakkında İsa şöyle demektedir: “Tilkilerin inleri, kuşların yuvaları vardır, fakat insanoğlunun başını yaslayacak yeri 5 yoktur. Bırak ölüler kendi ölülerini gömsünler; sen git ve Tanrı’nın egemenliğini her yere ilan et... Sabana el atıp da geriye bakan hiç kimse Tanrı’nın egemenliğine layık değildir...”(Luka 9, 58–62) Hayatını dahi kaybetmeye hazır olmak gerekir. Küdüs’e ölmeye giden Rabbi izlemek demek, O’nunla birlikte ölmeye hazır olmak demektir. “Bir kimse ardımdan gelmek isterse kendisini inkâr etsin ve haçını yüklenip ardımca yürüsün!” (Matta 16,24). İsa ile bu derin bağı Filistin’deki öğrencilerinden başka, kendisini şahsen tanımamış, ancak hakkında bilgi sahibi olan Pavlus tecrübe etmiştir. Pavlus, dirilen İsa ile yaşadığı birliktelikle, O’nun kendisiyle sevgi bağını yaşar. Diğer havarilerin İsa ile olan birebir yaşanmış tecrübelerinden farklı olan kendi ve diğer Hıristiyanların tecrübelerini anlamak için “İsa’da olmak” ve “O’nunla aynı duygulara sahip olmak” gibi yeni ifadeler kullanır. Pavlus’a göre İsa ile sevgi bağı kurmak O’nunla özdeş olmakla ifade edilir. O’nda olmak, içimizde yaşayanın O olmasına izin vermek (Gal. 2,20) ama bununla birlikte, (Pavlus için bile) yürüyüş Kutsal Ruh’ a göre olsa da, tıpkı İsa’nın bizi yakaladığı gibi havarinin de İsa’yı yakalamak için yürümesi, hatta koşması gerekmektedir. Peki, öyleyse İsa’yı nasıl izleyebiliriz? O’nun yaşadığı gibi yaşayarak, O’nun bize öğrettiklerini uygulayarak! İsa’yı izlemek ve O’nu takip etmek bir anlamda Petrus’un ilk mektubunda belirttiklerine denk bir gerçek olur: “Çünkü bunun için çağrıldınız; zira Mesih de kendi izleri ardınca gidesiniz diye uğrunuza elem çekerek örnek oldu!” (I. Petrus 2,21). İsa’nın göl kıyısındaki havarilerine yönelttiği “Beni izleyin” sözü, her insana yöneltilmiş şartsız ve mutlak bir çağrı olmaya devam eder. İsa kendisinin başlangıcını oluşturduğu yenidünyanın ve gerçek yaşamın gizemini teşkil eden yeni gerçeklere bizi götürmek için ruhumuzun derinliklerinde hem kendimizden hem de bağlı olduklarımızdan göç etmemize sebep olur. Bunlar da bizim somut bir şekilde İsa’nın kendisine, sözlerine ve iradesine yürekten bağlı olmamızla gerçekleşir. Şayet her yolculuk bir macera ise, İsa’nın peşinden gidilen yolculukta çok farklı bir macera ortaya çıkar. Yolculuk riskli olacaktır. İsa bunu gayet açık bir biçimde ifade etmektedir. Kendisini izleyenlere bir takım özel şartlar koşar. İsa’ya bağlı olmak beraberinde, aile çıkarlarını, geriye dönüp baktıran gereksiz özlemleri ve günlük kaygıları kökünden çıkarıp attıran davranışları da beraberinde getirir. Anadolu’nun Hazineleri 6 Şanlıurfa’yı Akçakale’ye bağlayan yolun 30 km uzağında, Suriye sınırına yakın olan Harran, eski semitik dilinde “Karavan” demektir. Babil ve Suriye arasında çok önemli bir nokta olan şehrin özelliği Sin’in (yani Ay Tanrıçasının) orada bulunmasıydı. Şehir, İsa’dan 1500 sene önce, Hititlilerin egemenliğine girmiştir. Burada ayrıca, İbrahim’in babası Terah yaşamıştı. Terah bir politeistti. İbrahim’in tek Allah’a inanışı da Harran’da başlamıştır. Orada (M.