DERYAYI NURU MUHAMMED ELL HACC HÜSEYİN

advertisement
KAPAK: Hatt-ý kûfî ile “Deryayý Nuru Muhammed”
D E RYAY I
NURU
MUHAMMED
E L L
H A C C
H Ü S E Y Ý N
V E D A D
Ý st anbul
1432/2011
D E R YA Y I N U R U M U H A M M E D
E L L
H A C C
H Ü S E Y Ý N
V E D A D
Editör: Þ a f a k T U N Ç Redakte/Tashih: H ý z ý r E R C A N
Baský Tarihi
1432 / 2011
Basým Yeri:
Seçil Ofset
Baðcýlar - Ýstanbul
Tel. (90) 212 - 629 06 15 pbx
Ýletiþim
Web:
http://huvallahu.com
ellhuve@mynet.com
ellhuve@hotmail.com
ISBN:
978-605-60630-6-0
Ý Ç Ý N D E K Ý L E R
1)Dîbâce.............................................................................1-22
2)Peygamberlik (Nübüvvet).................................................23-38
3)Risâlet-i Hakîkat (Resûl, Risâlet-i Ýlâhîye)........................39-65
4)Hz.Muhammed'in Yaratýlýþýndaki Husûsî Mânâ
Deryayý Nuru Muhammed.................................................67-105
5)Hüve'nin Göründüðü Gönül Noktasý Olarak
Hz. Muhammed..............................................................107-157
6)Mümessil Nokta (Usve-i Hasene / En Güzel Örnek)
Olarak Hz. Muhammed...................................................159-183
7)Hatem (Ýbda Eden Ýade Eden O'dur).............................185-225
8)Hz.Muhammed'in,"Bana Dünyanýzdan Sevdirildi" Beyaný.....227-234
9)Hatime.......................................................................235-241
10)Lügatçe....................................................................243-247
11)Yayýmlanmýþ Eserler........................................................ 248
D Î B Â C E
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ile
ilgili pek çok eser yazýlmýþtýr. Bu yazýlan kitaplarda Efendimiz bir peygamber olarak bildirilmiþ ve anlatýlmýþtýr.
Hz. Muhammed (s.a.v) ile ilgili olarak O'nu seven
muhabbetli gönüller tarafýndan bu muhabbetin bir neticesi olarak yazýlan bütün kitaplarýn hepsi sevgi ve aþk
mahsulüdür. Ancak yazýlan bu kitaplarda daha çok Sevgili Efendimizin dünyevî yönü ifade edilmiþtir.
Bu kitap Hz. Muhammed'in (s.a.v) ilâhî hakikatlerinin ve hususiyetlerinin deðerlendirilmesi ile ilgilidir.
Hz. Muhammed (s.a.v)'in sýrr-ý hususiyesinden, yani Deryayý Nuru Muhammed'den Hz. Süreyya, Sýrr-ý
Mehdi ve Hatmül Velâyet gibi Seb'an Minel Mesâni sýrrýndan görünen gönüller bahsetmiþlerdir.
Seb'an Minel Mesâni konusu ile ilgili olarak
"Seb'an Minel Mesâni" kitabýmýzda daha geniþ izahat
vardýr.
Hz. Süreyya, "vacib-ü'l vücûd" dan bahsetmiþ ve
"Allah evvela kendi varlýðýndan bir teþkilat yaptý
1
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
ve ondan da bu âlemleri yarattý" buyurarak vacib-ü'l
vücûd ile ilgili bir anlatým lütfetmiþtir.
Hz. Muhyiddin-i Ârabî'nin de vacib-ü'l vücûd ile ilgili anlatýmlarý vardýr. Fakat orada anlatýlmak istenen
husus, “Allah her þeyi kendi varlýðýndan” yaratmýþtýr olmalýdýr.
Kur’an'da Peygamberimiz için; "Biz seni âlemlere rahmet olarak irsal eyledik" (Enbiya 107) buyrulmuþtur.
Buradaki husus þu olsa gerekir: "âlemler" dendiði
zaman her varlýðýn Deryayý Nuru Muhammed'den intiþar
ettiði aþikâr olmaktadýr. Nitekim Kur'an'da Peygamberimiz için "usve-i hasene / en güzel örnek" buyrulmuþtur. Bu, peygamberin anlayýþ ve idrakinin örnek alýnmasý için söylenmiþtir. Madem ki Kur'an böyle buyuruyor, o
zaman Hüve'nin kendisinden kendisine bir teþkilatlanma
yaptýðý hakikati ayan olmaktadýr.
Velâyet, "Biz yokuz, Allah var" buyurdu, ulemai rüsûm ise, 'Allah da var, biz de varýz' dedi. Sevgili
Efendimiz bir hadîs-i þeriflerinde; "...ve ene min nurillâhi, halakallâh-ûl-arþi velkûrsi, vellevhi, vessemavatý vel ardýn min nuri / Ben Cenâb-ý Hakkýn
nurundaným. Cenâb-ý Hakk benim nurumdan arþý,
kûrsiyi, levhi, semavatý ve arzý yarattý" buyurmuþlardýr.
2
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
Enbiya sûresi 30. âyetinde;
"…Ve cealnâ minel mâi kulle þey'in hayy…"
"...Ve her þeyi sudan diri (Hayy) kýldýk" buyrulmaktadýr.
Allah herþeyi "SU'dan diri kýlmýþtýr. Burada zikredilen SU, ayný zamanda "DERYA"yý iþaret etmektedir ki,
o deryadan arþ, kürsî, levh ve bütün varlýklar halkedilmiþtir. Allah'ýn bu ilâhî ter tibinin ismi Der yayý Nuru
Muhammed'dir ki, Efendimizin; "Ben Cenâb-ý Hakkýn
nurundaným. Cenâb-ý Hakk benim nurumdan arþý,
kûrsiyi, levhi, semavatý ve arzý yarattý" hadis-i þerifi buna delildir.
Allah'ýmýzýn bilinmekliðini arzu etmesindeki irfaniyet hakikatini kendisinden kendisine temaþa etmeyi arzu
buyurmasý ile kendi nurundan bir teþkilatlanma
yapmýþtýr ki, bu teþkilatlanmanýn ismi Deryayý Nuru
M u hammed'dir. Rabbimiz meydana getirdiði bu nurda,
Hüve'deki namütenahi hâsletlerini kendisinden kendisine temaþa eylemiþtir. O nurdaki namütenahi arzularýný
âlemleri yaratarak tatbikata koymuþtur.
Allah'ýmýz arzularýný isimler olarak suretlendirip
yaratmýþtýr. Bütün varlýklar Allah'ýn zâtîyet-i ilâhîyesidir.
Ýlâhî kudret, varlýklarý isimlerle yaratmýþtýr.
3
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
Esas "Ruh" olmak üzere maddesel olarak yaratýlan
varlýklar isimler ile meydana getirilmiþtir. Allah'ýn yaratmasý ifadesi kendinden kendine görünmesi olarak kabul
edilmelidir. Bu hususa dikkat edildiði zaman dünyada
mevcut olan "dinler" kelimesinin hiçbir mânâ ifade etmediði görülecektir. Çünkü Allah bütün peygamberleri
ile kendi ilâhî nizamýný bildirmiþtir.
Her varlýðýn asliyyet-i ilâhîyesi olarak görün e n Deryayý Nuru Muhammed ise son peygamber
Hz.Muhammed (s.a.v) olarak görünmüþ, bu konuya açýklýk getirerek izah etmiþ, gerçekte "Allah dini"nden baþka bir d i n o l m a d ý ð ý n ý a þ i k â r k ý l m ý þ t ý r. A l l a h d i n i n i n
i s m i d e " Ý s lam" olarak bildirilmiþtir. Esasta vacib-ü'l
vücûd k e l i m e s i i l e i þ a re t e d i l m e k i s t e n e n , D e r y a y ý
N u r u M u hammed, bütün peygamberlerde ve velilerde
tecelli eden Allah tatbikatý olarak düþünülmelidir.
Allah bütün varlýklarý isimlerle yaratmýþ, isimlerin
kemalatý için de ilâhî tertip icabý cismani varlýklar olarak görünmesini arzu buyurmuþtur. Zamanýn nihayetinde Hatmül Velâyet ile bu isimlerin kemalat bulmasý sýrrý
ifade edilmiþtir. Bu bilgiler insanlarýn terakkilerini ve
makamlarýný yükseltir.
