i T.C C. SÜL LEYMAN N DEMİR REL ÜNİV VERSİTE ESİ S SOSYAL BİLİML LER ENST TİTÜSÜ İŞLET TME ANA ABİLİM DALI D KURUM MSAL YÖ ÖNETİM İLE FİN NANSAL B BİLGİ MAN NİPÜLAS SYONU ARASIND A DAKİ İLİİŞKİ: İMK KB METAL EŞYA A, MAKİNA ENDE EKSİNE YÖNELİİK BİR U UYGULAM MA B Ömer BİNİCİ YÜK KSEK LİS SANS TE EZİ DANIŞ ŞMAN Proff. Dr. Durrmuş ACA AR I ISPARTA A – 2011 ii iii i ÖZET KURUMSAL YÖNETİM İLE FİNANSAL BİLGİ MANİPÜLASYONU ARASINDAKİ İLİŞKİ: İMKB METAL EŞYA, MAKİNA ENDEKSİNE YÖNELİK BİR UYGULAMA Ömer BİNİCİ Süleyman Demirel Üniversitesi, İşletme Bölümü Yüksek Lisans Tezi 117 sayfa, Haziran 2011 Danışman: Prof. Dr. Durmuş ACAR Finansal krizler ve şirket skandalları finansal bilgi manipülasyonu kavramını öne çıkarmıştır. Finansal bilgi manipülasyonuna önlem olarak tüm dünyada kurumsal yönetim uygulamalarına verilen önem de artmıştır. Çünkü finansal bilginin güvenilirliğinde en önemli unsurlardan birinin o bilgilerin üretildiği işletme organizasyonunun kurumsal yönetim yapısına sahip olması olduğu düşünülmektedir. Bu bağlamda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kurumsal yönetim ile ilgili önemli adımlar atılmıştır. Bunlardan en önemlileri SPK kurumsal yönetim İlkerleri ve İMKB bünyesinde oluşturulan Kurumsal Yönetim Endeksidir. Kurumsal yönetim ilkelerine uyan bir işletmenin finansal tablolarının daha güvenilir olacağı beklentisinden hareketle çalışmamızda kurumsal yönetimin finansal bilgi manipülasyonu riskini azaltıp azaltmadığını test etmek amaçlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda İMKB Metal Eşya ve Makine Endeksinde yer alan şirketlerden aynı zamanda İMKB Kurumsal Yönetim Endeksinde de yer alan şirketlerin finansal bilgi manipülasyonu anlamında farklılaşıp farklılaşmadığı analiz edilmiştir. Analiz sonucunda kurumsal yönetim endeksindeki şirketlerin manipülasyon riskinin diğer şirketlere nazaran önemli ölçüde azaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler : Finansal Bilgi Manipülasyon, Kurumsal Yönetim ii ABSTRACT RELATİON BETWEEN CORPORATE GOVERNANCE AND FİNANCİAL İNFORMATİON MANİPULATİON: AN APPLİCATİON ON ISE METAL PRODUCTS, MACHINERY INDEX Ömer BİNİCİ Suleyman Demirel Universty, Department of Business Administration, Post Graduate 117 pages, June 2011 Supervisor: Prof. Dr. Durmuş ACAR Financial crisis and company scandal put forward the concept of financial information manipulation. The importance given to applications of institution management has increased as a precaution on financial information manipulation. Because one of the most important factors of financial information reliability is that the business organization having this information should have the quality of corporate governance. In this sense, important steps make process also in our country as happens all over the world. The most important of all is CMB corporate governance principles and corporate governance index in ISE. Considering the fact that the statement of the company which follows the principals of corporate governance is more reliable, in this study, it is aimed whether corporate governance decreases the risk of financial information manipulation. In line with this objective, it is analyzed whether the companies that take place in ISE metal goods and mechanical index differentiate in the meaning of financial information manipulation. As a result of analyze, it is claimed that the risk of companies’ manipulation in corporate governance index is much lower than the other companies. Key words: financial information manipulation, corporate governance iii İÇİNDEKİLER ÖZET............................................................................................................................ i ABSTRACT ................................................................................................................ ii İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... iii KISALTMALAR DİZİNİ ....................................................................................... vi ŞEKİLLER DİZİNİ ................................................................................................. vii TABLOLAR DİZİNİ .............................................................................................. viii GİRİŞ .......................................................................................................................... 1 BİRİNCİ BÖLÜM KURUMSAL YÖNETİM 1.1.Kurumsal Yönetim Kavramı .................................................................................. 3 1.2.Kurumsal Yönetimin Önemi, Amaçları ve Yararları ............................................. 4 1.3.Kurumsal Yönetimin Ortaya Çıkışı ve Gelişimi .................................................... 6 1.3.1.Dünyada Kurumsal Yönetimin Gelişmesi ................................................. 6 1.3.2.Türkiye’de Kurumsal Yönetimin Gelişmesi.............................................. 8 1.4.Kurumsal Yönetimin İlkeleri ................................................................................. 9 1.4.1.OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri ............................................................ 9 1.4.1.1. Etkin Kurumsal Yönetim Çerçevesi Temelinin Tesisi ............. 10 1.4.1.2. Hissedarların Hakları ve Temel Sahiplik işlevleri .................... 11 1.4.1.3. Hissedarların Adil Muamele Görmesi ...................................... 12 1.4.1.4. Kurumsal Yönetimde Paydaşların Rolü .................................... 12 1.4.1.5. Kamuya Duyuru Yapma ve Şeffaflık........................................ 13 1.4.1.6. Yönetim Kurulunun Sorumlulukları ......................................... 14 1.4.2.SPK Kurumsal Yönetim İlkeleri.............................................................. 15 1.4.2.1. Pay Sahipleri ............................................................................. 15 1.4.2.2. Kamuyu Aydınlatma Ve Şeffaflık ............................................ 16 1.4.2.3. Menfaat Sahipleri ...................................................................... 19 1.4.2.4. Yönetim Kurulu ........................................................................ 21 1.5.Kurumsal Yönetimin Mekanizmaları................................................................... 27 1.5.1.Genel Kurul ............................................................................................. 28 1.5.2.Yönetim Kurulu ....................................................................................... 28 1.5.2.1. Yönetim Kurulu Yapıları .......................................................... 29 1.5.2.2. Yönetim Kurulu Bileşimi .......................................................... 30 1.5.2.3. Yönetim Kurullarının Görev ve Sorumlulukları ....................... 31 1.5.3.Yönetici Ücret ve Teşvik Sistemleri ........................................................ 32 1.5.4.Güçlendirilmiş Pay Sahipleri ................................................................... 32 1.5.5.Sermaye Piyasasında Oluşan Satın Alınma Tehditleri ............................ 33 iv 1.5.6.Yönetici Emek Pazarı .............................................................................. 33 1.5.7.Denetim Komitesi .................................................................................... 34 1.5.8.Üst Yönetim Takımı ................................................................................ 34 1.5.9.İç Denetim ve İç Denetçiler ..................................................................... 35 1.5.10.Bağımsız Denetim ve Bağımsız Denetçiler ........................................... 35 1.6.İMKB Kurumsal Yönetim Endeksi (XKURY) .................................................... 36 İKİNCİ BÖLÜM FİNANSAL BİLGİ MANİPÜLASYONU 2.1.Finansal Bilgi ………………………………………………………..................39 2.2.Genel Olarak Finansal Manipülasyon .................................................................. 41 2.3.Finansal Manipülasyonun Sınıflandırılması ........................................................ 43 2.3.1.Hareket Bazlı Manipülasyon ................................................................... 43 2.3.2.Bilgi Bazlı Manipülasyon ........................................................................ 44 2.3.3.İşlem Bazlı Manipülasyon ....................................................................... 45 2.4.Finansal Bilgi Manipülasyonu ............................................................................. 46 2.5.Finansal Bilgi Manipülasyonu Yöntemleri .......................................................... 47 2.5.1.Kar Yönetimi (Earnings Management) ................................................... 47 2.5.2.Karın İstikrarlı Hale Getirilmesi (Income Smoothing)............................ 47 2.5.3.Yaratıcı Muhasebe Uygulamaları (Creative Accounting Practices)........ 48 2.5.4.Diğer Finansal Bilgi Manipülasyonu Yöntemleri ................................... 49 2.5.4.1. Agresif Muhasebe (Aggressive Accounting) ............................ 49 2.5.4.2. Büyük Temizlik Muhasebesi (Big Bath Accounting) ............... 50 2.5.4.3. Aldatıcı Finansal Raporlama (Fraudulent Financial Reporting)50 2.5.4.4. Muhasebe Hata ve Usulsüzlükleri (Accounting Errors and Irregularities) ............................................................................. 51 2.6.Finansal Bilgi Manipülasyonunu Nedenleri......................................................... 52 2.6.1.Şirketlerin Zayıf Yönetim Yapıları.......................................................... 52 2.6.2.Yöneticilerin Menfaatleri ve Şirketlerin Ortaklık Yapıları ..................... 52 2.6.3.Yetersiz İç Denetim Sistemi, Bağımsız Denetim Komitesinin Yapısı ve Bağımsız Denetim ............................................................................................ 53 2.6.4.Tahakkuk Esası (Muhasebesi) ve Muhasebe Standartlarının Sağladığı Esneklik……….. .............................................................................................. 54 2.6.5.Periyodik Bilgilendirme Sistemi ve Analistlerin Kar Tahminleri ........... 54 2.6.6.Muhasebenin Gerçekleşme ve Tahsis Etme Kavramları ......................... 55 2.7.Finansal Bilgi Manipülasyonu, İç Denetim Sistemi ve Bağımsız Denetim ......... 56 2.7.1.İç Denetim Sistemi .................................................................................. 56 2.7.2.Bağımsız Denetim ................................................................................... 57 2.8.Finansal Bilgi Manipülasyonunun Amaçları ....................................................... 57 2.8.1.Hisse Senedi Fiyatlarını Etkilemek ......................................................... 58 2.8.2.Borçlanma Maliyetleri ............................................................................. 59 2.8.3.Yönetici Ücret ve Primleri ....................................................................... 60 2.8.4.Politik Maliyetler ..................................................................................... 61 2.8.5.Halka Açılmak veya Sermaye Artırımı Suretiyle Sağlanacak Fon Tutarını Artırmak………................................................................................................ 62 2.8.6.İçerden Öğrenenlerin Ticareti .................................................................. 62 v 2.8.7.Yöneticiler Tarafından Şirketlerin Ele Geçirilmesi Uygulamalarında Ele Geçirme Maliyetini Düşürmek ......................................................................... 63 2.8.8.Ödenecek Vergi Tutarını Azaltmak ......................................................... 64 2.8.9.Şirket Performansının Gelecekte Daha İyi Görünmesini Sağlamak ....... 64 2.8.10.Uzun Dönemli Bir Trendde Karı İstikrarlı Hale Getirmek.................... 64 2.9.Finansal Bilgi Manipülasyonu Teknikleri............................................................ 65 2.9.1.Gelirlerin Muhasebeleştirilmesi ile İlgili Finansal Bilgi Manipülasyonu Teknikleri………….......................................................................................... 66 2.9.1.1. Gider ve Karşılıkların Muhasebeleştirilmesi ile İlgili Finansal Bilgi Manipülasyonu Teknikleri ............................................... 68 2.9.1.2. Finansal Tablolarda Yer Alan Kalemlere İlişkin Sınıflandırmanın Değiştirilmesi ................................................ 71 2.9.1.3. Varlık ve Yükümlülüklerin Gerçeğe Aykırı Olarak Açıklanması.. ............................................................................ 72 2.9.1.4. Olağanüstü Gelir Yaratan İşlemler Yapılması .......................... 74 2.9.1.5. Finansal Bilgi Manipülasyonuna Yönelik İşlem ve Uygulamaların Gizlenmesi Amacıyla Uygulanan Teknikler .... 74 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM FİNANSAL BİLGİ MANİPÜLASYONUNUN ORTAYA ÇIKARILMASI İLE İLGİLİ MODELLER 3.1.Healy Modeli…………........................................................................................ 75 3.2.DeAngelo Modeli ................................................................................................. 76 3.3.Jones Modeli……….. .......................................................................................... 76 3.4.Düzeltilmiş Jones Modeli..................................................................................... 77 3.5.Beneish Modeli (The Beneish Model) ................................................................. 78 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM XMESY - İMKB METAL EŞYA, MAKİNA ENDEKSİNDE YER ALAN FİRMALARA YÖNELİK BİR UYGULAMA 4.1.Uygulamanın Amacı ............................................................................................ 84 4.2.Uygulamanın Kapsamı ve Kısıtları ...................................................................... 84 4.3.Uygulamanın Metodolojisi .................................................................................. 85 4.4.Beneish Modeli .................................................................................................... 90 4.5.Verilerin Analizi ve Sonuçları ............................................................................. 93 4.5.1.Analiz Sonuçları ...................................................................................... 99 4.5.2.Modelin Gücünün Test Edilmesi ........................................................... 102 SONUÇ .................................................................................................................... 107 KAYNAKÇA .......................................................................................................... 111 ÖZGEÇMİŞ............................................................................................................ 117 vi KISALTMALAR DİZİNİ AKE Aktif Kalitesi Endeksi BKM Brüt Kar Marjı Endeksi IFAC Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu IFRS Uluslararası Mali Raporlama Standartları İMKB İstanbul Menkul Kıymetler Borsası KYE Kaynak Yapısındaki Değişim Endeksi OECD Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü PSE Pazarlama, Satış, Dağıtım ve Genel Yönetim Giderleri Endeksi SOXA Sarbanes Oxley Kanunu TAE Ticari Alacaklar Endeksi TVE Toplam Tahakkukların Toplam Varlıklara Oranı XKURY İMKB Kurumsal Yönetim Endeksi XMESY İMKB Metal, Eşya, Makina Endeksi vii ŞEKİLLER DİZİNİ Şekil 1. 1 Kurumsal Yönetim Mekanizmaları ........................................................... 28 Şekil 1. 2 Yönetim Kurulu Yapıları ........................................................................... 30 Şekil 1. 3 Yönetim Kurulu Bileşimi .......................................................................... 31 viii TABLOLAR DİZİNİ Tablo 3. 1 ABD’de Gerçekleştirilen Finansal Bilgi Manipülasyonu Teknikleri....... 79 Tablo 3. 2 Beneish Modelindeki Bağımsız Değişkenler ........................................... 80 Tablo 4. 1 XKURY - İMKB Kurumsal Yönetim ...................................................... 38 Tablo 4. 2 XMESY - İMKB METAL EŞYA, MAKİNA ......................................... 85 Tablo 4. 3 XMESY - İMKB Metal Eşya, Makina Endeksinde Faaliyet Gösteren Şirketlerin Finansal Bilgi Manipülasyonu Teknikleri .................................... 87 Tablo 4. 4 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin Toplam Varlıkları (2006-2010) .................................................................................................... 93 Tablo 4. 5 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin Toplam Borçların/Toplam Varlıklara Oranı (2006-2010) ........................................... 94 Tablo 4. 6 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin Satışlarındaki Büyüme (2006-2010) .................................................................................................... 94 Tablo 4. 7 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin TAE (Ticari Alacaklar Endeksi) (2006-2010) ..................................................................................... 95 Tablo 4. 8 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin BKM (Brüt Kar Marjı Endeksi) (2006-2010) ..................................................................................... 95 Tablo 4. 9 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin AKE (Aktif Kalitesi Endeksi) (2006-2010) ..................................................................................... 96 Tablo 4. 10 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin AME (Amortisman Endeksi) (2006-2010) ..................................................................................... 97 Tablo 4. 11 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin PSE (Pazarlama, Satış, Dağıtım ve Genel Yönetim Giderleri Endeksi) (2006-2010) ............... 97 Tablo 4. 12 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin TVE (Toplam Tahakkukların Toplam Varlıklara Oranı) (2006-2010) ................................. 98 Tablo 4. 13 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin ............................... 98 Tablo 4. 14 Bağımsız Değişkenlerin Probit Analiz Sonuçları ................................ 100 Tablo 4. 15 Manipülasyon Yapma – Yapmama Durumlarına Göre XMESY’deki Şirket Sayıları ............................................................................................... 103 Tablo 4. 16 Manipülasyon Yapma veya Yapmama Durumlarına Göre XKURY’deki Şirket Sayıları ............................................................................................... 104 Tablo 4. 17 Manipülasyon Yapma-Yapmama Sayıları Açısından XKURY’de Olan ve Olmayan Şirketlerin Karşılaştırması ....................................................... 105 Tablo 4. 18 XKURY Endeksinde İşlem Gören Şirketlerin Manipülasyon Yapma veya Yapmama Durumlarına Bulundukları Bölgeler................................... 106 1 GİRİŞ Yaşanan uluslararası şirket skandalları, kamu ve özel sektördeki kurumsal yönetim politikalarının yetersiz olduğunu göstermiş, piyasalardaki güvenin tekrar inşa edilmesi ve sürekliliğinin sağlanması için kurumsal yönetim anlayışı daha da önem kazanmış ve evrensel bazda kurumsal yönetim ilkeleri belirlenmeye çalışılmıştır. Finansal krizlerin ve şirket skandallarının altında yatan önemli nedenlerden birinin kötü yönetim olduğu görüşü, iyi kurumsal yönetim anlayışının varlığıyla ilgili hem teorik hem de alana ilişkin ampirik ve istatiksel araştırmaların artmasına yol açmıştır. Özellikle uluslararası alanda bu konuya büyük önem verilmeye başlanmış ve yatırım kararlarında, finansal performans kadar önemli bulunan kurumsal yönetimin kalitesinin gözetilmesi ve ölçülmesi gerekli bir hal almıştır. Rekabetin artan boyutlara ulaştığı günümüzde mali tabloların gerçek ve güvenilir bilgiler sunması ihtiyacı tüm kesimlerin yatırımlarına yön vermeleri açısından önem arz etmektedir. Kurumsal yönetim ilkelerini uygulayan işletmelerin finansal bilgi manipülasyonu yapma konusunda daha az istekli oldukları görülmektedir. Kurumsal yönetim endeksinde yer alan şirketlerin genel kabul görmüş muhasebe standartlarına aykırı bilgi sunma eğilimlerinin endekste yer almayan şirketlerden farklılık gösterip göstermediği açıklığa kavuşturulmayı bekleyen bir konudur. Son küresel mali kriz ışığında, etkili kurumsal yönetim yapılarının öneminin yeterince vurgulanmadığı anlaşılmıştır. Kurumsal yönetim; kurumun değerini arttırmayı hedef alan, hesap verebilirlik mekanizmasının kurulduğu, etkin bir yönetim ve kontrol yapısını içeren dolayısıyla finansal bilgi güvenirliğinin kontrol yapılarıyla sağlandığı bir yönetim biçimidir. Kurumsal yönetimin genel kabul gören unsurları; yönetimde ehliyet, açıklık, adillik, bütünlük ve hesap verilebilirliğin yanında kurumda yeterli bir iç kontrol sisteminin, etkili bir risk yönetiminin ve sürekli iç denetimin varlığıdır. Literatürde firmaların, kurumsal yönetim unsurları içerisinde yer alan denetim ve kontrol sistemlerinin de etkisiyle finansal bilgi manipülasyonunu almaktadır. olabildiğince aza indirdiği doğrultusunda çalışmalar yer 2 Kurumsal yönetim ilkelerine uyan bir işletmenin finansal tablolarının daha güvenilir olacağı beklentisinden hareketle çalışmamızda kurumsal yönetimin finansal bilgi manipülasyonu riskini azaltıp azaltmadığını test etmek amaçlanmaktadır.Bu amaç doğrultusunda İMKB Metal Eşya ve Makine Endeksinde yer alan şirketlerden aynı zamanda İMKB Kurumsal Yönetim Endeksinde de yer alan şirketlerin finansal bilgi manipülasyonu anlamında farklılaşıp farklılaşmadığı analiz edilecektir. Çalışmanın birinci bölümünde öncelikle, kurumsal yönetim kavramına değinilip kavramsal çerçeve oluşturularak, bu bağlamda kurumsal yönetim hakkında ayrıntılı bilgi verilecektir. Çalışmanın ikinci bölümünde, finansal bilgi manipülasyonu, nedenleri, amaçları ve teknikleri açıklanacaktır. Çalışmanın üçüncü bölümünde ise, finansal bilgi manipülasyonunun tespitinde kullanılan ve literatürde genel kabul görmüş modellere ilişkin ayrıntılı bilgi verilecektir. Son bölüm olan uygulama bölümünde ise; Beneish modeli esas alınarak İMKB Metal Eşya ve Makine Endeksinde bulunan firmaların 2006-2010 dönemine ait finansal tablolarından elde edilen verilerin doğrultusunda finansal bilgi manipülasyonu riskleri analiz edilecektir. 3 BİRİNCİ BÖLÜM KURUMSAL YÖNETİM 1.1. Kurumsal Yönetim Kavramı Kurumsal yönetim; şirketlerin faaliyetlerini kontrol eden kanunlar, kurallar ve faktörlerden oluşan sistem olarak tanımlanır. Tanımlamada kullanılan kurumsal yönetim parçalarını araştırmacılar, firmanın içindekiler ve dışındakiler diye iki gruba ayırmaktadırlar. Firmanın içindekiler kısmında varlıkların yatırımlarda ne şekilde kullanılacağına karar veren yönetim bulunmaktadır. Diğer taraftan firmanın dışındakiler kısmında ise, firma sermaye artırmaya ihtiyaç duyduğunda başvurduğu hissedarlar bulunmaktadır (Gillan, 2006: 382). Kurumsal yönetim sistemi, firmanın içindekiler için faaliyetlerinde kar elde etmesi ve bu karı onlara dağıtması gibi geleneksel yapıların temel görevlerinin yanı sıra, söz konusu topluluğun haklarını da gözeten bir anlayıştır (Şehirli, 1999: 8). Diğer yandan kurumsal yönetimin şirketlere sermaye sağlayanların yatırımlarından ne kadar getiri elde ettikleri, şirket yöneticilerine yatırım yapmak amacıyla teslim ettikleri sermayenin çalınmaması veya kötü yatırımlarda kullanılmaması ve yöneticilerin kontrol edilmesi ile ilgilenmektedir (Shleifer ve Vishny, 1997: 737). Yukarıdaki açıklamalardan yola çıkarsak, Kurumsal Yönetim sisteminin; adil, saydam, hesap verme ve sorumluluklar başta olmak üzere tüm kuralların iyi tanımlandığı kurumsal verimliliğin artırılmasına yönelik bir olgu olduğu söylenebilir (Tekin, 2003: 1). Şirketlerin daha verimli hale getirilmesi, şirketlerin sahiplerinin ve kontrol kademelerinin birbirlerinden ayrılmasıyla mümkün olacaktır ki bu kurumsal yönetim anlayışının temel çıkış noktalarından biridir. Muhakkak ki şirketlerin sahipleri vardır ancak büyük hedeflere ulaşmak için bu şirketler profesyonel yöneticilere ihtiyaç duymaktadırlar (Fama, 1980: 288). Şirketlerin profesyonel yöneticileri, 4 yatırımcıların ve hissedarların çıkarlarını ön planda tutarak, firma değerini maksimize etmek için çalışmalıdırlar (Çalışkan ve İçke, 2009: 122). Şirketlerin sahiplerinin ve kontrol kademelerinin birbirlerinden ayrılmasıyla şeffaflık çerçevesinde şirketlerin yönlendirildiği ve kontrol edildiği bir kurumsal yönetim sistemi oluşturulmuş olacaktır. Böylelikle, üst yönetim, hissedarlar ve diğer çıkar grupları arasındaki ilişkiler düzenlenerek ilgili bütün çıkar sahiplerinin haklarını en iyi şekilde korunacaktır (Arslantaş ve Fındıklı, 2010: 258). Kurumsal yönetimin en önemli görevlerinden birisi olan bu ayrımın yapılmaması halinde, yöneticilerin ve kontrolü elinde bulunduran hissedarların kendi çıkarlarına göre hareket edip diğer hissedarlara zarar vermeleri önlenemeyecektir. Bunun sayesinde kurumsal yönetim sistemi pay senedi mekanizmasına yansıyan kontrol maliyetlerinin azalmasını ve şirketin değerinin artmasını sağlayacaktır (Chen vd., 2009: 273). Aksi durumlarda, şirket içi işlemlerde fiyatlama yapılırken bazı hissedarların çıkarları doğrultusunda kararlar alınması, şirketin itibarını zedeler. Yöneticilerin veya yönetime katılan hissedarların transfer fiyatlama ile manipülasyon yapabilmeleri firmanın kurumsal yönetim sisteminin zayıf olduğunu gösterir. Kurumsal yönetim sisteminin güçlü olması üst yönetim, şirket sahipleri ve hissedarlar için adaletli bir yapının inşa edilmesiyle mümkün olabilir (Lo vd., 2010: 226). Dolayısıyla güçlü bir kurumsal yönetim sistemiyle yatırımcıların haklarının en iyi şekilde koruması sağlanacaktır. Bunun en iyi örneğini sınır ötesi birleşmelerde hedef şirkete kurumsal yönetim sisteminin kanunlarla adapte edilmesiyle meydana gelen önemli değişimde görmek mümkündür. Böylelikle doğal bir deney olarak kurumsal yönetimin etkisini bu şirketlerde analiz etmek mümkün olacaktır (Bris vd., 2008: 224). 1.2. Kurumsal Yönetimin Önemi, Amaçları ve Yararları Kurumsal yönetimin önemli bir olgu haline gelmesinin ardındaki temel sebep, küreselleşme sonucunda dünya ile bütünleşme çabasıdır. Küreselleşme ile birlikte şirketlerin faaliyetlerini zamanında, doğru ve eksiksiz şekilde kamuya duyurmasının 5 gerekliliği artmıştır. Son yıllarda yaşanılan finansal skandallar da şirketlerin faaliyetlerinin noksan ve yanıltıcı bir biçimde kamuoyuna aktarılmasından kaynaklanmaktadır. Bu durum sonucunda şirketlerin kamuoyu önündeki güveni sarsılmaya başlamıştır. Yatırımcıların bütün olarak sermaye piyasalarına olan güveninde azalmaya sebep olmuştur. Sarsılan güvenin tekrardan kazanılması gayesiyle kurumsal yönetim anlayışı doğmuştur (Dinç ve Abdioğlu, 2009: 159). Diğer bir ifadeyle, kurumsal yönetim kavramının toplumun her kesiminin ilgilendiği bir husus haline gelmesinin temel sebebi, şirketlerin noksan ve yanıltıcı şekilde yatırımcıları bilgilendirmesi sonucunda meydana gelen mali başarısızlıklardır. ABD’de meydana gelen Enron, WorldCom, Andersen, Adelphia, Xerox, Tyco, Global Crossing şirket ya da muhasebe skandalları kurumsal yönetimin yalnızca az gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ekonomilerinin değil gelişmiş piyasa ekonomilerinin de ilgi alanı olmaya devam edeceğini göstermiştir (Aktaş, 2005: 2). Bu muhasebe skandalları kurumsal yönetime olan ilgiyi artırmış ve kurumsal yönetim son yıllarda önem verilen ve sık sık tartışılan bir konu haline gelmiştir. Diğer bir sebep ise, gelişmekte olan ekonomiler ve gelişen piyasalarda yaşanan finansal krizdir. Bu durumda, kurumsal yönetim anlayışının gelişmediği özellikle küçük ortaklı şirketlerin kriz ortamlarında daha çok zarar görmelerine ve daha sonraki aşamalarda ise bunların sermaye piyasalarına yatırım yapmamalarına neden olmaktadır (Şehirli, 1999: 11). Uluslararası pazarların gelişmesi ve piyasaların büyümesi sonucunda, bu küçük ortaklı şirketler büyüme ihtiyacı hissetmişlerdir. Giderek büyüyen şirketlerin gereksinim duydukları sermayeyi ortaklık vasıtasıyla üçüncü kişilerden temin etme yoluna gitmişlerdir. Sermaye ortaklığı bulunan üçüncü kişilerin menfaatlerinin korunması, bu şirketlerin denetlenmesi zorunluluğunu ön plana çıkarmıştır. Şirketlerin bu düzenlemeleri sistemli bir biçimde yapabilme ihtiyaçları karşımıza kurumsal yönetim kavramını çıkartmaktadır (Dinler, 2009: 1). Çeşitli sebeplerden dolayı öneminin arttığını açıkladığımız kuramsal yönetimin amacı ise, kapitalizmin içinde barındırdığı kar dürtüsü sebebiyle oluşabilen ve topluma zarar verebilecek sapmaları kontrol altında tutmaktır. Aksi takdirde globalleşme sebebiyle bir ülkede veya büyük bir şirkette meydana gelen 6 krizin etkisi yerel boyutları aşmakta, bütün dünyayı etkileyebilmektedir (Tekin, 2003: 1). Şirketlerin kontrol altında tutulması amacıyla uygulanan kurumsal yönetim anlayışının, şirketler ve ülke bakımından önemli yararları vardır. Kurumsal yönetimin kalitesinin yüksek olması şirketlere düşük sermaye maliyeti, finansman olanakları ile likiditede artışı, krizleri kolay atlatabilme ve sermaye piyasasından dışlanmama gibi yararlar sunmakta iken ülke açısından ise ülke imajının iyileşmesi, sermayenin yurt dışına kaçışının engellenmesi, yabancı sermaye yatırımlarının artması, ekonominin ve sermaye piyasalarının rekabet gücünün artması, krizlerden daha az zarar görülmesi, kaynakların daha etkin kullanılması, refahın artırılması ve sürdürülmesi gibi önemli katkılar sağlayabilmektedir (Aktaş, 2005: 3-4). 