KEYNESCİ TEORİNİN "YENİDEN" YORUMLANMASI HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME1 Hüseyin Özel2 GİRİŞ 1980’li yõllarda, bilimsel çevrelerde hakim olan genel kanõ, Keynesci iktisadõn ekonomik sorunlara doyurucu çözümler getiremediği ve hatta tüm önemini yitirdiği şeklindedir. Ancak bu kanõnõn bir miktar abartõlmõş olduğu söylenebilir. Özellikle Keynes ‘in Genel Teori’sinin temel mesajõ olarak görülebilecek olan ekonomik sistemin kendi başõna kararlõ bir tam istihdam dengesini sağlayamayacağõ önermesi hala önemini korumaktadõr. Yine de Keynesci iktisadõn temel sorununun, bu yaklaşõmõn ortaya koyduğu formel analiz çerçevesinin yetersiz olduğu düşüncesi kabul edilebilir nitelikte görünmektedir. Bu yetersizliğin giderilmesi ise herşeyden önce, ortaya konacak makro modelin, anlamlõ “mikro temellere” sahip olmasõna bağlõdõr. Yukarõdaki genel çerçevenin kurulabilmesi için öncelikle “Keynes’in gerçekte ne demek istediği”nin (Clower ve Leijonhufvud 1975: 182) ortaya konmasõ gereklidir. Bununla birlikte bu yazõda bu soru üzerinde çok fazla durulmayacak, yalnõzca Keynes’in Genel Teori’de ortaya koyduğu çerçeve içinde kalõnarak eksik istihdam analizinin temel sorunlarõ üzerinde durulmaya çalõşõlacaktõr.3 Bu açõdan teorinin bilinen iki yorumu, yani “Dengesizlik” ve “Belirsizlik” yaklaşõmlarõ temel alõnarak bu yorumlarõn soruna verdiği yanõtlar değerlendirilmeye çalõşõlacaktõr. Bunun yanõnda söz konusu yorumlarõn özellikle politik implikasyonlarõ açõsõndan ayrõntõsõna girilmeyecek, yalnõzca ortaya çõkan metodolojik sorunlara işaret edilecektir. Yazõda ortaya konan temel görüş, Neoklasik mikro temelleri kullanmak yerine bireysel karar problemlerinden yola çõkarak yeni bir “Keynesci” mikro teori ortaya koymasõnõn gerekli olduğudur. Çünkü, “Yeni” Keynesci bir alternatifin ancak rasyonellik postülasõnõn yeniden tanõmlanmasõyla ortaya atõlmasõnõn mümkün olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte söz konusu yaklaşõmõn geliştirilmesinde hangi yöntemlerin kullanõlmasõ gerektiği ise yazõnõn kapsamõ dõşõnda tutulmuştur. Bu açõdan öncelikle Keynes’in miktar uyumlama yorumu dikkate alõnacak ve daha sonra da Keynesci belirsizliğin varlõğõ altõnda teorinin alacağõ biçim incelenecektir. I- MİKTAR UYUMLAMA MODELİ OLARAK GENEL TEORİ Genel Teori’de ortaya konan çerçeve iki ayrõ açõdan ele alõnabilir: İlk olarak teori gelir ve istihdam düzeyinin belirlenişini ortaya koymakta ve esas vurgu, efektif talebin temel belirleyicileri ve özellikle tüketim eğilimi üzerinde olmaktadõr. Bu noktada parasal faktörlerin destekleyici bir rol oynadõğõ söylenebilir. Fakat bunun yanõsõra teori aynõ zamanda, finansal varlõklardan birisi olarak para talebinin ve özellikle spekülatif motifin vurgulandõğõ bir bütün olarak ortaya çõkmaktadõr (Johnson 1968: 133). Bununla birlikte bu iki düzey bağõmsõz teorik yapõlar şeklinde değil, aksine 1 Yazõyõ okuyup değerlendiren Prof. Dr. İ. Tanyeri ve Doç. Dr. K. Ataç'a teşekkür ederim. Doğal olarak, savunulan görüş ve hatalardan kendileri sorumlu tutulamaz. 2 Hacettepe Üniversitesi İktisat Bölümü Araştõrma Görevlisi. 3 Genel Teori'yi yorumlama çabalarõ çoğu kez kitabõn belli bölümlerinin vurgulanmasõna ve dolayõsõyla bazan teorinin “genelliğinin” gözden kaçõrõlmasõna neden olmaktadõr. Bu yazõda da ister istemez teorinin basitleştirilmiş sunumu ortaya konacağõndan aynõ yetersizliğin görülmesi kaçõnõlmazdõr. 