Biyokimyya Giriş I

advertisement
KİMYASAL BAĞLAR
Sedat TÜRE
ÖZET
•
•
•
•
•
İyonik Bağlar
Kovalent Bağlar
Polar Kovalent Bağlar
Koordine Kovalent Bağlar
Hiper-koordine kovalent bağlar
• Hibritleşme
•
•
•
•
•
•
•
s (Sigma bağı)
p (pi Bağı)
Sp
Hibritleşmesi
Sp2
Hibritleşmesi
Sp3
Hibritleşmesi
Dsp3
Hibritleşmesi
d2sp3
Hibritleşmesi
intermoleküler bağlar (moleküller arası etkileşim). Vb.
İyonik Bağlar
• Elektronegatiflikleri farklı olan iki atom arasındaki
elektron alış verişi sonucunda oluşan (+) ve (-)
yüklü iyonlar birbirlerine iyonik bağlarla bağlanır. Bu
iyonlar arasındaki bağ elektrostatik çekim kuvvetidir.
Örnek olarak NaCl verecek olursak Na (sodyum) bir
elektron vererek Na+ katyonunu oluşturur ve bu
elektron Cl (klor) tarafından alınır ve Cl- anyonunu
oluşturur. İki zıt yüklü iyon arasındaki elektrostatik
çekim nedeniyle iyonik bir bağ oluşur. Bu kuvvetli
çekim kuvvetinden dolayı erime noktaları yüksektir.
• İyonik bağlı bileşikleri ayrıştırmak zordur.
• Elektron aktarımıyla oluşan bileşiklerde, kaybedilen ve kazanılan
elektron sayıları eşit olmalıdır.
• İyonik katılar belirli bir kristal yapı oluştururlar.
• İyonik bağlı bileşikler oda sıcaklığında katı halde bulunurlar.
• İyonik bileşikler katı halde elektriği iletmez. Sıvı halde ve çözeltileri
elektriği iletirler.
• İyonik bileşik oluşturma kuralları
İki farklı cins atomun iyonik bir bileşik oluşturup
oluşturamayacağı iyonlaşma enerjisi, elektron ilgisi,
elektronegatiftik gibi özelliklerinden yararlanılarak anlaşılır.
İyonlaşma enerjisi: Metalin iyonlaşma enerjisi ne kadar
küçükse, yani ne kadar düşük bir enerji ile elektron
verebiliyorsa o kadar kolay iyonik bileşik oluşturabilme
yeteneği vardır. Periyodik tabloda soldan sağa gidildikçe
katyonun üzerindeki pozitif yük artacağı için elektronun
atomdan ayrılması güçleşir iyonlaşma enerjisi de büyür: Na+,
Mg2+ , Al3+,...sırasında sodyumun tüm bileşikleri iyonikken
magnezyum ve alüminyum kovalent bağlı bileşikler
oluşturabilir.
• Elektron ilgisi: Ametalin elektron ilgisi ne kadar büyük olursa
iyonik bileşiğin oluşumu da o derece daha kolay olur. Yine
periyodik tabloda soldan sağa gidildikçe
anyon üzerindeki negatif yük sayısı azalır ve elektron ilgisi
artarak iyonik bileşik oluşturmaya eğilimlenir. C 4-, N3-, O 2-,
F - sırasına göre flor en yüksek iyonik bileşik yapma yeteğine
sahiptir.
• Kristal yapıyı oluşturma enerjisi: Elektron alış verişi ile
katyon ve anyon oluştuktan sonra bu iki iyon birbirlerini
çekerek kristal yapıyı meydana getirir. Kristal yapıyı meydana
getirme esnasında bir enerji açığa çıkar. Meydana gelen bu
enerjiyle kristal yapıyı oluşturma şansıda artar.
Elektronegatiflik: Bileşik yapan iki ayrı cins atomun
elektronegatiflik değerleri birbirinden çıkarılır. Eğer bu fark
1.7 den büyükse bağ iyonik bağdır. Atomlar arasındaki
elektronegativite farkı 1.7 ile 0.5 arasında ise bağ polar
kovalent bağ, 0.5 den küçük ise bağ apolarkovalent bağ
olarak nitelendirilir.
NaF bileşiğinde, Na atomunun elektronegativitesi 0.9, Florun
ise 4.0 dır.
Elektronegativite farkı: 4.0- 0.9 = 3.1 Bunun neticesinde NaF
bileşiğindeki bağ iyonik bağdır.
• Kovalent Bağlar
Elektronegatiflikleri birbirine yakın veya aynı olan atomların elektronlarını
ortaklaşa kullanmaları sonucunda oluşan bağa kovalent bağ denir. H2,
F2, Cl2, O2, P4 , S8 kovalent bağlı moleküllerdir.
Değerlik elektronları elementin simgesi çevresinde noktalarla gösterilerek
elektron ortaklaşması gösterilir. Bu tür formüllere elektron nokta
formülleri denir.
. Periyodik cetvelin A gruplarında değerlik elektron sayısı grup
numarasına eşit olduğundan grup numarası, simge çevresine konulacak
elektron sayısını gösterir
Lewis kuralına göre
Cl ile Cl birer elektronlarını ortaklaşa kullanarak kovalent bağ oluşturur.
Bu elektron çifti bağ olarak çizgi şeklinde gösterilir.
Cl-Cl
Aynı iki atom arasında bir elektron çiftinden daha fazla elektron ortaklaşa
kullanılabilir. Buna çoklu kovalent bağ ismi verilir. Çift bağda, iki atom
arasında iki elektron çifti, üç bağda ise üç elektron çifti bulunur.
• BİR ATOMUN YAPABİLECEĞİ BAĞ SAYISI
Bir atomum yapabileceği bağ sayısı; o atomun sahip olduğu
veya çok az enerji ile sahip olabileceği yarı dolu orbital
sayısı kadardır. Bir alt yörüngeden bir üst yörüngeye
elektron uyarılarak yarı dolu orbital oluşturma çok enerji
istediğinden bağ yapmaya elverişli olamaz.
• BAĞ ENERJİLERİ
Kimyasal bağ oluşurken açığa çıkan enerji, bu bağları
kırmak için moleküle verilmesi gereken enerjiye eşittir. Bu
enerjiye bağ enerjisi denir. Bağ enerjisi ne kadar büyükse
oluşan bileşik o kadar sağlamdır. Moleküllerde iki atom
arasındaki bağ sayısı arttıkça bağ uzunlukları azalır ve bağ
enerjileri artar. Bağın iyon karakteri arttıkça, iyonlar
arasındaki çekme kuvvetleri artacağından bağı koparmak
daha çok enerji ister. İki atomlu moleküllerde 1 mol XY'nin
ayrışması için gereken enerjiye molar bağ enerjisi denir.
• Kovalent Bağlı Moleküllerden Oluşan Maddelerin
Özellikleri
• Kovalent bağlı moleküllerden oluşan maddeler, iyonik ve
metalik bağlı maddelere nazaran daha düşük kaynama ve
erime noktasına ve ayrıca daha düşük erime ve buharlaşma
ısılarına sahiptirler. Çünkü bir iyonik bileşiği eritirken çok
kuvvetli olan iyonik bağları kırmak için yüksek sıcaklığa
ısıtmak gereklidir. Halbuki moleküllerden oluşan bir katı
maddeyi eritmek için iyonik bağa göre çok daha zayıf olan
moleküller arası çekim kuvvetlerini yenmek, gerekeceğinden
daha düşük bir sıcaklığa ısıtmak kafi olacaktır. Düşük
yoğunlukludurlar, gaz sıvı ve katı haldedirler. Katı halde iken
kırılgan ve zayıf yumuşak veya mumsu bir yapıları vardır.
