AVRUPA BİRLİĞİ TEMSİLCİLİĞİ BRÜKSEL AB KOMİSYONU 2015 TÜRKİYE İLERLEME RAPORU Taslak Metin Üzerine Bilgi Notu D i l e k İ ş t a r A t e ş - D i l e k A y d ı n 2 K a s ı m 2 0 1 5 T S / B X L / 1 5 - 0 7 • Siyasi kriterler alanında reform çalışmaları uzayan seçim dönemi ve siyasi kutuplaşma nedeniyle yavaşlamıştır. • 7 Haziran seçimlerinde katılım oranı %84’ü aşarak tarihi yüksek seviyelere ulaşmıştır. Bu gelişme Türk demokrasisinin gücüne işaret etmektedir. • Yeni Parlamento’da tüm ana akım partiler temsil hakkı kazanmış, ancak koalisyon kurulamamış ve seçimlerin 1 Kasım tarihinde tekrarlanmasına karar verilmiştir. • Seçim yasası kapsamında %10’luk baraj öncelik olarak ele alınmalıdır. • Rapor hazırlıkları döneminde Türkiye’de güvenlik durumunda önemli bir kötüleşme yaşanmıştır. Yetkililer AB terör örgütleri listesinde bulunan PKK’ya karşı Türkiye ve Irak’ta kapsamlı askeri ve güvenlik operasyonları başlatmıştır. • “Barış süreci” geçmişteki olumlu gelişmelere rağmen durma noktasına gelmiştir. • Geçici Hükümet AB katılım sürecini yeniden canlandırmaya yönelik girişimlerde bulunmuştur. Ancak bu yönde atılan adımlara rağmen hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü ve toplanma özgürlüğü alanında Avrupa standartlarıyla uyumsuz yasal düzenleme değişiklikleri gerçekleştirilmiştir. • Ayrımcılıkla mücadele ve veri koruma gibi kritik öneme sahip alanlarda ihtiyaç duyulan yasal çerçevenin oluşturulmasına yönelik hiçbir ilerleme sağlanamamıştır. • Cumhurbaşkanı iç ve dış politika alanlarında önemli gelişmeleri yakından takip ederek müdahil olmuş, bu durum Cumhurbaşkanı’nın anayasada belirlenen yetkilerinin aşımı olduğu gerekçesiyle eleştirilmiştir. • Kamu idaresine yönelik reformlarda kısmi ilerleme sağlamıştır. Etkin kamu hizmetleri ve kullanıcı odaklı idare anlayışı mevcuttur. Ancak bu alanda kapsamlı bir reform girişimi bulunmamaktadır. • Kamu idaresi siyasallaşmaktadır. • Sivil toplum kuruluşlarının sayısı artmakta ve sivil toplum canlılığını korumaktadır. • Yargı sistemi alanında katılım müzakereleri çerçevesinde hazırlıklar belirli bir düzeye ulaşmıştır. Ancak bu alanda 2014’den bu yana gerileme yaşanmıştır. • Yargının bağımsızlığı ve güçler ayrılığı konuları yoğun bir siyasi baskıya maruz kalmıştır. • İddia edilen “paralel yapıya” karşı operasyonlar zaman zaman yargının bağımsızlığını zedeler nitelikte devam etmiştir. TÜSiAD BUSINESSEUROPE ÜYESİDİR - AVRUPA İŞ DÜNYASI KONFEDERASYONU bxloffice@tusiad.org www.tusiad.org TASLAK METİN ÜZERİNE BİLGİ NOTU. NİHAİ RESMİ RAPOR FARKLILIKLAR İÇEREBİLİR! • Yargının bağımsızlığının yeniden sağlanması için kapsamlı çalışmalar gerçekleştirilmesi gerekmektedir. • Yolsuzlukla mücadele ve yolsuzluğun engellenmesine yönelik hazırlıklar belirli bir düzeye ulaşmıştır. • Ancak yolsuzlukla mücadele alanında sağlanan ilerlemenin ölçülmesine yönelik çerçeve hala uygun düzeyde değildir. • Yolsuzluk yaygın olmaya devam etmektedir. • Yüksek profilli yolsuzluk dosyalarında yöneticilerin, soruşturma ve yargılama süreçlerine usule aykırı müdahaleleri önemli oranda endişe yaratmaktadır. • Örgütlü suçlarla mücadele alanında gelişme sınırlıdır. • Örgütlü suçların finansmanına yönelik soruşturmalar hala gerektiği düzeyde yürütülmemektedir. • Örgütlü suçların önlenmesi kapsamında malvarlıklarının dondurulması yöntemi nadir olarak uygulanmaktadır. Dondurulan veya el konulan malvarlıklarının miktarı düşüktür. • Veri koruma yasasının eksikliği AB kurumları ve üye ülkelerle bu alanda daha fazla iş birliği yapılmasına engel oluşturmaktadır. • Anayasa insan haklarının ve temel özgürlüklerin korunmasını öngörmektedir. Bu yönde geçtiğimiz yıllarda uygulamada önemli oranda iyileşme kaydedilmiştir. Ancak eksiklikler geçerliliğini korumaktadır. • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadında öngörülen haklar uygulamada tam olarak güvence altına alınmamaktadır. • İfade özgürlüğü alanında önemli oranda gerileme yaşanmıştır. • Türkiye Kıbrıs’ta Mayıs ayında başlayan görüşmeleri ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kıbrıs Özel Temsilcisi’nin çalışmalarını desteklemektedir. • Kıbrıs’ta kapsamlı bir çözüm sağlanması için Türkiye’nin sürece somut desteği elzemdir. • Türkiye, 21 Eylül 2005 tarihli bildirge ve Aralık 2006 ve Aralık 2010 Konsey kararları uyarınca (sekiz başlığın müzakerelere açılmaması kararlar dâhilindedir) Türkiye’nin Ek Protokol’den doğan yükümlülüklerini yerine getirme konusunda hiçbir ilerleme kaydetmemiş ve doğrudan ulaşım hatlarındaki kısıtlamalar dâhil olmak üzere malların serbest dolaşımı önündeki engelleri kaldırmamıştır. • Türkiye, G.Kıbrıs ile ikili ilişkilerini normalleştirme yönünde bir ilerleme kaydetmemiştir. • AB üyeliğinin gerekliliklerini yerine getirme yeterliliğine ilişkin olarak Türkiye AB müktesebatıyla uyum çalışmalarını sürdürmüştür. • Şirketler hukuku, mali hizmetler, Trans-Avrupa Ağları, bilim ve araştırma alanlarında müktesebat uyumu ileri düzeydedir. • Suriye ve Irak’ta yaşanan gelişmeler sonucunda Türkiye’de sığınmacıların ve yerlerinden edilmiş kişilerin sayısı artmaya devam etmiştir. • Türkiye şu an en yüksek sayıda sığınmacıya ev sahipliği yapan ülkedir. - 2 - TASLAK METİN ÜZERİNE BİLGİ NOTU. NİHAİ RESMİ RAPOR FARKLILIKLAR İÇEREBİLİR! • Türkiye’de bulunan sığınmacıların 2 milyonu Suriyelidir. Sığınmacı ve yerlerinden edilmiş kişiler akını Türkiye için önemli bir yük yaratmaktadır. Sığınmacıların ihtiyaçlarına yönelik şimdiye kadar 6,7 milyar € harcanmıştır. Siyasi Kriter 2.1. Demokrasi Seçimler • 7 Haziran seçimleri döneminde temel özgürlüklere genel olarak saygı gösterilmiş, ancak siyasi parti temsilcilerine ve siyasi parti teşkilatlarına yönelik önemli sayıda saldırı gerçekleştirilmiştir. • Uluslararası gözlemcilere göre 7 Haziran seçimlerinin kampanya döneminde Cumhurbaşkanı’nın oynadığı aktif rol, iktidar partisine destek ve Anayasa’da belirlenen yetkilerin aşımı olarak algılanmıştır. • Medya kuruluşlarına yönelik artan baskı endişe yaratmıştır. Bu durum oto sansür uygulamasının pekişmesine yol açmıştır. • 7 Haziran seçimleri sonrasında hükümet kurulamamış ve seçimlerin 1 Kasım’da tekrarlanmasına karar verilmiştir. • Ülkenin doğu ve güneydoğu bölgelerindeki durum nedeniyle 1 Kasım’da tekrarlanacak seçimlerin güvenliğine ilişkin endişeler bulunmaktadır. • Seçim kanununda mevcut olan eksikliklerin öncelik olarak ele alınması gerekmektedir. %10’luk baraj öncelikli ele alınması gereken unsurdur. • Genel seçimler 7 Haziran’da gerçekleştirilmiştir, dört ana parti Parlamento’da temsil elde etmiştir. • Seçim kampanyaları başkanlık sistemine geçiş olasılığı, barış süreci ve sosyoekonomik konulara odaklanarak, yüksek düzeyde kutuplaşmanın olduğu bir ortamda gerçekleştirilmiştir. • Cumhurbaşkanı’na hakarete yönelik cezai süreçlerin sıklıkla işletilmesinin ifade özgürlüğü üzerinde