T.C. İstanbul Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi Rehberlik ve

advertisement
T.C.
İstanbul Kültür Üniversitesi
Eğitim Fakültesi
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü
DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU’NUN (DEHB)
NEDENLERİNİN VE DİĞER NÖROGELİŞİMSEL BOZUKLUKLARLA
İLİŞKİSİNİN İNCELENMESİ
MUZAFFER BAYRAM
ENGİN KETE
HIDIR CAN
BEKİR GÜL
İstanbul,2017
ÖZET
DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU’NUN (DEHB)
NEDENLERİNİN VE DİĞER NÖROGELİŞİMSEL BOZUKLUKLARLA
İLİŞKİSİNİN İNCELENMESİ
Hıdır Can, Muzaffer Bayram, Engin Kete, Bekir Gül
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı
Danışman: Dr. Müge Uluman
Nisan, 2017- 22 Sayfa
Bu çalışma Nörogelişimsel Bozukluklar içerisinde yer alan Dikkat Eksikliği ve
Hiperaktivite Bozukluğunun nedenlerini incelemek ve tedavi yöntemlerini ortaya
koymak amacıyla yapılmıştır. Aynı zamanda ilaçların bu bozukluğun düzenlenmesinde
etkili olduğu bilinmektedir. Bu etkinin değerlendirilmesi için belgesel tarama yöntemine
başvurulmuş, araştırmanın yapıldığı tarihle 2015 yılı sınır oluşturacak şekilde
araştırmalar incelenerek bulunan belgeler ışığında kaynaklar taranmıştır. Taranan
belgelerden alınan bilgiler “nörogelişimsel bozukluklar” kapsamında sınırlandırılmıştır.
Araştırma kapsamında Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite bozukluğuna dair
kütüphanelerin veri tabanından alınan makaleler, tezler, kitaplar incelenmiş ve bilgilerin
güncelliğine göre düzenlenerek sonuca gidilmiştir.
Araştırma kapsamında Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunun dikkat
eksikliği baskın olan tipi, hiperaktivite ve dürtüsellik baskın olan tipi, birleşik
görünümlü tipi olduğu görülmüştür. Bozukluğun oluşumunda kalıtım, çevreselbiyolojik faktörler, beyindeki yapısal değişikliklerin etkili olduğu görülmüştür.
Araştırmada Karşıt Gelme Karşıt Olma Bozukluğu, Davranım Bozukluğu, Depresyon,
Kaygı Bozukluğu ve Tik Bozukluklarıyla DEHB’nin eş tanı olarak görülebileceği
görülmüştür.
Araştırma kapsamında yapılan çalışmada ilaçlar haricinde yapılan ek
çalışmaların (Psikoterapi, aile eğitimi vb.) bozukluk seyrinde ilerleme sağladığı
görülmüştür. Yapılan araştırmada Psikostimülan ilaçların DEHB tedavisinde etkili
olduğu; aynı zamanda anne-baba eğitiminin, okulda öğrenciye yönelik davranışların ve
bireysel tedavinin bozukluk üzerinde etkili olduğu görülmüştür.
Yapılan araştırmada DEHB bulunan bireylerin duygu, düşünce ve davranış
yapısında değişimlerin olduğu görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Dikkat Eksikliği, tedavi, duygu, nörogelişimsel
ABSTRACT
ANALYSING OF THE REASONS OF ATTENTION DEFICIT AND
HYPERACTIVITY DISORDER (ADHD) AND INVESTIGATION ON THE
RELATIONSHIP BETWEEN OTHER RELATED NEURODEVELOPMENTAL
DISORDER
Hıdır Can, Muzaffer Bayram, Engin Kete, Bekir Gül
Department of Counseling and Psychological Counseling
Supervisor: Dr. Müge Uluman
Aprıl, 2017-22 Pages
This study was carried out to investigate the causes of Attention Deficit and
Hyperactivity Disorder in Neurodevelopmental Disorders and to reveal treatment
methods. It is also known that medications are effective in regulating this disorder. In
order to evaluate this effect, a documentary screening method was used and the
researches up to the date of the research were examined and the sources were searched
in the light of the documents found.
The articles, theses, and corner texts and books taken from the libraries'
databases on attention deficit and hyperactivity disorder in the study were examined and
edited according to the updated information and the results were edited after 2015.
Attention Deficit Hyperactivity Disorder was found to be a type of attention
deficit hyperactivity and impulsivity predominant type, combined appearance type.
Inheritance, environmental-biological factors, structural changes in the brain have been
found to be effective in the formation of the disorder. It has been seen that ADHD may
be seen as a co-diagnosis with Anti-Oppositional Defiant Disorder, Conduct Disorder,
Depression, Anxiety Disorder and Teak Disorders in the Survey.
Additional studies (psychotherapy, family education, etc.) made in the study
made progress in the course of the disorder.
Psychostimulant drugs were found to be effective in the treatment of ADHD; At
the same time parental education, school-oriented behaviors, and individual treatment
were found to be effective on the disorder.
It was seen that the individuals who had ADHD had changes in feelings,
thoughts and behaviors.