Elektrik ve ısıyı çok az iletirler. Genellikle organik
çözücülerle çözünebilirler.
• Polar Kovalent bağlar: Elektronegatiflikleri birbirinden farklı
iki atomun oluşturduğu kovalent bağlarda ortak kullanılan
elektron çifti eşit olarak paylaşılmaz. Daha elektronegatif
olan atom tarafından bu elektron çifti daha fazla çekilir ve
böylece polar kovalent bağ oluşur.
• Polar Kovalent bağlar:
Elektronegatiflikleri birbirinden farklı iki atomun oluşturduğu kovalent
bağlarda ortak kullanılan elektron çifti eşit olarak paylaşılmaz. Daha
elektronegatif olan atom tarafından bu elektron çifti daha fazla çekilir
ve böylece polar kovalent bağ oluşur. İki atomlu bir molekülün polar
olup olmadığını tahmin etmek kolaydır. Molekül aynı cins iki atomdan
meydana gelmişse atomlar arasındaki bağ ve molekül apolardır. İki
atomlu molekülde atomlar farklı ise molekül ve bağlar polardır. İkiden
fazla atom ihtiva eden moleküllerinin polarlığını tahmin etmek oldukça
zordur. Molekülün içindeki bağlar polar olmasına rağmen, molekülün
kendisi polar olmayabilir.
Bazı atomlar arasındaki elektronegatiflik sırası aşağıda verilmiştir.
F>O>N>Cl>Br>C>I>H
Cl (klor) atomunun elektronegatifliği H (hidrojen) atomundan çok fazla
olduğu için ortak elektronlar klor atomu tarafından daha çok çekilir ve
hidrojen kısmi pozitif yükle yüklenirken, klor kısmi negatif yükle
yüklenir. Böylelikle dipol moment oluşur.
Dipol momenti olan moleküller polardır.
H+δ à Cl-δ
• Koordine Kovalent Bağlar
• Bağ yapmak için elektronlar tek atom tarafından
veriliyorsa, bu tür kovalent bağlara koordine
kovalent bağ denir.
N (azot) atomu üç bağ yapabilir. N atomu üzerinde
bulunan ortaklanmamış elektron çifti hidrojenle
dördüncü bağ yapımında kullanılır. Böylece bu bağın
oluşumunda elektronlar azot tarafından sağlanmış
olur.
• Dalton Atom Teorisi (Yunanca bölünmez anlamına
gelmektedir).
• Daltonun atom kuramına göre elementler kimyasal bakımdan
birbirinin aynı olan atomlar içerirler. Farklı elementlerin
atomları birbirinden farklıdır. Bu atom teorisine göre kimyasal
bir bileşik iki veya daha çok sayıda elementin basit bir
oranda birleşmesi sonucunda meydana gelir. Kimyasal
tepkimelere giren maddeler arasındaki Kütle ilişkilerine
istinaden, Dalton atomların bağıl kütlelerini de bulmuştur.
Modern atom kuramı Dalton'un kuramına dayanır ancak bazı
kısımları değiştirilmiştir. Atomun parçalandığını, elementlerin
birbirinin aynı atomlardan değil, izotoplarının karışımından
meydana geldiğini biliyoruz. Daltonun atom teorisi kimyasal
reaksiyonların açıklanmasına, maddenin anlaşılmasına, ve
atomun temel özelliklerinin ortaya atılmasına oldukça büyük
yararlar sağlamıştır. Bu sebeple ilk bilimsel atom teorisi olarak
kabul edilir.
• Dalton Atom kuramı üç varsayıma dayanır;
• 1. Elementler Atom adı verilen küçük bölünemeyen
•
•
•
•
•
taneciklerden oluşmuştur. Atomlar kimyasal tepkimelerde
oluşmazlar ve bölünmezler.
2. Bir elementin tüm atomlarının kütlesi ve diğer
özellikleri aynı, diğer elementlerin atomlarından farklıdır.
3. Kimyasal bir bileşik iki yada daha fazla elementin basit
bir oranda birleşmesi ile oluşur.
Dalton atom teorisi kimyasal değişme konularının da
daha iyi tanımlanmasına olanak sağlar:
1. Kütlenin korunumu: Bir kimyasal reaksiyonda
reaksiyona giren maddelerin kütleleri toplamı, çıkan
maddelerin (ürünlerin) kütleleri toplamına eşittir.
2. Sabit oranlar Yasası: İki element birden fazla bileşik
oluşturuyorsa, birleşen iki elementin farklı miktarları
arasında ağırlıkça tam sayılarla ifade edilen basit bir oran
bulunur.
• Kuantum Sayıları
• Dalga mekaniğinde, bir atom birden fazla elektron içerirse elektron
kabuklara dağıtılır. Bir yada daha fazla orbitallerin altkabukları, bir
yada daha fazla alt kabuklarında kabukları oluşturduğu düşünülür.
Schrödiner denklemi polar koordinatlara göre çözülürse, eşitliğin sağ
tarafı açısal fonksiyona, sol tarafı radyal (çapla ilgili) fonksiyona eşit
olur. Radyal fonksiyondan yararlanarak baş kuantum sayısı (n) ve
açısal fonksiyondan alt kabuk (azümütal) (l) ve orbital magnetik, m1
kuantum sayıları elde edilir. Uhlenbeck ve Goudsmit elektronun
çekirdek etrafında dolanırken aynı zamanda kendi etrafında da
döndüğünü ortaya çıkardılar. ms ile yazılan elektronun spin kuantum
sayısı kuantum mekaniğinden elde edilmemiştir. Elektronların saat
yönünde + 1/2 (yukarıya doğru bir ok şeklinde gösterilir:↑) aksi
yönde dönmesi - 1/2 (aşağı doğru bir ok şeklinde gösterilir:↓).
Bunlardan yararlanarak bir atomun çekirdeği etrafında dolanan
elektronların birer kimlik numaraları olarak düşünülen dört ayrı
kuantum sayısı şöyledir. Bir elektron yalnızca bu dört kuantum sayısı
ile tarif edilir. Bunlardan bir tanesi eksikse o elektron tam olarak
belirtilmiş olmaz.
• Baş Kuantum Sayısı (n):
• Baş kuantum sayısı(n) yaklaşık olarak Bohr'un
tanımladığı n'ye karşılık gelir. Bu kuantum sayısı
elektronun bulunduğu kabukları veya enerji
düzeyini gösterir. 1,2,3,4,... gibi değerleri alır.n
artı değerli bir tamsayıdır. Bu değerler büyük
harflerle gösterilir. n=l K kabuğunu, n=2 L
kabuğunu, n=3 M kabuğunu, n=4 N kabuğunu,
... gibi harflerle veya başkuantum sayıları ile de
yazılan bu kabukların alt kabuklara ayrılması ile
alt kabuk kuantum sayıları, bunların da alt
yörüngelere ayrılması ile orbital kuantum sayıları
oluşur. n, eletronun kabuğunu ve çekirdekten
olan ortalama uzaklığını belilemektedir.
• Alt Kabuk Kuantum Sayısı (l)
• l, elektronun alt kabuğu ve orbitalinin şeklini verir.