Rabbimiz kendisini gerek bizim dünyamýzda gerek
diðer âlemlerde bildirmiþtir. Bugünkü teknolojiye raðmen dünyamýzýn ve galaksilerin de mevcut olduðu bu
sonsuzluðu idrak etmekten aciz olduðumuz muhakkaktýr.
4
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
Kur'an'da esfele safilin olarak deðerlendirilen bu madde
âleminin yedi semâ olarak (seb'a semâvatin) düzenlendiði ve onun üzerinde de cennetler, cehennemler, ve nice
âlemlerin olduðu ve onlarýn da yedi sema ile nispet edilemeyeceði bildirilmiþtir.
Bu durum karþýsýnda Allah'ýn zâtîyet-i ilâhîyesini
idrak ve ifade etmenin mümkün olmadýðý daha iyi anlaþýlacaktýr. Bu bakýmdan Allah'ý en iyi bilen Sevgili Peygamberimiz; "Ya Maruf! Sen kendini övdüðün gibisin" buyurarak Allah'ý idrak edip ifade etmenin mümkün
olmadýðýný iþaret buyurmuþlardýr.
Sevgili Peygamberimiz için, "O'na ilâhîlik vermeyin" denilmektedir. Peygamberimiz; "...Muhakkak ki
ben de sizin mislinizce bir beþerim. Ancak bana
ilâhýnýzýn ilâh-ý vahid olduðu vahyolunuyor…"
(Fussilet 6) buyurmuþlardýr. Bu ifade Sevgili Efendimizin
son derece ileri tevazuundan kaynaklanmaktadýr.
Efendimizin dünyevî yaþamýný herkes kendine göre ifade etmektedir. Bu konunun istismar edilmemesi için
Efendimiz; "Ben de sizin mislinizce bir beþerim,"
buyurmuþtur.
Sevgili Peygamberimiz; "Ben de sizin mislinizce bir beþerim" buyurmakla, "Benim kiþiliðime deðil, bende görünen Allah'a, bende görünen hususiyete tapýn" yani, "sureti esas almayýn aslý esas
5
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
alýn" buyurmaktadýr. Buna istinaden de; "De ki; eðer
Allah'ý seviyor iseniz, o halde bana tâbi olun ki
Allah sizleri sevsin ve günahlarýnýza maðfiret
eylesin.
Ve
(andolsun)
Allah
Gafur’dur,
Rahim’dir" ( Â l i Ý m r a n 3 1 ) b u y u r m u þ l a r d ý r. B u , A l l a h
s e v g i s i n i n v e A l lah'a olan imanýn Deryayý Nuru
M u hammed ile birleþtiðinin ifadesidir. Burada Rabbimiz,
"Muhammed" ismi ile görünen nokta-i hususiyenin kendisinin tecellisi olduðunu aþikâr kýlmaktadýr.
Þurasý da bilinmektedir ki, Kur'an-ý Kerîm'de Sevgili Efendimiz insanlara en güzel örnek olarak gösterilmiþtir. Bir kiþinin Allah dinini kabul eden bir Müslüman
olabilmesi için mutlaka ve mutlaka ‘Allah'ý ve
‘ M u h a m med'i (s.a.v) zikretmesi lazýmdýr. Kur'an'da
birçok yerde "Allah" ve "Muhammed" (s.a.v) isimleri
beraber zikredilmiþtir ve bu zikri Allah'ýmýz þart koþmuþtur. Bir kimse sadece Allah'a inanýp Hz.Muhammed'e
(s.a.v) inanmýyor ve sonra da Müslüman olduðunu iddia
ediyorsa bu mümkün deðildir. Dikkat edilirse, her namazda Deryayý Nuru Muhammed'in ismi devamlý olarak
zikred i l m e k t e d i r. O n u n i s m i i b a d e t i n b i r p a r ç a s ý d ý r.
Bu d u rumda imanýn kat'iyet kesbetmesi için Allah
v e M u hammed (s.a.v) isimlerini daima tekrarlamak
mecburiyetindeyiz.
Ýnsan ancak Allah'ý zikreder. Hz.Muhammed'i
( s . a . v ) z i k i r d e A l l a h ' ý z i k i r d i r. " L â i l â h e i l l a l l a h
6
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
M u hammedun Resûlullah" zikri ayný zamanda buna
iþaret etmektedir.
Kur'an-ý Kerîm'de Hz. Muhammed (s.a.v) için "kulumuz" ve "yol gösterici bir Resûl" nitelemesi yapýlmýþ ve O'na uyulduðu takdirde insanlarýn selâmete çýkacaðý vurgulanmýþtýr.
Hadid (57/ 9)
"Hüvelleziy yünezzilü 'ala 'abdihi ayatin
beyyinatin liyuhriceküm mine'z zulümati
ile'n nur ve innallahe biküm leraufûr rahiym."
"Hüve"dir Hû'nun 'kuluna' beyan edilmiþ
âyetler nazil eyleyen çýkarsýn diye sizi zulümattan nura... Ve muhakkak Allah sizlere
elbette Rauf'tur, Rahim'dir." buyrulmaktadýr.
Kur'an-ý Kerîm'de Hz. Muhammed'e (s.a.v) uyulduðu takdirde doðru yolun bulunacaðý ve O'na olan aþk
ve muhabbetin Allah'a raci olduðu beyan edilmiþtir.
Âlemlerin güneþi, yaþamýn mânâ ve gayesi, hakikat-i ilâhîyenin kendisi Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimizin vasýflarýný en güzel þekilde bilmek her Müslümanýn
vazifesidir. Ancak o zaman insan yaratýlýþýn mânâ-i hakikatini idrak eder. Ýnsanýn asliyyet-i ilâhîyesi 'O' deðil midir?
7
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
Sevgili Efendimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v) dünyaya teþrifleri ile Rabbimizin ‘el-Ýnsan'da görünmesini
tasdik ederek biat eden varlýklar sevinçlerini ifade etmektedirler. Onun için Efendimizin bu âlemlere teþrifi en
büyük hadisedir.
Her isim almýþ varlýk tekâmül edebilmek için
A l lah'ýn arzuyu ilâhisindeki tatbikatý yapmak mecburiyetindedir. Bu cümleden olarak Allah'ýmýzýn; "Ben arzda
bir halife kýlacaðým" arzusu bu ilâhî hakikati açacaðýna iþarettir. Nitekim melekler ruh halindedir ve cismaniyetleri yoktur. O zaman insanýn melekten efdaliyeti bir
bakýma cismaniyet almasý olarak da düþünülebilir. Çünkü insanda Allah'ýn lütfu ve ihsaný ile hem ruh, hem nefis, hem de cismaniyet vardýr.
Rabbimizin Hz. Muhammed'e (s.a.v) kadar olan
umumi tatbikatý "Allah" ve "Kul" olarak zuhur etmiþtir.
Ancak Hz. Muhammed (s.a.v) ile Hüve'nin bizzat kendisini o isimle açarak bildirdiði ve bütün varlýklardaki tatbikatýn da kendisine ait olduðu hakikati anlatýlmýþtýr.
Enbiyâ sûresi 92. âyetinde;
"Ýnne hazihi ümmetüküm ümmeten vahýdeten ve ene rabbüküm fa'büdun"
"Ýþte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet,
Rabbiniz de Benim. Onun için bana kulluk
ediniz" buyrulmaktadýr.
8
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
Her insan dua ederken ellerini kendi kalbine açar.
"Rabbim" der. Kendisindeki Rabbe iltica eder. Âyette
Hz. Muhammed'in (s.a.v) lisanýndan "Rabbiniz Benim"
buyruluyor. Hz. Muhammed (s.a.v) kendindeki ilâhî tecelliyi, yani Rabb hususiyetini açmaktadýr.
Hz.Muhammed (s.a.v) ümmet için bir zikirdir. Ancak insanlar O'nu sadece bir kiþi olarak deðerlendirmektedirler
Bütün peygamberlerde 'Mabud' ve 'Kul' ifadesi
vardýr. Ancak 'Lâ ilâhe illallah Muhammedun
Resûlullah' beyaný ile Hz. Muhammed (s.a.v) kuldan
görünen hakikatin Allah olduðunu ayan kýlmýþtýr ki, bu
ilâhî anlatýmýn hatmidir.
Sevgili Rabbimizin âlemlerde Hz. Muhammed
(s.a.v) ismi ile görünmesinin hususiyeti þöyle olsa gerekir: Eðer bu tertip tatbik edilmemiþ olsaydý varlýklar kendilerini Allah'tan ayrý mütalaa ederler ve birbirlerine üstünlüklerini söylerlerdi ki, Firavun buna bir misaldir.