etkileri olmaktadır. • Radyo Televizyon Yüksek Kurulu’nun (RTÜK) saydamlığı ve bağımsızlığı, seçim idaresinin saydamlığı ilişkin endişeler dile getirilmiştir. Parlamento • 7 Haziran’daki genel seçimler öncesi artan siyasi kutuplaşma Parlamento’nun (seçimler yenileneceği için istisnai olarak toplanmıştır) etkin çalışmasını olumsuz yönde etkilemiştir. • Üst düzey resmi yetkililere yönelik soruşturma ve davaların etkili bir şekilde gerçekleştirilmesi için dokunulmazlığın kaldırılmasına yönelik uygulamalar sınırlı kalmıştır. • Aralık 2013’de Dört Bakana yönelik suçlamaların soruşturulması için dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin Parlamento’da uzlaşı sağlanamamıştır. - 3 - TASLAK METİN ÜZERİNE BİLGİ NOTU. NİHAİ RESMİ RAPOR FARKLILIKLAR İÇEREBİLİR! • Bazı vali ve kamu yetkililerine yönelik soruşturmalar başlatılmıştır. Öte yandan kamu yetkililerine yönelik hukuki imtiyaz sağlanmıştır. İdari hiyerarşi içerisinde soruşturma izni alınması zorunluluğu kamu yetkililerine cezai veya idari soruşturmalara karşı koruma sağlamaktadır. • Yönetimin üst düzey yetkililere yönelik yolsuzluk soruşturmalarına müdahale ettiği algısı genel yolsuzluk algısını pekiştirmiştir. Uluslararası Saydamlık Örgütü tarafından hazırlanan Yolsuzluk Algı Endeksi’nde Türkiye 5 puan gerileyerek, 53’üncü sıradan 64’üncü sıraya gelmiştir. • Mal bildirimi kontrolleri konusunda, mal bildiriminde bulunmadığı gerekçesiyle hakkında dava açılan kamu yetkilisi sayısı 2013 yılında 237’den 2014 yılında 287’ye yükselmiştir. • Çıkar çatışması konusunda, Kamu Görevlileri Etik Kurulu’na yapılan şikâyetler 2011 yılında 358’den 2014 yılında 218’e düşmüştür. Kurumsal çerçeve Önleyici tedbirler • Sayıştay ve Teftiş Kurulu tarafından Cumhuriyet Savcılığı’na iletilen sınırlı dava sayısı kontrol ve soruşturmadan sorumlu olan birimlerin proaktif bir tutum içerisinde olmadığının göstergesidir. Geçtiğimiz on yıl içerisinde Sayıştay Cumhuriyet Savcılığı’na yalnızca 28 dosya iletmiştir. • Kamu idaresinde soruşturmalarda tutarlılık sağlanması için bir kılavuz hazırlanmalıdır. Burada belirlenen kurallar kontrol ve soruşturmalardan sorumlu tüm birimler tarafından uygulanmalıdır. • Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) tarafından sunulan ve özellikle ayni bağışlar olmak üzere beyan edilmeyen finansman kaynaklarına ilişkin öneriler ile uyum içerisinde, siyasi parti finansmanına ilişkin Anayasa Mahkemesi denetimi iyileşmeye devam etmiştir. • Dış mali denetimlere ilişkin Anayasa Mahkemesi kararları sistematik olarak gecikmeye uğramıştır. AKP ve CHP’nin 2010 yılı kesin hesap incelemesi Aralık 2014’e kadar yayımlanmamıştır. • Bağımsız adaylar ve siyasi parti adayları mali saydamlığa ilişkin herhangi bir yasal düzenlemeden ve denetimden muaf tutulmaya devam edilmiştir. • Sayıştay tarafından hazırlanan siyasi partilerin mali denetimine ilişkin kılavuz henüz tamamlanmamıştır. • Siyasi partilerin büyük bir bölümü hesaplarına ilişkin bilgileri web sitelerinde yayımlamamaktadır. Saydamlığın artırılması, denetimlerin zamanında gerçekleştirilmesi, raporların zamanında değerlendirilmesi ve yayımlanması için yasal ve idari düzenlemeler geliştirilmesi gerekmektedir. • Çıkar çatışmasının önlenmesi konusunda etik alanında yapılan düzenlemelerin uygulaması etkisiz kalmıştır. • Pek çok Bakanlıkta Etik Kurulu oluşturulmuştur. Ancak Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nun kapasitesi Etik Kurulları çalışmalarının koordinasyonu ve denetimi için yetersiz kalmaktadır. • Mal bildirimlerine ilişkin mevcut sistem sınırlı kapsamı, bildirimlerin kontrolüne ilişkin uygulamalar ve bildirimlere engel oluşturan saydamlık tedbiri nedeniyle etkisiz kalmaktadır. • Usulsüzlük ve yolsuzluğu bildiren kişilerin korunmasına yönelik yasal çerçevenin ve uygulamaların güçlendirilmesi gerekmektedir. - 4 - TASLAK METİN ÜZERİNE BİLGİ NOTU. NİHAİ RESMİ RAPOR FARKLILIKLAR İÇEREBİLİR! Yasaların Uygulanması • Yargı sisteminde yolsuzluk dosyaları üzerinde inceleme yürütecek uzmanların eksikliği etkili kovuşturma yürütülme kapasitesini sınırlandırmaktadır. • Bu durum yargı mensuplarının birimler veya kolluk birimleri arasında yerlerinin değiştirilmesiyle kötüleşmiştir. • Ceza Mahkemesi Kanunu kapsamında koruma tedbirlerine ilişkin hukuki temellerin sıklıkla değişikliğe uğraması sebebiyle yolsuzluk soruşturmaları için etkili standart prosedürler oluşturulamamaktadır. • Özel Yetkili Savcılıklarda maliye ve ekonomi alanında uzman eksikliği bulunmaktadır. • Yasal çerçeve güçlendirilmeli, yolsuzluk dosyalarında etkili mali ve adli soruşturma yürütülmesi için odaklı eğitimler düzenlenmelidir. • Yolsuzluk üzerine kamuoyunun erişimine açık adli istatistikler sınırlıdır. Yolsuzluk algısı veya yolsuzluğun tespiti düzenli bir araştırma mevcut değildir. • Kurumlar arası işbirliği ve yargılama öncesi soruşturmalarda savcılar ve polisler arasında işbirliği güçlendirilmelidir. Yasal çerçeve • Mevzuat siyasi partilerin finansmanına ilişkin GRECO önerileriyle tam uyumlu hale getirilmemiştir. • Ceza Kanunu kapsamında Yolsuzluğa Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesi’ne kıyasla eksiklikler geçerliliğini korumaktadır. Özellikle özel sektörde rüşvet, tek taraflı rüşvet suçu ve etkin pişmanlığa ilişkin maddelerde yetersizlikler bulunmaktadır. • Siyasi partilerin finansmanına ilişkin olarak, bağımsız adaylar ve seçilmiş temsilciler siyasi partilerin seçim süresinde tabi olduğu mali kontrol ve saydamlık düzenlemelerine tabi olmalıdır. • Kamu alımlarına ilişkin yasal düzenlemeler AB müktesebatıyla uyum teşkil etmemektedir. • Kamu ihaleleri yolsuzluğa imkân tanıyan bir ortam yaratmaya devam etmiştir. Bu durum büyük oranda çerçeve yasaya dâhil edilen belediye düzeyindeki ihalelerde bir seri istisnalardan kaynaklanmaktadır. • 2010-2014 Saydamlığın Artırılması ve Yolsuzlukla Mücadelenin Güçlendirilmesi Stratejisi ve Eylem Planı’nda belirlenen kritik öneme sahip mevzuat değişiklikleri henüz gerçekleştirilmemiştir. • Genel İdari Usul Kanunu, Kamu İhale Kanunu, Siyasi Etik Kanunu ve usulsüzlük ve yolsuzluğu bildiren kişilerin korunmasına yönelik yasa tasarıları hala beklemededir. • Kamu hizmetinde çıkar çatışmasına ilişkin yasal çerçeve bütünlük teşkil etmemektedir. - 5 - TASLAK METİN ÜZERİNE BİLGİ NOTU. NİHAİ RESMİ RAPOR FARKLILIKLAR İÇEREBİLİR! Stratejik Çerçeve • 2010-2014 Saydamlığın Artırılması ve Yolsuzlukla Mücadelenin Güçlendirilmesi Stratejisi ve Eylem Planı’nın süresi, kapsamında bulunan hedeflere ulaşılamadan sona ermiştir. • Bu yönde eksiklikleri giderecek yeni bir strateji ve eylem planı belirlenmesi için yenilenmiş siyasi iradeye ihtiyaç vardır. • Türkiye bir seri uluslararası insan hakları araçlarında taraftır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bunlardan birini oluşturmaktadır. • Türkiye’nin Çocuk Haklarına Dair Sözleşme Seçmeli Protokolü’nü ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 4., 7. Ve 12.Ekleri’ni imzalaması gerekmektedir. • Türkiye Evrensel Periyodik Değerlendirmesi Aralık 2015’de tamamlanmış, İnsan Hakları Konseyi sonuçları 26 Haziran 2015’de kabul etmiştir. 