Işıl Özgentürk Kız Dedikleri Kancık Dostlarım geçen Pazar yazdığım "Cinsellik Dair Ev Ödevi" yazımı pek bir beğendiler ve çoğu ev ödevini yaptı. Bugün de hep birlikte geleneksel kültürün ve dinin kadın cinsine nasıl baktığını bir inceleyelim. Şimdi herkesi kendine karşı dürüst olmaya davet ediyorum. Özellikle de kadınları! Geçenlerde bir film izledim, bir İspanyol kadını, gönüllü öğretmen olarak Nepal’e gidiyor ve orada Nepalli bir kadın öğretmenle arkadaş oluyor. Nepalli kadın evli ve en büyük arzusu bir erkek çocuk doğurmak. Kadın gebe kalıyor ve anlaşılıyor ki, bir kız çocuğu doğuracak. Çocuk dört aylık olmasına rağmen, kadın bir kız çocuk doğurmak istemiyor ve düşük yapmaya çalışırken, ölüyor. İspanyol kadın için, bu anlaşılmaz, dehşet verici bir şey, Nepalli kadın, anlatmaya çalışıyor. bütün ailesinin en başta da kocasının kendisini aşağılayacağını, "kancık anası" diye küçümseyeceğini söylüyor. Üstelik kız çocuğu aileye bir yük. Çünkü onun için çeyiz parası biriktirmeleri gerekiyor. Evlenebilsin diye... Tüm canlıların, yaşama hakkını savunan Budistler kız çocuğu konusunda oldukça acımazlar. Çünkü o bir yük! Aynı şey, çok tanrıyı Hindu dininde de söz konusu, öyle ki, binlerce kız çocuğu ana rahminde öldürülüyor. Pek çok yerde kadın örgütleri, kocası ölen kadının da aynı anda yakılmasına karşı önemli bir mücadele sürdürüyorlar. Şimdi bu İspanyol öğretmen kadın çok şaşırıyor ama şöyle bir kendi ülkesinin tarihine baktığında, kadınların "cadı" denilerek engizisyon mahkemelerinin yani kilisenin kararıyla nasıl yakıldığı orta çağı anımsıyor. ister, hem boncuk". Kancık bildiğiniz gibi "köpek" demek ve sürekli kız çocuğu doğuranlara da geleneksel kültürümüz de "kancık anası" denir. Yıllar önce Sevgül’ün öyküsünü yazmıştım, çevresinin ona "kancık anası" demesinden öyle hırpalanmıştı ki, belki bu sefer oğlan olur diyerek, tam 21.kez doğum yaparken ölmüştü. Veyis Örnek şöyle diyor… "geleneksel kültürü besleyen din, bazı inançlar oluşturmuştur. Örneğin, oğlan doğurmak için başvurulan önlemlerden biri cinsel birleşmeden sonra sağ yana yatmak ya da sağ yandan kalkmak, çok yaygın bir inanma olarak görünmektedir. İslam kültüründe sağ’ın olumlu olarak değerlendirilmesi, tıpkı 'sağ ayağı atarak bir işe başlama', 'sağ elle dokunma', 'meleklerin sağ omuzda oluşu' erkeğe verilen değeri göstermektedir. Kızlar için herhangi bir inanma yoktur". Erkekleri meleklerle aynı safta kabul eden İslam dini, elbette tam karşıya yani sol omuza şeytanı koyacaktır. Yazımın başında herkesi dürüst olmaya davet etmiştim. Şimdi bir düşünün acaba kaç kadın şu sözleri söyledi: "Neolur bir erkek çocuğum olsun!" Erkekler her zaman hayata bir sıfır önde başlarlar. Ve bu hep böyle gider, şu adaletsizliğe bakın, tıp erkekler için Viagrayı keşfetti ve doğanın dengesini bir kez daha erkekler lehine bozdu. Yalan mı söylüyorum? *Prof. Dr .Veyiz Örnek, Geleneksel Kültürümüzde Çocuk. İş Bankası Yayınları. Evet, şöyle bir baktığımızda dinlerin ve geleneksel kültürün kadınları sevmediğini görürüz. Özellikle de dini inançların beslediği geleneksel kültürler, erkek kavramını yüceltip, kadınları aşağılayarak bu mevcut düzenin sürmesine yardımcı olurlar. Bizim ülkemizde de durum farklı değildir. Geçenlerde kucağıma çok değerli bir kitap düştü. "Yazko-Somut 4.SAYFA -İlk Feminist Yazılar" Geçmişe dönüp anımsadım, 30 yıl önce Yazarlar Kooperatifi (Yazko ) Somut adlı yayını satın alıp haftalık bir gazete yayınlamaya başlamıştı. Gazetenin dördüncü sayfası da kadınlara ayrılmıştı. 4 Şubat 1983-27 Mayıs 1983 arasında yayınlanan 4.Sayfa kadın hareketinin yepyeni bir ivme kazanmasında önemli bir rol oynamıştı. Sayfaları çevirmeye başladım ve Şule Torun’un "Geleneksel Kültürümüzde Çocuk" başlıklı yazısı tam da benim söylemek istediklerimi anlatıyordu. Bu yazıda değerli araştırmacı Prof. Dr. Veyis Örnek’in "Geleneksel Kültürümüzde Çocuk"* kitabından yapılan alıntılar çok ilginç. Örneğin, şu tekerlemeye bakın: Oğlancıktır oğlancık / Ne küpe ister ne boncuk / Kız dediğin ise bir kancık / Hem küpe http://www.mgkmedya.com Pazar, Aralık 1, 2013 - Sayfa 1 / 1