Kaldý ki, âlemlerin efendisi Hz. Muhammed'in (s.a.v) insanlara bu hakikati öðretmesine raðmen bu yapýlmaktadýr. Rabbimizin Hz. Muhammed (s.a.v) ismi ile görünmesi ve ilâhî hakikatleri anlatmasý ile bir anneden
yaratýlan insanlarýn diðer varlýklara karþý tanrýlýk
fikriyatýnda olmamasý icap eder. Bu hakikati gören varlýklar Efendimiz Hz. Muhammed'i (s.a.v) tam kabul ve
9
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
tasdik ederler ve Rabbimize þükür ve hamd ederler.
Rabbimizin kendilerinden de göründüðü idrakine gelirler. Böylece gerçek kulluðun farkýna varýrlar.
Ýnsanýn efdaliyeti manevî yolda olan terakkisi ile
mümkündür. Tekmil peygamberan Hz.Muhammed'in
(s.a.v) geleceðini iþaret etmiþlerdir. Çünkü onlar insan
tekâmülünün ancak Allah'ýn arzuyu ilâhîyesi tam olarak
yerine getirildiði takdirde olacaðýna inanmaktadýrlar ki,
bu doðrudur. Onun için de Hz. Muhammed'in (s.a.v) teþrifi ile Allah'ýn izafeten sûret alarak görünmesi söz konusudur. Yani Allah'ýn kendisini iþaret ettiði bir gönül noktasý olarak görünmesi vardýr. Bütün varlýklardan görünen
zaten O'dur. Ancak Peygamberimizde görünmesi ile
Efendimizin; "Beni gören Hakký gördü" beyanýnda da
ifade buyrulan hakikat ayan olmuþtur.
A'raf sûresi 158. âyetinde;
"Kul ya eyyühennasü inniy resulullahi ileyküm cemiy'anilleziy lehu mülküssemavati
vel'ardý lailâhe illâ hüve yuhyiy ve yümiytü
feaminu billâhi ve resulihinnebiyyilümmiyyilleziy yü'minü billâhi ve kelimatihî vettebi'uhü le'alleküm tehtedune"
"De ki, ey nâs, muhakkak ki ben sizlerin
hepinize, semavatýn ve arzýn mülkü Hû'ya
ait olan Allah'ýn Resûlüyüm. Hayat veren
10
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
ve öldüren 'Hüve'den baþka bir ilâh yoktur.
Ar týk Allah'a ve kendisi de Allah'a ve
Hû'nun kelimelerine iman eden Ümmî Nebî
(Hû'nun) Resûlüne iman ediniz. Ve Hû'ya
tâbi olun ki hidayete erebilesiniz" buyrulmaktadýr.
O halde uyulmasý lazým gelen nokta olan
H z . M u hammed'e (s.a.v) olan tâbiyeti Allah kendisine
uyulmuþ olarak kabul buyurmaktadýr. O zaman ilâhî
kudrete imanýn tam ahengi zuhur eder demektir. Halbuki bu durumu kabul etmeyenler ilâhî programý
ve
tekâmülü reddetmiþ olan kimselerdir, ki eksik kalýrlar.
Hâlbuki riayet tammiyet içindir. Bu hususlarý idrak, kabul etmek demektir.
Her zaman içinde zuhur eden veliler bu hakikatleri açmakla ve insanlar da bu hakikatlere uymakla mükelleftirler. Nitekim ilâhî bilgileri açýp öðretmiþ olan Hz.
Muhammed'e (s.a.v) tam imanýn þart olduðu ifade edilmiþtir.
Bugün, maneviyat hakkýnda neden bir gaflet vardýr? sorusu ise hiçbir manevî ve dinî bilgiye sahip olmayan insanlarýn dinî kurallar ortaya koymasýndan kaynaklanmaktadýr. Manevî yetkisi olmayan bu kiþiler kendi
dünyevî menfaat ve çýkarlarý için "dinleri birleþtirme"
ç a b a s ý n d a d ý r l a r. B u g ü n , A l l a h ' ý n t a t b i k i n i i s t e d i ð i
d i n , A l lah dini olan Ýslâm'dýr. Bunun dýþýnda bir din ve
þeriat Allah tarafýndan makbul ve kabul görmez. Aykýrý
11
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
fikirler geriye gitmek demektir. Hâlbuki Allah insanlarýn
daima ileri terakki etmelerini arzu buyurmaktadýr. Ýnsanlara bu konuda her kolaylýðý lütfetmiþtir.
Hz.Muhammed’i (s.a.v) bilmek ilâhî hususiyetten
ve yaratýlýþ, (hilkat) sýrlarýndan haberdar olmak demektir. Herkes son peygamberi kendi kavim ve aþiretinden
beklemiþ ama Hz.Muhammed (s.a.v) ummadýklarý bir
yerden zuhur etmiþtir. Allah istediði þekilde yaratýr. Buna
kim karýþabilir ki? Bu da ilâhî programý gösteren bir husus olsa gerekir. Çünkü bu program insanlarýn düþüncelerine göre deðil, Allah'ýn arzusuna göre tatbik olmaktadýr.
Hz. Muhammed (s.a.v) ile ilgili olarak yazýlan kitaplarda O'nun peygamberliði ve dünyevî tatbikatlarý yazýlmýþtýr. Ulemâ-i rusûmdan bazýlarý, "Allah Resûlü" kelimesini kullanýrken, Allah, resul olarak tayin ettiði bir kiþiyi elçi olarak yollamýþ diye düþünmektedir. Resûlullah,
Allah'ýn 'Resûl' ismiyle Hüve'yi idrak etmeleri için bilgi
verdiði gönül noktasý olarak düþünülmelidir.
Maneviyattaki "Lâ mevcûda illâ Hû" beyaný dikkate alýnýrsa, Peygamber olarak gelen kimdir? Bu sorunun cevabýný aramak gerekir. Peygamberimiz Hüve'nin
açýldýðý gönül noktasý olarak görünmüþtür.
Kur'an'da Allah ismi ile ilâhî kudretin isimlendirilmesi variddir. Hz. Muhammed (s.a.v), "Allah" ismini zik12
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
re t m i þ t i r. A l l a h ' ý m ý z , k e n d i s i n i n A l l a h o l a r a k z i k re d i l m e s i ni Hz. Muhammed (s.a.v) ile arzu etmiþtir.
Hz.Muhammed (s.a.v), "Beni gören Hakký gördü"
(Müslim) buyurduðuna göre, O'nu Allah'tan ayrý mütalaa
etmek mümkün deðildir.
"Lâ ilâhe illâllah" beyaný, ilk yaratýlýþta Deryayý
N u r u M u h a m m e d ' i n A l l a h i s m i n i z i k re t m e s i i l e b a þ l a m ý þ t ý r. Ya n i H ü v e ' n i n g ö r ü n m e n o k t a s ý o l a n H z .
M u hammed, (s.a.v) 'Allah' ismini zikretmiþtir.
Hz. Muhammed (s.a.v) Allah ismini zikrederek itiraz eden kullarýn hesabýný Allah'a havale etmiþ oldu.
Böylelikle onlar belki tövbe ederler ve idrake gelirler. Bu
bir mühlettir. Bu noktada Hz. Muhammed (s.a.v) kendi
zâtîyyetini ortaya koymadý, öyle yapsaydý o zaman
H ü ve'ye itiraz olurdu ki, asla makbul olmaz ve hemen
ceza verilmesi icap ederdi.
Hz. Musa "Musa'nýn Rabbi" buyurmakla kendini
ortaya koymuþ oldu. Yani Hz.Musa'nýn Rabbi "Hüve"dir
ve Hz. Musa'ya itiraz edenler Hüve'ye itirazlarýndan dolayý hemen ceza gördüler.
"Lâ mevcude illa Hû" beyanýnda Hüve'den baþka bir mevcut olmadýðýna göre, Allah var bir de (ondan
ayrý olarak) peygamberi var ve Allah kendisinden ayrý
olan bir peygambere vahiy gönderiyor diye düþünmek
ilâhî bilgide eksiklik olur.