278 öneriden 215’i desteklenmiş, 63’ü not edilmiştir. • Eylül 2014’den bu yana Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 92 davada Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal ettiğine hükmetmiştir. Bu davalar yaşam hakkı, işkencenin yasaklanması, adil yargılanma hakkı, aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ifade özgürlüğü, düşünce, vicdan ve din özgürlüğü, kişinin özgürlük ve güvenlik hakkına ilişkindir. 1997 yeni başvuru ile Mahkemede beklemede olan dava sayısı 9224’e ulaşmıştır. • 12 Mayıs’ta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi G.Kıbrıs / Türkiye davasında Türkiye’nin kayıp kişilerin ailelerine maddi olmayan hasarları ve Karpaz bölgesindeki G.Kıbrıslıların mülkiyet hakları üzerine getirilen kısıtlamalara ilişkin kararı hala beklemededir. • Demopoulos / Türkiye davası sonrası Taşınmaz Mal Komisyonu’na (TMK) 6.216 başvuruda bulunulmuştur. Haziran 2014 – Ağustos 2015 arasında 321 başvuru alınmıştır. Aynı dönemde 140 başvuru tazminat kararı ile sonuçlanmıştır. 15 Eylül 2015 itibariyle 700 dava dostane çözümle sonuçlanmış, 18’i duruşma ile çözülmüştür. TMK toplam 283 milyon € tazminat ödemiştir. • Türkiye, Xenides - Arestis, Demades ve Varnava davalarının kararlarını henüz yerine getirmemiştir. • İnsan haklarının desteklenmesi ve uygulanmasına ilişkin olarak, Mart 2015’de TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulamasının takibi için bir mekanizma oluşturmuştur. Bu mekanizma yeni Parlamento döneminde işlerlik kazanacaktır. • İşkencenin ve kötü muamelenin engellenmesi konusunda geçtiğimiz yıllarda ilerleme sağlanmıştır, ancak belirli sorunlar geçerliliğini korumaktadır. • Göstericilere karşı aşırı güç kullanımı ve cezaevlerinde kötü muameleye ilişkin bildirimler sıklıkla yapılmaktadır. Bu durum özellikle gösterilerde güç kullanımının orantılı olmasına ilişkin kesin ve bağlayıcı kuralların yokluğu ile birlikte değerlendirildiğinde ciddi endişelere sebebiyet vermektedir. Türkiye İnsan Hakları Kurumu’nun ulusal önleyici mekanizmaları henüz işlerlik kazanmamıştır. • Kolluk kuvvetleri tarafından ciddi insan hakları ihlallerinden mağdur olan kişilere adalet sağlanmasına yönelik önemli engeller bulunmaktadır. Dolayısıyla cezasızlık kültürü pekişmektedir. • Kamu görevlilerinin sebebiyet verdiği zarar veya can kayıplarının tazminine ilişkin yasal düzenleme yenilenmelidir. - 6 - TASLAK METİN ÜZERİNE BİLGİ NOTU. NİHAİ RESMİ RAPOR FARKLILIKLAR İÇEREBİLİR! • Kolluk kuvvetleri tarafından kötü muameleye ilişkin davalarda kamu görevlilerinin savunmaları yargı yetkilileri tarafından öncelikli olarak kabul görmektedir. • Mart 2015’de kabul edilen iç güvenlik paketi yeterli düzeyde yargı veya parlamento denetimine tabi olmadan kolluk kuvvetlerine geniş güçler vermektedir. • Kayıp kişiler ve toplu mezarların açılmasına yönelik kapsamlı bir yaklaşım bulunmamakta ve güvenlik güçleri veya kolluk kuvvetleri tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen faili meçhul cinayetlere ilişkin kapsamlı ve bağımsız soruşturmalar yetersiz kalmaktadır. • Cezaevi sistemine ilişkin olarak, Avrupa Konseyi ve insan hakları mekanizmasına ilişkin olarak 2045 cezaevi görevlisi eğitim almıştır. Psikolojik destek sağlayan sosyal görevlilerin sayısında artış olmakla birlikte hala düşüktür. • Cezaevlerindeki durum üzerine endişeler geçerliliğini korumaktadır. • Cezaevlerinde artan nüfus göz önünde bulundurularak tutukluluğa alternatif oluşturacak yöntemlerin geliştirilmesi gerekmektedir. • Ölümcül hastalığa sahip olan mahkûmların tahliyelerine yönelik tedbirler uygulanmıştır. • Kötü muamele suçlamaları uygun şekilde soruşturulmamakta veya cezalandırılmamaktadır. • Cezaevi görevlilerine yönelik açılan davaların ancak küçük bir bölümü sınırlı cezalarla tamamlanmıştır. • Türkiye cezaevi şartları, yaşam hakkının korunması ve kötü muameleye ilişkin Avrupa İnsan Hakları içtihadını tam olarak uygulamamaktadır. • Kişisel verilerin korunması üzerine geniş kapsamlı bir çerçeve yasa ve Avrupa standartlarıyla uyum içerisinde bağımsız bir veri koruma denetimi makamı geliştirilmelidir. Bu alanda ilgili Avrupa Konseyi Sözleşmesi ve Protokolü onaylanmamıştır. • Kişisel verilerin korunmasına yönelik uygun yasal çerçevenin oluşturulması vize serbestisi diyaloğu, Eurojust ve Europol ile yargı alanında ve polis teşkilatları arasında işbirliği anlaşmaları kapsamında da belirlenmiş bir gerekliliktir. • Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü, ibadet özgürlüğüne genel olarak saygı gösterilmeye devam edilmiştir. Cemevlerine ilişkin mahkeme kararları ve zorunlu din kültürü ve ahlak dersleri Cemevlerine saygı gösterilmesine yönelik uygun bir ortam yaratmıştır. Ancak bu alanda yasal çerçevenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, Avrupa Konseyi önerileri ve AB standartlarıyla uyumlu hale getirilmesi gerekmektedir. Özellikle zorunlu din kültürü ve ahlak derslerinden muafiyet ve din hanesinin kimlik kartlarından çıkarılmasına ilişkin kararların uygulanmasına öncelik verilmelidir. • Patrikhane, “Ekümenik” unvanını kullanabileceğine dair resmi makamlardan bir işaret almamıştır. Venedik Komisyonu’nun bu unvanın kullanılma hakkına karşı çıkılmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. Maddesi uyarınca Ortodoks Kilisesinin özerkliğinin ihlali olduğuna yönelik 2010 kararı henüz uygulanmamıştır. • Rahiplerin eğitimine yönelik kısıtlamalar devam etmiştir. Yasalarda ve eğitim sisteminde, herhangi bir cemaat için özel dini yükseköğretim imkânı sunulmamaktadır. - 7 - TASLAK METİN ÜZERİNE BİLGİ NOTU. NİHAİ RESMİ RAPOR FARKLILIKLAR İÇEREBİLİR! • Resmi makamların açıklamalarına rağmen Heybeliada Rum Ortodoks Ruhban Okulu 1971’den bu yana kapalıdır. • Ermeni Patrikhanesi’nin, üniversitede Ermeni dili ve din adamlarına yönelik bir bölüm açılması önerisi sonuçlanmamıştır. • Süryani Ortodoks cemaati, resmi olarak kurulmuş okullarda değil, sadece gayri resmi eğitim verebilmektedir. • Hristiyan ve Yahudi şahıslara karşı nefret söylemi ve nefret suçu bildirimleri devam etmiştir. • Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi olasılığına yönelik tartışmalar tepki almıştır. • İfade özgürlüğüne yönelik olarak, en az üç gazeteci fiziksel saldırıya uğramış, biri ateşli silah ile ciddi şekilde yaralanmıştır. • Yargılama öncesi tutukluluk sürelerinin 10 yıldan 5 yıla indirilmesi sonucu gazeteciler ve medya mensuplarının bir bölümü serbest bırakılmıştır. • Son OSCE raporuna göre Türkiye’de tutuklu bulunan gazeteci sayısı 20’yi aşmaktadır. Bu kişilerin büyük bir bölümü Terörle