hak din nedir - islamvebiz.com

advertisement
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

1
HANGİSİ
HAK DİN?
Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan
Tercüme ve Dizgi
Fikri Göncü
Varagat İlmiye Basım ve Yayın Evi
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

2
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

3
1-Giriş.
2-Dinin Manası.
3-Dinlerin Çeşitleri.
4-İnsanoğlunun dine ihtiyacı ver mıdır?
A-Aklın kainattaki büyük gerçekleri
bilme ihtiyacı.
B-İnsan fıtratının ihtiyacı.
C-İnsanın psikolojik sağlığa ve ruhsal
güce olan ihtiyacı.
5-İslam inancının özellikleri.
6-İslam inanç sistemindeki orta yolluluğu.
7- İslam’ın hayatın her alanını kapsayan
uyum ve gerçekliliği.
8-İslam’da yasama kaynakları.
9-İslam’ın şartları.
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

4
‫بسم هللا الرحمن الرحيم‬
Giriş
Her dinin, her görüşün her felsefenin kendine özgü
teorileri, izledikleri belli bir programları ve temel esasları
vardır. Biz bu mantıktan yola çıkarak okuyacak olduğunuz
bu sayfalarda aslen Müslüman olup ta dini konusunda
bilgisiz kalmış ve dolayısıyla dini yaşantısını sadece
çevresinde gördüklerini taklitle etmeye çalışmakla
yaşamaya çalışan insanlara, dinlerini daha doğru
öğrenerek taklitkarlıktan uzaklaşmaları gayesi ile kendi
dinleri konusunda temel bilgileri içeren bir özet bilgiler
sunmak istedik.
Aslen Müslüman olmayan okuyucularımıza gelince;
onlara hak din olan İslam hakkında özet bilgiler verip,
İslam’ın sistematik ve ahlaksal ve toplumsal yönden diğer
dinlerden farkını
belirterek, onların bu hak din ile
tanışmalarını sağlamayı, onlara yeni bir düşünce ufku
kazandırarak varlığa veya hayata dair yeni tanımlar ve
anlamlarla ve daha da önemlisi hak din İslam hakkında
doğru kanaatler oluşturmaları için bir fırsat oluşturmayı
hedefledik.
Bu şekilde islamı doğru kaynaklardan doğru bir
şekilde tanıma fırsatı bulan bir çok insanın bu dine
inanmak ve onu yaşamak konusunda adım asım
ilerleyeceğine inanıyoruz. Zira bu din ilahi bir dindir,
beşeri bir din değildir. İlerleyen bölümlerde işaret edildiği
gibi bu din her yönü ile eksiği olmayan kâmil bir din
dindir. Bütün kalbimizle inanıyoruz ki; İslam’ı tanıma
fırsatı olmuş olan herkes en kısa zamanda bu hak dine
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

5
girmeyi düşünecek ve bulduğu ilk fırsatta bu dini kabul
ederek kamil bir imanla bu dine sımsıkı sarılacaktır. Bu bu
satırlarımızda bu amaca hizmet etmekten mutluluk
duyuyoruz. Gerçek mutluluğun tek yolu hak din olan
İslam’ı tanıyıp kabul etmektir. Zira bu din sahibini huzura
ve mutluluğa kavuşturacak olan tek ilahi dindir. İslam’ı
öğrenip onu kabul edip yaşama fırsatı bulan herkes
tadacak olduğu eşsiz huzurla daha önce bu dine girmeden
geçirdiği her güne, saate ve hatta dakikaya üzülecektir.
Biz bu önsözde
şu tembihi yapmadan
geçemeyeceğiz, o da şudur; İslam’a girmek iste yen bir
kişi asla bu dinin bazı mensuplarının bu dine uymayan hal
ve tavırlarını önlerine engel yapmamalılar.
Bazı
mensuplarının yanlış hal ve tavırlarından ait oldukları din
asla sorumlu tutulamaz. Maalesef
diğer din ve
mezheplerde olduğu gibi İslam dininin de bazı mensupları
bu dinin yasak kılmış olduğu yalan söyleme, ahlaksızlık,
haram yeme, haksızlık, adaletsizlik gibi kötü bir takım
fiiller içinde olabilirler. Bu kişiler sadece kendilerini temsil
etmektedirler ve asla bu işleri yasaklayan İslam’ı temsil
edemezler. İslam dini bazı mensuplarının yaptıkları yanlış
ilerden beridir ve asla bazı mensuplarının yanlışları ile
değerlendirilemez ve lekelenemez. Bu tür kişilerin
davranışlarından ne Yüce Allah ne de O’nun Resulü
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) razı olmazlar.
Bu yüzden bu dinin güzelliklerini doğrudan
keşfetmek ve bu din ile bazı mensupları arasındaki farlı
görebilmek için sizi bu sayfaları okumaya davet ediyoruz.
Biz çok eminiz ki siz bu satırlarda çok eskilerden beri
arayıp ta bulamadığınız sizi mutluluk verecek olan
bilgileri, esasları ve düşünceleri bulacaksınız. İşte sen
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

6
bunu kendi kendine buldun bile zira Allah (Sübhanehu ve
Teala) sizi sevmekte ve senin için dünya ve ahirette hayır
ve mutluluk istemekte. Temennimiz okuyuşunuzu devam
ettirmek suretiyle bu satırların hepsini okuyarak
bitirmeniz, bu satırların sizi davet ettiği gerçeklere ve
gerçek
huzur
ve
mutluluğun
kollarına
kendizi
bırakıvermenizdir. Hakkaniyet ölçüleri kendisine tabi
olmayı hak eden en doğru ölçülerdir. Sana kötülüğü
öngören nefsine, şeytana, kötü arkadaşlarına ve ibadeti
hak eden ilahtan başkasına kulluk eden yakınlarının
baskılarına gerçek dine teslim olmana mani olmalarına
asla boyun bükmemelisin. Söz konusu bu unsurlar asla
sizin ile hidayetin nuru, huzur ve mutluluğunuz arasında
engel teşkil etmemelidir. Hak dine döndüğünüzü ialn
ettiğinizde bu huzur ve saadete kavuşacaksınız. Dünya
hayatından sonra başlayacak olan ahiret hayatında da
mutlu olmanız buna bağlı. Bu yüzden hidayetinize engel
olmak isteyen bütün etmenleri bertaraf etmelisiniz. Zira
önünüze çıkabilecek olan bu etmenler sizi hayatınızda elde
edebileceğiniz en büyük başarı ve nimet olan cennetten
sizi mahrum bırakmak için gayret etmektedirler. Evet!
Size davetimiz gerçek dini hak ölçülerine uygun olarak
yaşayıp dünya ve ahiret saadetine kavuşmanızdır.. Acaba
bu davetimizi kabul edecek misiniz. Bu davetimiz size
sunabileceğiz en büyük hediyedir. Senin hidayetini arzu
ediyoruz.
Şimdi hep beraber bu özet tanıtımın takip eden
sayfalarında bir gezintiye çıkalım…
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

7
DİNİN MANASI
Psikolojik durum açısından baktığımızda dini,
dindarlık olarak görmek mümkündür. Dindarlığı ise;
insanoğlu ile ilgili bütün durum ve işleri evirip çeviren,
bizim göremediğimiz yüce bir zatın varlığına inanmak,
korku ve sevgi ile, boyun bükme ve yücelti ile o yüce
zata yakarışta bulunmak olarak tanımlayabiliriz. Başka bir
ifade dindarlık; İtaat ve ibadeti hak eden yüce ilahi bir
zatın vatlığına inanmaktır. Dış dünyamız var olan bir
gerçeklik açısından ise din; ilahi gücün sıfatlarını belirten
vahyi bilgiler ve ibadetlerimizin keyfiyetini bize bildiren
ilmi kurallar bütünüdür.
DİNLERİN ÇEŞİTLERİ:
Konu hakkında araştırma yapanlar tarafından da
bilindiği gibi dinler iki türlüdür:
1-
Semavi veya kitabi dinler: Yani semâdan
inen ve insanlık için ilahi hidayet rehberi
olan bir kitaba sahip olan dinlerdir.
Musa (Aleyhisselam)’ya inen Tevrat kitabıyla gelen
Yahudilik dini,
İsa (Aleyhisselam)’ya indirdiği İncil ile gelen
Hıristiyanlık dini,
Bütün peygamberlerin ve Resullerin sonuncusu
olan Hz. Muhammed’e indirilen Kuran-ı Kerimle gelen
İslam dini bu dinlerdendir.
İslam dininin diğer kitabi dinlerden farkı; Yüce
Allah’ın bu dini ve kaynaklarını beşeriyet alemine gelen
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

