EBÜ't- TUFEYL r şitli söz ve haberlerini rivayet etmiştir. da bulunan Ebü't- Tufeyl'in şiirlerinden elli beyit el-Eganf'de (XV. 148-156). İbnü'l- Eş'as'la beraber öldürülen oğlu Tufeyl için söylediği bir mersiye de muhtelif kitaplarda bulunmak- EBÜ't-TUFEYL (~Iyi) Ebü't-Tufeyl Amir b. Vasile b. Abdiilah el-Leysl (ö. 100/718-19) L En son vefat eden sahabi. _j Uhud Gazvesi'nin cereyan ettiği yıl doğ­ du (3 / 625). Bazı kaynaklarda adının Amr olduğu zikredilmekteyse de doğrusu Amir'dir. Beni Kinane'ye mensup olduğu için Kinani nisbesiyle de anılır. Hz. Peygamber'den başka dört halifeden, ayrıca Muaz b. Cebel, Huzeyfe b. Yeman, Abdullah b. Mes'Qd ve İbn Abbas gibi saha bilerden rivayette bulunmuştur. Kendisinden de Katade b. Diame, Zühri, Amr b. Dinar gibi tabiiler hadis rivayet etmişlerdir. Hayatının sekiz yılını Hz. Peygamber devrinde geçirdiğini söylemiş, ResOl-i Ekrem'i veda haccında Kabe'yi tavaf ederken gördüğünü bizzat belirtmiştir (Müslim, "Hac", 257) . Hz. Ali'ye yakınlığı ile bilinen Ebü't-Tufeyl yaptığı savaşlarda onun yanında yer almış, Hz. Ali'nin vefatından sonra Mekke'ye giderek hayatının sonuna kadar orada kalmıştır. Anlaşıldığına göre Muaviye döneminde bir görevle onun yanına gitmiş, huzurda bulunan bazı kimselerin Hz. Ali ile yaptıkları savaşlarda Ebü't- Tufeyl'in kendilerine kılıcı ve diliyle çok zarar verdiğini hatırlatmaları üzerine her birine hakettiği cevabı vermiştir. Muaviye kendisine Hz. Ali'ye duyduğu özlernin derecesini sormuş, o da, "Hz. Musa'nın annesi Musa'yı Nil'e bıraktıktan sonra onu nasıl özlediyse ben de o haldeyim, belki ondan da çok hasret çekiyorum" demiş­ tir. Hz. Hüseyin'in kanını yerde bırak­ mamak için Emeviler'e karşı açılan savaşlarda Muhtar es-Sekafi ile ön planda yer almıştır. Onun öldürülmesinin (67 1 687) ardından tarih sahnesinde görülmediği, ancak daha sonra İbnü'I-Eş'as'la birlikte yine Emeviler' e karşı harekete geçtiği söylenmektedir. Ömer b. Abdülaziz devrine kadar yaşayan Ebü 't-Tufeyl 100 (718- 19) yılında Mekke'de vefat etti ; böylece bütün ashap arasında en son vefat eden sahabi olarak tanındı. Bu tarih 102, 104, 107, 108, 11 O olarak da zikredilmiştir. Ebü't-Tufeyl'in Kütüb-i Sitte 'nin her birinde rivayetleri bulunmakta, on beş rivayeti de Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde yer almaktadır. Hz. Peygamber'in sekiz (veya yirmi beş) kadar hadisini ve söylendiğine göre Hz. Ali'nin çe- 346 yan kişidir (ibnü'J-vakt)" diyerek kendisine Ebü'I-Vakt künyesini vermiştir. Daha sonra yirmi yıl boyunca Abdullah eiEnsari'nin sohbetinde bulunan Ebü'lVakt onun en kıymetli müridi olmuştur. Babası hadis meclislerine giderken oğ­ tadır. lunu da sırtına alıp götürürdü. Henüz yedi yaşında iken Abdurrahman b. MuHz. Ali'ye yakınlığı sebebiyle "Şii" diye hammed ed-Davüdi'den Şal)il}-i Bul].