13
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
Allah'ýn ilâhî programýnda Deryayý Nuru
M u h a m med ile yaptýðý tatbikatlar vardýr. Hüve öyle bir
hususiyettir ki, bütün varlýklarýn cevher-i esrarý olmasý
itibariyle Hüve ile yapýlan ilticada çok dikkatli olmak
icap eder. Hz. Muhammed (s.a.v) Hüve'yi hususiyede tutarak Allah ismini ön planda tutmuþtur. Hüve'nin hususiyede kalmasý gerekiyordu. Çünkü varlýklarýn Hüve'yi
yanlýþ zikretmesini önlemek için Allah'ýmýz Peygamberi
ile varlýklara Allah ismini "mabud" yani yaratýcý kudret
olarak beyan etmiþ ve varlýklara Allah ismine imaný teklif etmiþtir.
Bugüne kadar Hz. Muhammed (s.a.v) isminin
A l lah yakýnlýðý anlayýþý içinde mütalâa edildiði velâyet
haricinde görülmemiþtir. Bugün ise isimlerden münezzeh
olan Hüve'nin (Allah'ýn) Hz. Muhammed (s.a.v) ismiyle
fiiliyat yaptýðý anlatýlmaktadýr.
A l l a h k e n d i z â t ý n ý Â d e m i l e a ç m ý þ t ý r. Ý n s a n ,
A l lah'ýn Deryayý Nuru Muhammed (s.a.v) ile tatbik ettiði
arzusunun bir "tecelli sureti"dir. Allah'ýn, "Muhakkak
ki Ben Arz'da bir halife kýlacaðým," arzusunda, melekler, "Biz Seni hamd ile tesbih ettiðimiz ve Seni
takdis ettiðimiz halde Sen orada fesad çýkaracak
ve kan dökecek bir kimseyi mi orada kýlacaksýn?"
diyerek Allah'ýn arzusuna itiraz etmiþ oldular. Ancak itiraz eden melekler daha sonra tövbe etmiþlerdir. Allah
onlarýn tövbesini bir þartla kabul buyurdu. Beyt-ü'l Mamur'a, yani Âdem'deki kalp noktasýna izafeten yapýlan
14
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
makama teveccüh ederek tavaf edeceklerdi. Ancak itiraz
eden melekler Âdem'i bir daha görememiþlerdir. Rabbimiz meleklere; "Ben sizlerin bilmediklerinizi bilirim," (Bakara 30) buyurmuþtur.
Melekler, meleklik vicdaný ile kendilerine ilham
olunan bu sözleri söylediklerinde Allah'ýn kendisine halife kýlacaðýný bildirdiði halde yaratýlacak varlýðýn, týpký
"Can Kavmi" gibi yeryüzünde fesat çýkaran ve kan döken bir nesil olacaðýný zannetmiþlerdi. Meleklerin bilmediði hakikat ise baþkaydý...
Meleklerin itiraz gibi deðerlendirilen bu suali esas
itibari ile bu ilâhî hikmeti öðrenmek istemelerinden kaynaklanmaktaydý. Onlarýn bu suallerine karþýlýk olar a k A l lah'ýn; "Ben sizlerin bilmediklerinizi bilirim." buyurmasý, bu yaratýþta Hüve'nin ilâhî programýnýn tatbikata gireceðini ve Allah'ýn açýlmamýþ birçok isim
tatbikatýnýn mer’iyyette olacaðýný iþaret etmektedir.
Muhammed sûresi 38. âyette; "Allah Ganî’dir
sizler ise fakirlersiniz" buyrulmaktadýr. Yani vücûd
ve kuvvette, ilim ve bilgide insan, Allah'a muhtaçtýr.
Yerdeki ve gökteki bütün varlýklar, Allah'ýn göründüðü gönül noktasýný, (Sýrr-ý Âdem, Kalb-i Mü'min Beytullah) yani Hüve noktasýný zikreder. Allah, Hüve/Hû
noktasýný hiçbir varlýkla karþýlaþtýrmýyor. Çünkü bütün
varlýklar Hüve'den neþet eden sýfatlar ve isimlerdir. Hiç15
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
bir sýfat zâtý tam idrak edemez, ancak Hüve'nin göründüðü gönül noktasý müstesna! O da hiçbir zaman sýfatýný
yani þahsiyetini ortaya koymaz. Ýllâ ki zâtý iþaret eder.
Onun için Hz. Muhammed (s.a.v) "Ya Rabbi! Ben Seni övemem, Sen kendini övdüðün gibisin" buyurmuþtur. Melekler ise, "biz seni överken" dediler. Çünkü
melekler sýfattýr, Âdem sýrrý ise zâtîyet-i ilâhîyeyi temsil
eder. O halde bu nokta Âdem sýrrýnýn ile meleklerin farklý noktasýdýr. Melekler Allah'ý övdüðünü söylerken, Hz.
Muhammed'in (s.a.v) "Biz Seni övemeyiz, Sen kendini övdüðün gibisin" buyurmasý ile insanýn fazileti ve
faikiyeti ortaya çýkmýþ oluyor.
Deryayý Nuru Muhammed'deki arzularýn bir gör ü n m e s i o l a r a k  d e m ' i n y a r a t ý l m a s ý g e re k i y o r d u .
H a d i s - i þerifte; 'Allah, insaný kendi sureti üzerine
halkeylemiþtir.' buyrulmuþtur. (Buhari, Ýstizan, 1; Müslim,
Bir, 115) Suretten murat; ilâhî ilim, bilgi ve ilâhî arzudur.
Varlýklarýn ilk anda Deryayý Nuru Muhammed'i kabul etmesi varlýklarýn Âdem'e secde etmesini icap ettirmiþtir. Hz. Âdem Der yayý Nur u Muhammed'e
(s.a.v) muzaf olarak yaratýlmýþtýr. Âdem'e olan
secde bütün varlýklarýn yaratýldýðý kendi asliyyetleri olan Der yayý Nur u Muhammed'e olan
tâbiyetlerini remzetmektedir.
Âdem'e secde Deryayý Nuru Muhammed'i zikretmektir ki, makbul olmuþtur. Deryayý Nuru Muhammed,
16
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
Allah'ýn bütün varlýklarý meydana getirdiði deryadýr ki,
Hüve'nin arzusu ile var olmuþtur.
Ýnsanlarýn Hz. Muhammed’i (s.a.v) kabul ve tasdik
etmesi meleklerin Âdem'i kabul etmesi gibidir. Kabul
eden için kurtuluþ vardýr. Kim O'na tâbi olursa kurtulacaktýr. Esasta Kâbe'deki tatbikat bu ilâhî sýrra iþarettir.
Bu hususta Ýmam Bakýr (a.s) da þöyle buyurmuþtur:
"Âdem'in sureti Allah'ýn yarattýðý bir surettir. Allah Teâlâ bu sureti seçti, muhtelif suretler
arasýnda bunu beðendi ve bunu kendisine isnad
etti. Nitekim ruh ve Kâbe'yi de kendine isnad etmiþ (Kâbe için) "Benim evim" ve (Âdem için) "Ona
kendi ruhumdan üfledim" diye buyurmuþtur."
Þüphesiz ki yaratýlmýþ en güzel suret
H z . M u h a m med'in (s.a.v) suretidir. Çünkü O örnek insandýr. Ancak þu var ki, esas olan insanýn sureti midir?
Yani sadece þekil midir? Esas olan Allah'ýn arzularýnýn
aynen tasdik edildiði gönüldür. Yani Allah'ýn arzularýný
en güzel þekilde yerine getiren surettir. Allah'ýn arzularýný aynen tasdik eden insan, ona göre de güzel bir þekil
alýyor zaten.
Bütün yaratýlmýþ varlýklarda Allah'ýn tecellisi en
y ü k s e k k i m d e i s e , A l l a h o n u t e rc i h e t m i þ d e m e k t i r.
A l lah'ýn kendi arzularýný tecelli ettirdiði gönül en güzel
insandýr.
17
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
Deryayý Nuru Muhammed'in mümessil noktasý
olan Hz.Muhammed (s.a.v) bu dünyada zuhur ettiðine
ve müminler de O'na benzemek istediðine göre en güzel
suret iman sahiplerinindir.
Peygamberimizin; "Kalbi mü'min Beytullah" beyaný ile Kâbe'nin sýrrýnýn ve hakikatinin el-Ýnsan olduðu
sabit olmuþtur.
Allah'ýn Deryayý Nuru Muhammed ile açýlmasýnda
arzu edilen varlýklarýn hususiyetleri tebeyyün etmiþtir.
