T.B.M.M. B : 115 19 . 6 .2002 O:2 Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının "Başlangıç" kısmında şu cümleye dikkat etmek lazım: "Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğunu" belirtmektedir. Aynı şekilde, bu Anayasamızın 1 inci maddesi de, Cumhuriyetimizin, demokratik bir hukuk devleti olduğunu tescil etmektedir. Yine, aynı Anayasamızın 5 inci maddesi, devletin temel amaç ve görevlerini, kişilerin ve top­ lumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk dev­ leti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan durumları ortadan kaldırmakla görevlen­ dirmiştir; ancak, devletlerin yapısında her şeyin olağan haliyle cereyan etmesi mümkün değildir; olağanüstü halleri de tüm devletlerin anayasaları derpiş etmiştir. Aynı şekilde, Anayasamızın 119 uncu ve müteakip maddeleri, olağanüstü yönetim usullerini belirlemiştir. Bunlar üçe ayrılmaktadır; olağanüstü hal, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş halidir. Olağanüstü hal, 119, 120 ve 121 inci maddelerde derpiş edilmiştir ve "şiddet olaylarının yaygınlaş­ ması ve kamu düzeninin ciddî şekilde bozulması sebepleriyle olağanüstü hal ilân edilir" denilmek­ tedir. 120 nci maddesinde, aynen "Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddî belirtilerin ortaya çık­ ması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddî şekilde bozulması hallerinde, Cumhurbaş­ kanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Millî Güvenlik Kurulunun da görüşünü aldıktan son­ ra yurdun bir veya birden fazla bölgesinde olağanüstü hal ilân edebilir" denilmektedir. Bu, normal bir prosedürdür; ancak, normal olmayan prosedür, 45 çarpı 4 ay artı 6 ay olarak hesaplanan olağanüstü halin bu kadar uzun süre devam ettirilmesidir. Biraz evvel okumuş olduğum Anayasanın başlangıç kısmı ve devletin görevlerini sıralayan 5 inci maddesi eğer gündemdeyse, doğduğu günden 35 yaşına kadar gelmiş olan insanların, halen temel hak ve hürriyetlerinin sınırlan­ dırılması ve olağan halin ne olduğunu bilmeyen bir ülkede yaşamasını tasvip edebilmek mümkün değildir. O zaman, şuna bakmak gerekir: Bugüne kadarki hükümetler, hakikaten, bu konuda ya has­ sas davranmamışlardır, olağanüstü hali gerektiren olayları ortadan kaldıracak tedbirleri almamaktan dolayı suçludurlar veya belli bir bölgede insanların temel hak ve hürriyetlerinden yoksun olmasına bigânedirler; ikisinin de kabulü mümkün değildir. Değerli arkadaşlarım, bu son Bakanlar Kurulu kararıyla, 4 ilde uygulanmakta olan olağanüstü hal 2 ilimizden kaldırılıyor. Bunu müspet karşılıyoruz ve ümit ediyoruz ki, en kısa sürede diğer 2 ilden de kaldırılsın, Türkiye olağanlaşsın; özellikle bu bölge olağanlaşsın. Ancak, olağanüstü hali kaldırmakla bölgenin olağanlaşacağını zannetmiyorum; çünkü, bu kadar uzun bir süreç içerisinde olağanüstü halin uygulandığı bir bölgenin -ki, bu durum olağan hale getirilmiştir- olağan hale dönüştürülmesi de ayrı bir problem olarak Türkiye'nin karşısında bulunmaktadır. Öncelikle bunun üzerinde durmamız gerekir. Çözüm nedir; çözüm, her şeyin ötesinde, bu bölgenin en kısa sürede olağanlaşmasını sağ­ lamaktır. Oradaki kamu görevlileriyle... Çünkü, olağanüstü hali tatbik eden bu kamu görevlileriyle orayı olağanlaştırabilmek mümkün değildir; çünkü, bu insanların psikolojisinin bu kadar uzun süre içerisinde olağanlaşması mümkün değildir. Dolayısıyla, bence, en kısa sürede Türkiye'nin bu böl­ gesiyle diğer bölgeleri arasında bürokrat değişiminin yapılması gerekir. Olağan bölgedeki bürokrat­ larımızın büyük bir kesimini bu bölgelere, bu bölgedeki bürokratlarımızın büyük bir kesimini de -758-