İngilizce - Türkçe MEDİKAL İN GİLİZCE MEDİKAL ÇEVİRİ Sedat Törel Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Görevlisi Yabancı Diller Bölüm Başkanı GÜNEŞ KİTABEYİ YAYINI Bu kitabın tüm haklan saklıdır. Yazarın izni olmaksızın kitabın tümü ya da herhangi bir bölümü aktarılamaz ya da çoğaltılamaz, yeniden baskısı ya da çevirisi yapılamaz. (Copyright Sedat Törel.) Birinci Baskı : 1985 Genel Dağıtım : Güneş Kitabevi Cemal Gürsel Cad. 12/4 Sıhhiye - ANK AR A Tel : 31 14 85 GÜNEŞ KİTABEVİ Y A Y IN I SUNUŞ M E D İK A L İ N G İ L İZ C E - M E D İK A L Ç E V İ R İ İn g ilizc e'd e n T ü rk çe 'y e çe viri alanında duyulan bir gereksinim i etkin b ir şekild e karşılam ak üzere uzun süren çalışm alardan sonra hazırlanm ıştır. Kitapta biribirini tamamlayan beş ayn bölüme yer verilmiş, çeviri öğrencisi, öğretim elemanı ve uygulayıcının kitabı rahatlıkla kullanarak çeviri sorununa kesin bir çözüm bula­ bilmeleri yönünden özen gösterilmiştir. Kitapta yer alan bölümler sırasıyla şunlardır: 1— Tıbbi Çeviri'ye Sistematik bir Yaklaşım 1969 yılından bu yana geliştirilmiş Törel Çeviri Sistemi en ayrıntılı bir şekilde tıbbi alanda İngilizce'den Türkçe'ye işlenmekte ve birçok örneklemelere yer verilmektedir. 2—Tıbbi Çeviri Uygulamasına Giriş Tem el ve uygulamalı tıp literatüründe en sıkUkla karşılaşılan yaklaşık olarak 2500 deyiş, deyim ve kullanımın Türkçe karşılıkları verilmekte ve tıbbi çeviri adayıfıa son derecede yararlı metinsel bir dağarcık sunulmaktadır. 3— Sistematik Tıbbi Çeviri'ye Geçiş B u bölümde 130 örnek ya da m odel tıbbi cümle tüm aşamaları ile m etodolojik bir şekilde sunulmakta, Törel Çeviri Sistemi ile gerçekleştirilebilen sistematik çeviri, sağladığı kolaylık, doğruluk ve elde edilen çeviri ürünleri sergilenmektedir. 4— Açıklamalı ve Uygulamalı Tıbbi Çeviri Bu bölümde 25 tıbbi pasaj, sözcük dağarcıkları verildikten sonra, gramatik ve çeviri yönünden İncelenmekte, notlar sunulmakta, sistematik çeviri ile sonuca gidilmektedir. İşlenen tüm pasajların tam metin Türkçeleri verilmekte, estetik rötuş ve editing üzerin­ de durulmaktadır. 5— Tıbbi Yazışma Kılavuzu Türk hekeminin bir gereksinimini karşılayabilmek amacıyla tıbbi yazışma için mektup örnekleri ve Türkçelerine bu bölümde, sınırlı da olsa, yer verilmektedir. Son derece hayati bir öneme haiz olan tıp öğrenim ve öğretiminde çeviri'nin gün geç­ tikçe daha da ağırlığını ortaya koyduğunu gözleyen bir öğretim elemanı olarak, bu çalışma­ nın tıbbi alanda üzerine düşen görevi yapacağına dair inancımı tazelerken, bu çalışmayı çocuklarımla birlikte Tıp öğrencilerime ithaf etmekten mutluluk duymaktayım. Kitabın dizgisini hazırlayan Bizim Büro ile kitabı yayınlayan Güneş Kitabevi Ltd. Şti.'ne, sayfa düzenlenmesi ve montaj işlerinde yardımcı olan Leylâ Aşıklar ve düzeltme işlerinde benimle çalışan eşimHaserie Törel'e sonsuz teşekkürü borç sayanm. 2 Ekim,1985 Sedat Törel İÇİNDEKİLER Sayfa SUNUŞ ................................................................................................................... V BÖLÜM I I- TIBBI Ç E V İR İ’YE SİSTEM ATİK BİR Y A K L A Ş IM 1.1 1.2 1.3 Ö nsöz Giriş ................... Genel B ilgiler......................................................................... 1.3.1 132 Ülkemizde Yabancı Dil ve Çeviri Tıp İngilizce'si ve Tıbbi Ç e v ir i 1.3.3 Geliştirilen Sistematik Yaklaşımda Terimbilgisi : Kullanılan 1.3.4 1.4 Terimler, İşaretler.............................. G eliştiren Sistematik Yaklaşımda Anahtarlar ve İşlevleri............................. Yöntem v? Gereçler : İngilizce'den Türkçe'ye Kaynak İngilizceMateryalin 16 19 1.5 1.6 Ç evirisi.......................................................................................................... Gözlem ve Bulgular........................ Tartışma : İnsan - aklına Dayalı Çeviri Yaklaşımının Çeviri İşlem ve 28 49 Süreçlerindeki Y e r i ....................................................................................... 60 1.7 1.8 1.9 Sonuç ........................................................................................................... ö z e t ............................................................................................................... Summary (İngilizce ö z e t ) .............................................................................. 75 77 78 ................................................................ ....................................................... IX - XI 3 7 7 13 BÖLÜM II II- TIBBI Ç E V İRİ U YG U LA M A SIN A G İR İŞ : Y A K L A Ş IK O L A R A K 2500 TIBBİ D E Y İŞ , DEYİM VE K U L L A N IM ...................................................... 79 11.1 11.2 Sunuş............................................................................................................. Tıbbi Deyiş, Deyim ve Kullanımlar................................................................ 81 83 BÖLÜM I I I III- SİSTEM ATİK TIBBİ Ç E V İR İ'Y E GEÇİŞ : TÜM A Ş A M A L A R IY L A U Y ­ G U LA M A LI 130 MODEL T IP CÜMLESİ...................................................... 111.1 111.2 Sunuş...................................... Model Tıp Cümleleri........................................................................................ 129 131 133 BÖLÜM IV IV - A Ç IK L A M A L I VE U YG U LA M A LI TIBBI Ç E V İR İ : TIBBI PASAJLAR, GRAM ER VE Ç E V İRİ N O T L A R I, TAM METİN Ç E V İRİ ÜRÜNLERİ IV .1 IV.2 VE ESTETİK RÖTUŞ İLE E D İT İN G ........................................................... Sunuş............................................................................................................. Tıbbı Pasajlar................................................................................................. 265 267 269 BÖLÜM V V- TIBBI Y A Z IŞ M A K ILAV U ZU :T IP D O K TO R U N U N M E K T U P L A R I 393 V.1 V.2 Sunuş................................................................ İngilizce Mektuplar ve Çevirileri..................................................................... 395 397 VII 1.1 ÖNSÖZ İngilizce'den Türkçe’ye çeviri'de karşılaşılan zorluklara bir çözüm yolu aramak ama­ cıyla başlatılan araştırmalar ve uygulamalar sonucu geliştirilen insan-aklına dayalı sistematik yöntemi burada sunarken, ince bir sanat olduğu kadar teknik bir çaba da gerektiren çeviri işlem ve süreçlerine karşı duyulan bir ihtiyacın giderilmesi yönünde sarfedilen çabalar ele alınacaktır. Genellikle ülkemizin birçok Tıp Fakültesinde (başta Hacettepe Tıp Fakültesi olmak üzere, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anadolu üniversi­ tesi Tıp Fakültesi, 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Erciyes üniversitesi Tıp Fakültesi Cumhuriyet üniversitesi Tıp Fakültesi ve Hacettepe üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu, Ankara Sosyal Sigortalar Hastanesi, Türkiye Yüksek ihtisas Hastanesi v.b.) geniş-çapta yürü­ tülen uygulamalı çeviri araştırmalarımda geliştirilen bu sistematik yöntemin ilk denemele­ rinin yapıldığı 1960lardan bu yana oldukça ilginç gelişmeler gösterdiği ve Standard mekanik bir çeviri faaliyetini olanaklı kıldığı söylenebilir. Bugün eğitimden teknik bilime, haberleş­ meden sanat olaylarına çeviri yerleşmiş bulunmaktadır. Araştırmaların, en son bulguların yayınlanması, bunların hizmete sunulması çeviri yolu ile ülkeden ülkeye, insandan insana mümkün olmaktadır. Burs kazanmak, uzmanlık çalışmaları, dış dünyaya açılmak, tebliğ ve tez hazırlamak çeviriye ne denli bir gereksinim olduğunu açıkça göstermektedir. Bütün bu gerçeklere ek olarak, belki de çok daha anlamlı bir şekilde, çeviri'nin tıp alanında oyna­ dığı rol ve doğrudan doğruya insan hayatını, insan sağlık ve refahını etkilediği son derece hayati yönüdür. Tıbbi çeviri yoluyla ülkemize kazandmlan birçok eser, yine tıbbi çeviri ile en son yenilikleri, bulguları, insan hayatlarının kurtarılması için gereken hayati bilgileri il­ gililerin hizmetine sunabilmektedir. Tıp alanında kesin, doğru ve süratli çeviri yapabilmemi} dolayısıyla gerçekten çok ayn bir yeri vardır ve bu öncelik diğer bilim dallan ile tartışılma­ yacak bir şekilde yerini korumaya devam edecektir. Zaten bu temel görüş ve inanca dayana­ rak otuz yılı aşkın bir süre tıp alanında yoğun sayılabilecek çeviri deneme ve deneyleri yapıl­ mış ve bu uygulamalarda elde edilen bulgularla kazanılan deneyim özellikle ve öncelikle Tıp Dünyamızın,Türk Doktorunun hizmetine sunulmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada Giriş'ten sonra geliştirilen yönteme ait kısa genel bilgilere yer verilecek, daha sonra da özgün bir sisteme dönüşen yöntemsel yaklaşım ayrıntılı olarak ele alınıp su­ nulmaya çalışılacaktır. İnsan-akima dayalı bu sisteme ilişkin çeviri işlem ve süreçleri, izlenil­ mesi gereken çeviri aşama ve safhaları sırasıyla ele alınarak uygulamada kullanılan yöntem ve metodoloji sunulacaktır. Bu çeviri safhaları kısaca aşağıdaki gibi özetlenebilir: (a) İngilizce'den Türkçe'ye tıbbi çeviri'de analiz : İngilizce cümle’nin sisteme göre parçalara ya da sözcük öbeklerine ayrılması ve kaynak dil olan İngilizce'den hedef dilimiz Türkçe'ye geçiş için çeviri işlemine yönelme, (b) Parçalama'dan sonra, sırayı bozmadan ve sözcük atlamadan, kurgu ve Türkçe'ye çeviri işlemi, (c) Gerekli (Ki) Rötuşu ya da Değişkenlik işlemlerinin uygulanışı, (d) Çift-işaretleme işlemleri, (e) Şn Küçük Ortak Kat işlemi, (f) Tam-zamanlı fiil/fiillerin saptanması, (g) Sentez için nihai sayısal işaretleme, (h) Denklemsel formülasyon ve nihai mot-â-mot çeviri ürününün elde edilmesi, ve(i) Gerektiği taktirde, editing, dilbilgisel ve estetik rötuş işlemleri. Bu çalışma içinde sunulacak çeviri işlemlerinde en ufak bir önyargı ihtimaline dahi neden olmamak gayesiyle, burada yararlanılacak materyal, sistemin açıklanması amacıyla özel olarak hazırlanmış birkaç cümle dışında, genellikle tıp dünyasında çok iyi tanınmış yabancı eserlerden alınarak sistematik çeviri işlemine sokulacak, örnekleme yapıldıktan sonra nihai çeviri ürünü sunulacaktır. Bu suretle, medikal çeviri işlemleri ve elde edilen so­ nuçlarla geliştirilmiş bu sistematik yaklaşım bir kez daha işlenecek ve sağladığı pratik uygu­ lama ile kolaylıklara ve başarılı olup olmadığına bu şekilde değinilmeye çalışılacaktır. Tek­ düze kalıpsal bir çeviri olayının, belirli kriter ve kesin ölçütler kullanan bir çeviri sürecinin hiçbir zaman insan düşüncesini yoketme ya da insanı robotlaştırma ile ilgili olmadığı, böyle bir tehlike taşımadığı, aksine çeviri sürecinde serbesti, sürat ve kesin doğruluk sağladığı da çeşitli örneklerle kanıtlanmaya çalışılacaktır. Başka bir deyişle, çeviri alanında uygulamalar, her bilim dalında olduğu gibi uygulamalı dil ve dilbilim alanında da, bilimsel ve pozitif bir yaklaşımla nasıl ve ne denli imkân dahilinde olup olmadığı yönünde kanıtlarıyla ortaya seril­ meye çaba sarfedilecek ve belki de ileride doğrusal bir çeviri sisteminin bilgisayara yüklene­ bilmesi yönünde de katkıları sergileyebilecektir. Medikal çeviri alanında geliştirilen, insanaklına dayalı bu sistematik yöntemin zamanla diğer bilim dallarında da daha yaygın uygula­ malarla edinilecek deneyim sonucu aynı etkinlikle kullanılabileceği de söylenebüir. Burada, bu ayrıntılı çalışmada sunulmaya çalışılan özgün çeviri sistematiği, çahşma'da da açıkça gözlenebileceği gibi, bir iddiadan kaynaklanmamaktadır; aksine, dinamik ve işler­ liği olan bu yaklaşım, 1960'lardan beri sürdürülen ve ülkemizin çeşitli tıp fakültesi ve hasta­ nelerinde deney ve uygulamaları yapılan bir araştırma ve geliştirme faaliyetinin sağlam temel ve müsbet verileri ile somut canlı delillerine dayanmaktadır. Uygulamalar sonucu bir ihtiyaca cevap verebilmek uğraşı ile geliştirilen bu sistemin bir ilk kaynak araştırması ürünü olması, bunun ne ülkemizde ne de yabancı bir ülkede yapılmamış olması (Hint-Avrupa Dil Ailesi ile Türk-Altay Dil Ailesi arasındaki çeviri ilişkileri ile değişim ve fikir iletişimi konusunda araştırma yapılmamış olması), bu alanda yayınlanan literatürde buna rastlanmamış olması nedenleriyle bu özgün çalışmada sık sık kişisel yayın ve çalışmalara atıfta bulunulmasını maalesef zorunlu kılmıştır. Bu nedenle, bu yönde olası eleştirileri peşinen karşılayabilmek amacıyla, sözkonusu referansların büyük bir iddiadan çok bu alanda gerçekten uygulanıp geliştirilmiş bulunan bir çeviri sistematiğinin kazandırılması amacını taşıdığını belirtmekte sonsuz yarar olduğuna inanıyorum. Asıl amaç, özellikle ülkemiz tıp bilim adamlarının da yakınen tanık olup yararlandığı bu mekanik çeviri sistemi, ülkemizde geliştirilmiş bulunan bu özgün çeviri sistemini sunabilme çabası olup, bilime ve bilimsel yaşama bir katkıda bulu­ nabilme arayışı ve uğraşıdır. Biraz önce yukarıda belirtilen birbirinden çok ayn bir yabancı dil ailesi arasında çeviri ilişki, değişim ve fikir iletişimine ilişkin bir inceleme veya araştırma ve, bu değişim ve fikir iletişimine yönelik herhangi bir diğer kaynak bulunamadığı içindir ki ilk kaynak araştırmalarına zorunlu referanslara büyük bir iddia ya da tatmin olma olarak çakılmamasını da zorunlu kılan bir nicelik ve nitelik aızetmektedir. Yabancı ülkelerde HintAvnıpa dilleri arasında mekanik çeviri uygulamalarının sürdürüldüğü günümüzde, bu yerli özgün çalışmanın amacı, ülkemizde yapılmış araştırma ve sonuçlarım değerlendirebilmek için sunmaya çalışmaktan ibaret olup, alçak gönüllü bir çalışmayı oluşturmaktadır. Böyle bir anlayış ve kapsam çerçevesinde burada sunulan bu çalışmanın belirtmeye çalıştığın amaçlarına hizmet edeceğini, tıbbi çeviri alanında arzu edilen olanaktan sağlaya­ X bileceğini ve geliştirilen, insan-aklına dayalı bu sistematik yaklaşımın, ülkemizde varlığı herkes tarafından kabul edilen çeviri sorunlarına pozitif bir boyut çerçevesi içinde çözüm getireceğini, bilimsel yaşamımıza özgün bir katkıda bulunabileceğini umarım. Dünyamızda bu alandaki tek dil ailesine ait diller arasında diğer çalışmalar doğrultusunda, insan-aklma dayalı dillerarası bu mekanik çeviri sisteminin ileride daha da geliştirilerek kompütoradayalı bir programlamaya sokulabilecek bir düzeye geliştirilmesini dilemek, doğrusal (lineer) çeviri yönünde daha da geliştirilip yaygın bir şekilde uygulanmasını görmek ve bu alanda ekip çalışmalarının başlatılabilmesini arzulamak umutlarını da burada tekrar belirtmek ve bilimsel yaklaşıma inancımı tazelemek istiyorum. XI BÖLÜM I TIBBİ ÇEVİRİYE SİSTEMATİK BİR YAKLAŞIM 1.2 GİRİŞ Çeviri sorununa çözüm arayan ilk yayınımda oldukça alçak gönüllü bir şekilde şöyle yaklaşmaya çalışmıştım: "On mütercim aynı materyali çevirirse ortaya on ayn çeviri çıkar. Bir paragrafı bir dilden diğerine aktarmak oldukça zor bir iştir. Çeviri materyali bir usta elinde aslından çok güzel, acemi elinde ise aslından tanınmıyacak kadar kötü olur. O halde tam ve doğru tercüme mümkün değil mi? " 1 Çok geçmeden, aslında sekiz yıllık bir araştırma ve uygulamadan sonra, sorduğum bu soruya diğer bir kitabımda şu cevabı vermeye çalışıyordum: "...Tercüme bir yanlış-doğru, boz-baştan yap veya uydur-uydur-yaz gayretine anlamdaş değildir. Çok iyi dil bilenlerin de doğal olarak çeviri yapabilecekleri varsayılaraaz. Dil bilmek ve çeviri yapmak iki ayn şeydir. Çeviri en az mühendislik kadar belirti ve kesin teknikleri gerektirir. Bir dilden diğer bir dile sağ­ lıklı bir geçiş için sağlam bir köprü gerekir. Mühendislik'te somut olan bu köprü, Lengüistik'te soyut bir kavramdır ve insan aklından insan aklına kurulan bir köprüdür. Bu nedenle çeviri işleminde uygulanabile­ cek bir köprü, bilimsel ve teknik bir yöntem, matematiksel uygulamayı da içeren bir sistem olabilir."2 Aslında çeviri sürecinde üçlü bir gerçeğin varlığı da anlaşılması zorunlu bir etkendir. Şöyle ki "Çeviri materyalinin değerlendirilmesi ele alınan pasajın birkaç kez okunmasından sonra yapılır. Aslında çeviri işlemine başlamadan önce pasajın anlamsal, zamansal ve yapısal anlamlarını iyice kavramak ve değerlendirmek zorunludur."3 1 Sedat Törel, Ç eviri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayını), s. 6 2— Sedat Törel, H in t — Avru p a D illerin den T ü r k ç e 'y e Ç eviri vi Yayınları, 1976), s.6 3— Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara : Törel Yayınları, 1979), s. 10 3 (Ankara : Hacettepe Kitabe- Asgari bir gereksinim olarak kabul edilmesi gereken bu gerçek bazı dilbilimcilerce4 de bir oranda dile getirilmiş olmasına rağmen, kimse, halk deyişi ile, "un var, şeker var, yağ var ama helva yapmasını bilmek lâzım" demek yoluna gidememiş, hatta bazıları sadece söz­ lüklerle, dil bilmekle, yöntemsiz tam-doğru bir çeviri yapılabileceğini iddia etmek yanıl­ gısına düşmüşlerdir. Oysa çeviri'ye belirli bilimsel ve teknik kriterler ve işlemlerie yaklaşmak sorunun çözümlenmesinde etkin olabilir, sürat ve sağlıklı verim kazanılabilir. Bu durum tıbbi çeviri olayında daha da sorumluluk yükleyen bir gereksinim ve uygulama şeklinde ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, çeviri’de uygulanabilecek, işlerliliği olabilecek ve sonuca götürebi­ lecek kesin kriterlere, işlem ve sürece olan ihtiyaç apaçık ortadadır, öyle bir teknik ki, hem doğruyu sağlayacak hem de insanı, insan düşüncesini robotlaştırmıyacak aksine serbest akı­ mını, etkin bir fikir iletişimini sağlayacaktır. Daha önceki bir yayınımda da belirttiğim gibi, çeviri'nin sistematik ve mekanik çeviri niteliğinde olması bekleniyorsa, bu şöyle olmalı: "Mekanik çeviri insan aklına veya kompütora-dayalı olup saptanan be­ lirli kriterlerle kaynak-dilden hedef-dile çeviri yapmaktır. Bunu yapar­ ken matematiksel formüller kullanılacağından dil bilimini çeviri işle­ mi sırasında uygulama pek gerekmiyecektir. Modem matematik ve mantık yaklaşımı çözüm getirecektir."5 Bu yaklaşımın sentaktik çeviri savunucularına6 ters düştüğünü söylemeye gerek yok­ tur. Ancak matematiksel lojik7 mekanik çeviri için çok daha uygun bir işlem getirmektedir. Dil'e ve özellikle çeviri'ye modern matematik ve mantık uygulanması ise, bilim adamına ol­ duğu kadar uygulayıcıya da çok somut bir işlem avantajı sağlamakta, sonsuzun saptanması varsayımına dayanan en son değerin ortaya konulması sonucu bire indirgenmiş öznesel iki tür soruyla başlangıç noktası ya da ilk değer elde edilebilmektedir. Bu işlemin uygulanma­ sından sonra da geri sayımla başlangıçtan sabitleştirilen sonsuza veya en son değer'e gidile­ bilmektedir.8 Sonsuzun sabitleştirilmesi ise tam-zamanlı fiile mevcut harfsal işaretlerin top4— 5— 6— 7— 8— Ozcan Başkan sözcüksel an lam 'dan bahsederken (Bkz. Ozcan Başkan, "Dilbilim de Y o z -Y o ru m İş le m i" Türk D ili A ra ş tırm a Y ıllığ ı-B e lle te n 1975 - 1976 (Ankara: T D K , 1976 s. 73) anlamsal an lam 'm sağladığı boyut ve kapsamı değerlendirememiştir, örneğin, " h ıy a r " sözcüksel anlam'da sebze, "kaz " da kümes hayvanı olmasına karşın anlamsal anlam '» başka bir kavram da getirebilmektedir. A y n ı şekilde Berke Vardar zamansal anlam ı "dil'in bir süre içinde yer alıp, bir tarih içerdiği” görüşü ile (Bkz. Berke Vardar, D ilb ilim in T e m e l K avram v e tik e le ri (Ankara:Türk D il Kurumu, 1982 , s.14) dilin uzayan doğrusal niteliğine, geçmiş-geniş-gelecek zaman boyutuna önem vermemiş ve sınırlı bir kapsamı savunmaya çalışmıştır. Oysa bu ilişki yabancı aileye ait dillerarası fikir iletişiminde son derece önem li bir etkendir. Bkz. Sedat Törel, D oğru sal (L in e e r ) Ç eviri Sistem i, 1983. Sedat Törel, "Bilgisayarlarla Mekanik Ç eviri” , D ünya, İstanbul, Mart, 1975 s.2 ve Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayını, 1979), s. 65. Sentaktik kavram ve uygulamanın en başta gelen savunucularından biri de Noam Chomsky'dir. Bkz. N. Chomsky, S yn tactic Structures, (th e Hague: M o u to n , 1957). Matematiksel lojik İngiltere'de Cambridge Üniversitesi D il Araştırma Ünitesinde de kullanılmıştır. Claude Shannon, A M ath em atical T h e o r y o f C o m m u n ic a tio n (Amerika, 1966)adlı yapıtında konuyu etraflı bir şekilde ele almaktadır. İnsan-aklına dayalı, geliştirilen sistematik çeviri yaklaşımında çekimi yapılmış fiil, tam-zamanlı fiil olarak kabul edilmekte ve sonsuzun sabit bir şekle sokulduğa varsayı­ larak, (K im ? ), cevap alınmadığı takdirde (N e ? ) soruları ile başlangıç ya da ilk gerçek değer saptanabilmektedir. Arada kalan boşluk geri sayımla, veya doğrusal kapsamda sağdan-sola bir işaretleme ile, yani 2, 3, 4 v.b. gibi sayısal bir işaretleme ile doldurula­ rak, çeviri süreci tam bir geçiş ve doğru dönüşümle sonlandırılabilmektedir. Elde edilen nihai çeviri ürünü, dillerarası değişime rağmen, anlamsal, zamansal ve yapısal bir bütünlükle gerçekleştirilmiş olur. Bkz. Sedat Törel, H in t-A vru p a D illerin den T ü r k ç e 'y e Ç eviri (Ankara : Hacettepe Kitabevi Yayınları, 1976), s. 14. lam sayısı verilerek ortaya konulabilmektedir.9 Geliştirilen insan-aklına dayalı sistematik çeviri yönteminin Hint-Avrupa dillerinde yapılan uygulamalardan ayrıcalık göstermesi doğal olarak modern matematik ve mantık yaklaşımı yanısıra üçüncü bir araç gereç araştırılmasına da yol açmıştır. Buna neden bir Hint-Avrupa dili olan İngilizce'de kullanılan sözcüklerin sözcüksel şekilleri öznesel ve tümleşsel fonksiyonlarda aynı kalmasına karşın Türkçe'de değişime uğramasıdır. İki basit İn­ gilizce cümle'de değişim süreci içinde olayı aşağıdaki gibi gözlemek olanağı vardır. İngilizce Cümleler 1— The doctor treated the patient. 2— The patient was operated. Birinci cümle'de "the patient" tümleç (object) olarak kullanılmaktadır. İkinci cümle'de ise "the patient” özne (subject) olarak kullanılmaktadır. Her iki cümie’de de sözcük­ ler sayısal ve biçimsel olarak aynıdır: "the patient” Şimdi iki İngilizce cümle'yi Türk­ çe'ye çevirelim: 1— Doktor hastayı tedavi etti. 2— Hasta ameliyat edildi. Türkçe birinci cümle'de "hastayı" (tümleç), ikinci cümle'de "hasta" (özne) olarak gerçekleştirilebilmiştir. Dilbilgisel ve işlevsel açıdan ayrı olan sözcük Türkçe'ye çeviri'de değişime uğramıştır. Bu basit olay İngilizce'den Türkçe'ye geçişte üç hedef olduğunu açıkça göstermekte­ dir. Çünkü hasta/hastayı/hastaya, "the patient" sözcüğünün çevirisi olabilmektedir. Bu da . iki dil arasındaki farklardan doğmaktadır.10 Anadili İngilizce ve Türkçe olan kişilerin farklı kafa çalışmasını ve işlemleri aşağıdaki örnekleme yeterince açıklayabilmektedir: "Örnek I: Türk öğrenci'nin İngilizce'ye yaklaşımı "İngilizce öğrenen Türk öğrencinin değerlendirmesi için burada iki küçük cümleyi ele alalım: " 1. Elmayı yedim. "2. Sinemaya gitti. "Bu cümleler Türk öğrencinin kafasında temel İngilizce yapı modelini" bilmesine rağmen, aşağıdaki gibi şekillenmeye başlar. " 1" 29— " S (özne) - im -ti V (Fiil) yedgit- 0 (Tümleç) -yı elma -ya sinema Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara : Törel Yayını, 1979), s. 8. 10— Hint-Avrupa Dilleri ve Türkçe'de düşünme şekli, başka bir deyişle kafamızın çalışması, çok farklı bir işlem göstermektedir. Bkz. Sedat Törel, K arşıla ştırm a lı İn g iliz c e D ilb ilg ia (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınları, 1978) s. 72 11— Sedat Törel, Ç eviri Sanatı (Ankara : Törel Yayını, 1964), s. 5 5 "Bu zorluk Türk öğrenciye aşılamıyan bir engel gibi görünür ve yabancı dil uygulamasında kafa çalışması kanşır. Hiç alışılmamış bir işlem gerçekten zor görünür. "örnek II: Ingiliz öğrenci'nin Türkçe'ye yaklaşımı "Şimdi aynı iki cümleyi Türkçemizdeki yapı modeline göre İngiliz öğ­ renciye verirsek, aşağıdaki iki küçük cümle'de oluşmaları kolaylıkları izleyebiliriz. Ama bu defa da İngiliz öğrenci güçlüklerle karşı karşıya­ dır. "1— I ate the apple. "2— He went to the cinema. "Tümleç "1— The apple " 2— to the cinema Fiil özne ate went I he "Görülüyor ki gerek Türk gerekse İngiliz öğrenci dilden-dile geçişte iki dilin yapısal niteliklerinden dolayı bir bocalama içine düşmektedir. Tiirkçemizde daha esnek cümle yapı­ larını düşünsek bile, İngiliz öğrenci, bu cümleleri "Ben yedim elmayı" ve "o gitti/sinema/si­ nemaya" şeklinde çevirmekten kendini kurtaramıyacaktır. Kuşkusuz sonuç konuşulan ve yazılan Türkçe'den uzak olacaktır. "İşte bu sorunların çözümlenebilmesi herşeyden önce iki dili birbirine yaklaştırmak, en azından her birinin diğerine doğru yan yolu aşmasını sağlamak zorunludur."12 İşte böyb bir yaklaşımı sağlayabilmek için, İngilizce'den Türkçe'ye evvelâ belirli kesme veya parçalama kriterleri geliştirilmiş 13 , daha sonra serbest parçalama ve kolay­ lıklar geliştirilmiştir.14 Materyal ve yöntem bölümünde ele alınacak, insan-aklma dayalı olarak geliştirilen bu sistematik yaklaşım’da, Hint-Avrupa dillerinden Türkçe'ye çeviri'de kullanılan harfsal (a-z) ve sayısal işaretler (0-9) ile yetinilmemiş ve çizgisel işaretlerle üçüncü bir işaretleme ile 12— Sedat Törel, "İngilizce'de Karşılaşılan Yapısal Güçlükler Ü zerine", Karşılaştırmalı İngilizce Dilbilgisi, (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınları, 1978) s. 73 - 74. 13— İngilizce’den Türkçe'ye çevirilecek cümleyi parçalara ayırabilmek için her fiilden he­ men sonra ve her ilgi zamirinden (relative p ron ou n ) hemen önce parçalama işlemi uygulanır. Bkz. Sedat Törel, Çeviri Tekniği (Ankara : Törel Yayını, 1969) s. 13 14— Çeviri'de karşüıklı dil mantığım korumak amacıyla sıfat + isim , yardımcı fiil + fiil gibi kriterler dışında parçalama serbest bırakûmıştır. Bkz. Sedat Törel, Hint-Avrupa Dillerinden Türkçe'ye Çeviri (Ankara : Hacettepe Kitabevi Yayınları, 1976) s. 1 5 -1 7 . 6 iki dil ailesi arasında, dolayısıyla İngilizce-Tiirkçe arasında etkin ve kesin çözüme gidilmiştir. Buna neden a-z'ye harfler sonsuz sözcüksel oluşumlara, 0-9'a sayılar sonsuz sayısal değerlere gitmesine rağmen iki dil ailesindeki yapısal farklılaşmadan oluşan anlamsal farklılaşmanın kontrol altına alınarak tek-düze bir çözümü sağlamaktı. Çizgisel işaretlemenin mekanik çeviri'ye kazandırdığı bu boyut yeni bir katkı olup Hint-Avrupa dillerinde yapılan makine çevirilerinde kullanılmamıştır. 15 Daha sonra geliştirilen anahtarlarla16 çeviri işlem ve sürecinde sözcüksel biçimlemeden kaynaklanabilecek yanılgılar da bertaraf edilerek, (Ki) Rötuşu ya da Değişkenlik İşlemi ve Ortak Parantez gibi işlemle etkinlik kazandıran kesin kriterler geliştirilmiş ve İngilizce'den Türkçe'ye çeviriye son derece pratik, etkin ve doğru bir özellik kazandırılabilmiştir. 1.3 GENEL BİLGİLER 1.3.1 ÜLKEMİZ DE YABANCI DİL VE ÇEVİRİ Bügün ülkemizde çeviri faaliyeti yabancı dil öğrenimine, yabancı dil'de kazanılan dü­ zeye bağlı olarak yapılmaya çalışılmakta ve çeviri'ye ne bir bilimsel statü ne de belirli teknik kriterler tanınmamaktadır. Başka bir deyişle, kişi çevireceği yabancı dili, anadilini, dilbil­ gisini ne denli iyi biliyorsa o denli iyi çeviri yapabileceği varsayımı ve görüşü noktasından hareketle çeviri'nin gerçekleşebileceğini savunur durumdadır. Oysa bu görüş doğru olmuş olsaydı, ülkemizde böylesine korkunç bir çeviri sorunu olmayacaktı. Ama Türk Dil Kurumu gibi söz sahibi bir kuruluş çeviri sorunun varlığını yaptığı özel sayı ile yinelemiş bulunmak­ tadır.17 Ancak bu özel sayıda sorunlar çeşitli güzel yazı ve makalelerle dile getirilmiş fakat hiçbir çözüm, hiçbir kriter ve bilimsel yaklaşım maalesef ortaya konulamamıştır. Yabancı dil bilgisi ile anadil bilgisine dayalı bir çalışma niteliğini geçmeyen çalışmala­ ra örnek olarak Çeviri adlı Hacettepe Üniversitesi yayını18 da gösterilebilir. Aynı ekolün bir temsilcisi olarak bu yapıtta birkaç çeviri, herhangi bir sisteme dayanmadan yapılmış ve çeviri için alıştırma olarak birçok pasajlar öğrenci ve okurun serbest bir şekilde uygulayabilmesi için sunulmuştur. Çeviri'ye bu yaklaşım, doğruyu söylemek gerekirse, sadece Hacettepe Üniversitesinde çeviri ve çeviri ders veya kurslarına özgü bir uygulama değildir. Ama bu tür uygulamanın da çeviri sorununu asla çözümleyemiyeceği, aksine sorunu daha bilinçli bir düzeyde ağırlaştıracağı da aşikârdır. Geleneksel çeviri örneklemesini bir başka yazarın özellikle tıp alanında ortaya koydu­ ğu ve geleneksel çeviri uygulamasında diğerlerine oranla daha etkin bir karakter taşıyan Medical English fo. Turks adlı kitaba19 bakalım. Alıştırmalarla dolu bu yapıt yine İngilizce 15— Labedev İngilizce'den Rusçaya çeviri'yi B E S M yüksek frekanslı elektronik beyinle gerçekleştim iştir. Bu mekanik çeviri'de Baudot Telgraf Kodları’na Latince harflerle işlem uygulanmıştır. Bkz. D. Yu Panov, A u to m a tic T ran slation (Londra : Pergamon Press, 1960). L eon Döstert de "B reif History o f Machine Translation Research (Am erika,1954) adlı çalışmasında lojik sistemler üzerinde durmuştur. 16— Sedat Törel, Ç eviri Sözlüğü (Ankara: Törel Yayını, 1978)ss. 1 0 - 11, 22 - 23 ve 75 -8 1 . 17— Türk D il Kurumu, "T ü rk D ili Ç eviri Sorunları ö z e l S a y ı" , 1978. .18— Bülent Bozkurt, Ç eviri (Ankara : Hacettepe Üniversitesi Yayını, 1982) 19— M eh m et Turçin, M edical English fo r T u rks (Ankara: öğretm enler Matbaası, 1980). Aslında M : Turçin, "Adından da anlaşılacağı gibi bu kitap, hekim, diş hekimi ve ecza­ cılara elden geldiğince kendilerine yabancı gelmeyecek bir ortamda İngilizce öğretm e amacını gütmekte olup kitaptaki tıp cümlelerinin bilimsel yönden hiçbir iddiası olanııyacağı aşikârdır" (Giriş, s. vi) derken doğruyu söylüyor çünkü kitapta çeviri öğretilmemektedir. 7 dilbilgisi esaslarına dayandırılmış çeviri için spesifik kriterler getirilmemiş, çeviri'nin sadece dili bilmekle yapılabileceği savunulmuştur. Aynı şey Medical Texts20 için de söylenebilir. A Summary o f English Grammar and Translation Methods21 adlı yapıt da İngilizce dilbil­ gisini gerçekten özetlemeye çalışmakta ancak çeviri yöntemi değil çeviri alıştırmaları içer­ mektedir. Bu tür çalışmalara İngilizce Test ve Çeviri Kılavuzu 22 adlı kitabı da ekleyebiliriz.Burada yazarlar birçok test örneklerini derledikten sonra, çeviri'ye salt dilbilgisel açıdan yaklaşmışlar konuya sistematik ya da yöntemsel olarak eğilememişlerdir. Bu tür çalışmalara paralel olarak birkaç kitap üzerinde daha durmakta yarar vardır. Tıbbi İngilizce adı altında Dr. Charles J. Hirsh ve Dr. James C. Curtin'den Opr. Dr. İlhan Bumin ve Opr. Dr. Fahri özdoğan tarafından dilimize çevirilip uyarlanan kitap ise amacını şöyle açıklamaktadır: "Doktorlara, tıp öğrencilerine ve hemşirelere tıbbi İngilizce'yi öğren­ mekte kolaylık sağlayacaktır... Dış memleketlere gitme imkânı olma­ yanlara, yeni eser ve çeşitli neşriyatı anlamakta öğretici, dışan gide­ ceklere yardımcı olacaktır..."23 Bu kitapta çeviri'ye herhangi bir yaklaşım yoktur. Çeşitli pratik alıştırmalar ve konuş­ ma örnekleri ile bunların Türkçeleri, İngilizce öğrenciye yabancı dil öğretmekten öteye gi dememektedir. English for Medical Students adlı kitabında Clive Brassnett24 daha açıkça ve belki de etkin bir tıp İngilizcesi öğretiyor denebilir. Yazar orijinal tıp pasajlarını ele alıp yine bunları İngilizce olarak sadeleştiriyor ve tıbbi İngilizce'ye daha gerçekçi bir yaklaşımla eğiliyor. English Through Pictures adlı kitapta yabancı dile simgesel bir yaklaşımla öğrenim kolaylaştırılmak isteniyor. Şöyle deniyor birçok dilde yazılmış önsözünde, "Bu kitabı okurken kendi lisanınızı mümkün olduğu kadar hatırınızdan çıkarmaya çalışınız. Resimler manalan vermeye kâfidir. Cümleleri kendi dilinize tercüme etmek, öğrenimi güçleştirmekten başka bir şey yapmaz."25 Bu yaklaşımda bir seri mantık hatası vardır. İnsanın kendi anadilini "mümkün olduğu kadar hatırdan çıkarması" demek, ayrılmaz bir benliğin parçalanması demektir. Sonra insan istese de istemese de kendi dil ve kültür bazına bağımlıdır, kurtulamaz bilinçaltı etkiden. "Tercüme etmek, öğrenimi güçleştirir" tablosu da büyük bir yanılgıdır. Çünkü resim aracılı­ ğı ile öğrenme gerçekleştiğinde bile, bu resimleri aklımız "tercüme" ederek öğrenme işlevini yerine getirmektedir. Kanımızca yine sorun, etkin, standardize, sistematik bir çeviri yak­ 20— Bedia Avunduk, Medical Texts. Bu kitap klâsik bir alıştırma kitabından öteye git­ memektedir. 21— Yılmaz Hasdemir, A Su m m ary o f English G ram m ar and T ra n slation M eth o d s (Izm ir : Serhan Matbaacılık, 1983). 22— A h m e t Kocaman, Ismail Boztaş ve Ziya A k soy, İn g ilizc e T e s t ve Ç eviri K ılavu zu (A n ­ kara; A rdıç Yayınları, 1984). 23— Charles J. Hirsh ve James C. Curtin, T ıb b i İn g iliz c e , Çev. İlhan Bum in ve Fahri ö z d o ­ ğan (Ankara : A y yıldız Matbaası, 1970) s. iii. 24— CUve Brasnett, English fo r M edical Students (L o n d o n : Methuen Educational, 1976). 25— I. A . Richards ve Christine M . Gibson. English T h rou g h Pictures (N e w York : Washington Square Press Inc., 1963), s. 83. 8 laşım sorunudur. Çünkü çeviri olayı sadece bir dilde iletişim değil, insanlararası, dillerarası bir iletişim, bir anlatma, anlama ve anlaşma döngüsüdür. O zaman da etkin bir sistemle a n a d i l i m i z i araç olarak kullanmak yeğlenmelidir. Bu bakımdan yabancı dil öğrenimini daha esnek tutmakta sonsuz yarar vardır. Hele ülkemizde sonuç almak istiyorsak, klâsik ve modası geçmiş yaklaşımlardan uzaklaşmakta sonsuz yarar vardır. Bakınız bu konudu bir dilbilimci ne diyor: "Üniversite öğrencilerinin yabancı dile yeni başlayan ortaokul öğrenci­ lerinden ayrılıktan, altı-yıl gibi bir süreyle yabancı-dil öğretimi görmüş olmaları, ve 'yabancıdil' denilen şeyden yeterince soğumuş olmalandır. Bu bakımdan, üniversite seviyesinde bir dil- öğretiminin ilk amaci, herşeyden önce, öğrencinin, bu umutsuzluk - duygusundan kurtulması, yabancı-dile ısındmlması, ve dil-öğrenmenin mümkün olduğuna inandı­ rılmasıdır. Bunu yapabilmek için de, öğrencinin karşısına, köklü-değişmelere uğramış ve yeni-baştan düzenlenmiş bir programla çıkmak gerekmektedir. Böyle yapılmayıp da geleneksel dil-öğretiminin kanalları içerisinden, ilerlendikçe, öğrenciye bir taze-ruh, hiç bir zaman gelmiyecek ve orta-dereceli okullarda okuduklarını, yüksek-eğitim yıllarında da sürdüren öğrencinin bütün amacı, kendini, yabancı-dil 'tragedya' sından, son bir sınavla bir kere daha kurtarmaya çalışmak olacaktır... Yıllar-yıh, yabancı-dilden söz edilmesini bıkkınlıkla karşılayan öğren ciye hiç bir şekilde ve biçimde, gramer-öğretimi yapılmamalıdır..."26 Nevarki çeviri sorununun çözümlenmesi için bu geleneksel yaklaşımının yeterli olabi­ leceği düşünülemez. Daha sonraları, genellikle Fransız ekolüne dayalı olarak2 7 dilbilimcilerin çeviri konu­ suna salt bilimsel açıdan eğilmeleri, edebiyatçıların tepkisine yol açmış ve bütün dünya'da olduğu gibi ülkemizde de gözlenen dilbilgisel-edebi tartışmalar çeviri sorununu çözümleye­ bilmekten çok konuyu mandaları ve etki alanları altına almak isteyenlerin çıkar ve çekişme­ leri ile yaratılan bir boşluğa doğru itmekten başka bir şeye hizmet edememiştir. Yapılan söyleşi ve yayınlarda N. Chomsky, F. de Saussure, A. Martinet gibi ünlü adlann izlenim-bırakıcı etkileri dahi ülkemizde çeviri sorununun çözümlenmesi yönünde en ufak bir katkıda bulunamamış, İngilizce-Türkçe (Hint-Avrupa dil ailesi-Türk Altay dil ailesi) çeviri ilişki, işlemlerine, değişim süreç ve fikir iletişimine somut bir teknik getirememiştir. Çeviri ülke­ mizde, bu tutumla, bu uygulamalarla, bu pedagojik yaklaşım ve eğitim sistemi ile sorun ol­ maya devam .etmiştir. Kariyer içinde, kariyer yapanlar arasında bu bilimsel fakat sorunu çözümleme yete­ neği olmayan faaliyetler sürdürülürken, kariyer dışında çeviri sorunuyla özgün bir çalışmanın yazan da ilgileniyor, çeşitli deney ve denemelerini sessiz ve alçak gönüllü bir şekilde yürüt­ meye çalışıyordu. Daha sonra kendi olanaklan ile yayınladığı konuyla ilgili ilk mütevazi yayınının önsözünde yer alan aşağıdaki cümle not etmeye değer bir nitelikte idi: 26— özcan Başkan, Y a b an cı -dil ö ğ r e t im i (İstanbul: İstanbul üniversitesi Edebiyat Fakül­ tesi Yayınlan, 1969), s. 60. 27— Berke Vardar'ın Ferdinand de Saussure'den Türkçe'ye çevirdiği G en el D ilb ilim Ders­ leri; C ilt 1 ve 2 (Ankara: Türk D il Kurumu, 1976, 1978) bu olaya ışık tutucu nitelik­ tedir. 9 "... Deneylerimi uygulayabilmeme fırsat veren Türk-İngiliz Kültür Merkezine aynca teşekkür ederim."28 Sessiz bir çalışma içinde ilk kez Türkçe-îngilizce çeviri işlem ve ilişkileri araştırılıyor ve beş yıl bir süreden sonra da Ingilizce-Türkçe çeviri işlemi ve ilişkileri üzerinde duruluyor­ du.29 Daha sonra Çeviri El Kitabı (TÖREL, 1974), Tıp literatüründe İngilizce (TÖREL, 1976, 1982), Hint-Avrupa Dillerinden Türkçe'ye Çeviri (TÖREL, 1976), Karşılaştırmalı İngilizce Dilbilgisi (TÖREL, 1978), Çeviri Sözlüğü (TÖREL, 1978), Çeviri Araştırma Geliş­ tirme (TÖREL, 1979) ve Çeviri Sanatı, genişletilmiş 2. baskı (TÖREL, 1981) kariyer dışı çeviri alanında, çeviri sorununa çözüm arayan bir seri özgün araştırma ve çalışmaların ürün­ leri oldu. Çeviri Tekniği'ninönsözünde, "Lengüistik alanda yüıütülen bu uygulamalı araştırmanın ortaya ç ı­ kardığı çeviri işleminin mekanik proçesi ve elde edilen spesifik, pratik sonuçlan sayesinde, tam, doğru ve aynı nitelikte Standard çeviri faali­ yeti imkân dahiline girmiş bulunmaktadır."30 denirken, Îngilizce-Türkçe çeviri konusunda diğer bir yapıtında ise şunlar vurgulanıyordu: "... Bu küçük kitap bu büyük iş konusunda, kariyer içinde yükselme veya akademik bir derece gayesi olmaksızın, yapılan uzun-süreli araştırmalannın diğer bir ürünüdür. Amacı, Çeviri alanında etkin bir meto­ doloji sunmak ve çeviri'ye-dayalı faaliyetleri kolaylaştmp hızlandır­ maktır."31 Aynı gerçek Çeviri Araştırma Geliştirme adlı çalışmanın "Sunuş "unda şöyle dile getiriliyordu: "Çeviri Araştırma Geliştirme bir gereksinime yanıt olarak doğmuştur. Bir tez hazırlayıp akademik bir ünvan kazanmak, bir proje geliştirip parasal çıkar sağlamak ya da görev sonucu bir yayın ortaya koymak gibi bir uğraşın ürünü değildir. Amacı, çeviri sorunlarına çözüm yollan aramak ve bu yönde ışık tutmaya çalışmaktadır. Doğal olarak etkin bir çeviri yöntemini, daha doğrusu çeviri bilimini sağlam bir temele oturtacak bilimsel ve teknik bir sistemi yeğlemektir."32 Kariyer dışında kendi olanaklan ile yayın yapabilmesine katkıda bulunanlara ithaı edilen bu ürün'de aşağıdaki sözler de ilginç ve açıklayıcı olsa gerek. "üniversite kariyerlerinde doktora, doçentlik, profesörlük için çeviri barajım aşabilmek amacıyla geliştirdiğim çeviri sistemlerini öğrenip uygulamalara katılmak suretiyle deneme çalışmalanm sırasında de­ neylerime sağladıkları tüm olanaklar için, çeşitli bilim dallarında 28— Sedat Törel, Ç eviri Sanatı (Ankara: Törel Yayını, 1964) s.3 29— Sedat Törel, Ç eviri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayım, 1969). 30— Sedat Törel, Ç eviri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayını, 1969) 8.6 31— Sedat Törel, H int-Avrupa D illerin d en T ü r k ç e 'y e Ç eviri (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınlan, 1976) s. 6 32— Sedat Törel, Ç ev iri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayını, 1979) s. (V ). 10 çalışan bu saygıdeğer dostlanma içtenlikle teşekkür eder, çeviri bilimi yönünde yayınladığım bu çalışmayı kendilerine ithaf ediyorum.’*33 Yukandaki gerçekten de anlaşılacağı üzere, çeviri denemelerim sırasında geliştirilen çeviri sistemlerini benimseyip birlikte uygulama yapan bilim adamlannın sağladığı maddi imkânlarla çeviri araştırmalarının rapor edilmesi mümkün olmuş ve elde edilen tüm veri ve bulgular, insan-eklına dayalı sistematik bir yaklaşım ülkemiz çapında yayım hizmeti ile hizmete sokulabilmiştir. 8 u çalışmaların ve elde edilen sonuçlann etkinliğine, özgün nitelik ve niceliğine, çevi­ ri sorunlarının çözümüne yaptığı aşikâr katkıya karşı saldırılarla, daha sonra yöneltilen dayanaksız eleştiriler yaprak dökümü gibi rüzgârın uğultusu arasında kaybolmaya mahkum­ dur. Şimdi kariyer içinde daha ayrıntılı bir şekilde hizmete sunulan ve gün geçtikçe geniş bir uygulama alanı bulan bu sistematik yaklaşım çeviri sorunlarına getirmeye çalıştığı etkin, pratik ve kolay bir çözümle, çeviri’nin dil ve edebiyattan ayn bir bilim dalı olarak eğitimi­ mizde oturtulmasını çok daha büyük bir zorunluluk olarak dile getirmeye çalışmakta, öncü­ lüğünü yapıp savunmaktadır. Bu nedenle, klâsik ve geleneksel çeviri uygulayıcılarının telâş ve endişelerini hoşgörü ile karşılayıp çeviri sistemlerini bir kez daha anlatabilmekte yarar olduğunu düşünüyorum. Ülkemizde halihazırda üniversitelerimizin biri dışında, daha açıkçası Cumhuriyet Üniversitesi dışında çevirinin geleneksel ve dilsel yaklaşımla öğretildiğini burada belirtmekte yarar vardır. Bu geleneksel çeviri öğretimini bir öğretim üyesi kitabında şöyle anlatmaktadır. "Çeviri derslerinde öğrencinin önüne çıkan ilk engel, önce yabancı dilleri sonra kendi dilinin salt dilbilgisi, sözcük bilgisi, yazım kuralları ve üslup açısından yeniden irdelenmesi zorunluluğudur. Bu durumda, özellikle ilk sınıflarda çeviri bir dil dersi görünümünü alır... "Sınıflar ilerledikçe çeviri'nin asıl amacına daha yakın bir uygulaması da söz konusu olabilecektir, öğrencinin yabancı dili kullanmadaki hü­ neri attığı oranda sanıfta, kültürlerarası etkileşim, bir uygarlığın, kültü­ rün, toplumun ürünlerinin aktarılmasındaki yarar ve benzeri kavram­ lardan söz edilebilecek, yüksek düzeyde çeviri örnekleri verilerek ince­ liklere ve ayrıntılara inilebilecektir. 1 34 Bu anlam ve yaklaşım çerçevesinde en zor çeviri türü olarak kabul edilen edebiyattan, tngiİiz Edebiyatının en ünlü kaleminden, Hamlet'tdeıı 35 bir mısrayı ve birkaç çevirisini ele alalım: "The wind sits in the shoulder of your sail" 36 Orhan Burian bunu şöyle Türkçe'ye aktarmakta : ' < Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayım , 1979) s. (I I ). '■ ’ Ilülent R. Bozkurt ve ark., Ç eviri (Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 1982), s. 18. :■') •• William Shakespeare, H am let—the C o m p lé té W orks, 1951), - O p .C it. 11 ed. Peter A lexander (Londra, "Rüzgâr yelkenlerini şişirmiş" 37 Aynı mısrayı Sabahattin Eyüboğlu Türkçe'ye aşağıdaki gibi geçirmiş: "Rüzgâr şişirdi bile yelkenleri"38 Bülent Bozkurt'un çeviriri ise daha değişik. Belki kullanılan kelimelere daha sadık kalma çabası içinde çevirmen. "Rüzgâr omuzuna yerleşti bile yelkenin"39 Aslında her üç çeviri'de de dramatik efekt kaybolmuş, kaynak metinden yabancılaş­ ma var. îlk iki çeviri'de kaynak metinden uzaklaşmış bir Türkçeleştirme var; üçüncüsünde ise, 'yelken'in omuzu' İngilizce kokuyor... Mısranın anlamsal-zamansal-yapısal bütünlüğünü öngören sistematik çeviri ile bu mısrayı daha etkin çevirmek olanağı vardır. O zaman böyle bir çeviri yaklaşımı ile daha iyi bir çeviri ürünü elde etmek olanaklı. Şöyle diyelim: Rüzgâr omuz vermiş şişen yelkenlerine öyle ya 'yelkene yerleşerek' ağırlık vermek şöyle dursun, burada rüzgâr yelkenlere yardımcı. Denilebilir ki sadece anlamsal anlamla bu tür çevirileri gerçekleştirmek olanağı var. Aslında bugün ülkemiz’de genellikle öğretilen ve uygulanan çeviri ve çeviri'ye yaklaşım konusunda nedeni anlaşılması güç bir saplantı var. Çeviri'ye bir türlü bilimsel açıdan yakla­ şılmak istenmiyor, çeviri'ye dilin, dilbilimin bir uzantısı gibi bakılmak isteniyor. Bu arada temel bilim—edebi alanların ayrıcalığından söz edilerek, bir sistemin, sistematik yaklaşımın mümkün olamıyacağından bahsediliyor. Bu çelişkili düşünce taızını yine Bülent Bozkurt'un yazdıklarından gözleyelim: "Ele alınan konular açısından uluslararası bir nitelik taşıyan teknik metinlerin çevrilmesi en kolay metinler sayılır. Konunun kapsamına göre değişebilen bir alışma süresinden sonra çevirmenin işi kolaylaşır. Teknik çeviride, bir ölçüde kültürel yakınlıktan, aşağı yukarı aynı anlamı taşıyan, algılama mekanizmasmda aynı imgeyi oluşturan sözcük­ lerin çokluğundan, ve üslup benzerliklerinden söz edilebilir. "İşte burada, özellikle çeşitli bilgisayar yöntemleri'nin günden güne artan bir hızla geliştirilerek uygulama almana sokulduğu makineleşmiş Çeviri işin içine giriyor. Makineleşmiş çeviride esas, belli bir dildeki metinin bir makineye bir uçtan verilmesi ve öteki uçtan bir başka dilde hatasız çevirisinin alınmasıdır. Bu tür çeviri şimdilik bilim ve teknoloji konularıyla sınırlanmış durumda. Teknik konularda sözcük sayısının sınırlı olması, büyük üslup farklılıklarının bulunmaması, in­ 37— William Shakespeare, 1946) 38— William Shakespeare, 1965). 39— William Shakespeare, sitesi Yayınları, 1982, H am let, Çev. Orhan Burian (İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, H am let, Çev. Sabahettin Eyiipoğlu (İstanbul: R em zi Kitabevi, H am let, Çev. Bülent Bozkurt (Çeviri, Ankara: Hacettepe Üniver­ s. 36). 12 san öğesinin aradan çıkmasını kolaylaştırdığı gibi vakit ve paradan da bir tasarruf sağlamakta. Edebiyat alanında da bu konuda girişimler yapılmış olmakla birlikte, yakın bir gelecekte başarılı sonuç alınması şimdilik beklenmiyor."40 Bir dilci kendi alanı dışında çeviri yapmaya zorlandığı taktirde, bu uygulamasını an­ cak bir sistemle geliştirebileceği de ortadır, üstelik iyi bildiği bir konuda sistemle çeviri yap­ manın çevirmene sürat ve kesin doğruluk sağlayabileceği gibi plânsız bir uygulamanın ver­ diği zararlardan da çevirmen kurtulmuş olacaktır. Ülkemizde gelişigüzel çeviri yerine güzel-gelişen bir çeviri ortamı, çeviri'nin ayn bilim­ sel bir disiplin olarak, belirli kriterlerle oturtulmasına bağlıdır. Çeviri alanında kuramsal ve uygulamalı araştırma faaliyetlerine bağlıdır. Bugünkü çeviri sorunlarının çözümlenmesi ise hoş söyleşilerle asla bir yere varamaz. Bu nedenle, Türk Dili Çeviri Soranları özel Sayısın­ da yer alan yazıların ülkemizdeki çeviri soranlarını dile getirmekten başka bir amaca hizmet edebileceği söylenemez. Bunu örneklemek gerekirse özet olarak değinelim. Nedim Gürsel çeviri'nin 'geçiş dönemindeki bir toplumun kendi dinamiğiyle yarata­ madığı kültür dönüşümünü gerçekleştirebildiğinden' bahis açmakla, özcan Başkan çeviri yolu ile 'gizlenmiş anlamlar panayırında gezinmekle,' Mehmet H. Doğan serbest çeviri'yi savunurken bunun 'özgün yapıt yaratmak kadar yaratıcılık istediğine' dikkati çektikten son­ ra 'serbest çeviri'nin bir yöntem olmadığını' kabullenmekle, Bedrettin Cömert 'yabancı dilde okuduğunu Türkçe'ye çevirmek arzusundan' söz açtıktan sonra 'çeviri yapıtların dilimize katkılarını' anlatmaya çalışmakla, Zeyyat Selimoğlu 'sevilerek yapılan çeviri'nin kolay ol­ duğunu' söylemekle ancak hoş söyleşi örnekleri verebilmişlerdir.41 Asıl sorun, nasıl çeviri yapabilmek, hangi bilimsel ve teknik kriterlerle bu sorunu çözmek, ülkemizde çeviri statü­ sünü nasıl oturtmak, nasıl, hangi sistematik yaklaşımla meseleye eğilip çözüm bulmak, somut ve işlerlikli bir yaklaşım meselesidir. İşte ülkemizde çeviri durumu, çeviri sorunu budur. Güzel söyleşi yerine etkin bir sistem, elle tutulur bir çözüm meselenin özüdür. Ve bu çalışma'da böyle bir yaklaşım sunulmaya çalışılmaktadır. 1.3.2 TIP İNGİLİZCE'Sİ VE TIBBI ÇEVİRİ Günümüzde Tıp İngilizce'sinin önemini Mikrobiyoloji Anabilim Dalında bir bilim ada­ mımız şöyle tanımlamaya çalışmaktadır: "Çağımızda, yeni buluşların, başdöndürücü boyutlara ulaştığı bilinen bir olgudur. Bilimsel araştırmaların sonucu olan bilimsel olgulardan yararlanmamız çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmamızın vazgeçilmez öğesidir. Yeni bulgu ve buluşlardan yararlanmak, insanımıza daha ko­ lay ve mutlu yaşam sağladığı gibi; hasta insanlarımıza sağlık getirecek buluşları da içermektedir. Kuşkusuz Dünya'da en önemli ölüm nedenle­ ri arasında kanser baş sıralarda yer almıştır. Bilim dünyası kanseri yen­ mek için büyük çaba ve araştırmalar yapmaktadır. Günümüzde Ingiliz___________________ ce öğrenmek, bilimsel yayından yararlanmanın en önemli koşulu hali40— Bülent Bozkurt ve ark., Çeviri (Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 1982), s.9. 41— Türk D il Kurum u, Türk D ili Ç eviri Sorunları ö z e l S a y ıs ı, Ankara, Tem muz, 1978. s. 26, 36, 52, 54, 162 ve 173. 13 ne gelmiştir. Biz bu eseri yayınlamakla insanımızın sağlığına, sağlık araştırmalarının ve teknolojisinin ülkemize kazandırılmasına yardımcı olacağımıza inanıyoruz!'42 Bu görüşe katılmamak imkânı gerçekten yoktur. Konuya bir dilci gözü ile bakıldığın­ da Tıp İngilizcesi nin neden bu denli önemli olduğunun sebebi de ortaya çıkar. Çünkü, "Bugün dünya literatürünün yüzde doksandan fazlasının İngilizce ola­ rak yayınlanması, yabancı diller arasında İngilizce'ye özel bir yer ka­ zandırmaktadır. Bu gözlemimizin her bilim dalı için geçerli olmasına karşın, irsan hayatı ile ilgilenen tıp ve sağlık bilimlerinde daha da ağır­ lık kazandığını söylemek yerinde olur."43 Tıp İngilizcesinin önemli olması nedeni bu kadarla kalmamaktadır. Çünkü, "İki sözcük arasındaki en küçük bir anlam ayrıcalığı dahi insan haya­ tını tehlikeye sokabileceğinden, anlatılanı yüzde yüz doğru olarak kavramak zorunluluğu kendiliğinden ortaya çıkar. Oysa, birçok temel bilimlerde biraz yanlış bir anlatım sonradan zarar vermeden düzeltile­ bilmekte ve insanı dönülmez bir yola itmemektedir."44 Tıbbi çeviri'de anlamsal anlam'ın diğer alanlardaki çeviri uygulamalarına kıyasla daha ağır bastığı bu açıklamalarla belli olsa gerek. Zamansal anlam ve yapısal anlamla üçlü bir bütünü tam olarak sağlayabilmek Tıp İngilizce'sinden doğabilecek tehlikeleri karşılamaya bağımlı olmasa bile, Tıp Ingilizcesi'ni yerinde kullanabilmek sistematik çeviri sistemi'nin sonuçta gereksinim gösterebileceği estetik bir rötuşun peşinen yapılmasını sağlayabilecek­ tir. Bu da kuşkusuz zaman kazandırıcı, dolayısıyla hız kazandırıcı bir etken olccaktır. Tıbbi çeviri kitaplarının çoğunda çeviri ürünün gerçekten kaynak dildeki metinden ciddi bir farklılaşma gösterdiği herkes tarafından bilinen bir gerçektir.45 Bir de bunlara çeviri'de anlamsal anlamın kaybı sonucu yanlışıklar eklenirse veya çeviri saptırılırsa,46 ni­ hai çeviri ürünü yarar yerine zarar getirebilir. Tıbbi çeviri'nin etkinliğini aşağıdaki açıklamalarla daha da açmakta yarar vardır. 42— Cum huriyet Üniversitesi M ik robiyoloji Anabilim Dalı öğ retim Üyesi ve Sivas Kanser Savaş Derneği Başkanı D o ç . Dr. Mustafa Gürel, Sedat T ö relin T ıp İn g ilizc e (Sivas, Literatüründe 1982) adlı yapıtma yazdığı ö n s ö z 'd e Tıp İngilizce'sinin önemini v urgulamak tad ır. 43— Sedat Törel, "Tıp İngilizcesi," C u m h u riyet ü n iversitesi T ıp Fakültesi D ergisi, 4: 161163, 1982. 44— Sedat Törel, "Tıp İngilizcesi, " C u m h u riyet Üniversitesi T ıp Fakültesi Dergisi, 4: 161163. 45— örneğin, Lange serilerinin çoğ u Türkçe'de ayrıcalık göstermekte, G u y to n 'u n fizyoloji kitabı T ürk çe'ye kesin bir çeviri olarak ortaya konamamakta, N elson'un pediatri kitabında şeker hastalıklı annelerden doğan çocuklar bahsi yer almamaktadır. 46— Selson'da genetik bölümünde yer alan "genetik inform ation" Türkçesinde "genetik dayanışma" olarak sunulmuştur. "Genetik dan ışm a'nın" bir baskı hatası böyle olduğu saLurmlamaz herhalde. B ir diğer tıp metininde "her 2 dakikada 3 c c ." n in " her 3 dakikada 2 c c " olarak çevirilmiş olduğu gözlenmiştir. 14 "Tıp metinlerinde sıklıkla rastlanılan normal, abnormal ve anormal söz­ cüklerini ele alırsak, bunların çok kez yanlış bir şekilde anlaşıldığına tanık olabiliriz. Normal sözcüğünün, Türkçe'de normal olmasına karşın, İngilizce'nin anormal sözcüğü Türkçe'de anormal olarak anlaşılamaz. Abnormal anormal demektir. Oysa, İngilizce'de gördüğümüz 'anormal' sözcüğünün anlamı, Türkçe'de "alışılagelmişin dışında normal" anla­ mında kullanılmaktadır. Şöyle ki: "a- Normal olarak herkesin kalbi sol taraftadır. Ancak, muayenede herhangi bir bireyin kalbinin sağ tarafta olduğu gözlenebilir: Kalbi sağ tarafta olan bireye 'abnormal' denilemez. Çünkü kişi normal yaşamını sürdürmekte ve hiçbir şikâyeti olmamaktadır. Böyle birinin ancak 'anormal', başka bir deyişle, alışılagelmişin dışında normal olduğujsöylenebilir. "b- Yapılan muayenede tansiyonu ya da kolesterol düzeyi normal sınırların çok altında ya da çok üstünde bulunan, ancak buna rağ­ men normal bir yaşam sürdüren kişiye de anormal' demek gere­ kir. Bulgu, alışılagelmişin dışında normaldir. Çünkü yine sözkonusu bireyin herhangi bir şikâyeti yoktur ve tıp verilerine karşı görünmesine karşın birey hiç de 'abnormal' sayılmaz."47 Tıp İngilizce'si ve medikal çeviri konusunda düşüncelerimizi daha da açıklayabilmek amacıyla aşağıdaki gerçeklerle anlamsal anlam'm nasıl gerçekleştirilebileceğini işlemeye çalışalım. "Birçok tıp metinlerinde sıklıkla karşılaşılan dil kurgularında küçük ayrılıklar, anlamsal olarak büyük ayrılıklar yaratabilmektedir. "1. These findings are important. "2. These findings are of importance. "Kuşkusuz her iki cümleyi de, "Bu bulgular önemlidir." diye çevirmek yanlış olur. Çünkü araştırıcı raporunu ya da tebliğini yazarken bunları bilinçli olarak ayrı bir şekilde yazmış ve farklı şeyler anlatmak istemiş­ tir. Şöyle ki: "1. Bu bulgular önemlidir. (Yani, bulgular % 100 önemlidir. Bu görüş­ ten dönüş olasılığı yoktur. Anlatım son derece kesindir. Aksinin kanıtlanması ise yazarı son derece zor bir durumda bırakacaktır.) "2. Bu bulguların önemi vardır ya da bu bulgular öneme haizdir. (Yani, bulgular % 1 - % 100 arasında değişebilen bir önem taşımak­ tadır. Bu görüş ihtiyatlı bir şekilde belirtilmiştir. Anlatım kaypak­ tır ve açık kapı bırakmaktadır. Aksi kanıtlandığı takdirde, yazar, "Zaten ben de bunların sadece % 5—10 önemli olduğuna işaret etmek istemiştim" diyebilecektir.) Genellikle birçok araştırmalar­ da bu kullanımın çok yaygın olduğu gözlenilmektedir. 47— Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayım, 1979) s. 1 — 2 ve "Tıp İngilizce'si", C u m h u riyet ün iversitesi T ıp Fakültesi Dergisi, 4:161 — 163, 1982. 15 “ Aynı doğrultuda bir de valuable, unvaluable ve invaluable sözcükle­ rinden oluşan grup örnekleme için aydınlatıcı olsa gerek. 'Valuable' değerli,'unvaluable' değersiz anlamını taşırken,'invaluable' "pahabiçilemiyecek kadar değerli" anlamına gelmektedir. Bu nedenle de biraz dikkatsizlik ya da bilgi yetersizliği 'invaluable' sözcüğünün "değersiz" olarak anlaşılmasına ve çok ciddi yanlışlıklara yol açmasına neden ola­ bilir.“48 Tıp İngilizce'si ve tıbbi çevri ilerideki bölümlerde daha da ayrıntılı bir şekilde kendi­ liğinden ortaya çıkacağı için bu bölümü burada noktalayalım. 1.3.3 GELİŞTİRİLEN SİSTEMATİK YAKLAŞIM DA TERİMBiLGlSl - K U LLA NILA N TERİM VE İŞARETLER Geliştirilen sistematik çeviri sisteminde, her sistemin gereksinim sonucu ortaya koydu­ ğu gibi, özel bir terimbilgisi kullanma ihtiyacı da doğal olarak ortaya çıkmış oldu. Aslında kullanılan terimler ve işaretler, ya da işaretlere verilen bu isimler, İngilizce'den Türkçe'ye sistematik çeviri'de harfsal, sayısal işaretleme yanında üçüncü bir boyıltu da çeviri işlemle­ rinde etkin bir şekilde sağlamış oldu. Yöntem ve Gereçler Bölümü ve bu çalışmanın daha sonraki bölümlerinde gözlenebile­ cek işaretlemeler ve bunlar için kullanılan terimler, başka bir deyişle sadece bu sisteme özgü terimbilgisi kısaca aşağıdaki gibi sıralanabilir: Kullanılan İşaret işaret İçin Kullanılan Terim Kesme/Parçalama/Bölme '»} Hudut Taşı Hudut □ O Tam - zamanlı Fiil özne Tam-zamanlı fiil ve özne Aynı Parça'da Normal/Mekanik işlem Ters/Mekanik İşlem Değişkenlik/Dönüşüm Ortak Parantez ® u o + + ( :> n.C. S. ) İç Kesme Açıcı) Normal cümle Sonuç /Sentez/Cümle Marja yazılır/işlem dışı 48— Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayım, 1979) s. 1 ve "T ıp İngilizce'si "C u m h u riy e t Üniversitesi T ıp Fakültesi D ergisi, 4:1 6 1 - 163, 1982. 16 E.K.O.K. En Küçük Ortak Kat E.R. Estetik Rötuş G.R. g. Gramer Rötuşu/Dilbilgisel Rötuş gösterge (virgül, noktalı virgül, v.b., bağlaçlar) Geliştirilen bu sistematik çeviri yaklaşımında kullanılan terimleri açıklamakta kuşku­ suz yarar vardır. Böylelikle sistem kavramları ortaya konan bu metodoloji'nin daha iyi an­ laşılması ve uygulanmasına katkıda bulunabilir. (a) Parça Parça terimi sistem kriterleri uyarınca ortaya konmuş sözcük öbeklerini anlatır. Bunlar fiil içerebilir ya da içermeyebilir. (b) Çift • İşaretleme Çift - işaretleme aynı anda yapılan harfsal ve sayısal işaretlemedir. İnsan aklına dayalı olarak yapılan bu işlem, parçalarda aşağıdan yukarıya doğru uygulanır. Her yeni fikir harfsal bir işaretlemeye, aynı fikrin parça'dan parçaya ilerlemesi durumunda sayısal işaretleme'ye tâbi tutulur. (c) Tam-zamanlı fiil Tam-zamanlı fiil, çekimi yapılmış anlamsal, zamansal ve yapısal anlam bakımından bütünlük gösteren fiildir, örneğin, gelir, geldi, gelmiştir tam-zamanlı fiil tanımına girerken, gelirs^gelince, gelirken tam-zamanlı fiil değildir. (d) Normal Mekanik İşlem Normal mekanik işlem, düşünce ve değerlendirme gerekmeden aşağıdan yukarıya doğru yapılan çift-işaretleme işlemidir. Bazan bu işlem, salt sayısal işlemler için de kullanı­ labilir. Ortak Parantez'de üniteleriçi işaretleme'de de uygulanır. (e) Ters Mekanik İşlem Ters mekanik işlem, düşünme ve değerlendirme gerekmeden, yukarıdan aşağıya doğru yapılan çift-işaretleme işlemidir. Bazan bu işlem, salt sayısal işlemler içir de kullanı­ labilir. Genellikle ters mekanik işlem Ortak Parantez'de ünitelerarası işaretleme'de kullanılır. (f) Ortak Parantez Ortak Parantez, kaynak metindeki cümle'yi hedef-dile çevirirken olası yanlış fikir akımım otomatik bir şekilde düzeltip doğru sonuca götüren matematiksel işlem için kullanılan bir terimdir. Ortak Parantez terimi yanlış bir fikir iletişiminin mekanik işlemle düzeltilmesi için yapılan işaretlemeler de kullanılan sisteme özgü önemli bir terimdir. (g) Üniteleriçi İşaretleme Üniteleriçi işaretleme bir Ortak Parantez'de ortaya çıkan ünitelerdeki elemanları arasında uygulanır. İşaretleme normal mekanik işlem gibi aşağıdan yukarıya doğru yapılır. Ortak Parantez içinde bu tür mekanik işaretlemeye üniteleriçi işaretleme denir. 17 (h) ünitderaraa İşaretleme Ortak Parantezdeki üniteler arasında uygulanan ters mekanik işlem için kul­ lanılan terimdir. Ters mekanik işlem, mekanikman yukarıdan aşağıya doğru yapılan işlem­ dir. (i) En Küçük Ortak Kat En Küçük Ortak Kat, çift - işaretleme işlemlerinden sonra ortaya çıkan indirgen­ miş alfabetik işaretlemenin yukarıdan aşağıya doğru yazılışı için kullanılan terimdir. (j) Gösterge Sistematik çeviri sisteminde gösterge terimi hudut taşı üzerinde yer alan tüm nok­ talama ve bağlaçlar için kullanılır.Ortak Parantezi ve hudutları saptayan bu kullanım çok kez kısaltılmış şekli (g.) ile belirtilir. (k) (Ki) Rötuşu veya (Ki) Değişkenlik İşlemi (K i) Rötuşu veya (Ki) Değişkenlik işlemi, kaynak metindeki fiil kullanımın hedef dilbilim fiil kullanımına, değişim sürecine verilen terimdir. (1) Estetik Rötuş Estetik Rötuş elde edilen nihai çeviri ürününde bazı sözcüklerin değiştirilmesi gibi uygulamalar için kullanılan bir terimdir. "Mühim" önemli, "tedbir" önlem olarak tek­ rar yapıldığında estetik rötuş yapılmış olur. (m) Gramer Rötuşu ya da Dilbilgisel Rötuş Gramer Rötuşu ya da Dilbilgisel Rötuş, çeviri sürecinde doğru sonuç olmasına karşın hedef dildeki kullanıma yabancı kalabilecek dilbilgisel rötuşları anlatan terimdir, örneğin, "The operation is över" İngilizce'de geniş zamanda olmasına rağmen Türkçe'de bunun dilbilgisel rötuşla geçmiş zamanda olması sağlanır ve çevirisi: "Ameliyat bitti/sona erdi." denir. (n) Normal Cümle (n.c.) Normal cümle (n.c.) bir tek tam-zamanlı fiil içeren yalın cümleler için kullanılan bir terimdir. Terim cümle birimlerinin, ortak Parantez varlığının açıklanmasında sıklıkla kullandır. (o ) Cümle Açıcıları Cümle açıcıları terimi bir cümleyi sunan sözcük/ler için kullanılır. Bu tür cümle açıcıları marja yazılır veya işlem dışı bırakılır. (p) İç Kesme İç Kesme terimi haddinden fazla uzayıp çeviri zorluğu gösteren bir parçanın sistem kriterleri uyarınca kendi içinde de parçalanmaya tâbi tutulması işlemine verilen isim­ dir. Bu terim genellikle (Ki) Rötuşu terimi ile bağlantılır. Başka hiçbir dilbilim çalışması ve çeviri kitabında gözlenemiyecek bu terimbilgisine ait bazı bilgiler daha önceki iki çalışmamda49 yer almış olmasına rağmen, ilk kez bu çahşma'da dedenmiş olup yöntem ve yöntemsel uygulamaların daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunabilmesi için bir çaba sarfedilmiştir. Böylelikle bu çalışma'mn daha kolay anlaşıla­ cağı umulmaktadır. 1.3.4 GELİŞTİRİLEN SİSTEMATİK YAKLAŞIM DA ANAH TARLAR VE İŞLEVLERİ Geliştirilen sistematik yaklaşımda anahtar ve işlevleri yayınımda ele alınan “ Ki Rötuşları" üzerinde şu görüşler yer alıyordu. konusunda ilk "(K Î) ve her zamandaki fiiller -en, -an, -ğı, -ği, -ğu, -ğü takılan verilerek tekrar yazılır. (K İ) kaldmlır. "51 Kuşkusuz bu yaklaşım İngilizce'den Türkçe'ye çeviri'de önemli gelişmelere götüre­ cek başlangıç noktalarından biri olabilirdi. Çünkü dilbilgisel yaklaşımdan ziyade, dilbilgisi kuram ve araştırmalanna dayanmasına karşın, çeviri'ye son derece pratik ve dinamik bir yön kazandmyor ve uygulamayı kolaylaştırıyordu. Nitekim öyle oldu. Daha sonra Hint-Avrupa Dillerinden Türkçe'ye Çeviri'de (1976) anahtar fonksi­ yonlarına daha ayrıntılı bir yer veriliyordu. Bu çalışma'mn daha iyi anlaşılması bakımından burada oldukça kapsamlı bir alıntıya yer veımekte yarar vardır. Ayrıntılı bilgi aşağıdadır: "1— (K İ) ve Edilgen Durum Kestiğimiz bir parça da (K İ) ve (Fiil)'i varsa, 12. Anahtarımız edilgen fonksi­ yonludur. Başka bir deyişle, böyle bir parça'da edilgen durum -en, -an ortaya çıkacaktır. Aşağıdaki örneklere bakalım : (a) ki gitti giden (c) ki gitmiş (b) ki alır -»■ alan (d) ki elde edilecek öyleyse, ki + fiil = -en, -an. -+■ gitmiş olan ->-elde edilecek (olan) "2— (K İ) ve Etken Durum Parçalara ayırdığımız bir bölümde (K İ) ve (Fiil)'ine ek olarak (İsim, Zamir veya Fiil-isim) de varsa, 12. Anahtarımız etken fonksiyonludur. Yani, böyle bir parça'da 49— Sedat Törel, H in t-A vru p a D illerin d en T ü r k ç e 'y e Ç eviri (Ankara: Hacettepe Kitabevi 50— Ltd. Şti., 1981) s. 17. '( K i ) ' Rötuşları'na daha sonra ( K i ) D e ğiş k e n lik İşle m le ri terimi de kullanılmıştır. Yayınları, 1976) s. 9— 10 ve Ç ev iri Sanatı (Ankara: Hacettepe ve Taş Kitapçılık Bkz. Sedat Törel D oğrusal (L in e e r ) Ç eviri Sistem i, (Sivas: Törel Yayını, 1983) s. 1 6 -1 8 . 51— Sedat Törel, Ç ev iri T e k n iğ i Ankara: Törel Yayını, 1969) s. 27. Aslında T ö r e l Ç ev iri Sistem lerin de -en, -an ve -ğı, -ği, -ğu, -gü Anahtar N o . 12 diye bilinmektedir. Bkz. Sedat Törel, Ç ev iri E l K ita b ı (Ankara : Törel Yayını, 1974), s. 121.. 19 etken durum -ğı, -ği, -ğu, -ğü ile ortaya çıkmaktadır. Yine birkaç örnek alalım: (a) (b) (c) (d) ki ki ki ki Ali gitti onlar yapar aşın yemesi sebep oldu gazeteler yazacak ■+ Ali'nin gittiği/ni/n -+ Onlann yaptığı/nı -*■ yaptıklan/nı/n -►aşın yemesinin sebepolduğu -*■ gazetelerin yazacağı öyleyse, ki + isim/zamir/fiil - isim + fiil = -ğı, -ği, -ğu, -ğü "ELDE EDİLEN YENİ BULGULAR VE ÖRNEKLEME "Son günlerde anahtar fonksiyonlan konusunda elde ettiğimiz bazı bulgular gerçek­ ten ilginç olup Sistemin daha da geliştirilmesine katkıda bulunmuştur. Bu bulgulan burada rapor edelim. (a) Bulgularımızdan biri Çeviri Yöntemimiz'de 17. Anahtar diye bilinen ve -sı/nı/nı, -si/ni/n, su/nu/n, -sü/nü/n olarSk belirlenen yapısal özelliğe aittir. Bu uygulama Türkçe-lngilizce Çeviri'de dört ayn seçenek olanağı vermesine karşın, Ingilizce-Türkçe Çeviri'de sadeleştirilerek tek işlemle halledilmiş bulunmaktadır. Şayet kestiğimiz parça'da (K İ) + (İsim/Zamir/Fiil-lsim) varsa fakat Fiil DİLEK KİPİNDE ise, elde edilen sonuç Anahtar No. 17 uygulaması ile ortaya çıkan tüm özellikleri taşır, örnek, olarak bir cümleyi burada birlikte çevirelim: (i) We want I / that these results be mentioned / /in the report. (ii) isteriz/istiyoruz ki bu sonuçlar belirtilsin raporda (üi) istiyoruz /isteriz bu sonuçların belirtilmesini raporda (iv) a g &2 a^ (v) isteriz/istiyoruz □ bu sonuçların belirtilmesini raporda S = a (Rötuş gerekmiyor. Sentez kusursuz.) Sonuç : Raporda bu sonuçların belirtilmesini istiyoruz. öyleyse, Ki + isim/zamir/fiil-isim + fiil (Dilek Kipi) = Anahtar No. 17 52 (b) Diğer bir bulgumuz da Yöntemimiz'deki Anahtar No. 25 ile ilgilidir. Ancak bu durum İngilizce'de fiil ve bunu hemen izleyen mastar'la ortaya çıkmaktadır. Halbuki aynı anahtar uygulaması Türkçe'de birbirinden aynlamıyan iki fiüin varlığı durumunda söz konu­ su oluyordu, örneğin, 52— Anahtar N o. 1 7, -m/nı/n, -si/ni/n, -su/nu/n,-sü/nü/n olarak tanımlanır. Bkz. Sedat Törel, Ç eviri E l K ita b ı (Ankara: Törel Yayını, 1974), s. 121. 