D u y g u l a r, i n a n ç l a r, a r z u l a r v b . b ü t ü n b u h a s l e t l e r i
A l l a h ' ý m ý z p e y g a m b e r l e r i i l e t a t b i k e t m i þ t i r. A l l a h ' ý n
b u a r z u l a r ý n ý n b i re r p a r ç a s ý o l a r a k , D e r y a y ý N u r u
M u hammed'den isimler olan peygamberler ve veliler zuhur etmiþtir. "Yaratýcý Kudret"in insanlar tarafýndan idrak edilebilmesi için peygamberler ve veliler ile tatb i k a t lar yapýlmýþtýr. Mesela Hz. Ýbrahim'de "Yaratýcý
K u d r e t " i n i d r a k e d i l m e t a t b i k a t ý v a r d ý r. H z . Ý s a ' d a
" Ru hullah" tatbikatý, yani her insanýn Allah'ýn ruhundan yaratýldýðý sýrr-ý hususiyetinin tatbikatý vardýr.
Hz. Ýsa; "Bütün varlýk Allah'a aittir, bendeki
ruh da O'na aittir, benden sonra gelecek "Ahmed"
isimli peygambere uyunuz." buyurarak "Ruhullah"
tatbikatýnýn da Deryayý Nuru Muhammed'den aldýðý feyz
ile olduðunu ikrar etmiþtir.
18
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
Hz. Muhammed (s.a.v) zuhur edince, bütün
s ý f a t l a r ý n A l l a h ' a a i t o l d u ð u n u b e y a n e t m i þ t i r. H z .
M u hammed'in (s.a.v); "Ben de Allah'ýn kuluyum" beyaný, "Ýnsanlar Allah'ýn kul ismi ile tecellîleridir"
mânâsýnadýr.
Her sýfat Allah'a ait ise, nâsýn kulluðu nerede?
Kulluk yine O'ndandýr. 'Kul' Allah'ýn kendi varlýðýndan verdiði hususiyeti kapsayan noktadýr. Allah'ý
Allah'ýn arzu ettiði gibi zikretmeyen varlýða gerçek bir kul
demek mümkün olmasa gerekir. Ancak Hakký bulan kulluðun idrakine varýr.
Hz. Süreyya buyurur: "Hz. Muhammed'i (s.a.v)
kabul etmeyen yerden bir karýþ dahi yükselemez."
Buradaki hikmet þu olsa gerekir: Varlýklarýn yaratýlmasýndaki asliyet-i ilâhiye Deryayý Nuru Muhammed'den hâsýl
olmaktýr. Onu inkâr, bu yaratýlýþý kabul etmemek demektir.
Der yayý Nuru Muhammed kitabýnda Allah'ýn
nâmütenahiliðini ve Deryayý Nuru Muhammed'in görünmesinin nâmütenahiliðini iþaret etmeye çalýþtýk. O'nu
tenzih etmek dahi mümkün deðildir. Tenzih için O'nun
hakikatini tam olarak ifade etmek lâzýmdýr. Bu da mümkün deðildir. Deryayý Nuru Muhammed'in gerçek hususiyetini ihata edemiyoruz.
19
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
Velâyet gönülleri Muhammed (s.a.v) ismi ile ilham
alýrlar. Allah'ýn o isimdeki tatbikatý velâyet gönüllerinde
z u h u r e d e r. O h a l d e z a h i r b i l g i l e r i n f e v k i n d e o l a r a k
' M u hammed' (s.a.v) tatbikatý vardýr.
Hz. Muhammed (s.a.v) için ‘Onsekiz bin âlemin
Peygamberi’ denmiþtir. O da namütenahiliði ifade için
söylenmiþtir. Yani kayýt konulamaz ve ölçülemez bir hali
iþaret için söylenmiþtir. Sýfatiyet zâtîyeti ifade etmekten acizdir.
Hüve'nin sonsuzluðu hakkýnda ne düþünülebilir?
Esfele safilin olan fezaya bakýnca sonsuz âlemler, varlýklar ile karþýlaþýyoruz. Kur'an bu yaratýlanlarý en alt tabaka olan esfele safilin olarak deðerlendiriyor. Bu semâ
gibi yedi semâ olduðu da Kur'an'da beyan edilmektedir.
O halde bu sonsuzluk nasýl idrak edilebilir? Bunlarý insan
havsalasý ve idrakinin almasý mümkün deðildir. Onun
için Hüve'yi hakkýyla bilmek, O'nu, ilâhî kudreti hakkýyla idrak etmek mümkün deðildir. Bu konuda nihaî anlatým, Sevgili Peygamberimizin; "Ya Maruf biz Sana
hakkýyla arif olamadýk" ve "Ben Seni övemem,
Sen kendini övdüðün gibisin" beyanlarýdýr.
Son zamanlarda Peygamberimiz ile ilgili olarak diðer din saliklerinin ileri geri konuþtuklarý ve bu sözlerin
arttýðý görülmektedir. Ancak peygamberimiz ile ilgili olarak söylemiþ olduklarý sözler, Allah'ýn kendilerine lütfetmiþ olduðu ilim ve bilgiden deðil, kendi mahdut din
20
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
a n l a yýþlarýndan kaynaklanmaktadýr. Onlarýn inanç temelleri Allah'ýn peygamberlerinin va'z ettiði dine dayanmamaktadýr. O yüzden bu gibi söz ve düþüncelerin Hz.
Muhammed'i (s.a.v) anlatmasý mümkün deðildir. Çünkü
bunlar dünya görüþü içerisindeki deðerlendirmelerdir.
Kur'an'da bildirildiði gibi peygamberler doðrudan
doðruya Allah tarafýndan tayin edilen ilâhî gönüllerdir.
O zaman peygamberleri Allah'ýn tarif ettiði þekilde kabul
v e t a s d i k e t m e k i c a p e d e r. O t a k d i r d e p e y g a m b e r
" A l lah'ýn peygamberi" olarak kabul edilmiþ olur.
Þüphesiz Hz.Muhammed'i (s.a.v) en doðru
anlatan Hz.Muhammed'dir. Kur'an ve hadisler
Hz.Muhammed'den zuhur eden ilâhî bilgilerdir.
Bu kitap akýl mertebesine göre deðil, gönül beyanlarýna göre yazýlmýþtýr. O yüzden idrak için gönle müracaat edilirse daha doðru olur kanaatindeyiz. Þüphesiz idrakte eksik kalýnsa dahi itiraz edilmemesi daha makbul
olur. Allah dilerse daha ileri anlayýþlar lütfeder.
Bu kitabýn tamamý okunmadan ve anlaþýlmadan
bir hükme varýlmasý doðru olmasa gerekir. Bu kitaptaki
tekrarlar, konuyu çeþitli þekillerde anlatým içindir. Maneviyatta her söz ve cümlenin pek çok mânâsý vardýr. Þurasý muhakkaktýr ki, Allah'a ve peygambere ait sözler sonsuzluk kazandýðýndan bir kere anlatmakla mânâyý tam
olarak ifade etmemiþ oluruz.
21
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
Allah'ýn zâtîyetini ilgilendiren konularda kat'i konuþmak mümkün deðildir. Deryayý Nuru Muhammed
sonsuz bir deryadýr, O'nu tam ve kesin olarak ifade etmek mümkün deðildir. Bu kitap, Sevgili Efendimizin hususiyetlerini anlatmak için kaleme alýnmýþtýr.
Allah'ý iltizam eden konular her geçen zaman içinde daha ileri anlaþýlýr. Bu, Allah'ýn ilâhî programýný iþaret etmektedir. Bu yüzden tam mânâsý ile ifade etmek
mümkün deðildir.
Hüve’t Tevfiku’r Refîk
ELL HACC HÜSEYÝN VEDAD
22
PEYGAMBERLÝK
(NÜBÜVVET)
B i s m i l l a h i r r a h m a n i r r a h i m
Peygamberlik nedir? Allah neden peygamber tayin
etmiþtir?
Her varlýk O’ndan hâsýl olduðu için Allah’ý mücerred olarak görmek mümkün deðildir. O’nun için Rabbimiz varlýklara kendisini anlatacak peygamberler yollamýþtýr.
Rabbimiz kendisini anlatacak gönüller arzu etmiþ
ve onlara kendisini anlatmasý ve bildirmesi için bir hususiyet lütfetmiþtir. O zaman yaratýlan varlýklardan yaratýlýþta en ileri olanlarý bu iþ için vazifelendirmiþtir. Bu takdirde vazifeli olan nokta Hakkýn kendisi gibi hüküm vermekle de yetkilidir. Çünkü onun vazifesi Allah'ý anlatmaktýr. O gönül o yüzden büyük bir yetkiyle insanlara
gönderilmiþtir. Hüküm verebilir, çünkü o nokta yaratýlan
bütün varlýklarýn durumlarýný tahsil etmiþtir. Yaratana
göre hangisinin doðru olduðunun, hangisinin eðri olduðunun hükmünü o vermektedir.