Ö1850), Allah ona bilinmeyene gitmesini emretmiş ve şöyle demiştir: “Ülkeni, evini, babanı terk et ve sana gösterdiğim ülkeye git. Senden büyük bir millet yapacağım ve seni kutsayacağım. Sana ün kazandıracağım”. Birkaç sene sonra, İbrahim hizmetkârını oğlu İshak’a bir eş bulması için Harran’daki ailesinin yanına yollar. Ve şanslı kız Betuel’in kızı Rebeka olur. Aynı anda Harran tüccarlar şehri olarak tanınmaya da başlar. İsa’dan sonra 180 senesinde, Harran Roma İmparatorluğuna bağlanır ve kendi para birimi çıkar. Ay tanrıçası Sin’i görmeye gelen İmparator Caracalla (İ.S.217) tarafından daha da ün kazanır. Ancak 639 senesinde, Harran, Arapların kuşatmasına boyun eğip el değiştirir. Acaba bu dönemlerde Harran’da Hıristiyan kalmış mıydı? Etheria’nın Hac Kitabı sayesinde, dördüncü yüzyılın sonunda orada azınlıkta bulunan rahiplere rastlanmıştır. Geri kalan halk ise artık hıristiyan değildir. Fakat yine kitaba göre, Harran’da biri şehrin içinde, diğeri surların dışında kalan iki kilise vardır. Etheria surlarının ötesinde olanın, İbrahim’in evinin kalıntıları ve Rahip Epideo’nun mezarının üstüne inşa edildiğini söylüyor. Harran ilk kiliselerin kurulduğu şehirlerden biridir. 7 HARRAN’A ETHERIA’NIN HAC ZIYARETI Böylece üç günlük bir moladan sonra, Charris’e kadar ilerledik. Burası şimdi bu adla anılmaktadır. Kutsal Yazılarda diyor ki: Tekvin’de yazıldığı gibi, burası, İbrahim’in bir süre yaşadığı, Rabbin İbrahim’e, “Ülkeni ve ata evini terk et ve ... git...” sözünü söylediği yerdir. Charra’ya vardığımda, hemen, kentin içinde bulunan kiliseye gittim. Takiben çok aziz, Allah adamı, aynı zamanda rahip ve günah çıkartan kişi olan, bölgenin episkoposunu gördüm. Kendisi, görmek istediğimiz tüm yerleri, bizlere göstermek lütfunda bulundu. Nitekim, bizi hemen söylediğine göre, bir zamanlar İbrahim’in evinin bulunduğu ve bu evin temelleri üzerine, aynı taşlar kullanılarak kurulmuş olan, kent dışındaki bir kiliseye götürdü. Kilise’ye ulaştığımızda, bir dua ve Tekvin’den bir parça, buna ilaveten bir ilahi ve başka bir dua daha okuduktan sonra, bizleri kutsadı. Böylece dışarı çıktık. Bizi azize Rebeka’nın su aldığı kuyuya götürmek nezaketinde bulunan aziz episkopos, şöyle dedi: “İşte azize Rebeka’nın; İbrahim ve Kliezer hizmetindeki develer için su çektiği kuyu bu”. Saygıdeğer episkopos, bize her şeyi gösterebilme çabasında bulundu. Söylediğim gibi, kilise kentin dışındaydı. Bir zamanlar İbrahim’in, saygıdeğer eş ve kız kardeşleriyle birlikte yaşadığı bu yerde, şimdi, adı Elpidio olan aziz bir keşişin mezarı bulunuyordu. Burada çok güzel bir sürprizle karşılaştık. Bu sürpriz, 9 mayısta kutlanan aziz Elpidio bayramının arifesi olmasıydı. Bu bayram gününde, bir zamanlar İbrahim’in evinin olduğu, şimdi ise aziz din şehidinin (Elpidio) mezarının bulunduğu bu yere, Mezopotamya bölgesinde bulunan - inzivaya çekilmiş, toplumdan uzak yaşayan yaşlı keşişler de dahil olmak üzere - tüm rahip ve diğer din adamları, aziz İbrahim’in anısına, büyük bir tören ile kutlanan bu bayram için Charra’ya kadar iniyorlardı.