20 İyileştiği bildirilen hastayı gördüm. Bununla beraber, İngilizce'deki anahtar (fiil + mastar) fonksiyon ve uygulaması en ufak bir ayrıcalık dahi göstermemektedir. İngilizce iki cümle alalım ve ortaya çıkan yapısal re anlamsal durumu açık bir şekilde belirtmeye çalışalım, 1— (i) I read the news / / about the engineers / / employed to build / / the bridge. (ii) haberleri okudum mühendisler hakkında/ki ki istihdam edildi inşa etmek köprii/yü (iii) a4 a^ &2 a4 haberleri okudum □ mühendisler hakkında/ki inşa etmek için istihdam edilen köprüyü (iv) S=a Sonuç : Köprüyü inşa etmek için istihdam edilen mühendisler hakkında/ki haberleri okudum. 2— (i) The man / / reported to have been lost / / was’ found / / dead. (ii) adam ki rapor edildi kaybolmuş olmak bulundu ölü (iii) bı &2 a^ ........ adam kaybolduğu bildirilen (Tapor edilen) bulundu □ ölü b ® (iv) S= b + a a 3 Sonuç : Kaybolduğu bildirilen adam ölü bulundu. Gözlemler Anahtar No. 25 'i içeren bu işlemlerde not edilecek gözlemler veya yapılacak uygu­ lamalar kısaca şu şekilde özetlenebilir : (a) Mastar ve fiil Türkçe'ye geçişte yer değiştirmektedir. Mastar aslında bu deği­ şim içinde fiile dönüşmektedir. 21 (b) Mastar ya kuvvetlenmekte (-тек - mak şeklinden -mek için veya -так için hüviyetini kazanmakta) veya Yöntemimiz'de kullanılan Anahtar No. 1 fonksiyonunu benim­ semektedir (-ğı, -ği, -ğu, -ğü). öyleyse, fiil + mastar = (-тек / -так için + Anahtar No. 12) veya Anahtar No.25 ®3 (K İ) BAĞLAÇ DURUMU VE ÖTESİ (K İ) çok kez bağlaç niteliğinde ortaya çıkmaktadır. İngilizce'de bunu ilgi zamiri ile karıştırmamak gerekir. Evvelâ bağlaç durumunu görelim : (i) He said / / (that) he is right. (Bu cümle'de that bağlaç olarak değerlen­ dirilmiş ve çeviri işlemi buna göre başlatılmıştır.) (ii) ki — (iii) b j a^ dedi / o dedi haklıdır/ o haklıdır ....... dedi □ ki — haklıdır а Ш ь m □ (iy) (v) S = (a) + (b) Sonuç : Dedi ki haklıdır. Aym cümleyi yine ele alalım fakat bu kez bölmeyi değişik yaparak Yöntemimizi, gene bilinen kriterler uyarınca, uygulayalım. (i) He said / / that he is right. (Burada that bağlaç olarak alınmamıştır.) (ii) — - - dedi / söyledi ki haklıdır (iii) *2 aj (iv) -+ haklı olduğunu söyledi □ haklı olduğunu S= a Sonuç : Haklı olduğunu söyledi. Görülüyor ki her iki durumda da sonuç doğrudur. Gerek analiz gerekse sentezin değişik olmasına rağmen aym, doğru ve tek anlam Yöntemimizle elde edilmiştir. Bununla beraber, "görülüyor ki" gibi bir kullanılışta "ki" bağlaç olarak çok ağır basmaktadır. Konuyu ele almışken, bu işlem üzerine değişik açıdan yaklaşımda sonsuz yarar vardır. Aslında (THAT/KÎ) Hint-Avrupa dillerinde fiilinden çok kez uzak düşebilmektedir. 53— Sedat Törel, Ç eviri E l K ita b ı (Ankara : Törel Yayını, 1974), s. 121. 22 Böyle bir durumda (a) bağlaç olarak muamele görebilir veya (b) bağlı olduğu fiil ile ve de fiilinin bulunduğu ilgili parçasının sırasına göre ele alınabilir. Buna ilişkin bir örnek daha alalım : (a) Bağlaç olarak İşlem (i) It has been observed, / / in fact, / / (that) the rabbits / / injected / / witf streptococcus / / grown in certain media / / developed antibodies. (ii) ........ ki — (iii) müşahade edilmiştir. aslında tavşanlar ki enjekte edildi streptokokla ki belirli besiyerlerinde (ortamlarda) yetiştirildi antikor geliştirmiştir. C2 Cj b^ ki — bg b£ b2 aj müşahade edilmiştir □ adında tavşanlar enjekte edilen streptokokla belidi besiyerlerindeyetiştirilen antikor geliştirmiş/tir/lerdir □ c .......... (iv) b a (v) El -----( 0) 1 H S = (c) + (b + a) Sonuç : Adında müşahade edilmiştir ki belirli bedyerlerinde streptokokla enjekte edilen tavşanlar antikor geliştirmiştir. (b) (Kİ + Isim/zamir/fıil-idm + Fiil) Esasına göre İşlem (i) It has been observed / /, in fact, / / that the rabbits / / injected / / with streptococcus / /grown in certain media / / developed / /antibodies. (ü - iü) 54— C2 müşahade edilmiştir □ Cj adında b^ ........ tavşanlar/ı/n bg ........ (ki enjekte edildi) enjekte edilen b2 streptokokla Bu daha sonra iç4cesm e olarak geliştirilmiş ve dinamik bir uygulama elde edilmiş­ tir. Daha önce de belirtildiği gibi, iç-kesme 'de kesin kesme kriterlerini uygulamak şarttır. 23 bj (ki belirli besiyerlerinde yetiştirildi) belidi besiyerlerinde yetiş* tirilen (ki -onlar- geliştirmiş/tir/lerdir) geliştirdiği/geliştirdikleri antikor &2 aj c SI (iv) (v) b ( 0) 1 a 2 t S =b +a+c Sonuç : Belirli, besiyerlerinde yetiştirilen stıeptokakla enjekte edilen tavşanların antikor geliştirdiği aslında müşahade edilmiştir/gözlenmiştir. (N ot) Bu cümle'de "aslında" sözcüğü, daha evvel belirttiğimiz gibi, "cümle'yi açıcı nitelik­ te" değerlendirildiği takdirde, kriterlerimiz uyarınca cümlenin başına alınabilir.55 Geliştirilen sistematik yaklaşımda İngilizce'den Türkçe'ye çeviri'de kullanılan bu anahtar ya da anahtar sözcükleri, yukarıdaki bilgilerin ışığında, şöylece tanımlamak müm­ kündür : "I- a) Anahtar, bir parçanın ilk sözcüğüdür, örneğin, Students / /who study hard / / succeed. "b) Anahtar, bir parçanın son sözcüğü de alabilir, örneğin, The students in the room / / are not successful. "II- En önemli anahtar (K İ) anahtarıdır. "III- İngilizce metinde yer alan anahtarlar Türkçe'ye çeviri'de Türkçe metin için­ de en son yeri alırlar. "IV- Anahtar kullanımı Türkçe'ye geçişte farklılaşmaya yol açabilir, örneğin: "a) The book is very expensive. (Kitap) "b ) I read the book. (Kitabı) "c) I heard that the book is very good. (Kitabın) "Bu özellikler gözönünde bulundurularak the book, kitap/kitabı/n olarak akta­ rılmalıdır. Sedat Törel, H ind- A v ru p a D illerin d en T ü r k ç e 'y e Ç ev iri (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınlan, 1976) s. 17 — 23. 24 "V- (K İ) Anahtarından hemen önce gelen anahtar-sözcük, İngilizce'den Türkçe'ye çeviri işleminde düşer. 56 örneğin, The house in which I live is not far from Kızılay; in which Türkçe'ye (w tk h ) olarak geçer." 57 Yukarıda sıralanan bu tanımlara, Türkçe'den İngilizce'ye çeviri'de olduğu gibi, t u » ! işaretlerini 58 de ekleyebiliriz. Aslında tırnak işaretleri her zaman etkin bir anahtar olup içerdiği cümleler dahi her zaman ikincil bir statüde anlam kazanabilmektedir. Anahtarların tanımını yaptıktan sonra, işlevlerine de kısaca değinelim. İngilizce'den Türkçe'ye çeviri uygulamalarında Anahtarların altı önemli işlevi olduğu söylenebilir. Şöyle ki: "(i) Birinci İşlev "İngilizce'den Türkçe'ye çeviri işleminde parçanın en sonuna yazılan anahtarlar, sentez için devamlılığın saptanıp yöntemsel olarak çift işaretleme'nin uygulamasını sağlar. "En önemli anahtar olan (K İ), tam-zamanlı olmayan fiilleri de ortaya çıkardığından işlevsel olarak En Küçük Ortak Kat uygulamasında son işaretlemenin yapılmasını sağlar. "(ü) İkinci İşlev "Anahtarlar, bileşik cümlelerin saptanmasında rol oynar. Çizilen hudut ile yöntem­ sel uygulama kolaylaştırılır. "(iii) Üçüncü İşlev "(K İ) Anahtarı İngilizce fiil şeklinin Türkçe'deki uygulanma şekline dönüşmelini sağlar. "(iv) Dördüncü İşlev "Anahtarlar, En Küçük Ortak Kat uygulanmasında mekanik çözüme yol açar, "(v) Beşinci İşlev "Anahtarlar, mekanik hudut çizilmeksizin cümle içindeki sıra veya fikir öncelikle­ rinin düşünmeden doğru olarak Türkçe cümle 'de yer almasını sağlar. "(vi) Altıncı İşlev "Anahtarlar, Ortak Parantez'e yol açar. Başka bir deyişle, parçalar içinde iki veya 56— Burada belirtilen anahtar no.ları daha önceki bir çalışmadaki sıraları islemektedir. Bkz. Sedat Törel, Ç eviri E l K ita b ı (Ankara: Törel Yayını, 1974), s. 69, 95 ve 121. "Birlikte ele alınan ilgi zamiri ve fiil parçalarında, ilgi zamirinden hem en önce yer alan edat (örneğin, f o r whom , in which, u n der which v.s.) Türkçe'ye geçişte düşü­ rülerek nazarı itibara alınmaz. "B k z . Sedat Törel, Hind A vru p a D illerin d en T ü r k ç e '­ y e Ç ev iri (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınları, 1976), s. 16. 57— Sedat Törel, Ç eviri Sözlüğü (Ankara: Törel Yayını, 1978), s. 1 0 -1 1 58— Sedat Törel, Ç eviri E l K ita b ı (Ankara: Törel Yayını, 1974), s. 69. 25 daha fazla aynı anahtar ve özellikler görüldüğü zaman, bu parçalar Ortak Parantez e alınarak ters işaretleme, yani yukarıdan aşağıya doğru işaretleme uygulanır. Bu uygulamada çift İşaretleme'nin ortaya koyduğu fikir üniteleri esas olarak kabul edilir. Başka bir deyişle, parçalaması çift işaretleme her zaman olduğu gibi uygulanır. Çok kez Ortak P.ırantez’i, En Küçük Ortak Kat uygulamasında işlemek kolaylık sağlar."5 9 Daha sonra yapılan uygulamalarda elde edilen ve yedinci işlev olarak belirtilebile­ cek bir fonksiyon da, anahtarların uzayan parçalarda iç-kesme işleminde etkinlikle kutla nımlandır. Ancak bu gibi durumlarda kesin kesme kriterlerine60 başvurmak zorunlu olu» ayn düşen sözcüklerin (K İ) durumuna göre önceliklerinin saptanması ile mümkün olur. Bu suretle (K İ) Değişkenlik İşlemi en etkin bir araç olarak kullanılıp zorlanan durumların ko­ laylıkla çözümlenmesini sağlar. Bu işleve ait işlem bu çalışmada daha sonra ayrıntılı olarak ele alınacaktır. (K İ) Değişkenlik İşlemi ile Türkçe'ye bağlaç olarak geçebilecek (K İ) lerin akıcı bir şekilde değişkenliğe uğratıbp daha güzel bir çeviri ürünü ve kuşkusuz daha güzel bir kompozisyon yönünde yaptığı katkı ile ilgili olarak bir örnek vermiştik. Bunu burada bir kez daha vurgulayarak örnekleyelim. "The doctor said that the patient recovered" cümlesini (a) "Doktor dedi ki hasta iyileşti" olarak çevirebiliriz, tşlem şöyle olurdu. di doktorO d c^ dedi O c bj ki — a^ ® hasta O b ® iyileşti □ a Sİ S = (d + c) + (b + a) Burada (K İ) bağlaç fonksiyonunda olurdu. Oysa bu cümleyi, "Doktor hastanın iyi­ leştiğini söyledi." olarak çevirmek de olanaklı. O zaman aynı yöntemsel işlem şöyle olurdu: bj doktor O &2..... ........ dedi/söyledi — söyledi ö ki hasta iyileşti -* hastanın iyileştiğini b ® --- n S= b+ a a Sİ Kuşkusuz bu daha güzel ve akıcı bir çeviri ürünüdür. Son olarak İngilizce'den Türkçe'ye çeviride (K Î) Anahtarı uygulamasına ilişkin birkaç örnek üzerinde durmakta yarar vardır. Çünkü 59— Sedat Törel, Ç ev iri Sözlüğü (Ankara: Törel Yayını, 1978) s. 2 2 — 23. 60— Sedat Törel, Ç eviri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayını, 1969), s. 13. 2b "Çeviri alanında kazanılan tecrübe ve uygulamalardan elde edilen bulguların ışığı altında, İngilizce'den Türkçe'ye analılar uygulamasında (KİjAnahtan'ııın sonuca götüren en önemli rolü oynadığını kesinlikle ortaya koymuş bulun­ maktadır... İşlevsel katkısını iyi değerlendirmek, tüm İngilizce - Türkçe çe­ virilerde bir pasajın Türkçeleştirilmesi6 1 yerine metnin doğru ve eksiksiz bir şekilde Türkçe'ye yansımasını sağlayabilmek için zorunludur..."62 İngilizce'den Türkçe’ye çeviri'de (K İ) Anahtarı örneklerini sunmadan önce siste­ matik işlemin mekaniğini özetleyelim. Kim "En son (sonsuz) + .................= 1 - Başlangıç” Ne Başka bir deyişle, örneğin parça adedi 501 olarak varsayılırsa, bu gerçek şöyle belirtilebilir. "5 0 1 + Kim .................= 1 " Ne öyleyse bunu yazarken, aşağıdaki doğrusal (lineer) uygulama'ya63 varmak müm­ kündür. 501 I 64 ....................................................... 500 -e- «- 4 +- 3 -e 2 Bu bölümümüzü birkaç (K İ) Anahtar uygulaması ile sona erdirelim. 1— The surgeon who operated... Cerrah ki ameliyat etti -* ameliyat eden cerrah (ki+ fiil) 2— The patient whom Dr. Ahmet treated..... Hasta ki Dr. Ahmet tedavi etti (ki + isim + fiil) 3— Dr. Ahmet'in tedavi ettiği hasta because the nurse helped .... Çünkü (çünki) hemşire yardım etti tiğinden ( ki + isim + fiil) 61— -* ■+ hemşire yardım ettiği için/ yardım et­ Bir pasajın Türkçeleştirilmesi, çeviri alanında en za yıf kategoride bir uygulamadır. G erçi bazen, Türkçeleştirme sonucu ortaya Nurullah Ataç u.b. yazarların ve 'çevir­ menlerin' ürünlerinde görüldüğü gibi akıcı ve hoş ürünler elde edilebilir; ancak, bun­ ların çeviri olduğu iddia edilemez. Bkz. Sedat Törel, Ç ev iri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayını, 1979) s. 6 —7. 62— Op. Cit. s. 7, 64. 63— Sedat Törel, D oğrusal (L in e e r ) Ç ev iri Sistem i (Sivas: Törel Yayını, 1983), 64— Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayını, 1979) s. 17. 27 s. 22. 4— until the serum finished... tâ ki serum bitti 5— -> serum bitinceye /kadar/ bitene dek ( —ki + isim + fiil) when examining showed... ne zaman ki muayene etme gösterdi -* muayene etme gösterdiği zaman/gös­ terdiğinde/gösterince (—ki + fiil — İsim + fiil) 6— The drugs given». İlâçlar ki verildi 7— -> verilen ilâçlar (ki + fiil) The disease, the etiology o f which is unknown... Hastalık ki onun etiolojisi bilinmiyor fiil) 8— unless he is hospitalized... meğer ki o hastaneye yatınisın dıkça (ki + zamir + fiil) 9— -* etiolojisi bilinmiyen hastalık (ki + -> hastaneye yatırılmadığı sürece/yatınlma- that they were subjected to a diet... ki onlar diyete tâbi tutuldular diyete tâbi tutuldukları (ki + zamir + fiil) 10— who eats less loses weight... ki daha az yer zayıflar. -* daha az yiyen zayıflar, (ki + fiil) 1.4 YÖNTEM VE GEREÇLER : İNGİLİZCE’DEN TÜRKÇE’YE KAYNAK İNGİLİZCE MATERYALİN ÇEVİRİSİ Bu çalışma'da materyalimiz kaynak dili oluşturan İngilizce cümleler ya da pasajlar olup bunlar sistematik yaklaşımı anlatmak için özel olarak yapılmış veya seçilmiş cümleler­ le ünlü tıp kitaplarından rastgele alınmış pasajlardır. Metot ya da sistematik yaklaşım ise, 1960'larda geliştirip 1969'da ülkemizde ilk kez yayınlanmış bulunan ilk kaynak araştırma­ larına65 dayanmakta ve bugün bu çalışmayı yapanın adıyla ülke çapında tanınmakta ve uygulanmaktadır. 66 65— Sedat Törel, Ç eviri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayını, 1969). 66— İlk kaynak araştırmaları sonucu geliştirilen insan-aklma dayalı bu çeviri sistemleri ve sistematik çeviri yaklaşımı bugün T ö r e l Ç eviri S istem leri olarak tanınmaktadır. 28 Çevirisi yapılacak materyali okuyup anladıktan, anlamsal anlamını67 kavradığımıza emin olduktan sonra, dil mantığına68 karşı çıkmamak koşulu ile cümle'mizi parçalara ayırıp çeviri sürecinde analiz işlemini gerçekleştiririz. Materyalimizi alarak, fazla ayrıntıya girmeden açıklamalı uygulama yapalım ve sistematik yaklaşımının temel uygulamasını izleyelim. Materyalimiz ve sistematik yaklaşı­ ma ilişkin metodoloji ile işlem safhaları ve açıklamalar aşağıdadır. IV.I Materyali Okumak, Anlamak ve Değerlendirmek Çeviri işlemine başlamadan önce çevirisi yapılması düşünülen pasajı birkaç kez okumak gerekir. Konuyu iyice anlamadan önce çeviri'ye kalkışmak başan oranını düşürecek, belki de istenilen düzeyde bir sonuç alamamamıza neden olacaktır. Aslında daha önceki bir çalışmamda da69 belirtmiş olduğum gibi değerlendirme başarıh bir çeviri için zorunludur. Materyali değerlendirirken çevirmenin ya da uygulayıcının yaklaşımı şöyle olmalıdır: Çeviri işlemine başlamadan önce pasajın anlamsal, zamansal ve yapısal anlamlarını iyice kavramak ve değerlendirmek zorunludur.70 Nedir bu anlamsal anlam, yapısal anlam ve zamansal anlam? İsterseniz yine bu kavramları yukarıda bahsettiğimiz çalışmadan alıntı olarak verelim. (a) "Çeviri materyalinde anlam, pasajda kullanılan sözcüklerin, terim ve deyimlerin doğru olarak değerlendirilmesini öngörür. Metin idindeki sözcükler çok kez sözlükte bulunan anlamlarından büyük ayrıcalıklar gösterir. Bu nedenle sözlük anlamı ile (veya yüzeysel olarak) sözcüklerin çevirisi çevirmeni anlamsal anlamdan uzaklaştırmış olur..."71 (b) "Çeviri materyalinde zamansal anlam, pasajda belirtilen fiillerin gerçek­ ten metindeki olay ve anlamla bağdaşıp bağdaşmadığını araştırmak ve çeviri uygulamasını buna göre yapmayı öngörür... Çeviri materyalini 67— A n lam sal anlam (Bkz. Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e , Törel Yayını,Ankara, 1979, s. 10—11) sözcüksel anlam değildir. N e de buna sözliiksel anlam diyebiliriz: Anlamsal anlamm boyutlarını her zaman metinsel çerçeve içinde aramak gerekir. Dolayısıyla, bu yaklaşımla sadece Tıp pasajlarının değil son derece edebi pasajların da çevirisi mümkün olmaktadır, örneğin, "E ve " derken, Türkeçesi'nin "H a vva " mı yoksa 'akşam ' mı, yoksa "a re fe" m i olduğunu metin içindeki yeri uyarınca saptamak anlamsal anlam 'dır. A y n ı şekilde 'bu t'm dilbilgisel işlevini de bu yolla saptayıp bunun bağlaç, edat veya sıfat olduğunu söylemek mümkündür. 68— Bu sistematik çeviri yaklaşımında dil mantığına karşı çıkmamak, som ut olarak şöyle tanımlanabilir: Parçalara ayırma işleminde sıfat + isim, yardımcı fiil + fiil, birlikte işleme sokulur, bunları ayırmak olanaksızdır. D iğer taraftan edatlar ayrı alınabilir. Yine dil mantığı çerçevesinde bu çalışmanın kapsamı dışında kalan bilgisayar yük­ lemleri için birçok çeşitli kolaylıklar geliştirilmiş ve anlamsal anlam sıfıra indirgene- bilmiştir. 69— Sedat Törel, Ç eviri A ra ş tırm a G e liş tirm e , (Ankara: Törel Yayını, 70— îb id ., s. 10. 71— Op. c it ., s. 1 0 -1 1 . 29 1979),s.10-15. okuyup değerlendirirken, konu veya olayın hangi zaman boyutları için­ de yer almakta olduğuna büyük bir önem verilmeli ve bu yön iyice anla­ şılmalıdır..."72 (c) "Çeviri materyalinde yapısal anlam doğrudan doğruya kurgu ve yazı stilini kapsar. Yapısal anlam açısından bir pasajı okurken cümle özellik­ lerine, özel yapı elemanlarına ve bunlardan doğan değişimlere dikkat etmek gerekir. Noktalama işaretleri de yapısal anlam içeriğidir ve bu kapsam içinde bazan bir pasajın anlamında büyük değişikliklere yol açar..."73 Görülüyor ki insan düşüncesinin ve fikir iletişiminin değerlendirilmesinde üç boyut­ lu anlamsal-yapısal zamansal anlamın çeviri materyalinin işlem ve işlenmesinde önemli bir rolü vardır. Buna yakın bir açıklamayı Berke Vardar biraz yüzeysel ve edebi bir genelleme ile şöyle dile getirmektedir. "... Her dil süre içinde yer alır, bir tarih içerir. Evrim boyutunun işe karışmasıyla dil olgusunun kapsamı da alabildiğine genişler. Her dil hem tarihsel bir kalıt, çağlar boyunca oluşmuş bir ürün görünümü sunar; hem de sürekli biçimde değişen, kullandıkça dönüşen, konuşuldukça ayrımlaşan devirgeıı bir düzen, kırılgan bir düzlem, geçici bir denge ku­ rumu, oluşum içinde bir etkinlik biçiminde algılanır..." Yalnız bu akıcı anlatım içinde birkaç önemli nokta atlanmış ya da kavranama­ mıştır. Çünkü söylenen ve yazılan, bir çeviri materyali içinde artık nihai şeklini, anlamını, tarihini ve yapısını ortaya koymuştırr. Kısaca statik bir durum, sonsöz, son düzen, son et­ kinlik yaratılmıştır, öyleyse belirli kriterlerle çeviri işlemlerini, fikir iletişimini gerçekleşti­ recek bir sistematik yaklaşım ya da çeviri sistemi bu son görüntüyü fotokopi gibi yansıtabi­ lecektir. Bunu bir bakıma hayat ve enerji dolu bir insanın, belirli zamanda çekilen ve sabit­ leştirilen pozuna da benzetmek mümkündür. Bu gerçeği özcan Başkan bir başka açıdan şöyle anlatmaya çalışmaktadır. "însan kafasındaki kavramlar soyut birimler olduklarından, bunların aktarılmasında somut 'dil göstergeleri' ya da sözcükler kullanılmakta ve böylece dildeki birimlerin, soyut 'anlam' ve somut biçim' olmak üze­ re iki yanı ortaya çıkmaktadır...”75 özcan Başkanın, bir dilin kavramlışma dair görüşleri ile, geliştirdiğimiz çeviri sis­ tematiğinde ilk değerlendirmemize, biraz noksan da olsa, en fazla yaklaşan bir dilbilimci ol­ duğunu belirtmek lâzım. 'Sözcüksel anlam' deyimi ile 'anlamsal anlam' boyutuna erişmeme­ sine, 'zamansal anlamı' değerlendirmemesine karşın, ’yapısal anlam' ile görüşleri bu çalış­ mayı yapan araştırıcının fikirlerine doğrusal bir ilişki göstermektedir. Bakınız bunu özcan Başkan nasıl dile getiriyor: "... Herhangi bir dilin yalnızca sözcüklerinin anlamını bellemekle o dilin kavranılmış olamıyacağmdan da anlaşılacağı gibi, tümcelerin kendi içle­ 72— Op. c it., s. 12. 73— Op. cit,, s. 13. 74—Berke Vardar, D ilb ilim in T em el K avram ve tik eleri, (Ankara: Türk Dil Kurumu, 1982 73— i. 14), özcan Başkan, "D ilb ilim d e Y o z -Y o r u m iş le m i" , Tiirk Dili Araştırma Yıllığt-Belleten 1975 - 1976, (Ankara : Türk D il Kurumu, 1976), s. 73. 30 rindeki sözcüklerin anlamlarının bir bir ve ardarda dizilmeleriyle çıkan sözcüksel anlam'dan ayn olarak, tümcelerin bir de bu sözcüklerin birbiriyle olan bağlantılarından oluşan bir yapısal anlam'ı bulunmaktadır.."76 Görüldüğü gibi, çeviri işlemine tâbi tutulacak materyali okumak, anlamak ve değer­ lendirmek üç-boyutlu bir yaklaşımı zorunlu kılmaktadır. Bu işlem materyalin etkin bir ana­ lizini, son derece önemli ön-hazıriık safhasını oluşturmaktadır. IV.2. Analiz : Cümle'yi Parçalamak Değerlendirilen çeviri materyalini, geliştirilen sistematik yaklaşımın öngördüğü şekilde parçalara ayırma, bölme ya da kesme işlemine tâbi tutanz. Bu uygulamanın kesin kesme kriterleri77 yerine daha pratik serbest bölme ölçütleri ile yapılması çeviri işlemlerin­ de son derece kolaylık, sürat ve doğruluk sağlayacak, soyut kavramların dahi somut bir şekilde aktarılmasını garanti edecektir. Kesme işlemi sırasında gözlenecek tek yasak, dil mantığım karşı çıkılmamasıdır. 78 Cümle'yi parçalama işleminde dil mantığı ile tutarlı bir bölme aşağıdaki gibi ger­ çekleştirilebilir. a) Sıfatla isimler asla ayrılamaz ve parça içinde birlikte işleme sokulur.79 b) Yardımcı fiil ile ana/kök fiiller her zaman birlikte işlem görür.80 c) Cümle açıcıları marja yazılıp işleme sokulmaz, elde edilen denklemin başına getirilerek nihai çeviri ürünü ortaya konur. 81 Şimdi bu kesme işlemi ile ortaya konan sözcüklerarası ilişkiye ya da sözcüklerarası ilişkiden dolayı yapılan kesme işlemine bir örnek vererek konuyu biraz daha açıklayalım. Çözümde gözlenen işlemler biraz sonra ayrıntı ile ele alınacaktır. Bir cümle içinde sözcüklerarası ilişki İngilizce'den Türkçe'ye çeviri'de gerçekten ilginç bir görünüm arz etmektedir. Şimdi rastgele bir tıbbi cümle alalım ve İngilizce'deki sözcüklerde Türkçe'ye geçişte oluşan değişim sürecini izleyelim. 76— Op. cit., s. 73. 77— Kesin bölm e/kesm e/ parçalama kriterleri ilk kez her fiild e n h em en sonra ve ilg i zam i­ rinden hem en ön ce olarak bir cümleyi parçalara ayırmayı öngören işlem olarak tam m lanmıştır. Bkz. Sedat Törel, Ç eviri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayını, 1969) s. 13 78— Sedat Törel, H in t-A vru p a D illerin d en T ü r k ç e 'y e Ç ev iri (Ankara: Hacettepe Kitabeni Yayınları, 1976), s. 11, 18—20. 79— Buna bir örnek vermek gerekirse, " The hungry man ate two green apples" gibi bir cümlede sıfat-isim beraberliğini sağlamak amacıyla, cümle "T h e hungry m anl/aiell two green apples" olarak bölümlere ayrılır. 80— "H e has been writing a letter since this m orn in g " gibi bir cümle'de "he has been w riting" bir parça o.~~ak işlem görür. 81— "H ow ever, it is seen very rarely" cümlesinde, "h o w e v e r " marja yazılıp işlem sonucu elde edilecek denklemin başına getirilmelidir. 31 In posterior uveitis, the retina is almost always secondarily affected.82 Bu basit ciimle'de, görüldüğü gibi bir açıcı (in poterior uveitis), bir de yardımcı fiil (is) ile ana fiil (affected) araşma giren üç zarf (almost always secondarily) vardır. Açıcı dışa/maıja yazılıp elde edilen denklemin başına gelecek, yardımcı fiil ile fiil birbirinden ayrılamıyacaktır. Ancak fiil'i açıklayan zarfların da her zaman değişim süreci içinde sırasal konumlarım koruyarak fiiller veya fiili içeren parçanın başına gelmesi zorun­ ludur. Çeviri işlemini izleyelim. Arka uveitis'te bj ( 82 ) retina O etkilenir tH hemen hemen her zaman sekonder olarak b (D a (2J S=b+ a Çeviri ürünü Arka uveitis'te, retina hemen hemen her zaman sekonder olarak etkilenir. IV.3 Çeviri İşlemine Giriş - Safha I Parçalara ayrılan cümlenin her birimini, biraz önce yukarıda da gözlenildiği üzere, parça sırasına bozmadan ve hiçbir sözcüğü atmadan, hudut taşı ( - ............. ) işaretini yaz­ dıktan sonra çeviririz. Her parça ayrı satıra yazılıp, tüm parçalar altalta yazılır. İşlem tıp bilimlerinden sosyal bilimlere, edebiyattan teknik bilimlere aynı şekilde hiçbir fark göster­ meden uygulanabilir. Rastgele bir cümle alıp bu sistematik yaklaşımı açaklamakla yetine­ lim, daha sonra da çeşitli örneklemeleri sunalım. The wounded soldiers were treated by Dr. Ahmet, (özel) The wounded soldiers/ /were treated/ / by Dr. Ahmet. Türkçe'ye Geçiş (İlk Safha) — — — IV.4, yaralı askerler tedavi edildi(ler) Dr. Ahmet tarafından Çeviri İşlemi - Safha II Şimdi çeviri işleminde ikinci safha'ya geliyoruz. Bu da çift-işaretleme'dir. 82— Daniel Vaughan ve ark.. Generai O p th a lm o lo g y (Amerika-.Lange Medical Publications, 1971), s. 94. 32 Çift-işaretleme, terimbilgiânde de açıklandığı gibi parçalara alfabetik (harfsal) ve nümerik (sayısal) işaretleme uygulamasıdır. Harfsal işaretleme daima yeni bir fikri saptar; sayısal işaretleme ise, saptanan bir fikrin devamlılığını gösterir. Geliştirilen insan-akima dayalı sistematik çeviri'de fikir devamlılığı kriterlerimiz uyarınca aşağıdaki durumlarda sözkonusu olamaz. (a) Devrik cümle varlığında, (b) Hudut taşı üzerinde gösterge varlığında ve— (c) Tam-zamanlı fiil saptandığında. Bu durumlara ilişkin işlem açıklaması daha ileride verilecek örneklerde ayrıntılı olarak sunulacağından, ele aldığımız örnek cümle'yi aşağıdan yukarıya doğru çift-işaret­ leme'ye tâbi tutmakla yetinelim. bj yaralı askerler &2 aj IV .5. tedavi edildi (ler) Dr. Ahmet tarafından Çeviri İşlemi - Safha IH Aşağıdan yukarıya doğru uygulanan çift işaretlemeden sonra, uygulanacak işlem tam-zamanlı fiil'in ( □ ) saptanmasıdır. Daha önce de açıklandığı gibi tam-zamanlı fiil ( □ ), çekimi yapılmış, (K İ) Rötuşu ya da Değişkenlik İşlemi görmeyen fiillere verilen ve bu sistematik ^yaklaşım'da da kullanılan bir terimdir. İşlemi birlikte izleyilim. bj yaralı askerler tedavi edildi(ler) □ a^ IV .6 Dr. Ahmet tarafından Çeviri İşlemi - Safha IV Tam - zamanlı fiil saptandıktan sonra, yukarıdan aşağı doğru en küçük ortak katı saptayıp yazarız. Böylelikle çift-işaretleme asgari düzeye indirgenmiş olacaktır. En Küçük Ortak Katımız Şöyledir : b a IV.7. Çeviri İşlemi - Safha V En Küçük Ortak Katı yazarken, tam-zamanlı fiil 'i de işaretler, böylelikle nihai 33 işlem ya da senteze doğru işlem sürdürülmüş olur. Şimdi durum aşağıdaki gibidir: b a □ En Küçük Ortak Kat değerlendirilmesinde, tam-zamanlı fiil'i içeren parça'ya En Küçük Ortak Kat'ın toplam sayısı verilerek, nihai işleme gidilir. En Küçük Ortak Kat'ta iki harf (a ve b) olduğuna ve □ göre, a (2) olarak değerlendirilir. Şöyle ki, da a 'da bulunduğuna b a El Bu işlemden sonra tam-zamanlı fiil kullanılarak evvelâ (Kim?), cevap vermezse (Ne?) diye soru sorulur ve alınan cevap (1) olarak işaretlenir. Rastlantı olarak burada geriye (b) kaldığı için doğal olarak (1) işareti de (b)'ye çevrilecektir. Yani, b @ a ® durumu ortaya çıkacak ve sentez, sonuç ve nihai çeviri ürünü için denklem aşağıdaki gibi olacaktır: S= b + a Ancak, En Küçük Ortak Kat beş elemandan oluşmuş olsaydı, aşağıdaki işlemler nasıl olacaktı? Bu varsayımı aşağıdaki gibi değerlendirelim: En Küçük Ortak Kat e d □ e'de c 0 b'de b a □ e'de olduğuna göre, e = 5 0 b'de olduğuna göre, b = 1 Geriye kalan parçalar bu taktirde mekanik işlem görür. Aşağıdan yukarıya doğru düşünmeden işaretlenir. Bu durumda, En Küçük Ortak Kat değerlendirmesi aşağıdaki gibi olur: 34 e T d 4 c 3 t b a 2 t S=b+a+c+d+e rv. 7 . Çeviri İşlemi - Safha V Nihai çeviri ürünü genellikle kesin doğruluk ve düzgün kompozisyon göstermekte­ dir. Bununla birlikte, ender de olsa, bazan estetik rötuş ya da dilbilgisel rötuş gereksinimi onaya çıkabilmektedir. Bunun nedeni dillerarası eş-anlamlı sözcüklerin değişkenlik göster­ mesi ya da aynı bir kavramın dile göre sözcüksel bir farklılık göstermesinden doğmaktadır, örneğin, Türkçe'de 'teşhis/tanı koymak' kavramı İngilizce'de, 'to make a diagnosis' (tanı yapmak) şeklinde belirmektedir. Aynı şekilde 'Ankaraya vasıl olmak', 'to arrive in Ankara' ■Ankarada vasıl olmak) şeklinde ortaya çıkmaktadır. O zaman bu tür çeviri ürünleri estetik Teya dilbilgisel rötuşla düzeltilebilir. Aynı faktör doğrusal çeviri'de uygun eş-anlamlı anahtar uygulamaları ile peşinen giderilebilir.Başka bir deyişle, tanıkoymak.tomakeadiagnosis olarak kodlanıp estetik veya dilbilgisel rötuş gereği de ortadan kaldırılabilir. IV.8 . Birden Fazla Tam-Zarranlı Fiil İçeren Cümleler için Çeviri İşlemi Şimdiye dek üzerinde durduğumuz tek bir tam-zamanlı içeren cümleler için uygula­ nan çeviri işlemleri idi. Aslında bu uygulamanın temel çeviri uygulaması olduğu söylenebilir. Senteze götüren çözüm ise, daha önce de belirtildiği gibi, basit bir denklemle ortaya konabiür. Şöyle ki, En son Kim + ............ = B aşla n g ıç83 Sonsuz Ne Bunun anlamı ise, parça sayısı örneğin 80 olsa, 80 en son rakam olarak kabul edil­ dikten sonra, 'Kim/Ne?' sorusuna cevabla 1 saptanır ve geriye kalan 2-79 rakamları altan yukarıya doğru mekanik bir işlemle halledilmiş olur. Bu basit, tek tam-zamanlı fıil'li cümle­ ler için geçerlidir. Birden fazla tam-zamanlı olduğunda, işlemler nasıl uygulanır? işlemler yine aynen uygulanacaktır. Ancak hudut taşı üzerinde gösterge ile sapta­ nan yerde/yerlerde hudut çizilerek birimler bağımsız olarak aynı işleme tâbi tutulacaktır, iki örnekle bu durumda yapılacak çeviri işlemlerini görelim. (i) "The first result of perforation of the stomach due to peptic ulcer is chemical peritonitis, but infection soon follows."84 83— Sedat Törel, H in t A v ru p a D illerin d en T ü r k ç e 'y e Ç eviri 84— J.E. Dunphy ve L.W. Way ve ark., C urrent Surgical (California: Lange Medical Publications, 1979), s. 452. 35 D iagnosis and T rea tm en t (ii) The first result/ / of perforation of the stomach/ / due to peptic ulcer/ / is/ / chemical peritonitis/ /but infection/ / soon follows. (iii) eg ilk sonuç/u e2 mide delinmesinin ej peptik ülser nedeniyle/yüzünden dj dır/dir/dur/dür Cj bj kimyasal peritbnik/karın zarı iltihabı fakat- enfeksiyon aj (iv) çok geçmeden bunu izler/vukubulur. □ En Küçük Ortak Kat ve Değerlendirme e I. d e IL (v) □ ® a 2 t b G> a a S = (e + c + d) + (b + a) Nihai Çeviri ürünü Peptik ülser yüzünden mide delinmesinin ilk sonucu kimyasal peritonittir fakat enfeksiyon çok geçmeden bunu izler. Estetik rötuşla "peritonittir fakat" kullanımı "peritonit olup/olmasına karşın" olarak belirtilebilir. Şimdi diğer bir örnek alıp bileşik cümle üzerindeki işlemleri görelim. (i) "Chronic mitral stenosis commonly causes atrial fibrillation, and the latter may contribute to the development of atrial thrombi that can produce arterial embolization."85 (ii) Chronic mitral stenosis/ / commonly causes/ / atrial fibrillation//, and the latter/ I may contribute/ / to the development o f atrial thrombi/ / that can produce/1 arterial embolization. (iii) her zaman d^ « k sık c2 - - -- - olur autad olarak Cj Kronik mitral stenoz □ atrial fibrillasyon/a b j - -ve - İkincisi «5 • i— C S i. *. 35-L katk ıd a bulunabilir □ gelişmesine ag atrial kan pıhtılan /thrombüslerinin a2 ki oluşturabilir.......... oluşturabilen aj (iv) l- M. (v) --— arteriyel tıkanmalar/embolizasyon En Küçük Ortak Kat ve Değerlendirme ..d . ® c II b G> a GO S = (d + c) + (b + a) Nihai Çeviri Ürünü Kronik mitral stenoz, mutad olarak atrial fibrillasyona neden olur, ve İkincisi alteriyel tıkanmalar oluşturabilen atrial kan pıhtılarının gelişmesine katkıda bulunabilir. Burada, yukarıdaki işlemden de gözleneceği gibi 'Commonly' fiil'in çift-işaretleme ile ortaya çıkan birimin başına getirilmiştir. Fiille beliren tüm zarfların böyle bir işleme tâbi tutulması estatik rötuş işlemine gerek bırakmamaktadır. İkiden daha çok fiil içeren cümlelerde işlem yine aynen uygulanmakta ve bu işlem sonucu ortaya çıkan birimler önceliklerini korumaktadır. IV. Geliştirilen bu sistematik yaklaşımda gerek kesme gerekse çift-işaretleme iş­ leminde kesin kriterlere bağlanmış bir durum da İngilizce'de (to be)'nin tam-zamanlı fiil olarak kullanıldığı cümlelerdir. Başka bir deyişle, bu tür cümlelerde (be) fiili yardımcı fiil veya yansıtıcı olarak kullanılmamaktadır. Bu gibi cümlelerde to be ayrı kesilmeli, yani tek bir parça'yı oluşturmalı ve çift-işaretleme’de ayn işaretlenmeli, fikir devamlılığı âşikar dahi olsa aşağıdan yürütülen çift işaretleme'de devamlılık yürütülen çift işaretleme'de de­ vamlılık göstermediği ortaya konulmalıdır. özellikle tıp literatüründe sık sık rastlanılan bu tür cümlelere ait iki örnek aşağıda bütün işlemleriyle sunulmaktadır. "These tumors are only slightly radiosensitive. Adjunctive therapy is similar to that suggested for other ovarian neoplasms."86 1) These tumors / / are / /only slightly radiosensitive. 2) Adjunctive therapy / / is / / similar to that suggested / / for other ovarian neoplasms. 86— Ralph C. Benson ve ark.. C urrent O b stetric and G y n e c o lo g ic D iagnosis and T re a tm e n t (California : Lange Medical Publications, 1980), s. 281. 37 Çeviri İşlemleri 1) Cj bu tümörler bj dır/di r/dur/dür a^ sadece hafifçe radyoduyarlı . .c ® b 0 a 2 t O □ S= c + a+ b Bu tömürler sadece hafifçe radyoduyarlıdır. 2) Cj birkaç yönlü tedavi bj dır/dir/dur/ - dür a2 öne sürüleninkine/öne sürülentedaviye benzer aj diğer over yeni oluşumları /tümörleri için c (£ b 0 a 2 t S —c + a + b Birkaç yönlü tedavi, diğer over tümörleri (yeni oluşumları) için öne sürülen tedaviye benzerdir -*• benzemektedir (E.R.). Bu cümle'de, estetik rötuşla, 'tedaviye benzerdir', "tedaviye benzemektedir” ola­ rak daha düzgün bir ifade şekline sokulmuştur. Bağımsız (to be) kullanışı 'there is'/ there are' ile başlayan cümlelerde ise 'there' sözcüğü ile 'vardır' kavramına dönüşmekte ve yine ayn bir antite oluşturmaktadır. IV. Bu sistematik yaklaşımın İngilizce'den Türkçe'ye çeviri'de zorunlu kesme kri­ teri getirdiği diğer bir cümle türü de, İngilizce cümlenin when, if gibi bir zarf, who, that gibi bir ilgili zamiri ve zaman gösteren, dolayısıyla zarfsal bir işlevi olan before, after ile başla­ yan cümlelerdir. Bu durumda ilk kesme İngilizce cümle'de yer alan ilk tam-zamanlı fiili de kapsayacak şekilde uygulanmalıdır. Bunu yine dört ayn örnekle açıklayarak materyalimiz üzerinde yöntemin nasıl uygulanabileceğini gösterelim. 1— " I f a parathyroid tumor, the usual cause, is found, it should be removed surgically."87 If a parathyroid tumor, the usual cause, is found/ /it should be removed / / surgically. 87— M .A . Krupp ve M . J. Chalton ue ark. C urrent M edical (California : Lange Medical Publications, 1981), s. 690 38 Diagnosis and T re a tm e n t bj (Eğer /şayet) mutad nedeni olan paratiroid bir tümör bulunursa a2 aj çıkarılmalıdır □ cerrahi olarak b İ t a 0 O O S= b + a Mutad nedeni olan paratiroid bir tümör bulunursa, cerrahi olarak çıkarılmalıdır. 2— "Tube feedings are employed when the patient to take food by mouth."88 is unable or unwilling Tube feedings/ / are employed/ /when the patient is unable or unwilling to take food by mouth. bj Tüple besleme(ler) a2 kullanılır □ » 1 ne zaman ki hasta gıdasını ağızdan alamaz veya almak istemez -*• hasta gıdasını ağızdan alamadığından veya almak istemediğinde b <2> a d O S -b + a Tüple besleme, hasta gıdasını ağızdan alamadığında veya almak istemediğinde kul­ lanılır. 3— The patient was operated after he had been hospitalized (özel) The patient/ /was operated/ / after he had been hospitalized. bj hasta a2 ameliyat edildi □ aj hastaneye yatırıldıktan sonra _ b a O <3> d S= b+ a Hasta, hastaneye yatırıldıktan sonra ameliyat edildi. 88— Op. a t . s. 773 39 Who keeps the doctor's advice recovers soon (özel). Who keeps/ / the doctor's advice/ / recovers/ / soon. --— ki uyar -*■ uyan bl doktorun tavsiyesi/ne a2 iyileşir □ al erken/çok geçmeden b © a 121 O S= b + c Doktorun tavsiyesine uyan erken/çok geçmeden iyileşir. Bu örneklerden de gözleneceği gibi sistematik yöntem uygulaması, son derece basit ve dinamik bir karakterdedir. Aslında dört model uygulama ile çözümlenemiyecek cümle olmamasına karşın, metot uygulamasında temel çözümün elde edilmesi için bazı kriterler geliştirilmiş ve çeviri işlemlerinde büyük kolaylıklar sağlanılmıştır. IV. Sistematik Çeviri İşlemlerinde Geliştirilen Kolaylıklar Sistematik çeviri işlemlerinde geliştirilen kolaylıklar, özellikle İngilizce'den Türkçeye daha kolay ve doğru çeviri yapılması yönünde geliştirilen kriterler (a) İç Kesme, ve- (b) Ortak Parantez uygulamaları olarak özetlenebilir. (a) İç Kesme, şimdiye kadar yapılan uygulamalarda, çok uzayan ve çevirisi zor­ laşan bir parça'yı daha da parçalayarak kolaylık sağlaması bakımından önemle üzerinde du­ rulmaya değer bir nitelik ve nicelik taşımaktadır. "The doctor said that the patient whom he had treated recovered" gibi bir cümleyi ele aldığımızda, bunu sadece aşağıdaki gibi kesmek veya parçalamak olanağı vardır: The doctor/ / said/ / that the patient whom he had treated recovered. Kabul edileceği gibi bu kesme, cümle'yi parçalama açısından bir avantaj sağlayama­ maktadır. üç parçanın ikisi çok kısa ( 1—2 sözcük), oysa son parça uzunca (8 sözcük) bir nitelik taşımaktadır. Başka bir deyişle, bu durumda cümle'yi kesme ve kesmeme arasında bir fark görünmemektedir. Yani böyle bir parçalama yerine cümle üzerinde ne gibi bir iş­ lemle çözüme götürecek kolaylık sağlanabilir'? Bu soruya cevap vermek kolaydır. Uzayan bir parça iç-kesme’ye tâbi tutularak, kesin kesme kriterleri89 uygulanır. 89— Sedat Törei, Ç eviri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayım , 1969), s. 13 40 İngilizce'den Türkçe'ye çeviri'de (K İ) 'den ayrı düşmüş sözcük/ler (ki)'nin bulunduğu yere ve sıraya göre düzenlenerek, parça öncelikleri bu yolla saptanır. Şimdi biraz önce verdiğimiz cümle'yi iç -kesme ile tekrar yazalım. The doctor/ / said/ / that the patient (whom he had treated) recovered. Kesin kesme kriterleri, her ilgi zamirinden hemen önce ve her fiilden hemen sonra bir bölme'yi öngördüğünden, 'whom' 'dan önce, 'treated' 'dan sonra parçalama uygulanmış­ tır. Ancak 'recovered' cümle'nin en son sözcüğü olmasına karşın 'that' ile bağlantılı fiildir. (Kİ) ile (fiil) aynlamıyacağına göre, bu cümle'de parça sıraları, iç-kesme işleminden sonra aşağıdaki gibidir: The doctor said - - - - that the patient recovered whom he had treated Şimdi bu parçalan Türkçe'ye çevirip mekanik sistemimiz uyannca çeviri işlemleri­ ni uygulayalım. bj doktor ag söyledi (dedi) ki hasta iyileşti a^ -»hastanın iyileştiği/ni ki o tedavi etmişti -> tedavi etmişolduğu/tedavi ettiği b O a m S= b+ a Şimdi elde edilen nihai çeviri ürününü yazalım: Doktor tedavi etmiş olduğu hastanın iyileştiğini söyledi. (b) Sistematik çeviri'de geliştirilen ikinci ve belki de çok daha önemli kolaylık Ortak Parantez uygulamasıdır.90 Ortak Parantez, daha önce -de belirtilmiş olduğu, iki ya da daha fazla ayn anahtar, veya bir listeleme özelliği ile karakterizedir. İngilizce cümle içinde, genellikle ya tam-zamanlı fiil'e kadar iner, ya da çıkar. Ortak Parantezde yer alan parçalar ünitelerarası ters, yani yukarıdan aşağıya doğru, üniteleriçi elemanlarda ise normal yani aşağıdan yukarıya doğru çift-işaretlemeye tâbi tu­ tularak sistematik çeviri'ye yüzde yüz mekanik bir işlem sağlar. 90— Sedat Törel, Ç ev iri Sözlüğü (Ankara: Törel Yayını, 1978), s. 20, 23; Ç ev iri A raştırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayını, 1979), s, 17-18; Ç eviri Sanatı (Ankara: Hacettepe ve Taş Kitapçılık Ltd. Şti., 1981), Genişletilmiş ikinci baskı„ s. 46. 41 D aha ile rid e ç e viri iş le m in e tâ b i tutulacak m a tery a ld e O rtak Parantez işlem i o ld u k ­ ç a gen iş-ça pta sergilen eceğin d en burada b ir örnek üzerinde uygu lam a ile m e t o d o lo jiy i a ç ık ­ layalım . The bed rest given and the drugs taken were effective in this therapy (ö z e l). T h e bed rest/ / given/ / and th e drugs/ / taken/ / were/ / effective/ / in this th erap y. 1 1 yatak istirahati ki verildi -+ verilen ilaçlar ki alındı -► alınan j bl idi a2 etkin al bu tedavide c G> ..b . m a 2 S = c + a + b. Nihai Çeviri ürünü Verilen yatak istirahati ve alınan ilâçlar bu tedavide etkindi (etkin idi). Yanlış bir fikir silsilesini otomatik olarak düzeltebilen, nihai çeviri ürününde estetik rötuş gereksinimine yol açmayan Ortak Parantez uygulaması gerçekten bu çeviri sistemati­ ğini en etkin bir şekilde ortaya koymaktadır. Peşinen gözlenemiyecek Ortak Parantez varlı­ ğını, çift-işaretlemeden önce de mekanik olarak saptamak mümkündür. Çünkü parça için­ deki fiil sayısının gerektirdiğinden çok hudut taşı üzerinde beliren göstergeler Ortak Paran­ tez için bir işaret, bir semptomdur. Genellikle bileşik (2 □ ) cümleler için bir gösterge (1 g) gerekli iken, 2 g.'nin varlığı, ele alınan cümlenin bir bileşik cümle olduğunu ve bu cümle içinde bir Ortak Parantez varlığını kesinlikle ortaya koymaktadır. Bu nedenle normal cümle (n. c.) her zaman aşağıdaki denklemin sonucudur. 42 □ — g =■ n.C. □ + 1 g = 1 + 1 g = 2 n.c. öyleyse tijc. + I ve 2 □ Bu anlatım ve açıklama ile materyal ve metot bölümümüze son vermeden önce, de­ ğişik kaynaklardan elde edilen .birkaç materyalin bu sistematik yaklaşımla çevirisi ek örnek­ leme olarak sunulmaktadır. "However, a gray zone exists where internal fixation is frequently necessary in females between the ages o f 12 and 14 and in males between the ages of 14 and 16 "91 Bu cümle sistematik çeviri'ye tâbi tutulduğu zaman sonuç yanlış olarak çıkmakta­ dır. Çeviri sistematiğinin işlemediği mi yoksa kaynak cümle'nin aslında yanlış olduğu mu araştırıldığında, İngilizce cümle’nin yanlış olduğu kolaylıkla gözlenebilir. Kaynak cümle'nin yanlış olması nedeniyle de mot-a-mot bir çeviri imkânı sağlayan sistemin yanlışlığı aynen Türkçe'ye aktardığı görülür. Kaynak cümle'de yanlışlık nedir? İngilizce cümle'ye bakıldığı zaman, ilgi zamiri olarak kullanılan "where" sözcü­ ğünün fiil olan "exists" den sonra kullanıldığı görülür. Oysa İngiliz dilbilgisi kurallarına göre bir ilgi zamiri bir isim, fiil-isim ve zamirden sonra kullanılabüir ve ilgi zamiri kendinden hemen önce gelen o sözcüğü temsil eder, açıklar ve bağlayıcı etkinlik gösterilebilir.92 0 hal­ de, anadili İngilizce olanlara özgü bu İngilizce cümle'yi İngilizce dilbilgisi kurallarına göre tekrar yazıp çeviri sistemimizi uygulamakta yarar vardır. Cümle düzeltildiğinde şöyle olur: "However, a gray zone where internal fixation is frequently necessary in females between the ages o f 12 and 14 and in males between the ages o f 14 and 16 exists." İkinci bir şık ise aynı doğrulukla şu şekilde gerçekleştirilebilir: "However, there is a gray zone where internal fixation is frequently necessary in females between the ages of 12 and 14 and in males between the ages of 14 and 16." Şimdi bu cümleler üzerinde mekanik çeviri sistemini uygulayarak sonuca gidip nihai çeviri ürününün doğru olup olmadığına bakalım. Birinci cümle'de çeviri işlem ve süreçleri : 91 — Teipner, William A . ve Mast, Jeffrey W., "Internai Fixation o f the Forearm Diaphyseal Fractures: D ou ble Plating Versus Single Compression (Tension Band) P la tin g A Comparative Study, " T h e O rth o p é d ie C linics o f N o r th A m e ric a , A m e rik a , 11:3,1980, s. 381. 92— Sedat T Ö R E L , "İngilizce'de İlgi Zamirleri ile İbare ve Cüm lecikler," K a rşıla ştırm alı İn g iliz c e D ilbilgisi (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınları, 1978) s. 25 — 29. 43 Mamafih (*) gri bir dar bölge - ki sıklıkla dahili bir fiksasyon gereklidir sıklıkla gerekli olduğu l-b^ dahili bir fiksasyonun kadınlarda 12 ve 14 yaşları arasında r b A ve — erkeklerde t Lb 14 ve 16 yaşları arasında bj vardır b © a tl □ S= b+ a Nihai Çeviri ürünü Mamafih, 12 ve 14 yaşlan arasında kadınlarda ve 14 ve 16 yaşlan arasında erkekler­ de dahili bir fiksasyonunun gerekli olduğu gri bir dar bölge vardır. İkinci cümle'de çeviri işlem ve süreçleri : vardır a7 Mamafih ( * . ) gri dar bir bölge a6 - ki sıklıkla dahili bir fiksasyon gereklidir nun sıklıkla gerekli olduğu ~-ı kadınlarda r~ a2 12 ve 14 yaşları arasında ve - - erkeklerde t 14 ve 16 yaşları arasında 44 dahili bir fiksasyo- Nihai Çeviri ürünü Mamafih, 12 ve 14 yaşlan arasında kadınlarda ve 14 ve 16 yaşlan arasında dahiü bir fıksasyonun gerekli olduğu gri dar bir bölge vardır. Her iki çeviri ürününde estetik bir rötuş yapmak zorunluluğu var: Söyleyiş olarak iki sözcü ya da iki kavram Tiirkçemizde tam oturmuyor. Başka bir deyişle, "12—14 yaşlan arası kadınlar" ve "14 - 16 yaşlar arası erkekler" biraz İngilizce kokuyor. Bunu nihai çeviri ürününde 12 — 14 yaşları arası kızlar ve 14 — 16 yaşlan arası erkek çocukları olarak rötuşlar­ sak, hedef-dildeki ürünümüz çok daha güzel olacaktır. "Among the different substances that are actively transported thrcugh celi membrane are sodium ions, potassium ions ete.."93 Devrik bir cümle niteliğinde olan bu İngilizce cümle'yi normal bir yapıya çevirip tek-düze pattem sağlanıldığı takdirde, çevirisi kuşkusuz çok daha kolay olacak ve devrik cümle uygulamalan normalleştirilmiş olacaktır. Ancak böyle bir yaklaşım, İngilizce devrik cümle'nin aynı sistematik yaklaşımla Türkçe'ye otomatik bir şekilde çevirilemiyeceği an­ lamında yorumlanmamalıdır. Bunu kanıtlamak için evvelâ tek-düze şekilde cümle'ye çevire­ lim, sonra kaynak metindeki devre yapısı ile sistemimizi uygulayalım? İngilizce devrik cümle'yi çeviri'de tek-düze pattem için hazırladığımız zaman, ma­ teryal aşağıdaki gibi olur : Sodium ions, potassium ions ete. are among the different substances that are actively transported through celi membane. Tek-düze Pattern'de Çeviri işlemleri Sodium ions, potassium ions ete. / / are/ / among the different substances/ / that are actively transported/ / through celi membrane. Cj bj sodyum iyonları, potasyum iyonları v.b. O ........... dır/ -dir/ -dur/ -dür □ ag farklı/değişik maddeler arasında a£ ki aktif olarak taşınır -*■ aktif olarak taşman a^ hücre mebranı/zarı yoluyla (arasından) c ® b a a 2 t S= c + a +b 93— Arth u r C. G u yton , T e x tb o o k o f M edical P h y s io lo g y (Philadelphia; WJ3. Saunders Co, 1976), s. 40 45 Çeviri Ürünü Sodyum iyonları, potasyum değişik maddeler arasındadır. iyonları v.b. hücre zan yoluyla aktif olarak taşman Kaynak ■ Metindeki Devrik Şekli Korunarak Çeviri İşlemleri Among the different substances/ / that are actively transported/ / through celi membrane/ /are/ / sodium ions, potassium ions ete.. c3 farklı/değişik maddeler arasında C£ ki aktif olarak taşınır ->■ aktif olarak taşman hücre membranı/zarı yoluyla (arasından) bj dır/-dir/-dur/dür a^ □ sodyum iyonları, potasyum iyonlanv.b. c 2 O t b____a _ _ a G> S= a+ c + b Çeviri ürünü Sodyum iyonlan, potasyum iyonlan v.b. hücre zan yoluyla aktif olarak taşman değişik maddeler arasındadır. Açıkça gözlenildiği gibi ilk çeviri uygulamasında denklemin S = c + a + b, ikinci çeviri uygulamasında ise denklemin S =>. a + c + b olmasına karşın, bu sistematik yaklaşımla elde edilen nihai çeviri ürünü mot-â-mot aynıdır. Bu da, kuşkusuz, sisteme dayalı bir çeviri sistematiğinin nasıl yüzde yüz kesin ve doğru sonuca götürdüğünün tartışma-götürmez bir kanıtıdır. Her iki nihai çeviri ürününde de yine aynı ve tek bir estetik rötuş uygulaması dü­ şünüldüğü taktirde, "maddeler arasındadır" ifadesini, "maddelerdendir" şeklinde tekrar yazmak olanağı vardır. Aslında böyle bir işleme editing de denebilir. "It is the purpose of this chapter to explain how these differences are brought about by the transport mechanisms in the cell membrane."94 Kaynak cümlemiz İngilizce'de dayimsel bir kullanış içinde kaleme alınmış ya da devrik bir nitelik arzetmektedir. 'It is' , tıpkı 'there is/are' gibi birlikte alınmalı ve bir parça oluşturmalıdır. Ancak sistematik yaklaşımla çeviri için bunu daha etkin bir kurguya, tek-dü­ ze kalıpsal işleme hazırlamak da mümkündür. Bununla beraber kaynak metnin aynı, olduğu gibi, sistematik çeviri sistemine sokulamıyacağı anlamı çıkarılmamalıdır. Yine her iki şekil­ de çeviri işlemlerimizi uygulayalım ve elde edilecek çeviri ürününün ayrıcalık gösterip göster­ meyeceğini, mot-à-mot aynı olup olmayacağını görelim. 94— Arthur C. Guyton, T e x tb o o k o f M edical P h y s io lo g y , (Philadelphia : WJi. Saunders Co., 1976), s. 40. 46 İngilizce cümle'yi tek-düze pattern için gibi olur: tekrar yazdığımızda, materyal aşağıdaki "The purpose o f is chapter is to explain how these differences are brought about by the transport mechanisms in the cell membrane." Tek-düze Pattern'de Çeviri İşlemleri The purpose o f this chapter/ / is / / to explain/ / how these differences are brought about/ / by the transport mechanisms/ / in the cell membrane. Cj bu bölümün amacı O bj -dır/-dir/-dur/-dür a^ açıklamak/izah etmek ag □ ki nasıl bu farklar meydana dana getirildiği/ni getirilir -*• bu farkların nasıl mey­ &2 taşıma mekanizmaları tarafından aj hücre zarında c © b m 2 t a S= c+ a + b Çeviri ürünü Bu bölümün amacı, hücre zarında taşıma mekanizmaları tarafından bu farkların na­ sıl meydana getirildiğini açıklamaktadır. Kaynak - Metindeki Deyimsel/Devrik Şekli Korunarak Çeviri tşlemlen It is I I the purpose of this chapter / / to explain / /how these differences are brought about / / by the transport mechanisms / / in the cell membrane. -dir/-dir/-dur/-diir □ bu bölümün amacı O açıklamak/izah etmek ki nasıl bu farklar meydana getirilir dana getirildiği/ni taşıma mekanizmaları tarafından hücre zarında 47 -> bu farkların nasıl mey­ d Lâ e ® ..b . 3 a 2 S=c+a+b+d Çeviri Ürünü Bu bölümün amacı, hücre zarında taşıma mekanizmaları tarafından bu farklaıln nasıl meydana getirildiğini açıklamaktır. Yine gözlenildiği gibi, ilk çeviri uygulaması da denklemin S = c + a + b, ikinci çevi­ ri uygulamasında ise denklemin S = p + a + b + d olmasına karşın, çeviri sistemimize aayaıı işlemlerle elde, edilen nihai çeviri ürünü mot-à-mot aynıdır. Başka bir deyişle, serbest düşü­ nen ve yazan, iki ayrı kişinin düşünsel ürünü ya da düşünceyi tutsak etmeden, yoketmeden, insanı robotlaştırmadan ortaya konan iki ayrı uslupta kaleme alman cümleler çeviri siste­ matiğinin sağladığı mekanik işlemle aynı noktada tek-düze olarak birleşebilmiştir. Bu ile­ tişimin gerçekleştirilebilmesini sağlayan sistematik yaklaşım insanlararası fikirsel doğru­ sallığı da kanıtlayıcı ve düşünme mekanizmasının işleme tarzını ortaya koyucu bir açıklama niteliğindedir. Bu nedenlerle ayrı uslupta veya edebi olan materyalin çevirisinin sistematik yakla­ şımla yapılamıyacağı kabul edilemez. Edebi pasajlar için bir gereksinim belki sadece sözcuksel ya da anlamsal açıdan ortaya çıkabilir. Ancak bu gereksinimi soyut kavramların bire indirgenmesi ile giderilebileceğini söylemek hiç de iddia niteliğinde değildir. Yalnız bir kılavuz çalışması ile bu gereksinim karşılanabilir. Çünkü sistematik çeviri'de anahtarlar (anahtar sözçükler) bilimsel ve teknik literatür için geliştirilenlerden hiçbir ayrıcalık taşıma­ maktadır. 95 Şimdi îngiliz Edebiyatında oldukça zor bir uslûbu ve derin kavramsal yaklaşımı ile tanınan modern bir romancı dan bir örnek üzerinde duralım : "It was done; it was finished. Yes, she mought, laying down her brus in extreme fatigue, I have had my vision."96 Virginia Woolf'un bu romanmmTürkçe'ye çevrisi serbest bir şekilde şöyle gerçek­ leştirilmiştir. ; "İşte olmuştu; tamamlanmıştı. Yorgun argın fırçasını bırakarak, "Evet" diye düşündü, "gördüm sonunda".97 Aslında genelde oldukça iyi sayılabilecek bu çeviri yapıtta, Virginia Woolf'un *bilinç akımı tekniği' Türkçe'ye aktarılamamış ve eser Türkçeleştirilmiştir. Romanın T o the Light House' olan adı da Türkçe'ye sadece 'Deniz Feneri' olarak aktarılmıştır. Oysa 95— Bkz. Sedat Törel, Ç eviri Sözlüğü (Ankara: Törel Yayını, 1978) s. 24 — 78. 96— Virginia Woolf, T o the Lighth ouse (L ondra : Penguin M odern Classics, 1973), s. 236. 97— Bkz. Naciye Akseki öncül "un Virginia W o o lf'tan çeviri yapıtına: D en iz Fen eri (Istan­ bul :C a n Yayınları, 1982), s. 259. belki 'Deniz Fenerine1 ile yetinmeyip 'Deniz Fenerine Ulaşmak' Woolf'un simgesel düşün­ cesini daha iyi açıklamış olacaktı. Sistematik çeviri'de kuşkusuz "to " atlanamıyacak ve sonuçta 'ulaşmak' kavramını estetik bir gereksinim olarak ortaya koyacaktı. Şimdi aynı pasajı sistematik yaklaşımla çevirerek nihai ürünümüze bakalım. dj Cj nihayet olmuştu - - j -- gerçek olmuştu □ □ bg .- - : - - Evet, diye düşündü □ b2 fırçasını yerine koyarak bj son derece bitkin bir şekilde a^ - - î - - düşlediğim görüntü gerçek olmuştur □ i. il d . a c ..es m. b IV. a m m S - (d) + (c) + (b) + (a) Çeviri ürünü Nihayet olmuştu; gerçek olmuştu. Son derece bitkin bir şekilde fırçasını yerine koyarak, 'Evet' diye düşündü, 'düşlediğim görüntü artık gerçek olmuştu'. 1.5 GÖZLEM VE BULGULAR Geliştirilen bu sistematik çeviri yaklaşımı ile son derece kesin ve doğru çeviri yap­ mak olanağı sağjanıldjğı söylenebilir. Bununla beraber, 1969'da da belirtmiş ö?iîuğumuz gözlem ve bulguların bugün için de geçerli olduğunu söylemek gerekir. Şöyle ki: "... Bu metodlarla yetiştirilen gruplarda ilk 1-2 ay bir reaksiyon tesbit edildi. Bu reaksiyon özellikle klâsik dilbilgisi kurallannı kullanmadan çeviri yapmanın mümkün olduğunu gösteren 'yönteme' karşı oldu. Reaksiyon daha ziyade iyi dilbilgisine sahip olan kişilerden gelmişse de bu.'lann kurs sonuna doğru metodun en büyük müdafii.oldukları not edildi. Çeşitli imtihanlarda alınan sonuçlar iyi dil bilenlerle orta seviyede lisan bilenlerin aynı seviyede bir başan sağladıkları müşahade edildi."98 98— Sedat T ö r e l, Ç eviri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayını, 1969) s. 24. 49 Klâsik dilbilgisi kurallarını savunanlarla salt dilbilimci anlayışı ile çeviri'ye yönelen­ lerin bu reaksiyonu'nun kısa sürede kırılmasının nedenibulgularımıza göreuygulamalara getirilen sonderece pratik kolaylıklar olmuştur. Çünkü, yabancı dilin bir sorun olduğu ülke­ mizde yetişkin kişilere, özellikle üniversite mezunlarına, tekrar dilbilgisi öğretmek, bırakı­ nız çeviri 'yi yabancı dilden de soğumalarını ve başarısızlığa uğramalarını sağlamaktan başka bir şeye hizmet etmemektedir. Bu nedenle bu sistematik yaklaşım, çeviri yapmak isteyene, ilgi zamiri, etken, edilgen ve bir sürü dilbilgisi kuralını öğretmek yerine araştırma sonucu bu tür dilbilgisel kurallara dayanan (K İ) Değişkenlik Süreci'ni vermektedir. Ve, (1) Ki + fiil'in -an/-en’e (ii) Ki + isim /zamir / fiil - İsim + fiil'in de -ğı/nı/n, -ği/ni/n, -ğu/nu/n, -ğü/nü/n gibi bir kolaylık getirmesi çeviri'de son derece pratik ve üstün uygulama yeteneıdi bulgu ola­ rak değerlendirebilmektedir. 9 9 1969'da da rapor edildiği gibi, bu sistematik yaklaşımda, "İngilizce ile Türkçe ara­ sındaki dilbilgisi farklarının anlaşılması daha kolaylaştırılmıştır" 100 Nedir bu dilbilgisel güçlükler? Elde ettiğimiz bulguların ışığı altında İngilizceden Türkçe'ye en büyük zorluk, dil­ bilgisel zamanların çeviri'de geçirdikleri değişimdir. Zamansal anlam iyi değerlendirildiği taktirde tngilizce’nin geniş zamanını çoğu kez Türkçe'de şimdiki zaman olarak kullandığı­ mızı not etmek ve uygulamak çeviride kolaylık sağlar. Bu, geçmiş zamanlar uygulaması için de söylenebilir.10 Bunları şöyle örnekleyebiliriz. 1 get up at.seven o'clocl in the morning and go to work by bus. — (Sabahlan yedide kalkıyorum (kalkanm) ve işe otobüsle gidiyorum (giderim). — The man spoke and said, " I want to live" Adam konuşuyordu) (konuştu) ve diyordu, (dedi): " Sfaşamak istiyorum (isterim). Diğer bir dilbilgisel zorluk da ilgi zamiri ve yardımcı fiil belirtilmeden İngilizce metinlerde kullanılan present ve past participle (İngilizce fiil'in 3. şekli ve -ing'li şekli) so­ runudur. 102 "İngilizce’den Türkçe'ye klâsik bir şekilde, sistemsiz veya serbest çevi­ ri yaparken, çevirmenin karşılaştığı çeşitli zoriuklan arasında birkaç yapısal özellik dikkati çekmektedir. Bu durumlann ortaya çıkardığı anlam sapmaları veya kaçalı anlamlar ise, çevirmenin İngilizce'den Türkçe'ye metin anlamından başka şeyle çık armasma, düzgün kompozis­ yon içinde yanlış bilgi akımına yol açmaktadır...''103 * Çeviri Sözlüğü (Ankara: Törel Yayını, 1978) 8. 76. Çeviri Tekniği (Ankara: Törel Yayını, 1969), s. 24. 101— Sedat Törel, Çeviri Tekniği (Ankara: Törel Yayını, 1969) s. 42—4 3 ; Karşılaştırmalı İngilizce Dilbilgisi (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınlan, 1978), s.31—32 99— Sedat Törel, 100— Sedat Törel, 102— Sedat Törel, Karşılaştırmalı İngilizce Dilbilgisi (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınlan. 1978),s. 6 3 -7 1 i 03— A y. es. s. 63., Şimdi bunu örneklemek için bir cümle'yi ele alalım. "The patient operated was discharged from the hospital closed down for financial reasons."104 Bu cümle'de isim olan patient'den sonra fül'in 3. şeklinin gelmesi (operated), arada ilgi zamiri ve yardımcı fiilin saklı olduğuna işaret etmekte ve edilgen bir durum sergile­ mektedir. Yani cümle şu şekilde daha belirgin bir açıklığa kavuşturulabilir: The patient who was (who had been) operated ... Aynı durum "hospital closed" için de aynı nedenlerle sözkonusudur. Şöyle ki The hospital which was closed down ... Cümle'nin açık şekli öyleyse aşağıdaki gibi olmalıdır: The patient who was/had been operated was discharged from the hospital which was closed down for financial reasons. 105 Bizim bulgulanmıza göre bu durumu (ki + fiil) ile çözümlemek basit bir şeküde ya­ pılabilen bir işlem olup hangi zamanda olursa olsun doğru ve kesin nihai çeviri ürünü sağ­ lamaktadır. Aynı tür çeviri zorlukları isim/zamir/fiil -isimden sonra gelen present participle'lar (fıillerin-ing şekilleri) için de sözkonusudur. "The heart pumping blood" denildiğinde cümle’de isim (heart)'dan sonra gelen pr-p, pumping etken bir duruma işaret etmektedir: that pumps blood... yine (ki + fiil) bu kapalı ifadenin kolaylıkla çözümünü sağlayacaktır : 'kan pompalayan'... İngilizce'de fiil'den önce gelen present ve past participle ise, kullanılan fiilleri sıfat fonksiyonuna sokar. Şimdi bu gözlemler sonucu elde edilen bulgulara 106 ve bulguların sağladığı pratik kolaylıklara bakalım. 1. The man eating fish (isimden sonra pr.p) (Balık yiyen adam) 2. The man-eating fish (isimden önce pr.p) (Adam / insan yiyen balık) 3. The solution used (isimden sonra p.p) Kullanılan çözelti (Taze solüsyon) 4. The used solution (isimden önce p.p.) Kullanılmış çözelti (Bayat solüsyon) 5. The fractured bone (isimden önce p.p) (Kınk kemik) 6. Blood-producing nutrients (İsimden önce pr.p.)(Kanyapıcı besin maddeleri) özellikle tıp dergilerinde sıklıkla karşılaşılan bu tür uygulamalara konacak tam ile 104— A y . es. s. 64. 105— A y . es. s. 64. 106— A y . es. s. 69. (K î) Değişkenlik İşlemi nin uygulanması sağlanılacak ve yanılgıya düşmeden kolaylıkla çevi­ ri yapmak olanağı elde edilmiş olacaktır. Bu da Türklerin çeviri işlemlerinde karşılaştığı en büyük zorluklardan birini daha rahat bir şekilde çözümleyebilmelerine son derece yardımcı olacaktır. Geliştirilen bu sistematik yaklaşımda gözlemlerimiz ve bunlara dayalı elde edilen bulgular arasında önemli bir yer tutan, cümle'yi kesme işleminde uygulanabilecek bazı ko­ laylıkların belirtilmesinde yarar vardır. Bunlar kısaca aşağıdadır: 1— Cümle içinde özne belirginse fiilden ayrı olarak kesilmelidir. a) Ali/ /went / / to his clinic. bj Ali gitti Û _b _ © S —b + a a-^ kliniğine a 0 Ali kliniğine gitti. Belirgin özneyi fiille birlikte aynı parça içinde aldığımızda, kaynak dildeki fikir iletişiminde yanlışlık yapılacaktır. Bir anlam farkının ortaya çıkması kaçınılmaz bir son ola­ caktır. Şimdi yukarıda verilen aynı cümle'yi, özne belirgin olmasına rağmen, yanlış kesip fiille birlikte değerlendirelim ve yanlışlığı birlikte izleyelim. Ali went / /to his clinic . a2 Ali gitti aj kliniğine S=a Kliniğine Ali gitti Gözlenileceği gibi "A li kliniğine gitti" (doğru), "Kliniğime Ali gitti"(yanlış) olarak gerçekleştirilebilmiş ve nihai çeviri ürünü de yanlış olmuştur. Belirgin özneli iki cümle daha verelim. (b) The drug/ / was / / long - acting. İlaç uzun etkiliydi (c) The operating theatre/ /was cleaned. Ameliyathane temizlendi. 2— özne belirgin değilse, yani bir zamir olarak belirirse, her zaman fiille aynı parça içinde değerlendirilir, örneğin, (a) She studied / / medical history Tıp tarihi okudu /eğitimi yaptı. (b) It is 11 frequent. Sıktır. (c) He operated / / the patient. Hastayı ameliyat etti. 3— Cümle içinde fiilden hemen sonra mastar geliyorsa, ikisini birden aynı parça içinde çeviri işlemine tâbi tutmak, çeviride kolaylık sağlayacak ve kesinlikle doğru sonuca götürecektir. Çünkü bu gibi durumlarda mastar beş tür anahtara cevap verebilmekte fakat bu işlemle kesin anahtar ortaya konabilmektedir. 107 Bu olasılıkları birlikte izleyelim. (a) It was found to be 11 malignant, Kötücül olduğu bulundu, (ğu) (b) The patient / /has to go / / on a diet. Hastanın diyet/perhiz yapması gerekir (-sı) (c) He tried hard to save / / the patient. Hastayı kurtarmak için sıkı çalıştı.(-mak için) (d) The nurse / /went to see / / her patients. Hemşire hastalarını görmeye gitti, (-ye) (e) She wanted to leave / / the hospital. Hastaneden ayrılmak istedi (-mak) Aynı şekilde bir isim, zarf ve sıfattan sonra gelen mastarları da bu dilbilgisel yapı­ taşları ile birlikte almanın son derece kolaylık sağladığı çok önceden gözlenmiş olaylardan­ dır. 108 Çünkü isimden sonra mastar genellikle -cak/ -cek, zarftan sonra -mak/ -mek için ve sıfattan sonra da -sı/ -si/ -su/ -sü olarak çeviri ürününde yer alır; bu durumlarda mastar, tüm sözlüklerde gözlenildiğinin aksine -mak/ -mek değildir. Bunları da gözleyerek bulgularımızı not edelim. (a) The surgeon has ten patients to operate. Cerrahın ameliyat edeceği on hasta/sı var ( -cek) (b) I have a lot o f work to do. Yapacak/yapılacak çok işim var. (cak) (c) He ran fast to catch the bus. Otobüsü yakalamak /otobüse yetişmek için süratli koştu (-mak/ • mak + için) (d) This drug is difficult to digest. Bu ilâcın sindirilmesi zordur. ( -si) 4— Genellikle, mümkün olduğu her zaman, bir parça'nın edatla başlatılması çe­ viri işleminde kolaylık sağlayacaktır. 107— -sı/ -si/ -su/'-sü, (c ) -m ak / -mek için, (d ) Karşılaştırmalı İngilizce Dilbilgisi (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınlan, 1978), s. 70. B eş tür anahtar (a ) -ğ ı/ -ğ i/ -ğ u / -ğü, ( b ) ■ya/ -y e ve ( e ) -m ak/ -m ek olarak sıralanabilir. Bkz. Sedat Törel, 108- A y . es. s. 7 0 -7 1 . örneğin, He is working/ / at the Department o f Internal Medicine/ / o f the University Hospital. Üniversite Hastanesinin Dahili Hastalıklar Bölümünde çalışmaktadır. Gözleneceği gibi 'Department o f Internal Medicine' bölünememektedir. Aynı ör­ neklemeyi 'a cup o f tea a slice o f melon' için de yapabiliriz. Bunlar asımda Türkçemize geçerken edatlarım kaybetmekte ve sırasıyla "Dahiliye Bölümü", "bir fincan çay" ve "bir dilim kavun” olmaktadır. Dolayısıyla, daha önce de açıklandığı gibi bunlarda bölme'ye gitme dil mantığına karşı çıkmak olur. Ve sonuç almak imkânsızlaşır. isimden sonra gelen edatların çoğu kez -daki/ -deki olarak Türkçeleştiği de ilginç bir bulgu olsa gerek, örneğin, The patients in Room 5 will be discharged. Oda 5'deki hastalar taburcu edilecek (1er) dir. 5— Çeviri uygulamalarında elde edilen bir diğer bulgu da isimden hemen sonra gözlenen bir sıfatın ilgi zamiri ve yardımcı fiili kamufle ettiği olayıdır. Bir örnek verelim: It is a case/ / easy to treat. Tedavi edilmesi kolay (olan) bir vakadır. 6— Buna benzer bir bulgu da isimden sonra gelen isim veya zamir durumudur, iki örnekle bu gözlemimizi açıklayalım. a) The patient the doctor treated recovered. The patient (whom) the doctor treated recovered. Doktorun tedavi ettiği hasta iyileşti. b) The doctor he consulted is a specialist. The doctor (whom/that) he consulted is a specialist. Başvurduğu doktor mütehassıs /uzmandır. 7— Devrik cümle'yi çift işaretleme sürecinde fikir devamlılığı olarak kabul etme­ diğimizi daha önce de belirtmiştik. Aynı gereksinim nedeniyle İngilizce'de beliren devrik cümle'yi çeviri işleminden önce normal bir statüye kavuşturduğumuz taktirde, çeviri işlemle­ rimizi daha kolay yapmak imkânı doğmuş olacaktır. örneğin, Never have I seen such a therapy gibi bir cümle İngilizce'de vurgulu bir cümle olma­ sına rağmen bunu aynen çevirmek bazı güçlüklere neden olabilir. O zaman İngilizce cümleyi S—V —O (Subject—Verb—Object) kahpsal çerçeve içinde işlemek, böyle bir cümleyi çevir­ mek kuşkusuz daha kolay olacaktır. Bu durumda ortaya çıkan tablo şöyle olur: s V I have never seen 54 0 such a therapy. Bu cümle'yi şimdi parçalayıp Türkçe'ye çevirmek kolay olsa gerek. Şöyle ki I have never seen/ /such a therapy. ^2 ........ asla görmedim, aj böyle bir tedavi S- a Böyle bir tedavi asla görmedim. 8— Soru cümlelerinin çeviri işlemi için paralel bir uygulamanın her çeviri uygula­ masında kolaylık sağlayacağım da söylemek imkânı vardır. Yine olayı birlikte gözleyelim. Did the patient recover after the operation? Şimdi soruyu normal bir cümle/olumlu bir cümle olarak ele alalım ve çeviri işlemini gerçekleştirdikten sonra denklem'de belirecek fiil'in ses u y u m u n a göre mı/mi/mu/mü? ek­ leyerek nihai ürünü elde edelim. The patient did recover (recovered) after the operation. Parçalayıp çift-işaretlemeyi uygulayalım. The patient / / recoverd / / after the operation. b^ hasta a2 iyileşti □ aj ameliyattan sonra . b © a m O S =b + c Hasta ameliyattan sonra iyileşti. Şimdi flil'in ses uyumuna göre (-mı/mi/ -mu/ -mü)ekleyelim ve soru şeklini elde edelim. Hasta ameliyattan sonra iyileşti mi? 9— Cümle açıcıian genellikle, bir cümle'nin yapısal bütünlüğü ile ilişkili olmadı­ ğından bunları marja yazıp elde edilen denklemin başına getirmek kolaylık sağlayacaktır. ömeğin : In our country, this disease is encounteredj n the easter n proyinces. In our country, this disease/ / is encountered / / in the eastem provinces. 55 ülkemizde (+) bu hastalık / hastalığa &2 rastlanır a^ doğu illerinde b © a d S = b + a -► b+a Ülkemizde, bu hastalığa doğu illerinde rastlanır. Aynı şekilde,bir fiille birlikte kullanılan zarfınarja yazıhp çift-işaretlemeden son­ ra fiili içeren işaretlenmiş ünitenin başına getirilir ve bu suretle estetik bir rötuş gereksinimi ortadan kaldırılmış olur, örneğin, The surgeons/ / suddenly postponed / / the operation. b^ (+) aniden &2 cerrahlar O - - - - - erteledi/ler □ a^ ameliyat/i .b. a ® © S =b+ ^ a Cerrahlar aniden ameliyatı ertelediler. 10— Gözlemlerimize ve bunlara dayalı olarak elde edilen bulgularımıza göre kay­ nak bir cümle’de parçalama bazan, çok ender de olsa, işletilme'de ya da işlemlerin uygulan­ masında zorluk yaratabilmektedir. Bu zorlukların estetik rötuşla giderilebilmesi olanağı olmasına karşın, kaynak cümle'nin başka seçenekle kesilip denenmesinde yarar vardır. Çünkü yapısal olarak peşinen görünemiyen bir özellik böylelikle açığa çıkarılmış olacak ve çözüm rahatlıkla elde edilmiş olacaktır: Bunu basit bir örnekle burada açıklayalım. The meeting/ / was mit / /off. Yukarıdaki kesme'nin sonuç veremiyeceği aşikârdır. Çünkü cümleyi kısa parçalar halinde keserken fiilin bir uzantısı olup anlamını tamamlayın " o ff" sözcüğü'nün değerlen­ dirilmesi yanlış olarak yapılmıştır, öyleyse, cümle ikinci bir seçenek ya da değerlendirme ile, gerektiği durumlarda daha büyük parçalar halinde kesilerek kolaylıkla sonuca gidilebilir. Aslında bu bir değişkenlik işleminden çok, alternatif deneme'yi öngören bir uygulama serbestisıdir. Bu aşağıdaki gibi olur : The meeting / / was put off. bj toplantı O a^ ertelendi □ b © r a S= b + a ; 56 Toplantı ertelendi Geliştirilen bu sistematik yaklaşımda kaynak dildeki cümle'de iki nokta üstüste ile ilginç gözlemlerimiz ve bulgularımız da olmuştur. tki nokta üstüste, cümle'de ikinci tamzamanlı bir fiil olmamasına rağmen kesinlikle bir hudut getirmektedir. Dolayısıyla iki nokta üstüste hudut taşlan üzerinde açık bir şekilde belirtilmelidir. Yine durumu örnekleyelim. This therapy included the following: bed rest, diet and change of environment. This therapy/ / included/ / the following/ / : bed rest, / / diet/ / and change o f environment. bu tedayi O içeriyordu (içerdi) □ aşağıdakileri/ni - -: - - yatak istirahati/ni - -, - - diyet/perhiz/i - -ve - çevre değişikliği/ni Gözlenildiği gibi burada tek tam-zamanlı fiil vardır. Ancak hudut taşı üzerinde iki nokta üstüste ( : ) bileşik bir duruma ya da ikiayn antiteye işaretetmektedir. Buna ek olarak virgül ( , ) ve (ve) sözcüğünün hudut taşlan üzerinde varlığı dadaha önceaçıklanmış bulunan ortak parantez durumuna işaret etmektedir. Nitekim gayret sarfetmeden duruma kritik olarak bakıldığında, bir liste ya da listeleme durumu kolaylıkla gözlenebilir. Bu gözlem ve bulgulara dayalı olarak, çeviri işlemleri aşağıdaki gibi uygulanarak doğru ve kesin çeviri'ye kolaylıkla gidilebilir. Cı bu tedavi t b2 içeriyordu □ t bj aşağıdakilerini i I O 1a-.1 - - : - - yatak istirahati/ni a2 - - , -- perhiz/i ag - -ve - çevre değişikliği/ni I. c ® b d IL a I I S —(c + b) + (a) Nihai Çeviri Ürünü Bu tedavi aşağıdakilerini içeriyordu : yatak istirahati, perhiz ve çevre değişikliği. 57 Elde edilen diğer bir bulgu da iki parantez ( ), iki çizgi........... ve bazan iki parantezarası veya parantez-içi ağırlığında kullanılan iki virgül, , arasında beliren durumlarla ilgi­ lidir. Böyle bir durum daha önce, Türkçe'den İngilizce'ye çeviri'de olduğu gibi 109 aynı yaklaşımla çözüme bağlanır. Çünkü bu şekilde saptanan sözcüklerin kaynak dilde veya hedef dilde cümle yapı bütünlüğü ya da yapısal devamlılığı ile hiçbir ilişkisi yoktur, öyleyse bunlar ayrı çözümlenir ve işaretlenen yere, monte (edilmek suretiyle çeviri işlemi tamamlan­ mış olur. Yine bunu da bir örnekle açıklayarak gözlem ve bulgumuzu sergileyelim. Both doctorsI I (I mean/ / Dr. Ahmet and Dr. Ali) made a definite diagnosis/ / about the onset/ / o f this insidious disease. bj her iki doktor ( ) bg kesin bir tanı koydu/lar &2 başlangıcına ilişkin/başlangıcı ile ilgili olarak/başlangıcı hakkında a^ ..İ » . a bu sinsi hastalığın ® m S=b()+a Ayrı işleme tâbi tutulan parantez içi kısım : demek istiyorum (demek isterim) a-^ Dr. Ahmet ve Dr. Ali'yi S=a öyleyse, nihai denklem : S = b (a) + a Elde edilen nihai çeviri ürünü : Her iki doktor (Dr. Ahmet ve Dr. Ali'yi demek istiyorum) bu sinsi ha langıcına ilişkin kesin bir tanı koydu. lığın baş­ Geliştirilen bu sistematik yaklaşımda bu bölümün başlannda fiil'den sonra mastar geldiği taktirde ikisinin de birlikte alınmasının kolaylık sağlayacağı belirtilmişti. Ancak tek bir fiile bağlı başlayan ve iki veya daha çok ayn fikirleri belirten mastarla kurgularda önyar­ gı ile düşüncelerde yanılgıya meydan vermemek için fiil 'i ayn bir parça olarak değerlendi­ rip ortak parantez işlemini uygulamak büyük rahatlık sağlayacaktır. Kolaylıkla kesin doğm sonuç elde edilebilecek böyle bir durumu bildikte izleyelim. He went to see the doctor and (to) ask his advice on some drugs. He went/ /to see/ / the doctor/ / and ask his advice/ / on some drugs. 109— Sedat Törel, Ç eviri Sanatı (Ankara: Hacettepe ve Taş Kitapçılık Ltd. 1981) s. 46 — 47. 5Q ti. Yayını, ^ a6 f * gitti ~ 1 görmek/ görmeye doktor/u al *> -ve - sormak / sormaya t tavsiyesi/ni a4 ■a r ı ı bazı ilâçlar hakkınt S= a Nihai Çeviri ürünü Doktoru görmeye ve bazı üâçlar hakkında Estetik Rötuş Doktoru görüp ('görmeye ve' yerine) bazı ilâçlı .ya gitti. Gözlem ve Bulgular bölümüne son vermeden önce Tü .nizde sık sık kullanıp çe­ viri süreç ve işleminde rol oynayan (K İ) lerin en etkin ve büyük bir bulgu olduğunu bir kez daha belirtmekte yarar vardır.110 Bunlar üzerinde daha önceki ve bu çahşma'da yeterince durulduğundan bunlan burada tekrar etmeye gerek kalmamıştır. Bununla birlikte ilgi zamiri olarak beliren (K İ) lerin, hazan bağlaç ve hatta zarf olarak da işlev y a tığ ın ı gözlemekte yarar vardır, örneğin: (i) He said that the patient will recover. "Dedi ki hasta iyileşecek" gibi bir cümle'de (Ki) bir bağlaç fonksiyonu gör­ mektedir. Oysa (ki) Değişkenlik işlemi'ni uyguladığımızda bunu "Hastanın iyileşeceğini söyledi" olarak gerçekleştirmek olanağı vardır. (ii) We had only set out when it started raining. "Yola çıkmıştık ki yağmur yağmaya başladı" gibi cümlede ise, (Ki) zarf işlevini görmektedir. Bunu "yola çıktığımızda/ çıktıktan kısa bir süre geçince yağmur yağ­ maya başladı" diye söyleyebiliriz. Son olarak (that) anahtan'nın dilek kipi'ni İngilizce'den Türkçe'ye aynen aktar­ makta yaradı olduğunu söyleyebiliriz. 111 110— Sedat Törel, Ç eviri Sözlüğü (Ankara: Törel Yayını, 1978) ss. 75 — 79. 111— T ürkçe'ye tekil sayıda -sı/nı/n, -si/ni/n, -su/nu/n ve sü/nü/n, çoğ u l sayıda -lan/nı/ n ve -leri/ni/n olarak çevrilir. Bkz. Sedat Törel, H in t-A vru p a D illerin den T ü rk ç e 'y e Ç ev iri (Ankara:H acettepe Kitabevi Yayınlan, 1976) s. 18. 59 The doctor/ / asked/ / that the patient be hospitalized. doktor O b£ istedi □ aj ki hasta hastaneye yatırdır -*■ hastanın hastaneye yatınlmasını . .b. . a J® İD S = b +c Doktor hastanın hastaneye yatınlmasını istedi. Geliştirilen bu sistematik çeviri yaklaşımı ile uygulama yapanlann, yabancı dil seviyeleri ne olursa okun, azami 3—4 aylık bir uygulama ile İngilizce'den Türkçe'ye kesin doğru çeviri yapabilecekleri gözlem ve bulgularımızın en önemlisini oluşturmaktadır. Nitekim Türk Bilim adamları arasında Türkiye genelinde yürütülen Anket 112 Sonuçlan da bu gözlem ve bulgumuzu onaylamaktadır. Bunun nedeni ise, hiç kuşkusuz, çeviri disiplinine getirdiğimiz pozitif, matematiksel yaklaşımdır. 1.6 TARTIŞM A : İN SA N —AK LINA D A Y A LI ÇEVİRİ YAK LAŞIM ININ ÇEVİRİ İŞLEM VE SÜREÇLERİNDEKİ YERİ, Doğru ve olabileceği kadar kolaylıkla çeviri yapabilmek konuya her ilgi duyan gibi bu çalışmayı yapam da ilgilendirmiş, bir arayış içine sokmuş, sonradan çeviri hocası olarak öğrencilerinin "Her bilimde yol var yordam var, sistem var ycntem, çeviri'de yok mu?" diye sorulan113 bu araştırmalarına hız vermesini sağlamıştır. Gerçekten de ünlü dilbilimci Ferdinand de Saussure dilde biçimselliği, 114 yüzyılı­ mızın ün salmış dilbilimcisi Noam Chomsky dilde yapısallığı 115 savunurken, sayısız dil­ bilimciler de bunlan taklit ederken ve ortaya bir sürü kuramlar atılırken, hele hele bunlan, özellikle Saussure u dilimize çevirip uyarlamakla aynı doğrultuda, üstelik bir de sanki daha da anlaşılmaması için süper an bir Türkçe özentisi içinde, izlenim-bırakıcı bir havayla dilbi­ lim sunuları yapılırken ülkemizdeki çeviri sorunlarına eğilmek, pratik ve sistematik bir yak­ laşım yönünde araştırma ve deneyler yapmak hiç de kolay olmasa gerek. Çünkü böyle bir kuramsallık içinde çeviri'ye mekanik bir yaklaşım herhalde çoğu dilbilimcilere göre akıntıya karşı kürek çekmeyi anımsatıyor ya da somut yaklaşımlar soyutlamalar karşısında albeni bakımından daha az ilgi çekiyor olmalıydı, öyle ya soyut yüksekliklerden somut gerçeklere, ayaklarımızın yere basnasına varan bir derinleme iniş gerekirdi... Nevarki dünyamızda meka­ nik çeviri sistemleri üzerinde de çalışılıyor ve pratik sonuçlara gidiliyordu, üstelik bu siste­ 112— Cum huriyet üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Yön etim K ürulu'nun 82—63/43 sayılı ve 25.11.1982 günlü karan uyarınca Türk Bilim adamlan arasında T ö r e l Ç e veri S is te m le ri'n e ilişkin Anket, bu sistematik yaklaşımın çeviri'ye getirdiği etkin katkıyı doğrulamıştır. 113— Bkz. Sedat T örel'in Ç ev iri Sanatı ( Ankara: Törel Yayını, 1964) adlı yayınma, s.2 114— Ferdinand de Saussure, C ours d e L in g u is tiq u e G eneral (Paris:Payot, 1916), Türkçe Çev. Berke Vardan G en el D ilb ilim D ersleri, C ilt I —I I (A n k : T .D .K . Yayınlan, 1978) ss. 2 9 -3 0 ,6 0 . 115— Noam Chomsky, Syntactic Structures (T h e Hague: M o u to n , 1975) ss. 35—36. 60 matik yaklaşımlar ne biçimselliğe, ne de semantik gelişimi de içeren bir yapısallığa karşı değildi. Değildi çünkü bunlan da işlev ve işlemleri sırasında materyal ve harç olarak kulla­ nabiliyordu... İnsan düşüncesinin dil'den, sözden^ dilyetisinden ve daha bir sürü dilbilim gerçek­ lerinden çok önce var olduğu, değil insanlarda hayvanlarda bile bir iletişim olduğu ortaya konurken, insanlararası, dillerarası bir fikir iletişimin işleyiş tarzı, mekanizması da araştırıl­ maya lâyık önemli bir husustu ve bu alanda çalışmalar yapüıyor, sonuçlar almıyordu. 116 Bu nedenle salt dilbilim tartışmaları yavaş yavaş eski albenisi kaybediyor gibiydi. Çünkü günü­ müz insanı pratik, sonuç veren sistemlere daha çok önem veriyordu, veriyor. Bu ve ,buna benzer gerçeklerin ve geniş-çapta duyulan bir gereksinimin verdiği ce­ saretle, 1960lara doğru başlatılan araştırmaların çeşitli düzeyde yabancı dil üzerinde dene­ meye ve bir sistematik yaklaşım geliştirmeye başladım. Bu konuda kaynak olmaması, yapı­ lan çalışmaların hemen hemen tamamen Hint-Avrupa Dillerinde olması kuşkusuz ki işe ba­ şından başlamayı gerektiren en büyük etkendi. Bu koşullar altında, kendi olanaklarımla üniversite çatısı dışında çalışırken, ilk İngilizce'den Türkçe'ye çeviri yayınımı yaptım. 117 İtiraf etmeliyim ki henüz işin başında, büyük bir işin ya da şimşek-çekici bir uğraşım peşin­ de idim. Ama İngilizce'den Türkçe'ye çeviri nin TürRçe'den İngilizce'ye çeviriden daha zor olduğunu şaşırtıcı bir şekilde vurgulamaya başlıyordum. Peki niye bir Hint-Avrupa Dili üyesi olan İngilizce'den Türkçe'ye, bir yabancı dilden anadilimize çeviri daha zordu? Bunu nasıl haklı gösterebilirdik? Çeviri sorunlan konusunda Türkçe'den İngilizce'ye araştırmalan yayınlarken 118 tek kalıpsal ya da tek-düze biçimsel bir yapı ile soruna yönelmiştim. Oysa İngilizce'den Türkçe'ye çeviri'de sabite'nin (3) olarak saptanabümesine karşın, kaynak-dildeki tek bir noktadan çıkışa karşı hedef-dilde, Türkçe'de üç ayrı nokta vardı. Bunların bire indirgenmesi tek-düze bir sistematik için kaçınılmaz bir şarttı. Zorluk da buradaydı. Üç ayn hedef nasıl tek müşterek bir hedef olarak saptanabilirdi? Ük ürünlerin ortaya konulduğu 1969'dan ancak yedi yıl sonra bu soruya, önemli bir soruna cevap bulabildim ve bunu İngilizce'den Türkçe'ye çeviri için olduğu kadar tüm Hint-Avrupa Dillerinden Türkçe'ye çeviride geçerli olabileceğini rapor ettim . 119 Gerçekten bu ilk kaynak araştırmalan literatüre ilk kez geçiyordu ve özgün çalışmalar, derinliğine araş­ tırmalar on beş yıllık bir uğraştan sonra çeviri sorunlanna bir çözüm olarak ortaya konuyor­ du. İmkânsız gibi görünen bu sistematik yaklaşım ve yöntembilim, dilbilimi yanısıra modem matematiksel ve mantıksal etkenlerle sonunda insan aklına dayalı kesin bir iletişimi uygula­ yıcının yaranna, araştırıcının hizmetine sunuyordu, üç hedef nasıl tek hedef olabilmişti? İletişim nasıl doğrusal bir nitelik kazanabilmişti? Metot ve Materyal Bölümünde açıklandığı ve çeşitli örneklerle bu çalışmada da belirtildiği gibi, Uç hedefin tek hedefe indirgenebilmesi üç ayn işaretleme ve değerlendirme sonucu gerçekleştirilebilmiştir. Kesilen parçaların çift-işaretleme'ye tâbi tutulmalan sonucu indirgenerek en küçük ortak kat'ın değerlendirilmesi ile üç ayr. hedefin tek bir noktada kesişmesi sağlanmakta, böylelikle sonuca gidilmektedir. Bununla birlikte bazan doğrudan 116— 117— 118— 119— Sedat Törel, "M e k a n ik Ç e v iri'n in sağlad ığı İm k â n la r ", D ünya Gazetesi, 9.10.1975, s. 2 Sedat Törel, Ç ev iri T e k n iğ i (Ankara: Törel Yayını, 1969). Sedat Törel, Ç ev iri Sanatı (Ankara: Törel Yayını 1964). Bkz. Sedat Törel, " Hindu-Avrupm Dillerden Türkçe'ye Çeviri yönünde geliştiril­ miş sistematik bir y ö n te m ", B ilim ve T e k n ik , Ankara, 8 (8 7 ): 2 6 —28, 1975. dcğruya tek harfli bir denkleme gidilmesi, en küçük ortak katın bire indirgenmesi ile niye karşılaşılmaktadır? Bunun cevabı son derece basittir. Çünkü bazı matematiksel işlemlerle aynı kurgusal olasılığa ender de olsa, varmak mümkündür .Başka bir deyişle İngilizce ile Türkçe cümlelerin iki ayn dili temsil, etmelerine karşın fikirsel iletişimde benzer, hatta aym dcğrusaDığa sahib olmaları da olasıdır. Bir örnek verip bu paralel doğrusallığı birlikte göz­ leyelim. It has been reported/ / that these tumors are benign / in most cases, (özel) ag rapor edilmiştir. 82 ki bu tümörler iyicildir -> bu tümörlerin iyicil oldukları a^ olguların çoğunda S= a Olguların çoğunda bu tümörlAin iyicil oldukları rapor edilmiştir. Bu tür kolaylıkla çözülen ve çoğu uygulayıcı'yı şahane yanılgıya sürükleyeli bu tip cümleler fikirsel iletişimde iki ayn dil arasında tek ortak kavşak nokta şeklinde belirdiği içindir ki en küçük ortak kat uygulamasına gerek kalmadan çözüm için denklem hemen ya­ zılabilmektedir. Ama yine bu şahane yanılgı yüzür-dendir ki, "İngilizce cümleyi sonundan tutun ve başa doğru gidin, çeviri olur" gibi tutarsız yönlendirmeler ülkemizde çeviri sorunu­ nu bir çıkmaza sokmuş ve bazı dilbilimcilerin bir sürü kuramsal, işlemez öğretileri sonucu doğru çeviri çok kez aranır bir çaba olmuştur. Oysa geliştirilen bu sistematik yaklaşımla, çeviri sorununu kökünden çözümlemek mümkündür.Böylelikle sözcük sözcük çeviri kesin doğrulukla yapılabilecek ve yanlışlıklar önlenebilecektir. Daha önceki bir kitabımda 120,da bir çeviri eser 121 hakkında söylediklerimi buraya aktarmak istiyorum: "Aslında bu alanda büyük bir hizmet olmasına karşın... bunun Türkçe'ye mealen ve çok kez ek bilgi katılarak aktarılmış olduğu hemen gözle­ nir." 122 Aynı gözlem birçok tıbbi çeviri kitapları içinde genellikle geçerli bir gözlemdir. Bu konuda bir örnek verelim. "Furthermore, extreme hyperventilation produces EEG changes and symptoms (dizziness, fainting) similar to those o f hypoxemia. Both the metabolic arid electroencephalographic abnormalities o f hypocarbia can be reversed by hyperbaric oxygenation." 123 İngilizce bu pasajı geliştirdiğimiz sistem uyarınca aşağıdaki işlem sonucu çözmek ve nihai çeviri ürününü elde etmek olanağı vardır. 12 120— Sedat Törel, Ç eviri Sanatı (Ankara: Hacettepe ve Taş Kitapçılık Ltd. Şti., 1981) s. 291 121— Bkz. Prof. Dr. N .K . M enteş ve D o ç . Dr. G. M e nteş in R e v ie w o f P h ysiological C hem istry (Am erika. Lange Medical Publications, 1973) adlı eserden Türkçe'ye çevirisi 122— A y . es. s. 290—295 F iz y o lo jik K im y a 'y a B akış (İzm ir:, Ege Üniversitesi Yayını 1 9 7 6 ),s .l 122— .Allan A . Smith, "R ecen t Developm ents in Anesthesia", T h e Surgical C linics o f N orth A m e ric a (A m erica: W.B. Saunders C o .) 55 (4 ) — 821. 124— Bkz. Sedat Törel, Ç eviri Sanatı (Ankara: Hacettepe ve Taş Kitapçılık Ltd. Şti. V * ? r a , 1931) s. 2 9 6 — 300. üstelik (+) aşın hiperventilasyon O ac oiuştumr jEEG değişiklikleri al a4 □ semptomlar (baş dönmesi, bayılma) - -ve t ki benzer benzeyen hipoksemininkilerine a2 0 S =\b + a t>2 - - - - - gerek metabolik gerekse elektroensefalografık anormallikler/i (anormal durumlan) O bj hipokarbianın 82 — - - tersine çevrilebilir □ a^ hiperbarik oksijenasyonla b ® S —b + a Bu işlemden sonra sonuçlanan çeviri ürünümüz : Üstelik, aşm hiperventilasyon EEG değişiklikleri ve hipoksemininkilere benzeyen semptomlar (baş dönmesi, bayılma) oluşturur. Hipokarbianın gerek metabolik gerekse elektroensefalografık anormallikleri (anormal durumlan) hiperbarik oksijenasyonla tersine çevrilebilir. 125 Aynı İngilizce metin serbest bir çeviri ile konunun bilim adamlannca aşağıdaki gibi çevrilmiştir: "Bundan başka, aşın hiperventilasyon EEG değişiklikleri yapar ve semp­ tomlar (baş dönmesi, bayılma) hipoksi semptomlanna benzer. Hipokarbinin hem metabolik hem de ensefalografik anomalileri hiperkarbik oksi­ jenasyonla tersine çevrilebilir."126 Bu tür farklı çeviriler Nelson ve Guyton gibi yazarlardan yapılan çeviriler için de söylenebilir. Çünkü çeviri yaparken sistem uygulamamak konuyu bilen bilim adamlannın kendi deneyim ve gözlemlerini de eklemesi rizikosunu büyük çapta davet etmektedir. Dene­ yimi daha az olanlar ise, sisteme dayalı çeviri yapmadıkları taktirde konuyu daha da zayıf 125— Bkz. Sedat Törel, Ç eviri Sanatı (Ankara: Hacettepe ve Taş Kitapçılık Ltd. Şti. 126— Refik Paykoç ve ark.. Cerrahi K ilin ik le ri, A n es te zik M ad d elerin K a lb e E tkisi (A n k a ­ Yayım, 1981) s. 299. ra: Güven Kitabevi, 1977), ss (4 ), 895. 63 bir çeviri ürünü olarak gerçekleştirmekle karşı karşıyadır ve maalesef bu tür çeviriler tıp li­ teratüründe tehlike yaratabilmektedir. Oysa geliştirdiğimiz çeviri sistemi, ele alman pasajın anlamını aynen, anlamına eklemeden ve anlamını eksiltmeden, Türkçe'ye çevirebilmemize olanak sağlamaktadır. Çeviri belirli kriterlerle gerçekleştirildiği için boşuna zaman kaybe­ dilmemekte ve en kesin doğru sonuca tek-düze işlemlerle vanlabilmektedir. Görüşlerimizi doğrulamak ve tartışmamızı örnekleme ile sürdürebilmek amacıyla oldukça zor bir dili olduğu tıp çevresinde kabul edilen Lehninger'den bir pasaj alarak bunu çevirelim. "There is a hierarchy in the organization o f the mammalian endocrine system. The hypothalamus secretes peptides called releasing factors and inhibitory factors, each o f which stimulates (or inhibits) the release of one o f the anterior-pituitary hormones, such as adrenocorticotropic hormone, thyrotropic hormone and the gonadotropic hormones. These in turn act on snecific target tissues. Some (possibly all) o f the hormones bind to specific hormone receptors, proteins located either on the cell surface or in the cytosol." Geliştirilen bu sistematik yaklaşımın ve elde edilen bulguların etkinliğini sözde bırakmamak ve tartışmamızın tutarlılığını göstermek amacıyla biraz önce sunulan tıbbi pasajda çeviri öncesi gözlem, bulgu ve hazırlıklarımızı birlikte yapalım. Biyokimya anabilim dalında oldukça zor olan bu materyal içinde çevirmeni bekle­ yen ne gibi zorluklar, hatta tuzaklar var? Bunları geliştirilen bu sistematik yaklaşımla nasıl açığa, anlaşılabilir biı duruma çıkararak yanılgı payı sıfıra indirgenebilir? sıralayalım. 1— "There is" ayrı kesilip, ayrı bir antite olarak çift-işaretlemeye tâbi tutulmalı­ dır. "There" sözcüğü İngilizce'de bu çerçevede deyimsel olarak kullanılmaktadır ve ancak "to be'"nin bağımsız şekli ile anlam kazanmaktadır. 2— "Called” fiilin üçüncü şekli "past participle" olup birisim olan "peptides", dan sonra geldiğine göre, "which are" sözcüklerini kamufle bir şekilde kullanmaktadır. Do­ layısıyla, "called" tam-zamanlı bir fiil olmayıp (K i) Değişkenlik işlemi sonucu doğru bir şekilde çözümlenebilir. 3— "Releasing" fiilin ing'li şekli (present participle) olup bir isim olan "factors" sözcüğünden hemen önce kullanılmaktadır, öyleyse, fonksiyonu bir sıfat işlevi olup -rak/-rek olarak çevirisi yapılamaz. Çevirisi ya -cı/-ci/ -cu/-cü veya Türkçe'ye uyumla -an/-en olarak gerçekleştirilebilir. 4— "Releasing factors and inhibitory factors" bir liste halidir ve Ortak Parantez uygulaması gerektirir. 5— Each o f which stimulates" sözcükleri (ki+fiil) olarak (K İ) Rötuşuna tâbi tutulmalıdır. Çünkü buradaki "each" sözcüğü "factors"'e refere etmekte ve bunun sonucu olarak da (K İ) Rötuşu kaynak dildeki sunu olan "which stimulates" yki+fiil) esasına göre gerçekleş ti tümelidir. 127— A lbert L. Lehninger, B ioch em istry (N e w York : Worth Publishers, Inc., 1975), s.826. 64 6— "Or inhibits" parantez-içi olarak verildiğinden, sadece yeri işaretlenerek son­ radan montaj yoluyla Türkçe'ye aktardır. Başka bir deyişle Ortak Parantez işlemini uygula­ maya hiç de gerek yoktur. 7— "Such as . . . . . . . . . hormones" sözcükleri bir listeleme durumu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Dolayısıyla "such as'"den sonra Ortak Parantez işlemi uygu­ lanmalıdır. Diğer taraftan, Ortak Parantez uygulamasından kaçınmak istenildiği taktirde, hepsinin de aynı parça içinde çeviri işlemine tâbi tutulması zorunludur. 8— "These" belirgin özne olduğu için ayrı bir parça olarak çeviri işlemi görme­ lidir. 9— ” In turn" sözcükleri, virgülle belirtilmemiş olmalarına ve sırasal olarak cümle başında yer almamalarına rağmen açıcı nitelik ve niceliğindedir. Dolayısıyla bu sözcüklerin çeviri'de parça olarak işlem görmeyip, marja yazılmaları ve elde edilen nihai denklemde en başa yazılmaları sistem gereğidir. 10— "Some (possibly all) of the hormones" sözcükleri içinde "possibly all'"in parantez içi oluşu ve yam zamanda belirgin özne ünitesi "some o f the hormones'"un devam­ lılığını parçalayışı not edilmelidir. "Possibly all" parantez-içi olduğundan cümle'nin yapısal bütünlüğü ile ilgisi yoktur. Marj a yazılır ve işaretlenen yere çeviri sonunda montajı yapılır. "Some of the hormones’ belirgin bir özne olarak, ayrılmaz bir bütün olarak bir parça şeklin­ de işleme tâbi tutulur. 11— "Proteins” sözcüğü bir isimdir ve isim olan "receptors" sözcüğünden hemen sonra yer almaktadır. Yine gözlem ve elde edilen bulgularımıza göre bu iki isim arasında "which are" kamufle edilmiştir. Yani (Ki) Değişkenlik işlemine gereksinim vardır. Çünkü aslında buradaki tam-bilgi, "which are proteins" dir. 12— "Located" sözcüğü fiil'in üçüncü şekli (past participle) olup bir isim olan "proteins"'den hemen sonra gelmektedir, öyleyse, edilgen bir durum sözkonusu olup yine ilgi zamiri ve yardımcı fiil kamufledir. Bu gizli ilişki ya da çevirmeni bekleyen tuzağı açıkça yazdığımızda, bu "which are located " olarak belirtilir. 13— Gerek "proteins" gerekse "located" peşpeşe aynı anahtarı kullandığından ve fikirsel bir sıra olduğundan ortak parantez uygulaması gereklidir. "Either . . . or" ve bunu izleyen listeleme de açık bir şekilde Ortak Parantez uygulanması gereğini ortaya koyar. Bukadar kısa bir pasaj içinde bir düzineden fazla sorun abartılmış bir tablo suna­ bilmek gayreti gibi bir çabanın ürünü değildir. Ne de çeviri'nin çok çetin bir uğraş olduğu bir kez daha vurgulanmak istenmiştir. Sunulan açıklamalar, geliştirilen sistematik yaklaşı­ mın ne denli etkin ve kolaylık sağlayıcı olduğunu somut bir şekilde desteklemek, hatta ka­ nıtlamak içindir. Şimdi bu söylenenlerin de iddia ya da iddialı olmadığını sergilemek için bu tıbbi pasajın bütün cümlelerini teker teker ele alıp, çeviri işlemlerini ve elde edilen sonuç­ ları izleyelim. 1— There is/ / a hierarchy/ / in the organization/ / o f the mammalian endocrine system. a^ — vardır. ag bir hiyerarşi — ^ &2 — — düzenlenmesinde memeli hayvanların endokrin sisteminin S= a Gözlenildigi gibi bu cümle'de En Küçük Ortak Kat ve değerlendirmeye dahi gerek kalmadan çöziim sağlanmıştır. The hypothalamus/ / secretes/ / peptides/ / called/ / releasing factors / / and inhibitory factors/ / each o f which stimulates (or inhibits) / / the release o f one o f the anterior-pituitary hormones, / / such as/ / adrenocorticotropic hormone,/ / thyrotropic hormone/ / and the gonadotropic hormones. bj t t — hipotalam O a^2 — salgılar/ salgılamaktadır □ al l — pep tidier a^Q — ki adlandırılır -* adlandırılan /ki demir -»■ denen I------------ 1 i ag — ag - ve-inhibe edici etkenler salıcı etkenler 1_________ I y a da ki f a^ — biri tarafın ­ a ( ) -*■ biri tarafından uyarılan dan inhibe ed ilen ki biri uyarır âg — salınımı/nı/n — a4 ön-pitüiter hormonların birinin - - - gibi ı---------- 1 a^ — adrenokortikotropik hormon a2 - ag - ve - gonadotropik hormonlar - tirotropik hormon ı--------------- b © a m i S =b + a Daha önce açıklandığı ve burada açık bir şekilde gözlenildigi gibi 13 parçalık bir cümlede tek □ olup hudut taşları üzerinde göstergeler gözlenildiğinden Ortak Parantez endikasyonu vardır. Çift-işaretleme normal durumda aşağıdan yukarıya uygulanırken, Ortak Parantez'de ünitelerarası yukarıdan aşağıya doğru uygulanmış ve oldukça büyük bir cümle iki'ye indirgenebilmiştir. Burada "each o f which" Türkçe'ye uyum sağlamak amacıyla "biti ile uyarılan (inhibe edilen)“ olarak çevrilmiş olmakla beraber, kaynak dile göre uygulanan (K î) Değişkenlik işlemi sadece (which + fıil'e) dayanarak bu "uyaran (inhibe eden)" olarak da gerçekleştirilebilir. Bu cümle'de, Türkçe'ye uyum sağlamak amacıyla estetik bir rötuş 66 "denen" yerine "olarak bilinen" şeklinde uygulanabilir. Ancak biitün bu uygulanan , gözlenildiği gibi, geliştirilen sistematik yaklaşım çerçevesinde yapılmakta ve zor bir cümle'de azami kolaylık ve kesinlik sağlamaktadır. 3— These / / in tum act/ /on specific target tissues. Sırasıyla ^ b^ — bunlar a2 — etki yaparlar (etkilerler) □ a^ belirgin hedef dokular üzerinde (belirgin hedef dokular/1) — O . .b. a ® 0 S = b -f a Bunu sözcük sözcük çevirdiğimiz taktirde "on/üzerinde" gerek kaynak gerekse he­ def dilde aynen kullanılabilir. Ancak İngilizce ve Türkçe'de fiillerin edat almaduruml ıda değişkenliği öngören durumlarda her dilde gerekeni yapmak lâzım. Nasıl ki Ingilizce'd Ali arrived in Sivas" denir, Türkçe'de de "Ali Sivas'a vasıl oldu demek" lâzım. Bu ise, çeviri ile ilişkisi olmayan dilbilgisel bir rötuştur. 4— Some (possibly ali) o f the hormones / /bind / / to specifichormone receptors,/ /proteins/ /located/ /either on the celisurface/ /or inthtecytosol. (hepsi mümkün) b j - r- horm ani arın bazılan ( A ag ag ag ) O bağlanır/lar □ — özgül hormon reseptörlerine /alıcılarına — ki proteindir — ki bulunur -*■ bulunan protein olan I------- 1 aj X a2 - - ya - - hücre yüzeyinde ^5 sitosol içinde /sitosolda 1_____ 1 â H S =b + a "Ki proteindir" sözcükleri Ki + isim + fıü olarak gözlenmesine rağmen, -an/-en ola­ rak Türkçe’ye geçmektedir. Bunun nedeni ise, geliştirilen çeviri sisteminde (K i) Değişkenlik İşlemi ya da (Ki)Rötuşunun daima kaynak-dildeki duruma göre yap'ıldığı gerçeğidir.Kaynak- 67 dildeki durum da (Ki + fiil) olduğuna göre, bu hedef - dile, Türkçe'ye -an/-en olarak geçer. Şimdi eide edilen nihai çeviri ürününü tam-metin olarak verdim. Memeli hayvanların* endokrin sisteminin düzenlenmesinde bir hiyerarşi vardır. Hipotalam adrenokortikotropik hormon, tirotropik hormon ve goriadotropik hormonlar gibi ön-pitüiter hormonların birinin salınımının biri tarafından uyarılan (inhibe edilen) salrcı etkenler ve inhibe edid etkenler diye bilinen peptidler salgılamaktadır. Sırasıyla bunlar belirgin hedef dokularını etkilerler. Hormonların bazdan (hepsi mümkün) ya hüc­ re yüzeyinde ya da sitosol içinde bulunan ve protein olan özgül hormon alıcılanna bağlanırlar. Sözcük sözcük (mot-a-mot) olarak gerçekleştirilen bu çeviri'de pasajın hakim uslûbu S = b + a olduğunu gözlemek olanağı vardır. Tek cümle'de sonucun S = a çıkması son derece normal ve tutarlıdır. Çünkü sondan başlayıp baş tarafa doğru ilerleme b + a'dan da kolaylıkla görülmektedir. Üslupta açıcdar ve ortak parantez tekrarlandığı gibi parantez-içi özellikler de vardır ve zor olan bir konu akıcı bir şekilde kaleme alınmıştır. Uygulanan sis­ tem orijinal pasajı aynen Türkçe'ye aktarabilmiş ve bir yerinde (one o f which) deyimini (by one) olarak açmıştır. Gözlenildiği gibi geliştirilen bu çeviri sistemi ne SaussureÜn biçimselliği128 ne de Chomsky'nin yapısallığı 'nı temel alarak ortaya çıkmıştır. Zaten bu ünlü dilbilimci­ ler çeviri işlemi ile değil bireysel Hint-Avrupa dillerinin (özellikle Fransızca ve İngilizce'nin) özellikleri, gelişimi, semantik olguları v.b. ilgilenmişler; fikir iletişiminde çeviri mekanizması tamamen alanları dışında kalmıştır. Zaten ülkemizde, özellikle Fransızca'nın etkisi altında kalan dilbilimcilerin Saussure'den esinlenen anlayışı ile geliştirilen bu çeviri sistemine gereği gibi eğilememelerinin nedeni de bu yüzden olmalı. Oysa geliştirilen çeviri sistemi ile ortaya konan nihai çeviri ürününü bu kriterlerini kullanarak ürünün dilini değerlendirmeleri mümkün olabilmesine rağmen, geliştirilen sistematiğe kendi işlerliği ve kapsamı içinde eğilmek zo­ runludur. Adında ortaya konan bu özgün yaklaşım, yöntem ve bir bütün olarak çeviri sistemi yerli malı özgün bir sistemdir. Hint-Avrupa dilleri ve Türkçe arasındaki ilişkiyi, bağıntıyı ve insan-aklına dayalı bir çeviri mekaniğini130 elde edilen başarılı bulgu ve verilere göre kabul etmemek ancak bir önyargı olabilir. Başlangıçta ve geniş-çapta tıp literatüründe kullanılan bu çeviri sisteminin her biüm dalında da etkin bir şekilde kullanılabileceği kuşku­ suzdur. Çünkü çeviri'ye hazırlık ve çeviri ürününü elde ettikten sonra dilsel özelliklerin değer­ 128— 129— 130— Ferdinand de Saussure, C ours d e Linguistique G eneral (Paris:Payot, 1916). Türkçe çev. Genel Dilbilim Dersleri, cilt 1—2 (Ankara: Türk D il Kurum u Yayınları, 1978) ss. 5 9 -7 2 , 37—41. N oam Chomsky, S y n ta c tic Structures (T h e Hague: M o u to n 1957) ss. 35—65. İngilizce'den olduğu gibi Fransızca,-Almanca, İtalyanca ve İspanyolca'dan dolayı­ sıyla tüm Hint-Avrupa dillerinden T ürkçe'ye çeviri yönünde geliştirilmiş sistematik yöntem ilk kez Bitim ve Teknik Dergisinde rapor edilmiştir. (Bkz. Sedat Törel, "Hindu-Avrupai Dillerden Türkçe'ye Çeviri Yönünde Geliştirilmiş Sistematik B ir Y ö n t e m " Bitim ve Teknik, Ankara, 8 (8 7 ): 26—28, 1975) A y n ı konu'da Bkz. S. Törel, H in t-A vru p a Dillerinden Türkçe'ye Çeviri (Ankara: Hacettepe Kitabevi Yayınlan, 1976), ss. 8—14. Daha sonra Türkçe'den Hint-Avrupa Dillerine çeviri yapılabileceği rapor edilmiştir.Bkz. Sedat Törel, Ç eviri Sanatı (Ankara: Hacettepe ve Taş Kitapçılık Ltd. Şti. 1981) ss. 357—384. 68 lendirilmesi ya da değerlendirilmek istenmesi, çeviri işlem ve süreçleri sırasında hiçbir rol oynamamaktadır. Fikir iletişimi, değişkenlik ve geçişler tamamen geliştirilen kriterler uya­ rınca mekaniktir ve çeviri sistematiği kaynak dilden hedef dile yansıma kadar üstün bir et­ kinlikle, son derece pratik bir şekilde çeviri olanağı sağlayabilmektedir. Bütün mesele bu sade ancak çok değişik mekanizma'ya, yeni bir düşünce ya da açı'ya alışabilip uygulayabil­ me meselesidir. Çoğuna ters görünen soyut olan dilsel bîr olayın nasıl somut olarak gerçek­ leştirilebilmesidir. Ancak cebirsel yaklaşım, modern matematik ve mantık etkenlerinin de bu mekanizma'da rol oynadığı gözönünde bulundurulduğu takdirde, bunun karşı çıkılmak istenildiği gibi imkânsız olmadığı kabul edilecektir. Kaldı ki bugün dünyamızda Hint-Avnıpa Dilleri arasında mekanik çeviri sistemleri alanında bir hayli yol alınmış bulunmaktadır. Geliştirilen bu sistematik yaklaşımın etkinliğini bir başka açıdan da doğrulamak olanağı vardır. Biraz önce kullandığımız "yansıma" terimine dönerek, bu çeviri sisteminde kaynakdildeki metinlerde yapılan yanlışlıklam da aynen çeviri ürününe yansıdığım, yani yanlış bir materyali bu sistemle çevirdiğimiz zaman, yaklaşım sistematik veya mekanik ol­ duğundan, metne hiç müdahale yapmadan çeviri işlem ve sürecini tamamladığım rapor etmek tartışmamız için son derece destekleyici bir veridir. Bu gerçeği, başka bir açıdan alırsak, kesinlikle şu söylenebilir: Bu sistematik çeviri yaklaşımı ile kaynak metinde yanlışlık sapta­ nabiliyor ve bu saptama sonucu gereken düzeltmelere gidilebiliyor. Görüşümüzün iddialı ya da sansasyonel bir netilik taşımadığım tıp dünyasımn çok ünlü kitaplarından aldığımız çe­ şitli örneklerle kanıtlamak istiyoruz. Bu örneklerimiz aşağıdadır: 1— "More gradually after loss o f blood volume, other compensatory physiological mechanisms such as release o f antidiuretic, hormone and aldesterone are initiated which act to re-establish intravascular volume at the expense o f extravascular fluid"131 Cümle'yi parçalayıp çeviri işlemlerimizi uygulayalım. More gradually after loss o f blood volume132 other compensatory physiological mechanisms/ / such as release o f antidiuretic hormone and aldesterone/ / are initiated/ / /which act to re-establish/ / intravascular volume/ / at the expense o f extravascular fluid. (kan volümü kaybından sonra daha tedricen)+ C2 — diğer fizyolojik kompensatuar mekanizmalar cj — antidiüretik hormon ve aldesteron salınımı gibi bjı — başlatılır/başlar ag — ki tekrar tesis 'etmek için hareket eder için hareket eden a2 — intravasküler volüm/ü aj — ekstravasküler sıvı/nm pahasma O □ -* tekrar tesis etmek 131— Sleisenger and Fordtran, Gastrointestinal Disease (Philadelphia : W.B. Saunders 132— Burada bu açıcı olarak işleme sokulmuştur. Daha önce bu kısım normal parça ola­ rak da işlenmiş, yine ay m sonuç elde edilmişti„ (Bkz. Sedat Törel, Ç ev iri A ra ş tırm a G e liş tirm e (Ankara: Törel Yayım, 1979) s. 57. Co., 1973), s. 196. 69 c ® -t>.. * □ 2 t (+) S = c + a + b Şimdi elde edilen nihai çeviri ürününü yazalım : Kan volümü kaybından sonra daha tedricen, antidiüretik hormon ve aldesteron salıntım gibi diğer fizyolojik kompensatuar mekanizmalar sıvı/nın pahasına intravasküler volümü tekrar tesis etmek için hareket eden başlatılır/başlar. Elde edilen nihai çeviri ürünü yanlıştır. İlk akla gelen, çeviri sisteminin her zaman işleyemiyeceği ya da bizim yanlış uygulama yapma ihtimalidir. Ancak her iki varsayım da yanlıştır. Yani sistem yine etkinle işlemiş bulunuyor, öyleyse? öyleyse, tekrar kaynak-dildeki materyala kritik bir gözle bakalım. İngilizce metin yanlış olabilir ve geliştirilen bu sistem materyali bir yansıma gibi aktardığına göre, İngiliz­ ce'deki yanlış aynen aktarılmış olabilir. İngilizce metin tekrar incelendiğinde, önemli bir yanlışın varlığı hemen ortaya konur: fiil "are initiated" dan hemen sonra ilgi zamiri "which" kullanılmıştır. Bu ise büyük bir hatadır. Çünkü herkesin de bildiği İngilizce dilbilgisi kurallarına göre, bir ilgi zamiri an­ cak bir i; îm/fiil - isim/ zamir'den sonra gelip bu sözcüğün yerini alarak anlamını açıklar. Bu olgu gerçekten önemlidir ve geliştirilen çeviri sisteminin üstünlüğünü kanıtlayıcı bir delildir. Çünkü bu sistemle değil mot-a -mot çeviri yapmak, kaynakdildeki gözden kaçan hatalar dahi saptanabiliyor ve gerekli düzeltmeler yapılabiliyor. Kuşkusuz iki dilde yazan bireyler için bu sistem çok etkin bir kontrol mekanizması işlevini de görebilir. Şimdi cümle'yi düzeltip tekrar çeviri işlemine tâbi tutahm. More gradually after loss o f blood volume) other compensatory physiological mechanisms/ / such as release o f antidiuretic hormone and aldesterone/ /which act to reestablish/ / intravascular volume/ / at the expense o f extravas&ilar Quid/ / are initiated. (kan volümü kaybından sonra daha tedricen) b5 - diğer fizyolojik kompensatuar mekanizmalar b4 - antidiüretik hormon ve aldesteron sahnımı gibi b3 - tekrar tesis etmek için hareket eden b2 - intravasküler volümü bl - ekstra vasküler sıvı/nın pahasına - başlatılır/başlar - -b a - □ (+) l+J-S = b + a ® _ m 70 O Elde edilen nihai çeviri ürünü: Kan volümü kaybından sonra daha tedricen, «kstravasküler sıvı paha­ sına intravasküler volümü tekrar tesis etmek için hareket eden antidiüretik hormon ve aldesteron salınımı gibi diğer fizyolojik kompensatuar mekanizmalar başlatılır/başlar. Bu çeviri doğrudur ve biraz önce yaptığımız tartışmaları doğrulayıcı nitelikte olup geliştirdiğimiz çeviri sisteminin etkinliğini bir kez daha ortaya koymaktadır. Şimdi İngilizce tıp literatüründe çok karışık bir şekilde gözlenebilen cümleler arasından biri üzerinde duralım. Von Euler isolated a lipid fraction in 1936 which he felt was produced by the prostate, ergo prostaglandin. 134 Bu cümlenin, geliştirdiğimiz çeviri sistemi uyarınca ele alınmadan önce çalışma'da yapılan gözlem ve elde edilen bulgular doğrultusunda bir değerlendirmeye tutulduğu takdir­ de birçok düşüklük içerdiği ve bazı kapalı ifadelere yol açacak nitelikte olduğu gözlenebilir. Bunları kısaca şöyle özetleyebiliriz. (i) "In 1936” aslında bir açıcıdır ve cümle başında yer alması gerekirdi. En azın­ dan cümle'deki şekliyle iki virgül arasında olmalıydı. (ii) "Which" ilgi zamiri olarak yanlış yerde kullanıldığı için yapısal ve anlamsal bozukluklara yol açacak niteliktedir. (iii) ergo prostaglandin" belki " ---------- - ergo prostaglandin" olarak yazıla­ bilirdi. Aslında bu sözcüklerin "a lipid fraction" sözcüklerinden sonra gel­ mesi hem dilbilgisel hem de yapısal bir zorunluluktu. Şayet bu şekilde yazıl­ mış olsaydı, isimden sonra isim sıralamasında arada gizli bir yardmcı fiil + ilgi zamiri olgusu da kolaylıkla ortaya konabilirdi. Böylesine düşük bir cümle'yi çeviri işlemine tâbi tutmak hiç kuşkusuz biraz önceki örnekte de gözlenildiği gibi aynı hata yansımaları ile bir çeviri ürününe yol açacaktır, öyley­ se bu cümle'nin düzeltilmiş şeklini yazıp çeviri işlemlerimizi uygulayalım. In 1936) Von Euler/ / isolated/ / a lipid fraction,/ / ergo prostaglandin/ / which he felt was produced/ /by the prostate. (1936'da)+ b-L - - - V o n Euler O a^ □ - - - izole etti - - - bir lipid fraksiyonu 83 - - - ki ergo prostaglandindir — >ergo prostaglandin olan - - - ki o hissetti oluşturuldu a^ - - - prostat tarafından 134- b © a m S= b + a L .M . Slotkoff, Angiology, 1978. 71 oluşturulduğu mı hissettiği Alınan çeviri sonucu : 1936 'da, Von Euler prostat tarafından oluşturulduğunu hissettiği ergo prostaglandin olan bir lipid fraksiyonu izole etti. Alınan çeviri ürünü tartışmamızda belirtilen hususları doğrulayıcı karakterdedir. Üstelik İngilizce tıbbi pasajlarda "which" gibi ilgi zamirlerinin yanlış olarak kullanıldığını ortaya koymaktadır. Başka bir örnek alalım. In ametropia an optical defect exists which may be o f several varieties134 In ametropia an optical defect exists/ / which may be/ / o f several varieties. (Normal olmayan gözde)+ bj — optik bir bozukluk O ag — vardır □ a2 — ki olabilir — * olabilen a^ birçok şekilde/çok çeşitli — b © a E + S= b+ a Nihai çeviri ürünüyanlıştır. Yine which yanlış kullanılmıştır. Cümleyi düzelterek yazalım ve işlemleri uygulayalım. In ametropia,) an optical defect/ / which may be/ / o f several varieties/ / exists (Normal olmayan gözde)+ ^3 — optik bir bozukluk P2 ki olabilir - * olabilen — b^ — a^ O çok çeşitli - - - vardır □ b © a S + S= b + a Normal olmayan gözde, çok çeşitli olabilen optik bir bozukluk vardır. Görüldüğü gibi çevirimiz doğrudur. Bu tür örneklemeleri bir örnek üzerinde daha durarak noktalayalım. 134— Merck Manual, s. 1678. 72 "Even though the manner in which these preparations produce their effects is not known, and although other agents have been found which help to suppress rheumatoid disease, gold continues to have a favoured place in the therapeutic program for rheumatoid arthritis in many circumstances" 135 Gözleneceği gibi bu kaynak cümle'de "which" "found" fiilinden soTıra gelmekte ve yapısal olduğu kadar anlamsal bozukluğa da yol açmaktadır. Cümle Vi düzelttiğimiz za­ man şöyle olur: Even though the manner (in which these preparations produce their effects) is not known, / / and although other agents (which help to suppress rheumatoid disease) have been found,/ / gold/ / continues to to have/ /a favoured place/ /in the therapeutic program/ /for rheumatoid arthritis/1 in many circumstances. Cümle 'nin başında Ortak Parantez için gerekçe vardır. Ancak parçalarımız oldukça uzun olduğundan bunları iç-kesme’ye ( ) tâbi tutarak işlemlerimizi kolaylaştırmak olanağı vardır. Yine sistem kriterleri uyarınca işlemlerimizi düzeltilmiş cümle üzerinde yaparak nasıl kolaylıkla kesin doğru sonuca gidilebileceğini izleyelim. tarz/ı bilinmemekle beraber ki bu preparatlar etkilerini oluştururlar lerini oluşturdukları C1 c4 - bu preparatlann etkile- -ve- diğer etkenler bulunmuş olmasına rağmen t ki römatoid hastalığı süprese etmek için yardım eder -► römatoid —j hastalığı süprese etmek için yardım eden bl ■- - altın O a5 ■- - sahip olmaya devam etmektedir a4 ■- - favori bir yer/e a3 ■- - tedavi programında a2 •- - römatoid artrit için al ■- - birçok durumlarda c 2 t b © a m □ Elde Edilen Nihai Çeviri ürünü Altın bu preparatlann etkilerini oluşturduklan tarz bilinmemekle beraber ve röma135— Joseph Lee Hollander ve Daniel J.MacCarty, Jr.,ed., Arthritis and Allied Conditions (A Textbook of Rheumatology) (Philadelphia: Lea Febiger, 1976), s. 445. 73 toid hastalığı süprese etmek için yardım eden diğer etkenler bulunmuş olmasına rağmen, birçok durumlarda römatoid artrit için tedavi programında favori bir yere sahip olmaya de­ vam etmektedir. Sonuç kuşkusuz doğrudur. Belki bazılarınca Ortak Parantez elemanları vurgulu görüldüğü taktirde, denklemi, yine geliştirilen çeviri sistemi uyarınca, S = c + b + a olarak yazarak istenilen vurgulama belirtilebilir. Tartışma Bölümümüzü sona erdirirken söylenecek söz ya da varılacak yargı, geliş­ tirilen bu çeviri sisteminin son derece pratik ve kolay bir şekilde çeviri uygulamalarında oynadığı pozitif rol oisa gerek. Bu sistematik yaklaşımın sağladığı yöntemsel yaklaşım, güven ve otokritik sayesinde en zor çeviri pasajlarım nihai çözüme götürmek mümkündür. Uzun süreli araştırma ve uygulama sonucu geliştirilen bu çeviri sistemi özgün bir yaklaşım olup çeviri sorunlarını çözümleyecek bir karakterdedir. 74 1 .7 SONUÇ Geliştirilen bu sistematik çeviri yaklaşımının işlediğimiz çeşitli tıbbi pasajlardan da açıkça gözleneceği gibi çeviri'ye bir pozitif yaklaşım, bir disiplin getirdiği söylenebilir. Çok iyi yabancı dil bilenlerin bile doğal olarak çeviri, iyi ve doğru çeviri yapabilecekleri varsayılamıyacağma göre, çeviri'de belirli ve kesin teknikleri bilip uygulamak, bir dilden diğerine sağlıklı bir geçiş için kuşkusuz sağlam bir köprii vazifesi görebilecektir. "Mühen­ dislikte somut olan bu köprü, Lengüistik 'te soyut bir kavramdır ve insan akimdan insan ak­ lına kurulan bir köprüdür."136 Bu sistematik yaklaşımla çeviri olayına bilimsel olduğu kadar teknik bir tanım, bir kavram getirildiği rahatlıkla söylenebilir. Çünkü, "bilimsel çeviri, anlatılan fikir ve görüş­ leri hiçbir şekilde değiştirmeden, sözcük ekleyip çıkarmadan bir dilden diğer bir düe geçir­ mektir. Görüş 'aktarmak' bilimsel çeviri kavramının kesinlikle dışında bir olaydır. Başka bir deyişle, anladığımızı yazmak bilimsel çeviri değildir. Bir pasajda anlatılanı iletmek bilimsel çeviri kavramının başlıca ve tek nitelik ve niceliğidir."137 Bu sistematik yaklaşım da, verilen örneklerden de kolaylıkla izlenebileceği gibi, kaynak dildeki bir pasajı hedef-dile bir yansıma, bir fotokopi hassasiyeti ile geçirebilmektedir. Geliştirilen bu sistematik çeviri yaklaşımı kullandığı çift işaretleme (yeni fikirler için harfsal işaretleme, aynı fikirlerin devamlılığı için sayısal işaretleme) en geniş harf-rakam olanak ve olasılıklanndan yararlanmakla sonsuz işlemlere, fikir iletişiminde doğrusal bir uygulamaya, insanlararası daha iyi biri komünikasyona katkıda bulunacak nitelikler taşımakta, İngilizce ve Türkçe gibi (aslında tüm Hint-Avrupa dilleri ve Türkçe arasında) iki ayn dil arasında bir müşterek noktaya dönüşümü sağlamaktadır. Bunu yaparken son derece ussal, cebirsel denklem, modern matematik ve mantık kullanımı, insan aklına dayalı olmayan ve dünyamızda halihazırda birçok deneylere konu olan mekanik çeviri yönünde etkin bir katkıdır. Aslında, bu yaklaşımda felsefe açısından da tutarsızlık olmadığı söylenebilir. Çün­ kü ayn dil konuşan tüm insanlann ihtiyaçları, çevresel bazı gereksinimlerin daha ağır basması dışında, tüm zaman ve mekân boyutlan içinde aynıdır. Yani, hangi dilde olursa olsun bütün insanlar aynı ya da benzer şeyleri konuşmakta ve yaşamaktadır, örneğin: çay için insan hangi dilde konuşursa konuşsun, çayla ilgili düşüncelerini, beğenilerini, eleştirilerini ortaya koyacaktır. Bu da doğrusal bir fikir iletişiminde tek-düze bir düşünce vaıiığını ortaya koyar ki hayvansal içgüdü ile asla karşılaştırılamaz. Aynı nedenle, kaynak dilden hedef dile siste­ matik çeviri somut bir düşünce boyutunu farklı sözcüklerle (ki burada bunlar yabancı dil­ lerdir) insan aklından insan aklına geçirebilme yeteneğine sahib olsa gerek. Bütün mesele, bu yönde geliştirilen kriterler, ya da düşünce taşıyıcılarıdır. Aksi halde, sözlüklerden bulunan 136— 137— Sedat Törel, Hint-Avrupa Dillerinden Türkçe'ye Çeviri (AnkaraHacettepe Kitabevi Yayınları, 1976), s.6. Sedat Törel, Çeviri Araştırma Geliştirme (Ankara: Törel Yayını, 1979), s.l. 75 sözcükleri sıralamakla da çeviri yapıldığı iddia edilmeye kalkışılabilir ki böyle bir şey ola­ maz. İşte bu nedenlerle, ne Saussure'ün tek-dil düzeyinde gözlediği ve ileri sürdüğü biçimsel­ lik, semantik gelişim ne de Chomsky'nin semantik bağıntılı sınırlı hareket kuramını içeren yapısalcılığı çeviri olayında sözkonusu olabilir. Dahası geliştirilen bu çeviri sistematiğinde bütün dilbilimcilerin aşırı duyarlılık gösterdikİeri dilbilgisel kurallar ve ilkeler de pek önemli değildir, önemli değildir, çünkü hiçbir dil ve düşünceyi taşıyan dil gramer'den sonra doğ­ mamıştır. Doğamaz da zaten. Dilbilgisi, dilleri inceleyip elde edilen bilgidir. Dilbilim de öyle. İnsan aklının nasıl çalıştığını gözlemek, düşünce mekanizmasını izlemek ve bunlan zaptetmeye, kaydetmeye çalışmak belki çeviri süreç ve işlemleri için daha doğru bir tanım­ lama ve yaklaşımdır. Böyle olunca, meseleye bu açıdan bakılınca, çeviri'nin neden bu denli çetin bir olay olduğu daha iyi anlaşılır. Bu yolla deyimleri daha kolaylıkla çözümlemek olanağı vardır. Çünkü önemli olan sözcük değil insanlararası taşman düşüncedir. Çeviri ise bütün düşüncelere kanat verecek bir uygulamadır. Belki bir zoriuk, Hint-Avrupa dillerinde­ ki benzer sözcüklere karşı dillerde, burada Türkçe'de bire indirgenecek anlamdaşların ortaya konulmasıdır tamamen makine çevirisinde. Ama insan-akhna dayalı bir çeviri sistematiğin­ de böyle bir zorluk zaten sözkonusu değildir. Bu nedenle geliştirilen bu sistematik yaklaşım en ufak bir fire vermeden, bir yansıma ya da fotokopiden farksız İngilizce'den Türkçe'ye geçiş sağlayabilmektedir. Çalışma boyunca verilen tüm tıbbi çevirilerde gözlenen bu olayın, bütün diğer disiplinler için de aynen olanaklı olduğu söylenebilir. Sonuç olarak, tıbbi çeviri için geliştirilen bu sistematik yaklaşımın çeviri alanında kolajdık, güven, doğruluk ve sürat getirdiği, çeviri'yi gelişigüzel uygulama ve yakıştırmalar­ dan kurtardığı ve bilimsel bir yaklaşımla bilime katkıda bulunduğu söylenebilir, özgün bir ilk kaynak araştırmasına dayanan ve uygulamalarla etkinliğini kanıtlayan Törel Çeviri Sis­ teminin geniş çapta benimsenmesi ve uygulanması sonucu çeviri sorunlarının çözümlenmesi yönünde de etkili olacağı rahatlıkla belirtilebilir. 76 1 .8 ÖZET Bu çalışmada, 1960'lardan bu yana sürdürülen araştırma ve geliştirme faaliyetleri olduğu kadar deneysel çalışmalar sonucu geliştirilen bu özgün sistematik çeviri yaklaşımı özellikle tıbbi çeviri alanında son derece başarıyla kullanılmıştır. însan aklına dayalı bir çeviri sisteminin teknikleri ve süreci üzerinde de durulmuştur. Bu araştırmada işaret edildiği gibi, kesin kriterler ve işlemlerle gerçekleşti­ rilen çeviri, gelişigüzel çeviri uygulamasına son vererek, son derece kesin ve doğru sonuçlar ortaya koymaktadır. Birçok dilbilim ilkelerinin çeviri-öncesi safhada ya da çeviri'ye başla­ madan önce kullanılabileceğini öne sürmekte ve çeviri'ye sistematik bir yaklaşımın,Saussure ve Chomsky'nin ileri sürdüğü ilkelerden birçok boyutlarda nasıl farklı olduğunu göstermek­ tedir. Aynı zamanda, cebirsel denklemlerin, modem matematik ve mantık metodolojisi ile kullanımını açıklamakta ve çeviri sürecinde insan akimın mekanizması ile, farklı diller konu­ şan ve farklı kültürleri olan insanlar arasındaki düşünce iletişimini araştırmaya çaba sarfetmektedir. Son olarak, bu araştırma insan akima dayalı otomatik bir çeviri sistemini kuvvetle desteklemekte ve çeviri ile dilbilim arasında kesin sınırlar getirmektedir. Değişik dillerde benzer düşünceler arasında bir etkileşimden sonuçlanan bir fikir iletişimi olan çeviri'de sadece sözcük ve dil bilmenin yeterli olmadığı kesin bir şekilde vurgulanmaktadır. Bütün alanlarda bilgisayarlarla çeviri'nin başarılı bir şekilde geliştirilebileceği görüşü de sunulmak­ tadır 77 1.9 SUMMARY In this work, an original systematic translation approach developed following research and development activities as well as experimental work since the 1960's has particularly been employed in the field o f medical translation with utmost success.lt has also been dwelled upon the techniques and process o f a translation system based on the human mind. As indicated in this research work, translation realized by definite criteria and procedures renders extremely precise and correct results, putting an end to random translation practice. It suggests that many linguistic principles may be used in the pre­ translation phase or before beginning translation and shows how the systematic approach to translation differs in many dimensions from the principles put forward by Saussure and Chomsky. It also explains the methodology and use o f algebraic equations, modem mathematics and logic and attempts to explore the mechanism o f the human brain during the process o f translation and communication o f thought among people speaking different languages and having different cultures. Finally, this research strongly supports an automatic translation system based on the human mind and introduces definite limits in between translation and linguistics. It firmly asserts that a mere knowledge o f words or language does not suffice for translation which is, in fact, a communication of thought resulting from interaction between identical thoughts in different languages. The view that machine translation can be developed with success in all fields is also presented. 78 BÖLÜM II TIBBİ ÇEVİRİ UYGULAMASINA GİRİŞ Bu-Bölümde yer alan yaklaşık olarak 2500 deyiş, deyim ve kullanım temel ve uy­ gulamalı tıp bilim dallarında sık sık rastlanılan metinsel uygulamalardır. Kolaylıkla kabul edilebileceği gibi, çeviri yaparken, ya da düşüncemizi yabancı dil­ de iletmeye çalışırken yalın sözlük anlamı, kavram ve karşılıkları çoğu kez yeterli olamamak­ ta, dolayısıyla çeviri ya da yazmak istediklerimiz istenilen hedefe varamamaktadır. Bu tür uygulamalarda bir kavramı kalıp içinde görmek, değerlendirmek en etkin bir uygulama yo­ ludur. Sonuca götürücüdür. Çünkü sözcüklerarası anlamsal ilişki ancak böyle bir bağıntı ile anlamlı yapısal bir çerçeveye sokulabilir. Böyle bir yaklaşım ise, sistematik çeviri için en sağlam ve güvenilir bir hazırlık aşamasını oluşturacak nitelik ve niceliktedir. Burada sunulan tüm tıbbi deyiş, deyim ve kullanımlardan gerçekten etkin bir alıştırma serisi olarak yararlanmak olanağı da vardır. Bu suretle ileride çeviri uygulamaların­ da bunlardan ya da bunlara benzer kullanımlardan çeviri sürecinin gerçekleştirilmesinde büyük bir kolaylık sağlamak ve istenilen hedefe varmak mümkün olacaktır. Bu Bölüm'ün diğer bir avantajı da hiç kuşkusuz tıbbi İngilizce için sağladığı deği­ şik ancak pratik ve işlerliliği olan bir sözlüksel nicelik ve niteliğidir. Bölümde yer alan söz­ cüklerin sindirilmesi sonucu tıp alanında kompozisyon çabalarında da kolaylık sağlanabile­ ceği rahatlıkla söylenebilir. 81 A abréviations used : kullanılan kısaltma­ lar abdominal viscera, the : kannsal organlar ability to form, the : oluşturma yetene­ ği, kabiliyeti ability to permeate : geçirgen olma ye­ teneği above and below these degrees of temperatures : bu derecelerin üstün­ de ve altında abscess : abse abundant in freshwater fish : tatlı su balıklarında bol accelerate chemical reactions : kimyasal reaKsiyonlan hızlandırırlar accompany, to : eşlik etmek; refakat et­ mek accompanied by a secretion : bir salgı­ nın eşlik ettiği accomplished by : ile başarılan, ile ger­ çekleştirilen accomplish the biosynthesis : biyosentezi gerçekleştirir, başarırlar; biyosentez olabilir accomplish these : bunları başarırlar accounts for its chemical properties : Kimyasal özelliklerini açıklar accounts for such alterations : bu tür değişiklikleri açıklar account for, to : birşeyi açıklamak accumulation of excesstluid, the : fazla/ artık sıvının birikmesi accuracy of the assay : ölçmenin doğru­ luğu accurately determined : doğıu olarak tâ­ yin edilen achieved via : yoluyla başarılmış/başarı­ lan acted on by pepsin : pepsinin üzerinde eiKt yaptığı acting as a limiting boundary : sınırlayı­ cı bir sınır olarak işlev gören acting in response to : a’ya/e'ye cevaben hareket eden/faaliyet gösteren action o f uncoupleds : birleşmeyenlerin etkisi, işlevi activated by : tarafından harekete geçi­ rilen, aktive edilen actively engaged : aktif olarak rol oyna­ yan acts as a coenzyme : bir koenzim gibi etki yapar/işlev görür acts as a metabolic antagonist : metabolik bir etki, nötralleştinci etken ola­ rak hareket eder; metabolik bir karşıt - etken (antagonist) olarak etki gösterir acts as a potent agent : kuvvetli bir ajan olarak etkiler/davranır acts as carrier : taşıyıcı olarak iş görür acute and chronic : akut ve kronik adequate supply, an : yeterli levazım, erzak, yiyecek adequate nutritional intake : yeterli be­ sin alınımı adhering to the culture dişli : kültür ku­ tusuna tutunan adhesions to the other organs : diğer or­ ganlara yapışıklıklar, yapışmalar adjacent : bitişik adjacent carbon, the : bitişik karbon adjacent tissues : bitişik/komşu dokular adjacent to : -a/ -e bitişik adjoining carbon, an : bitişik bir karbon adjustments brought about by : tarafmdan/ile meydana getirilen ayarlama­ lar adjusted to fit the requirements : gerek­ sinimlere uymak için ayarlanan adjustment to pH changes : pH değişik­ liklerine ayarlama administered by gastric intubation : gastrik entübasyonla verilen/mideye sokulan bir tüple verilen administration o f the hormone : 1ormonun verilmesi adsorbed by leukocytes : akyuvarlar ta­ rafından adsorbe olan acid balance : asit - baz dengesi acid ■ ba.