Ceza ve nimet; günah ve sevap, tayin olunan
"imam" noktasýnýn düsturudur. Kiþinin suçlu olup olma-
23
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
dýðýnýn, hatalý ve kusurlu olup olmadýðýnýn tayinini
A l lah'ýn tayin ettiði o imam yapacaktýr. Bunun için de
yaþanan her zaman diliminde Rabbimiz bir gönül ihsan
etmiþtir. Bu gönüllerin hepsi Deryayý Nuru Muhammed'e
baðlý olarak vazifelerini yaparlar. Yani ilâhî hüküm
‘O’ gönül tarafýndan ifade edilir.
Nebilik sadece bir peygamberin görünmesi deðildir. Allah'ýmýzýn kendi tertibinden kaynaklanan bir husustur. Nebilik, Allah'ýn kendi zâtîyetinden, kendinden
kendine tatbikata koyduðu bir husustur.
Nebi'nin Allah'ý temsil edecek bir nokta olmasý lazýmdýr. Kiþi Allah'ý nasýl tanýyacaktýr? Gelen giden birisi
ne iþitirse onu söyler. Hayýr! Hz. Muhammed (s.a.v) bizzat Allah'ýn, yani O'nun görünmesi olarak va'z etmektedir.
Efendimiz Miracýndan bahsederken; "Rabbim bana Ali gibi bir genç olarak göründü" buyurmuþlardýr. Peki, bu örneðe bakarak neden insanlar, "Allah bizlere Muhammed (s.a.v) þeklinde göründü" demekten imtina ediyor? Halbuki Allah'ýmýz istediði þekilde görünmektedir. Hepimizden görünen O olduðuna göre…
O yüzden nübüvvet makamlarýný Allah'ýmýz çok
hususiyede tutmaktadýr. Çünkü onlardan görünen ve tatbikat yapan kendisidir.
24
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
Ceste ceste tekmil peygamberlerden görünen, nihayetinde Hz. Muhammed'de (s.a.v) tammiyet ile görünmüþtür. Yani tam olarak görünmüþtür. O yüzden Peygamber Efendimiz "Hatim"dir.
Hz. Muhammed (s.a.v) herkes gibi bir insan deðildir. O, Allah'ýn görünmesidir. Ýnsanlar da kendisini
O'ndan ayrý görmemelidir. Ama herkesin zuhur mertebeleri ve mazhariyetleri farklýdýr. Eðer Hz. Muhammed
(s.a.v) geldi-gitti denirse o zaman Hakkýn gayrisi gibi
olur, ayniyeti olmaz. Herkes Allah'tan görünmüþtür
ama makamlar farklýdýr.
Bir kýsým insanlar Hz. Muhammed'i (s.a.v) Allah'ýn
anlattýðý þekilde idrak edememiþlerdir. Çünkü Allah'ýn
Muhammed (s.a.v) isminde bizzat kendisinin göründüðünü kabul etmemektedirler. Hz. Muhammed'i (s.a.v)
kabul derecesi insanlarý makamlandýrmaktadýr.
Yani Hz. Muhammed'i (s.a.v) kabul þekli insanlarý derecelendiriyor.
Allah'ýmýz bütün varlýklarý halkettikten sonra onlara kendi ilâhî hakikatini anlatmak için teklif yapmýþtýr.
Fakat ‘insan’ hariç hiçbiri bu teklifi kabul etmemiþtir.
Allah'ýmýz velâyeti ile kul olarak göründüðü varlýða özel bir yakýnlýk lütfetmiþtir. Yaratýlmýþ bütün varlýklara ilâhî kudreti anlatma vazifesi göründüðü velâyet nok-
25
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
tasýna verilmiþtir. Göründüðü bu noktaya bu vazifeyi
verdiði zaman, bütün varlýklarýn yaratýlýþ vazifelerini
açan ve ifade eden bir mânâ vardýr. Her insanýn makamý
vardýr, her yaratýlan varlýðýn da makamý vardýr. Kimi
aðaç, kimi çiçek, kimi böcek… O zaman bunlarýn hususiyeti, yani Allah nazarýnda bu yaratýlmýþ olan varlýklarýn
mânâsý nasýl terakki ediyor?
Sevgili Efendimiz; "Hayvanlara eziyet etmeyin
onlar eksik yaratýlmýþlardýr" buyurmuþlardýr. Yaratmada hayvanlara da bir makam derecesi verilmiþtir.
Velâyetin bunlarý açabilmesi için bütün bu makamlarý
kapsayýcý olmasý lazýmdýr. Her varlýk bir makam olarak
yaratýlmýþtýr. Ama her varlýk Allah'tan hâsýldýr; kendi
kendine var olmamýþtýr.
Efendimizin bu sözü hayvanlarýn eksikliðini vurgulamak için deðil Allah'ýn takdiri icabý öyle yaratýldýðýný
iþaret etmek içindir. Kiþi kendine bakýp hayvaný küçük,
kendisini büyük görmemelidir. Çünkü o varlýðýn ezel takdiri öyledir. Allah'ýn yaratmasýna itiraz mý edilecektir?
Deniz ismi suyu temsil eder, kara ismi topraðý temsil eder. Bunlarýn ifadesini kim yapacaktýr? Âdem’den
isimleri bildirdiði gibi Peygamber olarak görünen kendisi yapacaktýr. Çünkü her varlýðýn asliyyet-i ilâhîyesini yine kendisi biliyor. Onun için, peygamberlerin hepsi
Hüve'den görünmüþtür. Yani velâyet-i asliyeden gö-
26
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
rünmüþtür. O nokta bu vazifesini görürken bütün varlýklara "isimlere sahibiyyet" ile hitap etmiþtir.
Yaratýlmýþ varlýklarýn hiçbiri eksik görülmemelidir.
Ama her varlýðýn yaratýlýþ mazhariyeti neyse ona göre
muamele edilmesi icap eder.
Peygamberlik Allah ile kul arasýndaki bir hususiyettir. Peygamber, Allah'ýn bildirmiþ olduðu hükümleri
insanlara bildirmekle yükümlüdür. Peygamberler "asliyet-i ilâhîyenin" ‘Kul’ olarak kendilerinden göründüðünün idrakindedir. Peygamberler ve veliler Allah'ýn
kendilerindeki tatbikatýný anlatmýþlardýr.
Bakara sûresi 186. âyetinde,
"Ve iza seeleke ibadiy anniy feinniy kariyb
üciybü da'vetedda'ý iza de'ani felyesteciybu
liy velyü'minu biy le'allehüm yerþudun"
"Kullarým beni sana soracak olursa, iþte
ben (onlara) pek yakýným. Bana dua ettiði
zaman dua edenin duasýna cevap veririm.
Öyleyse, onlar da bana (davetime) icabet
etsinler, bana iman etsinler, umulur ki irþad olunurlar" buyrulmaktadýr.
Allah’ýn daveti peygamberler ve veliler ile lütfedil-
27
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
miþtir. Onlarda irþad tatbikatý vardýr. Allah’ýmýz; ‘Sana
benden sorarlarsa onlara Beni anlat ki irþad olsunlar,’ buyurmaktadýr.
‘Karîb’ (Kurbiyet) noktasý peygamberler ve velilerdir. Kurbiyet noktasý Hakk yakýnlýðý bulmuþ olan gönül noktalarýdýr.
Velâyet noktasýnda Hakka yürümüþ (ilâhî âleme
intikal etmiþ) olan gönüller geliþmelerden haberdar olarak terakki ederler. O gönüller dur durak bilmezler, d a i m a t e r a k k i e d e r l e r. H z . M u h a m m e d ( s . a . v ) , " B e n
A l lah'ýn Habibiyim, bütün manevî ve maddî varlýklar benim nurumdan halkolmuþtur." buyurmuþlardýr.
Beþeriyet Âdem'e göre tarif edilmiþtir, peygamberlik (nübüvvet) Hz. Muhammed'e (s.a.v) göre tarif edilmiþtir. Hüve’de mevcud olan nübüvvet arzusunun zuhuru peygamberliktir. Ancak bu ilâhî arzunun
hususiyeti Hz. Muhammed’dir. (s.a.v) O’nda velâyet hususiyeti ve nübüvvet aþikâr olmuþtur. Çünkü bu ilâhî sýrrý bütün âlemlerin bilmesi icap ediyordu. Onun için Sevgili Efendimiz Veda Haccýnda; ‘Vazifemi yaptým mý?’
buyurmuþlardýr. Yani bütün varlýklara (Hüve’yi) Allah’ý
kabul ve tasdik etmelerinin mecbur olduðunu bildirmiþtir.