2 Klasik ikilem (dichotomy) anlayõşõnõn terk edildiği bir bütün içinde, karşõlõklõ etkileşim içerisindedir.4 Genel Teori’nin bir özetinin verildiği 3. bölümde Keynes (1936: 25-36), başlõca iki toplulaştõrõlmõş (aggregate) değişkeni dikkate almaktadõr : N kişinin istihdamõ sonucu üretilecek outputun arz fiyatõnõ gösteren toplam arz fonksiyonu [Z= µ (N)] ve girişimcilerin N kişinin istihdamõyla elde etmeyi bekledikleri geliri ifade eden toplam talep fonksiyonu [D = f (N)]. Toplam talep fonksiyonunun toplam arz fonksiyonu ile kesiştiği noktadaki değeri de “efektif talep” olarak adlandõrõlmaktadõr. Burada toplam arz ve talep fonksiyonlarõ eşanlõ olarak istihdam düzeyini ve dolayõsõyla geliri belirlemekte olup, efektif talep tarafõndan belirlenecek bu düzeyin tam istihdam düzeyi olmasõ gerekmemektedir. Veri teknoloji düzeyi, kaynak ve maliyetlerde, parasal veya reel gelir düzeyi istihdam düzeyi N’ye bağlõdõr. Girişimcilerin istihdam etmeyi düşündükleri bu N miktarõ, toplumun psikolojik özellikleri, daha doğrusu tüketim eğilimi tarafõndan belirlenecek tüketim miktarõ (D1) ve yatõrõm hacminin (D2) toplamõna, yani efektif talebe bağlõdõr: D = D1 + D2 = µ(N) D1 = β(N) Tüketim eğilimi ve D2 = µ(N) - β(N) Yatõrõm Dolayõsõyla dengedeki istihdam düzeyi, toplam arz fonksiyonu µ, tüketim eğilimi β ve yatõrõm hacmi D2’ye bağlõ olacaktõr. Teorinin bu sunumunda, toplulaştõrõlmõş gelir, tüketim ve yatõrõm değişkenleri reel olarak, yani ücret birimi cinsinden ifade edilmektedir. Başka bir deyişle basitleştirici bir varsayõm olarak, parasal ücretlerin sabit olduğu kabul edilmektedir. Bu çerçevede eksik istihdam dengesinin ortaya çõkmasõndaki temel belirleyici faktör, marjinal tüketim eğiliminin birden küçük olmasõdõr. Gelir arttõkça tüketim daha az artacağõndan, istihdam arttõğõnda tüketim (D1) artacak, ancak bu artõş efektif talep (D) artõşõ kadar olmayacaktõr. Bu durumda, istihdam hacmi arttõkça, buna karşõlõk gelen toplam arz fiyatõ ile tüketim miktarõ (talep) arasõndaki fark büyüyecektir (Keynes 1936: 30). Bu önerme genellikle ünlü “Keynesian Cross” kullanõlarak ifade edilmektedir.5 Örneğin başlangõçta eksik istihdam durumunda, ekonominin belli bir output düzeyinde toplam arz fazlasõ söz konusu ise, outputta ortaya çõkacak azalma, arzõn talepten daha fazla düşmesine yol açmaktadõr. Marjinal tüketim eğilimi 1’den küçük olduğundan talepdeki azalma output düşüşünden daha az olacaktõr. Başlangõçta talep fazlasõnõn olduğu durumda ise toplam talep artõşõ output artõşõnõn gerisinde kalacaktõr. Dolayõsõyla marjinal tüketim eğilimi veriyken, bizzat output düzeyindeki değişmeler dengeleyici bir rol oynayacaktõr. Bunun anlamõ, 4 Bu bölümde miktar uyumlamalarõ dikkate alõndõğõndan parasal faktörlere değinilmeyecektir. Yine de teorinin “genelliği” ancak Sermayenin Marjinal Etkinliği ve faiz teorisi geliştirildiğinde bir anlam taşõyacaktõr (Keynes 1936: 32). 5 45 derece grafiği, toplam talepdeki değişmenin sadece output etkisini dikkate almaktadõr. Ekonomi eksik istihdamda iken toplam talep değişmesinin hem output hem de fiyat etkilerini yansõtamamaktadõr (Fusfeld 1989: 546; Patinkin 1989: 542 ve Davidson 1989: 550-51). Yine de Patinkin (1982: 9)'i izleyerek Genel Teori'nin temel mesajõnõn efektif talep ilkesi (outputun dengeleyici rolü) olduğunu kabul etmekteyiz. Yine de bu gösterimin teorinin “aşõrõ basitleştirilmiş” Fusfeld 1989: 547) bir versiyonu olduğu gözden uzak tutulmamalõdõr. H.