SİNEGRA 25 mg Tablet

advertisement
ABİZOL 15 mg TABLET
FORMÜL
Her bir Abizol 15 mg Tablet, etkin madde olarak 15 mg aripiprazol, yardımcı madde olarak
110.925 mg mannitol ve boyar madde olarak sarı demir oksit içermektedir.
FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLER
Farmakodinamik özellikler:
Aripiprazol’ün yüksek afinite gösterdiği reseptörler dopamin D2 ve D3, serotonin 5-HT 1A ve
5-HT 2A olup orta düzeyde afinite gösterdikleri ise dopamin D4, serotonin 5-HT 2C ve 5-HT 7,
alfa 1 -adrenerjik ve histamin H1 reseptörleridir. Ayrıca serotonin geri alım bölgesine de orta
düzeyde afinitesi vardır. Kolinerjik muskarinik reseptörlere ise kayda değer bir afinite
göstermez. Aripiprazol, dopamin D2 ve serotonin 5-HT 1A reseptörleri üzerinde parsiyel
agonist etkiye sahip olup serotonin 5-HT 2A reseptörü üzerinde ise antagonist etki gösterir.
Şizofreni tedavisinde etkili olan diğer ilaçlar gibi aripiprazol’ün etki mekanizması da henüz
tam anlamıyla bilinmemektedir. Bununla birlikte aripiprazol’ün sahip olduğu etkinliğin
dopamin D2 ve serotonin 5-HT 1A reseptörleri üzerindeki parsiyel agonist etki ile serotonin 5HT 2A reseptörü üzerindeki antagonist etkisinin bileşiminden oluştuğu ileri sürülmektedir. D2,
5-HT 1A, 5-HT 2A haricindeki reseptörlere olan etkileri ise aripiprazol’ün diğer klinik etkilerini
açıklayabilir; örn: oluşturduğu ortostatik hipotansiyon, aripiprazol’ün alfa1–adrenerjik
reseptörler üzerindeki antagonist etkinliğiyle açıklanabilir.
Farmakokinetik özellikler:
Etkinin önemli bir bölümü muhtemelen değişmemiş aripiprazol tarafından sağlanmakta olup
D2 reseptörlerine değişmemiş ilaca benzer afinite gösteren dehidro-aripiprazol adlı majör
metabolit ise etkinliğe bir miktar katkı sağlamaktadır ve anılan metabolitin plazmadaki
mevcudiyeti değişmemiş ilacın %40’ı düzeyindedir. Aripiprazol ve dehidro-aripiprazol’ün
eliminasyon yarı ömürlerinin ortalaması sırasıyla 75 ve 94 saat civarındadır. Etkinliğe katkıda
bulunan her iki bileşenin kararlı durum plazma değerlerine 14 gün içinde ulaşılmaktadır. Tek
doz kullanımına ilişkin farmakokinetik değerlerinden aripiprazol’ün birikimi hakkında
öngörüde bulunmak mümkündür. Kararlı durumdaki aripiprazol’ün farmakokinetik değerleri
alınan doz ile orantılıdır. Aripiprazol’ün eliminasyonu esasen karaciğerde gerçekleşmekte ve
CYP2D6 ile CYP3A4 adlı iki farklı izoenzim tarafından metabolize edilmektedir.
Emilim
Aripiprazol 3-5 saat içinde plazmadaki doruk konsantrasyonuna ulaşacak kadar iyi emilmekte
olup tablet formunda alındığında mutlak oral biyoyararlanımı %87’dir. Yemekler ile birlikte
ya da aç karnına alınabilmektedir. Yüksek yağ içeren standart bir öğün sonrası alınan 15 mg
aripiprazol içeren tablet formu ile yapılan ölçümlerde aripiprazol ya da dehidro-aripiprazol’ün
Cmaks ya da plazma konsantrasyon-zaman eğrisi altındaki alan (EAA) değerlerinde değişim
oluşmadığı; ancak, Tmaks değerinde aripiprazol için 3, dehidro-aripiprazol için ise 12 saat
gecikme olduğu saptanmıştır.
Dağılım
Aripiprazol’ün damar içi uygulama sonrası kararlı durum dağılım hacmi yüksektir (404 L ya
da 4.9 L/kg) ve bu değer damar dışına dağılımının yaygın olduğunu göstermektedir. Tedavi
dozlarıyla elde edilen konsantrasyon değerlerinde aripiprazol ve ana metaboliti, başta albumin
olmak üzere, serum proteinlerine %99’u aşan oranda bağlanmaktadır. 14 gün süreyle 0.5 ila
30 mg/gün dozlarında aripiprazol kullanan sağlıklı gönüllülerde ilacın doza bağımlı bir
şekilde D2 –reseptörlerini işgal ettiği saptanmış olup bu durum aripiprazol’ün insanlarda beyin
dokusuna geçebildiğini göstermektedir.
Metabolizma
Aripiprazol esasen 3 farklı biyotransformasyon yolağında metabolize edilmektedir:
dehidrojenasyon, hidroksilasyon ve N-dealkilasyon. Yapılmış in vitro çalışmalara göre,
aripiprazol’ün dehidrojenasyon ve hidroksilasyonundan CYP3A4 ile CYP2D6 adlı
izoenzimler sorumludur ve N-dealkilasyon işlemi CYP3A4 tarafından katalize edilmektedir.
Sistemik dolaşımdaki aripiprazol konsantrasyonu dehidro-aripiprazol’den fazladır. Kararlı
durumdaki aktif metabolit dehidro-aripiprazol’ün plazma konsantrasyonları, aripiprazol’e ait
EAA değerinin %40’ı düzeyindedir.
