• Türk Psikiyatri Dergisi • Turkish Journal of Psychiatry Mektup DSM-5 KÖROĞLU YANITI ÜZERİNE YANIT Sayın Yayın Yönetmeni, Türk Psikiyatri Dergisi’nin Bahar 2014 sayısında yayınlanan DSM-5’in Türkçe çevirisinin bir kesimi üzerindeki eleştiri yazıma çeviriyi yapan Sayın Prof. Dr. Ertuğrul Köroğlu’nun yanıtını okudum. Umarım eleştiri yazımı ve Sayın Köroğlu’nun yanıtını okuyan meslektaşlarımız bu tartışma ile ilgilenirler, üzerinde dikkatle dururlar. Polemik türünden tartışmalara pek yatkın olmadığım için Sayın Köroğlu’nun yanıtına kısa bir açıklama yapma gereğini duydum. Sayın Köroğlu bilimsel terimlerin çevirisinin denetlenmesinde kullandığım “geri çeviri” (back translation) yöntemine karşı çıkıyor ve “tek sözcüklerin” çevirisinde bu yöntemin geçerli olmadığını kanıtlamaya çalışıyor. Bunu yaparken de günlük dilden örnekler vererek “geri çeviri” yönteminin gülünç boyutlara varabileceğini alaycı bir dille gösteriyor ve şöyle özetliyor: “Özetle yeniden söylenecek olursa, birinci anlamı üzerinden İngilizce’den Türkçe’ye çevrilen bir sözcüğü, ikinci anlamı üzerinden Türkçe’den İngilizce’ye çevirisini yapmaya kalkarsanız, ileri derecede anlam kaymalarına neden olabilirsiniz.” Burada tartışma konumuz herhangi bir yazıdaki “sözcükler” değil, bilimsel yayınlardaki “bilim terimleri”dir. Bilim terimi, tanımı gereği değişik yerlerde ve bağlamlarda değişik anlamlar taşıyamaz. Bir bilim terimi ile karşılanan kavramın, olayın ya da durumun belli bir tanımı vardır ve bu terim farklı yerlerde, farklı anlamları karşılayan bir sözcük olsa bile bilim terimi olarak kullanıldığında tek anlam taşır. Halkın dilindeki “anxiety, anxious” gibi sözcükler bilimsel terim niteliğini taşımazlar. Kendisinin de yazdığı gibi “İngilizce’de “anxiety” sözcüğü kimi yerde kaygı, kimi yerde bunaltı, kimi yerde kuruntu, kimi yerde de tasa anlamına gelebilir…”. Oysa, ruh hekimliğinde “anxiety” teriminin karşıladığı özel bir ruhsal durum vardır ve bunun tanımı da bellidir. Bu yüzden de bilimsel terimlerin çevirisinin denetlenmesinde “geri çeviri” yöntemi genellikle geçerli sonuçlar verir ve çeviri işinde yararlıdır. Sayın Köroğlu’nun “bilimsel terim” ile “sözcük” arasındaki ayrımı bilmediğini sanmıyorum. Benzer bir noktada Sayın Köroğlu şöyle yazıyor: “Sayın Öztürk’e bu bağlamda katılmadığım önemli bir konu daha var. O da, aynı İngilizce sözcüğün, her geçtiği yerde, aynı Türkçe 290 sözcükle karşılanması gerektiğini öne sürüyor olması…. Oysa Türkçe son derece varsıl bir dildir….” “Benzer bir durum, “functional” sözcüğü için de geçerlidir. Bu sözcük Türkçe’de işlevsel anlamına gelmektedir, ancak yukarıda da nedeni açıklandığı üzere, her geçtiği yerde işlevsel olarak çevrilemeyebilir. Eskiden yalnızca konversiyon bozukluğu olarak adlandırılan duruma DSM-5’te ikinci bir ad olarak “functional neurological symptom disorder” adı verilmiştir. Burada nöroloji belirtisine işlevsel olma anlamı yüklenmemiştir. Dolayısıyla işlevsel nöroloji belirtisi bozukluğu diye çevrilemez. Burada “functionality”,genel bir işlevselliği değil, iş görme yetisiyle, diğer bir deyişle işlev görmekle ilgili bir kavramdır. Dolayısıyla daha doğru çeviri olarak işlevgören nöroloji belirtisi bozukluğu demek daha doğru gibi görünmektedir.” Sayın Köroğlu yukarıda belirttiğim “sözcük”ve “bilim terimi” ayırımı konusunda ya bilgi eksikliğinin farkında değil ya da yalnızca çevirisine karşı yapılmış bir eleştiriyi çürütmek için dayanaksız savunma