Key words: Attention deficit, treatment, emotion, neurodevelopmental
1. GİRİŞ
Nörogelişimsel bozukluk, beyin veya merkezi sinir sistemi hasarıyla karakterize
eden, büyümekte olan çocuğun duygu durumunu, öğrenme kabiliyetini ve hafızasını
etkileyen anormal beyin fonksiyonu durumudur. Bu bozukluklarda, genellikle sosyal
gelişimde gecikme, iletişim bozukluğu, tekrarlayıcı davranış, anormal yeme alışkanlığı,
uyku bozukluğu, seslere karşı hassasiyet ve kas tonuyla alakalı motor problemler
görülebilmektedir. Serebral Palsi, Down Sendromu, Turner Sendromu, otizm, epilepsi,
Fragile X Sendromu, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu önemli olan
nörogelişimsel
bozukluklardır
(Uysal
ve
Aslan,
2014).
Bu
nörogelişimsel
bozukluklardan okul çağını ve yetişkinlik dönemini etkileyen en önemli nörogelişimsel
bozukluk Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu’dur. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite
Bozukluğu (DEHB) çocukluk çağında gözlenen önemli bir nöropsikiyatrik bozukluktur
(Öner, 2007).
İlk kez 1845 yılında Dr. Henrich Hoffman isimli bir hekim tarafından
tanımlanmış olmasına rağmen DEHB ilk olarak 1902 yılında George Still tarafından
aşırı hareketliği, dikkat eksikliği, bir şeye odaklanamayan ve öğrenme güçlüğü çeken
çocuklarda “ahlaki kontrolün ileri düzeyde yetersizliği” olarak tanımlanmıştır.
(Doğangün ve Yavuz, 2011; Öner, Aysev ve Dikmeer, 12 Kasım 2016).
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), 1902’de ilk kez
tanımlanan okul öncesi çocuklarda başlayan erişkinlikte de devam eden bireyin yaşına
ve gelişimine uygun olmayan aşırı hareketlilik, dikkatin kısa sürede dağılması,
isteklerini erteleyememe (dürtüsellik) ile ortaya çıkan psikiyatrik bir bozukluktur
(Doğangün ve Yavuz, 2011; Semerci ve Turgay, 2008).
1902’den bu yana DEHB birçok isim almıştır. 1947 yılında “minimal beyin
zedelenmesi” olarak adlandırılmıştır. Zamanla “minimal beyin disfonksiyonu” tanımı
kullanılmıştır. Bozukluk ilk olarak 1968’de DSM-III-R’de “Dikkat Eksikliği ve
Hiperaktivite Bozukluğu” terimi kullanılmaya başlanmıştır (Doğangün ve Yavuz, 2011,
s.25-26).
DEHB; dikkat eksikliği, hiperaktivite ve bileşik tip olmak üzere 3 farklı şekilde
görülen bir hastalıktır (Ercan, 2008).
Dikkatsizlik: DEHB’li çocuklar dikkatlerini bir noktaya toplamakta zorluk
yaşamaktadırlar. Ayrıca, dışarıdan gelen uyaranlarla dikkatin kolayca dağılması,
düzenini sürdürmede zorlanma, eşya ve oyuncakları sık sık kaybetme, aldığı sorumluluk
ve görevleri unutma gibi belirtiler de dikkat problemlerine işaret ederler (Kayaalp,
2008).
Dürtüsellik: sırasını beklemede zorlanma, isteklerini erteleyememe, daha soru
bitmeden yanıt verme, acelecilik, başkalarının sözlerini kesme gibi davranışlar ve bu
davranışlar sonucu çocuğun işlevselliğinin olumsuz yönde etkilenmesi durumu,
dürtüsellik sorunlarını düşündürmelidir (Kayaalp, 2008). Özellikle anasınıfı ve
ilköğretim çağındaki çocuklarda sıklıkla rastlanan sosyal ortamlara adapte olamama,
ebeveyn ve öğretmenlerinin sorularına karşı talimatlarına ilgisizlik, bazen saldırgan
davranışlar çocukta olası bir dürtüsel sorun yaşama ihtimalini akla getirmelidir.
Bileşik Tip: Hem dikkatsizlik hem de hiperaktivite dürtüsellik belirti
kümelerinden her birinden en az altı ölçüt vardır. DEHB’si olan çocuk ve ergenlerin
büyük kısmı bu grupta yer alır (Ünal, 2013).
Aşırı
Hareketlilik
noktasında
hareketlilik
çocukluk
döneminin
normal
özelliklerindendir. Hareketliliğin yaşıtlarına göre belirgin olarak fazla olduğu, bu
davranışların oyun, anaokulu, okul gibi günlük işlevlerde, arkadaş, aile ve/veya
öğretmenler için sorun oluşturduğu yani çocuğun işlevselliğini etkilediği durumlarda
aşırı hareketlilikten söz edilebilir (Kayaalp, 2008). Bu bağlamda aşırı hareketli
çocuklarda hiperaktiviteye ilişkin tanı konulabilmesi oldukça zor ve teknik uzmanlık
bilgisi gerektirmektedir. Aşırı hareketli çocuklarda özellikle günlük işleri yaparken
zorlanma, odaklanamama, dikkat dağınıklığı gibi özellikler görülmektedir. Bu durum da
çocuğun bilişsel ve duygusal davranışlarını doğrudan etkilemekte, sosyal yaşama uyum
sürecini zorlaştırmaktadır (Weils, 2002).