Ü., İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT/8/SAYI 2/1990 3 Efektif talep teorisinin, simgesel olarak Y gelir düzeyi ve F(Y) de toplam talebi ifade etmek üzere, sadece dengeyi tanõmlayan F(Y) = Y denkleminin çözümüyle değil, dengenin kararlõlõğõyla ilgili dinamik uyumlama denklemi, dY/dt = ψ[F(Y) - Y], (ψ’ > 0) ; (dY/dt: gelirin zamana göre türevini göstermektedir) ile de ilgilenmesidir (Patinkin 1982: 9-10). Dolayõsõyla, “... ekonomik sistem kendisini, tam istihdamõn altõnda bir düzeydeki N ile, kararlõ denge içerisinde bulabilir.” (Keynes 1936: 30) Genel Teori’nin yukarõdaki sunumunda dengeleyici sürecin fiyat yerine output hareketleriyle gerçekleştiği fikri doğrudan doğruya, Clower (1965)’a veya daha genel olarak “Sabit Fiyat - Miktar Kõsõtlõ Modeller” tarafõndan benimsenen Keynes yorumuna götürmektedir.6,7 (5) Bu yorumda, Keynes’in Genel Teori’de ortaya koyduğu temel önermenin ekonomik sistemde ortaya çõkan koordinasyon başarõsõzlõğõ (Clower ve Leijonhufvud 1975) yani “... karar birimlerinin gereksinimlerinin karşõlõklõ olarak bağdaşmamasõ” (Somel 1986: 31, vurgu orijinal) olduğu kabul edilmektedir. Bu açõdan Sabit Fiyat Modellerinin ortaya koyduğu çerçevede, karar birimlerinin planlarõnõ uyumlulaştõracak merkezi bir bilgi işleyici – aktarõcõ otoritenin , başka deyişle Walras’õn “mezat tellalõ”nõn bulunmamasõ, sistemdeki arz – talep kararlarõnõn uyumlulaştõrõlamamasõna yol açmaktadõr. Dolayõsõyla “Keynes’in” teorisi, Walrascõ genel denge teorisinden farklõ olarak “dengesizlik” kavramõ üzerine oturmaktadõr. Walras’õn aksine denge dõşõ “yanlõş” fiyatlardan mübadelelere izin verilmesi ve karar birimlerinin miktar kõsõtlamalarõna maruz olmasõ, “kavramsal” (piyasayõ temizleyecek fiyatlardan yapõlacak) talep ve “efektif” (yanlõş fiyatlarda gerçekleşen) talepler arasõnda farklõlõk yaratacak ve bunun sonucunda Walras Yasasõ geçerli olmayacaktõr.8 Bu dengesizlik durumunun Genel Teori açõsõndan anlamõ, genel denge durumunun dõşõnda, gayrõ-iradi işsizliğin olduğu şartlarda, hiçbir piyasada talep fazlasõnõn ortaya çõkmayabileceğidir (Somel 1986: 24). Başka bir deyişle ekonomik sistem, eksik istihdam durumu geçerli iken dengeye gelebilir. Yukarõda anõlan modellerdeki temel varsayõm, sistemde denge arayõşõnõ karakterize eden uyumlamalarõn yalnõzca fiyatlar tarafõndan değil, aynõ zamanda miktarlar tarafõndan da gerçekleştirildiğidir. Fiyatlarõn (veya ücretlerin) sabit olmasõ9 durumunda bütün uyumlama yalnõzca miktarlarca gerçekleştirilecektir. Bireysel karar fonksiyonlarõnda açõklayõcõ değişken olarak yer alan miktarlarõn dengeleyici rolünün incelenmesinin Keynes’in teorisinin mantõğõna daha uygun olduğu ileri sürülmektedir. Dengesizlik yaklaşõmõ, ekonomik sistemin koordinasyon bozukluklarõnõn formel bir analize oturtularak hem fiyat hem de miktar uyumlamalarõnõn birlikte yer aldõğõ, dolayõsõyla hem Klasik hem de Keynesci önermelerin türetilebileceği “genel” bir teorik yapõ oluşturma iddiasõndadõr. Ancak böyle bir yapõda, bireysel karar problemlerinden yola çõkõlarak toplulaştõrõlmõş değişkenlerle ilgili sonuçlara ulaşõlabilir. Başka bir deyişle bu modelleştirme stratejisiyle makro ve mikro iktisat 6 Miktar kõsõtlamalõ modellerin Keynes yorumu için bak. Clower (1965, 1988), Clower ve Leijonhufvud (1975); Akyüz (1984: 52-62) ve Somel (1986: 1-55). 7 Patinkin (1982, 1989) bu noktanõn farkõnda gözükmemektedir. 8 “İkili Karar Hipotezi” olarak adlandõrõlan bu durum hakkõnda ayrõntõlõ bilgi için bak.Clower (1965); Somel (1986: 2024). 9 Bununla birlikte bu modellerde yanlõş olduğu düşünülen sabit (ya da yavaş değişir - sticky) fiyatlar, paranõn modellerde genellikle numeraire olarak yer almasõ dikkate alõndõğõnda, parasal değil nisbi fiyatlardõr ki bunun da Keynesci yaklaşõmla ne derece tutarlõ olduğu tartõşõlabilir. H.