ô.de anılan Ebü't-Tufeyl, Hz. Ali'yi daha ri ile Darimi'nin es-Sünen'ini ve Abd b. çok sevmekle beraber Hz. Ebü Bekir ve Ömer' in faziletini de kabul etmiş, Hz. Humeyd'in el-Müntel].ab'ını dinlemek Osman'ın şehadetinden duyduğu üzüniçin Herat'tan bir günlük mesafedeki Bütüyü dile getirmiş ve Hz. Ali taraftarlığı şenc'e babasıyla birlikte yaya olarak gisebebiyle Hariciler'in düşmanlığını kadip geldiler. Başta Abdullah el-Ensari zanmıştır. olmak üzere Biba bi nt Abdüssamed, Külar diye tanınan Abdurrahman b. MuŞii muhaddis Abdülaziz b. Yahya elCelüdi (ö. 332 / 944'ten sonra) Ebü't-Tuhammed b. Afif, Ebü Amir Mahmud b. feyl'in hayatına dair Al].bô.ru Ebi't- TuKasım ei-Ezdi gibi Heratlı hocalardan tey] adıyla bir eser yazmış, Tayyib Aş­ hadis okudu. Yedi yaşında hadis tahsilişaş et-TOnisi de lfavliyyô.tü'l- Cô.mi 'ane başladığı ve hayatı boyunca hadis riti't- Tunisiyye'de (sy. 10, Tunus 1973) vayet ettiği için bazı hadislerin ali* isonun hayatını ve şiirlerini incelemiştir. nadına sahip oldu. Bu sebeple şöhreti yayıldı ve rivayet ettiği hadisleri ondan BİBLİYOGRAFYA: dinlemek üzere çeşitli ülkelerden pek Wensinck. el-Mu'cem, VIII, 134; Müsned, V, çok talebe gelerek kendisinden fayda453·456; Müslim, "I:Iac", 257; Buhari, et· Tarf. l]u 'l·kebrr, VI, 446·447; Hatib, Taril]u Bagdad, landı. Tanınmış talebeleri arasında Ebü'lI, 198·199; İbn Kuteybe. ei·Ma 'arif {Ukkaşe) , Kasım İbn Asakir, Abdürrahim b. Abdüls. 341 ·342; Ebü'I-Ferec el-isfahani, el · Egan~ kerim es-Sem'ani, Ebü'I-Ferec İbnü'l­ ';0/, 147·156; İbn Hazm, . Cemhere, s. 183 ; İb­ Cevzi, Yusuf b. Ahmed eş-Şirazi, Hüsenü'I-Esir. Üsdü'l-gabe, lll, 145·146; VI, 179· yin b. Mübarek ez- Zebidi gibi alimler yer 181; Zehebi, A'lamü'n·nübela', lll, 467 · 470; Fasi, el· ' ikdü 'ş·şemin, V, 87·88; İbn Hacer. alır. Irak ve Hüzistan'ı dolaşarak Herat, Teh?ibü't· Teh?ib, V, 82·83; a.mlf., el·İşabe, IV, Büşenc, Malin, Kirman, İsfahan, Heme113; Abdülkadir ei-Bağdacti. Jjizanetü 'l·edeb dan, Fars ve Bağdat gibi ilim merkezle{Bulak). ll, 91·93; IV, 40·44 ; Ebü'I-Kasım elr inde verdiği hadis derslerini binlerce Müsevi el-Hüi, Mu'cemü ricali ' l·J:ıadiş, Beyrut talebe yanında tanınmış alimler ve dev1403 / 1983, X, 42 ; Sezgin. GAS, ll, 412 ; Seyyid Hasan es-Sadr, Te'sisü'ş · Şi'a, Beyrut 1981 , let adamları da dinlemiştir. Bu derslers. 186; Abbas b. Bekkar ed - Dabbi, Al]barü ' l· · de Şa]J.ı"f:ı-i Bul].ô.ri başta olmak üzere va{ıdin mine'r·rical min ehli'l · Basra ve'l-Kü· Abd b. Humeyd'in el-Müsnedü'l-kefe 'ala Mu 'av iye b. Ebi Süfyan {nŞr. Sükeyne bir'ini (veya el-Müntel].ab min Mü.snedi eş-Şihabi), Beyrut 1404/1984, s. 25·28. 