28
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
Peygamberler Allah'ýn bu sonsuz arzularýný, kendilerinde zuhur eden isimleri ifade etmektedirler. Her
peygamber Hüve’nin bir arzusunu lütfetmektedir.
Allah’ýmýz, Peygamberimiz için 'Habibim' buyurmaktadýr.
Peygamberlerde zuhur eden bu hâller Der yayý
Nuru Muhammed'in hususiyetlerinden irfan-ý hakikatin
bilinmesi için Allah'ýmýz tarafýndan peygamberleri ile
nâsa lüfedilmiþtir.
Sevgili Peygamberimizde zuhur eden peygamberlik diðer peygamberle kýyas kabul edilemeyecek bir hususiyete sahiptir. Hz. Muhammed (s.a.v) Allah'ýn nizamýný anlattý. Peygamberimizden evvel gelen peygamberler
insanlarý ilâhî yaratýcý kudrete tapmaya davet etti. Sevgili Peygamberimiz ise bu davetin hususiyetini açýp anlatmýþtýr. Peygamberimiz doðrudan doðruya kul ile Allah
arasýndaki ilâhî nizamý anlatmýþtýr. Onun için peygamberimizden sonra gelen veliler Peygamberimizin anlattýðý
bu ilâhî nizamýn hususiyetini açýp anlattýlar. Bu durumda
velâyet konusu pazarlýk konusu olmaz. Peygamberimizden sonra gelen evliya Allah'ýn ilâhî teþkilatýnýn hususiyetini anlatmýþtýr.
Sevgili Efendimizin en büyük mucizesi olan
Kur'an-ý Kerîm'de geçmiþ peygamberlerin meselleri hikmet ve marifet için bildirilmektedir. Bu bildirme ümmi
olan Sevgili Efendimiz tarafýndan yapýlmaktadýr.
29
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
Cuma sûresi 2-4. âyetlerinde;
"Hüvelleziy bease fiy'l ümmiyyiyne resulen
minhüm yetlu aleyhim ayatihi ve yüzekkiyhim yuallimühümü'l kitabe ve'l hýkmeh ve in
kanü min kablü lefiy dalalin mübiynin. Ve
ahariyne minhüm lemma yelkahu bihim ve
hüve'l aziyzü'l hakiym. Zalike fadlullahi
yü'tiyhi men yeþa'ü vallahü zü'l fadli'l
azýym."
"Hüve'dir ki: ümmîler içinde (kendilerinden) bir Resûl gönderdi, üzerlerine Hû'nun
âyetlerini okuyor ve onlarý tezkiye ediyor,
onlara kitabý ve hikmeti tâlim ediyor, hâlbuki daha önce açýk bir dalâlet içinde idiler. Ve onlardan baþkalarýna da (göndermiþtir ki) henüz onlara ilhak olmadýlar (katýlmadýlar), Hüve Aziz’dir, Hakim’dir. Ýþte
bu, Allah'ýn fazlýdýr (lütuf ve ihsanýdýr),
Hû'yu dilediðine verir ve Allah çok büyük
fazýl (lütuf ve ihsan) sahibidir."
Ümmiler, zahir anlamda ilâhî hakikatten haberli
olmayanlar mânâsýndadýr. Hakikat veçhesinde ise ‘ümmi’ dünyevî deðil de ruhî yetiþmiþ bir gönlü iþaret eder.
Burada Ümmi Resul, ruhen yetiþmiþ olup, diðer insanlarý tezkiye eden, onlara Hû'nun âyetlerini okuyandýr.
30
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
Yukarýdaki âyette, Hz.Muhammed'in (s.a.v) nizamýnda gelecek nesillerin de kayýtlarýnýn var olduðu beyan edilmiþtir. Zaten bugün velâyet gönüllerinde Hz.Muhammed (s.a.v) ismi zuhur ediyor. Þüphesiz
Allah Hû sýrrýný dilediðine verir.
Bakara sûresi 124. âyetinde þöyle buyrulmaktadýr:
"Ve izibtela ibrahiyme rabbühu bikelimatin
feettemmehünne kale inniy ca'ýlüke linnasi
imama kale ve min zürriyyetiy kale lâ yenalü ahdiyzzalimiyn"
"Bir vakit Rabbi Ýbrahim’i kelimelerle imtihan etmiþti de (o da) onlarý (kelimeleri) tamamlamýþtý (Rabbi) buyurdu: ‘muhakkak ki
ben seni nâsa imam kýlacaðým (Ýbrahim)
‘ya soyumdan olanlar? deyince (Allah) ‘zalimler benim ahdime eriþemez’ buyurdu"
Âyette peygamberlerin Allah tarafýndan yetiþtirildiði, onlarda da bir yetiþme devresi olduðuna iþaret edilmektedir.
Allah’ýn
peygamberi
hazýrlamasýnýn
ismi
‘Ümmî’dir. Yani peygamberi Allah’ýn yetiþtirmesi,
öðretmesi Ümmî’liktir. Peygamberler de birbirini yetiþtirmiþtir. Belirli bir noktadan sonra da Allah bizzat
kendi yetiþtirmiþtir. Burada manevîyattaki yetiþme de
31
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
anlatýlmaktadýr. Mürþid derviþi bir noktaya getirir, sonra
derviþ Hakký bulunca Hakk onu yetiþtirir. Tabiî ki peygamberler tatbikatla yetiþmektedir. Allah onlarý tam arzu
ettiði gibi gönüller olmasý için imtihan etmektedir. Ýnsanlara hitap için peygamberlerin yetiþtirilmesi söz konusudur. Peygamberlerin Allah’ýn bütün kullarýna, bütün varlýklarýna hitap edecek bir vasfa sahip olmasý icap eder.
Efendimize tevdî edilen peygamberlik hususiyetinde, ilk vahyin gelmesinden sonra ruhen hazýrlýk devresi
olan bir fetret müddeti geçmiþtir. Bu hâl Efendimizin hususide yetiþmesi için gereken bir zamandýr. Der yayý
Nuru Muhammed’in tecelliyatýnýn hususiyetlerinin mümessil nokta olan Hz. Muhammed’de (s.a.v) iþrak bulmasý gerekli olmuþtur. Ve elbette Rabbimizin O'na lütfetmiþ olduðu ilâhî vazifeyi hakkýyla ve fevkalâde bir þekilde ifa etmiþlerdir. Rabbimiz kendisinden gani gani razý
olsun.
Ýlâhî yaratýlýþýn programlanmasýndaki hususiyet
Deryayý Nuru Muhammed ile baþlamýþtýr. Gelmiþ ve geçmiþ bütün peygamberler ilâhî kemâlat ve tatbikattaki
programýný O'ndan alýrlar. Çünkü peygamberler son olarak bir peygamber geleceðini bildirmiþlerdir. Demek ki
feyz-i ilâhîde bu husus vardý.
Efendimizden hâsýl olan bütün ilâhî kemalatýn ikmali ve Allah’ýmýzýn murad-ý ilâhîsi ‘Muhammed’ olduðu için, ‘Muhammed’ ile baþlamýþ, ‘Muhammed’ ile
neticelenir.
32
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
Allah'ýmýz Kur’an’da; "Sana Kevser’i verdik,"
buyuruyor. Kevser, Peygamberimizde zuhur eden ilâhî
ilim, kemalat, rahmet, ilâhî lütuflar ve O'ndan (Deryayý
Nuru Muhammed'den) hâsýl olan varlýklardýr ki, bunlar
kendi vücud-u ilâhîyesidir. Ondan sýzan ilâhî hakikatlerin vücûd bularak meydana gelmesidir.
Kevser sûresinin hususiyeti velâyet-i kiramýn hususiyetidir. Ayrýca Seb’an Minel Mesâni sýrrýna da iþaret
edilmiþtir. Çünkü o isimler Efendimize lütfedilmiþtir.
Kevser’in hakikat mânâsý, Der yayý Nuru
M u h a m med'dir. Allah'ýmýz Deryayý Nuru Muhammed ile
her þeye hayat ver m i þ t i r. O y ü z d e n K e v s e r
H z . M u h a m med'i (s.a.v) anlatmaktadýr. Kevser'in cennetteki nehir olarak ifade edilmesinin bir anlamý
da, Efendimizden sýzan velâyetin ve nübüvvetin
O'nun isimleri olarak görünmeleridir.