Mücadele Kanunu kapsamında tutuklu bulunmaktadır. • Resmi yetkililerin medya kuruluşları üzerinde şiddetli baskısı sonucu gözaltı, adli yargılama ve sansür davalarının yanı sıra işten çıkarmalar artmıştır. Bu durum sadece gazetecileri değil, yazarları ve sosyal medya kullanıcılarını da kapsamaktadır. • Üst düzey siyasetçiler gazetecileri eleştirel çalışmaları sebebiyle şiddetle tenkit etmeye devam etmiştir. Bu durum ifade özgürlüğünü olumsuz yönde etkilemekte ve medya kuruluşları ve mensupları arasında oto-sansür uygulamalarının artmasına sebep olmaktadır. • Ulusal ve uluslararası gazeteci dernekleri medya ve ifade özgürlüğü alanında gerileme tespit etmeye devam etmiştir. • Ekim ayında Şener / Türkiye davasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi araştırmacı gazetecinin suç örgütü Ergenekon’a yardım ve yataklık suçuyla yargılama öncesi tutukluluk süresi temelinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin birden fazla hususta ihlal edildiğine hükmetmiştir. • Gazetecilere yönelik ceza davaları devam etmiştir. • MİT tarafından Suriye’ye silah gönderildiği iddiası taşıyan bir haberi yayımlayan muhalif bir gazete ve genel yayın yönetmenine yönelik cezai soruşturma başlatılmıştır. • Gülen Hareketi’nin etkisi altında paralel yapıyla mücadele kapsamında Aralık ayında başka bir gazeteye baskın düzenlenmiştir. Bir gazeteci ve yönetici hala gözaltındadır. Fethullah Örgütü’ne üye olma suçundan yargılanmaktadırlar. • Ayrıca iki köşe yazarına Charlie Hebdo karikatürlerini yayınlamaktan dolayı nefrete teşvik suçlamasıyla dava açılmıştır. • Doğu ve güneydoğuda artan şiddet olayları ve ülke genelinde artan gerilim bağlamında yetkililer medya özgürlüğünü olumsuz etkileyen eylemler gerçekleştirmiştir. • Birden fazla medya kuruluşuna saldırı gerçekleştirilmiştir. - 8 - TASLAK METİN ÜZERİNE BİLGİ NOTU. NİHAİ RESMİ RAPOR FARKLILIKLAR İÇEREBİLİR! • Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) geniş kapsamlı filtreleme uygulamasına devam etmiştir. Öte yandan yasaklanan web siteleri üzerine istatistikler yayımlanmıştır. • Sivil toplum tarafından gerçekleştirilen çalışmalar yaklaşık 80000 web sitesine erişimin yasaklandığına ve bu sitelerden yalnızca %5’inin mahkeme kararı sonucu kapatıldığına işaret etmektedir. TİB Temmuz 2015’de terör örgütü propagandası gerekçesiyle kısa süreliğine Twitter ve YouTube’a erişimi engellemiştir. • RTÜK Yüksek Seçim Kurulu’na tespit edilen ihlallere yönelik raporlar sunmuş, ancak medya gözetim çalışmalarına yönelik kapsamlı bir rapor yayımlamamıştır. • Yüksek Seçim Kurulu 39 televizyon kanalına 150 uyarı göndermiştir. • RTÜK seçimler öncesinde iktidara yakın kanallar ve muhalif kanallara objektif yayıncılık ilkelerine uymadıkları gerekçesiyle uyarılar göndermiştir. • RTÜK toplumun milli ve ahlaki değerlerinin ihlali ve ailenin korunması ilkesinin ihlali temelinde yayın içeriğine yönelik kararlar almaya devam etmiştir. • Doğrudan veya RTÜK aracılığıyla Hükümet tarafından atanan Yönetim Kurulu üyeleri dolayısıyla TRT’de siyasallaşma artmaktadır. • TRT’nin mali özerkliği ve editoryal bağımsızlığı yasalar tarafından korunmalıdır. • Seçim yayınları süresince büyük oranda iktidar partisine ve Cumhurbaşkanı’nın konuşmalarına odaklanılmıştır. • Aralık ayında büyük çoğunluğu muhalif medya kuruluşlarında çalışan gazetecilerden oluşan bir grubun basın kartı başvuruları reddedilmiştir. • Derneklere ve sendikalara üyelik hakkına ilişkin mevzuat serbest gazeteci ve medya mensuplarının istedikleri dernek ve sendikaya katılabilmelerine olanak tanıyacak şekilde (taslak raporda boş bırakılmıştır). • Toplanma özgürlüğü genel olarak hayata geçirilmiştir. Ancak görev süresi sona eren Hükümet halk protestolarına karşı artan seviyede toleranssız bir yaklaşım sergilemiş ve kısıtlamalar uygulamıştır. • Anayasa örgütlenme hakkını güvence altına almaktadır. • Ulusal güvenlik, ahlak ve Türk aile yapısına ilişkin şikâyetler mahkemeler tarafından örgütlenme özgürlüğünü sınırlamak için kullanılmaya devam edilmiştir. • İnsan hakları ve Kürt sorununa ilişkin faaliyet gösteren en az yedi derneğe yönelik dava kapatılma istemiyle sürmektedir. Benzer dernekler hakkında benzer hukuki süreçler başlatılmıştır. • Ulusal ve uluslararası kuruluşların örgütlenme özgürlüğüne ilişkin yasal düzenleme çerçevesi ve uygulamalar AB standartlarıyla uyumlu hale getirilmelidir. • Mülkiyet Hakları konusunda 2011’de kabul edilen “2008 Vakıflar Kanunu” üzerinde yapılan değişikliklerin uygulaması kapsamında mülklerin iadesi ve tazminat ödemeleri devam etmiştir. Kanunun tam olarak uygulanması için daha fazla çaba gerekmektedir. - 9 - TASLAK METİN ÜZERİNE BİLGİ NOTU. NİHAİ RESMİ RAPOR FARKLILIKLAR İÇEREBİLİR! • Mevcut kanunun kapsamı şu an devlet tarafından yönetilen vakıfları ve üçüncü kişilere devredilen vakıfların mülklerini kapsayacak şekilde genişletilmelidir. • Ocak ayında Vakıflar Konseyi Ermeni Patrikhanesi’ne “vakıf statüsü” tanımıştır. • Latin Katolik Kilisesi’nin tüzel kişi olarak yasal statüsü bulunmamaktadır. • Ayrımcılıkla mücadele alanında acil olarak AB standartlarıyla uyumlu kapsamlı bir çerçeve oluşturulmalıdır. Mevcut yasal çerçeve etnik köken veya cinsel kimlik temelli ayrımcılığa kesin bir engel oluşturmamaktadır. • Ceza Kanunu etnik kökene dayalı nefret suçunu içermemektedir. • Nefret suçlarına ilişkin veritabanı bulunmamaktadır. • Irkçılık, yabancı düşmanlığı, antisemitizm ve tahammülsüzlükle mücadele üzerine uzmanlaşmış, bu alanlarda ayrımcılık mağdurlarının başvurabileceği bir kurum kurulmalıdır. • Ayrımcılıkla mücadelenin tam olarak uygulanması için daha çok çaba harcanmalıdır. • Kadın – erkek eşitliğine ilişkin yasal ve kurumsal çerçeve mevcuttur. • Jandarma kadına karşı şiddetle mücadeleye yönelik kapasitesini artırmaya başlamıştır. • Ancak kadına atfedilen geleneksel rolün desteklenmesi, mevzuatın iyi uygulanmaması, bu yönde hizmetlerin düşük kalitesi, cinsiyet temelli şiddet önemli bir endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. • Siyasetçiler ve hükümet temsilcileri yasalarca korunan cinsiyet eşitliği ilkelerine uygun davranmakla yükümlüdür ve kadınlara yönelik onur kırıcı söylemlerden kaçınmalıdır. • Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin engellenmesine yönelik kanun ve eylem planının tam olarak uygulanması için çalışmalar artırılmalıdır. • Kadının şiddete karşı korunması ve mağdurların hukuki süreç başlatmak istemesi durumunda adli yardım yetersiz kalmaktadır. • Cinsiyet temelli şiddete yönelik kapsamlı veri toplanması için bir sistem bulunmamaktadır. • Adli tıp raporlarının hazırlanmasında aşırı gecikmeler yaşanmaktadır. • Şiddet mağdurları için oluşturulan sığınma evlerinin kapasiteleri artırılmaya devam edilmiştir. Uygulamanın uluslararası standartlarla uyum içerisinde geliştirilmesi gerekmektedir. • Çocuk hakları alanında genel politika, mevzuat, koordinasyon ve gözetim alanında sınırlı ilerleme sağlanmıştır. • Çocuk Hakları konusunda 2013-2017 Ulusal Strateji Belgesi ve Eylem Planı uygulanmamıştır. • Çocuk ve Kadın Hakları İçin Özel Ombudsman durumun iyileştirilmesine yönelik önemli bir çaba sarf etmiştir. Ancak bu alanda şikâyet mekanizmaları ve raporlama, kapsam ve etkinlik bakımından sınırlı kalmaktadır. • Çocuk istihdamı sorun teşkil etmeye devam etmektedir. 