1.3. Kurumsal Yönetimin Ortaya Çıkışı ve Gelişimi Tüm dünyada ve Türkiye’de meydana gelen ekonomik ve siyasi gelişmeler, kurumsal yönetim kavramına olan ilgiyi artırmıştır. Son yıllarda tüm dünyada yaşanan yoğun özelleştirme, kurumsal yatırımların artması, sermaye piyasalarının bütünleşmesi ve Asya krizi gibi gelişmeler dikkatleri kurumsal yönetime çekmiştir (Arıkboğa ve Menteş, 2009: 86). Ayrıca kurumsal yönetimin dünyada ve Türkiye’de gelişmesinde farklılıklar bulunması hasebiyle iki ayrı başlık altında ele alınacaktır. 1.3.1. Dünyada Kurumsal Yönetimin Gelişmesi Kurumsal yönetimin gelişmesiyle ilgili iki tane bir biriyle rekabet içerisinde bulunan kurumsal yönetim sistemi bulunmaktadır; Birincisi Anglo-Amerikan veya Anglo-Sakson kurumsal yönetim sistemi ve ikincisi Avrupa sistemi olarak bilinen Alman-Japon sistemidir. Anglo-Amerikan sisteminin en önemli özelliği hissedarlar ve yöneticiler arasında güvene dayalı bir bağlantının bulunmasıdır. Buna kıyasla Avrupa sisteminin en önemli özelliği ise hissedarların, paydaşların ve aynı zamanda çalışanların çıkarlarını bütünüyle gözetmesi ve buna göre hareket etmesidir (Kamal, 2010: 206). Bu iki sistemde kurumsal yönetimin kendileri tarafından ortaya atıldığı teorilerini savunmaktadırlar. 7 Anglo-Amerikan anlayışına göre, günümüzdeki manasıyla kurumsal yönetim kavramını ilk olarak, İngiltere’de Sir Adrian Cadbury başkanlığındaki bir komite tarafından hazırlanan ve kısaca “Cadbury Raporu” olarak da adlandırılan 1992 tarihli Raporunda (The Cadbury Committee Report: Financial Aspects of Corporate Governance) ele alınmıştır. Bu raporda; “Kurumsal yönetim şirketlerin kullandıkları sistemlerdir.” olarak tanımlanmıştır. Bu basit tanım şirketlerin, bir makinenin parçaları gibi pratikte kullandıkları piyasa elemanlarını, bankaları veya danışmanları da içine aldığı için kapsamlı bir tanımdır. Sistem kelimesi resmi ve gayri resmi yapıların bütününü, ayrıca bu yapıların birbiriyle olan ilişkilerini de içerir. Bu komitenin asıl ilgilendiği amaç ise sistematik yetersizliklerin giderilmesidir (Cadbury, 1991: 1). Tüm sistematik yetersizliklerin giderilmesi için ulusal ve uluslararası kuruluşlar iyi bir kurumsal yönetim yapısı kurma yolunda yol gösterici, ışık tutucu nitelikte çeşitli ilkeler geliştirmişlerdir. Bunlardan ilki Cadburry komitesi tarafından geliştirilen kurumsal yönetim ilkeleridir. Bu çalışmayı diğer kurumsal yönetim çalışmaları izlemiş ve 1997 yılında pay sahipleri yaklaşımını benimseyen "Business Roundtable Kurumsal Yönetim Raporu" ile paydaş grup yaklaşımını benimseyen "Hampel (1996)" ve "OECD (1999)" Kurumsal Yönetim İlkeleri çalışmaları yapılmıştır. Tüm bu öneri niteliğindeki çalışmaların gayesi farklı ülkelerdeki kurumsal yönetim ilke ve uygulamalarını belli oranda standartlaştırarak küresel yatırımların gelişmesini kolaylaştırmaktır (Ülgen ve Mirze, 2006: 438). Kurumsal yönetim yapınsın ortaya çıkışı açısından ortaya atılan teorilerden bir diğeri ise Japonların ilk kez kurumsal yönetimi uyguladıklarıdır. Bu teoriye göre yüzyıllardır Japonların tek bir kurumsal yönetim anlayışı vardır; bu anlayış değişikliklere ve krizlere uyum sağlayarak bugünkü halini almıştır. Yakın zamanda firmalardaki finansal kayıplar ve skandallar kurumsal yönetime olan dikkatleri yeniden bir kez daha çekmeyi başarmıştır. Bu duruma cevap olarak Japon kurumsal yönetim yapısı yeniden değişecektir. Kurumsal yönetim sistemi bu gibi durumlar sonucunda oluşmuştur ve yeni skandallar sonucunda yeniden şekillenecektir. Kurumsal yönetim sisteminin gelişmesinde çeşitli zıt görüşler olsa da politikanın, hukuk sisteminin ve kültürel yapının şekillenmesinde ve ilerlemesinde etkisi söz konusudur. İlk olarak Japon kurumsal yönetim sistemi hukuksal yapıdan direkt veya 8 endirekt bir şekilde etkilenmiştir. İkinci olarak, güçlü politik yapılar ayrıcalıklı finansal kurumları, finansal kurumsal yönetimi ve çalışanları savaş yıllarında zorlayarak bazı kararlar almalarını sağlamışlardır ama günümüzde politik etki zayıflamış veya yok olma seviyelerine gelmiştir. Merkezi planlama yapısı güvenilmez bir hale gelmiştir. Bu tarihlerde Japonya’nın belirli değişimleri yapmalarının zamanı geldi. Üçüncüsü, Japonya 1990’larda kurumsal yönetim alanında büyük reformlar yapmayı ama bu tamamıyla her şeyin çözümü olmayacaktı çünkü geleneksel kültürden gelen köklü bir anlayış vardı. Bunun için, kurumsal yönetim yapısının ihtiyaçları hala bulunmakta ve çeşitli reformların yapılması gerekmektedir (Yao, 2009: 167). İki teoriden de anlaşılacağı üzere kurumsal yönetim anlayışının sürekli gelişen ve değişen bir yapısı mevcuttur. Kurumsal yönetim anlayışına olan ilgi son on yılda büyük bir artış gösterdi. Kurumsal skandallar, çevresel kaygılar ve küreselleşme, hissedarların ve kamunun şirketlerin nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda bilincin yükseltilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Finansal raporlamadaki yakın zamandaki uluslar arası fırtınalar şirketlerin şeffaf yönetimlere olan ihtiyacı artırmıştır. Sonuç olarak da kurumsal yönetim yine beklentiler doğrultusunda değişmeye devam edecektir (Abdo ve Fisher, 2007: 43). 1.3.2. Türkiye’de Kurumsal Yönetimin Gelişmesi Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde kurumsal yönetim reformlarının arkasındaki en önemli etken, şirketlerin globalleşmenin getirdiği koşullara uyum sağlayabilmek için gereksinim duydukları şirket dışı sermaye kaynaklarıdır. Kurumsal yönetimle ilgili reformların bir diğer sebebi de gelişmekte olan ülkelere yatırım yapmak isteyen uluslararası fon yöneticileri ve yabancı yatırımcıların talepleridir. Uluslararası fon yöneticileri ve yabancı yatırımcıların kurumsal yönetim ile ilgili reform sürecine olan desteklerinin temelinde, yapacakları yatırımların güvenliğini garantiye alma istekleri yatmaktadır (Arıkboğa ve Menteş, 2009 87). Yukarıda belirtilen beklentiler doğrultusunda uluslararası düzeyde, OECD tarafından başlatılan çalışmalar sonucunda 1999 yılında “Kurumsal Yönetim İlkeleri” yayınlanmıştır. Bunun ardından bir çok ülkede olduğu gibi benzer şekilde 9 çalışmalar yapılmıştır. Ülkemizde bu konudaki çalışmalar SPK ve İMKB ile beraber TÜSİAD tarafından yapılmıştır. Bu konuda en etkin çalışma TÜSİAD tarafından gerçekleştirilmiş, bu kuruluş bünyesinde bir çalışma grubu kurularak söz konusu ilkelerin dilimize çevrilmesi ve tanıtılmaları sağlanmış, şirket yönetimleri için kurumsal yönetim ilkeleri ve aile şirketlerinde iyi kurumsal yönetimin uygulanması konusunda öneriler getirilmiştir. Bu bağlamda yurtdışında daha önceleri sorgulanmaya başlanılmasına rağmen, Türkiye’de kamu veya özel sektör olarak bu ilkelere henüz alışkın olmadığımızı ve Türkiye için "Kurumsal Yönetim" kavramının oldukça yeni bir kavram olduğunu söyleyebiliriz. Ekonomi alanında iyi kurumsal yönetimin geliştirilmesinde önderlik etmesi gereken kurumlar olan SPK, İMKB ve BDDK gibi kurumlar, kendilerine düşen çabayı göstermektedirler. Bu kurumlara yardımcı, iyi kurumsal yönetimin itici güçlerinden bir diğeri ise sivil toplum örgütleri (STÖ) olduğunu söyleyebiliriz (Tekin, 2003: 2). Daha önce de belirttiğimiz gibi Türkiye’de kurumsal yönetimin yerleşmesi için en çok çalışma yapan kurumlardan birisi de SPK’dır. Bu kurum, kurumsal yönetim ilkelerini 2003 yılında yayımlayarak kurumsal yönetim anlayışının yerleştirileceğini duyurmuştur. Fakat İMKB’de işlem gören şirketler dahil Türkiye’deki şirketlerin aile şirketi olma özelliklerini korumaları, dolayısıyla şirketlerin çoğunluk hissedarlarının aile üyeleri olması ve hukuk sisteminde azınlık hissedarlarının korunmasında var olan zayıflıklar, hedeflenen ideal kurumsal yönetim uygulamalarının gerçekleşmesine engel olmaktadır. Diğer taraftan, İMKB-50 içerisinde yer alan kimi şirketlerin uyguladıklarını açıkladıkları ilkeleri gerektiği gibi yerine getirmedikleri ve içselleştirilmemiş olan uygulamaların yalnızca görüntüden ibaret olduğu gözlenmektedir (Arslantaş ve Fındıklı, 2010: 258). 1.4. Kurumsal Yönetimin İlkeleri 1.4.1. OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)’ne üye ülkeler tarafından Paris’te 1960’ta belirlenen kurumsal yönetim amaçları: 10 • Sürdürülebilir büyümenin gerçekleştirilebilmesi, • Üye ve üye olmayan ülkelerdeki ekonomik büyümeye katkı sağlamak, • Uluslar arası ticaretin gelişmesine katkı sağlamak olarak belirlenmiştir (OECD, 2004: 1). OECD tarafından belirlenen bu amaçlara ulaşılabilmesi için 1999 yılında ‘Kurumsal Yönetim İlkeleri’ hazırlanarak OECD Bakanlar Konseyi’ne sunulmuştur. Daha sonra 2004 yılında güncellenen OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri 6 ana baslık altında toplanmaktadır (OECD, 2004). OECD kurumsal yönetim ilkleri altı ana başlıktan oluşmaktadır; • Etkin Kurumsal Yönetim Çerçevesi Temelinin Tesisi • Hissedarların Hakları ve Temel Sahiplik işlevleri • Hissedarların Adil Muamele Görmesi • Kurumsal Yönetimde Paydaşların Rolü • Kamuya Duyuru Yapma ve Şeffaflık • Yönetim Kurulunun Sorumlulukları 1.4.1.1. Etkin Kurumsal Yönetim Çerçevesi Temelinin Tesisi Etkin kurumsal yönetim çerçevesi, şeffaflığı ve piyasa verimliliğini desteklemektedir. Yine bu ilkede değişmez hukuk kuralları ve sorumluluğun yöneticiler, devlet otoritesi ve diğer birimler açısından dağıtılmasını da içermektedir. OECD bu ilkesini aşağıdaki maddelerle açıklamaktadır; • Kurumsal yönetim çerçevesi; şirketin genel ekonomik performansı artırıcı, pazar bütünlüğünü sağlayıcı ve piyasa katılımcılarına şeffaf ve etkin piyasayı teşvik edici şekilde geliştirilmelidir. • Kurumsal yönetim uygulamalarını etkileyen yasal ve düzenleyici koşullar hukukun üstünlüğü ile uyumlu, şeffaf ve uygulanabilir olmalıdır. • Bir organizasyonda farklı otoriteler arasındaki sorumluluk paylaşımı açık olarak ifade edilmelidir ve kamu menfaatine olması temin edilmelidir. • Denetleyici, düzenleyici ve uygulayıcı otoritelerin görevlerini profesyonel ve objektif bir şekilde yerine getirmeleri için yetki ve olanaklar 11 sağlanmalıdır. Ayrıca, yönetimle ilgili kurallar zamanlı, şeffaf, açık ve anlaşılır olmalıdır (OECD, 2004: 17). 1.4.1.2. Hissedarların Hakları ve Temel Sahiplik işlevleri Kurumsal yönetim çerçevesi, hissedar ilişkilerini korumalı ve uygulanmasını kolaylaştırmalıdır. Bu bağlamda hissedarların hakları ve temel sahiplik işlevleri aşağıdaki maddeleri kapsamaktadır; • Mülkiyet tescil yöntemlerini güvence altına alma, hisseleri devir ve temlik etme, şirketle ilgili olarak zamanında ve düzenli açıklayıcı bilgi elde etme, genel hissedarlar toplantısına katılma ve oy kullanma, yönetim kurulu üyelerini seçme ve şirketin karlarından pay alma gibi imtiyazlar, temel hissedar haklarını oluşturur. • Tüzükte ya da kuruluş sözleşmesinde veya şirketin benzeri temel belgelerinde yapılan değişiklikler; ek hisse çıkarma yetkisi, şirketin satışı ile sonuçlanan olağanüstü işlemler gibi şirketle ilgili köklü değişiklikleri ilgilendiren kararlara katılma ve bu kararlar hakkında yeterince bilgilendirilme, hissedarların şirketle ilgili olarak sahip oldukları haklardır. • Hissedarlar genel hissedarlar toplantısına etkin bir şekilde katılma ve oy kullanma fırsatına sahip olmalı ve oy kullanma usulleri dahil olmak üzere, genel hissedarlar toplantısını düzenleyen kurallar hakkında bilgilendirilmelidirler. • Bazı hissedarların sahip oldukları pay ile orantısız bir şekilde belirli bir kontrol elde etmelerine olanak tanıyan sermaye yapıları ve düzenlemeleri kamuoyu ile paylaşılmalıdır. • Şirket kontrolü ile ilgili piyasaların etkin ve şeffaf bir tarzda işlemesine olanak sağlanmalıdır • Kurumsal yatırımcılar dahil olmak üzere hissedarlar, kendi oy haklarını kullanırken maliyet ve faydalarını da göz önünde bulundurmalıdırlar • Kurumsal hissedarlar da dahil olmak üzere bütün hissedarların, hakkın kötüye kullanılmasına yönelik istisnalar dahilinde ve ilkelerde belirtildiği sekliyle sahip oldukları hissedarlık hakları ile ilgili konularda görüş alışverişinde bulunmalarına olanak tanınmalıdır (OECD, 2004: 18-19). 12 1.4.1.3. Hissedarların Adil Muamele Görmesi Kurumsal yönetim çerçevesi, azınlık ve yabancı hissedarlar dahil, bütün hissedarlara eşit muamele yapılmasının güvence altına almalıdır. Bütün hissedarlar, haklarının ihlali karşısında yeterli bir telafi ya da tazminat elde etme fırsatına sahip olmalıdır. Dolayısıyla bu ilke doğrultusunda hissedarlar aşağıdaki haklara sahip olmalıdırlar; • Aynı tipten hissedarlara eşit muamele yapılmalıdır. • İçerden bilgi alarak gerçekleştirilen kural dışı alım satım ve usulsüz kişisel işlemler yasaklanmalıdır. • Yöneticiler ve yönetim kurulu üyelerinin, şirketi etkileyen işlem ve konularla ilgili maddi çıkar konusu olabilecek her türlü bağlantılarını açıklamaları gerekmektedir (OECD, 2004: 20). 1.4.1.4. Kurumsal Yönetimde Paydaşların Rolü Kurumsal yönetim, doğrudan çıkar sahiplerinin haklarını yasalarda belirtildiği şekilde tanımalı, servet ve yeni is alanları yaratmada şirketler ile doğrudan çıkar sahipleri arasında etkin bir işbirliğini ve mali olarak güçlü isletmelerin desteklenmesini teşvik etmelidir. Aşağıdaki maddelerde kurumsal yönetimde paydaşların rolü belirtilmiştir; • Menfaat sahiplerinin kanunlar veya ikili anlaşmalarla oluşturulmuş olan haklarına saygı gösterilmelidir. • Menfaat sahipleri çıkarları yasalarla korunduğu durumlarda, haklarının ihlali dolayısıyla yeterli telafi ya da tazminat elde etme imkanına sahip olmalıdır. • Çalışanların yönetime katılımı açısından performans geliştirici mekanizmaların hayata geçirilmesine izin verilmelidir. • Menfaat sahipleri kurumsal yönetim sürecine katıldıkları durumlarda, zamanında ve düzenli olarak konu ile ilgili, yeterli ve güvenilir bilgilere erişebilmelidirler. • Çalışanlar ve onların temsil organları da dahil olmak üzere menfaat sahipleri kanunlara aykırı ve etik olmayan uygulamalar hakkında 13 kaygılarını yönetim kuruluna serbestçe iletebilmeli ve bu şekilde hareket etmeleri yüzünden hakları tehlikeye girmemelidir. • Kurumsal yönetim çerçevesi, etkin ve etkili bir iflas çerçevesi ve alacaklı haklarının etkin şekilde icraya konulması ile tamamlanmalıdır. • Kurumsal yönetim çerçevesi, menfaat sahiplerinin haklarını yasalarda belirtildiği şekilde tanımalı, servet ve yeni iş alanları yaratmada şirketler ile menfaat sahipleri arasında etkin bir işbirliğini ve mali olarak güçlü işletmelerin ayakta kalması teşvik etmelidir (OECD, 2004: 21). 1.4.1.5. Kamuya Duyuru Yapma ve Şeffaflık Kurumsal yönetim çerçevesi, mali durum, performans, mülkiyet ve şirketin idaresi dahil, şirketle ilgili bütün maddi konularda doğru ve zamanında açıklama yapılmasını güvence altına almalıdır. Bu ilke aşağıdaki maddeleri içermektedir; • Şirketlerin yapacağı açıklamalar; şirketin mali ve faaliyet sonuçlarını ve isletme kar-zarar hesabını, şirket hedeflerini, büyük hissedarları ve oy kullanma haklarını, yönetim kurulu üyeleri hakkındaki bilgilerini, ilgili taraf işlemlerini, öngörülebilir risk faktörlerini, çalışanlar ve diğer paydaşlar ile ilgili konuları, kurumsal yönetim yapısını, politikalarını ve uygulama sürecini içermelidir. • Mali tabloların, şirketin mali durumunu ve performansını her açıdan doğru bir şekilde yansıttığı güvencesinin yönetim kuruluna ve hissedarlara objektif olarak verilebilmesi amacıyla yıllık denetim; bağımsız, yetkin ve uzman bir denetçi tarafından gerçekleştirilmelidir. • Dış denetçiler, hissedarlara karsı sorumlu olmalı ve denetimin gerçekleştirilmesinde gerekli mesleki ihtimamı göstermekle şirkete karsı yükümlü olmalıdır. • Bilgi yayma kanalları, ilgili bilgiye, kullanıcıların eşit şekilde, zamanında ve masrafsız olarak erişimini sağlamalıdır. • Kurumsal yönetim çerçevesi, analiz veya tavsiyelerin güvenilirliğini zedeleyecek maddi çıkar çatışmalarından bağımsız bir şekilde, analizciler, brokerler, kredi derecelendirme kuruluşları ve diğer kişi veya kuruluşlarca 14 yatırımcılar tarafından alınan kararlarla ilgili analiz veya tavsiyelerin hazırlanmasını sağlayan etkin bir yaklaşımla desteklenmelidir (OECD, 2004: 22-23). 1.4.1.6. Yönetim Kurulunun Sorumlulukları Kurumsal yönetim çerçevesi, şirketin stratejik rehberliğini, yönetim kurulu tarafından yönetimin zamanında etkin denetimini, yönetim kurulunun şirkete ve hissedarlara karşı hesap verme zorunluluğunu teminat altına almalıdır. Kurumsal yönetim çerçevesi, şirketin stratejik rehberliğini, yönetim kurulu tarafından yönetimin zamanında etkin denetimini, yönetim kurulunun şirkete ve hissedarlara karşı hesap verme zorunluluğunu teminat altına almalıdır. Bu bağlamda ilke aşağıdaki maddeleri içermektedir; • Yönetim kurulu üyeleri; tam bilgilenmiş olarak, iyi niyetle, gerekli titizlik ve özenle, şirketin ve hissedarların en uygun çıkarları doğrultusunda hareket etmelidirler. • Yönetim kurulu kararlarının değişik hissedar gruplarını farklı şekilde etkilediği durumlarda, yönetim kurulu, bütün hissedarlara adilane davranmalıdır. • Yönetim kurulu, yürürlükteki yasalara uygunluğu teminat altına almalı ve doğrudan ilgili çıkar sahiplerinin çıkarlarını dikkate almalıdır. • Yönetim kurulu; şirket stratejisini, baslıca eylem planlarını, risk politikalarını, yıllık bütçeleri ve iş planlarını yönlendirmeli ve gözden geçirmeli; performans hedeflerini saptamalı; uygulamaları ve kurumsal performansı takip etmeli ve büyük sermaye harcamalarını, devralmaları ve mal varlığı satışlarını yönetmeli, şirket kurumsal yönetim uygulamalarının etkinliğini gözlenmeli ve gerektiğinde değişiklikler yapmalıdır. • Yönetim kurulu, özellikle idareden bağımsız olarak şirket işlerinde objektif muhakeme yürütebilme yeteneğine sahip olmalıdır (OECD, 2004: 24-25). 15 1.4.2. SPK Kurumsal Yönetim İlkeleri Dünyadaki uygulamalara paralel olarak, Sermaye Piyasası Kurulu tarafından, kurumsal yönetim ilkeleri oluşturulmuştur. İlkelerin hazırlanmasında bir çok ülkenin düzenlemeleri incelenmiş, başta 1999 yılında yayınlanan “OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri” olmak üzere, dünyada benimsenmiş ve tavsiye edilen genel esaslar ile ülkemizin kendine özgü koşulları dikkate alınmıştır. Başta halka açık şirketler olmak üzere, özel sektör ve kamuda faaliyet gösteren tüm anonim isletmeler tarafından uygulanabilecek kurumsal yönetim ilkelerini belirleyerek Temmuz 2003’te açıklamış ve 2005’te tekrar düzenlenmiştir (SPK, 2005: 4). SPK kurumsal yönetim ilkeleri; • Pay sahipleri, • Kamuyu aydınlatma ve şeffaflık, • Menfaat sahipleri, • Yönetim kurulu olmak üzere dört ana bölümden oluşmaktadır (SPK, 2005: 4-5). 1.4.2.1. Pay Sahipleri Anonim şirketlerin yapısı içinde, pay sahibinin sermayedar olarak ekonomik anlamda şirket malvarlığının mülkiyetine sahip olması nedeniyle, özel bir yeri ve önemi bulunmaktadır (SPK, 2005: 7). Pay sahiplerinin şirket yapısı içindeki önemine karşın, pay sahiplerinin ülkemizde haklarını kullanmakta etkin olamadıkları, şirket yönetimi ile yeterli düzeyde iletişim ve etkileşim içinde bulunamadıkları genel olarak kabul edilmektedir. Bu eksikliklerin giderilmesiyle ilgili prensipler aşağıda yer almaktadır; • Pay sahiplerinin bilgi alma hakkının kapsamı genişletilmiş; bu hakkın daha etkin hale getirilebilmesi amacıyla esas sözleşmeye hüküm konulması, bilgi alma talebinin ancak ticari sır ve şirket menfaati gerekçe gösterilerek yönetim kurulunca reddedilebilmesi, soru sorma hakkının açıkça tanınması, özel denetçi atanma talebinin bireysel hak haline getirilmesi, genel kurul toplantı gündeminin internet ortamında gösterilmesi, yönetim 16 ile pay sahibinin sürekli iletişim halinde olması, oy kullanma prosedürüne ilişkin bilginin önceden ilan edilmesi, • Genel kurulun etkinliği artırılmış ve önemli kararların ancak genel kurulda alınması yönünde düzenleme yapılması, • Oy hakkının etkinliği artırılmış, oy imtiyazının sınırlandırılmasına yönelik prensiplere yer verilmesi, • Payın serbestçe dolaşımı önündeki engelleri giderici nitelikte prensipler belirlenmesi, • Pay sahipliğine ilişkin kayıtların güvenli bir şekilde tutulması ve periyodik olarak güncellenmesinin sağlanması tavsiye edilmiştir (SPK, 2005: 7-8). 1.4.2.2. Kamuyu Aydınlatma Ve Şeffaflık Pay ve menfaat sahipleri şirketin yönetimi, finansal ve hukuki durumu ile ilgili olarak düzenli ve güvenilir bilgiye erişim ihtiyacı duyarlar. Bu sözü geçen bilgiden; periyodik mali tablo ve raporlar, yıllık ve ara dönem mali tablolar ile yıllık ve ara dönemler itibarıyla hazırlanacak bağımsız denetim raporu, sermaye yeterliliği tabloları ve benzeri raporlar kastedilmektedir (SPK, 2005: 20). Bu ilke bağlamında bazı hususlara dikkat çekilmiştir; Kamuyu Aydınlatma Esasları ve Araçları • Kamuya açıklanacak bilgiler, açıklamadan yararlanacak kişi ve kuruluşların karar vermelerine yardımcı olacak şekilde, zamanında, doğru, eksiksiz, anlaşılabilir, yorumlanabilir, düşük maliyetle kolay erişilebilir ve eşit bir biçimde kamunun kullanımına sunulur. • Kamunun aydınlatılması ile ilgili olarak bir bilgilendirme politikası oluşturulur ve kamuya açıklanır. • Şirketin sermaye piyasası araçlarının değerine etki etme ihtimali bulunan gelişmeler mevzuat ile belirlenen süre içerisinde zaman geçirmeksizin kamuya duyurulur. • Şirketin finansal durumunda ve/veya faaliyetlerinde önemli bir değişiklik olması halinde veya yakın bir gelecekte önemli bir değişikliğin ortaya 17 çıkmasının beklendiği durumlarda, ilgili düzenlemelerde yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla, kamuoyu bilgilendirilir. • Şirketin finansal durumunda ve/veya faaliyetlerinde önemli bir değişiklik olması halinde veya yakın bir gelecekte önemli bir değişikliğin ortaya çıkmasının beklendiği durumlarda, ilgili düzenlemelerde yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla, kamuoyu bilgilendirilir. • Şirketin kamuya yapmış olduğu açıklamalar ile ilgili olarak sonradan ortaya çıkan değişiklikler ve gelişmeler sürekli olarak güncellenerek kamuya duyurulur. • Yönetim kurulunun, bu ilkelerde yer alan prensiplerin uygulanıp uygulanmadığını, uygulanmıyor ise gerekçesini ve bu prensiplere tam olarak uymama dolayısıyla meydana gelen çıkar çatışmalarına ilişkin bilgileri içeren tek taraflı irade beyanına ve varsa buna ilişkin uyum raporuna, yıllık faaliyet raporunda yer verilir ve kamuya açıklanır. • Kar payı dağıtım politikası faaliyet raporunda yer alır ve bilgilendirme politikası çerçevesinde kamuya açıklanır. • Oluşturulan etik kuralları bilgilendirme politikası çerçevesinde kamuya açıklanır. • Sermaye piyasası araçları yabancı borsalarda kote olan şirket, yurt dışında açıklamakla zorunlu tutulduğu bilgileri yurt içinde bir zorunluluk bulunmayan hallerde dahi, bu bilgilerin anlaşılmasını kolaylaştırıcı bilgilendirme notu ile birlikte, yurt dışı borsalar ile eşzamanlı olarak yurt içinde de kamuya açıklar. • Proforma mali tablolar ve raporlar dahil, kamuya yapılacak açıklamalarda yer alan geleceğe yönelik bilgiler, tahminlerin dayandığı gerekçeler ve istatistiki veriler ile birlikte açıklanır. Bilgiler, dayanağı olmayan abartılı öngörüler içeremez, yanıltıcı olamaz ve şirketin finansal durumu ve faaliyet sonuçları ile ilişkilendirilir. Kamunun aydınlatılmasında, şirkete ait internet sitesi aktif olarak kullanılır (SPK, 2005: 21-24). 18 Şirket ile Pay Sahipleri, Yönetim Kurulu Üyeleri ve Yöneticiler Arasındaki İlişkilerin Kamuya Açıklanması • Mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla, bir kişi veya grubun şirket sermayesinde veya oy haklarındaki payının şirketin sermayesinin veya oy haklarının %5, %10, %25, %33, %50 ve %66,67’sine ulaşması, aşması veya bu oranların altına inmesi durumları şirket tarafından öğrenildiği anda zaman geçirmeksizin kamuya açıklanır. • Şirketin gerçek kişi nihai hakim pay sahibi/sahipleri dolaylı ve karşılıklı iştirak ilişkilerinden arındırılmak sureti ile kamuya açıklanır. Şirketin ortaklık yapısı, sadece gerçek kişi pay sahiplerinin isimlerinin, pay miktarı ve oranları ile hangi grup paya sahip olduklarına ilişkin bilgilerin yer aldığı bir tablo haline getirilir ve bu tabloya faaliyet raporunda ve mali tablo dipnotlarında yer verilir • Yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve sermayenin doğrudan ya da dolaylı olarak %5’ine sahip olan pay sahipleri, şirketin sermaye piyasası araçları üzerinde yapmış oldukları işlemleri kamuya açıklarlar. • Şirketin Yönetim Kurulu üyeleri, yöneticiler ve şirket sermayesinin doğrudan ya da dolaylı olarak en az %5’ine sahip olan pay sahipleri; pay sahibi olduğu grup şirketleri ile grup şirketi olmamakla beraber, şirketin önemli miktarda ticari ilişki içerisinde bulunduğu şirketlerin sermaye piyasası araçlarında gerçekleştirdikleri alım ve satım işlemlerini derhal kamuya açıklarlar. • Yönetim Kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve şirket sermayesinin doğrudan ya da dolaylı olarak en az %5’ine sahip olan pay sahiplerinin, sermayesinin %5’inden fazlasına sahip olduğu veya bu orana bağlı kalmaksızın, yönetim kontrolünü elinde bulundurduğu veya yönetiminde etkisinin olduğu şirketlerle şirket arasındaki ticari ve ticari olmayan iş ve işlemler kamuya açıklanır. • Pay sahipleri, şirket yönetiminde etkinlik sağlamak için oy sözleşmeleri yapabilirler. Şirket bu amaçla imzalanmış oy sözleşmelerinin varlığının öğrenilmesi halinde konu hakkındaki bilgileri derhal kamuya açıklar (SPK, 2005: 24-26). 19 Kamunun Aydınlatılmasında Periyodik Mali Tablo ve Raporlar • Periyodik mali tablo ve mali tablo dipnotları, şirketin gerçek finansal durumunu gösterecek şekilde hazırlanır ve kamuya açıklanır. • Faaliyet raporu, kamuoyunun şirketin faaliyetleri hakkında her türlü bilgiye ulaşmasını sağlayacak ayrıntıda hazırlanır (SPK, 2005: 26-27). Bağımsız Denetimin İşlevi • Bağımsız denetim kuruluşları ve bu kuruluşlarda istihdam edilen denetim elemanlarının bağımsızlığı esastır. Bağımsızlık ilkesi; bağımsız denetim faaliyetlerinin, bağımsız denetçinin mesleki takdir ve tarafsızlığını zedeleyebilecek nitelikteki herhangi bir ilişki, çıkar veya etkiden etkilenmeksizin yürütülmesini ifade eder. • Bağımsız denetim kuruluşları belirli aralıklarla rotasyona tabi tutulur. • Bağımsız denetim faaliyeti ile danışmanlık faaliyetleri birbirinden ayrılır (SPK, 2005: 29). Ticari Sır Kavramı ve İçerden Öğrenenlerin Ticareti • Ticari sır niteliğindeki bilgilerin belirlenmesinde, şirketin şeffaflığı ile çıkarlarının korunması arasındaki denge gözetilir. • İçerden öğrenilen bilgilerin kullanımının önlenmesi için gerekli her türlü tedbir alınır. Şirketin sermaye piyasası araçlarının değerini etkileyebilecek nitelikteki bilgiye ulaşabilecek konumdaki yöneticilerin ve hizmet aldığı diğer kişi/kurumların listesini hazırlar ve bilgilendirme politikalarında yer alan esaslar çerçevesinde kamuya duyurur (SPK, 2005: 29-30). 1.4.2.3. Menfaat Sahipleri Menfaat sahibi, işletmenin hedeflerine ulaşmasında ve faaliyetlerinde ilgisi olan herhangi bir kimse, kurum veya çıkar grubu olarak nitelendirilmektedir. Bu grupların işbirliği içerisinde olmasının uzun dönemde şirketin kendi menfaatine olacağı dikkate alınarak, menfaat sahiplerinin mevzuat, karşılıklı anlaşma ve sözleşmelerle elde ettikleri haklar korumalıdır. Bu bağlam aşağıdaki başlıklar altında bazı hususlara dikkat çekilmiştir (SPK, 2005: 32); 20 Menfaat Sahiplerine İlişkin Şirket Politikası • Şirketin kurumsal yönetim uygulamaları, menfaat sahiplerinin mevzuat ve karşılıklı sözleşmelerle düzenlenen haklarını garanti altına alır. • Menfaat sahipleri arasında çıkar çatışmaları ortaya çıktığında veya bir menfaat sahibinin birden fazla çıkar grubuna dahil olması durumunda sahip olunan hakların korunması açısından mümkün olduğunca dengeli bir politika izlenir, her bir hakkın birbirinden bağımsız olarak korunması hedeflenir (SPK, 2005, 33). Menfaat Sahiplerinin Şirket Yönetimine Katılımının Desteklenmesi • Başta şirket çalışanları olmak üzere menfaat sahiplerinin şirket yönetimine katılımını destekleyici mekanizma ve modeller şirket faaliyetlerini aksatmayacak şekilde geliştirilir (SPK, 2005, 33-34). Şirket Malvarlığının Korunması • Yönetim kurulu üyeleri ve yöneticiler menfaat sahiplerini zarara uğratmak kastıyla malvarlığının azalmasına yol açacak tasarruflarda bulunamaz (SPK, 2005, 34). Şirketin İnsan Kaynakları Politikası • İşe alım politikaları oluşturulurken ve kariyer planlamaları yapılırken, eşit koşullardaki kişilere eşit fırsat sağlanması ilkesi benimsenir. • Katılımcı bir yönetim ortamının oluşturulmasını teminen, şirketin finansal imkanları, ücret, kariyer, eğitim, sağlık gibi konularda çalışanlara yönelik bilgilendirme toplantıları yapılarak görüş alışverişinde bulunulur. • Çalışanlar ile ilgili olarak alınan kararlar veya çalışanları ilgilendiren gelişmeler çalışanlara veya temsilcilerine bildirilir. • Şirket çalışanlarının görev tanımları ve dağılımı ile performans ve ödüllendirme kriterleri yöneticiler tarafından belirlenir ve çalışanlara duyurulur. Çalışanlara verilen ücret ve diğer menfaatlerin belirlenmesinde verimliliğe ve diğer önemli görülen faktörlere dikkat edilir. • Çalışanlar için güvenli çalışma ortam ve koşulları sağlanır ve bu ortam ve koşullar sürekli olarak iyileştirilir. 