İnşaat Yüksek Mühendisi Selami OĞUZ

advertisement
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KURAKLIK
Selami OĞUZ1
İnşaat Yüksek Mühendisi
Bu çalışmada önümüzdeki yüzyılda yaşanması
muhtemel iklim değişikliği ve bunun sonucu muhtemel kuraklık
tehlikesinin önlenebilmesi için alınması gereken temel tedbirler
üzerinde durulmuştur. Kuraklığa en etkin çare su kaynaklarının
geliştirilmesi, korunması ve sudan en iyi şekilde
yararlanılmasıdır. Bunu yaparken çevre sorunlarını çözmek,
tarihi ve kültürel mirasımızı korumak esastır. İnsanımızın su
kullanım kültürünü geliştirmek de diğer önemli bir konudur. Bu
konular başlıklar halinde özetlenmiş ve tarihi kültür, zorunlu
yerleşim problemlerini taşıyan ve çok önemli bir su kaynağı
olan Dicle Nehri üzerinde geliştirilecek Ilısu ve Cizre
Projelerinin sorunlarına değinilmiş, çözüm için yapılan
çalışmalar özetlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Su ihtiyacı, kuraklık, kültürel ve
tarihi varlık, zorunlu yer değiştirme.
_____________________
¹ Su Vakfı Kurucular Kurulu Üyesi, nurdan@iski.gov.tr
GİRİŞ
Küresel ısınma sebebiyle dünyada iklim değişikliğinin önümüzdeki yüzyılda
giderek artacağı ve bölgelere göre yağış akış ilişkilerinin değişeceği bilim çevrelerince ifade
olunmaktadır.
Ülkemiz, coğrafi konumu nedeniyle iklim değişikliğinden ciddi şekilde
etkilenebilecek ülkeler arasında bulunmaktadır. Bu oluşumun sonucunda gelecekte Türkiye
kuraklık riski ile karşı karşıya kalabilecektir. Kuraklık riskinin önlenebilmesi için şimdiden
gerekli tedbirleri almak durumundayız. Bu tebliğde kuraklık riski karşısında alınabilecek
tedbirlerden bahsedilecek ve Ilısu Barajı ile Cizre Projesinin önemi vurgulanmaya
çalışılacaktır.
1- TOPRAK VE SU KAYNAKLARIMIZ
Türkiye yüzölçümü
Toplam tarım arazisi
Sulanabilir tarım arazisi
Ekonomik olarak sulanabilir arazi
780.000 km²
28,05 milyon hektar
25,85 milyon hektar
8,50 milyon hektar
Ortalama yağış miktarı
Yağan yağış miktarı
Akışa geçen su miktarı
Ekonomik olarak kullanılabilir su miktarı
Yüzeysel sular:
Yeraltı suları:
643 mm/m²
501 milyar m³
193 milyar m³
112 milyar m³
98 milyar m³
14 milyar m³
Temin edilecek içme ve kullanma suyu
38,5 milyar m³
Sulamaya verilecek toplam su miktarı
73,5 milyar m³
Üretilecek toplam hidroelektrik enerji miktarı 129,9 milyar kWh
2007 yılı başı itibari ile gerçekleşme:
Yapılan baraj sayısı
Yapılan gölet sayısı
Barajlarda depolanan su miktarı
İşletmeye alınan sulama alanı
Temin edilen içmesuyu ve kullanma suyu
Gerçekleştirilen enerji miktarı
2030 yılı hedefi:
Yapılacak ilave baraj sayısı
Yapılacak ilave gölet sayısı
Depolanması hedeflenen su miktarı
İşletmeye alınacak sulama alanı
Temin edilecek içme ve kullanma suyu
Üretilecek enerji miktarı *
223 adet
387 adet
140 milyar m³
4,97 milyon hektar (%58)
10,5 milyar m³
(%27)
46,3 milyar kWh
(%36)
369 adet
1020 adet
186,5 milyar m³
3,53 milyon hektar (%42)
28,0 milyar m³
(%73)
83,6 milyar kWh
(%64)
* Küçük hidroelektrik santral projeleri ile hidroelektrik kurulu gücü yaklaşık 13.000
MW artacaktır.
2- KURAKLIĞIN ÖNLENMESİ
Kuraklık, doğrudan doğruya içme ve kullanma suyu ile tarımda ihtiyaç
duyulacak suyun eksikliğine sebep olacaktır. Bu sebeple ülke olarak 2030 yılına
kadar hedeflenen bütün baraj ve göletlerimizin inşasını gerçekleştirmek ve azami
derecede yüzeysel suyumuzu depolamak durumundayız. Aksi takdirde ihtiyaç
anında gerekli suyu bulamamakla karşı karşıya kalabiliriz.