Hz. Ýmam-ý Ali Efendimizin "Hüve" ile dua ettiði
bilinm e k t e d i r. A l l a h ' ý m ý z , " H ü v e " i l e i l â h î k e m a l a t ý n ý n v e M u hammedi meþrebinin hatim olduðunu ifade
ediyor.
Allah rýzasý ve muhabbetinde olmayan soy
sop batýldýr. Allah'ýmýz Kevser’i vermekle "lâyemut"
yani ölümsüzlük lütfetmiþtir. Hüve bütün varlýklarýn nihai merciidir.
33
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
Rabbimiz her zaman için Zamanýn Ýnsaný olarak
bir gönlü vazifelendirmiþtir. Bu noktadan zuhur eden
ilâhî beyanlar ve hükümler Deryayý Nuru Muhammed'in
programýnda mevcut olan hakikatlerdir.
Peygamberler gelmiþ, insanlara tebligatta bulunmuþ, vazifesini tamamlamýþ þeklinde deðerlendiriliyor.
Velâyetin idraki ise daha farklýdýr.
Allah var, kullar var þeklinde düþünülüyor; hâlbuki, “sonra O'nadýr (Hû’yadýr) dönüþünüz” (6/60)
âyetine göre Allah’a hesap verip Hüve’ye dönmek vardýr. O zaman O’ndan baþka bir mevcut düþünülebilir mi?
Eðer O’ndan baþka varlýklar olsaydý madde enerjiye dönüþebilir hakikatine göre fezada baþka kuvvetler meydana gelebilirdi. Her enerji yeni oluþumlar meydana getirebilirdi.
Bakara sûresi 285. âyetinde;
"Amenerresulü bima ünzile ileyhi min rabbihî vel'mü'minun küllün amene billahi ve
melâiketihî ve kütibihî ve rüsülih lâ nüferriku beyne ehadin min rüsülih ve kalu semý'na ve eta'na ðufraneke rabbena ve ileykelmasiyr"
"Resûl (Hz.Muhammed), HU'ya (kendisine),
34
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
Rabbinden indirilene iman etti, mü'minler
de. Hepsi, Allah'a, HU'nun meleklerine,
HU'nun kitaplarýna ve HU'nun resullerine
iman etti. "HU'nun resulleri arasýnda hiç birini (diðerinden) ayýrdetmeyiz. Ýþittik ve
itaat ettik. Rabbimiz baðýþlamaný (dileriz) .
Varýþ ancak Sana'dýr" dediler." buyrulmaktadýr.
Öyle ise Rabbimiz kulllarýndan peygamberlerine
ve velilerine kat’i iman beklemektedir.
Allah dininin hususiyeti, Allah'ýn irsal eylemiþ olduðu peygamberlerin hepsinin tasdik edilmesidir. Bu hususiyet Peygamberimizden (s.a.v) evvel gelmiþ peygamberler için geçerli bir durum olmakla beraber, kendisinden sonra her zaman için zuhur eden zamanýn sahiplerini de kapsamaktadýr.
Nitekim, bu hususiyet Sevgili Efendimizin, "Ben
gelinceye kadar nübüvvet aþikâr, velâyet gizli idi;
Benden sonra velâyet aþikâr nübüvvet gizlidir,"
nebevî sözü ile idrak edilmektedir. Bunun mânâsý, her
insanýn O kimseyi görmese ve bilmese dahi Allah'ýn bu
ilâhî tertibinde böyle bir "Ýnsan"ýn varlýðýný kabul etmesi, o kimsenin Allah tarafýndan Zamanýn Ýnsaný'na lütfedilen manevî terakkiden ve güzellikten istifade edeceðin e i þ a re t t i r. Ç ü n k ü ; " K ü l l e y e v m i n h ü v e f i y þ e ' n
35
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
/ H ü ve her gün bir þendedir" (Rahman 29) beyanýndaki hususiyet Zamanýn Ýnsaný'nda tezahür etmektedir. Ýns a n b u t e r t i b i k a b u l e t t i ð i n d e s e l a m e t b u l u r. Ç ü n k ü
A l lah'ýmýz her Zamanýn Ýnsaný’na lütfettiði meþrebe göre
ve O'na indirdiði hükümlere göre nâsýn deðerlendirmesini yapacaktýr. Bu ilâhî tertip ve program Deryayý Nuru
Muhammed'de mevcut olan bir hususiyettir.
Sevgili Peygamberimizin anlatmýþ olduðu Ýslam'ýn
dejenere edilerek daha sonra bazý Ýslam yorumcularýnýn
fikirlerine iltifat edilmesi ile bazý mezheplerin adeta din
telakki edildiði görülmektedir. Hâlbuki Ýslam'ýn esasý, asliyyeti baki kalmak þartý ile geçen zamana göre uygulamada yorum yapýlabilir. Ancak bu yorumlar dinin esasýný kaybettirme noktasýna gelmemelidir. Nitekim bugün
Ýslam'ýn ve dinin asliyyetini ifade eden, "Lâ ilâhe illallah Muhammedun Resûlullah" sözü deðiþtirilerek sadece "Lâ ilâhe illallah demek yeterlidir" ifadelerine
iþlerlik kazandýrýlmaya çalýþýlmaktadýr
Kur'an'da iman noktasýnda Peygamberimizin muhakkak ve kesin olarak kabul edilmesi tekrar tekrar ifade
buyrulduðu hâlde maalesef bu yanlýþlýklarda ýsrar edildiði görülmektedir. Kaldý ki dini bir bütün olarak mütalaa
ettiðimiz zaman dinin asliyyetinin "bir din" olduðu ve
bu dinin de Allah'ýmýz tarafýndan Peygamberimiz vasýtasýyla tamamlandýðý malumdur.
Sevgili Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) in kendi36
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
sinden sonra baþka bir peygamber gelmeyeceðine göre
O'na kat'i bir imanýn olmasý icap ettiði aþikârdýr.
Ýslâmiyet'in Peygamberimiz Hz. Muhammed’in
(s.a.v) anlattýðý zamanki safiyetinde tatbik edilmesi icap
eder. Nitekim bu durum Hz. Peygamberimizin hadis-i þerifleri ile tespit edildiði halde uygulamada birçok icatlar
yapýlmýþtýr. Bu icatlar dinin asliyyeti gibi mütalaa edilmiþ
ve Peygamberimiz zamanýndaki safiyet kaybedilmiþ,
onun yerine bazý mezheplerin yorumlarý ikame edilmiþtir. Zamanla da o anlayýþlar daha da deðiþik hâle gelmiþtir.
Yorumcularýn uygulamalarý kendi zamanlarýna hitap etmektedir. Geleceðe adapte edilmekte zorluklar olmaktadýr. Geçmiþ din yorumcularýnýn yorumlarý o zamana aittir. Öyle deðil denirse her zaman için neden Zamanýn Sahibi olan zâtý yollasýn Rabbimiz? Ancak Peygamberimizin bildirmiþ olduklarýný tatbik etmek her zaman
için geçerlidir.
Bugünkü tabloya baktýðýmýz zaman Ýslâm'ýn ilk
günkü sâfiyetine dönmesi icap eder. Çünkü Allah'ýmýz
insanlarý Peygamberimizle indirdiði hükümle deðerlendireceðini buyurmaktadýr. O halde insanlarýn uydurduklarý
hususlarýn geçerli olmayacaðý aþikârdýr.
Bugüne kadar velâyet yolu Peygamberimizin ilk
37
D E RYAY I N U R U M U H A M M E D
günkü izah ve anlatýmý ile yürüdüðü halde resmi ulema
dan bir kýsmý dini maddesel bir hâle dönüþtürme çabasý
içerisindedir.
Ýslâm'da "sünnet" dendiði zaman Peygamberimize
Allah'ýn bildirdiði emirlerinden ziyade Peygamberimizin
çok hususi yaþamý ile ilgili ayrýntýlar ortaya konulmaktadýr. Aslýnda Peygamberimizin insanlara örnek olacak
hedeflerini ve yaþam felsefesini benimsemek lazýmdýr.
Ayrýca Peygamberimizin Rabbimizle olan hususiyetlerini
idrak icap eder. Sadece yaþam tarzýný alýp Peygamberimizin Allah'ýmýzla olan hususiyetinden bahsetmemek eksiklik olur.
38
Download