2014 ulusal istihdam stratejisi bu alanda hedefler belirlemiştir, ancak uygulama sınırlı kalmıştır. - 10 - TASLAK METİN ÜZERİNE BİLGİ NOTU. NİHAİ RESMİ RAPOR FARKLILIKLAR İÇEREBİLİR! • Çocuk işçiler ölümlü iş kazalarına maruz kalmıştır. • Sosyal koruma tedbirlerine rağmen çocukların %30’u yoksulluk sınırının altında yaşamaya devam etmektedir. Bu oran yetişkinler arasında %23’tür. • Çocuklara yönelik şiddetle mücadeleye için ulusal bir strateji bulunmamaktadır. • Çocuklara yönelik cinsel istismar ve kötü muameleye yönelik araştırmalar yetersizdir. • Çocuk yaşta ve zorunlu evlilikler devam etmiştir. • Çocuk mahkemeleri tüm bölgelerde kurulmamıştır. • 2014-2015 döneminde yaklaşık 300 çocuk gösterilerde gözaltına alınmış veya tutuklanmıştır. • Engelli kişilerin entegrasyonuna ilişkin Parlamento kişisel şikâyet mekanizması kurulmasını öngören Engelli Kişilerin Hakları Üzerine Birleşmiş Milletler Sözleşmesi Seçmeli Protokolü’nü kabul etmiştir. • İlk ve orta öğretimde engelli öğrencilerin sayısı artmış, ancak engelli vatandaşların yükseköğretime erişimi sorun teşkil etmeye devam etmiştir. “Yaşam boyu öğrenim” seçenekleri ise sınırlıdır. • Engelli kişiler arasında okuma yazma bilmeyenlerin oranı yüksektir. • Kamu binalarının engelli kişilerin erişimine açık hale getirilmesine yönelik çalışmaların süresinin uzatılması entegrasyon sürecini yavaşlatmaktadır. • Lezbiyen, gay, biseksüel, transgender ve interseks (LGBTI) bireylerin temel haklarına saygı endişe verici düzeyde düşüktür. • Kasım 2014’te Danıştay cinsel eğilim temelinde bir öğretmenin görevinden uzaklaştırılması kararını iptal etmiştir. • LGBTI bireylerin haklarının sivil toplum örgütleri tüzüğüne eklenmesine ilişkin bir mahkeme kararı alınmıştır. • Öte yandan transgender bireylere yönelik nefret suçları, saldırılar ve cinayetler derin endişe yaratmaktadır. Bu tür nefret suçlarına yönelik koruma sağlayan yasal düzenlemeler bulunmamaktadır. Transgender bireylere yönelik keyfi cezalar, ev baskınları gerçekleştirilmekte ve bu bireyler polis şiddetine maruz kalmaktadır. • Mart ayında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tercih edilen cinsiyetin yasal olarak tanınmasına ilişkin aşırı gereklilik bulunduğuna dair bir karar almıştır. • İstanbul LGBTI Onur Yürüyüşü yetersiz gerekçelerle yasaklanmış ve polis tarafından orantısız güç kullanımıyla sonlandırılmıştır. • Homoseksüelliği “psikolojik bozukluk” olarak tanımlayan silahlı kuvvetler disiplin sistemi ve homoseksüelliği “hastalık olarak” tanımlayan askeri tıbbi düzenlemeler üzerinde ciddi değişiklikler yapılmalıdır. • Nisan 2015’de Anayasa Mahkemesi “doğal olmayan cinsel davranışı” suç olarak nitelendiren bir maddenin feshedilmesi başvurusunu reddetmiştir. - 11 - TASLAK METİN ÜZERİNE BİLGİ NOTU. NİHAİ RESMİ RAPOR FARKLILIKLAR İÇEREBİLİR! • Anayasa Mahkemesi kararları küçük şirketlerde çalışanların sendikal faaliyetleri nedeniyle işten çıkarılmalarına karşı yasal korumayı iyileştiren ve bankacılık hizmetleri sektöründe çalışanların grev hakkına getirilen yasağı kaldıran kararları ile sendikal hakların gelişimini desteklemiştir. • İşçilerin ve memurların örgütlenme hakkı üzerinde sınırlamalar ele alınmaya devam edilmelidir. • Toplu sözleşme ve grev hakkı ILO Sözleşmesi ve AB standartlarıyla uyumlu hale getirilmelidir. • Polis şiddet içermeyen sendikal faaliyetlerde aşırı güç kullanımına devam etmiştir. • Türkiye işçi sendikaları hakları ve faaliyetlerine yönelik daha yapıcı bir taahhüt içine girmelidir. • Adli yardım ve çevirmen hizmeti hakkı gibi usule ilişkin bazı güvenceler yasalar tarafından sağlanmakta, ancak uygulamada eksiklikler yaşanmaktadır. Mağdurların haklarına ilişkin konularda Adalet Bakanlığı sorumludur. • Mağdurların hakları üzerine AB standartlarıyla uyumlu yeni yasal düzenleme oluşturulmalıdır. • Hükümet ve azınlık toplulukların temsilcileri arasında diyalog sürdürülmüştür. • Mahkemelerde Müslüman olmayan topluluklara yönelik nefret teşvikine yönelik sınırlı yorumlama geçerliliğini korumuştur. • Azınlıklara yönelik nefret söylemi endişe yaratmaya devam etmektedir. • Okul kitapları ayrımcı söylemlerin ortadan kaldırılması için değiştirilmelidir. • Türk vatandaşı olmayan çocukların veya azınlık okullarına misafir öğrenci olarak katılan çocukların resmi mezuniyet belgesi almalarına yönelik hiçbir gelişme kaydedilmemiştir. • Türk vatandaşlarına benzer hakları güvence altına alan ülkelerle karşılıklılık ilkesi uygulanmaya devam edilmiştir. • Müslüman olmayan toplulukların vakıflarının seçim prosedürlerine ilişkin düzenlemeler hala yayımlanmamıştır. Bu durum azınlık vakıflarının yönetim kurulu seçimlerini gerçekleştirmesini engellemektedir. • 1915 olaylarının 100 yıldönümünde Başbakan hayatlarını kaybedenlerin ailelerine taziye mesajlarını bir kez daha iletmiştir. Sivil toplum örgütleri tarafından düzenlenen etkinlikler İstanbul, Diyarbakır, Ankara, İzmir ve Van’da barışçıl bir ortamda gerçekleştirilmiştir. • Türk resmi yetkilileri yurtdışında “sözde soykırım” iddialarına sistematik olarak sert karşılık vermiştir. • Roman vatandaşlara yönelik ulusal strateji ve eylem planı henüz kabul edilmemiştir. • Trakya Üniversitesi’nde Roman Dili ve Kültürü Araştırmaları Enstitüsü açılmıştır. • Roman hakları alanında faaliyet gösteren sivil toplum örgütünün şikâyeti üzerine Roman vatandaşlara karşı ayrımcı bir söylem benimseyen televizyon dizisi yayımdan kaldırılmıştır. • Roman vatandaşlara yönelik linç girişimleri olmuştur. • Roman vatandaşlar sağlık hizmetlerine erişebilmektedir. • Uyuşturucu madde bağımlılığı artan bir sorun teşkil etmektedir. - 12 - TASLAK METİN ÜZERİNE BİLGİ NOTU. NİHAİ RESMİ RAPOR FARKLILIKLAR İÇEREBİLİR! • Roman topluluklar sosyal ve ekonomik hayatta ayrımcılıkla karşılaşmaya devam etmiştir. • Kamu hizmetlerinde Türkçe dışı dillerin kullanımında artan düzeyde özgürlüğe rağmen, hükümet Türkçe ve Kürtçe dışındaki dillerin kamu hizmetlerinde kullanımına ilişkin erken aşamalardaki vizyonunu hayata geçirmemiştir. • Kürt dili ve edebiyatı dersleri sunan üniversite sayısında artış yaşanmıştır. • Kürtçe, Arapça, Süryanice ve Zazaca üniversite programlarının sayısı artmıştır. • Milli Eğitim Bakanlığı 2013 yılından bu yana 28 Kürtçe öğretmeni atamıştır. • Farklı diyalektlerde Kürtçe yayın yapan ilk özel çocuk kanalı yayına başlamıştır. • İlk ve orta öğretimde anadilde eğitim üzerine yasal kısıtlamalar geçerliliğini korumuştur. • Azınlık okulları haricinde Türkçe dışında dillerde anadilde eğitim hakkı bulunmamaktadır. • Yasal çerçevedeki eksiklikler sebebiyle Diyarbakır’da açılan Kürtçe eğitim veren bir okul resmi devlet okulu olarak kayıt yaptıramamaktadır. 