8
son din olması hasebi ile korumuş olmasıdır. Bu nedenle
İslam dini asla bir değişikliğe ve tahrife uğramamıştır.
Oysa ki diğer kitabi bütün dinlerin kaynakları ve kitapları
kaybolarak bu dinler değişime ve bozulmaya maruz
kalmıştır.
2-
Putperest dinler: Bu dinler Yüce Allah
tarafından kurulan semavi dinler olmayıp bu
dinlerin kurucuları yeryüzünde yaşayan bazı
insanlardır. Budizm, hinduizm, konfiçüzm
ve Mecusilik gibi.
Hemen burada
şu soru akla geliyor: Acaba
yaratılmış ve kendinse akıl verilmiş bir insanın tıpkı
kendisi gibi yaratılmış ve akıl verilmiş bir beşere veya taşa
veya ineğe ibadet etmesi aklın kabul edeceği bir durum
mudur!? İnsanoğlunun kendisi gibi zayıf, aciz ve eksiği
olan bir insan tarafından kuralları konularak kurulmuş
olan bir beşeri din ile hayatında mutlu olması ve bütün
işlerinin doğru bir şekilde işlemesi mümkün müdür!?
İNSANIN DİNE İHTİYACI VAR MIDIR?
İnsanın genel olarak dinlere ve özel olarak İslam’a
olan ihtiyacı ikinci derecede öneme sahip bir ihtiyaç
olmayıp hayatın cevheri ve varlığın sırrı ve insan olmanın
ifade ettiği derin manalar ile ilişiği olan asli bir ihtiyaçtır.
Bu noktada hemen insanın dine olan ihtiyacını çok
özet olarak belirtmeye çalışalım:
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

9
A- Varlık aleminde aklın büyük gerçeklerle
tanışmaya olan ihtiyacı:
İnsanın dini inanca duyduğu ihtiyaç ilk
planda kendini tanımlamaya ve onu
kendisini kuşatan uçsuz bucaksız alem
gerçeliğini
tanımlama
ihtiyacından
kaynaklanmaktadır. Yani çok eskilerden beri
beşer felsefesini meşgul eden ve cevap
bulmaya sevk eden
ve bu söz konusu
felsefelerin asla yeterli cevap bulamadığı
sorulara
cevap
arama
ihtiyacından
kaynaklanmaktadır.
İnsanlar dünyaya ilk gelişlerinden
beri bütün gayretleri ile cevap bulmaya
çalıştıkları şu sorular beyinlerinde döndü
durdu:
Nereden geldim?!
Nereye
gidiyorum?!
Neden
geldim?!
Dünyalık meşgaleler insanoğlunu bu
gibi sorulara cevap aramaktan alıkoysa da
insanoğlu herhangi bir anda yine bu
soruları kendi kendine sorup cevap bulmak
için zihnini yoracaktır:
A-
İnsan kendi kendine der: Ben
nereden geldim!? İçinde olduğum bu
kainat
nereden
geldi!?
Kendi
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

kendime mi meydana geldim!?
Yoksa beni bir yaratıcı mı meydana
getirdi!? Bu yaratıcı kimdir!? Onunla
benim bağım nedir!? Yine, büyük
arzı,
göğü,
içinde
bulunan
hayvanları,
nebatları,
cansız
varlıkları, nehirleri ve denizleri ve
bütün bunları inçinde yüzdüren
uzayı ile bu kainatı kendi kendini mi
yarattı yoksa bunların hepsini en
ince özelliklerine kadar bir yaratıcı
mı yarattı!?
B-
Sonra bu hayattan sonra başka bir
hayat var mı..!? Ölümden sonra
başka bir hayat var mıdır..!? Bu
gezegenin
yüzeyinde
sürdürdüğümüz
bu
kısa
yolculuğumuzun
ardından
varacağımız yer neresidir..!? Dünya
hayatının kıssası: doğuran rahimler
ve yutan toprak… Sonrasında bir şey
yoktur” kıssasından ibaret midir!?
Hak ve hayır yolda kendi nefislerini
feda eden temiz insanların sonları ile
başkalarını kendi zevkleri nefisleri
uğruna feda edenlerin sonlarının eşit
olması
düşünülebilir
mi!?
Yapılanların mükafatını görmeden
hayatın bir ölümle sona ermesi
10

Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

11

mümkün müdür..!? Yoksa ölümün
ardından başlayacak olan bir hayatla
iyi amel yapanların yaptıklarına
karşılık mükafatlanmaları, kötü amel
yapanların ise yaptıklarına karşılık
cezalandırılmaları
söz
konusu
mudur?
C-
İnsan niçin var edildi? İnsana neden
akıl ve hür bir irade verilerek diğer
mahluklardan
farklı
olarak
yaratılmıştır? Neden göklerde ve
yerde olanlara, insanoğluna boyun
büktürülmüştür?
İnsanın
var
olmasının bir gayesi var mıdır?
İnsanoğlunun var olması ile ilgili bir
ödevi var mıdır? Yoksa hayvanlar
gibi yemek içmek sonra ölmek için
mi var edilmiştir? İnsanın bir
yaratılış gayesi varsa bu gaye nedir?
İnsanoğlu bu gayesini nasıl bilebilir?
Bu sorular her asırlardır insanın sorup kalbindeki
hastalığa çare arayarak kalbini huzura kavuşturmak
istediği sorulardır. Doğru ve şifakâr cevapları vermek
içinde mutlaka dine dönmek gerekmektedir. Zira din ilk
olarak insana onun bu kâinatta kendi kendine bir rastlantı
olarak yoktan var olmadığını bilakis kendisinin büyük bir
yaratıcının eli ile yaratıldığını bildirmektedir. O büyük
yaratıcı olan Allah, insanı en iyi surette yaratmış ve ona
ruhundan üfürmüş, onun için kulak
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

12

, göz, kalp nimetlerini yaratmış ve onu daha anne
karnında iken başlayan bir süreç içinde, daimi bir şekilde
onu en güzel nimetlerle nimetlendirerek ona ikramda
bulunmuştur.
“(Ey insanlar) Biz sizi dayanaksız bir sudan
yaratmadık mı! İşte o suyu belli bir yere kadar
sağlam bir yere yerleştirdik. Biz buna güç yetirdik.
Bizim gücümüz ne büyüktür.”
(Mürselat:20-23)
Yaşanılan hayattan ve ardından gelen ölümden
sonra insanın gidişlinin nereye olduğunu sorusunun
cevabını
sadece din
aracılığı
ile
öğrenmememiz
mümkündür. Din bize öğretmektedir ki ölüm asla yokluk
değildir. Fakat o başka bir alemde başka bir hayata
başlamaktır. Kabir hayatı ve ardından gelecek olan, bütün
nefislerin yaptıklarının karşılıklarını bulacakları
ve
amellerine göre sonsuz bir şekilde ahiret hayatıdır bu.
Orada erkek olsun, kadın olsun hiç kimsenin ameli boşa
gitmez. O gün Allah’ın adaletinden hiçbir cebbar ve
büyüklenen kurtulamaz.
Din insana niçin yaratıldığını, neden ikram edilip
diğer varlıklara karşı faziletli kılındığını bildirir. Din, varlık
gayesini ve ödevini anlatır insana.. din insanın hedefsiz bir
şekilde yaratılmadığını ve başı boş da bırakılmayacağını
ve insanın yeryüzünde Allah’ın halifesi olarak yaratıldığını
anlatır insana.. Yeryüzünü O’nun rızasına uygun bir
şekilde imar etmek ve ondan O’nun rızasına uygun bir
şekilde istifade etmeleri için. Yeryüzünün karnında ve
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

