CSR Turkey Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dergisi • Mart-Nisan 2012 • Sayı: 2 Dosya: Turizm ve Sağlıkta KSS Sosyal sorumluluk hedefleri salt iyi niyet beyanı olmamalı, iş stratejilerine entegre edilmelidir Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği Başkanı Serdar Dinler Yoğun şekilde iş akışları, iş ve gelecek planları ile geçirdiğimiz bu günlerde yeni fikir ve kavramlar etrafımızda oluşmaya başladı. Geçtiğimiz günlerde Rio+20 Zirvesi öncesi çok önemli bir role sahip Küresel İnsani Gelişim Forumu İstanbul’da toplandı. Kuvvetli bir deklerasyon ve çağrıya da imza atan Zirve’ye İstanbul’un ve Türkiye’nin ev sahipliği yapması çok önemliydi. Rio+20 Zirvesi’nde insani eşitlik ve çevrenin korunması için güçlü ve cesur adımlar atılması çağrısı bu üst düzey Forum tarafından dile getirildi. Bu ve benzeri forumlarda böyle güçlü deklerasyonları geçirmek çok zordur. Bu nedenle atılan adımı umut verici buluyorum. S on dönemde iyice iş yaşamına ve Bunların yanı sıra, Dedemden Öğütler başlığı ile gündemimize giren sürdürülebilir kalkınma bu ay Vefa Bozacası’nın günümüzdeki yöneticisi kapsamında KSS'nin de artık ana bir konu Sadık Vefa’yı Kadir Has Üniversitesi Sosyal olarak ele alınıyor olması bizleri mutlu ediyor. Sorumluluk Akademimiz bünyesinde konuk Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği olarak ettik. Vefa Bozası’nın kurumsallaşma sürecini bu alanda da inisiyatif alarak, Rio+20 Türkiye dedesinden edindiği izlenimlerle aktaran Sadık hazırlıklarında sivil Vefa, bozanın yapım toplumun katılımını süreci, ustası ile kurduğu KSS Türkiye Dergisi’nin ilk arttırmak ve bir sivil yakın ilişki, kurumsallaşma sayısını elimize aldıktan sonra toplum raporu hazırlamak ve aile şirketleri üzerine sevgili Eylem’in ne kadar üzere Habitat Kalkınma çok değerli deneyimlerini doğru bir adım atmış olduğunu ve Yönetişim Derneği ve paylaştı. Bu çalışma hep beraber görmüş olduk. alanında öncü STK’lar ile kapsamında Güllüoğlu Gelen yoğun ilgi ve güzel birlikte Rio+20 STK Türkiye gibi 100 yıllık şirketler öneriler ile Türkiye Kurumsal Raporu’na katkı sağlıyoruz. konuğumuz olmaya devam Sosyal Sorumluluk Derneği Rio ile birlikte çevre, sağlık edecek. Bu kapsamda olarak Türkiye’nin bu ilk KSS ve kalkınma konularının güncel tarihleri web sitemiz Dergisi’ni desteklemeye devam gündemimize girmesi kilit www.kssd.org adresinden edeceğiz. bir öneme sahip olacak. bulabilirsiniz. " Bununla birlikte bir özel teşekkürü de İGDAŞ’a iletmek istiyorum. 2011 KSS Pazaryeri’nde En İyi Sürdürülebilirlik Uygulaması ödülünü tüm aboneleri ile faturalar aracılığı ile paylaşan İGDAŞ bu alanda öncü ve yenilikçi bir uygulamayı hayata geçirerek bizleri mutlu etti. Şirketlerin yıl boyunca tüm KSS uygulamalarını dernek olarak izliyor ve yıl sonunda iyi uygulamaları Pazaryeri’ne davet ediyoruz. 2 Geçtiğimiz ay Fair Labor Association ve Sorumlu Uygulamalar Projesi ortaklarımızı İstanbul’da ağırladık. Bir yandan da Derneğimizin 3. Olağan Genel Kurulu’na hazırlanıyoruz. Önümüzdeki sayıda bununla ilgili detayları vereceğiz. Geçtiğimiz 3 yıl gerçekten de derneğin yapılanması ve kurumsallaşması adına çok yoğun geçti ve bugün geldiğimiz noktada yeni ve güzel bir sefere doğru yol alıyoruz. Sosyal Sorumlu Anayasa Maddesi A nayasa’ya yapmış olduğumuz tek maddelik katkımız basında ve kamoyunda yoğun bir ilgi gördü. Bu kapsamda Nisan ayı içerisinde Sosyal Sorumlu Anayasa Maddesi önerimizi Meclis Anayasa Komisyonu’na sunuyor olacağız. Bu alanda göstermiş olduğunuz ilgiye de teşekkür ediyoruz. Sosyal Sorumluluğun bu ortaklığa dayalı anlayışını bu vesile ile bir kez daha görmüş olduk. Bu kapsamda bizler için önem taşıyan ve Kadir Has Üniversitesi Sosyal Sorumluluk Akademisi bünyesinde bu yıl 4.sünü düzenlediğimiz STK Günleri’ne sizleri davet ediyoruz. 3 Merhaba, KSS Türkiye Dergisi, Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Sürdürülebilirlik vurgusuyla yayın hayatına başlamıştı ve devam ediyor. Yayınlanan ilk sayı üzerine gelen geri dönüşler son derece motive ediciydi ve dergi ilgiyle karşılandı. Bu vesileyle yorumlarını paylaşan herkese teşekkür etmek isterim. İkinci sayımızı sizlere ulaştırıyor olmaktan mutluluk duyuyoruz. Çok daha fazla kurum ve kuruluşun KSS algısına dokunmak, bizimle olmalarını sağlamak adına oldukça yoğun zamanlar geçiriyoruz ve haftada yüzlerce kere ‘’KSS’ yi telaffuz etmekten de zevk duyuyoruz. Bundan böyle, KSS Türkiye’nin her sayısında sektörler mercek altına alınacak ve KSS farkındalıklarına büyüteç tutulacak. Bu sayıda turizm ve sağlık sektörleri ele alındı. Sektör aktörlerinin görüşlerine yer verildi ve sektörel bir KSS bilançosu çıkarılması amaçlandı. Yanı sıra, pek çok farklı sektörden KSS uygulamaları ve projelerine ilişkin haber ve söyleşileri yine dergimizde bulacaksınız. Siz de parçası olun Uluslararası bir girişim 18 Mayıs 2012 İyi okumalar. Sevgi ve Saygılarımla, Topluma yardım edin Gönüllü çalışın D. Eylem Altıok İÇİNDEKİLER KÜNYE KSS Söyleşileri KSS Uygulamaları 8 14 41 43 45 Sağlık Gönüllüleri Türkiye Oğuz Engiz 11 Anadolu Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı Necmettin Özçelik 23 Diversey Rengin Erdinç - Mert Özruna 28 Ak Portföy Alp Keler 53 Etik ve İtibar Derneği Tayfun Zaman Makale 3 6 17 20 26 35 36 Serdar Dinler Ali Ercan Özgür Dr. Filiz Çevirme Uzman Ecz. Harun Kızılay Dr. Yılmaz Argüden Necip Boz Berkay Orhaner KSS Avrupa 13 Avrupa Parlamentosu 16 Avrupa Yatırım Bankası 33 Turizm - Sektör Değerlendirmesi Datasel Arzum N'PR Martı 49BTC 52 KPMG 55 57 61 62 64 66 Starbucks Michelin TAÇ REC - Bosch BASF TSKB STK 19 27 32 38 39 Gaziantep Ticaret Odası 40 44 46 59 60 TÜRSAB TEGV Alanya Ticaret ve Sanayi Odası 4. STK Günleri Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği YASED Eskişehir Sanayi Odası WWF-Türkiye KAGİDER KSS Kamu 31 Şişli Belediyesi 65 Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Uluslararası bir girişim olan Give & Gain programı, şirketlerin tüm çalışanları ile birlikte tecrübelerini ve becerilerini toplumun ihtiyaçları doğrultusunda gönüllü olarak kullanmasını amaçlıyor. Geçen yıl dünya genelinde 16 ülkeden 535 şirketin 27 bin 500 çalışanı ile katıldığı etkinliğe Türkiye, Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği’nin girişimi ile ilk kez katılıyor. Siz de 18 Mayıs’ta yerinizi alın! Kayıt ve detaylar için: www.kssd.org e-mail: kssd@kssd.org Mak ale Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Dernegi Genel Sekreteri Ali Ercan Özgür Sağlık ve Turizmde Yetersiz Sosyal Sorumluluk Kurumsal sosyal sorumluluk, artık önemli bir kavram olarak hem günlük hayatta hem de iş hayatında önemli bir yer tutuyor. Özellikle iş yapış, üretim ve paydaş odaklı yönetim süreçleri ile birlikte kurumsal sosyal sorumluluk uygulamaları stratejik bir yaklaşım ile sürdürülebilirliği temel alıyor. T ek tip kurumsal sosyal sorumluluk uygulamaları, tek tip raporlama önermeleri ya da tek tip göstergeler günümüz zengin içerik coğrafyasında pek de bilimsel ve akılcı olarak değerlendirilmiyor. Ben de bu görüşteyim. Artık yenilikçi ve zengin içeriklere sahip, özele indirgenmiş uygulamalar daha geçerli ve gerçekçi. Bu anlamda son yıllarda otomotiv, ilaç, inşaat ve tekstil gibi sektörlerde özellikle çalışma koşulları, işçi hakları, çevre ve sağlık güvenlik ihlalleri öne çıktı. Bu anlamda otomotiv ve tekstil sektöründe iyi örnek uygulamaları oldukça arttı ancak tedarikçiler özelinde halen denetimler ve sürdürülebilir bir ilişki yönetimi yapılamıyor. Türkiye için de önem kazanan sektörlerden ikisi de sağlık ve turizm oldu. Hizmetin ve müşteri memnuniyetinin öncelik alındığı ve her ikisinin de bacasız endüstri halini aldığı turizm ve sağlık sektörleri, KSS Türkiye Dergisi’nin bu haftaki odak noktası. Bu yazı ile her iki sektörde kurumsal sosyal sorumluluk uygulamalarının durumuna dair kısa bir değerlendirmeyi sizlerle paylaşacağım. Sağlık ve Etik S ağlık sektöründe son yıllarda artan hastane sayısı ve sağlık sektöründeki dönüşüm sonucu yoğun bir rekabet ve fiyat baskısı altında çalışılıyor. Avrupa ölçeğinde dahi en iyi hastane ve doktor kalitesine sahip sağlık sektöründe, sosyal sorumlu uygulamaların artması beklenmektedir. Bu noktada Hipokrat Yemini gibi aslında etik ve sosyal sorumluluğun temellerinden biri sayılacak mesleki uygulamalarla çelişen uygulamalar günümüzde ortaya çıkmaya başladı. Tabii ki kötü örnekler genel süreci etkilemez ancak hastalara erişim, kamu sağlık 6 politikasına direnerek alınan ek ücretler, organ nakil süreçlerinde yaşanan sorunlar bu alandaki ana sorunlar olarak ortaya çıkıyor. Sağlık sektöründe etik uygulamaları öne çıkaracak sosyal sorumluluk uygulamalarına büyük ihtiyaç duyuluyor. Özünde sosyal sorumlu bir sektör olan sağlık sektörünün bu özelliğini koruyacak uygulamaları yaygınlaştırması gerekiyor. Turizmde Kurumsal Sosyal Sorumluluk T urizm sektörü Türkiye’nin bacasız en önemli endüstrisidir. Bu alanda yapılan fiziksel yatırım ve insan kaynağı gelişimi son 20 yılda büyük bir aşama kaydetti. Bir turizm ülkesi olarak sunulan hizmetler ve sağlanan kaliteli turizm ortamı ile bir çok alanda öncü olundu. Bu alanda yaşanan temel bir sıkıntılar; özellikle doğal hayatın korunması ve turizm yatırımlarının yapılmasında yeşil çevrenin korunmaması, işletmelerin yönetiminde özellikle atık yönetimi konusunda yetersiz uygulamaların olması, turizmi besleyen yan sektörlerin (rehberlik, esnaflar v.b.) turiste dürüst olmayan uygulamalar noktasında yaşanıyor ve halen önemli sorunlar olarak ortada duruyor. Bu amaçla özellikle paydaşları da sürece dahil edecek sosyal sorumluluk uygulamalarına ihtiyaç vardır. KSS ri e leşil y ö S Saglık Gönüllüleri Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Oguz Engiz Sağlık Gönüllüleri Türkiye’nin oluşumunu ve bugüne kadarki süreci anlatır mısınız? Oğuz Engiz: Sağlık Gönüllüleri Derneği 2006 yılında, Siemens Medikal, Anadolu Sağlık Merkezi, Med Line Grubu, İncekara Grubu, Tepe Grubu, Acıbadem Grubu gibi Türkiyenin saygın sağlık kuruluşlarının tepe yöneticileri ile birlikte benim başkanlığımda kuruldu. O günden bugüne hem sağlık sektörününde hem de diğer sektörlerde, sağlıkla ilgili kurumsal sosyal sorumluluk konusunda önemli katkılar bir sağlayacak düzeye geldi. Bir kaç temel amacımız vardı. İlk olarak; Türkiye’de sağlık çalışanlarının bir tükenmişlik sendromu ile karşı karşıya olduklarını görüyoruz. Yoğun çalışma programı içinde sağlık çalışanları yaptıkları işin ne kadar önemli olduğunun farkına varamayacak kadar bitap durumda oluyorlar. Biz bu vesileyle, ne kadar önemli bir iş yaptıklarını farketmelerini ve bununla gurur duymalarını sağlamak arzusu taşıyorduk. Bir diğer amacımız; Türkiye’de sağlık alanındaki gönüllü faaliyetlerin çok sınırlı olduğunu gördük. Buna destek vermek adına gönüllü çalışmaları arttırmaktı. Üçüncü olarak da; sağlık alanında büyük kurumsal sosyal sorumluluk projelerinin gerçekleştirilmesine ön ayak olmaktı. Bu amaçlar doğrultusunda faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. " Sağlık Gönüllüleri her yıl sağlık alanında sosyal sorumluluk projelerini ödüllendiriyor. Bu organizasyonun sizin için anlamı nedir? Oğuz Engiz: Sağlık Gönüllüleri Türkiye olarak, bu yıl sosyal sorumluluk ödüllerimizin altıncısını vereceğiz. Bu ödüllerin temel amacı da, sağlık alanında KSS projelerinin teşvik edilmesi, çoğaltılması ve bu yolla ülkede toplumsal sağlık bilincinin, genel sağlık düzeyinin artmasına katkıda bulunmak, farkındalık yaratmaktır. Ödüller dört ana kategoride veriliyor ve değerli bir jürimiz var. Ödül kategorilerinden biri; sosyal sorumluluklarını en iyi yerine getiren sağlık kuruluşu. Bunun şartı, bir sağlık kuruluşu olmak ve iyi bir proje üretmiş olmaktır. İkincisi; sağlık alanında sosyal sorumluluk projesi geliştirmiş sektör dışından şirketler. Üçüncüsü; sağlıkta en başarılı sivil toplum kuruluşu ödülü. Dördüncüsü de; sağlığa en fazla gönüllü katkıda bulunan kişi ödülüdür. Sosyal sorumluluk ödüllerinin temel amacı; sağlık alanında KSS projelerinin teşvik edilmesi, çoğaltılması ve bu yolla ülkede toplumsal sağlık bilincinin, farkındalık yaratmaktır. Sağlık Gönüllüleri’ne dahil olma konusunda bir kıstasınız ya da sınırlamanız var mı? Oğuz Engiz: Hayır. Üyelik şartlarını yerine getiren herkes üye olabiliyor. Web sitemizden de (www. saglikgonulluleri.org) bize herkes ulaşabilir. Üyelik başvurusu yapabilir ya da projelerini sunabilirler. Web sitemizde bütün şartları sağlamış durumdayız. 8 Ödüllerle iligili iyi bir değerlendirme sürecimiz var ve etik anlayışımızın dışına çıkmadan, gerçekten hakedenlere bu ödülleri dağıtıyoruz. Son üç yıldır da tematik ödüller veriyoruz. Üç yıl önce organ nakli konusunda başarılı kişi ve kuruluşları ödüllendirdik. Geçen yıl kanser konusunda başarılı çalışmalar ödüllendirildi. Bu yıl da kalp alanında ödüller verilecek. İsimleri de en kısa zaman da derginizle memnuniyetle paylaşıyor olacağız. Bu yılın ödülleri, 29 Mayıs 2012 tarihinde Ankara’da JW Marriott otelde düzenlenecek bir törenle verilecek. Ödüllendirmeler dışında Sağlık Gönüllüleri neler yapıyor? Çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Oğuz Engiz: Sağlık Gönüllüleri Derneği olarak genelde bize başvuran kurum ve kuruluşlara destek veriyoruz. Bu bazen bir belediye ya da kaymakamlık gibi resmi bir kurum olabildiği gibi bazen bir hastane de olabiliyor. Bunları herhangi bir ücret almaksızın, elimizden geldiğince proje bazlı destekliyoruz. Bazen sağlık alanında çalışan iletişim firmaları bizden destek isteyebiliyorlar. Bazen de daha geri kalmış alanlarda faaliyetlerimiz oluyor. Örneğin; hasta memnuniyeti ile ilgili bir projemiz var. Bununla Türkiye genelide, hastaların aldıkları hizmetten memnuniyetini, farklı bakış açılarıyla ölçme, değerlendirme ve bildirme çalışmaları yapıyoruz. Bunun dışında yeni olarak, ‘Bin Köye Bin Doktor’ projemiz var. Kırsal alanda hekime ulaşma da ciddi zorluklar olduğu gibi hekimleri on iki ay orada tutmakta da zorluk var. Fakat zaman zaman hekimlerin o bölgelere gidip, özellikle pratisyen hekimler ve aile hekimlerinin, o alanda belli sürelerle çalışarak, taramalar yapıp, eğer gerçekten bir ikinci basamak kurumuna gitmesi gereken, bir uzmana görünmesi gereken hastalar varsa onları da uzmanlara ulaştıracak bir mekanizma üzerinde çalışıyoruz. Oldukça da ilerledik. Merkeze veri gönderme konusunda telekomünikasyon firmaları ile de görüştük. Orda yapılan bir tarama sonrası görülen durumun fotoğraflanıp merkeze ulaştırılması ve uzmanlardan sonuç alarak orada tedavinin yapılabilmesini sağlayan bir sistem kuracağız. Siz aynı zamanda bir yönetici olarak da sektörün içindesiniz. Öz eleştiri yapmak gerekirse, sağlık sektörünün KSS farkındalığını nasıl değerlendiriyorsunuz? Oğuz Engiz: Bu benim de zaman zaman vurguladığım bir nokta. Halen sektör de proje, faaliyet sayısı son derece az. Bir kaç sene öncesine kadar, ilaç firmaları bununla daha ilgiliydi. Fakat son yıllarda kar marjlarındaki ciddi düşüşler ve yaşadıkları bazı sıkıntılardan dolayı bu alandaki bütçelerini oldukça daralttılar. Bunun dışında, medikal cihaz üreticileri gibi çok uluslu şirketler zaman zaman çalışmalar yapıyorlar. Fakat yine de çok sınırlı kalıyor. Özel sağlık kuruluşlarına gelince, bu konudaki faaliyetleri hiç denecek az. KSS konusunda hala bilinçli değiller, sıkıntı aslında burada. Bu kuruluşların KSS hanesine bakıyoruz ve maalesef boş. Sebepleri ise, umursamazlık ve bu faaliyetleri külfet olarak görmek. Gelir gider dengesinin zor kurulduğu özel sağlık kuruluşlarında, ek bir kaynağın KSS amaçlı ayrılamayacağı fikri hakim. Belki de bu kuruluşların biliçaltında, ‘zaten sağlık hizmeti veriyoruz, bu en büyük sosyal sorumluluktur’ düşüncesi yatıyor olabilir. Bazı özel sağlık kuruluşlarının zaman zaman KSS anlamında yaptıkları çalışmalara baktığımızda da sadece ticari, gelir arttırma amaçlı olduğunu görüyoruz. En başta sosyal sorumluluğun anlamı bu değildir. Sosyal sorumluk kârdan, finansal kaygılardan uzaktır. Ayrıca bu farkındalık zaman içinde marka değerini, itibarı getirecektir. Ama maalesef bu bilincin uzağında yapılan bir çok iş var ve bunun çok çiğ bir düşünce olduğunu düşünüyorum. " işletmeyeceğiz. Bunun çok yanlış bir yaklaşım olduğunu düşünüyoruz. Bizimki tamamen beyinden beyine bir enerji yayma sorumluluğudur. Zaman içinde bazı uluslararası kuruluşlarla proje bazlı işbirliği içinde olabiliriz. Türkiye maalesef her şeye o kadar yapmacık ve o kadar kısa vadeli çözümler üretiyor ki, bir bakıyoruz on iki ay hiç bir şey yapılmamış ardından bir Van depremi oluyor ve birileri nemalanmaya çalışıyor. Aslında Türkiye’de her gün bir kaç tane Van depremi oluyor ama bunlar görülmüyor. Ne zaman ki olay medyatik hale geliyor o zaman aynı yere yüklenip sömürülüyor maalesef. Biz böyle bir durumun içinde olmayı istemiyoruz. Özel sağlık kuruluşlarının, KSS faaliyetleri hiç denecek az. Bu alanda hala bilinçli değiller, sıkıntı aslında burada. Bu kuruluşların KSS hanesine bakıyoruz ve malesef boş. Son yıllarda Sağlık Bakanlığı’nın, açıkçası şaşırtıcı şekilde sosyal pazarlama araçlarını kullandığını görüyoruz. Etkili kampanyalar yapıldı. Bakanlık bizden de iki defa ödül aldı. Bunlar; dumansız hava sahası ile ilgili olan kampanya ve Kanser Dairesi Başkanlığı’nın yaptığı tarama çalışmasıydı. Çalışmalarınızın sonuçlarını ölçümlüyor, etkilerini saptayabiliyor musunuz? Oğuz Engiz: Bizim ödül kriterlerimiz arasında şu var; proje veya faaliyetin insan ya da toplum sağlığına yaptığı etki nedir? Bunu mutlaka bilmek istiyoruz. Bu tıp bilimi açısından, sosyal açılardan, politik ve gündem oluşturma açısından olabilir. Projelerin etkileşimini, yarattığı sinerjiyi önemsiyoruz. Bunların dışında projenin büyüklüğüne, ayrılan kaynak tutarı ve süresine, etkilediği kesmin genişliğine, projenin sürekliliği, tutarlılığı ve başka sosyal sorumluluk projelerinin ele alınmasını sağlama yetisine, iletişim gücüne, materyal çeşitliliğine bakıyoruz. Nihai aşamada da faaliyetin tamamlanmasını takiben aldığı reaksiyona bakıyoruz. Projelerin sonuçlarına ilişkin ölçümleri talep ediyoruz. Proje uygulayıcıların kendi içinde bu süreci çalıştırmış olmasını bekliyoruz. Bundan sonrası için neler planlıyorsunuz? Oğuz Engiz: Şunu net olarak söylemek isterim ki, bir sağlık kabini dahi olsa asla sağlık kuruluşu 10 Sağlık Gönüllüleri olarak, hali hazırda yürüttüğümüz çalışmaların yanında, kapımızı çalan kurum ve kuruluşlara destek vermeyi de sürdüreceğiz. Sorumluluk yüklenme konusunda gerekli organizasyonu yapabilecek yetilere sahibiz. Bu vesileyle de söylemiş olayım ki, sağlık alanında KSS projeleri geliştirmek isteyen tüm kurum ve kuruluşlar bize ulaşabilir ve destek alabilirler. İhtilaflı bir sektörden bahsediyoruz. Sektörün KSS alanındaki üretimine Sağlık Bakanlığı uygulamalarının herhangi bir etkisi var mı? Teşvik edici bir mekanizma söz konusu mu? Oğuz Engiz: Bazı noktalarda Sağlık Bakanlığı’nın da çaresiz olduğunu düşünüyorum. Çünkü özel sağlık kuruluşları da bazen bilinçsizce tanıtım çalışmaları yapıyorlar. Hatta bazı kuruluşlar bunu abartabiliyor. Fakat bunu önlemek adına da kuruluşların tanıtım, iletişim faaliyetlerini engellemek de doğru bir yaklaşım değil ve olumsuz sonuçlar doğurur. Devlet ve özel sağlık kuruluşları müşterekte buluşabilmeli. Kuruluşların özellikle KSS faaliyetlerinin, belli bir amaca hizmet ettiği net şekilde ortaya koyulur ise herhangi bir engelleme ile karşılaşacaklarını düşünmüyorum. Öte yandan Bakanlığın, özel sağlık kuruluşlarını topluma fayda ve katkı sağlamaya yönelik teşvik edici söylemleri olmalıdır. Bakanlık kendine böyle bir görev biçmediğinden olsa gerek böyle bir durum bugün için söz konusu değil. Oysaki sosyal sorumluluk çalışmalarını teşvik etmeli hatta başarılı çalışmaları da ödüllendirmelidir. Söy KSS leşil e ri Anadolu Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı Sosyal Sorumluluk Projeleri Direktörü Necmettin Özçelik Bugün itibariyle işletmeniz/işletmeleriniz Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) farkındalığının neresinde? Necmettin Özçelik: Anadolu Vakfı 1979 yılından buyana sosyal sorumluluk projelerini sürdüren bir Vakıf’tır. Kuruluş amacımız da, eğitim, kültür ve sosyal alanlarda özellikle maddi imkanı olmayan kişilerin yanında olmak. Bu nedenle toplumsal farkındalığımızın da çok üst düzeyde olduğuna inanıyoruz. Vakıf, bu farkındalığın getirdiği bir sonuç olarak kurulmuştur. " Bu noktada Anadolu Eğitim ve Sosyal Vakfı hakkında bilgi vermek isterim; “Özilhan ve Yazıcı aileleri ülkemizde kazanılanın bir kısmını, bunda payı olduğuna inandıkları bu yurdun insanları ve okumak isteyen gençleriyle paylaşmak üzere; 1979 yılında İstanbul’da Anadolu Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı’nı kurdu. Anadolu Vakfı, 33 yılda 3’ü hastane, fakülte, okul, yurt, spor ve sosyal tesisler olmak üzere 50’den fazla eseri Türkiye’ye kazandırdı. 20 binden fazla öğrenciye karşılıksız burs vererek, geleceklerine önemli katkıda bulunuyor. Anadolu Vakfı, parasal kaynağını sadece Anadolu Grubu şirketlerinin bağışlarından sağlıyor. Grup şirketleri, her yıl kazançlarının yüzde biri ile beşi arasında bir oranını vakfa bağışlıyor.” ve sağlık alanında çalışmalar gerçekleştirmektir. Anadolu Vakfı tarafından 2010 yılında Anadolu Sağlık Merkezi bünyesinde “Sosyal Sorumluluk Projeleri Direktörlüğü” kuruldu. Bu nedenledir ki Sosyal Sorumluluk Direktörlüğü olarak bizim çalışmalarımız da eğitim ve sağlık üzerinde yoğunlaşıyor. Biz Anadolu Vakfı Sosyal Sorumluluk Direktörlüğü olarak hastanemizde görev yaparak, çevremizdeki illerde planlı ve programlı olarak muhtaç kişilere ulaşıp onlara sağlık hizmeti veriyoruz. Anadolu Vakfı, parasal kaynağını sadece Anadolu Grubu şirketlerinin bağışlarından sağlıyor. Grup şirketleri, her yıl kazançlarının yüzde biri ile beşi arasında bir oranını vakfa bağışlıyor. Anadolu Vakfı’nın KSS uygulamalarına bakıldığında projelerin eğitim ve sağlık alanında yoğunlaştığını görüyoruz. Projelerinizi oluştururken neleri baz alıyorsunuz? Necmettin Özçelik: Toplumsal kalkınmada eğitimin son derece önemli olduğunu biliyoruz. Ve sağlıklı bir toplumun da ancak sağlıklı bireylerden oluşacağının hepimiz farkındayız. Vakfımızın kuruluş amacı eğitim Projelere ayırdığınız bütçe ile ilgili bilgi verir misiniz? Necmettin Özçelik: Özellikle sağlık konusunda yardıma muhtaç, ihtiyaç sahibi kişilerin yanında olmak ve onlara destek olmak amacıyla gerçekleştirilen projelerimiz için, Anadolu Vakfı tarafından bu 2012 yılında bize toplam 7 milyon TL bütçe ayrıldı. Anadolu Sağlık Merkezi özelinde yürütülen KSS çalışmalarından söz eder misiniz? Necmettin Özçelik: Sosyal Sorumluluk Direktörlüğü olarak tüm çalışmalarımız sosyal sorumluluğumuz çerçevesinde gerçekleşiyor. Hastanemiz Gebze sınırları içinde olup Kocaeli ili ve 12 ilçesinde bütün bu yerlerde mülki amirlerle iletişimimizi kurduk. Ve muhtaç olan kişiler konusunda bize ulaşabileceklerini belirttik. Kaymakamlıklara ulaşarak sağlıkla ilgili çalışmalarımızı bildirdik. Belediyelerle bu iletişim çerçevesinde çeşitli çalışmalarımız oluyor. Belediyeler halkla daha yakın temasta oldukları için vatandaşa daha çabuk ulaşabiliyorlar ve sağlık sorunları olan muhtaç vatandaşları bize iletiyorlar ve bizler de tedavilerini gerçekleştiriyoruz. 