23. Başlık: Adalet ve Temel Haklar • Türkiye bu alanda Avrupa standartlarını ve müktesebatı uygulamak için gerekli bazı hazırlık düzeyine ulaşmıştır ancak son yılda gerileme meydana gelmiştir. • Bağımsızlık, etkinlik, temel hak ve özgürlüklerin korunması alanlarında 2007-2013 döneminde gelişme gösteren Türk yargı sisteminde güçler ayrımı ilkesi ciddi anlamda zayıflamıştır. • Hâkim ve savcılar siyasi baskı altındadır. • Yolsuzlukla mücadele kapsamında açılan soruşturma, yürütülen dava ve alınan karar sayısı azalmıştır. Özellikle yüksek düzeydeki görevlilerle ilgili yolsuzluk davalarının sayısı sınırlı kalmaya devam etmiştir. • Yolsuzluğun birçok alanda yaygın olması endişe verici olmaya devam etmektedir. • Temel haklar alanında bazı gelişmeler Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlalinin önlenmesi eylem planına aykırıdır. Özellikle iç güvenlik yasası, ifade özgürlüğü, tutuklamalar, gözaltına almalar, adli takip ve yargılamalar, sansür vakaları, gazetecilerin işten çıkarılması, endişe verici boyuttadır. • Önümüzdeki yıl Türkiye özellikle: - Yargı bağımsızlığının sağlanması için yasal güvencenin tesis edilmesini sağlamalıdır; - Yüksek düzeyli görevliler başta olmak üzere yolsuzluk davaları ile ilgili soruşturma ve yargılama süreçleri tamamlanarak karara varılmasını sağlamalıdır, - İfade özgürlüğü başta olmak üzere, cezasızlık durumu, örgütlenme özgürlüğü, kişisel verilerin ve azınlıkların korunması ile ilgili temel hak ve özgürlükler güvence altına alınmasını sağlamalıdır. - 13 - TASLAK METİN ÜZERİNE BİLGİ NOTU. NİHAİ RESMİ RAPOR FARKLILIKLAR İÇEREBİLİR! Adalet sistemi • Adalet sistemindeki eksikliklerin giderilmesi için 2015-2019 güncellenmiş strateji belgesi Nisan 2015’te kabul edilmiştir. Strateji 10 hedef içermektedir. Genel bir planlama belgesi olan strateji belgesinde geniş zamanlı iş süreçleri ve sınırlı derecede ayrıntı yer almaktadır. Bütçeye etkiler ile ilgili değerlendirme mevcut değildir. Strateji sivil toplum da dâhil olmak üzere tüm paydaşların katılımıyla uygulanmalıdır. • 2014’teki yasal değişiklikler sonrasında Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) bağımsızlığını güçlendirmeye ilişkin hiçbir eylemde bulunulmamıştır. • Adalet Bakanı, HSYK’nın Başkanı olarak iki toplantıya katılmıştır. • Yüksek sayıda hâkim kendi istekleri dışında başka yerlere tayin edilmiştir. • Devam eden davalara ilişkin yürütme ve yasama kanatlarından yorumlar gelmeye devam etmiştir. Hükümet üyeleri bazı hâkim ve savcıların saygınlığını düşürecek yönde açıklamalarda bulunmuş ve onları “paralel yapı üyesi” olmakla suçlamışlardır. • Hükümet üyeleri tarafından kamuoyu önünde eleştirilen kamuoyunda bilinirliği yüksek davaların hâkim ve savcılarına karşı HSKY tarafından davalar açılmıştır. • Venedik Komisyonu özellikle kamuoyunda bilinirliği yüksek davaların hâkim ve savcılarının değiştirilmesine ilişkin endişelerini açıklamıştır. • HSYK’nın adli davalara müdahalesini önleyecek önlemler uygulamaya konulmalıdır. • Hükümetin HSYK üzerindeki etkisinin azaltılması için HSYK yasasının gözden geçirilmesi gereklidir. • Mart ayında İstanbul Adliyesi’nde savcı (Mehmet Kiraz) sol terör örgütü üyesi eylemciler tarafından rehin alınmış ve kurtarma operasyonu sırasında öldürülmüştür. • Hâkimlerin büyük bir çoğunluğu yasanın gerektirdiği gibi varlık bildiriminde bulunmuştur. • Hâkim ve savcıların bağımsızlık ve tarafsızlığına ilişkin olarak HSYK’ya Ekim 2014’ten itibaren yapılan 256 şikâyetten 28’i hakkında soruşturma açılmıştır. Bu davaların büyük çoğunluğu “paralel yapı” iddianamesi kapsamında açılmıştır. HSYK 54 hâkime karşı ceza davası açılmasını onaylamıştır. • Hâkimler ve savcılara yönelik disiplin ya da ceza davalarının objektif ve bağımsız olarak yürütülmesi gereklidir. • Adalet Bakanlığı hâkim ve savcı adaylarının seçiminde belirleyici rol oynamaya devam etmektedir. Bu görevin tümüyle HSYK’ya devredilmesi gereklidir. Adalet Bakanlığı’nın mülakat kurulundaki rolünün azaltılması gereklidir. • Hâkim ve savcıların atama ve tayinlerinin planlamasının daha iyi yapılması gereklidir. • Hâkim ve savcı adaylarının hizmet öncesi ve hizmet içi eğitimleri Adalet Akademisi tarafından gerçekleştirilmektedir. Eğitimlerin %20’si Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihat hukuku üzerine ayrılmış olmakla birlikte AB hukukuna ilişkin eğitim planlanmamıştır. • Hâkim ve savcı adayları sayısındaki artış ve hizmet öncesi eğitim süresinin sürekli olarak değiştirilmesi Adalet Akademisi’nin kaliteli eğitim verme kapasitesini olumsuz etkilemektedir. • Yargı kararlarının kalitesinin artırılması için önlemler alınmalıdır. - 14 - TASLAK METİN ÜZERİNE BİLGİ NOTU. NİHAİ RESMİ RAPOR FARKLILIKLAR İÇEREBİLİR! • Dava kararlarına erişimde güçlükler olması ülke çapında içtihat hukukunun uyumlaştırılması önünde engel oluşturmaktadır. • Terörle mücadele yasasının kapsamı ve uygulaması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadıyla uyumlu değildir. “Devletin güvenliği” ile ilgili davalarda gizli tanıkların sıkça kullanılıyor olması sorunlu bir konudur. Baro birlikleri bu tür davalarda savunma avukatlarının sorularını doğrudan sormak yerine mahkemeye iletmesini istediğini bildirmektedir. Davaların gizli yürütülmesine ilişkin mahkeme kararlarının sayısı ile ilgili veri bulunmamaktadır. • Adalet sisteminin etkinliğini ölçebilecek göstergeler oluşturmak üzere güvenilir bir kayıt sistemi tesis etmek için gerekli adımlar atılmamıştır. • Davaların uzun sürmesini önlemek üzere sistemik çözümler getirilmelidir. Özellikle beş yıldan uzun süren kimi davalar sanıkların ceza almadan salıverilmesiyle sonuçlanmıştır. • Bilirkişi sistemi revize edilmelidir. Bilirkişiler çapraz denetime tabi tutulmalıdır. • Kamuoyunda bilinirliği yüksek davaların uzak şehirlerdeki mahkemelere atanması savunma makamının işleyişini güçleştirmektedir. • 2013 ve 2014 yıllarında birçok yolsuzluk davası ve soruşturması düşmüştür. Deniz Feneri davaları gibi kamuoyunda bilinirliği yüksek yolsuzluk davalarında karar alınmamıştır. • Ekim 2014’te İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Aralık 2013’teki yolsuzluk iddialarıyla ilgili 53 sanık hakkında takipsizlik kararı vermiştir. Soruşturmayı yürüten savcılar Aralık ayında HSYK tarafından açığa alınmıştır. • Türkiye yolsuzlukla mücadele alanında geçtiğimiz yılda ilerleme kaydetmemiştir. Genel bir yolsuzluk algısı mevcuttur. Kamuoyunda bilinirliği yüksek soruşturma ve davalara hükümetin müdahalesi endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. • Bağımsız bir yolsuzlukla