13

yüzünde saklı olan nimetlerden başkalarının ve Rabbin
hakkına girmeden istifade etmeleri için.. Şüphesiz Rabbin,
kulu üzerindeki en büyük hakkı O’na hiçbir şeyi ortak
koşmadan sadece ona Resullünün gösterdiği şekilde
itaat etmesidir.
Zira o resulleri hidayet yolunun
göstericileri ve uyarıcı ve müjdeleyici ve sapıklığa karşı
uyanıklığa çağırıcılardır. Allah’ın Resulü (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) beşer alemi için her yönüyle en üstün bir
örnektir. Çeşitli imtihanlar ve iptilalarla dolu bu dünya
hayatında en iyi şekilde üzerine düşeni yapan insan
ahirette yaptıklarının meyvesini toplayacaktır. Yüce Allah
şöyle buyurur:
“O gün her nefis yapmış olduğu her hayırlı amelin
karşılığını önünde hazır olarak bulacaktır.” (Ali
İmran)
Bu kaide ışığında insanoğlu kendisini yaratıp ona
hayatı bahşeden Yüce Allah’ın beyan ettiği insanoğlunun
var olma sebebini ve esas görevinin ne olduğunu anlamış
olacaktır.
Allah’a, onun dinine ve ahiret alemine inanmayan
bir insan hayatı ters dönmüş ve kendini geçek saadetten
mahrum bırakmış bir insandır. Böyle bir insanın etrafında
gezeleyen, belli bir zaman dilimi içinde hedefsiz bir şekilde
yaşayıp zevklenen sonra ölen, varoluş ve yaşama sırrını
dahi idrak etmekten uzak dört ayaklı büyükbaş bir
hayvandan bir asla bir farkı olamaz.
Kendi hayatlarını en yakın derece ilgilendirdiği
halde bu konularda bilgisiz , cahil, şüphe, arayış ve kör
karanlıklar içinde dolaşan bir insanın hayatı ne büyük bir
çıkmaz içindedir. İnsanın kendi nefisini bilmemesi, varlık
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

14

sebebini bilmesi, hayat gayesini bilmemesi bu insanın
mala, makama, şöhrete ve sağlığa sahip de olsa
vegerçekten mutluluktan mahrum bir şekilde ters bir
hayatı yaşamak zorunda kalması demektir.
Beşeri Fıtratın İhtiyacı:
Aynı zamanda insan vicdan ve şuurunun dine
ihtiyacı vardır. İnsanoğlu sadece akıldan ibaret bir varlık
değildir. Bilakis insan akıl, vicdan ve ruhdan ibarettir. Bu
durum insanın fıtratı ve yaratılışı gereğidir. Fıtratı gereği
insanoğlunu ilmin, sanatsal ve kültürel faaliyetler onu
tatmin etmez. Eğlence ve zevklenmek asla insanın içinde
boşluğu doldurmaz. Ruhu yönünü doyuramayan insan
stres ve ruhsal bir açlık, fıtri bir susuzluk, boşluk ve
eksiklik, içinde hayatına devam edecektir. Bu durum o kişi
bütün kalbiyle ve hakkıyla Allah’a iman edene ve bu
şekilde stresten,
huzura,
kararsızlıktan
kararlılığa
korkudan güvene ulaşıncaya kadar devam edecektir.
Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurur:
‫ أو يمجسانه‬،‫ فأباه يهودانه أو ينصرانه‬،‫ما من مولود إال ويولد على الفطرة‬
“Hiç bir doğan yoktur ki; o kişi fıtrat üzerine
doğmamış olsun. Bu doğan çocuğu anne-baba ya Yahudi,
ya Hıristiyan ya da ateşperest yapar.”
Bu hadiste insanın islam, (rabbe teslimiyet) dini
üzerine yaratıldığı ve onun fıtratına en uygun dinin bu
olduğu ifade edilmektedir. Bu hadiste İslam fıtratıyla
donanmış olarak yaratılan insanın anne-baba, okul ve
çevre gibi dış etmenlerle bu fıtratına uymayan batıl
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

15

dinlere yönlendirildiği ifade edilmektedir. Filozof Agust
Siyatih “Dinleri Felsefesi” adındaki kitabında şöyle der:
“Niçin ben dine bağlı biriyim? Ben ne zaman bu
soruyu kendi kendime sorsam daha sorumu bitirmeden şu
cevabı karşımda bulurum: Ben dindarım zira başka türlü
olmam mümkün değildir. Zira din her kişi için zorunlu
sayılan manevi bir ihtiyaçtır. Bana diyorlar ki: “Din
atalardan miras alınan bir terbiye veya mizaçtır. Ben de
onlara şöyle diyorum: Ben sizin yaptığınız bu itirazla kendi
nefsine çok itiraz ettim fakat gördüm ki bu düşünce
meseleyi çözmekten öte daha zorlaştırmaktadır.”
Bir çok insan doğru yolun dışına da çıkmış olsa
inanç meselesi asırlar boyunca yeryüzünün her tarafında
yaşam sürmüş olan ilkel veya medeni bütün toplumlarda
kendini göstermiş bir gerçek hayat bulması asla şaşılacak
bir şey değildir.
Tarihçi İğriki Bilatork der ki: “Tarihte kalasi
olmayan, sarayları olmayan, okulları olmayan bir
çok şehir buldum fakat asla mabedi olmayan bir
şehir bulamadım...”
3-İnsanın Psikolojik Sağlığa Ve Ruhi Güce
Olan İhtiyacı:
Dine olan ihtiyaç başka bir noktada daha ortaya
çıkmaktadır. İnsanın hayatını ve hayatındaki emelleri,
elemleri (acıları) ile doğrudan ilgisi olan bir ihtiyaç..
İnsanın sığınmak istediği güçlü bir makama, dayanmak
istediği metin bir dayanağa olan ihtiyacı.. Şiddetli bela ve
musibetlerin bir kabus gibi çöküp ona o insanı güçlü
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

16

acılara boğarak inim inim inlettiğinde.. Büyük afetlerde..
Sevilenlerin kaybedildiğinde.. Korkunç olaylarla karşı
karşıya gelindiğinde.. Korkulan olaylar vuku bulduğunda
dini inanca sahip olmanın ve bu inancın üsleneceği önemli
rol ortaya çıkmaktadır. Din, bu gibi zaaf içinde olunan
durumlarda sahibine güç ve metanet, umutların tükendiği
noktada
umut, korkunun hakim olduğu durumlarda
kurtuluş ve her türlü bela sıkıntıda sebat ve sabır
verecektir.
Allah’a, O’nun adaletine, rahmetime ve
sonsuz dünyada ona iman edip Salih amel işleyenleri en
iyi şekilde mükafatlandıracağına inanmak insana psikolojik
bir sağlık ve ruhsal bir güç verecektir. Dolayısıyla insan
bununla moral bulacak ve mutlu ve sevecen, canlı ve
güzel yüzlü bir yaşama kavuşarak var olma ve yaşama
sevinciyle hayata daha olumlu bir açıdan bakacak,
karşılaştığı zorluk ve sıkıntıların kendinden emin bir
şekilde üstesinden gelebilecek ve bu şekilde ne mal, ne
makam, ne şan şöhret ile yakalayamayacağı bir huzur ve
mutluluğu yakalamış olacaktır.
Din ve imansız yaşayan biri bütün iş ve
ihtiyaçlarında sadece kendinden yardım isteyebilecektir.
Fetva soracak yine fetvayı kendisi verecektir, soru
soracak yine kendisi cevaplayacaktır, yardım isteyecek
yine yardımına kendisi koşmak zorunda kalacaktır,
üstesinden gelemediği işlerde medet bekleyecek yine
imdadına kendisi koşmak zorunda kalacaktır, elinden
gelmeyen yardıma üstesinden gelemeyeceği imdada
koşacaktır. Hakka iman dışında ki bir inançla yaşayan bir
kişinin gönlü huzursuz, düşüncesi şaşkın ve karasız,
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