Atılım
Oral yoldan tek doz 14C ile işaretlenmiş aripiprazol kullanımı sonrasında uygulanan radyoaktif
maddenin yaklaşık %25’i idrarda, %55’i ise dışkıda saptanmıştır. İdrar ile atılan değişmemiş
aripiprazol miktarı alınan dozun %1’inden azdır; dışkıda saptanan değişmemiş aripiprazol’ün
miktarı ise oral dozun yaklaşık %18’i düzeyindedir.
Özel Durumlarda Farmakokinetik Özellikler:
Genellikle, yetişkin hastalarda, Abizol Tablet dozunun, hastanın yaşına, cinsiyetine, ırkına,
sigara içip içmediğine, karaciğer ve böbrek işlevlerinin durumuna göre ayarlanması
gerekmez.
Yaşlılarda farmakokinetik özellikler
15 mg tek doz halinde verilen aripiprazol ile yapılmış tek doz farmakokinetik çalışmalarında,
65 yaş ve üstü hastalarda tespit edilen aripiprazol klerensi daha genç hastalara oranla (18- 64
yaşlı) %20 daha azdır.
Şizofrenili hastalarda yapılan popülasyon farmakokinetik analizlerinde, önemli yaş etkisi
saptanmamıştır. Ayrıca çoklu doz uygulamasının ardından; yaşlı hastalarda tespit edilen
aripiprazol farmakokinetiği, sağlıklı genç hastalara benzer durumdadır. Yaşlı hastalarda dozaj
ayarlaması önerilmemektedir.
ENDİKASYONLAR
Abizol Tablet, şizofreni tedavisinde endikedir.
Bipolar bozukluğa eşlik eden akut mani ve karışık epizodlarının tedavisinde endikedir.
KONTRENDİKASYONLAR
Abizol Tablet, içeriğindeki bileşenlerden herhangi birine karşı aşırı duyarlılığı olan
hastalarda kontrendikedir.
UYARILAR / ÖNLEMLER
Diğer yeni nesil (atipik) antipsikotik ilaçlarda olduğu gibi bu ilaç da demansı olan
yaşlı hastaların psikozlarında kullanıldığında, serebrovasküler olaylar, enfeksiyon,
kalp yetmezliği ile ani ölüm vb. nedenlerle ölüm riskinde artışa neden olma olasılığı
taşımaktadır.
Nöroleptik Malign Sendrom (NMS)
Aripiprazol dahil, tüm antipsikotik ilaçların kullanımı ile bağlantılı olduğu bildirilmiş ölümcül
bulgular kompleksidir. Pazarlama öncesi döneme ait tüm dünyadaki klinik aripiprazol
veritabanında iki adet muhtemel NMS olgusu mevcuttur. Nöroleptik malign sendromun klinik
belirtileri şunlardır: aşırı yüksek ateş, kas sertliği, mental durumda değişim ve otonomik
bozukluk bulguları (nabız ya da kan basıncında düzensizlik, taşikardi, terleme ve kalp
ritminde bozulma). Bunlara ilave olarak kreatinin fosfokinaz artışı, miyoglobinüri
(rabdomiyoliz) ve akut böbrek yetmezliği gibi işaretler de bulunabilir.
Bu sendromun bulunduğu hastalarda tanı koymak oldukça zordur. Hastaya tanı koymadan
önce olguda hem pnömoni ya da sistemik enfeksiyon gibi ciddi bir hastalığın, hem de tedavi
edilmemiş ekstrapiramidal işaret ve semptomların elenmesi önemlidir. Ayırıcı tanıda
atlanmaması gereken diğer olasılıklar arasında antikolinerjik ilaçtan zehirlenme, güneş
çarpması, ilaç ateşi ile santral sinir sistemi kökenli patolojiler sayılabilir.
NMS olgularının tedavisinde yapılması gerekenler: 1) antipsikotik ilaçların yanı sıra hastanın
mevcut tedavisi için gerekli olmayan diğer ilaçlar da acilen sonlandırılır; 2) yoğun
semptomatik tedavi ve tıbbi gözlem sağlanır; 3) hastadaki özgün tedavi gerektiren diğer tıbbi
problemler sağaltılır. Komplikasyonsuz NMS olgularının özgün farmakolojik tedavileri
hakkında genel bir anlaşma sağlanmamıştır.
NMS tanısı almış ve daha sonra düzelmiş bir hastaya tekrar antipsikotik ilaç tedavisi
başlamak gerektiğinde durum değerlendirmesi dikkatle yapılmalıdır. Nöroleptik malign
sendromun aynı olguda tekrar oluştuğu bildirildiğinden bu hastalar dikkatle gözlenmelidir.
Tardif Diskinezi
Antipsikotik ilaç kullanan hastalarda oluşabilen ve geri dönüşümsüz olma özelliği bulunan,
kendisini istemsiz vücut hareketleri ile belli eden bir sendromdur. Yaşlılarda ve de özellikle
yaşlı kadınlarda daha sık rastlanan bir sendrom olmakla birlikte, antipsikotik tedaviye
başlarken hangi hastanın daha yatkın olduğunu kestirmek mümkün değildir. Tardif diskinezi
oluşturma potansiyeli açısından antipsikotik ilaçlar arasında herhangi bir farklılık olup
olmadığı da bilinmemektedir.
Hastanın tedavi süresinin uzamasına ve kullandığı toplam ilaç miktarının artışına bağlı olarak
hastada tardif diskinezi oluşma riskinde ve hastalığın geri dönüşümsüz olma ihtimalinde
yükselme olduğuna inanılmaktadır. Görülme sıklığı çok daha az olmakla birlikte, düşük dozda
kullanıldığı sürece kısa tedavi dönemlerinden sonra dahi meydana gelebildiği bildirilmiştir.