mücadele makamı bulunmamaktadır. • Önümüzdeki yıl içinde Türkiye: - Savcı ve yasa uygulayıcılarının bağımsızlığını güçlendirmelidir, - Yolsuzluğu caydırıcı cezalar belirleyen yasalar koymalı ve uygulamalıdır, - Güncellenmiş bir yolsuzlukla mücadele stratejisi ve eylem planı benimsemelidir. • Siyasi makamlar, adli makamların yolsuzluk suçlamalarını etkin ve tarafsız bir şekilde ele almasını güvence altına almalıdır. • Kamu alımları, kamu-özel ortaklıkları, tapu idaresi, enerji, inşaat ve ulaşım konuları yolsuzluk girişimleri açısından riske açık alanlardır. • Yolsuzluk ve örgütlü suçlar davalarında mali soruşturmalar sistemli olarak yürütülmemektedir. • MASAK kapsamında mali soruşturma birimi mevcuttur. MASAK’ın araştırdığı şüpheli işlem sayısı her yıl artmaktadır; MASAK müfettiş sayısını artırmıştır. • MASAK suç istatistiklerini yılık olarak takip etmeye devam etmiştir. Şüpheli işlemlere ilişkin veriler risk değerlendirmesinde kullanılmaktadır. - 15 - TASLAK METİN ÜZERİNE BİLGİ NOTU. NİHAİ RESMİ RAPOR FARKLILIKLAR İÇEREBİLİR! • Ceza Yasası spesifik suçlar alanında AB müktesebatına uyumludur. • Ceza Yasası’nın soruşturmalar ile ilgili bölümündeki eksiklikler ele alınmalıdır. • Sınır ve gümrük polisinin soruşturma yetkileri sınırlı düzeydedir. • Suç örgütlerinin varlıklarına el koyulmasına ilişkin yasa müktesebata uygundur. Terörizmle mücadele • Türkiye DAEŞ terör örgütüyle mücadele için uluslararası koalisyona Eylül 2014’te katılmıştır. • Temmuz ayında DAEŞ terör örgütünün Suruç’taki saldırısı sonrasında Türkiye koalisyon içerisindeki katkısını güçlendirmiş ve DAEŞ’in Suriye’de konuşlandığı yerlere hava saldırısında bulunmuştur. • Türkiye uluslararası koalisyonun İncirlik üssünü kullanabilmesi konusunda ABD ile mutabakata varmıştır. • Terörün finansmanı ile mücadele alanında ilerleme kaydedilmiştir. • Yabancı savaşçılar konusu istihbarat ve yaptırım alanlarında süreklilik ve radikalleşmeyi önlemek üzere kapsamlı adli strateji gerektirmektedir. Dini liderler, toplum önderleri, sosyal görevliler ve gençlik örgütleriyle ortak çalışmalar yürütülmelidir. İnsan hakları ve azınlıkların korunması • Anayasa insan haklarını ve temel özgürlükleri güvence altına almaktadır. Ancak bu alanlardaki bazı önemli eksiklikler devam etmektedir. • Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden kaynaklanan hakların uygulanması yeterli değildir ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihat hukuku yeterince uygulanmamaktadır. • Geçtiğimiz iki yılda ifade özgürlüğü ve toplanma özgürlüğü alanlarında önemli ölçüde gerileme kaydedilmiştir. • Temmuz 2015’ten itibaren ülkenin doğu ve güneydoğusunda şiddet olaylarının tırmanması insan hakları ihlalleri açısından endişelere yol açmıştır. • Bu kapsamda ele alınan terörle mücadele önlemleri orantılı olmalıdır. • Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadını ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden kaynaklanan hakları kapsayan uygulama eylem planının gözetimini geliştirmelidir. • Yasaların kısıtlayıcı şekilde yorumlanması suretiyle ifade özgürlüğü sıklıkla engellenmektedir. Siyasi baskılar, görevden almalar ve gazetecilere açılan davalar gazetecilerin oto-sansür uygulamasına yol açmaktadır. • Polisin gösterilerde orantısız güç kullanması ve cezai müeyyideye tabi tutulmamaları nedeniyle toplanma özgürlüğü yasa üzerinde ve uygulamada kısıtlanmaktadır. - 16 - TASLAK METİN ÜZERİNE BİLGİ NOTU. NİHAİ RESMİ RAPOR FARKLILIKLAR İÇEREBİLİR! • Ayrımcılığın önlenmesi yasalar karşısında ve uygulamada yeterince güvence altına alınmamıştır. Toplumun en kırılgan kesimleri ve azınlıklara mensup kişiler cinsiyet temelli şiddete, ayrımcılığa ve nefret söylemlerine karşı yeterli düzeyde korunmamaktadır. • Gay, lezbiyen, biseksüel, transgender ve interseks bireylerin haklarına saygı gösterilmesi ile ilgili durum endişe vericidir. • İnternet yasası açık bir şekilde Avrupa standartlarından geridedir. Gazetecilerin sindirilmesi • Yüksek sayıda gazeteci gözaltına alınmış, tutuklanmış ve işten çıkarılmıştır. Uluslararası gazeteciler sınır dışı edilmiş ve sansür vakaları gerçekleşmiştir. • Devlet ve devlet dışı aktörlerden kaynaklanan şekilde gazetecilere ve medyaya yönelik tehditler ve çeşitli şekilde sindirme eylemleri endişe vericidir. • Gazetecilere fiziki saldırılar gerçekleşmiş ve bunlara ilişkin soruşturmalar medya özgürlüğünün daha da kısıtlanmasına yol açmıştır. • Anayasa, ifade özgürlüğünü yeterince güvence altına almamaktadır. • İfade özgürlüğünü kısıtlayan ve AB standartlarına uymayan birçok yasa bulunmaktadır. • Nefret söylemlerine ilişkin yasa Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile uyumlu değildir. • Gazetecilerin kayıt ve akreditasyonu ile ilgili yasa uluslararası standartlara uygun değildir. Gazetecilerin temsili profesyonel örgüt ve hükümet yanlısı birlik arasında bölünmüş durumdadır. Başlık 24: Adalet, Özgürlük ve Güvenlik Yargı sistemi • Türkiye’nin adalet, özgürlük ve güvenlik alanlarında yasal düzenlemeleri AB mevzuatıyla orta derecede uyumludur. Geçtiğimiz yıl zor koşullar içerisinde bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. • Türkiye sayıları 2,2 milyonu geçen Suriyeli ve Iraklı mültecilere destek vermeye devam etmiştir. • Vize serbestisi yol haritası kıstaslarını karşılamayı amaçlayan reformlar gerçekleştirilmiştir. • Önümüzdeki yıl Türkiye; - Yabancılar ve Uluslararası Koruma Yasası’nın uygulanması için yasal ve kurumsal altyapının kurulma sürecini tamamlayacaktır; - Geçici koruma statüsü altındaki mültecilerin istihdama erişimini sağlamak üzere gerekli yasal değişiklikleri tamamlayacaktır; - Avrupa ülkeleriyle adli ve polis işbirliğini kolaylaştırmak üzere Avrupa standartlarıyla uyumlu kişisel verilerin korunması yasasını kabul ederek uygulayacaktır. - 17 - TASLAK METİN ÜZERİNE BİLGİ NOTU. NİHAİ RESMİ RAPOR FARKLILIKLAR İÇEREBİLİR! • Türkiye hızla büyümekte olan “yabancı savaşçılar” konusu ile ilgili olarak hem bu kişilerin geçiş noktasında yer almakta, hem de bir kaynak ülkesi konumunda bulunmaktadır. • İçinde bulunduğu bölgedeki gelişmeler ve coğrafi konumu nedeniyle Türkiye, Asya ve Afrika’dan Avrupa’ya doğru olan göç akımlarında geçiş ülkesi durumundadır. • 2014 yılında sınırı kaçak yollardan geçmeye çalışan 58 binden fazla kişi yakalanmıştır. Bu rakam 2013 yılında yakalananlardan %47 fazladır. • Ege Denizi’ni geçerek Türkiye’den Yunanistan’a ulaşmaya çalışan kişilerin sayısı geçtiğimiz yıla göre altı kat artmış ve Eylül 2015 itibarıyla 245 bin kişiye ulaşmıştır. • Türkiye örgütlü insan kaçakçılığı ile mücadeleyi artırmalı ve yasaların uygulanması yönündeki kararlılığını güçlendirmelidir. • Türkiye sığınmacıların Ege kıyılarından yasadışı olarak denize açılmalarını önlemeli ve Yunan polisi ve sahil güvenlik kuvvetleriyle işbirliği yapmalıdır. • Nisan 2014’te yürürlüğe