-ve butter, the : asit - baz tam­ ponu acid - forming conditions : asit oluştu­ rucu/ oluşturan koşullar acdify the unknown solution : bilinmiyen çözeltiyi asi t leş ti rir, asitleştirirter require the physiologic property : fizyo­ lojik özellik kazanırlar acquired or inherited : edinsel ya da ka­ lıtsal 83 advanced by : tarafından ileri sürülen, tarafından geliştirilmiş advanced stage, ar : ilerlemiş bir evre advanced the views : görüşlerini ileri sür­ dü advances made : yapılan ilerlemeler adverse effects : kötü etkiler affinity to : -a’ya/-e'ye afinite, yakınlık afflicted individuals : ıstırab çeken bi­ reyler afflicted with various abnormalities : çe­ şitle anormalliklerden muzdarip after a few years o f ingesting : birkaç yıl almadan/yemeden sonra after antigenic stimulation : antijenik uyandan sonra after the name : adına izafeten against the delirious effects : çılgın/çok şiddetli etkilerine karşı agents grown, the : üretilen etkenler aeerecate and settle : toplanıp çökerler, biraraya gelip/kümeleşip dibe çö­ kerler aggregation o f all the enzymes, the : bü­ tün enzimlerin toplanması aggregatioh o f bile salts : safra tuzlanmn birikimi aggressiveness : saldırganlık alert state, an : hazır, uyanık durum alimentary system/tract, the : sindirim sistemi/kanalı aliquot, an : bir kısım alleviated by : ile hafifletilmiş, ile gide­ rilmiş all forms o f life : bütün yaşam şekilleri all necessary end products : bütün gerek­ li nihai ürünler alljaf ^sudden : birdenbire, aniden allows_Iattv acids to form : yağ asitleri­ nin oluşmalanna müsaade eder, ola­ nak verir allows them to form : oluşmalarına/ oluşturmalarına müsaade eder ali posess : hepsi de sahiptir all that is known : bütün bilinen almost entirely : hümen hemen tamamen along the axes : eksenler boyunca alterations m tension : tansiyonda/ba­ sınçta değişiklikler alterations in the blood pressure : kan basıncında değişiklikler altemativelv : alternatif olarak alternative routes : alternatif yollar alters the metabolic fate : metabolik so­ nucu değiştirir alters the rate : hızı değiştirir although many analogies may be drawn : birçok benzer durumlar ortaya ko­ nabilmesine karşın although there is no difference : fark ol­ mamasına ragmen, karşın amazing specificty, the : şaşırtıcı özgül­ lüğü amelioration o f the signs and symptoms: semptom ve işaretlerin iyileşmesi, iyiye doğru gitmesi amelioration o f the symptoms : semp­ tomların iyileşmesi, iyileştirilmesi ample Droof : bol delil analogous to ADP : ADP'ye benzeyen, ADP ile kıyaslanabilen analogous to the flow : akımına benzer anatomic lesions characteristics to : -a'ya -e’ye karakteristik olan anatomik lezyonlar and now : ve artık, ve şimdi anemia frequently occurs : kansızlık sık­ lıkla vukubulur anemia occuring in infancv : okul - çağı öncesi çocuklukta vukubulan kan­ sızlık anucleated cells : çekirdeksiz hücreler antagonists such as : gibi karşıt-etkenler antibodies which react : tepkime göste­ ren antikorlar antibody producing areas : antikor yapı­ cı/üretici alanlar antidotes developed : geliştirilen panze­ hirler antigens extracted : çıkarılan antijenler any given atom belirli herhangi bir atom apart from changes in : de/ki değişiklik­ lerden başka apart from these functions : bu işlevler­ den başka/ayrı olarak apparent lack of, the : aşikâr yoksunlu­ ğu appear as : olarak ortaya çıkar, görünür appeared normal : normal göründü/ler 84 are o f concern : endişelidir, endişe vericidir/ler are present in all proteins : bütün prote­ inlerde vardır are presumed to perform yaptıkları zannedilir are readily visualized : hemen görülür/ler are reportedly influenced : rapor edildi­ ğine göre etkilenmişlerdir are said to be subject to : -a' , -e'ye tâbi oldukları söylenir are shown in fig. 2 : Şekil 2’de gösteril­ mektedir/gösterilmiştir are somewhat dependent upon : bir ba­ kıma -a’ya/-e'ye bağlıdırlar are subject to a relatively rapid rate : nisbeten süratli bir hıza tâbidirler are synthesized in the liver : karaciğerde sentezlenirler are transported with : ile taşınırlar are treated with : ile işlem/muamele gö­ rürler are yet to be perfected : daha mükemmelleştirilecektir; henüz mükemmel değillerdir argued as : olarak iddia edilen arising from : -dan/-den çıkan aiıanged in rows : sıra sıra düzenlenen artificial electron acceptors and donors : suni elektron alıcı ve vericileri around the margins : kenarlar/ı etrafında as above : yukarıdaki gibi as a broad generalization : geniş bir ge­ nelleme olarak as a consequence : sonuç olarak; bir so­ nucu olarak as a consequence o f administration : ve­ rilmesi sonucu olarak, yapılması so­ nucu olarak as a consequence o f this : bunun bir so­ nucu olarak as a first approximation : ilk tahmin ola­ rak as a general rule : genel bir kaide/kural olarak appears to be carried out : yapıldığı/ol­ duğu görünür appears to be concerned with : -na/-ne ilişkin olduğu görünür appears to be formed : oluştuğu/oluştu­ rulduğu görünür appears to be related to : -a/-e bağlı ol­ duğu görünür appears to be species • specific : türe öz­ gül olduğu (gibi) görünür appear to possess : sahip oldukları görü­ nür appetite is depressed, the : iştah bastinlır, iştah kesilir applies to the liver : karaciğer için geçerlidir approaches the final stages : son/nihaf evrelerine yaklaşır approach this problem, to : bu probleme yaklaşmak için, bu sorunu ele ala­ bilmek için approximately equal to : yaklaşık olarak -a/ya -e'ye eşit approximately 20 ml/min : yaklaşık ola­ rak 20 ml/dak. aptly termed : pek yerinde/uygun olarak adlandırılan aqueous environment, an : sulu bir çevre aqueous medium, an : sulu bir ortam arbitraray decisions : kayfı kararlar are anticipated : beklenir, öngörülür areas o f necrosis : nekroz alanları are believed to be related : ilişkili. iduklarma inanılır are broken by reduction : redüksiyonla parçalanırlar are derived from proteins : proteinlerden elde edilir/ler are early visualized : erken görülür/ler are entirely confined to : tamamen -a'ya - e'ye sınırlıdır Дат are envisaged : öngörülür/ler are inconvertible : dönüştürülemezler are independent, they : bağımsızdırlar are т о й readily swollen : hemen/çok çabuk/kolaylıkla şişerler are nonetheless derivatives : herşeye rag­ men türevlerdir as a matter of fact : aslında as a result : sonuç olarak as a result o f ingestion : alınması, yenil­ mesi sonucu olarak 85 as a result o f photosynthesis : fotosentez sonucu as a simple means : basit bir yol/araç olarak as a way o f expressing : bir anlatım yolu olarak as below : aşağıdaki gibi as can be perceived : anlaşılabileceği gibi as compared to : ile karşılaştırıldığında ascribed to an inherited inability : kalıt­ sal bir yeteneksizliğe atfedilen/da­ yanan as described above : yukarıda târif edil­ diği gibi as described below : aşağıda târif edildi­ ği gibi as detected : izlendiği gibi as determined in the ultra centrifuge : ultra santrifiıjda tâyin edildiği gibi as discussed : tartışıldığı gibi as discussed above : yukarıda tartışıldığı gibi as far as its activity is concerned : aktivitesi sözkonusu edildiği sürece as far as renal mechanisms are concerned : böbrek mekanizmaları sözkonusu olduğu sürece as far as we know : bildiğimiz kadarıyla as follows : aşağıdaki gibi as has been mentioned : belirtilmiş oldu­ ğu gibi as in the case o f : durumunda olduğu gi­ bi as is clear : açık/belli olduğu gibi as is the case : olduğu gibi as is the case with : -in durumunda oldu­ ğu gibi as is true : doğru olduğu gibi as is well illustrated : iyi bir şekilde ör­ nekle rie açıklandığı gibi as its name suggests : adımn da telkin et­ tiği gibi as many as possible : mümkün olduğu kadar fazla sayıda as might be expected : beklenebileceği gibi as might be suspected : şüphe edilebile­ ceği gibi as much as : olduğu kadar as much as possible : mümkün olduğu kadar fazla miktarda as new knowledge is acquired : yeni bilgi kazanıldıkça as noted above : yukarıda not edildiği gibi as proof : delil olarak assay o f the enzyme activity : enzim aktivitesinin ölçümü assessment o f the major discoveries : bü­ yük buluşların değerlendirilmesi as shown above : yukarıda gösterildiği gibi assist in the recognition q f : tanınmasın­ da yardımcı olurlar as small septic emboli : küçük septik emboliler halinde associated with : ile ilişkili; - a/-e'ye ilişkin; ile birlikte associated with clinical manifestations : kliniksel belirtilerle birlikte, klinik belirtilere ilişkin associated ,with the structure : yapıyla il­ gili as stated earlier : daha evvel belirtildiği gibi as such : buna benzer; bu gibi; böyle bir durumda assume highly ordered arrangements : son derece yüksek intizamlı dizilim­ ler gösterirler assure conversion ; dönüşümü temin ederler, dönüşümü sağlarlar as the axis : eksen olarak as the fat content declines : yağ içeriği düştükçe, azaldıkça as the name implies : adının da ima etti­ ği gibi; adından da anlaşılacağı gibi as the turn of the century : yüz yıl biter­ ken astrocytes : astrositler as well as : olduğu gibi as with hemoglobin : hemoglobinde ol­ duğu gibi as with other compounds : diğer bileşik­ lerde olduğu gibi as with the other syndromes : diğer sendromlarda olduğu gibi as would be expected : beklenilebileceği gibi asymmetrical carbon atom ; asitmetrik karbon atomu 86 at a constant pressure : deŞışmiyen/sabit bir basınçta at a far slower rate : çok daha yavaş bir hızda/oranda at an appropriate pace : uygun bir hızla at any given decline : belidi herhangi bir düşmede /azaimada/i nişte at any point within the stomach : mide içinde herhangi bir noktada at any rate : herhangi bir oranda, her halükârda at autopsy : otopside at least : en azından at necropsy : otopside atoms attached : bağlı olan atomlar atoms attached to : a'ya/-e'ye bağh olan atomlar atoms numbered, the : sayı ile işaretlen­ miş atomlar, sayılan atomlar at one point in its development : geliş­ mesinin bir noktasında/aşamasında at present : halihazırda, halen atrophy : bedenin zayıflayarak koruması­ nın şeklen bozulması at short intervals : kısa aralarla, fasılalar­ la attached to : -a'ya/-e'ye bağlı attachment to : -a/-e bağlılık, bağlanma, tutunma attains importance : önem kazanır attempts have been made : çabalar sarfedilmiştir attempt to reestablish, an : yeniden tesis etme çabası, tekrar meydana getir­ mek için çaba attempts to regulate : ayarlamak için ça­ balar attention was drawn : dikkat çekilmişti at the expense of : pahasına at the hairpin turn : karşıt yöne kıvrılan keskin dönemeçte at the junction between : arasındaki ke­ siştiği noktada at the junction o f : kesişme noktasında, kavşağında at the most : en çok; en iyi şekilde at the light microscopical level : ışık mikroskopu düzeyinde at the point o f origin : çıkış noktasında, menşeinde at the same time : aynı zamanda at the termination o f : sonunda, bitimin­ de at times : bazan, arasıra attributable to the excess Vitamin A in­ take : aşın A vitamini alumna bağ■i nan; aşın A vitamini almak yiiziin.1 meydana gelen ittrib ted to : -a'ya/-e'ye atfedilen, bağ­ lanan autoimmune response, an ; otoimmün ce­ vap autopsy results displaying : gösteren otopsi sonuçlan autotrophic organisms : ototrofik orga­ nizmalar available options : mevcut seçmeler; mümkün olan seçme sonuçlan avoid drastic change : şiddetli değişiklik­ ten kaçınırlar avoid these undesirable side products, to : arzu edilmiyen bir yan ürünlerden kaçınmak için B bacillus/bacilli described : tarif edilen basil/ler bacteria classified as : olarak sınıflandırı­ lan bakteriler bacteria in the throat and mouth, the : boğaz ve ağızdaki bakteriler bacterial counts, the : bakteri sayından; bakteriyel sayımlar bacterial, parasitic or fungal diseases bakteriyel, paraziter ya da martU hast alıklan bacterium which has become resistant : dirençli hale gelen bakteri baffling enigma, a : çok şaşırtıcı bir muanjma baffling question, a : şaşırtıcı bir sor in bands marked, the : işaretlenen şeritler, bantlar 87 barrier to glucose : glukoza engel baaed on : dayanan, esaana dayanan based on a aeries studied by : tarafından incelenen bir seriye dayanan based on functional characteristics : iş­ levsel özetiiKienne göre/bağlı olarak basic living unit, the : temel /en küçük camı Dinm, ünite beam.of elections, a : bir elektron demeti bear a positive effect : olumlu bir etki yaparlar bear some resemblances : bazı benzerlik­ ler gösterirler bear strong similiarities, they : kuvvetli benzerlikler taşırlar, son derece biribirine benzerler because o f binding : bağlanma yüzün­ den, bağlanma nedeniyle because of the restrictions imposed : em­ poze edilen sınırlamalar yüzünden, nedeniyle become apparent on careful examination : dikkatli bir inceleme üzerine aşikâr olan beccme carcinogenous, to : kanserleş­ mek becomes exitus : ölür becomes visible ; göze çarpar, görünür, görünebilir before expectorating sputum : balgam çıkarmadan once before lo r« : çok geçmeden before terminating : soıılanmadan/sonIandırılmadan önce behave in a highly distinctive manner : hayli belirgin bir tarzda davranır­ lar, davranış gösterirler believed to be caused by pesticides : pestisidlerin (haşere ilâçlarının) ne­ den olduğuna inanılan belonging to series : seriye/serilere ait olan belong to a phylem, to : köke bağlı ol­ mak below the projection plane : projeksiyon düzeyinin altında benign in character : iyicil; iyi huylu/ Karakterde better • documented changes : daha iyi kesin delillere dayanan değişiklikler beyond our control : kontrolümüz dışın­ da/ötesinde biliary ducts, the : safra yo&an biliary stasis ; safra durgunluğu bind in order to be translated : değişe­ bilmek için bağlanırlar biochemists distinguish : biyokimyacı­ lar ayırt ederler bioenergetics or biochemical thermody­ namics : biyokimyasal reaksiyonlara eş­ lik eden enerji değişikliklerini ince­ leyen bilim dalı; biyoenerjetik ya da biyokimyasal termodinamik biologically active f orm, the ; biyolojik. olarak aktif olan şekil biological nature, the : biyolojik dav­ ranışı/tabiatı biopsy to be diagnostic : tanısaı olacak bir biyopsi; tanısal olması için blyop'rSi black spots : siyah noktalar, lekeler block to absorption : emilime engel blood is collected : kan toplanır blood perfusing the lungs, the : akciğer­ lere giren/akan kan blood serum/sera, the : kan serumu/selumian blood suckling insects/parasites ; kan emici böcekler/parazitler blood vessels being affected particularly ; özellikle etkilenen kan damadan; kan damarlan özellikle etkilendiğin­ den bodies observed in : -da/-de gözlenen ci­ simler bold solid lines : kesiksiz düz çizgiler bond-breaking mechanisms operating in biologic systems : biyolojik sistem­ lerde işlev gören bağ - parçalayıcı mekanizmalar bond dissociation energy : bir bağ oluş­ tuğunda mol başma salınan efterji miktarı borders are .prominent, the : hudutlar bellidir; sınırlar belirgindir both atoms and molecules : gerek atom­ lar gerekse moleküller; hem atomlar hem de moleküller both molecules ; her iki molekül de both molecules and other substances : gerek (hem) molekül gerekse (hem de) diğer maddeler' bound to the matrix : matrikse bağlı/ bağlı olan brain stem, the : beyin sapı break a hydrogen bond, to : bir hidrojen bağım parçalamak (için) break down into molecules : moleküllere parçalanırlar, aynlııl ar breakdown of, the : parçalanışı, yıkımı breakdown o f phosphates : fosfotlann yıkımı, parçalanışı breast cancer : meme kanseri bridges have been broken, the : köprüler yıkılmıştır brief consideration, a : kısa bir inceleme, bakış bring about a loss of energy : bir enerji kaybı meydana getirirler brings about chronic hypertension : kro­ nik hipertansiyon meydana getirir/ oluşturur broadlv speaking : genelleme yaparsak; genelde broad subject area, the : geniş konu ala­ nı brought about gradually : tedricen/yavaş yavaş meydana getirilen brought about by : tarafjndan meydana getirilen brought up : yetiştirilen, büyütülen buffering : tamponlama buffering power o f a buffer system, the : bir tampon sisteminin tamponlama gücü buffers as well as alterations in tempera­ ture : tamponlar olduğu kadar sı­ caklıkta değişiklikler built-in mechanism for biologie control, a : biyolojik kontrol için yapısal bir mekanizma bulk of material : materyal kitlesi by evaluating the equation : denklemi değendirerek bv iar : çok ötesinde by far the largest portion : mukayese ka­ bul etmiyecek kadar en büyük kısım by heating under acid conditions : asit şartlarda ısıtarak by mass action : kütle etkisiyle bv mean&of : yoluyla by means of a cytotoxicity assay : bir sitoksisite ölçümü/tâyini yoluyia bv no means ; asla, hiç de by 1935 : 1935 yılına gelindiğinde; 1 9 3 5 'de artık; 1 9 3 5 'e kadar bvDassimr the loops : halkaların yanın­ dan geçerek/geçen by placing : koyarak, yerleştirerek by reference to : koyarak, yerleştirerek b v refe ren c e to : -a'ye atıfta bulunarak; ile ilgili olarak by traumatic impact o f a solid : kati/sert bir cismin travmatik etkisiyle by two different pathways : iki ayrı yolla by vein invasion : venöz envazyon ile by virtue of : niteliklerinden dolayı by way o f the bile : safra yoluyla bulk of. the bulk, the : bundle of. a by charring can bind in oniy one way : sadece bir şekilde bağlar, bağlanır cancer of the maxilla, the : maksilla kanseri canned fond ; konserve yiyecek capable of bringing about : meydana getirme yeteneğine sahip olan capable of effecting : yapmaya yetenek­ li C calcification in the lung : akciğerde kalsifikasyon calculated as : olarak hesaplanan calculate the pH of a solution : bir çö­ zeltinin pH'ını hesaplayınız calculus/tci1- u.li : taş/lar calculus/ciik .:1: in the iirine : Mrarda taş/1.: calibration lec'uiiques : ayarlama/kalibrasyon teknikleri : özü, tümü büyük kısmı, kitle/si : demeti, bir demet/i : ısıttıktan sonra sülfürük asit püskürterek bv chemical linkage : kimyasal bağlantı/ bağlanma ile bv contrast : karşıt bir mukayese ile by convention : konvansiyonel olarak, alışılagelmiş uygulama ile 89 cells o f the reticuloendothelial system, the : retiküloendoteyial sistem hücreleri cessation of growth, the : büyümenin duıması chain elongation : zincir uzaması, uzan­ tısı chain is folded, the : zincir katlanır challenge faced, the : karşılaşılan kritik durum; göğüslenen riziko, tehlike change probably takes place, the : de­ ğişiklik muhtemelen vukubulur characteristic o f a snecies : bir türe ilişkin karakteristik characterized by thickened capsules : ka­ lınlaşmış kapsüllerle karakterize chemical coupling : kimyasal çiftlenme/ bağlanma chemical mediator, a : kimyasal bir aracı circulation o f blood, the : kan dolaşımı circumstances occur in situations : du­ rumlarda haller vukubulur circumvented in the case o f : durumun­ da atlatılan/saptınlan/uğratılan de­ ğişme clarify, to : açıklamak; açıklığa kavuş­ turmak clarify the nature, to : niteliğini açık­ lamak için classical manifestation, the : klâsik be­ lirti ' classified according to : göre sınıflandı­ rılmış cleared from the circulation : dolaşım­ dan temizlenen/atılan clinical course, the : klinik seyir clinical picture, the : klinik tablo clinical stage, the : klinik durum close association, the : yakın ilişki closed system, a : kapalı bir sistem close examination, a : dikkatli bir tekik/incleme closely associated with : ile yakinen ilişkili closely linked to production : üretime sıkı bir şekilde bağlı olan clues to the cause : sebebe ilişkin ipuç­ ları coagulation time, the : pıhtılaşma zama­ nı capable o f inducing tumours : tümör başlatabılen, tümör indükte etme yeteneği olan capable o f sustained activity : devamlı aktive yetenekli capillaries located, the : bulunan/olan kapillerler captured in the form o f : şeklinde ya­ kala nır/zaptedi lir/yakalanan carcinomas o f the head and neck region : baş ve boyun bölgesi kanserleri cardinal sign, a : başta gelen bir işaret; önemli bir işaret careful balance studies in man : insanlar üzerinde yapılan dikkatli denge ça­ lışmaları careful examination, a : dikkatli bir tet­ kik carried out on glass plates : cam tabak­ lar üzerinde uygulanan/yapılan carriers, the : portörler, taşıyıcılar cartilage : kıkırdak caseation : peynirleşerek bozulma, de­ jenere olma, peynirleşme cases o f gastric ulcers : mide ülserleri vakaları caseous degeneration : peynirimsi bozul­ ma catalyzed by specific enzymes : özgül/ enzimlerle katalize olan catalyzing enzymes, the : katalize edici enzimler catalytic efficiency, the : katalitik etkinlik cation exchange with protons : katyon proton mübadelesi, protonlarla kat­ yon mübadelesi causal fact zs : nedensel faktörler, etken­ ler . causative agents : neden olucu etkenler causative agents reported, the : bildirilen/ rapor edilen hastalık etkenleri causative agent, the : neden olucu etken causing it to accumulate : yığılmasına/ birikmesine neden olarak/olan caution : dikkat ceıı maturation, the : hücre olgunlaşma­ ması cell membranes ; hücre zarları cell pattern blending with, a : ile karış­ tırılan hücre şekli 90 composition, its : terkibi compositions of, the : terkipleri, yapılış şekilleri compounds o f diverse structures : farklı yapılı bileşikler compounds represented here : burada temsil edilen bileşikler compounds yielding these derivatives : bu türevleri Veren bileşikler comprehend the chemistry o f proteins, to : protein kimyasını anlamak için compress the bond angles slightly : hafif­ çe bağ açılarını sıkıştırır, ba'kılar comprise all the cells : bütün hücreleri içerir, içine alır comprised solely (of) : sadece içeren : sadece dan/den oluşan comprises the cleavage system : bölünme/ ayrılma sistemini içerir comprises the combination : birleşimini kapsar, birleşiminden oluşur comprise the water - soluble group : su­ da eriyen grubu içerir/kapsar conceive o f a deficiency, to : noksan­ lığı kavramak, noksanlığa anlam vermek concentrated fluids : özleştirilmiş sıvı­ lar concentration of proteins, the : protein­ lerin birikimi concentration of this fluid : bu sıvının yoğunluğu concepts outlined, the : anahatlan ile belirtilen kavramlar concerning the primary structure : pri­ mer yapıya ilişkin/ait conclusive evidence, a : kati/kesin delil concomitant influence, a : birlikte/eşlik eden bir etki; aynı anda vukubulan bir etki concomitant reduction, a : eşlik eden azalma, birlikte seyreden bir azalış concomitant rise, a : eşlik eden bir yük­ seliş, artış concomitant with this : buna eşlik eden concrete evidence : kesin delil conditions favouring breaking : parça­ lanmaya müsait olan şartlar coated with : ile kaplı, ile kaplanmış cobweb : örümcek ağı coiüng : spiral şeklinde dönen coincide with : -na/-ne tesadüf eder coincided with the appearance of tumor : tümörün ortaya çıkışıyla aynı zama­ na rastladı/tesadüf etti/ler collagenous fibres, the : kollajen lifler collecting tubuli, the : toplayıcı tübeller collectively designated as : topluca... olaraıc kabul edilirler/tamamlanır! ar/ıarif edilirler combine in various ways : çeşitli ş -kilde birleşirler combusted in : içinde tutuşturulan, yaKiıan commences with the formation of : olu şuınu ile başlar commencing at this level : bu seviyede oaşıayarak common pathways diverge : mişterek yollar ayrılır common to all ; hepsinde görülen, tü­ münde müşterek/varolan common to many tissues : birçok douya özgül; birçok dokuda müşte­ reken bulunan comparatively little is know : karşılaş­ tırmalı olarak az şey bilinmekte­ dir, oldukça az şeyler bilinmekte­ dir comparatively unimportant : karşılaştır­ malı olarak önemsiz; kıyasla önem­ siz compared to/with : kıyasla complete entity, the : tam antite complete cessation, a : tam bir durma complete removal of the kidney : böbre­ ğin tamamen çıkarılması complex interaction o f enzymes, the enzimlerin karışık etkileşimi complex loops o f feedback : kompleks/ karışık geri itilim luplan, yol dir­ sekleri complex mixture, a : karışık bir karışım complications attendant upon this utiliza­ tion : bu kullanımdan doğabilecek komplikasyonlar complications observed : gözlenilen komplikasyonlar conditions o f equilibrium, the koşullan 91 : denge akıllı deli/kanıt considerable information adamakıllı bilgi considerable logic, a : adamakıllı mantık considerable loss of free energy : adam­ akıllı serbest enerji kaybı considering : düşünerek; nazarı itibara alarak consistency being compatible with : ile bağdaşan kıvamı, -na/-ne uygun olan kıvamı consistency of, the : kıvamı; yoğunluğu consistency, their : kıvamları, yapılan; yoğunlukları consisting o f chains : zincirlerden ibaret olan consists of : -dan/-dcn ibarettir, oluşur constantly flowing stream of an inert gas, a : devamlı bir şekilde akan kimyasal etkisi olmayan bir gaz akıntısı constant revision : sürekli gözden geçir­ me constituents of the saliva : tükrüğün yapı taşları conditions prevailing, the : varolan şart­ lar; mevcut şartlar confer some degree of order, to : bir de­ receye kadar düzen getirmek için confer structures : yapılar verirler/oluş­ tururlar configuration of loops : halkaların şekil­ lenmesi, biçimlenmesi confined to only a single gene : sadece tek bir gene sınırlı olan confirmatory or sueeestive diagnostic evidence : tey id edici y a da telkin edici tanısal delil confirmed reports about : hakkında teyid edilmiş raporlar confluence of the major metabolic path­ ways' : başlıca metabolik yolların birlikte akışı conformation o f the structure, the yapı­ nın şekillenmesi, biçimlenmesi conform to this model : bu m odele uyarlat confused with cysts : kisitlerle karıştırı­ lan; kist oldukları zannedilen confusion arises : (zihinsel) karışıklık çıkar confusion in terminology : terminoloji karışıklığı: terimbilgisinde karışık­ lık/karmaşa congenital anomalies : konjenital/doğumsai anomaliler conical space, a : konik bir boşluk conjugate bases : kuvvetli bazlar connected by a peduncle : bir sapla bağlı olan connected by bilateral pathways : bila­ teral yollarla bağlı connected with each other : biribirine bağlı connecting the rings : halkaları birleşti­ ren connective tissue covers, the : bağ doku­ su Kapsar/kaplar conseauences of the asymmetrical action: asimetrik etkinin sonuçları constitutes the major route : başlıca y o ­ lu teşkil eder consitutes the skeleton of the, villus : vil­ lus iskeletini teşkil eder consumed by means o f oxidation : yakı­ lıp sarf olunan consuming about 50 g. o f protein : tak­ riben 50 gram protein kullanan/ kullanarak contain : ihtiva eder; içerir contain a few atoms : birkaç atom içe­ rirler, ihtiva ederler container : kap containing an amino group : hir amino gnıbunu içeren contains as much as 6 %... : % 6 kadar çok.... içerir/ihtiva eder contains tubular remnants : tübüler ka­ lıntıları ihtiva eder/ıçerir continually undergoing : devamlı bir şe­ kilde geçiren continuous electrocardiographic monitor­ ing ; devamlı elektrokardiyografik izleme continuously or intermittently : devamlı ya da fasıl alı/aralıklı olarak continuum, a : bir devamlılık conseauentlv : sonuç olarak conservation o f energy : enerji korunu­ mu conserved in the evolution : evrimde ko­ runan/muhafaza edilen considerable body of evidence, a : adam92 contracted kidney results, a : buruşuk böbrek sonuç olarak ortaya çıkar contraction o f the muscles : kaslânn ka­ sılması contribute, they : a'ya/e'ye katkıda bulu­ nurlar control may be exerted : kontrol uygula­ nabilir control o f these regulating factors : bu ayarlayıcı faktörlerin/etkenlerin kontrolü convenience dictates : uygun işlem ge­ rektirir; uygunluk zorunlu kılar convention, a : usul, adet; alışılagelmiş uygulama conversely : bunun aksi olarak counted a minimum o f 300 cells per slide : lam başına/her lamda asga­ ri 300 hücre saydılar counteract _ cellular degeneration, to : nucre bozulmasına karşı koymak için coupled with an increase : bir artışın eşliğiyle, bir artışla beraber course of, the : seyri, sırası covalently bound sugar residues : çift bağlanmış şeker kalıntıları covered with a brown crust : kahverengi bir Kabuk ile örtülü (olan) criteria applied, the : uygulanan/izlenen Kriterler cross - sections prepared using various staining methods, the : çeşitli bo­ yama yöntemleri kullanarak hazırla­ nan enine kesitler crystallization may be achieved : kristal­ leştirme başarılabilir cultivated in solid media : katı besi yer­ lerine eKiien/yetiştirilen cultures obtained, the : elde edilen kül­ türler cumbersome : hantal, ağır; havaleli curability : kür şansı, tedavi edilebiliriiUK curative and preventive purposes : sağıuın/tedavi amaçlan ve koruyucu amaçlar curing or preventing rickets, : raşitizimi iyileştirerek/iyileştiren ya da önle­ yerek/önleyen current evidence : halihazırdaki delil/ler current interest in. a : halihazırdaki ilgi; günümüzde -a'ya/-e'ye karşı bir ilgi currently recommended methods, the halihazırda tavsiye edilen yöntem­ ler current view, a : halihazırdaki/günümüz­ deki bir görüş cut surface o f the kidney, the : böbre­ ğin kesit yüzü/yüzeyi cysts of the kidney : böbrek kistleri cytology : hücre bilimi, sitoloji cytophotometric investigation, a : sitofotometrik bir inceleme/araştırma conversion into : a'ya/-e'ye dönüşen conversion to' Vitamin C : C Vitaminine dönüşüm converted into/to : -a'ya/-e'ye dönüştü­ rülen/dönüştü copper - containing enzymes : bakır içe­ ren enzimler core temperature monitoring : merkezi ısı ölçülmesi corpuscles : yapı taşları corrected by : ile düzeltilen correct this imbalance, to : bu dengesiz­ liği düzeltmek correlated with the intake : alınımla kar­ şılıklı olarak ilişkili olan correlation between, the : arasında karşı­ lıklı /birbiriyle ilişki, arasındaki ko­ relasyon correlation with/between, the : birbiriyle ilişki; arasındaki karşılıklı ilişki correspond in function : işlevde tekabül ederler, işlevsel olarak aynıdır correspondigly : uygun olarak, karşılıklı olarak corresponding motor cranial nerves, the : tekabül eden/eşdeğer motor kranial sinirler corresponding nerves, the : eşdeğerler/ tekabül eden sinirler corresponding to : -a/-e tekabül eden corresponding to coupling sites : eşlen­ me yerlerine tekabül eden correspond to reactions : tepkimelere tekabül ederler 93 depicted in Fig. 2 : Şekil 2'de gösterilen depicts a situation : bir durumu gösterir depleted of glycogen : glikojenden tü­ kenmiş, glikojeni hiç kalmamış depletes the body fluids rapidly : süratle vücut sıvılarım boşaltır/tüketir depletion of body stores : vücut depola­ rının boşalması derivatives o f seafoods : deniz ürünleri nin türevleri derived from : -dan/den türetilen, elde edilen described as : olarak târif edilen deserve retention : alıkonmayı/tutut­ mayı /retansiyonu hakeder designated as : olarak görevlendirilmiş, olarak tâyin edilmiş, olarak işlevi belirlenmiş; sıfatlandırılmış designates a fact : bir gerçeği tâyin eder designed to detect : bulup ortaya çıkar­ mak için geliştiren detailed discussion : ayrıntılı tartışma detached from : -dan,/-den ayılan detected ir the tissues : dokularda izle­ nen/ortaya çıkarılan detect the presence of protein, to : pro­ tein varlığını ortaya çıkarmak için determination by : ile tâyin determination o f the bacilia, the : basil­ lerin tâyini determined after sufficient time : yeter­ li zamandan sonra tâyin edilen determined as extinction values ; söndür­ me değerleri olarak saptanan developed cirrhosis : siroz geliştirdi developing from : -dan -den gelişen developed spontaneously : kendi kendi­ ne geliş ti/ler devoid o f : -dan -den yoksun diagnostic and prognostic purposes : tanısaı ve gelişime ilişkin amaçlar; diagnostik ve prognostik gayeler diagnostic tool, a : tamsal bir araç diagram ■ şekil, sema diagrammatic representation : diyagram olarak temsili, gösterilişi D daily intake : günlük alınım dates back to : -a'ya/-e'ye kadar uzanır, genye gider deals exclusively with : özellikle ele al­ maktadır o debatable : tartışmalı, tartışılabilir aebuifating illness, a : halsiz bırakan bir hastalık decibitus ulcers : yatak yaraları decline in production : üretimde düşüş decomposes to form : oluşturmak için dekompoze olur dereased. production, a : azaltılmış/azal­ mış üretim defective blood supply : bozuk kan akı­ mı defence against infection : enfeksiyona karşı koruma/korunma defence against inf ectious agents : enfekte edici etkenlere karşı savunma defence mechanism, a : bir savunma me­ kanizması defence system, the : savunma sistemi deficiencies seldom occur : noksanlıklar pek nâdiren vukubulur defined single sinapses : tek sinapslan tanımladı/lar orm the sh’ape : şekli bozarlar degeneration of the glomeruli, the : glomerüllerdeki bozukluklar degree of deficiency, the : noksanlık de­ recesi deliverv of oxygen to tissues, the : do­ kulara oksijen sağlanıbnası/temini de novo synthesis, the : yeniden sentezi dependent upon : -a/-e bağlı depending on their degree of malignancy : malignite düzeyle rine'derecelerine göre/bağlı olarak depending on the pH : pH a bağlı olarak depending on the structural nature : ya­ pısal niteliğe bağlı olarak depe îding upon : -a/-e ye bağlı olarak depicted as patterns obtained ' elde edi­ len örnekler olarak gösterilen 94 diagrammed in figure 5: Şekil 5'de şema halinde verilen dietarv intake, the: diyetsel alınım: diyet olarak yenen difference in sex : cins farkı, ayrı cinsi­ yette different features: ayrı özellikler differentiation in this phase: bu safha­ da farklılaşma differentiation observed, the: gözleni­ len farklılaşma different vital activdms ; farklı hayati faaliyetler differ İq size: boyutta/u iyüklükte de­ ğişirler differ in spatial configuration:: uzaysal biçimde farklılık gösterirler differ only in the wav: sadece tarzında farklıdırlar differs in that1 bakımından ayrılır/ farklıdır diffuse : yaygın diffuse into: içine yayılırlar ilinse uniformly in the cells: aynı biçimde hücrelerde yayılırlar diffusion uf ions: iyonların diffizyonıt/yayılması digestion normally: normal olarak sin­ dirim digesti’ve tract, the : sindirim kanalı diminished binding, a: azalmış bir bağ­ lanma deminishes in intensity : şiddeti azalır directly proportional: doğrudan doğ­ ruya orantılı disappear after reduction in inkate: ahnimdaki azalmadan sonra kay­ bolurlar disintegı : ion of the naturally oc­ curring foodstuffs: doğal olarak oluşan gıdaların küçük parçalara ayrılması dispersed droplets: d ğınık/dağılmış dam­ lacıklar displaced from: -dan -den yeri oynatılan/ değiştirilen displaces this: bunu yerinden çıkarır, oynatır displacement o f it from Wood, the: bunun kandar çıkarılması disposing factors: hastalığa yol acıcı etkenler/faktörler dissect, to: parçalara ayırmak dissipate the energy acquired edini­ len/kazanılan enerjiyi boş yere harcarlar/ısraf ederler distinct from: -dan/-den belirgin bir şekilde farklı distinguish, to : ayrt etmek, tefrik et­ men distributed more widely: daha geniş çapta dağıtılan/dağılmış distributed throughout the body: vüdun baştan başa her tarafına da­ ğılan distribution o f body fluids, the: vü­ cut sıvılarının dağılımı disturbances in metabolism: metaboliz­ madaki bozukluklar diverse and heterogenous : değişik ve çe­ şitli ve heterojen diversification o f the components: yapı­ taşlarının çeşitli oluşu diverting the course: seyrini/yolunu değiştirerek/değiştireıı divided into 2 ,major groups : iki ana/ büyük gruba ayrılmış domestic animals: evcil hayvanlar dominate the histological picture: his­ tolojik tabloya hakim olurlar donates proton: proton verir, proton katkısında bulunur dormant: faal/aktif olmayan dosage and doses: dosaj ve dozlar dotted lines reflect: noktalı çizgiler yansıtırlar double bonds shift: çift bağlar yer de­ ğiştirir double-stranded structure, a: çift-kollu bir yapı drop by drop: damla damla mops to minumum value: asgari değere düşer drugs that inhibit enzyme action: enzim etkisini iııhibe eden ilaçlar due to coiii-diniraüon: i:ir! y "-"rden due to the structure: yapı-. dolayı, ... n i-iw d '-ie 95 dumb • bell shape, a : her bir ucu ağır­ lıklı kısa çubukumsu bir şekil duplicate test wells : çift test kuyulan/ Kuyucukları during depletion ; boşalma sırasında dyes emlploved, the : kulamlan boyalar E early attempts to devise a system : bir sistem geliştirmek için ilk/başlan­ gıçtaki çabalar/girişimler early stages : erken evreler edema/s : ödem/ler edible vegetable oils : yenebilir/yemek­ lik nebati yağlar effect a response in a patient : bir hasta­ da bir cevabı meydana getirir effected by : tarafından yapılan, ile gerçekleştirilen effect is attributed to ; etki -a'ya/-e'ye atfediler, bağlıdır effective in vitro ; yapay olarak etkin effective surgical intervention, an : etkin cerrahi bir girişim/müdahale effectively prevents : etkin bir şekilde u ıııe r effect o f acid • base balance, the : asitbaz dengesinin etkisi egg hatchability : yumurtadan civciv çıkabilme/çıkabilirlik elaborated by certain microorganisms bazı mikroorganizmalarla daha da iyi açıklanan elaborate in appearance : çok açık bir görünümde electrons of like spin : benzer dönüşlü elektronlar elements numbered according to : göre numaralanmış elementler elevated above normal values : normal değerler üstüne yükselmiş, çıkmış elevated levels o f serum : yükselmiş se­ rum seviyeleri elevated severaifold : birkaç misli yük­ selen/artan, yükseltilen/artırılan elevation in fever, an : ateşin yüksel­ mesi eliminated from the body : vücuttan atı­ lan, yokedilen cruse : *wd«*nl kaldırdı lar elongations which reach : ulaşan uzantı­ lar elsewhere in this text : bu metinin başkı yerlerinde elucidated by : ile/tarafından aydınlatı­ lan, -nm ışık tuttuğu; ile daha iyi anlaşılan elucidated by chemical means : kimya­ sal yollarla açıklığa kavuşmuş embedded in the membrane : zara gö­ mülmüş embedded in the solution : solüsyona/ çözeltiye yatırılan embolic purulent inflammation : embolik irinli yangı/iltihab embolization of smaller pulmonary vessels : daha küçük pulmoner da­ marların embolizasyonu embryonated egg, an : embriyolu yu­ murta emphasize relationships, to ilişkileri vurgulamak emphasizes the importance : önemini vurgalar employed with : ile kullanilir/lar, ile kullanılan emotional movements : emosyenel /duy­ gusal hareketler enabling them to join : katılmalarını sağlayan encountered clinically : klinik /sel olarak rastalanan encountered in all age groups : bütün yaş gruplarında rastlanan; her yaş gru­ bunda rastlanan encroach on other structures : diğer yapuaıa tecavüz ederler, diğer yapılan envaze ederler endergonic reaction : serbest enerji sağ­ lanmasının eşlik ettiği süreçteki reaksiyon endoenzyme : hücreleriçi enzim, fagositîk hücrelerden elde edilen enzim endotoxins inactivated : inaktive edilen endotcksinler end products o f catabolism : yıkımın son/sonuçlanan ürünleri energy expenditure o f the body : vücu­ dun enerji harcaması energ>. generated : oluşturulan enerji, meydana getirilen enerji u n p ' required : gereken enerji eaeıgy-requiring biologic process, a :eneı ji gereksinimli biyolojik bir süreç energy • reguiring systems : enerji gerek­ tiren sistemler enhances estérification: esterifıkasyonu kuvvetlendirir, artınr enlarges sufficiently: yeterince genişler/ büyür enormous gap, an: çok büyük bir açıkbk, uçurum enriched media: zenginleştirilmiş ortam­ lar enrichment o f foods, the: gıdaların zen­ ginleştirilmesi en route: yolunda, giderken ensuing situation, an: ortaya çıkan durum ensuring the completion: tamamlayışı garanti eden/ederek entail many basic physical principles : birçok fiziksel kuralları kapsarlar, prensiplerin gereğini öngörürler enters the body dermally and by inhala­ tion: deri ve soluma yoluyla vücuta girer enthalpy: ısı içeriği; E'nin sistemin da­ hili enerjisi, P'nin basınç ve V'nin vo­ lüm olduğu E -f- PV olarak tanımla­ nan termodinamik bir fonksiyon entity o f disease, an: hastalık birimi entire metabolism, the: tüm metabolizma entry into the body: vücuda giriş enumerate a few, to: birkaçını saymak, birkaçını sıralamak environmental effects: çevresel etkenler, dış etkenler envisaged as: olarak öngörülen, olarak düşünülen enzyme-catalyzed transformations: en­ zimle katalize olmuş dönüşümler enzyme-containing extracts: enzim içe­ ren ekstreler enzyme content o f human serum the : insan serumunun enzim içeriği enzyme is inhibited, the: enzim înmoe olur enzyme purification: enzim arıtılması, enzim saflaştırılması enzymes in question: sözkonusu enzim­ ler enzymes o f clinical interest: klinik açı­ dan ilginç olan enzimler epithelial cells displaying: gösteren epitel hücreleri equations involving reactions : reaksiyonlan içeren denklemler equilibrated with: ile dengelenir; ile dengelenen equilibrium reactions: denge tepkimeleri equipped with an active mechanism: aktif/faal bir mekanizma ile donanmış equivalent to:a'ya/~«'ye eşit essential for the normal growth: normal büyüme için temel, elzem essential prerequisite, an: temel bir ön gereksinim, elzem olan ön ihtiyaç ya da şart essential to metabolism: metabolizma için elzem olan essentiality for the maintenance o f integrity: bütünlüğünün idamesi için elzem oluşu essentiallv the same : aslında aynı eventually it is distributed: sonunda da­ ğılır/dağıtılır eventually pass: en sonunda geçer/ler every other week: her hafta aşın; iki haftada bir evidence points to: delil ~a'ya/-e’ye işaret eder evidently : aşikâr olarak . evident on inspection : tetkik sonucu aşikâr evolution: evrim evolve from : -dan/den gelişir, çıkar exactly the opposite is true: tam zıddı/ aksi geçerlidir/doğrudur exact nature of, the: tam/kesin doğası, niteliği exact sequence o f events, the: olaylann kesin silsilesi examined under the light microscope: ışık mikroskobu altında incelenen examples include alcohols: örnekler alkol­ leri içermektedir; alkoller örneklere dahildir 97 exceeded the dietary intake: diyetsei alınımi aştı, geçti except for this: bu hariç, bunun dışında except primates: en yüksek düzeydeki memeliler hariç exceptions to the rule: kaideye istisnala excess amounts o f vitamins: aşın miktar­ da vitaminler excessively high intake, an: aşın derece­ de yüksek alınım excessive storage of iron: aşın miktarda demir depolanması exchange of gases: gaz alışverişi, gaz mübadelesi excited considerable interest: adamakıllı heyecanlı ilgi uyandırdı excites secretion: salgılamaya neden olur; salgılamayı tahrik eder/başlatır excluding : hariç, dışında exclusively for the biosynthesis: sadece biyosentez için özel olarak excrement : ifrazat, gaita excritio.. substances- maddelerin itrahı exemplified <.y: ile örneklenen, açıkla­ nan exercise activities, to: faaliyet göstermek exercise caution, to: dikkatli olmak, ihtiyatlı olmak exergonic reaction: serbest enerji kaybı ile kendiliğinden/spontan olarak ge­ lişen reaksiyon exerts an osmotic pressure: ozmotik bir oasmç yapar exhibit a rapid rate: süratli bir hız göste­ rirler exhibit a variation: bir değişkenlik teş­ hir ederler, gösterirler exhibit diversity: değişiklik ve farklılık gösterirler exhibiting optical activity: optik faaliyet gösteren teşhir eden exhibits alterations: değişiklikler teşhir eder, gösterir exhibit these: bunları teşhir ederler, gösterirler existence of, the: varlığını exists in both charged and uncharged forms: gerek yüklenmiş, gerekse yüklenmemiş şekillerde mevcuttur exoenzyme: hücredışı enzim exorgenic process, an : denge sağlayıcı bir süreç exothermic and endothermic: dışarıya enerji veren ve enerji alan/kazanan expanded all the more: gittikçe daha çok genişledi/yayıldı expand very much: çok genişlerler expectorated first: ilk çıkarılan; ilk (balgamla) çıkarılan expended for additional activities: ek aktiviteler/faaliyetler için harcanan experimental evidence: deneysel delil experiments have been carried out: de­ neyler yapılmıştır, icra edilmiştir explore, to: bilinmeyeni bulmaya çahşmak, araştırmak exposed most:' en çok maruz kalan, açık olan exposed to : -a'ya/-'ye maruz, açık olan exposure to: —a'ya/-e'ye maruz kalma, açık olma exposure to aquous environment: sulu bir çevreye maruz kalma, açık olma exposure to toxic levels: toksik düzeyle­ re açık olma/maruz kalma expressed as a unit o f heat: ısı derecesi olarak ifade edilen extending into: içine uzanan extends along: boyunca uzanır extensive: yaygın extensive studies o f antibody: structures: antikor yapılarına ilişkin şumullü çalışmalar, incelemeler external effects : dış etkiler extracellular fluid: hücredışı sıvı extracellular environment, the: hiicredışı çevre extraction of the plasma lipids: plazma lipidlerinin ekstre dilişi aktanlışı extremely rare disorders: son derece na­ dir bozukluklar extraodinary measures: olağanüstü ön­ lemler extraodinary patience: olağanüstü sabır extraterrestrial life: dünya dışındaki ha­ yat extravasation: damardışı kanama extrusion of ions: iyonların dışarıya atılışı exuding from a small cut: küçük bir kesik­ ten akan 98 F flatter patches : daha yassı yamalar flecked and streaked : noktalanmış ve çizgi çizgi olmuş fluctuates : kararsızdır, değişir fluctuates with the load : yükle değişir, dalgalanır fiow of, the : akımı fluid medium, a : sıvı bir ortam focused attention on ; üzerine dikkati odaklaştırdı; bütün dikkati üzerine çekti folded into loops : halkalara katlanır/ katlanmış follicle • stimulating hormone : folikiil uyancı honnan following the administration o f drugs : ilâçların verilmesini müteakiben foods o f animal origip : hayvansal kö­ kenli yiyecekler/gıdalar for a cell to divide : bir hücrenin parça­ lanması için for curative purposes : tedavi amaçlarıy­ la foregoing observations : daha önceki gözlemler foreigtt bodies : yabancı cisimler/cisim­ cikler foreign to the host : konakçıya yabancıkonağa yabancı for example : mesela, örn, 4)0 for instance : örneğin for many years : birçok yıl, yıllarca formation o f complexes : birleşim ya da kümeleşmelerin oluşumu formation o f stones : taş oluşumu formed as a result of condensation : yo­ ğunlaşma sonucu oluşan formed by interaction : etkileşimle olu­ şan former described, the : târif edilen üki/ birincisi formulas introduced by : tarafından or­ taya atılan/kullanılmaya başlanan formüller for prolonged periods : uzayan süreler için for the ffloâi nart : çoğunluk!; for the orientation and binding o f g teme! grupların yönlendirilip bağ­ lanması için for the same reasons ; aynı neden!'rie teed with : karşı ktrşıya kalınan; karşı­ laşılan teiütated by : ile kolaylaştırılan t e ü u t e learning, to ; öğrenmeyi kolay­ laştırmak teâ iU te the transfer : geçişini/taşınımını kolaylaştırırlar tetors affecting the induction : başlatıl­ masını etkileyen faktörler tetors affecting the rates : hızlan et­ kileyen faktörler t e t that, the : gerçeği ki crease : artıramadı/lar fâied tf fail to react : reaksiyon gösteremezler failure o f calcification : kireçlenme ye­ tersizliği (■lure to convent : dönüştiirememe failure to secrete : salgılayamanıa fairly volatile liquids : cidukça uçucu sıvılar fasting individuals ; aç bırakılmış birey­ ler fatality is expected : ölüm beklenir fat stores depleted : boşalan yağ depo­ lan favours such a synthesis : böyle bir sentez eğilimindedir feature o f early lit;.-, the : erken yaşlar­ da özeüik feedback mechanism, a : geri besleme mekanizması; geri itilim mekaniz­ ması fermentation and putrefaction : maya­ lanma ve çüriime ferment, to : fermente etmek, mayala­ mak fibres : lifler fibrous wall o f the cyst, the : kistin fibröz duvan filaments observed : gözlenilen iplikimsi yapılar findings point to an evidence, the : bul­ gular bir delile işaret eder first half o f the fetal life, the : fetal ha­ yatın ilk yansı first step, the ; ilk adım, ilk aşama fixations made, the ; yapılan fiksasyonlar/tesbitler fixed in Formalin : Formalin’de tesbit edilmiş (ol an) 99 for this and other reasons : bu ve başka nedenlerle for this purpose/aim : bu amaçla, gaye ile for this reason : bu nedenle forward and reverse actions, the : ileri­ ye ve geriye doğru etkiler for years • yıllarca fragment in the spleen : dalakta parça­ lanırlar frank active tuberculosis : aşikâr/açık faal verem, belli/aktif tüberküloz frequently called upon : sıklıkla -a'ye/ •e'ye başvurulan frequently observed : sıklıkla gözlenilen frequently quite different : sıklıkla ta­ mamen. farklı from a rtnainlV chemical vieewooint.. : tamamen Kimyasal açıdan from its inception : başlangıcından beri from evidence gathered : toplanan delil­ lerden from examination o f models : modelle­ rin incelenmesi sonucu from now and on : bundan sonra from the aspect o f : yönünden from the causative standooint : neden­ sel açıdan /bakımdan from the preceding discussion daha önceki, bir evvelki tartışmadan fulfill a structural role : yapısal bir rolü gerçekleştirirler fullness : dolgunluk full width, the : tüm eni function as major carriers : başlıca/ önemli taşıyıcılar olarak işlev görür­ ler functional disorders, the : fonksiyon bo­ zuklukları fungal infections : mantar enfeksiyonları further elucidation : daha da açıklığa ka­ vuşturulması further handicap, a : bir başka gengel furthermore : bundan başka, dahası, üstelik further on : daha ileride gains momentum; hız kazaMt, artar gains weight: kilo ahr gases and water vapour that collect: top­ lanan gazlar ve su buharı gas Introduced into a chamber, bir kısma/ bölmeye verilen gaz general considerations: genel mülahazalar; genel görüş ve düşünceler generally: genellikle, genel olarak generally considered: genellikle kabul edilen, benimsenen geıerafly desirable: genellikle arzu edilir general view, a: genel bir bakış, genel görünüş generate stimuli: uyarılan husule getirir­ ler generation: nesil, kuşak genetic information: genetik danışma, bilgi gene to be transcribed: aynen kopye edi­ lecek gen jrenus or species: cins ya da tür get an idea o f what is meant by, to: ile ne demek istenildiğini a im ak give little clue to:-a'yp~e’ye az ipucu ve­ rirler given enzyme present in a cell, a: bir hüc­ rede mevcut belirgin bir enzim given immediately and at frequent in­ tervals: derhal ve sık aralarla veri­ len given into a sterile Petri dish: steril bir petri kutusuna çıkanlan/konan given pair of chromosomes, a: belirgin bir kromozom çifti given parenterally: parenteral olarak ve­ rilen; derialtma, damar içine vs. enjekte edilen give rise to: a'ya/e'ye neden olurlar, ı yi /i 'yi meydana getirirler gives no colour: renk vermez given that: varsayalım ki, farzedelim ki glandular arrangement, a: gandüler bir dizilim glioma: glioma, giiom glomeruli are swollen, the: glomeruluslar şişerler glucose residues joined by: tarafından katılan/bağlanan/birleşen glukoz ka­ lıntıları G gain immunity, to : bağışıklık kazanmak gain importance : önem kazanırlar 100 Auppeannce : tedrici/yavaş ya- hemorrhage may be progressive : kana­ ma ilerleyici olabıur lienee, it is evident : dolayısıyla, aşikâr­ dır hence, there are : öyleyse, vardır hepatic cirrhosis ; karaciğer sirozu hereditary fructose intolerance : kalıtım­ sal fruktoz dokunması heritable diseases : kalıtımsal hastalıklar, kalıtımla gelişebilen hastalıklar high - density lipoproteins : yüksek yo­ ğunluklu lipoproteinler high-energy potential, a : yüksek eneqi/ li potansiyel highly significant finding, a : hayli önemli bir bulgu « 4 kaybolma p ^ M ı - «b ite poorly deJiniated area, a : |wfnı« . beyaz silik sınırlan olan bir te p a effects on metabolism : metaboliz­ e s üzerindeki gözle görünür /aşikâr etkiler paedy : makroskopik olarak, gözle gö­ rüldüğünde grossly bloody : gözle görülür şekilde kanlı around well : iyi öğütülmüş grown on media containing amino acids : amino asit içeren ortamlarda çoğa­ lan/üretilen guinea pigs employed : kullanılan ko­ baylar H haemorrhage : kanama half • life in tbe circulation : dolaşımda yan ilftmür half - life times in day ; gün olarak yan ömür zamanlan hard lipid tissue, a : sert bir yağ dokusu hard to study ; incelenmesi zor harmful effects ; zararlı etkiler harmful to health : sağlığa zararlı has given rise to : ortaya çıkmasına yol açmıştır has been shown experimentally : deneyşel olarak gösterilmiştir has been shown to increase : artırdığı gösterilmiştir have been disappointing : hayalkmci olmuşlardır have been reported in the sera : serum­ larda rapor edilmişlerdir have largely dealt with this problem : bu sorunu büyük çapta ele almışlardır have long served : uzun zamandan beri hizmet etmişlerdir, uzun bir süre iş­ lev görmüşlerdir have revealed : ortaya koymuş/açıkla­ mışlardır heated with : ile ısıtılmış help to explain : açıklamaya yardım ederler hematogenous invasion, a : hematojen bir yayılma hemophilic bacteria : kan seven (hemo­ fil) bakteriler highly purified ; hayli saflaştırılmış histological examination : histolojik in­ celeme historical review, a : tarihsek olarak göz­ den geçirme; tarihî bir bakış holding water in the interstitial spaces : interstisiyel aralarda suyu tutan/tu­ tarak hormonally initiated responses ; hormo­ nal olarak başlatılmış cevaplar hosted by : -da/-de konaklayan; tarafın­ dan barındırılan hot compress, a : sıcak kompres however, it can be stored : mamafih, depolanabilir however small it may be ; nekadar kü­ çük olursa olsun human being ; insan, insanoğlu human brain, the : insan beyni husbandry of animals : hayvan ıslâhı hybridized character, o f a : karışık nite­ likte hybridization techniques ; melezleştir­ me teknikleri hypersensitivity : aşınduyadık hypotheses have been advanced : hipo­ tezler ileri sürülmüştür, hypothetical example, a : varsayımsal bir örnek I ideas supported by observation, the : gözlemle desteklenen fikirler identification of sugars, the : şekerlerin saptanması, belirlenmesi 10 1 idehtifi&rf aıfi olarak belirlenen, oıarak nitelikle fi ortaya konan if any: varsa, olduğu takdirde if iivailnhle: varsa, mevcutsa if possible: mümkünse if reuuircti: gerekirse if studies were to be carried on: çalışma­ lar devanı ettirilmiş olsaydı if the equation is evaluated: denklem de­ ğerlendirilirse ill-defined foci o f exudate: belirsiz exsuua odaklan illustrate the true shape: gerçek şeklini gösterir illustrating the catalytic role: katalitik rolünü gösteren/göstererek inadequate food to take: yetersiz gıdyalı­ nımı in a diffuse manner: yaygın bir şekikle. in agreement with- ile uyumlu, ile tu­ tam in ail forms of life : tian yaşam şekil­ lerinde in an alert state : hazır ol bir durumda; uyanık durumda m a narrrow sense: dar bir anlamda, çer çeveae in and out of cells: hücrelerin içinde ve dışında, içine ve dışına in an entirely analoguous way: tamamen benzer şekilde in an orderly fashion: muntazam bir şe­ kilde in a normal subject: normal bir kişide, bireyde in anv case : her halükârda in a population, bir nüfusta, bir popülas yonda in a precise and concise .manner: kesin ve kısa bir şekilde in a single ceil: tek bir hücrede inborn error o f metabolism, an: doğum­ sal metabolizma hatası in certain cases: belirli durumlarda, bazan; bazı vakalarda inciden^: sıklık, ensidans i n c i d e n c e has declined, the: sıklık azal­ mıştır incidence of dental caries: dış çürükleri sıklığı, ensidansı indination: eğilim in clinical practice: klinik uygulamada, klinik tababette including: dahil in colour: renginde in common use: herkesçe kullanılan; yaygın olarak kullanılan in conclusion:sonuç olarak in conformity with: mudbince, uyarın­ ca, uygun olarak in conjunction with: ile birlikte in connection with this step: bu aşama ile ilgili olarak in consequence o f these variables: bu değişkenliklerin sonucu olarak immersed in fixative : fıksative batırılan, immune reactions: bağışıklık reaksiyonlan immune system, the: bağışıklık sistemi impacting itself in the surrounding tissues: çevre dokulannda etkisini göstererek; çevre dokulannı doldu­ rarak impaired hepatic function: bozulmuş (bo­ zuk) karaciğer fonksiyonu impairs it: onu bozar impermeable to ions: iyonlara karşı ge­ çirgenliği olmayan implantation o f the bacilli: basillerin ekil­ mesi implies that they proceed: ilerlediklerini ima eder, ilerledikleri anlamına gelir imply the existence: varlığına delfilet eder impressive variety o f macromolecules, an: kaydadeğer çeşitli makromoleküller improved fat absorption, an: iyi/daha iyi bir yağ emilimi improve the life, to: hayatı düzeltmek; yaşamı daha iyi şekle sokmak inability to accomplish: başiramama, gerçekleştirme yeteneği yoksunluğu in accordance with the metabolic circumstances: metabolic durum uya­ rınca in accordance with the number o f cells: hücre sayısı uyarınca in accordance with the type: tip uyannca in addition to : -a’ya/-e'ye ek olarak, ilâ­ veten 102 m consistenyrkivàminda n constant operation: devamlı hareket halinde incontinence : idrar ve gaitayı tutamama ıs contrast to : -a'ya/-e'ye kargın m contrast to the steroids: steroidlere karşın tncomorated into: ile birleşen increase m plasma iron: plazma demirinde artış increases the clearance: boşaltımı, klirinsi artırır incubated with thymocytes: timositlerle enkiibe edilen .ncubation: kuluçka incubation period, the : kuluçka süresi incubation time: kuluçka zamanı incurs Dereistentlv growing deposits: inat­ la çoğalan birikimleri içerir ıdeed: gerçekten r. deficiency states: noksanlık durumla­ rında detail: aynnülı olarak in diametre: çapmda ndicates the presence: varlığına işaret eder indications have been extended, the: endikasyonlar genişletilmiştir indifferentiated types, the: ‘ ftlktılaşmamış tıpıer individual entities: bireysel antiıeler, bi­ reysel varlıklar induce an immune réponse: bir bağışık­ lık cevabı başlatırlar induce-.hypothermia: hipotermi başlatır lar induce stimuli: uyanları başlatır/lar induction of enzyme synthesis: enzim sentezinin başlatılması /endüksiyonu indurated area, an: sertleşmiş bir alan in electron micrographs: elektron mikrograflarda in fact: gerçekte, gerçek olarak infect: bulaştınr, enfekte eder inferred from nutritional experiments : beslenme deneylerinden anlaşılan/ çıkarılan infiltration: enfiltrasyon, sızıp yayılma inflammation: yangı, iltihap influences the handling of: kullanımını etkiler information presented in this book: bu kitapta sunulan bilgi in general: genel olarak, genellikle ingested daily: her gün alman, yenilip içi­ len ingredients at least: en azından terkip maddeleri inherited defect: kalıtımsal bozukluk inherited diseases : kalıtımsal hastalıklar inherited molecular diseases : kalıtımsal moleküler hastalıklar inhibitory constraints: inhibe edict sınır­ lamalar inhibit the formation o f abnormal chains: anormal zincirlerin oluşumunu inhi­ be ederler, engellerler in humans/in human beings: insanlarda in infected organs: enfekte organlarda initially combines: başlangıçta birleşir/ birleştirir initiated by the product of reaction: tepkime ürünü ile başlatılan initial and final states: başlangıç ve final/ nihai durumlar initiallv appears to be normal: başlan­ gıçta normal olduğu görünür, başın­ da normal gibi görünür in its final form: son şekliyle in its linear or cyclic form: doğrusal ya da siklik şeklinde injected into animals: hayvanlara zerk euılen, enjcJcte edilen injudicious use, the: tedbirsiz bir şekilde kullanılışı; mantıksızca kullanım in malnourished children: kötü beslenmiş çocuklarda in many texts: birçok okul kitaplarında, metinlerde in many ways: birçok şekilde inner surface, the: iç yüzü/yüzeyı innervated by: ile sinirle sağlanılmış, ile enerve edilmiş; ile siniderle döşen­ miş in origin: kökenli In other words; başka bir deyişle in part or on the whole: kısmen ya da tamamen in point o f frequency: sıklık açısından m in polluted air: kirli havada in practice:uygulamada in preservation o f red blood cells: kırmızı kan hücrelerinin korunmasında in principle: kural olarak; ilke olarak Tn proper proportions: uygun miktarda, uygun oranlarda in prophylaxis: hastalıktan korunmada, hastalığın önlenmesinde in lecent years: son yıllarda in relation to liver function: karaciğer fonksiyonu ile ilgili olarak in response to changes of: değişikliklerine cevaben in response to spinal cord reflexes: medul­ la spinalis reflekslerine cevaben in response to the presence: varlığına ce­ vaben in reversible combination: tersinir bir bir­ leşimde in rodents: kemiricilerde in ruminant animals: geviş getiren hayvan­ larda insecticides may produce toxic effects: böcek öldürücü ilaçlar zehirli etkiler oluşturabilirler insidious in character : sinsi özellikte instead o f adds: asitler yerine instead o f formalin: formalin yerine in such an array: böyle bir dizilimde in sufficient quantity: yeterli miktarda insulin release after a glucose load: bir glukoz yükünden sonra insulin sali­ mini insult occurs, an: travma vukupulur intact: sağlam, bozulmamış intact mitochrondria: bozulmamış mitokondria intact molecule: kalitesi bozulmamış mo­ lekül intact or disrupted cells: bozulmamış/ sağlam ya da patlak hücreler in tap water: musluk suyunda integral part, the: tamamlayıcı kısmı integrated with: ile bütünleşmiş integumentary system, the: deri sistemi intensive: yoğun intensive care: yoğun bakım intensive oxygen therapy: yoğun oksijen tedavisi interaction which takes places, the: mey­ dana gelen etkileşim intercellular supporting structures : hücre­ lerarası destekleyici yapılar interconnecting capillaries: biribirine bağ­ lantılı kapillerler interconversion, the: karşılıklı dönüşüm interconvertible coenzymes: karşılıklı ola­ rak dönüşebilir koenzimler interdependency o f these mechanisms: bu mekanizmaların birbirine bağım­ lılığı interesting observation, an: ilginç bir göz­ lem interference with the penetration o f ultraviolet light: ultraviyole ışının geçip girmesine müdahale/engel interferes with carriage o f oxygen: oksi­ jen taşınmasına karışır intermediate compound, an: ara bileşik intermediate stage: ara safha, evre intermittent: aralıklı, fasılalı intermittently introduced during diges­ tion: sindirim sırasında fasılalarla ve­ rilen in terms of: olarak, şeklinde in terms of the prevalent ionic species: bol sayıdaki iyonik türler olarak/ açısından internal and external environment: iç ve diş çevre internal milieu, the: iç/dahili ortam internlav between, the: arasındaki kar­ şılıklı etki; arasındaki etkileşim interpreted as: olarak yorumlanan interrelationships exist: karşılıklı ilişki­ ler mevcuttur interstitial fluids: dokulararası sıvılar interwoven: içice dokunmuş; dokunmuş intestinal mucosa, the: barsak mukozası intestines, liberating: serbest bırakan barsaklar in the A band: A şerifinde in the abbreviated formula, kısaltılmış formülde in the absence o f: yokluğunda in the advanced stages: ilerlemiş evrelerde in the agar block: agar blokta in the broadest sense: en geniş anlamda in the case o f acids: asitler durumunda, asit durumunda 104 intracellular concentrations: hücreiçi bi­ rikimler intracellular fluid: hücreiçi sıvı intrinsic property, an: özgül bir karak­ teristik, kendine özgü bir (»ellik introduced into the diet: diyete katılan, diyete konan introduce problems in determining: tâyin etmede sorun getirirler introduction o f these methods: bu yön­ temlerin uygulama alanının konuluşu in turn:sırasıyla invade the tissues: dokuları envaze eder­ ler, dokuları istilâ ederler; dokulara yayılırlar ijıvasiı» carcinoma: yayılan/istilâ eden kanser inversely proportional: ters orantılı '.n view o f these factors: bu etkenler kar­ şısında in view o f these similarities: bu benzerUKier Karşısında invoke the production of: üretimini davet -ederler; meydana gelişini davet eder­ ler involved as HoterminnntR: tayin ediciler olarak rol oynayan involved the tissues, it: dokutan sardı, tuttu, musabetti involves the mucosa: mukozayı tutar/ sarar/musabeder irrespective of factors: etkenlere bakıl­ maksızın irreversible şfep, an: tersinmez bir aşama irritating substances: irritan/rahatsız edi­ ci/tahriş edici maddeler is bound to the plasma: plazmaya bağ­ lanır, bağlıdır is characterized by/with: ile karakterize is concerned solely: tamamen ilgilenir/ ilgilenmektedir is considered to reflect changes: değişik likleri yansıttığı düşünülür islets of. the : adacıktan is liberated to participate in : -a’ya/-e'ye katılmak için serbest bırakılır tılmak için serbest bırakılır is made avaüable: sağlanılır; sağlanır in the compoeition of: —in terkibinde in the course of: sırasında in the cource o f bottling: şişeleme sıra­ sında in the course of metabolic breakdown: metabolik parçalanma/yıkım sırasın­ da in the direction of: yönünde in the first instance:evvelâ in the following account: aşağıdaki açucıamaaa, aşağıdaki anlatımda in the form of: şeklinde in the form o f heat: ısı şeklinde in the free state: serbest durumda in the growing animal: büyümekte olan hayvanda in the gut : barsakta, barsaklarda in the light o f recent researches: son araş­ tırmaların ışığı altında in the medium/media: ortamda/ortam­ larda in the one known insta n ce :h ilin e n tek bir durumda in the past: eskiden, geçmişte in the periphery: etrafta, çevresinde in the presence of: varlığında in the nrime o f her vouth: gençliğinin ba­ harında in the resting state: dinlenme durumunda in the sense:anlamında in the vicinity of: civarındaki in these circumstances: bu durumlarda, bu koşullarda, bu ^artlarda in this and subseauent chapters : bu ve leamp uoıurruerae in this clasifıcation: bu sınıflandırmada, bu ayırımda in this connection: bununla ilgili olarak, bu bağlantıda in this coupled reaction: bu çiftlenmiş reaksiyonda in this medium/ these media : bu ortam/ larda in this particular instance: bu özel du­ rumda in this respect: bu yönde, bu konuda; bu­ nunla ilgili olarak m this way: bu şekilde, bu yolla intoxications: entoksikasyonlar, zehirlen­ meler 105 it İt it it induces transport: taşınmayı başlatır is advised: tavsiye edilir, önerilir is apparent: bellidir, ortadır, aşikârdır is applicable to: —a/—e uygulanabilir; içi.