21 • Çalışanların özlük hakları ile çalışma ortamı ve koşullarındaki değişikliklere ilişkin kararlarda ilgili sendikalardan görüş alınır. • Çalışanlar arasında ırk, din, dil ve cinsiyet ayrımı yapılmaması, insan haklarına saygı gösterilmesi ve çalışanların şirket içi fiziksel, ruhsal ve duygusal kötü muamelelere karşı korunması için önlemler alınır (SPK, 2005: 34-35). Müşteriler ve Tedarikçilerle İlişkiler • Şirket, mal ve hizmetlerinin pazarlamasında ve satışında müşteri memnuniyetini sağlayıcı her türlü tedbiri alır. • Ticari sır kapsamında, müşteri ve tedarikçiler ile ilgili bilgilerin gizliliğine özen gösterilir. • Şirket ile müşteriler ve tedarikçiler arasında haksız menfaatten uzak iyi ilişkiler kurulması ve taraflar arasında yapılan anlaşma koşullarına uyum sağlanması için şirketçe gerekli önlemler alınır (SPK, 2005: 35-36). Etik Kuralları • Şirketin faaliyetleri, yönetim kurulu tarafından hazırlanan, genel kurulun bilgisine sunulan ve kamuya açıklanan etik kuralları çerçevesinde yürütülür. Oluşturulan etik kuralları ile ilgili uygulamalar kamuya açıklanır (SPK, 2005: 36). Sosyal Sorumluluk • Şirket, sosyal sorumluluklarına karşı duyarlı olur; çevreye, tüketiciye, kamu sağlığına ilişkin düzenlemeler ile etik kurallara uyar ve bu konulardaki politikalarını kamuya açıklar (SPK, 2005: 36). 1.4.2.4. Yönetim Kurulu Yönetim kurulu bir şirketin stratejik karar alma, temsil ve en üst seviyede yürütme (yönetim) organıdır. Bu gücünü genel kurulda pay sahiplerinin kendisine vermiş olduğu yetkiden almaktadır. Yönetim kurulunun pay sahiplerine karşı olan sorumluluğu ise, her türlü çıkar çatışmasından ve etkiden uzak, karar alma, yürütme 22 ve temsil görevlerini bağımsız bir şekilde yerine getirmesidir (SPK, 2005: 37). Aşağıdaki maddeler bu ilkenin şirketlere olan tavsiyelerini içermektedir; Yönetim Kurulunun Temel Fonksiyonları • Yönetim kurulu bir şirketin en üst seviyede stratejik karar alma, yürütme (yönetim) ve temsil organıdır. Yönetim kurulu, şirketin misyonunu/vizyonunu belirler ve kamuya açıklar. • Yönetim kurulu yöneticiler tarafından oluşturulan stratejik hedefleri onaylar. • Yönetim kurulu, sürekli ve etkin bir şekilde, şirketin hedeflerine ulaşma derecesini, faaliyetlerini ve geçmiş performansını gözden geçirir. Bunu yaparken her konuda uluslararası standartlara uyum sağlamaya çalışır. Gerektiği durumda gecikmeden ve sorun ortaya çıkmadan önce önlem alır. • Yönetim kurulu, şirket faaliyetlerinin mevzuata, esas sözleşmeye, iç düzenlemelere ve oluşturulan politikalara uygunluğunu gözetir. • Yönetim kurulu şirket ile pay sahipleri arasında yaşanabilecek anlaşmazlıkların giderilmesinde ve çözüme ulaştırılmasında öncü rol oynar (SPK, 2005: 39-40). Yönetim Kurulunun Faaliyet Esasları ile Görev ve Sorumlulukları • Yönetim kurulu faaliyetlerini eşitlikçi, şeffaf, hesap verebilir ve sorumlu bir şekilde yürütür. • Yönetim kurulunun yetki ve sorumlulukları; fonksiyonları ile tutarlı ve hiç bir şüpheye yer bırakmaksızın, her bir yönetim kurulu üyesi, yönetici ve genel kurula tanınan yetki ve sorumluluklardan açıkça ayrılabilir ve tanımlanabilir biçimde şirketin esas sözleşmesinde yer alır. Bu çerçevede yönetim kurulu üyeleri arasında görev dağılımı yapılır. Yönetim kurulu üyelerinin ve yöneticilerin yetki ve sorumlulukları açık ve anlaşılabilir olur; faaliyet raporunda yer alır ve kamuya açıklanır. • Yönetim kurulu üyesi görevini basiretli biçimde ve iyi niyet kuralları çerçevesinde yerine getirir. Görevin basiretli ve iyi niyet kuralları çerçevesinde ifa edilmesi, benzer durumlarda ve benzer koşullar altında, 23 asgari olarak gösterilmesi gereken dikkat ve özenin gösterildiği anlamına gelir. • Yönetim kurulu üyelerinin, görevlerini tam olarak yerine getirebilmelerini teminen her türlü bilgiye zamanında ulaşmaları sağlanır. • Yönetim kurulu üyeleri mevzuat, esas sözleşme ve genel kurulun kendilerine yüklediği görevleri kasten veya ihmalen yerine getirmemeleri halinde müteselsilen sorumlu olur. • Yönetim kurulu üyesi, pay sahipleri aleyhine sonuç doğurabilecek baskılara boyun eğmez ve maddi menfaat kabul etmez. Yönetim kurulu, bu hususlara oluşturulan etik kurallarında yer verir ve bu kuralların tüm şirket çalışanları tarafından da uygulanmasını sağlayıcı önlemleri alır. • Yönetim kurulu üyesinin şirket işleri için yeterli zaman ayırması esastır. Bu kapsamda, üyenin şirket dışında başka görev veya görevler alması belli kurallara bağlanır ve sınırlandırılır. • Yönetim kurulu üyesi prensip olarak şirket ile işlem yapamaz ve rekabet edemez. • Yönetim kurulu üyesi şirket ile ilgili gizli ve/veya ticari sır niteliğindeki bilgileri kamuya açıklayamaz. Bu husus şirketin etik kurallarında yer alır. Yönetim kurulu bu bilgilerin şirketin diğer çalışanları tarafından da şirket dışına çıkarılmasını önlemeye yönelik gerekli tedbirleri alır. • Yönetim kurulu üyesi, şirket hakkındaki gizli ve kamuya açık olmayan bilgiyi kendisi veya başkaları lehine kullanamaz, şirket hakkında yalan, yanlış, yanıltıcı, mesnetsiz bilgi veremez, haber yayamaz ve yorum yapamaz. • Yöneticiler şirketin iflası halinde; iflasın istenmesinden önceki son üç yıl içinde her ne ad altında olursa olsun hizmetlerine karşılık aldıkları ve emsallerine göre bariz derecede farklı olan maddi menfaatin fazla olan kısmını şirkete iade ederler. • Yönetim kurulu üyeleri, şirkette göreve başlamadan önce, mevzuata, esas sözleşmeye, şirket içi düzenlemelere ve oluşturulan politikalara uyacaklarını ve uymadıkları takdirde şirketin, pay ve menfaat sahiplerinin 24 bu nedenle uğrayacakları zararları müteselsilen karşılayacaklarını yazılı olarak beyan ederler. • Yönetim kurulu; periyodik mali tabloların mevcut mevzuat ve uluslar arası muhasebe standartlarına uygun olarak hazırlanmasından, sunulmasından ve gerçeğe uygunluğu ile doğruluğundan sorumludur. Yönetim kurulu, periyodik mali tablolar ve yıllık faaliyet raporunun kabulüne dair ayrı bir karar alır. • Yönetim kurulunun temel fonksiyonlarının haricinde, komitelerin görüş ve önerilerini de dikkate alarak, yerine getireceği başlıca görev ve üstleneceği sorumlulukları şunlardır. • Yönetim kurulu başkanı, diğer yönetim kurulu üyeleri ve icra başkanı/genel müdür ile görüşerek yönetim kurulu toplantılarının gündemini belirler. • Yönetim kurulu toplantılarında gündemde yer alan konular açıkça ve her yönü ile tartışılır. Yönetim kurulu üyesi, toplantılarda muhalif kaldığı konulara ilişkin makul ve ayrıntılı karşı oy gerekçesini karar zaptına geçirtir ve yazılı olarak şirket denetçilerine iletir. • Yönetim kurulu toplantıları etkin ve verimli bir şekilde planlanır ve gerçekleştirilir • Yönetim kurulu toplantı ve karar nisabına esas sözleşmede yer verilir. • Yönetim kurulu toplantıları ile ilgili dokümanın düzenli bir şekilde tutulması amacıyla tüm yönetim kurulu üyelerine hizmet vermek üzere yönetim kurulu başkanına bağlı bir sekreterya oluşturulur. • Yönetim kurulu üyesi, kendisinin, eş ve üçüncü dereceye kadar kan ve sıhri hısımlarının menfaatini ilgilendiren yönetim kurulu toplantılarına katılamaz. • Yönetim kurulu toplantılarında, bağımsız üyelerin muhalif kaldığı konulara ilişkin makul ve ayrıntılı karşı oy gerekçeleri kamuya açıklanır. • Yönetim kurulunun seyahat/toplantı giderlerini, görevi ile ilgili özel çalışma isteklerini ve benzer masraflarını karşılayacak bir bütçesi olur (SPK, 2005: 40-47). 25 Yönetim Kurulunun Oluşumu ve Seçimi • Yönetim kurulu en üst düzeyde etki ve etkinlik sağlayacak şekilde yapılandırılır. • Yönetim kurulunda icrada görevli olan ve olmayan üyeler bulunur. • Yönetim kurulu üyeleri içerisinde, görevlerini hiç bir etki altında kalmaksızın icra etme niteliğine ve potansiyeline sahip bağımsız üyeler bulunur. • Yönetim kurulu üyelerinin seçiminde, birikimli oy sisteminin uygulanmasına öncelik verilir (SPK, 2005: 47-50). Yönetim Kuruluna Sağlanan Mali Haklar • Yönetim kurulu üyesine, ücretinin belirli bir oranını aşmayacak şekilde huzur hakkı verilir. • Yönetim kurulu üyelerine verilecek ücret, ilke olarak üyenin zaman yatırımını ve üyelik gereklerinin yerine getirilmesini, asgari olarak karşılayacak şekilde genel kurul tarafından belirlenir. • Ödüllendirme yönetim kurulu üyelerinin performansını yansıtacak ve şirketin performansı ile ilişkilendirilecek şekilde belirlenir. Bu konuda kurumsal yönetim komitesi gerekçe göstermek sureti ile önerilerde bulunur. • Şirket, herhangi bir yönetim kurulu üyesine ve yöneticilerine borç veremez, kredi kullandıramaz, verilmiş olan borçların ve kredilerin süresini uzatamaz, şartlarını iyileştiremez, üçüncü bir kişi aracılığıyla şahsi kredi adı altında kredi kullandıramaz veya lehine kefalet gibi teminatlar veremez (SPK, 2005: 50-51). Yönetim Kurulunda Oluşturulan Komitelerin Sayı, Yapı ve Bağımsızlığı • Şirketin içinde bulunduğu durum ve gereksinimlere uygun olarak, yönetim kurulunun görev ve sorumluluklarını sağlıklı bir biçimde yerine getirmesini teminen yeterli sayıda komite oluşturulur. • Komite başkanları bağımsız yönetim kurulu üyeleri arasından seçilir. 26 • Komiteler, en az iki üyeden oluşur. Komitelerin iki üyeden oluşması halinde her ikisi, ikiden fazla üyesinin bulunması halinde üyelerin çoğunluğu, icrada görevli olmayan üyelerden oluşur. • İlke olarak bir yönetim kurulu üyesi birden fazla komitede görev alamaz. • Gerek duyulduğunda yönetim kurulu üyesi olmayan, konusunda uzman kişilere de komitede görev verilir. • Komiteler kendi yetki ve sorumluluğu dahilinde hareket eder ve yönetim kuruluna tavsiyelerde bulunur, ancak nihai karar yönetim kurulu tarafından verilir. • Finansal ve operasyonel faaliyetlerin sağlıklı bir şekilde gözetilmelerini teminen denetimden sorumlu komite kurulur. • Şirketin kurumsal yönetim ilkelerine uyumunu izlemek, bu konuda iyileştirme çalışmalarında bulunmak ve yönetim kuruluna öneriler sunmak üzere kurumsal yönetim komitesi kurulur (SPK, 2005: 51-53). Yöneticiler • Yöneticiler görevlerini adil, şeffaf, hesap verebilir ve sorumlu bir şekilde yürütürler. • Yöneticiler şirket işlerinin; misyon, vizyon, hedefler, stratejiler ve politikalar çerçevesinde yürütülmesini sağlarlar. • Yöneticiler, yönetim kurulunun her yıl onayladığı finansal ve operasyonel planlara uygun olarak hareket ederler. • Yöneticilerin görevlerini ifa edebilmeleri için gerekli yetkiler kendilerine verilir. • Yöneticiler verilen görevleri ifa edebilmeleri için gerekli profesyonel nitelikleri haiz olmaları gerekir. • Yöneticiler görevlerini yerine getirirken mevzuata, esas sözleşmeye, şirket içi düzenlemelere ve politikalara uyarlar; yapılan işlerin bunlara uygunluğu ile ilgili olarak her ay yönetim kuruluna rapor verirler. • Yöneticiler, şirket hakkındaki gizli ve kamuya açık olmayan bilgiyi kendileri veya başkaları lehine kullanamaz, şirket hakkında yalan, yanlış, yanıltıcı, mesnetsiz bilgi veremez, haber yayamaz ve yorum yapamazlar. 27 • Yöneticiler, şirket işleri ile ilgili olarak doğrudan veya dolaylı hediye kabul etmezler, haksız menfaat sağlamazlar. • Yöneticiler görevlerini gereği gibi yerine getirmemeleri nedeniyle şirketin ve üçüncü kişilerin uğradıkları zararları tazmin ederler. • Yöneticilere verilecek ücret, kişilerin nitelikleriyle ve şirketin başarısına yaptıkları katkıyla orantılı olur. Bu kişilere verilecek ücret, piyasa koşullarına göre belirlenir. • Sermaye piyasası mevzuatı, sigortacılık mevzuatı, bankacılık mevzuatı, kara paranın aklanmasının önlenmesine dair mevzuat ile ödünç para verme işleri hakkında mevzuata aykırılıktan ve/veya taksirli suçlar hariç olmak üzere affa uğramış olsalar dahi ağır hapis veya beş yıldan fazla hapis yahut zimmet, nitelikli zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlar ile istimal ve istihlak kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık suçları; resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma veya devlet sırlarını açığa vurma, vergi kaçakçılığı veya vergi kaçakçılığına teşebbüs ya da iştirak suçlarından dolayı hüküm giymiş olanlar yönetici olamaz. • Şirketin menfaatlerini korumak için yöneticilerin görevden ayrılmaları durumunda şirketin rekabet ettiği başka bir şirkette belli bir süre çalışmayacağı ve bu hükme uyulmaması halinde uygulanacak yaptırımlar sözleşme maddelerinde belirtilir. • Yöneticilerin kendi aralarında ve üçüncü kişilerle olan iletişim sisteminin oluşturulması icra başkanı/genel müdür tarafından sağlanır (SPK, 2005: 53-56). 1.5. Kurumsal Yönetimin Mekanizmaları İşletmelerde mekanizmalar aracılığı ile hak sahipleri, söz sahiplerini kontrol edebilme olanağı bulabilirler. Karşılıklı ilişkilerin her kesimi tatmin edebilecek uyumlu bir şekilde gerçekleşebilmesi için, hak sahibi olan kişilerin söz sahibi olanlar üzerinde egemenlik ve kontrol sağlayabilmesi gerekmektedir ve bu aşağıda açıklanan mekanizmalar sayesinde sağlanmaktadır (Ülgen ve Mirze, 2006: 430); 28 Şekil 1. 1 Kurumsal Yönetim Mekanizmaları Kaynak: Ülgen ve Mirze, 2006: 430 1.5.1. Genel Kurul Hissedarların genel kurulda oy kullanmaları, hissedarlar ile yöneticiler arasındaki güç dengesinin önemli ölçüde belirlenmesinde etkilidir. İşletmenin yönetimine, sermayenin önemli miktarına sahip olanlar yön vermektedirler. Mülkiyet yapısı kurumsal yönetim için önemli unsurlar içermektedir. Mülkiyet yapısının oluşması için de genel kurulların gerçekleşmesi gerekmektedir (Yıldırım, 2007: 39). Şirketler için gerçekleşmesinin önemi büyük olan genel kurullarda çeşitli uygulamalara başvurulmaktadır. Bu uygulamalarda kontrol gücünü eline geçiren hissedarların gücünü azınlık hissedarlar üzerinde arttırması gibi bir durumun ortaya çıkması halinde ise, kurumsal yönetim kalitesinin azalacağı muhtemeldir ve dolayısıyla şirket için önemli problemlerin ortaya çıkmasına neden olabilir (Arı, 2008: 52). 1.5.2. Yönetim Kurulu Yönetim kurulu, işletmelerdeki pay sahibi sayısının artması sonucunda her pay sahibi yönetimde bulunamayacağından hareketle ortaya çıkan, işletmenin pay sahipleri tarafından vekalet ilişkisi ile görevlendirilen nitelikli insanlardan oluşan bir gruptur. Burada söz konusu olan, yönetim kurullarının bir vekil olarak, onları seçen ve görevlendiren asıl hak sahiplerine karşı sorumlu olarak işletmeyi yönetmesidir (Ülgen ve Mirze, 2006: 430). 29 Yönetim kurulu, yukarıda açıklandığı üzere hak sahiplerine olan sorumlulukları doğrultusunda, yine onların çıkarlarına göre, şirketin yönetilmesi ve paydaşların özellikle de ortakların şirket hakkında doğru bilgilendirilmesi fonksiyonlarını üstlenmiştir. Bu üstlenilen fonksiyonlar, finansal raporlamanın şirketin gerçek durumunu yansıtıp yansıtmamasında yönetim kurulunun da sorumluluğu olduğunun bir kanıtıdır (Arı, 2008: 53). 1.5.2.1. Yönetim Kurulu Yapıları Çeşitli ülkelerde yönetim kurulları farklı yapılarda bulunmaktadır ABD, İngiltere ve Japonya gibi ülkelerdeki şirketlerde tek kademeli yönetim kurulları faaliyet göstermekteyken, Almanya, Hollanda, Finlandiya gibi ülkelerde ise çift kademeli yönetim kurulları vardır. İkili yönetim kurullarında, tek kademeli yönetim kurullarının görev ve sorumlulukları iki kurul arasında dağıtılmıştır (Weimer ve Pape, 1999: 154; alıntılayan, Yıldırım, 2005: 42). Tek-kademeli yönetim kurulları görev aldığı tip yönetim kurulları asıl hak sahipleri adına vekil olarak işletmenin tüm anlamı ile yönetimini üstlenmişlerdir. Yönetim kurulu üyeleri işletme içinden veya dışından olabilmektedir (Ülgen ve Mirze, 2006: 431). Diğer taraftan iki-kademeli yönetim kurulları; işletmenin normal yönetim işlevlerini üstlenen yönetim kurulunun yanında, onların seçimini ve atamasını yapan, izleyen ve yönlendiren, genellikle işletme dışındaki bağımsız üyelerden kurulu bir yönetim izleme/denetim kurulu vardır. İki-kademeli kurullarda, dikkat edileceği gibi, alışılmış tek-kademeli yönetim kurullarının güçleri ve görevleri daha öncede değindiğimiz gibi farklı iki kurul arasında paylaştırılmıştır (Ülgen ve Mirze, 2006: 431). 30 Şekil 1. 2 Yönetim Kurulu Yapıları Kaynak: Ülgen ve Mirze, 2006: 431 1.5.2.2. Yönetim Kurulu Bileşimi Yönetim kurullarında gerçek kişi üyeler görev almaktadır. Yönetim kurullarının etkili görev yapabilmesi görev yapan üyelerin kişisel özellikleri ve yetenekleri önemlidir. Üyelerin bazıları, işletme içindeki yöneticiler arasından seçilirler. Bunlar iç üyeler olarak adlandırılan ve genellikle üst yönetimin bir üyesi olarak o doğrultuda karar verebilen üyelerdir. Diğer bir kısım üyeler işletme dışından seçilirler ve dış üyeler olarak isimlendirilirler. Bu üyeler, doğal olarak, kendilerini seçen paydaş gurubunun temsilcisi olarak, üst yönetimin etkisi altında olmadan, onlardan bağımsız olarak karar ve yönlendirme yapabilen üyelerdir (Ülgen ve Mirze, 2006: 432). Kurumsal yönetim mekanizmaları için yukarıda bahsettiğimiz bağımsız üyelerden oluşan bağımsız yönetim kurullarının gerekliliği birçok şirket için hayati öneme sahiptir. İyi kurumsal yönetim için bağımsız yönetim kurulu üyelerinin çoğunluk olması ve dış üyelerin gerçekten yönetimden bağımsız olmasının gerekliliği birçok kaynakta belirtilmiştir (Arslantaş ve Fındıklı, 2010: 267). 31 Şekil 1. 3 Yönetim Kurulu Bileşimi Kaynak: Ülgen ve Mirze, 2006: 432 1.5.2.3. Yönetim Kurullarının Görev ve Sorumlulukları Şirketlerde sorunlar olmasaydı, bir organizasyonda ilgili bireylerin tümü karı veya net piyasa değerini maksimize etmek ya da maliyetleri en aza indirmek için çalışırlardı. Şirketlerdeki bu sorunları çözmek yönetim kurullarının görev ve sorumluluğundadır. Bu üyeler sadece talimatları yerine getirmek için çalışmamalıdırlar, ayrıca örgütün faaliyetlerinin sonucu da onlar için önemli olmalıdır (Hart, 1995: 679). Yukarıda belirttiğimiz yönetim kurullarının üyelerinin olması gereken görev ve sorumluluk bilinci ile ilgili görüş, ülkeden ülkeye değişmektedir. İç üyelerin çoğunlukta olduğu yönetim kurullarının bunduğu ülkelerde, işletmeyi yöneten üst düzey yönetimin bir parçası olarak, farklı görüş ileri sürmek ve üst yönetimle çatışan fikirler ortaya atmak zordur. Bu nedenle bu tip yönetim kurullarında genellikle tam bir kontrol ve yönetim yapılamaz (Ülgen ve Mirze, 2006: 432). Dış üyelerin bulunduğu yönetim kurullarının bulunduğu ülkelerde ise, dışarıdan davet edilmiş ve üst düzey yönetimin mensubu olmayan üyeler, daha bağımsız olabilmekte ve özellikle kendi uzmanlık alanları ile ilgili, üst yönetimle çatışabilen görüşleri daha rahat ileri sürebilmektedirler. Ancak bu üyelerin görev 32 anlayışı da kendi uzmanlık alanları ile sınırlı kalabilmektedir (Ülgen ve Mirze, 2006: 432). 1.5.3. Yönetici Ücret ve Teşvik Sistemleri Yönetici ücret ve teşvik sistemleri; üst yönetimin hak sahibi paydaşların çıkarını göz önüne alarak, stratejik karar ve yönetimlerini sağlamak için kullanılabilecek kurumsal yönetim mekanizmalarından bir tanesidir. Yöneticilerin ücret ve teşvik sistemleri paydaş çıkarına ve amaçlarına uygun olan stratejik faaliyetler ve amaçlarla bağlantılı olabilirse bu takdirde üst yönetim kendi çıkarlarını da gerçekleştirmeye neden olabilecek bu faaliyetleri kararları kolaylıkla verebilecek ve böylece hak sahibi paydaşların çıkarlarına uygun yönetim sergilenebilecektir. Dolayısıyla, vekil yöneticilerin ödüllendirilmesi onların performanslarına göre değişken hale getirilerek bir kurumsal yönetim mekanizması olarak uygulanabilecektir (Ülgen ve Mirze, 2006: 433). Yöneticiler yukarıda belirttiğimiz gibi performanslarına göre ödüllendirilmeleri gerekmektedir ancak bunda, çaba ve diğer maliyet türleri gibi doğrudan geri dönüş elde edilememektedir ve teşviklerle insanları motive etmenin geri dönüşü için biraz zaman gerekebilir. Ayrıca sorunlar teşvik yöntemlerinden alınan geri dönüşle kendiliğinden çözülmeye başlayınca hiçbir yönetim yapısının, anlaşmazlıkları çözmek için gereği kalmaz (Hart, 1995: 679). 1.5.4. Güçlendirilmiş Pay Sahipleri Genellikle işletmenin kaynaklarını ve olanaklarını elinde bulunduran üst düzey yönetim, vekalet yolu ile çeşitli pay sahiplerinin oylarını genel kurul toplantılarında kendilerine yönlendirebilmekte ve kendi oluşturdukları yönetim kurulları aracılığı ile kendilerini üst yönetime seçtirebilmektedirler (Ülgen ve Mirze, 2006: 433). yeniden ve defalarca 33 1.5.5. Sermaye Piyasasında Oluşan Satın Alınma Tehditleri Gelişmiş ülkelerdeki sermaye piyasası işletmeler arası birleşme ve satın almalar son derece yaygındır. İşletmelerin satın alınmasında, alıcıları yönlendiren en önemli etkenlerden birisi, finansal zorluklar içinde bulunan işletmelerin satın alınması ve yeniden yapılandırılarak, belirli bir zaman sonunda el değiştirmesidir. Bu şekilde satın alan işletme belirli bir yeniden yapılanma dönemi sonunda ortalamanın üzerinde getiri sahibi olabilmektedir (Ülgen ve Mirze, 2006: 434). Son küresel mali krizde de görüldüğü üzere kriz dönemlerinde satın almalar daha da hızlanmıştır ve satın alma sonrasında satın alınan şirketlerde etkili kurumsal yönetim yapılarının öneminin yeterince vurgulanmadığı anlaşılmıştır. Mevcut teorik modellerin kusurlu kurumsal kontrolleri ve vekalet çatışmaları varlık fiyatlandırma etkilemektedir. Dolayısıyla kriz dönemlerinde iyi kurumsal yönetime sahip güçlü şirketler için zayıf rakiplerini satın almak için bir fırsattır (King ve Wen, 2011 : 512). 1.5.6. Yönetici Emek Pazarı Çalışanların hizmetlerini arz ettikleri ve işletmelerin de işgücü talebinde bulundukları, her mal ve hizmetin olduğu gibi bir pazarı vardır. Üst düzey yöneticiler de bu pazarda belirli bir bölüm içinde bulunmaktadır. Bu pazarda başarılı yöneticiler her zaman iş bulabilmekte ve kendilerine talep gelebilmektedir. İşlerinde başarısız olan yöneticilerin ise fazlaca bir talebi olmama ve iş bulabilmekte zorluk çekmektedirler (Ülgen ve Mirze, 2006: 434). Kurumsal yönetim, yöneticileri başarılı başarısız ayrımına tabi tutmaktadır. Bunun amacı anonim ortaklığın en iyi şekilde yönetilmesi sağlamaktır. Söz konusu ilkenin uygulama alanı, ortaklığın yönetiminde ortaya çıkan aksaklıkların en kısa zamanda giderilmesini ve sorumluların gereken yaptırıma tabi kılınması başarısız sınıfına dahil edilmesini kapsamaktadır. Bu nedenle, yöneticilerin sorumluluğu meselesi, bir anonim ortaklıkta işleyen kurumsal yönetim mekanizmalarının başarıya ulaşması açısından vazgeçilmez bir öneme sahiptir (TKYD, 2008: 16). 34 1.5.7. Denetim Komitesi Denetim komitesi bağımsız denetçi ile yönetim arasında bir sınır belirlemek amacıyla geliştirilmiştir. Denetim komitesinin hedefleri, finansal raporlama sürecini izleyerek gerçeğe uygun finansal raporların üretilmesine olanak sağlamayı, olası hata ve hilelere, yönetim başarısızlıklarına engel olmak suretiyle ortakların çıkarlarını korumayı, bağımsız dış denetim ve iç denetim çalışmalarını gözlemleyerek onlara yardımcı olmayı hedeflemektedir. Finansal raporlamaya güven kazandırılması açısından denetim komitelerinin çok önemli roller üstlenmişlerdir olduklarını, denetim komitesi üyelerinin bağımsız ve uzman üyelerden oluşması hileli finansal raporlamayı azaltacağını göstermekte, dolayısı ile finansal raporlamanın güvenirlik algılamasına olumlu yönde katkı yapabileceğini ortaya koymaktadır (Arı, 2008: 54). Ortaklık kayıtlarının düzenli tutulmasında, ortaklığın iç sistemleri (denetim sistemi) ve ortaklığı denetleyen bağımsız denetim kuruluşları kadar denetim komitesine de önemli görevler düşmektedir. Zira, ortaklığın kayıtlarının düzensizliği, çoğu zaman bağımsız denetçinin kaçınma raporu vermesini zorunlu kılan bir olgudur ve finansal raporların güvenilirliğine zarar verir (TKYD, 2008: 14). 1.5.8. Üst Yönetim Takımı Üst yönetim takımı stratejik üst yönetim organı olmasından hareketle şirketin değerini en üst seviyeye çıkarma, bu yönde çaba gösterirken şirketin büyüme ihtiyacı ile menfaat sahiplerinin haklı menfaatleri ve özellikle istikrarlı olarak kâr elde etme hakları arasında esaslı bir denge kurmaya çalışmaktadır. Üst yönetim takımının sorumluluğuna ilişkin hukuki düzeni, hem şirketin zararını tazmin etmeye yönelik bir mekanizma olarak görmekte, hem de yöneticileri özenli ve basiretli davranmaya yönelten bir yaptırım olarak algılamaktadır (TKYD, 2008: 12). Üst yönetim takımının en büyük sorumluluğu, finansal raporlama ile ilgili sorumluluklarıdır, çünkü finansal raporlamanın güvenirliği üzerinde üst yönetim takımının sorumluluğunun önemi büyüktür. Ayrıca bir şirkette etkin kurumsal yönetimin sağlanabilmesi başta işletme yönetimi tarafından, kurumsal yönetim ile ilgili uygulamalara destek verilmesine bağlıdır. Kurumsal yönetim yapısı 35 güçlendirildiği zaman, finansal raporlamanın güvenirliliği de güçlenecektir (Arı, 2008: 55) 1.5.9. İç Denetim ve İç Denetçiler İç denetim; bir kurumun faaliyetlerini geliştirmek ve onlara değer katmak amacıyla gerçekleştirilen bağımsız, tarafsız bir güvence ve danışmanlık sağlama faaliyetidir. İç Denetim, kurumun risk yönetimi, kontrol ve kurumsal yönetim süreçlerinin etkinliğini değerlendirmek ve geliştirmek amacına yönelik sistemli ve disiplinli bir yaklaşım getirerek kurumun amaçlarına ulaşmasına yardımcı olur (TKYD, 2010: 10). Açıklandığı üzere kurumun amaçları doğrultusunda işletmenin elamanı olarak çalışan iç denetçilerin bağımsız denetçiler kadar bağımsız olmaları beklenemez, fakat iç denetçilerin çalışmalarını yürütürken tarafsız olmaları gerekmektedir. İç denetçilerin güvenilir olarak algılanmasında sadece tarafsız olmaları yeterli olmayıp aynı zamanda mesleki yeterliliğe sahip olmaları lazım gelmektedir. İç denetçilerin “tarafsız” ve “yeterli” olarak algılanması finansal tablolara olan güven algılamasını da olumlu yönde katkı sağlayacaktır (Arı, 2008: 56). 1.5.10. Bağımsız Denetim ve Bağımsız Denetçiler Bağımsız denetim, iyi kurumsal yönetimi destekleyen; yasalar, düzenlemeler ve yönetmelikleri de içerisine alan, birbiri ile bağlantılı olan geniş bir çerçevede algılanmalıdır. Kaliteli bağımsız denetim, iyi liderlik, deneyimli yargılama, teknik yeterlilik, etik değerler, uygun müşteri ilişkileri, düzgün çalışma uygulamaları, etkin kalite kontrol ve inceleme süreçlerinin izlenmesi gibi birçok faktöre bağlıdır Büyük denetim firmalarının kamuoyunda belirli bir prestiji olması ve yüksek dava risklerine etkilenebileceği düşünüldüğü için, büyük denetim firmaları tarafından denetimden geçmiş finansal tablolara olan kamuoyu güveni daha yüksek çıkabilir (Arı, 2008: 58). 36 1.6. İMKB Kurumsal Yönetim Endeksi (XKURY) İMKB Kurumsal Yönetim Endeksi (XKURY), Kurumsal Yönetim İlkeleri'ni uygulayan şirketlerin dahil edildiği endekstir. İMKB Kurumsal Yönetim Endeksi, hisse senetleri İMKB pazarlarında işlem gören ve kurumsal yönetim ilkelerini uygulayan şirketlerin fiyat ve getiri performansının ölçülmektedir. Kurumsal Yönetim İlkelerine uyum notu, SPK tarafından belirlenmiş derecelendirme kuruluşları listesinde bulunan derecelendirme kuruluşlarınca, şirketin tüm kurumsal yönetim ilkelerine bir bütün olarak uyumuna ilişkin yapılan değerlendirme sonucunda verilmektedir. İMKB Kurumsal Yönetim Endeksinin oluşturulma amacı; İMKB pazarlarında işlem gören ve Sermaye Piyasası Kurulu’nun “Sermaye Piyasasında Derecelendirme Faaliyeti ve Derecelendirme Kuruluşlarına İlişkin Esaslar Tebliği” kapsamında kurumsal yönetim ilkelerine uyumuna ilişkin olarak belirlenmiş derecelendirme notuna sahip şirketlerin aşağıda belirtilen kurallara göre fiyat ve getiri performanslarının ölçülmesidir. Kurumsal Yönetim Endeksi’nin hesaplanmasına 31.08.2007 tarihinde başlanmış olup, endeksin başlangıç değeri 48.082,17'dir. İMKB Kurumsal Yönetim Endeksi kapsamındaki şirketlerin derecelendirme notlarına, şirketlerin Kamuyu Aydınlatma Platformu'ndaki açıklamalarından ulaşılabilmektedir. Endekse alınma şartı; bir bütün olarak tüm kurumsal yönetim ilkelerine uyum notu en az 6 olmasıdır. İMKB pazarlarında (Gözaltı Pazarı hariç) işlem gören şirketlerin hisse senetleri derecelendirme notunun Borsa'ya bildirildiği günü takip eden iş gününde endekse alınırlar. Endeksten çıkarılması ise; 1. Hisse senetlerinin işlem gördüğü pazardan Gözaltı Pazarına alınması, 2. Hisse senetlerinin işlem gördüğü pazardan sürekli çıkarılması, 3. Hisse senetlerinin işlem sırasının kesintisiz 5 iş gününden fazla süre ile kapalı kalması, 4. Yeni bildirilen kurumsal yönetim ilkelerine uyum derecelendirme notunun 6’dan düşük olması, 37 5. Derecelendirme notunun verildiği tarihten sonraki 1 yıllık dönem sonuna kadar yenilenmemesi veya teyit edilmemesi, 6. Derecelendirme sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona erdiğinin Borsa’ya bildirilmesi, 7. Derecelendirme “Derecelendirme kuruluşunun Kuruluşları Sermaye Listesi”nden Piyasası çıkarıldığının Kurulu’nun Borsa’ya bildirilmesi, 8. Derecelendirme kuruluşunun bağımsızlığının ortadan kalktığının Borsa’ya bildirilmesi durumlarına bağlıdır. Çalışmamızın yapıldığı dönem itibariyle Kurumsal Yönetim Endeksi’ne dahil şirketler ve kurumsal yönetim ilkelerine uyum derecelendirme notları tablo 4.1’de gösterilmektedir. 38 Tablo 4. 