Verilen bir alt kabuğun her orbitali aynı enerjiye sahip bir
yapıya sahiptir.Alt kabuk kuantum sayısı, sıfırdan
başlayarak kaç tane alt kabuk varsa baş kuantum
sayısının bir eksiğine (n-1) kadar numaralanır. Şöyle ki,
n-1 (K) tabakası için l tane alt kabuk vardır. l=0 diye
numaraladığımızda ancak l=0 numaralı alt kabuk
kuantum sayılı alt kabuk olduğunu görüyoruz. n=2 (L)
tabakası için iki alt kabuğun kuantum numaraları l=0 ve
l=1 olacaktır. n=3 (M) tabakası için üç alt kabuk vardır
ve bu üç alt kabuğun kuantum ayıları l=0, l=1 ve l=2
olacaktır. Fakat bu sayılarla yetinmeyip, alt kabuk
kuantum sayılarının gösterimini daha da sadeleştirmek
için, sayılar yerine küçük harflerle gösterilirler. Örneğin,
l=0 yerine s, l=2 yerine p, l=3 yerine f, l=4 yerine g,...
harfleri kullanılır. Bu harfler, sharp, principal, diffuse.
fundamental,.,. gibi atomik spektrumlardaki çizimlere ait
kelimelerin baş harfleridirler.
Orbital Kuantum Sayısı (ml)
• ml, orbitalin yöneltisini belirtir. Magnetik kuantum sayısı diye
•
•
•
de adlandırılan bu kuantum sayısı her bir alt kabukta bulunan
orbitalleri belirler. Herbir alt kabuktaki orbital adeti o alt
kabuğun kuantum numarasının iki katının bir fazlası yöntemi
ile bulunur. (2l+1).
ml = -1,..., 0,.. .,+1
Örnek verecek olursak; alt kabuk kuantum numarası 1=0 için
önce orbital sayısını elde edelim: Orbital sayısı 21+1 kadar
olacaktır
yani 2x0+1 = 1 tanedir.
Orbital kuantum numarası: mı = -1,...,0,...,+1 olduğundan ml=
-0,...,0,...,+0 = 0 sayısı bulunacaktır. p orbitali için ( 1=1)
yörünge sayısı mı=2xl+l=3 elde edilir.. mı = -l, 0, +l olmak
üzere mı=-l, mı=0, mı=+l olan üç orbital kuantun sayısı
belirlenir. d orbitali için (1=2), ml=-2,-l,0,+l,+2 olacak şekilde
mı =-2, mı=-1, mı=0, mı=+l, mı=+2 olan beş orbital kuantum
numarası elde edilir.
•
•
•
•
•
l=0, s, bir tane s orbitaline (mı=0)
l=1, p, üç tane p orbitaline (mı=-l,0,+l)
l=2, d, beş tane d orbitaline (mı=-2,-l,0,+l,+2)
l=3, f, yedi tane f orbitaline (mı=-3,-2,-l,0,+l,+2,+3)
s alt kabuğu bir tane s orbitaline, p alt kabuğu
px(p+1),py(p-1), pz(po) olarak üç tane p orbitaline, d
alt kabuğu d-2, d-ı, d0, d+ı, d+2 (veya dz2, dz2-y2
,dxy, dyz, dxz) olarak beş tane d orbitaline sahiptir.
Her orbital en fazla iki elektron bulundurabilir.
Bundan faydalanarak s alt kabuğu en çok 2, p alt
kabuğu en çok 3x2=6, alt kabuğu en çok 5x2=10, f alt
kabuğu da en çok 7x2=14 elektron üzerinde
bulundurabilir. Her alt kabuk ve orbital herzaman ait
olduğu baş kuantum sayısı ile belirlenir. 1s, 3s, 4px,
3p, 3dz2 gibi.
• Orbitallerin Şekilleri ve Büyüklüğü: Elektronların Bohr
yörüngeleri gibi bilinen daireler üzerinde değil, bulunma
ihtimallerinin en fazla olabildiği bölgelerde orbital olabileceğini ortayı
koyduk. Orbitalin şekli, elektronun bulunma olasılığı ile ilgili grafiğin
kesit alanını almak suretiyle elde edilir. Bu şekilde elde edilen tüm s
orbitalleri küresel bir yapıda bulunur. Olasılığın kesin bir sınırı
olmaması nedeniyle şekli kolay gösterebilmek için dairesel bir
çizgiyle gösterilir.. Baş kuantum sayısı üstte yazıldığı gibi orbitalin
büyüklüğünü belirler. Baş kuantum sayısı arttıkça orbital aynı şeklini
koruyarak şekli büyür. (2s küresel orbitalinin 1s küresel orbitaline
nazaran büyük olması gibi).
Elektronların Yerleşim Düzeni:
• Elektronik dizilişte atomun elektonik yapısı 1s, 2s, 2p gibi semboller
alt kabukları, sağ üst köşedeki sayılarda her alt kabukta bulunan
elektronların sayısını verir. Orbital kuantum sayısı ile spin kuantum
sayılarının standart gösterimde yeri yoktur. Ancak tek tek elektronlar
ele alındığında dört kuantum sayısı da gösterilebilir. Diyelim ki n=2
kabuğunun 1=0 (s) alt kabuğunun orbitallerinde 1 tane elektron
bulunuyor. Bu durumda, 2s1 şeklinde gösterilebilir.
• Elektronların bulunduğu yerler kabukların alt kabuklarına ait
orbitallerdir
• s, p. d, f diye harflendirilen bu orbitallerde elektronların dizilişi gelişigüzel
•
•
değildir. En düşük enerjili orbitalden başlayarak elektronlar dizilmeye
başlarlar, aynı enerjiye sahip orbitaller birer tane elektron almadan herhangi
biri çift elektron bulundurmaz.
(n+l) Kuralı: Orbitallerin birbirlerine göre enerji seviyelerini karşılaştırmaya
yarar. Elektron iki orbital seçeneğinden herzaman en düşük enerjili olanını
tercih edeceği için orbitallerin göreceli enerjileri (n+1) kuantum sayılarına
bakarak bulunur. (n+l) si düşük olan orbital düşük enerjili kabul
edilir.Elektron bu düşük enerjili orbitali doldurur. 4s ve 4porbitallerini
karşılaştıralım. 4s için n=4 ve l=0'dir. n+l si 4'tür. 4p'nin ise n=4 ve 1=1'dır.
n+l'si 5'tir. 4s daha düşük enerjili olduğundan, elektron 4p yerine 4s'ye
yerleşmiş olacaktır. Ayrıca iki orbitalin de n+l'si eşit olursa düşük enerjili
orbital "n"si küçük olan orbitaldir. 2p ve 3s'yi karşılaştırdığımızda her ikisinin
de n+l değeri 3 bulunur. Elektron 3s yerine 2p orbitalini tercih eder.
Hund Kuralı: Hund kralına göre elektronlar bir alt kabuğun orbitallerine en
fazla sayıda paralel spinli ve eşleşmemiş olacak şekilde dağılırlar. p alt
tabakasının 3 tane p orbitali, d alt tabakasının 5 tane d orbitali, f alt
tabakasının 7 tane f orbitali aynı enerji seviyesinde bulunurlar.Bu aynı enerji
seviyeli orbitallerin her biri birer elektrona sahip olmadan önce orbitallerden
herhangi biri iki elektrona sahip olamaz. Örneğin n=3, 1=1 (3p) alt
tabakasında üç elektron bulunuyor. Bu kurala göre 3px orbitali iki elektron,
3py bir elektron taşıyıp da 3pz de hiç elektron olmaması bu kurala göre
imkânsızdır. Bundan dolayı bu üç elektronun orbitalleri ve yerleşimi ancak
ve ancak sadece 3px de l elektron, 3py de l elektron ve 3pz de l elektron
şeklinde olabilir.