Klinik çalışmalarda aşırı hareketliliğin ön plana çıktığı ilkokul çağlarında,
bileşik tipin ise ilkokulun ilk ve orta yıllarında, dikkat eksikliğinin ise ilkokulun son
yılları ve lisede yaygınlık kazandığı gözlenmiştir. Nigg ve arkadaşları yapılan
araştırmaları neticesinde DEHB’nin alt türlerinde nöro-bilişsel ve yürütücü işlevlerin
farklı bir görünüm kazandığı ve bu nedenlerin kümülatif olarak değerlendirildiğinde
ortaya çıkan alt tipin değişebileceği bildirilmiştir ( Kayaalp, 2008).
DEHB doğumdan başlayarak 12 yaşına değin olan dönem içinde ortaya çıkabilir.
En sık ayırt edilen yaş dönemi 3-5 yaş aralığıdır. DEHB yaşam boyu devam eden bir
bozukluktur. Çocukluğun ya da ergenlik döneminde bu tanıyı alan bireylerin %4060’ında belirtiler erişkinlikte de devam etmektedir (AİMEM, 2009; Semerci ve Turgay,
2008).
DEHB tanısı olan bireylerde tüm belirtiler aynı oranda aynı şiddette görülmez.
Belirtilerin şiddetine göre de sosyal yaşamı etkiler. Yaşlara göre DEHB’nin belirtileri
küçük çocuklarda hiperaktivite bozukluğu, okul çağındaki çocuklarda bileşik tip,
ergenlik ve erişkinlikte ise dikkat eksikliği tipi daha baskındır (AİMEM, 2009).
DEHB okul çağındaki çocuklarda yaygın görülen bir bozukluktur ve soysal ve
akademik alanlarda önemli sorunlar ile kendini göstermektedir. Tanımlanması farklı
kaynaklardan gelecek tutarlı bilgilere bağlıdır, çünkü birçok DEHB’li çocuk ve ergen,
dikkatsizlik, hiperaktivite veya dürtüsellikten kaynaklanan zararların tam olarak
farkında değildir. Uzun yıllar boyunca yaramaz, hareketli, yerinde duramayan, adeta
düz duvara tırmanan, ders çalışma ile başı sürekli belada olan, okul başarısı düşük,
sakar, yaşıtlarının gösterdiği beceriyi gösteremeyen, aklına ilk gelen şeyi yapmak
isteyen, sosyal ilişkilerinde sorun yaşayan, evde, dışarıda ve okulda kendisinden sürekli
yakınılan DEHB’li çocukların bu davranış örüntülerinin neden ortaya çıktığı birçok
araştırma ile saptanmaya çalışılmıştır (Aysev, 1999:1).
DEHB genel olarak toplumda %5-7 gibi yüksek bir oranda görülen bir
hastalıktır. İlköğretim çağındaki çocukların %3-5’inde yani her 20-30 çocuktan birinde
DEHB görülmektedir. Bu da her sınıfta 1-2 tane çocukta DEHB olabileceği anlamına
gelir. Ayrıca Erkeklerde hiperaktivite, kızlardaysa dikkat eksikliği ön plandadır. Dikkat
eksikliği Hiperaktivite’ye göre daha zor fark edilebilen bir tiptir. Bu yüzden de
psikiyatristlere erkek çocukları daha sık getirilir. DEHB erkeklerde kızlardan 4 kat daha
fazla görülür. Çocukların %8’inde, gençlerin %6’sında, erişkinlerin %4’ünde DEHB
bulunur. Şizofreniden 4, Bipolar Bozukluktan 3 kat daha fazla görülür (Atasoy,
05.12.2016; Semerci ve Turgay, 2008; Ercan, 2008).
Obstetrik komplikasyonlar, prematürite, Frajil X gibi genetik anormalliklar,
hamilelikte sigara, alkol, uyuşturucu gibi maddelere maruz kalma gibi prenatal ve
perinatal dönemdeki çevresel etkenler de DEHB oluşumunu kolaylaştırabilir (Kayaalp,
2008).
DEHB tanısı konulan bireylerin çoğunda başka bir psikiyatrik bozukluk da
bulunmaktadırlar. Bunlardan bazıları Karşıt Olma Karşıt Gelme Bozukluğu (%50),
Depresyon ve Duygu-durum Bozuklukları (%3-75), Anksiyete Bozuklukları (%5-15),
Özel Öğrenme Bozuklukları (%20-25), Davranım Bozukluğu (%20-45), Tik
Bozuklukları (%11), Bipolar Bozukluk (%12) ve Tourette Sendromu (%2) ile beraber
görülebilmektedir (AİMEM, 2009; Hetchman, Etcovitch ve Platt, 2005’ten akt.
Doğangün ve Yavuz, 2011).
Eşlik eden bozukluklar DEHB tedavisine yön verirler (Ercan, 2008). Bu nedenle
DEHB tanısı alan çocuk ve ergenlerin tedavilerinin planlanması ve takibinde eşlik eden
bozuklukların araştırılması oldukça faydalıdır (Ercan, 2009). DEHB’ye eşlik eden
anksiyete bozuklukları üzerine alan yazınında ve ülkemizde çok az sayıda çalışma
vardır (Yüce, 2006).
Bu anlamda Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu tanısı konulan
bireylerde eş tanılara dikkat edilmesi önem taşımaktadır.
Derslerini dikkatli dinleyememe, ödevlerini yapmakta güçlük çekme, dikkat
dağınıklığı bir çocuk eğitim sürecinde bunlardan birkaçıyla karşılaşabilir. Fakat
çocukların hepsinin DEHB olduğunu düşünmek yanlış olur. DEHB olabilmesi için bu
faktörlerin çocuğun hayatının bir ya da birden fazla alanını sekteye uğratması gerekir.