1 XKURY - İMKB Kurumsal Yönetim No 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 Kod AEFES ALBRK ARCLK ASYAB AYGAZ CCOLA DENTA DOAS DOHOL DYHOL HURGZ IHEVA IHLAS ISFIN LOGO OTKAR PETKM PRKAB PRKME SKBNK TAVHL TOASO TRCAS TSKB TTKOM TTRAK TUPRS VESTL VKFYT YAZIC YGYO YKBNK Şirket Adı ANADOLU EFES ALBARAKA TÜRK ARÇELİK ASYA KATILIM BANKASI AYGAZ COCA COLA İÇECEK DENTAŞ AMBALAJ DOĞUŞ OTOMOTİV DOĞAN HOLDİNG DOĞAN YAYIN HOL. HÜRRİYET GZT. İHLAS EV ALETLERİ İHLAS HOLDİNG İŞ FİN.KİR. LOGO YAZILIM OTOKAR PETKİM PRYSMIAN KABLO PARK ELEK.MADENCİLİK ŞEKERBANK TAV HAVA LİMANLARI TOFAŞ OTO. FAB. TURCAS PETROL T.S.K.B. TÜRK TELEKOM TÜRK TRAKTÖR TÜPRAŞ VESTEL VAKIF YAT. ORT. YAZICILAR HOLDING YEŞİL GMYO YAPI VE KREDİ BANK. XKURY’de İşlem Görme Yılı 2008 2010 2009 2008 2010 2009 2008 2011 2009 2006 2007 2010 2010 2009 2009 2008 2009 2009 2010 2009 2009 2007 2010 2009 2009 2007 2007 2007 2009 2011 2007 2008 (Yukarıdaki işaretli şirketler XKURY - İMKB Kurumsal Yönetim ve XMESY İMKB Metal Eşya, Makina her ikisinde birden yer alan şirketlerdir.) 39 İKİNCİ BÖLÜM FİNANSAL BİLGİ MANİPÜLASYONU 2.1. Finansal Bilgi Dünya genelinde sermayenin serbest dolaşımı özellikle finans piyasalarında rol alan yatırımcıların dış ülke firmaları üzerinde de yatırım yapmaya ilişkin beklentiler içerisine girmesine sebep olmaktadır. Özellikle ülke firmaları üzerinde dış yatırımcı ilgisinin artması, önceye nazaran finansal bilgilerin şeffaf olma arzusunu daha hissedilir hale getirmektedir. Finansal bilgi bir işletmenin faaliyetlerini açıklamak için üretilmektedir. Bununla birlikte, halka açık, hisse senetleri borsalarda veya teşkilatlanmış diğer piyasalarda işlem gören şirketler açısından finansal bilgi ele alındığında, şirketlerin faaliyetleri ile ilgili olduğu ölçüde faaliyetlere ilişkin para ile ifade edilen niceliksel veriler finansal bilginin kapsamına girmektedir (Küçüksözen, 2004: 10). Bushman ve Smith’in (2001) tanımlamalarına göre; finansal bilgi, kurumsal denetim mekanizmaları tarafından kullanılan girdilerdir. Finansal bilgi yardımıyla, yönetici ve dış yatırımcı arasındaki kurumsal ayrımdan doğan çatışmaların hafiflemesi sağlanır. Ayrıca finansal bilgi muhasebedeki yönetişim araştırmalarının temel amacıdır. Diğer bir açıdan ise, finansal bilgi ekonomideki kaynak kullanımının ve dağılımının anlaşılması için önem arz etmektedir (Bushman ve Smith, 2001: 328). Finansal bilgi, şirketler muhasebesi ve raporlama sisteminin bir ürünüdür. Bu raporlama sisteminin görevi; halka açık firmalara ilişkin mali durumlarını ve performans ölçümlerini gösteren, denetlenmiş nicel verileri rutin olarak açıklamaktır. Yatırımcılar ve düzenleyiciler için denetlenmiş bilanço, gelir tablosu, nakit akım tablosu ve açıklamaları destekleyici biçimde bilgi seti halinde sunulmaktadır (Bushman ve Smith, 2003: 65). Bir muhasebe fonksiyonu olan finansal bilgiyi, sadece o işletmenin muhasebe servisi ya da muhasebecileri toplamaz veya hazırlamazlar. İşletmenin bütün birimleri finansal verilerin üretimine katkıda bulunurlar, ancak muhasebe sistemi ya da 40 muhasebeciler finansal verilerin toplanması, sınıflandırılması, analiz edilmesi ve raporlanması suretiyle finansal bilgiye dönüştürülmesini gerçekleştirirler (Küçüksözen, 2004: 11). Finansal bilgi yatırımcıların ve yöneticilerin değerlerdeki değişimlerinin farkına varmaları için önemlidir. Yöneticilerin ve şirketin performansının hesaplanmasında, yönetsel karaların verilmesinde, yönetsel teşviklerin verilmesinde, stratejik yönetim planlamaların yapılmasında finansal bilgiden yararlanılır. Yöneticiler bazı görevlerini yerine getirirken varlıkların değerlerinde meydana gelen değişimlere ihtiyaç duyarlar (Bushman vd., 2004: 171). Son muhasebe skandalları ortaya çıkmasından sonra finansal bilginin sermaye piyasaları açısından ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Mali raporların ve denetim işlevlerinin kalitesi özen gösterilmemesi, mali tablo dolandırıcılıkları ve borsa düşüşleriyle sonuçlanmaktadır. Finansal bilgi skandalları; • Güvenilir finansal raporlar hazırlanması • Etkili kurumsal yönetim geliştirilmesi • Dürüst üst düzey yöneticiler seçilmesi • İç kontrollerin yeterli ve etkili olması • Kaliteli denetim yapılaması • Borsanın doğruluğunun sağlanması konularının önemini artırmıştır (Rezaee, 2005: 288). Borsada hisse senedi alan küçük yatırımcılardan ziyade büyük yatırımcılar için kendilerine hedef edindikleri hisse senetlerinin fiyatları daha da önemlidir ve karşılaştırmalı bir finansal bilgi araştırması yapmaları gerekmektedir. Bu nedenle firmalar tarafından belirsizliği en az seviyelere indirecek şekilde yatırımcılara finansal bilgi sağlanmalıdır (Aharon, 2010: 457). Gelişmiş ülkelerdeki yatırımcılar gelişmekte olan ülkelerdeki yatırımcılara göre finansal bilgilerin finansal olmayan bilgilerden daha önemli olduğunu düşünmektedirler. Bu bağlamda firmaların her türlü kullanıcı ile iletişimini artırması için uygun bir muhasebe bilgi sistemini geliştirilmesi önemlidir (Fortin ve Dicko, 2009: 90). 41 Mevcut finansal bilgilerin miktarı ve kalitesi bir ekonomide kaynak tahsisinin verimliliğini ve sermaye maliyetini etkilemektedir. Kaynakların iyi bir şekilde tahsis edilmesi ise, sermaye maliyetlerini en aza indirir ve aynı zamanda ekonominin değerinin en yüksek seviyelerde olmasını sağlar. Kurumsal finansal bilgilerin yasal olarak düzenlenmesi piyasa eksikliklerinin giderilmesi için önemlidir. Ek olarak, finansal bilgilerin yasalarla düzenlenmesi, bilgisiz, ortalama veya sade yatırımcı için teşvik edicidir (Kothari vd., 2010: 252). Sermaye piyasasında yatırımcılar, yatırım kararı vermek için yeterli bir biçimde, zamanında ve doğru bilgilendirilmeleri gereklidir. Bilgilendirilme ihtiyacı esas itibariyle finansal sistemin diğer ayağını oluşturan para piyasaları için de gerekli ve önemlidir. Bununla birlikte, sermaye piyasalarında yatırımcıların arz ettikleri fonu kullanan şirketlerle doğrudan ortaklık ve borç ilişkisine girmiş olmalarını sağlamaktadır. Bunun için yatırımcılar fon arz ederken, diğer bir ifade ile menkul kıymet satın alırken-satarken ya da bu kararlarını gözden geçirirken, şirketler tarafından kendilerine bilgilendirilme sunulan ihtiyacının finansal sermaye bilgilere piyasalarındaki göre hareket önemini etmeleri, göstermektedir (Küçüksözen, 2004: 15). 2.2. Genel Olarak Finansal Manipülasyon Türk Dil Kurumu’na göre manipülasyon kavramı; yönlendirme, seçme, ekleme ve çıkarma yoluyla bilgileri değiştirme ve varlıkları yapıcı açıklayıcı ve yararlı bir biçimde kullanma işi şeklinde farklı anlamlarda kullanılabilmektedir. Finansal manipülasyonun, genellikle serbest arz ve talep güçlerine müdahale, diğer yatırımcıları işlem yapmaya yönlendirme, yapay fiyat oluşturma gibi kavramlarla tanımlandığı görülmektedir (SPK, 2003: 2). Bu tanımlamadan yola çıkarak finansal manipülasyon şu üç sorunu ortaya çıkarmaktadır (Chambers, 2004: 63); 1. Yasal olan ve olmayan arz ve talebin tanımlanması sorunu 2. Yapılan işlemlerden hangisinin ortada geçerli bir neden yokken, hangisinin rasyonel bir amaca dayanılarak yapıldığını belirleme sorunu 42 3. Hangi fiyat düzeyinin yapay, hangisinin gerçek olduğunu saptama sorunu Beneish’in (1999) yaptığı çalışmada finansal manipülasyonu, firmaların finansal performanslarını iyi gösterip bundan fayda sağlamak için Genel Kabul Görmüş Muhasebe Standartlarının ihlal edilmesi olarak tanımlamaktadır. Bunun için finansal manipülasyon tipik olarak gelirleri artmış gibi gösterdiği gibi, giderleri azalmış gibi de gösterebilir (Beneish, 1999: 27). Diğer bir tanımda finansal manipülasyon, sermaye piyasalarında alım satıma konu olan finansal varlıkların fiyat oluşumuna gerçek ve kabul edilebilir bir nedene dayanmaksızın etkide bulunulması, kendi amaç ve istekleri doğrultusunda diğer yatırımcıların yanlış yönlendirilmesi ve bunların menfaat sağlamaya yönelik olarak yapılmasını içeren davranış ve işlemlerin bütünü olarak tanımlanabilir ( Chambers, 2004: 63). Stolowy ve Breton’un (2003) yaptıkları çalışmada ise manipülasyon, varlıkların değişik paydaşlar arasında yöneticilerin istekleri doğrultusunda aktarılması şeklinde ifade edilmiştir (Stolowy ve Breton, 2003: 7). Finansal manipülasyon, işletmenin finansal durumu ve faaliyet sonuçlarını değiştirip; finansal bilgi kullanıcılarının algılarını etkilemeyi hedeflemektedir. En önemli finansal bilgi kullanıcısı olan yatırımcılar, manipülasyonun en çok etkilenen konumundadır. Yatırımcıların yeni hisse senetleri satın almaları için yöneticilerin, yatırımcıların zihinlerinde iyimser bir “kar beklentisi” yaratmasına muhasebe manipülasyonu denilmektedir (Demir ve Bahadır, 2007: 103). Hisse senedi piyasalarının hem gelişmiş hem de gelişmekte olan Ülkelerde manipüle edilebilir olma olasılığı önemli bir konudur. Hisse senetlerinin gerçek değeri hakkında bilgi almak isteyen yatırımcılar manipülatörler tarafından yanıltılabilirler. Hisse senetleri için çok fazla bilgi araştıranlar manipülatörlerin işlerini kolaylaştırır. Böylelikle manipülatörler piyasa etkinliğini daha kötüye götürmeyi başarabilirler (Aggarwal ve Wu, 2006: 1916). Manipülasyonu olasılığı her zaman piyasa katılımcıları ve hükümetler için büyük bir endişe konusu olmuştur. Manipülasyonun olasılığını göstermek için araştırmacılar özel modeller geliştirmişlerdir. Bilgili yatırımcıların yanı sıra, likit 43 yatırımcılar vardır ve bunlar dışsal nedenlerle stok alırlar. Bu likit yatırımcılar paraya ihtiyacı olan insanların hisse senetlerini alırlar. Bu likit tüccarlar aynı zamanda satıcıdırlar. Bunlar daha fazla kazanmak için doğru zamanı bekleyip alış yaparlar. Likit yatırımcılar önemli açıklamaları ve karlılıkları takip ederler böylelikle giderlerini azaltırlar. Bu likit alış ve satış arasında doğal asimetri vardır. Kârlı ve başarılı bir manipülasyonda alıcı tarafının bilgi bazlı, satıcı tarafının ise, bu bilgiden yoksun olduğunu gözlemlemiştir (Allen ve Gordon, 1992: 624) 2.3. Finansal Manipülasyonun Sınıflandırılması Manipülasyonu genel olarak üç grupta sınıflandırılmaktadır (Allen ve Gale, 1992: 505). Bunlar; • Hareket bazlı manipülasyon • Bilgi bazlı manipülasyon • İşlem bazlı manipülasyon 2.3.1. Hareket Bazlı Manipülasyon Bu türdeki manipülasyonlar, hisse senetlerinin beklenen gerçek değerlerini etkilemeye yönelik yapılmaktadır. Hisse senedi fiyatları ile şirketin sahip olduğu menkul kıymetlerin cari fiyatlarını dolayısıyla da piyasa değerini sürekli olarak değiştirmeye yönelik işlemlerdir. Bir menkul kıymetin piyasada alım satıma konu olan kısmının önemli bir bölümünü ele geçirmeyi veya şirket çalışanlarının elinde bulundurdukları şirket hisselerini kendi lehlerine kullanmalarını, ayrıca bazı durumlarda aracı kurumların müşteri emirlerini gerçekleştirmemelerini hareket bazlı manipülasyona örnek olarak gösterebiliriz (Küçüksözen, 2004: 29). Hareket bazlı manipülasyon, varlıkların gerçek veya algılanan değer değişikliği işlemlerine (alım-satım hariç) dayanmaktadır. Devralma teklifleri kullanılarak hareket bazlı manipülasyon yapılmaktadır. Bir manipülatör bir hisse senedi satın alır, sonra devralma teklifini duyurur. Bu firmanın hisselerinin fiyatının yükselmesine yol açar. Manipülatör bu nedenle daha yüksek fiyata o hisse senetlerini satmayı başarır. Tabii ki, teklifi sonunda kesilir (Mei ve diğerleri, 2004: 5). 44 Hareket bazlı manipülasyon, hisse senedinin gerçek ya da tahmin edilebilir değerini değiştirmek amacıyla yapılan davranışlar bütünüdür. Yapılan temel davranış ise devralma fiyat teklifini yükseltmektir. Burada manipülatör bir şirketin hisse senetlerini satın aldıktan sonra bu hisse senetlerini devretmek için fiyat teklifi verir. Bu da şirketin hisse senetlerinin fiyatının yükselmesine neden olur. Fiyatlar yükseldikten sonra da manipülatör elindeki hisse senetlerini bu yüksek fiyattan satarak kazanç sağlar. Doğal olarak, bundan sonra da teklif fiyatı düşüşe geçer (Chambers, 2004: 64). 2.3.2. Bilgi Bazlı Manipülasyon Bilgi bazlı manipülasyon yanlış bilgi verme veya gerçek olmayan söylentiler yayma esasına dayanır. Burada önce hisse senetleri satın alınır, daha sonra şirket hakkında piyasaya gerçek dışı bilgi verilir ve karlı şekilde hisse senetleri satılır (Chambers, 2004: 64). Bilginin zamanlamasının manipülasyonu hisse senedi fiyat değişikliklerinin zamanlamasıyla eşdeğerdir. İçerden alımlarda bilgi verimliliği üzerine yapılan tartışmalarda birçok çalışmada içeriden pozisyon alanların hisse senedi fiyatını artırarak manipülasyon yaptıkları düşünülmektedir. Hisse senedi fiyatı etkisi, iç alıcıların ulaştıkları değerli bilgilerin etkisiyle meydana gelmektedir. Dışarıdan alıcılar içerden alıcıların davranışlarını taklit edebilirler. Böylelikle dışarıdan alıcılar yaptıkları alım satımla hisse senedi fiyat manipülasyonu yapabilirler. Kamuoyu içerdekiler tarafından yapılan açıklamaları doğru kabul eder ve bu hisse sendi fiyatında manipülasyona neden olmaktadır. Bu bilgi bazlı manipülasyon sayesinde içerdekiler kazanç sağlarlar ve yanlış bilgiden kaynaklanan hisse senedi fiyat artışına neden olurlar (Chauvin ve Shenoy, 2000: 7). Bilgiye dayalı manipülasyon yanlış bilgi veya yanıltıcı söylentilerle yapılmaktadır. 1920'lerde ABD'deki "alım-satım havuzları" operasyonları bilgiye dayalı manipülasyon örnek verilebilir. Yatırımcılar bir grup olarak havuzda birleşirler; • Öncelikle hisse senedini alırlar • Daha sonra firma hakkında olumlu söylentiler yayarlar 45 • Son olarak karlı bir şekilde hisse senedini satarlar. 2001 yılında Enron ve Worldcom gibi çarpıcı olgular da bilgiye dayalı manipülasyon ile ilişkilidir. Bu olaylar bilgi bazlı manipülasyonda söylentilerin rolünü göstermektedir (Mei ve diğerleri, 2004: 4). Menkul kıymetin fiyatını doğrudan etkileyebilecek nitelikteki bilgilerin kamuya açıklanması sürecinde, bu bilgilerin gerçeğe uygun olmayan şekillerde yansıtılması ile menkul kıymet fiyatlarında dalgalanmalar yaratılması, bilgi bazlı manipülasyon kapsamındadır. Buna göre, kamuyu aydınlatma ile yatırımcıların korunması ilke ve kuralları çerçevesinde halka açıklanması zorunlu bilgi ve verilere ilişkin olarak; asılsız, yanlış, yanıltıcı ve yetersiz beyanda bulunularak veya açıklama yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınarak eksik açıklama yapılması söz konusudur (Küçüksözen, 2004: 30). 2.3.3. İşlem Bazlı Manipülasyon İşlem bazlı manipülasyon ise önlenmesi güç olan bir manipülasyon türüdür. Burada tek başına ya da grup halinde manipülatörlerin yanlış bilgi yaymadan ya da hisse senedinin fiyatını değiştirmek için gözle görülür bir davranışta bulunmadan, yalnızca hisse senedini alıp satarak fiyatı manipüle etmeleri durumu söz konusudur (Chambers, 2004: 64). İşlem bazlı manipülasyon, büyük bir veya bir grup alıcının bir hissenin fiyatını etkilemek için alım veya satım yaptıklarında gerçekleşir. Bu yaptıkları işlem yanlış bilgiye sahip oldukları için gerçekleşmez, herkes tarafından gözlemlenebilir ve bunu varlık değerini değiştirmek için yaparlar. Genellikle hedge fonlar genellikle böyle büyük miktarlarda satın alma ve daha sonra da satma yaparlar ve bunu yaparken görünüşe göre firma devralmakla ilgilenememektedirler. Böyle büyük miktarlarda alım-satım yapanların tek amacı işlem bazlı manipülasyon yapmaktır (Mei vd., 2004: 6). 46 2.4. Finansal Bilgi Manipülasyonu Şirketlerin bir toplumda refah üretmek ve bunu dağıtmak için var oldukları kabul edildiğinde finansal bilgi, şirketlerin bu faaliyetlerinin sonuçlarını başta şirket ortakları olmak üzere, şirketle ilgili bütün taraflara, diğer bir ifade ile finansal bilgi kullanıcılarına iletmektedir (Küçüksözen, 2004: 39). Bu finansal bilgiler, gerek şirket yönetiminin yatırım kararlarında, gerekse şirketle ilgilenenlerin bu şirketle ilgili kararlarında etkili olmaktadır. Alınan bu kararlar esas itibariyle bir ekonomideki kaynakların tahsisi ile ilgili kararlardır. Dolayısıyla, doğru finansal bilgilere dayalı olarak, zamanında verilen kararlar ekonomideki kaynak tahsisinin etkin bir şekilde gerçekleşmesi ile sonuçlanarak ekonomik büyümeye (gelişmeye) katkı sağlarken, yanlış ya da eksik finansal bilgiye dayalı olarak alınan kararlar da ekonomide kaynak israfına neden olmaktadır (Küçüksözen, 2004: 39). Yukarıda belirtildiği gibi finansal bilgi manipülasyonu kaynakların verimli kullanılmasını engellemektedir. Bunun yanında; hisse senedi fiyatlarının dolayısıyla şirketlerin değerlerinin düşmesi, şirketlerin borçlanma maliyetlerinin artması ve çok sayıda yatırımcının zarara uğraması gibi başka sonuçlara da neden olmaktadır (Küçükkocaoğlu ve Küçüksözen, 2005: 165). Kar yönetimi, karın istikrarlı hale getirilmesi, aldatıcı finansal raporlama, yaratıcı muhasebe uygulamaları, agresif muhasebe, muhasebe usulsüzlükleri ve muhasebe manipülasyonu olarak değişik ifadelerle tanımlanan ve esas itibariyle “Şirketlerin finansal tablo ve raporlarında yer alan verilerin yöneticilerin istekleri ile uyumlu olmasını sağlamak amacıyla, finansal raporlama sürecine müdahalede bulunulması” olarak tanımlanabilen finansal bilgi manipülasyonu ile şirketlerin finansal durumu, faaliyetleri ve faaliyet sonuçları hakkında ilgililere gerçeğe aykırı bir bilgi sunulabilmektedir (Küçüksözen, 2004: 43). Finansal bilgi manipülasyonu, yönetimsel olarak muhasebe tercihlerinin veya işlemlerinin yönetilmesidir. Finansal bilgi manipülasyonu şirket, toplum ve fon sağlayıcılar arasında varlık transferlerinin yapılmasıyla meydana gelir. Firmalar bu varlık transferinden fayda sağlarlar (Stowoly ve Breton, 2000: 2). 47 2.5. Finansal Bilgi Manipülasyonu Yöntemleri Stolowy ve Breton 1992’de yaptıkları çalışmada finansal manipülasyon yöntemlerini şu şekilde sınıflandırmışlardır: 1. Kar yönetimi, 2. Karın istikrarlı hale getirilmesi, 3. Yaratıcı muhasebe, 4. Diğer finansal bilgi manipülasyonu yöntemleri (Stolowy ve Breton, 2000: 2). 2.5.1. Kar Yönetimi (Earnings Management) Kar yönetimi; karın yüksek olduğu dönemlerde düşürülmesine, düşük olduğu dönemlerde ise yükseltilmesine yönelik uygulamalar olarak tanımlanmaktadır. Böylelikle şirketler istikrarlı bir şekilde kar elde etmiş ve daha az riskli oldukları izlenimi yaratmış olacaklardır. (Küçüksözen, 2004: 50). Başka bir tanımlama ile istenilen şirket performansını elde edebilmeyi sağlamak için yapılması gereken değişiklikleri yapan finansal bilgi manipülasyona kar yönetimi denir (Mulford ve Comiskey, 2002: 59). Yöneticilerin, kendi faydalarını ve şirket değerlerinin en üst seviyeye çıkaracak muhasebe politikalarını seçmeleri doğaldır. Bu yaklaşım kar yönetimi ifade etmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere kar yönetimi muhasebe politikaları sınırları içersinde gerçekleşebilir. Örneğin amortisman yöntemi seçimi bir kar yönetimi şeklidir ve bu Genel Kabul Görmüş Muhasebe Standartlarının(GAAP) bir esnekliğidir (Mulford ve Comiskey, 2002: 59). 2.5.2. Karın İstikrarlı Hale Getirilmesi (Income Smoothing) Karın istikrarlı hale getirilmesi, bir çeşit kar yönetimi şeklidir. Bu yöntem karı yüksek veya düşük çıkartarak normal bir gelir serisi haline getirmek diye tanımlanmaktadır. Böylece yıllar boyunca düzleşen ve kötü giden yılları iyileştiren bir durumu gerçekleştirmiş olur. Böylelikle daha az riskli gelir dalgalanmaları olmuş olur. Karın istikrarlı bir hale gelmesi uzun dönemli bir kar yönetim şeklidir. 48 Beklenmedik piyasa koşullarında riski azaltır ve şirketin değerinin ani düşmesini önler (Mulford ve Comiskey, 2002: 87). Finansal bilgi manipülasyonuyla, yönetimin elde etmek istediği amaçlardan birisi raporlanan karı istikrarlı hale getirmektir. İstikrar hareketi sayesinde gelirler başarılı yıllardan başarısız yıllara aktarılmakta ve kardaki yıllık dalgalanmaların önüne geçilmektedir Yatırımcıların zaman içinde istikrarlı bir dağılım sergileyen karlara sahip firmaları tercih etmeleri ve raporlanan kar rakamlarına bağlı anlaşmalar, yöneticileri raporlanan dönem karlarını istikrarlı hale getirmeye yönelten sebepler olarak gösterilebilir (Demir ve Bahadır, 2007: 113). Yöneticiler, karın istikrarlı hale getirilmesi için yapay (muhasebe) ya da gerçek (işlem) değişkenleri manipülasyon yoluyla, raporlanan dönem karının hedeflenen seviyenin etrafındaki dalgalanmalarını azaltmak için bir araç gibi kullanırlar (Demir ve Bahadır, 2007: 113). 2.5.3. Yaratıcı Muhasebe Uygulamaları (Creative Accounting Practices) Yaratıcı muhasebe finansal tablolardaki sayıları değiştirebilmek için yapılan; agresif tercihler yapılması, muhasebe ilkelerinde esnekliklerin uygulanması, hileli finansal raporların düzenlenmesini kapsamaktadır. Böylelikle ulaşılmak istenen sonuç kar yönetimi veya karı istikrarını adım adım gerçekleştirmektir (Mulford ve Comiskey, 2002: 3). Yaratıcı muhasebe uygulamalarıyla katı muhasebe kurallarında bir esneklik oluşması mümkün olabilmektedir. Bu adımlar geliri artırmak için yapılır böylelikle de kar, dönen varlıklar, öz sermaye de artış ve borçlarda bir düşüşe neden olmaktadır. Bir şirketin finansal sonuçlarında ve pozisyonunda yapılan bu tür değişiklikler finansal oranların olması gereken miktarını ya karşılar ya da aşmasını sağlar. Giderleri azaltıcı adımlarda yine aynı etkileri göstermektedir. Yaratıcı muhasebe, bir şirketin görünen finansal durumunu iyileştirmek ve mevcut finansal şartlara karşı bir koruma inşa etmek için kullanılmaktadır (Mulford ve Comiskey, 2002: 6). Yukarıda açıklandığı gibi yaratıcı muhasebe uygulamaları koruma sağlamak için kullanılmaktadır. Bunu finansal tablolarda nasıl bir bilgi açıklandığında nasıl bir 49 tepki alınacağının önceden kestirilerek, finansal bilgi kullanıcılarının beklentilerini de göz önünde bulundurarak finansal tablolardaki görünümün değiştirilmesi esasına dayanmaktadır. Bu değiştirme işlemi yapılırken bağımsız dış denetçilerin ve kamu denetçilerinin beklentileri de göz önünde bulundurulmaktadır. Çünkü bu denetçiler finansal bilgi kullanıcılarının haklarını savunma pozisyonunda olan kişilerdir (Canbulut, 2008: 80). 2.5.4. Diğer Finansal Bilgi Manipülasyonu Yöntemleri Diğer finansal bilgi manipülasyonu yöntemleri; agresif muhasebe, büyük temizlik muhasebesi, aldatıcı finansal raporlama, muhasebe hata ve usulsüzlükleri olarak sayılabilir. 2.5.4.1. Agresif Muhasebe (Aggressive Accounting) Agresif muhasebe, hedeflenen sonuçlara ulaşmak ve genelliklede yüksek dönem karı elde etmek için kullanılacak muhasebe yöntemlerinin, yürürlükteki muhasebe mevzuatına ve genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine uygun olup olamadığına bakılmaksızın kasıtlı ve zorlayıcı bir şekilde seçilmesi ve uygulanmasıdır (Mulford ve Comiskey, 2002: 3). Agresif muhasebe için önemli olan yüksek günlük kazancı elde etmektir ve takip edilen genel kabul görmüş muhasebe ilkeleri uygulamalarının takip edilip, edilmemesi ile çok ilgilenilmemektedir. Agresif muhasebe uygulamaların önemli bir hilenin yapıldığı sadece sivil, idari veya cezai kovuşturma sonucunda ileri sürülebilmektedir ve kasıtlı, önemli bir yanlışlığın mali tablo okuyucuları aldatmak amacıyla yer almış olması gerekmektedir (Mulford ve Comiskey, 2002: 6). Muhasebe politikaları büyük ölçüde yönetim kararı ve yönetimin bir fonksiyonudur. Bu kararların finansal sonuçları kutuplaşmaya neden olmakta ve bir yönde veya başka bir yönde pozisyon almalarına neden olmaktadır. Bu agresif muhasebeyi ifade etmektedir. Eğer yapılanlar genel kabul görmüş muhasebe standartlarının sınırları içerisinde gerçekleşirse, hileli finansal raporlama olarak kabul edilmez (Mulford ve Comiskey, 2002: 39). 50 2.5.4.2. Büyük Temizlik Muhasebesi (Big Bath Accounting) Büyük temizlik muhasebesi, bazı kalemleri zarar yazmak suretiyle finansal tablolardan çıkarmak veya bazı gelirleri ertelemek suretiyle cari dönem gelirini azaltmak suretiyle uygulanan bir yöntemdir. Bu yöntemin uygulanması sonrasında ortaya çıkan finansal sonuçlar, normal dönemlerdeki sonuçlardan büyük bir farlılık göstermektedir. Büyük temizlik muhasebesi politikasının izleyen dönemlerde istikrarlı şekilde artan bir kar trendi gözlemlenmektedir (Canbulut, 2008: 94). Büyük temizlik muhasebesi, bir şirketin yönetimi değiştiğinde yeni yönetim gelecekte karın istikrarlı hale getirilmesi için kullanılabilecek kalemleri finansal tablolardan temizlemek suretiyle, geçmiş yönetimin aslında kamuya açıklanandan daha kötü sonuçlar devrettiği izlenimi yaratmaya ve kendileri için karı ileri dönemlerde arttırma imkânı sağlamaya çalışmaktadırlar (Stolowy ve Breton, 2000,8). Yeni yönetim, gelir artırıcı finansal tablo kalemlerini temizleme işleminden; daha düşük kâr açıklamak suretiyle bir taraftan kendisinden önceki yönetimi suçlamakta diğer taraftan gelecekteki kârların karşılaştırılacağı cari dönemdeki kâr rakamını düşürmek ve yapılan gelir azaltıcı uygulamalarla gelecekteki kâr rakamlarını yükseltmek suretiyle yükselen bir kâr trendi açıklamak şeklinde yarar sağlamaktadır (Bayırlı, 2006: 48). 2.5.4.3. Aldatıcı Finansal Raporlama (Fraudulent Financial Reporting) Aldatıcı finansal raporlama, aldatma kastıyla ya da yeterli bilgi ve deneyime sahip olunmadığı için yanıltıcı bir yolla idari, hukuki veya cezai işlem gerektirecek nitelikte agresif muhasebe uygulamalarının yapılması şeklinde tanımlanmaktadır. Bu yöntem, yaratıcı muhasebe uygulamalarına göre, kasıt unsuru açısından olmasa bile sonuçları itibariyle daha tehlikeli ya da kötü olarak değerlendirilmektedir (Mulford ve Comiskey, 2002: 40). 51 2.5.4.4. Muhasebe Hata ve Usulsüzlükleri (Accounting Errors and Irregularities) Muhasebe hata ve usulsüzlükleri, kasıtlı olmadan, kaza ile ortaya çıkan gerçeğe aykırı bilgi sunma, bazı bilgilere yer vermeme veya açıklamama durumudur (Küçüksözen, 2004: 103). Muhasebe usulsüzlükleri ise, finansal tablo kullanıcılarını yanıltmak üzere, hesapların finansal tablolara bilinçli olarak yanlış yansıtılması ya da finansal tablolardan çıkarılması veya açıklanması şeklinde tanımlanmaktadır (Mulford ve Comiskey, 2002: 40). Finansal tablolarda hata aşağıdaki durumlarda söz konusu olabilmektedir (Küçüksözen, 2004: 105). • Finansal tabloların hazırlanması sürecinde bilgilerin toplanması ve işlenmesi sırasında yanlışlık yapılması, • Olayların gözetimi, izlenmesi veya değerlendirilmesinden kaynaklanan muhasebe tahminlerinin doğru olmaması, • Finansal bilgilerin tutar, sınıflandırma, sunum ve kamuya açıklanması ile ilgili muhasebe standart ve prensiplerinin uygulanması sırasında yapılan yanlışlıklar, hatalar Şirketlerin yaptıkları hata ve usulsüzlükler genellikle denetçiler tarafından tespit edilir. Böyle bir durumun varlığının fark edilmesi şirkete olan güvenin azalmasına ve şirketin zarar görmesine neden olur (Lin ve Rogers, 2002: 74). Sonrasında firmanın finansal raporlarının yeniden düzeltilmesi gerekir. Böyle bir haberin yatırımcılar tarafından duyulmasıyla da firmanın hisse senedi fiyatları olumsuz etkilenir (Gleason ve diğerleri, 2007: 2). 52 2.6. Finansal Bilgi Manipülasyonunu Nedenleri 2.6.1. Şirketlerin Zayıf Yönetim Yapıları Dechow, Sloan ve Sweeney (1996) tarafından yapılan araştırmaya göre, ABD’de1982-1992 yılları arasında finansal bilgi manipülasyonu yaptıkları, tespit edilen şirketlere ilişkin olarak, şirketlerin genelinde; Yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğu, şirketin aynı zamanda genel müdürü ve diğer üst düzey yöneticilerinden oluşmaktadır, • Büyük çoğunluğunun genel müdürü aynı zamanda yönetim kurulu başkanlığı görevini de yürütmektedir, • Büyük çoğunluğunun genel müdürü aynı zamanda şirketin kurucusudur, • Çoğunluğunda bağımsız denetim komitesi yoktur, • Çoğunluğunda yönetim dışında bulunan ve önemli miktarda paya sahip ortak bulunmamaktadır, • Çoğunluğunun bağımsız denetimini yapan şirket altı büyük bağımsız denetim şirketinden biri değildir (Küçüksözen, 2004: 108). Bu tespitler sonucunda, şirketlerdeki zayıf yönetim yapılarının finansal bilgi manipülasyonuna neden olduğu görülmektedir. 2.6.2. Yöneticilerin Menfaatleri ve Şirketlerin Ortaklık Yapıları Yöneticilerin ve şirket ortaklarının kişisel çıkar ya da beklentileri finansal bilgi manipülasyonuna başvurmalarına neden olabilir. Çünkü yönetici veya ortaklar; • Yöneticiler kendi menfaatlerini artırmak için hareket ederler, • Kardaki dalgalanma ve karın tahmin edilememesi piyasanın risk ölçümündeki nedensel belirleyici unsurlardır, • Kar payı rasyosu hisse fiyatını nedensel olarak belirleyen bir ölçüdür ve • Yöneticilerin menfaatleri şirketin hisse fiyatlarına doğrudan bağlıdır (Küçüksözen, 2004: 109). 53 Başarılı yönetimlerin yanı sıra, tam rekabetçi olmayan işletmelerin hâkim olduğu yeni ekonomik dünya düzeyinde, var olan ekonomik ve finansal krizlerin etkisiyle, gönüllülük, demokratik katılım, ortakların çıkarlarının tam olarak korunması, üyelerin çıkarlarının korumak, artırmak ve diğer işletmelerle işbirliği içersinde olmak gibi prensipler ön plana çıkmıştır. Önümüzdeki yıllarda da bu yoğunlaşmanın artarak devam edeceği varsayıldığında, küçük ölçekli işletmelerin bir araya gelerek daha güçlü bir yapı sergilemesi gerekmektedir. Güçlü yapılarda, güçlü sermaye ve finansal yapıların yanı sıra güçlü yönetim becerilerini de gerektirmektedir (Altınkaya, 2010: 5). 