Gelişmiş Ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Ekonomik Kalkınma ve

advertisement
Gelişmiş Ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Ekonomik Kalkınma
ve Nüfusun Karbon Ayak izi Üzerine Etkilerinin Coğrafi Bilgi
Sistemleri ile Analizi
Özge Bilget1, Resul Çömert1, Alper Çabuk
1
Anadolu Üniversitesi, Yer ve Uzay Bilimleri Enstitüsü
ozgebilget@gmail.com, rcomert@anadolu.edu.tr, alper.cabuk@yandex.com
Özet: Hızla artan nüfus ve ekonomik büyüme sonucunda dünyada toplam enerji talebinin büyük
oranda artması beklenmektedir. Dünya enerji tüketiminde fosil kaynaklar en önemli paya
sahiptir. Kömür, petrol, doğalgaz gibi talebin büyük kısmını karşılayan birincil fosil yakıtlar
karbon içerdiklerinden yanmaları sırasında oksijenle birleşerek birincil sera gazı olan CO 2’yi
meydana getirirler. CO2 emisyonlarındaki hızlı yükseliş beraberinde küresel ısınmayı da
getirmiştir. Küresel ısınmanın %80’ini fosil yakıtlar gerçekleştirmektedir. Gelişmiş ülkelerin
sanayileşme hareketleri sera gazı salınımının önemli bölümünü oluştursa da hızla sanayileşen,
büyük bir nüfus ve coğrafyaya sahip olan Çin, Hindistan gibi ülkelerin katkısı da yadsınamaz.
Söz konusu ülkeler günümüzde küresel CO2 emisyonuna en fazla katkıda bulunan ilk on ülke
arasındadır. Bu çalışmanın amacı, gelişmiş ve gelişmekte olan 20 ülkenin 1980-2013 dönemine
ait verilerini kullanarak, kalkınma ve nüfus ile CO2 salınımları arasındaki ilişkiyi Coğrafi Bilgi
Sistemleri (CBS) yardımı ile analiz etmektir. Analiz sonucunda ülkelerin CO2 emisyonu
değişimleri nedenleri ile ortaya konulacaktır.
Anahtar Sözcükler: CO2, Gelişmiş Ülke, Gelişmekte Olan Ülke, CBS
Analyzing of economic development and population impact on Carbon footprint with GIS
in developed and developing countries
Abstract: Increasing of total energy demand in the world is expected, because of the rapid
population and economic growth. Fossil sources has the largest share in the energy consumption
of the world. Primary fossil fuels which fulfills most of the demand like coil, petrol and gas,
includes carbon. And when they meet the oxygen in the moment of combustion it will create
primary greenhouse gas CO2. Heavy increase of CO2 emissions, breeds global warming. Fossil
fuels provides the 80 % of global warming. Industrial actions of the developed countries makes
the large proportion of greenhouse gas emissions. But we can’t ignore the contribution of the
countries, which had great population and survey like China and India. These countries are in
the top ten of the global CO2 emission list. The purpose of this study; is analyzing of the
connection between population, development and CO2 emission with GIS, using the data of 50
developing country between the years 1980-2013. In the end of the study, CO2 emission changes
of the countries will be presented with reasons.
Keywords: CO2, Developed Country, Developing Country, GIS
1. Giriş
Buhar makinesinin keşfi sonucu meydana
gelen sanayi devrimi ile dünyada hızlı bir
üretim artışı görülmüştür [1]. Bu üretim artışı
beraberinde ekonomik büyümeye buna bağlı
olarak refah seviyesinde ve nüfusta bir artışa
neden olmuştur. Hem üretimin hem refah
seviyesinin hem de nüfusun hızlı artışı sonucu
enerji talebinin de artması kaçınılmazdır. Ne
yazık ki bu talep büyük oranda petrol,
doğalgaz, kömür gibi fosil yakıtlardan temin
edilmektedir. Fosil yakıtların kullanımlarının
artması ile atmosferde insan kaynaklı sera gazı
birikimi ciddi oranda artmıştır. Sera gazları
metan, azot oksit, klorofloro karbon,
karbondioksit gibi gazlardır. Bu gazlar içinde
en
önemli
etkiyi
karbondioksit
göstermektedir. IPCC’ye göre 2004 yılındaki
insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının
%56’sı fosil yakıt kullanımı nedeniyle ortaya
çıkan karbondioksite aittir [2].