İşte hiç ummadığım - buna inanmamam, bana her şeyi lütfeden Yüce Tanrı için, bunun mümkün olmamasından değil, duyduğuma göre bu kişiler, Paskalya gününün dışında,asla oturdukları bölgeden dışarı çıkmıyorlar ve harika şeyler yapıyorlardı ve bu bayramın hangi ay olduğunu bile o güne kadar bilmediğim halde, Tanrı’nın isteği böyle gerçekleşti. Bize dua etmeyi öğret 8 BİRLİKTE KUTSAL KİTAP’TAN BİR PARÇA OKUYALIM Evlerimizde en azından Eski ve Yeni Antlaşma kitaplarını kapsayan bir Kutsal Kitabın olduğunu ümit ediyorum. Özellikle ilk Komünyonunu aldıktan sonra ailenin her ferdinin kendine ait bir Kutsal Kitabı olması gerekir. Ama yeri bir dolap değil, günlük gazetelerin yanı veya komodinin üstü olmalıdır. Çünkü Kutsal Kitap gerçekten de bir Yaşam Kitabı’dır. Hıristiyan ailelerin kendilerini Tanrı Sözü’nü sadece Kutsal Ayin sırasında dinlemekle sınırlandırmamaları, Kutsal Kitabı okumaları ve onu “birlikte dua etmek” için kullanmaları gerekir. Bunun tersi durumda risk “Allah bana hitap etmiyor” demek olur. Halbuki Allah konuşmaktadır. Bugünün insanına, aile olarak size ve birey olarak sana söyleyeceği temel birçok şey vardır. Aranızda bazıları “Ama Kutsal Kitabı okumak çok zor!” diyebilir.Belki de en büyük yanlış dua ederken önemli olanın Allah’a söylememiz gereken bir şeyler olduğunu düşünmemizden kaynaklanması. Halbuki dua etmek her şeyden önce: Tanrı’nın bize söylemek istediğini söylemesine imkan vermektir. Önemli olan konuşmak değil dinlemektir. a. Dinlemek ve tekrarlamak Ailenizle beraber Kutsal Kitabı okumanız için yararlı olacağına inandığım dört dakikanızı alacak bir tavsiyem var: 1. Yapılması gereken ilk şey bir anlık sessizlik ve ardından bir duanın okunmasıdır. Şöyle dua edebiliriz: “İsa, her yerde yaşayan bir İncil olabilmemiz için, senin Sözünü dinlememize yardım et,” 2. Daha sonra Kutsal Kitap’tan okumayı istediğimiz parçayı seçeriz. (Parçanın seçiminde zaman zaman aile bireylerinden birinin, hatta çocukların da fikirleri alınmalıdır). Bu arada pazar günü için tavsiye edilen okuma yada günün okuması okunabilir. Örnek olsun diye Markos İncili’nde 4,35-41 İsa’nın fırtınayı dindirmesinin anlatıldığı öneriyorum: 9 “O gün akşam olunca öğrencilerine, ‘Karşı yakaya geçelim’ dedi. Öğrenciler kalabalığı geride bırakarak İsa’yı içinde bulunduğu kayıkla götürdüler. Yanında başka kayıklar da vardı. Bu sırada büyük bir kasırga koptu. Dalgalar kayığa öyle saldırıyordu ki, kayık neredeyse suyla dolmuştu. İsa, kayığın arka tarafında bir yastığa yaslanmış uyuyordu. Öğrenciler O’nu uyandırıp, ‘Öğretmenimiz, batıyoruz! Hiç aldırmıyor musun?’ dediler. İsa kalkıp rüzgarı azarladı, göle, ‘Sus, sakin ol!’ dedi. Rüzgar dindi, ortalık sütliman oldu. İsa öğrencilerine, ‘Neden bu kadar korkaksınız? Hala imanınız yok mu?’ dedi. Onlar ise büyük korku içinde birbirlerine, ‘Bu adam kim ki, rüzgar da göl de O’nun sözünü dinliyor?’ dediler”. 3. Parça bir kişi tarafından yavaş yavaş okunur. Bitince herkes parçayı kendi içinden de bir kez okumak için sessiz kalır, ardından isteyen kendisini etkileyen sözleri yada bölümü yüksek sesle tekrarlar. Örneğin: “Neden bu kadar korkaksınız?”; “Dalgalar kayığa öyle saldırıyordu ki, kayık neredeyse suyla dolmuştu”; “Rüzgar dindi”; “Bu adam kim ki, rüzgar da göl de O’nun sözünü dinliyor?” 