2.6.3. Yetersiz İç Denetim Sistemi, Bağımsız Denetim Komitesinin Yapısı ve Bağımsız Denetim Etkin bir kurumsal yönetim, etkin bir iç denetimi gerektirir. Etkin bir iç denetim ise, iç denetimin bağımsız bir faaliyet olarak yapılandırılması ve iç deneticilerin tarafsız görev yapmalarıyla mümkündür (Keleş, 2006: 11). İç denetçiler, kurum içi kontrol süreçlerinin etkinliğinin ve yeterliliğinin sistematik bir şekilde denetlenmesinden sorumludurlar. İç deneticilerin, risk yönetimi ve kontrol süreçlerinin oluşturulması, yönetilmesi ve sistemin gözlemlenmesine yönelik icrai herhangi bir sorumlulukları bulunmamaktadır (Keleş, 2006: 9). Bağımsız denetim komitesinden beklenen şirketin finansal raporlama sürecinin doğru ve gerçeğe uygun bilgi üretecek şekilde çalışmasını gözetlemektir. Tabi bu komite üyesinin, seçilir seçilmez kendi asıl işinden istifa edip, bütün zamanını şirkette harcayarak defteri kebir kayıtlarını incelemesi anlamına gelmemektedir. Ancak komite üyelerinin, örneğin şirkette yeterli uzmanlığa sahip finans ve muhasebe müdürü istihdam edilip edilmediğini, muhasebe servisinin doğru ve güvenilir bilgi üretecek şekilde uzman personelden ve donanımdan oluşturulup oluşturulmadığını araştırması, incelemesi beklenir. Dolayısıyla bağımsız denetim komitesinin, özellikle de bağımsız üyenin bu çerçevede bir gözetim görevini yerine getirecek bilgi ve deneyime sahip olması gerekmektedir (Küçüksözen, 2004: 111). 54 2.6.4. Tahakkuk Esası (Muhasebesi) ve Muhasebe Standartlarının Sağladığı Esneklik Tahakkuk esasında işlemler ve olaylar, ortaya çıktıklarında kaydedilirler ve nakit akımlarının ne zaman olduğuna bakılmaz. Gelirler hesabı, mali yıl boyunca tahakkuk eden, nakit olarak tahsil edilip edilmediklerine bakılmaksızın kaydedilmesi gereken gelir işlemlerinin tamamını gösterir. Giderler hesabı da, yine, nakit olarak ödenip ödenmediklerine bakılmaksızın, mali yıl boyunca tahakkuk eden giderlerin toplamını gösterir. Önemli olan nokta genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine uygun olmasıdır. Anlaşılacağı gibi, tahakkuk eden gelir ve giderler meydana geldikleri mali yılın hesaplarına ve raporlarına dahil edilirler. Bu yaklaşıma göre, ekonomik olaylara ilişkin işlemleri ait oldukları mali yılda kaydedilir ve raporlanır. Dönemsel mali raporlar böylelikle ilgili faaliyet dönemlerine ilişkin mali işlemleri tam olarak yansıtır (Karaarslan, 2004: 63). Ayrıca tahakkuk esası yöneticiler için bir esnekliktir ve bu manipülasyonlara neden olabilmektedir. 2.6.5. Periyodik Bilgilendirme Sistemi ve Analistlerin Kar Tahminleri Küreselleşme ülke ekonomilerini ve işletmelerin bilgi sistemlerini önemli ölçüde etkilemiştir. Özellikle internetteki gelişmeler ve bilgi teknolojilerindeki gelişmeler, kamunun sürekli ihtiyaç duyduğu finansal bilgiye ulaşması açısından önemlidir. Finansal raporlama sürecinin başında şeffaflığın sağlanması gerekmektedir. Böylelikle finansal bilgilerin kamuya zamanında, güvenilir ve tam bir şekilde açıklanması sağlanmış olur. Günümüzde daha az maliyet, daha geniş, sık ve hızlı ulaşım gibi faydalar sağlayan internet üzerinden finansal raporlama; dünyada birçok işletme ve yatırımcılar tarafından kullanılmaktadır (Uyar ve Çelik, 2006: 93). Gelişen finansal sistemde bu bilgi boşluğu finansal analistler tarafından doldurulmaktadır. Yatırımcılar genelde şirketler hakkında üç ayda bir finansal bilgi alabilirler. Diğer bir taraftan ise finansal bilgi kullanıcıları, finansal analistlerin kamuya açıkladıkları, daha güncel ancak doğru ya da yanlış finansal analist değerlendirmelerini, bekleyişlerini içeren, finansal analistin tahminlerine ulaşabilmektedirler. Finansal analistin tahmini esas itibariyle resmi bir finansal veri 55 değildir, doğru ya da yanlış olabilir, fakat ilgililer açısından elde edilebilir niteliktedir (Küçüksözen, 2004: 114). Şirketlerin pay sahiplerine yönelik olarak bilgilendirme politikası oluşturmaları ve bu politikalara sadık kalarak periyodik finansal tablo ve raporlarda yer alacak bilgileri doğru, açık ve şeffaf bir şekilde kamuya açıklamaları finansal manipülasyonların önüne geçmektedir. Bu bağlamda işletmelerde etkin bir kurumsal yönetim anlayışının geçerliliği, büyük ölçüde, iyi bir muhasebe bilgi sisteminin kurulmuş olmasına bağlıdır. Zira kurumsal yönetim anlayışı uygulama mekanizmaları (yönetim kurulu, denetim komitesi) güvenilir bir muhasebe bilgi sisteminden güç alacaktır. İşletme ile ilgili karar alıcı grupların doğru bir karara ulaşabilmesi, muhasebe bilgi sisteminin işletme yönetimlerine sağladığı güvenilir periyodik finansal tablo ve raporlarla mümkündür. Muhasebe bilgi sistemi, yönetimin varlıklar üzerindeki yönetim sorumluluğunu yerine getirerek, işletmelerin geleceğe ilişkin işletme eylemlerini planlamak için gerekli bilgileri sağlama amacındadır. Diğer bir ifade ile periyodik finansal tablo ve raporlar, günümüzün modern, ekonomik ve finansal dünyasının değişmez kaynağı olup, işletmelerin kendisi ve yatırımcılar açısından daha verimli ve adil olma yolunda ilerlemelerinde temel katkı unsurudur (Dinç ve Abdioğlu, 2009: 178). 2.6.6. Muhasebenin Gerçekleşme ve Tahsis Etme Kavramları Tahsis esası, ilgili ekonomik olayın etkisi ile finansal tabloların doğru bir şekilde yansıtılmasını engeller. Maddi olmayan duran varlıklara ilişkin bazı giderlerin dönem gideri olarak kabul edilmesi ya da aktifleştirilip amortismana tabi tutulması, raporlanan dönem karlarını doğrudan etkileyebilmektedir. Muhasebe ilke ve standartları bu giderlerden yazılım geliştirme giderlerinin geliştirilmekte olan yazılım projesinin, ancak teknik fizibilitesinin olumlu sonuçlanması halinde aktifleştirilmesine ve amortismana tabi tutulmasına izin vermektedir(Demir ve Bahadır, 2007: 107). Bu manipülasyon yapma kolaylığı mevcut muhasebe standartlarının esnekliğinden kaynaklanmaktadır. 56 2.7. Finansal Bilgi Manipülasyonu, İç Denetim Sistemi ve Bağımsız Denetim 2.7.1. İç Denetim Sistemi İç denetimi kısaca belirtmek gerekirse; organizasyonların büyümesi, yoğun rekabet baskısı sonucu kaynakların daha etkin kullanılma zorunluluğu ve faaliyetlerin karmaşıklaşması nedeniyle risklerin doğru bir şekilde tanımlanma ihtiyacıdır (Keleş, 2006: 5). Uluslar arası İç Denetim Enstitüsü iç denetimi, bir kurumun faaliyetlerini geliştirmek ve onlara değer katmak amacını güden bağımsız ve objektif bir güvence ve danışmanlık faaliyeti olarak tanımlamaktadır. İç denetçiler, kurumun risk yönetimi, kontrol ve yönetişim süreçlerinin etkinliğini ve verimliliğini değerlendirmek ve geliştirmek amacına yönelik, sistemli ve disiplinli bir yaklaşım getirerek kurumun amaçlarına ulaşmasına yardımcı olmaktadırlar (Keleş, 2006: 5). Yapılan bu tanım çerçevesinde iç denetimin unsurlarını şu şekilde sıralayabiliriz: • İç denetim faaliyeti, idarenin diğer faaliyetlerinden bağımsız olarak yürütülür. • İç denetçiler görevlerini yerine getirirken tarafsız olmak zorundadırlar. • İç denetim faaliyeti bir güvence ve danışmanlık faaliyetidir. • İç denetim faaliyeti ile kurumun hedeflerini gerçekleştirmek ve değer kazandırmak amaçlanmaktadır. • İç denetim; risk yönetimi, iç kontrol süreçleri ve yönetim süreçlerinin denetimini öngörür. • Sistematik ve disiplinli bir çalışma kültürünü gerektirir (Keleş, 2006: 5). Şirketlerdeki iç denetimin yetersizliği şirketlerdeki finansal verilerin analizinin ve finansal raporlama sürecinin doğru ve güvenilir bir şekilde yapmasına ve denetlenmesine engel teşkil etmektedir. Şirket içinde bulunan denetim sisteminde yetkili kişilerin görev alması doğru bir finansal raporlamayı sağlayarak şirket yönetimine katkı sağlayacaktır (Canbulut, 2008: 24). 57 2.7.2. Bağımsız Denetim Günümüzde bilindiği üzere sermaye piyasaları uluslar arası bir hale bürünmüştür. Çok uluslu şirketlerin faaliyetlerinin yaygınlaşması, bağımsız denetim faaliyetlerinin uluslararası boyut kazanması, ülkeler arasında ekonomik işbirliği ve birlik oluşturma girişimleri ile gelişmekte olan ülkelerin dünya piyasalarına girme çabaları muhasebe standartlarının uluslararası rolü ve önemini artırmış, bu ekonomik ortamda finansal raporlarda aynı dilin kullanılması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır (Üstündağ, 2006: 160). Bağımsız denetimde olması gereken bir boyutta önemlilik yargısıdır. Bağımsız denetimde önemliliğin tespit edilmesi tüm ilgili koşulların, nicel ve nitel konular kadar bunların etkileşimlerinin dikkatlice göz önüne alınmasını gerektirir. Hem nitel hem de nicel faktörlerin değerlendirilmesi gerektiği için bu süreç zorlaştırmaktadır. Önemlilik hakkındaki bağımsız denetim standartları, önemliliğin ölçülmesi için yeterli resmi destek sağlanmamaktadır. Sonuç olarak, bağımsız denetçiler önemliliği mesleki yargıya dayanarak tayin etmekten uzaklaşmaktadırlar. Bununla birlikte, yargısal bir kavram olarak önemlilik suiistimale açık hale gelmekte ve finansal bilgi manipülasyonu yolları açılmaktadır (Erdoğan, 2006: 112). Kurumsallaşmamış ekonomilerde genellikle bağımsız denetim takdirlerinde sonuç farklılıklarının esastan farklılığı, denetimsel yargı çatışmalarını beraberinde getirmektedir. Muhasebe uygulamaları uygunluk gerekçesi ile farklılaştırılmasına finansal manipülasyonlarında farklılaşmasına neden olmaktadır. Bağımsız denetim takdirlerinde de uygunluğun uygunluğu, doğruluğu ifade etmeyip doğruluğun asgari ölçüsüdür. Bunun yanı sıra bütünlüğün doğruluğu ile eşdeğer de kabul edilemez ve bu durum finansal bilgi manipülasyonuna açık bir ortam sağlar (Ünsal, 2010: 45). 2.8. Finansal Bilgi Manipülasyonunun Amaçları Finansal bilgi manipülasyonlarının yapılma amaçları ile ilgili çok sayıda unsur sayılabilir. Duruma ve şartlara göre çok farklı amaçlar için finansal bilgi manipülasyonuna başvurulabilecektir. Bununla birlikte genel olarak finansal bilgi manipülasyonu amaçlarını özetlemek (Küçükkocaoğlu ve Küçüksözen, 2005: 163); gerekirse aşağıdakiler sayılabilir 58 • Şirket yönetimi tarafından şirketin hisse senedi fiyatını ve riskini azaltmak, • Borç sözleşmelerindeki finansal koşulları sağlamak, • Kreditörler, yatırımcılar ve çalışanlarla ilişkileri daha iyi hale getirmek, • Halka açılmak veya sermaye artırımı suretiyle sağlanacak fon tutarını artırmak, • Politik ve hukuki düzenlemelerden kaynaklanabilecek riskleri azaltmak, • Yatırımcıların şirketle ilgili olarak algıladıkları riskten kaçınmak, • Şirketin gelecekteki performansı hakkında piyasaya olumlu izlenim vermek • Vergi avantajı sağlamak Diğer taraftan bazı durumlarda, yöneticiler kişisel kazanç elde etmek için muhasebe manipülasyonuna başvura bilirler. Bu nedenle finansal bilgi manipülasyonlarının, yöneticilerin menfaatleriyle pozitif yönlü bir ilişkisi vardır. Kişisel kazanç doğrultusunda yöneticilerin yaptıkları bu manipülasyonlar, sermaye piyasası kurallarını ihlal etmekte ve birçok yatırımcının dava açmasına neden olmaktadır (Lev, 2003: 35). 2.8.1. Hisse Senedi Fiyatlarını Etkilemek Yatırımcılar tarafından muhasebe bilgilerinin gelecekteki hisse senedi değerlerini tahmin etmek amacıyla yaygın bir şekilde kullanılması, yöneticileri kısa vadeli hisse senedi fiyat performansını etkilemek için karı manipüle etmeye yöneltmektedir (Healy ve Wahlen, 1999: 373). Yöneticiler, şirket hisse senedi fiyatlarında meydana gelebilecek aşırı bir düşüşten kaçınmak için şirket karının piyasa beklentilerinin altında gerçekleşeceği görünüyorsa manipülasyona başvurabilirler. Bu durumda, şirket hisse senetlerinde olası bir fiyat düşüşünden kaçınmak üzere, piyasadaki beklenti düzeyinde kar rakamına ulaşmak için, o dönem sonuna kadar mal satışlarını artırmak, bu kapsamda mal sevkiyatını hızlandırarak şeklinde bir finansal bilgi manipülasyonu yapılması mümkün olabilmektedir. Bunu bir sonraki dönem için satışların gösterildiği seviye gelecek dönemlerde sürdürülebilecek seviyenin çok üstünde olacaktır. Bu finansal 59 sonuçları piyasanın beklediği kar rakamına ulaşılmış gibi gösterilecektir (Küçüksözen, 2004: 172). Yatırımcılar yüksek ve sürekli kar payı dağıtan işletmelerin hisse senetleri için daha yüksek fiyat ödemeye hazırdır. Kar payı dağıtılması, gelecekte kar payı dağıtılacağına yönelik beklenti ya da işletme hisselerinin sermaye kazancı sağlayacağı beklentisi işletmeye yatırım yapılmasını ve işletmenin hisse senetlerinin değer kazanmasıyla sonuçlanmaktadır. Hisse senetlerinin değer kazanması hem işletmenin piyasa değerini artırmakta hem de işletmenin sermaye maliyetini azalmasını sağlamaktadır. Yöneticiler, hisse senedi değerini ne kadar yükseltirlerse, o kadar yüksek prim alacakları anlamına gelmektedir. Bu nedenle, bazı işletmeler hisse senedi fiyatının yükselmesini sağlamak amacıyla finansal tablolarında manevralar yapmakta ve yatırımcılara işletmenin yüksek kar payı dağıtan bir şirket olduğu izlenimini vermektedirler (Demir ve Bahadır, 2007: 109). 2.8.2. Borçlanma Maliyetleri Yüksek kar ve yüksek kar sonucunu doğuran büyük tutarlı varlıklar, düşük tutarlı yükümlülükler veya yüksek tutara sahip özkaynaklar şirket için iyi bir izlenim yaratır. Bu iyi izlenim sayesinde tahvil yatırımcısında ya da işletmeye borç ve kredi sağlayan diğer kişi ve kurumlarda, işletmenin kredi kalitesinin iyileştiğini düşünürler. Kredi kalitesi iyi olan işletmeler borçlanma maliyetleri kredi kalitesi iyi olmayan şirketlere göre daha düşüktür. Bu nedenle, bazı işletmeler düşük maliyetle borçlanabilmek amacıyla finansal tablolarında manipülasyonlar yaparak karlarını, varlıklarını ve özkaynaklarını olduğundan yüksek; yükümlülüklerini ise olduğundan daha düşük göstermeye çabalamaktadırlar (Wilson ve Shailer, 2007: 255; Demir ve Bahadır, 2007: 109). Yüksek raporlanan kar, yüksek kara eşlik eden büyük tutarlı varlıklar, düşük tutarlı yükümlülükler ve daha yüksek özsermaye miktarı; tahvil yatırımcısında ya da işletmeye borç ve kredi sağlayan diğer kişi ve kurumlarda, işletmenin kredi kalitesinin geliştiği izlenimini yaratabilmektedir. Bu nedenle işletmeler yaratıcı muhasebe uygulamalarını kullanılarak oluşturdukları finansal tablolar ile kurumsal 60 borçlanma maliyetlerinin düşürülmesini sağlamaya çalışmaktadırlar (Mulford ve Comiskey, 2002: 5). 2.8.3. Yönetici Ücret ve Primleri İşletme yöneticileri, hisse senedi değerindeki artışlardan nakit primler elde ederek fayda sağlamaktadırlar. Genellikle yöneticilerin ücret ve primleri işletmenin karına göre belirlenmektedir. Bu durumda daha fazla ücret ve prim elde etmek isteyen yöneticiler, finansal raporlardaki karı manipüle etme yoluna gitmektedirler (Shah, 1998: 92; Demir ve Bahadır, 2007: 109). Bergstresser ve Philippon’un (2004) yaptıkları çalışmada, CEO’ların potansiyel toplam kazançlarını artırmak için finansal manipülasyon yollarına başvurdukları gözlemlemişlerdir. Kazançlarını artırmaları onların stok değerlerini ne kadar artırdıkları ve ellerinde ne kadar opsiyon tuttuklarıyla ilgili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Yapılan çalışmada CEO’ların olağandışı şekilde bir çok opsiyon tuttukları ve daha sonra şirket içinden yüklü miktarlardan satışlar yapıldığı anlaşılmıştır. Feng ve diğerleri tarafından (2011) yapılan çalışmada şirketlerin finans müdürlerinin finansal bilgi manipülasyonu yapıp yapmadıkları araştırılmıştır. Bulunan sonuçlarda finans müdürlerinin yasal maliyetleri azaltmak için finansal bilgileri manipüle etme yoluna başvurdukları gözlenmiştir. Yine çıkan sonuçlarda finansal bilgi manipülasyonuna başvurmayan finansal yöneticilerinin de bu maliyetlere duyarlı oldukları gözlenmiştir. Diğer bir çıkan sonuç ise finansal bilgi manipülasyonuna başvuran finansal yöneticilerin bunu kendi alacakları prim ve ücret gibi çıkarlarından çok kendi üst yöneticileri istekleri doğrultusunda yapmalarıdır. Şirket yönetimini ödüllendirmenin en iyi yolu, kara dayalı teşvik primi uygulamasıdır. Bu nedenle, yöneticiler ücretlerinde istikrarlı bir eğilim sağlamak üzere, şirketin finansal bilgilerini (karını) manipüle etmektedirler. Bu kapsamda yöneticiler, ücretleri kar düzeyinden etkilenmeyecekse, diğer bir ifade ile kar düşük gösterilse bile ücret tutarları değişmeyecekse, bu durumda gelir azaltıcı, tahakkuk ya da diğer muhasebe işlemleri gerçekleştirmektedirler. Eğer karın biraz yükselmesi kendi ücret tutarlarının artmasını sağlıyorsa, bu durumda gelir artırıcı ya da gider 61 azaltıcı tahakkuk ya da diğer muhasebe işlemleri gerçekleştirmektedirler (Healy ve Wahlen, 1999: 376). 2.8.4. Politik Maliyetler Finans sektöründeki şirketler ile enerji, gaz ve telekom gibi faaliyetleri stratejik öneme sahip sektörlerde faaliyet gösteren şirketler diğer şirketlerden daha farklı bir gözetim ve denetim sistemine tabi tutulurlar. Bu tür stratejik öneme sahip şirketlere yönelik olarak muhasebe verilerine dayalı bir kamu gözetim ve denetimi söz konusudur. Bu kapsamda banka ve aracı kurumların muhasebe verileri ile ifade edilen sermaye yeterliği düzenlemelerine uymaları, sigorta şirketlerinin asgari bir finansal yapıya sahip olmaları ve enerji ve telekom şirketlerinin ise uygulayacakları fiyatlar için ilgili otoritenin belirleyeceği sınırlara göre hareket etmeleri zorunluluğu vardır. Bu durum söz konusu şirketlerin belirli düzeylerde kar etmeleri ya da etmiş gibi görünmeleri gerekliliğini de beraberinde getirmektedir. Sonuç olarak bu tür şirketler açısından, tabi oldukları yasal düzenlemenin gerektirdiği şartları sağlamak finansal bilgi manipülasyonu için bir amaç olarak ortaya çıkmaktadır (Küçüksözen, 2004: 185). Eaton ve Nofsinger’ın (2004) yılında yaptıkları çalışmada emeklilik şirketlerine, hükümetler tarafından uygulanan sıkı mali kısıtlama ve kontrollerin, bu sigorta şirketlerinin finansal raporlarında manipülasyon yapmalarına sebep olmaktadır. Bu şirketlerin maaş artış beklentileri, amortisman periyotları ve beklenen getiri oranları gibi şirketin finansal pozisyonu bilgi alınabilecek kalemler kontrol edildiğinde bu sıkı mali kısıtlamaların sonucunda bu şirketlerin onları iyi olmadıkları halde iyi gösterdikleri anlaşılmıştır. Sonuç olarak, bu emeklilik şirketleri üzerine yapılan mali kısıtlamalar ve siyasi baskılar, şirketlerin manipülatif işlemlerle finansal durumlarını iyimiş gibi göstermelerine sebep olmuştur. Bazı dönemlerde yüksek karlı işletmeler yasal düzenlemelerin baskısını maruz kalmamak için karlarını daha düşük göstermeye çalışırlar. 1970'li yıllarda OPEC'in petrol ambargosu, A.B.D'deki petrol firmalarının fiyat artırmalarına ve bu sayede yüksek kar elde etmelerini sağlamıştır. Sürekli yükselen fiyatları düşürmek için A.B.D Kongresi petrol firmalarının elde ettikleri gelirlere yeni bir vergi 62 getirmiştir. Bu duruma engel olmak için, birçok firma gelirleri erteleyerek ya da giderleri artırarak düşük kar açıklamış ve bu verginin olumsuz etkilerini hafifletmeyi sağlamışlardır (Demir ve Bahadır, 2007: 109). 2.8.5. Halka Açılmak veya Sermaye Artırımı Suretiyle Sağlanacak Fon Tutarını Artırmak Halka açılma, halka açık şirketin sermaye artırmasından biraz farklıdır. Çünkü halka yeni açılan şirketin hisse senetleri ile ilgili bir piyasa fiyatı olmadığı için, yatırımcılar böyle bir bilgiden haberdar değildirler. Dolayısıyla, halka açılan şirketin hisse senedini alma kararlarını dayandıracakları ya da güvenecekleri tek bilgi, finansal tablolarda yer alan bilgilerdir. Bu durumda, finansal bilgi manipülasyonu ile karın manipüle edilmesi halka açılan şirketin ortakları açısından manipüle edilmiş bilgilerle şahsi servetlerini artırmak için önemli bir fırsattır (Küçüksözen, 2004: 188). Diğer taraftan şirket açısından düşük maliyetle özkaynak sağlama motivasyonu, kâr manipülasyonunun ekonomik olarak en önemli nedenlerinden birisidir. Şirketlerin sermaye artırımlarının hisse senedi fiyatlarının en yüksek olduğu zamanlara rastlaması bu bulgunun en önemli kanıtıdır. Halka yeni açılan şirketin hisse senetleri için bir piyasa fiyatı yoktur. Dolayısıyla finansal bilgi kullanıcılarının halka yeni açılan şirketin hisse senedini alma kararları verebilmek için başvurabilecekleri tek bilgi kaynağı finansal tablolardır. Bu durumda, finansal tabloların manipüle edilmesi halka açılan şirketin ortakları açısından yanlı bilgilerle kişisel servetlerini artırmak için önemli bir fırsat olmaktadır ( Bayırlı, 2006: 37). 2.8.6. İçerden Öğrenenlerin Ticareti Sermaye piyasalarının etkinliği, bilgisel anlamda etkinlik olarak da bilinen ve sermaye piyasalarında hisse senetlerine ilişkin olarak gerçekleşen fiyatların, o senet ve onu ihraç eden şirkete ilişkin bütün bilgileri yansıttığı kabulüne dayanmaktadır. Sermaye piyasalarının temel fonksiyonu, bir ekonomideki sermayeyi ihtiyacı olanlara sağlamasıdır. Genellikle, ideal bir piyasada fiyatlar kaynak tahsisi için doğru sinyaller olarak algılanır. Diğer bir ifade ile hisse senedi fiyatlarının hisse senedi ile 63 ilgili elde edilebilir bütün bilgileri yansıttığı, hisse senedi fiyatları, şirketler için yatırım üretim kararlarının, yatırımcılar için ise, yatırım yapılacak hisse senedi seçimine ilişkin kararların verilmesini sağlayan araçlardır. Etkin piyasalar, fiyatların elde edilebilir bilgileri tam olarak yansıttığı piyasalar olarak da adlandırılmaktadır (Küçükkocaoğlu ve Küçüksözen, 2005: 161). Bilgi kuşkusuz hisse senedi piyasalarında fiyatlama sürecinin en temel unsurlarından birisidir. Taraflar arasında herhangi bir nedenle bilgi dağılımında eşitsizlik ortaya çıkarsa, bilgideki farklılık bilgi sahibi yatırımcının fonlama kapasitesi ile orantılı olarak fiyatların hareketlenmesine neden olmaktadır (Sevim, 2009: 137). Ekonomi ile sektör gelişmelerinin yanı sıra, şirket faaliyetlerini yansıtan bilgiler menkul kıymet piyasalarındaki fiyat değişimlerinde etkili olmaktadır. İçerdeki bilgiler; kurumsal yapı ve mali bünyeye ilişkin ortaya çıkan yeni durumlar, menkul kıymet fiyatını etkileyebilecek, henüz kamuya açıklanmamış şirket bilgilerinden oluşmaktadır. Söz konusu bilgiye sahip herhangi birisi, menkul kıymet yatırım kararını piyasadan önce vermek suretiyle menfaat sağlayıcı alım-satım işlemleri ile büyük kazançlar elde edebilmektedirler. “İçerdeki kişi”, şirketin faaliyetleri, dış olaylar ve gelişmeler sonucunda oluşan enformasyonu kendi menfaatleri doğrultusunda kullanabilme potansiyeline sahip kişi veya kurumlardır ( Tezcanlı, 1996: 3). 2.8.7. Yöneticiler Tarafından Şirketlerin Ele Geçirilmesi Uygulamalarında Ele Geçirme Maliyetini Düşürmek Halka açık şirketlerin, çok sayıda yatırımcıya dağılmış olan hisse senetlerinin geri alınması suretiyle halka kapalı hale gelmeleridir. Esasen yöneticiler tarafından şirketlerin ele geçirilmesi olarak adlandırılan bu işlemlerde, yöneticiler çok ciddi çıkar çatışmaları ile karşı karşıya gelmektedirler. Dolayısıyla, bir taraftan şirket yöneticisi olarak halka açık şirket hissedarlarının haklarını koruması gerekirken, diğer taraftan hisse senetlerini halktan mümkün olduğunca az maliyetli geri almayı, şirket için amaç haline gelmiştir (Küçüksözen, 2004: 197). Böyle durumlarda şirket 64 yöneticileri hisse senetlerini ucuza geri alabilmek için finansal bilgi manipülasyonu yapabilmektedirler. Yöneticiler tarafından şirketlerin ele geçirilmesi olarak adlandırılan bu işlemlerde, yöneticiler çok ciddi çıkar çatışmaları ile karşı karşıya gelmektedirler. Şirket yöneticisi halka açık şirket hissedarlarının haklarını korumak durumundayken, diğer taraftan hisse senetlerini halktan geri almayı şirket için mümkün olduğunca az maliyetli hale getirme amacına sahip olmaktadır (Canbulut, 2008: 46). 2.8.8. Ödenecek Vergi Tutarını Azaltmak Tüm dünyada şirketlerin daha az vergi ödeme eğiliminde olmaları yaygın bir durumdur. Maydew’e (1997) göre, esas itibariyle karlı olan şirketler daha az vergi ödemek amacıyla, faaliyet karlarını azaltmak suretiyle finansal bilgi manipülasyonu yapma eğiliminde olmaktadırlar. Eilifsen, Knivsfla ve Saettem’e (1999) göre, eğer vergilendirilebilir gelir, muhasebe karı ile bağlantılı ise bu durumda finansal bilgi manipülasyonu otomatik bir güvenlik mekanizması olarak kullanılarak söz konusu ödenecek vergiyi azaltma yoluna gitmektedirler (Küçüksözen, 2004: 197). 2.8.9. Şirket Performansının Gelecekte Daha İyi Görünmesini Sağlamak Şirketlerde üst yönetimlerin değişmesi, bazı verimsiz aktiflerin kayıtlardan çıkarılması için doğru zamanlamadır. Bunun nedeni bir taraftan geçmiş yönetimi, olumsuz performans nedeniyle daha rahat suçlamak, diğer taraftan bu durumda şirketin gelecek dönemlerdeki aktif karlılığı artacağı için, yeni yönetimin karlılığı artırmaya yönelik vaatlerini kolaylıkla yerine getirebilmektir (Küçüksözen, 2004: 201). 2.8.10. Uzun Dönemli Bir Trendde Karı İstikrarlı Hale Getirmek Şirket performansını daha iyi göstermek yönetim açısından oldukça önemlidir. Şirketin daha önceki yönetiminin eksiklerini göstermek ve/veya kendi başarılarının üstünlüğünü göstermek amacıyla karlılık yüksek gösterilmeye çalışılmaktadır. Şirket yöneticilerinin hatalarını kapatmak ve başarılı olduğunu 65 göstermek, olumsuzlukları gizlemek amacıyla şirket durumunu iyi göstererek başarılarını ispatlamak için finansal tablo manipülasyonu yaptıkları söylenebilir (Canbulut, 2008: 39). 2.9. Finansal Bilgi Manipülasyonu Teknikleri Muhasebe manipülasyonunda kullanılan birçok teknik mevcuttur. Bu tekniklerden bazıları aşağıdaki gibidir: • Muhasebe politikalarını değiştirmek, • Araştırma ve geliştirme giderlerinin aktifleştirilmesi ya da dönem gideri olarak kaydetme kararı verilmesi, • Borçlanma maliyetlerinin aktifleştirilmesi ya da dönem gideri olarak kaydedilmesi • Stok değerleme yönteminin değiştirilmesi • Bir işletmenin satın alındığında gerçeğe uygun değer üzerinden ya da defter değeri üzerinden muhasebeleştirilmemesi, • İşletme birleşmelerinde satın alma yöntemi ya da çıkarların havuzlanması yönteminin kullanılması • Hızlandırılmış amortisman yönteminden doğrusal amortisman yöntemine geçilmesi (Demir ve Bahadır, 2007: 109). Finansal Bilgi Manipülasyonu Teknikleri, gelirlerin muhasebeleştirilmesi ya da finansal tablolara alınması, giderlerin ve karşılıkların muhasebeleştirilmesi, varlık ya da yükümlülüklerin gerçeğe aykırı olarak sunulması, finansal tablolarda yer alan kalemlere ilişkin sınıflandırmaların değiştirilmesi, işlem ya da faaliyetlerin amaca uygun olarak oluşturulması, şeklinde gerçekleşmektedir (Küçükkocaoğlu ve Küçüksözen, 2005: 164). Finansal bilgi manipülasyonu uygulamasında kullanılan teknikler, faaliyet ve uygulamalar esas itibariyle ilgili otoritelerin denetimleri sonucunda fark edilmektedir. Dolayısıyla, finansal bilgi manipülasyonu teknikleri, sıklıkla uygulanan gerçek olaylarda yapılan işlem ve uygulamaları içermektedir. Finansal bilgi manipülasyonu teknikleri aşağıdaki gibi sıralanabilir (Küçüksözen, 2004: 208); 66 • Gelirlerin muhasebeleştirilmesi ya da finansal tablolara kaydedilmesi, • Giderlerin ve karşılıkların muhasebeleştirilmesi, • Varlık ya da yükümlülüklerin gerçeğe aykırı olarak hazırlanması, • Finansal tablolarda yer alan kalemlere ilişkin sınıflandırmalarda değişiklik yapılması, • İşlem ya da faaliyetlerin amaca uygun olarak oluşturulması ve • Yapılan işlemlerin fark edilmemesi için suç olmasına rağmen bazı işlem ve uygulamaların gerçekleştirilmesi. 2.9.1. Gelirlerin Muhasebeleştirilmesi ile İlgili Finansal Bilgi Manipülasyonu Teknikleri Gelir tahakkuk etmeden yani bir satış tamamlanmadan, bir ürün müşteriye teslim edilmeden önce veya satışın iptalinin söz konusu olduğu durumlarda, gelir yazmak suretiyle şirketler gelirlerini manipüle edebilmektedirler. Finansal bilgi manipülasyonu tekniklerinde, bir mal ya da hizmet satış geliri dönemsellik ilkesine aykırı olarak, henüz tahakkuk etmeden cari dönemin geliri olarak muhasebeleştirilmektedir. Gelecek döneme ait olduğu açıkça belli olan mal sevkiyatlarının, cari dönem satış geliri olarak kaydedilmesi ya da henüz mal sevkiyatı yapılmadan satış geliri kaydedilmesi gibi işlemler söz konusudur. Olmayan bir satışı gerçekleştirmek veya miktar olarak aslında gösterildiğinden daha az olmasına rağmen yüksek miktarda gösterilen satış gelirleri finansal bilgi manipülasyonu tekniklerine örnek olarak gösterilebilir (Canbulut, 2008, 52). Küçüksözen (2004) gelirlerin muhasebeleştirilmesi ile ilgili finansal bilgi manipülasyonu teknikleri; • Gelirin Tahakkuk Etmeden Muhasebeleştirilmesi • Konsinye Satışların Satış Geliri Olarak Kaydedilmesi • Yazılım Gelirlerinin Muhasebeleştirilmesi • Tamamlanma Oranının Değiştirilmesi • Fiktif Gelir Kaydı şeklinde sıralamaktadır. 