yapıyor. (Bu arada “nöroloji belirtisi” mi, “nörolojik belirti” mi?). Sayın Köroğlu benim “ben söylüyorsam doğrudur” gibi “dayatmacı” bir tutumum olduğunu ileri sürerek “Özetle söylenecek olursa, benim yaptığım öneriler “en doğru”ları olmak durumunda değildir, yalnızca öneri niteliği taşımaktadır.” diye yazmaktadır. Ancak, yaptığım eleştiri çalışmasına verdiği yanıtta eleştirilerime hak verdiği bir nokta göremedim, eleştiriye hoşgörüsü olmadığı izlenimi edindim. Bütün söylediği sanki şu: ‘Sizin eleştirileriniz tümden yanlış, benimkiler doğru’. DSM gibi bütün dünya psikiyatrisini etkileyen bir kitaptaki bilimsel terimlerin çevirisinde kişisel önerilere pek yer verilmemesi gerekir diye düşünüyorum. Bir grup içinde, bol tartışmaların ve grup dışı uzmanlarla da danışmaların yapılabildiği bir ortamda terimler üzerinde az çok uzlaşmalar sağlandıktan sonra böyle bir kitabın basılmasının daha uygun olacağı görüşündeyim. Umarım meslektaşlarım bu tartışma bağlamında DSM-5’in Türkçe çevirisi ile daha yakından ilgilenirler. Saygılarımla. Prof. Dr. M. Orhan Öztürk e-posta: orhanozt@gmail.com BUPROPİONA BAĞLI PREMATÜR alınırken ejakülasyon süresinin eskiye göre azalmış olabileceği dikkat edilmesi gereken bir konudur. EJAKÜLASYON Saygılarımızla. Sayın Yayın Yönetmeni, Bupropion, yeni nesil antidepresanlardan biridir. Nöronlarda ağırlıklı olarak dopamin gerialımını engeller. Daha düşük (yaklaşık olarak dopaminin dörtte biri kadar) oranda ise noradrenalin gerialımını engellemektedir (Stahl ve ark. 2004). Bupropion, SSGI (seçici serotonin geri alım inhibitörü) grubu antidepresanların aksine cinsel işlevi çok daha az etkilemekte ve çok daha iyi tolere edilmektedir (Gardner ve Johnston 1985, Moreira 2011, Dhillon ve ark. 2008). Hatta SSGI kullanımı sonrasında ortaya çıkan cinsel işlev bozukluklarının, özellikle de gecikmiş ejakülasyon ve anorgazminin giderilmesinde yardımcı olarak kullanılabileceğine ilişkin çalışmalar mevcuttur (Ashton ve Rosen 1998, Clayton ve ark. 2004). İlaç yan etkisi ile oluşmuş olmasa bile yaşam boyu geç boşalma sorunu yaşayan kişilerde ejakülasyon süresini kısalttığı ve daha sağlıklı bir cinsel hayat sağladığı yönünde bulgular da vardır (Abdel-Hamid ve Saleh 2011). Bu yazıda, 150 mg/ gün bupropion tedavisi altındaki bir hastada ortaya çıkan prematür ejakülasyondan bahsedilerek bupropionun bu yan etkisi hakkında klinisyenlerin dikkatini çekmek amaçlanmıştır. Kırk altı yaşında, evli, erkek hastaya 7 ay önce depresyon tanısı konarak bupropion 150 mg/gün başlanmıştır. Hasta şehir dışında yaşıyor olmasından dolayı takip muayenelerine gelmemiştir. Yedi ay sonraki müracaatında bu süre boyunca tedavisini sürdürdüğü öğrenilmiştir. Hastadan alınan bilgiye göre, tedavi öncesinde boşalma süresi yaklaşık olarak 5 dakika iken bupropion etkisinde bu süre 1 dakikanın altına inmiştir. Hasta, çoğu zaman vajinal penetrasyon gerçekleşir gerçekleşmez boşalmaktan yakınmıştır. Tedavi öncesinde hafif derecede cinsel isteksizlik dışında cinsel sorun tanımlanmamıştır. Cinsel isteksizliğin bupropion tedavisi sonrasında ortadan kalktığı öğrenilmiştir. Depresyonun iyileşmiş olması nedeniyle bupropion tedavisine son verilmiştir. Tedavi kesildikten 2 hafta sonra hasta telefonla aranarak boşalma süresi hakkında bilgi alınmıştır. Prematür ejakülasyon sorununun ortadan kalktığı, boşalma süresinin tedavi öncesi döneme geri döndüğü öğrenilmiştir. Kravos (2010), 300 mg/gün bupropion