Kanıtlanmış tardif diskinezi olgularının bilinen bir tedavisi mevcut olmamakla birlikte,
antipsikotik tedavi bırakıldığında hastalar kısmen ya da tamamen düzelebilmektedir. Bununla
birlikte, antipsikotik tedavinin bizzat kendisi sendroma ait işaret ve semptomları baskılamak
suretiyle altta yatan oluşumu maskeleyebilmektedir. Anılan semptom baskılayıcı özelliğin,
sendromun uzun süren seyri üzerinde bir etkisinin olup olmadığı bilinmemektedir.
İlaç, bu değerlendirmelerin ışığında ve tardif diskinezi oluşumunu en aza indirecek bir tarzda
reçete edilmelidir. Kronik antipsikotik tedavi, genel kural olarak, ancak böylesi bir tedaviyle
yanıt alınabilecek kronik hastalarda ve etkinliği aynı ancak daha az yan etkili alternatif
tedavilerin uygulanamadığı olgularda kullanılmalıdır. Kronik tedavinin gerekli olduğu
hastalarda tatminkar klinik yanıtı sağlayabilecek en düşük doz ve en kısa süreli tedavi
seçeneği araştırılmalıdır. Tedavi süresinin uzatılmasının gerekip gerekmediği belirli aralıklar
ile tekrar değerlendirilmelidir.
Abizol Tablet kullanmakta olan bir hastada tardif diskinezinin işaret ve semptomları
oluştuğunda ilaç bırakılmalıdır. Ancak, sendrom oluşan hastaların bazısında Abizol Tablet ile
tedavinin sürdürülmesi ihtiyacı da söz konusu olabilmektedir.
Ortostatik Hipotansiyon
Aripiprazol, muhtemelen alfa 1 –adrenerjik reseptör antagonizması nedeniyle, ortostatik
hipotansiyon oluşturabilmektedir. Plasebo kontrollü çalışmalarda ortostatik hipotansiyon ve
buna bağlı olayların görülme sıklığı aşağıdaki gibidir: ortostatik hipotansiyon (plasebo %1,
aripiprazol %1.9); ortostatik baş dönmesi (plasebo %1, aripiprazol %0.9); senkop (plasebo
%1, aripiprazol %0.6). Sırt üstü yatar pozisyondayken oturma pozisyonuna geçen kişilerdeki
sistolik kan basıncında en azından 30 mmHg düzeyindeki bir azalma şeklinde tanımlanan
belirgin ortostatik değişimin aripiprazol kullananlardaki görülme sıklığının plasebo
kullananlardan istatistiksel açıdan bir farkı bulunmadığı bildirilmiştir (aripiprazol grubunda
%14, plasebo grubunda ise %12).
Miyokard enfarktüsü veya iskemik kalp hastalığı geçirmiş, kalp yetmezliği veya ileti
bozukluğu gibi kalp-damar hastalığı bulunanlarda, beyin damarlarından rahatsızlığı olan ve
dehidrasyon, hipovolemi, antihipertansif ilaçlarla tedavi gibi hipotansiyon gelişimini
kolaylaştırabilecek özellikleri bulunan hastalarda aripiprazol dikkatle kullanılmalıdır.
Bilinç Kaybı (=Nöbet)
Kısa dönemli, plasebo kontrollü çalışmalarda aripiprazol kullanan hastaların %0.1’inde
(1/926) bilinç kaybı (=nöbet) oluştuğu bildirilmiştir. Diğer antipsikotik ilaçlar gibi aripiprazol
de, evvelce nöbet geçirdiğini ifade eden ve nöbet eşiğini düşürücü (örn. Alzheimer tipi
demans) durumları bulunan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır. Nöbet eşiğini düşürücü
durumlara 65 yaşın üzerindeki kişilerde daha sık rastlanabilmektedir. Parkinson hastalarında
da dikkatli olunmalıdır.
Bilişsel ve Motor Fonksiyonlarda Bozukluk Riski
Kısa dönemli, plasebo kontrollü çalışmalarda hastalardaki bilinç bulanıklığı oranının
aripiprazol kullananlarda %11, plasebo grubunda ise %8 olduğu bildirilmiştir; aripiprazol
kullanan hastalardaki bilinç bulanıklığı sebebiyle ilacı bırakma oranı ise %0.1 (1/926)
düzeyindedir. Plasebo ile kıyaslandığında bilinç bulanıklığındaki görece artış her ne kadar
orta düzeyde olsa da; hastaların yargılama, düşünce ve motor yetilerindeki bozulma riski,
diğer antipsikotikler gibi, aripiprazol kullanımı için de söz konusudur.
Vücut Sıcaklığının Ayarlanması
Kesin kanıtlanmamış olmakla birlikte, antipsikotik ilaçların insanlarda vücut sıcaklığı
artışlarını dengeleme bozukluğu yapabildiği bildirilmiştir. Yorucu antrenman, aşırı sıcak
ortamda bulunma, antikolinerjik ilaç kullanımı veya sıvı kaybı gibi vücut sıcaklığının artışına
katkı yapabilecek etmenlerin söz konusu olduğu hastalarda aripiprazol reçete ederken uygun
öneriler hatırlatılmalıdır.
Yutma Güçlüğü
Antipsikotik ilaç kullanımına bağlı yemek borusunda dismotilite oluşabildiği ve hastalarda
aspirasyon gelişebildiği bildirilmiştir. Aspirasyon pnömonisi yaşlılarda ve de özellikle ileri
evredeki Alzheimer tipi demanslı hastalarda sık rastlanan bir morbidite ve mortalite nedenidir.
Aripiprazol ve diğer antipsikotik ilaçlar, aspirasyon pnömonisi açısından riskli olan hastalarda
dikkatle kullanılmalıdır.