Başta kömür olmak üzere fosil yakıtların
yakılması,
atmosferdeki
karbondioksit
oranının artmasındaki ana sorumludur.
Atmosfere karışan karbondioksitin %80 – 85’i
fosil yakıtlardan, %15-20’si de canlıların
solunumundan ve mikroskobik canlılardan
kaynaklanmaktadır [3]. Sanayi devriminden
önce atmosferdeki toplam karbondioksit
miktarı 600 milyar ton tahmin edildiği halde,
bugün bu miktarın yaklaşık 750 milyar tona
çıktığı bildirilmektedir [4,3].
2. Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkeler
Gelişmekte olan ülkeler kavramı dünya tarihi
açısından çok yeni bir kavramdır. Gelişmekte
Olan Ülke tanımlaması ilk kez OECD
(Ekonomik İşbirliği Kalkınma Teşkilatı)
tarafından 1957 yılından sonra kullanılmaya
başlanmıştır [5,6]. Ülkelerin gelişmişlik
düzeyleri belirlenirken ekonomik düzey,
eğitim, sağlık, yaşam standardı, teknolojik
gelişmeler gibi pek çok faktör göz önünde
bulundurulmaktadır. Fakat en önemli kriter
gayri safi milli hasıladır. Günümüzde
gelişmekte olan ülkeler dünya üzerinde
oldukça büyük bir coğrafyaya yayılmış halde
bulunurlar. Kişi başına düşen milli gelir
seviyeleri oldukça düşüktür. Millî gelir
seviyesinin düşük olması sebebiyle de halkın
büyük çoğunluğu alt gelir düzeyindedir.
Doğum oranları çok yüksektir ve ortalama
insan ömürleri düşüktür. Nüfustaki bu hızlı
artış kişi başına düşen milli gelirdeki artışı
önler.
Gelişmiş ülkeler ise, eğitim, sağlık, altyapı,
barınma hizmetlerinin oldukça geliştiği
ülkelerdir. Nüfuslarının büyük bölümü sanayi
ve hizmet sektöründe çalışırlar. Genellikle
zengin ülkelerdir ve kişi başına düşen milli
gelirleri yüksektir.
3. Ekonomik Gelişme ve Karbon Salınımı
İlişkisi
Dünya enerji tüketiminde fosil kaynaklar en
önemli paya sahiptir. Kömür, petrol ve
doğalgaz gibi birincil fosil yakıtlar içerdikleri
karbon nedeniyle yanma esnasında oksijenle
birleşerek,
birincil sera gazı olan CO2
meydana getirirler. İklim değişikliğine neden
olan kirleticiler arasında yer alan CO2, fosil
yakıtların yanmasıyla ortaya çıkmakta ve tüm
sera gazları içerisinde yüzde 58,8’lik pay ile en
büyük katkıyı sağlamaktadır [7].
1970’li yıllardan beri dünyada ekonomik
büyümenin hızla artış trendi göstermesine
bağlı olarak CO2 emisyonunun etkisi gittikçe
artmıştır [6]. Son yıllarda Dünya’da
gözlemlenen hızlı ekonomik büyüme, enerji
talebini de arttırmaktadır. Artan enerji talebine
bağlı olarak, enerji ihtiyacının çok önemli bir
kısmı fosil yakıtlardan karşılanmaktadır.
Taşkömürü, linyit ve petrol gibi fosil
yakıtların tüketimiyle CO2 emisyonunda bir
artış görülmesi ve buna bağlı olarak da küresel
ısınmanın oluşması kaçınılmazdır.