Ü., İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT/8/SAYI 2/1990 4 arasõndaki bağdaşmazlõk ortadan kaldõrõlabilir ve Keynesci iktisada anlamlõ mikro temeller kazandõrõlabilir. Bununla birlikte, miktar uyumlamasõ yorumunun, Keynes’in temel analiz birimini oluşturan parasal ekonomiye uygulanõp uygulanmayacağõ tartõşmalõdõr (Akyüz 1984: 158): Sabit fiyat modelleri, yanlõş değişimler ve miktar kõsõtlamalarõnõ dikkate almakla Walrascõ olmayan bir yapõ geliştirebilmelerine rağmen, bu modellerde paranõn aynõ zamanda bir servet tutma aracõ olmasõndan kaynaklanacak sorunlar dikkate alõnmamakta ve para Walras’cõ olmayan durumlarõn ortaya konmasõnda önemli rol oynamamaktadõr. Bundan daha da önemlisi, fiyat değişmezlikleri varsayõmõyla “... Keynesci durumlarõ... Walrascõ teori ile bağdaştõrmak olanaklõ” olsa da, Keynesci önermelerin fiyat – ücret katõlõğõndan kaynaklanmamasõdõr (Akyüz 1984: 159). Çünkü parasal ücret ve fiyatlar değişebilir olsa da, esas olarak belirsizlik yüzünden, tam istihdama ulaşõlamayabilecektir. Dolayõsõyla, “...Walrascõ olmayan her model Keynesci olmaya aday değildir” (Akyüz 1984: 158, vurgu orijinal). Yine de dengesizlik yaklaşõmõnõn temel sorunu metodolojiktir; söz konusu yaklaşõmõn temel metodolojik çerçevesinin, sorunlarõn temelinin kaynak dağõtõm sürecinde aranmasõ gerektiğinin ileri sürülmesi bakõmõndan, Neoklasik çerçeveden pek de farklõ olmadõğõ söylenebilir. Tõpkõ Neoklasik yaklaşõmdaki gibi burada da piyasalarõn işleyişinin temsili nitelikteki bireysel karar birimlerinin stilize edilmiş seçimleri üzerine oturtulmasõ, daha doğrusu makro sorunlarõn bireysel baza “indirgenmesi” söz konusudur (Coddington 1976: 1258,69).10 Ne yazõk ki, yaklaşõmõn temel başarõsõzlõğõ tam da bu noktadadõr; bu modeller makro önermeleri, bireylerin fayda ve maliyetlerini marjinal olarak eşitlemesini öngören rasyonellik postülasõna dayanan Neoklasik mikro teori üzerine oturtmaya çalõşmaktadõrlar.11 Ancak fiyatlarõn sabit ya da yavaş değişir olmasõ bu modellerde yalnõzca varsayõlmakta, fiyat sabitliğinin rasyonel karar birimlerinin seçim problemlerinin sonucu olarak nasõl ortaya çõktõğõ açõklanmamaktadõr. Görüldüğü gibi bu yaklaşõmda rasyonel bireylerin kendilerini maksimizasyona götürmeyecek ve dolayõsõyla kayõplara (“dead-weight losses”) uğratacak mübadelelere neden girdikleri sorusu yanõtsõz kalmaktadõr. Bu sorunu çözebilmenin mümkün olabilecek en anlamlõ yolu, rasyonellik postülasõnõn Keynesci çerçeveye uygun olarak yeniden tanõmlanmasõ ve bu yolla fiyat değişmezliklerinin modele içselleştirilmeye çalõşõlmasõdõr. Bu konuya ikinci bölümde tekrar değinilecektir. Kõsacasõ, Keynes’in temel mesajõnõn efektif talep ilkesi olduğu görüşü benimsenmekle birlikte, genel olarak miktar değişkenlerinin dengeleyici rol oynadõğõ görüşü, parasal faktörlerin ihmal edilmesi bir yana, Keynesci teorinin varsayõlan “genelliğinin” ortaya konmasõnõ sağlayamamaktadõr. Dolayõsõyla Genel Teori’nin bir başka yorumu olan belirsizlik yaklaşõmõnõn12 gözden geçirilmesinde yarar olacaktõr. II- BELİRSİZLİK YAKLAŞIMI OLARAK GENEL TEORİ13 Yukarõda anlatõlan yaklaşõm, özünde statik karakterdedir; miktar uyumlamasõ yorumunda özellikle Keynes’in tüketim fonksiyonunun vurgulanmasõ, zõmni olarak, yatõrõmlarõn veri olarak 10 Bu noktada, Keynesci makroiktisadõn gerçekten de mikro temeller üzerine oturtulmasõnõn gerekip gerekmediği sorulabilir. Örneğin Blinder (1987: 134-35), toplulaştõrõlmõş değişkenlerle bireysel değişkenlerin davranõşlarõnõn farklõ olabileceği ve dolayõsõyla katõ mikro temeller olmadan da bilim ya-põlabileceği görüşünü savunmaktadõr. Bununla birlikte, iktisat teorisinin evrensel ve “genel” olma iddiasõnõn geçerliliğinin, ancak makromikro bağdaşmazlõğõnõ çözebilmesine bağlõ olduğu düşüncesindeyiz. 11 Coddington (1976: 1269), dengesizlik Keynesciliğinin denge kavramõnõ terketmesine rağmen “indirgemeci” yönteme sadõk kaldõğõnõ belirtmektedir. 12 Coddington (1976) bu yaklaşõmõ "fundamentalist" görüş olarak adlandõrmaktadõr. 