'Abd b. fjumeyd 'i), Darimi'nin es-Sünen'ili] ALi ÜSMAN KOÇKUZU ni ve daha başka kitapları ve cüzleri rivayet etti. Nizarniye Medresesi'nde verdiği derslerde meşhur Arap dil alimi İb­ EBÜ'l-VAKT nü'I-Haşşab da bulunmuştur. ( wJiyl) 552 ( 11 57) yılında hacca gitmeye kaEbü'l-Vakt Sedldüddln Abdülewel rar verdi. Hazırlığını yaparak şewal ayın­ b. İsa b. Şu'ayb es-Siczl da Bağdat'a gitti. Ancak Vezir Ebü'I-Mu(ö. 553 / 1158) zaffer İbn Hübeyre'nin sarayında, kalaŞaJ:ıiJ:ı-i Bu{ıariravilerinden. balık halkla birlikte vezirin de takip et_j L tiği Şal}il}-i Bu.lJô.ri rivayetini tamamlaZilkade 458'de (Ekim 1066) Herat'a yamadığı için o yıl hacca gidemedi (ibnü'I-EsTr, Xl, 239). Bir yıl boyunca Bağdat'­ iki mil uzaklıktaki Malin köyünde doğ­ du. Bu sebeple Herevi ve Malini, aslen ta kaldı ve rivayet ettiği bütün eserleri Sicistanlı olmasından dolayı da Siczi nistalebelerine okuttu. Ertesi yıl tekrar hacbeteriyle anılır. Babası muhaddis ve zaca gitmeye niyetleı'ıdiyse de 6 Zilkade hid Ebü Abdullah isa b. Şuayb ona Mu553'te (29 Kasım 1158) Bağdat'ta vefat hammed adını koymuş, fakat Şeyhülis­ etti. Ölümü sırasında talebelerinden bilam Abdullah el-Ensari bu adı Abdülevrinin ısrarla, "Son sözü kelime-i tevhid vel diye değiştirdiği gibi, "Süfi zamanı olan kimse cennete girer" mealindeki hadeğerlendiren ve gelecek kaygısı taşımadisini okuması üzerine Ebü'l -Vakt. "KeşŞairlik yanı EBÜ ' 1- VEFA el- BAGDADf ke kavmim rabbimin beni bağışladığını ve ikram edilen kulları arasına aldığını bilseydi " (Yasin 36 / 26-27) mealindeki ayetleri okuyarak ruhunu teslim etti. Cenaze namazını Abdülkadir-i Geylani kıl ­ dırdı. Ebü'I-Vakt'ın asıl şöhreti, Şa]J.i]J.- i Bugüvenilir ravilerinden biri olmasından kaynaklanmaktadır. Rivayet ettiği Şa]J.f]J.-i Bu{ıarf nüshasını Zilkade 46S'te (Temmuz 1073) hacası Davüdf'den (ö. 467 / 1075 ). Davüdf Hamevi' den (Serahsf. ö. 38 11 99 1-92). Hamevi de BuMrf'nin talebesi Firebrf'den (ö. 32 0/ 932) almıştır. Ali b. Muhammed ei-Yünfnf'nin (ö 70 I 1 130 ı ). bugün elde bulunan matbu Şa]J.i]J. -i Bu{ıarf nüshasını düzenlerken dayandığı dört önemli nüshadan biri, ( J;. ) rumuzuyla gösterdiği Ebü'l- Vakt'in nüshasıdır (bk. el- CAMİU 's -SAH IH). {ıarf'nin BİBLİYOGRAFYA: Sem'ani. et· Tahbrr, ı . 611 -612 ; İbnü ' I - Cevzi. e/-Munta?am, X, 182- 183; İbnü'I-Esir. el -Kamil, XI, 239 ; a.mlf.• e/-Lübab, ll, 105 ; Nevevi, Ma Temessü ileyhi J:ıacetü '/ - karr li - ŞaJ:ı iJ:ıi'l· imami'I-Buhtirr (nşr. Ali Hasan Ali Abdü lhamid). Beyrut , ts. (Darü' I - Kütübi' l- ilmiyye), s. 62 -63; İbn Hallikan. Ve{eyat, lll, 226 -227 ; İbn Rüşeyd , i{adetü 'n-naşfJ:ı (n ş r. Muhammed Habi b b. Hoca), Tunus, ts ., s. 119-124; Zehebi, A' lamü'n -nübela', ıx. 389-390; XX, 303- 311 ; a.mlf., Düve lü 'l -islam ( n şr. Fehim M. Şe l tüt ­ M. M. İ bra hi m), Kahire 1974, II, 70; Ahmed b. Aybek ed-Dimyati, el -Müste{ad min :?ey /i Tarfl]i Bagdad (nşr. M . Mevlüd