DEHB tanısı uzmanlar yani psikiyatristler tarafından yoğun bir araştırma sonucunda
konulur. Bu aşamada öğretmenlerden ve ebeveynlerden edindikleri bilgiler ve çocuğun
davranışları dikkate alınıp teşhis edilir (Atasoy, 23.12.2016; Ercan, 2008; Semerci ve
Turgay, 2008).
Ayrıca bireylere DEHB tanısı konulabilmesi için aşağıdaki koşullara uyup
uymadığına da dikkat edilmelidir:
 7 yaşından önce başlamış olmalı
 Kalıcı ve sürekli olmalı (en az 6 aydır)
 Birden fazla ortamda görülmeli (hem ev hem okul)
 Kişinin yaşamının en az bir alanını (akademik alan ya da sosyal alan) belirgin bir
biçimde olumsuz etkileyecek boyutta olmalı (AİMEM, 2009).
DEHB, çocuğun işlevselliğini birçok alanda etkilediğinden tedavisi de kapsamlı
olmalıdır. DEHB’a karakterize olan davranışsal, bilişsel, sosyal ve ailesel alanlardaki
sorunları çözmek tedavinin ilk hedefidir. İyi bir tedavi; ilaç, psikoterapi ve psikososyal
tedavileri kapsar. Aile terapisi, gevşeme tedavileri, vitamin tedavileri, diyet ve
“biofeedback” gibi teknikler çeşitli çalışmalarda bildirilmekle birlikte sistematik olarak
araştırılmamıştır. Psikososyal girişimler aile, okul ve çocuk odaklı olabilir. Aileye
yönelik girişimlerde DEHB ile ilgili bilgilendirme önemlidir. Aile içindeki patolojik
dinamiklerin farkındalığının sağlanmasıyla olumsuz ruhsal kısır döngünün önüne
geçilir. Merkezi sinir sistemi uyarıcıları, antidepresanlar, antipsikotikler, anksiyolitikler,
antikonvülzanlar, lityum, klonidin ve guanfasin gibi ilaçlar DEHB’nun tedavisinde
kullanılan ilaçlardır (Kayaalp, 2008). İlaçlar hastalığın kötü seyrini engellediği gibi aynı
zamanda kişinin sosyal, bilişsel ve davranışsal uyumunu da bu sayede arttırmaktadır.
DEHB’de beynin bazı bölgelerinin çalışması için gerekli kimyasal maddelerin
salınımında ya da iletiminde aksaklık olmaktadır. Bu aksaklık ilaç tedavisiyle
düzeltilebilir. DEHB tedavisinde en etkili ilaç grubu uyarıcı ilaçlardır. İlk sırada tercih
edilir. DEHB tanısı almış çocuklarda başarıyı artırma, soysal ilişkileri ve davranış
sorunlarını düzeltme oranı %50-95 civarındadır (AİMEM, 2009).
DEHB tedavisinde kullanılan temel ilaç grubu stimülanlardır. Stimülanlar
arasında en bilinen dopamin geri alımını ketleyen metilfenidat (Ritalin) uygulamasıdır.
Bu uygulama tedavide ilk seçenek olarak kullanılır. Diğer bir stimülan grubu olan
amfetaminler yine DEHB’de ilk seçenek olarak kullanılır fakat Türkiye’de
bulunmamaktadır. Stimülandan sonra kullanılabilecek en önemli ilaçlardan biriside
Atomoxetine (Strattera) ülkemizde yeni yeni piyasaya sunulmaktadır. DEHB’ye eşlik
eden madde kullanım bozuklukları, tik bozuklukları ve anksiyete bozuklukları
bulunması durumlarında Atomoksetin birinci farmakoterapi seçeneği olabilmektedir.
İkinci seçenek olarak da Antidepresan İmipramin’dir (Carlson, 2013; Ercan, 2008;
Ercan ve ark., 2009).
DEHB tedavisinde kullanılan diğer ilaçlar: Risperidone (Risperdal),Bupropion
(zyban),Clodine (Katepresan), Modiafinil (Modiodal), Ritalin-SR (yavaş salınımlı
metilfenidat), Concerta (yavaş salınımlı metilfenidat), Dexedrine (dekstroamfetamin),
Cylert (pemolin), Adderoll (kombinasyon) ve Antidepresanlar’dır (AİMEM, 2009;
Ercan, 2008).
Aile DEHB’nin gelişimde önemli bir paya sahiptir. DEHB olan çocuğun aileleri
yanlış tutumlar(yetersiz veya katı bir disiplin) sergilediklerinde hastalığın seyri farklı
yönde ilerler ve hatalığın şiddetlenmesine yol açabilir. Bu yüzden anne ve babaların
eğitimi tedavi sürecinin önemli bir parçasıdır. Anne babaların tutumu ise hastalık fark
edildikten sonra değişir (AİMEM, 2009; Semerci ve Turgay, 2008).
DEHB tedavisinde sadece çocukların incelenmesiyle DEHB konusunda net bir
bulguya rastlayamayız bundan dolayı tedavide ailenin çok büyük bir etkisi vardır. Anne
ve babalar DEHB tanısı alan çocuklarının özgüvenini kaybetmemeleri için ellerinden
geleni yapmalılar. Çünkü çocuk kendine güvenmez işe yaramaz hissederse durumu
ağırlaşır. Az da olsa bir çevresi varsa onu da kaybeder. Sosyal hayattan tamamen
kendini soyutlamaya başlar. Bu durum da beraberinde kabuğuna çekilme, iç
huzursuzluk gibi birçok olumsuz etmenleri peşinden getirir (Güçlü ve Erkıran, 2005).