İntihar
İntihar girişimi riski psikotik hastalıkların doğasında olan bir durumdur ve yüksek riskli olan
hastalar yakın denetim altında tutulmalıdır. İyi hasta bakımı kuralları ile uyumlu bir şekilde ve
doz aşımı riskini azaltmak amacıyla; Abizol Tablet reçeteleri, tablet içeriği en az olacak
şekilde hazırlanmalıdır.
Hiperglisemi ve Diabetes Mellitus
Aripiprazol ile tedavi edilen hastalarda çok seyrek hiperglisemi rapor edilmiştir.
Atipik antipsikotikler ile tedavi edilen hastalarda hiperglisemi ve diyabet bildirilmiş, bazı
vakalarda hipergliseminin aşırı derecede olduğu ve ketoasidoz, hiperosmolar koma veya ölüm
ile ilişkili olduğu rapor edilmiştir.
Şizofreni hastalarında arka plandaki diabetes mellitus riskinin yüksek olması ve genel
popülasyondaki diabetes mellitus insidansının artmakta olması, atipik antipsikotik kullanımı
ve glukoz anomalileri arasındaki ilişkinin değerlendirilmesini güçleştirmektedir. Bundan
dolayı atipik antipsikotik kullanımı ve hiperglisemi bağlantılı yan etkiler arasındaki ilişki
tamamen anlaşılmamıştır.
Ancak epidemiyolojik çalışmalarda ki bunlarda aripiprazol dahil değildir, çalışmaya dahil
edilen atipik antipsikotikler ile tedavi edilen hastalarda tedavide ortaya çıkan hiperglisemi
bağlantılı yan etki riskinin arttığı gösterilmektedir. Bu çalışmaların yapıldığı sırada
aripiprazol henüz kullanıma sunulmadığı için, aripiprazol’ün bu artan risk ile ilişkili olup
olmadığı bilinmemektedir.
Atipik antipsikotiklerle tedavi edilen hastalarda hiperglisemi bağlantılı yan etki riski kesin
olarak tahmin edilememektedir.
Diabetes mellitus teşhisi konmuş ve atipik antipsikotiklere başlamış olan hastalar glukoz
kontrolünün kötüleşmesi ihtimaline karşı düzenli olarak izlenmelidir. Diabetes mellitus risk
faktörleri olan (örn. obezite, ailede diyabet hikayesi) ve atipik antipsikotik tedavisine
başlayan hastalara tedavinin başlangıcında ve periyodik olarak tedavi süresince açlık kan
şekeri testi yapılmalıdır. Atipik antipsikotiklerle tedavi edilen her hasta, aşırı susuzluk hissi,
poliüri, polifaji ve zayıflık dahil hiperglisemi semptomları bakımından gözlenmelidir. Atipik
antipsikotik tedavisi sırasında hiperglisemi semptomları geliştiren hastalara açlık kan şekeri
testi uygulanmalıdır. Bazı vakalarda, atipik antipsikotik kesilince hiperglisemi ortadan
kaybolmuştur; ancak, bazı hastalarda şüphelenilen ilacın kesilmesine rağmen anti-diyabetik
tedaviye devam edilmesi gerekmiştir.
Çocuklarda kullanım
Çocuklar ve ergenlik döneminde olan hastalardaki güvenlik ve etkinliği henüz kanıtlanmadığı
için kullanılmamalıdır.
Yaşlılarda kullanım
Yaşın, 15 mg’lık tek bir aripiprazol dozunun farmakokinetiği üzerine bir etkisi olmamıştır.
Psikozlarla birlikte Alzheimer hastalığı da gözlenen yaşlı hastaların, aripiprazol tedavisine
toleransı, genç hastalarla kıyaslandığında daha farklı olabilir. Bu iki hastalığın beraber
görüldüğü yaşlılarda aripiprazol kullanımı sırasında hasta yakından takip edilmelidir.
Gebelik ve laktasyonda kullanım:
Gebelikte kullanım kategorisi C dir. Gebe kadınlarda kontrollü çalışma yapılmamıştır. Bu
kategorideki ilaçlar eğer hekim ilacın gebe kadına sağlayacağı yararın fetüs üzerindeki
potansiyel riskini haklı göstereceğine inanıyorsa kullanılabilir.
Yapılan deneysel çalışmalarda süte geçtiği anlaşılmıştır. Aripiprazol’ün veya metabolitlerinin
insanda süte geçip geçmediği bilinmemektedir. Aripiprazol alan kadınların bebeklerini
emzirmeleri önerilmez.
Araç ve makine kullanımı üzerine etkileri
Hastalar, kendilerinde aripiprazol kullanımına bağlı olumsuz etki oluşmadığından kesin emin
olmadıkları sürece, otomobil kullanmak da dahil olmak üzere tüm dikkat gerektiren
etkinliklerden uzak durmaları konusunda uyarılmalıdırlar (bkz. Bilişsel ve Motor
Fonksiyonlarda Bozukluk Riski).
10 g’dan az mannitol içermesi sebebiyle, mannitolden kaynaklanan herhangi bir olumsuz etki
beklenmez.
YAN ETKİLER / ADVERS ETKİLER
Şizofren hastalarda yapılan kısa dönemli ve plasebo kontrollü çalışmalarda gözlenen
advers bulgular
Aşağıdaki bulgular, 4 ya da 6 hafta boyunca, 2 ile 30 mg/gün arasındaki aripiprazol dozları
kullanılarak yapılmış beş farklı çalışmada saptanmıştır.
Oluşan advers olay nedeniyle tedaviyi bırakan hastalar
Advers olay nedeniyle tedaviyi tamamlayamayan hastaların sıklığı açısından her iki grup
arasında genel olarak bir fark olmadığı gibi [aripiprazol (%7), plasebo (%9)], tedavinin
bırakılmasına sebep olan advers olaylar da birbirine benzer tipte olmuştur.