11 önümüzdeki dönem de devam edeceğiz. Ayrıca, il sağlık müdürlüğü ile sürekli işbirliği içindeyiz. Onların yönlendirmelerinden yararlanıyoruz. Kocaeli Sanayi Odası, Kocaeli Kadın Girişimciler Kurulu, Kocaeli Emniyet Müdürlüğü, Kocaeli İl Sosyal Yardımlaşma Vakfı, İlçe Kaymakamlık Sosyal Yardımlaşma Vakıfları, Lokman Hekim Sağlık Vakfı ile özellikle muhtaç kişileri yönlendirme konusunda çalışıyoruz. Bunların yanısıra İstanbul İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne bağlı, yuva ve huzurevleri ve Morçatı, Bedensel Engelliler Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme derneği gibi STK’larla işbirliği içinde çalışmalarımız devam ediyor. Hedefimiz genel olarak mümkün olduğu kadar çok fazla muhtaç kişiye ulaşmaktı. Ve bu hedeflerimizi her yıl katlayarak büyütüyoruz. Uygulamalarınızın etkilerini saptayabildiniz mi? Hedeflere ulaşıldı mı? Necmettin Özçelik: Yaptığımız çalışmaların sonuçları da doğal olarak niteliklerine göre değişiyor. Tedavisini üstlendiğimiz kişilerle ilgili olarak sağlıklarına kavuşmuş olmalarını görmek bizim için çok önemli. Ulaştığımız muhtaç kişi sayısı arttıkça bu tarz olumlu etkiler de artacaktır. Anadolu Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı Sosyal Sorumluluk Projeleri Direktörlüğü olarak, Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi’nde, 2011 yılında Kocaeli İlinde, bedelsiz olarak 5000 kişiye, 7500 muayene ve 350 ameliyat yaptık. Kocaeli İl Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumuna Bağlı; 75. Yıl Cumhuriyet Yetiştirme Yurdu, Kocaeli Bakım Rehabilitasyon ve Aile Danışma Merkezi, Çayırova Sevgi Evleri’nde kalan sakinlerin tüm sağlık ihtiyaçları, kanser erken tanı muayeneleri, tetkik ve tedavileri, ameliyat ve genel yaşamsal ihtiyaçlarının karşılanmasında destek olduk. Kartepe Belediyesi, Derince Belediyesi ve Başiskele Belediyesi ile işbirliği içinde çalışmalarımız devam ediyor: Kartepe Belediyesi, Derince Belediyesi ve Derince İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile Derince’de bir okul tarama projesi ile 5 ilköğretim okulunda 2 bin 500 öğrenciye çocuk muayenesi göz ve diş muayenesi yapıldı. Muhtaç çocukların ailelerine yönelik muayeneler gerçekleştiriyoruz. Sağlık muayene çalışmalarıyla birlikte halkı farklı sağlık konularında bilgilendirmek üzere eğitim seminerleri yapıyoruz. Bu çalışmalara 12 Bu çalışmalarımızı yaparken biz bir anlamda bölgesel bir analiz de gerçekleştirmiş oluyoruz. Halkı bilgilendirmeye yönelik yaptığımız çalışmaların sonuçlarını da toplum olarak uzun vadede alacağımıza inanıyoruz. Çünkü sağlık ve eğitim konusunda yapılan bu çalışmaların toplumsal bilinç düzeyinin artırılmasında önemli katkı sağlayacağına inanıyorum. KSS Avru pa Avrupa Parlamentosu, 2020'ye kadar enerji tüketimini azaltmanın yolunu arıyor Avrupa Parlamentosu’nun Enerji Komisyonu, daha az enerjiyle daha fazla üretmek amaçlı formüller bulmak üzere önemli bir karar aldı. Avrupa 2020’ye kadar enerji tüketimini %20 azaltacak. Konu bütün ülkeleri bağlayıcı nitelikte ve yakın zamanda parlamentonun onayına sunulacak. Kısıtlama söz konusu olmayan bir tüketimle, yeni kararın getirdiği tüketim arasında (eşdeğer petrol cinsinden) 368 milyon tonluk bir fark sözkonusu. Bunun ekonomik değeri ise 240 milyar euro tutannda bir tasarruf. K Karar ayrıca elektrik üreticilerinin yıllık gelirlerinin %1.5’ini kullanıcıların enerji tüketimini azaltıcı önlemler için harcamalarını istiyor. Böylece elektrik üretenler ilk kez ürettiklerinin nasıl kullanılacağını düşünme durumunda kalıyorlar. Öte yandan, bu yeni uygulama her yıl kamu binalarının %3’ünün enerji tasarrufu bakımından elden geçirilip onarılmalarını gerekli kılıyor. Ayrıca enerji üretim tesislerinde bu işlem yapılırken ortaya çıkan ısıdan faydalanmanın da yolları araştırılacak. omisyon, 2007’de Avrupa 2020’ye kadar sera gazı salımını %20 azaltma, yenilenir enerji payını %20’ye çıkarma ve enerji tüketimini %20 azaltma konularında ilke kararı oluşturmuştu. Bunlardan ilk ikisinde mecburiyet söz konusuydu. Fakat üçüncü ilke ülkelerin isteğine bırakılmıştı. Alınan yeni kararlar buna da zorunluluk getiriliyor. Bundan sonrası için proje ve hedefleriniz nelerdir? Necmettin Özçelik: Biz hastaneye getirdiğimiz insanları ilk olarak muayene ediyoruz. Gerekiyorsa tetkiklerini yaptırıyoruz. Eğer onun sonunda da doktor tarafından gerekli görülüyorsa ameliyatlarını yaptırıyoruz. Örneğin bize gelen kişi için ameliyat kararı alındı ise baştan sona kadar gerekli işlemlerini yapıyoruz. 2012 yılında da geçtiğimiz yıl olduğu gibi gerek mülki amirliklerle, gerekse kurumlarla işbirliğiyle çerçevesinde çalışmalarımıza bütün hızıyla devam edeceğiz. Biz çalışmalarımızı devamlılık içinde yürütmeye özellikle önem veriyoruz. En büyük projelerimizden birisi Gölcük Belediyesi ile olacak. Kartepe ve Başiskele ilçeleri ile aynı şekilde işleyecek. 13 U KSS ları ama l u g y Datasel Genel Müdür Yardımcısı Rasim Çetin “Sağlık alanındaki yeni inovasyonlar hayatımızı değiştirecek” Haberleşme alanındakiler gibi, sağlık alanında da doğum sancıları içindeki inovasyonların yakın zamanda hayatımızda önemli bir değişime neden olacağını vurgulayan Datasel Genel Müdür Yardımcısı Rasim Çetin, firma olarak inovasyonu vizyonel bir hedef olarak seçtiklerini söyledi. Çetin, teknolojideki gelişmeleri yakından takip etmenin önemine işaret etti. Sağlıkta önemli gelişmeler olacak “İ novasyon örneklerinden sonuçlar çıkarmamız doğal olmalıdır. Genellikle olumsuz gelişen olaylardan ders alarak bir daha başımıza gelmemesi için tedbirler almayı akıllıca buluruz ancak olumlu gelişen olaylar karşısında da aynı tavrı göstermek akıllıca olacaktır. Bunlardan bir yenisi ile yakın zamanda karşı karşıya kalacağız. Haberleşme de yaratılan inovasyonlar hayatımızda ne kadar değişime neden oluyorsa, sağlık alanında da doğum sancıları içindeki yeni inovasyonlar (Tele-Sağlık ve mobilite) yakın zamanda hayatımızda önemli bir değişime neden olacak. Tele sağlık ve mobilite T D atasel Genel Müdür Yardımcısı Rasim Çetin, teknoloji ve inovasyon konusundaki değerlendirmelerini dergimizle paylaştı. Çetin, “Sonuncu G20 zirvesine katılan Bill Gates, inovasyonun dünyanın çehresini değiştirmede en önemli faktörlerden biri olduğunu örnek ve önerileri ile savundu. Belki de en iyi örneği Steven Jobs’un hayatımıza katkıları olarak verebilirdi ama sanırım bunu aralarındaki rekabet ve çekişme nedeniyle vermek istemedi ancak kanımızca bu en çarpıcı ve iyi bir örnek olurdu” diye konuştu. Son yıllarda baş döndürücü teknolojik gelişmeler yaşandığına değinen Çetin, bu gelişimde inovasyonu hayat tarzı olarak benimsemiş ve başarılı olmuş kişilerin payını vurguladı. Rasim Çetin’in görüşleri şöyle: 14 ele sağlık ve sağlıkta mobilite; bu günkü sağlık hizmeti sunan kurumları, sağlık hizmetini ödeyen kamu ve özel sigorta şirketlerini, sağlık sistemini regüle eden kurumların geleneksel yapılarında etkinlik ve verimlilik amaçlı hızlı değişimlere neden olurken, doktor ve hasta ilişkisinde de önemli değişimi getirecektir. Bu değişimde tüm paydaşlar kârlı olacaktır. Daha çok hastaya, daha hızlı ve etkin ulaşım daha da az maliyetlerle mümkün olacağı için tüm paydaşlar bu teknolojik değişime ayak uydurmak durumunda kalacaktır. Söz konusu bu yeni değişimin başarılı olacağından hiç kuşkusu olmayan biri olarak; sağlık hizmeti sunan kurumların geleceğini, bu yolculuktaki yeni değişime ayak uyduranlarla arkadan gelenlerin pazardaki elde ettiği yerin belirleyeceğine inanıyorum. Bizi şişmanlatan teknoloji kendini affettirmeye çalışıyor A ncak burada tuhaf bir tesadüf kendini hissettirmeye başladı. Bizleri inovasyonların albenisi ile bilgisayarların başında hareketsiz bırakan ve şişmanlatan bu teknolojiler, diğer bir yolla sağlık hizmetini de ayağımıza getirerek bir ironi içinde sanki suçunu affettirmeye çalışıyor. Orta ve uzun vadede bir dengeye geleceğini düşündüğümüz bu ironi, sağlıkta mobilite ile neden olduğu olumsuzluklardan çok, olumlu yönde insan hayatını etkileyecek. hizmeti sunan, ödeyen, regüle eden kuruluşların başarılı olmalarında önemli bir rol üstlenmek için telekomunikasyon altyapısını sağlayan kurumlarla ortaklıklar kurarak geleceği hazırlıyoruz. Hayatımızın günlük akışını daha az fiziki harekete zorlayan teknolojiler kendi panzehirini de üretmişcesine; yaşlanan, şişmanlayan, daha erken yaşlarda ve daha fazla kronik hastalığın ortaya çıkmasında etkenlerden biri ve az hareketli hayat tarzının yarattığı ortama karşın insan hayatının belirgin biçimde uzaması gerçeği ile şimdiden galip durumda olduğunu ilan eder gibi. Tüm olumsuz sonuçlara karşı yine inovasyonlar sonucu evimize kadar giren koşu bantları ile bizi kendi sağlığımızdan kendimizin sorumlu olacağı bir dünyaya doğru taşıyor. İnanıyoruz ki; sağlık ve mobilitenin geleceği ulusal sınırlarda kalmayacak. Sağlık hizmetinin sunumu da aynı değişim içinde uluslararası olarak hizmetin devamına zorlanacaktır. Sağlık hizmeti sunumunda ‘interoperability’ (birlikte çalışabilirlilik, uyumluluk) gereksinimi şimdiden Avrupa Birliği stratejileri içinde yerini almış olması durumun daha iyi anlaşıldığını vurgulamaktadır. Datasel’in vizyonu D atasel olarak inovasyonu vizyonel hedef olarak seçmiş bir yönetim tarzı ile, değişime açık ve değişim ile birlikte yürümek amacı ile en son teknolojileri yakından izleyerek ürün ailemize yeni çözümler katmanın vazgeçilmez bir koşul olduğuna inanıyoruz. Bu bilinçle uygulanabilir tüm sağlık alanlarında mobiliteye öncelik vererek, sağlık Uluslararası düşünebilmek B u gelişmelerin sonucu olarak bize göre, uluslararası sağlık çözümleri sunmak aynı zamanda uluslararası düşünebilmeyi gerektirmektedir. Bu yakın geleceğe hazır olmak için, Datasel’in stratejik hedefi Avrupa birliğinin sağlık alanındaki stratejik hedeflerine paralel olarak seçilmiştir. Bu nedenle EU PF/7 projeleri ile başlayıp uluslararası sağlık pazarında uluslararası geçerliliği olacak değişimi özümsemiş ürünlerle geniş bir coğrafyada müşterilerimizin başarılarına katkıda bulunmanın haklı gururunu yaşıyoruz.” ETKİNLİKLER Kurumsal Sürdürülebilirlik Sertifika Programı Boğaziçi Üniversitesi Yerleşkesi 2 Nisan - 11 Haziran 2012 tarihleri arasında Pazartesi ve Perşembe günleri 18.30 - 21.30 saatlerinde gerçekleştirilecek. Organizasyon Bölgesel Çevre Merkezi REC Türkiye ve Boğaziçi Üniversitesi Program kapsamındaki eğitimler ekonomi, çevre ve sürdürülebilir kalkınma alanında deneyimleri uluslararası ölçekte kabul gören uzmanlar tarafından veriliyor. Sustainable Business in Practice 26 April 2012 London, United Kingdom Organizasyon Sustainable Business Atık Yönetimi Sempozyumu 24 - 27 Nisan 2012 Side, Antalya Organizasyon T.C.Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü Enterprise 2020 Conference: Social Innovation as a Lever for Growth and Sustainability 27 April 2012 08:30 - 16:00 Brussels, Belgium Organizasyon CSR Europe 15 KSS pa Avru Mak Avrupa Yatırım Bankası, Türkiye’deki İklim Değişikliği Projelerine kredi açtı Avrupa Yatırım Bankası (AYB) Türkiye’deki küçük ve orta ölçekli işletmeler tarafından gerçekleştirilen iklim değişikliği yatırımlarının finansmanı için Türkiye Vakıflar Bankası A.Ş. ile 75 milyon euro tutarında bir sözleşme imzaladı. F inansman, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (AİKB) ile ortaklaşa temin edilen bir çerçeve kredi şeklinde ve AYB ile AİKB tarafından ortaklaşa geliştirilen Orta Büyüklükteki Sürdürülebilir Enerji Finansmanı Kolaylığı (“MidSEFF”) çerçevesinde imzalanan üçüncü işlem olarak gerçekleşti. Sözkonusu finansman kolaylığı, Avrupa Komisyonu tarafından IPA fonlarından aktarılan bir teknik yardım bileşenini içeriyor. Bu kredi, Türkiye’nin enerji arzı güvenliğine katkıda bulunan endüstriyel enerji verimliliği ve atıktan-enerjiye projelerine yönlendirilecek bir dizi küçük ve orta ölçekli özel sektör yatırımına destek sağlanmasını kolaylaştıracak nitelikte. Aynı zamanda Avrupa iklim değişikliği politikalarına da katkı sağlaması sebebiyle AYB amaç öncelikleri kapsamında yer alacak. Uygulamayla, Türkiye’nin yenilenebilir kaynaklardan elde ettiği enerji üretiminin 2023 itibariyle %30’a çıkarılması hedefleniyor. Özel Hastaneler ve Saglık Kuruluşları Dernegi (OHSAD) Genel Koordinatörü Dr. Filiz Çevirme Sağlık Sektöründe KSS ve Sürdürülebilirlik Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS), dünyada sürdürülebilir kalkınma kavramının yükselmesi ile eş zamanlı olarak önem ve popülerlik kazanmıştı. İş dünyası, sürdürülebilir kalkınmanın artık sadece kamu sektörü ve sivil toplum kuruluşlarının ilgi alanı olmadığının ve kendilerinin de finansal sürdürülebilirliklerine ek olarak, kaynakların sürdürülebilirliği ve insani kalkınma için aktif rol almak üzere hızla harekete geçmeleri gerektiğinin bilincine vardı. Bu noktada çoklu paydaş diyaloğu ve aktörler arasındaki paylaşımın artması büyük önem taşımakta. Kurumsal sosyal sorumluluk ve sürdürülebilir kalkınma artık birbirinden ayrı düşünülemeyecek iki kavramdır. T icari kurumların ekonomik olarak kâr elde edemediklerinde, varlıklarını sürdüremez ve sermaye sahiplerine karşı sorumluluğunu yerine getirememiş sayılırlar. Benzer biçimde kurumlar ilişkide olduğu tüm paydaşlarla sorumluk ilişkisi içindedirler. Bu sorumluklar, çevresel kaynakların ve insan haklarının korunması, iş ahlakı ve etik kurallara uyum, çalışanların hakları olarak çeşitlenir. Artık, işletmeler sadece ekonomik ve teknik kuruluşlar olarak değil, sosyal olarak da tanımlanıyor ve toplumun kendilerinden beklentileri boyutlandıkça topluma karşı üstlerine düşen sosyal sorumlulukları ister istemez yüklenmek veya gözden geçirmek durumunda oluyorlar. Kurumsal sosyal sorumluluk bu yönüyle ele alındığında şirketin tüm stratejisine damgasını vurur, şirket işleyişinin, iş yapma anlayışının özünde yer alır, kalıcı ve devamlıdır. Yapılan araştırmalarda, toplumun kurumlardan eğitim, ardından sağlık ve sırasıyla çevre ve aile içi şiddet konularında destek ve çaba harcamalarını beklediği ortaya konuldu. Eğitimin, kurumsal gündemin ilk konusu olmasının yanında işsizlik, etik davranışlar, sosyal güvenlik ve sağlık konuları da kurumlar tarafından önemseniyor. 16 ale Sağlık sektörü yol aldı G ünümüzde sağlık sektörünün geldiği noktada, kurumsal sosyal sorumluluğun sürdürülebilir kalkınma için olanaklar sağlamasının yanında, KSS'nin özel sektörün de yararlanabileceği bir araç olarak sahip olduğu potansiyelin farkındayız. Son 10 yılda sektörün aldığı ciddi mesafe kurumsallık talebini ve dolayısıyla sosyalleşme ve sosyal sorumluluk projeleri üretme ihtiyacını arttırdı. Sağlık sektörünün bugün ulaştığı düzey, beklentilerinin de üstünde gerçekleşti, 500'ü aşkın hastane ve 2.000'in üzerinde sağlık merkezi ile önemli bir sektör haline geldi. 2011 yılı için yaklaşık 90.000.000 muayenenin, 2.500.000 ameliyatın, 200.000 çalışanın, 21.000 doktorun ve milyarlarca TL'lik yatırımın sonucu olarak; sağlık hizmeti alanların %35'ine hizmet veren özel sağlık sektörü, ayrıca nitelikli işlem dediğimiz; diyaliz, nitelikli görüntüleme, bebek ve erişkin yoğun bakım, kardiyoloji, açık kalp operasyonları, transplantasyonlar, mikro cerrahi, radyoterapi ve onkoloji, hiperbarik oksijen tedavisi 17 STK Gaziantep Ticaret Odası, “İşletmelerde Kurumsal Sosyal Sorumluluk” Semineri Düzenledi Gaziantep Ticaret Odası (GTO) KOBİ ve Dış İlişkiler Müdürlüğü tarafından Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği işbirliğinde yürütülen Sürdürülebilir Rekabetçi Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında “İşletmelerde Kurumsal Sosyal Sorumluluk” konulu bir seminer düzenlendi. gibi alanlarda da %50’den daha fazla hizmet oranına sahiptir. Uluslararası ortaklığı olan sağlık kuruluşları ülkedeki KSS uygulamalarını olumlu yönde etkiliyor. Çok uluslu şirketlerin yerel uzantılarına ve tedarikçilerine KSS uygulamaları için pozitif baskı uygulamaları diğer yerli sağlık kuruluşları için de itici bir güç oluyor. " İşletmelerin, KSS yol haritası olmalı S ektörün KSS algısı; toplumun yaşam kalitesini iyileştirmek, çalışanları ve onların aileleri, yerel halk ve bütün toplumla birlikte sürdürülebilir bir dünya için ekonomik, çevresel, kültürel ve sosyal gelişimi desteklemek, paydaşlarına, topluma karşı etik ve sorumlu davranmak, şeklinde olmalıdır. Asla sponsorluk kavramı ile karıştırılmaması gereken, ekonomik kaygılar barındırmaması gereken KSS farkındalığının, aynı zamanda kamuoyunda yarattığı etki ile itibarın ve marka değerinin artmasına da katkısı vardır. KSS, bir kalite kriteri olarak görülmelidir. Bu anlamda misyon, vizyon ve hedefleriyle örtüşen bir uygulama stratejisi geliştirmeli ve doğru planlanmalı, rol model oluşturacak biçimde paydaşlarla paylaşılmalıdır. Kurumlar KSS 18 stratejilerini oluşturmalı ve buna uygun bir süreç haritası hazırlamalıdır. Bu haritayla örtüşen bir üretim ve hizmet planlaması yapmalıdırlar. Bu süreç uzmanlar tarafından yönetilmeli, dışarıdan alınan hizmetler ve iç yönetim de buna katkı sağlamalıdır. KSS projelerinin diğer bir önemli kriteri ise sürdürülebilir olmasıdır. Doğru KSS projeleri; uzun soluklu, toplumsal anlamda fayda üreten ve kalıcı yarar sağlayan çalışmaları içermelidir. Kurumsal sosyal sorumluluk uygulamalarının tüm süreçleri ölçülebilir ve raporlanabilir olmalıdır. Kalıcılığı sağlayacak olan ölçülebilirlik, toplumsal fayda ile ilgili bilimsel alanlarda gelecekte de başvuru kaynağı olabilmeli, elde edilen veriler akademik çevreler veya kamu kuruluşları tarafından değerlendirilebilmelidir. Kurumsal sosyal sorumluluk, şirketin tüm stratejisine damgasını vurur, şirket işleyişinin, iş yapma anlayışının özünde yer alır, kalıcı ve devamlıdır. KSS; markanın itibarı, bilinirliği ve tercih edilirliğine doğrudan etki eder. Projeler yürüten bir kurumun, verilen hizmetlerden elde edilen gelirin belirli bir kısmının projeye aktarılacağını duyurması o hizmetin tercih edilirliğini, çalışanlarının projede bizzat yer almalarını sağlaması ise çalışanların aidiyet duygularını artırır. Sonuç olarak KSS hem kuruma, hem topluma kazandırır. GTO Genel Sekreter Yardımcısı Figen Çeliktürk açılış konuşmasında, içinde bulunduğumuz çağda, bireyler, kurumlar ve devletlerin birbirleri ile görünen veya görünmeyen ancak süreklilik arz eden bir ağ içinde etkileşimde olmalarının en belirgin özellik olarak öne çıktığını söyledi. Bu etkileşim zincirinin doğal sonucu olarak, günlük dünyanın dışındaki gelişmelere de duyarlı ve proaktif olmak gerekliliğinin ortaya çıktığını belirten Çeliktürk, “Bu konjonktürde globalleşmenin yarattığı sıkıntıları adreslemek üzere Küresel İlkeler Sözleşmesi geliştirilmiş olup, söz konusu ilkeler iş dünyasının, devletler, sivil toplum kurum ve kuruluşlarıyla birlikte sorumluluk üstlenmelerini öngörmektedir” dedi. Gelişmiş ülke piyasalarındaki tüketicilerin sosyal normlara giderek artan bir şekilde dikkat etmeye başladığını vurgulayan Çeliktürk, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüketiciler artık aldıkları bir ürünün sadece tasarım ve fiyatına bakmamakta, bu ürünün nasıl üretildiğini de dikkate almaktadır. Yıllık ciroları milyarca Dolar olan birçok perakendeci ürünlerinin küresel sosyal sorumluluk ilkelerine uygun bir şekilde üretildiğini ispatlamak durumundadır. Bu ve benzeri firmalar her yıl detaylı bir sosyal denetimden geçmektedir. Sosyal denetimlerde de sadece ilgili firmanın değil, bu firmaya ürün sağlayan tüm firmaların küresel sosyal sorumluluk ilkelerine uygun üretim yapıp, yapmadıkları kontrol edilmektedir. Örneğin; bu firmalar tüketicilerine ürünlerinin imalatı esnasında çocuk işçi ve kayıtsız işçi çalıştırılmadığını garanti etmek zorundadırlar. Sonuç olarak, ‘tedarik zincirinin görünürlüğü’ kavramı giderek zincirin tüm halkalarını kapsayacak şekilde derinleşmektedir.’’ Türkiye’deki çeşitli sektörlerin Çin ve Hindistan kökenli ürünlerden farklı bir noktada konumlanması ve hedef piyasalarda sürdürülebilir bir şekilde var olabilmek için özellikle uluslararası sosyal sorumluluk standartlarına uygun üretim yapmasının önemine dikkat çeken Çeliktürk, “Bugün yatırımcılar şirketlerin finansal raporlarının yanı sıra sosyal ve çevresel etki raporlarını da önemsemektedirler. Bu doğrultuda sosyal sorumluluğun şirketler ve kurumlar tarafından bir süreç değil bir kültür olarak içselleştirmesi gereği ortaya çıkmaktadır. Bunun yanı sıra, Kurumsal sosyal sorumluluk projeleri, üretici ve tüketici arasında ortaya çıkacak olan daha sıcak iletişim yöntemlerinin, tüketici açısından ‘kurumu sevmek, sadece kâr amacı güden bir yer olarak görmemek’ gibi sonuçlar doğurmakta, kuruma önemli bir itibar kazandırmaktadır. Özetle, kurumların sosyal sorumluluk alanında atacakları adımlar, iş alanındaki sürdürülebilir başarıyı da bir bütünlük içinde etkilemektedir” dedi. Sürdürülebilir Rekabetçi Türkiye Projesi Komite Başkanı Tülin Seçen ise, değişim ve kurumsallaşma, kurumsal sosyal sorumluluk kavramı ve işletmelere katkısı, Küresel İlkeler Anlaşması ve işletmelere faydası, İzleme-değerlendirme ve raporlama süreci ve sorumluluklar, TTK ve kurumsal sosyal sorumluluk kavramları konularında katılımcılara bir sunum gerçekleştirdi. 