4. Bu sözler dua niteliğindedirler. Tanrı’nın sözünün ve gücünün içimize girmesine izin vermenin ve parçaya konsantre olmanın bir yoludur. Zamanla bu cümleler bizim dilimizde dua haline gelecektir: “İsa, fırtınada senin yanında olmak istiyoruz. Çünkü Sen yanımızda olursan korkmuyoruz”. b. Hep birlikte biraz düşünelim Bu ikinci metot ancak birinci metotla pratik yapıldıktan sonra arada bir, bir bayram veya doğum günü arifesinde uygulanabilir. Metni sessizce dinledikten sonra bunun üzerine dört soru sormakla başlar: Parçanın içinde adı geçen kahramanlar kim? Ne yapıyorlar? Ne diyorlar? Herkes bu soruları yanıtlamaya çalışır. En son olarak da şu soru sorulur: “Bu metin bize, bana ne söylemek istiyor?” ve dua edilir. Katolik Kilisesi Din ve Ahlak İlkeleri 10 II. BÖLÜM ALLAH İNSANLA KARŞILAŞMAYA GELİYOR ALLAH’IN VAHYİ 6- Allah insana ne vahiy ediyor? Allah iyiliğini ve bilgeliğini, Kendini insana vahiy ediyor. Allah kendi kendini ve zamandan önce İsa aracılığıyla insanlık için önceden saptadığı sevgi tasarısını olaylar ve sözlerle açıklıyor. Bu tasarı Allah’ın tek Oğlunun üvey kardeşleri olan bütün insanların Kutsal Ruh’un lütfuyla göksel yaşama katılmalarına dayanmaktadır. 7- Allah vahyinin ilk etapları hangileridir? Allah başlangıçta ilk ebeveynler olan Adem ve Havva’ya kendini göstermiş ve onları kendisiyle içten bir birliğe davet etmiştir. Onlar düştükten sonra vahyini kesmemiş ve onların bütün düşüşü için kurtuluş vaad etmiştir. Tufandan sonra Nuh ve bütün canlılarla bir antlaşma düzenlemiştir. 8- Allah vahyinin sonraki etapları hangileridir? Allah İbrahim’i, “bir çok ulusun babası” (Tekvin 17,5) yapmak için ülkesinden çağırmış ve ona “bütün milletleri onun aracılığıyla kutsama” (Tekvin 12,7) sözü vermiştir. İbrahim’in soyundan gelenler atalara yapılan bu göksel vaatlerin mirasçılarıdırlar. Allah İsrail’i1 seçilmiş bir halk olarak oluşturmuştur, onları Mısır’daki kölelikten kurtarıp, Sinai dağında onlarla bir antlaşma yaparak Musa aracılığıyla onlara Yasasını vermiştir. Peygamberler halk için radikal bir kurtarma ve kurtuluş haberini, bütün milletleri içine alacak yeni ve sürekli bir antlaşmanın haberini vermektedirler. İsrail halkından, kral Davud’un soyundan Mesih: İsa doğacaktır. 1 İsrail burada politik anlamda kullanılmamıştır. 11 9- Allah vahyinin kesin ve tam olduğu etap hangisidir? Söz’ün beden alışıyla gerçekleşen, yani Mesih İsa, Kurtarıcı ve tam vahiydir. O, Allah’ın tek Oğlu, mükemmel ve Allah’ın Sözü olmasına rağmen insan olmuştur. Yüzyıllar sürecinde Kilisenin imanı dereceli bir şekilde bütün getirileni kavraması gerekse bile, Oğul’un gelişi ve Kutsal Ruh’un hediyesi olarak tam olarak tamamlanmıştır. “Allah bize kendi Oğlunu hediye ettiği anda, ki bu O’nun tek ve kesin sözüdür, bir tek kerede O’nun bu Sözüyle her şeyi söylemiş ve daha söyleyecek hiç bir şeyi yoktur” (Haçlı Aziz Yuhanna) 10- Kişisel vahiylerin hangi değeri vardır? Emanet edilen imana ait olmamalarına rağmen, bunlar imanı yaşamaya yardımcı olabilirler, yeter ki yönlerini dar bir şekilde