• Pauli Dışarlama (exclusion) Kuralı:
• Bir atomun içerdiği elektronların herbirinin dört ayrı kuantum sayısı (n, l, ml. ms) ile
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
belirlenir.Bu kural bir atomda bulunanherhangi iki elektronun 4 kuantum sayısının da
aynı değerler alamayacağını, en azından birer kuantum sayılarının farklı olduğunu
söyler. Örneğin 2s orbitalinde bulunan iki elektron bu kuantum sayıları n=2, l=0,
ml=0 olmak üzere üçü de aynıdır. Fakat dördüncü kuantum sayıları farklıdır, bir
elektronun ms = + 1/2 ve diğerinin ms = - 1/2dir.
Elektronların orbitalterdeki düzenlenmesi a) elektron sayılarının orbitaller üzerine
yazılması 1s22s22p63s2 şeklinde ve b) oklarla olmak üzere iki türlü olabilir. Oklarla
gösterimde yatay çizgi (-) şeklinde gösterilen orbital üzerine elektron sayısı kadar ok
çizilir. 1 s ↑veya 1s ↑↓ gibi.
Örneğin bor atmunun elektronik yapısını gösterirsek
B'un atom numarası 5 olduğundan 5 elektrona sahiptir. Bu 5 elektronun orbitallerde
dizilişi aşağıdaki şekillerde gösterilebilir:
a) Sayılarla gösterim: En düşük enerjili orbital 1s'den itibaren başlayarak elektronların
dizilişi yapılır. Burada her kabuk ancak bir s orbitaline sahip olabilir ve maksimum 2
elektron alır, p orbitalleri üç tanedir toplam 6 elektron alabilir, d orbitalleri beş tanedir
10 elektron alabilir ve f orbitalleri yedi tanedir ve 14 elektron alabilir şekilde toplu
elektron sayısı gösterilir.
5B: 1s2 2s2 2p1
b) Oklarla gösterim veya Hund kuralını uygulayarak gösterimde her bir elektron bir ok
ile gösterildiğinden hangi orbitalde kaç elektron olduğu kolayca anlaşılır.
2p _↑_ ___ ___
2s ↑↓
(5B) 1s ↑↓
Yukarı yönlü oklar ms = +1/2, aşağı yönlü oklar da ms =- 1/2 şeklinde düşünülerek
elektronların dört kuantum sayısı da bu gösterimde açık bir şekilde ortaya çıkar.
• Magnetik Özellikler:
• Bir atomun orbitallerinde tek elektron varsa buna eşleşmemiş elektron denir.
Çiftleşmemiş elektron sayısı, ancak Hund Kuralına gösterimde görülebilir.
Çiftleşmemiş elektrona sahip atom veya iyonların bir magnetik alan tarafından
çekildiği, zayıfça mıknatıslık gösterdiği, deneysel olarak elde edilmiştir.
Çiftleşmemiş elektronlara sahip maddelerin gösterdiği magnetik alana doğru
çekilme özelliğine paramagnetizma denir. Bunun zıddı özellik (bütün
elektronları çiftleşmiş maddelerin gösterdiği magnetik alan tarafından itilmesi)
diamagnetizma adı verilir. Paramagnetizma sadece dışarıdan bir magnetik
alan uygulandığı zaman gözlenenebilir. Birde kobalt, nikel, demir gibi
metallerin dışarıdan bir magnetik alan uygulanmadığı halde kendiliğinden
magnetik özellik göstermesi özelliği vardır ki buna da ferromagnetizma denir.
Ferromagnetik malzemelerde büyük sayıda paramagnetik iyonla malzeme
içinde küçük bölgelerde magnetik momentleri aynı bir yönde yönlenmiş olarak
toplanmışlardır. Bu bölgeler bir defa güçlü bir dış magnetik alana maruz
bırakıldıktan sonra, magnetik momentleri devamlı olarak hep aynı yönde
yönelirler. Halbuki paramagnetik cisimlerde dış alan etkisi kalktıktan sonra
magnetik özellik de kaybolduğu gözükür.
• Elementlerin isimlendirilmesi; i. o elementi keşfeden kişinin
isminden yararlanarak (Küriyum, Einsteiniutn, Fermium gibi), ii. elementlerin
keşfedildiği ülke veya şehrin ismine göre (Fransium, Germanyum,
Polonyum,... gibi), iii. Elementin özelliğine göre (hidrojen: nydro=su,
genes=üreten) ve çoğunlukla latince kelimelerle yapılmıştır, helyum:
helios=güneş, lithium: lithos=kaya, selen=ay gibi latince kelimelerden
türetilmiştir.
• Atomik ve İyonik Çap:
• Çekirdek etrafında elektron bulutları ile sarılmış küresel bir hacim işgal eden nötral bir
atomun çapını kesin olarak bulmak oldukça güçtür. Ancak elektron bulutunun belirli bir
hacimde sınırını çizerek oluşturulan küre atomun şeklini belirler. Buna göre belirlenmiş
atomun çapı periyodik tabloda periyodlarda yatay olarak ilerledikçe -atom numarası
arttıkça- küçülür. Nedeni yatay olarak ilerledikçe atomun dış kabuğuna bir elektron ve
çekirdeğe de bir proton eklenir. Ancak kabuğa eklenen bir elektronun atomun hacmini
genişletme gücü, çekirdeğe katılan bir protonun atomun hacmini küçültme gücüne eşit
değildir. Daha küçüktür. Protonun atomun hacmini küçültme gücü galip geldiğinden
atom çapı yatay olarak gittikçe küçülür.
•
•
Atomik çaplar gruplarda aşağı doğru indikçe büyür. Çünkü her grupta elektron bir üst
kabuğa girer (n=2, n=3,... gibi) ve ilave protonların atom çapını küçültme etkisi, üst
kabuğa girmiş bulunan elektronların çapı büyültme etkisinin yanında küçük kalır. 5B'da
n=2 kabuğu varken 13Al'de n=3 kabuğu vardır. 5B'un atomik çapı 0.080 nm, 13Al'mun
ki ise 0.143 nm'dir. Bütün bunların yanında elektron kaybettiği zaman oluşan iyonun
çapının daha küçük, elektron kazandığı zaman oluşan iyonun çapının da daha büyük
olacağı bilinmektedir.
İyonlaşma Enerjisi:
Herzaman dışarıdan ısı alan (endotermik) bir kimyasal olaydır. Gaz halindeki bir
atomdan bir elektronu çıkarabilmek için gerekli minimum enerjiye iyonlaşma
enerjisiismi verilir. Bir elektronu çıkarmak için gerekli enerji birinci iyonlaşma enerjisi,
ikinciyi çıkarmak için gerekli enerji ikinci iyonlaşma enerjisi üçüncüyü çıkarmak için
gerekli enerjide üçüncü iyonlaşma enerjisi ismini alır. Tabii ki birinci iyonlaşmadan sonra
+ yüklü bir iyon oluşur. Artık bu + yüklü iyondan ikinci bir elektronu çıkarmak veya
üçüncü bir elektronu çıkarmak daha büyük bir enerji gerektirir.