19 Ma yaklaşımları, bazen ticari kurumların ve şirketlerin bu konudaki anlayışları üzerinde de etkileyici olabiliyor. İşletmelerin topluma karşı sorumlu hareket etmelerini sağlamak bakımından sağlık meslek örgütleri basınç oluşturabiliyor, teşvik edici bir rol oynuyor. kale Türk Eczacıları Birligi (TEB) Genel Sekreteri Uzman Ecz. Harun Kızılay Değişen Sosyal Sorumluk Anlayışı: ‘Gönüllülük Değil Zorunluluk’ Bilimsel-teknolojik yeniliklerin ve üretim süreçlerindeki değişimlerin sosyo-ekonomik sistemde ve devlet yapısında meydana getirdiği dönüşümler; buna paralel biçimde devletin sorumluluklarına dair anlayışta yaşanan farklılaşma kurumsal sosyal sorumluluk kavramının ortaya çıkmasına neden oldu. Tarihsel seyri içerisinde sosyal sorumluluğun salt devlet tarafından yerine getirilmesi gereken bir görev olduğu düşüncesinden, kâr amacı güden kuruluşların ve sivil toplumun da yükümlülükleri bulunan bir alan olduğu düşüncesine geçildi. Bugün kurumlardan sosyal sorumluluklarını yerine getirmeleri bekleniyor ve bu beklentileri ne ölçüde karşıladıkları toplum tarafından sorgulanıyor. G ünümüzün üzerinde en çok konuşulan ve tartışılan kavramlarından biri olan kurumsal sosyal sorumluluk sadece yasal zorunlulukların karşılanması, hayırseverlik faaliyetleri ve imaj düzeltme stratejilerinin bir parçası olarak anlaşılmamalıdır. Kurumsal sosyal sorumluluk yasal insana, topluma ve doğaya yatırım yapmak biçiminde anlaşılırsa ve anlamlandırılırsa gerçek içeriğine kavuşmuş olur. Diğer yandan kurumsal sosyal sorumluluk anlayışının yaygınlaşması ve gelişmesi devletin bu alandaki asli yükümlülüklerini ortadan kaldırmamalıdır. Devlet, insanlığın bulduğu en üst örgütlenme formu olarak eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik, barınma ve çevrenini korunması gibi temel başlıklardaki sorumluklarından vazgeçemez. Sağlık ve ilaç alanında KSS S ağlık ve eczacılık alanında kurumsal sosyal sorumluluk, toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesi, insanların daha kaliteli yaşam standartlarına ulaştırılması açısından büyük bir önem taşıyor. Uygulamalarının başında ise; teşhis ve tedavi, hastalıklar karşısında alınacak önlemler, salgın hastalıklarda ve afetlerde hastalıkla mücadele stratejileri, ilaç kullanımı başta olmak üzere izlenmesi 20 gereken yöntemler çerçevesinde yaşama geçirilen projeler geliyor. Kurumsal sosyal sorumluluk kampanyaları vasıtasıyla sağlığa dair toplumsal düzlemde farkındalık yaratma, ister sağlık hizmet sunucuları ister sağlık hizmetlerinden yararlananlar olsun bireyleri bilinçlendirme, onları belli tür davranışlara yöneltmek ve onlarda davranış değişikliğine yol açmak şeklinde adlandırılabilecek bir sağlık davranışı oluşturma amacı güdülür. Bu alanın bir ayağını sağlık meslek örgütleri oluştururken diğer ayağını sağlığa ilişkin faaliyet yürüten ticari kurumlar ve şirketler oluşturuyor. Kimi düzenleyici mekanizmaları harekete geçirme gücüne sahip sağlık meslek örgütlerinin, kurumsal sosyal sorumluluk olgusuna Sektörün yanlış KSS algısı İ tüm sektör açısından hatta sağlık meslek örgütlerine kadar uzanabilecek güven kayıplarına neden olabilir. Dolayısıyla sağlık alanında faaliyet gösteren şirketlerin ve diğer ticarî kuruluşların hiçbir gerekçenin arkasına sığınmadan, amasız fakatsız çok daha büyük ölçekli kurumsal sosyal sorumluluk faaliyetlerine hız vermesi toplumun güvenini sarsılmaz biçimde kazanmak bakımından elzemdir. laç ve eczacılık sektörünün diğer bileşenleri Türk Eczacıları Birliği, Eczacı Odaları ve KSS açısından kurumsal sosyal sorumluluk adına Eczacı Odaları ve onların çatı örgütü olan Türk kimi değerli çalışmalar yürütülmekle birlikte bunun Eczacıları Birliği, mesleğinin gelişimini sağlamak, henüz toplum tarafından beklenen, istenen seviyede eczacıların sorunlarına çözümler üretmek, halk olmadığı görülüyor. Güncel bir kavram olması sağlığını korumak ve daha iyi bir noktaya taşımak dolayısıyla hemen her alanda olduğu gibi sağlık ve üzere faaliyet gösteren kurumlardır. Nitekim eczacılık alanında da karşımıza çıkıyor. Ancak bu Anayasa’nın kamu kurumu niteliğindeki meslek kavramın özü itibariyle anlaşıldığını ve söylemselliğin kuruluşlarını düzenleyen 135. maddesi meslek ötesine geçebildiğini ifade etmek pek mümkün örgütlerini dolayısıyla kamusal hizmet görme ve değildir. Kimi zaman salt görüntüyü kurtarmaya, imaj kamu adına söz alma düzeltmeye yönelik içi işleviyle donatmışken, yeterince doldurulmamış KSS anlayışının 6643 Sayılı Kuruluş sosyal sorumluluk yaygınlaşması ve gelişmesi Kanunu da, Türk kampanyalarına Eczacıları Birliği’ni girişiliyor. Fakat devletin bu alandaki asli sadece üyelerinin hak ve amaçlanan sonuçları yükümlülüklerini ortadan menfaatlerini korumakla doğurmadığı için değil topluma hizmetle bu durum sosyal kaldırmamalıdır. Devlet; eğitim, yükümlü kılmıştır. sorumluluk kavramının sağlık ve sosyal güvenlik, barınma Dolayısıyla KSS kavramı zedelenmesine yol ve çevrenini korunması gibi temel Türk Eczacıları Birliği ve açıyor. eczacı odalarının niteliği başlıklardaki sorumluklarından gereği yerine getirmesi Diğer yandan sağlığa vazgeçemez. gereken bir olguya işaret ilişkin konularda faaliyet eder. gösteren şirketlerin toplumsal sorumluluğunu yerine getirmek için Akılcı ilaç sürekli biçimde belli bir ciro büyüklüğüne ulaşma gerekçesinin arkasına sığınması samimi olmayan ürk Eczacıları Birliği ve Eczacı Odalarının bir tutum. Şirketlerin, sosyal sorumluluğun aynı kurumsal sosyal sorumluluk bağlamında zamanda kendi büyüme ve pazarda tutunma değerlendirdiği, üzerinde hassasiyetle durduğu hedefleriyle bütünlük oluşturduğunu görmeleri ve bu alanda gerek tek başına gerekse İlaç ve gerekir. Üstelik bugün artık sosyal sorumluluk Eczacılık Genel Müdürlüğü başta olmak üzere şirketlerin gönüllü ve iradi olarak yaptıkları bir sağlık alanındaki başka paydaşlarla çeşitli faaliyet değil kaynakları kullanma konusunda aslan faaliyetlere gerçekleştirdiği önemli bir konu akılcı payına sahip olan şirketlerin sürdürülebilir gelişimi ilaç kullanımıdır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından sağlamak adına üstlenmek durumunda oldukları bir yayınlanan 2011 Yılı Dünya İlaçta Durum zorunluluktur. Raporu’nda, akılcı ilaç ve özellikle akılcı antibiyotik kullanımına özel bir vurgu yapıldı. Söz konusu rapor, İlaç şirketleri başta olmak üzere sağlık alanında akılcı olmayan ilaç kullanımının küresel bir toplum faaliyet gösteren ticari kuruluşlar, belki her kesimden sağlığı sorunu olduğunu ancak bu soruna yeterince daha fazla kurumsal sosyal sorumluluğa önem önem verilmediği tespitini yaptı. Raporda akılcı vermek zorundadır. Zira söz konusu kuruluşlar piyasa ilaç kullanımı ile ilgili olarak araştırmaya, politikalar mekanizması içinde faaliyet gösteren yapılar olarak geliştirmeye ve kurumsal bir mücadeleye yatırım bir yandan kâr etmek durumundayken diğer yandan yapılmadığının altı çizilerek, ülke yönetimlerine sağlık sağlık gibi insan yaşamını doğrudan ilgilendiren sektöründeki tüm paydaşları harekete geçirecek bir konuda insan ve toplum sağlığını gözetecek biçimde davranmaları yönünde çağrıda bulunuldu. Bu biçimde hareket etmekle yükümlüler. Dolayısıyla doğrultuda Türk Eczacıları Birliği ve Eczacı Odaları faaliyetlerini hassas bir denge içerisinde yürütmek; toplum sağlığının korunması noktasında akılcı toplum-sağlık profesyonelleri ve üreticiler arasında olmayan ilaç kullanımının önlenmesi için üzerlerine güvene dayalı bir ilişki kurmak zorundadırlar. Bu düşen her ne görev varsa bunu yerine getirmek için kuruluşlardan birinin neden olduğu bir olumsuzluk büyük çaba sarf etti. " T 21 Türk Eczacıları Birliği 2009 yılından itibaren 14 Mayıs Bilimsel Eczacılık Günü’nü Eczacılık Haftası olarak ve bir tema etrafında kutlama kararı aldı. 2010 yılı Eczacılık Haftası için ana tema olarak “Akılcı İlaç Kullanımı” belirlendi, bu kapsamda gerçekleştirilen etkinlikler Sağlık Bakanlığı tarafından da desteklendi ve olumlu sonuçlar doğurdu. 2011 Eczacılık Haftası’nın ana teması ise, bilinçsiz antibiyotik kullanımının yol açtığı direnç sorununa dikkat çekmek, sağlık çalışanları ve toplumda konuya ilişkin farkındalık yaratmak amacı ile “Akılcı İlaç Kullanımı Perspektifinden Antibiyotikler” oldu. Bu doğrultuda kampanyanın tüm Türkiye’de ortak bir ses yaratması açısından tüm Bölge Eczacı Odalarımızla işbirliği içerisinde eşzamanlı basın açıklamaları yapıldı. 13 Mayıs 2011 tarihinde Sağlık Bakanlığı, İlaç Eczacılık Genel Müdürlüğü ve Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı ile birlikte Ankara’da “Akılcı İlaç Kullanımı Perspektifinden Antibiyotikler” paneli düzenlendi; benzer etkinliklerin Bölge Eczacı Odalarımızda da gerçekleştirilmesi teşvik edildi. Yine bu kapsamda akılcı ilaç kullanımı ve antibiyotiklerde direnç gelişimine yönelik farkındalık yaratılması amacı ile iki farklı iç mekân afişi hazırlanarak 24.000 eczanemize ulaştırıldı, antibiyotiklerin bilinçli kullanımına yönelik bir tanıtım filmi hazırlanarak bir hafta süre ile ulusal ve yerel TEB projeleri Aktif İşgücü Programları Projesi çerçevesinde: • Ankara Bölgesinde Eczane Teknisyeni Eğitimi Projesi • İstanbul İlinde Eczane Teknisyeni Eğitimi Projesi Türkiye Üreme Sağlığı Programı çerçevesinde: • Savunuculuk, Eğitim ve Hizmetlere Ulaştırma Yolu ile Anne Sağlığının İyileştirilmesi Projesi, • Üreme Sağlığı Hizmetlerinin Sosyal Pazarlama Yaklaşımı ile Eczacılar Tarafından Desteklenmesi Projesi, • Üniversite Öğrencileri Arasında Üreme Hakları/ kanallarda gösterildi. Bunların dışında ayrıntılı bir biçimde akılcı antibiyotik kullanımına yer verilen ‘Akılcı İlaç Kullanımı Uzaktan Eğitim Modülü’ eczacıların erişimine açıldı. Türk Eczacıları Birliği ve Eczacı Odaları kurumsal sosyal sorumluluğun sadece ilaç ve eczacılık alanında değil, bütünlüklü bir hizmet perspektifinden hareketle toplumu ve insanlığı ilgilendiren her konuda adım atılmasını gerektirdiğinin bilinciyle hareket etti. Eğitime katkı anlamında okul yaptırmak toplumsal olarak dezavantajlı gruplardan biri olan kadınlara destek sunmak, gerek Türkiye’de gerek Türkiye dışında doğal afetlerde insanların sağlık ve ilaç hizmetlerinden kesintisiz ve ücretsiz biçimde yararlanmasını sağlamak üzere bir dizi etkinlik gerçekleştirildi. Pakistan’daki sel, Haiti’de deprem, Kenya ve Somali’deki açlık ve kuraklık, Van’da meydana gelen deprem sonrasında eczacıların topluma karşı sorumluklarını yerine getirmek konusundaki gayretlerinin göz doldurucu olduğunu düşünüyorum. Sağlıklı bir geleceğin inşasının sağlık alanının bütün bileşenlerinin üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmesinden geçtiği bilinciyle bizler ilerdeki dönemlerde de kurumsal sosyal sorumluluk politikalarının başlıca öznelerinden biri olmaya devam edeceğiz. Cinsel Sağlık Üreme Sağlığı Konularında Farkındalık Yaratma Projesi, • Katılım Öncesi Süreçte Sivil Toplumun Güçlendirilmesi - Sivil Toplum Kuruluşları (STK) Hibe Programı çerçevesinde Akıllı Çocuk Akılcı İlaç Kullanır Projesi, • Avrupa Birliği ve Türkiye Arasındaki Sivil Toplum Diyaloğunun Geliştirilmesi Programı çerçevesinde Herkes İçin E-Sağlık Projesi. • 2011’de “Daha İyi Bir Gelecek İçin Eczacınız Yanınızda’’, Türk Eczacıları Birliği, Eczacı Meslek Örgütleri Arası Sosyal Sorumluluk Proje Yarışması yapıldı. Söy ri Diversey Kurumsal İletişim ve Pazar Araştırmaları Yöneticisi Rengin Erdinç “En önemli değerlerimizden biri sürdürülebilirlik” Diversey Kurumsal İletişim ve Pazar Araştırmaları Yöneticisi Rengin Erdinç ve Pazarlama Direktörü Mert Özruna ile şirketin kurumsal sosyal sorumluluk vizyonu ve çalışmalarını konuştuk. İşletmeniz Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) farkındalığının neresinde? Rengin Erdinç: Sealed Air’in iş birimi Diversey olarak, “Daha temiz ve daha sağlıklı bir gelecek” misyonumuz doğrultusunda hayata değer katan projeler yaratıyoruz. Projelerimizle sadece bugünün sorunlarına değil, geleceğin sorunlarına da çözüm yaratıyoruz. Hem globalde hem de Türkiye’de bu bilinç ile faaliyetlerimizi gerçekleştiriyoruz, sektörümüze bu konuda önderlik ediyoruz. Faaliyet gösterdiğimiz toplumlara bulunduğumuz taahhüdün temelini gönüllülük oluşturur. Toplumları daha aydın ve sürdürülebilir kılmak için uzmanlığımızı ve liderliğimizi paylaşıyoruz. KSS projelerinizi oluşturuken özellikle yoğunlaştığınız, daha fazla kaynak ayırdığınız alanlar var mıdır/ hangileridir? Projelerinizi kurgularken neleri göz önüne alıyorsunuz? Rengin Erdinç: Bildiğiniz üzere, bugün dünyamız çok ciddi bir kaynak krizinin eşiğine gelmiş bulunuyor. Biz Diversey olarak, dünyada yaşamın devam edebilmesi için, son raddeye gelmeyi beklemeden önlem almamız gerektiğine inanıyoruz ve kendi alanımızda sorumluluklarımızı yerine getirmek için çabalıyoruz. Bu nedenlerle en önemli değerlerimizden birisinin sürdürülebilirlik ilkemiz olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz. Sürdürülebilirlik alanında 3 ilkemizin her zaman arkasında durarak hizmet ve projelerimizi geliştiriyoruz. Bu üç ilkemizi; işletmelerin daha güvenli ve daha hijyenik olmasını sağlayan üstün ürünler üreterek yaşamı korumak, ürünlerimizin ve faaliyetlerimizin çevresel etkisini giderek azaltarak gelecek nesiller için dünyayı korumak ve toplumun refahına katkıda bulunacak daha sürdürülebilir işletmeler oluşturarak, işimizi geliştirmek olarak özetliyoruz. Faaliyetlerimizin tamamını bu üç 22 KSS leşil e ilkemiz ışığında, doğaya saygılı süreçler içerisinde gerçekleştirmeye özen gösteriyoruz. Güncel olarak yürüttüğünüz çalışmalarınız ve hedefleri nelerdir? Rengin Erdinç: 2004 yılından bu yana ülkemizde daha etkili hijyen çözümlerinin yerleşmesi ve tüketicilerin hijyen bilincinin artırılması için ‘Beyaz Zambak’ adında bir sosyal sorumluluk projesi yürütüyoruz. Böylece ülkemizdeki gıda terörünün önüne geçilmesi ve AB uyum sürecinde ülkemizin gıda güvenliği konusunda güvenilir bir ülke konumuna gelmesi için çabalıyoruz. Proje kapsamında işletmelerin hijyen seviyesini yükseltmesine yardımcı oluyor, eğitim ve danışmanlık veriyor, ardından da sertifikalandırıyoruz. Hangi illerde sürdürüyoruz? Şu ana kadar Beyoğlu’nda 313 Bursa’da 110 ve Didim’de 8 işletme Beyaz Zambak sertifikası almaya hak kazandı. TÜROFED ile birlikte yürüttüğümüz ‘Beyaz Yıldız Projesi’yle ise turistik işletmelerde kullanılan su, elektrik-enerji, kimyasal ve katı atık miktarının azaltılarak, çevreye ve doğal kaynaklara olası zararlarının düşürülmesini amaçlıyoruz. Daha temiz ve yaşanılabilir bir çevrenin sağlanması, operasyonel verimliliğin arttırılarak konfordan vazgeçmeden tasarruf sağlanması ve turistik işletmelerdeki giderleri azaltmak, bu projemizin temel amaçları arasında. 23 Beyaz Yıldız Projesi kısaca, kontrolsüz tüketimi engelleyecek önlemler ile çevreye verilen zararı azaltmak amacıyla otelleri sertifikalandırdığımız bir sistem. Bu bilinçli tüketim anlayışının tüm oteller tarafından benimsenmesi ise en önemli hedefimiz. Kabaca bir hesapla, Türkiye’deki tüm oteller sertifikalandırıldığı takdirde toplamda 40 hektometreküp su tasarrufu sağlanacağını öngörüyoruz. Bu miktar, Elmalı Barajı su rezervinin yaklaşık 3 katı ya da Alibeyköy Barajı’nın su kapasitesine eşit. Şu ana kadar projemiz kapsamında 43 otelin Beyaz Yıldız sertifikası almaya hak kazandığını da gururla belirtmek isterim. oldukça önemli çalışmalar yapıyoruz ve 2013 yılına kadar 14 milyon dolarlık bir yatırım yapmayı öngörüyoruz. Bu yatırımımız 32 milyon dolar değerinde bir operasyonel tasarruf anlamına geliyor. WWF (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Türkiye ile ayrıca ‘Yeşil Ofis’ Projemizi yürütüyoruz. Yeşil Ofis Projesi ile iklim değişikliğiyle mücadele konusunda karbon emisyonunu azaltmak, enerji tasarrufunu sağlamak, doğal kaynakların bilinçli kullanımını teşvik etmek ve yaşam tarzını değiştirmek için çalışanlarda farkındalık yaratmak gibi hedeflerimiz var. Projeyi en kısa sürede tamamlayarak Yeşil Ofis Belgemizi almayı planlıyoruz. 2010’da dünyanın önde gelen otel risk yönetim sistemi firmalarından İngiliz Check Safety First ile uluslararası çapta bir işbirliğine giderek, hayata Ankara’da ise ÇEVKOR (Çevre Koruma Derneği) ile işbirliği içinde 1000 adetlik fidan dikimini gerçekleştirdiğimiz bir “Diversey Hatıra Ormanı” Diversey Pazarlama Direktörü Mert Özruna “Kurumsal sosyal sorumluluk uygulamaları, kuruluşların vizyonunu geliştiren ve başarıya götüren önemli bir unsurdur” Gerçekleştirdiğiniz projeleri ölçümlediniz mi? Hedeflere ulaşıldı mı? Mert Özruna: Saydığımız tüm projelerimiz halihazırda devam ediyor. Hem kendimiz hem de müşterilerimiz için sosyal sorumluluk çalışmalarımızın toplumsal, çevresel ve ekonomik alandaki etkilerini kucaklamaktayız. Bunu 100 yılı aşkın bir süredir başarıyla gerçekleştiriyoruz. Bu yolculuğumuzda önemli bir ilerleme kaydettik ve projelerimizi çok önemli noktalara getirdik. Bundan sonraki hedefimiz de hem var olan projelerimizi geliştirmek hem de yeni projeler ve hedeflerle topluma katkımızı sürekli artırmak. KSS uygulamalarının, kuruluşlara katkısı üzerine neler söylersiniz? Mert Özruna: Kuruluşların, faaliyet gösterdikleri sektör, içerisinde bulundukları toplum ve ülke ekonomileri üzerindeki sorumluluklarının her zaman bilincinde olması gerektiğine inanıyoruz. Kurumsal sosyal sorumluluk uygulamalarının çevreyi ve doğayı koruma, sosyo-ekonomik hayata değer katma anlayışının, toplumlara ve dünyaya yararı olduğu kadar kuruluşların vizyonunu da geliştiren ve başarıya götüren önemli bir unsur olduğunu düşünüyoruz. geçirmeye başladığımız ‘Cristal Programı’ ise otellerde kalite ve güvenlik standartlarını yükseltmeyi hedefleyen eksiksiz bir gıda güvenliği ve risk yönetim sistemi. Türkiye’de uygulamaya başladığımız bu sistem, Gıda Güvenliği’nden Havuz Güvenliği’ne, Lejyonella’dan Yangın ve Genel Müşteri Güvenliği’ne kadar çok geniş kapsamlı modüler sistemler sunuyor. Sistem ile sertifika sahibi olarak “Güvenli Otel” kategorisine yerleşen tesisler, turistler ve tur operatörleri gözünde değer kazanıyor ve Türk turizmine talebi arttırıyor. Sürdürülebilirlik projelerimizden biri de WWF (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) ile uluslararası alanda işbirliğinde yürüttüğümüz ‘İklim Koruyucuları Projesi’. Proje kapsamında sera gazı salınımımızı 2013 yılına kadar %25 oranında azaltma taahhüdünde bulunuyoruz. Son derece itibarlı ve sıkı bir sera gazı azaltma programı olan “İklim Koruyucuları” kapsamında bu %25’lik taahhüdü yakalamak için 24 girişimimiz var. Geçen yıl Ankara kapsamında başlattığımız bu çalışmamızı ilerleyen zamanlarda Türkiye’nin diğer bölgelerine de taşımayı hedefliyoruz. Tüm dünyada yürüttüğümüz bir başka proje ise çocuklara el yıkama alışkanlığını kazandırmaya yönelik hazırladığımız “Tüm Dünyada Temiz Eller Projesi”. Proje kapsamında çeşitli ülkelerde düzenlediğimiz etkinliklerle çocuklara öncelikle hijyenin ne anlama geldiğini anlatıyoruz, ardından da doğru el yıkama alışkanlığını kazanmalarını sağlıyoruz. Unicef verilerine göre, sadece el yıkamakla dünyada her yıl bir milyon çocuğun hayatı kurtulabilir. Çünkü dünyada her gün 5 yaş altındaki 5 bin çocuğun ishale bağlı hastalıklardan hayatını kaybettiği belirtiliyor. Bunun önüne geçmek için ise çocuklara ellerini sabun ile yıkama alışkanlığını öğretmek gerekiyor. Faaliyet gösterdiğiniz sektörü KSS farkındalığı anlamında ne aşamada görüyorsunuz? Mert Özruna: Tüm sektörlerde olduğu gibi profesyonel temizlik ve hijyen ürün/sistemleri pazarlarında da KSS farkındalığı çok önemli bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle dünyanın bir kaynak krizinin eşiğinde olduğu bu günlerde, bizim temel misyonumuz olan sürdürülebilirlik ilkesi global arenada büyük önem kazanmaya başladı. Ayrıca her gün gelişen teknolojiye ayak uydururken, üretim standartlarını sürekli olarak yüksek tutmak ve geliştirmek de sektörümüzün karşısına çok önemli bir hedef olarak çıkıyor. Ancak bunu yaparken üretim koşullarınızı ve ürünlerinizi sürdürülebilir hale getirmeniz ve hizmet verdiğiniz sektörleri de bilinçlendirmeniz çok önemli. Örneğin biz yeni teknolojilere, mühendislik hizmetlerine ve AR-GE çalışmalarına ciddi yatırımlar yapıyoruz. Özellikle son dönemde sürdürülebilirlik ilkemiz ışığında sosyal sorumluluk projelerimize ek olarak, daha efektif, daha konsantre, daha fazla enerji ve su tasarrufu sağlayan ürünlere yönelik yatırımlarımızı arttırdık. İlerleyen günlerde sektörümüzün de bu yönde daha fazla atılım yapacağına inanıyoruz. Bundan sonrası için nasıl ilerlemeyi planlıyorsunuz / hedefliyorsunuz? Mert Özruna: Sealed Air’in işbirimi Diversey olarak, hem dünyamız kaynaklarının sürdürülebilirliği, hem de faaliyet gösterdiğimiz sektörlerin ve dolayısıyla ülkemizin daha da güçlenmesi için bundan sonra da yapacağımız çok şey olduğuna inanıyoruz. Dolayısıyla bundan sonra da “Daha temiz ve daha sağlıklı bir gelecek” misyonumuz doğrultusunda hayata değer katan projeler gerçekleştirmeye, bu konuda çalışanlarımıza, müşterilerimize ve toplumumuza verdiğimiz taahhütleri yerine getirmeye devam edeceğiz. 