اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ فَاَصْلِحُوا بَيْنَ ٰه اَخَوَيْكُم

advertisement
Şubat 1990
RAMAZAN BAYRAMI
İbrahim Acar
Çorum Müftüsü
‫ون اِ ْخ َوةٌ فَاَصْ لِحُوا بَي َْن‬
َ ُ‫اِنَّ َما ْال ُم ْؤ ِمن‬
ٰ ‫اَ َخ َو ْي ُك ْم َواتَّقُوا ه‬
‫ون‬
َ ‫ّللاَ لَ َعلَّ ُك ْم تُرْ َح ُم‬
Muhterem Müslümanlar!
İlahi rahmetin, af ve mağfiretin, Müminlerin
üzerine ihsan edildiği dini heyecanın coşkuyla taştığı
günleri geride bırakarak, Ramazan Bayramına ulaşmış
bulunuyoruz. Bizi bu günlere eriştiren Cenabı Hakk'a
sonsuz hamdü Senalar, Rasulû Hz. Muhammed'e
binlerce salatû selam olsun. Bayramımız hepimize,
Yüce Milletimize ve tüm İslam Alemi'ne hayır ve
saadetlere vesile olsun.
Aziz kardeşlerimi
Bayram günleri sevinç ve neşenin, milletçe top
yekûn ortaklaşa yaşandığı, mutluluğun doruk
noktasına ulaştığı müstesna günlerdir. Her milletin
bayramı olduğu gibi, bizim de Milli ve Dini
Bayramlarımız vardır. Bu bayramları günü gelince,
milletçe hep birlikte kutlarız. Eğer hür bir şekilde,
millet olarak bayramlarımızı kutlayabiliyorsak, bu
bizim müstakil bir vatana, tam anlamıyla bir hürriyete
sahip olduğumuzu gösterir. Milli bayramlarımız
milletçe varoluşumuzun, dini bayramlarımız da bir
dine sahip oluşumuzun ifadesidir.
Aziz Müminler,
Bugün yeryüzünde yaşayan milyonlarca
müslüman, arınmış gönüller, tertemiz duygularla aynı
sevinci birlikte yaşayarak bayram ediyorlar. Yüce
Mevla'dan bir işçi misali ücretini, mükafatını
istiyorlar.
Bugün Cenabı Hak meleklerine hitaben "Ey
benim meleklerim! Gördünüz mü? Kullarım açlığa,
susuzluğa katlanarak oruç tuttular, oruçlarının
mükafatını istiyorlar. Ben onları affettim. Onları
cennet ve cemalime nail ettim" diyerek Müminleri
övecektir.
Değerli Mü'mlnler,
Bayram sevincinin top yekün yaşanması için, o
toplum fertlerine düşen önemli görevler vardır. Bu
görevleri şöylece sıralayabiliriz:
İnsanları beşeri kusurlarından dolayı kınamayıp
hoş görmeliyiz. Toplum barışını gerçekleştirmek için
bu bayram günlerini fırsat bilerek, gönlümüzü son
derece geniş tutarak herkesi hoşnut etmeliyiz. Af
dileyenlerin de özürlerini saygıyla karşılayıp böylece
birbirlerini sayanseven, birbirlerine barışık bir toplum
haline gelmeliyiz. Nitekim Yüce Allah şöyle
buyuruyor "Affı, bağışlamayı, hoşgörüyü kendine
düstur edin. İyiliği, uygun olanı emret, bilgisizlere
aldırış etme". (1)
Diğer bir ayeti kerimede ise "Şüphesiz
mü'mlnler birbirleriyle kardeştir! Öyle ise dargın olan
kardeşlerinizin arasını düzeltin, dargınları barıştırın.
Allah'tan korkun. Umulur ki bağışlanırsınız" (2)
buyuruluyor.
Bayramların özelliklerinden birisi de başta
annebaba, yakın ve uzak akraba, yakın ve uzak
komşularla eş ve dostları, ihtiyar ve hastaların ziyaret
edilerek
onların
gönüllerinin
alınması
ve
hoşnutluklarının kazanılmasıdır.
Yine bayram günlerinin özelliklerinden biri de
çocukların sevindirilmesi, özellikle öksüz ve
yetimlerin, kimsesizlerin gönüllerinin alınması,
bayram sevincinin onlara da tattırılmasıdır. Enes
b.Malik
(r.a.)'ın
naklettiğine
göre
sevgili
peygamberimiz bir bayram günü bayram namazını
kılmak için evinden yola çıktı. Yolda giderken bir
grup çocuk gördü. Bayram sevinciyle gülüp
oynuyorlardı. Yalnız içlerinden biri vardı ki üstü
yırtık, gözü yaşlı bir köşede ağlıyordu. Şefkat ve
merhamet peygamberi Hz.Muhammed (S.A.S.)
çocuğa yaklaşarak "Ey yavru niçin ağlıyorsun, neden
arkadaşların gibi sen de gülüp oynamıyorsun?" dedi.
Çocuk O'nun peygamber olduğunu bilmiyordu. Şu
cevabı verdi "Efendim Babam Resulüllah'ın filan
gazvesinde vefat etti. Annem de başkasıyla evlenerek
benim malımı mülkümü yedi. O adam da beni
evinden çıkardı. Artık benim annem babam dahil hiç
bir şeyim yok. Arkadaşlarıma bakıyorum hepsinin
annebabası var. Onlar anne baba dedikçe benim içim
yanıyor. Benim de anne babam olsaydı, ben de gülüp
oynardım". Bunun zerine Resulü Kibriya: "Gel
yavrum! İster misin ben senin baban olayım? Aişe
annen, Ali amcan, HasanHüseyin kardeşlerin ve
Fatıma da kızkardeşin olsun" dedi. Bunun üzerine
çocuk O'nun peygamber olduğunu anladı. Resulüllah
onu mübarek sırtına alarak eve götürdü. Güzelce
giydirip
karnını
doyurdu.
Çocuk
gülerek
arkadaşlarının yanına gitti. Arkadaştan ona: "Ne oldu?
Biraz önce ağlıyordun, şimdi gülüyorsun" dediler.
Çocuk "Evet ben biraz önce açtım, şimdi karnım
doydu. Giysilerim eskiydi, şimdi yenilendi. Hiç
kimsem yoktu. Resulüllah babam, Aişe annem, Ali
amcam, Hasan Hüseyin kardeşlerim, Fatıma da kız
kardeşim oldu. Ben sevinmeyeyim de kim sevinsin?"
dedi. Çocuklar: "Keşke bizim babamız da Allah
yolunda şehit olsaydı da biz de bu şerefe nail
olsaydık" dediler. Bu çocuk Resulüllah vefat edinceye
kadar O'nun yanında kalmış, sonra Hz. Ebubekir onu
himayesine almıştır. İşte Resulüllah'ın bu güzel
davranışı bize bir örnek olmalıdır.
Vücudunuzun sıhhatli, kazancınızın bereketli,
hayatınızın rahmetli, bu mübarek günün de hepiniz ve
hepimiz hakkında kutlu ve mutlu olmasını temenni
ediyorum.
***
1- A'raf Suresi, ayet: 199
2- Hucurat Suresi, ayet: 10
Download