13 Bu bölüm Özel (1988: 13-23)'e dayanõlarak geliştirilmiştir. H.Ü., İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT/8/SAYI 2/1990 5 alõndõğõ ve sermaye stokunun değişmediği bir çerçevenin kabul edildiğini düşündürmektedir14. Bu da aslõnda Keynes’in analizinin zaman boyutunun, özellikle yatõrõmlara ilişkin uzun dönem beklentilerinin ihmal edildiği (dõşsal olduklarõnõn varsayõldõğõ) bir çerçevenin benimsenmesiyle, dikkate alõnmadõğõnõ göstermektedir. Her ne kadar bu görüşte bilgi yetersizlikleri sonucu ortaya çõktõğõ varsayõlan koordinasyon sorunlarõ üzerinde durulmaktaysa da, geleceğe ilişkin beklentilerin ve dolayõsõyla Keynesci belirsizlik kavramõnõn dikkate alõnmamasõ, analizin dinamik niteliğinin gözden kaçõrõlmasõna yol açmaktadõr. Keynes, Genel Teori üzerine 1937’de yazdõğõ makalede (Keynes 1973: 109-123), kendi teorisini geleneksel teoriden ayõran en önemli iki özelliğinin belirsizlik yaklaşõmõ ve output için “bir bütün olarak” arz ve talep (efektif talep ilkesi) olduğunu belirtmektedir. Belirsizlik Keynes’de gelecek hakkõnda sayõsal olasõlõklar ya da matematiksel beklentiler hesaplamanõn mümkün olmadõğõ bir durumu ifade edecek biçimde kullanõlmaktadõr (Keynes 1936: 152; Lawson 1985: 915; Hamouda ve Smithin 1988: 160-61). Bu anlamõyla belirsizlik, en azõndan olasõlõk dağõlõmlarõnõn ortaya konabildiği “risk” kavramõndan farklõlaşmaktadõr, çünkü belirsizlik bu tür dağõlõmlarõ oluşturmada kullanõlacak bilginin mevcut olmadõğõ durumu göstermektedir (Hamouda ve Smithin 1988: 162). Keynes için örneğin rulet oyunu belirsizliğe tabi değilken “... yirmi yõl sonraki bakõr fiyatõ ve faiz oranõ ya da 1970 yõlõnda özel servet sahiplerinin sosyal sistemdeki konumlarõ belirsizdir. Bu sorunlar için herhangi bir hesaplanabilir olasõlõk oluşturmak için hiçbir bilimsel temel söz konusu değildir.” (Keynes 1973: 114) Böyle bir durumda ise bireylerin sübjektif olasõlõk yapõlarõ her zaman beklenmedik dõşsal kaymalara uğrayabilecek ve bireyler bunlarõn objektif dağõlõmlarõ yansõtmadõğõnõ farkedeceklerdir. Bireylerin beklentileri ve bu beklentilerin belirsizlik yüzünden kaymalara uğramasõ etkisini özellikle para, faiz ve yatõrõm üzerinde göstermektedir. Öncelikle paranõn servet saklama aracõ olmasõ tamamõyle geleceğin belirsiz olmasõndan kaynaklanmaktadõr: “Bir servet saklama aracõ olarak para tutma isteğimiz, geleceğe ilişkin kendi hesaplamalarõmõz ve uzlaşõmlarõmõza (convention) olan güvensizliğimizin derecesini gösteren bir barometredir” (Keynes 1973: 116). Bu bakõmdan çok genel olarak, insanlarõn tahminlerine duyduklarõ güvendeki değişmeler, gerçekte elde tutulan para miktarõnõ değil, insanlarõ para tutmamaya yöneltecek faiz oranõnõ etkileyecektir (Keynes 1973: 116). Bu kavrayõşta, verilmiş her beklenti düzeyine ayrõ bir likidite talep fonksiyonu karşõlõk gelmekte ve belirsizliğin yol açtõğõ beklenti kaymalarõ faiz oranõnõ da doğrudan etkilemektedir.15 Buna karşõlõk efektif talebin, tüketim eğilimi veriyken, asõl belirleyicisi olan yatõrõm (D2) hacminin belirlenmesinde de beklentiler önemli bir yere sahiptir. Yatõrõmlar temel olarak sermaye varlõklarõnõn beklenen getirilerinin esas alõndõğõ sermayenin marjinal etkinliğine bağlõdõr. Sermayenin marjinal etkinliği kavramõ, yatõrõmlarda uzun dönem beklentilerini ön plana çõkarmaktadõr. Sermaye piyasalarõnda belirlenecek bu uzun dönem beklentileri genel olarak piyasanõn psikolojisine bağlõdõr (Keynes 1936: 148-49). Yatõrõmcõlarõn beklentilerini oluşturmada genel olarak izledikleri strateji, kendisinden daha iyi bilgilendiğini düşündüğü diğer bireylerin ortak yargõsõna ulaşmaya çalõşmak, yani çoğunluğun ortalama görüşünü tahmin etmek biçimindedir (Keynes 1973: 114). Böylece sermaye piyasalarõndaki temel davranõş biçimi, piyasada belirlenen “uzlaşõmõ” (convention) izleme eğilimi olacak ve bu uzlaşõmõn özü de, değişme beklemek için kesin nedenler olmadõğõ sürece, “varolan durumun sonsuza kadar devam edeceği” varsayõmõna dayanacaktõr (Keynes 1936: 152). Buna rağmen, piyasa psikolojisine bağlõ olan bu uzlaşõm güvenilmez niteliktedir ve ani değişmelere uğrayabilir (Keynes 1936: 154). 