17

yönü belirsizdir ve
bünyesi parçalamanmış bir ceset
görümündedir. Bazı ahlak felsefecileri bu durumu Ters
Ragayak’ın durumuna benzetmektedirler. Anlatılanlara
göre bu kişi kralı öldürmüş ardından ceza olarak
ellerinden ve ayaklarından dört ayrı yçne gerdirilmiş ve bu
şekilde kırbaçlanarak vücudu en feci bir şekilde
parçalanmıştır.
Burada cismin parçalanışı hak dinsiz hayat insanın
manevi iç aleminde meydana gelen parçalanmışlığına bir
örnektir. İç alemde meydana gelen bu parçalanma bu
parçalanmanın acısını tadanların gözünde diğerinden daha
elem
vericidir.
Zira
bu
parçalanma
vücudun
parçalanmasında olduğu gibi bir anda olup bitecek bir olay
olmayıp insanın hayatı boyunca devam edecek olan bir
parçalanmadır.
Bu yüzdendir ki inançsız yaşayanlarda psikolojik
hastalıklar, asabi bozukluklar, zihinsel çöküntüler daha
fazla görülmektedir. Bu tür insanlar hayatın zorlukları
karşısında tez pes ederler. Dolayısı ile ya tez elden intihar
edecekler ya da ruhsal hastalıklar içinde hayat süren
ölüler olarak devam edeceklerdir.
Eski bir Arap şairinin dediği gibi:
Ölüp de rahatlayan ölü değildir
Gerçek ölüler yaşayan ölülerdir
Gerçek ölüler ters yaşayanlardır
Beyni boğuk umudu sönenlerdir
Aşağıdaki sözler bazı psikiyatri ve psikolog
doktorlara ait sözler gerçekleri biraz daha gün yüzüne
çıkarmaktadır:
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

18

Dr. Karl Banic “Çağdaş İnsan Kendini Arıyor” adlı eserinde
şöyle diyor: otuz yıl boyunca dünyanın çeşitli
bölgelerinden gelip benimle hastalıkları konusunda istişare
eden bütün hastaların, hastalık sebeplerinin iman
eksikliği, inanç sistemlerinde gel-gitler olduğunu ve bu
hastaların ancak imanlarına kavuştuktan sonra şifa
bulduklarını gördüm.”
Filezof William Ceymis şöyle demektedir: “Şüphe
yok ki stres ve bunalımın en büyük ilacı imandır.”
Dr. Beryal şöyle der: “Gerçek bir dindar asla
psikolojik rahatsızlıklara düşmez.”
Dial Karanigi şöyle diyor: Stresi “Bırak Yaşamaya
Bak” adındaki eserinde bütün psikolog doktorlar
bilmektedirler ki güçlü bir iman ve dini bir yaşam stres,
bunalım ve sinirliliğin ilacı için kefildir.”
4-Toplumun ahlaki değerlere ve ahlaklı
olmaya davet eden itici etkilere olan ihtiyacı:
Din aynı zamanda toplumsal bir ihtiyaçtır. Her
toplum ahlaki değerlere ve ahlaka davet eden etkilere
ihtiyaç duyar. İtici etkiler, fertleri, beşer bir gözetici ve
veya cezalandırıcı olmadan da yapmaları gereken
görevlerini yapmaya ve onları hayırlı işler yapmaya
yönlendirir. Ahlaki değerler ise insanlar kendi aralarında
iletişim kurarken uymaları gereken kuralları bildirmekte
ve insanları kendi şehevi arzuları ve maddi çıkarları için
başkalarının haklarına tecavüz etmemeye toplumun
yararını gözetmeye davet etmektedir.
Kanun ve kuralların ahlaki değerlerin oluşup
yerleşmesi için yeterli olduğunu savunmak mümkün
değildir. Zira kanunlardan dolaylı yollarla da olsa kaçmak
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

19

ve kuralları çiğnemek zor bir durum değildir. O yüzden
insanın kendi kendine kabullenip, dış etkilerle değil, iç
dinamiklerinin etkisi ile yaşayacağı ahlaki değerlerin
yerleşmesi gerekmektedir. İnsanın ahlaki değerleri kendi
iç dinamikleri ile yaşayabilmesi için onun özünün,
kalbinin, vicdanının –Ne derseniz deyin- çok sağlam,
doğru inançla bezenmesi gerekmektedir. Bu öz sağlam
olursa bütün beden sağlam olacaktır. Yine bu öz bozuk
olursa bütün bedende buna paralel olarak bozuk olacaktır.
Geçmiş tecrübeler ve tarihi gerçekler ışığında
yeniden müşahede edilmektedir ki insanın iç benliğini ve
ahlaki yapısını din olmadan arzu edilen yüksek
mertebelere çıkarmak ve insana iyilik ruhunu aşılayıp onu
kötülük duygu ve düşüncelerinden arındırmak mümkün
değildir.
Britanya’da
bazı
hakimlerin
şu
görüşü
paylaştıklarını müşahede ediyoruz:
“Ahlak ilkeleri olmadan kanun olmaz, ahlak da din
olmadan olmaz.”
Bazı mülhit kulların hayatın dinsiz, Allah’a inançsız,
ahiret âleminde hesap verme günü olduğuna inanmadan
yürümesinin mümkün olmadığı yönündeki açıklamalarını
tuhaf karşılamamak lazımdır. Walltır şöyle demektedir:
“Şayet Allah olmamış olsaydı bizim onu yaratmamız
gerekirdi.” Yani insanlar için ondan rahmet isteyecekleri,
azabından korkacakları, rızasını gözetecekleri, onun rızası
için güzel amel işleyip kötü amel yapmaktan kaçınacakları
bir ilah bulamamız gerekirdi. Walltır yine dönüp şöyle
haykırıyor:”
Neden
Allah’ın
varlığından
şüphe
ettiriyorsunuz!? Eğer o olmasaydı hanımım bana ihanet
ederdi hizmetçim beni çalardı!!”
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

20

Poltarh ise şöyle diyor: “İlahsız devlet kurmak, topraksız
şehir kurmaktan daha zordur!!”
İSLAM İNANÇ SİSTEMİNİN ÖZELLİKLERİ
İslam dininin inanç sisteminin öyle büyük özellikleri vardır
ki bu özellikler diğer inanç sistemlerinde asla yer almaz.
Bu özellikleri şu başlıklar altında özetlemeye çalışalım:
1- Anlaşılır Bir İnançtır:
Bu inanç, kolay ve anlaşılır bir inançtır. Bu çok ince
bir şekilde tasarlanıp akıllara durgunluk verecek bir
muhteşemlikte yaratılan bu alemi takdir edip
yaratan ve bir düzene koyan bir Rab vardır ve bu
Rabbin hiçbir eşi ve benzeri yoktur. O, eş ve evlat
edinmemiştir.
…….
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

21

“Bilakis göklerde ve yerde ne varsa hepsini o
yaratmıştır ve her şey ona boyun bükmüş
durumdadır.” (Bakara:116)
Bu inanç açıktır ve alken kabul edilir bir şekildedir.
Zira akıl daima çeşitlilik ve çokluk arz eden eşyalar
arasında herhangi bir uyumsuzluğu kabul etmez ve
eşyalarda bütünlük bulunmasını ister.
2- Fıtratın İnancıdır:
İslam inancı öyle bir inançtır ki asla
insan fıtratına uzak değildir ve onunla
asla ççtışma içinde değildir. Bilakis bu
inanç bir anahtarın ait olduğu kilide
uygunluğu
gibi
insan
fıtratına
uygundur. Bu durum Kuran-ı Kerim’de
de ifadesini bulmuştur.
…
“(Resûlüm) sen yüzünü hanif olarak dine çevir. O
din ki Allah onu insanlara fıtrat kılmıştır. Allah’ın
yaratışında bir değişme yoktur. İşte o dosdoğru
olan dindir fakat insanların çoğu bilmezler.”
(Rûm:30)
Yine bu gerçek şu sahih hadiste şu şekilde dile
getirilir:
‫ وإنما أبواه يهودانه أو ينصرانه أو يمجسانه‬-‫كل مولود يولد على الفطرة –أي على اإلسالم‬
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