Ekonomik büyümeye bağlı olarak oluşacak
enerji talebinin 2035 yılına kadar en az üçte bir
oranında artış göstermesi beklenmektedir. Bu
tüketimden kaynaklanacak CO2 salınım
miktarındaki artış ile dünya sıcaklığımım 2 –
4 derece artması öngörülmektedir. Dünyada
yüksek ekonomik büyümeye bağlı olarak fosil
yakıtların kullanımının artarak ortaya çıkan
sera gazlarının küresel ısınma ve iklim
değişiklerine yol açması, özellikle gelişmiş
ülkelerin enerjiyi daha doğru kullanmak adına
yenilenebilir kaynaklara yönelmesine neden
olmuştur. Ancak dünya üzerinde oldukça
büyük bir alana yayılmış olan gelişmekte olan
ülkeler çevre konusunda yeterince hassasiyet
göstermemektedirler.
2015-2035
yılları
arasında Çin’in, dünyanın en fazla enerji
tüketen ülkesi konumunda olacağı, hatta 2035
yılında ABD’nin tüketeceği enerjiden %70
daha fazlasını tüketeceği düşünülmektedir.
Çin’i Hindistan ve ABD takip etmektedir [8].
Bu 3 ülkenin de fosil yakıt tüketimlerinin çok
yüksek olması nedeniyle atmosferde ciddi
miktarda karbon birikimine neden olmaları
kaçınılmaz bir gerçektir.
4. Nüfus ve Karbon Emisyonu İlişkisi
Günümüzde en çok tartışılan konuların
başında nüfus artışı gelmektedir. Sanayi
devrimi sonrasında yaşanan ekonomik
gelişmeler sonucunda gözlemlenen ölüm
sayısındaki azalma ve doğum sayısındaki artış
dünya nüfusunun hızla büyümesine neden
olmuştur. Son dönemde gelişmiş ülkelerde
nüfus artış hızında yavaşlama görülse de hala
geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde bu
artış devam etmektedir. Bu artışın 2050 yılına
kadar devam etmesi beklenmektedir.
Nüfus artışı ile ekonomik gelişme, enerji
tüketimi ve karbon dioksit emisyonu paralel
bir seyir göstermektedir. Son 200 yılda dünya
nüfusu 6 kat artarken insan gereksinimleri ve
üretim faaliyetlerinde kullanılan enerji
tüketimi 37 kat, CO2 salınımı ise 21 kat
artmıştır [9].
Nüfus artışının ekonomik büyüme anlamında
olumlu katkıları olduğu iddia edilse de,
kaynakların yanlış kullanımı sonucunda; doğal
kaynakların tükenmesi, artan mal ve hizmet
talebi sonucunda oluşan insan kaynaklı sera
gazı emisyonunda artış görülmesi ve buna
paralel olarak küresel ısınma ve çevre
kirliliğinin meydana gelmesi kaçınılmazdır.
Artan dünya nüfusunun tüketim talebini
karşılayabilmek için, tarım, sanayi ve hizmet
sektörlerinde
üretimin
de
artması
kaçınılmazdır.
Üretim
faaliyetlerinde
kullanılan enerjinin çok büyük bir kısmı ne
yazık ki fosil yakıt kaynaklıdır. Fosil
yakıtların sera gazı emisyonu ve küresel
ısınmada öncü rol oynadıkları herkesçe bilinen
bir gerçektir. Dünyada görülen hızlı nüfus
artışı dikkate alındığında artan talebe bağlı
olarak tarımsal üretimin de artması, üretim
artışının sağlanabilmesi amacıyla da, gübre
tüketim miktarının artması öngörülmektedir.
Gübre tüketiminin en fazla artacağı ülkeler,
son dönemde hızla nüfusu artan gelişmekte
olan veya az gelişmiş ülkeler olacaktır.
Özellikle nüfus artışının hızlı olduğu
dolayısıyla daha fazla gıda maddesine ihtiyaç
duyulan Afrika, Asya ve Latin Amerika gibi
ekonomik olarak gelişmekte olan ülkelerde
tahıl üretimindeki artışa bağlı olarak kimyasal
gübre kullanımında da artış beklenmektedir.
Kullanılan gübreler CO2 emisyonunun
artmasında rol alan bir diğer faktördür [9].