Bipolar manili hastalarda yapılan kısa dönemli ve plasebo kontrollü çalışmalarda
gözlenen advers bulgular
Aşağıdaki bulgular, 3 hafta boyunca 15 ya da 30 mg/gün aripiprazol dozu kullanılarak
yapılmış plasebo kontrollü bir çalışmada saptanmıştır.
Oluşan advers olay nedeniyle tedaviyi bırakan hastalar
Advers olay nedeniyle tedaviyi tamamlayamayan hastaların sıklığı açısından her iki grup
arasında genel olarak bir fark olmadığı gibi [aripiprazol (%11), plasebo (%9)], tedavinin
bırakılmasına sebep olan advers olaylar da birbirine benzer tipte olmuştur.
Bipolar manili hastalarda yapılan kısa dönemli ve plasebo kontrollü çalışmalarda sık
rastlanan advers bulgular:
Kaza sonucu yaralanma: % 6
Konstipasyon: %13
Akatizi: %15
Plasebo grubuna kıyasla aripiprazol kullananlarda daha sık rastlanan ve sıklığı %2’yi aşan
advers olaylar şunlardır:
Tüm Vücut: Baş ağrısı, asteni, periferal ödem, kaza sonucu yaralanma;
Gastrointestinal hastalıkları: Bulantı, kusma, kabızlık, dispepsi;
Vasküler hastalıkları: Hipertansiyon;
Kas-iskelet bozukluklar, bağ doku ve kemik hastalıkları: Miyalji;
Sinir sistemi hastalıkları: Bunaltı, uykusuzluk, baş dönmesi, uykuya eğilim, akatizi, tremor,
ajitasyon, anksiyete, ekstrapiramidal sendrom, tükürük salgısında artış;
Solunum, göğüs bozuklukları ve mediastinal hastalıkları: Rinit, öksürük, farenjit;
Göz hastalıkları: Bulanık görme.
Advers olayların aripiprazol’ün dozu ile olan ilişkisi
Advers olaylar arasında doz-yanıt ilişkisi bulunan, yani görülme sıklığının en yüksek değerine
ilacın 30 mg/gün dozunda ulaşan tek yan etki uykuya eğilim olmuştur (plasebo, %7.7; 15 mg,
%8.7; 20 mg, %7.5; 30 mg, %15.3).
Ekstrapiramidal Semptomlar (= EPS)
Çalışmalarda aripiprazol ve plasebo gruplarında rastlanan EPS sıklığının birbirine eşit olduğu
(%6) saptanmıştır.
Laboratuvar Testlerindeki Değişimler
Biyokimyasal, hematolojik ve idrar analizi gibi parametreler ile değerlendirilen hastalardan
elde edilen ölçümler her iki grup arasında tıbbi açıdan önemli farklılık bulunmadığını ortaya
çıkarmıştır. Benzer şekilde, aripiprazol ya da plasebo grubundaki tedaviyi bırakan hastaların
laboratuvar parametreleri arasında da herhangi bir farklılık yoktur.
Vücut Ağırlığında Artış
Çalışmalara katılan hastaların vücut ağırlığındaki ortalama değişim değerleri arasında küçük
farklılıklar saptanmıştır (aripiprazol, +0.7 kg; plasebo, -0.05 kg). Ayrıca, vücut ağırlığında %7
ve üzeri bir artışın kriter alındığı değerlendirmede de (aripiprazol, %8; plasebo, %3) farklılık
söz konusudur.
Elektrokardiyogram (EKG) Değişiklikleri
EKG parametrelerinde potansiyel öneme sahip değişikliğin oluştuğu hastaların oranı
açısından iki grup arasında farklılık bulunmamakla birlikte; 10 ile 30 mg/gün arasındaki
aripiprazol dozlarının, QT aralığını hafifçe kısaltma eğiliminde olduğu saptanmıştır. Kalp
atım hızında oluşan artışın aripiprazol kullananlardaki ortalaması 4 vuru/dk’dır; plasebo
grubundaki artışın ortalaması ise 1 vuru/dk’dır.
Pazarlama öncesi dönemde gözlenen diğer advers olaylar
Aşağıdaki listede bulunanlar, ≥ 2 mg/gün dozunda aripiprazol kullanan, veritabanında kayıtlı
5592 hastanın bildirdiği tedavi kaynaklı diğer advers olaylardır. Bu advers olaylar aripiprazol
kullanımı sırasında meydana gelmiş olsalar bile, oluşumlarından yalnızca ilacın sorumlu
tutulamayacağı da vurgulanmıştır.
Olaylar ilgili vücut sistemlerine göre sınıflandırılmışlardır; ayrıca, görülme sıklığı açısından
da aşağıda tanımları bulunan terimlerin eşliğinde ve azalan sıklıkta sıralanmışlardır:
100 hastanın en az 1’inde rastlanan olaylar yaygın; görülme sıklığı 1/100 ile 1/1000 arasında
olanlar seyrek; görülme sıklığı 1/1000’den daha az olanlar ise çok seyrek olarak belirtilmiştir.
Tüm vücut:
Yaygın – grip benzeri sendrom, periferik ödem, göğüs kafesinde ağrı, boyun sertliği;
Seyrek – pelvik ağrı, intihar girişimi, yüzde ödem, bitkinlik, ışığa duyarlılık, kol sertliği, çene
ağrısı, titreme, şişkinlik, çene sertliği, karın şişliği, göğüs kafesi katılığı, tat duyusunda
değişim;
Çok seyrek – boğaz ağrısı, sırt bölgesi gerginliği, kafada ağırlık hissi, pamukçuk, boğaz
katılığı, bacak sertliği, Mendelson sendromu, sıcak çarpması.
Kan ve lenf sistemi hastalıkları :
Yaygın – ekimoz, anemi;
Seyrek – hipokrom anemi, lökopeni, lökositoz, lenfadenopati, trombositopeni;
Çok seyrek – eozinofili, makrositer anemi.
