T.B.M.M. B : 31 dası geçmeyen, üstelik Türkiye'de en çok satılan ilk onbeş ilaç içinde olan ilaçların satılması için indirim yapılmasına gerek yokken neden indirim yapıyorlar? Şimdi bunun sebebini açıklayalım, Bu oyunda en önemli olan noktalar­ dan bir tanesi, hammaddenin dışardan dolaylı olarak çok yüksek fiyatlarla ithal edilmesidir. İlk oyun orada başlıyor. Şöy­ le ki, kilogramı 1 300 dolar olan Allopurinolu bir firma 405 dolara, kilogramı 1 200 dolara getirtilen Nitrozepamı 96 do­ lara, kilosu 1 200 dolara getirtilen Rifampisini 195 dolara, kilosu 2 850 dolara ge­ tirtilen Nifedipini 210 dolara ithal etmesi çok düşündürücüdür ve üzerinde önemle durulması lazım gelen bir oyundur. Soygunun bu ilk halkası kırılırsa, evet yalnız bu ilk soygun mekanizması ortadan kalkarsa, ilaç fiyatları ortalama olarak yüz­ de 70 oranında ucuzlayacaktır. Buradan hareketle yukarıda toplu ihalelerde neden yüzde 62'ye varan fiyat indirimi yaptık­ ları, bu indirime rağmen, kâr ettikleri ko­ layca anlaşılır. Kararnamenin bir gerekçesi de, yeni ilaç çeşitleri ve teknolojileri araştırmak an­ layışından kaynaklandığını söylüyor. Ara­ dan geçen zaman, bu gerekçenin hiç mi hiç gerçekleşmediğini, daha doğrusu bu gerekçeye uyulmadığını göstermektedir. İstatistiksel araştırmalar, Türkiye'de en çok satan 15 ilacın mevcut ilaçların altıda birini teşkil ettiğini gösteriyor. Türkiye'­ de ruhsatlı ilaç sayısı 20 bin dolayında; fa­ kat piyasada var olan müstahzar ise, 3 500 civarındadır. Bu kadar fazla ilaç türüne karşılık en çok satan 15 ilacın bunların al­ tıda birini teşkil etmesi düşündürücüdür. Demek ki, yeni ilaç araştırma ve geliştir­ me yerine daha çok satan ilaçları üretme ve tanıtma işlemi söz konusudur. Bu ilaç­ ların 11 tanesi, dünyaca bilinen çokuluslu şirketler tarafından üretilmiştir, diğer 4 29 . 11 . 1988 O : 1 ilacın üretimi ise, 3 yerli sermayeli firma tarafından yapılmıştır. Ülkemizde, ilaç üretimi, kârlılık ora­ nı en yüksek sanayi dallarından biridir. Ayrıca, lisans yoluyla bir ilacın üretimi ko­ lay bir kazanç kaynağı olduğundan, yerli ilaç firmaları hep lisans anlaşmalarını ter­ cih etmektedirler; çünkü, çokuluslu dev ilaç firmalarının reklam ve propaganda araçlarıyla tanıtılmış olması, ilaçlarının pazarlanmasını daha kolay yapmaktadır. Kararnameye gerekçe olan bir diğer gö­ rüş de aranan her ilacın piyasada bulan­ masını amaçlamaktan kaynaklanıyor. Ara­ nan ilacın piyasada bulunması aşırı kâr anlayışına bağlanmamalıdır. İlaç, sağlığın korunması, bozulan sağlığın tekrar kazanılması için gerekli bir maddedir. Bu maddenin, ihtiyaç duyuldu­ ğu anda ve yerde en iyi kalitede ve stan­ dartta bulunması gereklidir. Devletin gö­ revi budur. Devlet bu görevi yerine getir­ dikten sonra, ilacın makul bir fiyatla sa­ tılmasına sıra gelir. Sosyal devletin, huku­ kun üstünlüğüne bağlı devletin görevi bu­ dur; ama nasıl olsa bu ilacı kullanmak mecburiyetinde olan, fiyat ne olursa olsun alacaktır zihniyeti, ne sosyal ne de hukuk devleti anlaşışıyla bağdaşır. Bu anlayış, parası olan yaşar, olmayan ölür düşünce­ sini ikame etmektedir ki, bunu düşünmek bile tüyler ürpertir. İlaç, bir sanayi ürü­ nüdür; ama aynı zamanda bir sağlık ara­ cıdır. Bu özelliği nedeniyle, gelip geçen tüm hükümetler, sosyal içerikli bu sanayi ürününü genellikle kontrol altında tuta­ rak, sanayici-tüketici arasında bir denge olu şturmu şiardır. Son yıllarda sosyal devlet anlayışının giderek yaygınlaştığı ülkelerde, devlet de­ netimi artmıştır. Zira, ilaç tüketicisinin seçme özgürlüğü yoktur; seçimi, hasta adı­ na doktor veya eczacı yapar. İlaç tüketici­ si çaresizdir. İlaç hakkında bilgisi yoktur.