• Atom büyüklüğü arttıkça iyonlaşma enerjisi azalır. Buna göre periyotlarda
soldan sağa doğru gittikçe atom çapı küçülür ve iyonlaşma enerjisi
artarken, gruplarda
yukarıdan aşağı indikçe atom çapı büyüdüğünden iyonlaşma enerjisi
azalır. Periyodik tabloda soldan sağa gidildikçe katyonun üzerindeki
pozitif yük artacağı için elektronun atomdan ayrılması güçleşir iyonlaşma
enerjisi de büyür: Na+, Mg2+ , Al3+,... sırasında sodyumun tüm
bileşikleri iyonikken magnezyum ve alüminyum kovalent bağlı bileşikler
oluşturabilir.
• Bazı elementlerin I. iyonlaşma enerjileri (kJ/mol).
• Elektron İlgisi:
• İyonlaşma olayının tersine, gaz halindeki bir atomun bir
•
elektron yakalaması ile açığa çıkan enerjiye elektron ilgisi
denir. Bu durumda eksi yüklü bir iyon oluşur.
Ametalin elektron ilgisi ne kadar büyük olursa iyonik
bileşiğin oluşumu da o derece daha kesin olur. Yine
periyodik tabloda soldan sağa gidildikçe
anyon üzerindeki negatif yük sayısı azalır ve
elektron ilgisi artarak iyonik bileşik oluşturmaya
eğilimlenir. C 4-, N3-, O 2-, F - sırasına göre flor en
yüksek iyonik bileşik yapma yeteğine sahiptir.
• Atoma yaklaşan elektron atoma ait elektron bulutu
tarafından itilirken çekirdek tarafından da çekilir. Bu
çekme itmeden büyük olursa enerji yayınlanır. Birinci
elektron alma çoğunlukla enerji yayınlar (ekzotermik)
fakat ikinci ve üçüncü elektron almalar daima dışarıdan
enerji isteye (endotermik) olaylardır.
• Bazı elementlerin elektron ilgileri.
• Kristal yapıyı oluşturma enerjisi: Elektron alış verişi
•
•
ile katyon ve anyon oluştuktan sonra bu iki iyon
birbirlerini çekerek kristal yapıyı meydana getirir. Kristal
yapıyı meydana getirme esnasında bir enerji açığa çıkar.
Meydana gelen bu enerjiyle kristal yapıyı oluşturma
şansıda artar.
İzoelektronik:
Bazı elementler elektron alıp vererek diğer bazı
kementlerin elektron sayısına eşit elektrona sahip
olabilirler. Elektron sayıları eşit olan element veya
iyonlara izoelektronik ismi verilir. Periyodik tabloda
soldan sağa gidildikçe katyonun üzerindeki pozitif yük
artacağı için elektronun atomdan ayrılması güçleşir
iyonlaşma enerjisi de büyür: Na+, Mg2+ , Al3+,...
sırasında sodyumun tüm bileşikleri iyonikken magnezyum
ve alüminyum kovalent bağlı bileşikler oluşturabilir.
• Elektronegatiftik:
• Elektronegatiflik iyonlaşma enerjisi ve elektron ilgisini birleştiren bir
tanımdır. Bir atomun molekül içinde bir kimyasal bağda elektronları
kendine doğru çekme yeteneğidir. Elektronegatiflik periyodik tabloda
soldan sağa gittikçe artar, yukarıdan aşağı indikçe azalır.
Elektronegatifliği en yüksek olan flor için 4.0 standart kabul edilerek
buna göre diğer bazı elementlerin elektronegatiflik değerleri ve
elementlerin atom numaraları ile elektronegatiflik değerlerinin
değişimi grafiği aşağıda verilmiştir.
• Bileşik yapan iki ayrı cins atomun elektronegatiflik değerleri
birbirinden çıkarılır. Eğer bu fark 1.7 den büyükse bağ iyonik bağdır.
Atomlar arasındaki elektronegativite farkı 1.7 ile 0.5 arasında ise bağ
polar kovalent bağ, 0.5 den küçük ise bağ apolar kovalent bağ
olarak nitelendirilir.
• NaF bileşiğinde, Na atomunun elektronegativitesi 0.9, Florun ise 4.0
dır.
• Elektronegativite farkı 4.0- 0.9 = 3.1 Bunun neticesinde NaF
bileşiğindeki bağ iyonik bağdır.
HİBRİTLEŞME
•
•
•
Kovalent bağlar, orbitallerin örtüşmesi sonucunda gerçekleşirler.
Orbitallerinde örtüşebilmesi için, örtüşmeye katılan orbitallerin birer
elektron içermesi gerekmektedir.Her atom çiftleşmemiş elektron
sayısı kadar bağ yapabilir. İki veya daha fazla atom orbitallerini,
birbirleri ile hibritleşmeye uygun simetriye getiriler. Böylelikle oluşan
yeni orbitallerehibritorbitalleri denir. Hibirtleşmenin gerçekleşebilmesi
için orbitallerin enerjileri birbirine yakın olmalıdır.
Bir atomun son periyodundaki dolu ve yarı dolu orbitallerin
kaynaşarak özdeş yeni orbitaller oluşturması olayına
hibritleşmedenir. yeni oluşan orbitallere hibritorbitalleri denir.
Elektronlar merkez atoma en uzakta bulunacak şekilde yerleşirler.
Not: Hibritleşme yalnız yarı dolmuş orbitallerin değil, dolu ve yarı
dolu bütün değerlik orbitalleri arasında olur. Ancak merkezi atomun
yapabileceği bağ sayısı onun sahip olabileceği yarı dolu orbital sayısı
kadardır. Hibritleşme, kimyasal bağ sırasında gerçekleşir. Serbest
haldeki atomlarda söz konusu değildir. Hibrit orbitalleri uzayda belirli
şekilde yönlenirler ve bu durum molekülün geometrik biçimini belirler
• İKİLİ VE ÜÇLÜ BAĞLAR
Bazı moleküllerde, iki atom birbirine iki ya da üç bağ ile
bağlanabilirler. İki atom arasındaki ilk oluşan bağ sigma
bağıdır. Diğer bağlar ise pi bağıdır. İki atom arasında ikili bağ
varsa biri sigma, diğeri pi bağıdır. Üçlü bağ varsa bir tanesi
sigma, diğerleri pi bağıdır. İki atom arasında sigma bağı
olmadan pi bağı oluşamaz.
sp-Hibritleşmesi
BeF2 örneği verilerek sp-hibritleşmesi açıklanabilir. Öncelikle
atomların elektron dizilimleri yazılır.
Be' nin 2 tane bağ yapabilmesi için 2 tane yarı dolu orbitalinin olması
gerekiyor . Bu nedenle 2s2 deki 2 elektronundan birini bir sonraki
kabuğa uyarır. Aşağıdaki gibi bağ yapmaya hazır 2 tane yarı dolu
orbital oluşturur.