İklim değişikliğinin getireceği bölgesel kuraklıklar, insanları doğrudan
doğruya açlık tehlikesi ile karşı karşıya bırakacaktır. Geleceğin dünyasında
insanları bekleyen en önemli risk istenilen ölçüde içme, kullanma suyu ve tarım
için gerekli suyu bulamamak olacaktır. Bugünün dünyasında 1.1 milyar insan
içme ve kullanma suyundan yoksun olup doğrudan doğruya açlık tehlikesi ile
karşı karşıyadır. 2.6 milyar insan da sağlıklı suya kavuşma imkânından
yoksundur. Gelecekte nüfusun artacağı, suyun giderek bölgesel olarak azalacağı
gözönüne alındığında yaşanabilecek açlık tehlikesini şimdiden önlemek için
gerekli tedbirleri almak nesillerimize karşı vazgeçilmez görevimiz olmalıdır.
Kuraklığın önlenmesi için yapılması gereken çalışmaları şöyle
özetleyebiliriz:
2.1- Suların kirletilmesini önlemek
Bunun için evsel ve sanayi atıklarının arıtılması gerekmektedir.
Ülkemizde yüzeysel su kaynakları (akarsular ve göller) ile yeraltı su kaynakları
arıtılmayan kirli suların ciddi tehdidi altındadır ve süratle kirlenmektedir.
Ülkemizde özellikle İstanbul, Ankara gibi Büyükşehirlerde atıksu arıtma
teknolojileri gelişmektedir. Ancak halen atıksuların arıtma oranı %10 civarındadır.
Özellikle sanayi tesislerinin atıksu arıtma hizmetleri çok yetersizdir ve suların
kirlenmesinde gerçek tehdit sanayi atıklarından oluşmaktadır.
Önümüzdeki 20 yıl içinde atıksuların tamamen arıtılması hedef
alınmalıdır.
2.2- Suların israf edilmemesi
Kullanmış olduğumuz suları tasarruf yaparak, israf etmeden
kullanmamız kültürümüzün bir gereğidir. Ancak ülke olarak bu prensibi yeterince
uyguladığımızı söyleyemeyiz. Her konuda olduğu gibi su kullanımında da ciddi
bir israf içindeyiz. Bunu önlemek için suyun değerini, gelecekteki önemini ve
bugünden itibaren yapmamız gerekenleri eğitim programları ile topluma
anlatmalı ve halkı eğitmeliyiz. Bu konuda yapılacak işleri şu başlıklarda
toplayabiliriz:
- Kullanırken suyu israf etmemek
Bu hususta yapılacak örgün ve yaygın eğitimle suyun önemi halka kabul
ettirildiğinde ciddi oranda su tasarrufunun yapılması mümkündür. Gelecek için
tasarruf düşüncesinin topluma mal edilmesinde büyük yararlar bulunmaktadır.
- Sulama projelerinde en uygun su kullanımını sağlayan tekniklerin
kullanılması
Sulama projelerinde kullanılan su toprağın dengesini bozmayacak düzeyde
olmalıdır. Aksi takdirde toprak aşırı su kullanımı sebebiyle giderek verimsizleşecek
ve çoraklaşacaktır. Bugün için ülkemizde sulama projelerinde açık sulama tekniği
%95 oranında kullanılmaktadır. Bu teknikten vazgeçilmeli ve kapalı sistem
sulamalarına geçilmelidir. Açık sistemde harcanan 1m³ su, kapalı yağmurlama
sisteminde 0,30 m³’e ve kapalı damla sulama sisteminde 0,10 m³’e kadar
düşebilmektedir. Böylece hem toprak korunmakta, hem su tasarrufu sağlanmakta
hem de sulamadan dönen kirli su miktarı azalmış olacağından bunun zararları
önlenmiş olmaktadır. Kapalı sulama sisteminin yatırım maliyeti açık sisteme nazaran
daha yüksektir. Ancak toprak ve su dengesinin korunmasını sağladığından bundan
kazanılacak fayda çok daha büyüktür ve ülke olarak sulama sistemlerimizin kapalı
sistem olarak geliştirmek geleceğimiz için son derece önemlidir.
- Arıtılmış sulardan yararlanma
Özellikle içme ve kullanma atıksularının ileri biyolojik arıtma teknikleri ile
arıtıldıktan sonra kullanma ve sulama suyu olarak yeniden değerlendirilmesi pek çok
gelişmiş ülkede uygulanmaktadır. Örneğin, Hollanda’da uygulama çok yaygındır.