Nüfus arttıkça yanlış arazi kullanımı, tarım
alanı ve otlak oluşturma, barınma amacıyla
yeni yerleşim yerleri oluşturma ve yoğun ağaç
kullanım gibi nedenlerle ormanlar azalmaya
başlar [10]. Orman alanlarının yok olmasıyla
karbon emiliminde yardımcı faktörler ortadan
kalkar. Bu da karbon emisyonu artışının bir
başka önemli nedenidir.
5. Çalışmada İncelenen Ülkeler ve veri Seti
Çalışma kapsamında 2013 yılı ekonomi
verileri esas alınarak ilk 50 sırada yer alan
ülkelerin 1980 ile 2013 yılları arasında
atmosfere
salmış
oldukları
karbon
miktarlarının nüfus ve ekonomik büyüme ile
ilişkisi incelenmiştir. Çalışmaya konu olan
ülkeler şekil 1’de gösterilmiştir. Çalışmada
nüfus, ekonomik gelişme düzeyi ve CO2
emisyonu
arasındaki
ilişkiyi
ortaya
koyabilmek için konumsal ve konumsal
olmayan tablosal veriler birbirleri ile
ilişkilendirilmiştir. Konumsal veri olarak ülke
sınırlarını gösteren dünya haritası, tablosal
veri olarak da 1980 ve 2013 yıllarına ait nüfus,
ekonomik büyüme ve CO2 emisyonu verileri
kullanılmıştır. Ülkelere ait nüfus ve ekonomik
büyüme bilgileri Dünya bankasının internet
sitesinden [11], karbon verisi ise global karbon
atlası sitesinden [12] elde edilmiştir. Elde
edilen tablosal veriler ArcGIS 10.2.2
yazılımında konumsal veriye bağlı olarak
analiz edilmiştir.
Şekil 1. Çalışmada incelenen ülkeler
6. Verilerin Değerlendirilmesi
Çalışma kapsamında ilk olarak çalışmaya
konu olan ülkelerin 1980 yılındaki ekonomik
durum, karbon emisyonu ve nüfus verileri
tematik harita olarak üretilmiş ve grafiksel
olarak sunulmuştur.
6.1 1980-2013 Ülke ekonomik durumları
Analiz için öncelikle ülkelerin 1980 yılındaki
ekonomik durumları haritalanıp grafiksel
olarak
sunulmuştur.
Rusya’nın
ve
Kazakistan’ın 1980 yılına ait ekonomi verisi
olmadığı için harita üzerinde en düşük
ekonomiye
sahip
ülkeler
olarak
gösterilmektedir (Şekil 1 ).
Şekil 2. Ülkelerin 1980 yılında ekonomik durumları
Ekonomik verilerin değerlendirilmesi için ekonomisinde büyük bir gelişim olduğu
daha sonra aynı ülkelerin 2013 yılındaki görülmektedir. Benzer şekilde Türkiye de
ekonomik durumları haritalanmıştır. Ülkelerin 1980-2013 yılları arasında çok büyük ilerleme
ekonomik gelişimleri incelendiğinde Çin’in göstermiştir (Şekil 3).
Şekil 3. Ülkelerin 2013 yılındaki ekonomik durumları
6.2 1980-2013 Ülke Nüfus Durumları
Çalışma kapsamında ikinci olarak ülkelerin
1980 — 2013 yıllarındaki nüfus verileri
haritaları ve grafikleri üretilmiştir. Üretilen
harita ve grafikler incelendiğinde 1980 ve
2013 yıllarında en fazla nüfusa sahip ilk dört
ülke Çin, Hindistan, ABD ve Endonezya’dır.
1980 yılında beşinci sırada bulunan Rusya,
2013 yılı itibari ile sekizinci sıraya
gerilemiştir. Bunun yanı sıra Brezilya,
Pakistan ve Nijerya gibi ülkeler listede üst
sıralara taşınmıştır (Şekil 4).
Şekil 4. 1980-2013 yılları ülkelere ait nüfus verileri
6.3 1980 - 2013 Ülkelerin Karbon Salınımları
Çalışma kapsamında üçüncü olarak 1980 yılı ve
salınımları haritası ve grafikleri üretilmiştir.