Endokrin sistem hastalıkları:
Seyrek – hipotiroidizm;
Çok seyrek – guatr, hipertiroidizm.
Metabolik ve beslenme hastalıkları:
Yaygın – kilo kaybı, kreatin fosfokinaz artışı;
Seyrek – dehidrasyon, ödem, hiperkolesterolemi, hiperglisemi, hipokalemi, diabetes mellitus,
SGPT (serum glutamik pirüvik transaminaz) artışı, hiperlipidemi, hipoglisemi, susuzluk hissi,
BUN (kan üre azotu) artışı, hiponatremi, SGOT (serum glutamik okzaloasetik transaminaz)
artışı, alkalin fosfataz artışı, demir eksikliği anemisi, bilirubinemi, kreatinin ve laktik
dehidrogenaz artışı, şişmanlık;
Çok seyrek – hiperkalemi, gut, hipernatremi, siyanoz, hipoglisemik reaksiyon, hiperürisemi.
Sinir sistemi hastalıkları:
Yaygın – depresyon, sinirlilik, tükürük salgısında artış, düşmanca davranışlar, intihar
düşüncesi, manik reaksiyon, yürüyüş değişikliği, düşünce karmaşası, dişli çark belirtisi;
Seyrek – distoni, seğirme, odaklanma bozukluğu, parestezi, vazodilatasyon, hipestezi, kol ve
bacakta tremor, iktidarsızlık, bradikinezi, libido artışı veya azalması, panik atak, apati,
diskinezi, uyku ihtiyacında artış, vertigo, konuşma aksaklığı, tardif diskinezi, ataksi, hafıza
bozukluğu, stupor, amnezi, serebrovasküler olay, hiperaktivite, depersonalizasyon,
hipokinezi, huzursuz bacak sendromu, miyoklonus, disfori, nöropati, refleks artışı, düşünme
hızında yavaşlama, hiperkinezi, hiperestezi, hipotoni, okülojirik kriz;
Çok seyrek – deliryum, öfori, yarık-dudak sendromu, akinezi, duygulanım küntlüğü, dikkat
eksikliği, koordinasyon bozukluğu, serebral iskemi, refleks azalması, obsesif düşünce,
intrakraniyal kanama.
Göz hastalıkları:
Yaygın – konjunktivit;
Seyrek – göz kuruluğu, göz ağrısı, katarakt, blefarit;
Çok seyrek – göz salgısı artışı, göz kırpma ihtiyacı artışı, ambliyopi, göz kanaması, fotofobi.
Kulak ve iç kulak hastalıkları:
Yaygın – kulak ağrısı;
Seyrek – kulak çınlaması, orta kulak iltihabı;
Çok seyrek – dış kulak iltihabı, sağırlık.
Kardiyak hastalıkları:
Yaygın – taşikardi, bradikardi;
Seyrek – çarpıntı, miyokard infarktüsü, QT aralığında uzama, kardiyak arrest, atriyal
fibrilasyon, kalp yetmezliği, AV blok, miyokard iskemisi, angina pectoris, ekstrasistol;
Çok seyrek – kardiyomegali, atriyal flutter.
Vasküler hastalıkları:
Yaygın – hipertansiyon, hipotansiyon;
Seyrek – hemoraji, flebit, derin ven trombozu;
Çok seyrek – vazovagal reaksiyon, tromboflebit.
Solunum, göğüs bozuklukları ve mediastinal hastalıkları:
Yaygın – dispne, pnömoni;
Seyrek – astım, burun kanaması, hıçkırık, larenjit;
Çok seyrek – hemoptizi, aspirasyon pnömonisi, balgam artışı, burun kuruluğu, akciğer ödemi,
akciğer embolisi, hipoksi, solunum yetmezliği, apne.
Gastrointestinal hastalıkları:
Yaygın – anoreksi, bulantı, kusma;
Seyrek – iştah artışı, gastroenterit, yutma güçlüğü, flatulens, gastrit, diş çürükleri, jinjivit,
hemoroit, gastroözofajiyal reflü, gastrointestinal kanama, periodontal apse, dilde ödem, dışkı
kaçırma, kolit, rektal kanama, stomatit, ağızda ülser, kolesistit, fekal tıkaç, ağızda pamukçuk,
kolelitiyazis, geğirme, bağırsak tıkanması, peptik ülser;
Çok seyrek – özofajit, dişeti kanaması, glosit, hematemez, melena, duodenum ülseri, dudak
iltihabı, hepatit, hepatomegali, pankreatit, bağırsak perforasyonu.
Deri ve deri altı doku hastalıkları:
Yaygın – deri kuruluğu, kaşıntı, terleme, deri ülseri;
Seyrek – akne, vezikülo-büllöz kızarıklık, egzama, saç dökülmesi, psöriyazis, sebore;
Çok seyrek – makülopapüler kızarıklık, eksfolyatif dermatit, ürtiker.
Kas-iskelet bozukluklar, bağ doku ve kemik hastalıkları:
Yaygın – kas krampları;
Seyrek – artralji, kemik ağrısı, miyasteni, artrit, artroz, kas güçsüzlüğü, spazm, bursit;
Çok seyrek – rabdomiyoliz, tendon iltihabı, tenosinovit, romatoid artrit, miyopati.
Böbrek ve idrar hastalıkları:
Yaygın – idrar kaçırma;
Seyrek – sistit, sık idrara çıkma, idrar retansiyonu, hematüri, dizüri, böbrek yetmezliği,
albuminüri, böbrek taşı, noktüri, poliüri, idrar tutamama;
Çok seyrek – idrar çıkışı sırasında oluşan yanma, glukozüri, ürolitiyazis.
