T.B.M.M. B : 84 17 . 6 . 1992 O :2 7,5 milyon lira maaş almaktadır. Yine bu fabrika müdürünün emrinde çalışan birinci sınıf va­ sıflı bir işçi 5 milyon lira, vasıfsız bir işçi ise 3 milyon 100 bin lira maaş almaktadır, önümüz­ deki yaz ortasında, toplusözleşme zammı yürürlüğe girdiği ve memur maaş katsayısı da yüzde 25 olarak uygulandığı takdirde, bu reel ücretler, ele geçen ücretler bakın ne düzeye gelmekte­ dir : Fabrika müdürü olan subay mühendisin eline 4 milyon 413 bin lira, saat ücretli mühendi­ sin eline 9 milyon 100 bin lira; birinci sınıf vasıflı işçinin eline 6 milyon lira, vasıfsız işçinin de eline 3 milyon 6Q0 bin lira geçecektir. Tabiî, bu durum, ordudaki ücret dengesinin bozulmasıdır. Ben, maaş veya ücreti yüksek olanlara yüksektir demiyorum; keşke Türkiye'de de herkese, Batı Avrupa'da olduğu gibi, ayda 15 milyon, 20 milyon lira ücret verecek seviyeye ulaşsak; millî gelirimiz, sanayileşmemiz bu kademeye ulaşsa... Ancak, mevcut geliri taksim ederken, hiç olmazsa dengeli şekilde taksim etmeye mecburuz. , Bugün, Millî Savunma Bakanlığı kuvvet kumandanlığı bünyesindeki tersanelerimizde, ağırbakım tesislerimizde ve fabrikalarımızda çalışan insanlar, ordunun savunma araç-gereçlerinin bakım hizmetlerini yapmaktadırlar. Bunlar -bilhassa subay mühendisler için söylüyorum- fev­ kalade iyi eğitim görmüş arkadaşlardın birçoğu da Batıda eğitim görmüş arkadaşlardır, yete­ nekli arkadaşlardır, en az sivil mühendisler kadar yetenekli arkadaşlardır. Bunu, bir mühendis olarak söylüyorum. Şimdi, siz, eğer buralardaki ücret dengesini bu kadar bozarsanız, hem orduyu, subaylığı, savaşı, araç-gereçleri ve hem de mühendisliği bilen bu vasıflı insanların süratle ordudan kaç­ malarına sebep olursunuz; bu eleman eksikliğini kolay kolay telafi edemezsiniz ve bunlar dışa­ rıda da kolayca iş bulurlar. Tabiî, bu ücret dengesizliği, sadece orduda ve kuvvet kumandanlıklarını fabrikalarında olan bir olay değildir. Değerli milletvekili arkadaşlarımız basından günü gününe takip ediyor­ lar, görüyorlar; sivil sektörde de aynı dengesizlikler süratle ortaya çıkmaktadır. Bilhassa, 657 sayılı Kanuna göre çalışan memurlar ile toplusözleşme statüsüne göre çalışanlar arasında ücret dengesi çok süratli bir şekilde bozulmaktadır. Bakın, önümde bir tablo var; işçi kontrolör ay­ da 5 milyon 350 bin lira, memur kontrolör ayda 2 milyon lira, 657 sayılı Kanuna göre çalışan bir memur mühendis ise 3 milyon 600 bin lira almaktadır. Dün akşam, Genel Kuruldan çıktıntan sonra, gece takriben saat 00.30'da, seçim bölgem olan Adapazarı'ndan bir telefon geldi, -bunu ücret dengesizliğinin boyutlarını gözlerinizin önüne sermek için söylüyorum- Türkiye Elektrik Kurumunda çalışan memur statüsündeki bir tahsil memurunun -aşağı yukarı onbeş yıldır çalışmaktadır- ayda eline 1 milyon 700 bin lira, aynı kurumda işçi statüsünde çalışan bir kişinin eline ise ayda 4 milyon lira ücret geçmektedir. Yine, mesela Sanayi Bakanlığına veya bir diğer bakanlığa baktığınızda, buralarda çalışan şoförlerin bir kısmı memurdur, ayda 1 milyon 600 bin lira veya 1 milyon 700 bin lira alırlar; sendikalı olarak işçi statüsünde çalışan şoförler de 3,5-4 milyon lira ücret alırlar. Tabiî, Anaya­ sanın temel prensibi, aynı işe aynı ücret şeklindedir ve aynı zamanda bu, adalet ve hakkaniyet ölçüsüdür. Aynı işyerinde çalışan, masa komşusu olan, beraberce aynı odada çalışan insanlar, bu kadar farklı ücret aldıkları zaman*, kamu yönetiminde birtakım sıkıntılar başlar. Maalesef, millî gelirin yetersizliği sebebiyle, dağılım bozukluğu sebebiyle, zaten her sektörde, her sahada geçime yetmeyen ücretlerdeki -aynı işi yapanlar arasındaki- bu dengesizlik, kamu sektöründe çalışanlarda, yavaş yavaş, fevkalade huzursuzluk meydana getirmektedir. — 348 —