Halef). Beyrut 1406 / 1986, s. 277 -279 ; Yafii, Mir'atü '/- cenan, lll, 304; İbn Kesir. e/-Biday e, XII, 238; İbn Tağri­ berdi. en·f'lücümü 'z-zahire, V, 328 ; Kastallani. irşadü 's-sarr, Kahire, ts., I, 39 -40 ; İbnü ' I - İmad , Şezerat, IV, 166. r:;ı,:ı . • K EMA L S AN Dl KÇ I EBÜ'I -VEFA el-BAGDADİ L ı (bk. İBN AKİL, Ebü'l-Vet.i). EBÜ'I -VEFA ei-BAGDADİ ( ... ~1-",l l . ~_,ll Y-1 ) _j Menakıbnameye göre adı Muhammed b. Muhammed Arfz olan Ebü'l-Vefa Kürt asıllı olduğu sanılan bir ailenin çocuğu­ dur. Tahsilinin önemli bir kısmını Bağ­ dat'ta yaptıktan sonra Buhara 'ya gitmiş, dini ilimleri öğrenerek tekrar Bağ­ dat'a dönmüş, burada Ebü Muhammed eş-Şünbükf'ye intisap etm i ştir. Uzun süre hizmetinde bulunduğu şeyhi, kendisine karşı gösterdiği vefa ve sadakatinden dolayı ona "Ebü'l- Vefa " künyesini vermiştir. Menakıbnamede ayrıca onun imam Zeynelabidin soyundan bir seyyid olduğu da kaydedilir (vr. ı b_8b, 85b - 88b). Ebü' 1- Vefa, Ebü Muhammed eş-Şün­ bükf'nin vefatından sonra onun yerine geçti ve hemen her tabakadan pek çok sayıda mürid edindi. Bu durumun Abbasf Ha lifesi Kaim- Biemrillah'ı ( ı 03 ı- ı 075) endişeye sevkettiği ve halifenin, bir seyyid olması dolayısıyla Ebü ' I-Vefa ' nın ileride hilafet makamına göz dikebileceği­ ni düşündüğü rivayet edilir. Menakıbna­ meye göre halife bu endişeden kurtulmak için şeyhi sapıklıkla suçlayarak bir ulema heyeti huzurunda yargıiatıp ölüme mahküm ettirmeyi tasarlamış, fakat plan istenildiği gibi sonuçlanmamış, şeyh ulema önünde kendisine yöneltilen sorulara başarılı cevaplar vererek onları mahcup etmiştir (Şehabedd i n Ahmed e i -Vası tf, vr. 45b ). _j Menakıbnamede anlatılan bazı olaylar, E bü 'I- Vefa ' nın Ehl-i sünnet ilkeleri ne pek uymayan bazı davranışlara sahip bulunduğunu göstermektedir. Eserdeki parçalardan birinde, halifenin şey­ he bir mektupla birlikte bir şarap kadehi gönderdiği; mektupta, kadın- erkek bir arada yaptığı ayinlerde şarap sunmak için kullanılmak üzere bu kadehin gönderildiğinin yazıldığı hikaye edilir (a.g.e., vr. 46b - 47a). Benzer bir olayın Ahmed Yesevi için de söz konusu olduğu bilinmektedir (Köprülü, s. 23). Müridierinin büyük bir çoğunluğunun kenar göçer Türkmenler'den oluştuğu anlaşılan Ebü'l- Vefa ' nın bu tür ayinler yaptığından şüphe etmemek gerekir. Ona nisbet edilen Vefaiy- bazı L Arapça me(Bibliotheq ue Nationale de Paris, de Slane. Ar. , nr. 2036). Menkıbe­ lerle karışık bir biyografi niteliğindeki bu eserin Menokıb-ı Tacü 'l-ariffn Seyyid Ebü 'l- Vefa adını taşıyan , mütercimi meçhul Türkçe çevirilerinin yazma nüshalarına oldukça sık rastlanması (mesela bk. Sü leymaniye Ktp. , Halet Efendi. nr. 2427; iü Ktp., TY, nr. 1560) onun Anadolu'da iyi tanındığını gösterir. ı Ebü'l-Vefa' Tacü'l- ariftn Seyyid Muhammed b. Muhammed