tedavisi alan 2 depresyon hastasında 3-4 dakikalık normal ejakülasyon sürelerinin 1 dakikanın altına indiğini ve bu durumun bupropion tedavisinin sonlandırılması ile düzeldiğini bildirmiştir. Sunulan olgu da bu olgularla benzerlik taşımaktadır. Hastaların cinsel yakınmalarını ve yan etkileri ifade etmekten kaçındığı bilinen bir gerçektir. Klinisyen tarafından bupropionun cinsel yan etki yapmadığı kabul edilir ve bu açıdan sorgulama yapılmaz ise gelişen yan etki gözden kaçırılabilecektir. Bupropion tedavisi alan erkek hastalarda cinsel işlevler ele 1 Yrd. Doç., Alper Evrensel, e-posta:alperevrensel@gmail.com Elektronörofizyoloji Bl., Üsküdar Üniv. İstanbul. 2 Prof. Dr., Mehmet Emin Ceylan e-posta: eminceylan@uskudar.edu.tr Psikoloji Bl., Üsküdar Üniv. İstanbul. Kaynaklar Abdel-Hamid IA, Saleh el-S (2011) Primary lifelong delayed ejaculation: characteristics and response to bupropion. J Sex Med 8:1772-9. Ashton AK, Rosen RC (1998) Bupropion as an antidote for serotonin reuptake inhibitor-induced sexual dysfunction. J Clin Psychiatry 59:112-5. Clayton AH, Warnock JK, Kornstein SG ve ark. (2004) A placebo-controlled trial of bupropion SR as an antidote for selective serotonin reuptake inhibitor-induced sexual dysfunction. J Clin Psychiatry 65:62-7. Dhillon S, Yang LP, Curran MP (2008) Bupropion: a review of its use in the management of major depressive disorder. Drugs 68:653-89. Gardner EA, Johnston LA (1985) Bupropion -an antidepressant without sexual pathophysiological action. J Clin Psychopharmacol 5:24-9. Kravos M (2010) Bupropion associated premature ejaculation Pharmacopsychiatry 43:156-7. Moreira R (2011) The efficacy and tolerability of bupropion in the treatment of major depressive disorder. Clin Drug Investig 31 (Suppl.-1):5-17. Stahl SM, Pradko JF, Haight BR ve ark. (2004) A review of the neuropharmacology of bupropion, a dual norepinephrine and dopamine reuptake inhibitor. Prim Care Companion J Clin Psychiatry 6:159-66. NADİR BİR SANRISAL YANLIŞ TANIMA SENDROMU: AYNADA TEK YUMURTA İKİZİNİ GÖRME Sayın Yayın Yönetmeni, Sanrısal yanlış tanıma sendromları; hastanın çevresindeki yerler, kişiler veya nesnelerin benzerleri ile değiştirildiğine ilişkin inançları kapsayan, psikiyatrik veya nörolojik hastalıklar zemininde gelişebilen bir grup bozukluktur (Bilici ve ark. 2011). Aşağıdaki olgu, sanrısal yanlış tanıma sendromlarının ne kadar farklı şekilde karşımıza çıkabileceğini göstermesi açısından ilgi çekicidir. OLGU 67 yaşında, evli, ev hanımı, ilkokul mezunu (5 yıllık eğitim süresi), tek yumurta ikizi olarak dünyaya gelen kadın hasta. Haziran 2013 tarihinde polikliniğimize oğlu tarafından getirilen hastanın yakınması yoktu. Fakat oğlu, hastanın aynada ikiz kardeşini gördüğünü ve ikiz kardeşinin aynada hapsedildiğini, yemek yiyemediğini, su içemediğini söylediğini ve buna uygun davrandığını belirtiyordu. 291 3 yıl önce spondilolistezis nedeniyle ameliyat olduktan sonra unutkanlık yakınmaları başlayan hastaya, Mart 2012 tarihinde Alzheimer tipi demans tanısı ile donepezil 10 mg/ gün tedavisi başlanmış. Kliniğimize başvurmadan bir ay önce, gerçekte var olan ve başka bir şehirde ikamet eden ikiz kız kardeşini aynada gördüğünü ve ikiz kardeşinin orada hapsedildiğini, bu nedenle yiyip içemediğini ifade etmeye başlamış. Bu nedenle yemeklerini ayna karşısında kurduğu masada yemeye ve kaşıkla aynaya uzatmaya başlamış. Bu belirti dışında ek psikotik bulgu veya depresif