MOLEKÜL ARASI BAĞLAR
•
Maddeler gaz halinde iken moleküller hemen hemen
birbirinden bağımsız hareket ederler ve moleküller
arasında herhangi bir itme ve çekme kuvveti yok
denecek kadar azdır. Maddeler sıvı hale getirildiklerinde
ya da katı halde bulunduklarında moleküller birbirine
yaklaşacağından moleküller arasında bir itme ve çekme
kuvveti oluşacaktır. Bu etkileşmeye molekül arası bağ
denir. Maddelerin erime ve kaynama noktalarının yüksek
ya da düşük olması molekül arasında oluşan bağların
kuvvetiyle ilişkilidir. Bu çekim kimyasal bağ tanımına
girmez.
Moleküllerin Polaritesi ve Dipol Moment
• Bir molekülün yük dağılımı ve şekli molekülün polaritesini belirler. İki
atom arasında oluşabilecek bağlardan birisi de kovalent bağdır. Bu
kovalent bağ iki atomun ortaklaşa kullandığı bir çift elektron sayesinde
oluşur. Bu bağ elektronları elektronegativiteleri birbirinden farklı olan
atomlar tarafından farklı kuvvetlerde çekilir. Örneğin HF bileşiğini
inceleyecek olursak florun elektronegativitesi hidrojen atomundan
daha büyük olduğu için bağ elektronları flor atomu tarafından daha
fazla çekilecektir. Bu sebepten flor atomunun olduğu yer negatif
yükleri toplayacaktır. Pozitif yükler ise hidrojen atomunun olduğu
kısımda toplanacaktır.
• Böyle molekülün negatif ve pozitif uçlarının birbirinden ayrıldığı
moleküllere polar moleküller denir.
• H2, Cl2, N2 gibi diatomik moleküllerde elektronegativite farkı olmadığı
için bağ elektronlar iki atom tarafından eşit miktarda çekileceği için
polarlıktan söz edilemez. Bu nedenle bu bileşikteki bağ apolar
kovalent bağdır.
• Bu açıklamalardan sonra elektronegativiteleri birbirinden farklı
atomlardan oluşan her molekül polar mıdır sorusu akıllara gelir. Bu
soruyu cevaplıyabilmek için dipol ve dipol moment kavramlarını
açıklamak gerekmektedir.
• Aynı büyüklükteki iki zıt yük belli bir mesafe ile ayrıldığı zaman bir
dipol oluşur. Dipolün büyüklüğü dipol moment ile ölçülür ve µ ile
gösterilir. Aralarında r mesafesi bulunan eşit
büyüklükteki Q+ ve Q- yükleri için dipol moment;
µ=Qr formülü ile ifade edilir.
• Polar bir kovalent bağda yük dağılımındaki
•
farklılık dipol moment ile verilir. Dipol moment
vektörel bir büyüklüktür.
Bir molekülün polar yada apolar olduğunu
belirleyen temel etmenlerden olan
elektronegatiflikten sonra molekülün geometrisi
gelir. Bunu örneklerle açıklıyabiliriz.
• ÖRNEK: CO2 molekülünü ele alacak olursak başlangıçta baktığımızda
C-O elektronegativiteleri birbirinden farklı iki atom olması nedeniyle
bu molekülün polar bir molekül olması beklenir. Bu elektronegativite
farkı bağ elektronlarının oksijen atomuna doğru kaymasına ve bağ
momenti oluşmasına neden olur. Fakat bu iki bağ momenti eşit
büyüklükte ve zıt yönde olduklarından birbirlerini yok ederler ve
sonuçta molekülün momenti 0 olur.
Bu nedenle de polar olması beklenen molekül apolar olur. CO2 nin
apolar bir molekül olması onun Lewis yapısına dayalı VSEPR
kuramına göre doğrusal bir yapıda olduğunu gösterir.
Diğer bir örnek ise BF3 molekülüdür. Burada atomlar arasında
elektronegativite farkı olduğundan dolayı bağlar polardır. Fakat
aralarında 120º açı olan eşit büyüklükteki üç kuvvetin
bileşkesi O olduğu için bu molekülde apolardır.
• H2O molekülü polardır. Bu demektir ki su molekülünün yapısı doğrusal
değildir. Oksijen atomu üzerindeki bağ yapmayan elektronlar
bulunmaktadır. Bağ elektronlar hem çekirdek tarafından hem de bağlı
atomlar tarafından çekilir. Bağ yapmayan elektronlar ise sadece çekirdek
tarafından çekildiği için boşluğa daha rahat yayılırlar. Bu nedenle de bağ
elelektronları, bağ yapmayan elektronlar tarafından itildiği için bağ açıları
beklenenden küçük olur.
•
•
•
•
1.
2.
3.
•
Moleküllerin Polaritesi ve Dipol Moment
İyon-Dipol Etkileşimi
Dipol-Dipol Etkileşimi
İndüklenme ile Elektriklenme
İyon- İndüklenmiş Dipol (Apolar) Etkileşimi
Dipol-İndüklenmiş Dipol Etkileşimi
İndüklenmiş Dipol-İndüklenmiş Dipol Etkileşimi
Hidrojen Bağı
• Tanecikler Arasındaki Etkileşimlerin Etkileri
• Van Der Waals Çekimleri:
•
Kovalent bağlı apolar moleküllerde ve soygazlarda yoğun
fazlarda sadece kütlelerinden kaynaklanan bir çekim kuvveti
oluşmaktadır. Bu kuvvete van der waals bağları denir.
Yoğun fazda sadece van der vaals bağı bulunan maddelere
moleküler maddeler denir. Moleküler maddelerin mol
ağırlıkları arttıkça kaynama ve erime noktaları yükselir.
Örneğin oda koşullarında F2 ve Cl2 gaz, Br2 sıvı, I2 ise katıdır.
Van der waals etkileşimi
en fazla olan I2, en az olan ise F2 dir.
Sıvı ve katı halde yalnızca Van Der Waals bağları bulunduran
maddeler;
. Soygazlar (He, Ne, Ar, Kr, Xe, Rn)
. Moleküller halinde bulunan ametaller (H2 , O2 , N2 , F2 ,
Cl2 , Br2 , I2 , P4 )
. Apolar olan bileşikler (CH4 , CO2 , C2 H6 )
• Dipol – Dipol Etkileşimi:
Bu tür etkileşim polar moleküller arasında görülür. Polar
moleküller sürekli bir kısmı (+), bir kısmı (-) uca
sahiptirler. İki polar molekül birbirine yaklaşırken birinin
pozitif ucu diğerinin negatif ucuna yönelir. Böylece bir
molekülün (+) ucu ile diğerinin (-) ucu arasında bir
elektrostatik çekme oluşur. Ancak bu çekme zıt yüklü
iyonlar arasındaki çekmeden çok zayıftır.
. Polar moleküller arasındaki bu kuvvetler, van der Walls
kuvvetlerinden daha büyüktür. Bu nedenle aynı molekül
kütlesine sahip iki maddeden polar olanının erime ve
kaynama noktası daha yüksektir.
. Polar moleküllerin oluşturduğu katılar, su gibi polar
çözücülerde iyi çözünürler. Bu çözünme polar etkileşimle
sağlanır.
• Polar moleküllerden oluşan sıvıların birbiri içerisinde çözünmesi dipol-dipol
etkileşim ile açıklanabilir. Etanol ve suyun her oranda karışabilmesi bu
olaya örnektir.
• Moleküllerin bu ek düzenliliği maddenin beklenenden daha yüksek
sıcaklıklarda sıvı ve katı halde kalmasına neden olur.
• Dipollerin birbirinden uzaklığı ve dipol momentlerinin büyüklüğü dipoldipol etkileşiminin enerjisini etkiler. Bu etkileşim sıcaklıktan da etkilenir.