25 Ma sistemindeki bireysel kararların daha rasyonel verilmesine ve yenilikçiliğin özendirilmesi önem taşımaktadır. kale Dr. Yılmaz Argüden Sağlıklı Yaşam İçin Politikalar Yaşam kalitesini belirleyen en önemli unsur sağlıktır. Sn. Vehbi Koç’un bu konudaki anlatımı konuyu en iyi şekilde özetlemektedir. Vehbi Koç, insan için eğitimin, dostlukların, zenginliğin ve itibarın yüksek olmasının her birinin yaşam kalitesini on misli artıracak unsurlar olduğunu bu nedenle yaşamın değeri açısından her biri için basamağı belirleyen bir “0” koyulması gerektiğini, sağlık için ise hepsinin başına “1” konması gerektiğini söylerdi. Gerçekten de bu en baştaki “1” olmaksızın diğer tüm unsurların manasızlığını ifade eden bu anlatım, sağlığın yaşam kalitesi için ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Bu nedenle, bir ülkede yaşam kalitesini geliştirebilmenin en temel unsurlarından birisi de toplumsal açıdan sağlık düzeyini geliştirebilecek politikaları hayata geçirebilmektir. B ilimsel ve teknolojik gelişmeler bir taraftan insanların yaşam süresini ve yaşam kalitesini artırırken, diğer taraftan da sağlık harcamalarının çok önemli ölçüde artmasına neden oluyor. Gelişmenin en hızlı olduğu yerlerde rekabet gücündeki artışlar da hızlı olur. Türkiye’nin sağlık harcamaları en hızlı artacak ülkeler arasında olması, ülkemizde yapılacak sağlık yatırımlarının sadece ülke içindeki talebe değil, aynı zamanda bölgedeki talebe de en iyi şekilde cevap verebilmesinin temeli olabilir. Bu nedenle, gerek sağlık sektörüne personel yetiştirirken, gerekse bu konuda yatırımlar yaparken konuya daha geniş bir bakış açısıyla yaklaşılması önem kazanmaktadır. Özetle, yaşam kalitesinin en önemli boyutlarından birisi olan sağlıkta da her konuda olduğu gibi yönetim kalitesini artırmak, doğru stratejilerin ve politikaların belirlenmesi ve uygulanmasıyla sağlanabilir. Dr. Yılmaz Argüden, ARGE Danışmanlık’ın ve yatırım bankası Rothschild-Türkiye’nin Yönetim Kurulu Başkanıdır. Deneyimlerini Boğaziçi ve Koç Üniversitelerinde ve Harp Akademilerinde strateji birisi olmaya adaydır. Sağlık sektöründe kurumlar arası bilgi teknolojisi uygulamalarının getirebileceği potansiyel fayda kurum içi uygulamalar ile elde edilebilecek faydadan çok daha büyüktür. Bu bilince ulaşmış ülkelerde, Bu konuda yapılan çalışmalar birçok ülkede devlet / altyapı sağlayıcılar / servis sağlayıcılar / önümüzdeki 40 yıl içinde sağlık harcamalarının araştırmacılar / doktorlar GSMH’nın %5-7’si kadar / araştırma kurumları / artacağını gösteriyor. Türkiye Türkiye’nin sağlık harcamaları iletişim firmaları / eczaneler için yapılan tahminler ise 40 en hızlı artacak ülkeler / sağlık kurumları / yıl içinde bugünkü harcama arasında olması, yapılacak sağlık organizasyonları düzeyinin yaklaşık üç misli / ödeme kurumları ve artacağı yönünde. sağlık yatırımlarının sadece sağlık sektöründeki ülke içindeki talebe değil, Ancak, önemli olan diğer paydaşların ortak aynı zamanda bölgedeki harcamaları artırmak değil, çalışmaları ile söz konusu talebe de en iyi şekilde cevap daha verimli çözümlerle bilgi ve kaynak paylaşımını verebilmesinin temeli olabilir. sağlıklı yaşam sürelerini mümkün kılacak altyapı ve artırmak olmalı. Bu nedenle, uygulama projeleri hızla sağlık politikalarını belirlerken sadece girdileri devreye sokulmaktadır. Bireylerin sağlık bilgilerinin ve değil, aynı zamanda çıktıları da ölçmeli ve başarıyı geçmişlerinin merkezi bir kayıt sisteminde tutulmasını ödüllendirecek sistemler kurmalıyız. ve kayıtların hastanın rızası ile farklı sağlık kurumlarınca erişilebilir olmasını sağlayabilmek, Bu nedenle, sağlık politikalarının oluşturulmasında sağlık hizmetlerinde kalite ve verimin büyük oranda üzerinde dikkatle durulması gereken bazı yaklaşımlar arttırılmasına neden olabilecektir. var: Sağlık harcamalarında karar vericilerle (doktor, hasta Önleyici yaklaşımların bireysel maliyetini düşürerek, veya hasta yakınları), maliyeti üstlenenlerin (sigorta sonradan iyileştirmek için harcanan kaynakların şirketleri, devlet) farklı olmasından kaynaklanan karşılanamayacak düzeylere çıkmasını önlemek. çıkar çatışmalarını en aza indirebilecek teşvik Kalite yönetimi anlayışındaki hataları düzeltmek mekanizmalarının kurulması (örneğin, maliyetin yerine, baştan önlemek anlayışı sağlık sektörü için en bir kısmının hastalar yüklenmesi veya ekonomik önemli katkıyı sağlayabilecek anlayış değişimlerinden çözümler üreten doktorların teşvik edilmesi) sağlık STK " 26 dersi vererek, Türkçe ve İngilizce yayınlanan kitapları ve makaleleriyle paylaşmaktadır. Yaşam kalitesini yükseltme konusundaki çalışmaları nedeniyle Dünya Ekonomik Forumu tarafından Geleceğin 100 Global Lideri arasına seçilmiştir. BM’nin Küresel İlkeler Sözleşmesi Ulusal Temsilcisidir. TEGV’in, 52. Ögrenim Birimi Afyonkarahisar'da açıldı Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV), Afyonkarahisar'da kurulan 52. Öğrenim Birimini 14 Mart 2012 tarihinde Afyon'da düzenlenen törenle açtı. B irim, Uydukent Yeşilyurt Mahallesinde Hattat Ahmet Karahisari Kültür Merkezi'nin alt katında bulunan 206 m²'lik bir alana kuruldu. TEGV Afyonkarahisar Öğrenim Birimi'nin içinde; 1 okuma odası, 1 bilişim ve teknoloji odası ve 1 etkinlik odası bulunuyor. Ayrıca, Öğrenim Birimi’ne gelen çocuklar, Afyonkarahisar'ın kültür-sanat etkinliklerine ev sahipliği yapacak olan ve içerisinde konferans salonu, çok amaçlı salon, fuayeler, bilgisayar salonu, sergi salonları, bale ve halk oyunları çalışma mekanı, müzik çalışma odası, kurs atölyeleri gibi bölümler bulunan Hattat Ahmet Karahisari Kültür ve Sanat Merkezi'nden de faydalanabilecek. Afyonlu tüm ilköğretim çağındaki çocuklara açık olan ve yılda 900 çocuğa ulaşabilecek kapasiteye sahip olan Birim, güler yüzlü, sıcak, donanımlı öğrenme ortamıyla, çocuklara yaşam becerilerini geliştirecek ve temel eğitimlerine destek verecek eğitim olanakları sunuyor. 27 KSS ri e leşil y ö S Ak Portföy Genel Müdürü Alp Keler “Gelecek nesillere daha iyi bir gelecek sunmak için çalışıyoruz” Varlık/portföy yönetimi sektöründeki gelişmeleri dergimize değerlendiren Ak Portföy Genel Müdürü Alp Keler, bugün gelinen noktada dünyanın sorumlu, etik ve sürdürülebilir yaklaşımlara her zamankinden daha fazla ihtiyacı olduğunu vurguladı. A k Portföy Genel Müdürü Alp Keler, kurum olarak gelecek nesillere daha iyi bir gelecek sunmayı amaç edindiklerini belirtirken, portföy yönetim sektöründe birçok ilki gerçekleştirdiklerini söyledi. Ak Portföy’ün yenilikçi yapısı ile rakiplerinden farklılaştığına işaret eden Keler, bu kapsamda Birleşmiş Milletler Sorumlu Yatırım İlkeleri’ni imzalayan ilk Türk portföy yönetim şirketi olduklarını ifade etti. Alp Keler ile firma çalışmalarını ve varlık/portföy yönetim sektöründeki sorumlu yatırım ilkeleri ve etik uygulamaları konuştuk. " Çevresel ve etik konulara duyarlılığı artıran faktörler neler oldu? Alp Keler: Son yıllarda Ortadoğu ve Afrika’da artan iç çatışmalar, nükleer enerji kullanımındaki artış ve Mart 2011 Japonya depreminde yaşandığı üzere nükleer enerji kullanımının beraberinde getirdiği riskler, silahlanma konusundaki alınan aksiyonlar, doğal kaynakların yetersizli­ği yaşanan açlık ve kuraklık ile özellikle küresel ısınma konusundaki olumsuzluklar, dünya kamuoyunun çevresel ve etik konulara karşı hassasiyetini arttırmada en önemli faktörler olarak öne çıkıyor. Ak Portföy, Birleşmiş Milletler Sorumlu Yatırım İlkeleri’ni imzalayan ilk Türk portföy yönetim şirketi oldu. Portföy yönetim sektöründeki uluslararası gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Alp Keler: Küresel ekonomide 2008 yılından bu yana yaşanan belirsizlikler Avrupa’da borç ve ABD’de büyüme sorunları portföy yönetim sektörünün global anlamda ilgisini yönetilen fonların performanslarına odaklanmaya yöneltti. Ancak sorumlu yatırım ilkeleri adı ile anılan yatırım stratejileri geride bıraktığımız çalkantılı dönem boyunca, önem açısından birkaç kademe aşağıya gerilemiş olsa da hala gündemde olan ve üzerinde farklı çevrelerin çalışma yaptığı bir alan olarak öne çıkıyor. Etik değerler dünyanın sadece önde gelen şirketlerinin yatırımcı ilişkileri sunumlarında ve şirket 28 politikaları içinde yer bulmakla kalmıyor, birçok farklı sektör de bu konuda üzerine düşen çalışmayı yaparak toplum çıkarları için katkıda bulunmaya çalışıyor. Karbon ayakizi, karbon salınım raporlama çalışmaları ve şirket stratejileri içine yerleştirilen etik değerlendirme kriterleri gibi çalışmaların yanında portföy yönetim sektörü de bu alanda kendi payına düşen çalışmaları gerçekleştirerek görevini yerine getirmeyi amaçlıyor. Bu noktada, şirketler ve uluslar üstü kurumların katılımı ile başlatılan ve sürdürülen faaliyetler, sivil insiyatifin çözüm arayışlarını yansıtıyor. 2005 yılında dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan öncülüğünde temeli atılan ve Nisan 2006’da New York Borsa’sında ilkeleri ilan edilen Birleşmiş Milletler Sorumlu Yatırım İlkeleri İnisiyatifi, uluslar üstü kurumların başında geliyor. İnisiyatif, yatırımcıların uzun vadeli hedefleri ile toplumun uzun vadeli çıkarlarını ilişkilendirerek çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim (ÇSKY) kriterlerini yatırım enstrümanı seçim ve değerlendirme süreci içerisine yerleştirmeyi hedefleyen en büyük çalışma grubu olarak kendine yer buluyor. Ulaşılmak istenen asıl hedef nedir? Alp Keler: 2011 son itibari ile 915 finansal kuruluşun desteğini alan BM SYİ insiyatifi yaklaşık 30 trilyon dolar tutarında bir varlığı temsil ediyor. İlkelerin portföy yöneticileri tarafından benimsenmesi ile ulaşılmak istenen asıl hedef, ÇSKY kriterleri bakımından şirketlerdeki bilinç düzeyinin, sermayedarlar aracılığı ile arttırılması ve finansal hedeflerin etik değerler eşliğinde değerlendirilmesi sayesinde “sürdürülebilirlik” kavramının toplumun her düzeyinde benimsenmesini sağlamaktır. Ak Portföy’ün bu alandaki çalışmaları neler? Alp Keler: İlk bakışta, çevresel, sosyal sorumluluk ve kurumsal yönetim ilkeleri ile portföy yönetim sektörü birbiriyle etkileşim içinde değil gibi gözüküyor. Ancak ÇSKY kriterlerinin etkinliğinin arttırılmasında tahmin edilenden daha fazla yaptırım gücü yine portföy yönetim şirketleri aracılığı ile sağlanabiliyor. Bildiğiniz üzere halka açık şirketlerin uyguladıkları stratejiler, şirket politikaları ve destekledikleri çalışmaların asıl amacı sermayedarlarının finansal ve etik beklentilerini karşılayabilmek hedefi ışığında belirleniyor. Bu bakış açısı ile değerlendirildiğinde, büyük yatırımcı havuzlarının yönetimini gerçekleştiren portföy yönetim şirketlerinin, sermaye piyasaları aracılığı ile yatırım yaptıkları şirketleri seçerken kullandıkları filtreleme sistemleri içine ÇSKY ilkelerini de eklemeleri önem kazanıyor. Portföy yönetim şirketlerinin bu alanlarda rakiplerine göre daha aktif olan şirketlere yatırım yapmayı seçmeleri, dolaylı olarak farklı sektörlerde ve farklı coğrafyalarda faaliyet gösteren şirketlerin daha fazla yatırım çekebilmek amacı ile çevresel ve etik değerler bakımından duruşlarını değiştirmede belirleyici etken oluyor. Ne kadarlık bir portföyü yönetiyorsunuz? Alp Keler: Ak Portföy Yönetimi, yönettiği 8.6 milyar TL varlık ile Türkiye’nin önde gelen portföy yönetim şirketi olarak kuruluşundan bugüne sektöründe birçok ilki gerçekleştiren ve yenilikçi yapısı ile rakiplerinden farklılaşan bir kurum. Ekim 2010’da Birleşmiş Milletler Sorumlu Yatırım İlkeleri’ni imzalayan ilk Türk portföy yönetim şirketiyiz. Amacımızı; en basit ifade ile sonraki nesillere daha iyi bir gelecek sunmak ve bu amaca ulaşabilmek için ÇSKY ilkelerini yatırım süreçlerimize dahil ederek varlıklarının yönetimini gerçekleştirdiğimiz yatırımcılarımız ile üyesi olduğumuz toplumun çıkarlarını ortak paydada birleştirmek olarak özetleyebiliriz. Bu amaca yönelik olarak yatırım süreçlerimizin içerisinde, yatırım kararları alınırken çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim uygulamaları seçim kriterlerimiz arasında yer alıyor. Aynı zamanda uygun yatırım ortamının oluştuğu dönemlerde farklı ürünlerimizde dünyada Sorumlu Yatırımlar olarak adlandırılan (Socially Responsible Investments - SRI) stratejilere yer vermeye çalışıyoruz. Bu uygulamaya örnek olarak 2011 yılında halka arzı yapılan temiz enerji endeksine yatırım yapan anapara koruma amaçlı fonumuzu örnek gösterebiliriz. Bu alanda ödüller ve dereceler aldınız. Bunlardan bahsedebilir misiniz? Alp Keler: Öncülüğünü gerçekleştirdiğimiz sorumlu yatırım çalışmaları ve bu alanda toplum bilincini arttırma amacıyla yaptığımız çalışmalar sonucunda Ak Portföy olarak, 2011 yılında dünyanın saygın finans yayınlarından World Finance tarafından “Çevresel-Sosyal-Kurumsal Yönetim İlkelerini En İyi Uygulayan Portföy Yönetim Şirketi” olarak seçildik. Temmuz 2011’de yine World Finance tarafından “Türkiye’de 2011 Yılının En İyi Portföy Yönetim Şirketi” seçilerek, bu yeni ödülle birlikte Türkiye’de ilk defa verilmeye başlanan her iki ödülün de sahibi olduk. Şirket olarak hedefiniz nedir? Alp Keler: Hedefimiz ve vizyonumuz yatırımcılarımıza beklentilerine ve risk profillerine en uygun getiriyi sunmanın çok ötesinde. Bugün gelinen noktada dünyamızın sorumlu, etik ve sürdürülebilir yaklaşımlara her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Biz de faaliyetlerimizi bu sorumlulukla sürdürüyoruz. Çevre, insan ve sürdürülebilirlik konularını yatırım süreçlerimizin ayrılmaz bir parçası olarak kullanıyor, müşterilerimizle uzun vadeli ve sürdürülebilir ilişkiler kuruyoruz. Türkiye Karbon Saydamlık Projesi’ne, İklim Değişikliği için Küresel Yatırımcı Bildirgesi’ne ve Su Saydamlık Projesi’ne imzacı yatırımcı statüsünde dahil olduk. Daha sürdürülebilir bir dünya hedefiyle dünyamızın geleceğine yatırım yapmaya devam ediyoruz. Türkiye’de ve uluslararası platformlarda bu yöndeki çalışmalara aktif bir oyuncu olarak katılarak destek sağlamayı sürdürüyoruz. Sabancı Üniversitesi liderliğinde gerçekleştirilen karbon saydamlık projesi ve benzer çevre bilincini artırmayı hedefleyen çalışmalara portföy yönetim sektörünün bir temsilcisi olarak katılarak teorik çalışmaların finansal piyasalarda nasıl pratik çözümler ile biraraya getirilebileceğini değerlendirerek bu alandaki çalışmaları destekleme gayreti içindeyiz. KSS Kam u Şişli Belediyesi, çevre korumaya yönelik projeler üretiyor Atık malzemelerin ciddi bir ekonomik değeri var. Bu ekonomik değer dolaylı olarak ülke ekonomisi için de çok önemli. Ayrıca, bu atık malzemelerin geri kazanımının çevresel önemini göz ardı edilemez. Şişli Belediyesi, bu bilinçle istikrarlı bir çevre politikası yürütüyor. Ambalaj atıkları sınıfına giren kağıt atıkların ayrı toplanmasına Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü tarafından 2000 yılında başlandı ve 2007 yılından beri de tüm ambalaj atıklarının (kağıt-karton, plastik, metal, cam) kaynağında ayrı toplanıyor. Ş " işli Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü, ilçe genelinde halkın yoğun olarak kullandığı noktalara yerleştirilen atık ambalaj ve cam konteynır sayıları da her yıl arttırıyor. Ayrıca iş/ alışveriş merkezlerine, sağlık merkezlerine, okullara, muhtarlıklara ve talep edilmesi halinde apartman girişlerine, ambalaj atığı ve atık pil biriktirme kutuları da dağıtıyor. Bunun yanı sıra, işyerlerine çevre ve geri dönüşüm konusunda bilinçlendirme eğitimleri de veriyor. atık yağların ilgili lisanslı firmalara teslim edilip edilmediğinin tespiti için belirli aralıklarla denetleniyor. Şişli’de atık motor yağı oluşturan oto sanayi bölgeleri ve küçük işletmelerden kaynaklanan atık motor yağlarının PETDER ile imzalanan protokol çerçevesinde düzenli olarak ayrı toplanarak bertarafı da devam ediyor. Geri dönüşüm E lektrik-Elektronik (E-Atık) sınıfına giren atıklar için de ayrı bir uygulama yürütülüyor. Taşınamayacak boyuttaki e-atıklar için, Alo Çevre Hattı’nın aranması durumunda atıklar evlerden alınıyor. Şişli Belediyesi, atık yönetimi konularının en önemli basamağı olan kaynağında ayrıştırma konusunda halkı bilinçlendirme çalışmalarına önem veriyor. İlçedeki tüm okullara çevre ve geri dönüşüm konusunda bilinçlendirme eğitimleri veriliyor. Şu ana kadar “Çevre Bilinçlendirme ve Geri Dönüşüm Seminerleri” ile yaklaşık 60 bin öğrenciye ulaşıldı. Seminerlerdeki amaç, öğrencilerin çevre konusunda bilinç ve farkındalıklarını arttırmak ve geri dönüşüme katkıda bulunmalarını sağlamak. Halk eğitim merkezleri ve Şişli Belediyesi’nin uygulamalarından bir diğeri de, ambalaj atıkları ve atık piller dışında, bitkisel atık yağların toplanması. Bitkisel atık yağların, ticari işletmelerde, evlerde lavabolara veya çöpe dökülmesini önlemek amacıyla toplanmasına yönelik çalışmalar devam ediyor. Şişli’de yaşayanlar, evlerde biriktirdikleri yağları Atık Toplama Merkezine götürebiliyor veya Alo Çevre Hattı’nı (444 1 568) arayıp evlerinden aldırabiliyorlar. İlçedeki büfe, lokanta vb. ticari ölçekli işletmelere de bitkisel 31 kreşler de eğitim planına dahil edildi. Eğitimlerde, atık türleri ve atıkların kaynağında sınıflandırılması hakkında bilgi verilerek geri dönüşüm sistemine nasıl dahil edilebileceği anlatılıyor. atık yönetimi konularının en önemli basamağı olan kaynağında ayrıştırma konusunda halkı bilinçlendirme çalışmalarına önem veriyor. Zaman zaman ilçedeki halk eğitim ve kültür merkezlerinde, alışveriş merkezlerinde stand açarak, çevre etkinliklerinde çocuklara “çevre” ve “atıklar” temalı oyunlar oynatarak, ağaç dikme etkinlikleri düzenleyerek, atık yönetimi konularını onların günlük hayatlarının bir parçası haline getirmeyi hedefliyor. Bunların dışında, bu sene tehlikeli atıklarla ilgili olarak yeni bir proje çalışması uygulayacak. Eğitimler broşür, bilgilendirme kitapçıkları vb. görsel materyallerle destekleniyor. İlköğretim grubuna hitap edecek şekilde Şişli Belediyesi tarafından bastırılan kitap setleri de okullara gönderilerek, öğrencilerin hikaye okurken de çevre bilincinin gelişmesine katkı sağlanıyor. Okullarda geri dönüşüme teşvik için bir kısım ödüllü kampanyalar da yürütülüyor. Ambalaj atıkları ve atık yağlar konularında yürütülen, “Geri Dönüştür, Kazan” kampanyası bunun bir örneği. Belediye’nin, bunların dışında sosyal sorumluluk olarak adlandırılabilecek iki projesi daha var. Bunlardan biri, “Kapak Toplama Kampanyası”. Bu kampanyaya ilçe halkının da desteği ile çok büyüdü. Kampanyanın başladığı 2011 yılından beri çok sayıda tekerlekli sandalye ve bastonu, engelli vatandaşlara ulaştı. İkinci kampanya ise, “Geri dönüştür, sokak hayvanlarının umudu, geleceğinin ışığı ol”. Bu kampanya kapsamında ise ambalaj atıklarını toplayan vatandaşlar tarafından toplanan atıkların geri dönüştürülmesi sonucu elde edilen gelirle sokak hayvanlarına mama alındı. Bunların dışında, Şişli Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü, Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) ile farklı alanlarda etkin analiz ve izleme yapabiliyor. Şişli genelinde mahalle nüfusu, sokaklardaki binaların kullanım amaçları, sokak ve binaların dijital harita üzerindeki yerleri gibi bilgiler toplanarak, mevcut durum analizini yapmak için kullanılacak veri tabanları oluşturuldu. CBS araçları kullanılarak analizler yapılmakta, analiz sonuçlarının görsel ifade edilmesini sağlayacak haritalar oluşturulmakta. Tüm bu çalışmalar ile ilçedeki mevcut durum ve gelecekte atık oluşumuna dair senaryolar incelenerek raporlanıyor. Şişli Belediyesi, atık yönetimi konusunda öncü konumdaki belediyelerden biri. Şişli Belediyesi, STK Sürdürülebilir Turizm için Travelife Eğitimleri Konaklama işletmelerinin çevresel ve sosyal alanlarda iyi uygulamalarını değerlendirerek onaylayan ve ödüllendiren, uluslararası alanda tanınan ve seyahat endüstrisi tarafından desteklenen bir sertifikasyon programı olarak bilinen Travelife Sürdürülebilirlik Sistemi Denetçi Eğitimine 28 - 29 Mart 2012 tarihlerinde Alanya Ticaret ve Sanayi Odası (ALTSO) ev sahipliği yaptı. S on yıllarda adı sıkça duyulan ve sürdürülebilir turizm anlayışının önemli bir parçası olarak bilinen eğitim, Avrupa Birliği Eko-İnovasyon Programı tarafından finanse edilen bir ortaklık projesi olan Intour girişimi ile Hollanda’da ABTA, ANVR gibi sivil toplum örgütleri ve Avrupa Seyahat Dernekleri ile onların Türkiye’de çalışan tur operatörü üyelerinin işbirliğinde yürütülüyor. ALTSO projenin ortağı A LTSO’nun da ortağı olduğu proje kapsamında oluşturulan Türkiye, İtalya ve Avusturya konsorsiyumunun Türkiye destinasyonunun Alanya olarak seçildiğini ve Alanya Ticaret ve Sanayi Odası’nın bu çalışmayı koordine edecek tek yetkili kurum olduğunu vurgulayan ALTSO Başkanı Kerim Aydoğan, sürdürülebilir turizm konseptinde Alanya’nın yerini alması gerektiğini söyledi. Çalıştıkları tesislerin sosyal ve çevresel performansını geliştirmek isteyen bir çok Avrupalı tur operatörünün ilçedeki otellerle sözleşmeler yaptığına işaret eden Aydoğan, “ Bu özelliğinden dolayı Alanya, Intour Projesi’nde uygulama için pilot bölge olarak seçilmiştir. Travelife ödülünü kazanabilmek için otelller ve konaklama tesislerinin, sürdürülebilirlik kriterlerinin gerekliliklerini denetleyen tarafsız bir üçüncü denetiminden geçmesi gerekmektedir” dedi. Denetçi olabilmek için eğitim sonunda yapılacak olan sınavda başarılı olmak, bir denetçi ile gerçek bir denetim uygulaması yapmak ve lisanslı bir denetçi kontrolünde bir denetim gerçekleştirmek gerekiyor. Bu şartları sağladıktan sonra katılımcılar uluslararası geçerliliği olan Travelife Denetçi Kimliği almaya hak kazanacaklar. Turizm Sektörünün KSS Karnesi ve Evrensel İlkelere Uyum Kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) konusunda Türkiye’nin dünü bugünü kıyaslaması yapılırken, genel söylem; son yıllarda KSS farkındalığının ve uygulamalarının arttığı şeklinde oluyor. Fakat işletmelerin yalnızca bilançoları ve kârlılıkları ile değil sosyal sorumlulukları ile de değerlendirilir hale gelmiş olması ya da toplumsal yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerekliliği, KSS’nin tüm sektörlerde doğru algılandığı ve iş stratejilerine entegre edilebildiği anlamına gelmiyor. S osyal sorumluluk konusunda turizm, genellikle eleştirilen sektörlerden biri. Eleştiriler ise; özellikle az gelişmiş/gelişmekte olan ve doğal verileri çekicilik unsuru oluşturan ülkelerde döviz ihtiyacının karşılanması temel amaç edinilerek, turizm yapılaşmasının çok hızlı ve sağlıksız gelişmesi noktasında yapılıyor. Betonlaşma, doğanın tahribatı, kentsel ve doğal çevre ile uyumsuz projeler, estetik kaygıdan uzak yüksek yatak kapasitesi yaratma yaklaşımı, atık yönetimindeki yetersizlikler gibi birçok eleştirinin haklılığını kanıtlayan çok sayıda örnek de mevcut. Sektörde, kurumsal vatandaşlık bilinciyle hareket eden işletme sayısı malesef oldukça az. Öte yandan yapılan araştırmalar, özellikle turizm işletmelerinin toplum ile sıkı ilişkiler içinde olmadıklarına da işaret ediyor. İşletmelerinin, yerel halkın sorunlarına, toplumsal olaylara, kültürel gelişime yönelik sosyal sorumluluk faaliyetlerine yeterince duyarlı davranmadığı gözlemleniyor. Söz konusu turizm sektörü olduğunda, sosyal sorumluluk adına beklenen öncelikler; sürdürülebilir doğal çevrenin korunması, kaynak tasarrufu ve atık azaltan yöntemlere öncelik tanıyan uygulamalara gidilmesi oluyor. Kuruluşların bu beklentilere duyarsız kalması; hem sektör hem de ülke açısından ciddi bir tehdit oluşturuyor. Türkiye'de, turizm sektörünün KSS bilincinin henüz evrensel gereklilikler düzeyinde olmadığı aşikar. Daha ‘sorumlu’ ve ‘sürdürülebilir’ bir sektör için; işletmeler, sivil toplum kuruluşları (STK) ile yerel ve ulusal kamu otoriteleri mutlak işbirliği içinde olmalıdır. Sorumlu uygulamalar noktasında işletmelere, teşvik ve destek noktasında da STK’lara ve kamu yöneticilerine iş düşüyor. Turizm sektöründeki tüm taraflar, insan hakları, çevre, sağlık gibi konularda uluslararası örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarını tanımalı ve izlemelidir. Dünya Turizm Örgütü, ‘Turizmde Global Etik İlkeler Bildirgesi’nde diyor ki: Sürdürülebilir Gelişmenin Unsuru Olarak Turizm • Turizmin gelişmesinde bütün taraflar, sağlam, sürekli ve sürdürülebilir ekonomik büyüme perspektifinde doğal çevreyi korumakla yükümlüdür. İhtiyaçların giderilmesinde gelecek nesiller dikkate alınmalıdır. • Kaynak tasarrufu, özellikle de su ve enerji tasarrufu sağlayan ve atık azaltan yöntemlere öncelik tanıyan turizm türleri, ulusal / bölgesel / yerel kamu yetkililerince teşvik edilmelidir. • Okul tatilleri gibi turist akışının arttığı dönemler, turizmin çevre üzerindeki etkisini azaltacak şekilde düzenlenmelidir. • Turizm altyapısı ve faaliyetleri, ekosistem, bioçeşitlilik ve vahşi yaşamın korunmasını sağlayacak şekilde hazırlanmalıdır. • Doğa turizmi ve ekoturizm, turizmin gelişmesi ve zenginleşmesinde rol oynayan temel unsurlar olarak kabul edilmelidir. Ülke ve Toplumların Refahını Artıran Bir Faaliyet Olarak Turizm • Yerel nüfus, turizm faaliyetlerinin ekonomik, sosyal ve kültürel faydalarından, özellikle de turizmin yarattığı doğrudan ve dolaylı istihdamdan yararlanmalıdır. • Turizm politikaları, ziyaret edilen bölgedeki yaşam standardının yükseltilmesine katkıda bulunacak şekilde uygulanmalıdır. Turizm tesislerinin planlanması, mimarisi ve işletilmesi yerel ekonomik ve sosyal dokuya entegre olacak şekilde yürütülmelidir. Yetenekler eşit olduğunda, yerel işgücü tercih edilmelidir. 