67 Karı gelecek dönemlere aktararak, alacakların tahsilinde, yüksek oranda şüpheli alacak karşılığı ayırmaları, kefaletlerden doğacak yükümlülükler için daha yüksek karşılık ayırmaları, maddi duran varlıkları ve sabit kıymetleri için de daha kısa faydalı ömür tahmininde bulunmaları ya da sabit kıymetlerin hurda değerini daha düşük tahmin etmeleri, şirketlerin karlılığın yüksek olduğu yıllarda başvurdukları finansal bilgi manipülasyonu teknikleridir. Böylece mevcut dönem gelirini erteleyip cari dönem karını azaltmaya yönelik işlemler meydana getirilebilir. Bu işlemlerle karın düşük olacağı düşünülen ileriki yıllarda; şüpheli alacak ve kefaletten doğacak yükümlülük karşılıklarının düşük tutulması, sabit kıymetler için daha uzun faydalı ömür tahmin edilmesi, hurda değerinin yüksek tahmin edilmesi gibi işlemlerle o yılki giderlerin düşük tutulması sağlanabilir. Ayrıca önceki dönemlerde ayrılan yüksek karşılıkların zarar ya da gider gerçekleşmediği için “konusu kalmamış karşılık geliri” olarak kaydedilebilmesi suretiyle karı istenen hedefe uygun belirlenebilir (Bulut, 2008: 58). Finansal bilgi manipülasyonunun genellikle gelirlerin manipüle edilmesi yoluyla gerçekleşmesinin asıl nedeni gelirin dönem karı üzerinde direkt bir etkisinin bulunmasından kaynaklanmaktadır. İşletmeler henüz doğmamış bir geliri muhasebeleştirerek ya da fiktif gelir kaydı yaparak dönem karını istekleri doğrultusunda değiştirebilmektedirler. Gerçek bir satışın genel kabul görmüş muhasebe ilkelerinin öngördüğü dönemden önceki bir dönemde muhasebeleştirilmesi, henüz doğmamış bir gelirin muhasebeleştirilmesi manasına gelmektedir. Örnek vermek gerekirse, siparişi alınmış ancak henüz yüklemesi yapılmamış ürünlerin müşteriye teslim edilmiş gibi gösterilerek, satış geliri kaydı yapmak henüz doğmamış gelirin muhasebeleştirilmesi olarak kabul edilebilir. Var olmayan bir satışa ait gelirin muhasebeleştirilmesine, fiktif gelir kaydı denir (Demir ve Bahadır, 2007: 117). Herhangi bir gelirin fiktif gelir olarak kaydedilmesinde, bir müşteri siparişi ya da müşteri ile yapılan anlaşma olmasına gerek yoktur. Dolayısıyla sevk edilen mal daha sonra iade edilmesine rağmen, müşteriye mal sevk edilmekte ve mal sevk edildiği tarihte gelir kaydı yapılmakta ya da mal sevk edilmiş gibi gösterilerek satış geliri muhasebeleştirilmektedir (Küçüksözen, 2004: 214). 68 Bir mal ya da hizmet satış geliri dönemsellik ilkesine aykırı olarak, henüz tahakkuk etmeden cari dönemin geliri olarak muhasebeleştirilmesi bir manipülasyon tekniğidir ve bu teknikle finansal bilgi manipülasyonu uygulamalarında çok sık karşılaşılmaktadır (Küçüksözen, 2004: 209). Malların ya da ürünlerin şube ya da acentalara veya perakendecilere satılmak üzere gönderilmesi, şube ya da perakendeci tarafından satışın gerçekleştirilmesi ile şirket açısından gelirin tahakkuk ettiği satış yöntemine konsinye satış denir. Şirket tarafından gelir kaydının yapılması için bu satış işleminde, şube ya da acenta veya perakendeci tarafından satışın gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Finansal bilgi manipülasyonu ile ilgili olaylarda ise, şirketlerin konsinye satışları şube ya da perakendeciye sevk ettikleri tarihte gelir olarak kaydettikleri, hatta dönem sonlarına doğru konsinye mal sevkiyatını hızlandırarak o döneme ilişkin karı artırmaya gittikleri gözlenmektedir (Küçüksözen, 2004: 2010). 2.9.1.1. Gider ve Karşılıkların Muhasebeleştirilmesi ile İlgili Finansal Bilgi Manipülasyonu Teknikleri Küçüksözen’e (2004) göre gider ve karşılıkların muhasebeleştirilmesi ile ilgili finansal bilgi manipülasyonu teknikleri; • Giderlerin aktifleştirmesi • Amortisman metodunun veya periyodunun değiştirilmesi • Şerefiyenin itfa süresi • Karı gelecek yıllara aktarmak üzere karşılıkların yüksek gösterilmesi • Büyük temizlik muhasebesi • Henüz tamamlanmamış araştırma ve geliştirme çalışmaları ile ilgili harcamaların muhasebeleştirilmesi • Özel harcamalar şeklinde sıralamaktadır. Şirketler bazı giderlerini, özellikle faiz giderlerini ilgili aktifin maliyetine ekleyerek muhasebeleştirmektedir. Belirli bir aktifin satın alınması, üretilmesi ya da ithal edilmesi sürecinde katlanılan bütün giderler, o aktifin şirket faaliyetleri için kullanıma hazır hale gelmesi, şirkete alınmasına kadar geçen süre içinde muhasebe 69 standartları çerçevesinde ilgili kalemin maliyetine ilave edilir ve böylece ilgili aktif açısından elde etme maliyeti gerçekleşmiş olur. Bu kapsamda, ilgili kalemin edinilmesi amacıyla kullanılan kredilerin kur farkı ve faiz giderleri gibi finansman maliyetleri de muhasebeleştirilir (Bulut, 2008: 56). Bazı işletmelerin giderleri azaltarak dönem karını artırmak için muhasebe manipülasyonu uygulamalarına başvurdukları görülmektedir. Giderlerin azaltılması için kullanılan en yaygın teknikler dönem gideri olarak kaydedilmesi gereken giderleri agresif biçimde aktifleştirmek ya da amortismana tabi varlıkların amortisman sürelerini uzatmaktır (Demir ve Bahadır, 2007: 118). Genellikle yazılım geliştirme giderleri ve reklam giderleri gibi bazı giderlerin aktifleştirilmesi ya da dönem gideri olarak kaydedilmesi yöneticilerin bu konudaki kararlarına bağlıdır. Bir gider aktifleştirildiğinde faydalı ömrü boyunca amortismana tabi tutulacak varlık haline dönüşmektedir. Bu durum yakın gelecekteki karın yükseltilmesi sağlamaktadır (Demir ve Bahadır, 2007: 118). Amortismanlar da giderlerin muhasebeleştirilmesi ilişkin manipülasyon tekniklerindendir. Amortismanları kullanarak şirketler cari dönem karını amaca uygun olarak değiştirmektedirler. Amortismanları kullanarak şirketler cari dönem karını amaca uygun olarak değiştirmekte ve bunu bir manipülasyon tekniği olarak kullanmaktadırlar. Finansal bilgi manipülasyonu kapsamında cari dönem karını yüksek göstermek isteyen şirketler amortisman yöntemini azalan bakiyeler yönteminden, normal yönteme dönüştürmekte veya amortisman süresini uzatmaktadırlar. Buna zıt şekilde cari dönem karının daha az göstermek isteyen şirketler ise, amortisman yöntemini normal yöntemden azalan bakiyeler yöntemine dönüştürmekte ya da amortisman süresini daha az tahmin ederek kısaltmaktadırlar (Bulut, 2008: 57). Aktifleştirilmiş giderlerin amortisman sürelerinin uzatılması, giderleri azaltarak dönem karını yüksek göstermek için kullanılan başka bir yöntemdir. Bu yöntem binalar, tesis makine ve cihazlar ve demirbaşlar gibi maddi varlıklar için kullanılabileceği gibi yazılım geliştirme giderleri gibi maddi olmayan giderler için de uygulana bilmektedir (Demir ve Bahadır, 2007: 118). 70 Belirli bir aktifin satın alınması, üretilmesi ya da ithal edilmesi sürecinde katlanılan bütün giderler, o aktifin şirket faaliyetleri için kullanıma hazır hale gelmesi muhasebe standartları çerçevesinde malın maliyetine ilave edilir. Diğer bir ifade ile işletmeye alınmasına yani yapılmakta olan yatırımlar veya akreditifler hesabından ilgili aktif hesaba alınarak aktifleştirilmesine kadar geçen süre içinde ilgili aktifin maliyetine ilave edilir. Dolayısıyla, ilgili aktif açısından elde etme maliyeti gerçekleşmiş olur. İlgili aktifin edinilmesi amacıyla kullanılan kredilerin kur farkı ve faiz giderleri gibi finansman maliyetleri de ilgili malın maliyetine eklenir (Küçüksözen, 2004: 216). Şirketlerin birleşmesi ya da bir şirketin satın alınması veya ele geçirilmesi sırasında ortaya çıkmakta olup, edinilen varlıklar için ödenen tutar ile bu varlıkların kayıtlarda görülen değeri arasındaki oluşan ekonomik farka şerefiye denilmektedir. Şerefiye esas itibariyle, şirketin tek tek aktiflerinin değerinin, bu aktiflerin toplamının değerinden daha fazla olduğu durumdur. Bunun sebebi edinilen varlıklardan gelecekte sağlanacak faydanın varlıkların kayıtlarda görülen tutarından daha fazla olacağı beklentisidir. Diğer bir ifade ile şerefiyenin ödenmesinin arkasında ele geçirilen şirketin sahip olduğu marka, müşteri bazı, iyi bir dağıtım sistemine sahip olması veya üretim teknolojisi ve tecrübesi gibi ekonomik nedenler bulunmaktadır (Mulford ve Comiskey: 2002: 24; Bulut, 2008: 57). Şerefiyenin en çok 40 yıllık bir sürede veya ilgili varlıkların tahmin edilen ekonomik ömrü içinde giderleştirilmesi söz konusu olup, bu sürenin tahminine bağlı olarak giderleştirilecek tutar da farklı olabilmektedir. Mevcut dönem karını düşük göstermek isteyen şirketler, şerefiye için daha kısa bir itfa süresi belirleyerek dönemsel olarak kaydedeceklerdir, mevcut dönem karını daha yüksek göstermek isteyen şirketler ise, şerefiye için daha uzun bir itfa süresi belirleyeceklerdir, böylelikle itfa giderini azaltılıp artırabilmektedir. Böylece dönem karını daha yüksek ya da daha düşük göstermekte, diğer bir ifade ile karlarını değiştirmekte ve finansal bilgi manipülasyonu yapmaktadırlar (Bulut, 2008: 57). Finansal bilgi manipülasyonu için sıkça kullanılan araçlardan biriside yeniden yapılanma harcamalarıdır. Diğer taraftan, gereğinden fazla karşılık ayırmak suretiyle de kar manipüle edilebilmektedir. Özel karşılıklar ve harcamalar esas itibariyle şirket birleşme ve ele geçirmelerinde ortaya çıkmaktadır. Genellikle, birleşmenin bazı 71 sinerjiler yarattığı, bu sinerjilerin üretim, dağıtım ve yönetimde gerçekleştiği ve birleşme sonrası şirket ortakları için daha olumlu bir ortamın oluştuğu düşünülmektedir. Bunun sonucunda birleşme sonrası için, birleşen şirketlerin performansının üstünde bir performans beklendiği açıktır (Küçüksözen, 2004: 226). Kıdem tazminatı, işten çıkarma tazminatı, kiralama işlemlerinin sona erdirilmesinden kaynaklanan giderler, varlıkların sökülüp takılmasından kaynaklanan zararlar muhasebeleştirilmekte ve böylece gelecekte beklenen sinerjilerin ortaya çıkması için bazı özel giderlere katlanılmaktadır. Birleşme, ele geçirme işlemleri sırasında gerçekleşen zarar ve giderler yanında, yukarıda belirtilen nitelikte tahmini gider, karşılık ve yükümlülükler de aktifleştirilmektedir. Yatırımcılar bu süreçte birleşme, ele geçirme ile ilgili kaydedilen giderleri-harcamaları ihmal ederek, gelecekteki, birleşme ve ele geçirme sonrası karlılığa odaklanmaktadırlar. Finansal bilgi manipülasyonu, birleşme sürecinde, birleşme ile ilgili yukarıda belirtilen nitelikteki harcamalar yüksek kaydedilmek suretiyle yapılmakta ve gelecekte finansal tablolara yansıtılacak harcamalar azaltılmakta, dolayısıyla da gelecek dönemlerin daha karlı olması sağlanmaktadır (Küçüksözen, 2004: 226). Finansal tablo manipülasyonu uygulamalarında karşılaşılan bir hususta araştırma ve geliştirme giderlerinin muhasebeleştirilmesi aşamasında karşımıza çıkmaktadır. Araştırma ve geliştirme giderlerinin muhasebeleştirilmesinde temel sorun bu giderlerin hangi durumlarda gelir tablosunda dönem gideri olarak raporlanacağı, hangi durumlarda ise bilânçoda maddi olmayan duran varlık olarak aktifleştirilip raporlanacağı hususudur (Bayırlı, 2006: 168). 2.9.1.2. Finansal Tablolarda Yer Alan Kalemlere İlişkin Sınıflandırmanın Değiştirilmesi İşlemleri gerçeğe aykırı bir şekilde kayıtlara geçirmek yanında, finansal tablolarda yer alan kalemlerin yerlerini değiştirmek suretiyle de finansal bilgi manipülasyonu gerçekleştirilebilmektedir. Bu bağlamda, finansal tablolarda yer alan kalemlere ilişkin sınıflandırmayı değiştirerek finansal tablolar açıklanmaktadır. Diğer bir ifadeyle faaliyet dışı ya da olağanüstü gelir ya da gider kalemlerini faaliyet gelir 72 ya da gider kalemi gibi göstererek de kamuya yanlış bilgi verilebilmektedir (Küçüksözen, 2004: 227). Olağanüstü gelirlerin olağan faaliyet geliri ya da diğer faaliyet geliri gibi kaydedilmesi ya da faaliyet giderlerinin, olağan üstü gider olarak muhasebeleştirilmesi, gelir tablosunda yer alan kalemlere ilişkin sınıflandırmanın değiştirilmesiyle gerçekleştirilen finansal manipülasyon teknikleridir. Bu uygulamalarla gelir ya da gider tutarları değiştirilmeden, şirketin faaliyet karlılığının arttığı ya da azaldığı veya brüt kar marjının yükseldiği finansal raporlarla açıklanmaya çalışılmaktadır (Küçüksözen, 2004: 228). Diğer yandan bilindiği gibi, nakit akım tablosunda nakit akımının temelde üç kaynağı bulunmaktadır. Bunlar; esas faaliyetlerden, yatırımlardan ve finansal işlemlerden sağlanan nakittir. Bu bağlamda esas faaliyetlerden sağlanan nakdin yüksek olması şirketin nakit sıkıntısı olmadığını gösterir. Bu nedenle şirketler, esas faaliyetlerden sağlanan nakdi yüksek göstermek üzere, faaliyet giderleri nedeniyle oluşan nakit çıkışını, yatırım ya da finansal işlemlerden kaynaklanan nakit çıkışı gibi ya da bir yatırımdan elde edilen nakit girişini, esas faaliyetlerden sağlanan nakit girişi gibi gösterebilmektedirler. Bu işlemler sonucunda toplam nakit akımı değişmemekle beraber, nakit giriş ya da çıkışının kaynağı değiştirilmekte, böylece şirketin nakit sağlama gücünün yüksek olduğu izlenimi verilmektedir (Küçüksözen, 2004: 230). 2.9.1.3. Varlık ve Yükümlülüklerin Gerçeğe Aykırı Olarak Açıklanması İşletmeler bazen varlıkların değerini olduğundan daha yüksek raporlayarak, amortismana tabi olmayan ticari alacaklar, stoklar ve finansal duran varlıklar gibi, giderleri en yüksek düzeyde göstermektedirler. Örnek vermek gerekirse, ticari alacakların tahsil edilebilirliği için iyimser tahminde bulunulmakta ve olması gerekenden daha düşük şüpheli ticari alacak karşılığı ayrılabilmektedir. Bir diğer durumda ise, değeri düşen stokların ya da yatırımlar için karşılık ayrılmayarak giderlerin ertelenmesi şeklinde de manipülasyon yapabilmektedirler. Bazı işletmeler ise stok alımlarını ve ticari borçlarını düşük göstererek satışların maliyetini 73 azaltmaya; böylelikle de dönem karını yükseltmeye çalışmaktadır (Monem, 2003: 749; Demir ve Bahadır, 2007: 119). Gelirlerin ve giderlerin muhasebeleştirilmesi ile ilgili finansal bilgi manipülasyonu teknikleri çerçevesinde gerçekleşen işlem ve uygulamalar, bilanço ve gelir tablosunun birbiri ile olan ilişkisi nedeniyle bazı varlık ve yükümlülüklerin gerçeğe aykırı olarak açıklanması sonucunu doğurmaktadır. Bu bağlamda; • Ticari alacaklar olması gerekenden daha yüksek görünmesi için satış gelirlerinin öne çekilmesi veya fiktif gelir kaydı ya da şüpheli alacaklar için düşük karşılık ayrılması, • Stokların yüksek değerlenmesi ya da stok değer düşüş karşılıklarının düşük ayrılması nedenleriyle stokların olması gerekenden daha yüksek belirlenmesi, • Stokların değerlenmesi ile ilgili; ilk giren ilk çıkar (FIFO) veya son giren ilk çıkar (LIFO) metotlarına bağlı olarak, bilançoda stoklar daha yüksek, gelir tablosunda satılan malın maliyeti daha düşük, dolayısıyla mal satış karının daha yüksek ya da bilançoda stoklar daha düşük, gelir tablosunda satılan malın maliyeti daha yüksek, dolayısıyla mal satış karının daha düşük gösterilmesi, • Bu yatırımlar bilançoda olması gerekenden daha yüksek belirlenmesi için menkul kıymet ve iştirak şeklindeki yatırımlar için değer düşüklüğü karşılığının ayrılmaması ya da düşük ayrılması, • Faaliyet giderlerinin düşük gösterilmesi nedeniyle bilançoda gelecek dönem giderlerinin olması gerekenden daha yüksek gösterilmesi, • Satıcılara olan borçların düşük gösterilmesi nedeniyle satın alınan stokların dolayısıyla satılan malın maliyetinin daha düşük belirlenmesi, • Amortisman giderlerinin daha düşük ya da daha yüksek gösterilmesine bağlı olarak, bilançoda duran varlıkların daha yüksek ya da daha düşük gösterilmesi söz konusu olabilmektedir (Küçüksözen, 2004: 233). 74 2.9.1.4. Bazı Olağanüstü Gelir Yaratan İşlemler Yapılması şirketler, hedeflenen kara ulaşılmasının mümkün görülmediği durumlarda, hedeflenen kar düzeyinde ulaşmak için, menkul kıymetler gibi dönen varlıkların ya da iştirakler, bağlı ortaklıklar veya maddi duran varlıklar gibi duran varlıkların satışı suretiyle gelir yaratmakta ve böylelikle kar hedeflerini gerçekleştirmektedirler. Bu varlıkların satılması veya elden çıkarılması işlemleri, fiyat ve zamanlama olarak şirketin uzun dönemli menfaatlerine aykırı yapılmışsa, diğer bir ifadeyle şirket dışına örtülü kar aktarımı amacıyla bu işlemler gerçekleştirilmişse veya bu işlemlerden sağlanan gelir ve nakitler gelir tablosunda veya nakit akım tablosunda doğru bir şekilde gösterilmiyorsa esas itibariyle bu uygulamalarda, finansal bilgi kullanıcılarını yanıltacak, dolayısıyla finansal bilgi manipülasyonu olarak kabul edilebilir (Küçüksözen, 2004: 237). 2.9.1.5. Finansal Bilgi Manipülasyonuna Yönelik İşlem ve Uygulamaların Gizlenmesi Amacıyla Uygulanan Teknikler Finansal bilgi manipülasyonu teknikleri çerçevesinde gerçekleştirilen işlem ve uygulamaların ortaya çıkarılmasını engelleyen, konusu başlı başına ayrı bir suç oluşturan işlem ve uygulamalar vardır. Diğer bir ifade ile bağımsız denetçiler veya ilgili otoriteler tarafından tespit edilmesini önlemeye yönelik şirketler çeşitli teknikler uygularlar. Bu durum hapis cezası gerektiren fiilleri yapma riskini göze alan yöneticilerin olduğunu, dolayısıyla finansal bilgi manipülasyonunun çok önemli bir sorun haline geldiğini göstermektedir (Küçüksözen, 2004: 242). Yasal düzenlemelerle finansal bilgi manipülasyonlarının önüne geçilmeye çalışılmakta, özellikle de bireysel yatırımcının korunması için çaba gösterilmektedir. Bununla birlikte yasal boşlukların giderilmesi ve uygulamaya yönelik gerekli önlemlerin kısa sürede alınması önemlidir. Ekonomik kalkınmanın önemli unsurlarından birisi, manipülasyondan uzak etkin bir sermaye piyasasıdır (Chambers, 2004: 62). 75 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM FİNANSAL BİLGİ MANİPÜLASYONUNUN ORTAYA ÇIKARILMASI İLE İLGİLİ MODELLER 3.1. Healy Modeli Healy (1985) çalışmasında, kazanç tabanlı teşvik planları ile şirket yöneticilerinin ödüllendirilmesinin manipülasyon açısından önemini incelemiştir. Kazanç tabanlı teşvik planları ile ödüllendirilen yöneticilerin alacakları primleri tutarlarını artırmak için toplam tahakkukları kullanarak finansal bilgi manipülasyonu yaptıklarını öne sürmüştür. Bu çalışmasında da yöneticilerin şirket kazancına göre teşvik almalarının, tahakkuk ve muhasebe işlemlerinde karar verirken bu yöneticileri etkilediğini test etmiştir (Healy, 1985: 86). Aslında Healy bu modeli ile finansal bilgi manipülasyonu yöntemlerinden “büyük temizlik muhasebesini” test etmiştir. Bu modelde “ihtiyari olmayan tahakkuklar” aşağıdaki gibi hesaplanmıştır (Dechow ve Diğerleri, 1995: 197): NDA ∑ TA A NDA t = Tahmini ihtiyari Olmayan Tahakkuklar TA t = Toplam Tahakkuklar A t-1 = Bir Önceki Yıl Toplam Aktifi n = Gözlem Yılı Sayısı Healy’in ortaya koyduğu beklentiler doğrultusunda, şirket yöneticileri tanımlanan teşvik primine esas düzenleme çerçevesinde kendi faydalarını maksimize edecek şekilde her dönemde finansal bilgi manipülasyonu yapmışlardır. Teşvik primi tutarlarını artırmak istediklerinde gelir arttırıcı tahakkuklar yoluyla, o dönem için teşvik primi tutarlarını daha fazla artırmak mümkün değilse bu sefer (gelecek dönemdeki teşvik primi tutarının yüksek olmasını garanti altına almak üzere) cari 76 dönem karını azaltıcı tahakkuk politikaları ile karı manipüle etme yoluna başvurmuşlardır (Küçüksözen, 2004: 256). 3.2. DeAngelo Modeli DeAngelo (1986) yaptığı çalışmada, Amerika’da borsaya açık 64 şirketin yöneticilerinin 1973- 1982 yılları arasındaki muhasebe kararlarını incelemiştir. Halka açık bir şirketin yatırımcıların elindeki hisse senetlerini geri almadan önce, yöneticilerin hisse senetlerinin değerini düşük göstermek amacıyla finansal bilgi manipülasyonu yapıp yapmadıkları araştırmıştır (DeAngelo, 1986: 401). Bu modelde, “ihtiyari olmayan tahakkuklar” aşağıdaki gibi hesaplanmıştır (Dechow ve Diğerleri, 1995: 198): TA NDA t = Tahmini ihtiyari Olmayan Tahakkuklar TA t-1 = Bir Önceki Yıl Toplam Tahakkukları DeAngelo (1986) yaptığı çalışmasında, yöneticilerin halka açık hisse senetlerinin alma süreci öncesinde sistemli olarak finansal bilgi manipülasyonu yaptıklarına yönelik anlamlı sonuçlar elde edilememiştir. Çünkü yöneticiler, finansal bilgi manipülasyonu yoluyla dolandırıcılık yapmalarının mahkeme kararıyla açığa çıkarılması sonucunda kişisel servetlerini kaybetme korkusuyla buna başvurmadıkları ortaya çıkmıştır (DeAngelo, 1986: 419). 3.3. Jones Modeli Jones modelinde, finansal bilgi manipülasyonunun tespiti için ihtiyari toplam tahakkuklar esas alınmıştır. Diğer çalışmalardan farklı olarak ihtiyari tahakkukların tespit edilmesinde ihtiyari olarak kabul edilen tek bir tahakkuk hesabı yerine, toplam tahakkuklar kullanılmış ve bu toplam içerisindeki ihtiyari bölümün esas alınması amaçlanmıştır. Çalışmaya göre, toplam ihtiyari tahakkuklar karın manipüle edilmesinde önemli bir rol oynamaktadır (Küçüksözen, 2004: 261). 77 Jones modeli aşağıdaki gibi formüle edilmiştir (Jones, 1991: 211): TA it / A it-1 = α i [1/A it-1] + β 1i [ΔREV it / A it-1] + β 2i [PPE it /A it-1 ] + ε it halini almaktadır. Burada; TA it = Toplam tahakkukları, A it-1 = Aktif büyüklüğünü, ΔREV it = Gelirlerdeki değişimi, PPE it = Brüt maddi duran varlıkları ε it = t yılında i firmasının hata terimini i = 1, …, N Firma Endeksi t = 1, …, Ti Çalışmada kullanılan firma için endeks yıllarını göstermektedir. Bu modelde, en küçük kareler yönteminin uygulanmasıyla bulunan beklenen değerler, gerçek değerler arasındaki farkların bulunmasıyla elde edilen tahmin hataları değerleri, t zamanındaki ihtiyari tahakkuk tutarlarını vermektedir. Zaman serisi şeklinde elde edilen bu tahmin hatalarının anlamlı olup olmadığını belirlemek amacıyla geliştirilen bir test istatistiği ile bu değerlerin 0’a eşit olup olmadığı şeklindeki hipotez test edilmiştir. Sonuçta inceleme dönemlerinde, şirket yöneticileri ihtiyari tahakkukları kullanmak suretiyle gerçekleştirdikleri finansal bilgi manipülasyonu ile karı düşürdükleri sonucuna ulaşmıştır (Küçüksözen, 2004: 264). 3.4. Düzeltilmiş Jones Modeli Dechow, Sloan ve Sweeney’e (1995) yaptıkları çalışmada Jones modelini biraz daha geliştirmişlerdir. Bu modelin geliştirmesinin sebebi, ihtiyari tahakkukları hatalı olarak ölçmesi, dolayısıyla gelirleri olduğundan daha fazla olarak göstermesiydi. Düzeltilmiş jones modelinde ise tahakkuklar bir periyot boyunca hesaplanmakta ve önceki modeldeki aksaklıklar giderilmiş olmaktadır (Dechow vd., 1995: 199). Düzeltilmiş Jones Modelin formülü aşağıdaki gibidir (Dechow vd., 1995: 199): 78 1 ∆ ∆ TA it = Toplam tahakkukları, A it-1 = Aktif büyüklüğünü, ΔREV it = Gelirlerdeki değişimi, ΔREC it = ticari alacaklardaki değişmeyi PPE it = Brüt maddi duran varlıkları i = 1, …, N Firma Endeksi t = 1, …, Ti Çalışmada kullanılan firma için endeks yıllarını göstermektedir. 3.5. Beneish Modeli (The Beneish Model) Beneish (1999) kendi modelini, Jones (1991) modelindeki finansal bilgi manipülasyonunu tespit etmek üzere kullanılan tahakkuk modeli ile karsılaştırmıştır. Ayrıca Beneish kendi modelinin tek yıllık bir veri ile bile manipülasyonu ölçtüğünü iddia etmektedir. Diğer taraftan Jones modelini uygulayabilmek için çok sayıda yıl verisine ihtiyaç olmaktadır. Beneish modelinde üç yıllık kamuya açıklanan bilgiler kullanılmak suretiyle daha çok şirkete ilişkin verilerin manipülasyon açısından değerlendirmesi mümkün olabilmiştir (Bayırlı, 2006: 250). Beneish 1997 ve 1999 yıllarındaki yaptığı çalışmalarda, olağanüstü finansal performans göstermiş şirketler üzerinde yapılan analizlerle finansal bilgi manipülasyonu uygulamasının olup olmadığını ortaya çıkaracak bir model ortaya koymakta çalışmıştır. Beneish 1997’deki modelini oluşturmak üzere, 1987-1993 yılları arasında ABD muhasebe standartlarına aykırı davranmak suretiyle finansal tablolarını manipüle ettikleri SEC tarafından yapılan denetimlerde tespit edilerek kamuya açıklanmış ya da standartlara aykırı davrandıkları bir şekilde kamuya yansımış 64 şirketin finansal tabloları üzerinde çalışmışken, Beneish 1999’daki modelinde 74 şirketin manipülasyon yaptığını kabul etmiştir. Beneish’in 1997’deki tespitlerine göre uygulanan finansal bilgi manipülasyonu teknikleri aşağıdaki tabloda yer almaktadır. 79 Beneish’in 1997 yılındaki kontrol grubu yani manipülasyon yapmayan şirketlerin sayısı 1.989’dur. Beneish’in 1999 yılındaki aynı sektörlerde faaliyet gösteren ve finansal bilgi manipülasyonu yapmadığı varsayılan 2.332 şirket kontrol şirketi olarak yer almıştır. Tablo 3. 1 ABD’de Gerçekleştirilen Finansal Bilgi Manipülasyonu Teknikleri Gelirin Belirlenmesi Prensibi Şirket Sayısı Fiktif Gelir Kaydetmek 23 Henüz kazanılmamış ya da gerçekleşmemiş geliri kaydetmek 13 Satış iadelerini kayıt dışı bırakmak 4 Tamamlama oranını uygun olmayan şekilde kullanmak 2 Olağanüstü gelirleri normal faaliyet geliri olarak kaydetmek 1 Toplam 43 Karşılaştırma Prensibi Fiktif stok kaydetmek 12 Tahsil edilemeyen alacakları ve yıpranmış stokları zarar/gider kaydetmemek 7 Pazarlama ve araştırma geliştirme giderlerini aktifleştirmek 6 Borç ve yükümlülükleri düşük göstermek 3 Giderleri kayıt dışı bırakmak 2 Toplam 30 Diğer Olmayan aktifleri var gibi göstermek 2 Leasing işlemlerinin standarda aykırı muhasebeleştirilmesi 2 Teknik sorunları kamuya açıklamamak 2 Şirketler arasındaki işlemleri yanıltıcı bir şekilde raporlamak 1 Aktifleri yanıltıcı bir şekilde açıklamak 1 Kefalet harcamalarını kayda almamak 1 Şartlı yükümlülükler hakkında gerekli uyarıda bulunmamak 1 Toplam Kaynak: Küçüksözen, 2004:22 Beneish 1997 ve 1999 çalışmalarının ikisinde de kullanılan model aynıdır; Model; 10 80 Mi = β' Xi + єi Şeklinde olup burada; Mi= Bağımlı değişkeni (Manipülatör şirketler için 1, kontrol şirketleri için 0), Xi = Açıklayıcı değişkenlerin oluşturduğu matrisi, єi = Hata terimini ifade etmektedir. Beneish modellerindeki, finansal tablolardaki manipülasyonları tespit etmek üzere finansal tablolardan türetilmiş 1997 ve 1999 yıllarında 8 adet bağımsız değişken kullanmıştır ama bunların bazıları birbirinden farklıdır. Bunlar; Tablo 3. 2 Beneish Modelindeki Bağımsız Değişkenler Beneish 1997 Beneish 1999 1. Ticari alacaklar endeksi, 1. Ticari alacaklar endeksi, 2. Brüt kar marjı endeksi, 2. Brüt Kar Marjı endeksi, 3. Aktif kalitesi endeksi, 3. Aktif kalitesi endeksi, 4. Amortisman endeksi, 4. Satışlardaki yıllık (büyüme) endeksi, 5. Amortisman endeksi, 5. Pazarlama, Satış, Dağıtım ve Genel Yönetim Giderleri endeksi, değişim 6. Toplam Tahakkukların Toplam Varlıklara Oranı, 6. Pazarlama, Satış, Dağıtım ve Genel Yönetim Giderleri endeksi, 7. Satışlardaki yıllık değişim, 7. Borçlanma yapısındaki yıllık değişim 8. Toplam Tahakkukların Toplam Varlıklara oranı 8. Hisse senetleri fiyatlarındaki yıllık değişim Kaynak: Küçüksözen,2004:23 Beneish modelinde manipülatör ve kontrol şirketlerinin yukarıda belirtilen bağımsız değişkenler şeklindeki verilerini probit analize tabi tutarak aşağıda belirtilen formüle ulaşmıştır. 81 M1= -4,840 + (0.920*DSRI) + (0.528*GMI) + (0,404*EQI) + (0,892 *SGI) + (0,115 *DEPI) + (-0,172 * SGAI) + (4,679 * TATA) + (-0,327 * LVGI) Bu denklemin sonucunda bulunan Mi değerinin normal dağılım fonksiyonuna göre manipülasyon olasılığının; ¾ % 2,94’den daha düşük olması halinde o şirketin finansal bilgi manipülasyonuna başvurduğuna dair bir bulgunun olmadığı, ¾ % 2,94 ile % 5,99 aralığında olması halinde, o şirketin finansal bilgi manipülasyonu yapma olasılığını bulunduğu, ¾ % 5,99 ile % 11,32 aralığında olması halinde o şirketin finansal bilgi manipülasyonu yapmış olma olasılığı hakkında ciddi bulgular olduğu, ¾ %11,32’den yüksek olması halinde, o şirketin finansal bilgi manipülasyonu yaptığına dair çok önemli bulgular olduğu değerlendirmesi yapılmaktadır (Wiedman, 1999: 167). Beneish (1999) modelini Küçüksözen (2004) yılında Türkiye’ye uygulamıştır. Çalışmada İMKB’de hisse senetleri işlem gören ve reel sektörde faaliyet gösteren 126 şirket örnek şirket olarak seçmiştir. Çalışma kapsamındaki şirketlerin 1992-2002 yıllarına ilişkin bilanço ve gelir tabloları analiz etmiştir. Finansal bilgi manipülasyonu yapan ve yapmayan şirket ayrımı yapabilmek için İMKB’nin 01.01.1992- 31.07.2004 tarihleri arasındaki günlük bültenleri ve SPK’nın 01.01.1996-31.07.2004 tarihleri arasında yayınlanan haftalık bültenleri incelemiştir. Bu çerçevede 1997 yılı için 27 şirket finansal bilgi manipülasyonu uygulamasına giden (manipülatör) şirket olarak belirlemiştir. Bu çerçevede modelde kullanılan bağımsız değişkenler; ¾ Ticari alacaklar endeksi (TAE), ¾ Brüt kar marjı endeksi (BKM), ¾ Aktif kalitesi endeksi (AKE), ¾ Amortisman endeksi (AME), ¾ Pazarlama, satış, dağıtım ve genel yönetim giderleri endeksi (PSE), ¾ Kaynak yapısındaki değişim endeksi (KYE), ¾ Toplam tahakkukların toplam varlıklara oranı (TVE), ¾ Finansman giderlerinin satışlara oranı (FSE) ve 82 ¾ Stokların satışlara oranı (SSE) olarak belirlenmiştir. Küçüksözen esas itibariyle Beneish’in 1999 yılındaki çalışmasındaki bağımsız değişkenleri esas almış ise de çalışmasında analiz edilen finansal tabloların ilgili olduğu (1992-2002) yıllarda Türkiye’de yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle, satışlar rakamında meydana gelen yıllık değişimin nominal değer üzerinden hesaplanmasının anlamlı olmayacağı düşünülerek, satışlardaki büyüme endeksini analize dahil etmemiştir. Diğer taraftan, Beneish (1999) modelinde yer almayan, finansman giderlerinin satışlara oranı (FSE) ve stokların satışlara oranı (SSE) bağımsız değişken olarak çalışmasına ilave etmiştir. Analiz sonuçları çerçevesinde ortaya çıkan katsayılar kullanılarak modelimizin gücü test edilmiş olup, bu amaçla aşağıdaki denklem kullanmıştır. M1= -1,547 + (1,276*TAE) + (-1,770*BKM) + (0,082 *AKE) + (0,225*AME) + (-0,488*PSE) + (-0,514*TVE) + (-0,341*KYE) + (0,972*SSE) + (0,060*FSE) Bu denklemde probit analiz sonucunda ortaya çıkan katsayılar yanında, bağımsız değişkenlerin 1997 yılı verilerine göre hesapladığı değerleri yerlerine konularak, 126 şirket için Mi değerleri bulmuştur. Bu Mi değerlerinin normal dağılım fonksiyonuna göre manipülasyon olasılığı K-ortalamalar kümeleme analizi yöntemi ile hesaplamış ve Mi değerinin; ¾ % 12,17’den daha düşük olması halinde o şirketin finansal bilgi manipülasyonuna başvurduğuna dair bir bulgunun olmadığı, ¾ % 12,18 ile % 27,98 aralığında olması halinde, o şirketin finansal bilgi manipülasyonu yapma olasılığının bulunduğu, ¾ % 27,99 ile % 58,50 aralığında olması halinde o şirketin finansal bilgi manipülasyonu yapmış olma olasılığı hakkında ciddi bulgular olduğu, ¾ %58,51’den yüksek olması halinde, o şirketin finansal bilgi manipülasyonu yaptığına dair çok önemli bulgular olduğu değerlendirmesi yapılmıştır. Yapılan hesaplama sonuçlarına göre Küçüksözen modelinde; • Manipülatör şirketleri (% 33-57 aralığında) ortalama % 38 oranında, 83 • Manipülatör olmayan (kontrol) şirketleri de (% 43-74 aralığında) ortalama % 61 oranında doğru tahmin etmektedir. Yukarıda belirtilen çerçevede modellerin finansal bilgi manipülasyonu yapan şirketleri, finansal bilgi manipülasyonu yapmayan şirketlerden ayırmakla beraber, bu belirlemenin yapılması sırasında iki tür hata söz konusu olabildiği belirtilmiştir. Bunlar; • Tip 1 Hata; Gerçekte finansal bilgi manipülasyonu yapan (manipülatör) şirketlerin modelimizle manipülatör olmayan şirket olarak tahmin edilmesi • Tip 2 Hata; Manipülatör olmayan bir şirketin modelimizle manipülatör olarak tahmin edilmesidir. 