belirti saptanmamıştır. Hipertansiyon dışında kronik sistemik hastalığı olmayan hastanın öyküsünde psikiyatrik tedavi, alkol ve madde kullanımı mevcut değildi. Hasta, hipertansiyon nedeniyle silazapril 1 mg/gün kullanmakta idi. Hastanın birinci derece yakınlarında psikiyatrik bir hastalık öyküsü yoktu. Psikiyatrik muayenede yakın bellek bozukluğu olan hastanın Standardize Mini Mental Testi 24 puan olarak saptandı (yönelim: 8 puan, kayıt hafızası: 3 puan, dikkat ve hesap yapma: 5 puan, hatırlama: 1 puan, dil: 7 puan). Beyin manyetik rezonans görüntülemesinde; diffüz serebral ve serebellar atrofiye sekonder tüm sisternal yapılar, üçüncü ve her iki lateral ventrikül ile hemisferik sulkusların ve serebellar foliumların genişliği artmış olarak saptanmıştır. Hastaya demans tanısı ve yanlış tanıma sendromu tanısı ile tedavi olarak ketiapin 25 mg/gün başlandı ve haftalık kontrollerle değerlendirildi. Birinci ayın sonunda hastanın aynada kendini yanlış tanıma sanrısında düzelme saptandı. İlaç tedavisine devam edilen hastada, yazının hazırlandığı Ocak 2014 tarihine kadar psikotik bulgularda tekrarlama gözlenmedi. TARTIŞMA Sanrısal yanlış tanıma sendromları; ikiz sendromları ile birlikte, Capgras, Fregoli, intermetamorfoz, Cotard sendromu gibi farklı klinik tabloları kapsamaktadır (Christodoulou ve Malliara-Loulakaki 1981). Bu olguda yer alan aynada tek yumurta ikizini görme sanrısı, daha önce tanımlanan sanrısal yanlış tanıma sendromlarının alt formlarından “ayna işareti” alt grubunda değerlendirilebilmekle beraber (Cipriani ve ark. 2013) gerçek hayatta tek yumurta ikizi olan birinin aynada ikiz eşini görme sanrısı durumuna alan yazında rastlanmamıştır. Yanlış tanıma sendromların yaklaşık %25-40’ında beynin damarsal hastalıkları, demans, travma, tümör, multiple myelom, multiple skleroz gibi altta yatan organik bir bozukluk mevcuttur (Edelstyn ve Oyebode 1999). Beyin lezyonlarından tek taraflı sağ hemisfer lezyonları genellikle bu tablolarla daha fazla ilişkilendirilmiştir (Joseph 2007). Sağ hemisferin dış çevreye dikkati yöneltme ve takipten sorumlu olduğu ileri doi: 10.5080/u7897 292 sürülmüş ve sağ hemisfer lezyonlarında dış uyaranların yanlış yorumlanması sonucu sanrısal yanlış tanıma sendromları görülebileceği belirtilmiştir (Edelstyn ve ark. 1998). Bazı olgularda yaygın atrofi ve sonrasında oluşan sağ hemisfer hasarının sanrılara sebep olan bir ’çift vuruş’ dizisi olabileceği vurgulanmıştır (Levine ve Grek 1984). Hastamızın yapılan beyin görüntüleme sonuçlarında yaygın serebral atrofi ve bilişsel değerlendirmelerinde demans saptanmış olup belirgin sağ hemisfer lezyonu saptanmamıştır. Görme sisteminin, anatomik olarak görsel korteksle bağlantılı olan ve işlevsel olarak limbik sistemle bağlantılı olup çevredeki görüntülere duygusal bir anlam yükleyen bir yolak içerdiği bilinmektedir (Edelstyn ve ark. 1998). Sanrısal yanlış tanıma sendromlarındaki patoloji, çevredeki görüntüleri tanımadan çok, bireyin bu görüntülere limbik sistem aracılığıyla atfettiği anlamlarla ilişkili olabilir. Bu nedenle bu sendromların limbik sistem ve görme ile ilgili yapılar arasındaki iletişim bozukluklarından kaynaklandığı düşünülmektedir (Edelstyn ve ark. 1998). Kişinin etrafındaki kişi, nesne ya da yerleri yabancı ya da farklı olarak algılaması günlük hayatta herkes tarafından gelip geçici olarak yaşanabilen bir deneyim olup; yanlış tanıma, bir uçta deja vu, diğer uçta ise sanrısal