33 Mak ale Türkiye Otelciler Federasyonu Koordinatörü Necip BOZ Turizm Sektöründe Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Sürdürülebilirlik Kurumsal Sosyal Sorumluluk çalışmaları, bir ülkenin ekonomik, çevresel, kültürel ve sosyal gelişimi açısından büyük önem taşır ve bu çalışmaların verimli olabilmesi için sürdürülebilir de olması gerekir. İ nsanların çevreye ve topluma karşı sorumlulukları olduğu gibi, işletmelerin de bu tarz sorumlulukları vardır. Hatta işletmeler için bunlardan çok daha fazlası söz konusudur. İşletmeler sadece çevreye ve topluma değil tüketicilere, çalışanlara, devlete, rakiplerine ve daha pek çok yere ve kişiye karşı sorumludurlar. KSS çalışmaları, işletmelerin ticari kaygılarını bir kenara bırakarak, toplumun ve çevrenin kalitesini arttırmak ve refah düzeyini iyileştirmek için katkı sağlamalarını destekler. Ekolojik yapıya duyarlı bir yaşam alanı sağlayarak, insanlara daha huzurlu, daha sağlıklı ve daha hoşgörülü bir yaşam tarzı sunar. Toplumun kültürel ve sosyal gelişimi açısından etkili olduğu kadar insan ilişkilerini de olumlu yönde etkiler, karşılıklı güvene dayalı, sağlam ilişkiler kurulmasını sağlayarak, sürdürülebilirlik yaratır. 1 Kasım 2012 tarihinde, işletmelere sosyal sorumluluk çalışmalarında rehber olması amacıyla ISO 26000 uluslararası standart olarak kabul edildi. ISO 26000, kurumsal sosyal sorumluluk sistemini işletmelerinde oluşturmak isteyenlere sistemin tüm detaylarını sunduğu gibi, işletmelerinde sosyal, çevresel ve ekonomik anlamda sürdürülebilirlik yaratmak isteyenlere destek vermesini de amaçladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sosyal sorumluluk çerçevesinde yaptığı çalışmalar turizm açısından büyük önem taşıyor ve sürdürülebilirlik sağlanması için fayda yaratıyor. Bakanlığın geçtiğimiz yıl düzenlediği ‘Turizmde Sosyal Sorumluluk’ Yarışması ile ekonomik anlamda da fayda sağlayan sosyal sorumluluk projeleri ödüllendirildi. Türkiye’de özel ve kamu sektörünün düzenlediği bu tarz organizasyonlar, sosyal sorumluluk adına teşvik oluşturuyor. KSS’de sürdürülebilirlik için gelecek kuşakların ihtiyaçlarını karşılar nitelikte çalışmalar yapılması gerektiği açıktır. Sadece Türkiye için değil tüm dünyada ekonomik fayda ve refah seviyesini yükseltmeye yönelik projeler yaratılmalıdır. Turizm sektörü son yıllarda önemli noktalara geldi. Turizm alanında sürdürülebilir sosyal sorumluluk için, sosyal, ekonomik, toplumsal, ekolojik ve kültürel boyutlar göz önüne alınmalı ve devamlı fayda sağlayacak çalışmalar yapılmalıdır. Mak ale sık sık oynayarak arz-talep dengesinde yapay bozulmalar meydana getirebiliyor. Bacasız Sanayinin KSS Çıkmazları Temmuz ve ağustos ayları, Türkiye’de turizm sektörü açısından ‘yüksek kırmızı dönem’ olarak adlandırılıyor. Bu dönemde turistler tatil beldelerine akın ediyor ve işletmeler en yüksek fiyatlarını uyguluyor. Bu dönemi değerlendirmek isteyen çalışanlar, sistemin kendilerine ayırdığı en büyük ‘boş zaman’ dilimini nasıl geçireceklerini heyecanla kurguluyorlar. Dünya Bankasının 2005 yılında yapığı bir saptamaya göre, dünya üzerinde 760 milyon kişinin turizm sektörü içinde yer aldığı düşünülüyor. Küresel ekonominin en büyük beşinci sektörü olan turizm, her ülkenin fayda sağlamaya çalıştığı alanların başında geliyor. Turizm deyince aklımıza hep doğal güzellikler, eğlenceli etkinlikler ve keyifli anılar geliyor olabilir ancak turizmi, doğaya, kültüre, insan ve çalışan haklarına verebileceği olası zararlar açısından da değerlendirmek, turistik işletmelerin kurumsal sorumluluğunu sorgulamak gerekiyor. T ürkiye, 50 yıldan fazladır turizm potansiyeline oldukça güveniyor. Üzerinde barındırdığı medeniyetlerin binlerce yıllık mirasına sahip olan ayrıca kaplıca turizmi, inanç turizmi, eko-turizm ve kongre turizmi gibi farklı çeşitlerde turizm seçenekleri de sunabilen Türkiye, bacasız sanayisine bu kadar güvenmekte haksız değil. Öte yandan, ulaşım sektörüne ve Türkiye’nin genel tanıtımına yapılan yatırımlar da sektörün hacminin genişlemesine olumlu etki ediyor. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Türkiye’ye giriş yapan toplam turist sayısında görülen artış, Türkiye’nin turizm potansiyelindeki ivmeyi açıkça gösteriyor. 2001 yılında ülkeye giren toplam turist sayısı 11.619.909 iken, 2005 yılında bu sayı 21.124.886 kişi ile iki katına, 2009 ise 27.077.114’e çıkıyor. Benzer şekilde 2010 ve 2011 yıllarında da istatistikler yine artış gösteriyor. Ümit verici istatistiklere ve sektörün her yıl artış beklentisi içinde olmasına rağmen, turizm sektörü sıkıntıdan kurtulamıyor. Hemen hemen her olumsuz gelişme, nedense turizm sektörü adına bir tehdit olarak görülüyor. Türkiye’nin her politik hamlesi, meyve sebze fiyatlarındaki en küçük oynama, ithalat-ihracat dengesindeki sıkıntı, Türkiye’nin dış ülkeler nazarındaki itibarında oluşabilecek en küçük kuşku, doğrudan Türkiye turizm sektörü açısından yıkım olarak değerlendiriliyor. Yatırımdan pay alamayan ‘sorumluluk’ B irçok dünya ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de ekonominin lokomotiflerinden kabul edilen, büyük parasal yatırımların yapıldığı bir sektörden söz ediyoruz. Küresel turizm sektörünün büyük oyuncularıyla aynı ligde bulunmak isteyen Türkiye, bacasız sanayiye büyük umutlar bağlıyor. Acaba bu büyük iddiaya rağmen, sektör ‘havadan nem kapmayacak’, sürdürülebilir bir yapıya sahip olmak adına yeterli sorumluluğu gösterebiliyor mu? Türkiye’yi sadece deniz kenarında bulunan otellerden ibaret düşünen, otel dışına çıkmak istemeyen, Türkiye’nin tarihi ve kültürel özellikleri hakkında en ufak bir heyecan duymayan ‘güneşlenmeci turist’ tipi her geçen yıl çoğalıyor. Belirtmek gerekir ki sadece yabancı değil, yerli turistler de aynı özelliği gösteriyor. Bu tipe bel bağlayan sektör, yazın aniden şişiyor ancak yatırımcılar sektörün daha uzun süre ayakta durmasını istiyor. Hem sezondan daha fazla yararlanmak isteyen, hem de sezon hiç bitmesin diyen turizm işletmecileri fiyatlarla 36 Mevsime göre bir şişip bir incelen bacasız sanayimiz, sektörün dalgalı hacmiyle baş edebilmenin en önemli yolunu, mevsimlik turizm işçileri yaratmakta buluyor. Sadece yaz aylarında istihdam edilen bu işçiler, turizm sektöründe çalışan toplam işçi miktarının büyük bir bölümünü oluşturuyor. Çoğu kayıtsız olmakla beraber, bu çalışanların çoğu hem çalışma saatleri, hem de sosyal güvenlikleri açısından olumsuz koşullarda istihdam ediliyorlar. Diğer bir söylemle, Türkiye coğrafyasının güney kesiminde var olan mevsimlik tarım işçilerine benzer bir şekilde, turizm sektörümüz ‘mevsimlik turizm işçileri’ olgusunu doğurdu ve büyütmeye devam ediyor. Dolayısıyla Türkiye, turizm sektöründen beklentilerini ülke ekonomisinin geneline yönelik artı değer üretebilmek için gerçekleştiremiyor. Sezona bağımlı işleyen sektörün kazanımları, kayıt dışı ekonomik ilişkiler içerisinde eriyor. Dolayısıyla bu çarpık sektörün geneli için kurumsal sorumluluktan veya sürdürülebilirlikten bahsetmek pek mümkün olamıyor. ‘Turizmde KSS’ hayal mi? S ezonda çalıştırdığı işçilerin büyük bölümünü kayıt dışı ilişkilerle istihdam eden, kayıtlı işçilerini ise fazla çalışma saatleri ve uygun olmayan çalışma koşullarıyla işçi haklarından yoksunlaştıran sektörün büyük bölümünün Küresel İlkeler Sözleşmesini imzalayabileceğini düşünebiliyor musunuz? Güneşlenmeci turiste daha pırıltılı görünmek adına her yere verimsiz klimalar yerleştiren, açık büfe ikramlarından oda temizliğine kadar sunduğu hizmetlerin çoğunda gereksiz atık üretmekten ve enerji tüketmekten zevk alan otellerin kaç tanesi çevreyi korumaya odaklandığını gösteren bir sertifikayı almak için heveslenir? Sosyal sorumluluk kampanyaları çerçevesinde yeniden düzenlenen tarihi alanların, doğal güzelliklerin ve diğer kültürel merkezlerin destekçileri arasında hangi turizm şirketlerinin, büyük otellerin, büyük plaj kulüplerinin veya ulaşım şirketlerinin adını görüyorsunuz? Eğer fikri mülkiyet haklarını korumakla yükümlü kanunlar Türkiye’de genişler ve yaptırımlar artarsa, güneşlenmeci turiste sektörün sunduğu en önemli ürün gruplarının başında gelen çok kullanılan argo tabiriyle ünlü markaların ‘çakmaları’ satılmazsa, başka hangi ürünler cezbedebilir? Ne uğruna? T ürkiye, turizm sektörünü ülke ekonomisi için sürdürülebilir ve belirgin bir sacayağına dönüştürmek istiyorsa, bu sektörün genel iş ahlâkı hakkındaki ezberini bozması gerekiyor. İşletmecilerin turiste herhangi bir şeyi en yüksek fiyattan satmak yerine; Türkiye’ye özgün bir hizmeti hesap verebilir bir şekilde sunabilmesi, turizm işçilerinin işçi haklarının dile getirilmesi ve doğal kaynakları yerine getirilemeyecek şekilde kullanan işletmelerin çevre duyarlılıklarının artırılması gerekiyor. Diğer yandan sektörün niteliğini artırmak için, sadece deniz kenarı tatilinden değil, müzelerden, şehir çarşılarından, yöre mutfağından ve doğal güzelliklerden de hoşlanan ‘meraklı turist’lerin hedeflenmesi gerekiyor. Bu hedeflerin tüm paydaşlar tarafından takdir görmesi, özendirici hâle getirilmesi ve müşterilerin daha duyarlı seçimler yapabilmeleri için yönlendirilebilmeleri, ancak turizm sektöründe kurumsal sorumluluğun tanıtılması ile mümkün olabilir. Galiba yerli ve yabancı turistlerden kısa dönemli ekonomik kârlılık sağlamak uğruna, çevreyi ve toplumu ne ölçüde feda ettiğimizi düşünmenin vakti geldi, geçiyor. er Be rhan O y a k r STK STK Kadir Has Üniversitesi 4. STK Günleri Kadir Has Üniversitesi ve Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği işbirliği ile kurulan Kurumsal Sosyal Sorumluluk Akademisi tarafından, Sivil Toplum Kuruluşları Günleri’nin 4.sü 20 Nisan 2012 tarihinde Kadir Has Üniversitesi Cibali Yerleşkesinde, TACSO (Sivil Toplum Kuruluşları için Teknik Destek Projesi) desteği ile düzenlenecek. S ivil toplumun dünü, bugünü ve yarınını ele alacak bir buluşmaya sahne olacak olan Sivil Toplum Günleri, “Sivil Toplum: Dünü Bugünü ve Yarını” teması ile düzenleniyor ve sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelerek tartışması, görüşmesi, tanışması ve geleceğe dair öngörülerini paylaşmaları bekleniyor. Sivil Toplum Kuruluşları Günleri’nde, STK’lar kendi stantlarını açarak eğitim, yoksulluk, hastalıklarla mücadele, toplumsal cinsiyet eşitliği, kalkınma ve çevresel sürdürülebilirlik alanlarında yaratıcı çözümlerini paydaşları ile paylaşacak. Aynı zamanda çok taraflı bir diyalog ortamı sunmak amacı ile World Cafe Metodu ile toplantı zenginleştirilmesi de hedefleniyor. 38 STK Günleri Ödülleri S ivil Toplum Kuruluşlarının fark yaratan sosyal projelerine ve STK’lara en çok destek veren medya kuruluşlarına “STK Günleri” ödülleri verilecek. Yapılacak anket ile belirlenecek adaylar, Kadir Has Üniversitesi, KSSD ve TACSO tarafından oluşturulacak seçici kurul tarafından şu kategorilerde seçilecek. Avrupa Birligi KSS Raportörü Richard Howitt İş Dünyası Temsilcileri ile İstanbul’da Buluştu Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği’nin Danışma Kurulu Başkanı ve aynı zamanda Kalkınma ve Sosyal Sorunlar Komitesi üyesi, Avrupa Birliği Millet Vekili, Avrupa Parlamentosu Kurumsal Sosyal Sorumluluk Raportörü olan Richard Howitt, Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği’nin davetlisi olarak iş dünyası temsilcileri ile kurumsal sosyal sorumluluk kapsamındaki yuvarlak masa toplantısına katıldı. T oplantıda Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) İletişimi, KSS Raporlaması’nın önemi ve Kurumsal Sosyal Sorumluluk için Yenilenmiş AB stratejisi (2011 - 2014) konuları, gündemin ana maddelerini oluşturdu. Toplantıda ayrıca, TKSSD’nin bu yıl İstanbul’da düzenleyeceği İstanbul Küresel KSS Pazaryeri 2012 Etkinliği ile ilgili de brief verildi. Türkiye’nin en güçlü şirketlerinden oluşan iş dünyasından temsilcileri ile Avrupa Parlamentosu’nun Avrupa ve dünya ölçeğindeki tüm Kurumsal Sosyal Sorumluluk Platformları’nda temsil eden Richard Howitt’in bu buluşması, yakın gelecekteki projelerin daha doğru bir projeksiyonla gerçekleşmesi adına Türkiye için oldukça önemli. Televizyon-Dizi Televizyon-Sinema Radyo Sosyal Medya/Internet Gazete Gazeteci STK Günleri, hak bazlı ve çevre, kadın çocuk, engelli, azınlıklar ve insan hakları alanlarında çalışan tüm STK’lara açık ve stant açacak STK sayısı 30 olacak. İstanbul dışından katılacak STK’ların başvurularını, program ortağı TACSO’ya yapmaları gerekiyor ve başvurular 6 Nisan 2012 tarihine kadar devam edecek. 39 Uyg STK TÜRSAB, Van’da Turizm Köyü kuracak Van’da yaşanan elim deprem felaketinde zarar gören vatandaşlar için başlattığı kampanya yoğun talep gören TÜRSAB, TUROB, TÜROFED ve TYD ile birlikte depremde ağır hasar almış bulunan ve Van Valiliği tarafından belirlenecek bir köyü, Turizm Köyü adıyla 100 - 125 kalıcı konut yapılmak şartıyla yeniden inşa edecek. T ÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, kurumsal sosyal sorumluluk algısı içerisinde birçok proje gerçekleştirdiklerini ifade ederken, özellikle tarihi ve kültürel değerlerin korunması ve yaşatılmasına ilişkin çalışmalara dikkat çekti. Türkiye Seyahat Acentaları Birliği’nin (TÜRSAB) sosyal sorumluluk çalışmaları hakkında bilgi veren TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, Van depremi sonrasında başlattıkları kampanyanın yoğun ilgi gördüğünü dile getirdi. Ulusoy, “TÜRSAB - TUROB - TÜROFED ve TYD’nin katkılarıyla, Birliğimiz koordinasyonunda gerçekleştirilecek olan proje ile depremde ağır hasar almış bulunan ve Van Valiliği tarafından belirlenecek bir köy, 100 - 125 kalıcı konut yapılmak şartıyla yeniden inşa edilecek ve ‘Turizm Köyü’ olarak anılacak” dedi. Ulusoy, TÜRSAB’ın çalışmalarını şöyle dile getirdi: “2009 yılından bu yana sürdürülen Birliğimiz ile Kültür ve Turizm Bakanlığı önderliğinde başlatılmış olan erken rezervasyon kampanyasının ana hedefi, avantajlar sunmak suretiyle vatandaşlarımızın daha uygun koşullarda tatil yapabilirliklerini artırmak, tarihi ve kültürel değerlerimizle buluşmalarını kolaylaştırmak olarak özetlenebilir. 2011 yılında tahmini olarak 1.5 milyon kişi erken rezervasyon kampanyasından yararlanmış olup kampanya her sene düzenli olarak devam etmekte. 18 Mart’larda Çanakkale ziyareti B irliğimiz, 81 il ve K.K.T.C.’den onbinlerce ortaöğretim düzeyindeki öğrenciyi 18 Mart’larda Çanakkale’ye yıllarca her türlü ulaşım, konaklama, sigorta, rehberlik hizmetleri ve anı eşyaları dahil olmak üzere tüm maliyetlerini üstlenerek organize 40 ettiği gezileri başarıyla gerçekleştirdi ve milli tarih bilincinin pekiştirilmesini amaçlayan bu büyük projenin T.C. Milli Eğitim Bakanlığı himayesine girmesini sağladı. Müzekart B irliğimiz ve T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı işbirliği ile 2008 yılından bu yana başarı ile yürütülen “Müzekart” projesi, “Tarihe Yolculuk Başladı” sloganıyla vatandaşlarımıza bir yıl boyunca 318 müzeye sınırsız giriş imkânı sağladı. Sahip olduğumuz zengin tarihi ve kültürel mirasa daha bilinçli sahip çıkılması, sonraki nesillere aktarılmasına katkı amacıyla hayata geçirilen projeden yılda yaklaşık iki milyon vatandaşımız yararlanmakta. Diğer çalışmalar • Müze ve örenyeri girişlerinin engelli geçişlerine uyumlu hale getirilmesi gerçekleştirildi ve özellikle de en son yenilik olarak görme engelliler için özel alfabe ile oluşturulmuş müze broşürleri bastırıldı. • Birliğimizin sağladığı özel donanımlı “Kültür ve Sanat Otobüsü” ile T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Anadolu Filarmoni Orkestrası uzak, yakın ayırt etmeden dağ köylerine kadar etkinliklerini ulaştırabilmekte. • Kars ilinde bulunan tescilli “Aynalı Köşk” yapısının aslına uygun olarak onarımı ile ek yapı inşaatı Birliğimizce tamamlanarak Kafkas Üniversitesi’ne, öğrencilerin sosyal aktivite alanı ve konferans etkinlikleri için 200 kişilik salon ihtiyacını karşılayacak şekilde akademik çalışmaları destekleyici mahiyette tahsis edildi. • Efes Örenyeri için büyük çaplı aydınlatma projesinin çizimi ve uygulaması, Efes, Laodikeia, Nysa ve Stratonikea kazılarının hız kazanmasını sağlamak için vinçlerin sağlanması, Emniyet Teşkilatı ve TSK şehit ve gazilerinin çocuklarına sağlanan burs olanakları, İstanbul Arkeoloji Müzelerinin bakım, onarım ve depreme dayanıklı hale getirilmesi ile çağdaş müzecilik olanaklarına kavuşturulması da dahil olmak üzere birçok proje severek ve özenle hayata geçirilmekte.” KSS ulam alar ı Çalışan Gönüllüğü Örneği: Arzum Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ekibi Arzum Kurumsal Sosyal Sorumluluk Ekibi, oluşumlarını ve faaliyetlerini anlattı. Şirket değerlerimizle paralel olarak birbirimize, yaşadığımız topluma ve çevreye karşı özenliyiz. Nasıl Başladık? Toplumsal sorumluluğumuzun odağı olarak eğitimi seçtik. Öncelikle fırsat eşitliği yönünden bulunduğu coğrafi bölge itibariyle ya da kendi bedensel engelleri nedeniyle dezavantajlı olan, eğitim çağındaki gençlere destek vermek öncelikli amacımız. Arzum’da sosyal sorumluluk yapılanması, “Kurumsal Sosyal Sorumluluk Komitesi” adı altında, sosyal sorumluluğa gönül vermiş çalışanlardan oluşuyor. Komite üyeleri, projelerde ve anlık işlerde gönüllülük esasına göre rol alıyorlar. A rzum’da sosyal sorumluluk aktiviteleri, çalışanların bu yöndeki istekleri doğrultusunda başladı. 2006 yılında şirket içerisine yerleştirilen dilek ve öneri kutularına, sosyal sorumluluk komitesi kurulmasına dair istekler atıldı, sonrasında yönetim bu fikri beğendi ve birkaç çalışanın gönüllü olması ile birlikte Kurumsal Sosyal Sorumluluk Komitesi kuruldu. " Bu komite, yakın ‘Kör Liderler’ çevreden tanınan projesi nedir? Arzum’da sosyal sorumluluk maddi imkanları yetersiz kişilere ürün vb. yapılanması, “Kurumsal Sosyal ör Liderler’ yardımlar yapmaya, yine Projesi, görme Sorumluluk Komitesi” adı altında, maddi imkansızlıklar engelli bireylerin nedeniyle okula sosyal sorumluluğa gönül vermiş sosyal ve ekonomik gidemeyen öğrencilere gelişimini artırmaya çalışanlardan oluşuyor. Komite öğrenim bursları yönelik olarak Arzum üyeleri, projelerde ve anlık işlerde vermeye, köy okullarına Elektrikli Ev Aletleri ve yardımda bulunmaya Young Guru Academy gönüllülük esasına göre rol başladı. Bu aktiviteleri (YGA) işbirliğiyle alıyorlar. gerçekleştirirken gerek gerçekleştirilen bir yönetim desteğiyle, proje. Bu proje, orta ve gerek çalışanlara uzun vadeli hedefleri olan, eğitim, öğretim ve kariyer duyurusunu yaparak çalışanlardan bağış toplama yönetimi faaliyetlerinden oluşan sürekli gelişim yöntemiyle ilerliyordu. sürecini içeren bir sosyal sorumluluk projesi. Başlardaki bu amatör ruh, zaman geçtikçe daha kurumsal bir hale bürünmeye başladı. Young Guru Academy ile tanışıldığında, bu derneğin yürütmekte olduğu ‘Kör Liderler’ Projesi henüz yeni başlamıştı ve toplumun çok önemli bir yarasına güzel bir çözüm sunuyordu, fark yaratıyordu. 2009 yılının sonunda, projenin sponsoru olundu. Bu projeye başlanmasından sonra ise Arzum’un kurumsal sosyal sorumluluk konusundaki rotası netlik kazanmaya başladı. ‘K Bu projeyle okuyan, yaratıcı düşünen, düşündüklerini özgürce paylaşan, özgüvenli bireyler yetiştirmek amaçlanıyor. Proje kapsamında Türkiye’de halihazırda 6 görme engelli kütüphanede, ilkokul öğrencilerine yönelik oku-düşün-paylaş seansları yapılıyor ve bağımsız hareket eğitimleri veriliyor. Proje, YGA koordinasyonunda, içeriği pedagoglar tarafından yapılandırılmış olan, gönüllü üniversite öğrencileri ve genç profesyonel çalışanların desteğiyle görme engelliler için özel olarak 41 hazırlanmış kabartma baskı proje kitabı, kabartma ve sesli hikaye kitapları okuyarak çocukların yaratıcı düşünmelerini ve düşündüklerini rahatlıkla paylaşmalarını geliştirecek seanslardan oluşuyor. Lisedeki görme engelli öğrencilere ise İngilizce, bilgisayar ve mesleki eğitimler verilirken aynı zamanda CEO’ların, sanatçıların, yazarların katıldığı Genç Liderler Kampına seçiliyorlar. İlk görme engelli ve gören karma Dragonboat takımı Takım çalışmasını ve takım çalışmasıyla fiziksel engellerin ortadan kalkabileceğini göstermeyi amaçlayan şirketler arası Dragon Boat kürek yarışlarında görme engelliler, Arzum ve YGA gönüllüleri birlikte yarışıyorlar. YGA ile birlikte ilk görme engelli Dragonboat ekibini kurarak görme engellilerin spor alanında da gelişmelerine katkı sağlamayı amaçladık. Eğitimler sonrasında proje mezunlarına Arzum ve diğer gönüllü şirketlerde staj, iş imkanları, koçluk ve çeşitli eğitimler sağlıyoruz. Bu projeyle Türkiye Sosyal Sorumluluk Komitesi ve CSR Europe tarafından düzenlenen ‘Çalışan Gönüllülüğü Ödülü’ne başvuran firma, Türkiye’de 250’den az çalışanı olan şirketler kategorisinde Avrupa elemelerinde Türkiye’yi temsil etti ve ‘Kör Liderler’ Projesi ile yarattığı toplumsal farkındalığı yeni projeleriyle pekiştirmek amacıyla ilerliyor. Neden eğitim, neden böyle bir proje? Ş irket değerlerimizle paralel olarak birbirimize, yaşadığımız topluma ve çevreye karşı özenliyiz. Toplumsal sorumluluğumuzun odağı olarak eğitimi seçtik. Öncelikle fırsat eşitliği yönünden bulunduğu coğrafi bölge itibariyle ya da kendi bedensel engelleri nedeniyle dezavantajlı olan, eğitim çağındaki gençlere destek vermeyi hedefledik. Bu doğrultuda, bugüne kadar ‘Kör Liderler’ gibi bir çok projeye de katkı sağladık. Arzum ailesi olarak, 2008 yılı TUİK verilerine göre, çalışabilir durumda olan görme engellilerin yalnızca %16.8’inin istihdam edilebildiği bir ortamda, istihdam edilebilirliği arttırmaya yönelik bir projenin destekleyicisi olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Arzum olarak sosyal sorumluluk projelerinin çalışanlar arasındaki iletişimi ve çalışan bağlılığını da arttırdığı inancındayız. Projenin etkileri ve sonuçları ‘K ör Liderler’ projesi, çalışanlarımızın sosyal sorumluluk bilinci içerisinde Türkiye’nin gelişimine katkı sağlamalarına yönelik önemli bir araç oldu. Ayrıca, projenin temel felsefesi olan açık iletişim ve etkileşim ile yaratıcı düşünce ve fikirlerin önünün açılmasına yönelik yapılan modelleme sayesinde moderatörlerin de öğretme becerilerinin, takım çalışması ve proje yönetimi açısından yetkinliklerinin gelişmesi de projenin bize sağladığı önemli katkılardandır. Bu sayede, çalışanların ülkenin sosyal gelişimine yaptıkları katkı onların üretime yaptıkları katkıyı da artıracak şekilde motive olmalarını sağlıyor. Uyg ı İletişim Danışmanlığı Sektörünün İlk Sürdürülebilirlik Raporu: SürdürüleN’PR " İletişim danışmanlığı sektörünün öncü firmalarından N’PR, sektörünün ilk Sürdürülebilirlik Raporu “SürdürüleN’PR”ı yayınladı. N’PR İletişim Yönetim Kurulu Başkanı Nur Başnur, “2005 yılından bu yana gündemimizde olan sürdürülebilirlik anlayışını, 2011 yılı sonunda hayata geçirdiğimiz SürdürüleN’PR raporumuz ile bir adım ileriye taşıdık” 20 yıla yakın süredir Ankara ve İstanbul ofisleriyle stratejik iletişim danışmanlığı hizmeti veren N’PR İletişim, Küresel Raporlama Girişimi (GRI) ilkelerine göre hazırladığı ‘’SürdürüleN’PR’’ Raporu ile çıtayı yükseltti. ‘’SürdürüleN’PR’’ Raporu; inşaat-gayrimenkul ve turizm sektörleri başta olmak üzere; sağlık-ilaç, telekomünikasyon, bilgi teknolojileri, beyaz eşya ve endüstriyel ürünler, enerji, STK ve meslek örgütleri, finans, AVM-perakende, lojistik, kamu, kültür-sanat, eğitim sektörlerinde 150’den fazla markaya Stratejik İletişim Danışmanlığı hizmeti veren N’PR’nin ekonomik, toplumsal ve çevresel sürdürülebilirlik çalışmalarını içeriyor. Rapor, N’PR’nin 2006 yılında imzaladığı Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (UN Global Compact) taahütleri ışığında, uluslararası raporlama standardı Küresel Raporlama Girişimi İlkeleri (GRI) C+ Uygulama Seviyesi’ne göre oluşturuldu. SürdürüleN’PR’ın GRI İlkelerine uygunluğu Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği tarafından da denetlenerek, onaylandı. N’PR İletişim Yönetim Kurulu Başkanı Nur Başnur, SürdürüleN’PR süreciyle ilgili: “Müşterilerimiz, çalışanlarımız, tedarikçilerimiz ve medya başta olmak üzere tüm sosyal paydaşlarımızla kurduğumuz güven ve sadakate dayanan uzun soluklu ilişkilerin desteğiyle, şeffaflık ilkelerimiz ışığında 2005 yılından bu yana gündemimizde olan sürdürülebilirlik anlayışını, 2011 yılı sonunda hayata geçirdiğimiz, sektörümüzde bir ilk olan, SürdürüleN’PR raporumuz ile bir adım ileriye taşıdık’’ dedi. 42 KSS ulam alar ‘‘Şirketlerin karlılıktan ibaret yapılar olamayacağına inanıyoruz’’ N ur Başnur, çalışma alanı gereği iş dünyasında sürdürülebilirlik için sorumluluklarının farkında olduklarını belirterek raporun amacına ilişkin şunları söyledi: ‘‘Bizim kendimize yüklediğimiz misyon, kendi iş alanlarımızda sürdürülebilir bir dünya yaratmak olduğu kadar danışmanlık hizmeti verdiğimiz kuruluşların yanı sıra tüm paydaşlarımızı da aynı doğrultuda yönlendirmektir. Raporumuzu da bu bilinçle hayata geçirdik. Amacımız anındalık çağını farkındalık çağına dönüştürmek. Küresel ölçekte doğal kaynakların tükenme riskiyle karşı karşıya olunduğu günümüzde, ‘profeyonel başarı’yı yeniden tanımlıyor ve şirketlerin karlılıktan ibaret yapılar olamayacağına, bunun yanı sıra toplum ve çevreye kattıkları değerlerle birlikte değerlendirilmeleri gerektiğine inanıyoruz.’’ PR sektöründe uluslararası kalite standartlarına uygun, İDA Meslek Ahlakı İlkeleri’ne (2004) sahip, verilen hizmetlerin ölçümleri ve denetimlerinin tüm şeffaflığıyla yürütüldüğü sürdürülebilir bir sistemin kurulması için meslek örgütleri ile ele ele verdiklerini ifade eden Başnur, ‘‘Hedefimiz; Sektörümüzün tüm firmaları için bu bilincin hem kendi iç süreçleri hem de danışmanlık verdikleri firmalar bazında içselleştirilebilmesi adına bir kıyas noktası olabilmek. SürdürüleN’PR, N’PR İletişim’in kurumsal ve ekonomik yapısı, toplumsal ve çevresel sürdürülebilirlik projeleri ve sürdürülebilirlik hedefleri hakkında detaylı bilgi veriyor’’ diye konuştu. 43 STK YASED’den ‘KOZA’ Projesi için Çok Uluslu Firmalara Çagrı Uluslararası Yatırımcılar Derneği YASED’in 2009 yılında hayata geçirdiği Koza Projesi kapsamında, Türkiye’nin daha az gelişmiş bölgelerinde okuyan üniversite öğrencilerine çok uluslu şirketlerde staj olanağı sağlanıyor. Bu yıl genişletilmiş kapsamıyla dördüncü dönemine girecek olan Koza projesi ile YASED 33 farklı ilde okuyan üniversite öğrencisine uluslararası şirketlerde staj imkanı tanıyor. Ö ğrencilere vizyon kazandırmak, uluslararası önemli firmaların iş yapış sistemlerini merkezlerinde öğrenmelerini sağlamak, staj dönemi süresince edindikleri deneyim ve vizyonu ileride gerek yaşadıkları bölgeler, gerekse kendi kişisel gelişimleri için kullanabilmelerine vesile olmak hedefiyle başlatılan proje, şimdiye kadar toplam 350 öğrenciye 50 farklı şirkette staj fırsatı sundu. GAP Bölgesiyle başladı, 33 şehre ulaştı T ürkiye’nin örnek eğitim projelerinden biri olan Koza Projesi’nin ilk yılında GAP Bölgesi pilot bölge olarak seçildi ve başarıyla tamamlandı. İkinci yılında da teşvik sistemine göre dördüncü bölge olarak adlandırılan 30 ildeki üniversiteler seçilerek, 118 öğrenciye staj olanağı sağlandı. Geçtiğimiz yıl ise gençlere fırsat eşitliği sağlamak hedefiyle proje kapsamı genişletildi, daha fazla öğrenciye ulaşılarak, hem dördüncü bölge illeri hem de tüm GAP bölgesi projeye dahil edildi. YASED’in en önemli misyonlarından biri olan “istihdam ve eğitim” konusu çerçevesinde hayata geçirilen Koza Projesi, bu yıl dördüncü dönemine daha da büyüyerek giriyor. Bu yıl projeye; Adıyaman, Kilis, Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane, Malatya, Kastamonu, Sinop, Çankırı, Ardahan, Kars, Iğdır, Ağrı, Van, Hakkari, Şırnak, Siirt, Bitlis, Muş, Erzurum, Bayburt, Bingöl, Batman, Mardin, Diyarbakır, Tunceli, Erzincan, Elazığ, Şanlıurfa ve Gaziantep olmak üzere 33 il dahil oldu. 44 Yaz döneminde yürütülen staj programın ilk iki gününde, stajlarının onbeşinci gününde ve son gününde öğrenciler uzman eğitimciler tarafından girişimcilik, liderlik ve iletişim üzerine oryantasyon eğitimleri alıyor. Türkiye’nin en büyük şirketlerinin destek verdiği projede, insan kaynakları uzmanları illere giderek öğrencilerle toplu mülakatlar gerçekleştirecek ve olumlu öğrenciler yetkinliklerine göre projeye katılan şirketlere yerleştirilecek. Projeye katılan öğrencilerin konaklama masrafları dahil her türlü ihtiyaçları YASED ve YASED üyesi şirketlerce karşılanıyor. Uluslararası şirketler, stajyer öğrencilerin ulaşım masraflarını karşıladığı gibi staj süresince aylık maaş ve sigortalarını da ödüyor. Projeye katılmak isteyen şirketler proje için YASED’e başvurabiliyor. Koza projesi, Türkiye’de hâlâ dezavantajlı olarak tanımlanan bölgelerdeki öğrencilere yeni ufuklar açmak, uluslararası yatırımcıların yarattığı katma değer ve istihdama da yeni bir boyut kazandırmak ve bu anlamda şirketlerdeki insan kaynağı açısından çeşitliliği arttırmak hedefleriyle sürdürülüyor. YASED - Uluslararası Yatırımcılar Dernegi hakkında Y ASED Uluslararası Yatırımcılar Derneği, 1980 yılında kurulan, 216 üyesi olan ve üyelerini Türkiye’de faaliyet gösteren uluslararası şirketlerin oluşturduğu, kar amacı gütmeyen bir kuruluş. Dernek, 216 üyesiyle Türkiye’deki uluslararası doğrudan yatırımcıların en önemli temsilcisi olup, üyeleri ile ortak vizyonuyla Türkiye’de daha iyi bir yatırım ortamı için çalışıyor. YASED misyonunu, dünyadaki en iyi örneklerle uyumlu bir iş ortamının oluşmasına proaktif destek vermek, mal ve hizmetlerin serbest ticaretini, serbest rekabeti, yatırım özgürlüğünü ve sermayenin serbest dolaşımını teşvik etmek olarak tanımlıyor. YASED, Türkiye’de faaliyet göstermekte olan yatırımcılar, yeni ve potansiyel yatırımcılar arasında bilgi paylaşımını ve özellikle de bu yatırımcıların YASED üyeleriyle daha iyi iletişim sağlamalarına imkân verecek şekilde işbirliğini ve iletişimi teşvik ediyor. Dernek, yeni fikirler için bir platform görevi görmenin yanı sıra, ortak menfaatlerin söz konusu olduğu iş konularında, devlet organları ile düzenleyici " kurum ve kuruluşlarla olan ilişkilerinde üyelerine müşterek destek veriyor. YASED, İş dünyasını temsil eden diğer kuruluşlarla olan iletişim kanallarını ve koordinasyonu geliştirmeye, kamuoyunun konularımıza olan farkındalığını güçlendirmeye ve doğrudan yabancı yatırımların imajını Türkiye’deki tüm paydaşlar nezdinde iyileştirmek adına çalışmalar yürütüyor. Türkiye’de yürürlükte olan mevzuatın ve iş yaşamındaki uygulamaların uluslararası standartlarla uyumu için yapılacak ve etik değerler ile kurumsal yönetişim ilkelerini geliştirmeye kararlı girişimleri destekleyecek lobi çalışmaları, YASED’ in en önemli öncelikleri arasında. Türkiye’de yatırım ortamının iyileştirilmesi için YASED’ in belirlediği öncelikli konular: Kayıt dışı Ekonomi, Hukuk Güvenliği, Vergi ve Teşvikler, İstihdam ve Eğitim, Fikri ve Sınaî Mülkiyet Hakları, ArGe ve Avrupa Birliği. Gençlere fırsat eşitliği sağlamak hedefiyle daha fazla öğrenciye ulaşılarak, hem dördüncü bölge illeri hem de tüm GAP bölgesi projeye dahil edildi. Uyg KSS ulam alar ı Küresel İlkeler Sözleşmesi'ne Turizm Sektöründen ilk imzayı Martı attı Martı GYO ve Martı Otel İşletmeleri turizm sektöründen, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni (UN Global Compact) imzalayan ilk kuruluş oldu. Grup, 10 temel ilkenin yer aldığı sözleşme doğrultusunda yol haritalarını oluşturma çalışmalarına başladı. B irleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (Global Compact), BM tarafından geliştirilen ve iş dünyasının çevre, çalışma koşulları, yolsuzluk ve insan hakları alanlarında uymayı taahhüt ettiği evrensel ilkeleri kapsıyor. Dünyanın en büyük gönüllü kurumsal vatandaşlık girişimi olan sözleşmeyi imzalayan şirketler, evrensel ilkeleri temel alan kurumsal uygulamaların daha istikrarlı, adaletli ve kapsamlı bir küresel pazar oluşturmaya yardımcı olduğu inancını paylaştıklarına dair taahhütte bulunuyor. Martı GYO ve Martı Otel İşletmeleri, attığı imza ile, faaliyetlerinin çevreye saygılı ve sürdürülebilir olmasına özen göstereceği taahhüdünü vermiş oldu. 45 STK ESO Başkanı Savaş M. Özaydemir: “Adil paylaşımcı bir ekonomi için sürdürülebilir büyüme ve sosyal sorumluluk anlayışı şart” Eskişehir Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Savaş M. Özaydemir, düzenli ve çevreye duyarlı bir sanayileşmenin oluşması ve sürdürülmesi parolasıyla yola çıktıklarını vurgularken, topluma karşı sorumluluk taşıyan bir sivil toplum örgütü bilinciyle de, kurumsal sosyal sorumluluk (KSS) alanında çalışmalar yaptıklarını söyledi. 44 yılı geride bırakan Eskişehir Sanayi Odası’nın (ESO) çalışmalarını ve kurumsal sosyal sorumluluk anlayışını KSS Türkiye’ye, ESO Yönetim Kurulu Başkanı Savaş M. Özaydemir, kuruluşundan bugüne ESO yönetiminde görev alan tüm sanayicilerin, ekonomik kalkınmanın ve bağımsızlığın ancak ‘sanayileşerek’, yeni teknolojiler ve üretim metotları geliştirerek sağlanacağı bilinciyle hareket ettiğini söyledi. Özaydemir, “Bu bilincin yanı sıra insanlığın refahına hizmet eden ve adil paylaşımcı bir ekonomik düzene ancak sürdürülebilir büyüme ile geliştirilen sosyal sorumluluk anlayışıyla ulaşacağına inanan ESO, bu alanlarda da önemli çalışmalar ve projeler gerçekleştirmiştir” diye konuştu. Özaydemir, temsil ettiği sanayi kesimin faaliyetlerini destekleme görevinin yanı sıra, yasa ile kendisine verilen ve yükümlülüklerini de titizlikle yerine getiren ESO’nun, aynı zamanda topluma karşı sorumluluk taşıyan bir sivil toplum örgütü olma bilincini önemsediğini belirtti. Üniversite-sanayi işbirliğindeki örnek çalışmalar ESO Yönetim Kurulu Başkanı Savaş M. Özaydemir şunları söyledi: “Örneğin, yıllardır herkesin dilinde olmasına rağmen bir türlü istediğimiz düzeye gelemeyen üniversite-sanayi işbirliği, en azından ESO için olmazsa olmaz bir durumdadır. Bu kapsamda ESO, üniversite-sanayi işbirliği konusunda birçok ortak projeler geliştirerek üniversitelerin çeşitli projelerine maddi manevi destek veriyor. Özellikle, Eskişehir Teknoloji Geliştirme Bölgesinin yönetici şirketi olan, Anadolu Teknoloji Araştırma Parkı San. ve Tic. A.Ş. (ATAP A.Ş.), Eskişehir Sanayi Odası tarafından üniversite-sanayi işbirliğinin bir sonucu olarak, il sanayinde teknolojik yatırımları arttırmak amacıyla kuruldu, burada teknoloji geliştiren akademisyenlere destekler sağlandı.” " Proje fuarı Ü niversitelerimizde yapılan bitirme projeleri “Proje Fuarı” ile sanayicilerimize sunuluyor. Sanayi Odasının desteği ile gerçekleşen bu etkinlikte hazırlanan projeler, proje sahiplerinin gözetiminde Odamızda sergileniyor. Üniversite-sanayi işbirliğinin bir diğer güzel örneği ise, üniversitelerimizde okuyan değerli gençlere ESO’nun sağladığı fırsatlardır. Bu kapsamda her yıl ESO mali imkânları ile Oda üyesi kuruluşlardan sağlanan katkılarla üniversitelerimizin mühendislik ve idari bilimler bölümünde okuyan ve maddi durumu iyi olmayan öğrencilere karşılıksız burslar sağlanıyor. Bu burslar lisans eğitimi boyunca sürüyor. Yine öğrencilerimize sağlanan diğer bir imkân ise her yıl çok sayıda mühendislik bölümü öğrencisine, Oda üyesi sanayi kuruluşlarında staj imkânıdır. Bu staj programı ile her yıl yaz aylarında öğrencilerimiz ileride çalışacakları sanayi kuruluşlarındaki iş yaşamını ve çalışma ortamlarını görerek tecrübe kazanıyorlar.” İnsanlığın refahına hizmet eden ve adil paylaşımcı bir ekonomik düzene, sürdürülebilir büyüme ve geliştirilen sosyal sorumluluk anlayışıyla ulaşılır. Meslek Yüksekokulu projesi E skişehir Sanayi Odası olarak üniversite-sanayi işbirliği konusundaki en anlamlı çalışmalarından birisinin de 2010 yılında temeli atılan ve aynı yıl tamamlanarak teslim edilen Meslek Yüksekokulu olduğunu belirten Özaydemir’in görüşleri şöyle: “Eskişehir Osmangazi Üniversitemiz ile yaptığımız protokol çerçevesinde Eskişehir Sanayi Odası Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan Meslek Yüksekokulu ile üniversite ve sanayicinin bir araya gelmesi sağlandı. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi ile yaptığız görüşmelerde okulun eğitim müfredatı ve ders içeriğinin sanayicilerimizin ihtiyacı olan nitelikli insan gücünü yetiştirmeye yönelik olarak belirlenmesi planlanıyor. AB programlarına yakın takip E SO Yönetim Kurulu Başkanı Özaydemir, özellikle STK’lar için önemli bir kaynak ve gelişim aracı olma özelliğini taşıyan AB programlarını yakından takip ettiklerini, bu kapsamda birçok projeye lider ve ortak olarak katılım sağlandığını dile getirdi. Özaydemir, “Buradan elde edilen kaynaklarla da sanayicilerimize yönelik eğitim ve proje hizmetleri gerçekleştiriliyor” dedi. 47 KSS anlayışında bölgesel ve kurumsal kapasite oluşturma çalışmaları M esleki eğitim, bölgesel kalkınma, uluslararasılaştırma ve kümelenme gibi alanlarda yürütülen projeler ile KSS anlayışında bölgesel ve kurumsal kapasite oluşturmaya yönelik çalışmalar gerçekleştirdiklerinden de söz eden Savaş M. Özaydemir şöyle konuştu: “Özellikle ESO tarafından hayata geçirilen CNC Eğitim Merkezi, il sanayinde her geçen gün daha fazla ihtiyaç duyulan CNC Operatörleri yetiştirmekte, BEBKA desteği ile kurulan Endüstriyel Otomasyon Araştırma ve Uygulama Merkezi ise Eskişehir’de faaliyet gösteren KOBİ’lerin uluslararası rekabet güçlerini arttırmak çalışmalar gerçekleştirmektedir. Yine Eskişehir Sanayi Odası Organize Sanayi Bölgesi ve Anadolu Üniversitesi ortaklığında projelendirilen ve hizmete açılan Eskişehir Endüstriyel Tasarım Merkezi kent ekonomisine bir zamanlar önemli katkıda bulunan mobilya sektörünü yeniden canlandırmak için çalışmalar gerçekleştirmekte, kentteki mobilya sektörüne destek vermektedir. Sponsorluk destekleri S adece üniversite sanayi ya da sanayicilere yönelik KSS projeleri geliştirmeyen ESO, özellikle çeşitli dernek, kulüp, kurum ve kuruluşlarının sürdürdüğü çalışmalara da sponsorluk desteği vermektedir. Sadece iki yıl içerisinde Eskişehir Sanayi Odası, KalDer, Milli Eğitim Müdürlüğü, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Anadolu Üniversitesi, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, JCI, Kadın Girişimciler Kurulu, Eskişehir Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, Makine Mühendisleri Odası, Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü, İl Emniyet Müdürlüğü, Eskişehir Gazeteciler Cemiyeti, Eskişehir Tıp Fakültesi, Bilim, Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğü, İşKur gibi kurum ve kuruluşların birçok projesine destek vermiş, sponsorluklar sağlamıştır. UMEM Beceri’10 için yoğun mesai S on yıllarda işgücü piyasasında arz talep uyuşmazlıklarından kaynaklanan işsizliğe çözüm getirmek amacıyla ülkemizde başlatılan en büyük ve en önemli projelerden biri olan Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri yani UMEM Beceri’10 Projesi kapsamında Eskişehir Sanayi Odası koordinatör Oda olarak Eskişehir’deki çalışmaları yürütmekte, bu konuda yoğun mesai harcamaktadır. Özellikle işe ihtiyacı olanlar ile işçiye ihtiyacı olan firmaların bir araya gelmesinde, söz konusu projenin şehirde işleyişini sağlamakta görev alan ESO, işsizliğin azaltılmasında sosyal sorumluluk örneği göstermiştir.” Uyg KSS ulam alar ı BTC Hattında Degişen Yaşamlar Hazar Denizi’ndeki üretim havzalarından çıkarılan ham petrolü dünya pazarlarına ulaştırmak amacıyla 2002 yılında kurulan Bakü-Tiflis-Ceyhan Pipeline Company (BTC Şirketi), ana faaliyeti olan petrol taşımacılığının yanı sıra boru hattının geçtiği üç ülkede hayata geçirdiği programlarla, 2003 yılından bu yana sürdürülebilir kalkınmanın toplumsal ve çevresel boyutlarına ilişkin bir dizi çalışmaya teknik ve mali destekler sağlıyor. BTC Şirketi Kurumsal Sosyal Sorumluluk Müdürü Şükran Çağlayan Mumcu, şirketin sürdürülebilirlik adına yürüttüğü çalışmalara ilişkin şunları söyledi: ‘‘Sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunmaya çalışılan BTC ek yatırım programlarından ilki, 2003 yılından beri kesintisiz ve entegre bir şekilde yürütülen Toplumsal Yatırım Programıdır (TYP). TYP, sürdürülebilir kırsal kalkınma adı altında uygulandığı 10 il (Ardahan, Kars, Erzurum, Erzincan, Gümüşhane, Sivas, Kayseri, Kahramanmaraş, Osmaniye ve Adana) 34 ilçeye bağlı 330 köyde, temel geçim kaynaklarına yönelik faaliyetlerin iyileştirilmesi ve geliştirilmesine, sürdürülebilir yeni gelir getirici kaynaklar yaratılmasına, yoksul kesimin su, eğitim, sağlık gibi temel hizmetlere erişiminin sağlanmasına, doğal kaynakların etkin kullanımına ve yerel kapasitenin geliştirilmesine katkıda bulunmayı amaçladı. BTC Şirketi, 2003-2011 yılları arasında TYP kapsamında uygulanan hibe projelerine 24 milyon ABD Doları kaynak aktardı.’’ Şükran Çağlayan Mumcu, TYP ile hedeflerinin; bitkisel ve hayvansal üretime dayalı temel geçim kaynaklarının iyileştirilmesi, sürdürülebilir iyi tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması, sürdürülebilir alternatif geçim kaynakları yaratılması, yerel örgütlerin güçlendirilmesi, topluluk temelli ve üretici örgütlerinde kurumsal / örgütsel kapasitenin geliştirilmesi, istihdam ve girişimcilik çalışmalarının desteklenmesi, kadının sosyal ve ekonomik hayata katılımının desteklenmesi ve eğitim, sağlık, içme suyu benzeri ortak kullanıma yönelik küçük ölçekli altyapı projelerinin hayata geçirilmesi olduğunu ifade etti. Özel sektörce gerçekleştirilmiş en uzun soluklu program B ölgesel Kalkınma Girişimi’nin (BKG) ise, daha bölgesel düzeyde ortaklıklar ve işbirlikleri temelinde çevre yönetimi, iş ve işçi sağlığı, yerel tedarik zincirinin oluşturulmasına katkı sağlama, yerel istihdamın geliştirilmesi, KOBİ’lerin kapasitesinin artırılmasına destek sağlamayı amaçladığını ifade eden Mumcu, ‘‘Projelerin çoğu 2007’den itibaren Ceyhan Deniz Terminali’nin bulunduğu İskenderun Körfezi’nde uygulanmaya başlandı ve bu projelere 2007-2011 yılları arasında toplam 6 milyon, Türkiye’de uygulanan programlara 2003-2011 yılları arasında 37.5 milyon ABD Doları kaynak ayırdık. Edindiğimiz deneyimlerle önümüzdeki beş yıl için, “Sürdürülebilir Kalkınma İnisiyatifi” stratejisini oluşturuyoruz. 