Üreme sistemi ve meme bozuklukları:
Seyrek –lökore, amenore, ejakülasyon bozukluğu, vajinal kanama, vajinal mantar
enfeksiyonu, uterus kanaması, menoraji;
Çok seyrek – meme ağrısı, servisit, kadınlarda laktasyon, anorgazmi, jinekomasti, priapizm.
BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.
İLAÇ ETKİLEŞMELERİ ve DİĞER ETKİLEŞMELER
Aripiprazol’ün santral sinir sistemi (SSS) üzerindeki mevcut etkileri nedeniyle diğer merkezi
etkili ilaçlar ve alkol ile birlikte alımı sırasında dikkatli olunmalıdır. Sahip olduğu alfa 1 –
adrenerjik reseptör antagonizma nedeniyle bazı antihipertansif ilaçların etkinliğini arttırabilir.
Diğer ilaçların aripiprazol üzerindeki etkileri
Aripiprazol’ü metabolize etmeyen enzimler şunlardır: CYP1A1, CYP1A2, CYP2A6,
CYP2B6, CYP2C8, CYP2C9, CYP2C19, CYP2E1.
Aripiprazol doğrudan glukuronidasyon işlemine de uğramaz. Bu durumda aripiprazol’ün
anılan enzimlerin inhibitör ve indükleyicileri ile sigara gibi diğer etmenlerden etkilenmediği
belirtilebilir.
Aripiprazol’ün metabolize edilmesinden sorumlu olan enzimler CYP3A4 ile CYP2D6’dır.
CYP3A4’ü indükleyen (örn. karbamazepin) ilaçlar, aripiprazol’ün klerensini arttırarak
kandaki düzeyini azaltabilirler. CYP3A4 (örn. ketokonazol) veya CYP2D6’yı (örn. kinidin,
fluoksetin, paroksetin) inhibe eden ilaçlar ise aripiprazol’ün eliminasyonunu inhibe ederek
kan düzeyini arttırabilirler.
Ketokonazol: 14 gün süreyle ve 200 mg/gün dozunda ketokonazol ile birlikte tek doz 15 mg
aripiprazol kullanıldığında aripiprazol ve metabolitinin EAA değerlerinde sırasıyla %63 ve
%77’lik artışlar saptanmıştır. Ketokonazol ile birlikte kullanıldığında aripiprazol dozunun
yarı yarıya azaltılması gerekir. Diğer güçlü CYP3A4 inhibitörleri (itrakonazol) için de aynı
şekilde ayarlama yapılmalıdır; zayıf inhibitör olanlar (eritromisin, greyfurt suyu) ile çalışma
yapılmamıştır. CYP3A4 inhibitörü ilacın kullanımı sonlandığında aripiprazol’ün normal
dozuna çıkılmalıdır.
Kinidin: 13 gün süreyle ve 166 mg/gün dozunda kinidin ile birlikte tek doz 10 mg aripiprazol
kullanıldığında aripiprazol’ün EAA değeri %112 oranında artmıştır; ancak, metaboliti olan
dehidro-aripiprazol’ün EAA değerinde %35’lik düşüş meydana gelmiştir. Kinidin ile birlikte
kullanıldığında aripiprazol dozunun yarı yarıya azaltılması gerekir. Kinidin gibi CYP2D6
inhibitörü olan fluoksetin veya paroksetin ile birlikte kullanım durumunda da aripiprazol dozu
aynı şekilde azaltılmalıdır.
Karbamazepin: Güçlü bir CYP3A4 indükleyici ilaç olan karbamazepin (günde iki defa 200
mg/gün) ile 30 mg/gün aripiprazol birlikte kullanıldığında, aripiprazol ile aktif metaboliti olan
dehidro-aripiprazol’ün EAA ve Cmaks değerlerinde yaklaşık %70’lik düşüş oluşmaktadır.
Aripiprazol kullanan hastaların tedavisine karbamazepin eklendiğinde, aripiprazol dozu iki
katına çıkarılmalıdır. Klinik değerlendirme sonrası dozu daha da arttırmak gerekebilmektedir.
Karbamazepin kullanımı sonlandığında aripiprazol’ün normal dozuna inilmelidir.
Famotidin, valproat ve lityum’un aripiprazol farmakokinetiğinde klinik öneme sahip etkileri
görülmemiştir.
Aripiprazol’ün diğer ilaçlar üzerine etkileri
Aripiprazol’ün, sitokrom P450 enzimleri tarafından metabolize edilen ilaçlar ile klinik öneme
sahip etkileşim gösterme ihtimali söz konusu değildir. In vivo çalışmalarda 10 – 30 mg/gün
dozunda aripiprazol kullanımı ile CYP2D6 (dekstrometorfan), CYP2C9 (varfarin), CYP2C19
(omeprazol, varfarin) ve CYP3A4 (dekstrometorfan) gibi enzimlerde (ve bu enzimler
tarafından metabolize edilen ilaçlarda) etkilenme olmadığı gösterilmiştir. Ayrıca, CYP1A2
aracılıklı metabolizmanın da aripiprazol ve dehidro-aripiprazol’den etkilenmediği in vitro
olarak gösterilmiştir.
Alkol: Sağlıklı gönüllülerde etanol ile birlikte aripiprazol veya plasebo verilerek yapılan
kıyaslamalı bir çalışmada iki grubun kaba motor yetenek ve uyaran yanıtları arasında farklılık
bulunmadığı saptanmıştır. Aripiprazol hastalarını da, psikoaktif ilaç tedavilerinin çoğunda
olduğu gibi, alkolden sakınmaları konusunda uyarmak gerekir.
Yüksek yağlı besinlerle alımı plazma doruk düzeylerinde ulaşmasını geciktirir.
Sarı kantaron (St. John’s Wort), aripiprazol düzeyini düşürebilir.