22

“Her doğan fıtrat (yani İslam) üzerine doğar. Anne
babası o doğanı Yahudileştirir veya Hıristiyanlaştırır
veya Mecusileştirir.”
Bu
hadiste
fıtrattan
kastın
İslam
olduğu
anlaşılmakta olup Müslüman olmak için anababanın
etkisine
ihtiyaç
olmadığı
ifade
edilmektedir. Zira bu fıtratta vardır ve diğer söz
konusu batıl din ve inançların ataların taklidi ile
gerçekleşmektedir.
3- Sabit bir inançtır:
Bu inanç sabit bir inançtır ve asla fazlalık ve
noksanlık,
değiştirme,
bozgunluk
kabul
etmez. Hiçbir devlet başkanı veya ilim
otoritesi veya herhangi bir kongrenin onu
değiştirmesi
ona
eklemelerde
veya
çıkarımlarda bulunması düşünülemez. Söz
konusu her değişiklik gayretleri ret edilerek
sahibinin yüzüne çalınır. Peygamberimiz
8Sallallahu
Aleyhi
ve
Selem)
şyle
buyurmaktadır:
‫من أحدث في أمرنا ما ليس منه فهو رد‬
“Kim ki bizim işimize ondan olmayan bir
ekleme yaparsa o ret edilir.”
Kuran şu şekilde bu durumu inkar ediyor:
....
“Onların Allah’ın izin vermediği konularda hükümler
koyan Allah’a ortak kıldıkları varlıklar
vardır.”
(Şura:21)
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

23

İşte bu şekilde ortaya çıkmaktadır ki bazı
kitaplarda yer alan ve Müslüman halklar arasında
yayılan bidatler, hurafi inançlar batıldır ve ret edilir.
İslam bu yanlışlıkların hiç birini kabul etmez ve
durumlar
İslam
aleyhine
delil
olarak
asla
kullanılamaz.
4- Delillerle desteklenmiş bir inançtır:
Bu inanç asla sadece hüküm ve yükümlülük
koyup olayı bitirmemiştir. Bilakis her hükmün
ve
yükümlülüğün
mantıksal
temeli
de
zikredilmiştir. İslamın inanç sistemi bazı
inançlarda olduğu gibi “Kör ol sonra inan”
veya “Önce inan sonra bil” veya “Gözünü
kapa sonra bana tabi ol” Takvanın anası
cehalettir”
gibi
yaklaşımları
yansıtan
mantıklara karşıdır. Bilakis islamın kitabı
şöyle der:
….
“De ki şayet doğru sözlü iseniz delillerinizi
getiriniz.” (Bakara:11)
İslamın inanç sistemi insanın kalbine,
vicdanına hitap etmekle yetinmez ve inanç
sisteminde sadece bu iki unsura dayanmaz.
Bilakis bütün konularını çok güçlü delil ve
açıklamalara dayandırır. Bu deliller insanın
aklına ve vicdanına hitap etmektedir. İslam
uleması şu söylemi devamlı dile geitirirler. O
da şudur: “Akıl, naklin esasıdır ve açık bir akıl
asla nakil ile çatışma içinde değildir.”
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

24

İnsanların yeniden yaratılacağı olayına onların ilk
kez yaratılışı, göklerin ve yerin yaratılışı ve
üzerindeki bitkilerin kuruyup tekrar yeşermesi delil
olmaktadır. Hata yapanların cezalandırması ve iyilik
yapanların da mükafatlandırması adli ilahinin
gereğidir ve bunun olması akıl ve mantık gereğidir.
….
“İman edenlerin yapmış olduklarına karşılık onları
mükafatlandırması
ve
güzel
amel
işleyenleri
cennetle ödüllendirmesi için…” (En-Necm:31)
İNANÇTA İSLAMIN TUTTUĞU ORTA YOL
İslam’ın inanç sistemi, diğer inanç sistemlerinden
farklı olarak orta yollu, kolay, anlaşılır ilkeleri ile
öne çıkmaktadır. İslam’ın bu yönü onun daha kolay
anlaşılmasını, ona kolay ikna olunup
kabul
edilmesini sağlamaktadır. Bu özellikleri tanımak için
sizi benimle beraber şu satırları okumaya davet
ediyorum:
1- İslam itikadı (inancı) ne her duyduklarını delilsiz
de olsa kabul eden hurafecilerin ikikadı gibi
teslimiyetçi ve ne de bütün mucizelerin, aklın aykırı
haykırışlarına rağmen duyu organları ile direk
olarak algılanamayan her şeyi inkar eder.
İslam, kesin ve açık delillere dayanmayan her türlü
ilkeyi vehmi şeyler olarak değerlendirerek ret eder.
İslam’ın şiarı daima şu ayette belirtilen ilkedir:
…..
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan
“Eğer
sözünüzde
samimi
getiriniz.” (Bakara:111)
iseniz

25

delillerinizi
2-İslam, fıtrata aykırı çıkarak hiçbir ilahı kabul
etmeyen ateist gurubu ile, taş, hayvan, put gibi
önlerine gelen her şeyi ilah yapabilen gurup
arasında orta bir yolu tutmuştur.
İslam sadece tek olan, hiçbir ortağı olmayan
ve doğurmamış ve doğmamış olan ve kendisine asla
dengi olmayan ilaha iman etmeye davet ediyor. Bu
da Allah’tır. Allah’a düşmanlık yapanlar sadece
onun
yaratmış
olduğu
yaratıklardır.
Allah’a
düşmanlıklarını ilan eden bu insanlar kendilerine
veya başkalarına zarar, kâr, ölüm kalım, dirilme gibi
konularda ellerinde belli bir güç bulunmamaktadır.
Bu tür insanların ilahlaştırılması şirki, zulmü ve
sapıklığı gündeme getirmektedir.
….
“ Allah’ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine
cevap cevap vermeyecek şeylere tapandan daha
sapık
kim
olabilir!?
(Oysa)
onlar,
bunların
yalvarışlarından habersizdirler.” (Ahkaf:5)
3- İslam inancı kâinatı yegane vücut olarak görüp
bunun
haricinde
gözüp
görmediği
ve
elin
dokunamadığı şeyleri hurafe gören anlayışla bu
kâinatın kendisini gerçeklikten uzak vehmi bir şey
ve susayan kişinin çölü göl gibi görerek serap
olarak değerlendiren kişinin inancı arasında arta bir
noktada durmaktadır.
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

26

İslam kâinatı şüphe götürmeyen bir gerçeklik
olarak görür. Fakat buradan yola çıkarak bu gerçekliği
kimin yarattığını, düzenlediğini sorgular ve o yaratıcıya
ulaşır. Ki bu da Yüce Allah’tır.
Yüce Allah şöyle buyurur:
…
“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri
ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten
açık ibretler vardır. Onlar ki ayakta dururken, otururken,
yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah’ı anarlar,
göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler
(ve şöyle derler Rabbimiz! Sen bunu boşuna
yaratmadın. Seni tesbih ederiz..” (Ali-İmrân:190-191)
4- İslam inancı, insanı ilahlaştıran ve ona rablik
sıfatları yükleyerek onu kendisinin rabbi yapan, onun her
istediğini yapabileceğini ve istediği şekilde hüküm
koyacağını inanan anlayışla, onu iktisadi veya sosyal veya
dini düzenlerinin esiri görüp rüzgar önünde sürüklenen bir
tüy, ipleri toplumun veya iktisadi düzenin veya kaderin
elinde olan bir kukla olarak gören anlayış ve inanışlara
benzemez, fakat bu iki anlayışın ortasında bir yerdedir.
İslam’ın nazarında insan, mesuliyeti ve
görevi olan, kainattaki bütün yaratıkların efendisi
durumunda olan, Allah’a kulluk eden, kendi
nefsinde yapabilecek olduğu değişimler oranında
çevresini değiştirme
gücüne
sahip
olan
bir
yaratıktır. Allahu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
…
Bir kavmin insanları kendilerini değiştirmedikçe
Allah o kavmi üzerinde bulunduğu hali değiştirmez.”
(Ra’ad:11)
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