Ülkemizde ise atıksu arıtma uygulaması gelişmediğinden bunu uygulamamız şimdilik
mümkün değildir. Ancak gelecekte atıksu arıtma teknolojilerinin geliştirilmesi, içme ve
kullanmadan meydana gelen atıksuların arıtılarak yeniden kullanılması,
Büyükşehirlerin içme ve kullanma suyu teminindeki güçlüklerini önemli ölçüde
çözecektir. Bu tür uygulama ile %50 oranında su tasarrufu yapılabilmektedir.
Örneğin, İstanbul’da kullanılan günlük 2 milyon m³ suyun yarısının arıtılması ve elde
edilen suyun kullanma suyu olarak kullanılması halinde şehrin kullanma suyu ihtiyacı
tamamen karşılanmış olacaktır.
2.3- Su Kaynaklarının geliştirilmesi
Su kaynaklarının geliştirilmesinde 1. adım depolama tesisleri
kapasitelerinin artırılması olmalıdır. Buda yapılması teknik olarak mümkün
bütün baraj ve gölet inşaatlarının bitirilmesi ile mümkündür. Ülkemizde bugüne
kadar yapılan baraj, gölet ve diğer su tutucu tesislerle toplam yüzeysel suyumuzun
ancak %40’ını kullanabilmekteyiz. Bu rakamın önümüzdeki 20 yıl içinde %100
seviyesine çıkarılması gelecekte yaşanacak su sorunlarının çözümü için en önemli
önceliği teşkil etmektedir.
Yukarıda 1. maddede 2030 yılına kadar yapılması gereken baraj sayısının
369, gölet sayısının 1020 olduğu ifade edilmişti. Bu tesislerin gerçekleştirilmesi
halinde ülkemizde yıllık yüzeysel akış miktarı olan 186,5 milyar m³ suyun önemli bir
bölümünü değerlendirmek imkânına kavuşmuş olunacaktır.
Barajların pekçok faydaları yanında bazı zararları da bulunmaktadır.
Fayda ve zarar dengesini gözeterek barajların yapımının hızlandırılması
zorunludur. Baraj yapımında başlıca şu güçlükler yaşanmaktadır:
- Finansman temini
Bugüne kadar baraj ve göletler genellikle devlet bütçesiyle yapılmıştır.
Özel sektör kanalı ile yapılanlar %10 seviyesindedir. Baraj ve gölet yapımı
çalışmaları özel sektöre açılmalıdır. Özellikle enerji ve içme kullanma suyu temini
maksadıyla yapılacak barajlar özel sektör tarafından süratle gerçekleştirilebilir.
Devlet bu konuda yönlendirici olmalı ve özel sektörce yapılmayan diğer tesislerin
yapımını üstlenmelidir.
- Çevresel etkiler
Barajların en çok tenkit edilen yönü çevreye vermiş olduğu olumsuz
etkilerdir. Bunlar:
- Baraj gölleri altında kalan bitki türlerinin yok olması
- Yine bu bölgedeki yaban hayatının zarar görmesi veya yer ve tür
değiştirmesi
- Suların baraj göllerinde toplanması nedeniyle mevcut sulak alanların yok
olması şeklinde özetlenebilir.
Baraj ve gölet inşaatlarında mevcut yaban hayatını geliştirmek, bu
yapılamıyorsa en azından korumaya çalışmak esas alınmalıdır. Çünkü insanlar
kadar yaban hayatında yaşayan canlıların da yaşama hakkı vardır ve yaban
hayatını korumak hem insanlar hem de canlılar için mutlak gereklidir.
- Su altında kalan yerleşim merkezlerinin zorunlu iskânı
Baraj nedeniyle oluşturulan suni göller içinde kalan yerleşim
merkezlerinde yaşayan insanlar, zorunlu iskâna tabi tutulmaktadırlar. Ülkemizde
bugüne kadar yapılan baraj yapımı sebebiyle etkilenen aile sayısı 70.000, etkilenen
kişi sayısı 350.000’i bulmuştur. Gelecekte de bu boyutta bir etkilenmenin söz
konusu olacağı beklenilmektedir. Bu konudaki temel prensip zorunlu iskâna tabi
tutulacak insanlarımızın mutluluklarını sağlamak ekonomik varlıklarını daha
üst düzeye çıkarmak olmalıdır. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu bu konuda
devlet vatandaş ilişkilerinde anlaşma prensibini egemen kıldığından zorunlu
yerleşime tabi tutulacak insanları umutları doğrultusunda yeni yerleşim
merkezlerine nakletmek daha kolay olacaktır.