84 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM XMESY - İMKB METAL EŞYA, MAKİNA ENDEKSİNDE YER ALAN FİRMALARA YÖNELİK BİR UYGULAMA 4.1. Uygulamanın Amacı Bu çalışmanın amacı; Kurumsal yönetimin, şirketlerin finansal bilgi manipülasyonuna başvurmalarını etkileyip etkilemediğini araştırmaktır. Bu bağlamda XMESY- İMKB Metal Eşya ve Makine endeksinde yer alan şirketler için finansal bilgi manipülasyonunu tespit etmede kullanılacak bir model geliştirilecektir. Bu model yardımıyla XMESY’de yer almakla birlikte aynı zamanda XKURY’de yer alan şirketlerin bu endekse (XKURY) girdikten sonra finansal bilgi manipülasyonu olasılıklarının ne değişme gösterdiğini tespit etmek amaçlanmaktadır. Başka bir ifadeyle kurumsal yönetim yapısı ile finansal bilgi manipülasyonu arasında bir ilişki olup olmadığını ortaya koymak amaçlanmaktadır. 4.2. Uygulamanın Kapsamı ve Kısıtları Çalışmamızın kapsamını XMESY endeksinde yer alan şirketler oluşturmaktadır. Bu endekste yer alan 27 şirketten 6’sı aynı zamanda XKURY endeksinde de bulunmaktadır. Bu yönüyle söz konusu 6 şirketin XMESY’deki diğer şirketlerden XKRY’e dahil olduktan sonra finansal bilgi manipülasyonu anlamında farklılaşıp farklılaşmadığı tespit etmek mümkün olabilecektir. Bu nedenle çalışmamızın örneklemi olarak XMESY endeksinde bulunan şirketler seçilmiştir. 85 Tablo 4. 2 XMESY - İMKB METAL EŞYA, MAKİNA No 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 Kod ALCAR ARCLK ASUZU BFREN BSHEV DITAS EGEEN EMKEL EMNIS FMIZP FROTO GEREL IHEVA KARSN Şirket Adı ALARKO CARRIER ARÇELİK* ANADOLU ISUZU BOSCH FREN SİSTEMLERİ BSH EV ALETLERİ DİTAŞ DOĞAN EGE ENDÜSTRİ EMEK ELEKTRİK EMİNİŞ AMBALAJ F-M İZMİT PİSTON FORD OTOSAN GERSAN ELEKTRİK İHLAS EV ALETLERİ* KARSAN OTOMOTİV No 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 Kod KATMR KLMSN MAKTK MUTLU OTKAR PARSN PRKAB SILVR TOASO TTRAK TUDDF VESBE VESTL Şirket Adı KATMERCİLER EKİPMAN KLİMASAN KLİMA MAKİNA TAKIM MUTLU AKÜ OTOKAR* PARSAN PRYSMIAN KABLO SİLVERLİNE ENDÜSTRİ TOFAŞ OTO. FAB. * TÜRK TRAKTÖR* T.DEMİR DÖKÜM VESTEL BEYAZ EŞYA VESTEL* (Yukarıdaki işaretli şirketler XKURY - İMKB Kurumsal Yönetim Endeksinde yer alan şirketlerdir.) Çalışma kapsamındaki şirketlerin 2010-2006 yıllarına ilişkin bilanço ve gelir tabloları analiz edilmiştir. Analiz kapsamındaki 27 şirketi, 1’den 27’ye kadar numaralandırırsak 15.Şirket 2010 yılı itibariyle İMKB’de işlem görmeye başlamıştır ve bu neden finansal tablolarına ulaşamadığımız için analiz dışında bırakılmıştır. Çalışmamızda kullanılan bu 26 şirketten de 3 şirket yapılan incelemeler sonucunda analizdeki güvenilirliği azatlığından dolayı Beneish (1999) yaptığı çalışmada olduğu gibi analizden çıkarılmış ve 23 şirketle gerekli hesaplamalar yapılmıştır. 4.3. Uygulamanın Metodolojisi Çalışmamızda kullanılan model, Beneish (1999) ve Küçüksözen (2004) çalışmalarından esinlenerek oluşturulmuştur. XMESY endeksinde yer alan 23 şirket, örneklem olarak seçilmiştir. Bu 23 şirket içerisinde 6’sı aynı zamanda XKURY endeksinde de yer almaktadır. Çalışmamızda finansal bilgi manipülasyonu uygulamalarını tahmin etmek amacıyla, manipülatör ve kontrol şirketi olarak tanımlanan şirketlerin 2006 yılı verileri analiz edilmiştir. Model; 86 Mi = β' Xi + єi şeklinde olup burada; Mi= Bağımlı değişkeni (Manipülatör şirketler için 1, kontrol şirketleri için 0), Xi = Bağımsız (açıklayıcı) değişkenlerin oluşturduğu matrisi, β= Model çerçevesinde her bir bağımsız değişken için bulunan katsayıyı єi = Hata terimini ifade etmektedir. Modelde, manipülatör şirketlerle kontrol şirketlerinin aşağıda açıklanan bağımsız değişkenleri probit analize tabi tutulmuş, bu kapsamda bağımlı değişken Mi’ye manipülatör şirketler için 1, kontrol şirketleri için 0 değeri verilmiştir. Bu çerçevede, yukarıdaki denklemin sağ tarafındaki her bir değişken için bir katsayı ile hata terimi (єi) hesaplanmıştır. Modelin oluşturulabilmesi için değişkenlerin ve baz yılının belirlenmesi gerekmektedir. Baz yılı olarak 2006 yılı esas alınmıştır. Bunun nedeni 2006 yılının, Türkiye’de 2001 yılında yaşanan ekonomik krizden doğrudan etkilenmeyen, diğer bir ifade ile diğer yıllara göre daha istikrarlı bir yıl olmasıdır. Krizlerden az etkilenen bir yıl seçilmesinin nedeni daha önce yapılan çalışmalarda da baz yılı belirlenirken bu kriter göz önüne alınmıştır. Çalışmanın diğer bir boyutu ise seçilen bu örneklemdeki şirketlerin gerçekte manipülasyon yapıp yapmamalarının belirlenmesidir. Finansal bilgi manipülasyonu yapan ve yapmayan şirket ayrımı yapabilmek için SPK’nın 01.01.2000- 15.04.2011 tarihleri arasında yayınlanan haftalık bültenlerinden yararlanılmıştır. Bu bültenlerde yer alan bilgiler çerçevesinde, SPK tarafından yapılan denetim ve incelemeler sonucunda finansal bilgi manipülasyonu yaptığı belirlenerek kamuya açıklanan ve/veya bağımsız denetim raporlarında kamuya açıklanan finansal tablolardaki tutarları değiştirecek şekilde şartlı görüş bulunan ya da finansal tablolarında yer alan tutarları daha sonra yaptıkları açıklamalarla değiştiren şirketler finansal bilgi manipülasyonu yapan şirket olarak kabul edilmiştir. Bunlara ilave olarak, SPK’ya yapılan kayda alma başvurularında finansal tablolarının incelenmesi sırasında, bu tablolarda yer alan finansal bilgileri değiştirilerek kamuya açıklanan şirketler de finansal bilgi manipülasyonu yapan şirket olarak dikkate alınmıştır. Bu çerçevede 87 2006 yılı için 6 şirket finansal bilgi manipülasyonu uygulamasına giden (manipülatör) şirket olarak belirlenmiştir. 2000-2011 yılları arasında XMESY - İMKB METAL EŞYA, MAKİNA Endeksinde faaliyet gösteren finansal bilgi manipülasyonuna başvuran şirketlerin gerçekleştirdikleri finansal bilgi manipülasyonu uygulamaları ve/veya teknikleri aşağıdaki tabloda verilmektedir. Tablo 4. 3 XMESY - İMKB Metal Eşya, Makina Endeksinde Faaliyet Gösteren Şirketlerin Finansal Bilgi Manipülasyonu Teknikleri XMESY - İMKB Metal Eşya, Makina Endeksinde Faaliyet Gösteren Şirketlerin Finansal Bilgi Manipülasyonu Teknikleri 1. Sahip olduğu hisse senetlerinin şirket sermayesinin %10’unu aşmasına, yine aynı tarihlerde %10’un altına düşmesine ve gerçekleştirdiği alış veya satış işlemlerinin şirket sermayesinin %1’ini aşmasına rağmen bildirim yapma yükümlülüğünün yerine getirilmemiş olması. 2. Şirket tarafından yapılan özel durum açıklaması öncesinde Şirket hisse senetlerinde Mali İşlerden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı tarafından gerçekleştirilen işlemlerin, içeriden öğrenenlerin ticareti suçunun maddi ve manevi unsurlarını içermesi 3. Şirket’in Kurul’un mali tablo ve raporlarla ilgili oluşturduğu standart ve düzenlemelere gerekli uyumun gösterilmemesi ve düzenlenecek mali tablolarda gerekli düzeltmelerin yapılmayıp, şüpheli haldeki alacaklar için karşılıkların ayrılmaması. 4. Şirketin ilişkili taraflardan olan alacakların takibinin yapılmayarak söz konusu alacakların şüpheli hale gelmesi ve borç nakilleri ile şirketin borç ödeme kabiliyeti bulunmayan şirketlerden yüklü tutarda alacaklı hale getirilmesi 5. Aktifleştirdiği faiz giderleri ile kur farkı tutarının geçmişten bugüne kadar kamuya açıklanmaması, daha önce kamuya açıkladığı mali tablolarında yer alan dönem karı/zararında ve ilgili bilanço kaleminde meydana gelen değişikliklerin tutar olarak her dönem itibariyle ayrı ayrı olmak üzere kamuya açıklanması 6. Şirketin mali tablolarını hazırlaması sırasında reeskont faiz gelirlerine ilişkin vergi karşılığının ayrılmaması Yukarıdaki tablodan anlaşılacağı üzere 2000-2011 yılları arasında XMESY Endeksinde faaliyet gösteren şirketlerin 6 tanesi finansal bilgi manipülasyonuna başvurdukları gözlemlenmiştir. Bu 6 şirketten yalnız 1 tanesi XKURY Endeksinde yer almaktadır. Finansal bilgi manipülasyonu yapan ve yapmayan şirket ayrımı için 88 2000-2011 arasındaki yıllar içinde araştırma yapılmasının sebebi firmanın Beneish (1999) modelindeki uzun bir dönem içerisinde şirketin bir kez bile manipülasyon yapmış olması daha sonrada manipülasyon yapma ihtimalini artırdığı düşüncesidir ve bu bağlamda Beneish (1999) çalışmasında 1987-1993 yılları arasındaki manipülasyon olaylarını araştırmıştır. Daha sonra açıklanacağı üzere, bunun amacı modelin finansal bilgi manipülasyonunu tahminde güçlü olup olmadığının test edilebilmesidir. Çalışmamızda dikkate alınan bağımsız değişkenler, esas olarak Beneish’in (1999) modelindeki ve Küçüksözen’in (2004) Benesh’in modelini Türkiye’ye uygulamasıyla oluşturduğu modelin bağımsız değişkenleri dikkate alınarak oluşturulmuştur. Modelimizi oluştururken Beneish(1999) çalışmasındaki modeldeki değişkenler çalışma için uygun olacağı düşünülmüştür. Küçüksözen’in Beneish’in çalışmasını Türkiye’ye uygulamasında oluşturduğu modelde bulduğu sonuçlar doğrultusunda, “satışlardaki büyüme endeksi (SBE)”’nin çalışmasına dahil edilmemesini uygun görmüştür. Bu bağlamda çalışmamızda SBE’nin Küçüksözen’in çıkarımları doğrultusunda Türkiye şartlarında doğru sonuç vermeyeceğini düşünülerek, SBE kullanılmamıştır. Finansal bilgi manipülasyonu uygulamalarını tahmininde kullandığımız modelimizde Beneish’in (1999) çalışmasındaki değişkenler kullanılmış olup, buna ilave olarak Küçüksözen’in (2004) yaptığı çalışmada kendisinin eklediği Beneish’in çalışmasında bulunmayan “finansman giderlerinin satışlara oranı (FSE)” ve “stokların satışlara oranı (SSE)” gibi bağımsız değişkeler, Beneish’in modelinin orijinalliğini bozulacağı düşüncesiyle çalışmamıza dahil edilmemiştir. Böylelikle çalışmamızın güvenilirliğinin sağlanmış olduğu düşünülmektedir. Bu çerçevede modelde kullanılan bağımsız değişkenler; 1. Ticari alacaklar endeksi (TAE), 2. Brüt kar marjı endeksi (BKM), 3. Aktif kalitesi endeksi (AKE), 4. Amortisman endeksi (AME), 5. Pazarlama, satış, dağıtım ve genel yönetim giderleri endeksi (PSE), 6. Kaynak yapısındaki değişim endeksi (KYE), 7. Toplam tahakkukların toplam varlıklara oranı (TVE) olarak belirlenmiştir. 89 Ampirik çalışmamız için belirlenen 7 bağımsız değişkenin hesaplanma yöntemi ve modeldeki fonksiyonları aşağıda açıklanmaktadır. Ticari Alacaklar Endeksi Ticari Alacaklar / Brüt Satışlar Ticari Alacaklar / Brüt Satışlar şeklinde hesaplanmıştır. Bu endeks satışlara göre şirketin ticari alacaklarında t-1 yılına göre t yılında meydana gelen değişimi göstermektedir. Brüt Satışlar Brüt Satışlar Brüt Kar Marjı Endeksi BKM /Brüt Satışlar Satılan Mal Maliyeti Satılan Mal Maliyeti /Brüt Satışlar şeklinde hesaplanmaktadır. Çıkan oranın 1’den büyük olması şirketin brüt kar marjının kötüleşmekte olduğunu ve bir önceki yıl satışlardan daha iyi bir kar elde edildiğini gösterir. Aktif Kalitesi Endeksi AKE 1 Dönen Varlıklar 1 Dönen Varlıklar / Toplam Varlıklar Duran Varlıklar Duran Varlıklar / Toplam Varlıklar şeklinde hesaplanmaktadır. Hesaplanan oran, toplam varlıkların içinde, dönen varlıklar ve maddi duran varlıklar dışında kalan diğer duran varlıklarda bir önceki yıla göre meydana gelen değişimi göstermektedir. Amortisman Endeksi AME Amortisman Gideri / Amortisman Gideri Amortisman Gideri / Amortisman Gideri Maddi Duran Varlıklar Maddi Duran Varlıklar şeklinde hesaplanmaktadır. Bu endeksin esas itibariyle, t-1 dönemindeki amortisman giderinin dönem sonundaki maddi duran varlıklar ile amortisman gideri toplamına bölünmesiyle bulunan değerin, t dönemi için aynı şekilde hesaplanarak bulunan değere bölünmesi suretiyle hesaplanması gerekmektedir. 90 Pazarlama, Satış, Dağıtım ve Genel Yönetim Giderleri PSE Pazarlama, Satış, Dağıtım Giderleri t Genel Yönetim Giderleri t / Brüt Satışlar t Pazarlama, Satış, Dağıtım Giderleri t ‐1 Genel Yönetim Giderleri t ‐1 / Brüt Satışlar t ‐1 şeklinde hesaplanmaktadır. Pazarlama, satış, dağıtım ve genel yönetim giderleri ile satışlar arasında, yıllar arasındaki değişimini hesaplamamızı sağlar. Kaynak Yapısındaki Değişim Endeksi KYE Uzun Vadeli Borçlar t Kısa Vadeli Borçlar t / Toplam Varlıklar t Uzun Vadeli Borçlar t ‐1 Kısa Vadeli Borçlar t ‐1 / Toplam Varlıklar t ‐1 şeklinde hesaplanmaktadır. Bu değişken varlıklarının finansmanı için kullandığı borç miktarının artıp artmağını gösterir ve 1’den büyük olması şirketin borçluluk oranının arttığını sonucunu çıkara biliriz. Toplam Tahakkukların Toplam Varlıklara Oranı TVE ∆ Dönen Varlıklar ‐ ∆ Hazır Değerler – ∆ Kısa Vadeli Borçlar ‐ ∆ Uzun Vadeli Borç Anapara Taksit ve Faizleri ‐ ∆ Ödenecek Vergi ve Diğer Yasal Yükümlülük Karşılığı – Amortisman Gideri t Toplam Varlıklar t şeklinde hesaplanmaktadır. Bu şekilde hesaplanan TVE oranı, tahakkuk esası çerçevesinde oluşturulan borç-alacak ile gelir-gider kalemlerinde meydana gelen değişimi göstermektedir. 4.4. Beneish Modeli Beneish 1997 ve 1999 yıllarındaki yaptığı çalışmalarda, olağanüstü finansal performans göstermiş şirketler üzerinde yaptığı analizlerle finansal bilgi manipülasyonu uygulamasının olup olmadığını ortaya çıkaracak bir model ortaya koymaya çalışmıştır. 91 Beneish modelinde manipülatör ve kontrol şirketlerinin 8 bağımsız değişkenini probit analize tabi tutarak aşağıda belirtilen formüle ulaşmıştır. M1= -4,840 + (0.920*DSRI) + (0.528*GMI) + (0,404*EQI) + (0,892 *SGI) + (0,115 *DEPI) + (-0,172 * SGAI) + (4,679 * TATA) + (-0,327 * LVGI) Bu denklemin sonucunda bulunan Mi değerinin normal dağılım fonksiyonuna göre manipülasyon olasılığının; • % 2,94’den daha düşük olması halinde o şirketin finansal bilgi manipülasyonuna başvurduğuna dair bir bulgunun olmadığı, • % 2,94 ile % 5,99 aralığında olması halinde, o şirketin finansal bilgi manipülasyonu yapma olasılığını bulunduğu, % 5,99 ile % 11,32 aralığında olması halinde o şirketin finansal bilgi manipülasyonu yapmış olma olasılığı hakkında ciddi bulgular olduğu, • %11,32’den yüksek olması halinde, o şirketin finansal bilgi manipülasyonu yaptığına dair çok önemli bulgular olduğu değerlendirmesi yapılmaktadır (Wiedman, 1999: 167). Beneish (1999) modelini Küçüksözen (2004) yılında Türkiye’ye uygulamıştır. Çalışmasında İMKB’de hisse senetleri işlem gören ve reel sektörde faaliyet gösteren 126 şirket örnek şirket olarak seçmiştir. Çalışma kapsamındaki şirketlerin 1992-2002 yıllarına ilişkin bilanço ve gelir tabloları analiz etmiştir. Finansal bilgi manipülasyonu yapan ve yapmayan şirket ayrımı yapabilmek için İMKB’nin 01.01.1992- 31.07.2004 tarihleri arasındaki günlük bültenleri ve SPK’nın 01.01.1996-31.07.2004 tarihleri arasında yayınlanan haftalık bültenleri incelemiştir. Bu çerçevede 1997 yılı için 27 şirket finansal bilgi manipülasyonu uygulamasına giden (manipülatör) şirket olarak belirlemiştir. Bu modelde kullanılan bağımsız değişkenler; • Ticari alacaklar endeksi (TAE), • Brüt kar marjı endeksi (BKM), • Aktif kalitesi endeksi (AKE), • Amortisman endeksi (AME), • Pazarlama, satış, dağıtım ve genel yönetim giderleri endeksi (PSE), 92 • Kaynak yapısındaki değişim endeksi (KYE), • Toplam tahakkukların toplam varlıklara oranı (TVE), • Finansman giderlerinin satışlara oranı (FSE) ve • Stokların satışlara oranı (SSE) olarak belirlenmiştir. Küçüksözen esas itibariyle Beneish’in 1999 yılındaki çalışmasındaki bağımsız değişkenleri esas almış ise de çalışmasında analiz edilen finansal tabloların ilgili olduğu (1992-2002) yıllarda Türkiye’de yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle, satışlar rakamında meydana gelen yıllık değişimin nominal değer üzerinden hesaplanmasının anlamlı olmayacağı düşünülerek, satışlardaki büyüme endeksi analize dahil etmemiştir. Diğer taraftan, Beneish (1999) modelinde yer almayan, finansman giderlerinin satışlara oranı (FSE) ve stokların satışlara oranı (SSE) bağımsız değişkenlerini çalışmasına ilave etmiştir. Analiz sonuçları çerçevesinde ortaya çıkan katsayılar kullanılarak modelimizin gücü test edilmiş olup, bu amaçla aşağıdaki denklem kullanmıştır. M1= -1,547 + (1,276*TAE) + (-1,770*BKM) + (0,082 *AKE) + (0,225*AME) + (-0,488*PSE) + (-0,514*TVE) + (-0,341*KYE) + (0,972*SSE) + (0,060*FSE) Bu denklemde probit analiz sonucunda ortaya çıkan katsayılar yanında, bağımsız değişkenlerin 1997 yılı verilerine göre hesapladığı değerleri yerlerine konularak, 126 şirket için Mi değerleri bulmuştur. Bu Mi değerlerinin normal dağılım fonksiyonuna göre manipülasyon olasılığı K-ortalamalar kümeleme analizi yöntemi ile hesaplamış ve Mi değerinin; • % 12,17’den daha düşük olması halinde o şirketin finansal bilgi manipülasyonuna başvurduğuna dair bir bulgunun olmadığı, • % 12,18 ile % 27,98 aralığında olması halinde, o şirketin finansal bilgi manipülasyonu yapma olasılığının bulunduğu, • % 27,99 ile % 58,50 aralığında olması halinde o şirketin finansal bilgi manipülasyonu yapmış olma olasılığı hakkında ciddi bulgular olduğu, • %58,51’den yüksek olması halinde, o şirketin finansal bilgi manipülasyonu yaptığına dair çok önemli bulgular olduğu değerlendirmesi yapılmıştır. 93 Yapılan hesaplama sonuçlarına göre Küçüksözen modelinde; ¾ Manipülatör şirketleri (% 33-57 aralığında) ortalama % 38 oranında, ¾ Manipülatör olmayan (kontrol) şirketleri de (% 43-74 aralığında) ortalama % 61 oranında doğru tahmin etmektedir. Yukarıda belirtilen çerçevede modellerin finansal bilgi manipülasyonu yapan şirketleri, finansal bilgi manipülasyonu yapmayan şirketlerden ayırmakla beraber, bu belirlemenin yapılması sırasında iki tür hata söz konusu olabildiği belirtilmiştir. Bunlar; • Tip 1 hata; Gerçekte finansal bilgi manipülasyonu yapan (manipülatör) şirketlerin modelimizle manipülatör olmayan şirket olarak tahmin edilmesi • Tip 2 hata; Manipülatör olmayan bir şirketin modelimizle manipülatör olarak tahmin edilmesidir. 4.5. Verilerin Analizi ve Sonuçları Çalışmamızda sadece XMESY endeksinde yer alan 17 şirket ve aynı zamanda XMESY ve XKURY endekslerinin ikisinde birden yer alan 6 şirket dikkate alınarak bu şirketlerin, 2006-2010 finansal tablo verileri üzerinden bazı özellikleri itibariyle analiz edilmiş ve analiz sonuçlarına aşağıdaki tablolarda yer verilmiştir. Tablo 4. 4 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin Toplam Varlıkları (2006-2010) Bağımsız Değişken Toplam Varlıklar XKURY’de Olmayanlar XKURY’de Olanlar Ortalama Ortanca Ortalama Ortanca 622.681.893 143.050.660 166.052.237 248.561.544 94 Yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere, XKURY endeksinde olan şirketlerin, XKURY’de olmayan şirketlere göre; Aktif büyüklüğü dikkate alındığında daha küçük şirketlerdir. Tablo 4. 5 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin Toplam Borçların/Toplam Varlıklara Oranı (2006-2010) Bağımsız Değişken Toplam Borçların/Toplam Varlıklara Oranı XKURY’de Olmayanlar XKURY’de Olanlar Ortalama Ortanca Ortalama Ortanca 0,438 0,350 0,508 0,457 Yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere, XKURY endeksinde olan şirketlerin, XKURY’de olmayan şirketlere göre; Kaynak yapıları daha fazla oranda borç ağırlıklıdır. Tablo 4. 6 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin Satışlarındaki Büyüme (2006-2010) Bağımsız Değişken Satışlarındaki Büyüme XKURY’de Olmayanlar XKURY’de Olanlar Ortalama Ortanca Ortalama Ortanca 1,109 1,096 1,135 1,103 Yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere, XKURY endeksinde olan şirketlerin, XKURY’de Olmayan şirketlere göre; satışlardaki büyüme açısından daha hızlı bir artış olduğu gözlenmektedir. 95 Tablo 4. 7 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin TAE (Ticari Alacaklar Endeksi) (2006-2010) Bağımsız Değişken TAE XKURY’de Olmayanlar XKURY’de Olanlar Ortalama Ortanca Ortalama Ortanca 1,161 1,039 1,130 1,025 XKURY endeksindeki şirketlerde TAE daha düşük çıkmaktadır. Diğer bir ifade ile kurumsal yönetimdeki şirketler, göreceli olarak daha düşük oranda kredili satış yapmaktadırlar. Bu sonuç Beneish’in (1999) manipülatör ve manipülatör olmayan şirketler için elde ettiğimiz sonuçlar ile paralellik arz etmektedir. Beneish’in çalışmasında manipülatör şirketler için ulaştığı sonuçlar ile çalışmamızda XKURY’de olmayan şirketler için ulaştığımız sonuçlar aynı doğrultudadır. Diğer taraftan aşağıda yer alan probit analiz sonuçları, TAE açısından XKURY’de olmayan şirketler ile XKURY’de olan şirketler arasında çok net bir farklılık ortaya çıktığını, dolayısıyla bu değişkenin finansal bilgi manipülasyonunun tahmini açısından % 95 güven seviyesinde anlamlı olduğunu göstermektedir. Tablo 4. 8 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin BKM (Brüt Kar Marjı Endeksi) (2006-2010) Bağımsız Değişken BKM XKURY’de Olmayanlar XKURY’de Olanlar Ortalama Ortanca Ortalama Ortanca 0,742 0,964 1,056 0,989 Yukarıdaki tablodan görüldüğü üzere; XKURY endeksinde olan şirketlerin, XKURY’de olmayan şirketlere göre daha fazla bir kar marjına sahip olduklarını göstermektedir. Bu sonuç Beneish(1999) ve Küçüksözen’in (2004) yaptığı çalışmadaki bulgularla da paralellik göstermektedir. Aslında bu durum XKURY’de 96 olmayan şirketlerin pek karlı şirketler olmadığına, dolayısıyla finansal bilgi manipülasyonu yapma olasılıklarının yüksek olduğuna da işaret etmektedir. Bu duruma zıt bir şekilde probit analiz sonuçlarına göre de, BKM açısından XKURY’de olmayan şirketlerle XKURY’de olan şirketler arasında net bir ayrışma söz konusu değildir. Diğer bir ifade ile BKM değişkeni finansal bilgi manipülasyonunun tahmini açısından % 95 güven seviyesinde anlamlı değildir. Tablo 4. 9 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin AKE (Aktif Kalitesi Endeksi) (2006-2010) Bağımsız Değişken AKE XKURY’de Olmayanlar XKURY’de Olanlar Ortalama Ortanca Ortalama Ortanca 0,158 0,977 1,075 0,956 Yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere, XKURY endeksinde olan şirketlerin, XKURY’de olmayan şirketlere göre; aktif kalitesi çok daha iyidir. Yukarıdaki tablodaki analiz sonuçlarına aktif kalitesi (AKE) açısından baktığımızda, Beneish’in (1999) çalışmasındaki sonuçlara paralel olarak manipülatör şirketlerin aktif kalitesi, kontrol şirketlerine göre oldukça kötüdür. Bu doğrultuda XKURY endeksinde olmayan şirketler, endekste olan şirketlere oranla daha fazla manipülasyon yapma eğilimindedirler. Bu farklılık Küçüksözen’in (2004) çalışmasında da net olarak ortaya çıkmaktadır. Çalışmamızda da çıkan sonuçlardan anlaşılacağı üzere bu iki çalışmaya paralel bir durum ortaya çıkmıştır. Yapılan probit analizi sonucuna göre bu değişken finansal bilgi manipülasyonunu tahminde % 95 güven seviyesinde anlamlı olduğu gözlenmektedir. 97 Tablo 4. 10 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin AME (Amortisman Endeksi) (2006-2010) Bağımsız Değişken AME XKURY’de Olmayanlar XKURY’de Olanlar Ortalama Ortanca Ortalama Ortanca 1,037 1,010 1,077 0,984 Yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere, XKURY endeksinde olan şirketler, XKURY’de Olmayan şirketlere göre; AME (Amortisman Endeksi) daha yüksektir. Beneish’in (1999) ve Küçüksözen’in (2004) bulguları paraleldir ve XKURY’de olmayan şirketlerin XKURY’de olan şirketlere göre amortisman endeksleri daha yüksek olduğu gözlenmiş, dolayısıyla amortismanlar yoluyla finansal bilgi manipülasyonu yaptıkları düşünülmektedir. Ancak probit analiz sonuçlarına göre bu değişken finansal bilgi manipülasyonu tahmininde % 95 seviyesinde anlamlı değişkenlerden biri değildir. Tablo 4. 11 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin PSE (Pazarlama, Satış, Dağıtım ve Genel Yönetim Giderleri Endeksi) (2006-2010) Bağımsız Değişken PSE XKURY’de Olmayanlar XKURY’de Olanlar Ortalama Ortanca Ortalama Ortanca 0,816 0,947 0,774 0,925 Yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere, XKURY endeksinde olan şirketlerin, XKURY’de olmayan şirketlere göre; PSE (Pazarlama, Satış, Dağıtım ve Genel Yönetim Giderleri Endeksi) daha düşüktür. Diğer bir ifadeyle, bu giderlere nazaran satışlarda bir yükseliş olması, satışların manipüle edildiği ya da giderlerin eksik kaydedildiği şeklinde yorumlanabilir. Bu Beneish’in (1999) ve Küçüksözen’in (2004) bulgularına paralellik göstermemektedir, XKURY’de olmayan şirketlerin 98 XKURY’de olan şirketlere göre daha düşük bir PSE’ne sahiptirler. Bununla birlikte modelimizde bu değişken açısından XKURY’de olmayan şirketlerle XKURY’de olan şirketler arasında probit analizine göre bir ayrışma görülmemektedir. Tablo 4. 12 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin TVE (Toplam Tahakkukların Toplam Varlıklara Oranı) (2006-2010) XKURY’de Olmayanlar Bağımsız Değişken TVE XKURY’de Olanlar Ortalama Ortanca Ortalama Ortanca 0,035 0,119 0,128 0,091 Yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere, XKURY endeksinde olan şirketler, XKURY’de Olmayan şirketlere göre; TVE oranı daha yüksektir. Diğer bir ifadeyle, XKURY’de olmayan şirketler daha fazla oranda varlıklarını borçla finanse etmektedirler. Sonuç olarak, XKURY endeksindeki şirketlerin nakit dışı işletme sermayeleri daha fazla olduğu için manipülasyon riski daha düşüktür. Yapılan probit analizi sonucunda bu değişkenin finansal bilgi manipülasyonunu tahminde % 95 güven seviyesinde anlamlı olduğunu göstermektedir. Tablo 4. 13 XKURY Endeksinde Olan ve Olmayan Şirketlerin KYE (Kaynak Yapısındaki Değişim Endeksi) (2006-2010) XKURY’de Olmayanlar Bağımsız Değişken KYE Kaynak XKURY’de Olanlar Ortalama Ortanca Ortalama Ortanca 1,090 1,080 1,023 1,012 yapısındaki değişim (KYE) açısından tablodaki sonuçları değerlendirdiğimizde, XKURY endeksinde olan şirketler, XKURY’de olmayan şirketlere göre; faaliyetlerini daha düşük oranda borçla finanse ettikleri görülmektedir. Bu sonuçları değerlendirdiğimizde, Beneish’in (1999) ve 99 Küçüksözen’in (2004) bulguları ile paralellik göstermektedir. Bununla birlikte, probit analizimizin sonuçlarına göre, XKURY’de olmayan şirketlerle XKURY’de olan şirketler arasında bu açıdan bir ayrışma söz konusudur ve bu değişkenin finansal bilgi manipülasyonunu tahminde % 95 güven seviyesinde anlamlı olduğunu göstermektedir. 4.5.1. Analiz Sonuçları Çalışmamızda, daha önce belirtilen kriterler doğrultusunda yapılmış olan manipülatör ve kontrol şirketleri ayrımına göre ilgili şirketlerin 2006 yılı verilerine göre yukarıda açıklanan 7 bağımsız değişkenin değerleri hesaplanarak, model çerçevesinde probit analiz yapılmıştır. Analiz sonuçları aşağıda bir tablo olarak verilmektedir. Aşağıdaki tabloda görüldüğü üzere, modelimizin anlamlığı (McFadden Rsquared) %67,69 oranındadır. Beneish’in (1999) çalışmasında bu oran % 30-37 değerleri aralığında, Küçüksözen’in (2004) çalışmasında ise bu oran % 31,85 çıkmaktadır. 100 Tablo 4. 14 Bağımsız Değişkenlerin Probit Analiz Sonuçları Method: ML - Binary Probit Included observations: 23 Convergence achieved after 12 iterations QML (Huber/White) standard errors & covariance Değişkenler Katsayı Std. Hata z-değeri P-Değeri. AKE -0.809133 0.346525 -2.33499 0.0195 AME -2.566797 1.696151 -1.513307 0.1302 BKM 0.368263 2.059623 0.178801 0.8581 KYE -21.74515 7.158238 -3.037780 0.0024 PSE 1.150051 3.030305 0.379517 0.7043 TAE -6.778527 2.540446 -2.668243 0.0076 TVE -10.44472 3.800228 -2.748445 0.0060 C 30.04956 8.432309 3.563621 0.0004 Mean dependent var 0.230769 S.D. dependent var 0.429669 S.E. of regression 0.267915 Akaike info criterion 0.964393 Sum squared resid 1.292016 Schwarz criterion 1.351500 1.075866 Log likelihood -4.537114 Hannan-Quinn criter. Restr. log likelihood -14.04531 Avg. log likelihood LR statistic (7 df) 19.01639 Probability(LR stat) 0.008136 Obs with Dep=0 20 Obs with Dep=1 6 McFadden R-squared Total obs -0.174504 0.676966 26 Çalışmamızda yer alan bağımsız değişkenler açısından analiz sonuçlarını değerlendirdiğimizde, ticari alacaklar endeksi (TAE) Beneish’in (1999) ve Küçüksözen’in (2004) analiz sonuçlarına paralel olarak % 95 güven seviyesinde anlamlıdır ancak negatif bir katsayıya sahip (-6.77) olmaktadır. Bu durum Küçüksözen’in (2004) öngörülerine göre, ticari alacaklarda satışlarla uyumlu bir artışın finansal bilgi manipülasyonu olasılığını azalttığına işaret etmektedir. Yaptığımız çalışmadaki TAE’nin katsayısı incelendiğinde bu duruma zıt bir sonuç ortaya çıkmıştır. 