2013 yılında ülkelerin yapmış oldukları karbon
Üretilen harita ve grafikler incelendiğinde 1980
yılında en fazla karbon emisyonuna sahip ülke
Amerika Birleşik Devletidir. ABD’yi Rusya ve
Çin takip etmektedir. 2013 yılına gelindiğinde
ise en fazla karbon emisyonuna sahip ülkenin
Çin olduğu görülmektedir. Çin’i ABD ve
Hindistan izlemektedir. Çin 1980 yılında 1466
metrik ton karbon emisyonu gerçekleştirirken
2013 yılında bu emisyon miktarı 9976 metrik
tona ulaşmıştır (Şekil 5).
Şekil 5. 1980-2013 yıllarında ülkelerin yapmış oldukları gaz emisyonları
7. Bulgular
1980 yılı ile 2013 yılları arasında ülkeler
karbon salınımlarındaki artış ve azalışa göre iki
sınıfa
ayrılmıştır.
Ülkelerin
karbon
salınımlarındaki artış ve azalış yüzde olarak
değerlendirilmiştir. 1980-2013 yılları arasında
karbon salınımında yüzde olarak en fazla artış
gösteren ülkeler Malezya, Tayland, Hindistan,
Çin, Endonezya, Birleşik Arap Emirliği gibi
gelişmekte olan ülkelerdir. Türkiye de bu yıllar
arasında karbon salınımı açısından oldukça üst
sıralarda yer almaktadır. Karbon salınımı
arttıran ülkelerin nüfus ve ekonomik
büyümeleri incelendiğinde benzer şekilde
gelişmekte olan ülkelerin üst sıralarda olduğu
görülmektedir (Şekil 7). Nüfus artışı
incelendiğinde Birleşik Arap Emirliği, Suudi
Arabistan, Irak, Nijerya gibi ülkelerde nüfus
artışının oldukça fazla olduğu görülmektedir.
Türkiye’de bu yıllar arasında %70 lik bir nüfus
artışı gözlemlenmektedir. Ekonomik büyüme
rakamlarına bakıldığında ise %4788’lik bir
oranla en büyük büyümeyi Çin göstermektedir.
Çin’i Güney Kore, İsrail, Malezya, Tayland ve
Türkiye takip etmektedir. Grafiklerin alt
sıraları incelediğinde karbon salınımında az
artış gösteren ülkelerin gelişmiş ülkeler olduğu
görülmektedir. Bunun en önemli nedeni
gelişmiş ülkelerin son dönemde yenilenebilir
enerji kaynaklarına yönelerek fosil yakıt
tüketimlerini azaltma çabası içine girmiş
olmalarıdır. Gelişmiş ülke statüsünde olan
İspanya, Kanada, Yunanistan Amerika Birleşik
Devletleri, Avusturalya, karbon salınımı artan
ülkelerdendir. Ancak bu ülkelerin nüfus ve
ekonomilerinde de önemli derecede bir artış
göze çarpmaktadir. Örneğin ABD’nin
ekonomisi 1980- 2013 yılları arasında % 486
oranında büyümüş, nüfusu ise % 39 oranında
bir artış göstermiştir. Buna karşın karbon
salınımı % 11 oranında artmıştır.
Şekil 7. 1980- 2013 yılları arası karbon
salınımı artan ülkeler.
1980-2013 yıllarında karbon salınımı yüzde
olarak azalan ülkeler incelendiğinde bu
ülkelerin yine gelişmiş ülkeler içinden olduğu
görülmektedir. Bu ülkelerin ekonomik
büyümeleri % 200’ün üzerindedir. Ülkelerin
nüfus artışları incelendiğinde ise Singapur
dışında diğer ülkelerin nüfus artışları % 20
‘nin altında kalmıştır (Şekil 8).