14 Bu noktaya dikkatimi çektiği için Prof. Dr. İbrahim Tanyeri 'ye teşekkür ederim. Yine de analizi, sermaye piyasalarõndaki miktar kõsõtlarõnõn dikkate alõndõğõ çerçeveye uzatmak mümkündür. 15 Bununla birlikte, beklenti kaymalarõnõn derecesinin artmasõnõn, teorik olarak faiz oranõnõn belirlenemezliğine yol açtõğõ ileri sürülebilir. H.Ü., İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT/8/SAYI 2/1990 6 Yatõrõm hacmi bir yandan faiz oranõna, diğer yandan da sermayenin marjinal etkinliğine bağlõ olduğundan ve bu iki büyüklük de doğrudan belirsizliğin etkisi altõnda olduğundan, yatõrõm hacminin zaman zaman önemli ölçüde dalgalanmalar göstermesi doğaldõr (Keynes 1973: 118). Bunun istihdam açõsõndan anlamõ, ekonomide tam istihdamõ sağlayacak efektif talebin ancak tesadüfen gerçekleştirilebileceği ve daha önemlisi, sistemin kendi kendisine, bir kez sağlansa bile tam istihdam düzeyini sürdüremeyeceğidir. Üstelik böyle bir durumda parasal ücretlerin değişebilir (flexible) olmasõ da tam istihdamõn sağlanmasõ için yeterli olamamaktadõr. Genel Teori’nin 19. bölümünde Keynes, parasal ücretlerdeki değişmelerin etkilerini incelemektedir. Bu bölümdeki analize göre parasal ücret değişmeleri istihdam ve output üzerindeki etkilerini, ancak efektif talebin etkilenmesi ölçüsünde gerçekleştirebilmektedir. Bu açõdan kapalõ bir ekonomide parasal ücret düşüşlerinin efektif talep üzerindeki etkisi, gelir bölüşümü üzerindeki etkileri bir yana bõrakõldõğõnda16, esas olarak likidite talebi ve sermayenin marjinal etkinliğinin değişmesiyle ortaya çõkmaktadõr (Keynes 1936: 263-64). Örneğin parasal ücretlerin gelecekte beklenen ücretlere göre düşeceği beklentisi, sermayenin marjinal etkinliğini yükselterek yatõrõmõ artõrabilir. Bununla birlikte gelecekte ücretlerin daha da düşmesi bekleniyorsa, sermayenin marjinal etkinliği düşecek ve yatõrõm ve tüketimin ertelenmesine yol açacaktõr. Bunun yanõnda ücret düşüşünün fiyat düşüşüyle birlikte gerçekleşmesi, işlem amacõyla elde tutulacak para miktarõnõ azaltacağõndan faiz oranõnõn düşmesiyle yatõrõmlarõn artmasõna yol açabilir. Yine de fiyat düşüşleri genel bir kötümserlik havasõ yarattõğõnda, paranõn değeri istikrarõnõ yitireceğinden, olacağõndan likidite tercihini tekrar artõrabilir. Daha da kötüsü, fiyat düşüşlerinin süreceği beklentisi toplam talebi de düşürerek işsizliğin daha da ağõrlaşmasõna yol açabilecektir (Howitt 1988: 61).17 Dolayõsõyla, değişebilir ücret politikasõnõn sürekli tam istihdamõ sağlayamacağõ, aksine “en fazla tavsiye edilebilir” politikanõn katõ ücretin benimsenmesi olduğu Keynes’in ortaya koyduğu hipotezlerden birisidir (Keynes 1936: 270). Bunun nedeni katõ ücret politikasõnõn belirsizliğin azaltõlmasõ ölçüsünde istikrarõn korunmasõna katkõda bulunmasõdõr. Belirsizliğin öneminin kabul edilmesi, beklentilerin output ve istihdam üzerindeki etkilerinin dikkate alõnmasõnõ sağlayarak analize dinamik bir nitelik kazandõrmaktadõr. Bu açõdan, özellikle yatõrõm düzeyindeki dalgalanmalarõn analizi, Keynesci teorinin aynõ zamanda bir konjonktürel dalgalanma teorisi olarak görülebilmesini sağlayabilir. Nitekim Keynes, Genel Teori’nin 22. bölümünde, konjonktürel dalgalanmalarõn temel nedenini sermayenin marjinal etkinliğindeki değişmelere bağlamaktadõr.18 