101 Çalışmamızda yer alan brüt kar marjı endeksi (BKM), pozitif bir katsayıya (0.368) sahip olup, % 95 güven seviyesinde anlamlı bir bağımsız değişken olarak ortaya çıkmamaktadır. Dolayısıyla bu endeksteki bir düşüş finansal bilgi manipülasyonu olasılığını azaltmakta olup, bu durum düşük kar marjına sahip şirketlerde finansal bilgi manipülasyonu olasılığının daha düşük olduğunu göstermektedir. Amortisman endeksi (AME) negatif bir katsayıya (-2.566) sahip olup, bu değişken de modelimize katkısı açısından % 95 seviyesinde anlamlı değildir. Dolayısıyla bu değişkendeki azalış finansal bilgi manipülasyonu olasılığının arttığını göstermektedir. Diğer taraftan, modelimizdeki aktif kalitesi endeksi (AKE) XKURY’de olmayan şirketlerin, XKURY’de olan şirketlere göre aktif kalitesi daha iyidir. Yapılan probit analizi sonucunda ilgili değişkenin finansal bilgi manipülasyonunu tahminde % 95 güven seviyesinde anlamlı olduğunu göstermektedir. Kaynak yapısındaki değişim (KYE) açısından tablodaki sonuçları değerlendirdiğimizde, şirketlerin faaliyetlerini daha yüksek oranda borçla finanse etmeleri manipülasyon yapma ihtimalini düşürdüğü görülmektedir. Bununla birlikte, probit analizimizin sonuçlarına göre, manipülatör şirketlerle kontrol şirketleri arasında bu açıdan bir ayrışma söz konusudur ve bu değişkenin finansal bilgi manipülasyonunu tahminde % 95 güven seviyesinde anlamlı olduğunu göstermektedir. Toplam tahakkukların toplam varlıklara oranı (TVE), yapılan probit analizi sonucunda finansal bilgi manipülasyonunu tahminde % 95 güven seviyesinde anlamlı olduğunu göstermektedir. Buna manipülasyon yapan şirketlerin nakit dışı işletme sermayesi büyük ölçüde negatiftir. Diğer bir ifade ile manipülatör şirketler (nakit dışı) işletme sermayelerini borçla finanse etmektedirler ama kontrol şirketleri ise işletme sermayelerini borçla finanse etmemektedirler. Bu durum manipülatör şirketlerde tahakkukların gelir azaltıcı yönde kullanıldığı şeklinde de yorumlanabilir. Modelimizde yer alan diğer bir bağımsız değişken olan; pazarlama, satış, dağıtım ve genel yönetim giderlerinin satışlara oranı (PSE), % 95 güven seviyesinde istatistiki olarak anlamlı görünmemektedir. Bu durum bu değişkenler açısından 102 manipülatör şirketlerle kontrol şirketleri arasında pek farklılık olmadığı, diğer bir ifade ile bu iki grup şirketlerin bu üç değişken açısından benzer özellikler gösterdiği şeklinde yorumlanabilir. Sonuç olarak çalışmamızda ulaştığımız bulgulara göre, finansal bilgi manipülasyonunun ortaya çıkarılması açısından XMESY endeksinde; Ticari alacaklar endeksi (TAE), Kaynak Yapısındaki Değişim Endeksi (KYE), Ticari Alacaklar Endeksi (TAE) ve Toplam tahakkukların toplam varlıklara oranı (TVE) % 90 güven seviyesinde istatistiki olarak anlamlı olup, finansal bilgi manipülasyonu yapılıp yapılmadığı konusunda gösterge teşkil edebilecektir. 4.5.2. Modelin Gücünün Test Edilmesi Tablo 4.1’deki analiz sonuçları çerçevesinde ortaya çıkan katsayılar kullanılarak modelimizin gücü test edilmiş olup, bu amaçla aşağıdaki denklem kullanılmıştır. M1= 30.049 + (-0.809*AKE) + (0.368*BKM) + (-21.745*KYE) + (-2.566*AME) + (1.150*PSE) + (-6.778*TAE) + (-10.444*TVE) Bu denklemde probit analiz sonucunda ortaya çıkan katsayılar yanında, bağımsız değişkenlerin 2006 yılı verilerine göre hesaplanan değerleri yerlerine konularak, 23 şirket için Mi değerleri bulunmuştur. Bu Mi değerlerinin normal dağılım fonksiyonuna göre manipülasyon olasılığı K-ortalamalar kümeleme analizi yöntemi ile hesaplanmış ve 4 kümeye ayrılmıştır; ¾ I. Küme: şirketin finansal bilgi manipülasyonuna başvurduğuna dair bir bulgu yoktur. (mi < % 22,6) ¾ II. Küme: şirketin finansal bilgi manipülasyonu yapma olasılığının bulunmaktadır. (% 22,6 < mi < 34,4), ¾ III. Küme: şirketin finansal bilgi manipülasyonu yapmış olma olasılığı hakkında ciddi bulgular vardır. (% 34,4 < mi < % 41,6), ¾ IV. Küme: şirketin finansal bilgi manipülasyonu yaptığına dair çok önemli bulgular vardır. (% 41,6 < mi) 103 Çalışmamızdaki örnek 23 şirketin her biri için, 2006 - 2010 dönemindeki yıllara ilişkin bağımsız değişken değerleri hesaplanmış, bu değişken değerleri yukarıdaki denklemde yerlerine konularak, her bir şirket için finansal bilgi manipülasyonu olasılığı tahmin edilmiştir. Ortaya çıkan tahmin sonuçlarına göre, daha önce yapılan manipülatör şirket – kontrol şirketi ayrımımızdaki belirlemeler ile karşılaştırılmıştır. Böylece manipülatör olarak belirlenen şirketlerin Model çerçevesinde manipülatör olarak tahmin edilme olasılığı ile manipülatör olmadığı (kontrol şirketleri) varsayılan şirketlerin manipülatör olmadığının tahmin edilme olasılığı hesaplanmıştır. Yapılan hesaplama sonuçlarına göre Modelimiz; • Manipülatör şirketleri (% 0 - 33 aralığında) ortalama % 20 oranında, • Manipülatör olmayan (kontrol) şirketleri de (% 42 - 82 aralığında) ortalama % 71 oranında doğru tahmin etmektedir. Bu doğrultuda aşağıdaki tablolarda XMESY’de yer alan tüm şirketler ve ayrıca hem XMESY’de hem de XKURY’de bulunan şirketler için ayrı ayrı kümeleme sonuçları verilmiştir. Tablo 4. 15 Manipülasyon Yapma – Yapmama Durumlarına Göre XMESY’deki Şirket Sayıları Yıl Manipülasyon yapanların sayısı Manipülasyon yapmayanların sayısı 2006 9 14 2007 4 19 2008 4 19 2009 6 17 2010 8 15 104 Bu kapsamda modelimiz kullanılarak yapılan tahmin sonuçlarına göre, 20062010 döneminde XMESY endeksinde işlem gören 23 şirketle ilgili analiz sonuçlarına göre sırasıyla; 9, 4, 4, 6 ve 8 şirket finansal bilgi manipülasyonu yapmıştır. Tablo 4. 16 Manipülasyon Yapma veya Yapmama Durumlarına Göre XKURY’deki Şirket Sayıları Yıl Manipülasyon yapanların sayısı Manipülasyon yapmayanların sayısı 2006 4 2 2007 1 5 2008 0 6 2009 0 6 2010 1 5 Bu kapsamda modelimiz kullanılarak yapılan tahmin sonuçlarına göre, 20062010 döneminde XMESY endeksinde ve XKURY endeksinde de işlem gören 5 şirketle ilgili analiz sonuçlarına göre sırasıyla; 4, 1, 0, 0 ve 1 şirket finansal bilgi manipülasyonu yapmıştır. 105 Tablo 4. 17 Manipülasyon Yapma-Yapmama Sayıları Açısından XKURY’de Olan ve Olmayan Şirketlerin Karşılaştırması XMESY XKURY Yıl Manipülasyon Yapan Sayısı Manipülasyon Yapmayan Sayısı Manipülasyon Yapan Sayısı Manipülasyon Yapmayan Sayısı 2006 5 12 4 2 2007 3 14 1 5 2008 4 13 0 6 2009 6 11 0 6 2010 7 10 1 5 Yukarıdaki tablodan görüldüğü üzere 2006-2010 dönemi için XKURY’de olan ve olmayan şirketlerden kümeleme analizi sonuçlarına göre manipülasyon riski yüksek olan III. ve IV. Bölgeye giren şirketlerin sayısı XKURY’de olanların lehine önemli bir gelişme göstermiştir. Başka bir ifadeyle İMKB kurumsal yönetim endeksinin hesaplanmaya başlandığı dönem öncesinde (2006 yılı) oransal olarak manipülasyon yapan şirket sayıları neredeyse eşit durumda iken bu oran endeksin oluşturulduğu dönemden itibaren gözle görülür şekilde kurumsal yönetim yapısına sahip olan şirketler açısından azalmıştır. Özetle XKURY endeksinin oluşturulduğu 2007 yılı öncesinde manipülasyon riski bu endekste yer alan şirketler için daha yüksek iken ilgili şirketlerin kurumsal yönetimlerinin bir nevi tescilini ifade eden XKURY endeksi sonrası da önemli ölçüde azalmıştır. Aynı dönemde benzer şirketlerin yer aldığı sadece XMESY’deki şirketler açısından manipülasyon riskinin azalmak bir yana oransal olarak artmış olması kurumsal yönetimin finansal bilgi manipülasyonunu azatlığı yönündeki tezi destekler niteliktedir. Analiz kapsamına alınan XMESY’deki 23 şirketin Mi değerlerine göre yapılan kümeleme analizi sonuçlarına göre her şirketin ayrı ayrı dahil oldukları kümeleri gösteren tablo aşağıda verilmiştir. Tablodaki ilk 6 şirketin yer aldığı koyu bölge aynı zamanda XKURY’de bulunan şirketleri göstermektedir. 106 Tablo 4. 18 XKURY Endeksinde İşlem Gören Şirketlerin Manipülasyon Yapma veya Yapmama Durumlarına Bulundukları Bölgeler Şirket No 2010 2009 2008 2007 2006 1 I II I II III 2 I I II II III 3 I I II II I 4 I I I III III 5 III I I I IV 6 I I I I I 7 I I I II III 8 III II II II II 9 IV II II II I 10 I I I II I 11 II II I II I 12 II IV I II II 13 IV I III II IV 14 I IV IV III III 15 III III III I III 16 II I I I II 17 I III II III I 18 III I I I IV 19 II II I II II 20 III I II I I 21 II IV II I I 22 III I IV IV II 23 II III I II I 107 SONUÇ Dünya genelinde sermayenin serbest dolaşımı, özellikle finans piyasalarında rol alan yatırımcıların dış ülke firmaları üzerinde de yatırım yapmaya ilişkin beklentiler içine girmesine sebep olmaktadır. Ulusal firmalar üzerindeki dış yatırımcı ilgisi, yatırımcılar için önceye nazaran finansal tabloların şeffaf olma arzusunu daha hissedilir hale getirmektedir. Finansal bilgi manipülasyonu, finansal tabloların şeffaflığı anlamında büyük bir engel olma özelliği taşınmaktadır. Özellikle kurumsal yönetim endeksinin menkul kıymet borsalarında işlerlik kazanması, finansal tabloların şeffaflığıyla doğrudan ilgili bir konu olma özelliği taşır. Artık menkul kıymet yatırımcıları, yatırım yapmayı planladıkları firmalar üzerinde mali performansa odaklanmak kadar aynı zamanda da finansal tablo bilgilerinin şeffaf ve güvenilir olup olmadığına da yoğunlaşmaktadır. Kurumsal yönetim endeksine dahil olan işletmelerin kurumsal yönetim ilkelerine uygun bir yönetim anlayışına sahip olmaları, söz konusu şirketlerin finansal tablolarının tüm çıkar grupları adına daha şeffaf ve güvenilir olmasını sağlamaktadır. Çalışmamızın yapılmasındaki temel beklenti, kurumsal yönetim endeksinde yer alan şirketlerin bu endekse dahil olmadan önceye nazaran finansal bilgi manipülasyonu yapmama konusunda daha özenli olmaları gerektiğidir. Bu çalışma ile kurumsal yönetim endeksinin kendisinden beklenen şekilde finansal tabloların güvenilirliğine katkı sağlayıp sağlamadığı, kurumsal yönetim endeksi dışında kalan firmalarla endekste yer alan firmalar arasında finansal bilgi manipülasyonu yapıp yapmama konusunda anlamlı bir farklılığın olup olmadığı araştırılmıştır. Beneish tarafından geliştirilen ve çalışmamızda ayrıntılı olarak açıklanan model, şirketlerin finansal bilgi manipülasyonu yapma eğilimlerini tespit etmekte bazı finansal oranların kullanılabileceği konusunda bilgiler sunmaktadır. Araştırmanın örneklemini oluşturan şirketlerin finansal bilgi manipülasyonu yapıp yapmadıklarını tespit etmekte kullanılan oranlar şu şekilde sıralanabilir. “Ticari alacaklar endeksi (TAE)”, “Brüt kar marjı endeksi (BKM)”, “Aktif kalitesi endeksi (AKE)”, “Amortisman endeksi (AME)”, “Pazarlama, satış, dağıtım ve genel yönetim 108 giderleri endeksi (PSE)”, “Kaynak yapısındaki değişim endeksi (KYE)”, “Toplam tahakkukların toplam varlıklara oranı (TVE)”. Yukarıda sayılan finansal oranların kullanılması yardımıyla örneklemi oluşturan şirketlerin kurumsal yönetim endeksine dahil olmadan önceki finansal bilgi manipülasyon düzeyleriyle endekse dahil olduktan sonraki düzeyleri arasında bir farklılığın olup olmadığı tespit edilmeye çalışılmıştır. Çalışmamızda XMESY endeksinde faaliyet gösteren 23 şirket örneklemimizi oluşturmaktadır. Ayrıca XMESY endeksinde faaliyet gösteren 23 şirket içerisinde XKURY - İMKB KURUMSAL YÖNETİM endeksinde de yer alan 6 adet şirket bulunmaktadır ve çalışmamızdaki söz konusu bu 6 şirket ile diğer 17 şirket arasında manipülasyon yapıp yapmama konusunda anlamlı bir farklılığın olup olmadığı araştırılmıştır. Çalışmamızın veri setini söz konusu 23 şirketin 2006-2010 yıllarına ilişkin finansal tablo verileri oluşturmaktadır. Modelimizin oluşturulması sırasında, finansal bilgi manipülasyonu yapan yapmayan şirket ayrımı, SPK denetim ve incelemeleri ile bağımsız denetim çalışmaları sonucunda ortaya çıkan ve kamuya açıklanan bilgiler yardımıyla yapılmıştır. Öncelikle gerçekleştirilen lojistik regresyon analizi neticesi yukarıda ifade edilen finansal oranlardan hangilerinin istatistikî açıdan şirketlerin finansal bilgi manipülasyonu yaptıklarını tespit etmekte kullanılabileceği belirlenmiştir. Modele bağımsız değişken olarak ilave edilen tüm finansal oranlar içerisinden AKE, KYE, TAE ve TVE’nin, şirketlerin finansal bilgi manipülasyonu yapıp yapmadıklarını tespit etmekte istatistikî açıdan anlamlı belirleyiciler oldukları sonucuna ulaşılmıştır. Bu kapsamda Beneish tarafından geliştirilen model kullanılarak yapılan araştırma sonuçlarına göre, 2006-2010 döneminde hem XMESY endeksinde ve hem de XKURY endeksinde işlem gören 6 şirketle, sadece XMESY endeksinde işlem gören 17 şirket manipülasyon yapma yüzdeleri kıyaslandığında ilgili analiz sonuçlarına göre, XKURY endeksinde de işlem gören 6 şirketin 2008 ve 2009 yıllarında manipülasyon yapmadıkları diğer taraftan sadece XMESY endeksinde işlem gören 17 şirketten 2008 ve 2009 yıllarında sırasıyla 4 ve 6 adet şirketin manipülasyon yoluna başvurduğu yönünde kanıtlara ulaşılmıştır. 109 Bu kapsamda modelimiz kullanılarak yapılan tahmin sonuçlarına göre, 2006 2010 döneminde XMESY endeksinde işlem gören 23 şirketle ilgili analiz sonuçlarına göre sırasıyla; 9 (% 39), 4 (% 17), 4 (% 17), 6 (% 26) ve 7 (% 30) şirket finansal bilgi manipülasyonu yapmıştır. Bu sonuçlara göre en fazla manipülasyonun gerçekleştiği yıl 2006’dır. Modelimizden elde etiğimiz diğer bir sonuç ise, 2006 - 2010 döneminde XMESY endeksinde ve XKURY endeksinde de işlem gören 6 şirketle ilgili analiz sonuçlarına göre sırasıyla; 4 (% 66), 1 (% 16), 0 (% 0), 0 (% 0) ve 1 (%16) şirketin finansal bilgi manipülasyonu yaptığı yönündedir. Bu sonuçlara göre manipülasyonların yoğun olarak gerçekleştiği yıl 2006’dır. Yapılan kümeleme analizi sonuçlarına göre XKURY endeksinde yer alan 6 şirketten 4’ünün kurumsal yönetim endeksi oluşturulmadan önceki tarihte finansal bilgi manipülasyonu yaptığına dair ciddi bulgular elde edilirken, kurumsal yönetim endeksinde faaliyetlerine devam ettikleri 2010 yılı itibariyle 2006 yılında manipülasyon yaptığına dair bulgular elde edilen söz konusu şirketlerin 3’ü için manipülasyon yaptığına ilişkin bir bulguya rastlanmamıştır. Bu sonuç, araştırmanın yapılma amacını destekler niteliktedir. Diğer taraftan sadece XMESY endeksindeki şirketlere bakıldığında ise 2006 yılına nazaran sonraki yıllarda manipülasyon riskinin, düşme eğiliminin aksine oransal olarak yıllar itibariyle yükseldiği tespit edilmiştir. 2006 yılında finansal bilgi manipülasyonu yaptığına dair ciddi bulgulara ulaşılamayan 5 şirketin 2010 yılı rakamlarına odaklanıldığında manipülasyon yaptığına ilişkin ciddi kanıtlara ulaşılmıştır. Analiz sonuçları göstermektedir ki, XKURY endeksinde yer alan şirketlerin finansal tablolarının daha şeffaf bir yapıya sahip olması beklentisini destekler şekilde bu şirketlerin finansal raporlarının giderek daha güvenilir hale geldiği, diğer taraftan XMESY endeksindeki firmaların ise özellikle 2008 finansal krizi sonrasında mali tablolarında finansal manipülasyona ilişkin daha fazla bulguya rastlandığı ortaya konulmuştur. SPK bültenlerinde finansal bilgi manipülasyonu yaptığına ilişkin bilgiler sunulan şirketler, kurulan lojistik regresyon modeli yardımıyla yapılan tahmin sonuçlarıyla karşılaştırıldığında; modelin, manipülatör şirketleri (% 0 - 33 aralığında) 110 ortalama % 20 oranında, manipülatör olmayan (kontrol) şirketleri de (% 47 - 82 aralığında) ortalama % 71 oranında doğru tahmin ettiği belirlenmiştir. Bu farklılığın sebebi, SPK tarafından inceleme ya da denetim kapsamına alınmayan veya bağımsız denetim çalışmaları sırasında ortaya çıkarılamadığı için gerçekte finansal bilgi manipülasyonu yaptığı halde manipülatör olarak hakkında bir bilgiye rastlanmayan şirketlerden kaynaklandığı ortaya konulmuştur. Yapılan analiz sonuçları şirketlerin finansal bilgi manipülasyonu yapıp yapmadıkları hakkında kesin bir görüş vermemekle birlikte, finansal bilgi manipülasyonunu ortaya koymak için bazı önemli ipuçları sunmaktadır. Bu çerçevede modelimizin akademisyenlere, sermaye piyasa katılımcılarına, yatırımcılara ve SPK’ya karar süreçlerinde ve çalışmalarında katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Kurumsal yönetim endeksinde işlem gören şirket sayısının artmasıyla birlikte ileride kurumsal yönetim uygulamalarının finansal bilgi manipülasyonunu azaltıcı yönde daha fazla etkinliğe sahip olacağı düşünülmektedir. Finansal bilgi manipülasyonunu azaltıcı etkinliğe sahip olması sağlanan kurumsal yönetim uygulamaları ile tüm çıkar gruplarının daha şeffaf ve güvenilir finansal tablolara ulaşması sağlanacak, böylelikle yatırımcıların finansal piyasalara iştirak etme konusundaki isteksizlik ve endişeleri ortadan kalkmış olacaktır. 111 KAYNAKÇA Kitaplar: KELEŞ, H., 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu Kapsamında Güncel Mali Sorunlar, Maliye Bakanlığı Muhasebat Kontrolörleri Derneği, Ankara: 2006 KÜÇÜKSÖZEN, C., Finansal Bilgi Manipülasyonu: Nedenleri, Yöntemleri, Amaçları, Teknikleri, Sonuçları Ve İMKB Şirketleri Üzerine Ampirik Bir Çalışma, SPK Yayınları, No.183, Ankara: 2005 MULFORD, C. W. ve E. E. COMISKEY, The Financial Numbers Game, Detecting Creative Accounting Practices, John Wiley & Sons: 2002 SAYIŞTAY, Kamusal Yönetişim: Kamu Sektöründe Kurumsal Yönetişim, Niçin ve Nasıl?, Sayıştay, Ankara: 2004 SPK, Hisse Senedi Piyasasında Manipülasyon: Kullanılan Yöntem Örnekleri, Manipülatif İşlem Kalıbı Örnekleri, Korunma Yolları ,Ankara: 2003 TKYD ve DELOITTE, Kurumsal Yönetimin Anonim Ortaklıklarda Yansımaları, Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği ve Deloitte ortak yayını: 2007 TKYD, Kurumsal Yönetim İlkeleri Işığında Aile Şirketleri Yönetim Rehberi, Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği Yayınları, İstanbul: 2010 TKYD, OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri-2004, TKYD Yayını, İstanbul: 2005 Web: http://www.tkyd.org/files/downloads/oecd2004.pdf adresinden 04 Ekim 2010 tarihinde alınmıştır. ÜLGEN, H., ve K. MİRZE, İşletmelerde Stratejik Yönetim, Literatür Yayıncılık, İstanbul: 2004 Makaleler: ABDO, A. ve G. FISHER, “The Impact Of Reported Corporate Governance Disclosure On The Financial Performance Of Companies Listed On The JSE”, Investment Analysts Society of Southern Africa, No 66, s. 43-56, 2007 AGGARWAL, R. K. ve G. WU, “Stock Market Manipulations” Journal of Business, 79(4), s. 1915-1953, 2006 AKTAŞ, R. ve M. M. DOĞANAY, “Gelişmekte Olan Hisse Senedi Piyasalarının Piyasa Verilerine Göre Gruplanması”, Bankacılık ve Finansal Piyasalar,1(2), s. 77-91, 2007 ALLEN, F. ve D. GALE, “Stock Price Manipulation”, Review of Financial Studies, Vol:5, s. 503-529,1992 112 ALLEN, F. ve G. GORTON, “Stock Price Manipulation, Market Microstructure and Asymmetric Information”, European Economic Review, Vol: 36, s. 624-630, 1992 ALTINKAYA, Z., 2010, “Türkiye’deki Kooperatiflerin Yapısı Değişmeli Mi ?”, ABMYO Dergisi, Sayı 17, 2010 ARI, M., ” Kurumsal Yönetim ve Finansal Raporlamanın Güvenirliliği”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, 3(2), s. 43-68, 2008 ARIKBOĞA, Ş. ve A. MENTEŞ, “Türkiye’de Kurumsal Yönetişim İklimi”, İktisat Fakültesi Mecmuası, Cilt 59, Sayı 2, s. 85-120, 2009 ARSLANTAS, C. C. ve M. A. FINDIKLI, “İMKB-50’de Yer Alan Şirketlerin Yönetim Kurulu Yapılanmaları”, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Dergisi, 39, 2, s. 258-275, 2010 BENEISH, M. D., “The Detection of Earnings Manipulation”, Financial Analysts’ Journal, 55, s. 24–36, 1999 BENEISH, M.D. ve E. PRESS, "Costs of Technical Violation of Accounting-Based Debt Covenants." The Accounting Review, vol. 68, no. 2 (April), s. 233257, 1993 BENEISH, M.D., "Detecting GAAP Violation: Implications for Assessing Earnings Management Among Firms with Extreme Financial Performance" Journal of Accounting and Public Policy, vol. 16, no. 3, s. 271-309, 1997 BRIS, A., N. BRISLEY, C. CABOLIS, “Adopting Better Corporate Governance: Evidence From Cross-Border Mergers”, Journal of Corporate Finance, Volume 14, Issue 3, s. 224-240, 2008 BUSHMAN, R., PIOTROSKI, J., ve A. SMITH, “What Determines Corporate Transparency?”, Journal of Accounting Research, 42, s. 207–252, 2003 BUSHMAN, R., ve A., SMITH, “Financial Accounting Information and Corporate Governance”, Journal of Accounting and Economics, No:32, s. 237-333, 2001 CHAMBERS, N., “Sermaye Piyasalarında Manipülasyon ve İMKB'deki Örnekleri”, Muhasebe ve Finansman Dergisi, (24), S: 62-72, 2004 CHAUVIN, K. W. ve C. SHENOY, “Stock Price Decreases Prior To Executive Stock Option Grants”, Journal of Corporate Finance, 103, s. 2-26, 2000 CHEN, K., C. W. CHEN, Z. K. C. WEI, “Legal Protection Of Investors, Corporate Governance, And The Cost Of Equity Capital”, Journal of Corporate Finance, Volume 15, Issue 3, s. 273-289, 2009 ÇALIŞKAN, NEMLİ, E. ve B. İÇKE, TURAN, “Kurumsal Yönetim Uygulamalarının Türk Bankacılık Sektöründeki Durumu”, İktisat Fakültesi Mecmuası, Cilt 59, Sayı 2, s. 121-154, 2009 ÇITAK, L., “Kurumsal Yönetim Sistemlerinde Yakınsama”, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, (35), s. 145-172, 2006 113 DEANGELO, L.E., “Accounting Numbers as Market Valuation Substitutes: A Study of Management Buyouts of Public Stockholders”, The Accounting Review, Vol:61, No:3, s.400-420, 1986. DECHOW, P. M., R. G., SLOAN, ve A. P., SWEENEY, “Detecting Earnings Management”, The Accounting Review, Vol:70, No:2, s. 193-225, 1995. DECHOW, P., R. SLOAN ve A. SWEENEY, “Causes and Consequences of Earnings Manipulation: An Analysis of Firms Subject to Enforcement Actions by the SEC”, Contemporary Accounting Research, Vol: 13, No:1, s. 1-36, 2006 DEMİR, V. ve O. BAHADIR, “Muhasebe Manipülasyonu”, Mali Çözüm Dergisi, Yıl:17, Sayı:84, s. 103-119, 2007 DEMİR, Y., “Kurumsal Verimliliğin Artırılmasına Yönelik Bir Anlayış: Kurumsal Yönetişim”, Gümrük Dünyası Dergisi, Sayı 63, s. 1-8, 2004 DİNÇ, E. ve H. ABDİOĞLU, “İşletmelerde Kurumsal Yönetim Anlayışı Ve Muhasebe Bilgi Sistemi İlişkisi: İmkb–100 Şirketleri Üzerine Ampirik Bir Araştırma”, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 12 Sayı 21, s. 157-184, 2009 DİNLER, A. M., “Kurumsal Yönetişim”, PARADOKS, Ekonomi, Sosyoloji ve Politika Dergisi, Yıl:5 Sayı:2, s. 1-7, 2009 EATON, T. V. ve J. R. NOFSİNGER, “The Effect Of Financial Constraints And Political Pressure On The Management Of Public Pension Plans”, Journal of Accounting and Public Policy, Volume 23, Issue 3, s. 161-189, 2004 ERDOĞAN, N., “Muhasebe Denetiminde Niteliksel Önemliliğin Gerekliliği”, MUFAD, 31, s. 112-119, 2006 FAMA, E. F., “Agency Problems and the Theory of the Firm”, The Journal of Political Economy, Vol. 88, No. 2, s. 288-307, 1980 FANTO, J. A., “Persuasion and Resistance: The Use of Psychology by AngloAmerican Corporate Governance Advocates in France”, Vanderbilt Journal Of Transnational Law,Vol. 35, s. 1041-1103, 2002 FENG, M., W. GE, S. LUO, T. SHEVLİN, “Why Do Cfos Become İnvolved İn Material Accounting Manipulations?”, Journal of Accounting and Economics, Volume 51, Issues 1-2, s. 21-36, 2011 FORTIN, A. ve S. DICKO, “The İmpact Of The New Ohada Accounting System On The Judgments And Decisions Of Cameroonian Bankers”, Advances in Accounting, Volume 25, Issue 1, s. 89-105, 2009 GILLAN, S. L., “Recent Developments in Corporate Governance: An Overview”, Journal of Corporate Finance, Volume 12, Issue 3, s. 381-402, 2006 HART, O., “Corporate Governance: Some Theory And Implications”, The Economic Journal, Vol. 105, No. 430, s. 678-689, 1995 HEALY, P. M., “The Effect of Bonus Scehemes on Accounting Decisions”, Journal of Accounting and Economics, Vol.7, s. 85-107 , 1985 114 HEALY, P. ve J. WAHLEN, “A review of the earnings management literature and its implications for standard setting”, Accounting Horizons 13, s.365–383, 1999 JONES, J., “Earnings Management During Import Relief Investigations”, Journal of Accounting Research, Vol: 29, No:2, s. 193-228, 1991 KAMAL, M., “Corporate Governance and State-owned Enterprises: A Study of Indonesia's Code of Corporate Governance”, Journal of International Commercial Law & Technology, Vol. 5 Issue 4, s. 206-224, 2010 KARAARSLAN, E., “Kamu Mali Yönetimi ve Tahakkuk Esaslı Devlet Muhasebesi.” Maliye Dergisi, no.140, s. 58-75, 2008 KING, T. D. ve M. WEN, “Shareholder Governance, Bondholder Governance, And Managerial Risk-Taking”, Journal of Banking & Finance, Volume 35, Issue 3, s. 512-531, 2011 KOTHARİ, S.P., K. RAMANNA, D. J. SKINNER, “Implications For Gaap From An Analysis Of Positive Research İn Accounting”, Journal of Accounting and Economics 50, s. 246–286, 2010 KÜÇÜKKOCAOĞLU, G. ve C. KÜÇÜKSÖZEN, “Gerçeğe Aykırı Finansal Tabloların Ortaya Çıkarılması: İMKB Şirketleri Üzerine Ampirik Bir Çalışma”, Muhasebe ve Finansman Dergisi, Sayı 28, 2005 KÜÇÜKKOCAOĞLU, G., B. KESKİN, Benli, C. KÜÇÜKSÖZEN, “Finansal Bilgi Manipülasyonunun Tespitinde Yapay Sinir Ağı Modelinin Kullanımı”, İMKB Dergisi, 9(36), s. 1-30, 2007 LIN, C. ve R. C. ROGERS, “The Informatıonal Content And Valuatıon Ramıfıcatıons Of Earnıngs Restatements”, International Business and Economics Research Journal, 2002, V. 1, No. 5, s. 71-84, 2002 LO, A. W .Y. , R. M. K. WONG, M. FİRTH, Michael, “Can Corporate Governance Deter Management From Manipulating Earnings? Evidence From RelatedParty Sales Transactions In China”, Journal of Corporate Finance, Volume 16, Issue 2, s. 225-235, 2010 PORTA, R. L., F. LOPEZ-DE-SILANES, A. SHLEIFER, R. W. VISHNY, “Investor protection and corporate governance”, Journal of Financial Economics, Volume 58, Issues 1-2, s. 3-27, 2000 REZAEE, Z., “Causes, Consequences, And Deterence Of Financial Statement Fraud”, Critical Perspectives on Accounting, 16, s. 277–298, 2005 SEVİM, A. ve F. TEMİZEL, “Geleceğin Finansal Bilgi Paylaşım Platformu: Xbrl (Extensible Business Reporting Language-Genişletilebilir İşletme Raporlama Dili)”, Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 9(17), s. 261-285, 2009 SEVİM, A., “İnternet ve Hisse Senedi Yatırımcısı”, Muhasebe ve Finansman Dergisi, 2009,(42), s. 135-143, 2009 SHLEIFER, A. ve R. W. VISHNY, “A Survey of Corporate Governance”, The Journal of Finance, VOL. LII, NO. 2, s. 737-783, 1997 115 STOLOWY, H., ve G. BRETON, “Accounting manipulation: A literature review and proposed conceptual framework”, Review of Accounting and Finance, 3, s. 5–65, 2004 UYAR, S. ve M. ÇELİK, “Sürekli Kamuyu Aydınlatma ve Internet Ortamında Finansal Raporlama Surecinde Kullanılan Diller”, Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı, 20, s. 93-103, 2006 UYAR, S., “İç Denetçi İle Denetim Komitesi Arasında Nasıl Bir İlişki Olmalıdır?”, Türkiye İç Denetçiler Enstitüsü (TİDE), İç Denetim Dergisi, Sayı: 12, 2005. ÜNSAL, A., “Bulanık Finansal Şeffafsızlık”, Mali Çözüm, (99), s. 49-86, 2010 ÜNSAL, A., “Denetim Takdirlerinde Neden-Sonuç Döngü Farklılığı: Kurumsal / Kişimsel Denetim”, Mali Çözüm Dergisi, Eylül- Ekim, s. 45-74, 2010 WIEDMAN, C. I., “Instructional Case: Detecting Earnings Manipulation”, Issues in Accounting Education, Vol: 14, No:1, s. 145-176, 1999. YAO, Y., “Historical Dynamics of the Development of the Corporate Governance in Japan”, Journal of Politics and Law, s. 167-174, 2009 Bildiriler: AKTAŞ, R., Muhasebe Standartları ve Yönetişim, 1. Uluslararası Muhasebe Sempozyumu, İstanbul, 3-4 Kasım, 2005. GLEASON, C., A. JENKİNS, N. T. JOHNSON, W. BRUCE, The Contagion Effects of Accounting Restatements, FARS Meeting Paper, 2007 KÜÇÜKSÖZEN, C., ve G. KÜÇÜKKOCAOĞLU, Finansal Bilgi Manipülasyonu: İMKB Şirketleri Üzerine Ampirik Bir Çalışma, "1st International Accounting Conference On The Way To Convergence" Kasım 2004, İstanbul, Muhasebe Bilim Dünyası (Mödav) Bildiri Kitabı (http://www.baskent.edu.tr/~gurayk/kisiselearningmanipulation2.pdf) Diğer İnternet Kaynakları: http://www.imkb.gov.tr http://www.spk.gov.tr http://www.tdkterim.gov.tr http://www.tkyd.org/tr/ http://www.tusiad.org Raporlar : CADBURY, A., Committee On The Financial Aspects Of Corporate Governance, Bank Of England, s. 1-53, 1991 116 MEİ, J., G. WU, C., ZHOU, Behavior Based Manipulation: Theory and Prosecution Evidence, (yayınlanmamıştır.), 2004 OECD, Principles of Corporate Governance, 2004 Web: http://www.oecd.org/dataoecd/32/18/31557724.pdf adresinden 16 Şubat 2011 tarihinde alınmıştır. SPK, Kurumsal Yönetim İlkeleri, 2005 ŞEHİRLİ, K. Kurumsal Yönetim, Sermaye Piyasası Denetleme Kurulu Denetleme Dairesi, Araştırma Raporu,( http://www.econturk.org/spk2.pdf) TEKİN, A. G., Kurumsal Yönetişim ( Corporate Governance ), Kuvvetler Ayrılığı İlkesi Ve Denetimden Sorumlu Komiteler, Ekonomistler Bülteni, Mayıs 2003 TEKİN, A. G., Kurumsal Yönetişim ( Corporate Governance) Hakkında, Ekonomistler Bülteni, Nisan 2003 ÜSTÜNDAĞ, S., Avrupa Birliği’nde Finansal Raporlama, Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği, ss.159-163, 2006 Tezler: BAYIRLI, R., Yaratıcı Muhasebe, Etik, Firma Değeri Ve Örnek Bir Uygulama, Yayımlanmamış doktora tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006 CANBULUT, G., Finansal Bilgi Manipülasyonu ve Örnek Bir Uygulama, Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. İzmir: Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008 KÜÇÜKSÖZEN, C., Finansal Bilgi Manipülasyonu: Nedenleri, Yöntemleri, Amaçları, Teknikleri, Sonuçları ve İMKB Şirketleri Üzerine Ampirik Bir Çalışma, Yayımlanmamış doktora tezi, Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2004 YILDIRIM, M., Türkiye’de Kurumsal Yönetim Ve Sirketlerin Finansal Performansları Üzerine Etkileri, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Ana Bilim Dalı Doktora Tezi, 2007 117 ÖZGEÇMİŞ Kişisel Bilgiler: Adı ve Soyadı :Ömer BİNİCİ Doğum Yeri: ERZURUM Doğum Yılı : 27.06.1986 Medeni Hali: Bekar Eğitim Durumu: Lisans Lise:2001-2004 Lisans: 2004-2009 Marmara Üniversitesi İİBF İngilizce İşletme Yabancı Dil(ler) ve Düzeyi: İngilizce- İyi İş Deneyimi: 2009-… Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi - Bucak Zeliha Tolunay Uygulamalı Teknoloji ve İşletmecilik Yüksekokulu – Araştırma Görevlisi