İsa’ya doğru tutsunlar. Kilisenin Öğretim Uzmanı bu kişisel vahiylerden doğruyu seçerek, bunların arasından Mesih İsa’nın kesin vahiy olduğunu düzelten veya aşan iddialarda bulunanları kesinlikle kabul etmeyecektir. İSA İsa, evsiz ve kadınsız bir “üstad” 12 Bugünlerde Da Vinçi Şifresi ile ilgili tartışmalarda Havarilerin ve Kilise adamlarının yaptıkları çarpıtılıp gerçek gizlenmek istenmektedir. İsa Mesih’le ilgili ve Onun Mecdeli Meryem’le arasında olan bağlantısı hakkında bir yazı yayınlıyoruz. Yazı daha Romada Profesörken bu konuya yakın bir çalışma yapan Episkopos’umuzun “Allah’ı arayanlar” Kitabından alınmıştır. Son yıllarda İsa’yı kadınlı ve çocuklu gösterme denemeleri eksik kalmamıştır. Fantezi dolu bir varsayıma göre İsa’nın yirmi yaşlarında Mecdeli Meryem ile evlendiği ve daha sonra “çağrısı” dolayısıyla ondan boşandığı iddia edilir. Yahudiliğin seks’e ve evliliğe olan pozitif yaklaşımı göze alınarak incelendiğinde, iffetli bir yaşam seçimi, özellikle bir üstad için imkansızmış gibi gözükmektedir. Yeni Ahit’in bu konuyla ilgili olan sessizliliği, sanki bahsedilmesi gerekmeyen çok açık bir şeymiş gibi görülebilir. Daha sonraki Hıristiyan teolojisine karşı denebilir ki, eğer bu sessizliği İsa’nın iffeti için bir tasdiklime olarak okunursa, seks ve evlilik üzerine mecburi bir bakış geri adımı olarak görülmelidir... Bununla beraber eğer öncelikli bakma şekli mevcutsa, ki Yahudilik Yeni Ahit zamanında böyle göz alıcı bir istisnayı kabul edecek homojen bir yapıya sahip değildi. Zamanın büyük din gruplarının yürürlükte olan görüşlerine karşı olan bu tür sıradan davranışlar eksik kalmıyordu. Diğer bir yanda Yeni Ahit’in ilgili pasajlarında İsa’nın ailesinden bahsedildiği, ama bir kadından veya çocuklardan bahsedildiği hiç görülmemektedir. O’nun gömülmesinde bile (Mk 6,29) – yahudiliğin en çok ciddiye alınan emirlerinden bir tanesidir, İsa’nın toplum hizmetine başlama çağrısından önce bir kadın veya çocuklara sahip olduğuna dair en ufak bir bahis yoktur. Kaynakları tahrif etmeden İsa’ya »sıradan bir Yahudi« gibi ve iffetli yaşamını, Göklerin Egemenliğini ilan eden peygambersel görevinin bir sonucu olarak görmek daha doğru olur. Daha az değil, O’nun kadına ve evlilik üzerine olan sözlerinin sadakatli cesur tavrı, İsa’da iffetin bir küçümseme üzerine kurulduğu veya bir o kadar azda seks yaşamına karşı küçümsemenin veya esenlilerin yazılarında belirttikleri gibi, bir paklık ritüel sorumluluğu yüzünden İsa’nın bu “başkaldırısının” bir 13 devamı olarak görme, olmadığını ilan etmeye götürmektedir. Şu bir Yahudi toplumu gerçeğidir ki, gençler on dokuz yaşlarına doğru evlenirler, böyle bir ortamda evlenmemeyi ilan etmek zor gözükebilir. Doğurucu bir kültürde Yaratılışın 1, 28 “verimli olun çoğalın” emri herkes için bağlayıcı niteliktendi, ama özellikle dindar bir İsrailli ve bir “üstad” için. Başka bir tarafta hadım olma – Eski Ahit geleneğine göre – dindar Yahudi cemaatinden dışlanmanın nedenlerinden bir tanesiydi (Yasanın Tekrarı 23,2). İsa’nın bu karşı tutumu da haklı olarak eleştiri konusu olmalıdır, Josef Blinzer’inde öne koyduğu gibi, hadım