Bununla birlikte, Genel Teori’nin belirsizlik yorumunun benimsenmesi, önemli bir analitik yetersizliğe yol açmaktadõr. Belirsizliğe tabi bireylerin beklentilerini oluşturma biçimi konusunda Keynes’in açõk bir mekanizma ortaya koymamasõ, yalnõzca “varolan durumun sonsuza kadar devam edeceği” varsayõmõnõn beklentilerde temel alõnmasõ, aslõnda beklentilerin analizde dõşsallaştõrõlmõş olduğunu göstermektedir. Beklentilerin veri olarak alõnmasõ, efektif talep ilkesinin ortaya konmasõnda yararlõ olduğu halde (Kregel 1976: 211-213), yukarõda sözedilen dinamik çerçeveyi ortadan kaldõracak ve yalnõzca beklenti düzeylerindeki kaymalarõn yol açtõğõ değişmelerin incelenebileceği karşõlaştõrmalõ statik bir yapõya yol açacaktõr. Bunun ise analizin kapsamõnõ önemli ölçüde daralttõğõ söylenebilir. Dolayõsõyla belirsizlik yaklaşõmõ da dengesizlik yaklaşõmõyla aynõ analitik yetersizliği paylaşmaktadõr. Bu sorundan kaçõnmak için ya davranõşsal 16 Gelir dağõlõmõndaki değişmelerin de istihdam üzerindeki etkisi belirsizdir (Keynes 1936: 263). Howitt (1988), değişebilir ücretlerin destabilize edici etkisini ortaya koyan bir model geliştirmektedir. Bununla birlikte, modelde beklenti şemasõ olarak Rasyonel Beklentilerin kullanõlmasõnõn Keynesci belirsizlik kavramõyla ne ölçüde bağdaştõrõlabileceği tartõşmalõdõr. 18 Ancak konjonktür devrelerinin temel nedeni olarak yatõrõmlara ağõrlõk verilmesi, aslõnda Keynes'den çok Kalecki çizgisine yakõndõr. Bu konuda bak. Patinkin (1982: 57-78) ve Robinson (1964: 339). 17 H.Ü., İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT/8/SAYI 2/1990 7 ilişkiler hakkõnda ad hoc varsayõmlar benimsemek ya da, beklenti hatalarõnõn belirli “makul sõnõrlar” içinde tutulup tutulamayacağõnõn ve hatalarõn sistematiklik gösterip göstermeyeceğinin incelenebileceği bir çerçeve ortaya koymak gerekmektedir (Coddington 1982: 484). Bu bağlamda, belirsizliğin ortaya çõkardõğõ en önemli sorun, bireylerin artõk katõ anlamda rasyonel davranmalarõnõn mümkün olmadõğõdõr. Bunun anlamõ, Keynesci makroiktisadõn, Neoklasik mikro temellere dayanmamasõ gerektiğidir. Keynesci yaklaşõmõn önündeki en önemli sorunlardan birisi, belirsizlik altõnda geçerli olacak bir karar sürecinin ortaya konmasõ ve böylece Keynesci önermelerin, karar problemlerinin sonuçlarõ olarak geliştirilebileceği bir yapõnõn kurulmasõdõr. Bu tip bir karar mekanizmasõnõn ortaya konmasõ, Keynesci iktisadõn sarsõlan konumunu yeniden kazanmasõnõ ve “Yeni” Keynesci bir alternatifin ortaya konmasõnõ sağlayabilir. SONUÇ Burada anlatõlan iki yaklaşõmõn da Keynes teorisinin “genelliğini” yansõtamadõğõ açõktõr. Dengesizlik yaklaşõmõ, özünde statik karakterlidir ve daha önemlisi, Keynesci iktisadõ katõ anlamda rasyonellik postülasõ üzerine oturtmaya çalõştõğõndan, yaklaşõmõn özüne ters düşmektedir. Çünkü Keynesci belirsizlik altõnda, bireyler eylemlerine ilişkin tüm fayda ve maliyetleri hesaplama ve buna göre karar alma olanağõndan yoksun kalacaklardõr. Bu durumda belirsizlik ve dolayõsõyla beklentilerin uygun bir biçimde modele içerilmesi, özellikle konjonktür dalgalanmalarõnõn da dikkate alõndõğõ uzun dönemli dinamik makro analizin geliştirilmesi açõsõndan gerekli olmaktadõr. Bununla birlikte, belirsizlik altõnda işleyebilecek bir beklenti mekanizmasõnõn ortaya konamamasõ, bu analizin de kapsamõnõ daraltmakta ve, paradoksal bir biçimde, analizin zaman boyutunu ortadan kaldõrarak statik bir çerçevede kalõnmasõnõ gerektirmektedir. Dolayõsõyla, her iki görüşün de makro ve mikro analiz arasõndaki uyuşmazlõğõ, Keynesci yaklaşõmla tutarlõ biçimde çözmede başarõsõz olduğu söylenebilir. Bu durumda, belirsizlik altõnda “rasyonel” karar alma prensiplerinin ortaya çõkarõlmasõna yönelik bir “bilimsel araştõrma programõnõn” ortaya konmasõ, Keynes yaklaşõmõnõn güvenilirliğini artõracak ve mikro düzeyde Neoklasik yaklaşõmõn, makro düzeyde ise Keynesci yaklaşõmõn benimsenmesi gibi bir garipliği ortadan kaldõrabilecektir. KAYNAKÇA AKYÜZ, Yõlmaz (1984), Fiyat Mekanizmasõ ve Makroekonomik Yayõncõlõk. Dengesizlikler, Ankara: Yurt BLINDER, Allan S.