Danışma Meclisi B : 128 Bu madde, biraz evvel de söylediğim gibi, Cum­ huriyetin niteliklerini tarif ediyor. O bakımdan «Baş­ langıçta belirtilen temel ilkelere dayanan» tabirini bu­ radan çıkarmakta fayda vardır. Değerli arkadaşlarım; Yine Komisyon metninde mevcut, «Atatürk millîyetçiliği»ne gelince; burada bir parçacık durmakta fay­ da var. Bizler 1961 Anayasasının başlangıç kısmında ifade ettiğimiz gibi, «Bütün fertlerini, kaderde, kıvanç­ ta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde, mil­ lî şuur ve ülküler etrafında toplayan ve milletimizi, dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak millî birlik ruhu içinde daima yüceltme­ yi amaç bilen...» tarifiyle, bu tarifi bir ölçüde milli­ yetçilik tarifi diye kabul etmek de mümkündür. Anayasamızın bu hususla ilgili bir başka tarafıyla da, bir başka yönüyle de Atatürk milliyetçiliği, ırkçılı­ ğı kesinlikle reddeden birleştirici, toplayıcı ve yücelti­ ci bir milliyetçiliktir. Bu milliyetçilik, Türk toplu­ munun kişiliğini, karakterini de kapsar. Ancak, «Ata­ türk milliyetçiliği» deyimini, Devletin niteliklerini be­ lirten Anayasa maddesinin içerisinde çıplak bir de­ yim olarak ifade etmek yerinde değildir kanısında­ yım. Anayasa metninde, hukukun belirli terimleri dışın­ da, dikkat buyurmuşsanız «Atatürkçülük, Atatürk il­ keleri, Atatürk ilkeleri doğrultusunda, Atatürk dev­ rimleri» gibi deyimlerin kullanılması, memleket içinde ve hatta dışında sonu gelmeyecek tartışmalara da ze­ min açabilir. Atatürk, gönlümüzde tahtını kurmuş­ tur. Atatürk inançları ve düşüncelerini bütünüyle kav­ ramış bir milletiz biz. Atatürk'ün, günlük olaylar içerisinde, «Atatürk ilkeleri» adı altında tartışmaya, günlük hadiseler içerisinde tartışmaya götürülmesinde ben bir fayda görmüyorum. Geçirdiğimiz dönem içerisinde, 1961'den bu yana zaman zaman Atatürk ilkeleri çok değişik yorumlara tabi olmuştur. Birçok değişik çevrede bazılarına göre Atatürk ilkeleri Cumhuriyet Halk Partisinin umdele­ ri olarak sayılmaya başlanmış ve bir tartışma, tefsir meselesi haline gelmiştir. Atatürk ilkeleri, acaba Cum­ huriyet Halk Partisinin ambleminde yer alan altıok mu dur?... Değildir. «Yurtta sulh, cihanda sulh» bir Ata­ türk ilkesi değil midir?... «Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.» Atatürk'ün ilkelerinden bir tanesi de budur. Atatürk'ü tarif eden, Atatürk milliyetçiliği, Atatürk düşüncesi içinde o da mevcuttur. 1 7 . 8 . 1982 O:2 BAŞKAN — Sayın Soyer, süreniz dolmak üzere. DÜNDAR SOYER — Değerli arkadaşlarım; Bu vecizeleri benimsemek ve o yolda yürümek Atatürk ilkeleri doğrultusunda davranış sayılmaz mı?. Yahut sadece akılcılık ve gerçekçilik Atatürk ilkeleri arasında yer almamakta mıdır?.. Bunların hepsi, zan­ nediyorum ki Atatürk'ün ortaya koyduğu temel gö­ rüşlerin tümünü ihtiva ediyor. Bu bakımdan, Anayasanın niteliklerine böyle bir maddenin konmasına, Atatürk milliyetçiliğine bağlı bir tarifin burada yer almasına lüzum yok, «Millî dev­ let» demek suretiyle bunu zannediyorum ki aynı ma­ naya getirmiş sayılırız. Anayasanın, devletin niteliklerini gösteren 2 nci maddesini şöylece formüle etmek mümkün : «Tür­ kiye Cumhuriyeti, millî dayanışma ve sosyal adalet ilkelerini benimseyen, insan haklarına dayalı, millî, demokratik ve laik bir hukuk devletidir.» Bu ifade içinde «Sosyal devlet» deyiminin yer almayışını eleş­ tirmek isteyenler bulunabilir. Ancak, 1961'den bu ya­ na sosyal devlet birçok yönleriyle, birçok tartışmalar içerisinde sosyalist devlet gibi tefsirlere uğratmak su­ retiyle, yoğun şekilde üzerinde yanlış anlamalara fır­ sat verecek tarzda kamuoyunda devamlı eleştirilere ve devamlı görüş farklılıklarına sebep olacak tarzda canlı tutulmaya çalışılmıştır. Bu bakımdan, «Sosyalist devlet» diye Türk halkının kafasına yerleştirilmeye ça­ balamanın süregeldiğini göz önünde tutarsak, devle­ tin nitelikleri arasında «Sosyal devlet» yerine, «Sos­ yal adaleti benimseyen» deyimini kullanmak ve tercih etmek daha yerinde olacaktır. Değerli arkadaşlarım; Komisyon metninde «Sosyal» kelimesinin zaten iki kere geçmemesi için, iki defa «Sosyal adaleti» ora­ da kullanmamak için tahmin ediyorum ki, «Adalet anlayışı»nın başından «Sosyal adalet anlayışı»nı çı­ karmak suretiyle de cümleyi düzenlemeye, metni dü­ zenlemeye çalışmışlar, sadece «Adalet» denmiştir. As­ lında sosyal devletle, sosyal adalet ilkelerine bağlı bir devletle, «Adalet» ayrı ayrı kavramlardır, «Adalet» ta Roma Hukukundan beri manasını, muhtevasını, tarifi­ ni alan bir terimdir. Burada zannediyorum ki, o ma­ nada bir adalet anlayışı değil de, sosyal adaleti iki de­ fa tekrarlamamak için başlangıcındaki «Sosyal» keli­ mesini kaldırmak suretiyle kullanıldığı kanısına var­ maktayım. — 664 —