27

5- İslam
inanç
sitemi
Peygamberleri
onları ilah derecesine çıkararak veya
onarlı Allah’ın oğulları olarak görerek
mukaddesleştiren anlayışlarla onları
inkar edip töhmet altında bulunduran
ve onlara her türlü azabı reva gören
anlayışlar
arasında
orta
bir
yol
tutmuştur.
Peygamberler bizim gibi beşerdirler. Bizim
gibi yemek yerler ve sokaklarda gezerler. Bir
çoğunluğu
evlenmiş
ve
zürriyet
sahibi
olmuşlardır. Onların diğer insanlardan tek
farkları onların Allah’tan vahiy almaları ve
onlara mucizeler bahşetmesidir.
..
“ Peygamberleri onlara dediler ki: (Evet) biz
sizin gibi insandan başkası değiliz. Fakat
Allah nimetini kullarından dilediğine lütfeder.
Allah’ın
izni
olmadan
size
bir
delil
getirmemize imakn yoktur. Müminler sadece
Allah’a tevekkül etsinler.” (İbrahim:11)
6-İslam inancı, varlık gerçeğini anlamada
sadece aklı ve zekâyı kaynak alan anlayışla,
akla ve zekâyı asla dikkate almayıp ret ve
ispat konusunda sadece vahye ve ilhama
dayanan anlayış arasında orta bir yerdedir.
İslam akla inanır, düşünceye, araştırmaya
davet eder, fikri donukluğu ve taklidi ret
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

28

eder, emir ve yasakları anlamada ve varlık
aleminde en önemli iki gerçek olan Allah’ın
varlığını kabul etmek ve Peygamberlerin
getirdiği gerçekleri tasdik etmede ona
dayanır. İslam inancı vahye inanır, onu aklı
tamamlayıcısı ve aklın yanlışa ve ihtilafa
düştüğü, hevasına kapıldığı durumlarda onu
yardımcısı olarak
görür.
Aklın,
ihtisası
olmadığı ve üstesinden gelmesinin mümkün
olmadığı konularda, gaybî konularda, Allah’ın
ölümden sonraki âhiret aleminde adaletinin
bir tecellisi olarak insanları yaptıkları kötü
ameller karşılığı cezalandırması ve yaptıkları
iyilikler
karşılığında
mükâfatlandırması
gerçeğine iman edilmesi gibi konularda vahiy
onun dayanağı olur. Fıtratta var olan hisler,
dünya adaletinin elinden kaçmayı beceren
kötülük ehli zalimlerin ahirette cezalarının
mutlaka bulmalarının ve yine iyilik ehli
insanlarında yapmış oldukları iyi ameller
karşılığında ahirette mükafatlandırılmasını,
seçkinlerle
şerlilerin,
kötülerle
iyilerin,
bozguncularla
salih
insanların
ve
günahsızlarla
günahkarların
eşit
tutulmamasını
bir
zorunluluk
olarak
göstermektedir.
….
“Yoksa kötülük işleyenler, ölümlerinde ve
hayatlarında kendilerini, iman edip iyi amel
işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı
sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar! Allah,
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

29

gökleri ve yeri, yerli yerince yaratmıştır.
Böylece herkes kazancına göre karşılık görür.
Onlara asla haksızlık edilmez.” (Casiye:2122)
Cennete ve cehenneme ve içindeki nimet
ve azaplara iman etmenin hem soyut hem de
somut iki yönü vardır. Bu iki yönlü iman
esasen
ruh ve cisimden oluşan insana
mutabık olan bir iman şeklidir. İnsanın hem
ruhi yönünün ve hem de fiziksek yönünün
kendilerine özgü istek ve ihtiyaçları vardır.
İnsanlardan bir kısmını cismin nimetler içinde
olması veya azap görmesi yeterli değildir.
Yine diğer bazılarını da ruhi ihtiyaçlar
olmaksızın sadece fiziksel yönlerinin nimetler
içinde olması veya azap görmesi ikna etmeye
yetmez. İşte bu yüzden cennette yeme içme
ve huri gözlüler ve yüce Allah’ın rızalığı
vardır. Yine cehennemde zincirler ve tasmalar
Zakkumlar
ve
irin
ve
ateşte
yanan
vücutlardan akan su vardır ki bunlardan hiç
biri insana ne fayda verir ve ne de açlıklarını
giderir. Bütün bunların yanında onlar için
onlar alçaltıcı bir azaba düçar olarak orada
öylece unutulup kalırlar.
HAYATIN
HER
YÖNÜNDE
İSLAMIN
GERÇEKLİĞİ
İnsan hayatının her yönü ile ilgili olarak islam’ın
kanunları, esasları ve öngörüleri insanın tabiatına
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

30

uygun en gerçekçi uygulamaları içermekte, insanın
zuruflarını, ihtiyaçlarını ve diğer çeşitli hallerini en
iyi şekilde gözetmektedir. Bu uyumun ortaya
çıkmasını için meseleyi sadece iki yönden ele
alacağız:
Birinci Yön:
İslam’da İbadetlerdeki Uygunluk:
İslam,
insan
fıtratına
uygun
ibadetler
getirmiştir. Zira İslam, insan ruhunun Allah ile
kuvvetli bir bağ kurmaya ihtiyacı olduğunu
bilmektedir. Bu yüzden İslam, insanın bu yöndeki
susuzluğunu, açlığını, giderecek ve onda oluşan
boşlukları giderecek ibadetleri ona farz kılmıştır.
İslam, insanın enerjisini kontrol altına almasını
sağlar. İslamın insan için farz kılmış olduğu
ibadetler, asla ona külfet getiren ve bıktıran bir
özellikte değildir.
…
“Dinde
size
zor
gelecek
bir
emir
asla
buyurmamıştır.”
A-Örneğin İslam, hayatın gerçeklerini, ailevi,
toplumsal, iktisadi ihtiyaçları ve yaşam için gerekli
şartları göz önünde bulundurarak insanın, kendisi
istese de ruhban sınıfı gibi kendisini sadece ibadete
adamasına karşıdır. İslam, sadece insanı rabbi ile
devamlı bağlantı halinde olmasını sağlayacak, onun
toplumdan kopmamasını, ahiretini imar etmesini
belli ibadetler koymuştur. İslam inancı asla kişinin
kendi dünyasını ihmal edip bu konuda bir zarara
uğramasını ve kişinin hayatının bütününde ibadet
etmesini istemez. Allah’ın Resûlü: “Saat saat”
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

31

sözüyle ibadetler konusunda aşırı gidilmemesini
öğütlemişidir.
B-İnsan insanın usanma duygusunu göze alarak
ibadetleri çeşitlendirmiştir. Bu ibadetlerden bazıları
namaz ve oruç gibi bedeni, bazıları zekat ve sadaka
gibi malidir. Bazıları da her ikisinin karışımından
oluşur; hac ve umre gibi. Bu ibadetlerden bazıları
gülüktür; namaz gibi, bazıları seneliktir; oruç ve
zekat gibi, bazıları ömürde bir kerededir; hac gibi.
Daha fazla hayır işleyip Allah’a daha fazla
yaklaşmak
isteyenler
için
nafile
ibadetler
getirmiştir.
…
“Kim ki hayırını artırmak için nafile bir ibadet
yapmak isterse o iş onun hayrınadır.” (Bakara:184)
C-islam, insanın yolculuk ve hastalık gibi zuruflarını
gözeterek onlar için bazı hafifletmeler ve ruhsatlar
getirmiştir ki bu ruhsatların kullanılmasını yüce
Allah sevmektedir. Hastanın namazını oturarak veya
yatarak kılabilmesini, yaralı bir kişinin yarasına su
kaçmasından korktuğunda abdest veya gusülde
yaralı yerleri mesh edebilmesi veya gerekli ise hiç
su değdirmeyerek teyemmüm yapmasını, hastanın,
kendilerinin veya çocuklarının sıhhatleri konusunda
korktukları takdirde emziren kadının veya hamile
kadının ramazan orucunu -sonradan kaza etmek
şartı ile- tutma zorunluluğunun olmamasını ve
oruca gücü yetmeyen yaşlı insanların, tutamadıkları
her gün bir fakiri doyurmak suretiyle fidye
vermeleri koşulu ile oruçlarını açabilmelerini,
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