ı geçerlidir it is appropriate: uygundur it is assumed that: varsayılır ki it is believed that: inanılmaktadır ki it is believed to consist of: —den ibaret olduğuna inanılmaktadır it is clear that: açıktır ki it is conceivable: makuldur, düşünülebilir it is convenient: uygundur it is convenient to discuss: tartışmak uvgundur, tartışılması uygundur it is customary: adettir, olağandır it is customary to distinguish: ayırt et­ mek adettir, olağandır it is difficult to fix a rule: bir kural koy­ mak zordur it is essental: elzemdir it is estimated that: tahmin edilmektedir ki it is expressed as: olarak ifade edilir, be­ lirtilir it is facilitated by: ile kolaylaştırılır it is held that: inanılmaktadır ki, kabul edilmektedir ki it is indicated/indicative; endikedir; yapıl­ ması gerekir it is helpful: yardımcıdır it is likely: muhtemeldir it is maintained by : ile idame ettirilir it is mandatory: zorunludur it is much concerned with: ile yakından/ çok ilgilidir it is necessary : lâz ım d ır, lüzumludur it is necessary to comprehend: anlamak gerekir it is noteworthy that: dikkadedeğer/kaydadeğerdir ki it is not surprising that : şaşırtıcı değil­ dir ki it is not possible: mümkün değildir, olana­ ğı yoktur it is now proposed: şimdi/artık öneril­ mektedir it is possible that: mümkündür ki it is probable that: muhtemeldir ki it is proposed that: önerilmektedir ki is needed tor assay : tayin etme /ölçme/ deneme için gerekir L-omers: benzer nitelikte elemental terkip­ leri olan kimyasal bileşikler, izomer­ ler isotopic tracer studies: izotopik izleme çalışmaları is realeased: sakınır is recorded: kaydedilir is recovered in the droppings: damlalar­ dan tekrar elde edilir is thought to involve : içerdiği, karıştı­ ğı düşünülür is usually coincident ıth: mutad olarak birlikte buiunur, nellikle aynı an­ da rastlanır is profoundly influenced: derin bir şeklde etkilenir it appears to be very similar: çok ben­ zer olduğu göriinür it attests to the fact : gerçeğini onaylar, doğrular it can be appreciated that: takdir edile­ bilir ki it closely parallels: yakmen paraıeldir, eşittir. it consists of: —den ibarettir it constitutes the great majority: büyük çoğunluğu teşkil eder it does not apply to this: bunun için ge­ çerli değildir it follows that: anlamı çıkarılır ki, anla­ mına gelir ki it has become commonplace: her yerde güncel kullanılış kazanmıştır it has been concluded that: sonucuna va­ rılmıştır ki it has been customary: adet olmuştur, adet haline gelmiştir it has been established : tesbit edilmiştir it has been investigated: araşcırnmıştır it has been observed: gözlenmiştir; müşahade edilmiştir it has increased enormously: çok büyük çapta artmıştır it has not been well defined: iyi tanımlanmamıştır it has now been decided: artık kararma varılmıştır, kararlaştırılmıştır it holds true: geçerlidir, doğrudur it implies that: demek olur ki, anlamına gelir ki 106 ft ■ recommended: tavsiye edilmektedir it ii regarded as: olarak kabul edilir it is said to be between: arasında olduğu söylenir a ia qiontaneous: kendiliğinden oluşur; spontandır it is obvious: aşikârdır it is of interest: ilginçtir; ilginç olma ni­ teliğine haizdir it is therefore essential: dolayısıyla el­ zemdir it is unlikely to occur: vukubulması muh­ temel/olası değildir it is viewed as: olarak görünür; olarak kabul edilir it may be concluded that: sonucuna va­ rılabilir ki it may coincide with: ile rastgele olabi­ lir; —na/—ne tesadüf edebilir it may be forgotten that: unutulabilir ki it may be overlooked: gözden kaçabilir/ kaçınlabilir it may be that: olabilir ki; muhtemelen it occurred to us: aklımıza geldi it seems doubTTTU: şüpheli görünmektedir it seems likely: muhtemel görünmektedir it seems prudent: basiretli, ihtiyatlı gö­ rünmektedir it should be borne in mind: hatırda tu­ tulmalıdır it takes place in the dark:karanlıkta mey­ dana gelir, vukubulur it undoubtedly makes it desirable: kuşku­ suz onu arzu edilir duruma sokar it was pnce thought: bir zamanlar düşü­ nülüyordu; eskiden zannediliyordu it was relieved by oral therapy: ağız yolu tedavisi ile giderildi ya da hafif­ letildi it would be expected •: beklenilebilir/di key enzyme, a: kilit enzim, önemli bir enzim key role in biochemical reactions, a: biyo­ kimyasal reaksiyonlarda kilit bir rol, başlıca rol kteks separating, the: ayıran bükülmeler known as : olarak bilinen known to be capable o f : yeteneğinde olduğu bilinen L labelled as: olarak etiketlenen laboratory findings, the: laboratuvar bul­ gulan lack factors: faktörlerden yoksundurlar lack o f immune response: immün cevapsızlık lack o f knowledge: bilgi yetersizliği last few decades, the: son birkaç onyil/da lasting for an hour: bir saat süren latent period, the: kuluçka süresi; gizli olarak varolduğu süre lateral pain, a: yan ağnsı latter is by far the predominant, the: ikincisi/sonuncusu çok daha fazla hâkimdir/yaygındır layer: tabaka layers o f various thickness: çeşitli ka­ lınlıkta tabakalar leading to biosynthesis: biyosenteze yol açan/yol açarak leading to death: ölüme yol açan leakage: sızıntı leak in through: arasından içeriye sızar leaks through the capillary membrane: kapiller zar/membran yoluyla sizar leave a scar: bir nedbe bırakırlar lesions and specified tissue samples from all organs: bütün organlardan lezyonlar ve özel/belirli doku örnek­ leri lesions to be caused: oluşturulacak lez­ yonlar lesser degree, a : daha az derecede less sharply defined: daha az belirgin şekilde görülen, daha az kesin sınır­ lı liberated as heat: ısı olarak serbest bıra­ kılırlar; ısı şeklinde salınan liberation o f energy: enerjinin serbest bırakılması/bırakılışı like many other processes:tıpkı diğer bir­ çok süreçler gibi J jeopardize : tehlikeye sokarlar junctions or junction like areas : kavşak­ lar ya da kavşakımsı alanlar juxtaposed residues : bitişik artıklar/ kalıntılar K kept in the refrigeration : buzdolabında bekletilen/muhafaza edilen/tutulan 107 likewise, this: aynı şekilde, bu limiting agents: sınırlayıcı etkenler linear sequence, the:lineer silsile lined with a greenish membrane: yeşi­ limsi /yeşilimtırak bir zarla döşenmiş olan line of demarcation, the: demarkasyon çizgisi; gangrenü alan sınırında olu­ şan kırmızı çizgi line o f reasoning, this: bu düşünce doğrul­ tusu line up along: boyunca sıralanırlar linkage between: arasındaki bağıntı linkage of rings: halkaların bağlanışı, bağlantısı linked as coenzymes: koenzim olarak bağ­ lantılı (olan) liquid - gas interface, a : bir sıvı - gaz sı­ nırlayıcı ara yüzeyi little or no biologic activity: az ya da hiç bir biyolojik aktivite little purpose would be served : az gaye­ ye hizmet edilir/di lived outdoors: açıkhavada yaşadılar living tissues, the: yaşayan/canlı dokular located at he cell surface: hücre yüzeyinde bulunan, yer alan located in:-^de bulunan;—da olan lock and key model, the: anahtar ve kilit modeli locomation: yer değiştirme locus (loci) : yer (yerler): sitogenetikte, genin işgal ettiği komozom alanı locus of specific receptor sites, the: özgül reseptör alanlarının yeri long before this: bundan çok evvel/önce long chain fatty acids: uzun zincirli yağ asitleri long - chain ketones : uzun zincirli ke­ tonlar long chain saturated fatty acids : uzun zincirli doymuş yağ asitleri long - term planning : uzun - süreli plân. lama look like the mesenchymal tissues: mezenşimal dokulara benzerler loosely attached to the intima: intimaya gevşek bir şekilde bağlı olan loses selective permeability: seçici geçir­ genliğini kaybeder loop o f Henie, the : Henle halkası loose structure, a:gevşek bir yapı, sağlam olmayan bir yapı lowering the content: içeriği azaltan, içerik miktarını düşüren low in activity: düşük/zayıf aktiviteü low in protein: proteinden zayıf, düşük proteinli lubricant in the joints: eklemlerde yağla­ yıcı lubricated to facilitate: kolaylaştırmak için yağlanan lying parallel to each other: biribirine paralel olan lying side - by - side: yanyana bulunan lymphatic ganglions exerting pressure, the: bası yapan lemf ganglionlan lymph nodes: lenf düğümleri M made more assimilable: daha sindirilebilir şekle sokulan made o f a skeleton: iskeletten yapılan/ oluşan made up o f small papules : küçük papüllerden oluşan/meydana gelen magnified under the microscope : mik­ roskop altında büyütülen magnitude o f the energy Darner: enerji barajının büyüklüğü magnitude of the incoming stimulus, the: gelen uyarının büyüklüğü main points, the: the ana noktalar maintained on a chemically defined diet, kimyasal tanımlı bir diyetle idame ettirilen maintained under such conditions; bu tür koşullar altında idame ettirilen maintain living processes:yaşam süreçleri­ ni idame ettirirler maintain the acid-base balance: asit-baz dengesini idame ettirirler major aspects of, the: başlıca yönleri major metabolic fuel, a : başlıca metabolik bir yakıt major reservation, one: büyük/önemli bir itirazı kayıd; başlıca dikkat edilecek bir nokta; büyük bir sakınca major salivary glands, the: büyük tükriik bezleri major scientific achievement, a: büyük bilimsel başarı makeup/structure o f RNA, the: RN A ya­ pısı maka up the cell: hücxeyi oluştururlar/ meydana getirirler making it poedble: buna imkân/olanak ve­ ren malignant in nature: kötücül, habis ta­ biatta mammalians: memeliler mammalian species: memeli tüni/türleri manifestations o f portal cirrhosis: portal siroz belirtileri manifested in childhood: çocuklukta be­ lirtileri ortaya çıkan manifesting itself: kendini gösteren marked insolubüity, the: belirgin çözünmezlik markedly different: belirgin bir şekilde farklı markedly retarded: belirgin bir şekilde gecikmiş massive: kitlesel, masif masive bodies of information: kitlesel enformasyon, çığ gibi büyümüş en­ formasyon massive haemorrhage: masif/çok bol ka­ nama matrix calculi, the: matriks taşlan mature lymphocytes: erişkin/olgun lemfositler may be appreciated: takdir edilebilir may be confined to: a'ya/—ıe'ye sınırlı olabilir may be defined chemically: kimyasal olarak tanımlanabilirler may be differentiated by immunologic criteria : immünolojik kriterlerle ayırt edilebilirler may be dispended with: —sız/—siz/—süz de yapılabilir may be divided into: —a/—e aynlabilir, bölünebilir may be hazardous: tehlikeli olabilir may be involved in the physiologic func­ tion: fizyolojik fonksiyonda rol oy­ nayabilir may be restored: rester edilebilir, tekrar elde edilebilir may be transformed into: —a'ya/—e ’ye dönüşebilir may mark işaretleyebilir may mask: gizleyebilir may prove (to bejtrue: doğru, geçerli ola­ bilir; doğru olduğu ortaya çıkabilir may relate to: ile ilişkili olabilir may result in the deposition of yellow pigment in the skin : deride san pigment birikimi ile sonuçlanabilir may serve as a means of: vasıtası/aracı olarak işlev görebilir may undergo: geçirebilir mean concentration : ortalama birikim, yoğunluk mean lipid content: ortalama lipid içe­ riği mean temperature, the: ortalama sıcak­ lık mean value, the: ortalama değer measurement o f levels: seviyelerin ölçü­ mü/ölçülmesi measures taken: alman önlemler measure their rates, to: hızlarını ölçmek mechanical ring, a: mekanik bir halka mechanism may account for, the: meka­ nizma açıklayabilir mechanism of toxic action: toksik etki mekanizması mechanism o f transport, the: taşınma me­ kanizması medium, media: besi yeri, besi yerleri medium/media favourable for the growth o f microorganisms: mikroorganizma­ ların üremelerine uygun ortam/lar meeting the energy demands: enerji taleblerini karşılayan/karşılayarak meet the needs: ihtiyaçları karşılarlar melting points: erime noktalan merely by measuring : sadece ölçerek merely synthesis: sadece sentez mere traces: sadece izleri merges at several points: birçok noktalar­ da birleşir metastasis/metastases: metastaz/metastaz lar metastasis through the blood stream: kan akımı yoluyla metastaz metastasizing squamous carcinoma: me­ tastaz yapıcı çok - tabanlı kanser metastatic abscesses: metastatik abseler methods developed by: tarafından geliş­ tirilen yöntemler methods to distinguish easily: kolayca ayıracak yöntemler methods work equally well: yöntemler eşit derecede de iyi uygulanabilir/ler meticulous attention: çok dikkatlı/titiz dikkat meticulous explanation, a: çok dikkatli ayrıntılı ve kesin açıklama microbes as the real agent : gerçek etken olarak mikroplar might be defined as diseased: hastalanmış olarak tanımlanabilir migration o f the eharged particles, the : yüklü/yüklenmiş partiküllerin göçü milky • white in appearance : sütümsü beyaz görünümde mineral intake: madensel alınım minimize tht e'fects: etkileri asgariye in­ dirirler minute concentration of a substance, a: bir maddenin çok küçücük bir bi­ rikimi misleading in diagnosis: tanı’da yanıltıcı olan/olarak mixed tumour: mikst tümör, kanşık bir tümör mix up with the sputum: balgamla karışır­ lar models examined to date: bu güne kadar incelenen modeller mode of action: etki şekli/tarzı modified to include: içermek için tadil eririmi; modify the methods: yöntemleri tnodifiye ederler/tadil ederler moieties of Vitamin B 6 : Vitamin B 6‘niri kısımian/paylan/parçalan/ögeleri moistened with buffer: tamponla" nem­ lendirilmiş monitoring, izleme, ölçme: dinleme morbidity and 'mortality: morbid ite ve mortalite; hastalık ve ölüm more commonly: daha sıklıkla more marked: daha belirgin more or less: aşağı yukarı, az çok more pronounced:daha belirgin more recently: çok daha yakm zaman­ larda more striking: daha da dikkat çekici morphological characteristics, the : mor­ folojik özellikler morphological properties: morfolojik özellikler; morfolojik nicelik ve niteükler morphological structure, the: morfolojik yapı most commonly encountered, the : en sıklıkla rastlanılan most favoured, the: en fazla tercih edi­ len most highly developed: son derece geliş­ miş most striking characteristic, the: en çeki­ ci karakteristik motor functions o f the spinal cord : me­ dulla spinalisin motor fonksiyonları move readily: hemen hareket ederler move toward the anode: önada doğru ha­ reket ederier/giderier most common methods, the: en yaygın yöntemler, ençok uygulanan yön temler much less common: çok daha az yaygın mocoid connective tissue, the : mukaid bağ dokusu mud - like parts : çamur gibi olan kısım­ lar m ul ti cell u! or animals: çok hücreli hayvan­ lar multitude of qietabolic processes, a: metabolik süreçlerin büyük bir çoğun­ luğu must be remembered : hatırlanmalıdır myriad of autoregulatory processes, the: kendi kendini ayarlayan süreçlerin bolluğu/çokluğu; çok bol kendi kendini ayarlayan proçesler N name about one example, to : bir misal vermek natu rally occurring form, the : doğal olarak vukubulan şekil/şekli natural resources: doğal kaynaklar nature and result of the lesion, the: lezyonun yapısı/niteliği ve sonucu nature o f the site they are localized: yerleştikleri yerin özelliği nearly all the iron released: salman he­ men hemen bütün demir 110 nearly always accompany: hemen hemen her zaman refakat/eşlik ederler near • solid network, a : yakınen - katı birağ necessary to overcome : hakkından gel­ mek için gerekli/lâzım; üstesinden gelinmesi gerekli necessitates careful control: dikkatli kontrol gerektirir necrosis: nekroz need not be considered as: olarak kabul edilmesi gerekmez neglect and represent: nazan itibara al­ mazlar ve temsil ederler neighbouring tissues, the: komşu dokular neonatal life, the: yenidoğnaıım yaşamı neoplasm: yeni oluşum neoplasma detected: izlenen yeni olu­ şumlar neoplastic proliferation: yeni oluşumla çoğalma nerve branch the: sinir dalı not constant but declines with age: sabit değil fakat yaşla azalır no correlation has yet been established: henüz hiçbir bağıntı kurulamamış­ tır no longer: artık no longer measurable: artık ölçülebilinemiyen nomenclature in wide use: geniş çapta kullanılan nomenklatür/terminoloji/ terimbilgisi nonetheless, the tact that : herşeye rağ­ men, gerçek ki nonetheless they develop symptoms : herşeye rağmen semptom gelişti­ rirler/gösterirler nonlethai poisonings: öldürücü olmayan zehirlenmeler nonproductive coughing, a: kuru öksürük nonvişcid watery fluid, a: yapışkan ol­ mayan sulu bir sıvı normal and pathologic patterns: normal ve patolojik durumlar, örnekler normal link,, a: normal bir bağlantı, bağ notably in tlinical laboratories: özellik­ le klinik laboratuvarlarda note further that: daha da not ediniz ki note that: not ediniz ki note the analogies: benzerlikleri not edi­ niz noted in leukemia: lösemide not edilen noteworthy to observe: gözlemeye/göz­ lenmeye kaydadeğer noticed in the early phase: erken safhada farkedilen notice that: dikkat ediniz ki; farkına ba­ kın ki; farkına varınız ki not necessarily: şart değil, ille de not unifonnly distributed about the water molecule: su molekülü etra­ fında eşit olarak/aynı şekilde da­ ğılmamış not very much accepted: pek kabul edilmiyen nucleolus /nudeoli: ç ekirdekçik /ç ekirdekcikler nucleus/nuclei: çekirdek/çekirdekler number o f chromosomes and chromo­ somal anomalies, the: kromozom sa­ yıları ile kromozom anomalileri number o f reports, a: bazı raporlar, bir­ kaç rapor number of substances, a: bir seri madde­ ler, bazı maddeler nutritional goals, the: beslenme hedefleri nutritional problems: beslenme sorunlar: O objections to measurements: ölçümlere itirazlar obligatory intermediate, aa. zorunlu bir aracı; zorunlu bir ara madde obscure effects: etkileri belirsizieştirler; belirgin olmayan etkiler occasionally: arasıra, bazen occasioned by diets: diyetle zaman za­ man ortaya çıkan occupying : yerini alan, işgal eden occurrence o f toxic effects, th t: zehir­ lenme etkilerinin vukubuluşu, mey­ dana gelişi occurring simultaneously: peşpeşe, bir­ likte vukubulan/vukubularak occur in nature: doğada vukubulur, var dır 111 occurs in reverse: tersine vukuhuiur; aksi oluşur occurs simultaneously: peşpeşe vukubulur occurs in starvation: aç bırakmada vukubulur; aç kalmada oluşur occurs transiently: geçici olarak vukubulur occurs in tropical climates: tropikal ik­ limlerde vukub ulur/olur occur under physiologic conditions: fiz­ yolojik koşullar altında vukubulur/ meydana gelir odour o f this, the: bunun kokusu o f considerable interest in medicine: tıpta kaydadeğer şekilde ilgi çekici bir ni­ teliğe haiz offsprings of rats, the: sıçan dölleri, sıçan yavrulan of further significance: daha da önemli, daha da anlamlı; daha da öneme haiz o f low molecular weight: düşük moleküler ağırlıklı of origin: kökenli of these cases: bu vakalardan/olgulardan often spectacularly: çok kez gösterişli bir şekilde, hayret verici olarak on a large extent : büyük çapta on a wide scale : geniş çapta on alternate weeks: her hafta aşırı; iki haftada bir once a decision has been reached: bir ka­ rara varıldı mı, bir karara varıldık­ tan sonra one consequence o f increase: artışın bir sonucu ongoing: devam eden; yürüdükte olan ongoing activities: devam eden aktiviteler on irradiation with : ile ışınlama sonucu only instances, the: yegâne durumlar only when lung damage is severe: sadece akciğer haşan ağır/şiddetli olduğun­ da on many occasions: birçok defa one may think: insan düşünebilir; kişi zannedebilir on occasion ; arasıra; bazı bazı on one hand: bir taraftan; bir bakıma onset and the initial stage, the: başlangıç ve ilk devri on standing: durumda, dizilimde; haliha­ zırdaki durumda on the average: ortalama olarak - on the basis of: esasına göre, esasına daya­ narak on the basis o f their difference: farkları esasına göre on the basis o f these studies: bu çalışma­ lar esasına dayanarak on the other hand: diğer taraftan; diğer bakımdan on the x-ray : röntgende open question, an: açık bir soru, cevap bekleyen bir soru/n operate independently in this process: bu süreçte bağımsız olarak çalışırlar, hareket ederler operates under these conditions: bu ko­ şullar altında çalışır opposing pressures, the: karşıt basınç­ lar optional: seçmeli orbital: bir elektronun en muhtemelen bu­ lunacağı uzaydaki bölge, yörünge, yörüngemsi çevre yolu ordered arrays: intizamlı sulanmalar, dizilimler ordinarily leads to death: olağan olarak ölüme yol açar ordinary chemical determination, an: olağan kimyasal bir tâyin ordinary cooking procedures: olağan pi­ şirme işlemleri oral administration, the: ağızdan verilmesi organs which are in contact, the: temasta bulunan organlar originally named as: daha önce/başlangıç­ ta/ilkin olarak isimlendirilen/de­ nen originate from the cellular mesenclyme: hücresel mezenşimden neşet ederler/ kaynak alırlar originating from: —dan/—den kaynakla­ nan ya da çıkan other aspects: diğer yönler other than: —dan/—den başka; —ın/—in —un/—ün dışında other than these hormones: bu hormon­ lardan başka; bu hormonların dışında outbred Sprague-Dawley rats: SpragueDawley sıçan dölleri 112 outcome o f the interaction, the: etkile­ şimin sonucu outline of, an: anahatti outlining rib markings: kosta izlerini anahatian ile ayıran/belirleyen overall activity, the: toplam/tüm aktivite, faaliyet overall metabolic processes: tüm metabo11k süreçler overall reaction: tüm tepkiler, reaksiyon­ lar over a long period: uzun bir süre boyunca over a period o f : bir süre üstünde, bir süre boyunca overcome objection, to: itirazların üste­ sinden gelmek, itirazları bertaraf et­ mek overcome the difficulty: zorluğun üste­ sinden gelirler overcome the energy barrier, they: enerji barajını aşarlar overlaps: taşar, sınırından öteye gider overlying the gangrene: gangrenin üs­ tünde olan overt evidence: açık delil ya da kanıt overtfy subjected to antigen stimula­ tion: açık bir şekilde antijen uyarısı­ na tâbi tutulan overview o f their metabolic interrela­ tionship: karşılıklı metabolik iliş­ kilerine kuş bakışı overwhelming activity: ezici bir aktivite oxygen-dissociation curves, the: oksijenaynşürma eğrileri P painful joints: ağırlı eıdemler pain relieving narcotics: ağrı kesici/ giderici narkotikler palliative: palyatif, sonuç vermeyen palmar erythema: palmer eritem palpable tumour: elle dokunulduğunda varlığı anlaşılan tümör, palpabıl tü­ mör; ele gelen tümör paper may be sprayed, the: kağıda püskiirtiilebilir parallel to: —a/-e paralel olarak/doğrul­ tusunda partially: kısmen particles: partikiiller, küçük parçalar paiticipate in a wide variety o f biochemi­ cal processes: çok çeşitli biyokimya­ sal süreçlere katılırlar participating in the cycle: siklusa katılan/ katılarak particularly noteworthy: özellikle kaydadeğer, bilhassa dikkatedeğer particularly striking: özellikle ilgi çekici olan passage across the membrane: membrandan geçiş pathogenic: patojen pathologies: patolojiler pathways o f metabolism: metabolik yol­ lar; metabolizma yollan peculiar and unique feature of, the: özel ve eşsiz bir özelliği penetrance o f the disease, the: hastalık etkilerinin belirtisi; hastalığın orta­ ya çıkışı penetrates the blood - brain - barrier : kan - beyin - şeddini aşar, kan - be­ yin barajım geçer penetrate the lipid membrane lipid membranı delip geçer, penetre eder peptic ulceration : peptik ülserasyon perforations reported: rapor ediien delinmeler/perforasyonlar perform a physiologic function: fizyolo­ jik bir işlev yapar, fonksiyon görür performing the function: işlevini yapar/ gören performs a role: bir rol ifa eder, oynar perfused organs are affected: içine sıvı dolmuş organlar etkilenirler peripheral arterial narrowing: periferal arteriyel daralma permeability of the membranes: zarların geçirkenliği permissive role, a: müsaade edici bir rol permit synthesis: senteze müsaade eder­ ler, senteze yol açarlar persist long after the asays: ölçmeler­ den sonra uzun süre sebat ederler per unit of time: her zaman birimi ba­ şına/için phagocytic capacity o f macrophages, the: makrofajlann fagositik kapasitesi phenomenon: açıklanması güç doğal bir olay; fenomen photoreception: görme duyusu photosynthesis: fotosentez physically distinct forms'^ fiziksel belir­ gin şekiller physical properties: fiziksel özellikler physiological processes: fizyolojik süreç­ ler physiologic chemistry is concerned: fiz­ yolojik kimya ele almaktadır, ince­ lemektedir play an important role: önemli bir rol oynarlar play a part: rol oynarlar pleomorphic adenoma: pleomorfik adenom plus sign, a: artı işareti points of dissimilarity: benzer olmayan noktalar print to an extremely important func­ tion: son derece önemli bir fonk­ siyona işaret ederler polymorphous nuclear/segmented cells: poiimorf çekirdekli/bölünmüş hüc­ reler/akyuvarlar poor in fat: yağdan fakir poor in ribosomes: ribozomlardan fakir poor intestinal absorption: zayıf barsaksal emilim populations studied: incelenen populasyonlar, halk, insanlar portion of the molecule, the: molekülün kısmı pose problems: sorunlar yaratırlar, arzederler possess a heterocyclic ring structure: bir heterosiklik halka yapısına sahip­ tirler possesses two chains: iki zincire sahiptir, iki zinciri vardır possibility of error, a: hata ihtimali, yanlışlık olasılığı potency ranges, its: kuweti/etkisi....ara­ sında değişir potential value: aslında mevcut olan de­ ğer, potansiyel değer poured onto glass slide: lam/iamel üzeri­ ne dökülen powerful oxydlzing agent, a: kuvvetli oksitize edici bir ajan ya da etken preceding these procedures: bu işlemler­ den önce gelen/gelerek precipitating factor, a: hızlandırıcı bir etken precipitating in a solution: bir çözeltide dibe çöken/çökerek precipitation with varying salt concetrations: değişik tuz konsantrasyonları ile presipitasyon, dibe çökme precision in: —da/—de kesin doğruluk precludes simultaneous transcription and translation: peşpeşe kopya etme ve aktarmayı önler predilection for, a: için bir eğilim, yat­ kınlık predispose to : -a'ya/-'ye eğilimli olurlar predisposing physical and chemical fac­ tors : hazırlayıcı fizik ve şimik faktörler predominant factors, the : hâkim olan faktörler, etkenler predominantly : üstün çoğunlukla predominantly involves : hâkim olarak sarar/tutar/musabeder pregnancy toxemia of ewes: koyunlann gebelik sırasındaki kan zehirlenmesi pregnant and nursing women: gebe ve emzikte olan kadınlar preludes loss of vision: görme kaybından önce gelir premalignant changes: kötücül oimadan önceki değişiklikler preparations stained: boyanan preparatlar prepared for histolojic exam ir. .ion: his­ tolojik tetkik/inceleme için hazırla­ nan preponderance of foods, a: başlıca kul­ lanılan gıdalar prerequisites for : için ön gereksinimler; için ön şartlar presence o f an antigen, the: bir antijen varlığı presence of, the: varlığını, mevcudiye­ tini presenting symptoms such as: gibi semp­ tomlar veren, arzeden, gösteren presenting with widespread edema: çok yaygın ödem gösteren, çok yaygın ödemi olan presents no problem: sorun yaratmamak­ tadır presents the matter: meseleyi sunar, tak­ dim eder preservation o f acid - base balance, the : asit - baz dengeânin korunması preMmably the effect : muhtemelen etki prevent by infusion: damara ya da deri­ altı dokuya sıvı verilmekle önlerler prognosis o f the disease, the: hastalığın prognozu progressive: ilerleyici progress rapidly, to: hızla ilerlemek projection: çıkıntı project, to: çıkıntı yapmak proliferation: proliferasyon, çoğalma prolonged deficiency, a: uzayan bir nok­ sanlık prolonged standing: daha uzun süreli du­ rum; uzun süre varolan promiment feature, a: belli başlı bir özel­ lik, belirgin bir karakteristik promising agent, a: cesaret veren bir fak­ tör, ajan; istikbal vadeden bir etken promote carbon flow: karbon akımını teşvik ederler promoted by; tarafından teşvik edilen promote oxidative reactions: oksidatif reaksiyonları/tepkimeleri teşvik ederler promote oxygen transport: oksijen taşı­ mınım teşvik ederler/artınrlar promotes lowering: azalmayı teşvik eder, azalmaya yardımcı olur promptly and spontaneously: anında ve kendiliğinden promptly excreted: anında itrah edilirler prone to: a'ya/e'ye meyilli, eğilimli, açık prone to early embolization: erken embolizasyona yatkın olan pronounced alterations, the: belirgin de­ ğişikler proper balancing, the: uygun dengeleme proper weight is reached, the: uygun ağır­ lığa ulaşılır/erişilir proportionate to: —''ya/—e'ye orantilı proportion of free to bound hormones, the: serbest hormonların bağlı hor­ monlara oranı protective: koruyucu protective factor against, a: karşı koruyu­ cu bir faktör protective system o f the body, the: vücu­ dun koruyucu sistemi proteins containing amino acids: amino asit içeren/ihtiva eden proteinler protrusions described: tarif edilen çıkın­ tılar preventing clotting : pıhtılaşmayı önle­ yen/ önleyerek preventive : önlevici prevents complete oxidation.: ram/amen oksidasyonu önler prevkıuıly dormant: daha önce faaliyet göstermiyen primarily concerned with: en başta/ilk olarak ile ilgilenen/üzerinde duran primary response, the: primer cevap primitive animals: ilkel hayvanlar principal direct pathways, the: başlıca dolaysız/direkt yollar principal symptoms, the: başlıca semp­ tomlar prior to hospitalization: hastaneye yatır­ tm a d a n önce prior to sampling: örneklemeden hemen önce prior to the entrance: girişinden önce probable etiological agents/factors, the: muhtemel etiyolojik faktörler procedures: işlemler proceed rapidly, they: süratle ilerlerler processes are not identical: süreçler biribirine benzemez/ler processes during this process: bu süreç sırasmda/ki uzantılar/çıkıntılar processes which generate: yaratan/başla­ tan/ortaya koyan/jenere eden süreç­ ler prodromal stage, the: prodrom devri; ön/cü belirtileri gösteren hastalık devri produce an impressive variety (of): iz­ lenim bırakıcı çeşitler husule geti­ rirler produced experimentally: deneysel ola­ rak üretilmiş olan; deneysel bir şe­ kilde oluşturdular production of the high-energy carrier: yüksek eneıji taşıyıcılarının oluşumu product of metabolism: metabolizma ürü­ nü profound effects oıyupon: üzerinde derin etkiler profuse: bol progeny of the cell: hücre nesli prognosis is doubtful, the: prognoz şüp­ helidir 115 provide certain guidelines, to: belirli bazı anahatlan sağlamak provided by reactions: reaksiyonların sağ­ ladığı, reaksiyonlarca sağlanan provide detailed structures: ayrıntılı yapı­ lar sağlarlar provided that: şartı ile, koşulu ile(ki) provided that it is available: bulunması/ olması koşulu ile provided that the liver function is adequate: karaciğer fonksiyonunun yeterli olması şartıyla providing transport o f substances: madde­ lerin taşınımını sağlayan/sağlayarak public health problem, a: bir kamu sağlığı sorunu pulmonary complications o f several systemic diseases, the: birçok sistemik hastalığın akciğer komplikas­ yonları pulmonary gangrenesakciğer gangreni pulmonary tuberculosis: akciğer tüberkülozu/veremi purpose o f this chapter, the: bu bölümün amacı purifed for: için saflaştırılan purulent or mucopurulent: pürülan ya da mukopUrulan purulent phlegm, a: cerahatli balgam pyrogenecity: pirojenlik rational basis for designing, a: planlamak için rasyonel bir esas; tasarım için sağduyusal bir esas rational classification, a: rasyonel/mantık­ lı bir sınıflandırma reach to midpoint: orta noktaya ulaşırlar react chemically, to: reaksiyona girmek, kimyasal olarak tepkime göstermek reaction, however little: reaksiyon ne ka­ dar az olursa olsun reaction is preceded by the synthesis, the: sentez reaksiyondan önce gelir reactions for catabolism : yıkım için tep­ kimeler reactions specific to: —a'ya/—e'ye özgül tepkimeler/reaksiyonlar reacts to form ATP: ATP oluşturmak için tepkime gösterir reacts with: ile reaksiyon gösterir readers may convince: okuyucular ikna edebilirler readily reversible reaction: hemen/kolaylıkla tensinir bir reaksiyon readily secreted by: ile hemen kolayca salınan readily understood: kolayca hemen anla­ şılmış ya da anlaşılan; hemen anladı recalling the fluids: sıvıları hatırlayarak recall that:hatırlayınız ki recent advances: son gelişmeler; son iler­ lemeler recent evidence suggests: son delliller telkin etmektedir recently: son zamanlarda, geçenlerde reciprocal relationship, the: karşılıklı ilişki; karşılık veren ilişki recommended daily dietary allowance, the: tavsiye edilmiş günlük diyet miktarı recommended dosage, the: tavsiye edilen dosaj recurrence : nüks reduction in the amonut (of) : —in/—in/ —un/—ün miktarında azalma reduction in total serum protein: total serum proteininde azalma reference has already been made: daha önce de zaten değinilmiştir, atıfta bulunulmuştur R ramifications of the bronchial tree, the: bronşial ağacın daha -küçük dallan randomness of the system: sistemin gelişigüzelliği ranging from .....to:......arasında değişen ranks as the leading cause: başta gelen nedendir rapid migration, a: süratli bir göç rate o f accretion, the: gelişerek birleşme hızı rational basis, a: mantıksal bir esas, rasyonel bir esas rather hardens: oldukça sertleşir rather rapid: oldukça süratli rather remarkable: oldukça kaydadeğer rather than: -dan/—den ziyade/çok rather than by increasing: artırmasından ziyade; artırmak yerine rather, they act: daha doğrusu, etkilerler 116 reference will be made: atıfta bulunula­ cak;—a/ya, —e /ye değinilecektir referred to as : olarak bilinen, olarak atıfta bulunulan refer to equivalent stages: eşdeğer aşama­ lara atfeder refinement o f analytical techniques: ana­ litik tekniklerin gelişmesi/geliştiril­ mesi reflect the cholinergic stimulation : koligenetik kalıtımları yansıtırlar reflect the cholinengic stimulation: kalineıjik uyarıyı yansıtırlar refolded by raising the pH: pH‘ı artıra­ rak tekrar katlandırılan re—forms glucose: tekrar glukoz oluş­ turur regarded as: olarak kabul edilen regardless o f the type o f compound b ile ­ şik tipine bakılmaksızın regardless o f their origin: kökenlerine bakılmaksızın regeneration process, the: tamir süreci regular and irregular arrangements: düzen­ li ve düzensiz dizilimler regularly provides: düzenli bir şekilde sağlar regulate the nutritional influx: içe yöne­ lik beslenme akımını ayarlarlar regulating mechanism, the: düzenleyici mekanizma, işlerge regulation o f add - base balance: asit - baz dengesi d üzenle nmesi /ayarlanması regulation o f the body fluids: vücut sı­ vılarının ayarlanması regulation of the overall flux along a metabolic pathway: metabolik bir yol boyunca tüm akımın ayarlanışı regulatory process, the: düzenleyici süreç relapses occur: nüksler vukubulur; nüks­ ederler relate to its necessary role: lüzumlu/'gerek­ li rolü ile ilişkilidirler related compounds: ilgili bileşikler; biribiriyle ilişkili bileşikler related to the iron present: mevcut olan demirle ilişkili relationship to: —a/—e ilişkisi relationship to the metabolism: metabolizm ile ilişki relatively constant: nisbeten değişmez, nisbeten sabit relatively flat portion, tire: nisbeten yas­ sı kısmı relatively toxic: nisbeten zehirli, oldukça toksik released by a "releasing enzyme": "ser­ best bırakıcı" bir enzim tarafından serbest bırakılan; "salıcı enzim” ce salınan relevant to: ile ilgili; ile tutarlı olan relatively unshielded: oldukça korunma­ mış remained intact: bozulmadan kaldı/lar; saklı kaldı remaining corners, the: geriye kalan kö­ şeler remaining oxygen, the: geriye kalan ok­ sijen remains a controversial matter: bir pole­ mik konusu olarak kalmaktadır remains in dispute: tartışmalıdır; tartış­ ma konusu olarak sürmekte,dir remains intact: niteliği ve niceliği bo­ zulmadan kalır remains to be elucidated: henüz açık­ lanmamıştır; henüz aydınlanmamış olarak kalmaktadır; aydınlatılması gerekmektedir remains unknown: henüz bilinmemekte­ dir, daha bilinmemektedir; henüz çözümlenememiştir remain the same, they: aynı kalırlar; değişmezler remedy fo r : için çare remembering that: hatırlandığı taktirde, hatırlanırsa/hatırlayarak ki remission: iyiye doğru gidiş; hastalık semptomlarının yatışması remission is introduced, a: hastalık semp­ tomlarının yatışması başlatılır; has­ talık şiddetinin azalması sağlanır . remnants are taken up, the: geriye kalan­ lar alınırlar/ele alınırlar remnants o f inflammatory exudate: ilti­ hap eksudasınm kalıntılan removal o f these : bunların çıkarılması; bunlann cerrahî olarak tamamen çıkanlmalan removed from the medium: ortamdan çı­ karılan; ortamdan çıkardı/lar 117 »moving the toxin from the body: zehi- responding to:—a'ya/—e'ye cevap veren/ tin vücuttan atılması/giderilmek; vü­ cuttan zehirin çıkarılması renal cancer metastases: böbrek kanseri metaztazlan renal inflammation: böbrek yangısı; böb­ rek iltihabı renal insufficiency : böbrek yetmezliği rendered useful: yaralı hale getirilen; yararlı şekle sokulan; yararlı duruma soktu/lar repeated daily oral doses: tekrarlanan günlük oral dozlar replaces: yerine geçer, yerini alır; tekrar yerine koyar replaces sweat loss: ter kaybınm yerini alır; terle kaybolanı telifi eder replenish the store: depoyu tekrar dol­ durur/tazeler replication o f molecules: moleküllerin bö­ lünerek çoğalması represent active forms: faal şekilleri tem­ sil ederler represented as a carbon: karbon olarak temsil edilen required for the maintenance of: idamesi için gerekli olan; bakımı için gerekti li requirements specified, the: spesifik bir şekilde belirtilmiş gereksinimler requires energy: enerji gerektirir requisite chemical events, the: gereki kimyasal olaylar resemblance to mechanisms, a: mekaniz­ malara benzeyiş resembles that o f a monosacharide : bir monosakkaridinkine benzer resides in: —da/—de bulunur, yerleşik­ tir, oturur residues responsible for: için sorumlu kalıntılar resist a change, to : bir değişikli ğe di­ renç göstermek resistant strains: dirençli suşlar resistant to removal: çıkarmaya/giderme­ ye karşı dirençli; çıkarılmaya karşı dirençli olan respectively: sırasıyla respective target cells, the: ilgili hedef hücreleri vererek respond to. a'ya/e'ye cevap verirler resting blood levels: dinlenme şuasın­ daki kan düzeyleri; istirahatta kan seviyeleri restricted to effects: etkilere sınırlı (olan) restricted to more than one atom: bir atomdan daha fazlasına sınırlı resulting bonds, the: sonuç olarak orta­ ya çıkan bağlar resulting derivatives, the: sonuçlanan türevler resulting mixture, the: sonuçlanan karı­ şım results from just such random motions : böyle rastgele hareketlerden sonuç­ lanırlar results in loss o f activity: aktivite kaybı ile sonuçlanır results lack precision : sonuçlar kesin doğruluktan yoksundurlar results obtained: elde edilen sonuçlar results of degeneration, the: dejeneras­ yon sonuçlan retained by the formation of: —mn/-nin, —nun/—nün oluşumu tarafından tu­ tulur/tutulan retained for some time: bir süre tutulan, yakalanıp alıkonan retained in the body: vücutta tutulan retain some immunologic activity: bazı bağışıklık aktivitesini alikoyarlar retarded activity: geçikmiş/geciken faa­ liyet retention o f water: su retansiyonu; suyututulup alikonmasi reticular activating system in wakefuln«a. the: uyanıklıkta retiküler aktive ec sistem return to normal, to: normale dönmek reveals a composition: bir terkibi ora ya koyar reversed or inverted: aksi ya da tersi oar reverse is true, the: aksi de doğrudur reverts to : -a'ya/-e'ye döner reverts to its original state: ilk durumtra döner; orijinal/başlangıçtaki ş e tü * döner 118 reviewing the literature: literatürü göz­ den geçirerek review the subject, to: konuyu gözden ge­ çirmek review certain aspects, to: bazı yönieri/ni gözden geçirmek review o f the role, a: rolünün gözden ge­ çirilişi, rolüne bakış ribosomes in the golgi complex: golgi cihazındaki/aygıtındaki ribozomlar ribosomal assembly: ribosomal birikme, biraraya geliş rich in fine-walled vessels : ince duvarlı damarlardan zengin rich in vitamins: vitaminden zengin rigid localization o f function: katı fonk­ siyon yerleşimi rise in pressure: basınçta yükselme/ar­ tış rises to maximum value: azami değere yükselir/çıkar risk of overdosage, the: gerektiğindeki fazla dosaj rizikosu: aşın dosaj tehükesi rounded laminated bodies: yuvarlak lamellöz cisimler rounding of the contours: konturlann yuvarlaklaşması ruled out the possibility: ihtimalini sar­ fınazar etti; olasılığına ihtimal vermedi;olasılığını ekarte etti/ler ruminants virtually ferment all: geviş getiriciler hemen hemen hepsini de fermente ederler same configuration, the: aynı biçimlen­ me; aynı şekil/lenme samples examined: incelenen numuneler, muayene maddeleri sampling : örnekleme sampling at random: rastgele örnekleme sample is measured, the: numune ölçülür sanctioned by usage: kullanımın haklı kıldığı satisfactory knowledge: tatminkâr bilgi satisfactory representation, a: tatmin­ kâr bir temsil scanned first: ewelà röntgende izlenmiş, taranmış scanty: kıt, çok az schedule was continued at 2 -week in­ tervals, the: program 2-haftalık ara­ larla/fasılalarla devam ettirildi scheme, the: şema, plân sclerotic areas: sklerotik/kuruyup sertleş­ miş alanlar scope o f regulation, the: ayarlamanın amaci screening for: için röntgenle târama/izleme screening test, a: tarama testi, röntgende izleme testi seat o f the disease, the: hastalığın yer­ leşme yeri sections dealing with convention: dönüşü­ mü ele alan bölümler sections prepared, the: hazırlanan kesit­ ler sections stained: boyanan kesitler see the chapter concerned: ilgili bölüme bakınız see Chapter XX : Bölüm XX'ye bakınız seem to have evolved: evrimsel olarak ge­ liştirdikleri görünür seem to provide: sağladıktan görünür segment o f a structure, a: bir yapının par­ çası selection o f material, the: materyalin seçilmesi, seçimi sensation o f cold: soğuğu duyma, soğuk duygusu sense organs: duyu organlan sensitivie against/to chemical stimuli: şimik stimul uslara karşı hassas/duyar­ lı S safety margin, a: bir emniyet payı said to be metabolic in origin: metabolik orijinli/kökenli olduğu söylenilen salient features, the: göre çarpıcı özellik­ ler saliva: tükrük saliva acts as a lubricant, the: tükrük kaygan bir madde olarak işlev gö­ rür, kayganlığı sağlar salivary glands, the: tükrük bezleri salvage is carried out, the: kurtarılması icra edilir; kurtarılır 119 sena tire to product inhibition: ürün inhibisyonuna hassas/duyarlı sensory: duyusal separates from die periphery: çevreden ayrılır septic: sepsis ateşi; septik; lohusahk hummasrna ilişkin sequence of reactions: tepkime silsilesi, sırası; peşpeşe reaksiyon dizisindeki sıra series o f cases a: bir seri vaka series o f sputal smears, a: bir seri balgam yayması series of reactions: reaksiyonlar serisi/ serileri; tepkime dizisi/dizileri series o f stages, a: bir seri safha/evre/aşama serious course, a: ciddi bir gidiş, seyir serological experiments: serolojik deney­ ler serum supplement: serum ilâvesi serve as sources: kaynaklannı oluşturur­ lar; kaynaklar/ı olarak işlev görürler serves as: olarak hizmet eder, işlev görür serves as a precursor: öncül/ilk madde/ha­ berci olarak işlev görür serving as: olarak çalışan; şeklinde işlev gören serving the tissues: dokuian besliyen, do­ kulara sağlayan, hizmet eden settle to the bottom: dibe çökerler several-fold increase, a: bir kaç misli artış several Hypotheses have been advanced : birçok varsayımlar ileri sürülmüştür severe salt loâng from, a: şiddetli tuz kaybedici şekil sheath/s : kılıf Aar shift to the right: sağ tarafa doğru bir değişim, taşınma, hareket; sağ tara­ fa doğru yer değiştirme shivering controlled, the: kontrol edilen titreme shortage o f energy -yielding foods: ener­ ji verici gıda darlığı, eksikliği short and medium chains: kısa ve orta zincirler shorthand formula, a: kısa yazılmış bir formül short link of RNA, a: kısa RNA bağı / bağlantısı shortly after the discovery of: bulunuşun­ dan sonra çok geçmeden; bulunuşun­ dan ya da icadından, hemen sonra short-term application: kısa-süreli uygu­ lama should be pointed out: işaret edilmelidir show similarities: benzerlik/ler gösterir­ ler shown to be o f great importance: büyük öneme haiz olduğu gösterilmiş olan shrinkage observed: gözlenilen büzülme, çekme shuffling o f proteins: proteinlerin karış­ tırılması, yerlerinin değiştirilmesi shuttle: mekik shuttle system, the: karşılıklı gidiş geliş sistemi; mekik sistemi side chain, a: yan bağ significant role, a: önemli bir rol signify a true deficiency: gerçek bir noksanlığı delalet ederler signs and symptoms: işaretler ve semp­ tomlar; semptom ve işaretler signs o f cirrhosis: siroz işaretleri simüarly: benzer şekilde; buna benzer olarak simüar to that of: —inkine benzer şekil­ de/benzeyen similar to that o f an atom: atomunkine benzeyen similar to that reported by: tarafından rapor edileninkine benzer/benzeyen similar to those described: tarif edilen­ lere benzer/benzeyen simplify evaluation, to: değerlendirmeyi basitleştirmek simulated: taklit etti/ler simulate in appearance: görünümde tak­ lit ederler since ions are continuously recombining: iyonlar devamlı olarak tekrar tekrar birleştiğinden since the protein-bound fraction cannot be filtered: proteine-bağlanmış fonksiyon/kısım filtre edilemediğin­ den since these are known: bunlar bilindi­ ğine göre, bilindiğinden sites o f scars: nedbe yerleri situated in: —de olan; —da bulunan skeletal muscles, the: iskelet kaslan ■nail enough to be overlooked: gözden kaçacak kadar ufak skin pigmentation, the: deri pigmentasyonu small intestines, the: ince barsaklar smears prepared, the: yapılan/hazırlanan yayma preparatlar smouth external surface, a: düz bir dış yüz smooth muscle fibres: düz kas lifleri snapses between afferent and efferent neurons, th e: afferent/çıkan ve efferent/inen nöronlar arasındaki sinapslar/' uyanlar so-called: diye bilinen; sözüm ona so-called fatty acids: diye bilinen yağ asitleri, olarak söylenen yağ asit­ leri socalled third factor, the: üçüncü faktör/ etken diye bilinen solely on this process: tamamen sadece bu süreç üzerinde sole source, the: yegâne/tek kaynak solitary or multiple: tek ya da birkaç tane/çok somatic sensory mechanisms, the: duyu mekanizmalan; vücudun duyu mekanizmalan somehow toxic: bir kakım toksik somewhat ambiguous •. oldukça muğlâk somewhat elevated levels: oldukça yük­ selmiş düzeyler/seviyeler somewhat less: oldukça daha az sophisticated approach, a: kanşık bir yaklaşım, sofistike bir yaklaşım sound understanding, a : sağlam bir anlayış source o f energy: enerji kaynağı source o f molecules, a: bir molekül kay­ nağı source o f sustained HC1, a : devamlı ar­ tan birhidroklorik asit kaynağı Source o f the fuel, the: yakıtın kaynağı sparingly soluble: çok az çözünen spatial arrangement: uzaysal dizilim spatial relationship: uzaysal ilişki speaking of: söz açılmışken; derken special carrier for: için özel taşıyıcı species, types and kinds: tüller, tipler ve çeşitler specificity for particular steroids: özel/ belirgin steroidler için özgüllük specificity to antigen: antijene öz­ güllük specific antibody synthesis: özgül anti­ kor sentezi specific for D-amino acids: D-amino asit­ lere özgül specific gravity, the: özgül ağırlık specific identification, the: belirgin sap­ tama, belirli tanımlama specific immunologic response, the: öz­ gül bağışıklık cevabı specific sensory relay, the: spesifik du­ yusal iletim; özgül duyusal iletiş spider angioma: spider anjioma spontaneous recovery, a: spontan şifa, kendiliğinden ani iyileşme spots larger then lentils: mercimekten büyük noktalar spreads further afield: alana daha da ya­ yılır sputum/sputa: balgam/lar sputum/sputa 1-2 days old: 1-2 günlük balgam/lar stabilized by interaction: etkileşimle dengelenen, stabilize olan stabilizing: dengeleyen, denge sağlayan staining the section: kesiti boyayan stained for enzyme: enzim için boyan­ mış standard free energy change: standart serbest enerji değişikliği staphylococcal pneumonia: stafilokok pnömonisi star-like formations: yızdızımsı olu­ şumlar starting material, the: başlangıç/ilk ma­ teryal; ilk kullanılan materyal 121 startling news: şaşırtıcı haberler stasis o f the secretions : salınlm(lann) durgunluğu stated another way: başka bir şekilde söylendiğinde; başka bir deyişle steady state, a: durgun/değişmiyen/dengeü durum stepwise procedures, the: adım adım iş­ lemler stimulation of gastric secretion: gastrik mide salgılamasının uyarılması stirred or shaken: karıştırılmış ya da çal­ kalanmış stored in the body: vücutta depolanan straightened out: düzleştirilmiş olan strains o f bacteria: bakteri suşlan strengthens the bond: bağı kuvvetlen­ dirir stressed the ability: yeteneğini vurguladı/ lar strictures in the major bronchi, the: bü­ yük bronşlardaki daralmalar striking decrease, a: çok belirgin bir azalma, şaşırtıcı bir düşme striking features: çarpıcı/çok dikkat çeki­ ci özellikler structures and properties: yapılar ve kim­ yasal özellikler structures in common: müşterek yapılar study o f function in living matter, the: canlılarda fonksiyonların etüdü/ince­ lenmesi subjacent : bir kısmın aşağısında ya da altında subdivided into : -a/-e olarak alt gruplara ayrılmış subject is engaged in, the: konu ele alın­ maktadır, üzerinde durulmaktadır subject matter, the: esas konu subjects treated: tedavi edilen hastalar/ kişiler; ele alınan konular subject to attack : saldınya tâbi/açık subject to frequent compromise : sık sık uzlaşmaya tâbi/açık subject to inhibition : inhibisyona ba­ ğımlı, tâbi subsiding o f this disease : bu hastalığın yatışması, iyiye doğru gidişi subsisting on a protein diet : bir protein diyeti ile yaşayan, geçinen substances seen: görülen maddeler substances which undergo conversion: dö­ nüşüme uğrayan maddeler substantiated by: tarafından iyice kanıt­ lanmış olan substantial degree, a: kaydadeğer bir de­ rece substantial progress has been made: kay­ dadeğer bir ilerleme kaydedilmiştir substitution shows, the, birşeyi başka bir şeyin yerine konulması/kullanıl­ ması göstermektedir, subtle changes in the environment: çevre­ deki karmaşık, anlaşılması zor deği­ şiklikler such as: gibi sudden onset, a: anı başlangıç; birden başlama suggest their unique suitability: eşsiz uy­ gunluklarını telkin ederler summary o f the reactions, a: tepkimele­ rin bir özeti summary of the steps, a: aşamaların bir özeti superimpose one structure on the other: bir yapıyı diğerinin üstüne koyunuz/ koyarlar; bir yapıyı diğeri üzerine bindirirler supernatant contains, the: sıvı yüzeyinde kalanlar içerir, ihtiva eder supplemented with: takviye edilmiş, kuv­ vetlendirilmiş, eklenmiş supplied in the diet: diyet içinde temin edilen supporting evidence: destekleyici delil ya da kanıt supports the view: göriişünü destekler surprisingly true: şaşırtıcı olarak doğru surrounding the granulation tissue: granülasyon dokusunu çevreleyen/etrafını çevirerek surrounding the tissue: dokuyu çevre­ leyen/çevreleyerek survived more than a year: bir yıldan da­ ha çok yaşayabildi/hayatta kalabildi survival value, the: hayatta kalabilme/yaşayabilme değeri susceptible to: —atya/—e'ye istidatlı, ko­ layca maruz kalan ya da açık olan 12 2 susceptibe to such deficiencies: bu tür noksanlıklara duyarlı ya da kolayca açık olan suspended in a liquid medium: sıvı bir ortamda bütünlüğünü koruyan, eri­ meden duran sustain life, to: yaşamı sürdürmek; hayatı idame ettirmek synthetically poduced compounds: sente­ tik olarak üretilen bileşikler synthesis is impaired: sentez bozulmuş­ tur; sentez zarar görmüştür/görür synthesis mechanism, the: sentez meka­ nizması systems of classifications: sınıflandırma sistemleri that is to say: yani that it triggers: tetiklediği; birden başlat­ tığı that serve as: olarak hizmet eden, işlev gören that the group undergoes: grubun geçir­ diği the greater the area, the greater the diffu­ sion: alan nekadar büyükse, yayılım da o kadar daha büyük (olur) theory and practice: kuram ve uygulama therapeutic method, the : tedavi yöntemi there appears to be: olduğu görünür thereby exert regulatory control: bu su­ retle düzenleyici kontrol uygularlar there follows: izler, takibeder there is no evidence: delil yoktur thickening of the mucosal layer, the: mukoza tabakasının kalınlaşması this appears to be the case: durumun bu olduğu görünür this is because: olduğundandır; nedeniy­ ledir; yüzündendir this is particularly true: bu özellikle doğrudur this relates mainly to : bu özellikle -a/-e ile ilgilidir thorough understanding, a : tam bir an­ layış though rare: nadir olmakla beraber thought to occur: vukubulduğu düşünü­ len thought to span: uzandığı/uzatıldığı dü­ şünülen threshold for this, the: bunun için eşik, bunun eşiği through liberation: serbest bırakma yo­ luyla throughout the book: kitabm başından sonuna kadar throughout the gland: salgı bezinin bir tarafından diğerine; salgı bezinde baştanbaşa thus taken up: bu suretle kayda alınan; böylece ele alman tightly controlled: sıkı şekilde kontrol edilen time'honoured qualitative tests: zama­ nın doğru çıkardığı kalitatif testler T tables list values: tablolar diğerleri liste olarak vermektedir/ler takes 2-3 days to appear: ortaya çıkması 2-3 gün alır taken together: biklikte alındıklarında, birlikte ele alındığında task o f determining, the: tâyin etme ça­ bası, zahmeti temporary or permanent: geçici ya da kalıcı/devamlı tendency: eğilim tenderness in the liver: karaciğerde has­ sasiyet tend to be much lower: daha düşük olma eğilimindedirler tend to be suppurative: supuratif olma eğilimindedirler tend to diffuse: yapılma eğilimdedirler tenfold: on misli tensile: gerilip uzama yetenekli tentative: geçici, kesin değil terminate in the interior: dahüde sonlanırlar, biterler terms and concepts: terimler ve kavram­ lar terrestrial life: dünyadaki hayat/yaşam that arrest by: ile....tutan that compromise functional groups: fonk­ siyonel gruplan uzlaştıran 123 tiny particles: küçük tanecikler tissue slicing machine, a: doku delici makina tissue vitality: doku canlılığı titreş were expressed as : titreler... ola­ rak ifade edildi/belirtildi to a large/great extent: büyük çapta to a lesser extent: daha az çapta, derecede together with: ile birlikte tolerance curve, the: tahammiil/tolere etme-eğrisi; tolerans eğrisi topics o f medical interest: tıpta ilgi çeki­ ci güncel konular to some degree: bir dereceye kadar to some extent: bir dereceye kadar total energy requirement : toplam enerji gereksinimi total entropy o f a system, the: bir sistem­ de atom ya da moleküllerin gelişigü­ zel hareketini artırdığı için başka bir işlemde kullanılmayan total enerji fraksiyonu to the extent of: miktarına, derecesine, kadarına toxicity in adults: erişkinlerde/yetişkin­ lerde zehirlenme toxin from the mushroom: mantardan ze­ hir trace elements to be discussed: tartışıla­ cak iz elementler transcription and translation: kopya ve yer değişimi transference of free energy, a: serbest enerji iletimi, taşınması transient in nature: geçici nitelikte transition from one period to another, the: bir devreden diğerine geçiş translated less efficiently: daha az etkin şekilde yer değiştiren, aktarılan translocation: yer değiştirme, yer deği­ şimi translucent nodules: şeffaf/saydam nodüller transmission of nerve impulses, the: si­ nirsel uyanların iletimi transmute: şeklini değiştirir/ler transportation of substances: maddele­ rin taşınımı transported to: a'ya/e'ye taşman, nakle­ dilen transporting systems: taşıyıcı sistemler, taşıma sistemleri transport o f fuels about the body: vücutun etrafına yakıtların taşınımı transverse: eğri, eğik traversing the membrane: membranın bir tarafından diğerine geçerek treated with ozone: ozonla işlem yapılan, işleme sokulan treatment and care: bakım ve tedavi tubes passed into the stomach: mideye sokulan tüpler tumour: tümör tumoral formations: tümoral oluşumlar turnover of erythrocytes, the: eritrosit­ lerin yeniden üremesi, oluşumu turnover o f phospholipids: belirli bir süre sonra dönen/kazanılan fosfolipidler turnover rate, the: devir hızı turns over at a different rate: farklı bir hızla devredilir, döner ya da tekrar elde edilir twice as great: iki kez daha büyük/çok/ fazla twice as much: iki misli two to three patients: iki Uç hasta typical results: tipik sonuçlar ü ubiquitous deficiency, the: her yerde/ durumda/kişide bulunan noksanlık ultimately form : en sonunda oluştururlar, meydana getirirler ultimately transferred: en sonunda taşı­ nan ultrastructure: ince yapı ultrastructure o f the neuromuscular spindles, the: kas iğciklerinin ince yapısı ultraviolet illumination: morötesi ışıklan­ dırma/aydınlatma umblically: umblikal yolla uncontrollable hemorrhage: kontrol edilemiyen kanama under a light microscope: bir ışık mik­ roskobu altında under appropriate conditions: uygun şart­ lar altında 124 under certain conditions: belirli koşul­ lar altında undergo limited alterations: sınırlı deği­ şiklikler geçirirler undergoes an irreversible decomposition: tersinmez bir dekompozisyon/kalite bozulması/çürüme geçirir undergoes a series o f reactions: bir seri reaksiyon geçirir undergoes physical change: fiziksel deği­ şiklik geçirir underlying cause, the: altta yatan neden underlying the scar: nedbenin altında olan/bulunan under medical supervision: doktor nezareti/kontrolü altında under normal conditions : normal şartlar altında under the influence o f : etkisi altında under these conditions: bu şartlar altında under utraviolet illumination: ultraviyole ışık altında undoubtedly gneralized throughout the body: vücutta baştan başa kuşkusuz genelleştirilmiş durumda; kuşkusuz vücudun her tarafına yayılmış olarak unequivocally connected to the necessity: açıkça ihtiyacına bağlı olan unfolded by: ile katlantısızlaştırılan; ile açığa çıkarılan unfortunately: maalesef uniformity in nomenclature : terminolobirliği, aynı terminoloji kullanılışı; terim bilgisi birliği uniform pattern, a: aynı tek şekil/biçim unique feature, a eşsiz bir özellik unless proper precautions are taken: uygun önlemler alınmadıkça, unlike the subacute form: subakut şeklin aksine unlike this: bunun aksine unidirectional: tek yönlü unique to a particular biosynthetic sequence: özel bir biyosentetik sil­ sileye has/özgü unilateral or bilateral: bir veya iki taraflı unlike most enzymes: enzimlerin çoğu­ nun aksine unseparated cell population, the: ayrıl­ mamış hücre topluluğu until recently: son zamanlara kadar; ge­ çenlere dek uptake of, an: alınımı/nı uptake o f oxygen, the: oksijen alınımı upper range o f intake, the: daha üst sevi­ yede alınım up to a certain point: belirli bir noktaya kadar upon its participation: iştiraki/katılması üzerine urinary drainage: idrar drenajı used to bring about : meydana getirirlerdi useful for diagnostic purposes: tamsal amaçlar için yararlı useful in structural analysis: yapısal ana­ lizde faydalı useful means o f preparing, a: faydalı bir hazırlama yolu/şekli use in using these dyes, the: bu boyalann kullanılmasındaki yarar use is made of: —dan/—den yararlanılır usually low: mutad olarak düşük, alışı­ lagelmiş derecede düşük utility of: faydası, kullanılışı utility o f these pharmacologic high doses: bu farmokolojik yüksek dozlann kullanılışı utilized as: olarak kullanılan utilized in connection with: ile ilgili ola­ rak kullanılmış, yararlanılmış olan utilize these substances: bu maddeleri kullanırlar V variable diet, a: değişken bir diyet varielty of a: çeşitler; çeşitli varies greatly: büyük çapta değişir varies inversely: ters orantılı olarak deği­ şir various congenital defects: çeşitli doğum­ sal bozukluklar various in size: çeşitli büyüklükte various organelles discussed: tartışılan çe­ şitli organeller various side-chains: çeşitli yan zincirler vary according to constitution: bünyeye göre değişirler vary from pin -point to disc size: toplu iğne başından disk büyüklüğüne ka­ dar değişirler varying between: arasında değişen varying from...to: —dan/—den....—a/—e değişen 125 vary somewhat with: ile oldukça değişir­ ler vascular degenerations: damar bozukluk­ tan vast field, the: çok geniş alan vast majority, the : büyük çoğunluğu vegetations breaking o ff : kopan veje­ tasyonlar vertebrates other than mammals: memeli­ lerden başka omurgalılar vestiges o f this approach: bu yaklaşımın geriye kalmış izleri very contagious: çok bulaşıcı; çok bulaş­ kan very fact, the: gerçeğin kendisi, en gerçek olan via synthesis: sentez yoluyla vicious cycle, the: kısır döngü, fasit daire viewed as an organ: bir organ olarak kabul edilen viewed as a physiologic control mecha­ nism: fizyolojik bir kontrol mekaniz­ ması olarak ele alındığında vigorously explored: enerjik bir şeküde araştırılan vüli small and big, the: küçük ve büyük vüluslar viruses carry their own DNA polymerase molecules: virüsler kendi DNA polimeraz moleküllerini taşırlar virutic infection, a: virutik bir enfeksiyon visible to the naked eye: gözle ya da makroskopik olarak görülebilen viscosity measured, the: ölçülen yapış­ kanlık, viskozite viscosity o f which increases all the more, the : gittikçe daha yoğunlaşan ya­ pışkanlığı viscosity o f which increases all the more, the: gittikçe daha yoğunlaşan vitality in blood: kanda hayatiyet vital processes, the: hayatî süreçler vitamin A stored in the liver: karaciğerde depolanmış A vitamini vitamin C deficiency: C vitamini noksanlı­ ğı/eksikliği vitamin deficiency: vitamin noksanlığı/ eksikliği vitamin preparations prescribed: yazılan (reçeteye yazılan) vitamin preparatlan vitamins stored are virtually exhausted: depolanan vitaminler aslında hemen hemen tükenmiştir vulnerable appendages o f the body: vücu­ dun açık kalan kısımları vulnerable to danger: tehlikeye açık(hedef) W walls, the resistance o f which have weakened: direnci zayıflamış duvar­ lar/cidarlar warm - blooded animals: sıcak kanlı hay­ vanlar warning: uyan was soon discovered: çok geçmeden bu­ lundu water-soluble form, a: suda-çözünür bir şekil water-soluble vitamins: suda eriyen vita­ minler weakening o f resistance: direncin zayıf­ laması, kırılması well-defined contours: iyi belirlenmiş konturlar well - documented reports: iyi doküman­ tasyon içeren raporlar we refer to : -a’ya/-'ye atıfta bulunuyo­ ruz were it not for catalysts: katalistlerden dolayı olmasaydı were it to be induced: başlatılmış ol­ saydı what has been referred to as: olarak atıf­ ta bulunulan what is termed as: olarak isimlendirilen what is used more: daha çok kullanılan when added: ilâve edildiğinde, aklenildiğinde when administered to humans: insanlara verildiğinde; insanlara zerkedildiğinde when avaüable: mevcut olduğunda, piya­ sada bulunduğunda; mevcut olduğu zaman when carried out : uygulandığında when compared to/with: ile karşılaştırıl­ dığında when contrasted with: ile karşıt yanla­ rı mukayese edildiğinde 126 when convenient: uygun olduğunda; müsait olduğu zaman whenever possible: mümkün olduğu her zaman when histoplaanosis is suspected: histoplazmos şüphelenildiği; histoplazmostan şüphelenildiği zaman when inhaled into the nostrils: burun deliklerine çekildiğinde, nefes içe çeküdiğinde when nothing was known: hiçbir şey bi­ linmediği zaman whereas ali : oysa hepsi, herkes whereas it occurs: oysa/halbuki vukubulur where coenzymes are required: koenzim­ lerin gerektiği durumlarda/yerlerde where posible: mümkün olduğu yerde/ durumda which combines with: ile birleşen while the slides are still moist: lamlar henüz nemli iken which in tum proceeds to: bundan sonra (şurasıyla) —a.'y&l—e’ye ilerleyen widely distributed: geniş çapta dağıtıl­ mış/dağılmış (olan) widely held concept: geniş çapta kabul edilmiş kavram widely varying conditions: geniş-çapta değişen şartlar/koşullar wide range o f literature reviewed, the: gözden geçirilen/taranan geniş çapta literatür widespread: çok yaygın will not exceed the amount: miktarı geçmiyecektir will readily split: hemen (ikiye)ayıracaktır with a single exception: tek istisna ile with increasing temperature: artan sıcak­ lıkla within the stated limitations: belirtilen sınırlar içinde/çerçevesinde with or without pus: irinli ya da irinsiz without having to postulate: varsaymaya gerek kalmadan without producing gas: gaz yapmadan/ oluşturmadan without question: kuşkusuz with reference to: atfen, atıfta bulunarak; ilgi with regard to: üe ilgili olarak with respect to: ile ilgili olarak with respect to the effect: etkiyle ilgili olarak, etki açısından with respect to reactions: reaksiyonlarla ilgili olarak withstanding forces: kuvvetlere day anarak, karşı koyarak; kuvvetlere dayanan/ karşı koyan with the advent o f understanding: anlayı­ şın ilerlemesiyle /gelişmesiyle with the delivery of: sağlanılması, alınıp verilmesi ile; doğumu ile with the exception of: —in dışında, hariç; istisnası ile with the exception o f alterations in the urine: idrardaki değişiklikler hariç/ dışında with the passage of time: zamanın geçme­ siyle word o f caution, a: bir uyan work output: ortaya çıkan iş, iş çıktısı, verim worldwide : dünya çapında, dünyamn her tarafında would rather iyisi mi, daha doğrusu wrapped and protected : sanlıp korunan wrinkled kidney, a : buruşuk bir böbrek written in the form o f a straight line : doğru bir çizgi olarak yazılan/ya­ zıldığında X xerasis in one case : bir vaka'da saçlann büyümesini durduran saç kuruluğu hastalığı xerotic characte-, the : kumluk özelliği x-ray data obtained : elde edilen rontgensei teknik bilgiler x-ray diffractions : röntgen ışık kırıl­ ması Y yields these plus adenosine : bunlara ilâyields corresponding values: uygun/para­ lel değerler verir yields these plus adenosine: bunlara ilâ­ veten/ ek olarak adenosin verir yields o f final product: nihai ürün verim­ leri Z yield these derivatives on hydrolysis: hidroliz üzerine bu türevleri verir­ ler zones in this area: bu alandaki dar böl­ geler, şeritler 128 bölüm m SİSTEMATİK TIBBİ ÇEVİRİ’YE GEÇİŞ Bu Bölümde sunulan 130 örnek ya da model tıbbi cümle sistematik tıbbi çeviri'ye geçiş için uygulayıcıya son derece yaradı bir örnekleme serisi sunmak için hazıdanmış ger­ çekten zengin bir kaynak oluşturmaktadır. Bölümde yer alan bu model cümleler ya özel olarak hazırlanmış ya da rastgele tıp literatürlerinden seçilmiştir. Sistematik çeviri yakla­ şanında, 'kolay cümle', 'zor cümle', kısa cümle' ya da uzun cümle* tanımlarına yer veril­ mediğinden, başka bir deyişle her cümle bölünerek yapıldığından, ciimlelerarası bir derece­ lendirmeye bilinçli olarak gidilmemiştir. Her örnek model cümle'de gözlenebileceği gibi, son derece homojen bir öriintü içinde, sırasıyla İngilizce cümle, bölme ya da İngilizce cümle'nin parçalara aynlışı, ayrılan parçaların Türkçe'ye çevirisi ve parçalar üzerinde yapılan tüm işlem, rötuş ve değerlendimıeler verilmekte, EKOK (En Küçük Ortak Kat) ve bunun değerlendirilmesi ile sentez sunul­ makta, en sonunda da sonuçlanan çeviri ürünü, ve gerekirse, estetik rötuş ve editing belir­ tilmektedir. Böylelikle, Törel Çeviri Sistemini okuyup değerlendirdikten sonra bu sistemle nasıl çözüme gidilebileceği, belki de ilk kez, bukadar açık ve ayrıntılı bir şekilde sergilenmek­ te, uygulayıcıların tüm som ve sorunlanna yanıt verilmeye çaba sarfedilmektedir. Oldukça zengin bir uygulama dağarcığından oluşan bu Bölüm'Un, çeviri öğrencisi, öğretim elemanı ve uygulayıcısı için etkin bir alıştırma kaynağı olarak kullanılması olanağı da vardır. Böylelikle, kendi başına çalışmak isteyenlerin dahi yeterince materyal işleyip kendi kendilerini kontrol etmeleri, yapılan hatalar varsa, bunlan düzeltmeleri sağlanılmış bulunmaktadır. Uygulayıcı böyle bir avantajla çeviri'nin sonın olmaktan çıktığım kolay­ lıkla gözleyip pasaj çevirisinde başarılı uygulamalara rahatlıkla geçebilecektir. İngilizce Cümle The patient's vision was blurred prior to hospitalization. Bölme The patient's vision /was blurred /prior to hospitalization. Parçaların Çevirisi hastanın göriişü/görme yeteneği bulanıktı hastaneye yatırılmadan önce İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze bj ----- hastanın görüşü/görme yeteneği O &2 ----- bulanıktı □ aj ----- hastaneye yatırılmadan önce EKOK (En Küçük Ortak Kat) b Değerlendirme a b @ a 0 S=b+ a Sonuçlanan Çeviri Ürünü Hastanın görüşü / görme yeteneği hastaneye yatınlmadan önce bulanıktı. İ2 1 İngilizce Cümle The medicines given should be taken every day to keep the blood pressure under control. Bölme The medicines / given / should be taken / every day / to keep the blood pressure under control. Parçaların Çevirisi ilâçlar ki verilir alınmalıdır her gün kan basıncını kontrol altında tutmak için 133 İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze b2 -- - - ilâçlar - -- verilen bj -a3 •• a2 -- • ai EKOK ■■ - - b O alınmalıdır □ her gün kan basıncım kontrol altında tutmak için Değerlendirme a b ® a (D S= b + a Sonuçlanan Çeviri Ürünü Verilen ilâçlar kan basıncını kontrol altında tutmak için her gün alınmalıdır. EH İngilizce Cümle Proteins, contrary to carbohydrates and fats, cannot be stored in the hulnan body for future use. Bölme Proteins, I contrary to carbohydrates and fats, / cannot be stored / in the human body I for future use. Parçaların Çevirisi proteinler karbohidratlar ve yağların aksine depolananı az/lar insan vücudunda ileride kullanılmak üzere İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze b2 --- proteinler O bl karbohidratlar ve yağların aksine - depolanamaz/lar □ a3 a2 " • ai EKOK b •" insan vücudunda ileride kullanılmak üzere Değerlendirme a __b___ ® a S= b + a 134 (D Sonuçlanan Çeviri Üriinii Karbohidratlar ve yaglann aksine proteinler ileride kullanılmak üzere insan vücu­ dunda depolananıaz/lar. E İngilizce Cümle Products o f digestion are absorbed through the wall o f the small intestine which has minute hair-like projections on its inner surface. Bölme Products of digestion / are absorbed / through the wall o f the small intestine / which has /minute hair - like projections /on its inner surface. Parçaların Çevirisi ~ sindirim ürünleri absorbe olur/lar ince barsak duvan yoluyla . ki sahiptir küçücük saç-gibi uzantılar/a iç yüzeyinde İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze EKOK bi — sindirim ürünleri O a5 a4 *■* --- absorbe olur/lar □ ince barsak duvan yoluyla a3 sahiboian a2 * " küçücük saç-gibi uzantılara al iç yüzeyinde --- b Değerlendirme a _b___ a [D S= b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Sindirim ürünleri, iç yüzeyinde küçücük saç-gibi uzantılara sahiboian ince barsak duvan yoluyla absorbe olur/lar. O İngilizce Cümle . The juices secreted bv the stomach help the process o f digestion. ' 135 Bölm e The juices /secreted / by the stomach / help / the process o f digestion. Parçaların Çevirisi sıvılar ki salgılanır mide tarafından yardım eder /yardımcı olur sindirim sürecine/sürecinde İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze bg ----- sıvılar O b£ ----- salgılanan bj ----- mide tarafından yardım eder / yardımcı olur □ a^ EKOK ----- b sindirim sürecine/sürecinde Değerlendirme b (D a S= b + a , lanan Çeviri ürünü Mide tarafından salgılanan sıvılar sindirim sürecine yardım eder. (Mide tarafından salgılanan sıvılar sindirim sürecinde yardımcı olur.) İngilizce Cümle Various kinds of connective tissue may be differentiated by the amount and proportion o f the collagenous and elastic fibres that they contain. Bölme Various kinds of connective tissue / may be differentiated / by the amount and proportion of the collagenous and elastic fibres / that they contain. Parçaların Çevirisi çeşitli tipte bağ dokusu tefrik/ayırt edilebilir kollajen ve elastik lif miktarı ve oranı ile ki onlar içerir 136 İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze çeşitli tipte bağ dokusu O EKOK ag ----- tefrik/ayırt edilebilir &2 ----- kollajen ve elastik lif miktarı ve oranı ile a^ ----- içerdikleri b □ Değerlendirme a b ® a 51 S=b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Çeşitli tipte bağ dokusu içerdikleri kollajen ve elastik lif miktan ve oranı ile tefrik/ ayırt edilebilir. Ingüizce Cümle The electron microscope shows that a space separates the end o f an axon from the cell to which the impulse is transmitted. Bölme The electron microscope / shows / that a space separates / the end o f an axon from the cell / to which the impulse is transmitted. Parçaların Çevirisi elektron mikroskop gö steri r/göstermek tedi r ki bir ara/boşluk ayınr hücreden bir aksonun ucunu ki uyarı iletilir İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze bl EKOK b a --- elektron mikroskop O a4 ----- gösterir/göstermektedir □ a3 — bir aranın/boşluğun ayırdığım a2 ---- hücreden bir aksonun ucunu aı uyarının iletildiği ---- Değerlendirme S- b + a 137’ b <3> a [3 Sonuçlanan Çeviri Ürünü Elektron mikroskop uyarının iletildiği hücreden bir aksonun ucunu bir aranın/ boşluğun ayırdığını gösterir/göstermektedir. O İngilizce Cümle The skull films are being done now and will be studied by the specialists before diagnosis. Bölme The skull films / are being done / now I and will be studied / by the specialists / before diagnosis. Parçaların Çevirisi - ve - kafa/kafatası filmleri çekilmektedir /hazırlanmaktadır şimdi incelenecektir uzmanlar tarafından tanıdan ikice İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze C1 - - - b2 ----- kafa/kafatası filmleri O çekilmektedir/hazırlanmak tadır □ şimdi bl a3 " " - ve- incelenecektir □ &2 ----- uzmanlar tarafından aj .... tanıdan önce c Değerlendirme c b b a a □ S —( c + b ) + ( a ) Sonuçlanan Çeviri ürünü Kafa/kafatası filmleri şimdi çekilmektedir ve tanıdan önce uzmanlar tarafından incelenecektir. 