KULLANIM ŞEKLİ ve DOZU
Şizofreni:
Önerilen başlangıç ve idame Abizol Tablet dozu, yemeklerden bağımsız olarak günde 1 kez
alınan 10 ya da 15 mg’dır. Sistematik değerlendirmelerde Abizol Tablet’in 10 ile 30 mg/gün
doz aralığında etkin olduğu gösterilmiştir; öte yandan, 10 ile 15 mg/gün dozlarının aşılması
etkinlik artışı sağlamamıştır. Plazmadaki kararlı durum değerine 2 haftada ulaşması
nedeniyle, ardışık doz artışları en az 2 hafta ara ile yapılmalıdır.
Bipolar mani:
Klinik araştırmalarda kullanılan başlangıç dozu günde 30 mg’dır. Tablet formunda, günde tek
doz 30 mg etkin bulunmuştur. Tolerabilite değerlendirmesine göre; hastaların yaklaşık
%15’inde, kullanılan doz 15 mg’a düşürülmüştür. 30 mg’dan yüksek dozların güvenilirliği,
klinik araştırmalarda henüz kanıtlanmamıştır.
Özel popülasyonlar:
Çocuklarda kullanımı: 18 yaşın altındaki hastalarda güvenilirliği ve etkinliği belirlenmediği
için kullanılmamalıdır.
Yaşlılarda kullanım: 65 yaşın üzerindeki hastalarda doz ayarlamasına gerek yoktur. Ancak bu
hasta grubu ile olan deneyim sınırlıdır.
Böbrek yetmezliği: Böbrek yetmezliği olan hastalarda doz ayarlamasına gerek yoktur.
Karaciğer yetmezliği: Karaciğer yetmezliği olan hastalarda (Child-Pugh Sınıfı A, B ve C) doz
ayarlamasına gerek yoktur.
Cinsiyet: Kadın – Erkek hastalarda farklı doz ayarlamasına gerek yoktur.
Sigara: Sigara içen hastalarda doz ayarlamasına gerek yoktur.
CYP2D6 veya CYP3A4 aracılığı ile metabolize edilen ilaçları kullanan hastalar (bkz. İLAÇ
ETKİLEŞMELERİ ve DİĞER ETKİLEŞMELER):
Güçlü CYP3A4 veya CYP2D6 inhibitörleri ile eş zamanlı olarak aripiprazol alan hastalarda
dozun ayarlanması: Bu durumda aripiprazol dozu alışılmış dozun yarısına indirilmelidir.
CYP3A4 ve CYP2D6 inhibitörleri ile kombine tedaviye son verildiğinde, aripiprazol dozu
tekrar eski seviyesine yükseltilmelidir.
Güçlü CYP3A4 indükleyicileri kullanan hastalarda dozun ayarlanması: Bu durumda
aripiprazol dozu iki katına çıkarılmalıdır. Aripiprazol’ün ilave doz arttırımları ise klinik
değerlendirme doğrultusunda yapılmalıdır. CYP3A4 indükleyicisi kombinasyon tedavisinden
çıkarıldığında aripiprazol dozu azaltılmalıdır.
DOZ AŞIMI
Doz aşımının tedavisi hakkında spesifik bilgi mevcut değildir. Hastada elektrokardiyografik
değerlendirme yapılmalı ve QT aralığında uzama tespit edilmesi halinde kalp
monitörizasyonu başlatılmalıdır. Böyle bir kardiyak bulgusu olmayan hastalara destekleyici
tedavi, solunum yolunun açık tutulması, oksijen ile ventilasyon ve diğer semptoma yönelik
girişimler sağlanmalıdır. Hastalar iyileşinceye dek yakın tıbbi denetim ve gözlemleri
sürdürülmelidir.
Aktif kömür: Doz aşımı olgularında aktif kömür, eğer erkenden uygulanabilirse,
aripiprazol’ün emilimini kısmen önleyebilmektedir. 50 g aktif kömür, 15 mg tek doz
aripiprazol’den 1 saat sonra uygulandığında, aripiprazol’ün EAA ve Cmaks değerlerini ortalama
%50 azaltmıştır.
Hemodiyaliz: Aripiprazol doz aşımı olgularında hemodiyaliz uygulamanın etkinliği hakkında
henüz bilgi olmasa da aripiprazol’ün plazma proteinlerine yüksek oranda bağlanıyor olması
bu girişimden pek fayda sağlanamayacağını düşündürmektedir.
SAKLAMA KOŞULLARI
25°C’nin altındaki oda sıcaklığında ve ışıktan koruyarak saklayınız.
Çocukların göremeyeceği, erişemeyeceği yerlerde ve ambalajında saklayınız.
TİCARİ TAKDİM ŞEKLİ ve AMBALAJ İÇERİĞİ
Abizol 15 mg Tablet; 28 tabletlik blister ambalajlarda.
PİYASADA MEVCUT DİĞER FARMASÖTİK DOZAJ ŞEKİLLERİ
Abizol 5 mg Tablet; 28 tabletlik blister ambalajlarda.
Abizol 10 mg Tablet; 28 tabletlik blister ambalajlarda.
Abizol 20 mg Tablet; 28 tabletlik blister ambalajlarda.
Abizol 30 mg Tablet; 28 tabletlik blister ambalajlarda.
Ruhsat Sahibi İsim ve Adresi
: NOBEL İLAÇ SAN.VE TİC.A.Ş.
İnkılap Mah. Akçakoca Sok. No:10
34768 Ümraniye / İSTANBUL
Ruhsat Numarası
: 02.03.2010 – 223/78
Üretici
: NOBELFARMA İLAÇ SAN. ve TİC. A.Ş.
Sancaklar 81100
DÜZCE
Prospektüs onay tarihi
: 02.03.2010
Reçete ile satılır.
Doktora danışmadan kullanmayınız.
Download