32

yolcunun dört rekatlı namazları iki rekat olarak
kılabilmesini ve öğle namazı ile ikindiyi ve akşam
namazı ile yatsı namazını cem edebilmelerini bu
konuya örnek olarak verebiliriz. İşte bu ruhsatlarla
insanların içinde bulundukları şartlar dikkate
alınmakta ve değişen şartlarda çeşitli kolaylıklar
sağlanmaktadır. Yüce Allahın sağlamış olduğu
bütün bu kolaylıklar islamın insanların
içinde
bulundukları zorlukları ve şartları dikkate alarak
gerekli kolaylıkları sağladığını göstermektedir. Oruç
ayetinde Allahu şöyle buyurmaktadır:
…
“Allah sizin için kolaylık istemektedir ve sizin için
asla zorluk istememektedir.” (Bakara:185)
İkinci Olarak: islamın Ahlaki Değerler Bazında
Gerçekliği: İslam, insan fıtratına uygun ve gerçekci
ahlaki değerler ile gelmiştir. Bununla beraber
insanın onu bazı hataları işlemeye meyilli kılan
maddi ve manevi itici beşeri yönlerini de dikkate
almıştır.
A- Örneğin; İslam islama girmek isteyen
bir kişiden sahip olduğu malları ve
yaşamını sağladığı işleri bırakmasını
talep etmez. Buna rağmen İncil’de,
Mesih’in
kendine
tabi
olmak
isteyenlere: “Malını bırak sonra bana
tabi ol.” dediği hikaye ediliyor.
Kuran-ı Kerim, İncil’in şu şekilde ifade edilen
mantığını asla kabul etmez: “Zengin bir kişi
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

33

deve
iğne
deliğinden
geçinceye
kadar
göklerin kapısından içeri giremez.”
Bilakis İslam, insanın ve toplumun mala
olan ihtiyacını göz onunda bulundurarak onu
hayat
için
gerekli
görmüş
ve
malın
artırılmasını öngörmüş ve malın korunmasını
emretmiştir. Allah, Kuran’ın birkaç yerinde
malı ve zenginliği bir nimet olarak görmüş
insanlara bu nimetleri bahşetmiştir. Allahu
Teala Rasülüne şöyle der:
..
“Seni muhtaç bulup da zengin kılmadı mı!?
(Duha:8)
Allahın Resulü (Sallallahu Aleyhi ve şöyle
buyurur:
‫ما نفعني مال كمال أبي بكر‬
“Ebu Bekir’in malı gibi başka hiçbir mal bana
fayda vermemiştir.”1
Allahın Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Selem)
Amr İbn-i Ass için şöyle buyurur:
‫نعم المال الصالح للرجل الصالح‬
“Salih insan için Salih mal ne iyidir.”
B- Kuran’da ve Sünnette asla Mesih’in,
İncil’de
yer
alan
şu
düşünceye
yer
verilmemiştir:
“Düşmanlarınızı
seviniz,
……………. Kim sağ tarafına bir tokat atarsa
ona sol tarafınızı da dönün, kim göleğinizi
çalarsa ona pantolonunuzu da veriniz.”
1
Ahmed, Ebu Hureyre’den rivayet etmiş tir ve isnadı sahihtir.
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

34

Bu
durumlar
belli
vakitler
için
belli
hastalıkları tedavi etmek için geçerli olabilir.
Fakat genel olarak her asır, çevre ve
konumda geçerli olacak olan, insanlık için
faydalı bir tavsiye olamazlar. Zira normal bir
insandan düşmanını
sevmesini, kendisine
lanet okuyanı tebrik etmesi, beklemek, onun
gücü üstünde bir şeyi ondan istemek
olabilir.İşte bu yüzden İslam her insandan
düşmanına adaletli davranmasını istemekle
yetinmiştir.
…
“Bir topluluğa duyduğunuz kin asla adaletli
davranmaya itmesin.
Adaletli olun.
Bu
takvaya
daha
yakın
bir
davranıştır.”
(Maide:8)
yine sağ yanağa tokat atana sol yanağı
dönmek
nefislerin
kaldıramayacağı
bir
durumdur. Dolayısıyla bu durum insan ezici
bir çoğunluğu tarafından uygulanmasının
mümkün olmadığı bir durumdur. Ve beklide
bazı facir kullar bazı Salih insanların aleyhine
olmak üzere bu konuyu kullanacaklar ve
ardından onların mazur görülmesi gündeme
gelecek ardından söz konusu bu facirler haddi
aşma ve tağutluklarında daha da ileri
gideceklerlerdir.
C-İslamın hayata uygunluğunu arz eden
başka bir yön de şudur: İslam, insanlar
arasındaki fıtri ve ilmi farklılıkları gözetir. Her
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

35

insan iman kuvveti bakımından, Allah’ın
emirlerine uyma, yasaklarından sakınma
bakımından derece olarak birbirine eşit
değildir.
İslamda önce İslam sonra iman daha
sonra da ihsan derecesi gelir ki bu sonuncusu
en üstünüdür. Her derecenin kendine göre
özellikleri ve ait olduğu insanlar vardır. Kuran
da
ifade
edildiği
insanlardan
bazıları
nefislerinin zalimleri, bazıları orta yolu
tutanlar diğer bazıları da hayırda yarışanlar
sınıfındadırlar.
D-İslam ahlakının insanla uyumunu dile
getiren tamamlayıcı bazı unsurlar: İslam
ahlakı, takva ehlinin bütün ayıplardan beri
olmasını,
kanatlı
melekler
gibi
bütün
günahlardan uzak kalmalarını,
şart olarak
görmez. İslam ahlakı, İnsanın ruh ve
balçıktan yaratıldığını ve bazen ruhuyla
yükseleceğini ve bazen de balçığı ile yerlere
düşeceğini bilir. Muttaki (takvalı) kulların asıl
üstünlüğü günah işlediklerinde hemen tevbe
ederek Rablerine dönmelerindedir. Allah bu
tür kişileri şöyle vasfediyor:
….
İslamda
Kanu“Onlar
ki
çirkin
bir
iş
yaptıklarında
veya
günah
işleyerek
nefislerine zulüm ettiklerinde hemen Allahı
hatırlarlar ve ve işlemiş oldukları günahlar
için
hemen
istiğfar
ederler.
Günahları
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

36

Allah’dan başka kim bağışlar ki. Onlar yapmış
oldukları hatalarda bile bile ısrarlı olmazlar.”
(Ali İmran:135)
İSLAMDA
KAYNAKLARI
KANUNLAŞTIRMA
Kanunlaştırma ve düzenleme, emir ve
yasak
koyma
yetkisinin
insanın
yaratanı ve Rabbi olan Allah yetkisinde
olduğu kabul edildiğinde asla bu hak
bir beşerin veya beşer topluluğunun
elinde
olması
kabul
edilmiyor
demektir. İslam kanunlarının çok güzel
özellikleri ve nefis meyveleri vardır.
Zira onun koyucusu kamil sıfatlarla
bezenmiş ve eksik sıfatlardan beri olan
Allah’tır. Beşeri kanunların koyucuları
beşer
oldukları
için
acziyet
ve
noksanlık içindedirler.
İslam şeriatının özelliklerine gelince
onları aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz:
1-Çelişki ve aşırılıktan uzaktır:
İslam
şeriatının
kaynağı
İnsanı
yaratan ve ve rızıklandıran Allah’tır. Bu
yüzden bu şeriatta bir diğer batıl
nizam, sitem ve metotlarda olduğu gibi
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