Dünyada pekçok gelişmiş ülke barajlarının tamamını inşa etmiş ve sudan
azami ölçüde faydalanma seviyesine ulaşmışlardır. Bu tesisler inşa edilirken
zorunlu yerleşim uygulamaları o ülkelerde de gerçekleştirilmiştir. Önemli olan
zorunlu yerleşime tabi olacak kişilerin gelecekteki yaşamlarını devam ettirecek
imkânların kendilerine sağlanması olmalıdır.
- Tarihi ve kültürel eserlerin korunması
Baraj inşaatlarından etkilenmesi sözkonusu olan tarihi ve kültürel
eserlerin korunması şarttır. Tarihi ve kültürel eserlerin korunması iç hukuk
hükümleri yanında ülkeler arası sözleşmelere bağlanmıştır.
Ülkemiz 7000 yıllık tarihi ile bir tarihi ve kültürel eserler hazinesidir.
Barajlarımızı inşa ederken tarihi eserlerin yerinde korunması veya
hazırlanacak koruma projeleri doğrultusunda yer değiştirilerek korunması
planlanmalı, bu konudaki uygulamalar baraj inşaatlarına paralel
yürütülmelidir. Böylece hem tarihi ve kültürel eserler korunmuş olarak gelecek
nesillere intikal ettirilecek hem de barajlardan beklenen faydalar sağlanılmış
olacaktır. Bu tür çalışmalar ülkemizde pekçok barajda yapılmıştır. Örneğin, 1963
Keban Barajı, 1985 Atatürk Barajı, 1994 Tahtalı Barajı, 2002 Birecik Barajı
kurtarma çalışmaları ile tarihi eserler su altında kalmaktan kurtarılmıştır. Halen
Bergama Yortanlı Barajında da bu çalışmalar yapılmaktadır.
Benzeri uygulamalar Ilısu Barajında da yapılacaktır. Önemi dolayısıyla
Ilısu ve Cizre Projelerine ait bilgiler aşağıda özetlenmiştir.
ILISU VE CİZRE PROJESİ
Ilısu Projesi yılda 3,83 milyar kWh enerji üreten bir baraj olup, 1994
yılında hizmete alınması planlamıştı. Cizre Projesi ile 1,208 milyar kWh enerji
üretimi yanında 121 bin hektar arazinin sulanması gerçekleştirilecek şekilde
projelendirilmiş ve 2001 yılında hizmete alınması planlanmıştı. Böylece bu iki
proje dolayısıyla ülkeye yılda 5,1 milyar kWh enerji kazandırılmış, bunun yanında
ülkeye ve yöre halkına büyük maddi refah sağlanmış olacaktı. Bu projeler
bugüne kadar gerçekleştirilememiştir ve bugüne kadar yaklaşık 50 milyar kWh
enerji kaybı meydan gelmiştir. Bu projeler gerçekleşinceye kadar da yaklaşık 3540 milyar kWh enerji kaybı meydana gelecektir. Ülkemiz için hayati önem
arzeden bu projelerin süratle gerçekleştirilmesi şarttır.
Söz konusu projeleri hayata geçirebilmek için, kamuoyunda tartışılan
Hasankeyf tarihi varlığının baraj gölü üstüne ve dışına çıkarılması, bu
çalışmalara şimdiden başlanılması ve kurtarma çalışmalarının baraj inşaatına
paralel yürütülmesi gerekmektedir. Böylece tarihi ve kültürel mirasımız korunmuş
olacak ve bu yatırımlardan beklenen faydalara kavuşulmuş olunacaktır.
Ilısu ve Cizre Barajları birbirinden ayrı düşünülemez. Çünkü
- Ilusu Barajından sonraki yaklaşık 40 m.lik düşüyü
değerlendirmek
- Ilısu Barajından bırakılan pik akımları yeniden regüle etmek ve
- Nusaybin – Cizre – İdil Ovalarında 121 bin hektar sulamayı
gerçekleştirmek için Cizre Barajı inşa edilmelidir.
Bu projeler için inşaat yatırımı olarak 3,2 milyar YTL,
kamulaştırma bedeli olarak 700 milyon YTL, yeniden iskân ve bölge
halkının gelir seviyesini arttıracak çalışmalar için de 600 milyon YTL
olmak üzere toplam 4,5 milyar YTL tutarında yatırım ve harcama
yapılacaktır.
1- TARİHİ VE KÜLTÜREL MİRASIN KORUNMASI
Ilısu ve Cizre Projelerini gerçekleştirecek olan DSİ Genel Müdürlüğü GAP
İdaresi Başkanlığı ile beraber bu projelerden etkilenecek tarihsel ve arkeolojik kültürel
mirasın
- çıkarılması,
- kurtarılması ve
- belgelenerek gelecek nesillere aktarılmasına özen göstermektedir.