olanlara değer vermek gibi gözüken bu davranış, ki Matta 19,12 İsa karşıtları önünde bunu açıklamaktadır, O’na karşı yapılan suçlamalardan bir tanesiydi. O halde O bunu geri çevirmemekte ama bütün negatif yüküyle bir sorumluluk olarak üzerine almakta ve dinsel üstünlük değeriyle doldurmaktadır. Kısacası, gerçek bir üretme yetersizliğinden bahsedildiğinin üzerini vurgulamıştır («Göklerin Egemenliği için kendi kendilerini hadım etmiş olanlar») ve bu kolay olarak aileye karşı yapılan bir geri itme değildir. Ama kendi kendine şu soruyu sormak kalmaktadır, neden İsa yalnızca evlenmeyenlerden değil, ama evlenemeyen kişilerden bahsetmeyi tercih etmiştir. Psikoloji kurallarının verdiği ilk cevaplardan bir tanesi, Göklerin Egemenliğinde yaşamın geniş bir bakış açısına sahip olduğundan, aile gibi sınırlı bir olguda yaşamak kabul edilmeyecek bir şeydir. Bağımsız olarak hadımlık bu radikal etikliğin sorumlulukları arasına girmektedir, sabit bir meskenden vazgeçmek, mal sahibi olmamak ve buda sosyal düzen kurallarının kenarına iter. Hadım olan «işaretlidir», bir anormaldir. Eğer bu yüzden Matta, İsa’nın bağımsız hadım olanlar hakkındaki bu öğretisini anlatıyorsa, bununla yalnız bırakılma, hakaret ve bunu seçenlerle birlikte ilişki acısını İsa’ya benzeyebilmek, O’nunla tamamen birlikte yaşamak ve tam olarak Göklerin Egemenliği uğruna çalışma durumunu anlatmak istemesi mümkündür («Herkes bu sözü kabul edemez» Matta 19,11). Şunu hesaptan çıkartmamak gerekir ki, Matta İncil’ini yazarken paganlıktan gelen ve kuzey Suriye’de yaşayan Hıristiyanlara bakarak ve Suriye Gerapoli Kraliçesi kült’ünde tatbik edilen kendi kendini 14 hadım etme fenomenini göz önünde tutarak bunları yazmıştır. Matta’nın cemaatinin bulunduğu bölgede hiç şüphesiz kendi kendini hadım etme radikal bir din uygulama kararı formuydu. «Asılları paganlıktan olan orda yaşayan Hıristiyanlar için bu Hıristiyanlık inancını güçlendirmek için uygulanan kaçınılmaz bir radikallikti.» Anlaşıldığı gibi Matta’nın bu lóghion (söz) varsayımına göre dinsel dönüşün bir sembolü olarak yaşayanlar Gezici Karizmatik’lerdi ki, bunlar Rab gibi yaşayarak ve bağımsız bir şekilde hadım olmuş statüsünde kalarak, O’nun gibi zorlukları çekerek, Yahudi toplumunun öngördüğü aile etik’ine karşı yaşamlarını sürdürenlerdir. En son olarak şu doğrulanabilir ki, tamamen İsa gibi devam etmek, evliliğe karşı yaşamak veya dünyayı küçümsemek demek değildir; ama Göklerin Egemenliği için, bunların önünde kendini bütün insansal ve zamansal bağlardan, evlilik gibi, ne kadar güzel olsa bile, kendini özgür kılmaktır, çünkü relative edilmiştir (krş. 1 Kor 7,29 dv.). Matta’nın dediği gibi Göklerin Egemenliği zaten görünürdedir, ama yayılması gerekir (Matta 13,31-33), bu yüzden İsa’nın benzerliğinde, kendilerinden vazgeçerek ve her türlü bağı koparmış kişilere ihtiyaç vardır. Bu düzene bağlı olarak misyon için yapılmış bir seçimdir. Açıklandığı gibi «İsa ile tarihte hiç benzeri olmayan yeni bir durumla karşı karşıyayız; buda “evet, ama” formülüyle açıklanacak bir durumdur. Bir “evet, ama” yalnızca evliliğin değil aynı zamanda bekâretin iyi