DEHB olan çocuklar ve gençler okul hayatlarında oldukça sıkıntılar çekiyorlar.
Okuldan uzaklaştırma hatta sınıf tekrar yapabiliyorlar. DEHB erken tedavi
edilmediğinden okul hayatında beklenilenin altında bir başarı gösteriyorlar veya okul
yönetimi tarafından sürekli cezalandırılıyorlar. Erişkin dönem için çok önemli olan okul
yaşantısı bu çocuklar için verimsiz ve sıkıntılı geçiyor. Sınıfta DEHB olan bir çocuğun
bulunması ayrıyeten öğretmenin ders anlatma kalitesini de düşürüyor. Bu yüzden
öğretmenin DEHB konusunda yeterince bilgiye sahip olması gerekir. Çünkü
araştırmalara göre öğretmenler DEHB olan çocuklara daha sık kızarlar, daha çok ceza
verirler (AİMEM, 2009; Ercan, 2008).
Yapılan çalışmalarda DEHB’nin bireyler üzerinde bilişsel, duygusal ve
davranışsal etkilerinin önemli ölçüde kişinin hayatına etki ettiği gözlenmiştir.
Serebellumun
dikkatteki
önemi
üzerinde
son
yıllarda
oldukça
fazla
durulmaktadır, motor kontrol ve inhibisyonu düzenlemesinin yanı sıra serebellum
yürütücü işlevlerde dâhil bilişsel süreçlerde rol oynar (Tuğlu, 2010; Şahin, 2010).
Duygusal süreçlere bakıldığında DEHB grubunda sağlıklı kontrollere göre istatistiksel
olarak anlamlı düzeyde yüksek sosyal içe çekilme ve toplam içe yönelim bulunması, bu
grupta duygusal sorunların daha fazla olduğunu düşündürmektedir (Özek, 2012).
Hiperaktivite, çocuğun okul hayatındaki başarısını önemli ölçüde etkiler. Çocuk
uzun süre yerinde duramadığından ve aceleciliğinden dolayı sürekli olarak başarı kaybı
yaşar. Hareketliliği yüzünden ise öğretmeninden, annesinden, babasından azar işitiyorsa
hiperaktivite yaşamını olumsuz yönde etkiliyor demektir (AİMEM, 2009; Ercan, 2008).
DEHB de beyin yapısındaki önemli bozukluklardan birisi Corpus Callosum adı
verilen, her iki beyin yarım küresinden gelen sinir uzantıların ortada kesiştiği bölgede
hacim azalması ve çökmesidir. Bunun üzerine birçok çalışma yapılmıştır. DEHB
yapısını ortaya koyan en önemli çalışmalardan biri DEHB olan ve olmayan çocukların
10 yıl arayla MR çekilerek beyin yapıları karşılaştırılmıştır. İlk çekilen MR’larda
DEHB olan çocukların normalden %4 daha düşük beyin hacmine sahip oldukları ve 10
yılın sonundaki MR’larda bunun devam ettiği görülmektedir. Beyin hacimlerinin
dışında beyin kanlanmasını araştıran ilk beyin görüntüleme çalışmaları SPECT denen
yöntemle yapılmış, bu bölgelerin kanlanmasının normalden düşük olduğu tespit
edilmiştir (Ercan, 2008; Semerci ve Turgay, 2008).
DEHB’li çocuklara uygulanan dikkat testlerinin (stroop testi) sonucunda normal
olan çocuklara göre dikkatlerinin daha düşük olduğu bulunmuştur. Bu çalışmaların
sonucunda ise prefrontal, striatal, cerebellar bölgelerin DEHB olan bireylerde
normalden daha küçük veya daha az aktif olduğu tespit edilmiştir (Ercan, 2008).
DEHB’ye neden olan gen daha tam anlamıyla bulunamamıştır fakat Dopamin
taşıyıcı gen son yıllarda üzerinde en çok çalışılan aday gendir. Dopamin ve
Noradrenalin dikkat, yoğunlaşma, motivasyon ve uyanıklık gibi bilişsel işlevlerde rol
oynar. Bundan dolayı Dopamin ve Noradrenalin nörotransmitter işlevlerindeki
bozukluklar DEHB oluşumunda önemli ölçüde rol oynar (Doğangün ve Yavuz, 2011;
Ercan 2008). Hiçbir tedaviye cevap vermeyen hastalarda yapısal bozukluk daha fazladır.
İlaçla tedaviye cevap veren hastalarda ise yapısal olmaktan çok beyin işlevlerinde
bozukluk bulunur.
1.1.
Araştırmanın Amacı
Bu araştırmanın temel amacı ‘Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu
nedir, nasıl tedavi edilir? Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun belirleyicileri
nelerdir? sorularına cevap aramaktır.
Belirlenen bu genel amaç doğrultusunda aşağıdaki araştırma sorularına yanıt
aranacaktır:
1) Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu üzerinde genetik, çevresel etmenler
önemli bir yere sahip midir?
2) Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunda ilaç tedavisinin yanında ek
yardımların bozukluğun tedavisinde yeri ve önemi nedir?
3) Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ile nörogelişimsel bozukluklar
ilişkili midir?
4) Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunda duygusal, davranışsal ve düşünsel
belirleyiciler var mıdır? Varsa bu belirleyiciler nelerdir?
Araştırmanın Önemi
1.2.
Alanyazın incelendiğinde Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan
bireylerin tedavilerinde son yapılan çalışmalarda psikostimülan ilaçlar, bireysel destek
ve terapiler ve okul desteği bireylerin hayatını önemli ölçüde etkilemektedir. Yine
bozukluğun diğer nörogelişimsel bozukluklarla iç içe geçiyor olması ve özellikle diğer
nörogelişimsel bozuklukların tanısına yakın bir tanı içerisinde olması DEHB’nin
belirlenmesini geciktirmektedir. Bu araştırmayla DEHB’nin ayırıcı tanıları belirlenerek,
Aralık 2016’ya kadar yapılan çalışmalar incelenmiştir.
Sayıltılar
1.3.
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ile ilgili yapılan çalışmaların
gerçekçi bir biçimde yansıtıldığı varsayılmıştır.
 Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu alan yazınından elde edilen
bilgilerin uzun dönem değişmeyeceği varsayılmıştır.
2. YÖNTEM
2.1.
Araştırma Modeli
Nörogelişimsel Bozukluklar içerisinde yer alan Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite
Bozukluğu’nun nedenlerini incelemek ve tedavi yöntemlerini ortaya koymak amacıyla
yapılan bu çalışmada nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Nitel araştırma, gözlem,
görüşme
ve doküman analizi gibi nitel veri toplama yöntemlerinin kullanıldığı,
algıların ve olayların doğal ortamda gerçekçi ve bütüncül bir biçimde ortaya konmasına
yönelik nitel bir sürecin izlendiği araştırma olarak tanımlanabilir (Şimşek ve Yıldırım,
2013: 45). Nitel araştırmalarda elde edilen sonuçlar evrene genellenememekle birlikte,
elde edilen sonuçlar, konuya ilişkin bir bakış açısı sağlaması bakımından önemlidir
(Topsakal, Merey ve Keçe, 2013).
2.2.
Verilerin Toplanması ve Analizi
Yapılan araştırmada kütüphanelerin veri tabanına giriş izni verilen kısımları
üzerinden araştırma yapılmıştır ve araştırma 2016 Aralık ayına kadarki verileri ve tedavi
yöntemlerini içermektedir. Ayrıca geçmişe dönük yapılan araştırmalarda yazıya dökülen
bölümler araştırma kapsamına alınmıştır. Bu anlamda araştırmada nitel veri toplama
yöntemlerinden
doküman
analizinden
yararlanılmıştır.
Doküman
incelemesi,
araştırılması hedeflenen olgu ve olgular hakkında bilgi içeren yazılı materyallerin
analizini kapsar. Dokümanlar, nitel araştırmalarda etkili bir şekilde kullanılan önemli
bilgi kaynaklarıdır. Bu tür araştırmalara, araştırmacı, ihtiyacı olan veriyi, gözlem veya
görüşme yapmaya gerek kalmadan elde edebilir. (Şimşek ve Yıldırım, 2013: 217-218).
Doküman analizinden yararlanılarak elde edilen bu verilerin kategorisel içerik
analizi yapılarak DEHB’li bireylerin bilişsel duygusal ve davranışsal belirleyicileri
hakkında yoruma gidilmiştir. Kategorisel analiz; belli bir mesajın önce birimlere
bölünmesi ve ardından da bu birimlerin belli kriterlere göre kategoriler halinde
gruplandırılmasıdır (Bilgin, 2006: 18-19; akt. Çolakoğlu, Atay, Yıldırım ve Yazgan,
2010).
3. BULGULAR ve YORUMLAR
Yapılan araştırmada Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunun (DEHB)
nedenlerinin ve diğer nörogelişimsel bozukluklarla ilişkisinin incelenmesi konusunda
kaynaklar taranmış ve yoruma gidilmiştir. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu
nedenleri incelendiğinde nörogelişimsel bozukluklarla iç içe olduğu ve sıklıkla birlikte
bulunduğu görülmüştür.
Araştırmanın birinci sorusu ‘Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu üzerinde
genetik, çevresel etmenler önemli bir yere sahip midir?’ şeklindedir. İncelenen
araştırmalar DEHB’nin ortaya çıkmasında kalıtımsal nedenler, çevresel nedenler ve
beynin yapısı ile ilgili nedenlerin etkileri olduğu görüşünü desteklemektedir. Ancak bu
nedenler arasında çevresel nedenlerin DEHB’nin ortaya çıkması üzerinde ancak
katılımsal bir eğilim varsa etkili olduğuna işaret etmektedir. Bunun yanında olumsuz
çevresel faktörler eğer çocukta DEHB varsa bozukluğun seyri üzerinde olumsuz etkilere
neden olması bakımından önem taşımaktadır.
Araştırmanın ikinci sorusu “Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunda ilaç
tedavisinin yanında ek yardımların bozukluğun tedavisinde yeri ve önemi nedir?”
şeklindedir.
DEHB tedavisinde ilaç kullanımı çok önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle
DEHB’nin beynin yapısındaki bazı farklılıklardan kaynaklanabileceği de dikkat
alındığında ilaç tedavisinin önemi daha iyi ortaya çıkmaktadır. Ancak bireyin bu
bozukluğu kendisinin bir özeliği olarak görmesi tanıması DEHB’nin yaşamında yol
açtığı güçlüklerle baş etmesi için yararlıdır. Bunun gerçekleşmesi için de bireyin
psikolojik destek alması önemlidir.