Bu tür çalışmalara teknik ve maddi destek sağlanmaktadır.
Bu tür uygulamalara örnek vermek gerekirse;
- Halen Çin-Sarınehir üzerinde inşa edilmekte olan Üç Geçitler Barajında
sualtında kalacak tarihi eserler ve tapınaklar ya su seviyesi üzerine çıkarılmakta ya da
su içinde koruyucu seddeler teşkil edilmek suretiyle korunmaktadır.
- Geçmiş yıllarda da bu tür uygulamalar yapılmıştır.
Örneğin; Mısır’da Assuan Barajı’nın yapımı sırasında Abu Simbel tapınağının
sular altında kalacağı belli olunca UNESCO 1960 yılında dev bir kurtarma projesi
başlattı. Mısırlı, İsveçli, Alman, Fransız arkeolog ve mühendislerin 4 yıl süren
çalışmalarıyla tapınak 2000’den fazla parçaya bölündü. Her biri 10 ila 40 ton
ağırlığındaki taşlar, yükselen baraj sularından 65 metre yukarıya taşındı. II.Ramses’in
rivayete göre gücünü ispatlamak için yaptırdığı tapınak böylece 3500 yıl sonra yeniden
kuruldu.
- Ilısu projesinde de Hasankeyf için benzeri uygulama yapılacak. Zeynel Bey
Türbesi, hamamı, tarihi Artuklu Köprüsü, El-Rızk Camisi, Koç Camisi, İmam Abdullah
Zaviyesi, Küçük Külliye, Süleyman Camisi ile Kızlar Camisi’nin her taşı
numaralandırılacak. Ardından sökülecek. Yeni Hasankeyf’te aynen inşa edilecek.
Yeni bölge yarımada şeklinde olacak. Bunun için yaklaşık 30 milyon dolarlık bir
bütçe tahsis edildi.(Basın)
2- YENİDEN YERLEŞİM ÇALIŞMALARI
2- 1- Yeniden yerleşim eylem planının temel politikası
ETKİLENEN KİŞİLERİN AYNI ÇEVRE İÇERİSİNDE KATILIMCI VE
SÜRDÜRÜLEBİLİR MODELLE, ÜRETKEN HALE GETİRİLEREK YENİ YERLERİNDE
SOSYO-EKONOMİK AÇIDAN UYUMLU BİR ŞEKİLDE YAŞAMALARINI SAĞLAMAK
2.2- Yeniden yerleşimden etkilenen nüfus ve illere göre dağılımı:
2.3- YENİDEN YERLEŞİM PLANININ EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ
ETKİLENECEK NÜFUSLA ÇALIŞMALARIN HER AŞAMASINDA ORTAKLAŞA
HAREKET EDEREK YÖRE HALKININ İSTEKLERİNİN GÖZÖNÜNE ALINMASIDIR.
2.4- Kamulaştırma ve İskân Giderleri
Kamulaştırma Giderleri :
700 milyon YTL
İskân Giderleri:
250 milyon YTL
Toplam :
950 milyon YTL
2.5- Yeniden yerleşimden etkilenen halka yönelik gelir kaynakları
arttırma projeleri:
- Baraj ve sulama inşaatlarında istihdam
- Yeni meslek kazanımı
- Balıkçılığın geliştirilmesi
- Tarımsal iyileştirme ve ek gelir faaliyetleri
- Hasankeyf’te rekreasyon tesisleri ve turistik alanlarda istihdam
Bu ve benzeri projeler GAP Bölge Kalkınma İdaresi tarafından
geliştirilecek ve yöre halkının sosyal, ekonomik şartları iyileştirilecektir.
SONUÇ:
İklim değişikliği dolayısıyla gelecek yıllarda su kaynaklarının korunması,
geliştirilmesi büyük önem kazanmaktadır.
Su kaynaklarımızı bilinçli kullanmak, mevcutları korumak, kaynaklarımızı
geliştirmek zorundayız.
Bunları yaparken çevreye gereken önemi vermeli, tarihi ve kültürel mirasımızı
korumalıyız. Önceliklerimizi iyi belirlemeli, gelecek nesillere hem yeterli miktarda su,
su kullanma kültürü, sağlıklı çevre ve korunmuş kültürel varlıklarımızı miras
bırakmalıyız.
KAYNAKLAR
51. Yılında DSİ 1954-2006
DSİ Brifing Notları
Basın Özetleri
Download