• Dipol-Dipol ve İyon-Dipol etkileşimleri daha
•
kapsamlı incelersek;
İndüklenme ile Elektriklenme
Elektrik yüklü bir cisim çevresinde bir elektrik alanı oluşturur. Yüksüz
cisimlerde bu alandan etkilenirler. Öncelikle yüksüz bir cismin, atom
çekirdeklerinden ve elektronlarından oluştuğunu hatırlatalım. Ortamda
(+) yüklü bir cisim var ise yüksüz cisimdeki elektronlar bu (+) kutup
tarafından çekilir. Diğer bölgede ise elektron noksanlığı veya (+) yük
oluşur. İşte bu sayede polar olmayan (apolar) bir molekülde
indüklenme yolu ile (-) ve (+) yük kutuplaşması sağlanır ve molekül
indüklenmiş dipol momente sahip olur.
• Dipol-İndüklenmiş Dipol Etkileşimi
•
Bu etkileşime polar bir maddeni apolar bir
maddede çözünmesi örnek olarak verilebilir. İyot
(I2) menekşe rengine sahip bir maddedir. Fakat
etanol içerisinde çözündüğü zaman kahverengi
bir renk alır.
Polar molekülün dipol momenti ile apolar
molekülün polarlaşabilmesi bu etkileşimin
derecesini belirler. Etkileşim uzaklığın altıncı
kuvveti iler ters orantılıdır. Bu nedenle de bu
etkileşim çok kısa mesafeler için geçerlidir. Bu
nedenle polar olan bir madde apolar bir madde
içerisinde çözünmez olarak bilinir.
• İndüklenmiş Dipol-İndüklenmiş Dipol Etkileşim
İndüklenme ile elektriklenme konusunda elektrostatik bir
etkileşimden bahsedildi. İndüklenmiş dipol-indüklenmiş
dipol olayı tam olarak bu elektrostatik çekim kuvveti ile
açıklanamaz.
•
•
Elektronların haraket halinde olduğu düşünülürse bu
hareketin bir anında (tamamen tesadüfen) moleküldeki
elektron dağılımı düzgün olmayabilir. Elektronların, atomun
yada molekülün bir bölgesine yığılabilme ihtimali vardır. Bu
anlık kutuplaşma nedeni ile apolar olan bir molekülün
polarlaşması söz konusu olur. Bir anlık dipol oluşur.
Molekülün veya atomun anlık dipolü çevre molekülde veya
atomda da anlık indüklenmiş dipol oluşturur.
Bunun sonucunda moleküller arasında bir çekim kuvveti
oluşur. Bu çekim kuvetine dağılma kuvveti ya da London
kuvveti (van der Waals kuvvetleri) denir.
Apolar bir çözücünün apolar bir çözücü içerisinde
çözünmesi bu london kuvvetleri ile açıklanabilir
• Bir molekülün bir dipol tarafından indüklenme kolaylığına kutuplanabilirlik
denir. Kutuplanabilirlik elektron sayısı ile artar, elektron sayısı da molekül
kütlesi ile artar. Kutuplanabilirğin artması ile London kuvvetleride
artacağından kovalent bileşiklerin erime ve kaynama noktaları molekül
kütlesi ile birlikte artacaktır. Dağılma kuvvetlerinin şiddeti molekül
biçimine de bağlıdır. Zincir şeklinde bir moleküldeki elektronlar, küçük,
sıkı ve simetrik yapıya sahip moleküldeki elektronlardan daha kolay
haraket eder ve bu nedenle de zincir molekül daha rahat haraket eder.
Bunun sonucunda da aynı tür ve sayıda atom içeren izomerlerin kaynama
noktaları farklıdır.
• HİDROJEN-BAĞLARI
Hidrojen atomu, elektronları kuvvetli çeken N, O ve F atomları ile
kimyasal bağ oluşturduğunda, elektronunu büyük ölçüde yitirir ve diğer
polar moleküllerdekine göre daha etkin ir artı yük kazanır. Bu yük
nedeniyle hidrojen komşu moleküllerin eksi ucuyla moleküller arası bir
bağ oluşur. Bu bağa hidrojen bağı denir. Hidrojen bağı, diğer polar
moleküllerdeki dipoldipol etkileşiminden farklı ve güçlüdür.
. Hidrojen bağlarını koparmak için gereken enerji, 5 ile 10 kkal/mol
dolaylarındadır. Hidrojen bağları kovalent bağlara göre çok zayıftır. Bu
nedenle su ısıtılınca öncelikle hidrojen bağları kopar, gaz haline gelir.
H2 ile O2 ‘ye ayrışmaz.
. Hidrojen bağları, polar etkileşiminden çok daha güçlüdür. Moleküller
arası yalnız van der Walls kuvvetlerine sahip olduğundan kaynama
noktası çok düşüktür.
• Suda Çözünme:
Hidrojen bağı oluşturabilen iki farklı molekül birbirleriyle de hidrojen
bağı oluştururlar. Bu durum hidrojen bağı oluşturabilen maddelerin
suda iyi çözünmelerini sağlar. Hangi tür kuvvetle bağlanırsa bağlansın
oluşan katılara moleküllü katı denir. Genelde moleküllü katıların
erime noktaları, katılara göre daha düşüktür.
• ÖZET: Atomu elektronegativitesi yüksek bir atomla (F,O veya N)
kovalent bağ ile bağlandıktan sonra, bağ elektronları
elektronegativitesi büyük olan atom tarafından çekilir. Bu nedenle bir
kutuplaşma sözkonusu olur. Elektronsuz kalan hidrojen komşu
moleküldeki elektronegatif atomun ortaklanmamış bir çift elektronunu
çeker. Böylece komşu molekül ile elektrostatik etkileşime girerek bir tür
köprü atom haline gelir.
• Bir molekülde kısmen pozitif yüklü H atomu ile başka bir moleküldeki
kısmen negatif yüklü N, O, F atomu arasındaki çekim kuvvetine
hidrojen bağı denir. Bu bağ genellikle çizgi çizgi (----) olarak gösterilir.
Bu bağ kovalanet bağa göre uzun ve zayıf bir bağdır.
• Hidrojen bağı yalnızca H atomu ile gerçekleştirilebilir. Çünkü tüm öteki
atomların iç kabuk elektronları atom çekirdeklerini perdeler.
H bağları moleküller arası çekim kuvvetlerinden (van der Waals, dipoldipol etkileşim) daha kuvvetlidir. Bu bağın daha kuvvetli oluşu 4A, 5A,
6A ve 7A grubundaki bazı elementlerin hidrür bileşiklerinin kaynama
noktalarının karşılaştırılması ile daha iyi anlaşılacaktır.
• 4A grup elementlerinin hidrür bileşiklerinin (C, Si, Ge, Sn)
•
•
kaynama noktaları ile ilgili grafiği inceleyecek olursak molekül
kütlelerinin artması ile kaynama noktasının düzenli olarak
arttığı gözlenmektedir ki beklenen de budur.