niyetini ve amacını relative etmez. Ama böyle bir devamlılık kendini bir kabul gibi yerine koyarsa, özerk bir değer ve mutlak; yani Göklerin Egemenliğine bağlı olmayan, bu yeni ışık altında gerçek olmayan bir şeydir. Durum böyle olduğundan, açıktır ki, sebep yavaş yavaş alternatifi kırmalıdır ve ya “evet” için yada “ama” için bir karar almalıdır – yani ya evlenmek içindir, yada evlenmekten vazgeçmek içindir – bu eğer Usta bunu tamamen esinlemezse olması mümkün değildir: Babanın isteği için, gizemsel formlar ne kadar karışık olursa olsun, en gizemli olanından yola çıkarak ve aynı zamanda hepsinden daha açık olanına ulaşmak gerekir ki, buda “anlayabilme” olgusudur». + Prof. Dr. Luigi Padovese 15 CARITAS ANADOLU Sevgili Kardeşlerimiz, dergimiz aracılığıyla tekrar size geliyoruz ve kısa bir şekilde yaptığımız faaliyetleri sizinle paylaşmak istiyoruz. Her şeyden önce Paskalya Hazırlık Döneminde – oruç dönemi – yaptığınız bağışlar için hepinize teşekkür etmek istiyoruz. Allah verdiğinizden bin kere fazlasını size versin. Bu yılın ilk 5 ayında bölgemizde değişik şeyler yapmaya çalıştık. Kısaca yaptıklarımızı sizinle paylaşıyoruz: • 10 çocuğa ayakkabı ve 4 çocuğa kıyafet alındı. • Kurban Bayramında 27 Müslüman aileye, Paskalya Bayramında 135 aileye erzak dağıtıldı. • 23 kişinin muayene ve ilaç masrafları karşılandı. • Antakya Zirem Zihinsel engelliler okuluna 423 parça kıyafet gönderildi. • 3 aileye kıra yardımı bulunuldu. • Bir bayanın apandisit, bir bayanında katarakt ameliyatı karşılandı. • Bir aile için su tesisatı yaptırıldı. • Bir aile için tüplü şofben alındı. Teşekkürler! Gördüğünüz gibi yardımlarınız boşa gitmedi ve açık çok yaraya merhem oldu. Bu demek ki “Hiç birimiz kardeşine günde bir ekmek (25 kuruş) alamayacak kadar fakir değil, günde bir ekmek parası çok canı kurtarabilir!” Bu yaz döneminde de tatile giderken tatilin ne demek olduğunu bilmeyen “kardeşlerimizi” unutmayalım. Sevgilerle, Meral - Sr. Maria ve Nida Ya Rab, Sana sığınıyorum Utandırma beni hiçbir zaman Haberler G E N Ç L İ K 16 B A Y R A M I 11 haziran pazar günü Antakya, Mersin, Adana ve İskenderun’dan katılan gençlerimiz ilk önce 11:30’daki Kutsal Ayinle güne başladılar. Mersin gençlerinin hazırladığı ayine katılım çok oldu. Ayinden sonra hep birlikte yemek yendi. Sohbet edildi ve yemekten sonra kilisemizin bahçesinde futbol ve voleybol turnuvaları yapıldı, kıyasıya mücadele verildi ve çok güzel vakit geçirildi. Turnuvalardan sonra İskenderun Kilisesi gençlerinin yazıp, hazırlığının dört ay sürdüğü “Yeni bir gün başlıyor” adlı Tiyatro sergilendi. Bu tiyatroyu İskenderun gençlerinden 3 kişi yazdı ve oyunda 36 genç rol aldı. Gün tiyatrodan sonraki kokteylle son buldu. 