Şekil 8. 1980-2013 yılları arası karbon salınımı
azalan ülkeler
8. Sonuç
Bu çalışmada 1980-2013 yılları arasında, 2013
yılı verilerine göre ekonomik olarak ilk 50
sırada yer alan ülkelerin nüfus ve ekonomik
büyümelerinin karbon salınımı üzerine etkileri
araştırılmıştır. Yapılan araştırma sonucunda
gelişmiş düzeydeki ülkeler ekonomik anlamda
büyümelerine ve nüfuslarının artmasına
rağmen karbon salınımlarını önemli ölçüde
azaltmışlardır. Özellikle Avrupa Birliği
ülkelerinde karbon salınımında önemli ölçüde
azalma görülmektedir. Gelişmekte olan
ülkelerin durumları incelendiğinde, bu
ülkelerin nüfusları ve ekonomileri hızlıca
büyümüştür. Bununla birlikte atmosfere
salmış oldukları CO2 miktarı da bu büyümeye
paralel olarak artmıştır.
Gelişmiş ülkelerin CO2 salınımlarını azaltma
nedenleri araştırmak için değerlendirilen
ülkelerin 1980 ile 2013 yılları arasındaki enerji
için kullandıkları fosil yakıt tüketimleri
incelenmiştir (Tablo 1). Dünya Bankası
verilerine göre [11] gelişmiş ülkelerden ABD
ve AB ülkeleri fosil yakıt tüketimini bu yıllar
arasında
önemli
ölçüde
azaltmıştır.
Gelişmekte olan ülkeler (Çin, Türkiye,
Hindistan vb.) ise fosil yakıt tüketimini 19802013 yılları arasında arttırmıştır.
9. Kaynaklar
[1] Sarısoy, S., Yıldız, F., “Karbondioksit
(CO2) Emisyonu ve Ekonomik Büyüme
İlişkisi: Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkeler
İçin Panel veri Analizi”, Namık Kemal
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi 2: (2013)
[2] http://www.wwf.org.tr
[3] http://www.cevreonline.com
[4] Kadıoğlu, M., ” Günümüzden 2100 Yılına
Küresel İklim Değişimi”, TMMOB İklim
Değişimi ve Türkiye Sempozyumu- s:27-46,
Ankara, (2008).
[5] Bilge, F.A., “Gelişmekte Olan Ülkelerde
Ekonomik İstikrara Yönelik Maliye Politikası
Uygulamalarının
Etkinliği”
Selçuk
Üniversitesi Sosyal Bilimler MYO Dergisi
4:1 (2001)
[6] Pao, H.-T., Fu, H.C., Tseng, C.L.,
“Forecasting of CO2 Emissions, Energy
Consumption and Economic Growth in China
Using An Improved Grey Model, Energy, 40,
400-409, (2012).
Tablo 1. Çalışmada değerlendirilen bazı ülkelerin
1980-2013 yılları arasında fosil yakıt tüketimi
Fosil yakıt kullanımı atmosforede sera gazı
birikimini arttırarak iklim değişikliğine neden
olmaktadır. Gelişmiş ülkelerde fosil yakıt
yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının
kullanıldığı, Gelişmekte olan ülkelerde ise
yenilenebilir enerjilerin hemen hemen hiç
tercih edilmediği görülmektedir. Gelecekte
küresel ısınma ve iklim değişikliklerinin
önüne geçilmesi için yenilenebilir enerji
kaynaklarının kullanımının artırılması çok
önemli bir adım olacaktır.
[7] Altıntaş, H., “Türkiye’de Birincil Enerji
Tüketimi, Karbondioksit Emisyonu Ve
Ekonomik Büyüme İlişkisi: Eşbütünleşme ve
Nedensellik
Analizi”
Osmangazi
Üniversitesi İİBF Dergisi, 8(1), 263-294,
(2013)
[8] www.enerji.gov.tr
[9] Karaçal İ., Tüfenkçi Ş., “Bitki Beslemede
Yeni yaklaşımlar ve Gübre-Çevre İlişkisi”
Ziraat Mühendisliği Vıı. Teknik Kongresi
Ankara, (2010).
[10] Mazı, F., Tan, M., “Nüfus Artışı Kaynak
Tüketimi ve Çevre” Mevzuat Dergisi, 12: 136
(2009).
[11] www.worldbank.org
[12] www.globalcarbonatlas.org
Download