Bunun sebebi ise giderek büyüyen merkez atomdaki elektron
sayısı arttıkça moleküller arası van der Waals kuvvetleri artar
ve bu nedenle de kaynama noktaları yükselir. Fakat 6A grup
elementlerinin (O, S, Se, Te) yaptığı hidrür bileşiklerin
grafiğine bakacak olursak H2O bileşiğindeki uyumsuzluğu
görebiliriz. H2O'nun kaynama noktası aynı grup
elementlerinin yaptığı bileşiklerden daha düşük olması
beklenirken daha yüksektir. Bu durum ise H2O molekülünün
hidrojen bağı yapabilme özelliği ile açıklanabilir. H bağı van
der Waals kuvvetlerinden daha kuvvetli olduğu için kaynama
noktasında ani bir yükselme görülür.
5A grubundaki NH3, PH3 AsH3, SbH3 ve 7A grubundaki HF,
HCl, HBr, HI bileşiklerininde kaynama noktası grafiği, 6A
grubuna ait grafikle aynıdır. Bu iki grafikte de NH3 ve HF
bileşikleri H bağı nedeni ile beklenen değerlerden sapma
gösterir.
• İYON BAĞI:
Elektronlarını kolay kaybeden atomlarla, kolay elektron
alabilen atomlar arasında oluşan bağa iyon bağı denir. Artı
ve eksi yüklü iyonlardan oluşan katılara iyonlu katı denir.
İyonlu katılarda, her iyonun karşıt yüklü iyonlarla çevrildiği
bir örgü bulunduğundan birkaç atomun bir araya geldiği
moleküllerin varlığından söz edilemez. İyon kristallerinde
elektronlar, iyonların çekirdekleri tarafından kuvvetli
çekildiklerinden serbest halde bulunmazlar. Bir iyon
kristalinin bir kısmının basınç etkisinde kalması durumunda
iyonlar kayar ve aynı adlı elektrik yükleri birbirlerinin yanına
gelir. Aynı yüklü iyonların birbirlerini itmesiyle kristal ikiye
ayrılır. Buna göre metalik katılarda olduğu gibi iyonlu katılar
dövülüp, tel ve levha haline getirilemezler. İyonlu katılar
eritildiklerinde ya da suda çözündüklerinde elektrik akımını
iletirler. Polar moleküllü maddeler ve iyon bileşikleri polar
çözücülerde, apolar bileşikler apolar çözücülerde daha kolay
çözünürler.
• İyonik bağlı bileşiklerin hem molekül içi, hem molekül arası
bağlanmaları iyoniktir.
• İyonik bileşikler oda koşullarında katı halde bulunurlar. Katı
halde bulunan iyonik moleküllerde (+) ve (–) yüklü iyonlar
birbirine çok yakın olacağından aralarında çekim oluşacaktır.
İyonik bileşikler katı halde elektrik akımını iletmezler. Sıvı
halde ya da çözündüklerinde elektrik akımını iletirler. Bu
katıların kristal yapısı vardır ve kırılgan özelliğe sahiptirler.
(NaCl, K2S ........)
• İyon-dipol bağı: Bir iyon-dipol bağı, bir iyonik bağdaki
iyonlardan birinin su gibi oldukça polar bir molekülle yer
değiştirmesi sonucu oluşur.
• İyon-Dipol Etkileşimini farklı bir
şekilde tanımlarsak;
• Ortamdaki katyonlar molekülün negatif yüklü kutbu,
•
anyonlar ise molekülün pozitif yüklü kutbu ile etkileşirler
Yemek tuzunun (NaCl) su içerisinde çözünmesi olayı bu
etkileşime verilebilecek en güzel örnektir. NaCl kristali
suya atıldığında polar su molekülleri karşıt yüklü uçları ile
iyonlara yaklaşır ve onları kristal örgüsünden kopararak su
içerisinde dağılmasına neden olur.
Etkileşim enerjisi (E), iyon yükü (Q) ve molekülün dipol
momenti (d) ile doğru orantılı iken, iyon merkezinin
molekülün negatif ve pozitif yüklenen kutuplarının tam
ortasına olan uzaklığın karşı ile ters orantılıdır.
• METAL BAĞI
Metal atomlarını katı ve sıvı halde bir arada tutan kuvvetlere
metal bağı denir. Değerlik elektronlarının serbest
hareketleri nedeniyle metaller, elektrik akımı ve ısıyı iyi
iletirler. Metal kristalinde basınç etkisiyle kristalin bir kısmının
kayması asıl yapıyı bozmaz. Bu nedenle metaller dövülerek,
tel ve levha haline getirilebilirler. Metallerin erime noktaları
genelde moleküllü katılardan yüksektir. Oda koşullarında
hemen tümü katıdır. Periyodik cetvelde;
. Bir grupta yukarıdan aşağıya doğru atom çapı büyüdükçe
genel olarak metal bağı zayıflar, dolayısıyla erime noktası
düşer.
. Bir sırada soldan sağa doğru atom çapı küçülüp, değerlik
elektron sayısı arttıkça metal bağı kuvvetlenir, erime noktası
yükselir.
• İyonlaşma enerjisi azaldıkça (peryot numarası arttıkça) metalik bağlar zayıflar.
• Değerlik elektronları sayısı artıkça metalik bağ kuvveti artar.
• Metalik bağda değerlik elektronları kristal içerisinde hareket ettiğinden dolayı bağlar a değil,
kristalin bütününe ait olur. Metaller, değerlik elektronlarının oynaklığından dolayı ısı ve
elektrik akımı iletkenliği, şekil verilebilme gibi özelliklere sahip olurlar.
Tanecikler Arasındaki Etkileşimlerin Etkileri
•
•
•
Erime ve Kaynama Noktaları
Erime ve kaynama noktaları molekül içi bağlara değil,
tanecikler arası etkileşim kuvvetlerine bağlıdır.
Tanecikler arasındaki etkileşim ne kadar büyükse
molekülün erime ve ya kaynama noktası o kadar yüksek
olur.
Polar moleküllü bileşiklerin kaynama noktaları apolar
moleküllü bileşiklerin kaynama noktalarında büyüktür.
Çünkü dipol-dipol etkileşmesi sıvı moleküllerinin
birbirinden ayrılarak bağımsız gaz molekülleri haline
gelmesini zorlaştırır. Ayrıca apolar bir moleküldeki çekim
kuvvetinin kalıcı değilde anlık olduğunu bir kez daha
hatırlıyalım.
• Soygazlarda tanecikler arasındaki kuvvetler van der Waals
•
•
•
•
kuvvetleridir.
Maddenin sıcaklığı yükseldiğinde moleküllerin kinetik enerjiside
artar. Kinetik enerji moleküller arası kuvveti yenecek düzeye
geldiğinde sıvı kaynar.
Sonuç olarak kaynama sıcaklığından moleküller arasındaki
etkileşimin enerjisini tahmin etmek mümkündür.
Tanecikler arasındaki çekme kuvvetinin en büyük olduğu hallerden
biri iyonik katılardır. Elektrostatik çekme kuvveti, iyonların yüküne ve
iyonlar arası uzaklığa bağlıdır.
NaF ve MgO sodyum klorür yapısında katılardır. İyonlar arası uzaklık
sırası ile 251 pm ve 212 pm dir. Bu değerlerden analaşılabileceği gibi
iyonlar arasında uzaklık fazla değildir. Ancak MgO'in iyon yüklerinin
NaF'e göre iki kat fazla olması erime ve kaynama noktaları
arasındaki farkın çok büyük olmasına neden olur.
• İyonlar arasında uzaklıkların dikkate alınacağı örnekte ise
iyon yükleri aynı olan NaF (251 pm), KCl (319 pm), RbBr
(348 pm) katıları incelenebilir.
Rezonans
Download