17 AİLE BAYRAMI 14 Mayıs Pazar günü Anneler günü münasebetiyle İskenderun’da Anadolu Katolik Kilisesi, annelere küçük birer hediye verirken, aileler içinde “Aile Bayramı” adıyla, aileleri bir araya getiren bir etkinlik organize etti. Aile Bayramında, İskenderun’da yaşayan aileler, değişik şehirlerden gelen ailelerle tanışıp sohbet etme imkanı buldular. Aileler gününe, Kutsal Ayini ile başlarken, ayin sonunda annelere minik birer hediye verildi. Çocuk Daha sonraBayramı aileler birlikte yedikleri yemeğin ardından çocukların oynadığı Herbüyük senebirolduğu bu yıl da Nisan Ayında, “Anadolu oyunları keyiflegibi, izlediler. Aileler son olarak “Family Fest”e katılarak, yaşam, olarak aile ve bizler Tanrı ile görüşlerini birbirleriyle paylaştılar. Kilisesi” deilgili “Çocuk Bayramı”nı, 29 Nisan Pazar 18 Çocuk Bayramı Çocuklarımız, sabah Antakya, İskenderun ve Adana’dan,otobüsle papazlar, rahibeler ve birkaç anne ile birlikte hareket edip, ilk önce Tarsus’ta şelalelerde öğle yemeklerini yediler ve daha sonra, Mersin’e doğru yola devam ettiler. Mersin’e varınca, ilk önce Episkopos ile “Kutsal Ayin”i kutlayıp, sonra da büyük oyuna katıldılar ve günün kaymağı olarak, hep beraber Mersinli Hıristiyan gençlerin hazırladığı “İsa’nın Hayatı” tiyatrosunu izlediler. Paskalya günü saat 17.00’de kalabalık bir katılımın olduğu görkemli bir Ayin’le Adana Aziz Pavlus Kilisesi tekrar ibadete açıldı. Adana’daki Katolik, Protestan ve Ortodoks cemaati büyük bir sevinçle Ayin’e katılarak Paskalya bayramını kutladılar ve kiliselerinin açılışı için ilahiler ve övgülerle Allah’a şükrettiler. Ayin’den sonra kilise bahçesinde verilen kokteyle katıldılar. Antakya Yahudi cemaatini ziyaret 19 Pasah Bayramı nedeniyle Episkoposun Vekili Padre Domenico Bertogli ve rahibe Mariagrazia Zambon Antakya Yahudi cemaatini ziyaret ederek Antakya’daki Sinagogun yönetim kurulu ile Bayramlaştılar. Krizma Ayin’i Her yıl olduğu gibi bu yılda Rahipler, Rahibeler, bütün Vikariat çalışanları ve İncirlikten bir gurup imanlı kardeşimizle beraber, Episkoposumuzun kutladığı Kutsal Yağların kutsanması Ayinine katıldılar. Oruç Döneminde Ermeni Patriği, Patrik Mutafyan, Bölgedeki ermeni cemaatine ziyaret ederken, Episkoposumuza da ziyaret ettiler. Hıristiyanların Birliği için Dua haftası Tarsus Aziz Pavlus Kilisesi Paskalya gecesi Ateşin Takdisi İskenderun Ortodoks kilisesi – Paskalya gecesi Anadolu Katolik Kilisesinin mensupları URT ‘un Antakya Kilisesin ziyareti İLK TÜRKÇE HIRİSTİYAN TELEVİZYON YAYINDA Türkçe yayın yapan ilk Hıristiyan televizyonu, sessiz sedasız yayına başladı. SAT-1 uydusu üzerinden haftada iki gün yayın yapan Türk7 televizyonunun kurucularından Fatma Ünlü, sonradan Hıristiyan olmuş birisi. Ünlü, ilk amaçlarının Türkiye’deki Hıristiyan camiaya ulaşmak sonrada da Türklere Hıristiyanlığı doğru bir şekilde anlatmak olduğunu söyledi. Kanal, haftada iki gün ikişer saat yayın yapıyor. Türkçe yayın yapan ilk Hıristiyan televizyonu, geçtiğimiz günlerde yayına başladı. Salı ve perşembe günleri 07.30-08.30 ile 17.30-18.30 arasında yayın yapan televizyonda Mesih İsa’nın hayatını anlatan belgesel, çocuklara yönelik çizgi filmler, İncil’den kıssalar yer alıyor. 2006 Yaz Programımız * Çocukların Kampı (9-12 yaş) Pzt. 19 - Cuma 23 Haziran * Animatörlerin Kampı (16-22 yaş) Pzt. 3 - Perş.6 Temmuz * Aile Kampı Cuma 7 – Pz.9 Temmuz * Gençlerin Kampı (16-23 yaş) Cuma 21 – Pz. 23 Temmuz Faaliyetlerimize katılmak isteyenler, her kamptan 4 gün öncesine kadar, kendi Kiliselerinin rahiplerine başvurabilirler.