138 ÖL İngilizce Cümle The neurone that is the nerve cell is the basic unit o f the nervous system and is made o f a cell body and processes. Bölme The neurone / that is / the nerve cell / is / the basic unit / o f the nervous system / and is made / o f a cell body and processes Parçaların Çevirisi — — — — — — ve — noron ki dir bir sinir hücresi -dır/-dir/-dur/-dür temel ünite/si sinir sisteminin oluşur bir hücre gövdesinden ve uzantılarından İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze d3 ----- nöron d2 ----- olan dl ----- bir sinir hücresi C1 b2 ----- -dır/-dir/-dur/-dür bl a2 al EKOK O □ ----- temel ünite/si ----- sinir sisteminin - ve - oluşur □ ----- bir hücre gövdesi ve uzantılarından d .9 c c m b b 2 i a Q ~ d Değerlendirme S = (d + c + b ) + ( a ) Sonuçlanan Çeviri Ürinü Bir sinir hücresi olan nöron sinir sisteminin temel ünitesidir ve bir hücre gövdesi ve uzantılarından oluşur. 139 E] İngilizce Cümle The heart is a hollow and cone-shaped organ that is about 230 g. in weight and serves as the pump o f the body. Bölme The heart / is / a hollow and cone-shaped organ / that is / about 230 g. in weight / and serves / as the pump / o f the body. Parçaların Çevirisi kalb -dır/-dir/-dur/-dür oyuk ve huni şeklinde bir organ ki dir yaklaşık olarak 230 gr. ağırlığında - ve - işlev görür pompa/sı olarak vücudun İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze dj kalb O Cj dır/-dir/-dur/-dür □ bg b^ ag EKOK olan yaklaşık olarak 230 gr. ağırlığında - ve - işlev görür □ &2 pompa/sı olarak a^ vücudun d Değerlendirme c b . . . . d G> c a b 2 t a a - - - - - - • . a S —( d + c + b ) + ( a ) Sonuçlanan Çeviri Ürünü Kalb yaklaşık olarak 230 gr. ağırlığında olan oyuk ve huni şeklinde bir organdır ve vücudun pompası olarak işlev görür. 140 El tngilizce Q im le The electron microscope makes use o f a beam o f electrons instead o f light waves and the object magnified can be examined in detail. Bolme The electron microscope / makes use / o f a beam o f electrons / instead o f light waves I and the object /magnified /can be examined / in detail. Parçaların Çevirisi — — — —• ve • — —- — elektron mikroskop kullanır bir elektron demeti/ni ışık dalgalan yerine obje ki büyütülür incelenebilir ayrıntılı olarak İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze d U —- - elektron mikroskop O c3 — c2 --- bir elektron demeti/ni C1 . - . ışık dalgaları yerine bo ve - obje O — kullanır □ büyütülen • - - incelenebilir □ — EKOK d aynntılı olarak Değerlendirme d © c c m b b © a a m S = (d + c) + (b + a) Sonuçlanan Çeviri ürünü Elektron mikroskop ışık dalgalan yerine bir elektron demetini kullanır ve büyütü­ len obje aynntılı olarak incelenebilir. 141 n o İngilizce Cümle In light microscopy, the image is formed as a result of the ability o f the object examined — the object absorbs, reflects and refracts the light waves. Bölme In light microscopy) / the image / is formed / as a result o f the ability o f the object/ examined / — the object absorbs, / reflects / and refracts the light waves. Parçaların Çevirisi Işık mikroskopisinde, (+) açıcı imaj/görüntü oluşur objenin yeteneği sonucu ki incelenir obje (ışık dalgalarını) absorbe\eder/soğurur (obje) (ışık dalgalarım) yansıtır - ve - (obje) ışık dalgalarını kırınımını sağlar işlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze Işık mikroskopisinde (+) i el -----imaj /görüntü O d3 -----oluşur □ d2 -----objenin yeteneği sonucu dl -----incelenen C1 -----obje (ışık dalgalarını) absorbe eder/soğurur □ bl (obje) (ışıkdalgalarım)yansıtır □ al - ve - (obje) ışık dalgalarım kırınımını sağlar □ e Değerlendirme O O e _ (2> d d d c c ® b b (D O a a 0 □ O S = +(e + d ) + ( c ) + ( b ) + ( a ) Sonuçlanan çeviri ürünü Işık mikroskopisinde, imiş/görüntü objenin yeteneği sonucu oluşur - - - obje ışık dalgalarını absorbe eder/soğurur, yansıtır ve kırınımı sağlar. 142 13 tngilizce Ciimle The study o f cell structure called cytology depends on developed examination techniques that are rather sophisticated since light and electron microscopy should be used effectively. Bolme The study o f cell structure / called cytology /depends /on developed examination techniques / that are rather sophisticated / since light and electron microscopy should be used effectively. Parçaların Çevirisi - doku yapısının tetkiki/incelenmesi ki sitoloji denir/ diye bilinir dayanır geliştirilmiş inceleme teknikleri/ne ki oldukça karmaşıktır madem ki ışık ve elektron mikroskopi etkin bir şekilde kullanıl­ malıdır. İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze bo - doku yapısının tetkiki / incelenmesi O - sitoloji denen / diye bilinen - dayanır □ • geliştirilmiş inceleme teknikleri/ne a2 - oldukça karmaşık olan al - ışık ve elektron mikroskopinin etkin bir şekilde kullanılması gerektiğine göre EKOK Değerlendirme b (D Sİ S —b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Sitoloji diye bilinen doku yapısının incelenmesi, ışık ve elektron mikroskopinin etkin bir şekilde kullanılması gerektiğine göre, oldukça karmaşık olan geliştirilmiş teknik­ lere dayanır. 143 E O İngilizce Cümle It is known that all spinal nerves contain both sensory and motor fibres. Bölme It is known / that all spinal nerves contain /both sensory and motor fibres. Parçaların Çevirisi bilinmektedir ki tüm omuriliği sinirleri içerir/ler hem/gerek duyu hem de / gerekse motor lifleri/ni İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze ag &2 biünmektedir □ -----tüm omuriliği sinirlerinin içerdikleri a^ EKOK hem /gerek duyu hem de/gerekse motor lifleri/ni a Değerlendirme a S=a Sonuçlanan Çeviri ürünü Gerek duyu gerekse motor liflerini tüm omuriliği sinirlerinin içerdikleri bilinmek­ tedir. Şimdi aynı cümleyi (K İ)'yi bir gösterge (bağlaç) olarak işleme koyalım. İngilizce Cümle'nin Parçalara Ayırımı It is known / that all spinal nerves /contain /both sensory and motor fibres. Parçaların Çevirisi bilinmektedir - ki - bütün omuriliği sinirieri içermektedir hem duyu hem de motor lifleri İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze Cj bilinmektedir Q bj bütün omuriliği sinirleri O 144 &2 - - - - içermektedir □ hem duyu hem de motor lifleri EKOK c Değerlendirme c Hl _ b b 0> a a [D S=(c)+(b+a) Sonuçlanan Çeviri ürünü Bilinmektedir ki bütün omuriliği sinirleri hem duyu hem de motor lifleri içermek­ tedir. 15 İngilizce Cümle Tissues fixed and stained after death are generally examined as sections or film preparations. Bölme Tissues I fixed / and stained after death / are generally examined / as sections / or film preparations. Parçaların Çevirisi (genellikle) dokular - - - - ki (ölümden sonra) tesbit edilir - ve - ki ölümden sonra boyanır — - incelenir/ler - - - - kesit olarak ya da film preparatlar (olarak) işlemler : (K i) Rötuşundan Senteze ^ bg I bı (genellikle) b2 1------- 1 t a3 EKOK i b a9 £j dokular O — (ölümden sonra) tesbit edilen ve - ölümden sonra boyanan — incelenir/ler □ — kesit olarak ya da film preparatlar (olarak) Değerlendirme a S=b +' ' a 145 b ® a [D Sonuçlanan Çeviri ürünü ölümden sonra tesbit edilen ve boyanan dokular, kesit ya da film preparatlar olı rak incelenir/ler. Ingilizce Ciimle The central part o f the human body is the trunk having two main cavities know as the thorax and the abdomen. Bölme The central part o f the human body / is / the trunk / having / two main cavities known I as the thorax and the abdomen. Parçaların Çevirisi insan vücudunun merkezi kısmı -dır/-dir/-dur/-dür gövde ki sahiptir iki ana /başlıca iki boşluk /boşluğa ki (diye) bilinir göğüs ve kann İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze c^ bj insan vücudunun merkezi kısmı O dır/-dir/-dur/-dür □ a& gövde a^ sahiboian ag başlıca iki boşluğa diye bilinen a^ EKOK c göğüs ve kann Değerlendirme c © b b n a a 2 t S- c+ a+b Sonuçlanan çeviri ürünü İnsan vücudunun merkezi kısmı, göğüs ve karın diye bilinen başlıca iki boşh^ sahiboian gövdedir. [O İngilizce Cümle The fuels o f the body are carbohydrates, fats and proteins taken in the diet. Bölme The fuels o f the body / are / carbohydrates, fats and proteins / taken /in the diet. Parçaların Çevirisi vücudun yakıtlan -dır/-dir/-dur/-dür karbohidratlar, yağlar ve proteinler ki alınır diyette İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze C1 -----vücudun yakıttan O bl — »3 ----- karbohidratlar, yağlar ve proteinler a2 -----alınan »1 ----- diyetle c -dır/-dir/-dur/-dür □ Değerlendirme c ® b b 13 a a 2 S= c + a+ b Sonuçlanan Çeviri Ürünü Vücudun yakıtları diyetle alınan karbohidratlar, yağlar ve proteinlerdir. 18 İngilizce Cümle Epithelial tissue lining the body internally and covering it externally is attached to a basement membrane o f fibrous tissue. Bölme Epithelial tissue / lining / the body internally / and covering it externally / is attached / to a basement membrane o f fibrous tissue. 147 Parçaların Çevirisi epitelyal doku ki döşer içerden vücudu - ve - ki dışardan bunu örter bağlıdır fıbröz dokudan oluşan baz bir membrana İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze epitelyal doku O 32 ----- bağlıdır □ a^ EKOK fibröz bir dokudan oluşan baz bir membrana b Değerlendirme b a a m S= b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü İçerden vücudu döşeyen ve dışardan bunu örten epitelyal doku, fibröz bir dokudan oluşan baz bir membrana bağlıdır. İngüizce Cümle The human body has three compartments which consist o f active tissue or mass cell, supporting tissue and the energy reserve. Bölme The human body / has, / three compartmerts / which consist / o f active tissue or cell mass /supporting tissue /and the energy reserve. Parçaların Çevirisi — — •- — insan vücudu /nun sahiptir/vardır üç bölüm/e/ü ki ibarettir 148 ----- aktif/faal doku ya da hücre kitlesinden ----- destek dokusundan - ve - enerji rezervinden İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze C1 ----- insan vücudu/nun O bl ----- sahiptir/vardır a4 ----- üç bölüm/e/ü a3 -----ibaret olan ) aI 4 a2 1 EKOK a3 □ 1 ----- aktif/faal doku ya da hücre kitlesinden -----destek dokusundan ^ - ve - eneıji rezervinden c Değerlendirme b c (D b _ ..J ? . 2 t a a S=c*a+b Sonuçlanan Çeviri tlriinii İnsan vücudu aktif doku ya da hücre kitlesi, destek dokusu ve eneıji rezervinden ibaret olan Uç bölüme sahiptir. İnsan vvücudunun faal doku ya da hücre kitlesi, destek dokusu ve enerji rezervinden ibaret olan Uç bölümü vardır. ÜO İngilizce Cümle The energy reserve consists o f fat found round the main internal organs o f the body as well as in the adipose tissue. Bölme TTie energy reserve / consists / o f fat / found / round the main internal organs of the body I as well as in the adipose tissue. Parçaların Çevirisi eneıji rezervi ibarettir yağdan ki bulunur 149 vücudun başlıca dahili organları etrafında plduğu kadar adipoz dokuda İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze enerji rezervi bl O ibarettir □ a5 a4 yağdan a3 bulunan ) vücudun başlıca dahili organları etrafında olduğu kadar adipoz dokuda EKQK b Değerlendirme b Q a 0 S= b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Enerji rezervi vücudun başlıca dahili organları etrafında olduğu kadar adipoz do­ kuda bulunan yağdan ibarettir. HO İngilizce Cümle Corbohydrates which are the main source o f energy are absorbed into the blood stream in the form o f glucose which Is partially converted into glycogen and stored in the liver to be used when needed. Böhne Carbohydrates / which are the main source o f energy / are absorbed / into t a blood stream / in the form o f glucose / which is partially converted into glycogen / aa| stored I in the liver / to be used /when needed. Parçaların Çevirisi karbohidratlar ki başlıca enerji kaynağıdır absorbe olurlar /emilirler kan akımına / akımında glukoz şeklinde ki kısmen glikojene dönüşürler 15 0 - karaciğerde - kullanılmak üzere - ne zaman ki gerekir İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze j b2 karbohidratlar O başlıca enerji kaynağı dan tg absorbe olurlar /emilirler □ - • kan akımına /akımında - - glukoz şeklinde al Ikısmen glikojene dönüşen a^ - ve -depolanan a^ - -t - karaciğerde ag - - t . kullanılmak üzere t - - - ■gerektiğinde /gerekince/gerektiği zaman ag EKOK T I b Değerlendirme a b @ 11 S- b + a Sonuçlanan Çeviri Ürünü Başlıca enerji kaynağı olan karbohidratlar, kısmen glikojene dönüşen ve gerektiği zaman kullanılmak üzere karaciğerde depolanan glukoz şeklinde kan akımında absorbe olur­ lar. İngilizce Cümle Many patients with recurrent on chronic physical disorders experience depression that frequently agravates disability and sets up a vicious circle. Bölme Many patients / with recurrent or chronic physical disorders / experience / depression / that frequently agravates /disability /and sets up / a vicious circle. Parçaların Çevirisi — — — birçok hastalar ki nüks/lü ya da kronik fiziksel bozukluğu vardır geçirirler 151 depresyon /bunalım ki sıklıkla daha da kötüleştirir sakatlık / sakatlığı - ve - ki oluşturur kısır bir döngü İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze - - birçok hastalar O D1 a6 a5 *2 •• - nüks eden ya da kronik fiziksel bozukluğu olan - - geçirirler □ - - bunalım - - sıklıkla daha da kötüleştiren al - - sakatlığı a4 ve - oluşturan a3 — EKOK kısır bir döngü Değerlendirme b ® a 0 S= b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Nüks eden ya da kronik fiziksel bozukluğu olan birçok hastalar, sakatlığı sıklıkla daha da kötüleştiren ve kısır bir döngü oluşturan bunalım geçirirler. l u İngilizce Cümle There are two principal types of serologic tests which aid in the diagnosis of syphilis. Bölme There are / two principal types of serologic tests / which aid / in the diagnosis qf syphilis. Parçaların Çevirisi vardır başlıca iki serolojik test tipi ki yardımcı olur frengi tanısında 152 İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze vardır □ ag a2 başlıca iki serolojik test tipi -----yardımcı olan a^ EKOK frengi tanısında a Değerlendirme a S=a Sonuçlanan Çeviri ürünü Frengi tanısında yardımcı olan başlıca iki serolojik test tipi vardır. İngilizce Cümle If adequate treatment is given to the mother before the end o f the fourth month of pregnancy , the fetus will not be infected. Bölme If adequate treatment is given / to the mother / before the end / o f the fourth month of pregnancy, / the fetus /will not be infected. Parçaların Çevirisi - - - - eğer/ki yeterli tedavi yapılır/sa anneye sonundan evvel gebeliğin dördüncü ayı/nın - ,- - fetüs — - enfekte olmayacaktır İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze c4 yeterli tedavi yapılırsa Cg — C2------c-^ EKOK anneye sonundan evvel - - - - gebeliğin dördüncü oyının b^•, - a^ - fetüs — O - c enfekte olmayacaktır□ Değerlendirme b a S- b +c +a 153 c 2 t b 0) a E Sonuçlanan Çeviri ürünü Gebeliğin dördüncü ayının sonundan evvel anneye yeterli tedavi yapılırsa, fetüs enfekte olmayacaktır. tngilizce Ciimle The characteristic pharmacologic action o f all antihistamines is their ability block the effects o f histamine. to Bölme The caharacteristic pharmacologic action / of all antihistamines /is /their ability \s to block I the effects o f histamine. Parçaların Çevirisi karakteristik farmakolojik etki/si bütün antihistaminleriri -dır/-dir/-dur/-dür yetenekleri bloke edecek histamin etkileri/ni İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze EKOK C2 karakteristik farmakolojik etkisi O c^ bütün antihistaminlerin bj -dır/-dir/-dur/-dür □ a3 a2 yetenekleri a^ histamin etkilerini bloke edecek c c <3> b Değerlendirme b m a a 2 t S= c + a+ b Sonuçlanan Çeviri ürünü Bütün antihistaminlerin karakteristik farmakolojik etkisi, histamin etkilerini bloke edecek yetenekleridir. 154 Laçl izce Cümle Ques as to the kind of poison that has been taken may come from the history and from objects found in the immediate vicinity o f the patient such as remnants o f food, a drinking glasses, bottles, or other containers. Bobne Ques I as to the kind o f poison / that has been taken / may come / from uie history I and from objects / found / in the immediate vicinity [ o f the patient / such as remnants of food, / or drinking glasses, / bottles, / or other containers. Parçaların Çevirisi - - ip uçlan - - zehir türüne dair • - ki alınmıştır - - gelebilir / elde edilebilir -t- öyküsünden -- (hastanın) ve - nesnelerden / şeylerden - - ki bulunur - - hemen yakınında - - hastanın -- gibi - - gıda/yiyecek kalıntılan ya da içki bardaklan -, - - şişeler ya da diğer kaplar işlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze t D3 t b2 ------ zehir türüne dair alınan bl t a12 a2 1. al ‘ al l i ------ elde edilebilir ----- öyküsünden .... (hastanın) □ - ve - şeylerden a10 . . t . bulunan a9 . . t . ' hemen yakınında a8 . . t . hastanın a7 . . t . gibi 155 ag yiyecek kalıntıları ya da içki bardakları 35 - - - ■ şişeler ya da diğer kaplar EKOK Değerlendirme b a b <3 a S- b +a Sonuçlanan Çeviri ürünü Alınan zehir türüne dair ip uçlan, hastanın öyküsünden ve yiyecek kalıntıları ya da içki bardaktan, şişeler ya da diğer kaplar gibi hastanın hemen yakınında bulunan şeylerden elde edilebilir. tngilizce CUmle Ultrasound has proved very promising for early tumor detection and evaluation, but more refined techniques are needed which will accurately measure the ultrasonic paramétrés of various tumors are needed. Bölme Ultrasound / has proved very promising / for early tumor detection / and evaluation, / but more refined techniques / which will accurately measure / the ultrasonic paramétrés / of various tumors /are needed. Parçaların Çevirisi - - - - ultrason - - - - büyük bir gelecek v a d e ttiğ in i kan ıtlam ıştır - - - - erken tüm ör izlenm esi için - ve - (erken tü m ör) d eğerlen dirm esi (iç in ) fakat daha da g eliştirilm iş teknikler/e - - - - ki kesin d oğru lu k la ö lç e c e k tir - - ultrasonik param etreleri/ni - - - - ç e ş itli tüm örlerin ih tiy a ç vardır İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze d^ -— ultrason O Cg ---- büyük bir gelecek v a d e ttiğ in i k an ıtlam ıştır 156 □ 1 C1 1 c2 - ve - (erken tümör) değerlendirmesi (için) b4 fakat daha da geliştirilmiş teknikler/e O b3 -----kesin doğrulukla ölçecek olan b2 -----ultrasonik parametreleri/ni bl -----çeşitli tümörlerin al -----ihtiyaç vardır I E K °K 1-----erken tümör izlenmesi için □ d d © c c m b b © Değerlendirme -(d+c)+(b+a) Sonuçlanan Çeviri Ürünü Ultrason erken tümör izlenmesi ve değerlendirilmesi için büyük bir gelecek vadettiğini kanıtlamıştır fakat çeşitli tümörlerin ultrasonik parametrelerini kesin doğrulukla ölçe­ cek olan daha da geliştirilmiş tekniklere ihtiyaç vardır. L28 ------ J İngilizce Cümle The pregnancy can be visualized as early as the fifth week and fetal growth can be followed until delivery. Bölme The pregnancy / can be visualized / as early as the fifth week / and fetal growth / can be followed / until delivery. Parçaların Çevirisi gebelik - görüntülenebilir /görülebilir beş hafta gibi erken bir zamanda - ve - fetal büyüme - - - - izlenebilir doğuma kadar - İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze d^ - - - - gebelik O c2 görüntülenebilir □ Cj beş hafta gibi erken bir zamanda bj - ve - fetal büyüme O &2 -----izlenebilir □ a1 EKOK doğuma kadar Değerlendirme d ® c c S! b b.........® a a d m S= (d+c) + (b+a) Sonuçlanan Çeviri ürünü Gebelik beş hafta gibi erken bir zamanda görüntülenebilir ve fetal büyüme doğuma kadar izlenebilir. 29 İngilizce Cümle The excised tissue should be placed immediately in a buffered formalin solution which provides adequate fixation with rhinimal cellular distortion. Bölme The excised tissue / should be placed / immediately / in a buffered formalin solution I which provides /adequate fixation / with minimal cellular distortion. Parçaların Çevirisi kesilip çıkarılan doku konulm al ıdır/yerleş ti rilmelidir derhal tamponianmış bir formalin solüsyonuna ki sağlar yeterli bir tesbit / fiksasyon asgari doku şekil bozukluğuyla İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze U1 —- - kesilip çıkarılan doku O a6 — konulmalıdır □ a5 — derhal a4 — tamponianmış bir formalin solüsyonuna a3 — sağlayan 158 &2 -----yeterli bir fiksasyon asgari doku şekil bozukluğuyla EKOK b Değerlendirme b ® S= b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Kesilip çıkarılan doku, asgari doku şekil bozukluğuyla yeterli bir fiksasyon sağla­ yan tamponlarmış bir formalin solüsyonuna derhal konulmalıdır. 30 İngilizce Ciimie The field o f medical laboratory has undergone many changes in the past decade. Bölme The field o f medical laboratory / has undergone / many changes / in the past decade. Parçaların Çevirisi tıbbi laboratuvar alanı geçirmiştir birçok değişiklikler son on yılda işlemler : Çift işaretlemeden Senteze EKOK bj tıbbi laboratuvar alanı O ag geçirmiştir □ * &2 -----birçok değişiklikler a^ son on yılda b Değerlendirme a S= b + a 159 b © a EH Sonuçlanan Çeviri ürünü Tıbbi laboratuvar alanı son on yılda birçok değişiklikler geçirmiştir. [31__ | İngilizce Cümle Dermatologie disorders may be manifestations o f systemic disease or result from primary skin maladies caused by microorganisms, allergens, chemical and physical irritants, or trauma. Bölme Dermatologie disorders / may be /' manifestations / o f systemic disease / or result j from primary skin maladies / caused /by microorganisms, / allergens,/chemical and physical irritants, I or trauma. Parçaların Çevirisi deri bozuklukları olabilir belirtiler/i sistemik hastalığın ya da sonuçlanabilir primer deri hastalıklan-ndan ki neden olunur mikroorganizmalar tarafından /mikroorganizmaların - , - - allerjenler (tarafından) / allerjenler(in) - , - - kimyasal ya da fiziksel irritanlar tarafından / kimyasal ya da fizik­ sel irritanlar(m) ya da travma (tarafından) /travma(nın) İşlemler : (Ki) Rötuşu ve Dönüşümünden Senteze dl -----deri bozuklukları O C1 ----- olabilir □ b2 -----belirtileri bl -----sistemik hastalığın a7 ya da sonuçlanabilir □ a6 -----prim er deri hastalıklarından a5 — - neden olduğu 160 1 a2 •, - - alleıjenler(in) ao - , - - kimyasal ya da fiziksel irritanlar(ın) a^ EK OK mikroorganizmaların ya da travma(nın) ı ----- d Değerlendirme d _ _@ c c m b b 2 t a a O) S —( d + c + b ) + ( a ) Sonuçlanan Çeviri ürünü Deri bozukluktan sistemik hastalığın belirtileri olabilir ya da mikroorganizmalar, allerjenler, kimyasal ya da fiziksel irritanlar ya da travmanın neden olduğu primer deri hasuhklanndan sonuçlanabilir. 32 Ingilizce Ciimle Pain of urinary tract origin may be local or referred - - - in the former, discomfort is felt at the site o f the lesion; in the latter, it is perceived away from the place o f origin. Bolme Pain I of urinary tract origin / may be / local / or reffered / - - - in the form er,) discomfort I is felt / at the site o f the lesion; / in the latter,) it is perceived / away from the place of origin. Parçaların Çevirisi ağrı idrar yolu kaynaklı olabilir yerel ya da başka kaynaklı -— ilkinde/birinci durumda, ikincisinde/ikinci durumda rahatsızlık duyulur lezyon yerinde -; - - algılanır uzaktan kaynak yerinden 161 İşlem ler : Ç ift İşaretlemeden Senteze ağn O - - idrar yolu kaynaklı fl - - olabilir □ § 1 d2 (Birinci d u ­ rumda) (ikinci du­ rumda) * C1 - - - rahatsızlık O b2 - bl - - - lezyon yerinde a2 ; - - algılanır □ al EKOK - - yerel ya da başka kaynaklı - duyulur □ - • uzaktan kaynak yerinden f Değerlendirme f © e e S d d 2 t c c © ~ b b № a a 0 S=(f+d+e)+(c+b)+(a) Sonuçlanan Çeviri ürünii İdrar yolu kaynaklı ağrı yerel ya da başka kaynaklı olabilir - - - birinci durumda, rahatsızlık lezyon yerinde duyulur; ikinci durumda, uzaktan kaynak yerinden algılanır. w Ingilizce Ciimle The diagnosis is established by finding ova in the vaginal secretion or in smears obtained from perianal skin. Bolme The diagnosis / is established / by finding / ova / in the vaginal secretion / or in smears /obtained / from perianal skin. Parçaların Çevirisi tanı kesinleştirilmiş olur 162 bulmakla — yumurtalar — vajenal salgı içinde ya da yaymalarda - - ki elde edilir ■■- anüs çevresindeki deriden İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze b’ 1 tanı O a? kesinleştirilmiş olur □ a6 bulmakla a5 yumurtalar vajenal salgı içinde ya da yaymalarda t elde edilen "t anüs çevresindeki deriden Değerlendirme EKOK b <3 a ra S —b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Tanı, vajenal salgı içinde ya da anüs çevresindeki deriden elde edilen yaymalarda yumurtalar bulmakla kesinleştirilmiş olur. g o İngilizce Cümle Except in extraordinary emergency (when more may be needed), two units o f matched blood should be at hand before surgery. Bölme Except in extraordinary emergency ) (when more may be needed) , (+) two units of matched blood / should be /at hand /before surgery. 163 Açıcı, Parantez-içi ve Parçaların Çevirisi Olağanüstü âcil durum hariç/dışında (açıcı) ( + ) ne zaman ki daha fazlaya ihtiyaç olabilir ( ) iki ünite uyumlu kan olmalıdır el altında ameliyattan önce işlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze Olağanüstü âcil durum dışında (daha fazlaya ihtiyaç olabildiği zaman ) f C1 -----iki ünite uyumlu kan O bl -----olmalıdır □ a2 -----el altmda al -----ameliyattan önce c Değerlendirme c b b a a a 2 ^S=c+a+b Sonuçlanan Çeviri ürünü Olağanüstü âcil durum dışında (daha fazlaya ihtiyaç olabildiği zaman), iki ünite uyumlu kan ameliyattan önce el altında olmalıdır. u m İngilizce Cümle Ultrasound scan is desirable prior to Cesarean section to determine the position and size o f the baby and to rule out any abnormality. Bölme Ultrasound scan / is desirable / prior to Cesarean section / to determine / the position /and size /of the baby / and to rule out /any abnormality. Parçaların Çevirisi - - - - ultrasonik tarama/inceleme arzu edilir 164 Sezaryen kesisinden/ameliyatından önce tâyin etmek için pozisyon/u/nu - ve - büyükliiğü/nü bebeğin • ve - ekarte etmek için herhangi bir anormalliği İşlemler : Çift işaretlemeden Senteze ----- ultrasonik inceleme O bl I a8 ' -----arzu edilir □ I I a? - -t - Sezeryen ameliyatından önce a4 - 9 ----- pozisyonunu & - ve - büyüklüğünü - -t - bebeğin al D1 EKOK - ve - ekarte etmek için "6 . . 5 ____ - tâyin etmek için t -----herhangi bir anormalliği b Değerlendirme a b ® a IH S= b + a Sonuçlanan Çeviri üriinü Ultrasonik inceleme, bebeğin pozisyonunu ve büyüklüğünü tâyin etmek ve herhangi bir anormalliği ekarte etmek için arzu edilir. Ü D İngilizce Cümle Hypertension may occur or be exacerbated in some women on estrogen replace­ ment which may cause breast cancer and angina pectoris. Bölme Hypertension / may occur or be exacerbated / in some women / on estrogen replacement /which may cause / breast cancer / and angine pectoris. 165 Parçaların Çevirisi / — — — — — — ve • hipertansiyon vukubulabilir ya da artabilir bazı kadınlarda ki östrojen tedavisindedir/tedaviâ görür ki neden olabilir meme kanseri/ne anjina pektoris/e İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze °1 — hipertansiyon O a6 — vukubulabilir ya da artabilir □ a5 — bazı kadınlarda a4 — östrojen tedavisinde olan / tedavisi gören a3 — neden olabilen — meme kanserine ve - anjina pektorise EKOK b Değerlendirme a b (D a [1 S= b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Hipertansiyon, meme kanseri ve anjina pektorise neden olabilen östrojen tedavi» gören bazı kadınlarda vukubulabilir ya da artabilir. tu tngilizce Ciimle Until recently, many authorites encouraged restriction o f weight gain during pregnancy even to the point o f recommending weight reduction programmes for obese patients. Bolme Until recently, many authorities / encouraged / restriction o f weight gain / during pregnancy / even to the point o f recommending / weight reduction programmes /for obese patients. 166 P v ç atan n Çevirisi (son zamani* ra kadar,) birçok otoriteler teşvik ettiler/ediyorlardı kilo almanın sınıriandınlması/nı gebelik sırasında tavsiye etme noktasına kadar /tavsiye edecek kadar kilo verme programlan aşın şişman hastalar için İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze (son zamanlara kadar,)+ bj birçok otoriteler O ag teşvik ediyorlardı □ ag kilo almanın smıriandınlmasım &4 ----- gebelik sırasında a 3 82 tavsiye edecek kadar ----- kilo verme programlan aj EXOK aşın şişman hastalar için b Değeriendimıe a b © a 0 + S= b + a Sonuçlanan Çeviri Ürünü Son zamanlara kadar, birçok otoriteler aşın şişman hastalar için kilo verme prog­ ramlan tavsiye edecek kadar gebelik sırasında kilo almanın sınırlandırılmasını teşvik ediyor­ lardı. n o İngilizce Ciimle Good development. maternal nutrition is a major determinant o f normal fetal growth and Bölme Good maternal nutrition / is / a major determinant / o f normal fetal growth and development. 167 Parçalann Çevirisi - annenin iyi beslenmesi -dır/-dir/-dur/-dür başlıca tâyin edici (bir faktör) normal fetal büyüme ve gelişmenin İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze cj annenin iyi beslenmesi O bj -dır/-dir/-dur/-dür □ başlıca tâyin edici bir faktör — EKOK normal fetal büyüme ve gelişmenin c Değerlendirme c (D b b........I I a a 2 t S= c+a+b Sonuçlanan Çeviri ürünü Annenin iyi beslenmesi, normal fetal büyüme ve gelişmesinin başlıca tâyin edici bir faktörüdür. tngiüzce Cümle It has been observed that the resistance o f various microorganisms increased due to an uncontrolled use of microbial drugs. Bölme It has been observed / that the resistance o f various microorganisms increased / due to an uncontrolled use / o f antimicrobual drugs. Parçalann Çevirisi — müşahade edilmiştir / gözlenilmiş tir — ki çeşitli mikroorganizmalann direnci arttı — kontrolsüz kullanımı yüzünden — antimikrobiyal ilâçlann 168 işlemler : (K i) Rötuşundan Senteze — ag EKOK gözlenilmiş tir □ çeşitli mikroorganizmalann direncinin arttığı 32 ----- kontrolsüz kullammı yüzünden a^ antimikrobiyal ilâçların a Değerlendirme a S= a Sonuçlanan Çeviri ürünü Antimikrobiyal ilâçların kontrolsüz kullanımı yüzünden çeşitli mikroorganizmala­ nn direncinin arttığı gözlenilmiştir. İngilizce Cümle Agglutination in two hundred sera was found to be negative displayed a positive reaction. but one serum Bölme Agglutination I in two hundred sera / was found to be /negative / but one serum / displayed / a positive reactiön. Parçaların Çevirisi aglutinasyon/u/n ikiyüz serumda — - olduğu bulundu olumsuz fakat bir serum teşhir etti olumlu bir reaksiyon İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze d2 aglutinasyon/u/n O dj ikiyüz serumda C2 olduğu bulundu Cj olumsuz bj fakat bir serum O □ 169 EKOK a2 -----teşhir etti □ al -----olumlu bir reaksiyon d 0) c c m b b a a d Değerlendirme m S —( d + c ) + ( b + a) Sonuçlanan Çeviri ürünü tkiyüz serumda aglutinasyonun olumsuz olduğu bulundu fakat bir serum olumlu bir reaksiyon teşhir etti. 41 lngilizce Cümle Of the neuromuscular spindles examined under the light microscope, those found appropriate were produced in colour photographs. Bolme Of the neuromuscular spindles / examined / under the light microscope, / those found appropriate /were produced / in colour photographs. Parçalarin Çevirisi — — — ,-— —- - kas iğciklerinden ki incelendi ışık mikroskobu altında onlar ki uygun bulundu ortaya kondu renkli fotoğraf şeklinde İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze i ; b3 b2 b1 b 4 |i a2 al kas iğciklerinden incelenen ışık mikroskobu altında 2] uygun bulunanlar O - ortaya kondu □ - renkli fotoğraf şeklinde 170 EK OK Değerlendirme b a b 9. a m S —b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Işık mikroskobu altında incelenen kas iğciklerinden uygun bulunanlar, renkli fotoğraf şeklinde ortaya kondu. 42 İngilizce Cümle Complications o f peritoneal dialysis were investigated in a group o f eighty cases consisting of 35 female and 45 male patients over a period o f three years. Bölme Complications o f peritoneal dialysis / were investigated / in a group o f eighty cases I consisting / of 35 female and 45 male patients / over a period o f three years. Parçaların Çevirisi -— periton diyalizi komplikasyonları araştırıldı seksen vakalık bir grupta ki ibaretti 35 kadın ve 45 erkek hastadm üç yıllık bir süre boyunca İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze b^ periton diyalizi komplikasyonları O a^ araştırıldı □ a^ seksen vakalık bir grupta ag ibaret olan 32 a^ EKOK -----35 kadın ve 45 erkek hastadan üç yıllık bir süre boyunca b Değerlendirme a b © m S —b + a 171 Sonuçlanan Çeviri ürünü Periton diyalizi komplikasyonları üç yıllık bir süre boyunca 35 kadın ve 45 erkek hastadan ibaret olan seksen vakalık bir grupta araştırıldı. 43 İngilizce Cümle In this paper, a small intestine volvulus leading to a massive necrosis o f the bowel has been presented. Bölme In this paper, / a small intestine volvulus / leading / to a massive necrosis o f the bowel I has been presented. Parçaların Çevirisi ( bu tebliğde,)+ bir ince barsak volvulusu ki yol açtı masif barsak nekrozuna sunulmuştur İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze ( bu tebliğde,) + bg bir ince barsak volvulusu O yol açan bj masif bar barsak nekrozuna sunulmuştur □ EKOK b Değerlendirme a b a + @ d S= b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Bu tebliğde, masif barsak nekrozuna yol açan bir ince barsak volvulusu sunulmuş­ tur. 172 « n İngilizce Cümle It has been attempted to review the relevant literature on head and neck burns before presenting the cases admitted to our clinic. Bolme It has been admitted to review / the relevant literature / on head and neck bums / before presenting / the cases / admitted / to our clinic. Parçaların Çevirisi gözden geçirilmesine çalışılmıştır. ilgili literatürü/n baş ve boyun yanıklarına dair sunmadan önce olgular/ı ki kabul edildiler kliniğimize İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze EKOK a7 -----gözden geçirilmesine çalışılmıştır □ a6 -----ilgili literatürün a5 -----baş ve boyun yanıklarına dair H -----sunmadan önce a3 -----olguları a2 -----kabul edilen al ----- kliniğimize a Değerlendirme a S= a Sonuçlanan ÇeViri ürünü Kliniğimize kabul edilen olguları sunmadan önce baş ve boyun yanıklarına dair ilgili literatürün gözden geçirilmesine çalışılmıştır. [45 | İngilizce Cümle Familial Mediterranean fever is a hereditary and familial disease, the etiology o f which is unknown and has a poor prognosis. 173 Bölme Familial Mediterranean fever / is / a hereditary and familial disease, / the etiology o f which is unknown / and has /a poor prognosis. Parçaların Çevirisi ailevi Akdeniz ateşi dır/-dir/-dur/-dür kalıtsal ve familyal bir hastahk etiolojisi ki bilinmiyor - ve - vardır iyi olmayan bir prognoz/u İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze dj Cj ailevi Akdeniz ateşi O -dır/-dir/-dur/-dür □ b2 kalıtsal ve familyal bir bj etiolojisi bilinmeyen hastalık - ve - vardır □ aj EKOK iyi olmayan bir prognozu d Q> c c □I b b 2 t a a 0 d Değerlendirme S=(d+b+c)+(a) Sonuçlanan Çeviri ürünii Ailevi Akdeniz ateşi, etiolojisi bilinmeyen kalıtsal ve familyal bir hastalıktır ve iyi olmayan bir prognozu vardır. İ46 | İngilizce Cümle Medical English should be established as a specific discipline parallel to Medical History since English has become of vital significance in following up medical literature. Bölme Medical English /should be established / as a specific discipline /parallel to Medical History / since English has become of vital significance /in following up / medical literature. 174 Parçaların Çevirisi -- -- Tıbbi İngilizce kurulmalıdır özel/belirgin bir bilim dalı olarak Tıp Tarihine paralel olarak madem ki hayati öneme haiz olmuştur izlenilmesinde tıp literatürü/nü/n İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze EKOK bl — a6 ----- Tıbbi İngilizce a5 ----a4 . . . . özel bir bilim dalı olarak a3 a2 - -- - hayati öneme haiz olduğuna göre izlenilmesinde aj tıp literatürünün ---- O kurulmalıdır □ Tıp Tarihine paralel olarak b Değerlendirme a b (D a Hl S= b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Tıbbi İngilizce tıp literatürünün izlenilmesinde hayati bir öneme haiz olduğuna göre Tıp Tarihine paralel olarak özel bir bilim dalı olarak kurulmalıdır. ! ! □ İngilizce Cümle The differential diagnosis o f the cause of low back pain my be difficult but the mechanisms intensifying the pain are of considerable diagnostic significance. Bölme The differential diagnosis / of the cause o f low back pain / may be / difficult / but the mechanisms / intensifying the pain / are / of considerable dianostic significance. Parçaların Çevirisi ayırıcı tanı/sı alt sırt ağrısı nedeninin 175 fakat olabilir güç mekanizmalar ki ağrıyı şiddetlendirir ........... dır/-dir/-dur/-dür adamakıllı tanısal öneme haiz İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze f2 ----- alt sırt ağrısı nedeninin h el ayırıcı tanısı O ---- olabilir □ d l --c2 fakat güç C1 - - - - ağrıyı şiddetlendiren bl .... -dır/-dir/-dur/-dür □ aj ----- adamakıllı tanısal öneme haiz f mekanizmalar O Değerlendirme f © e e m d d 2 t c c _© b b 0 a a 2 t S=(f+e+d)+(c+a+b) Sonuçlanan Çeviri ürünü Alt sırt ağrısı nedeninin ayırıcı tanısı güç olabilir fakat ağnyı şiddetlendiren meka­ nizmalar adamakıllı tanısal öneme haizdir. [48 1 İngilizce Cümle Behavioral problems such as negativism, shyness and poor eating habits are common in young children. Bölme Behavioral problems / such as /negativism, / shyness /and poor eating habits / are common /in young children. Parçaların Çevirisi t i — —- — , -ve — t — davranış sorunları gibi negativizm/aksilik utangaçlık yemek yememek -dır/-dir/-dur/-dür yaygın genç /küçük çocuklarda İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze Cg ---- | c4 ----- 1 c 4 1---- davranış sorunl an O gibi aksilik utangaçlık * eg - ve - yemek yememek bj ----- -dır/-dir/-dur/-dür □ a2 ---- | a^ EKOK ----- c yaygın küçük çocuklarda Değerlendirme c ® b........ 0 _ _b _ a a 2 t S= c + a+b Sonuçlanan Çeviri ürünü Aksilik, utangaçlık ve yemek yememek gibi davranış sorunları küçük çocuklarda yaygındır. [49 İngilizce Cümle Clinical manifestations are entirely related to the type, severity and duration of associated bacterial infection. Bölme Clinical manifestations / are entirely related /to the type, / severity / and duration/ of associated bacterial disease. 177 Parçaların Ç eviriş — — — ,-ve •-- (tamamen) klinik beiertiler bağlıdır tipine şiddeti(ne) süresi (ne) ilgili bakteriye! esfekıiyamın İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze bl - (tamamen) bağlıdır □ i t EKOK klinik belirtiler O a2 tipine a3 şiddeti(ne) «4 ■ve al süresi(ne) ilgili bakteriyel enfeksiyonun b Değerlendirme a b S> a S=b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Klinik belirtiler tamamen ilgili bakteriyel enfeksiyonun tipi, şiddeti ve süresine bağ­ lıdır. [sö~ Ingilizce Cümle Treatment should only be instituted if it is established that the disorder is progressive or has reached a point where clinical manifestations are present. Bölme Treatment / should only be instituted / if it is established / that the progressive / or has reached a point / where clinical manifestations ate present. Parçaların Çeviriş (sadece)+ tedavi yapılmalıdır eğer(ki) saptanırsa ki bozukluk ilerleyicidir 178 ya da ki (o) bir noktaya erişmiştir ki orada klinik belirtiler mevcuttur : (Ki) Rötuşundan Senteae bl (aadeee)+ *5 a4 r ~ *P i *3 . *2 , IK Ö K .... tedavi --------- yapılmalıdır □ ---- bozukluğun ilerleyici olduğu O saptanırsa ya da bir noktaya eriştiği ..t. klinik belirtilerin mevcut olduğu b Değerlendirme a b O a ES S = b + (+)a Sonuçlanan Çeviri thünii Tedavi sadece bozukluğun ilerleyici olduğu ya da kHrak belirtilerin mevcut olduğu bir noktaya eriştiği saptanıma yapılmalıdır. 51 İngilizce Cümle The mechanism is the one we deaeribed earlier. Bölme The mechaniem /is / the one /we described earlier. Parçaların Çevirisi mekanizma ........... dır/-dir/-dur/-dür biri ki biz daha önce târif ettik İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze mekanizma O bj ----- -dır/-dir/-dur/-dür □ 179 &2 ----- (biri) daha önce târif ettiğimiz EKOK c Değerlendirme c ® b b..... a a a 2 S= c + a+ b Sonuçlanan Çeviri üriinü Mekanizma daha önce târif ettiğimizdir. 52 İngilizce Cümle The formation o f urea in the liver involves the conversion o f ornithine to arginin as described in the chapter that follows. Bölme The formation of urea / in the liver / involves / the conversion o f ornithine t< arginine /as described / in the chapter / that follows. Parçaların Çevirisi üre oluşumu karaciğerde gerektirir ornithine’in arginine'e dönüşümü/nü öyle ki târif ediliyor bölümde ki izler./takib eder İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze b2 ----- üre oluşumu O bj ----- karaciğerde a^ ----- gerektirir □ a^ ----- ornithine'in arginine’e dönüşümünü ağ târif edildiği gibi ----- a2 ----- bölümde a^ izleyen/takib eden ----- 180 EKOK b Değerlendirme * b @ a a S S= b + a Sonuçlanan Çeviri Ürünü Karaciğerde üre oluşumu izleyen bölümde târif edildiği gibi omithine'in arginine'e dönüşümünü gerektirir. I 53 İngüizce Cümle The discussion on prokaryotes has focussed almost exclusively on E. coli because most of what is known on this subject has been discovered from studies o f this particular enterobacteria. Bölme The discussion / on prokaryotes / has focussed almost exclosively / on E. coli / because (most o f what is known on this subject) has been discovered / from studies / of this particular enterobacteria. Parçaların Çevirisi hemen hemen özellikle(+) -— .... -— tartışma prokaryotlar üzerine yoğunlaşmıştır E.koli üzerinde çünkü bulunmuştur/öğrenilmiştir/elde edilmiştir incelemelerden bu özel enterobakteriye ilişkin çoğu ne ki bilinir İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze °2 ----- tartışma O prokaryotlar üzerine C1 hemen hemen b 2 - - - - yoğunlaşmıştır □ özellikle(+) E. koli üzerinde a4 elde edildiğinden a3 — incelemelerden a2 ----- bu özel enterobakteriye ilişkin aj bilinenlerin çoğu 181 EKOK Değerlendirme c c (D b .b a a a 2 t S = c + a + (+>b Sonuçlanan Çaviri Ürünü Prokaryotlar üıerine tartışma bilinenlerin çoğu bu önel enterobricteriye ilişkin incelemelerden elde edildiğinden hemen hemen özellikle E. koü inerinde yoğunlaşmıştır. •m u İngilicce Ohmi e The first experiment that dramatically demon*trated that it is possible to perform laboratory investigations o f the origins o f life was performed by Stanley Miller while working as a graduate student with Harold Urey. Bölme The first experiment / that dramatically demonstrated / that it is possible to perform I laboratory investigations / of the origins o f life / was performed / by Stanley Miller I while working /as a graduate student /with Harold Urey. Parçaların Çevirisi ilk deney ki dramatik olarak gösteriri ki yapmak mümkündür laboratuvar araştırmaları hayatın başlangıcına dair yapıldı Stanley Miller tarafından ki o sırada çalışıyordu mezuniyet sonrası bir öğrenci olarak Harold Urey'le İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteee Cg ----- ilk deney O c4 ----- dramatik olarak gösteren c3 ----- yapmanın mümkün olduğu/nu c2 ----- laboratuvar araştıımaian -- - - hayatın başlangıcına dair 1S2 yapıldı □ b2 bj EXOK - - Stanley Miler tarafından *3 ----a2 ı ----- çalışırken aı Harold Urey'le mezuniyet sonrası bir öğrenci olarak Değerlendirme c c b b m 2 t a S= c + a+ b çlanan Çeviri ürünü Hayatın başlangıcına dair laboratuvar araştı mı alan yapmanın mümkün olduğunu latik olarak gösteren ilk deney, Harold Urey'le mezuniyet sonrası bir öğrenci olarak irken Stanley Miller tarafından yapıldı. 55 Misce Ciimle Early cholecystectomy and peritoneal lavage via "sump drains" have been* Joyed for surgical treatment o f the case. Early cholecystectomy / and peritoneal lavage / via "sump drains" / have been aaapioyed / for surgical treatment / of the case. Parçaların Çevirisi - ve - erken koiesistektomi periton boşluğunu yıkama "sump drenler" 'le uygulanmıştır cerrahi tedavid için olgunun/vakanın r : Çift İşaretlemeden Senteae k»l |------| erken koiesistektomi I b^ U - ve - periton boşluğunu yıkama O ..t. "sump drenler" 'le uygulanmıştır □ 183 cerrahi tedavisi için olgunun/vakanın EKOK Değerlendirme b b 0 a S= b+ a Sonuçlanan Çeviri ürünü Erken kolesistektomi ve "sump drenler" 'le periton boşluğunu yıkama olgunun cerrahi tedavisi için uygulanmıştır. tngilizce Ciimle A case report about a patient with incontinentia pigmenti has been presented and the symptoms and clinical course of the disease have been re-considered. Bölme A case report / about a patient with incontinentia pigmenti / has been presented and the symptoms / and clinical course / of the disease / have been re-considered. Parçaların Çevirisi - ve - ve - bir vaka takdimi inkontinentia pigmenti'li bir hasta hakkında/hastaya ilişkin sunulmuştur semptomlar/ı klinik seyri hastalığın yeniden/tekrar gözden geçirilmiştir İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze d£ ----t O dj ----- inkontinentia pigmenti'li Cj ----- sunulmuştur □ 1 b j 1 - ve - t bir vaka takdimi semptomlar/ı bg -ve- klinik seyri b^ ----- hastalığın ----- bir hasta hakkında/hastaya ilişkin O yeniden/tekrar gözden geçirilmiştir □ 184 d (D c c O b CT © EKOK Değerlendirme a a H d S = ( d + c ) + (b + a ) Sonuçlanan Çeviri ürünii İnkontinenta pigmenti'li bir hastaya ilişkin bir vaka takdimi sunulmuş(tur) ve hastalığın semptomları ve klinik seyri yeniden gözden geçirilmiştir. tngilizce Ciimle The survey carried out on congenital malformations in the newborn in the rural areas showed that the congenital malformation rate was about three percent. Bolme The survey / carried out / on congenital malformations / in the newborn / in the rural areas /showed / that the congenital malformation rate was about three percent. Parçaların Çevirisi tarama ki yapıldı doğumsal malformasyonlar konusunda yenidoğanlarda kırsal alanlarda gösterdi/ortaya koydu ki konjenital malformasyon oranı yaklaşık olarak yüzde üç idi İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze bc tarama O yapılan doğumsal malformasyonlar konusunda yenidoğanlarda kırsal alanlarda a2 gösterdi / ortaya koydu □ al konjenital malformasyon oranının yaklaşık olarak yüzde üç olduğu/nu 185 EKOK b Değerlendirme a b Q > a S*b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Kırsal alanlarda yenidoğanlarda doğumsal malformaayonlar konusunda yapdan tarama konjenital malformasyon oranının yaklaşık olarak yüzde üç olduğunu ortaya koydu. S8 l lagilizce Ciimle Two cases who had applied to our clinic with the complaints o f sore throat, dysphagia, high fever and dyspnea were hospitalized for observation and surgical treatment. Bölme Two cases / who had applied to our clinic / with the complaints o f sore throat, dysphagia, high fever and dyspnea / were hospitalized / for observation / and surgical treatment. Parçaların Çevirisi - ve - iki olgu ki kliniğimize müracaat etmişti boğaz ağnsı, yutma güçlüğü, yüksek ateş ve solunum güçlüCü şikâyetleri ile hastaneye yatırıldılar müşahade/gözlem için cerrahi tedavi (için) İşlemler (Ki) Rötuşundan Senteze bg ----- iki olgu O b 2 ----- kliniğimize müracaat etmişolan b^ ----- boğaz ağrısı, yutma güçlüğü, yüksek ateş ve solunum güçlüğü şikâyetleri ile ag ----- hastaneye yatırıldılar □ ----- müşahade/gözlem için a1 “1 cerrahi tedavi (için) EKOK b Değerlendiıme a b a S= b + a 186 (5 S o n ç ta M H Çeviri Üriimi Boğaz ağrısı, yutma güçlüğü, yüksek ateş ve solunum güçlüğü şikâyetleri ile klini­ ğimize müracaat etmiş olan iki olgu müşahade ve cerrahi tedati için hastaneye yatırıldılar. 59 lagilizce Cfcmie In this work, four different precipitation methods were comparatively used in determining HDL with the aim o f establishing the most appropriate method. Bokne In this work, ) four different precipitation methods / were comparatively used / m determining HDL / with the aim o f establishing / the most appropriate method. Farçalann Çevirisi bu çalışmada, (+) dört ayrı çöktürme yöntemi karşılaştırmalı olarak kullanıldı HDL tâyininde saptanması amacıyla en uygun yöntemi/n İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze bu çalışmada, ^ C1 - - - • b2 ----bj EKOK .... dört ayrı çöktürme yöntemi O karşılaştırmalı olaralHcüllanüdı □ HDL tâyininde ' a2 ■■■■ saptanma» amacıyla al en uygun yöntemin ---■ c Değerlendirme © b 2 t (+ ) s S= - c+a+b Sonuçlanan Çeviri ürtbıü Bu çalışmada, dört ayrı çöktürme yöntemi en uygun yöntemin saptanması ama­ cıyla HDL tâyininde karşılaştırmalı olarak kullanıldı. 18 7 |60 | İngilizce Cümle It was considered that Etomidate is a reliable induction agent used in patients having circulatory and respiratory disorders and in bronchial asthma and porphyria. Bölme It was considered / that Etomidate is a reliable induction agent / used /in patients/ having I circulatory and respiratory disorders / and in bronchial asthma and porphyria Parçaların Çevirisi - ve - kanısına varıldı □ O ki Etomidate güvenilir bir indüksiyon ajanıdır ki kullanılır hastalarda ki sahiptir / ki vardır kan dolaşım ve solunum bozuklukları bronşiyal astma ile porfıride İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze t a7 a6 i a5 ‘i a3 ' i a2 al ı* * « , EKOK ----- kanısına varıldı ----- Etomidate'm güvenilir bir indüksiyon ajanı olduğu ----- kullanılan ----- hastalarda ..t . olan ..t. kan dolaşım ve solunum bozukluktan - ve - bronşiyal astma ile porfıride a Değerlendirme a S= a Sonuçlanan Çeviri Ürünü Kan dolaşım ve solunum bozuklukları olan hastalarda ve bronşiyal astma üe porfiride kullanılan Etomidate'ın güvenilir bir indüksiyon ajan olduğu kanısına varıldı. 61 İngilizce Cümle It was established that hypercalcemia developed in ten patients with acn^ pulmonary tuberculosis as a result o f treatment with Vitamin D. 188 Bölme It was established / that hypercalcemia developed / in ten patients / with active pulmonary tuberculosis / as a result of treatment /with Vitamin D. Parçaların Çevirisi saptandı ki hiperkalsemi gelişti on hastada aktif pulmoner tüberkülozlu tedavi sonucu Vitamin D ile İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze EKOK a6 saptandı □ a5 hiperkalsemi geliştiği a4 on hastada a3 aktif pulmoner tüberkülozlu a2 tedavi sonucu al Vitamin D ile a O Değerlendirme a S= a Sonuçlanan Çeviri ürünü Vitamin D ile tedavi sonucu aktif pulmoner tüberkülozlu on hastada hiperkalsemi geliştiği saptandı. ingilizce Ciimle It has recently been put forward by some authors that there is a close relationship in between intestinal parasites and blood groups. Bolme It has (recently) been put forward / by some authors / that there is / a close relationship /in between intestinal parasites and blood groups. 189 Parçaların Çevirisi son zamanlar, ^ 4 ----- ileri sürülmüştür bazı otorlerce /yazarlarca ki vardır yakın bir ilişki barsak parazitleri ve kan gruplan arasında İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze son zamanlar, ^ EKOK 5 ileri sürülmüştür □ 4 "• bazı yazarlarca l3 olduğu O 2 "• yakın bir ilişki ı barsak parazitleri ve kan gruplan arasında a Değerlendirme a Sonuçlanan Çeviri ürünü Son zamanlarda, barsak parazitleri ve kan gruplan arasında yak m bir ilişki olduğu bazı yazarlarca ileri sürülmüştür. [« □ İngilizce Cümle Helpful in their identification are the associated soft tissue masses which n a j become quite large, particularly in patients with mild, long lived complaints. Bölme Helpful I in their identification / are / the associated soft tissue masses /which become quite large, / particularly in patients with mild, long lived complaints. Parçaların Çevirisi -- -- yardımcı belirlenmelerinde -dır/-dir/-dur/-dür ilgili yumuşak doku kütleleri ki tamamen büyük olabilirler özellikle mutedil, uzun süreli şikâyetleri olan hastalarda 190 İşlem ler : (K i) Rötuşundan Senteze c2 yardımcı C1 belirlenmelerinde bl -dır/-dir/-dur/-dür □ a3 ilgili yumuşak doku kütleleri a2 tamamen büyük olabilen al özellikle mutedil, uzun süreli şikâyetleri olan hastalarda EKOK O Değerlendirme 2 t tu 0) S- a+ c + b Sonuçlanan Çeviri ürünü özellikle mutedil, uzun süreli şikâyetleri olan hastalarda tamamen büyük olabilen ilgili yumuşak doku kütleleri belirlenmelerinde yardımcıdır. 64 tngilizce Ciimle The roentgenographic features of these cases vary considerably; dramatic changes may be seen in patients with localized disease while no manifestations at all may be detected In those with extensive disease. Bdlme The roentgenographic features / o f these cases / vary considerably; / dramatic changes / may be seen / in patients / with localized disease / while no manifestations at all may be detected /in those with extensive disease. Parçaların Çevirisi röntgen/opafik özellikler/i bu vakaların adamakıllı değişmektedir dramatik değişiklikler görülebilir hastalarda lokalize hastalıklı /ki lokalize hastalığı vardır ki bu sürede hiçbir belirti izlenemez onlarda ki yaygın hastalık vardır 191 İşlem ler : (K i) Rötuşundan Senteze e2 röntgen/ografık özellikleri el bu vakaların dl O adamakıllı değişmektedir □ C1 dramatik değişiklikler O b3 görülebilir b2 hastalarda bl lokalize hastalığı olan a2 hiçbir belirti izlenemezken al yaygın hastalığı olanlarda □ Değerlendirme EKOK e O d c c ® b b [1 a 2 t S = (e + d) + (c + a + b) Sonuçlanan Çeviri ürünü Bu vakaların röntgen/ografik özellikleri adamakıllı değişmektedir; dramatik deği­ şiklikler yaygın hastalığı olanlarda hiçbir belirti izlenemezken lokalize hastalığı olan hasta­ larda görülebilir. IsO tngilizce Ciimle The spread o f these manifestations can best be understood by recalling the nature and extent o f the plasma cell proliferation of the disease. Bolme The spread / of these manifestations / can best be understood / by recalling / the nature and extent of the plasma cell proliferation / of the disease. Parçaların Çevirisi yaygınlığı bu belirtilerin W en iyi şekilde anlaşılabilir hatırlayarak/gözönünde bulundurarak plazma hücre çoğalmasının nitelik ve yaygınlığı/nı hastalığın İşlemler: Çift İşaretlemeden Senteze EKOK b2 yaygınlığı bı bu belirtilerin O a4 en iyi şekilde anlaşılabilir □ a3 gözönünde bulundurarak a2 • • plazma hücre çoğalmasının nitelik ve yaygınlığını aı hastalığın b Değerlendirme a b ® a [g] S=b +a Sonuçlanan Çeviri Ürünü Bu belirtilerin yaygınlığı hastalığın plazma hücre çoğalmasının nitelik ve yaygın­ lığını gözönünde bulundurarak en iyi şekilde anlaşılabilir. '65 İngilizce Cümle The diagnosis which was made was not definite; other studies following consultation will be made in a few days. Bölme The diagnosis / which was made / was not / definite; other studies / following consultation I will be made / in a few days. Parçaların Çevirisi -; - - teşhis I tanı ki konuldu değildi kesin diğer çalışmalar konsültasyonu müteakiben/konsültasyondan sonra yapılacaktır birkaç gün içinde 193 İşlem ler : (K i) Rötuşundan Senteze e2 teşhis / tanı O el konulan dl değildi □ C1 kesin b2 diğer çalışmalar O bl konsültasyonu müteakiben/konsültasyondan sonra a2 yapılacaktır □ al birkaç gün içinde EKOK Değerlendirme 2 t Q ~~ S = ( e + c + d ) + ( b + a] Sonuçlanan Çeviri Ürünü Konulan teşhis kesin değildi; konsültasyonu müteakiben diğer çalışmalar birkaç gün içinde yapılacaktır. 66 İngilizce Cümle Roentgenologic evidence often stimulates this investigation essential in differential diagnosis. Bölme Reontgenologic evidence / often stimulates / this investigation / essential / in differential diganosis. Parçaların Çevirisi çoğu kez röntgenolojik delil/ler teşvik etmektedir bu araştırma/yı ki elzemdir ayırıcı tanıda 194 İşlem ler : (K i) Rötuşundan Senteze röntgenolojik delil/ler O „4 çoğu kez teşvik etmektedir □ bu araştırma/yı elzem olan ayırıcı tanıda EKOK b Değerlendirme a b © a S = b + (+)a Sonuçlanan Çeviri ürünü Röntgenolojik deliller çoğu kez ayırıcı tanıda elzem olan bu araştırmayı teşvik etmektedir. ÜZ İngilizce Cümle Without going into the symptoms, it should be mentioned that pain in the bones is a frequent complaint and should lead to the roentgenologic examination o f the skeleton. Bölme Without going into the symptoms,/ it should be mentioned /that pain in the bones is a frequent complaint / and should lead / to the roentgenologic examination / o f the skeleton. Parçaların Çevirisi - ve - semptomları ele almaksızın belirtilmelidir ki kemiklerdeki ağrı sık bir şikâyettir yol açmalıdır röntgenolojik muayeneye/muayenesine iskeletin İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze c^ ----- semptomları ele almaksızın b2 — - belirtilmelidir □ bj ----- kemiklerdeki ağrının sık bir şikâyet olduğu ag - ve - - yol açmalıdır □ 195 O röntgenolojik muayenesine aj EKOK ----- iskeletin c Değerlendirme c İ t b b no a a 13 S=(c+b)+(a) Sonuçlanan Çeviri ürünü Semptomları ele almaksızın, kemiklerdeki ağnnın sık bir şikâyet olduğu belirtil­ melidir) ve (bu) iskeletin röntgenolojjjc muayenesine yol açmalıdır. 168 1 İngilizce Cümle Since one cancer cell when it divides gives rise to two daughter cancer cells, there must be such a fundamental change, and it must affect the genetic material o f the cell. Bölme Since one cancer cell (when it divides) gives to two daughter cancer cells / there must be I such a fundamental change / and it must affect / the genetic material o f the cell. Parçaların Çevirisi - ve - madem ki kanser hücresi iki yeni/genç kanser hücresine neden olur ne zaman ki o bölünür olmalıdır böyle temel bir değişiklik etkilemelidir hücrenin genetik materyalini İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze c2 ----- kanser hücresi iki yeni/genç kanser hücresine neden olduğuna göre C1 b2 ----- bölününce /bölündüğünde /bölündüğü zaman b1 böyle temel bir değişiklik O olmaladır □ a2 -ve- etkilemelidir □ 3^ - - - - hücrenin genetik materyalini 1% EKOK Değerlendirme c İ t b b 0 0 a a c S=(c+b)+(a) Sonuçlanan Çeviri ürünii Bölündüğü zaman kanser hücresi iki yeni/genç kanser hücresine neden olduğuna gö­ re, böyle temel bir değişiklik olmalı(dır) ve hücrenin genetik materyalini etkilemelidir. İngilizce Cümle While it would be satisfying to find that the same cellular process, or even a group of closely related processes, lead to the development o f neoplasia, there is no necessity tc believe that such a common pathway exists, since cancer includes many diverse diseases, the etiology, biology, clinical presentation, therapy, and prognosis of whichwill differ very greatly. Bölme While it would be satisfying to find / that the same cellular process, or even a group o f closely related processes, lead / to the development o f neoplasia, / there is no necessity to believe / that such a common pathway exists, / since cancer includes / many diverse diseases, the etiology, biology, clinical presentation, therapy, and prognosis of which will differ very greatly. Parçaların Çevirisi ki o sürede bulmak tatmin edici olurdu ki aynı hücresel süreç, ya da hatta yakinen ilişkili bir proçes grubu yol açar yeni oluşumların geüş meşine inanmaya gerek yoktur ki böyle müşterek bir yol vardır madem ki kanser içerir birçok çeşitli hastalıklar ki onların etiolojisi, biyolojisi, klinik durumu/ belirtisi, tedavi ve prognozu çok farklı oalacaktır. İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze bg - - - - bulmak tatmin edici olurken b£ ----- aynı hücresel sürecin, ya da hatta yakinen ilişkili bir proçes gru­ bunun, yol aç tığı/nı 197 yeni oluşumların gelişmesine inanmaya gerek yoktur □ a4 böyle müşterek bir yolun varolduğu/nu/na a3 EKOK O a2 kanser içerdiğine göre al etiolojisi, biyolojisi, klinik durumu/belirtisi, tedavi ve prognozu çok farkk olan/olacak olan birçok çeşitli hastalıklar/ı Değerlendirme b 1 t tS O S= b + a Sonuçlanan Çeviri Ürünü Yeni oluşumların gelişmesine aynı hücresel sürecin, ya da hatta yakinen ilişkili bir proçes grubunun, yol açtığını bulmak tatmin edici olurken, etiolojisi, biyolojisi, klinik durumu, tedavi ve prognozu çok farklı olan birçok çeşitli hastalıktan kanser içerdiğine göre, böyle müşterek bir yolun varolduğuna inanmaya gerek yoktur. 