Araştırmanın üçüncü sorusu “Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ile
nörogelişimsel bozukluklar ilişkili midir?” Şeklinde ifade edilmiştir. İncelenen
araştırmalar DEHB’li bireylerde DEHB ile birlikte karşıt olma karşıt gelme bozukluğu
(%50), depresyon ve duygu-durum bozuklukları (%3-75), anksiyete bozuklukları (%515), özel öğrenme bozuklukları (%20-25), davranım bozukluğu (%20-45), tik
bozuklukları (%11), bipolar bozukluk (%12) ve tourette sendromunun (%2) önemli
oranlarda bir arada bulunduğunu ortaya koymaktadır. Bu bakımdan tanı ve ayırıcı tanı
sistemleri oldukça önemlidir.
Araştırmanın dördüncü sorusu “Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunda
duygusal, davranışsal ve düşünsel belirleyiciler var mıdır? Varsa bu belirleyiciler
nelerdir?” Şeklinde ifade edilmiştir.
Bu araştırmadan Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olan bireylerin
duygusal, davranışsal ve düşünsel özellikleri araştırılmıştır. Bu araştırma sonucunda;
Duygusal özellikleri göz önünde bulundurulduğunda:
DEHB bulunan bireylerde anlamlı düzeyde yüksek sosyal içe çekilme ve toplam
içe yönelim bulunduğu görülmüştür. DEHB’li bireylerde topluluk içinde duygusal
sorunların daha fazla olduğunu düşündürmektedir Bu durum da çocuğun bilişsel ve
duygusal davranışlarını doğrudan etkilemekte, sosyal yaşama uyum sürecini
zorlaştırmaktadır. Bireylerin aynı zamanda duygudurumları geçişken bir özellik
göstermektedir.
Davranışsal özellikleri göz önünde bulundurulduğunda:
DEHB’li bireylerin yerinde duramadığı, oturmalarının ve sakin olmalarının
bireylerin istemesine ve bu durumun farkında olmalarına rağmen mümkün olmadığı
görülmüştür.
Davranışlarda görülen dürtüsellik sonucunda bireylerin çok hareketli olması ve
yerli yerinde konuşmama durumu bireyleri olumsuz etkilemektedir. Yine bu dürtüsellik
sorulan
soruların
tam
olarak
bitirilmeden
cevap
verme
eğilimi
şeklinde
görülebilmektedir. Bu bireyler aynı zamanda sıra beklemekte de zorlanmaktadırlar.
Düşünsel özellikleri göz önünde bulundurulduğunda:
DEHB’li bireylerin yönergeleri başından sonuna kadar takip edemediği ve
dikkat eksikliklerinin bulunduğu, sık sık eşya kaybetme sorunlarıyla karşı karşıya
kaldıkları araştırma sonucunda bulunmuştur.
Düşünceleri dağınık olduğu için günlük hayatta da düzensiz görülme durumları
vardır. Düşünsel süreçlerin sürdürülmesindeki zorluklar bireylerin düşünmeleri gereken
işlerden kaçınmalarına neden olmaktadır. Bu kaçınmanın önemli bir nedeni de
ilgilerinin kolayca kaybolma eğiliminde olmasıdır.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Bu çalışma Nörogelişimsel Bozukluklar içerisinde yer alan Dikkat Eksikliği ve
Hiperaktivite Bozukluğunun nedenlerini incelemek ve tedavi yöntemlerini ortaya
koymak amacıyla yapılmıştır. Aynı zamanda ilaçların bu bozukluğun düzenlenmesinde
etkili olduğu bilinmektedir. Bu etkinin değerlendirilmesi için belgesel tarama yöntemine
başvurulmuş, araştırmanın yapıldığı tarihe kadar olan araştırmalar incelenerek bulunan
belgeler ışığında kaynaklar taranmıştır.
Araştırmada dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna dair kütüphanelerin
veritabanından alınan makaleler, tezler ve köşe yazıları, kitaplar incelenmiş ve güncel
yaklaşımlara göre düzenlenerek 2015 sonrası veriler düzenlenerek sonuca gidilmiştir.
Araştırmada Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunun dikkat eksikliği
baskın olan tipi, hiperaktivite ve dürtüsellik baskın olan tipti, birleşik görünümlü tipi
olduğu görülmüştür. Bozukluğun oluşumunda kalıtım, çevresel-biyolojik faktörler,
beyindeki yapısal değişikliklerin etkili olduğu görülmüştür. Araştırmada Karşıt Gelme
Karşıt Olma Bozukluğu, Davranım Bozukluğu, Depresyon, Kaygı Bozukluğu ve Tik
Bozukluklarıyla DEHB’nin eş tanı olarak görülebileceği görülmüştür.
Araştırmada ilaçlar haricinde yapılan ek çalışmaların (Psikoterapi, aile eğitimi
vb.) bozukluk seyrinde ilerleme sağlamıştır.
Yapılan araştırmada Psikostimülan ilaçların DEHB tedavisinde etkili olduğu;
aynı zamanda anne-baba eğitiminin, okulda öğrenciye yönelik davranışların ve bireysel
tedavinin bozukluk üzerinde etkili olduğu görülmüştür. Yapılan araştırmada DEHB
bulunan bireylerin duygu, düşünce ve davranış yapısında değişimlerin olduğu
görülmüştür.