2003 yılından beri kesintisiz yürütülen Sürdürürlebilir Kalkınma İnisiyatifi Türkiye’de özel sektör tarafından gerçekleştirilmiş en kapsamlı, entegre ve uzun soluklu program oldu.’’ dedi. Sürdürülebilir kalkınma kapsamında dikkate alınan kriterler Ş ükran Çağlayan Mumcu, BTC Şirketi’nin, ek yatırım programları kapsamında desteklenen projelerin geliştirilmesine ve uygulanmasına ilişkin ilkelerinin; • Ulusal ve uluslararası yasa, standartlar ve kalkınma önceliklerine uyum, • Sosyo-ekonomik ve kültürel yapıyı gözetmek ve mevcudun iyileştirilmesine öncelik vermek, • Yatırım programlarını, katılımcı yöntemle yararlanıcılar ve paydaşlarla birlikte ihtiyaç temelli olarak yerinde planlayıp uygulamak, 49 girişimcilik faaliyetlerine ağırlık veriliyor. Toplum tabanlı yerel örgütleri aktif hale getirme çalışmaları: Sürdürülebilirliğin temel aracı olan toplum temelli örgütler (tarımsal kalkınma, kadın, su ürünleri, sulama kooperatifleri ve köy kalkınma dernekleri ile üretici birlikleri gibi) için işbaşı eğitimler, küçük hibe destekleri, işletme sermayesi sağlamanın yanında, yerel paydaşlarla ortaklık ve iletişim kurma, iyi yönetişim ilkelerini öğrenip uygulamaları gibi konuları içeren kurumsal kapasite geliştirme çalışmaları destekleniyor. • Çalışmalarda cinsiyet dengeli kalkınma, insan haklarına saygı, çevresel açıdan duyarlı davranmak, • Sürdürülebilirlik için yerel örgütlenme ve kapasite geliştirmeye ağırlık vermek, bağımlılık yaratmamak, • İzleme ve değerlendirmeye önem verip, etkin bir yönetim aracı olarak kullanmak, • Uygulamalarda ortaklıklara, eş fonlara önem vermek, kamu, özel sektör, STK ve uluslararası kalkınma kurum ve kuruluşlarıyla ortaklıklar kurmak, • “Sağlık, emniyet ve çevre” kurallarından ve şeffaflıktan taviz vermeden sürdürülebilir ve güvenli bir çalışma ortamı yaratmak olduğunu söyledi. Temel çalışma konuları P roje alanlarının iklim, arazi yapısı, doğal kaynaklar ve toplumsal-kültürel yapısına bağlı olarak sürdürülen temel ekonomik faaliyetlerin geliştirilmesinin, öncelikli hareket noktalarını oluşturduğunu vurgulayan Şükran Çağlayan Mumcu, çalışma konularının detaylarını da paylaştı. Temel geçim kaynaklarının iyileştirilmesi: İyi tarım ve organik tarımı yaygınlaştırmak amacıyla toprak analizleri, uygun gübre ve ilaç kullanımı, tarımsal sulamanın uygun teknik ve yöntemlerle yapılması konularında teorik ve uygulamalı eğitim ve girdi temini yapılıyor. Hayvancılığın geliştirilmesi: Bütüncül bir yaklaşım içinde başta bakım ve besleme koşullarının iyileştirilmesi, koruyucu veterinerlik ve hastalıklarla mücadele, barınak hijyeni, ırk ıslahı, kaliteli yem bitkileri üretimi, sütün hijyenik koşullarda toplanıp pazarlanmasına destek sağlanıyor. Alternatif geçim kaynakları yaratılması: Doğal kaynakların etkin kullanımına dayalı iyi tarım veya organik tarım teknikleriyle örtü altı veya açık alanda sebze üretimi, çilek, bodur-yarı bodur meyvecilik, üzümsü meyve yetiştiriciliği, organik bal ve ana arı üretimi, doğayla uyumlu balıkçılık ve diğer bireysel 50 İstihdam ve bireysel girişimciliği geliştirme: Temel sorun olarak ortaya çıkan sürekli istihdam talep ve beklentilerine kısmen de olsa yanıt verebilmek ve işsiz gençlere daha gelişmiş teknik ve sosyal beceriler kazandırmak amacıyla çeşitli mesleki kurslar sonrası bireylere sosyal güvenlik kapsamında istihdam sağlanıyor. Kadınlara yönelik eğitim faaliyetleri ve sosyal altyapıya ulaşımın iyileştirilmesi: Eğitimini tamamlayamayan genç kadınlara açık öğretim destekleri, kişisel sağlık ve temizlik, ilk yardım eğitimleri, ana-çocuk sağlığı eğitimleri, gıda hijyeni konusunda bilinçlendirme, gençler ve çocuklar için sosyal gelişim faaliyetleri sürdürülüyor. Ayrıca, “Hızlı etki projeleri” adı altında başta temiz içme ve sulama suyu olmak üzere okul, köy konağı, sağlık ocağı, kooperatif binası, köprü, yol, köy koruluğu gibi ortak kullanım amaçlı 500 tane yapı ve tesisin bakım, onarım ve inşaatına destek verildi. Uygulamaların sonuç ve etkileri Ş ükran Çağlayan Mumcu, hayata geçirilen projeler ve sonuçlarını şöyle maddeleştirdi: İyi tarım uygulamalarının öncüsü yerel örgütler oluşturuldu: Sürdürülebilirliği sağlamanın önemli araçlarından biri olan yerel örgütlenmeye ağırlık verildi ve bir kısmı informel aşamada kalsa da BTC tarafından, yaklaşık 70’e yakın yeni yerel örgütün kurulmasına öncülük edildi. Toplam 133 yerel örgütle işbirliği yapılarak 350 farklı projenin uygulanmasına yardımcı olundu. Organik ve iyi tarım uygulamaları: Binlerce insana iyi ve organik tarım uygulamaları konusunda eğitim, girdi ve sertifikasyon hizmeti desteği sağlandı. Erzurum, Erzincan ve Sivas’a bağlı proje köylerinde yaklaşık 150 üretici yaklaşık 100 dekar alanda organik çilek ve sebze üretimi yaparak gelir elde etmesi, Kars, Erzurum ve Sivas’ta yaklaşık 20 bin dekar alanda organik sertifika ile yetiştirilen yem bitkilerinin, organik hayvancılık ve süt işletmelerine satılması, proje desteği ile kurulan Ulaş Kalkınma Derneği’nin (UKDER), komşu ilçeler dahil yöredeki 650 üreticinin yaklaşık 120 bin dekar organik hububat üretimine gerekli organizasyon ve ürün pazarlama desteği sağlanması uygulamanın örneklerinden. Sebze ve meyve üretimine destek: Proje köylerinde farklı büyüklüklerde toplam 2500 sera kuruldu. Seraların tümünde damla sulama yöntemi kullanılarak %50 tasarruf sağlanıyor. Böylece her yıl binlerce ton temiz su tasarruf edilerek tarımsal üretimle kirlenmesinin önüne geçilebiliyor. kadınların oranı %49’a ulaştı. Kursları tamamlayan 203 kişi sosyal güvenceli olarak işe başladı. Açılan uygulamalı girişimcilik kurslarına 294 kişi devam etti, eğitimini tamamlayanlar arasından 38 kişiye iş planlarının geliştirilmesinde destek sağlanarak kendi işletmelerini kurmalarına yardımcı olundu. İstihdam ve girişimcilik destekleri için kalıcı kurumsal yapılar oluşturuldu: Ceyhan Ticaret başta Ardahan olmak üzere bazı bölgelerde organik bal üretimi ve ana arı üretimi şeklinde desteklendi ve yaklaşık 800 kişinin ek gelir elde etmesi sağlandı. Bunların büyük kısmı yoksul kadın ve işsiz genç erkeklerden oluşuyor. Odası bünyesinde bir Sürekli Eğitim Merkezi kuruldu. Ayrıca yaklaşık 5 milyon ABD Dolarına mal olacak Ceyhan İş Geliştirme Merkezi (CEYGEM) için TOBB, Ceyhan Belediyesi, Ceyhan Ticaret Odası, Ticaret Borsası, Ceyhan Ziraat Odası, Esnaf ve Sanatkarlar Odası bir araya gelerek CEYGEM İşletmesini kurma kararı aldı. BTC’nin CEYGEM dahil projeye toplam katkısı 1.855.000 ABD Dolarına ulaştı. Toprak Islahı: Yoğun kullanım, fazla sulama KOBİ Destekleri: Kredi Garanti Fonu A.Ş. ve Arıcılık: Doğa ile uyumlu bir faaliyet olan arıcılık suyu ve aşırı gübre, ilaç kullanımı sonucu toprak yapısındaki bozulmaları önlemek amacıyla, Çukurova bölgesinde 20 köyde bir toprak ıslah kampanyası başlatıldı. Tarım arazilerinin %14’ünde iyileşme sağlandı. Bu çalışmaların verim üzerindeki etkisini ölçmek için deneme çalışmaları yapıldı ve buğday, mısır, yerfıstığı gibi temel ürünlerde en az %30 verim artışı sağlandı. Yapılan masraflar düşüldüğünde 20 köydeki lider üreticiler toprak ıslahı uygulamalarından yaklaşık bir milyon TL’nin üzerinde ek gelir elde etti. Sürdürülebilir balıkçılığı destekleme: Yumurtalık Körfezi’nde sanayileşme nedeniyle doğal alanların kaybı ve aşırı avlanmadan kaynaklanan sorunları çözmek ve yaşayan topluluklar için yeni balıkçılık alanları yaratılması amacıyla bir yapay resif projesi geliştirildi ve yörede nesli giderek azalan balıkların sayısında önemli artış oldu. İçme suyu tesislerinde enerji tasarrufuna yönelik çalışmalar: Proje köylerinden 133’ünde (%40) en yeterli, sağlıklı içme ve kullanma suyuna erişim için malzeme ve teknik destek sağladı. İçme suyu temininde enerji kullanan köylerde enerji tasarrufu ve etkin su kullanımı için verilen eğitimler paralelinde adil paylaşım sağlayıcı su sayacı ve malzeme desteği yanında enerji tasarrufu sağlayıcı özel tasarımlı panolar temin edildi. Pano kullanan Ardahan ve Adana’ya bağlı 10 köydeki içme suyu tesislerinde daha az enerji kullanımı sonucu faturalarda ortalama %30 düşüş gerçekleşti. Yapılan bir yıllık toplam tasarruf tutarı yapılan harcamaların tümünü karşıladı. İşsizlikle mücadele: Çukurova bölgesinde uygulanan “İstihdam ve Girişimcilik Projesi”nde 1.000 kişinin kariyer eğitimi alması planlanmış iken, bu sayı 1.600’e ulaştı ve bunlardan 370’i başka bir eğitim almaksızın sosyal güvenceli olarak iş sahibi oldu. Söz konusu hizmetleri alanlar içersinde bankalar aracılığıyla yürütülen kredi kefalet desteği projesine başvuru yapan 65 küçük işletme toplam 3.5 milyon ABD Doları kredi kullandı. Yapılan izleme ve değerlendirme sonucunda, işletmelerin aldıkları kredinin tamamını yatırım için kullandığı ve yaklaşık 150 kişiye ek istihdam yarattığı görüldü. On yıl sürecek bu projede, küçük işletmeler için toplam 25 milyon ABD Doları tutarında kredi hacmi yaratıldı. Uygulamaların sürdürülebilirligi BTC ’nin, Sürdürülebilir Kalkınma İnsiyatifi kapsamında teknik ve finansal destek verilen projelerin tümünü sürdürülebilirlik kaygısı gözetilerek ve dışa bağımlılığı azaltıcı önlemlerle yürüttüğünü söyleyen Mumcu; “Sürdürülebilirlik ilkesinin mali, idari, teknik ve çevresel boyutlarıyla hayata geçirilmesini içeren çabalara planlama aşamasında başlıyoruz. Sürdürülebilirlik kavramını somutlaştırmak adına, öncelikle birbirini destekleyici yaklaşımları benimsiyoruz. Üretim girdileri, gerekli makina-ekipman, finansman destekleri yanında uygulamalı eğitimler, teknik ve sosyal beceri kazandırma çalışmaları ve ekonomik girişimlerin devamlılığını sağlayacak mali, idari kapasite geliştirme çalışmaları ile destekleniyor. Yerel örgütlerce yürütülen gelir getirici faaliyetlerin finansal ve kurumsal sürdürülebilirliğini sağlamak için özellikle işletme kurma ve geliştirme, üretimde ölçek büyütme ve satış-pazarlamaya yönelik faaliyetlere yoğunlaşılmasına ağırlık veriliyor. Yerel örgütlerin, işletmecilik faaliyetlerini iş planlarına dayalı ve yıllık program ve bütçe temelinde yürütmeleri teşvik ediliyor. Tüm bunların yanı sıra projelerin sürdürülebilirliğine katkı amacıyla yerel ara eleman yetiştirilmesine yönelik faaliyetler uygulanıyor. Bu ara elemanlar ve yerel örgütler aracılığıyla, başlatılan faaliyetler BTC ve uygulayıcı ortakları olmadan da devam ettiriliyor ve yaygınlaştırılıyor.” dedi. 51 U KSS ları ama l u g y Söy KPMG, Depremzedelere Destegini Sürdürüyor Van’da 24 Kasım 2011 tarihinde meydana gelen deprem için eşya ve erzak yardımı yapan KPMG Türkiye, bölgeye yardımlarını sürdürüyor. A cı kayıplar yaşanan depremin hemen sonrasında, Aralık ayı itibariyle Van’da yardıma muhtaç olan vatandaşların battaniye ve kışlık kıyafet gibi ihtiyaçlarını karşılayabilecek her türlü eşyanın toplanarak bölgeye ulaştırıldığını söyleyen şirket yetkilileri, bu yardımlarla birlikte, Türkiye ofisi çalışanlarının katılımıyla bölgeye maddi destek de sağlandığı, KPMG Türkiye çalışanları tarafından, yine afetin gerçekleştiği tarihlerde Kızılay’a 5 bin TL bağışlandığı bilgisini verdi. Bunlara ek olarak ODTÜ Mezunlar Dermeği’nin başlattığı yardım kampanyasına, KPMG Türkiye de destek veriyor. “ODTÜ VAN’da” kampanyası çerçevesinde Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ne kalıcı KSS leşil e ri İş dünyasında etik, toplumsal kalkınmaya katkıda bulunabilir mi? prefabrike iki katlı 500 kişilik bir öğretim ünitesi ve yurt binaları inşası sürüyor ve öğrencilere eğitim bursu verililiyor. Öğretim ünitesi Mart ayı içinde açılacak. İş dünyasında etik ve itibar yönetiminin, ayrıca yolsuzlukla mücadelenin bir ülkenin ekonomik ve insani kalkınması ile olan bağlantısı sıkça tartışılan bir konu. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye Temsilciliği’nin İletişim Koordinatörü Faik Uyanık, bu konuyu Etik ve İtibar Derneği (TEİD) Koordinatörü Tayfun Zaman ile konuştu. Bu kampanyaya bağışlanan 50 bin TL üzerindeki miktarın yarısı KPMG Türkiye ofisi çalışanlarından elde edilirken, diğer yarısı da KMPG İngiltere tarafından gönderildi. KPMG, yapmış olduğu bu yardımlar ile Van’daki öğrencilerin, deprem yüzünden ara vermek zorunda kaldıkları eğitim hayatlarına devam etmelerini sağlayacak projeler gerçekleştirilmesine destek vermiş olacak. Faik Uyanık: İş dünyası açısından yolsuzluk ve suistimal farklı kavramlar. Bahşiş, rüşvet, haraç ve hediyeler bazen suistimale girebilir, bazen de yolsuzluk olarak adlandırılabilir. Siz iş dünyasında nasıl bir sorun gördünüz ki böyle bir dernek kurmak istediniz? Tayfun Zaman: Son yaşanan krizlerin ardından iş dünyası “etik yönetimi sıkıntısı” içindeydi diye gördük. Bunu “etik sıkıntısı içindeydi” şeklinde algılamamak lazım. Ülke ekonomisinin yüzde 98’inin aile şirketleriyle domine edildiğini ve bir ailenin etik değerlerini şirketine ismiyle yansıttığını düşünürseniz, ülkemizde bir etik problemi var demek aslında doğru değil. Ama bu etiğin doğru yönetilmesi ve disipline edilmesi, raporlanması ve gelişimin gözlenmesi alanlarında bir sistem eksikliği gözümüze çarptığı için bu derneğin çatısı altında birleştik. Ve çalışmalarımızı bu yönde sürdürüyoruz. KPMG Türkiye, duyarlı çalışanlarının desteği ile sosyal sorumluluk alanındaki hassasiyetini göstererek diğer uluslararası firmalara da örnek olmayı amaçlıyor. Faik Uyanık: Siz dernek olarak, Birleşmiş Milletler’in Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin (Global Compact) imzacılarından birisisiniz. Bu sözleşmenin 10 ana ilkesi var ki bunların altında toplanan ana başlıklar; insan hakları, çalışma standartları, çevre ve yolsuzlukla mücadele. İş dünyasında yolsuzluk hangi şekillerde ortaya çıkıyor ve bununla mücadele nasıl oluyor? Tayfun Zaman: Yolsuzluk dediğimiz zaman, açtığımız başlığın altına genelde kamu ile ilgili ilişkiler giriyor. Yolsuzluk ve rüşvet, bir kamu görevlisinin makamını ve elindeki bilgiyi kötüye kullanarak kendisine ya da bulunduğu büyük yapıya çıkar sağlaması anlamına geliyor. Fakat bizim konumuz sadece yolsuzlukla sınırlı değil. İş dünyasının birbiriyle olan ilişkisi, iş dünyasının çalışanı ile ilişkisi ya da çalışanın çalıştığı şirketle olan ilişkisine de suistimal penceresinden bakıyoruz. Ama bu iki başlıkta da ortak bir payda var: Gücün kötüye kullanılması; kimi zaman şirket çıkarına, kimi zaman şahıs çıkarına ya da kimi zaman topluluk çıkarına yapılması. Bu alandaki savaş neden çok önemli? Şöyle bir örnek vereyim: Yolsuzluk ekonomisi, dünyanın en büyük beşinci ekonomisi. Fransa ekonomisinden büyük, Almanya ekonomisinden küçük bir yere oturuyor. Gelişmekte olan ülkelerde her şirket, gelirinin aşağı yukarı yüzde 7-8’lik kısmını, gelişmiş olan ülkelerde yüzde 5’ini ve daha geri kalmış ülkelerde yüzde 25-27’lik kısmını yolsuzluğa kurban veriyor. ‘Yolsuzluk, dünyanın en büyük ekonomilerinden’ Faik Uyanık: Toplumsal kalkınmanın ön şartlarından biri de yolsuzlukla mücadele ve yolsuzluktan arınma. Dernek olarak sizin bu yöndeki çalışmalarınız neler, yolsuzluk ve toplumsal kalkınma konusundaki bakış açınız nedir? Tayfun Zaman: Milyar seviyesinde çocuğun öldüğü, aşıdan mahrum kaldığı ya da sağlıklı 53 ortamda yaşayamadığı; dünya nüfusunun çok büyük bir bölümünün açlık çektiği, daha az ama ciddi bir bölümünün fakirlik sınırında yer aldığı, sağlıklı su kaynaklarından uzaklaşıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Bununla beraber, dünyanın en büyük ekonomilerinden birinin yolsuzluk olduğunu söylüyoruz. Biz etik yönetimine, sadece ahlaklı bireyin iş yapma biçimi olarak bakamıyoruz. Etik yönetimi bir iş yönetimi disiplinidir. Bir yazılı kültürdür. Bu yazılı kültür şirkette oluştuğunda ancak ölçülebilir, nesnel değerler üzerine oturtulmuş bir idare mekanizması oluşur. Bizim de ülkelerle paylaştığımız fikriyat bu yöndedir. Etik yönetiminin aslında bir iş yapma çabası olduğunu anlatmaktır. Faik Uyanık: İş dünyasında etik, ülkelerin kalkınmasına, rüşvetin temizlenmesine ve yok olmasına katkıda bulunan en önemli unsurlardan biri. Peki derneğinizin ortaya çıkmasının arkasında kimler vardı, hangi firmalar sizi destekledi? Tayfun Zaman: Öncelikli hedefimiz Türkiye’deki köklü şirketleri, yabancı ortaklıklar yaparak bu kültürü elde etmiş şirketleri ve yabancı şirketlerin Türkiye ayaklarını bir araya getirerek bu oluşmuş kültürden bir şeyler öğrenebilmek ve tüm Türkiye’deki şirketlere bu kültürü yayabilmekti. Bu amaca uygun olarak davet ettiğimiz şirketler bu çağrıya cevap verdi. Borusan Holding, Anadolu Endüstri Holding, Sabancı Holding gibi büyük kurumlar, Tüpraş gibi kendi sektöründe lider kurumlar, yurt dışından Siemens, Bosch, Microsoft, HP gibi kurumlar Türkiye’de bu kültürün oluşması ve yaygınlaşması ile ilgili bize tüm kaynaklarını açtılar ve bu kültürü bizimle paylaştılar. Şimdi sıra bu kültürü yansıtmakta. ‘Küçük hediyelerin büyük sonuçları olabilir’ Faik Uyanık: Tartışmalar nerede yoğunlaşıyor? Türkiye’deki sorunlara baktığımız zaman, hangi kategori daha fazla? Çalışanlar ile firmalar arasındaki 54 suistimal türleri mi, yoksa iş dünyasının örneğin kamu ihalelerinde olan problemleri mi sizin önceliğiniz? Tayfun Zaman: Aslında öncelik, bu sorunların tanımlanması ve tanınmasında. Kimi sektörler kamu ihaleleri dolayısıyla kamu ile daha yakın ilişki içinde. Buradaki risk, yolsuzluk riskine doğru kayar. Kimi sektörler, örneğin; sanayi kamudan uzak iş yapar, özel sektörle ve tüketici ile doğrudan ilişki içindedir. Burada ise işin içine rekabet girer. Şirketin birtakım güçlerini kötüye kullanarak müşterisini ya da içinde bulunduğu ortamı suistimal etmesi ya da bir çalışanın şirket kaynaklarını kötüye kullanarak, şirketi suistimal etmesine doğru gidebilir. Bazı coğrafyalarda bazı riskler günlük hayatın o kadar parçası haline gelir ki bunlar normalleşir. Bizim savaştığımız yer orası. Cephe yolsuzluk da olabilir, suistimal de. ‘Normal’ tanımı içine zaman içinde soktuğumuz ama normal olmayan küçük hediyelerin aslında büyük yansımaları olabilir. Faik Uyanık: Peki hedeflediğiniz sonuç ve gözle görülür çıktı ne olacak? Ele aldığınız şirketlerin birer ilkeler kılavuzu oluşturması, neyin suistimale girdiğinin saptanması ya da somut ölçüler konması mı? Tayfun Zaman: Türkiye’deki bütün şirketlerin bir etik duruşu, buna bağlı olan bir etik politikası, bu etik politika üzerine kurgulanmış bir etik kodu olması; bu etik kodun bütün idari fonksiyonlarına yansıması; etik üzerine kurgulanmış bir insan kaynakları ve tedarik zinciri yönetim politikası oluşturulması ve uygulanması olacak. Ayrıca bu etik değerlerin, içinde bulundukları bütün bu sisteme de etkin bir şekilde yaygınlaştırılması ve bunun herkesin ortak kültürü haline gelmesini hedefliyoruz. Bu amaç doğrultusunda da hedefimiz, üyemiz olan ve olmayan bütün şirketlerle iletişim kurmak. Üyemiz olmayan şirketlere ve kuruluşlara da kapımız her zaman açık. * Bu söyleşi ilk olarak UNDP Türkiye’nin Yeni Ufuklar adlı podcast yayımında yer almıştır. Şimdiye kadar yayımlanmış tüm bölümlere http://www.bit.ly/yeniufuklar adresinden ulaşabilirsiniz. Uyg KSS ulam alar ı Starbucks Türkiye, Eğitim Odaklı Projeler Üretiyor Türkiye’de faaliyet göstermeye başladığı 2003 yılından bu yana Starbucks Türkiye, sosyal sorumluluk projelerini eğitim odaklı kurguluyor. Bunlardan; ‘Kardeş Okullar’ Projesi ve Tohum Otizm Vakfı işbirliği ile otizm konusunda bilinçlendirme amaçlı yapılan çalışma öne çıkıyor. Kardeş Okullar Projesi Bu yıl da Nisan ayında resim yarışmasının sekizincisi düzenlenecek. S tarbucks Türkiye, ‘Kardeş Okullar’ projesi ile Diğer bir faaliyet olarak da, işitme engelli öğrencilerin eğitim alanına odaklandı. Şu an sayısı 120’yi eğitim gördüğü Kardeş Okullarda, yine yılbaşı geçen kardeş okullardaki öğrencilerinin sosyal döneminde ebru sanatı, illüzyon gösterileri, ahşap gelişimlerini destekleyici resim yarışması, satranç boyama gibi etkinlikler gerçekleştiriliyor. turnuvaları, tiyatro çalışmaları farklı etkinlikler düzenliyor. Bu çalışmaların, başlangıcından sonuçlandırılmasına Tohum Otizm kadar tüm süreçlerde Vakfı işbirliği Starbucks misafirlerinin de Starbucks çalışanları ve Starbucks’ın destekleri ile 2011 yılında tarbucks Türkiye, misafirlerinin gönüllü Kardeş Okullar oluşan fon; 2012 yılı katılımı söz konusu. projesini de içine alacak " içerisinde otizm konusunda yürütülen farkındalık ve bilinçlendirme çalışmalarını destekleyecek yeni projelerde kullanılacak. Düzenlenen etkinliklerden biri, çocukların resim yoluyla kendilerini ifade etmelerini, yeteneklerini ortaya koymalarını amaçlayan ve her yıl tekrarlanan resim yarışması. 2011 yılında yedincisi düzenlenen, ‘Kardeş Okullar arası Resim Yarışması’nın konusu, “En Sevdiğin Arkadaşınla Nasıl Vakit Geçiriyorsun?” oldu. Kardeş Okul öğrecileri yarışmaya, birbirinden güzel ve yaratıcı resimler ile katıldılar. Starbucks Türkiye tarafından seçilen jüri, bu kapsamda yarışmaya katılan öğrencilerimizin resimlerini değerlendirmeye tabi tutarak, birinci, ikinci, üçüncü olan öğrencileri seçti ve öğrencilere hediyeler verildi. Öne çıkan 50 resim de belirlenerek, bu resimler bir kitap haline getirildi ve kitaplar öğrencilere dağıtıldı. S şekilde, Nisan 2009 tarihinden bu yana Tohum Otizm Vakfı ile işbirliği yapıyor. Starbucks mağazaları içerisinde yer alan broşür ve görseller ile otizm konusunda farkındalık yaratılmasına destek olunması amaçlanırken, diğer yandan Kardeş Okullardaki otizmli öğrencilerin ihtiyaçlarını belirleyerek, eğitim standartlarının yükseltilmesi için de projeler gerçekleştiriliyor. Bu doğrultuda yürütülen çalışmalar neticesinde şu ana kadar sekiz okula otizmli öğrenciler için özel müzik odası ve oyun etkinlik alanları kazandırıldı. Nisan ayı, tüm dünyada otizm farkındalık dönemi olarak kabul edildiğinden, Starbucks da bu dönemde otizm konusuna dikkat çekmek için, özel olarak 55 Uyg KSS ulam alar Michelin’den Servis Şoförleri Eğitimi Projesi: “İyi Dersler Şoför Amca” Michelin, trafik kazalarından kaynaklanan ölümleri azaltmak için Milli Eğitim Bakanlığı işbirliği ile hayata geçirdiği, “İyi Dersler Şoför Amca” projesi ile taşımalı ilköğretim uygulaması kapsamında yer alan servis şoförlerini güvenli sürüş, ilkyardım ve iletişim konularında eğitecek. A vrupa Komisyonu’nun trafik kazalarından kaynaklanan ölümleri %50 oranında azaltma hedefine yardımcı olmak üzere Avrupa Yol Güvenliği Şartı’ına imza atan Michelin,Türkiye’de trafik kazalarının önlenmesi, taşımalı ilköğretim uygulamasında öğrencilere rol model olabilecek servis şoförlerinin kazandırılması amacıyla, Milli Eğitim Bakanlığı işbirliği ile, “İyi Dersler Şoför Amca” sosyal sorumluluk projesini hayata geçirdi. Proje ile geleceğin bilinçli sürücülerinin yetiştirilmesi hedeflendi. tasarlanan bardak kılıflarını mağazalarında sıcak içeceklerin servisinde kullanıyor. 2009 yılbaşı döneminde başlatılan proje ile bu döneme özel satışa sunulan, Christmas Blend çekirdek kahvelerin satışından elde edilen gelirin bir bölümü Tohum Otizm Vakfı’na aktarıldı. 2009 yılı sonunda aktarılan fon; Erken tanı sağlanması ve otizmli öğrencilerin eğitim kalitelerinin artırılması amaçlı eğitim programlarında kullanıldı ve bu eğitimler ile yaklaşık 2000 eğitmen, doktor, hemşire ve aileye ulaşıldı. 2010 yılbaşı döneminde tekrarlanan aynı çalışma sonucunda aktarılan fon da otizm konusunda farkındalığın artırılmasını ve gerek ailelerin gerekse eğitimci ve doktorların konu hakkında detaylı bilgilendirilmesini sağlayacak eğitim materyallerinin hazırlanmasında kullanıldı. Basılan bu materyaller; Milli Eğitim Bakanlığı, Rehberlik Araştırma Merkezleri, Otistik Çocuklar Eğitim Merkezleri (OÇEM), Kaynaştırma Öğrencisi bulunan İlköğretim Okulları, Üniversiteler, Sağlık Bakanlığı ve Aile Hekimliklerine, Tohum Otizm Vakfı'nın yürüttüğü bilinçlendirme çalışmalarına paralel olarak dağıtıldı. 56 Starbucks misafirlerinin de destekleri ile 2011 yılında aktarılan fon ise; 2012 yılı içerisinde otizm konusunda yürütülen farkındalık ve bilinçlendirme çalışmalarını destekleyecek yeni projelerde kullanılacak. ı STK WWF-Türkiye, Ekolojik Ayak İzi Raporu’nu Açıkladı Milli Eğitim Bakanlığı işbirliğiyle hayata geçirilen “İyi Dersler Şoför Amca” sosyal sorumluluk projesi, servis şoförlerinin eğitimlerine yeni standartlar getirerek öğrencilere rol model olabilecek, verilen ilk yardım, trafik ve iletişim ve davranış eğitimleri sayesinde de sorumlu, güvenli ve örnek davranışlar sergileyen sürücü profilinin oluşmasını sağlayacak. “Taşımalı İlköğretim Uygulaması” kapsamına dâhil olan servis şoförlerine yönelik olan bu proje, çocukların ev ile okulları arasındaki mesafeleri daha güvenli bir şekilde kat edebilmelerini sağlayacak. Elazığ’da pilot uygulaması gerçekleştirilen ve ilk adımı İzmir’de başlayacak olan “İyi Dersler Şoför Amca” projesi ile 2012 yılında 25 il ve 275 ilçede 13 binin üstünde servis şoförü güvenli sürüş konusunda bilinçlendirilecek. 3 yıl sürecek olan proje kapsamında eğitimlerin 80 ilde yaygınlaştırılması planlanırken, 200 bin öğrenci ve veliye de proje ile ilgili hazırlanan bilgi materyalleri ile ulaşılacak. 2012 yılı içerisinde 13 binin üstünde servis şoförüne ulaşılması hedefleniyor “L astikte Doğru Hava Basıncı” çalışmasıyla, sürücüleri yol güvenliği konusunda bilinçlendirirken şimdi de “İyi Dersler Şoför Amca” sosyal sorumluluk projesi ile serviş şoförlerini eğiterek, servis şoförlerinin eğitimlerine yeni standartlar getirmeyi hedefliyor. Proje, Michelin’in Türkiye’de resmi olarak temsil edilişinin 15’inci yılında hayata geçiriliyor. İlk aşamada, Milli Eğitim Bakanlığı’nın 1987 yılında bu yana, okulu bulunmayan kırsal bölgelerdeki ilköğretim çağındaki çocukların yakın çevredeki il ve ilçelerdeki okullara ulaştırılmasını içeren “Taşımalı İlköğretim Uygulaması” kapsamına dâhil olan servis şoförlerine yönelik olan bu proje, çocukların ev ile okulları arasındaki uzun mesafeleri daha güvenli 58 bir şekilde kat edebilmelerini amaçlıyor. Çocukların güvenli ulaşımlarını sağlayacak nitelikte sorumlu, güvenli davranışlar sergileyen ve kişilerarası iletişimde yetkin sürücü profilinin oluşmasına katkıda bulunularak Türkiye’deki trafik kazaları oranının düşürülmesine destek vermeyi amaçlayan “İyi Dersler Şoför Amca” sosyal sorumluluk projesiyle, 2012 yılında 13 bin servis şoförüne ulaşılması hedefleniyor. 