37

her hangi bir çelişki bulmak mümkün
değildir.
Beşereriyyet alemi bilgeden bölgeye
tabiatıyla her asırda kendine özgü bazı
çelişki ve farklılıklar arz etmektedir.
Hatta aynı asırda, aynı coğrafyada ve
aynı mıntıkada bile bu çelişkiler ve
farklılıklar kendini gösterebilmektedir.
Genç bir insanın olgunluk veya
yaşlılık
yaşına
geldiğinde
düşüncelerinin farklılaştığını ve hatta
gençlik
yıllarındaki
fikirleri
ile
tamamen çeliştiği bir hal aldığını bir
şok kez müşahede etmişizdir. Bir
insanın sıkıntılı ve fakirlik günlerindeki
görüşlerinin
rahatlık
ve
zenginlik
günlerinde tam olarak değiştiğini çok
görmüşüzdür.
Şayet bu beşer aklının tabiatında
var olan bir durumsa, beşerin görüşleri
zamana, mekana, duruma ve şartlara
göre değişkenlik gösterebiliyorsa; nasıl
olur da bu aklın her türlü eksiklikten,
çelişkilerden
beri
olduğu
iddia
edilebilir!? Nasıl olur da bu aklın
hayatın sosyal, ekonomik, iktisadi ve
ahlaksal yönleri ile ilgili olarak koymuş
olduğu
programlar
ve
ölçüler
eksiklikten veya çelişkilerden uzak
olabilir!? Şüphe yok ki beşer aklının
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

38

eksiklik
ve
çelişkilerden
beri
olamayacaktır.
Bu
çelişkiyi
bütün
beşeri
sistemlerde
ve
beşeri
dinlerde
rastladığımız
aşırılıklarda,
görebilmekteyiz. Yine bu çelişkiyi
beşeri sistemlerin maddeye, manaya,
ferde, topluma, akıl ve kalbe bakış
aşısındaki çelişkilerde, farklılıklarda da
görmek
mümkündür.
Zira
bu
sistemlerin
tabi
olarak
farklı
düşünebilme özelliğine sahip olan,
düşünürken toplumun her kesiminin
farklı ihtiyaçlarını gözetme konusunda
acziyet içinde olan ve hatta belli bir
tarafa
zulüm
yapma
eğilimi
gösterebilen
beşer aklı tarafından
konduğu için de bu aşırılıkları ve
çelişkileri
ve
tabi
olarak
zulmü
barındırması tabi bir sonuçtur. Fakat
İslamın ilkeleri beşer tarafından değil
beşerin yaratıcısı tarafından konmuş
olduğu
için
bu
gibi
zaaflar
ve
eksiklikler olmaz.
2-Zulümden, kayırmadan Heva ve
Hevesten Uzaktır:
İslam’ın bu rabbaniliğinin bir çok
meyvesi
vardır.
Bu
meyvelerden
bazılarını
şu
şekilde
sıralamak
mümkündür: İslam bu yönüyle mutla
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

39

adaleti temsil eder, her türlü zulüm ve
heva hevesten beridir. Beşeri sistemler
ise asla adaletsizlikten, zulümden heva
ve hevese uymaktan beri olamaz. Zira
bütün bu beşeri sitemler –adalet
konusunda ki azmi, ilmi ve iyi niyet
seviyesi
ne
olursa
olsunhata
yapmaktan masum olmayan, şahsi,
ailevi,
kavimsel,
coğrafi,
hizipsel,
kaygılar ve meyiller taşıyan, heva ve
hevesine
uymaktan
kurtulamayan
insanın ürünüdürler.
İnsanın sahip olduğu heva ve
hevesi ve özel eğilimleri mutlaka onu
etkisi altına alarak onu yönetecek ve
düşünce yapısını da şekillendirecektir.
Bu
şekilde
o
insan
sevdiği
ve
meylettiği yönde hüküm verecektir ki
bu da toplumsal düzen ve asayiş
açısından büyük büyük bir felakettir.
Zira burada beşerin heva hevesi ile
kendi zatında taşıdığı zaaf noktaları
birleşerek hüküm verilmiştir. Buda
çorağı sulandırmaktan başka bir şey
değildir.
….
“Allah’dan gelen hidayeti (doğru yolu)
bırakıp da geva hevesine uyandan
daha sapık kim vardır ki.” (Kasas:50)
Bu ilahi nizamı kurup insanların
istifadesine sunun insanların ve bütün varlık
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

40

aleminin rabbi olan Allah’tır. Bu nizamı koyan
zaman ve mekandan etkilenmeyen bilakis zamanın
ve mekanın yaratıcısı olan Yüce Allah’tır. Bu nizamı
koyan asla heva ve heves ve meyillerin etkisinde
değildir zira o bunlardan münezzehtir. O asla belli
bir cins, renk, kavim ve millete asla meyil etmez
zira O, bunların hepsinin birden Rabbidir ve bu
sınıfların hepsi O’nun kuludurlar.
3-Muhteremdir ve kolay kabul edilir:Bu rabbani
nizamın meyvelerinden biri de onun insanların
saygısını celp etmesi ve kolay bir şekilde kabul
görerek yaşantı bulmasıdır. Beşeri sistemlerin bu
saygıyı bulmaları mümkün değildir.
Bu saygının kaynağı müslümanın Allah’ın
kemaline, bütün yaratışında ve işlerinde eksizliğine
olan inancıdır. O Allah ki kitabında buyurduğu gibi
her şeyin yaratılışını en iyi şekilde yapmıştır:
…
“Bu her şeyi en güzel şekilde yaratan Allahın
yaratmasıdır.” (Neml:88)
Allah her şeyi bir hikmete binaen yaratmış indirdiği
kitabında yer alan ayetlerini büyük sağlam
temellere dayandırmıştır.
..
“(Bu sana indirilen), hikmet sahibi ve her şeyden
haberdar olan (Allah) ayetleri sağlamlaştırılmış,
sonrada açıklanmış bir kitaptır.” (Hud:1)
Yüce Allah yarattığı varlıklarda, takdir ettiği
olaylarda ve emir veya nehyettiği konularda hikmet
sahibir.
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

41

…
“ Rahman olan Allah’ın yaratışınsa hiçbir eksiklik ve
uyumsuzluk bulamazsın.” (Mülk:3)
En iyi Yaratıcı olan ve yarattıklarını bir hikmete
üzere yaratan Allah’ı tesbih ederim.
Bahsetmiş
olduğumuz
bu
saygı
ve
kutsallaştırma olayının ardından bu nizamın her
türlü verisine ve hükümlerine rıza göstermek
gelmekte, içten gelen bir istek, gönül rahatlığı ile
ikna olup bunları kabul etmek gelmektedir ki, bu da
Allah’a ve Resulüne imanın gereklerindendir.
..
“Hayır, Rabbine yemin olsun ki aralarında çıkan
anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da
verdiğin hükümden içlerinde herhangi bir sıkıntı
duymaksızın (onu) manasıyla kabullenmedikçe
iman etmiş olmazlar.” (Nisa:65)
bu ihtiram, kutsal görme ve gönül rahatlığı ile
kabul etme olayının ardından inanılan bu değerleri
hemen hayat sahasına dökme, nefse zor da gelse
emirlere hiçbir tembellik ve gevşeklik göstermeden
aynen itaat etme durumu ortaya çıkacaktır.
Bu noktada Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi
ve Selem) döneminde yaşayan müslüman erkek ve
bayanların Allah’ın koyduğu emirler ve yasaklar
konusunda nasıl bir tavır sergilediklerini iki örnekle
anlatmaya çalışalım:
Birincisi, Medine’de ki Müslümanların içki
yasaklandığında sergiledikleri tavırdır:
Hangisi Hak Din?  Abdullah Bin Abdulaziz El-İdan

42

Download