yanlış tanıma sendromlarının yer aldığı bir spektrum olarak düşünülebilir (Sno 1994). Bu spektrum üzerinde yer alan sanrı taslakları ve sanrılar farklı şartlarda ve çok çeşitli klinik görünümlerde karşımıza çıkabileceği için klinik açıdan önem arz etmektedir. Demansa eşlik eden psikotik bulguların tedavisinde ilaç kullanımına ek olarak hasta yakınlarına bilgi verilmesi, hastanın güvenliğini sağlamak üzere çevre düzenlemesinin yapılması ve davranış tedavisi birinci basamak yaklaşım olmalıdır (Conn ve Thorpe 2007). İlaç tedavisi olarak ketiapin (25-100 mg/ gün), olanzapin (2,5-5 mg/gün) ve risperidon (0,5-1 mg/gün) düşük dozlarda kullanılmaktadır (Masand ve Narasimhan 2006). Sunmuş olduğumuz olguda da ketiapin 25 mg/gün tedavisi ile klinik düzelme sağlanmıştır. Saygılarımızla. 1 Uzm., Dr. Serdar Süleyman Can e-posta: serdarsccan@yahoo.com Psikiyatri Bl., Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara. 2 Yrd. Doç., Murat İlhan Atagün, 3Asis., Esra Kabadayı Psikiyatri Bl., Yıldırım Beyazıt Üniv. Ankara. Kaynaklar Bilici R, Tufan AE, Uğurlu GK (2011) Paranoid tip şizofreni tanısı olan bir hastada reduplikatif paramnezi, intermetamorfoz ve Capgras Sendromu birlikteliği: Bir Olgu Sunumu. Düşünen Adam Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi 24:149-51. Christodoulou GN, Malliara-Loulakaki S (1981) Delusional misidentification syndromes and cerebral “dysrhythmia”. Psychiatria Clin 14:245–51. Cipriani G, Vedovello M, Ulivi M ve ark. (2013) Delusional misidentification syndromes and dementia: a border zone between neurology and psychiatry. Am J Alzheimers Dis Other Demen 28:671-8. Conn D, Thorpe L (2007) Assessment of behavioural and psychological symptoms associated with dementia. Can J Neurol Sci 34:67-71. Edelstyn NMJ, Oyebode F, Booker E ve ark. (1998) Facial processing and the delusional misidentification syndromes. Cogn Neuropsychiatry, 3:299-314. Edelstyn NM, Oyebode F (1999) A review of the phenomenology and cognitive neuropsychological origins of the Capgras syndrome. Int J Geriatr Psychiatry 14:48–59. Joseph KA (2007) Capgras syndrome and its relationship to neurodegenerative disease. Arch Neurol 64:1762–6. Levine DN, Grek A (1984) The anatomic basis of delusions after right cerebral infraction. Neurology 34:577–82. Masand PS, Narasimhan M (2006) Improving adherence to antipsychotic pharmacotherapy. Curr Clin Pharmacol 1:47-56. Sno HN (1994) A continuum of misidentification symptoms. Psychopathology 27:144–7. DÜZELTME Türk Psikiyatri Dergisi, Cilt 25, Ek 2, 50. Ulusal Psikiyatri Kongresi bildiri özetleri 5. sayfasında yer alan “Depresyon nörobiyolojisinde yeni bir molekül: GFG” başlıklı bildiriye “bu proje TÜBİTAK Sağlık Bilimleri Araştırma Grubu tarafından Kariyer Geliştirme Programı (SBAG 110S481) çerçevesinde desteklenmiştir” ifadesi eklenmiştir. 293 TÜRK PSİKİYATRİ DERGİSİ ARAŞTIRMA ÖDÜLÜ 2015 Türkiye Sinir ve Ruh Sağlığı Derneği, her yıl Türk Psikiyatri Dergisi’nde yayımlanan yazılar arasından seçilen bir klinik psikiyatri araştırmasına ödül vermektedir. 2015 yılı ödülü, Dergi’nin 2014 güz ve kış, 2015 bahar ve yaz sayılarında yayımlanan yazılar arasından seçilecektir. 2015 Yılı için ödül miktarı 2,000 TL’dir. Ödül 51. Ulusal Psikiyatri Kongresi’nde verilecektir. SEÇİCİ KURUL Prof. Dr. Cem ATBAŞOĞLU Prof. Dr. Ceylan DAŞ Prof. Dr. Orhan ÖZTÜRK Prof. Dr. Soli SORİAS Prof. Dr. Zeliha TUNCA Prof. Dr. Aylin ULUŞAHİN Prof. Dr. Alp ÜÇOK 294