3 yıl sürecek olan proje kapsamında eğitimlerin 80 ilde yaygınlaştırılması planlanırken, 200 bin öğrenci ve veliye de, proje ile ilgili hazırlanan bilgi materyalleri ile ulaşılacak. Eğitim içeriği, araştırmalar ile belirlendi “İ yi Dersler Şoför Amca” projesi kapsamında sürücülere verilecek eğitimlerin içeriği hazırlanmadan önce alanında önde gelen akademisyenler tarafından ciddi bir araştırma, eksiklikleri tespit etme ve içerik oluşturma süreci yaşandı. Kocaeli’nde taşımalı sistem kapsamında eğitim veren okullardan seçilen bir sürücü grubu, okul müdürleri, veliler ve servis odası yöneticileri ile odak grup görüşmeleri yapılarak çalışmalara başlandı. Okullarda servis kullanan öğrencilerle derinlemesine mülakatlar yapıldı. Kocaeli’nde başlanan odak grup çalışmasının ardından, Diyarbakır, Adana, Trabzon, Malatya, Şanlıurfa, Konya, Aydın, Antalya, Elazığ, Ankara, Ordu ve Bursa gibi 13 ilde de araştırmalar devam etti. Araştırmalar kapsamında toplam 360 sürücü ile görüşme yapıldı. Elde edilen bilgi ve veriler ışığında, ideal bir servis sürücüsünün sahip olması gereken nitelikler sorgulandı ve bu niteliklere dair eğitim ihtiyaçları analiz edilerek eğitimlerin içeriği hazırlandı. Ekolojik bütçemizi aşıp aşmadığımızı gösteren Ekolojik Ayak İzi, Türkiye için ilk kez hesaplandı. Sonuç: Ekolojik limit aşımı yaşıyoruz. Türkiye’nin tüketim düzeyi, dünya genelinde kişi başına düşen doğal kaynak kapasitesinin %50 üzerinde. WWF -Türkiye, tüketim biçimimizin doğal kaynaklar üzerindeki etkisini inceleyen Türkiye’nin Ekolojik Ayak İzi Raporu’nu hazırladı. Küresel Ayak İzi Ağı işbirliği, MAVA Vakfı ve Garanti Bankası’nın desteğiyle gerçekleştirilen çalışma kapsamında hazırlanan rapor karar vericiler, özel sektör temsilcileri ve kamuoyuyla paylaşıldı. Türkiye’nin Ekolojik Ayak İzi Raporu, doğal kaynakları arazi kullanım biçimlerine, tüketim kategorilerine ve gelir seviyelerine göre incelerken 2050 yılına yönelik senaryolar ışığında ekolojik limit aşımını durdurmak için çözüm önerileri sunuyor. Küresel ve bölgesel eğilimleri göz önünde bulundurarak, Türkiye’nin durumunu inceleyen rapor, ekolojik açığın kapatılmasına yönelik stratejik kararlar için bilimsel bir zemin oluşturuyor. Küresel Ayak İzi Ağı Başkanı Mathis Wackernagel, “Ne kadar kaynağımız olduğunu ve bu kaynakların hangi hızla ve kimler tarafından tüketildiğini bilmek, ekolojik açığımızı kapatmak için başlangıç noktasıdır. Dünyada görüldüğü gibi Türkiye’de de, 1970’lerden beri biyolojik kapasite açığı artıyor. Türkiye’nin refahını ve istikrarını tehdit eden ekolojik riskler hafife alınmayacak düzeyde. Ancak doğal kaynaklarının durumunu, sınırlarını ve bağımlılıklarını inceleyen öncü ülkeler, vatandaşlarının refahını ve ülkelerinin zenginliğini garanti altına alabilir. Türkiye bu öncü ülkelerden birisi olabilir” dedi. WWF-Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Bayar, “Ne kadar kaynağımız olduğunu, bunun ne kadarını kullandığımızı ve kimin neyi kullandığını belirlemeye yönelik bir hesaplama aracı olan Ekolojik Ayak İzi, sürdürülebilir bir yaşama ne kadar yakın ya da ne kadar uzak olduğumuzun anlaşılmasını sağlıyor. %46 Karbon %35 TarIM araZİSİ %11 orMan %3 oTLaK %3 YaPILaŞMIŞ aLan %2 baLIKÇILIK SaHaSI Ülkelerin ekolojik bilançosunu çıkaran Ekolojik Ayak İzi hesaplamaları, sürdürülebilir bir geleceğe doğru ilerlemememizin başlangıç noktası. Hazırladığımız Rapor ile Türkiye’nin biyolojik kapasitesiyle Ekolojik Ayak İzi’ni dengelemek için çözüm önerilerimizi 59 sunuyoruz. Ekolojik Ayak İzi’nin, bir sürdürülebilirlik göstergesi olarak, başta kanaat önderleri olmak üzere toplumun geniş kesimlerince benimsenmesi ve karar verme süreçlerine entegre edilmesi gerekliliğine inanıyoruz” diye konuştu. WWF’in Doğa Koruma İletişimi Direktörü Richard McLellan, WWF’nin iki temel amacının, insanlığın Ekolojik Ayak İzi’ni azaltmak, gezegenimizin biyolojik çeşitliliğini ve doğal yaşam alanlarını korumak olduğunu belirterek, “Son 40 yılda küresel ölçekte Ekolojik Ayak İzi’nin iki katına çıktığı bir dünyada yaşıyoruz. Yaşamımızı sürdürülebilir kılmak ve ‘tek dünya’ sınırları içinde yaşamak için hep birlikte hareket etmeliyiz” dedi. WWF-Türkiye Doğa Koruma Direktörü Dr. Sedat Kalem, “Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz Havzası’nda ekolojik limit aşımı son 50 yılda sekiz kat arttı. Türkiye’nin Ekolojik Ayak İzi, sahip olduğu yenilenebilir doğal kaynakların iki katı. Türkiye’nin Ekolojik Ayak İzi’nin yaklaşık yarısını Karbon Ayak İzi oluşturuyor. Bu veriler bize, karbon yoğunluğunu azaltmadan ulusal biyolojik kapasite sınırları dahilinde yaşayamayacağımızı gösteriyor” dedi. WWF-Türkiye WWF -Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) 1996 yılında Doğal Hayatı Koruma Derneği’nin öncülüğünde kurulmuş, 2001 yılında ise WWF’in Türkiye ulusal kuruluşu olarak WWFTürkiye ünvanını almıştır. WWF-Türkiye çalışmalarını bağışlar ve kurumsal sponsorluklar ile yürüten kâr amacı gütmeyen bağımsız bir vakıftır. 30 yılı aşkın süredir başarılı projelere imza atan WWF-Türkiye çalışmalarını, “ülkemizin doğasının korunması”, “yaşam tarzımızın değişmesi” ve “iklim değişikliğiyle mücadele” olmak üzere üç ana bileşende yürütüyor. Küresel Ayak İzi Ağı (Global Footprint Network) K üresel Ayak İzi Ağı, sürdürülebilirliği ölçülebilir hale getiren bir doğal kaynak hesaplama aracı olan Ekolojik Ayak İzi’ni geliştirerek sürdürülebilirlik bilimini desteklemektedir. Küresel Ayak İzi Ağı, ortaklarıyla birlikte bu bilimi daha da ilerletmek ve araştırmaları koordine ederek, metodolojik standartlar geliştirerek ve karar vericilere sağlıklı doğal kaynak hesapları sağlayarak insan ekonomisinin, dünyanın ekolojik sınırları dahilinde işlemesine yardımcı olmak için çalışıyor. Türkiye Kadın Girişimciler Derneği’nin (KAGİDER), 27 Şubat’ta New York’ta gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Komisyonu Kadın Statüsü toplantısı kapsamında düzenlediği panelde hayata geçirilen, “İş yerinde eşit fırsatlar modeli, Fırsat Eşitliği Modeli-FEM” anlatıldı. AGİDER Başkanı Dr. Gülden Türktan; “Fırsat eşitliği modelinin sunduğu eşitlikçi prosedürler kurumlara önemli bir yol haritası sunuyor. Bu örnek modeli burada, Birleşmiş Milletler huzurunda paylaşmak bizim için çok anlamlı. İş yaşamında eşitlik anlayışının yayılması ve bu durumun dünyada genel bir uygulama haline gelmesi için çalışıyoruz. Türkiye’de bu modelin uygulanması konusunda yola on bir firma ile çıktık. Şimdiki hedefimiz ise bu modelin beş yüz firmada uygulanması ve Türkiye dışındaki ülkelerde de yayılması” dedi. 60 Fırsat Eşitliği Modeline destek veren Dünya Bankası yöneticilerinden, Türkiye Eski Başkanı Ulrich Zachau, bu modelinin Türkiye'de gelişmesine memnuniyetle destek verdiklerini ve halen Türkiye ile çeşitli projeler üzerinde çalıştıklarını dile getirdi. Zachau şöyle devam etti; “KAGİDER ile işbirliklerimizi çok anlamlı buluyorum. Dünya Bankası olarak dünyada “Eşit Düşün” diyoruz ve kadınları güçlendirmek için çalışmalar yapıyoruz. Değerli ortağımız KAGİDER ile gerçekleştirilen Fırsat Eşitliği Modeli başarılı bir şekilde ilerliyor ve bu durumdan dolayı çok gurur duyuyorum.” ı TAÇ’ın Türkiye genelindeki üniversitelerin Mimarlık, Güzel Sanatlar ve Eğitim Fakülteleri’nin lisans öğrencilerine yönelik olarak TETSİAD işbirliğiyle düzenlediği “Bir De Sen Tasarla” yarışmasının onuncusuna başvurular başladı. “Nevresim desen tasarımı” kategorisinde düzenlenen yarışmada katılımcı gençlerin yaratacakları tasarımlara rengarenk dünyalarını, bitmeyen enerjilerini ve hayallerini yansıtmaları bekleniyor. Yarışmada, birinciye 10 bin TL, ikinciye 7 bin TL ve üçüncüye ise 5 bin TL para ödülü verilecek. arışmada ayrıca, Türkiye Ev Tekstili Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TETSİAD) tarafından bir kişi 3 bin TL ve Mehmet Zorlu Vakfı tarafından da altı kişi özel burs ile ödüllendirilecek. KAGİDER, Fırsat Eşitliği Modeli’ni Birleşmiş Milletler’de Anlattı KSS ulam alar TAÇ’ın ‘Bir De Sen Tasarla’ Yarışması 10 Yaşında Y STK K Uyg Bu yıl, “Gençlik” teması ile “nevresim desen tasarımı” kategorisinde düzenlenen yarışmaya, Mimarlık ve Güzel Sanatlar Fakülteleri ile Eğitim Fakülteleri’nin Resim-İş öğretmenliği bölümünde öğrenim gören lisans öğrencileri başvurabiliyor. Dereceye giren on tasarım, ödül töreninin ardından Facebook’ta düzenlenecek oylama ile bir kez de kendi aralarında yarışarak Sosyal Medya Özel Ödülü’nü kazanacak. “Bir De Sen Tasarla” yarışması ile kesintisiz olarak on yıldır sanayi ve eğitim işbirliğine katkıda bulanan TAÇ, uluslararası pazara sunulabilecek, ev tekstilinde moda yaratabilecek özgün tasarımları ortaya çıkarmayı ve ev tekstili sektöründe “tasarımcı” kimliğinin güçlenmesine yardımcı olmayı amaçladı. TAÇ’ın kurumsal sosyal sorumluluk projesi niteliğindeki yarışmada geçen on yıllık süre içinde, 2500 eser jüri üyeleri tarafından değerlendirilerek, toplam 113 tasarım ödüllendirildi. TAÇ, ayrıca dereceye giren eserleri üreterek, şirketin web sitesinde online satışa sunacak ve tasarımlara tüketici kataloğunda da yer verecek. Toplam 11 kişinin ödüllendirileceği “Bir De Sen Tasarla” yarışmasında ödül kazanan tasarımcılar, 2011-2012 Akademik Yılı’nın ikinci döneminde İstanbul’da yapılacak ödül töreni ile açıklanacak. Kazananlar sosyal medyada da yarışacak Y arışma finalinin ardından ödül kazanan on tasarımcı, Facebook’ta özel olarak hazırlanan Bir De Sen Tasarla sayfası üzerinden bir kez daha yarışacak. Yarışmacılar, tasarımlarına ait görselleri ve isterlerse tasarımlarını anlatacakları videolarını Bir De Sen Tasarla Sayfası’na yükleyerek 15 gün boyunca Facebook kullanıcıları tarafından oylanacaklar. Facebook kullanıcıları tarafından birincinin belirleneceği yarışmada, oylamayı kazanan tasarımcı, kendi ödülüne ek olarak 3 bin TL değerindeki para ödülünün de sahibi olacak. Tüm yıl boyunca aktif olan Facebook sayfasından, yarışma ile ilgili bilgiler düzenli olarak katılımcılarla paylaşılacak. 61 U KSS ları ama l u g y Yeşil Kutu Egitimleri, 11 bin ögretmen ve 1 milyonu aşkın ögrenciye ulaştı Bölgesel Çevre Merkezi (REC), Millî Eğitim Bakanlığı ile Çevre ve Orman Bakanlığı işbirliğinde yürütülen ve Bosch Ev Aletleri’nin desteği ile gerçekleştirilen Yeşil Kutu Çevre Eğitimi Projesi kapsamında 2011 itibariyle Türkiye’nin dört bir yanından yaklaşık 11 bin öğretmen ve 1 milyonu aşkın öğrenciye çevre eğitimi verildi. Daha yeşil hedefler ile 2010 itibariyle eğitimleri, www.yesilkutu.net adresi üzerinden verilmeye başlanan Yeşil Kutu Eğitimleri, 15 Ocak 2012’ye kadar santralistanbul’da sunulan İklim Değişikliği Sergisi’ne de dahil edildi. Eğitim programlarında Yeşil Kutu’yu nasıl kullanacakları konusunda eğitilen öğretmenler, daha sonra 10-14 yaş grubundaki ilköğretim öğrencileri ile çalışmalar yapıyor, etkinlikler gerçekleştiriyorlar. 2008 - 2010 yılları arasında mobil eğitim üssü Yeşil Vagon ile gerçekleştirilen Yeşil Kutu eğitimleri, 2010 yılından itibaren www.yesilkutu.net adresi üzerinden verilmeye başlandı. Yeşil Kutu’nun mobil eğitim üssü Yeşil Vagon, uluslararası bir projede Türkiye’ye özgü bir uygulama. Yeşil Vagon, Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Konseyi (UNECE) tarafından “eğitimde iyi örnekler ve özgün fikirler” statüsünde değerlendiriliyor. Atölye çalışmaları İ klim Değişikliği Atölye Çalışmaları, 20 - 30 dakikalık seanslar halinde, verimli geçmesi açısından her seansta maksimum 30 katılımcıyla, hem hafta içi hem de hafta sonu olmak üzere haftanın yedi günü gerçekleştirildi. Anaokulu öğrencilerinden yetişkinlere kadar tüm yaş gruplarına yönelik çalışmalar yapıldı. Katılımcılar iklim değişikliği ve bu sorunun önüne geçme konuları hakkında bilgilendirilirken, günlük yaşamlarından örnekleri de paylaşıldı. Eğitimlerde, Yeşil Kutu eğitim setindeki veriler, animasyon gösterileri ve oyunlar kullanılıyor ve katılımcıların ilgisini çeken bu malzeme ve yöntemlerle eğlenirken öğrenmeleri sağlandı. Yeşil Kutu ögrencileri bilgi deposuna çevirmiyor Türkiye’yi dolaşıyor Y eşil Kutu, öğrencilerin çevre koruma ve sürdürülebilir kalkınma konularında bilgilerini ve farkındalıklarını artırmalarına yardımcı olacak çok yönlü bir eğitim seti. Öğretmenlerin öğrencilerine çevre bilinci kazandırabilmelerine katkı vermek amacıyla proje kapsamında Türkiye il il dolaşılıyor. 62 Yeşil Kutu, kapsadığı konulara ilişkin olarak öğrencileri birer bilgi deposu haline çevirmek yerine temel bazı değerlerin ve davranış biçimlerinin gelişmesini sağlayacak biçimde tasarlandı. Bu nedenle de ders programında ayrı bir ders olarak yer almıyor. Yeşil Kutu, her branştan öğretmenin ve eğitimcilerin var olan her derste çevreyle ilgili bir bağlantı kurmalarını sağlayıp öğrencileriyle karşılıklı olarak çözümler geliştirmelerine yardımcı oluyor. İnternet tabanlı uzaktan egitim 2010 - 2011 eğitim-öğretim yılı itibariyle Yeşil Kutu eğitimlerinde bir ilk niteliğinde olan yeni bir uygulama başlatıldı. E-learning olarak da bilinen internet tabanlı uzaktan eğitim uygulaması sayesinde Yeşil Kutu, öğretmenlere artık internet üzerinden de kaynaklar ve yeni olanaklar sunuyor. Öğretmenler, ders planları ve bilgi içeren çalışma notlarının yer aldığı bir öğretmen el kitabı, animasyon ve kısa filmlerin yer aldığı bir DVD, çevre konularında kapsamlı bilgilerin yer aldığı etkileşimli bir CD ve ikilem oyunlarından oluşan setin tamamına internet sayfası üzerinden ulaşabiliyor ve kendi aralarında konu ve deneyim paylaşımını buradan sürdürebiliyorlar. Dahası öğrencileri ile bu paylaşım platformu üzerinden testler çözüyor, oyunlar oynarken daha fazla bilgi ediniyorlar. " Paylaşımlar dijital ortamda yapılıyor www .yesilkutu.net, sitesine kayıtlı 2.206 eğitmen, kendi arasındaki etkileşimlerini artırırken, öğretmenleri tarafından kayıt ettirilen öğrencilerin de bu etkileşimden çıkan bilgi ve verileri daha iyi özümsemelerine, farklı kazanımlar elde etmelerine öncülük edebiliyor. Türkiye’nin dört bir yanından eğitmen, sadece bir tıkla bulunduğu yerden bu kaynaklara erişebiliyor. Bu model, Yeşil Kutu’nun çevreci yaklaşımı ile de birebir örtüşüyor. Eğitimler ve paylaşımlar, dijital ortam aracılığıyla gerçekleştiriliyor. Yüzde yüz geri dönüşümlü kağıda dahi olsa herhangi bir baskı alınmıyor, bu sayede de çevrenin korunmasına daha çok katkı sağlanıyor. Yayına başladığından bu yana internet sitesini en çok ziyaret eden ilk 10 il ise şöyle; İstanbul, Bursa, Ankara, İzmir, Adana, Kayseri, Samsun, Mersin, Balıkesir, Antalya. Yeşil Vagon, Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Konseyi (UNECE) tarafından “eğitimde iyi örnekler ve özgün fikirler” statüsünde değerlendiriliyor. 63 U KSS Kam u KSS ları ama l u g y Sera gazı emisyonlarının sınırlandırılmasına ilişkin taslak eylem planı oluşturuldu Dünyanın lider kimya şirketi BASF, çocuklara kimyayı sevdirme misyonuyla hayata geçirdiği Kids’ Lab projesinin basın lansmanını İstanbul Modern’de gerçekleştirdi. Ç uygulamaya koyduk. Çocuklara bilimi sevdirmek adına önemli bir adım attığımıza inanıyor, bu motivasyonla çalışmalarımızı sürdürüyoruz” dedi. 6-12 yaş gurubundaki çocuklara, hayatın içinden deneylerle kimyayı sevdiren Kids’ Lab projesi kapsamında, çocukların kimyayı daha yakından tanıması, görerek, dokunarak deneyimlemesi amaçlanıyor. Kids’ Lab’i ziyaret eden çocuklar; özel eğitmenler eşliğinde, interaktif deneyler yaptıktan sonra, BASF’nin verdiği eğitici hediyelerin sahibi oluyor. BASF Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi Kurumsal İletişim Direktörü Arzu Aksoy Bilgen ise, “Bilimsel eğitime büyük önem veriyor ve bu konuda sorumluluk sahibi bir kuruluş olmanın bilinciyle hareket ediyoruz. BASF Kids’ Lab projesi ile çocuklarımızın bilime olan ilgilerini arttırmayı hedefliyoruz. Bu hedefimizi gerçekleştirirken İstanbul Modern ile iş birliği içinde bulunduğumuz için çok mutluyuz” diyerek Kids’ Lab projesinin, vizyonlarına uygun bir mekanda çocuklarla bütünleştiğine vurgu yaptı. ocukların özel eğitmenler eşliğinde, interaktif deneyler yapmasına imkan tanıyan Kids’ Lab, Ocak ayından bu yana İstanbul Modern’de 6-12 yaş arası çocuklarla buluşuyor. Bugüne kadar 3.000’e yakın çocuğa ulaşan Kids’ Lab, 15 Haziran 2012’ye kadar çocukların ziyaretine açık olacak. İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı yaptığı konuşmada, “6-12 yaş grubundaki çocukların, interaktif deneylerle kimyayı deneyimlediği BASF’nin “Kid’s Lab” projesine İstanbul Modern olarak ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyuyoruz. Müzemizde gerçekleşen BASF “Kid’s Lab” projesine 19 Ocak’tan bugüne 1475 çocuk katıldı. Kamusal bir eğitim ve paylaşım platformu oluşturmayı amaçlayan İstanbul Modern, BASF’nin desteklediği projelerle etkinliklerini zenginleştiriyor. BASF ile işbirliğimizden memnuniyet duyuyor, verdikleri destek için çok teşekkür ediyorum.” dedi. T ürkiye’de uygulamaya konulduğu günden bu yana 3.000’e yakın çocuğa ulaşan BASF Kids’ Lab Projesi hakkında konuşan BASF Yapı Kimyasalları Genel Müdürü Cüneyt Dayıcıoğlu, “Bugünün çocuklarının, yarının düşünürleri ve yenilikçi liderleri olacağına duyduğumuz inançla, tüm dünyada büyük ilgi gören BASF Kids’ Lab Projesi’ni Türkiye’de de 64 Daha önce İstanbul’daki çeşitli alışveriş merkezlerindeki gezici Kids’ Lab standlarıyla çocuklarla buluşan ve İstanbul Modern ayağı 19 Ocak 2012 tarihi itibarıyla başlayan BASF Kids’ Lab Projesi, İstanbul Modern’deki kimya tırında her ay iki hafta boyunca çocukları ağırlıyor. Kids’ Lab projesinin 15 Haziran 2012 tarihine kadar 8.000 çocuk tarafından ziyaret edilmesi bekleniyor. k ların ülke de çocu Çok sayıda Ki d s’ SF ni çeken BA büyük ilgisi duragı iye’deki ilk Lab’in Türk rk i İs tinye Pa İs tanbul’dak . 4-14 tu uş m kezi ol Alışveriş Mer ında tarihleri aras Agus tos 2011 Park’a e rlikte İs tiny aileleriyle bi b’de her lar, Ki d’s La gelen çocuk ilen gerçek leştir saat başında ına ar ney seansl eg lenceli de 22-23 SF Ki d’s Lab, katıldılar. BA Pallad ium tarihlerinde Ekim 2011 7 Kasım 2011 AVM’de, 26 -2 AVM’de ise Kanyon tarihlerinde buluştu. çocuk larla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın koordinasyonunu üstlendiği ve geçen yıl Mayıs ayında başlatılan İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı çerçevesinde; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, ilgili kuruluşların da katılımı ile eylem taslak planı oluşturdu. P lana göre, sera gazı emisyonlarının sınırlandırılması için seçenekleri belirlemek ve değerlendirmek amacıyla öncelikle sektördeki emisyon kaynakları ve yutak kapasiteleri belirlenecek, buna bağlı olarak maliyetlerin de hesaplanacağı çalışmanın kapasite gelişimi sağlaması da öngörülüyor. Bitkisel üretim kaynaklı sera gazı emisyonlarını sınırlamak amacıyla gübre tüketim envanteri hazırlanacak ve analize dayalı gübre kullanımı yaygınlaştırılacak. Toprak ve gübre analizi altyapı çalışmalarının güçlendirilmesinin de hedeflendiği çalışmalar sonucunda tarımda enerji kullanımının azalması, daha sağlıklı gıda üretimi, analizlerde etkinliğin arttırılması ve daha sağlıklı gıda üretimi gibi faydalar elde edilecek. Çeltik üretim alanlarına ilişkin Türkiye Tarım Havzaları Üretim ve Destekleme Projesi ile entegre planlama yapılması ve uygulanması için destek mekanizmaları da oluşturulacak. Hayvansal üretim kaynaklı sera gazı emisyonları H ayvansal üretim kaynaklı sera gazı emisyonlarının sınırlandırılması çalışmaları kapsamında ise mera hayvancılığının yaygınlaşması için gerekli destek programı oluşturulacak. Metan üretiminin azaltılması için yem oranlarının belirlenmesinin yanısıra çiftçilere de eğitim verilecek. Et ve süt üretiminde, genetik performansı yüksek hayvansal üretime yönelik tedbirlerin alınması öngörülen hedefler kapsamında, hayvansal gübrelerin yönetimi, kullanımı ve biyogaz üretim tesislerinin kurulması için eğitim programları da hazırlanacak. Çalışmalar sonucunda gıda güvencesi, çevre kirliliğinin önlenmesi, yenilenebilir enerji üretimi gibi kazanımlar sağlanması amaçlanıyor. Yakıt tüketimi düşük motorlar özendirilecek Tarımda enerji tüketiminden kaynaklanan sera gazı emisyonlarını sınırlandırmak için yapılması hedeflenen çalışmalar ise şunlar: “Elektro pompajla yapılmakta olan tarımsal sulamalar, ülke genelinde enerji tüketiminin en düşük olduğu saatlerde yapılarak elektrik üretiminin dengelenmesine yönelik hukuki düzenleme yapılması, bölgesel bazda tarımda yenilenebilir enerji kullanım olanaklarının araştırılmas, ürün yetiştirme bölgeleri ile pazarlar arasındaki ulaşımın minimize edilmesi için üretim planlarının hazırlanması ve havza bazlı üretim planlanması projesi ile entegrasyonun sağlanması, yakıt tüketimi düşük olan yüksek teknolojiye sahip motorların kullanımını özendirecek mekanizma ve finansman olanaklarının sağlanması.” 65 “Yesil Binaların Degerlemesi”ni Türkiye’de ilk kez TSKB Gayrimenkul Degerleme yapıyor Fiziksel, çevresel ve sosyal faktörlerin geniş bir yelpaze ile yayıldığı sürdürülebilirlik kavramı yasal uygulamalarda ve ekonomik davranış ve tercihlerde giderek daha önemli bir rol oynamaya başlaması üzerine TSKB Gayrimenkul Değerleme A.Ş., tercihlerde farklılaşmaların farkında olduğunu “Yeşil Binaların Değerlemesi”ni Türkiye’de ilk olarak uygulayarak ortaya koyuyor. Y eşil Binalar; daha iyi bir yer seçimi, tasarım, inşaat, işletme, bakım ve geri dönüşüm yoluyla, binanın yaşam döngüsü sırasında insan sağlığı ve çevre üzerindeki bina etkilerini azaltan verimliliği artıran uygulamalar olarak tanımlanıyor. Farknda msn oku 5 çocuktan 5 milyona ulaşan TOÇEV, 17 yldr dokunduğu yaşamlara art değer katyor. “Yeşil Binalar” pazarda şu özelliklere sahip: Artan satış değeri Artan kira değeri Daha yüksek doluluk oranları Düşük işletme giderleri Daha yüksek net faaliyet geliri Daha düşük kapitilizasyon oranı Verimlilik artışları .biz U KSS ları ama l u g y TSKB Gayrimenkul Değerleme, pazarın ortaya koyduğu bütün bu verileri raporlarında uluslararası değerleme standartları çerçevesinde (IVS) değerlendirip Türkiye’de bir ilke imza atarak müşterilerine “Yeşil Binalar”ının “Yeşil Değer”lerini görme imkanı veriyor. Sunulan hizmetler “Yeşil Binalar”ın değerlemesi En iyi ve en yüksek kullanımda “Yeşil Değer” analizi Projelerin ve mevcut binaların yeşil bina sertifikalandırmasında süreç analizi 66 0212 282 89 16 TOÇEV Toçev Vak www.tocev.org.tr