Araştırma sonucunda analiz edilen bilgilere dayanarak;
 Bu araştırmada DEHB ile ilgili 2015 ve sonrası veriler norogelişimsel
bozukluklarla ilişkisi temel alınarak incelemeye gidilmiştir. İlgili araştırmada
basılı kaynaklardan makaleler, dergiler ve kitaplar kullanılmıştır. Bu
araştırmadaki DEHB’ye etki eden faktörler aynı zamanda yapılan poster ve
bildiri çalışmaları dâhil edilerek de incelenebilir.
 Bu araştırmada ağırlıklı olarak Türkçe literatür kullanılmıştır. Bu kapsamda eş
zamanlı yapılan uluslararası çalışmalar diğer dillerde incelenebilir.
KAYNAKÇA
Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü (AİMEM). (2009). Veli El Kitabı. Ankara: Yazar
Yayıncılık
Atasoy, Z. (05.12.2016). Yaş Gruplarına Göre Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite
Bozukluğu. Milliyet, 35.
Aysev, A. (1999). Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun Değerlendirilmesi ve
Tanı Koyma. Dikkat Eksikliği, Hiperaktivite Bozukluğu ve Özgül Öğrenme
Güçlüğü Sempozyumu. (22-23 Şubat). Ankara: Ankara Üniversitesi Tıp
Fakültesi.
Carlson, N. (2013). Fizyolojilk Psikoloji Davranışın Nörolojik Temeleri. (8. Baskıdan
Çev: Muzaffer Şahin). Ankara: Nobel Yayıncılık.
Çolakoğlu, Ü., Atay, H., Yıldırım, H., Yazgan, Ş. (2010). Turizm Öğrencilerin Bakış
Açısıyla Akademisyen İmajı. 11. Ulusal Turizm Kongresi 2-5 Aralık 2010,
Kuşadası 2010, s. 684-695.
Doğangün, B., Yavuz, M. (2011). Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu. Türk
Pediatri Arşivi, 46 (25-8), s. 25-28. doi:10.4274/tpa.46.27
Ercan, E. (2008). Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (3. Bs.). İstanbul: Doğan
Yayıncılık
Ercan, E., Çetin, F., Mukaddes, N., Yazgan, Y. (2009). Dikkat Eksikliği Hiperaktivite
Bozukluğu Tedavisinde Atomoksetin. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi,
16 (2), s.113-118.
Güçlü, O. Ve Erkıran, M. (2005). Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Tanısı Alan
Çocukların Ebeveynlerinde Kişilik Bozuklukları. Klinik Psikiyatri 8, 18-19.
Karasar, N. Bilimsel Araştırma Yöntemi, Ankara, Nobel Yayıncılık, 2002.
Kayaalp, L. (2008). Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu. Türkiye'de Sık
Karşılaşılan Psikiyatrik Hastalıklar Sempozyum Dizisi No:62 S: 147-152.
Öner, P., Aysev, A. ve Dikmeer İ. (2014). Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu
Özgül Öğrenme Güçlüğü. http://www.turkpsikiyatri.org/arsiv/adhd-brosuranababa.pdf sitesinden yararlanılmıştır (Erişim Tarihi: 12 Kasım 2016).
Öner, Ö (2007). Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu. Arsev AS, Taner YI,
(editörler). Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları. İstanbul, Golden Print;
397-421
Özek, H. (2012). Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Tanılı Çocuklarda Plazma
Dopamin ve Noradrenalin Düzeylerinin Araştırılması.
Semerci, B. ve Turgay, A. (2008). Bebeklikten Erişkinliğe Dikkat Eksikliği ve
Hiperaktivite Bozukluğu (3. Bs.). İstanbul: Alfa Yayıncılık.
Topsakal, C., Merey, Z., Keçe, M. (2013). Göçle Gelen Ailelerin Çocuklarının EğitimÖğrenim Hakkı ve Sorunları Üzerine Nitel Bir Çalışma. Uluslararası Sosyal
Araştırma Dergisi, 6 (27): 546-560.
Tuğlu, C., Öztürk Şahin, Ö. (2010). Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu:
Nörobiyoloji, Tanı Sorunları ve Klinik Özellikler. Psikiyatride Güncel
Yaklaşımlar 2010; 2 (1): 75, 116
Ünal, D., (2013). Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu alt tiplerinde ve tedaviye
dirençli olgularda genetik farklılıklar. Uzmanlık tezi. Ankara: Hacettepe Tıp
Fakültesi.
Uysal, C., Işık Aslan, B. (2014) Nörogelişimsel bozukluklar ve ortodonti. Acta Odontol
Turc; 31(1):36-42 Üstün Yetenekli Çocuklarda Dikkat Eksikliği Hiperaktivite
Bozukluğu.
Yüce, M., (2006). Bir üniversite hastanesi çocuk psikiyatrisi polikliniğine başvuran
dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu bulunan çocuk ve ergenlerde
psikiyatrik komorbidite. Yayınlanmamış uzmanlık tezi. Gaziantep: Gaziantep
Üniversitesi.
Yıldırım, A. ve Şimşek, H. (2013). Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri
(9.Baskı). Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Weis, M, Weis G. Attention deficit hyperactivity disorder. M Lewis (ed): Child and
Adolescent Psychiatry’de, Philadephia, Lippincott Williams & Wilkins, 2002,
s.645-670.
Download