70 tn gilizc e CXimle The surgical intervention made saved the patient's life and, after a hospitalization for six days, the patient who had returned to normal was discharged but had to come to the hospital every other week for medical check-up. Bolme The surgical intervention / made / saved / the patient's life / and, after a hospitalization for six days ) the patient / who had returned to normal / was discharged but had to come / to the hospital / every other week / for madical check - up. Parçaların Çevirisi (+> (altı gün için hastaneye yatırıldıktan sonra) cerrahi müdahale ki yapıldı kurtardı hastanın hayatını ve hasta fakat ki normale döndü taburcu edildi gelmeye zorunluydu/gelmek zorundaydı hastaneye 198 her hafta aşın /iki haftada bir tıbbi kontrol için İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze .... ----el ----d2 ----e2 (+) cerrahi müdahale O yapılan kurtardı □ dl için hastane­ c2 -ve ye yatırıldık­ C1 ----- hastanın hayıtını tan sonra),) ----- taburcu edildi □ a4 fakat gelmeye zorunluydu/gelmek zorundaydı a3 --------- hastaneye her hafta aşın/iki haftada bir ----- tıbbi kontrol için (altı gün bl a2 al EKOK e hasta O normale dönen Değerlendirme d e d c ® b m a s S = ( e + d ) + ( +) ( c + b ) + ( a ) Sonuçlanan Çeviri Ürünü Yapılan cerrahi müdahale hastanın hayatını kurtardı ve altı gün içinde hastaneye yatırıldıktan sonra, normale dönen hasta taburcu edildi fakat tıbbi kontrol için iki haftada bir hastaneye gelmek zorundaydı. İ71 1 İngilizce Cümle While we are still a long way from having a complete picture o f the function o f individual chromosomes, we are beginning to build up a knowledge o f gene localizations so that when a particular chromosome region is involved in a tumor, it may be possible to suggest that that particular gene or those groups o f genes may be important in bringing about the observed changes. 199 While we are still a long way from having a complete picture / of the function o f individual chromosomes, / we are beginning to build up / a knowledge o f gene localizations/ so that (when a a particular chromosome region is involved in a tumor) it may be possible to suggest I that that particular gene or those groups of genes may be important / in bringing about the observed changes. Parçaların Çevirisi -— ki bu sürede tam bir bilgi sahibi olmaktan çok uzak bulunuyoruz bireysel kromozomların işlevi/görevi hakkında/konusunda edinmeye başlıyoruz gen lokalizasyonlanna dair bilgi şöyle ki fikir ileri sürmek/telkin etmek imkânı olabilir ki belirli bir gen ya da gen grupları önemli olabilir ■ gözlenmiş değişiklikleri meydana getirmede ne zaman ki bir tümörde belirli bir kromozom bölgesi tutulur İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze tam bir bilgi sahibi olmaktan çok uzak bulunurken b2 bl --- a6 edinmeye başlıyoruz □ a5 gen lokalizasyonlanna dair bilgi a4 — fikir ileri sürmek/telkin etmek imkânı olacak şekilde/tarzda a3 ' al O belirli bir genin ya da gen gruplannın önemli olabileceği/ni/ne (dair) gözlenmiş değişiklikleri meydana getirmede a2 EKOK bireysel kromozomlann işlevi/görevi hakkında/konusunda --- bir tümörde belirli bir kromozom bölgesi tutulduğunda/tutulduğu zaman b Değerlendirme a b İ t a H) O S= b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Bireysel kromozomların işlevi/görevi konusunda tam bir bilgi sahibi olmaktan çok uzak bulunurken, bir tümörde belirli bir kromozom bölgesi tutulduğu zaman, gözlenmiş değişiklikleri meydana getirmede belidi bir genin ya da gen gruplarının önemli olabileceğini telkin etmek imkânı olacak şekilde (önemli olabileceğine dair fikir ileri sürmek imkânı olacak tarzda) gen lokalizasyonlanna dair bilgi edinmeye başlıyoruz. 200 Cixnle The chief purpose o f this chapter will be to show that the chemical reactions which te the living organism are basically those we have already discussed in the preceding The chief purpose / o f this chapter / will be to show / that the chemical reactions ■ constitute the living organism ) are basically those / we have already discussed / •preceding chapter. Çevirisi başlıca amacı bu bölümün göstermek olacaktır ki esasen onlar kimyasal reaksiyonlardır ki canlı organizmayı teşkil eder /oluşturur ki biz zaten tartışmıştık bir önceki bölümde İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze b2 ----- başlıca amacı O bl bu bölümün a5 ----- göstermek olacaktır □ a4 ----- esasen bu kimyasal reaksiyonların olduğu/nu a3 — canlı organizmayı oluşturan »2 zaten tartıştığımız aı EKOK — ■ ■* — bir önceki bölümde b Değerlendirme a b a S= b + a Sonuçlanan Çeviri Ürünü Bu bölümün başlıca amacı, bir önceki bölümde zaten tartıştığımız canlı organiz­ mayı oluşturan esasen bu kimyasal reaksiyonların olduğunu göstermek olacaktır. 201 Iz O tngilizce Ciimle These data show that about a third o f children suffering from keratomalacia die within a period o f 3 to 4 months, another third do not show any residual signs and are indistinguishable from those without Vitamin A deficiency signs and the rest are often diagnosed as stophyloma and phthisis buibi rather than as Vitamin A deficiency. Bolme These data / show / that about a third of children suffering from keratomalacia die I within a period o f 3 to 4 months, / another third do not show any residual signs / and are indistinguishable / from those without Vitamin A deficiency signs / and the rest are often diagnosed / as stophyloma and phthisis bulbi / rather than as Vitamin A deficiency. Parçaların Çevirisi ve ve bu veriler göstermektedir ki keratomalasiyadan muzdarip (olan) çocukların iiçte biri ölür 3—4 aylık bir süre içinde ki diğer bir üçte biri herhangi bir rezüdiel işaret göstermezler ki ayırt edilemezler Vitamin A yoksunluğu olmayanlardan ki geriye kalanlar çoğu kez teşhis edilirler stofiloma ve ftisis bulbi olarak Vitamin A eksikliğinden ziyade/çok İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze 1 1 D1 bu veriler O a9 göstermektedir □ “2 keratomalasiyadan muzdarip olan çocukların üçte birinin öldü­ ğü/nü a 3^4 aylık bir süre içinde a3L:-’.:. diğer bir üçte birinin herhangi bir rezidüel işaret göstermediğini a5 - ve ayırt edilemedikleri/ni aa t •ve t Vitamin A yoksunluğu olmayanlardan geriye kalanların çoğu kez teşhis edildikieri/ni stofiloma ve ftisis bulbi olarak Vitamin A eksikliğinden ziyade/çok 202 EKOK b Değerlendirme a b ® a E S=b + a Sonuçlanan Çeviri üninii Bu veriler 3—4 aylık bir süre içinde keratomalasiyadan muzdarip olan çocukların üçte birinin öldüğünü, diğer bir üçte birinin herhangi bir rezidüel işaret göstermediğini ve Vitamin A yoksunluğu olmayanlardan ayırt edilemediklerini ve Vitamin A eksikliğinden çok stofiloma ve ftisis bulbi olarak geriye kalanların çoğu kez teşhis edildiklerini göster­ mektedir. Estetik Rötuş ve Editing Bu veriler keratomalasiyadan muzdarip çocuklann üçte birinin 3 - 4 aylık bir süre içinde öldüğünü, diğer bir üçte birinin herhangi bir rezidüel işaret göstermediğini ve Vitamin A yoksunluğu olmayanlardan ayırt edilemediklerini ve geriye kalanların çoğu kez Vitamin A eksikliğinden çok stofiloma ve ftisis bulbi olarak teşhis edildiklerini göstermektedir. Iz L ] İngilizce Cümle Having examined the utilization o f food to produce energy in the last section, we now turn to the reactions which synthesize molecules required by the cell. Bölme Having examined / the utilization of food / to produce energy / in the last section, / we (now) turn I to the reactions / which synthesize / the necessary molecules / required by the cell. Parçaların Çevirisi şimdi (+) ----- tetkik ettiğimizden /incelediğimizden gıda kullanımı/nı enerji oluşturacak (olan) en son bölümde dönüyoruz reaksiyonlar/ı/a ki sentezler lüzumlu moleküller/i ki hücrenin ihtiyacı vardır İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze tetkik ettiğimizden /incelediğimizden b 3 ----- gıda kullanımını 203 şimdi (+) b 2 --- enerji oluşturacak (olan) bl en son bölümde - a5 a4 dönüyoruz a3 " ■ a2 --- sentezleyen lüzumlu molekülleri al hücrenin ihtiyacı olan reaksiyonlar/ı/a "• Sonuçlanan Çeviri üriinii En son bölümde enerji oluşturacak gıda kullanımını incelediğimizden, şimdi hücrenin ihtiyacı olan lüzumlu molekülleri sentezleyen reaksiyonlara dönüyoruz. ÏÏU îngilizce Cümle It is important, however, to elaborate this basic view with a picture o f how the membrane matrix changes the diffusional process from that which would be obtained in the free liquid and further to relate these membrane contributions to the chemical and physical nature o f the film. Bölme It is important, (however), / to elaborate / this basic view / with a picture / of how the membrane matrix changes / the diffusional process / from that which would be obtained / in free liquid / and further to relate these membrane contributions / to the chemical and physical nature of the film. Parçaların Çeviriri mamafih ^ önemlidir ayrıntılı bir şekilde açıklamak bu temel görüş /ü (bir) tablo ile nasıl ki membran matriksi değiştirir yayılma sürecini/proçesini ki elde edilebilecekti serbest sıvı içinde buna ek olarak bu membran katkılarım atfetmek / katkılarının ilişkisini göstermek filmin kimyasal ve fiziksel niteliğine 204 İşlem ler : (K i) Rötuşundan Senteze mama­ fih,(+) önemlidir a10 ı— r —ı ayrıntılı bir şekilde açıklamak 7 «6 a5 a4 a3 a2 ..t. bu temel görüşü . -1 . (bir) tablo ile ..t.. membran matriksinin nasıl değiştirdiğini/-ğine dair ..t. yayılma sürecini /proçesini ..t. elde edilebilecek yayılma sürecinden/olandan t al r “9 ve buna ek olarak bu membran katkılarını atfetmek/katkılannın ilişkisini t L. EKOK serbest sıvı içinde a8 göstermek filmin kimyasal ve fiziksel niteliğine/niteliği ite Değerlendirme a a (+) s=1 Sonuçlanan Çeviri ürünü Mamafih, serbest sıvı içinde elde edilebilecek olandan yayılma sürecini membran matriksinin nasıl değiştirdiğine dair bir tablo ile bu temel görüşü ayrıntılı bir şekilde açık­ lamak ve buna ek olarak filmin kimyasal ve fiziksel niteliği ile bu membran katkılarının ilişkisini göstermek önemlidir. [7 6 J İngilizce Cümle Onset is usually gradual and the typical course is one o f chronic remissions and recurrences (or occasionally acute exacerbations), which vary in frequency and duration. Bölme Onset I is I usually gradual / and the typical course / is / one o f chronic remissions and recurrences / (or occasionally acute exacerbations), which vary / in frequency and duration. Parçaların Çeviriri başlangıç -dır/-dir/-dur/-dür 205 mutad olarak tedrici - ve - tipik seyir/seyri -dır/-dir/-dur/-dür kronik olarak hastalık belirtilerinin giderek kaybolması ve nüksü şeklinde (+) ki değişir sıklık bakımından - ve - süre (bakımından) (+) ya da arasıra hastalığın şiddetlenmesi/tekrar alevlenmesi şeklinde İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze rl başlangıç O e! -dır/-dir/-dur/-dür □ dİ C1 mutad olarak tedrici -ve ■ tipik seyir/seyri O bl -dır/-dir/-dur/-dür □ a4 kronik olarak hastalık belirtilerinin giderek kaybolması ve nüksü şeklinde (ya da arasıra hastalığın şeddetlenmesi/tekrar alevlen­ mesi şeklinde) değişen i r- - - - a0 - ve 1__ * ı EKOK f sıklık (bakımından) süre bakımından Değerlendirme f e e m d d 2 t c c G >~ b b m a a 2 t S=(f+d+e)+(c+a+b) Sonuçlanan Çeviri ürünü Başlangıç mutad olarak tedricidir ve tipik seyir/seyri sıklık ve süre bakımından değişen kronik olarak hastalık belirtilerinin giderek kaybolması ve nüksü (ya da arasıra hastalığın tekrar alevlenmesi) şeklindedir. 206 Ingilizce Ciimle disease Itching may accompany a primary skin disease or may be a symptom o f a systemic sometimes the only symptom. Bolme Itching I may accompany / a primary skin disease / or may be / a symptom / of a systemic disease / sometimes the only symptom. Parçaların Çevirisi kaşıntı eşlik/refakat edebilir primer bir deri hastalığı/nı/na ya da olabilir bir semptom/u sistemik bir hastalığın baz an yegâne semptomu İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze dj ----- kaşıntı C£ ----- eşlik/refakat edebilir cj primer bir deri hastalığına ----- b^ ya da olabilir &2 EKOK d ----- bir semptomu a^ ----- sistemik bir hastalığın ag baz an yegâne semptomu ----- Değerlendirme d c c 0 b b 0 a a 1 S = (d + c ) + (a + b) 207 Sonuçlanan Çeviri ürünü Kaşıntı primer bir deri hastalığına eşlik edebilir ya da sistemik bir hastalığın bir semptomu bazen yegâne semptomu olabilir. 78 İngilizce Cümle Paranoid tendencies are especially likely to develop among those who feel especially inferior because o f a disfiguring defect or a facial deformity. Bölme Paranoid tendencies / are especially likely to develop / among those who feel especially inferior / because o f / a disfiguring defect / or a facial deformity. Parçaların Çevirisi /+\-------- ----özellikle' ' ----- paranoid eğilimler/i/n gelişmesi muhtemeldir onlar arasında ki özellikle aşağılık duygusu vardır nedeniyle vücut yapısını bozan bir bozukluk ya da fasiyal bozukluk /yüz bozukluğu İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze özellikle b^ ----- paranoid eğilimlerin O a^ gelişmesi muhtemeldir □ ----- a^ ----- özellikle aşağılık duygusu olanlar arasında ag nedeniyle ----- 1 4, a^ 1----- vücut yapısını bozan bir bozukluk J- a£ ya da fasiyal bozukluk /yüz bozukluğu I_______I EKOK b Değerlendirme a b ® a [1 S = b + (+ )a Sonuçlanan Çeviri Ürünü Paranoid eğilimlerin özellikle vücut yapısın] bozan bir bozukluk ya da fasiyal bir bozukluk nedeniyle özellikle aşağılık duygusu olanlar arasında gelişmesi muhtemeldir. 208 [79 Ingilizce Ciimle In the pharmaceutical field, locak quality control facilities need to be developed, and dosage forms that improve the stability o f drugs under extreme climatic conditions, or reduce the problem o f non-compliance, are required. Bölme In the pharmaceutical field,) local quality control facilities / need to be developed,/ and dosage forms /that improve / the stability of drugs/ under extreme climatic conditions,/ or reduce / the problem o f non-compliance, / are required. Parçaların Çevirisi Farmasötik alanda, ^ — — ve — — — ya da yerel kalite kontrol imkânlar/ı/nın geliştirilmesine ihtiyaç vardır / geliştirilmesi gerekir dosaj şekiller/i/ne ki geliştirir drogların dayanıklılığı/nı aşın iklim koşullan altında ki azaltır — — uyumsuzluk sorunu/nu gereksinim vardır İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze Farmasötik alanda, dj ----- yerel kalite kontrol imkânlannın O Cj ----- geliştirilmesine ihtiyaç vardır /geliştirilmesi gerekir □ bg , ve - dosaj şekillerine O 1 r 1 geliştiren bg- -t - b^ bg |[[ droglann dayanıklılığını --t - aşın iklim koşullan altında ,ya da azaltan b4 --t - uyumsuzluk sorununu “ ı aj ----- gereksinim vardır □ 209 EKOK d Değerlendirme d © c m b © a m (+) s = (d + c ) + ( b + a ) Sonuçlanan Çeviri ürünii Farmasötik alanda, yerel kalite kontrol imkânlarının geliştirilmesi gerekir, ve aşı­ rı iklim koşullan altında drogların dayanıklılığını geliştiren, ya da uyumsuzluk sorununu azaltan dosaj şekillerine gereksinim vardır. fâö | İngilizce Cümle This is necessary for the transport o f IgA molecules into the lumens o f exocrine glands. Bölme This / is I necessary / for the transport / o f IgA molecules / into the lumens / of exocrine glands. Parçaların Çevirisi bu ........... dır/-dir/-dur/-dür luzumlu taşımmı için IgA moleküllerinin lümenler/i içine eksokrin bezlerin İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze dı ---- Cj ---- b3 — b2 ----bl — ■ bu O -dır/-dir/-dur/-dür □ luzumlu taşımmı için IgA moleküllerinin 210 EKOK &2 ----- lümenler/i içine a^ ----- eksokrin bezlerin d Değerlendirme d c c b b a a a 3 t 2 t S=d+a+b+c Sonuçlanan Çeviri tlrünii Bu, eksokrin bezlerin tümenleri içine IgA moleküllerinin taş mimi için luzumludur. m u İngilizce Cümle The specific interaction between antigens and IgE bound to the surface o f mast cells results in the relase o f inflammatory mast cell products / such as serotonin and histamine. Bölme The specific interaction / between antigens / and IgE / bound / to the surface o f mast cells / results / in the release / of inflammatory mast cell products /such as serotonin and histamine. Parçaların Çevirisi - ve - spesifik/özgül etkileşim antijenler arasında IgE (arasında) ki bağbdır mast hücrelerinin yüzeyine sonlanır salınımıyla/sahnımı ile yangısal/iltihabi mast hücresi ürünlerinin serotonin ve histamin gibi 211 İşlem ler : (K i) Rötuşundan Senteze b5 -------- bl ' I b4 -ve i b3 ^ b2 , a4 a3 a2 al EKOK spesifik/özgül etkileşim O antijenler arasında IgE (arasında) ..t. bağlı olan ..t. mast hücrelerinin yüzeyine ---- sonlanır □ ----- salınımıyla / salınımı ile yangısal/iltihabi mast hücresi ürünlerinin ----- serotonin ve histamin gibi b Değerlendirme a b ® a El S= b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Antijenler ve ırast hücrelerinin yüzeyine bağlı olan IgE arasında özgül etkileşim, serotonin ve histamin gibi yangısal mast hücresi ürünlerinin salınımıyla sonlanır. f82 ~ l İngilizce Cümle Shock can be defined as peripheral circulatory failure such that tissue perfusion is inadequate to meet the nutritional requirements o f the cells and to remove the waste products o f metabolism. Bölme Sıock I can be defined / as peripheral circulatory failure / such that tissue perfusion is inadequate / to meet / the nutritional requirements o f the cells / and to remove / the waste products o f metabolism. Parçaların Çevirisi ---- şok tanımlanabilir periferik dolaşım yetersizliği olarak öyle ki doku perfüzyonu yetersizdir karşılamak (için) 212 - ve • hücrelerin beslenme gereksinimleri/ni etmek (için) metabolizmanın artık ürünlerini İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze ----- şok ----- tanımlanabilir ----- periferik dolaşım yetersizliği olarak ----- doku perfiizyonunun yetersiz olduğu1şeklinde l_ a 21 ----- karşılamak (için) 1 al ..t. hücrelerin beslenme gereksinimlerini -ve t atmak (için) bl a? a6 *> 1 “4 . a3, EKOK metabolizmanın artık ürünlerini b Değerlendirme a b © a H S=b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Şok, hücrelerin beslenme gereksinimlerini karşılamak ve metabolizmanın artık ürünlerini atmak için doku perfiizyonunun yetersiz olduğu şeklinde periferik dolaşım yeter­ sizliği olarak tanımlanabilir. İD İngilizce Cümle A couple can be judged to be infertile if conception does not occur after 12 months of adequate cohabitation. Bölme A couple I can be judged to be / infertile / if conception does not occur / after 12 months o f adequate cohabitation. Parçaların Çevirisi bir çift/in olduğuna hükmedilebilir enfertil /kısır eğer ki döllenme vukubulmaz 12 aylık yeterli bir cinsel ilişkiden sonra 213 İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze b bir çift/in O a4 olduğuna hükmedilebilir □ enfertil / kısır a3 döllenme vukubulmadığı taktirde 12 aybk yeterli bir cinsel ilişkiden sonra Değerlendirme EKOK b S =b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Bir çiftin 12 aylık yeterli bir cinsel ilişkiden sonra döllenme vukubulmadığı taktir­ de kısır olduğuna hükmedilebilir. 84 Ingilizce Ciimle Anthrax (woolsorter's disease, malignant pustule) was once a common disease, particularly in Europe, but is now rare. Bolme Anthrax (woolsorter's disease, malignant pustule ) /was /once a common disease, particularly in Europe /, but is / now rare. Parçaların Çevirisi — — — , -fakat -- şarbon ( + ) idi bir zamanlar yaygın bir hastalık özellikle Avrupa'da - dır/-dir/-dur/-dür şimdi nâdir ( + ) yün ayineıları hastalığı, kötü huylu bir püstül İşlemler : Çift • İşaretlemeden Senteze e, şarbon (yün ayırıcıları hastalığı, kötü huylu bir püstül) O idi □ 214 C2------- bir zamanlar yaygın bir hastalık Cj -, - - özellikle Avrupa'da b j , fakat -dır/-dir/-dur/-dür □ a^------EKOK şimdi nâdir e Değerlendirme d e O d 0 2 t c b b II a a İ t S=(e+c+d)+(a+b) Sonuçlanan Çeviri ürünü Şarbon (yün ayırıcıları hastalığı, kötü huylu bir püstül ), özellikle Avrupa'da bir zamanlar yaygın bir hastalıktı, fakat şimdi nâdirdir. HT] Ingüizce Cümle The discussion o f the radiation therapy o f specific diseases is intended only to outline the placé o f radiation therapy, with enough comment to give the reader a general understanding of the levels o f dose used, the areas or volumes treated, and the results obtainable. Bölme The discussion / o f the radiation therapy / o f specific diseases / is intended / only to outline I the place o f radiation therapy, / with enough comment / to give the reader /a general understanding / o f the levels o f dose / used, / the areas or volumes / treated, / and the results / obtainable. Parçalann Çevirisi tartışma/sı radyasyon / ışın tedavisinin belirli hastalıkların amacını taşımaktadır sadece anahatları ile belirtmek radyasyon tedavisinin yerini yeterli yorumla 2 15 ve okuyucuya verecek genel bir ânlayışı/anlamı/bilgiyi doz düzeyleri hakkında ki kullanıldı alanlar ve hacimler (hakkında) ki tedavi edildi sonuçlar (hakkında) ki elde edilebilir İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze tartışma/sı O radyasyon/ışın tedavisinin belirli hastalıklann amacım t aşunaktadır □ sadece anahatlan ile belirtmek radyasyan tedavisinin yerini yeterli yorumla okuyucuya verecek genel bir anlayışı/anlamı/bilgiyi doz değerleri hakkında kullanılan alanlar ve hacimler (hakkında) tedavi edilen sonuçlar (hakkında) elde edilebilen EKOK Değerlendirme b a E S= b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Belirli hastalıklann ışın tedavisinin tartışması, kullanılan doz değerleri, tedavi edilen alanlar ve hacimler ve elde edilebilen sonuçlar hakkında genel bir bilgiyi okuyucuya verecek yeterli yorumla, radyasyon tedavisinin yerini sadece anahatlan ile belirtmek amacım taşı­ maktadır. 216 Ingilizce CiimJe Intestinal gas comes from air swallowed unavoidably during eating and drinking (aerophagia), from gases in food, disaccharidase deficiency, and frol action o f colonic bacteria. Bölme Intestinal gas / comes / from air / swallowed / unavoidably [ during eating and drinking (aerophagia), / from gases in food, / disaccharidase deficiency, / and from action of colonic bacteria. Parçaların Çevirisi ve barsak gazı gelir -► meydana gelir havadan ki yutulur kaçınılmaz bir şekilde yeme ve içme sırasında (+) gıdalardaki gazlardan disakkarida eksikliğinden kolonik bakterilerin faaliyetinden (+) aerofaji'den işlemler : (K i) Rötuşundan Senteze l D1 »8 barsak gazı a4 havadan a3 yutulan a2 kaçınılmaz bir şekilde I aı meydana gelir yeme ve içme sırasında ı (+) a5 gıdalardaki gazlardan 4. “6 E disakkaridaz eksikliğinden i »7 kolonik bakterilerin fâaliyetinden I t + ) aerofaji'den EKOK b Değerlendintae a _© m S=b+ a 2 17 Sonuçlanan Çeviri ürünii Barsak gazı yeme ve içme sırasında kaçınılmaz bir şekilde yutulan havadan (aerofaji'den), gıdalardaki gazlardan, disakkaridaz eksikliğinden, ve kolonik bakterilerin faaliyetinden meydana gelir. 87 Ingflizce Ciimle Single and nulliparous women have a slightly higher incidence o f breast cancer than married and parous women. Bolme Single and nulliparous women / have / a blightly higher incidence o f breast cancer / than married and parous women. Parçaların Çevirisi bekâr ve hiç doğum yapmamış kadınlar sahiptirler -*■ olurlar biraz daha yüksek sıkhk/ta/la meme kanseri evli ve doğum yapmış kadınlardan İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze EKOK bj ----- bekâr ve hiç doğum yapmamış kadınlar ag ----- olurlar &2 ----- biraz daha yüksek sıklıkla meme kanseri a^ ----- evli ve doğum yapmış kadınlardan b Değerlendirme a b Q> a H S= b + a Sonuçlanan Çeviri Ürünü Bekâr ve hiç doğum yapmamış kadınlar evli ve doğum yapmış kadınlardan biraz daha yüksek sıklıkla meme kanseri olurlar. 2 18 88 Ingilizce Ciimle Surgical treatment is imperative, since the patient may bleed to death if internal hemorrhage is not promptly brought under control. Boime Surgical treatment / is / imperative, / since the patient may bleed to death / if internal hemorrhage is not promptly brought under control. Parçaların Çevirisi carrahi tedavi -dır/-dir/-dur/-dür zorunlu madem ki / çünkü hasta kanama ile ölebilir eğer ki kanama hemen kontrol altına alınmaz/sa İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze cerrahi tedavi O -dır/-dir/-dur/-dür □ EKOK a3 zorunlu a2 hasta kanama ile ölebileceğine göre/ölebileceğinden al iç kanama hemen kontrol altına alınmadığı taktirde c Değerlendimıe c 0 b m a 2 t S= c + b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Cerrahi tedavi, iç kanama hemen kontrol altına alınmadığı taktirde hasta kanama ile ölebileceğinden zorunludur. [89 1 İngilizce Cümle There is no specific treatment except for syphilis or for heavy metal poisoning, but bed rest is indicated for patients with severe edema or those who have infections. 2 19 Bölm e There is no specific treatment /except / for syphilis /or for heavy metal poisoning/ but bed rest / is indicated / for patients / with severe edema / or those who have infections. Parçaların Çevirisi ■• --- belirgin/spesifik tedavi yoktur hariç frengi için ra da ağır metal zehirlenmesi için , fakat yatak istirahatı endikedir hastalar için şiddetli ödemli ya da onlar (için) ki enfeksiyonlan vardır İşlemler: (K i) Rötuşundan Senteze c4 ----- belirgin/spesifik tedavi yoktur □ Cg ----- hariç frengi için -+ frengitedavisi (için) ^ *2 ya **a a^ır meta* zehirienmesi için ağır metal zehirlenmesi tedavisi (için) bj , fakat yatak istirahati O \ a^ ----- endikedir □ hastalar (için) ..t. ag yada EKOK c şiddetli ödemli enfeksiyonlan olanlar için Değerlendirme c 131 b b <2> a a d S=(c)+(b+a) Sonuçlanan Çeviri ürünü Frengi ya da ağır metal zehirlenmesi tedavisi hariç belirgin tedavi yoktur, fakat yatak istirahati şiddetli ödemli hastalar ya da enfeksiyonu olanlar için endikedir. 220 90 tnglizce Cümle There are two soruces o f kidneys for transplantation : (1) living related donors and ( 2) cadaver donors. Bölme Hi ere are / two sources o f kidneys / for transplantation : / ( 1) living related donors/ and ( 2) cadaver donors. Parçaların Çevirisi - ve - vardır iki böbrek kaynağı transplantasyon için ( 1 ) hayatta bulunan akraba vericiler ( 2) kadavra vericilen İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze b 3 ----- vardır b2 ----- iki böbrek kaynağı bl .. . . transplantasyon için al ' ' : ‘ ' a2 - veı I EKOK b ( 1) hayatta bulunan akraba vericiler ( 2) kadavra vericileri Değerlendirme a b CS a Q) S= ( b ) + ( a ) Sonuçlanan Çeviri ürünü Transplantasyon için iki böbrek kaynağı vardır : (1) hayatta bulunan akraba verici­ ler ve ( 2) kadavra vericileri. jO İngilizce Cünle Most hernias produce no symptoms until the patient notices a lump or swelling in the groin. 221 Bölm e Most hernias / produce no symptoms / until the patient notices / a lump or swelling I in the groin. Parçaların Çevirisi çoğu fıtık semptom oIuşturmaz/vermez(ler} tâ ki hasta farkeder bir toprak/yumru ya da şişkinlik kasıkta İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze EKOK bi — a4 - - - çoğu fıtık »3 hasta farkedinceye kadar/dek --- O semptom oluşturmaz/vermez □ a2 bir topak/yumru ya da şişkinlik al kasıkta b Değerlendirme a b (D a H S=b + a i Sonuçlanan Çeviri Ürünii Çoğu fıtık kasıkta hasta bir topak ya da şişkinlik faıkedinceye dek semptom ver­ mez. 92 1 İngilizce Cümle The simplest and often the most effective procedure for an abscess is merely to open it and drain it to the outside. Bölme The simplest and often the most effective procedure / for an abscess / is / merely to open it I and drain it / to the outside. Parçaların Çevirisi - --- en basit ve çoğu kez en etkin işlem bir abse için 222 ............dır/-dir/-dur/-dür sadece onu açmak - ve - onu boşaltmak /akıtmak dışarıya İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze C2 ----- en basit ve çoğu kez en etkin işlem O bj ----- -dır/-dir/-dur/-dür □ ----- sadece onu açmak bir abse için • ^ ag - ve--- * EKOK boşaltmak/akıtmak dışarıya c Değerlendirme b c @ b m 2 t S —c + a + b Sonuçlanan Çeviri ürünü Bir abse için en basit ve çoğu kez en etkin işlem sadece onu açmak ve dışarıya bo­ şaltmaktır. [93 İngilizce Cümle The most frequent complications following surgery o f the parotid gland are those resulting from temporary or permanent injudy to the facial nerve and a peculiar set of symptoms grouped under the name o f auriculotemporal nerve syndrome (Frey's syndrome). Bölme The most frequent complications / following surgery / o f the parotid gland /are / those resulting / from temporary or permanent injury / to the facial nerve / and a peculiar set o f symptoms / grouped / under the name of auriculotemporal nerve syndrome (Frey's syndrome). Parçaların Çevirisi en sık komplikasyonlar ameliyatı/nı izleyen /ameliyatından sonra 223 ve parotid bezinin -dır/-dir/-dur/-dür onlar ki sonuçlanır geçici ya da kalıcı yaralanma(sm)dan yüz sinirine/fasiyal sinire -► yüz siniri/nin/fasiyal siniri/n özel bir set semptomlar ki gruplamr / toplanır orikulotemporal sinir sendromu (Frey sendromu) adı altındr İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze c3 c2 ----- ----- ----C1 ----bl en sık komplikasyonlar O ameliyatı/nı izleyen / ameliyatından sonra parotid bezinin -dır/-dir/-dur/-dür □ sonuçlananlar ' a3 ' a2 ..t. geçici ya da kalıcı yaralanma(sın)dan a1 ..t. yüz sinirinin/fasiyal sinirin ■6 - ve - özel bir set semptomlar toplanan a4 ..t. orikulotemporal sinir sendromu (Frey Sendromu) adı altında EKOK Değerlendirme G) m 2 t S- c + b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Parotid bezinin ameliyatını izleyen en sık komplikasyonlar, fasiyal sinirin geçici ya da kalıcı yaralanmasından sonuçlananlar ve orikulotemporal sinir sendromu (Frey sendromu) adı altında toplanan bir set semptomlardır. H O Ingilizce Ciimle In a given patient the cause o f venous thrombosis may be difficult to pinpoint, but the following general factors in pathogenesis are accepted : Venous thrombi may develop on normal endothelium. 224 Bölm e In a given patient) the cause o f venous thrombosis / may be / difficult to pinpoint,/ but the following general factors / in pathogenesis / are accepted : / Venous thrombi / may develop / on normal endothelium. Parçaların Çevirisi belirli bir hastada — venöz tromboz nedeni/nin damar içinde pıhtı oluşmasının nede­ ni/nin — olabilir — üzerine parmak basılması zor fakat aşağıdaki genel faktörler patogenezde kabul edilmektedir venöz trombüsler/damar içinde oluşan pıhtılar gelişebilir normal endoteliyum üzerinde İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze belirli bir hastada ^ venöz tromboz nedeninin/damar içinde pıhtı ohışması nedeni­ nin O $2 ----- olabilir □ e^ ----- üzerine parmak basılması zor &2 >fakat aşağıdaki genel faktörler O EKOK Q1 patogenezde C1 kabul edilmektedir □ bl venöz trombüsler /damar içinde oluşan pıhtılar O a2 gelişebilir □ al normal endoteliyum üzerinde f 0> e e a d d c c b b a a f Değerlendirme 225 m m (+) S = ( f + e ) + ( d + c ) + (b + a ) Sonuçlanan Çeviri Ütünü Belidi bir hastada, venöz tromboz nedeninin üzerine parmak, basılması zor olabi­ lir, fakat patogenezde aşağıdaki genel faktörler kabul edilmektedir : Venöz trombüsler nor­ mal endoteliyum üzerinde gelişebilir. H E ] lngiUzce Ciimle Tendon disorders are most commonly due to trauma or inflammatory or degenerative conditions and may be restricted to one or more tendons or may be a part o f generalized disorder involving other tissues and structures. Bölme Tendon disorders / are most commonly due to / trauma / or inflammatory or degenerative conditions / and may be restricted / to one or more tendons / or may be / a part of generalized disorder / involving / other tissues and structures. Parçaların Çevirisi tendon bozukluktan nedeniyledir travma ya da iltihabi/yangısal ya da dejeneratif koşullar en sıklıkla (+) ve - sınırlı olabilir bir veya daha çok tendona ya da olabilir jeneralize bir bozukluğun bir kısmı/parçası ki tutar/sarar/musabeder diğer dokulan ve yapılan İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze d>1 en sıklık­ la -- nedeniyledir □ c3 "«T tendon bozukluktan O ■- travma c2 ya da iltihabi/yangısal ya da dejeneratif koşullar ___ I b2 ve - sınırlı olabilir □ bl — bir veya daha çok tendona a4 ya da olabüir □ 226 a3 ----------- a2 ----- - - - EKOK jeneralize bir bozukluğun bir kısmı/parçası tutan/saran/musabeden diğer dokuları ve yapıları d Değerlendirme d ® c c m b b □ a a □ S = ( d + (+)c ) + ( b ) + ( a ) Sonuçlanan Çeviri ürünii Tendon bozuklukları en sıklıkla travma ya da yangısal ya da dejeneratif koşullar nedeniyledir ve bir veya daha çok tendona sınırlı olabilir ya da diğer dokuları ve yapılan nıtan jeneralize bir bozukluğun bir kısmı olabilir. 96 tngilizce Ciimle The patients admitted admitted that they had had drugs proscribed instead o f the prescribed drugs. Bolme The patients / admitted /admitted /that they had had /drugs / proscribed / instead o f the prescribed drugs. Parçaların Çevirisi hastalar ki hastaneye kabul edildi itiraf ettiler ki onlar almışlardı ilâçlar/ı ki yasaklanmıştı reçete ile verilen ilâçlar yerine İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze \>2 ----- hastalar O bj ----- hastaneye kabul edilen ar ----- itiraf ettiler □ 227 a4 ----- almış olduklanm a3 ----- ilâçları &2 ----- yasaklanmış olan verilen ilâçlar yerine EKOK Değerlendirme b a b (3> a 0 S= b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Hastaneye kabul edilen hastalar, verilen ilâçlar yerine yasaklanmış olan ilâçlan almış olduklarını itiraf ettiler. İngilizce Cümle Medical treatment has evolved from medicinal applications described in medical history, a vast source o f detailed information offering a guidance to all medical doctors of our time. Bölme lusdical treatment / has evolved / from medicinal applications / described / in medical history, / a vast source o f detailed information / offering a guidance / to all medical doctors I o f our time. Parçaların Çevirisi tıbbi tedavi gelişmiştir / çıkmıştır ilâçsal uygulamalardan ki târif edilmektedir tıp tarihinde ki çok geniş ayrıntılı bir bilgi kaynağıdır ki ışık tutar /ki rehberlik yapar bütün tıp doktorlanna zamanımızın/günümüzün/çağdaş İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze bj ----- tıbbi tedavi ag ----- gelişmiştir O □ 228 arj ----- ilâçsal uygulamalardan ag ----- târif edilen a5 ----- tıp tarihinde *" * EKOK çok geniş ayrıntılı bir bilgi kaynağı olan a3 — ışık tutan a2 &1 . . . . bütün tıp doktorlarına zamanımızın b Değerlendirme a b O a 0 S= b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Tıbbi tedavi, zamanımızın bütün tıp doktorlarına ışık tutan, çok geniş ayrıntılı bir bilgi kaynağı olan tıp tarihinde târif edilen ilâçsal uygulamalardan gelişmiştir. İ98 I İngilizce Cümle Although therepeutic facilities facilitate a return to normal, cases discharged with a report, 'as admitted’ are not too few to neglect in the practice o f medicine. Bölme Although therapeutic facilities facilitate a return to normal, / cases / discharged / with a report, 'as admitted' /are not / too few to neglect / in the practice o f medicine. Parçaların Çevirisi hemekadar ki tedavi imkânları normale dönüşü kolaylaştırır (+) olgular/vakalar ki taburcu edilir/ler 'haliyle' diye bir raporla değildir ihmal edilme) ecek kadar az tababet icraatında/tıbbi alanında tedavi 229 İşlem ler : (K i) Rötuşundan Senteze tedavi imkânları normala dönüşü kolaylaştırmasına rağmen, (+) c3 EKOK ---- olgular/vakalar c2 ----- taburcu edilen ci 'haliyle' diye bir raporla — ■ değildir bl - — a2 ----- ihmal edilmeyecek kadar az aı tababet icraatında/tıbbi tedavi alanında ----- c Değerlendirme c b b m a a 2 t (+) S - c + a + b Sonuçlanan Çeviri ürünü Tedavi imkânları normale dönüşü kolaylaştırmasına rağmen, 'haliyle' diye bir ra­ porla taburcu edilen olgular tıbbi tedavi alanında ihmal edilmeyecek kadar az değildir. İ99 | İngilizce Cümle Endemic foci o f diseases now and then constitute a concern to those engaged in community health and primary medical care. Bölme Endemic foci o f diseases / now and then constitute / a concern / to those engaged / in community health / an primary medical care. Parçaların Çevirisi zaman zaman'+' — ----- - ve - endemik hastalık odakları teşkil eder / oluşturur bir endişe onlara ki çalışırlar toplum/halk sağlığında primer tıbbi bakım(da) 230 İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze bj ---- endemik hastalık odaklan zaman ag - - - - teşkil etmektedir / oluşturmaktadır zaman a^ ---- bir endişe çalışanlara EKOK 1 a^ ' ----- toplum/halk sağlığı -t- &2 ' ve ‘ primer tıbbı bakımda/bakım alan(lar)ında b Değeriendirme a b © a Cü Sonuçlanan Çeviri ürünü Endemik hastalık odaklan zaman zaman toplum/halk sağlığı ve primer tıbbi bakım alanlannda çalışanlara bir endişe teşkil etmektedir. 100 İngilizce Cümle In essence, the Dick-Read thesis considers that fear, tendon and pain which constitute a vicious cycle can be broken only by eliminating the fear that starts the cycle. Bölme In essence, ) the Dick-Read thesis / considers / that fear, tension and pain (which constitute a vicious cycle) can be broken / only by eliminating / the fear / that starts the cycle. Parçaların Çevirisi esasta, Dick-Read tezi kabul etmektedir ki korku, gerginlik ve ağn kırılabilir/yokedilebilir/giderilebilir ki fasit bir daireyi teşkil eder / ki kısır bir döngü oluşturur sadece dimine ederek /yokederek korku/yu ki fasit daireyi/kısır döngüyü başlatır. 2 31 tşlemler : (K i) R ötuşundan Senteze ^ i,« „! .. .. Dick-Read tezi O a6 ----- kabul etmektedir □ ag EK OK .... korku, gerginlik ve ağrının giderilebileceğini a4 fasit bir daireyi teşkil eden a3 — sadece eümine ederek a2 korkuyu al kısır döngüyü başlatan b Değerlendirme b (D S= b + a Sonuçlanan Çeviri Ürünü Esasta, Dick-Read tezi kısır döngüyü başlatan korkuyu sadece elimine ederek fasit bir daireyi teşkil eden korku, gerginlik ve ağrının giderilebileceğini kabul etmektedir. |101 1 İngilizce Cümle Although many monitoring devices have been introduced in recent years, the simple recording o f pulse, blood pressure, and respiration by palpation, observation and auscultation are still o f paramount importance. Bölme Although many monitoring devices have been introduced / in recent years / the simple recording / o f pulse, / blood pressure, / and respiration / by palpation, observation and auscultation / are / still of paramount importance. Parçaların Çevirisi x 1 ----- birçok izleme aletleri kullanılmaya başlanmışsa da x 2 ----- son yıllarda (+) -, - • ve - basit bir şekilde kaydı nabzın kan basıncının solunumun palpasyon, gözlem ve dinleme ile 232 -dır/-dir/-dur/-dür hâlâ daha çok büyük bir öneme haiz İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze [x l x2 birçok izleme aletleri kullanılmaya başlanmışsa da son yıllarda ] (+) basit bir şekilde kaydı O nabzın kan basıncının ■ve C1 bl -dır/-dir/-dur/-dür al EKOK solunumun palpasyon, gözlem ve dinleme ile □ hâlâ daha çok büyük bir öneme haiz Değerlendirme c b m a 2 t (+ ) S s = c + a+ b Sonuçlanan Çeviri Ürünü Son yıllarda birçok izleme aletleri kullanılmaya başlanmışsa da, palpasyon, gözlem ve dinleme ile nabzın, kan basıncının ve solunumun basit bir şekilde kaydı hâlâ daha çok büyük bir öneme haizdir. İl 02 İngilizce Cümle The electrocardiograph is not an absolute substitute for manual palpation o f the pulse because electrical activity may be recorded from the heart even though the peripheral pulse is impalpable. Bölme The electrocardiograph / is not / an absolute subsitute / for manual palpation / of the pulse / because electrical activity may be recorded / from the heart / even though the peripheral pulse is impalpable. Parçaların Çevirisi elektrokardiyograf değildir 233 kesin bir alternatif/kesinlikle yerine geçerli elle palpasyon/u için nabzın çünkü elektriksel aktivite/si kaydedilebilir kalbten hemekadar da bile periferik nabız palpe edilemez İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze dl elektrokardiyograf O C1 değildir □ b5 — b 4 --- kesin bir alternatif /kesinlikle yerine geçerli b3 nabzın b2 elektriksel aktivite/si kaydedilebildiği için bl kalbten ai EKOK - --- d elle palpasyon/u için periferik nabız palpe edilemezse bile Değerlendirme d © c 0 b 3 a 2 S=d+a+b+c Sonuçlanan Çeviri üriinü Elektrokardiyograf periferik nabız palpe edilemezse bile kalbten elektriksel aktivite kaydedilebileceği için nabzın elle palpasyonu için kesin bir alternatif/kesinlikle yerine geçerli değildir. 103 Ingilizce Ciimle With experience, one can soon learn to appreciate small changes in the character o f the pulse which may not be detected by electronic devices. Bolme With experience, / one / can (soon) leam to appreciate / small changes / in the character /o f the pulse /which may not be detected / by electronic devices. 234 Parçaların Çevirisi tecrübe/deneyim ile, (+) insan/kişi takdir etmeyi/ayırmayı öğrenebilir küçük değişiklikler/i nabzın nicelik ve niteliğindeki ki izlenebilemez elektronik araçlarla çok geçme­ den (++) işlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze tecrübe ile / deneyimle ^ °1 çok geçme­ den (+ +) a5 takdir etmeyi/ayırmayı öğrenebilir □ a4 küçük değişiklikler/i a3 nabzın nicelik ve niteliğindeki a2 al EK OK insan/kişi O izlenebilemiyen elektronik araçlarla Değerlendirme b b a a (+) S = b + +) a Sonuçlanan Çeviri ürünü Tecrübe ile, insan çok geçmeden elektronik araçlarla izlenebilemiyen nabzın nice lik ve niteliğindeki küçük değişiklikleri ayırmayı öğrenebilir. [104 1 İngilizce Cümle Care must be taken in the application o f the cuff to the arm and in the positioning o f the stethoscope to ensure reliable recordings. Bölme Care must be taken / in the application / of the cuff / to the arm / and in the positioning o f the stethoscope /to ensure reliable recordings. 235 Parçaların Çevirisi ve - dikkat edilmelidir □ uygulanmasında uygulanmasına manşetin/tansiyon manşetinin kola stetoskoppozisyonunun ayarlanmasına güvenilir kayıtlan / ölçümleri garanti etmek için İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze dikkat edilmelidir uygulanmasına -*■ takılmasına i * a3 manşetin/tansiyon manşetinin ao kola a5 aı EKOK ve -I stetoskop pozisyonunun ayarlanmasına ----- güvenilir kayıtlan /ölçümleri garanti etmek için a Değerlendirme Sonuçlanan Çeviri ürünü Güvenilir kayıtlan/ölçümleri garanti etmek için kola tansiyon manşetinin takılma­ sına ve stetoskop pozisyonunun ayarlanmasına dikkat edilmelidir. Li o l ] İngilizce Cümle Although the direct recording o f pressure from a catheter inserted in an artery is a little more accurate, a definite risk of thrombosis exists and makes this method undesirable for the average patient. Bölme Although the direct recording o f pressure from a catheter (inserted in an artery) is a little more accurate,) ) a definite risk o f thrombosis / exists / and makes /this method undesirable / for the average patient. Parçaların Çerisi ((( hernekadar da ki kateterden basıncın direkt olarak/doğrudan doğruya kaydı biraz daha doğrudur ki artere sokulur))) + kesin bir tromboz rizikosu mevcuttur/vardır 236 - ve - yapar bu metodu arzu edilmeyen (bir yöntem) vasat hasta için /hemen hemen her hasta için işlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze ıi x 2 kateterden basıncın doğrudan doğruya kaydı/nm biraz daha doğruysa da / daha doğru olmasına karşın x l EKOK bir artere sokulan ))) + c-^ ----- kesin bir tromboz rizikosu O bj ----- mevcuttur/vardır □ ag - ve - yapar □ a2 ----- bu metodu arzu edilmeyen bir yöntem a^ hemen hemen her hasta için ----- c Değerlendirme c © b b [1 a a Q) (+) S = ( c + b ) + ( a ) içlanan Çeviri Üriinü Bir artere sokulan kateterden basıncın doğrudan doğruya kaydının biraz daha doğ­ ru olmasına karşın, kesin bir tromboz rizikosu vardır ve hemen hemen her hasta için bu me­ todu arzu edilmeyen bir yöntem yapar. 106 İngilizce Cümle In addition, it is frequently helpful to have a pressure gauge and a ventilation meter incorporated in the anaesthetic circuit. Bölme In addition, ) it is (frequently ) helpful to have / a pressure guage /and a ventilation meter / incorporated / in the anaesthetic circuit. Parçalann Çevirisi Buna ek olarak /ilâveten^ sıklıkla -►çoğu kez' ' --------- olması -» bulunması yararlıdır/yardımcı olur bir basınç göstergesi/nin 237 - ve - ventilasyon saati/nin ki birleştirilir/ki eklenir anestetik dolaşımda/akımda -*■ dolaş ima/ak una îşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze Buna ek olarak (+) Ç° ğU kez (++) t *5 — 1 aş i ----ı a4 -ve2j t a2 ----- Olması -+ bulunması yararlıdır □ bir basınç göstergesi/nin ventilasyon saati/nin birleştirilen/eklenen anaste tik dolaşıma/akıma Değerlendirme EKOK a (+) S - (++) a Sonuçlanan Çeviri Ürünü Buna ek olarak, çoğu kez anastetik akıma eklenen bir basınç göstergesi ve ventilas­ yon saatinin bulunması yararlıdır. m İngilizce Cümle Primidone is rapidly converted to the active metabolites PEMA and phénobarbital, with approximately one-third o f an administered dose biotransformed to phénobarbital. Bölme Primidone / is (rapidly) converted / to the active metabolites PEMA and phénobarbital, / with approximately one-third of an administered dose / biotransformed to phénobarbital. Parçaların Çevirisi süratle primidon dönüştürülür aktif metabolitler PEMA ve fenobarbitale zerkedilmiş / enjekte edilmiş dozun yaklaşık olarak üçte biriyle ki biyolojik olarak dönüşür fenobarbitale 238 İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze süratle^+) primidon O C1 b2 dönüştürülür □ bl aktif metabolitler PEMA ve fenobarbitale a3 zerkedilmiş/enjekte edilmiş dozun yaklaşık olarak üç biriyle >2 biyolojik olarak dönüşen al fenobarbitale EKOK Değerlendirme c b □ a 2 t S = c + a + (+)t Sonuçlanan Çeviri ürünü Primidon fenobarbitale biyolojik olarak dönüşen zerkedilmiş dozun yaklaşık olarak üçte biriyle, süratle aktif metabolitler PEMA ve fenobarbitale dönüştürülür. 108 Ingilizce Ciimle A short half-life as primidone requires frequent doses to maintain therapeutic levels throughout the day, but this also allows high doses to be given at bedtime to control nocturnal seizures, with phénobarbital providing protection during the remainder o f the diurnal cycle. Bolrne A short half-life as primidone / requires / frequent doses / to maintain therapeutic levels / throughout the day, / but this / also allows / high doses / to be given at bedtime / to control nocturnal seizures, / with phénobarbital / providing protection / during the remainder o f the diurnal cycle. Parçalann Çevirisi fakat primidon gibi kısa yanlanma zamanı gerektirir sız dozlar tedavi düzeylerini idame ettirecek bütün gün boyunca' bu 239 da müsaade etmektedir/imkân sağlamaktadır yüksek dozlar/a yatma zamanı verilecek gece nöbetlerini kontrol etmek için fenobarbitalle ki koruma sağlar gündüz siklusunun geriye kalan kısmı sırasında İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze dl c4 c3 ------ primidon gibi kısa yanlanma zamanı O ----- gerektirir □ ----- sık dozlar c2 C1 ------ tedavi düzeylerini idame ettirecek .... bütün gün boyunca bl fakat bu O “7 «6 a5 ----- da müsaade etmektedir/imkân vermektedir □ ------ yüksek dozlara ---- yatma zamanı verilecek a4 - - - - fenobarbitalle a3 > a2 ----- koruma sağlayan ----- gündüz siklusunun geriye kalan kısmı sırasında al EKOK gece nöbetlerini kontrol etmek için d Değerlendirme d c b m S-(d+c)+(b+a) Sonuçlanan Çeviri ürünü Primidon gibi kısa yanlanma zamanı bütün gün boyunca tedavi düzeylerini idame ettirecek sık dozlar gerektirir, fakat bu gündüz siklusunun geriye kalan kısmı sırasında koru­ ma sağlayan fenobarbitalle, gece nöbetlerini kontrol etmek için yatma zamanı verilecek yüksek dozlara da imkân vermektedir. 240 İngilizce Cümle Failure to observe this precaution may well result in such a profound sedation that the patient will refuse to take this medication. Bölme Failure to observe this precaution/may (well) result / in such a profound sedation / that the patient will refuse to take this medication. Parçaların Çevirisi bu önlemin alınamaması sonuçlanabilir gibi derin bir seriasyonla ki hasta bu ilâcı aımayı reddedecektir pekâlâ işlemler : (K i) Rötuşundan Senteze bu önlemin alınamaması O pekâlâ^+)) EKOK ag sonuçlanabilir □ a2 gibi derin bir sedasycnla al hastanın bu ilâcı almayı reddedeceği -*■ reddetmesi b a Değerlendirme b © H Sonuçlanan Çeviri ürünü Bu önlemin alınamaması pekâlâ hastanın bu ilâcı almayı reddetmesi gibi derip bir sedasyonla sonuçlanabilir. 110 İngilizce Cümle Absorption from the gastrointestinal tract is rapid, with peak plasma levels occurring at 5 hours during chronic administration, but the amount o f absorption is variable. Bölme Absorption I from the gastrointestinal tract / is / rapid, /with peak plasma levels I occuring I at 5 hours / during chronic administration, / but the amount o f absorption / is / variable. Parçaların Çevirisi emilim gastroentestinal yoldan ........... dır/-dir/-dur/-dür süratli/hızlı plazma pik seviyeleri ile ki vukubulur beş saatte kronik zerk/ilâç alığımı sırasında , fakat emilim miktarı -dır/-dir/-dur/-dür değişken İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze *2 ----- *1 ----h ----- el ----- d4 -, - • d3 ----- d2 ----dl ----- emilim O gastroentestinal yoldan -dır/-dir/-dur/-dür □ süratli/hızlı plazma pik sevyileri ile vukubulan beş saatte kronik ilâç alınımı sırasında C1 , fakat emilim miktarı O bl ----- -dır/-dir/-dur/-diir al ----- değişken □ g (D f f H e e 3 t d d 2 t c c G >~ b b m a a 2 t g _ Değerlendirme 242 S - ( g + d + e + f ) + (c + a + b) Sonuçlanan Çeviri Ürünü Gastroentestinal yoldan emilim kronik ilâç alinımı sırasında beş saatte vukubulan plazma pik seviyeleri ile, hızlıdır, fakat emilim miktarı değişkendir -*■ değişkenlik gösterir. E D İngilizce Cümle The principal importance o f rubella lies in Qie devastating effect this virus has on the fetus in utero, producing teratogenic effects and a continuing congenital infection. Bölme The principal importance / of rubella / lies / in the devastating effect / this virus has I on the fetus / in utero /, producing / teratogenic effects / and a continuing congenital infection. Parçaların Çevirisi başlıca önemi kızamıkçığın bulunmkktadır harabedici etkisinde - - - - ki bu virüs sahiptir fetüs üzerinde uterustaki - , - - oluşturarak teratojenik etkiler - ve - devamlı konjenital bir enfeksiyon İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze d2 ----- başlıca önemi O dl kızamıkçığın --- C1 b4 - - - bulunmaktadır □ harabedici etkisinde b3 b 2 ----- bu virüsün sahibolduğu bj uterustaki - - fetüs üzerinde a3 oluşturarak a2 - veı devamlı konjenital bir enfeksiyon teratojenik etkiler ı 243 EKOK Değerlendirme d O c c 0 b b 3 t a a 2 t d S=d+a+b+c Sonuçlanan Çeviri ürünü Kızamıkçığın başlıca önemi teratojenik etkiler ve devamlı konjenital bir enfeksiyon oluşturarak, uterustaki fetüs üzerinde bu virüsün sahibolduğu harabedici etkisinde bulunmak­ tadır -*■ etki sindedir. (l 12 | İngilizce Cümle The manner in which the history is taken is important not only because it affects success in eleciting pertinent data but also because it may be of therapeutic value in itself. Bölme The manner / in which the history is taken / is / important /not only because it affects success /ineliciting / pertinent data / but also because itmay be / o f therapeutic value I in itself. Parçaların Çeviriri tarz ki öykü/anamnez alınır dır/-dir/-dur/-dür önemli sadece değil ki çünkü o başarıyı etkiler ortaya çıkarmaktaki /açıklamaktaki uygun veriler/i fakat ayr.. zamanda çünkü olabilir tedavisel öneme haiz başlı başına /haddi zatında tşiemler : (Ki) Rötuşundan Senteze ^ c2 cj ----- tarz ® i -* anamnez alma tarzı öykünün/anamnezinalındığı! bj ----- -dır/-dir/-dur/-dür □ 244 önemli a3 sadece başarıyı etkilemesiyle değil a2 al .. t . ortaya çıkarmaktaki/açıklamaktaki ..t. uygun verileri a6 fakat aynı zamanda olabilmesi nedeniyle a5 *4 ..t. tedavisel değere haiz ..t . başlı başına /haddi zatında Değerlendirme EKOK <3> a 2 t S —c + a + b Sonuçlanan Çeviri ürünü Anamnez alma tarzı sadece uygun verileri ortaya çıkarmaktaki başarıyı etkilemesiy­ le değil fakat aynı zamanda başlı başına tedavisel değere haiz olabilmesi nedaliyle önemli­ dir. Ingilizce Ciimle The patient's response to heparin must be observed closely by one o f these laboratory determinations, for the dose o f heparin required to maintain the clotting time at a therapeutic level may vary considerably with individuals or even the same patient at different times during the course o f treatment. Bolme The patient's response / to heparin / must be observed / closely / by one o f these laboratory determinations, / for the dose of heparin (required to maintain the clotting time at a therapeutic level ) may vary considerably / with individuals / or even the same patient / at different tiin».s /during the course of treatment. Parçaların Çevirisi hastanın cevabı heparine gözlenmelidir yakinen bu laboratuvar tâyinlerinden biriyle 245 çünkü heparin dozu adamakıllı değişebilir ki tedavi düzeyinde pıhtılaşma zamanını idame ettirmek için gerekir bireylerle -> bireylere göre ya da aynı hastayla bile aynı hastaya göre değişik zamanlarda tedavi süresi sırasında İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze b2 bl *9 a8 a7 •6 a5 ------------.... ---.... ... al ' I a4 yada i ı GKOK a« ” t*. J ..t. a2 Zj hastanın cevabı heparine gözlenmelidir yakinen bu laboratuvar tâyinlerinden biriyle heparin dozu adamakıllı değiştiğinden bir tedavi düzeyinde pıhtılaşma zamanını idame ettirmek için gereken bireylere göre aynı hastaya göre bile değişik zamanlarda tedavi süresi sırasında b Değerlendirme a b @ a 0 S * b+a Sunuçlanan Çeviri ürünü Heparine hastanın cevabı bireylere göre ya da tedavi süresi sırasında değişik zaman­ larda aynı hastaya göre bile bir tedavi düzeyinde pıhtılaşma zamanını idame ettirmek için gereken heparin dozu adamakıllı değiştiğinden, bu laboratuvar tâyinlerinden biriyle yakinen gözlenmelidir. [î 14 | İngilizce Cümle However, this type of cell change is not only non-specific but may also be artefactual, if only because it is hardly ever seen in comparable regions o f hypoxic change in the brains o f experimental primates fixed by perfusion in vivo. 246 Bölme However,) this type o f cell change / is not only non-specific but may also be artefactual /, if only/because it is hardly ever seen / in comparable regions o f hypoxic change /in the brains o f experimental primates / fixed / by perfusion in vivo. Parçaların Çevirisi mamafih ((+) bu tip hücre değişikliği sadece non-spesifik değil fakat aynı zamanda bir artefakt/kalıntı ya da artıkla ortaya çıkan ancak doğru olmayan bir oluşum şeklinde de olabilir eğer ki o sadece dir çünkü o son derece nâdir görül Ur kıyaslanabilir hipoksik değişiklik bölgelerinde deney/sel -* deneysel olarak kullanılan memelilerin beyinle­ rinde/ki ki tesbit edilir canlıda perfüzyonla/doku içine sıvı verilerek İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze mamafih bu tip hücre değişikliği O a? ----- sadece non-spesifik değil fakat aynı zamanda bir artefakt/kalmtı ya da artıkla ortaya çıkan ancak doğru olmayan bir oluşum şek­ linde de olabilir □ a6 olsa da / olsa bile a5 son derece nâdir! görüldüğü için a4 kıyaslanabilir hipoksik değişiklik bölgelerinde a3 deneysel (olarak kullanılan) memelilerin beyinlerindeki a2 tesbit edilen al canlıda perfüzyonla / doku içine sıvı verilerek EKOK Değerlendirme b G> a (S S= b + a Sonuçlanan Çeviri Ürünü Mamafih, bu tip hücre değişikliği canlıda perfüzyonla tesbit edilen deneysel (olarak kullanılan) memelilerin beyinlerindeki kıyaslanabilir hipoksik değişiklik bölgelerinde son derece nâdir görüldüğü için olsa bile sadece non-spesifik değil fakat aynı zamanda bir artefakt şeklinde de olabilir. 247 115 İngilizce Cümle While the extent of neuronal destruction and that o f astrocytic proliferation are usually proportional, it must be borne in mind that when hypoxic damage attains the level o f infarction with total destruction of neurons, glia and even blood vessels, the associated astrocytic proliferation is then restricted to the periphery o f the necrotic region. Bplme While thé extent o f neuronal destruction and that of astrocytic proliferation are usually proportional, / it must be borne in mind / that, (when hypoxic damage attains the level of infarction with total destruction of neurons, glia and even blood vessels) the associated astrocytic proliferation is then restricted to the periphery o f the necrotic region. Parçaların Çevirisi ki o sırada nöronal harabiyet ile astrositik çoğalma çapı/miktan mutad olarak orantılıdır hatırda tutulmalıdır ki ilişkili astrositik çoğalma o zaman nekrotik bölgenin çevre­ sine sınırlıdır ne zaman ki hipoksik hasar nöronların, glia ve hatta kan damar­ larının total harabiyeti ile enfarktüs düzeyine erişir/çıkar İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze b^ ----ag EKOK ----- nöronal harabiyet ile astrositik çoğalma miktarı orantılı iken hatırda tutulmalıdır a2 ----- ilişkili astrositik çoğalmanın o zaman nekrotik bölgenin çevre­ sine sınırlı olduğu a^ ----- hipoksik hasar nöronların, glia ve hatta kan damarlarının total harabiyeti ile enfarktüs düzeyine çıktığı zaman b Değerlendirme a b İ t a d O S=b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Nöronal harabiyet ile astrositik çoğalma miktarı mutad olarak orantılı iken, hi­ poksik hasar nöronların, glia ve hatta kan damarlarının total harabiyeti ile enfarktüs düzeyine çıktığı zaman, ilişkili astrositik çoğalmanın o zaman nekrotik bölgenin çevresine sınırlı oldu­ ğu hatırda tutulmalıdır. 248 116 İngilizce Cümle This is believed to be due to the fact that the series of transformations applied to a sample containing a large proportion of identical values yields a large proportion o f zeros. Bölme This I is believed to be /due to tha fact /that the series of transformations (applied to a sample) (containing a large proportion of identical values ) yields a large proportion o f zeros. Parçaların Çevirisi bu/nu/n olduğuna inanılmaktadır gerçeği nedeniyle/yüzünden ki transformasyonlar serisi büyük oranda sıfıdar verir ki bir numuneye uygulanır ki büyük oranda idantik değerler içerir İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze °1 a5 a4 a3 bu/nu/n olduğuna inanılmaktadır gerçeği nedeniyle/yüzünden transformasyonlar serisinin büyük oranda sıfırlar verdiği a2 bir numuneye uygulanan al büyük oranda idantik değerler içeren Değerlendirme EKOK b © m S= b + a Sonuçlanan Çeviri Ürünü Bunun büyük oranda idantik değerler içeren bir numuneye uygulanan transformas­ yonlar serisinin büyük oranda sıfırlar verdiği gerçeği yüzünden olduğuna inanılmaktadır. 249 tngilizce Ciimle Since the inotropic response precedes the glycogenolytic response, it is evident that increased energy metabolism is a consequence o f increased heart work and not a causative factor. Bolme Since the inotropic response precedes the glycogenolytic response / it is evident / that increased energy metabolism is a consequence o f increased heart work / and not a causative factor. Parçaların Çevirisi - ve - madem ki inotropik cevap glikogenolitik yanıttan öncegelir aşikârdır ki artmış/artan enerji metabolizması artmış/artankardiyak ça­ lışmanın bir sonucudur ki o neden olucu bir faktör/etken değildir İşlemler : (Ki) Rötuşundan Senteze inotropik cevap glikogenolitik yanıttan geldiğinden ag l i, I EKOK ----- önce geldiğinegöre; aşikârdır O ip artan enerji metabolizmasının artmışkardiyak sonucu olduğu O a2 - ve - neden olucu bir etken olmadığı çalışmanın bir f_ l b Değerlendirme a b İ t a İH O S=b+a Sunuçlanan Çeviri ürünü İnotropik cevap glikogenolitik yanıttan önce geldiğine göre, artan enerji metabo­ lizmasının artmış kardiyak çalışmanın bir sonucu olduğu ve neden olucu bir etken olmadığı aşikârdır. 118 Ingilizce Ciimle The available data suggest that increased tissue cyclic AMP levels resulting from catecholamine stimulation o f adenyl cycmase activity alter Catdiac mechanics by modulation of the basic calcium flux cycle o f the heart. 250 Bölme The available data / suggest / that increased tissue cyclic levels (resulting from catecholamine stimulation o f adenyl cyclase) alter cardiac mechanics / by modulation / of the basic calcium flux cycle / o f the heart. Parçaların Çevirisi mevcut teknik bilgiler / veriler ileri sürmektedir / ortaya koymaktadır / telkin etmektedir ki artmış doku siklik AMP düzeyleri kardiyak mekanizmaya de­ ğiştirir ki adenil siklaz aktivitesinin kateşolamin uyarılmasından sonuç­ lanır modJlasyonu ile-/yoluyla temel kalsiyum akış siklusunun kalbin İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze EKOK bj ----- mevcut veriler O ag ----- ortaya koymaktadır □ ag ----- artmış dokiı siklik AMP düzeylerinin kardiyak mekanizmayı değiştirdiği/ni a 4 ----- adenil siklaz aktivitesinin kateşolaminlerle uyarılmasından sonuçlanan ag ----- modülasyonu yoluyla *2 ----- temel kalsiyum akış siklusunun a^ ----- kalbin b Değerlendirme a b <3> a IH S = b +a Sonuçlanan Çeviri Ürünü Mevcut veriler, kalbin temel kalsiyum akış siklusunun modülasyonu yoluyla adenil siklaz aktivitesinin kateşolaminlerle uyarılmasından sonuçlanan artmış doku siklik AMP düzeylerinin kardiyak mekanizmayı değiştirdiğini ortaya koymaktadır. 119 lngilizce Ciimle The increased rate of tension development induced by catecholamines appears to 251 9+ be caused by an increased rate o f Ca influx across the sarcolemma during the plateau phase o f the action potential, whereas the increased rate of relaxation is probably attributable to an increased rate o f sequestration o f intracellular Ca by the sarcoplasmic reticulum. Bolme The increased rate o f tension development / induced / by catecholamines / appears to be caused / by an increased rate o f Ca influx / across the sarcolemma / during the plateau phase o f action potential, / whereas the increased rate o f relaxation is probably attributable to an increased rate o f sequestration of intracellular Ca - / by the sarcoplasmic reticulum. Parçaların Çevirisi tansiyon gelişmesinde artmış/artan hız/ı/a ki başlatılır / indükte edilir kateşolanimlerie/kateşdlaminler tarafından sebebiyet verildiği/verdiği görünümündedir/zannedilmektedir artmış kalsiyumun içe-akışı/nın/yla sarkolemmanın bir tarafından diğerine aksiyon potansiyelinin doruk devresi sırasında halbuki/oysa ki muhtemelen artmış relaksasyon hızı hücreleriçi kalsiyumun artmış hızına atfedilir sarkoplazmik retikulum yoluyla/aracılığıyla İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze tansiyon gelişmesinde artan hıza başlatılan D1 “6 kateşolaminlerle a5 artmış kalsiyumun içe-akışmın a4 sarkolemmanın bir tarafından diğerine a3 aksiyon potensiyelinin doruk devresi sırasında a2 muhtemelen artmış relaksasyon hızının hücreleriçi kalsiyumun artmış hızına atfedilmesine karşın sebebiyet verdiği zannedilmektedir sarkoplazmik retikulum aracılığıyla EKOK b Değerlendirme a S=b+a 252 b (S a [D Sonuçlanan Çeviri ürünü Katoşolaminlerie başlatılan tansiyon gelişmesinde artan hıza, sarkoplazmik retikulum aracılığıyla muhtemelen artmış ralakasyon hızının hücreleriçi kalsiyumun artmış hızına atfedilmesine karşın, aksiyon potansiyelinin doruk devresi sırasında sarkolemmamn bir tarafından diğerine artmış kalsiyumun içe-akışmın sebebiyet verdiği zannedilmekte­ dir. Estetik Rötuş ve Editing 1— 2— . muhtemelen sarkoplazmik retikulum aracılığıyla..." demek gerekir. Muhte­ melen bir zarftır ve tam-zamanlı fiil forsunda olan is + attributable kullanımı ile, sistem kriterlerine göre, a işaretinin başında yer almışı gerekmektedir. To cause ya da to be caused Türkçe’ye çeviri'de çatı değiştirmektedir. Kaynak metinde passive/edilgen çatıda gözlenen bu kullanım, Türkçe'de active/etken çatıda anlam kazanmaktadır. 120 İngilizce Cümle Incest refers to sexual activity or coitus between members o f the same family. Bölme Incest I refers / to sexual activity or coitus / between members of the same family. 1 Parçaların Çevirisi akraba aşkı atfeder/denir cinsel faaliyete ya da koitusa/cinsi münasebete aynı ailenin üyeleri arasında İşaretleme : Çift İşaretlemeden Senteze b-^ ----ag -- -- a2 ----- akraba aşkı O atfeder/denir □ cinsel faaliyete ya da cinsi münasebete aynı ailenin üyeleri arasında EKOK b Değerlendirme a S=b + a 253 b ® a İH Sonuçlanan Çeviri Ürünü Akraba aşkı aynı ailenin üyeleri arasında cinsel faaliyete ya da cinsi münasebete denır. 