(1987), “Keynes, Lucas and Scientific Progress” American Economic Review, May, 77(2), s.130-36. CLOWER, Robert (1965),”The Keynesian Counterrevolution: A Theoretical Appraisal”, The Theory of Interest Rates, F.H. Hahn ve P.R. Brechling (eds.), Macmillan içinde: s. 103-125. CLOWER, Robert (1988) “Keynes and the Classics Revisited”, Keynes and the Public Policy After Fifty Years, vol. I: Economics and Policy, O.F. Hamouda and J.N. Smithin (eds.), New York University Press içinde: s. 81-91. CLOWER, Robert and A. LEIJONHUFVUD (1975) “The Coordination of Economic Activities: A Keynesian Perspective”, American Economic Review, May, 65(2), s. 182-188. H.Ü., İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT/8/SAYI 2/1990 8 CODDINGTON, Alan (1976) “Keynesian Economics: The Search for First Principles”, Journal of Economic Literature, December (14), s. 1258-1273. CODDINGTON, Alan (1982) “Deficient Foresight: A Troublesome Theme in Keynesian Economics”, American Economic Review, 72(3), s. 480-487. DAVIDSON, Paul (1989), “Patinkin’s Interpretation of Keynes and the Keynesian Cross”, History of Political Economy, 21(3), s. 549-553. FUSFELD, Daniel R. (1989) “Keynes and the Keynesian Cross: Repply to Don Patinkin”, History of Political Economy, 21(3), s. 545-547. HAMOUDA, O.H. and J.N. SMITHIN (1988) “Some Remarks on ‘Uncertainty and Economic Analysis’”, Economic Journal, March (98), s. 159-164. HOWITT, Peter (1988) “Wage Flexibility and Employment”, Keynes and the Public Policy After Fifty Years, vol. II: Theories and Method, Hamouda and Smithin (eds.) içinde, s. 61-69. JOHNSON, Harry G. (1968), “The General Theory After Twenty-Five Years”, H.G. Johnson, Money, Trade and Economic Growth, London: Allen and Unwin içinde: s. 126-147. KEYNES, John M. (1936) The General Theory of Employment, Interest and Money, New York: Harbinger, 1965. KEYNES, John M. (1973) “The General Theory of Employment”, The Collected Writings of John Maynard Keynes, Vol. XIV: The General Theory and After, Part II: Defence and Development, Londra, Royal Economic Society içinde: 109-123. KREGEL, Jan (1976) “Economic Methodology in the Face of Uncertainty: The Modelling Methods of Keynes and the Post-Keynesians”, Economic Journal, June (86), s. 209-225. LAWSON, Tony (1985) “Uncertainty and Economic Analysis”, Economic Journal, December (95), s. 909-927. ÖZEL, Hüseyin (1988) “Makroekonomik Bir Yaklaşõm Olarak Rasyonel Beklentiler Hipotezi”, H.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayõnlanmamõş Yüksek Lisans Tezi. PATINKIN, Don (1982) Anticipations of the General Theory? And Other Esssays on Keynes, Chicago: The University of Chicago Press. PATINKIN, Don (1989) “Keynes and the Keynesian Cross: A Further Note”, History of Political Economy, 21(3), s. 537-544. ROBINSON, Joan (1964) “Kalecki and Keynes”, Problems of Economic Dynamics and Planning: Essays in Honour of Michal Kalecki, T. Kowalik et al. (eds.) Warsaw: Polish Scientific Publishers içinde, s. 335-341. SOMEL, Cem (1986) “Miktar Kõsõtlamalarõ Altõnda Üretim Kararlarõ ve Türkiye İçin Bir Model Denemesi”, A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayõnlanmamõş Doktora Tezi. H.Ü., İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ CİLT/8/SAYI 2/1990