giren Yabancılar ve Uluslararası Koruma Yasası geniş anlamda AB ile uyumlu bir sığınma sistemi kurmuş olmakla birlikte, Türkiye 1951 tarihli coğrafi sınırlandırmayı öngören Cenevre Sözleşmesi’ni uygulamaya devam etmektedir. Bu nedenle Türkiye’nin sorumlulukları sadece AB’den gelen mültecilerle sınırlı kalmaktadır. • Türkiye’de 2 milyondan fazla Suriyeli sığınmacı bulunmaktadır; 10 ildeki 25 kampta 270 bin Suriyeli sığınmacı barınmakta; 1,7 milyondan fazlası tüm ülkeye yayılmış durumdadır. Sığınmacılara hizmet vermek isteyen sivil toplum kuruluşlarının kamplara erişimi sınırlıdır. • Suriyeli olmayan, kayıtlı ya da kayıt altına alınmamış sığınmacıların sayısı artmaya devam etmektedir; Mayıs 2015’te sayıları 230 bine ulaşmıştır. Bu grup içinde Iraklılar en kalabalık grup durumundadır; sırasıyla Afganlar, İranlılar ve Somalililer diğer sığınmacı grupları oluşturmaktadır. Türkiye hâlihazırda sığınmacılar için 6,7 milyar € harcamada bulunmuştur. Bu kadar geniş bir sığınmacı akınını yönetmek Türkiye açısından oldukça zor bir konudur. • Türkiye, Suriyeli sığınmacılara odaklanan bir geçici koruma yönetmeliğini Ekim 2014’te kabul etmiştir. Yönetmelik temel ihtiyaçların karşılanması için kayıt altına alınmayı ön koşul olarak getirmektedir. • Türk makamlarının çabalarına rağmen 500 bin sığınmacı çocuğun eğitime erişimi bulunmamaktadır. • Kamplar dışında yaşayan sığınmacılar temel ihtiyaçlara erişim güçlüğü çekmekte ve oldukça güç koşullar içerisinde yaşamaktadır. • Suriyeliler dışındaki sığınmacılar için Türkiye genelinde oluşturulmuş 80 uydu şehrin koşulları farklılık göstermekle birlikte genel olarak sınırlı koşullar mevcuttur. • Geçici koruma altındaki Suriyeli sığınmacılara istihdama erişim hakkı verilmesi bu kişilerin kendi kendilerine yetebilmelerini ve Türkiye’de bulundukları süreyi onurlu bir şekilde yaşamalarını sağlayacaktır. Bu kişilerin çalışma iznine başvurmasını sağlayacak yasa hala çıkarılmamıştır. - 18 - TASLAK METİN ÜZERİNE BİLGİ NOTU. NİHAİ RESMİ RAPOR FARKLILIKLAR İÇEREBİLİR! Vize Politikası • Türkiye yüksek güvenlik donanımına sahip yeni vize çıkartmaları uygulamaya başlamıştır. Sınırlarda vize işlemleri devam etmektedir. • 2013’te başlayan e-vize sistemi yaygın olarak kullanılmaktadır; ancak sistem G.Kıbrıs’tan başvuranlara ayrımcılık uygulamaktadır. • Yunanistan ve Türkiye deniz sınırları ile ilgili olarak geri kabul protokolü konusunda düzenli toplantılar gerçekleştirmektedir. Ege Denizi’nde arama kurtarma operasyonları ile ilgili bilgi alışverişi artırılmıştır. • Türkiye’nin Ege’de Umut ve Güvenli Akdeniz Operasyonları olumlu sonuçlar vermekle birlikte sorunu çözmekte yetersiz kalmıştır. • Kara sınırlarından yasadışı geçişlerin önlenmesi için sınır denetimlerinde bazı adımlar atılmıştır. Ancak sınır denetimleri yetersiz düzeyde eğitimi bulunan yetkililere bağlı, askerlik görevini yapmakta olan ve konuya ilişkin yeterli eğitimi olmayan kişiler tarafından gerçekleştirilmektedir. Risk analizi yapan sınır denetimi makamları için kurallar ve operasyon süreçleri belirlenmemiştir. • Sınır denetimi, rotasyona tabi tutulmayan profesyonellerce yapılmalıdır. • Cezai konularda uluslararası adli işbirliği taslak yasası kabul edilmemiştir. • Cezai İşlerde Karşılıklı Adli Yardım Avrupa Sözleşmesi imzalanmış ancak onaylanmamıştır. • Türkiye Eurojust toplantılarına katılmakta, bilgi ve belge paylaşmaktadır. Ancak Türkiye, Avrupa standartlarına uygun kişisel verilerin korunması yasası bulunmadığı için Eurojust ile işbirliği anlaşması imzalayamamaktadır. • Türkiye Çocukların Korunması için Tedbirler ve Ebeveyn Sorumluluğu 1996 Lahey Sözleşmesi’ne taraf değildir. • Türkiye Mağdurların Zararlarının Tazmin Edilmesine İlişkin Avrupa Sözleşmesi’ni onaylamamıştır. • Polis işbirliği alanında Türkiye, bazı AB ülkeleriyle bilgi paylaşımı, terör ve suç ile mücadele alanında ortak operasyonlar için anlaşmalar imzalamıştır; ancak bu anlaşmalar tüm üye ülkelerle tutarlı şekilde uygulanmamaktadır. Örgütlü suçlarla mücadele • Türkiye Asya ve Batı Avrupa arasında uyuşturucu rotasında yer almaktadır. Türk suç örgütleri Avrupa’ya uyuşturucu ticareti ve dağıtımında anahtar rol oynamaktadır. • Türk makamlarının başarılı operasyonu sonucunda 123 bin kg hint keneviri, 390 kg kokain, 12.756 kg eroin ve çok sayıda ecstasy tableti ele geçirilmiştir. • Almanya, Fransa, Avusturya, İsveç, İngiltere, Kanada ve Gürcistan ile ortaklaşa on iki operasyon gerçekleştirilmiş, Uyuşturucu Maddelerin Denetimi yasası kapsamına 140 yeni fizyoaktif içerik maddesi dâhil edilmiştir. • İnsan ticareti mağdurlarının başvurabileceği “157” telefon hattı 24/7 hizmet vermektedir. Bu hat aracılığı ile en az 180 kişi kurtarılmıştır. - 19 - TASLAK METİN ÜZERİNE BİLGİ NOTU. NİHAİ RESMİ RAPOR FARKLILIKLAR İÇEREBİLİR! • AB üyelerinde devam etmekte olan soruşturmalar Türkiye’yi sahte sigara üretimi ve kaçakçılığında menşe ülkesi olarak işaret etmektedir. Kurumsal ve Operasyonel Kapasite • İnsan kaçakçılığı ile mücadeleyi yürüten Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, kaçakçılık kurbanlarının korunması için bir bölüm oluşturmuştur. • Türkiye, Avrupa Konseyi’nin insan kaçakçılığının önlenmesi sözleşmesini kabul etmemiş ve bu konuya ilişkin bir yasa kabul etmemiştir. • Hükümetin uyuşturucu maddelerle mücadele eylem planının bir parçası olarak “Narkotim” oluşturulmuştur. • Türkiye’nin Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Madde Bağımlılığı İzleme Merkezi’ne katılım anlaşması yürürlüğe girmiştir. • Uyuşturucu ile mücadelede dengeli bir yaklaşım için tedavi ve rehabilitasyon olanaklarının sağlanması gereklidir. Toplum genelinde ve okullarda uyuşturucu madde taramaları yapılması gereklidir. Veri toplama ve analizi geliştirilmelidir. Yasal çerçeve • Türkiye siber suçlar ve tanık koruma yasalarını geliştirmelidir. • Siber güvenlik 2013-2014 stratejisi Ulaştırma Bakanlığı’nın koordinasyonunda 2015 yılı için güncellenmektedir. Stratejik çerçeve • Örgütlü suçlarla mücadele 2010-2015 ulusal stratejisi uygulamadadır ve İçişleri Bakanlığı tarafından koordine edilmektedir. • Soruşturma kapasitesinde bazı ilerlemeler kaydedilmiştir. • Türkiye uyuşturucu ile mücadele 2013-2018 stratejisini ve 2013-2015 eylem planını onaylamıştır. Terörizmle mücadele • Türkiye, Suç Gelirlerinin Aklanması, Araştırılması, El Konulması, Müsaderesi ve Terörizmin Finansmanına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni onaylamamıştır. • Türkiye’nin AB ile terörizmle mücadele konusundaki diyaloğu devam etmiştir ancak, Türkiye’nin terörist tehdit değerlendirmesi AB’ninkinden farklılık göstermektedir. • Polis seyahat eden şüpheli kişileri tanımlama kapasitesini güçlendirmelidir. • AB ülkeleriyle adalet ve güvenlik alanında işbirliği kişisel verilerinin korunması yasası olmadığı için sınırlı düzeyde kalmaktadır. *** - 20 -