Arlz el- Bağda di (ö. 501 / 1107) Anadolu' daki sosyal- dini hareketlerde önemli rol oynayan Vefiiiyye tarikatının kurucusu. tebşıratü 'l-muktedin adlı nakıbnamedir 417 ( 1026) yılında Irak' ın Küsan bölgesinde doğdu . Hakkındaki bilgiler. döneminin veya sonrasının belli birkaç kaynağındaki sınırlı kayıtlardan ibarettir. Ebü'I-Vefa'ya dair asıl kaynak, Şehabed ­ din Ahmed ei-Vasıtf'nin 773 'te (1371 ) kaleme aldığı Te~kiretü '1- müttalpn ve ye tarikatının XIII. yüzyıl Anadolu'sundaki en güçlü temsilcisi olan ve Babaf isyanı diye bilinen büyük sosyal ayaklanmayı gerçekleşti ren ( ı 240) Baba İlyas ' ın da bu tür ayinler yaptığını bizzat torunu Elvan Çelebi nakletmektedir (Menakıbü ' l - kuds iyye, s. 22-23 ). Ebü' 1- Vefa· nın gerçekten Kürt asıllı olduğunu kabul etmek biraz güçtür. Çünkü menakıbnamede onun en ileri gelen halifelerinin hemen tamamının Boğa b. Batu, Muhammed et-Türkmanf, Turhan, Tekin vb. tipik Türk isimleri taşıdığı veya onların Türkmen olduklarını gösteren nisbeleri bulunduğu görülmektedir. Ayrıca o çağın Arap müelliflerinin, bölgenin yerli halkı olan Kürtler'in göçebe bir hayat tarzı sürmeleri dolayısıyla , Türkmen zümreleri gibi oraya gelen bütün öteki konar göçer toplulukları da "Kürd" kelimesiyle niteledikleri bilinmektedir. Buna göre Ebü'I-Vefa ' nın bir Kürt şey­ hi olması muhtemel bulunmakla beraber Türkmen şeyhi olması ihtimali daha güçlü gibi görünmektedir. Şa'ranf'nin, zamanında şöhret sahibi ba~at, ı. çok büyük bir olduğunu kaydettiği (et· Ta107) Ebü'I-Vefa ömrünün bü- yük bir kısmını Bağdat'ta geçirmiş, bundan dolayı Bağdadf nisbesini almış ve 20 Rebfülewel 501 'de (9 Aralık 1107) burada vefat etmiştir. Harfrfzade'nin onun ölüm tarihini 495 ( 1101 ) olarak göstermesi yanlıştır. Ebü ' I-Vefa ' nın biri fıkha dair er-Risale, diğeri tasawufla ilgili Ijulaşatü ' t- tev]J.fd if ~avacidi 't-taşavvuf adlı iki eseri olduğu rivayet edilmektedir. Vefaiyye tarikatının Irak ve Suriye Türkmenleri'nin yanı sıra Anadolu'daki Türkmenler arasında da oldukça yaygın olması sebebiyle Ebü'I-Vefa'nın tesiri Anadolu'ya kadar uzanmıştır (bk. VEFAiYYE). XIII. yüzyıl başlarındaki büyük Türkmen şeyhlerinden olup ad ı Be ktaşi geleneğ i­ ne de karışan meşhur Dede Garkın ' ın da bir Yesevf şeyhi olması muhtemel bulunduğu gibi bir Vefaf şeyhi olması daha büyük bir ihtimal gibi görünmektedir. Nitekim XIV. yüzyıl başlarında Osmanlı Devleti'nin teşekkülü sırasında, bu devletin arazisinde yerleşmeye gelen ve ilk Osmanlı hükümdarlarıyla yakın ilişkiler kuran Geyikli Baba gibi Rum abdalla rının da Ebü'I-Vefa kültüne bağ­ lı bulunduklarını ilk Osmanlı vekayi'nameleri kaydetmektedir (mesela bk. Aş ık­ paşaza d e, s. 46) . Ayrıca Ebü'l- Vefa menakıbnamesinin Türkçe çevirisinden, Osman Gazi'nin kayınpederi Şeyh Edeba- 347