121 İngilizce Cümle It usually refers to coitus between father and daughter, mother and son, or between siblings, but it may involve other close relatives such as stepchildren or uncles. Bölme It usually refers / to coitus / between father and daughter, / mother and son, /or between siblings, / but it may involve / other close relatives /such as stepchildren or uncles. Parçaların Çevirisi mutad olarak (+) atfeder/denir cinsel birleşime/koitusa baba kız arasında -, - - ana ve oğul (arasında) ya da kız-erkek kardeşler arasında fakat içerebilir/kapsayabilir diğer yakın akrabaları üvey evlât veya amca/dayı/enişte gibi işlemler : Çift işaretlemeden Senteze mutad olarak (+) ı — atfeder/denir O — cinsel birleşime/koitusa □ — baba kız arasında ,-- ana ve oğul (arasında) 4- bg ya da kız-erkek kardeşler arasında 1 ........ I ag fakat içerebilir/kapsayabilir □ diğer yakın akrabaları da O a^ . . . . EKOK b üvey evlât veya amca/dayı/enişte gibi Değerlendirme a 254 b [2 0 a GÖ O (+ ) S = b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Mutad olarak, baba kız, ana ve oğul ya da kız-erkek kardeşler arasında cinsel birleşime atfeder fakat üvey evlât veya amca, dayı, enişte gibi diğer yakın akrabaları da kapsayabilir. 1122 İngilizce Cümle Hie ban against incest is one o f the most stringent o f sexual prohibitions in all cultures. Bölme The ban / against incest / is / one of the most stringent o f sexual prohibitions / in all cultures. Parçaların Çevirisi yasaklama akraba aşkına karşı -dır/-dir/-dur/-dür en sert cinsel yasaklamalardan biri bütün kültürel toplumlarda İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze c2 ----- EKOK yasaklama O C1 akraba aşkına karşı bl a2 ----- -dır/-dir/-dur/-dür □ en sert cinsel yasaklamalardan biri ax bütün kültürel toplumlarda c Değerlendirme c b b a a S = c +a +b 255 © 0 2t Sonuçlanan Çeviri üriinii Akraba aşkına karşı yasaklama, bütün kültürel toplumlarda en sert cinsel yasakl malardan biridir. fÎ23~] İngilizce Cümle Surgery is followed by radiation therapy and sometimes additional chemotherap; Bölme Surgery I is followed / by radiation therapy / and sometimes by addition chemotherapy. Parçaların Çevirisi - -- - ve - cerrahi / ameüyat/ı izlenir ışın tedavisi ile bazan da ek kemoterapi /kimyasal tedavi ile İşlemler : Dönüşüm, Çift İşaretleme'den Senteze bj ----- ameliyatı / cerrahi girişimi O ag ---- izler □ a^ ---- ışın tedavisi *2 - ve- bazan da ek kemoterapi/kimyasal tedavi (Not : İngilizce'den Türkçe'ye çeviri de 'is followed' da 'is caused' gibi passive voice (edilp çatı) yerine active voice (etken çatı) ile anlam kazanır. Bu farklılaşmaya neden iki dil ama daki ayrıcalıktır.) EKOK b Değerlendirme a b a S= b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Ameliyatı ışın tedavisi ve bazan da kemoterapi izler. 256 ^ d M ü İngilizce Cümle Unlike many solid tumours, metastatic breast cancer responds to a variety of chemotherapeutic agents. Bölme Unlike many solid tumours, ) metastatic breast cancer / responds / to a variety of chemotherapeutic agents. Parçaların Çevirisi Birçok sert/katı tümörlerin aksine ’(+) metastatik meme kanseri cevap verir -*■ cevap vermektedir birçok çeşit/çeşitli kemoterapötik etkenlere İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze Birçok sert/katı tümörlerin aksine (+) bj EKOK ----- metastatik meme kanseri a2 ----- cevap verir -* a^ birçok çeşit / çeşitli kemoterapötik etkenlere ----- cevap vermektedir b Değerlendirme b <3> S= b + a Sonuçlanan Çeviri ürünü Birçok katı tümörlerin etkenlere cevap vermektedir. aksine, metastatik meme kanseri çeşitli kemoterapötik 125 Ingilizce Ciimle Because o f their complexity, which is attributable to the considerable number of cell types involved in neoplasia and also to the variations found both within the major classes o f glioma and often in different parts o f one individual tumour, the problems entailed in their classificication have provoked considerable controversy. 257 Bölm e Because of their complexity, / which is attributable / to the considerable number o f cell types / involved in neoplasia / and also to the variations / found / both within the major classes o f glioma / and often in different parts o f One individual tumour, / the problems / entailed / in their classification / have provoked / considerable controversy. Parçaların Çevirisi karmaşıklıkları nedeniyle ki atfedilebilir -— adamakıllı sayıda hücre tiplerine ki neoplazide/yeni oluşumda rol oynar ve aynı zamanda varyasyonlara/değişkenliklere ki bulunur gerek başlıca gliom sınıflarında gerekse çok kez bireysel bir tümörün farklı/değişik kısımlarında sorunlar ki karşı karşıya kalınır sınıflandırılmalarında tahrik/provoke etmiştir kaydadeğer/adamakıllı/hatırı sayılır bir polemik İşlemler ; (Ki) Rötuşundan Senteze karmaşıklıkları nedeniyle atfedilebilen adamakıllı sayıda hücre tiplerine neoplazide/yeni oluşumda rol oynayan ve aym'zamanda varyasyonlara/değişkenliklere bulunan gerek başlıca gliom sınıflarında çok kez bireysel bir tümörün farklı/değişik kısımlannda sorunlar O karşı karşıya kalınan , bl t a2 al EKOK c sınıflandırılmalarında tahrik/provoke etmiştir □ kaydadeğer bir polemik Değerlendirme b a 258 c 2 b © a □ t S= b + c+ a Sonuçlanan Çeviri ürünü Sınıflandırılmalarında karşı karşıya kalınan sorunlar, yeni oluşumda rol oynayan adamakıllı sayıda hücre tiplerine ve aynı zamanda gerek başlıca gliom sınıflarında gerekse çok kez bireysel bir tümörün değişik kısımlarında bulunan değişkenliklere atfedilebilen karmaşıklıkları nedeniyle, 1kaydadeğer bir polemik provoke etmiştir2. Estetik Rötuş ve Edi ti ne 1 — Bu cümle'yi vurgulu bir şekilde ifade etmek de mümkündür. Böyle düşünüldüğü taktirde, (b) ile (c)'nin yerlerini değiştirmek yeterlidir. O zaman cümlemiz, "Yeni oluşumda rol oynayan......................... nedeniyle, sınıflandırılmalarında.......... so­ runlar kaydadeğer bir polemik provoke etmiştir" olur. 2 — Bu cümleyi daha akıcı bir Türkçe ile noktalamak olanağı vardır : " .......... adamakıl­ lı bir polemik için tahrik /provokasyon olmuştur." ÎÎ2 6 ~ İngilizce Cümle They then attempted to classifiy the tumours observed in terms o f the different morphological stages through which these cells pass in ontogenesis, using various metallic techniques to supplement ordinary staining methods. Bölme They (then) attempted to classify / the tumours / observed / in terms o f the different morphological stages / through which these cells pass in ontogenesis, / using / various metallic techniques / to supplement / ordinary staining methods. Parçaların Çeviriri daha sonra -, - - sınıflandırmaya çalıştılar tümörler/i ki gözlenirler) değişik morfolojik evreleri esas alarak ki ontogenezde bu hücreler geçirirler kullanarak çeşitli metallik teknikler takviye etmek için olağan boyama teknikleri/ni 259 İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze daha sonra ^ c3 sınıflandırmaya çalıştılar □ c2 bu tümörleri C1 gözlenen O değişik morfolojik evreleri esas alarak ontogenezde bu hücrelerin geçirdikleri kullanarak a3 çeşitli metallik teknikler a2 takviye etmek için al olağan boyama yöntemlerini EKOK Değerlendirme c [3 O 2 t 1 t (+) S s= = a+b+ c Sonuçlanan Çeviri Ürünü Daha sonra, olağan boyama yöntemlerini takviye etmek için çeşitli metallik tek­ nikler kullanarak, ontogenezde bu hücrelerin geçirdikleri değişik morfolojik evreleri esas alarak gözlenen tümörleri sınıflandırmaya çalıştılar. M 2 İngilizce Cümle Often it is the deeper parts o f the growth that show malignant change; this may be obvious to the naked eye but in some it is only demonstrated by the microscope. Bölme Often ) it is I the deeper parts o f the growth / that show malignant change; this I may be obvious / to the naked eye j but in some ) it is only demonstrated / by the microscope. Parçaların Çevirisi çoğu kez ( +) -dır/-dir/-dur/-dür büyümenin/oluşumun daha derin kısımlan 260 ki kötücül/habis bir değişiklik gösterir bu aşikâr olabilir çıplak göze/makroskopik olarak fakat bazıla­ rında (++) sadece (+++) gösterilmektedir mikroskopla İşlemler: (K i) Rötuşundan Senteze çoğu kez e -dır/-dir/-dur/-dür □ büyümenin/oluşumun daha derin kısımları O al kötücül/habis bir değişiklik gösteren C1 bu O aşikâr olabilir □ çıplak göze/makroskopik olarak fakat bazıla­ rında (++) sadece (+++) EKOK a2 gösterilmektedir □ al mikroskopla Değerlendirme e e d d i'T<iM c c © b b d ( +) s = ( d + e ) + (c+b) + <++) ( (+++>a) Sonuçlanan Çeviri Ürünü Çoğu kez kötücül bir değişiklik gösteren oluşumun daha derin kısımlarıdır, bu makroskopik olarak aşikâr olabilir fakat bazılarında sadece mikroskopla gösterilmek­ tedir. Estetik Rötuş ve Editing 1 — Daha iyi anlaşılması için Türkçe'de bunu, "gösteren kısımlar" olarak açmakta yarar vardır. Sözcük eklemediğimiz takdirde, gösteren'den sonra bir virgül kullanılmalıdır. 261 128 İngilizce Cümle He effected an operation the effect o f which affected all surgical methods surgical methods employed in this field thus far. Bölme He effected / an operation / the effect o f which affected / all surgical methods / employed / in this field /thus far. Parçaların Çevirisi uyguladı bir ameliyat ki etkisi etkiledi tüm cerrahi yöntemleri ki kullanıldı bu alanda şimdiye dek İşlemler : (ki) Rötuşundan Senteze EKOK a7 ----ag uyguladı a5 etkisi altına alan ----- bir ameliyat a4 tüm cerrahi yöntemleri a3 — kullanılan a2 ----- bu alanda aj şimdiye dek ---- a Değerlendirme a S=a Sonuçlanan Çeviri Ürünü Şimdiye dek bu alanda kullanılan tüm cerrahi yöntemleri etkisi altına alan bir ame­ liyat uyguladı. 129 İngilizce Cümle The better preserved parts are composed o f rather evenly distrubeted cells separated by a considerable amount o f eosinophil matrix which resembles a fine cobweb and is devoid o f glial Gbrüs. Boıme The better preserved parts / are composed / o f rathar evenly distributed cells / separated /by a considerable amount o f eosinophil matrix /which resembles / a fine cobweb/ and is devoid of glial fibrils. Parçaların Çevirisi ve daha iyi korunmuş kısımlar miirekkeptir/yapılır/oluşur oluşmaktadır oldukça muntazam /düzenli bir şekilde dağılmış hücrelerden ki ayrılır adamakıllı miktarda eosinofil matriksle ki benzer ince bir örümcek ağı/na ki glial hücrelerden yoksundur İşlemler : (K i) Rötuşundan Senteze daha iyi korunmuş kısımlar O t bl oluşmaktadır □ a7 oldukça düzenli bir şekilde dağılmış hücrelerden t «6 aynlan f adamakıllı miktarda eosinofil matriksle a4 a2 \ al a3, benzeyen ..t ince bir örümcek ağına -ve glial hücrelerden yoksun olan EKOK Değerlendirme S= b + a Sonuçlanan Çeviri Ürünü Daha iyi korunmuş kısımlar ince bir örümcek ağına benzeyen ve $ial hücrelerden yoksun olan adamakıllı miktarda eosinofil matriksle aynlan oldukça düzenli bir şekilde dağılmış hücrelerden oluşmaktadır. 130 tngilizce Ciimle A number o f related drugs are used decreasing thyroid hormone synthesis. 263 clinically to treat hyperthyroidism by Bölme A number of related drugs / are used clinically / to treat hyperthyroidism / by decreasing / thyroid hormone synthesis. Parçaların Çevirisi bir seri birbiriyle ilişkili ilâçlar klinik olarak kullanılmaktadır hipertiroidizmi tedavi etmek için azaltarak tiroid hormon sentezi/ni İşlemler : Çift İşaretlemeden Senteze - - - - a4 ----«3 EKOK ---- bir seri birbiriyle ilişkili ilâçlar O klinik olarak kullanılmaktadır □ hipertiroidizmi tedavi etmek için ®2 ----- azaltarak aı tiroid hormon sentezi/ni b Değerlendirme a b © a IH S= b + a Sonuçlanan Çeviri Ürünü Bir seri birbiriyle ilişkili ilâçlar, tiroid sentezini azaltarak hipertiroidizmi tedavi etmek için klinik olarak kullanılmaktadır. 264 BÖLÜM IV AÇIK LAM ALI VE UYGULAM ALI TIBBİ ÇEVİRİ Bu Bölümde çeviri işlem lerinde en son uğraşı oluşturan pasaj çevirilerine yer veril­ miş bulunmaktadır. Artık elde ettiğim iz sistematoloji ve çeviri teknikleriyle bir metni başa­ rı ile çevirm ek olanağı vardır. Çünkü elde ettiğim iz teknik bilgi ve sistematik yaklaşım , oerhangi bir metni çevirebilm em iz için etkin bir araç olarak hizm etim izdedir. Bölümde kısa ve kolay metinlerden başlayıp oldukça zor yirm ibeş pasaja y e r veril­ miş, sunulan pasaj ve çevirileriyle yetinilm em iş, gözden kaçan bazı hususları anımsamak ya ia tekrarlamak amacıyla dilbilgisi notlarıyla çeviri notlarının verilmesi de uygun görülmüş­ tür. Bölümde y e r alan sözcük dağarcıkları ise, tıbbi İngilizce'nin geliştirilmesi için ek bir olanak sağlamak amacıyla sunulmuş bulunmaktadır. B öylelikle metin içinde anlam farkı yaratabilecek sözcükler üzerinde de durularak, çeviri boyutuna katkıda bulunulmuştur. Sonuçlanan tam-metin çeviri ürünleri ise, sisteme-dayalı çeviri faaliyetinin kesin doğruluğu­ nu göstermekle kalmayıp aynı zamanda çevirinin de bir bilim ve sanat dalı olarak yabancı (S öğrenim ve öğretim inde yerleştirilmesinin ne denli yararlı olabileceğine en büyük kaa t ı, hatta delili sağlamaktadır. Dahası, ülkemizde bir çeviri enstitüsünün, Bilimsellik 139 adlı çalışmamda da belirtildiği gibi, kurularak Büyük Atatürk'ün ışık tuttuğu yön de çeviri faaliyetlerinin yönlendirilm esi, bir bakıma denetlenmesi ve çeviri eserlerin sağlıklı bir şe­ kilde kazandırılması gibi düşünceleri yeniden gündeme getirir nicelik ve niteliğinde görün­ mektedir. 139— Sedat Törel, Bilimsellik (Sivas : Törel Yayını, 1983), s. 107 — 110 PASAJ BlR Chills are a mechanism for raising body temperature to a new level set by the "thermostat" in the hypothalamus. Shaking chills are seen in many acute bacterial infections, but are by no means specific for them. Pneumococcal pneumonia and gramnegative bacteremia are two conditions characteristically associated with chills... In a febrile patient, ingestion o f aspirin may cause chills. (R o b e r t Berkow , ed.. T h e Merck Manual of Diagnosis and T h e ra p y , Amerika: Merck and Co. Inc^ 1979, s. 5 .) I- SÖZCÜK DAGARCILIĞI chills : titreme, nöbet/leı , soğuk algınlığı nöbetleri, ürperme raise, to : yükseltmek, artırmak, çıkarmak; (yukarı) kaldırmak body temperature : vücut harareti, vücut ısısı level : düzey, seviye shaking chills : titreme yapan nöbetler by no means : asla specific : özgül conditions : durumlar; koşullar characteristically : karakteristik olarak associated with : -a/-e ilişkin, ile ilgili, ile birlikte a febrile patient ; ateşli bir hasta ingestion : alınım cause, to : neden/sebep olmak II- GRAMER NOTLARI (a) For raising kullanımında, for edat olduğu için bunu izleyen sözcük fiil-isim etike­ tini taşımaktadır. Çünkü İngilizce'de her edatın, fillerin olduğu gibi, tümleçleri vardır, öyleyse, edatlardan sonra fiil kullanımı gerekiyorsa, bu her zaman -ing’li şekli, yani fiil-isim (verbal noun) olmahdır. Set by isim olan level'den sonra past participle (p.p.) kullanımıdır. Dolayısıyla, arada which is saklı durumdadır. Oysa bu kullanım dilbilgisel olarak yanlıştır. Çünkü ayarlanan vücut ısısıdır, öyleyse p.p. olarak kullanılan set ve bunu izleyen sözcükler, body temperature’dan sonra doğru anlamı verebilir. The hypothalamus kullanımında da olduğu gibi İngilizce’de bütün organların isim­ lerinden önce the kullanılır. Hastalık ve ilâç isimlerinden önce ise, the kullanılmaz. (b) (c) 269 (d) (e) (f) Shaking chills'de shaking isimden önce present participle (pr.p.) olup her zaman ol­ duğu gibi bir sıfat işlevini görmektedir. Characteristically associated with, isim olan conditions'dan sonra kullanılmış zarf ve p.p.dır. öyleyse arada gizli kalan sözcükleri de ortaya koyarak bunu, conditions which are characteristically associated with olarak değerlendirmek gerekir. May cause, neden ya da sebep olabilir anlamındadır; ancak bunu can cause ya da might cause ile kanştırmamak gerek. Çünkü can cause'da yetenek, might cause da zayıf bir olasılık var. III- ÇEVİRİ NOTLARI (a) Kaynak metinde yer alan set by ile accociated with kullanımları, Türkçe'ye -an/-en olarak dönüşecektir. Bununla birlikte, set by yukanda açıklandığı doğrultuda değerlendirildiği taktirde doğru çeviri ürünü elde edilebilir. Shaking chills'i, titretici nöbetler yerine titreme yapan nöbetler olarak Türkçe'ye çevirmek daha iyi. In a febrile patient, bir cümle açıcısı olduğu için, Türkçe'de cümlenin başına gel­ melidir. (b) (c) TAM METİN ç e v ir i Soğuk algınlığı nöbetleri, hipotalamustaki "termostat" la ayarlanan vücut ısısının yeni bir düzeye çıkarılması için bir mekanizmadır. Titreme yapan nöbetler birçok akut bakteriyel enfeksiyonlarda görülür fakat asla bunlara özgül değildir. Pnömokokkal pnömoni ve gram-negatif bakteremi karakteristik olarak soğuk algınlığı nöbetleri ile birlikte olan iki durumdur... Ateşli bir hastada, aspirin alınımı soğuk algınlığı nöbetlerine neden olabilir. 270 PASAJ IKI Pulmonary TB is asymptomatic in the earliest stages. The symptoms and signs do not usually becom e apparent until after the lesions appear on x-ray. Onset is usually insidious; fever, malaise, and weight loss may occur when the mass o f antigens reaches sufficient size. (R o b e r t Berkow , ed., The Merck Manual of Diagnosis and Therapy, Amerika: Merck and Co. Inc., 1979, s. 115.) I. SÖZCÜK DAĞARCIĞI pulmonary TB : akciğer veremi asymptomatic : asemptomatik,semptomsuz earliest stages : en erken evrelerde, en erken safhalarda symptoms and signs : semptomlar ve işaretler becom e apparent, to : ortya çıkmak; aşikâr olmak lesions : lezyonlar appear, to : görünmek, ortaya çıkmak x-ray : röntgen, x-ray o n s e t : başlangıç insidious : sinsi f e v e r : ateş malaise : kırıklık weight loss : kilo kaybı occur, to : vukubulmak mass o f antigens : antijen kitlesi reach, to : ulaşmak,varmak; olm ak, erişmek su ffic ie n t: yeterli size ; boyut, büyüklük II - GRAMER NOTLARI (a ) Until after kullanımı peşpeşe kullanılan iki edat (preposition) görünümünde olması­ na karşın, zarfsal bir işlevi de yerine getirmekte ve zaman faktörünü açıklamaktadır. 271 (b) (c) (d) Gramatik olarak onset yerine the onset demek daha iyi olurdu. Çünkü burada belir­ gin bir hastalığın başlangıcından söz edilmekte, genel bir anlatım ya da genel bic hastalık konumuzun dışında kalmaktadır. Weight loss kullanımı yerine tıp literatüründe loss o f weight! izlemek mümkündür Burada reaches 3. şahıs, tekil olarak kullanılmıştır: the mass of o f antigens kullanminda the mass (öznemiz) 3. şahıs, tekil olup kullanılan fiille tam bir uyum için­ dedir. III - ÇEVİRİ NOTLARI (a) Kaynak metindeki until after'in Türkçe'ye çevirisi sonrasına kadar/dek olarak ger­ çekleştirilebilir. Türkçe'ye çeviri'de when the mass o f antigens reaches sufficient size zarf cümle­ ciği çeviri ürünün başına getirilerek doğru yorumlamayı yansıtabilir. (b) TAM METİN ÇEVİRİ Akciğer veremi en erken evrelerde asemptomatiktir. Semptom ve işaretler, lezyon­ ların x-ray'd e görünmesinden sonrasına kadar mutad olarak aşikâr olmaz. Başlangıç ha zamanki gibi sinsidir; antijen kitlesi yeterli boyuta erişince, ateş, kmklık ve kilo kaybı v*kubulabiür. 272 PASAJ ÜÇ Leprosy is found worldwide, but its major distribution is in a broad equatorial, band that includes Africa, Southeast Asia, and South America. Of the estimated 12 to 20 million cases, about 2000 are in the continental U.S.A. Endemic foci exist in Texas, Lousiana, and Hawaii. (R obert Berkow, ed., The Merck Manual Diagnosis and Therapy, Amerika: Merck Co. Inc., 1979, s. 127) of I- SÖZCÜK DAĞARCIĞI leprosy: cüzzam worldwide : dünyânın bir ucundan diğerine, bütün dünyada, dünyanın her tarafında major distribution: başlıca dağılım broad : geniş equatorial band: ekvator şeridi include, to: içermek, dahil etmek Af ri ca: Afrika Southeast Asia: Güneydoğu Asya South America: Güney Amerika of the estimated: tahmin edilenlerden case: vak'a, olgu continental U.S.A.: kıta A.B.D. endemic: endemik, bölgesel olup tekrarlayan foci: odaklar exist, to: varolmak; bulunmak II- GRAMER NOTLARI (a) ilk cümle'de is found edilgen olarak kullanılmış, oysa cümlenin ikinci kısmı çatı dedeğiştirerek etken olarak devam etmektedir. Dolayısıyla birinci is yardımcı fiil işlevini görürken ikinci is tam - zamanlı bir fiil, ana fiildir. Ayrıca, is found (bulu­ nur) daha çok is encountered (rastlanır) esprisini taşımaktadır. Of the estimated devrik bir kullanış olup bu kullanımda of, out o f anlamındadır. Estimated sözcüğü ise fiil değil, cases sözcüğünden önce kullanılmış bir past participle yani sıfat etiketi taşıyan ve bu işlevi gören bir sözcüktür. (b) 273 (c) (d) Foci Lâtince bir sözcük olup, çoğuldur. Latince'de focus'un foci olduğu gibi, —us ile sonlanan tekil isimle'' çoğul şekillerini -us'u —i’ye dönüştürerek oluştu­ rurlar. Exist ftili burada there are ile anlamdaştır. III- ÇEVİRİ NOTLARI (a) Leprosy is found worldwide cümlesini Cüzzam dünyanın her tarafında bulunur olarak çevirmek İngilizce'den Türkçe'ye geçerken anlamda fire vermek olur. Bunu Cüzzama dünyanın bir ucundan diğerine rastlanır ya da Bütün dünyada cüzzama rastlanır ya da dünyanın her tarafında cüzzama rastlanır olarak çevirmek lâzım. Its major distribution'un Türkçe'ye çevirisi başlıca dağılımı olarak gerçekleştiri­ lebilir. Bu arada çoğu yerde majörün büyük, distribution'nın da dağıtım anlamına da geldiğini de not etmekte yarar vardır. Of the estimated 12 to 20 million cases'm Türkçe'ye çevirisi tahmin edilen 12-2C milyon vakadan olarak gerçekleştirilebilir. Kaynak metinde kullanılan exist fiili en iyi şekilde Türkçe'ye vardır olarak geçebi­ lir. (b) (c) (d) TAM m e t in ç e v ir i Dünyanın bir ucundan diğerine cüzzama rastlanır, fakat başlıca dağılımı Afrika, Güneydoğu Asya ve Güney Amerika'yı içeren geniş bir ekvator şeridi içindedir. Tahmin edilen 12-20 müyon vakadan yaklaşık olarak 2000'i kıta AJBD.'dir. Teksas, Lousiana vs Hawaii 'de endemik odaklar vardır. 274 PASAJ DÖRT The in cu b ation p erio d is 1 to 3 days. C h olera can be subclinical; a m ild , un­ c om p lica ted episod e o f diarrhea; o r a fu lm in an t, rap idly w atery lethal disease. A b ru p t, painless, diarrhea w ith v o m itin g is usually the in itial fin d in g; s to o l loss m a y e x c e e d 1 L/h but is usually m uch less. T h e resultant severe w a ter and e le c tro ly te d e p le tio n leads to intense thirst, oligu ria, m uscle cram ps, weakness and m arked loss o f tissue tu rgor w ith sunken eyes and w rin k le d skin. (R o b e rt Berkow, ed. T h e M erck Manual of I- SÖZCÜK DAĞARCIĞI Diagnosis and T h era p y, Amerika: Merck and Co. Inc., 1979, S. 95.) incubation : kuluçka p erio d :süre 1 t o 3 :1 ilâ/ile 3; 1-3 cholera: kolera subclinical: belirgin k linik b elirtiler/işaretler g österm eyen ; h a fif seyirli m ild: h a fif u n com p licated : karışık olm ayan ; a ç ık , açık ça ep isode: n ö b et diarrhea : d iya re, ishal fu lm inan t: aniden bütün şid deti ile oluşan ra p id ly : süratli b ir şek ild e, süratle lethal: öldürücü abrupt: ani, birden painless: ağrısız vom itin g : kusma usually : a lış ıla g e lm iş (o la ra k ), m utad olarak initial: ilk ; b aşlangıçtaki fin d in g: bulgu s to o l: gaita loss: kayıp exceed , to : aşm ak, g e ç m e k much less: ç o k daha az resultant: sonuçlanan severe: a ğ ır, şid detli d e p le tio n : boşalm a; kayıp lead, t o : —a'ya/—e 'y e y o l açm ak 275 intense th irst: kuvvetli/şiddetli susama oliguria: o lig u ri; böb rek lerin yetersiz çalışm ası sonucu günlük idrar volümünün azalması m uscle cramps: kas kram pları w eakness: halsizlik m arked: belirgin tissue tu rg or: doku gerg in liğ i, d ok u dolgu nlu ğu sunken eyes: çök ü k g ö zle r w rin k led skin: kırışık deri II- GRAMER NOTLARI (a ) Can b e subclinical kullan ım ı kuvvetli bir ifa d e tarzı olu p hastalığın ola b ilm e yeten e­ ğ i y a da iktid arın ı yansıtm aktadır. Başka bir d e y iş le , k lin ik dışm da y a da klinik b elirti verm eden o la b ile c e ğ i burada vurgulanm aktadır. (b ) (c ) W ith ile 'd e n ziy a d e to g e th er w ith yan i ile b irlik te anlam ını g etirm ekted ir. M a y e x c e e d " g e ç e b ilir " anlamına gelm ek ted ir. A n cak bu kullanım ı ş ö y le açıklam ak lâ zım : bu g eç e b ilm e , ilk % 50 olasılığa yani kuvvetli b ir olasılığa sahiptir. D iğer taraftan , bu kullanılış can'den ç o k z a y ıftır . Y a za r bunun aksi d e ola b ile c e ğin i b * kullanışı ile b elirtm iş o lu y o r. N ite k im , m etin d e hem en sonra açık lam a bu kulla­ nışı izle m ek te d ir. (d ) M arked isim den ö n ce bir p.p k u llan ışı old u ğu iç in s ıfat e tik e t ve işlevin e sahiptir. (e ) W rin k led y in e isim den ön ce kullanılan past p a rtic ip le 'dır. D o la y ıs ıy la e tik e t w fo n k s iy o n bakım ından b ir sıfattır. III- ÇEVİRİ NOTLARI (a ) K ayn ak m etnin ik in ci cümlesi ik i y e rd e n o k talı virgülle ayrılarak üç bölüm olarak o rta y a ç ık tığ ın a göre, can b e fiilin in her üç bölüm de de tekrar e d ild iğ i o rta y a çık­ m aktadır. G en ellik le İn g iliz c e 'd e başta y a da ilk bölüm de y e r alan fiil T ü rk ç e 'y * ç e v ir i'd e sonda y a da en son p a rça 'd a çe viri olarak gerç e k le ş m ek te d ir. Bununla b irlik te , bazan ç e v ir i'd e İn g ilizc e'n in ayn ı olan fiilin i d e ğ iş ik olarak çe virm ek ola­ nağı da vardır. Bu tür bir cümlenin çeviri işlem i sırasında tümünü yani a ç ık y a da gizli olarak kullanılan fiile ri çevirip sonradan, g ere k tiği gib i, red ak siyona gitm ek ç e v ir i'd e büyük k o la y lık sağlayacaktır. Buradaki çe viri ö rn e ğ in i in celem ek te y an a vardır. (b ) T h e resultant severe w a te r and e le c tro ly te d e p le tio n kullanım ında d e p le tio n anah­ tar - sözcük durum unda bir isim olu p bu sözcükten ön ce gelen tüm sözcükler sıfak işlevin d ed ir. İn g iliz c e 'd e old u ğ u gib i T ü rk ç e 'y e ç e v ir i’d e de a y n ı iş le vi n o t e t m e k « yarar vardır. (c ) S ıfa t işlevin d e olan m arked ve w rin k led sözcükleri, sırasıyla belirgin ve karışık ola­ rak T ü r k ç e 'y e ç e virile c ek tir. TAM METİN ÇEVİRİ K u lu ç k a süresi 1—3 gündür. K o le ra belirgin k lin ik b e lirtile r gö s te rm e ye b ilir; hafif, a çık ça bir d iya re o la b ilir; y a da aniden bütün ş id d e tiy le olu şan öldürücü bir hastalık olabi­ lir. K usm a ile b irlik te ani, ağ n sız ve sulu bir ishal alışılagelm iş olarak ilk bulgudur; g a ia k ayb ı 1 L/s'ı (saatte bir litr e y i) g eç e b ilir fak at m utad olarak ç o k daha azdır. S o n u ç la n * ağır su ve e le k tro lit k a y b ı, ş id d etli susama, o ligu ri, kas kram pları, halsizlik ve belirgin d o k * gergin liği k a y b ı ile çök ü k g ö z ve k ırışık bir d e riy e y o l açar. 276 PASAJ BEŞ drugs. T h e m ost c o m m o n cause o f serum sickness is n o t serum , b u t p en icillin and related R eaction s fro m horse serum an titoxin s o c cu r in a t least 5 % o f persons given the serum fo r the first tim e. T h e in je c te d serum o r drug is s lo w ly e x creted , so th at it remains in the circu la tion lo n g enough to stim ulate the p ro d u c tio n o f sp ecific IgG antibodies w h ich form soluble com p lexes w ith the antigen to cause a T y p e I I I rea ction ; IgE antibodies and con sequ en tly a Type I rea ction are also p rodu ced. B oth typ es o f rea ction p ro b a b ly con trib u te to sym ptom s. (R o b e rt Berkow, ed., T h e M erck M anual of Diagnosis and T reatm en t, Amerika: M erck Co. Inc., 1979, s. 240) I- SÖZCÜK DAĞARCIĞI th e m ost c o m m o n cause: en sık nedeni serum sickness: serum hastalığı related drugs: iliş k ili d roglar; b en zer ilâ ç la r reactions: te p k iler, reaksiyon lar horse serum an titox in s: at serum u an titoksinleri at le a s t: en azından persons: şahıslar, kiş iler give, t o : verm ek fo r th e first tim e : ilk k e z , ilk k ez olarak in ject, to : en jek te e tm ek , zerk etm ek s lo w ly : yavaş yavaş, yavaş b ir şekild e e x c rete, to : itrah e tm ek so th a t: ş ö y le ki rem ain, t o : kalm ak circu lation : d olaşım , kan d ola şım ı lon g en ou gh : y eterin c e uzun süre stim ulate, t o : uyarm ak p ro d u ction : üretim , y a p ım ; olu şu m sp ecific Ig G an tib od ies: özgü l Ig G an tik orlan form , t o : olu ştu rm ak , m eyd an a getirm ek solu b le: çözünür com p lex es: k om p lek sler antigens: antijenler. 277 a T y p e I I I rea ctio n : bir T ip I I I reaksiyonu con sequ en tly: bunun sonucu olarak, sonunda b oth ty p es o f rea ction : her ik i tip reaksiyon p ro b a b ly : m u htem elen ; olasılıkla con trib u te, t o : katkıda bulunm ak II- GRAMER NOTLARI (a ) R e la te d isim den ö n c e gelen bir past p a rticip le old u ğu iç in sıfat fon ksiyon u n u gör (b ) Persons given kullanım ında given isim olan persons sözcüğünden sonra gelen be m ek ted ir. p .p .'d ır. D o la yıs ıy la , ik i sözcük arasında w h o are saklıdır. Başka bir deyişle persons w h o are given d en ilm ek ted ir. (c ) In je c te d isim den ön ce (serum , drug) bir past p articiple olarak kullanılm akta « (d ) Serum, s ıfa t işlevin i g örm ek ted ir. F iil d e ğ ild ir. Lâtin ce bir sözcüktür, tek ild ir. L â tin c e 'd e —um ile sonlanan sözcükler —um son eklerini —a 'y a dönüştürerek ç o ğ u l olurlar. Serum 'u n ç o ğ u lu , örneğin sera'dır. (e ) L o n g enough to stim ulate kullanım ında, to stim ulate, bir mastar (in fin itiv e ) ola rak, sıfattan sonra k u llan ıldığı için T ü rk ç e 'd e gen ellikle - s ı/ - s i/ —su/—sü olaral belirtilm esine karşın, burada lon g en ou gh 'ı izle d iğ i iç in —cak/—c e k tarzd a ile an lam kazanm aktadır. B k z. Ç eviri N o tla n ( f ) . (f) T o cause isim den sonra gelen bir m astardır. G en ellik le isim den sonra kullanılsa m astarlar —cak/—cek anlam ını taşım akta, en d er olarak —mak/—m ek iç in (in orda t o ) anlam ını verm ekted ir. (g ) B oth typ es o f rea ction p ro b a b ly c on trib u te kullanım ında, şahıs ve sayı bakım ındaı ö z n e - f i i l uyuşm asını n o t etm ek te yarar vardır. 3. şahıs ç o ğ u l olan con tribu lı fiilin in hem en 3. şahıs tek il reaction 'd an sonra gelm esi yan lış d e ğ ild ir; çü n k i fiilin öznesi y in e 3. şahıs ç o ğ u l olarak kullanılan both typ es'tır. III- ÇEVİRİ NOTLARI (a ) K ayn ak m etin d eki ilk cüm le'de is ilk kısım da k u llan ılm aktadır; oysa T ü rk çe'yi ç e virid e fiil is son kısım da y e r alacaktır. Bu uygu lam a birden fazla ö z n e iç in a y « tek fiil uygulam alannda geçerlid ir. Başka bir d e y iş le , İn g iliz c e ’d e en başta g e la fiil, T ü rk ç e 'd e en sonda ola ca k tır. A y n ı düzen ed atlar(p rep ositio n s) iç in de g e ç e d bir ç e viri uygulam asıdır. (b ) İn g iliz c e 'd e 5 % T ü r k ç e 'y e g eçerk en % 5 olm ak tad ır. A y n ı şek ild e, İn g ilizc e'm i (c ) Persons given, verilen şahıslar ya da k işiler olarak çevirilir. (d ) The 5.3'ü T ü rk ç e 'd e 5,3 olm ak tad ır. in jected serum o r drug kullanım ının çevirisi, e n jek te edilm iş/zerk edilmiş serum y a da d ro g şeklin de gerçek leşir. Bu kullanım ı e n jek te e d ilen olarak ç e v » m ek ya n lış olur. (e ) So th at it rem ains kullanım ını sistem atik çeviri (y ö n tem s e l y a da lin e e r) ile g erç e k leştirirsek, ki d e ğiş k e n lik işlem i ya da rötuşu sonucu bu, kalacak tarzda olaral e ld e ed ilir. A y n ı kullanım serbest çeviri uygu lam alannda ş ö y le ki kalır olaral orta y a çıkar. 278 (f) (g) TAM Long enough to stimulate Türkçe'ye uyaracak kadar uzun süre olarak çevirilir. Bkz. Gramer Notlan (e). To cause burada neden olmak için olarak Türkçe'ye çevirilir. Bkz. Gramer Not­ lan (f). m e t in ç e v ir i Serum hastalığının en sık nedeni serum değil, fakat penisilin ve buna ilişkin droglardır. At serumu antitoksinlerinden reaksiyonlar ilk kez olarak serum verilen kişilerin en azından % 5'inde vukubuhır. Enjekte edilmiş serum ya da drog, bir Tip III reaksiyonuna neden olmak için antijenlerle çözünür kompleksler oluşturan özgül IgG antikorları oluşumu­ nu uyaracak kadar uzun süre dolaşımda kalacak tarzda yavaş yavaş itrah edilir; IgE antikor­ ları ve bunun sonucu bir Tip I reaksiyonu da oluşturulur. Her iki tip reaksiyon da muhteme­ len semptomlara katkıda bulunur. 279 PASAJ ALTI M any tum ors release antigenic substances in to the circulation. These antigenic m acrom olecules m ay even tu ally p ro v id e sensitive in dicators o f the presence o f a v a riety o f m alignancies, y ie ld in g a valuable im m u n olo gic appproach to the early diagnosis o f neoplastic disease, p articularly if detectab le b y technics app rop riate fo r mass screening programs. T h e y can also aid in m o n ito rin g patients f o r tu m or recurrence a fte r therapy. (R o b e rt Berkow, ed., T h e M erck Manual of Diagnosis and T reatm en t, Amerika: Merck Co. Inc., 1979, s. 255) I- SÖZCÜK DAĞARCIĞI tum ours: tüm örler release, t o : salınım y a p m a k ; serbest bırakm ak substance: m adde circu lation : d olaşım antigenic m acrom olecu les: an tijenik m akrom olekU ller p ro vid e, t o : sağlam ak m a y p ro v id e : sağlayabilir e v e n tu a lly : sonunda sensitive: d u yarlı, hassas in dicators :e n d ik a tö rle r, işaretler th e presen ce: v arlığı a va riety o f : ç e şitli m alignancies: kötücül tüm örlere dönüşm eler, kanserleşm e/ler y ie ld , t o : verm ek valuable: d eğerli im m u n olo gic approach: b a ğışık lık yak laşım ı, im m ü n olojik bir yaklaşım early diagnosis: erken teşhis, erken tanı neoplastic disease: tüm öral hastalık p articu larly: ö z e llik le , bilhassa if d etectab le: o rta y a ç ık a n la b ild iğ i tak tird e b y techics: tekniklerle ap p rop riate: uygun mass screening: k itle taraması aid, to : yardım e tm ek , y a rd ım c ı olm ak m o n itor, t o : d evam lı izlem ek 280 recurrence : nüks rh era p y : tedavi II1 1 GRAMER NOTLARI M a y even tu ally p ro v id e k ullan ım ın da adverb (z a r f) izle n ild iğ i gibi y a rd ım c ı fiil m ay ile tem el fiil p ro v id e arasında y e r alm aktadır. Bugün İn g ilizc e 'd e zarfların cümle iç in d e k i yerle ri ş ö y le tanım lanabilir: gen ellikle te k fiil kullanılan cüm lelerde, za rf fiil'd e n hem en ön ce y a da sonra; b ir y ard ım cı fiil ve fiil oldu ğu n da, yard ım cı fiil ile ana fiil arasında; iki y a rd ım c ı ve bir ana fiil durum larında, ik i y a rd ım c ı fiil arasında y e r alm aktadır. Bununla b irlik te, d o ğ a l olarak vurgulam aya b a ğ lı olarak, bir za rfın cümle başm da y a da sonunda da y e r alması olanaklıdır, b) K ayn ak m etin d ek i y ie ld in g aslında p ro vid in g sözcüğüne anlam daş olarak k u lla­ nılm aktadır. cı I f d etectab le kullanım ı za rfta n sonra bir sıfat k ullan ım ı olu p iki sözcük arasında d) B y technics app rop riate k ullan ım ın da isim olan technics sözcüğünden sonra sıfat it is y a da it can b e saklıdır, olan app rop riate sözcüğünün y e r alması, iki sözcük arasında w h ich are (ilg i zam iri, y a rd ım c ı fiil) sözcüklerinin saklı old u ğu n u gösterm ek tedir. Tam olarak y a zıld ığın d a <e) bu, b y techn ics w h ich are ap p rop riate olur. Screen ing program s'd a screening isim den ön ce gelen present p articip le kullan ım ıdır f) In m o n ito rin g patients kullanım ında m o n ito rin g bir fiil - isim (verb al n oun) olarak ve s ıfa t fon ksiyon u n d ad ır. kullan ılm ıştır. Çünkü her fiilin sahip o ld u ğu gibi her edatın da İn g ilizc e 'd e tüm ­ leci vardır. Bir tüm leç (o b je c t) de isim (n o u n ), zam ir (p ro n o u n ) y a da fiil-isim (verb al noun) ola b ile c e ğin e göre, ed attan sonra fiil forsunda bir kavram kullanıl­ ması g e re k tiğ in d e bu her zam an fiil - isim olm alıd ır. III- ÇEVİRİ NOTLARI (a ) A n tig e n ic substances’ı T ü rk ç e 'y e ç o ğ u l ş e k liy le d e ğ il antijenik m ad de olarak ç e v i­ ririz. Bunun nedeni, T ü rk ç e 'd e ç o ğ u k e z tek il ve ç o ğ u l y erin e te k il şeklin ya yg ın olarak kullanılm asıdır, ö r n e ğ in , A li, A h m e t ve A y ş e g itti (g ittile r y e rin e ) y a da ı b) th ree apples iç in üç elm alar d iy e m iy e c e ğ im iz gibi. O f the presence, varlığın ın o la b ile c e ğ i gibi varlığın a ilişk in olarak da çevirile b ilir. i c) T o th e early diagnosis'i çevirirk en to sözcüğünü tow ards olarak d eğerlen d irerek b u ­ nu yönü nde şeklin d e çevirm ek , çe viri ürününe e tk in lik ve a ç ık lık getirecektir. B u­ nun nedeni İn g ilizc e ve T ü rk ç e 'd e edatların d e ğiş k e n lik gösterm esidir: she arrived in A n k a ra = A n k a ra 'y a vasıl old u örn eğ in d e in 'in —y a olarak ç e v irild iğ i gibi. (d ) I f d etectab le, orta y a ç ık a rta b ild iğ i tak tird e olarak T ü rk ç e 'y e ç e virilir. B k z. G ram er (e ) B y tech n ics ap propriate, T ü r k ç e 'y e uygun olan tek n ik lerle olarak ç evirilir. B kz. (f) G ram er N o tla n (d ). F o r mass screening program s, T ü r k ç e 'y e k itle taram a p ro gram ları olarak çe virilir. (g ) In m o n ito rin g patients kullanım ını T ü r k ç e 'y e ç evirirk en hastaların d evam lı izle n ­ N o tla n (c ) . m esinde y a da hastaların devam lı bir şek ild e izlen ilm esin d e ç evirm ek olanaklıdır. 281 TAM ÇEVIRÎ METNİ Birçok tümörler dolaşıma antijenik madde salmımı yaparlar. Bu antijenik maka moleküller, özellikle kitle tarama programlan için uygun olan tekniklerle, tümöral hastalığı erken tanısı yönünde değerli bir bağışıklık yaklaşımı sağlayarak, sonunda çeşitli kötüc tümörlere dönüşmelere ilişkin duyarlı endikatörler sağlayabilirler. Bunlar tedaviden som tümör nüksü için hastalann devamlı bir şekilde izlenilmesi için de yardımcı olabilir. 282 PASAJ YEDİ The aldehydes or carbohydrates, keton es and or saccharides, are th eir derivatives. M a n y have the em p irical form u la (C H 0 ) n , m ost sim p ly d e fin e d as p o ly h y d r o x y 2 w h ich origin ally suggested th ey w ere "h y d r a te s " o f carbon. M on osaccharides, also called sim ple sugars, consist o f a single p o ly h y d r o x y ald eh yd e o r k e to n e unit. T h e m ost abundant m onosaccharide is the six - carbon D - glucose; it is the paren t m onosacch aride fro m w hich m ost others are derived. D -g lu c o s e is th e m ajor fu e l fo r m ost organisms and the basic b uilding b lo c k o f th e m ost abundant polysacch arides, such as starch and cellulose. O ligosaccharides (G ree k o lig o , " f e w " ) con tain fro m tw o to ten m onosacch aride units jo in e d in glyk osid ic linkage. Polysacch arides contain m any m onosacch aride units jo in e d in lo n g linear o r branched chains. M o s t polysaccharides contain recurring m onosaccha­ ride units o f o n ly a single k in d o r tw o alternating kinds. (A lb e r t L. Lehninger, B ioch em istry, Worth Publishers, Inc., N e w York, 1979, s. 249) SÖZCÜK DAĞARCIĞI m ost sim p ly : en basit şekild e are d e fin e d as: olarak tanım lanırlar derived fro m : —dan/—den eld e edilen/çıkanlan/derive ed ilen d erivative: türev o rigin ally suggested: ilk başta/başından telk in etti also called : d iy e d e adlandırılan/bilinen consist o f : —dan/—den ibarettir/oluşurlar abundant: b ol p aren t: ana; ana y a da baba; parents: e b ev e y n , ana baba th e m a jor fu e l: başlıca y a k ıt th e basic b u ild in g b lo c k : tem el y a p ı taşı starch and cellu lose: nişasta ve selüloz fro m t w o t o ten : ik i ile on arasında t o jo in : b irle ş (tir)m e k ; b a ğ la (n )m a k ; katılm ak linkage: b a ğ la n tı;b a ğ , bağın tı link: b a ğ , b ağlantı b on d : bağ linear o r branched chains: doğru sal y a da dallanm ış zin cirler 283 t o con ta in : ih tiva e tm ek , içerm ek recurring: tekrarlayan, m ükerrer o n ly a single....alternating kinds: sadece tek tip y a da b irib iriyle y e r d e ğiş tire n ik i tip tek rarlayan m onosakkarid üniteleri iç e rirle r GRAMER NOTLARI (a ) A ls o called as k ullan ım ın da called bir past p a rticip le olu p isim m onosaccharides den sonra w h ich are (ilg i zam iri ile fiili) saklı tutm aktadır. (b ) Suggested th ey k u llan ılım ın da ik i sözcük arasında düşürülen th at sözcüğünü n o t eı (c ) Six - c a rb o n .sıfat old u ğu iç in tek il ve iki sözcük arasına tire konularak y a z ılm ış tı: Parent burada m ain anlam ında kullanılm aktadır. (d ) .... and th e basic bu ild in g b lo c k kullanım ını tekrar y a z d ığ ım ız zam an , bunu m ek te yarar vardır. ... and it is th e basic b u ild in g b lo c k olarak ifa d e ed eb iliriz. (e ) U n its jo in e d her ik i durum da da isim den sonra fiilin üçüncü şeklin in kullanılmasın, (f) G erek recurring gerekse alternating isim den ön ce kullanılan present p a rtic ip le 'la rd r ö rn ek lem ek ted ir, tk i sözcük arasında ilgi zam iri ve fiil (w h ic h are) saklıdır. Bu n ed en le, sıfat iş le v i g örm ek ted irler. ÇEVİRİ NOTLARI (a ) " H y d r a t e s " o f carbon k ullan ım ın ı karbonun hidratlan d e ğ il k arbon "h idratları olarak çevirm ek gerekir. B aşka b ir d e y iş le o f sözcüğü d ü şm ektedir. (b) S ix . (c ) ... fro m carbon sıfat işlevinde olduğu için altı karbonlu olarak Türkçe’ye çevirilebilir. w h ich m ost others are derived kullanım ını T ü rk ç e 'y e çevirirk en f r o « sözcüğü düşm ekte ve bu ki + zam ir + fiil olarak ki rötuşun a tâbi tutularak birçok d iğerlerin in e ld e e d ild iğ i y a da d erive e d ild iğ i şeklin de g erç e k le ş tirilir. (d ) M ost en fazla, en ç o k olm asına karşın b ir ç o ğ u olarak çevirilir. (e ) „ . and ve + th e basic b u ild in g —d ir y erin e —up + b lo c k 'ta n ön ce it is anlaşılm ış old u ğu n dan , çeviriş, —d ır olarak gerç e k le ş tirilere k T ü rk ç e 'd e ak ıcılık sağls nılır. (f) ... fr o m tw o to ten k u llan ım ın ı ç evirirk en ik i ile on arasında d em ek yerin d e olur. (g ) ... jo in e d in glyk osid ic linkage 'in T ü r k ç e 'y e çevirisi g likosidik b ir b a ğla b ağlan ım « (h ) ... jo in e d in lo n g linear o r branched chains T ü r k ç e 'y e uzun doğru sal y a da dallan­ olarak g erç e k le ş tirilir. m ış zin cirlerle b ağlan m ış şeklin de ç evirileb ilir. (i) (j) R ecu rrin g sözcüğü tek rarlayan olarak anlam kazanır. A lte m a tin g 'in T ü rk ç e çevirisi b irib iriy le yer d eğiş tire n olarak gerçekleştirilir. Burada altern a tif sözcüğünü kullanm ak yan lış olu r. t a m m e t in Tü r k ç e ç e v ir i ü r ü n ü K arbon h idratlar, y a da sakkaridler, en basit şek ild e p olih id rok si ald ehid leri y a da keton ları ve türevleri olarak tanım lanırlar. B irçoğ u n u n başlangıçta bunların k arbon "h id ra : 2 la n " old u ğu n u telk in eden am pirik bir form ülü (C H 0 ) n vardır. Basit şekerler d iy e de ad landırılan m on osak karitler te k p o lih id rok si aldehid y a da k e to n ünitesinden ib arettir. En bo 1 m onosakkarit a ltı - karbonlu D - glu k ozd u r; b irç o k d iğerlerin in eld e e d ild iğ i ana m o n o s a k k t rittir. D - g lu k o z organizm aların büyük çoğ u n lu ğu iç in başlıca y a k ıt o lu p lo z g ib i en b o l p olisakkaritlerin te m el y a p ı taşıdır. 284 1 nişasta ve sellü- O ligosak k aritler (G r e k ç e o lig o " b ir k a ç " 2 ) glik o sid ik b ir b a ğla bağlanm ış iki ile o n arasında m ukosakkarit ünite ih tiva ederler. P olisak k aritler uzun doğru sal y a da d a lla n m ış 1* zin cirlerle bağlanm ış b irç o k m ukosakkarit üniteler içerirler. Polisak k aritlerin ç o ğ u tek tip y a da b irib iriy le y e r d e ğ iş tire n ik i tip tekrarlayan m onosak karit üniteleri iç e rirle r. ESTETİK RÖTUŞ VE EDİTiNG 1 — İn g ilizc e kaynak m etin d ek i tekrarlayan f iil'i T ü rk ç e 'd e —d ır + —dur olarak y a z ­ m am ak iç in , çevirisi —up (o lu p ) + —d ır olarak gerç e k le ş tirilm iş tir. 2— G r e k ç e 'd e bu sözçük az y a da birk aç anlam ına g elm ek te, ancak burada sayı sözko- 3— 4 — nusu old u ğu n dan birkaç y eğ le n m iş tir. T ü rk ç e 'd e bunu b elki d e 2-10 olarak b elirtm ek daha iy i olu r. "D a lla n m ış " sözcüğünü açarak "d alla ra a y n la n " d em ek daha anlam lı olabilir. 285 PASAJ SEKİZ CELL CULTURE METHODS Iso la tio n in ce ll culture. In p ra ctice, cell cultures w h ich are susceptible to the broadest rang« o f viruses should be used. Since th e y are m ost lik e ly to d e te c t the greatest v a riety o f viruses in clinical m aterials. C ells used in the v ir o lo g y la b ora to ry are designated b y th eir sources and b y then characteristics. P rim ary cell cultures are ou tgrow th s o f cells ob ta in ed d ire c tly fro m tissue fragm ents w h ich have been treated w ith tripsin to disperse cells e n zy m a tic a lly in to a cel suspension. T h e suspension is p laced in a n u trien t g ro w th m ed iu m and th e cells are perm it ted to attach to th e w alls o f th e tube. P rim ary m o n k e y k id n e y cells, hum an am n ion cells o r human e m b ryo n ic k id n e y cells are representative ty p es e m p lo y e d f o r isola tion o f virus th e y are susceptible to a w ftfe v a riety o f viruses. P rim a ry cell cultures can be subcultured as secondary cell cultures f o r o n ly a fe w generations. On the o th e r hand, semicontinuous cell lines, e.g.. W I - 38 cells and hum an d ip lo id fib ro b la st cells, d erived fro m an outgrow th o f cells fr o m fe ta l lung tissue, can be subcultured fo r m an y generations. C ontinuous cell lines are tran sform ed o r neoplastic cells, w h ich have been derived fro m cancer tissue, e.g. H ep - 2 cells, w h ich w ere d erived fro m a hum an laryngeal carcinom a. C ontinu ou s cell lines can be subcultured fo r an in d e fin ite num ber o f generations. (Y ou m a n s — Paterson — Sommers. T h e B iolog ic and C linical Bases oi In fe c tio u s Diseases, Philadelphia: W.B. Saunders Co., 1975, s. 143.) II - SÖZCÜK DAĞARCIĞI cell culture : hücre kültürü isolation : izo la s y o n ; tecrit in p ra ctice: uygulam ada; aslında are susceptible to : a ’y a / e ' y e k o la y yakalanır, d u yarlıd ır; sensitive: d u yarlı, hassas broadest : en geniş range: silsile, sıra, ç a p ; d e ğ iş ik çeşit/ler ranges fro m ...to / b e tw e e n : —dan/—d en... —a'ya/—e 'y e değişir/arasında d e ğ iş ir a range o f viruses: d eğişik virüs ç e şitleri m ost lik e ly : en olası, p e k m u htem elen to d e te c t: bulup o rta y a çık arm ak ; saptam ak; to establish: saptam ak 286 the greatest variety: en büyiik/çok çeşitler/i clinical materials: klinik materyaller cells used: kullanılan hücreler virology laboratory: viroloji laboratuvan are designated: tâyin edilirler by their sources: kaynaklarına göre characteristics: karakteristikler, özellikler features: özellikler outgrowths o f cells: hücrelerin dışa - büyümüş kısımları to obtain: elde etmek tissue fragments: doku parçalan which have been treated: işleme tâbi tutulan/tutulmuş olan to disperse: dağıtmak enzymatically: enzimatik olarak cell suspension: hücre süspansiyonu is placed: konur/konulur a nutrient growth medium: besleyici bir üreme besiyeri to permit: müsaade etmek to attach: yapışmak, tutunmak walls o f the tube: tübün duvarlan primary monkey kidney cells: primer maymun böbrek hücreleri human amnion cells: insan amnion hücreleri embryonic: embriyonik representative types: temsili tipler employed: kullandı; kullanılan a wide variety: çok çeşitli can be subcultured: başka bir besiyerine nakledilebilirler secondary cell cultures: ikincil hücre kültürleri a few generations: birkaç nesil/kuşak on the other hand: diğer taraftan semicontinuous cell lines: yarı - devamlı hücre dizileri derived: elde etti; elde edilen, derive edilen fetal lung tissue: fetal akciğer dokusu continuous cell lines: devamlı hücre dizileri transformed or neoplastic cells: şekil değiştirmiş ya da neoplastik hücreler cancer tissue: kanser dokusu e.g.; exampli gratia: meselâ, örneğin human laryngeal carcinoma: insan larenks karsinomu an indefinite number: sonsuz sayı/da; sınırsız III - CÜMLE CÜMLE SİSTEMATİK ÇEVİRİ HÜCRE KÜLTÜR YÖNTEMLERİ (i) uygulamada b3 hücre kültürleri O b2 ki duyarbdır -► duyarlı olan b! en geniş çapta değişik virüs çeşitlerine 287 84---- ----- kullanılmalıdır □ a3 ----- madem ki büyük bir olasılıkla saptayabilirler -*• büyük bir olasılıkla saptayabildiklerine göre a2 ----- en büyük virüs çeşitlerini aı ----- klinik materyellerde b ® a 0 ^S=b+a (ii) b2 ----- hücreler O b! ----- ki kullanılırlar -> kullanılan a2 ----- tâyin edilirler □ a, ----- kaynaklan ve karakterlerine göre b (D a m S= b+a C| ----- primer hücre kültürleri O bj ----- —dır/—dir/—dur/—dür □ a8 ----- hücrelerin dışa - büyümüş kısımlan a7 ------ ki elde edilirler 8g ------ doğrudan doğruya a5 84 85 ---- doku parçalanndan ----- ki işleme tâbi tutulmuşlardır -*■ işleme tâbi tutulan ----- tripsinle a2 ----- enzimatik olarak hücreleri dağıtmak için 8j ----- bir hücre süspansiyonuna c -* ■ elde edilen ® b sı a 2t S = c + a + b 288 dji ----- süspansiyon O c2 ----- konulur □ cj ----- besleyici bir üreme besiyerine -v e — hücreler/i/n O a2 ----- yapışmalarına müsaade edilir □ a^ ----- tüb(ün) duvarlarına d (D c SI b © a SI S = (d + c) + (b + a) primer maymun böbrek hücreleri insan amnion hücreleri insan embriyonik böbrek hücreleri —dır/—dir/—dur/—dür □ temsilî tipler ki kullanılır -*• kullanılan virüs izolasyonu için duyarlıdırlar □ çok çeşitli virüslere d (D c 3 b 2t . — —- i a E S = (d + b + c) + (a) 289 (V i) U1 primer hücre kültürieri O a3 başka bir besiyerine nakledilebilirler D a2 ikincil hücre kültürieri olarak al sadece birkaç nesi! için b $ a m S —b + a (Vü) diğer taraftan(+) 1 b? ----- yan - devamlı hücre dizileri O ^ bg örne_ğin w i- 38 hücreleri ve insan diploid fibroblast hücreleri bg ----- ki elde edilirler — > elde edilen bg ----- hücrelerin/in dışa büyüyen kısımlanndan fetal akciğer dokusundan ı a2 -- başka besiyerierine nakledilebilirler □ a. -- birçok — nesil için b ® a ta (+ )e = b + a (vüi) devamlı hücre dizileri O D1 a5 —dır/—dir/—dur/—dür □ şekil değiştirmiş ya da neoplastik hücreler ki elde edilmişlerdir — >elde edilmiş olan kanser dokusundan, örneğin Hep - 2 hücrelerinden ki elde edilirler — *elde edilen 290 al ----- bir insan larenks karsinomundan c ® b a a 2t S= c+a+b (ix) bj ----- devamlı hücre dizileri O a9 ----- başka besiyerierine nakledilebilirler/tekrar kültürienebilirler □ smın olmayan/sonsuz sayıda nesiller için b ® a m S=b + a IV - ELDE EDİLEN TAM METÎN ÇEVlRl ÜRÜNÜ hücre k ültür yöntem leri Hücre Kültüründe izolasyon. Uygulamada, en geniş çapta değişik virüs çeşitlerine duyarlı olan hücre kültürleri klinik materyellerde en büyük virüs çeşitlerini büyük bir olasılıkla sapta­ yabildiklerine göre kullanılmalıdır.11 Kullanılan hücreler kaynaklan ve karakteristiklerine göre tâyin edilirler. Primer hüc­ re kültürleri bir hücre süspansiyonuna enzimatik olarak hücreleri dağıtmak için tripsinle işle­ me tâbi tutulan doku parçalanndan doğrudan doğruya elde edilen hücrelerin dışa-büyümüş kısımlandır. Süspansiyon besleyici bir üreme besiyerine konulur ve hücrelerin tüb(ün) duvar­ larına yapışmalanna müsaade edilir. Primer maymun böbrek hücreleri, insan amnion hücre­ leri veya embriyonik böbrek hücreleri ve virüs izolasyonu için kullanılan temsilî tiplerdir; çok çeşitli virüslere duyarlıdırlar. Primer hücre kültürleri sadece birkaç nesil için ikincil hücre kültürleri olarak başka bir besiyerine nakledilebilirler.2' Diğer taraftan, fetal akciğer doku­ sunun hücrelerinin dışa-büyüyen kısımlarından elde edilen yan-devamh hücre dizileri, örneğin, W I-38 hücreleri ve insan diploid fibroblast hücreleri birçok nesil için başka besi­ yerierine nakledilebilirler.31 Devamh hücre dizileri bir insan larenks karsinomundan elde edilen kanser dokusundan, örneğin, Hep-2 hücrelerinden Side edilmiş olan şekil değiştir­ miş41 ya da neoplastik hücrelerdir. Devamh hücre dizileri sınırlı olmayan nesiller için başka besiyerierine nakledilebilirler.51 291 ESTETİK RÖTUŞ VE EDITING Bu cümlenin çevirisi doğru olmasına karşın, sistematik çeviri ürünü olarak Türkçe' de kolay- anlaşılır ya da akıcı bir nitelik göstermemektedir. Estetik rötuş ve editıg sonucu, hiçbir sözcüğü metin-dışı bırakmadan, cümlenin sunuluşunda biraz de£şiklik yaparak, bu cümle'yi aşağıdaki gibi sunmak gerekir. Uygulamada, klinik materyellerde en büyük virüs çeşitlerini büyük bir olasılıkta saptayabüdiklerine göre, en geniş çapta değişik virüs çeşitlerine duyarlı olan hüoı kültürleri kullanılmalıdır. Tekrar kültüılenebilirler şeklinde de çevirisi yapılabilir. Tekrar kültüılenebilirler. Buna, deforme ya da şekilleri bozuk da denebilir. . . . yeniden kültürleri yapılabilir ya da tekrar kültüılenebilirler. 292 PASAJ DOKUZ The thigh and knee The knee depends for its stability upon its four main ligaments und upon the quadriceps muscle. The importance o f the quadriceps cannot be over-emphasised. So efficiently can a powerful quadriceps control the knee that it can maintain stability despite considerable laxity o f the ligaments. In many injuries and diseases of the knee the quadriceps wastes strikingly, and to some extent the condition o f the muscle is an index o f the state of the knee: if it is wasted it is probable that there is an abnormality within the joint Apart from its vulnerability to injury, the knee is also particularly prone to almost every kind o f arthritis. Moreover, it is the joint most commonly affected by osteochondritis dissecans and intra-articular loose body formation. The region o f the knee is the zone o f most active bone growth in the lower limb (contrast the upper limb, where most growth occurs towards the shoulder and wrist). Perhaps partly for this reason the metaphyses near the knee are common sites o f osteomyelitis and o f primary malignant bone tumours. The knee is, in fact, a region where nearly every kind o f orthopaedic disorder may be represented. J. Crawford A d a m , Outline o f Orthopaedics. (London: Churchill Livingstone, 1981, reprint 1983) p. 361. II - SÖZCÜK DAĞARCIĞI tigh : uyluk bölgesi, kalça eklemiyle diz arasındaki bacak kısmı knee: diz stability: sabit, sabit olma; değişmeden kalabilme yeteneği; denge depends for : —na/—ne borçludur main ligaments: ana bağlar quadriceps muscle: dört başlı kas over - emphasize : aşın bir şekilde vurgulamak so efficiently: öylesine etkinlikle can maintain: idame ettirebilir/ler considerable: adamakıllı laxity: gevşeklik wastes: yıpranır, yıpranıp erir 293 strikingly: çarpıcı bir şekilde to some extent: bir dereceye kadar an index o f the state:durumunu gösteren bir işaret/delil; durumunun göstergesi if it is wasted: yıprandığı taktirde it is probable that: olasıdır/muhtemeldir ki abnormality: anormallik within the joint: eklem/mafsal içinde apart from: —dan/—den gayrı/başka vulnerability to injury :indnmeve açık/açık hedef particularly: özellikle is prone to: eğilimindedir; çok yatkındır every kind o f arthritis: her türlü artrit; her türlü eklem iltihabı moreover: üstelik, dahası is most commonly affected : en sıklıkla etkilenir osteochondritis: osteokondrit; kemikle kemik kıkırdağının birlikte iltihabı osteochondritis dissecans: osteokondroliz/i; eklem içinde 'serbest cisimler' 'e yol açan ta kırdak çevresindeki kemiğin septik nekrozu ile karakterize du n a intra • articular loose body formation : iç - eklemsel serbest/gevşek cisim oluşumu zone: şeridimsi dar bölge most active bone growth: en aktif kemik büyümesi/gelişmesi the lower limb: bacak contrast : karşılaştır/ınız; karşıt taraflarını mukayese ediniz the upper limb: kol the shoulder and wrist: omuz ve bilek partly for this reason: kısmen bu nedenle the metaphyses: metafızler; uzun kemikte diafizle epifiz arasındaki kısımlar common sites: müşterek yerler/i osteomyelitis: osteomiyelit; kemik iliği iltihabı primary malignant bone tumours: primer kötücül kemik tümörleri in fact: aslında orthopaedic disorder: ortopedik bozukluk may be represented: temsil edilebilir/ler III - GRAMER VE ÇEVİRİ NOTLARI (a) Burada "depends for* aslında "owes" etkinliğinde kullanılmaktadır. Çeviri! —na/—ne borçludur olarak gerçekleştirilebilir. Depends on/upon olsaydı, boa —a'ya./—e'ye bağlıdır/dayanmaktadır olarak çevirmek gerekecekti. Stability burada denge olarak çevirilemez. Ortopedik çerçeve içinde, sabit, 4 i ğişmez, değişmeden kalabilme yeteneği bu kavramı karşılamaktadır. So efficiently... diye başlayıp devam eden bu cümle vurgulama amacıyla devril olarak kaleme alınmıştır. Dolayısıyla, çevirisinde de bu havayı yaratabilmek içri öylesine etkinlikle kontrol etmektedir ki. . . tarzı tercih edilmeli, bir (K i) Rötnyd na gidilmemelidir. Bu metinde kullanılan "condition" ve "state" sözcükleri, temelde nUanslı olm ala na karşın, burada her ikisi de "durum" sözcüğü üe anlam kazanmaktadır. Be&4 bir anlam farkı varlığını göstermek amacıyla, 'state' biraz daha açılarak 'içiari bulunduğu durum' denebilir. (b) (c) (d) 294 (e) (f) IV - Vulnerability, açık hedef oluşu, çok kolay etkilenişi dile getirmekte, oysa is prone to kullanımı çok yatkın oluşu anlatmaktadır. Her iki sözcük de tendency/inclina­ tion (eğilim) 'den kuvvetlidir. Contrast, compare ile kanştınlmamalıdır. Compare'ın anlamını açacak olursak, bunun benzer tarafları karşılaştırmak olduğu görülür. Oysa, contrast karşıt ya da benzemiyen yanlan karşılaştırmak demektir. SİSTEMATİK ÇEVİRİ İLE ÖRNEK IKI CÜMLE (i) bir çok diz incinmeleri ve hastalıklannda ^ g j---- --- dört başlı kas O fg yıpranır/yıpranmaktadır □ ----- f j -------- çarpıcı bir şekilde bir dereceye kadar e^ , ve - EKOK g d^ --- c^ ----- kasm durumu O —dır/—dir/—dur/—dür □ dizin içinde bulunduğu durumun bir delili/işareti/göstergesi bj - - yıprandığı taktirde ag --- olasıdır □ a, --- ki bir anormallik vardır -* bir anormalliğin olduğu -*■ olması (varlığı) a^ --- eklem içinde Değerlendirme g 0 f f H _ e e d d c c 2t b b İt a a © 0 S <+)s = (g +f) + ( ++)(e + c + d ) + (b + a) 295 kısmen bu nedenle^*) metafizler O ki dize yakındır -* dize yakın oian -*■ dizin yanmdaki —dır/—dir/—dur/—dür □ müşterek yerier/i osteomiyelitin I primer kötücül kemir tümörlerinin i EKOK c Değerlendirme a c O a 2t ( +>S = c + a + b V - ELDE EDİLEN TAM METİN ÇEVİRİ ÜRÜNÜ U YLUK BÖLGESİ VE DİZ Diz, değişmez pozisyonunu dört ana bağa ve dört başlı kasa borçludur. Dört başta kasın önemi asla aşın jbir şekilde vurgulanamaz1. Güçlü dört başlı kas öylesine etkinlikle <&zi kontrol etmektedir ki bağlann adamakıllı gevşek olmalanna karşın değişmezliğini idame ettirebilmektedir. Birçok diz incinmeleri2 ve hastalıklannda, dört başlı kas çarpıcı bir şekide yıpranmaktadır3, ve bir dereceye kadar kasın durumu diz durumunun bir göstergesidir : yıprandığı taktirde, eklem içinde bir anormallik olmasısolasıdır. İncinmeye açık bir hedef olmasından gayriD, diz hemen hemen her tür eklem itihabma7 çok yatkındır8. Üstelik, osteokondroliz ve iç - eklemsel serbest cisim oluşumu ik en sıklıkla etkilenen eklemdir. Diz bölgesi, bacakta en aktif kemik gelişim zonudur (Büyümenin çoğunun omuz w bilekte olduğu kol ile bunun benzemiyen yanlannı mukayese ediniz9). Belki de kısmen ba nedenle, diz yanmdaki metafizler osteomiyelit ve primer kötücül kemik tümörlerinin müşte­ rek yerleridir. Aslında, diz hemen hemen her türlü ortopedik bozukluğun temsil edik r,>Uo v i ! 1 bir bölgedir. VI - ESTETİK RÖTUŞ VE EDiTİNG 1— Bunu, aynı espriyi verebilmek için, şöyle çevirmekte yarar vardır: "Dört başta kasın önemini nekadar vurgulasak azdır." 296 2— 3— 4— IO <0 7— 8— 9— 10 — "Birçok diz yaralanmaları" da denebilir. . . . çarpıcı bir şekilde harabolmaktadır. . . . kadar kasın içinde bulunduğu durumun birgöstergesidir" demek daha iyi. . . . eklem içinde bir anormalliğin varlığı olasıdır. "İncinmeye son derece miisait olmasından/incenmeye çok kolay maruz kalmasın­ dan başka" demek daha akıcı olur. . . . eklem yangısına... " . . . büyük bir eğüimi vardır" da denebilir. ". . . . kol ile bunu karşılaştırınız" anlamıiletebilmektedir.Çünkü, karşılaştırmak, kıy adamak ile bir anlam farkı belirtebilmektedir. " . . . bozukluğun bulunabüeceği.. . " demek daha akıcı olur. 297 PA SA J ON Effect of Anesthetics and Oxygen Deprivation on Brain Blood Flow and Metabolism A great deal o f clinically relevant information about the cerebral circulation ha accumulated in the past decade. We will review this material. We will first consider cerebral blood flow (CBF) and metabolism in the normal, unaneshetized state; then discuss the effects o f anesthesia on CBF; and finally apply this knowledge to several clinical problems. NORMAL VALUES Normal values for the cerebral hemodynamic and metabolic variables arc summarized in Table 1. These vary with both age and functional state o f the brain. Mental activity increases regional cerebral blood volume and presumably regional CBF (rCBF) is active locations. For example, a visual task increases rCBF in the occipital areas. Mean CBF o f healthy volunteers was increased during rapid—eye-movement sleep and decreased in slow wave sleep. Oxygen uptake, or metabolic rate for oxygen (CMROz ) is not altered by sleep. Increased CBF has also been observed in cats during both slow wave and rapid-eye movement sleep. Mean CBF in a group o f children was found to be almost twice that o f young adults, and CMRO^ about 25 per cent higher. However, old age by itself does not seem to affect CBF. Arteriosclerotic patients often have reduced CBF, but if these are excluded, there are no differences in CBF or CMROz among adults o f any age. Spinal cord blood flow behaves much like CBF. It varies with Pa CO although sensitivity is less than that o f brain. Spinal cord blood flow also autoregulates and the lower limit is probably similar to that o f brain. (Allan L. Smith, "Recent Developments in Anesthesia", The Surgical Clinics o f North America, 55: 4,819, Philadelphia: W.B. Saunders, 1975.) II - SÖZCÜK DAĞARCIĞI effect o f anesthetics: anestetiklerin etkisi oxygen deprivation:oksijen yoksunluğu brain blood flow : beyin kan akımı 298 metabolism: metabolizma a great deal (o f): bir hayli, epey, adamakıllı clinically relevant information: klinik olarak tutarlı bilgi; klinik değeri olan bilgi the cerebral (blood) circulation: beyin (kan) dolaşımı has accumulated: birikmiştir in the past decade: son/geçen on yılda first: evvelâ to consider: nazan itibara almak, incelemek cerebral blood flow (CBF): beyin kan akımı (BKA) normal unanesthetized state : normal, anastezi edilmemiş durum then : sonra to discuss: tartışmak finally: en sonunda to apply knowledge to: —a'ya/—e'ye bilgiyi uygulamak; to apply: müracaat etmek, başvurmak clinical problems: klinik sorunlar normal values: normal değerler the cerebral hemodynamic and metabolic variables: serebral hemodinamik ve metabolik to summarize : özetlemek değişkenler Table 1 : Tablo 1 to vary : değiş(tir)mek age and functional state : yaş ve fonksiyonel/işlevsel durum mental activity : mental aktivite/faaliyet increases : artırır regional cerebral blood volume : bölgesel beyin kan volümü presumably : tahminen, muhtemelen regional cerebral blood flow (rCBF) : bölgesel beyin kan akımı (bBKA) in active locations : aktif yerlerde for example : örneğin, meselâ a visual task : görsel bir çaba/iş ' occipital areas : oksipital alanlar mean CBF : ortalama BKA healthy volunteers : sağlıklı gönüllüler rapid - eye - movement sleep : göz kapaklarının süratle haraket ettiği uyku in slow wave sleep : hareketin yavaşladığı uykuda oxygen uptake : oksijen alınımı metabolic rate o f oxygen : oksijenin metabolik hızı is not altered: değişmez by sleep: uykuyla was found to be: olduğu bulundu almost twice: hemen hemen iki misli that o f : —mkı/—inki/—unku/—ünkü young adults :genç erişkinler old age by itself: yalnız başma yaşlılık does not seem: görünmemektedir to affect: etkilemek arteriosclerotic patients: arteriosklerotik hastalar reduced CBF: azalmış BKA to exclude: hariç tutmak among adults: erişkinler arasında of any age: herhangi bir yaşta 299 spinal cord blood flow: spinal kord kan akımı behaves much like: çok benzer/benzeyen bir şekilde davranır varies with Pa CO y arteriyel karbon dioksit parsiyel basıncı ile değişir sensitivity: hassasiyet, duyarlılık autoregulates: otoregülasyon yapar; kendi kendine ayarlama yapar the lower limit: daha düşük olan limit is probably similar: muhtemelen benzemektedir III - GRAMER VE ÇEVİRİ NOTLARI Bu pasajda üç kez kullanılan "that of" 'a dikkat etmekte yarar var. Türkçe çeviri'de —ınkı/inki/—unku/—ünkü Anahtarı olarak işlev yapan bu kullanımı kolaylıkla aktarmak ola­ nağı vardır. Gerek dilbilgisi gerekse çeviri açısından "increase'"‘decrease"ve "reduce" fiillerine titizlikle eğilmek zorunludur. Bunun nedeni bu fiillerin hem aktif hem de pasif bir çerçeve­ de anlam kazanabilmeleridir. Çeviri'de küçük bir ihmal, eylemin tam tersinin belirtilmesine yol açabilir. Bu fiillerin Türkçe’ye çevirisi, metne göre, sırasıyla şöyle olabilir: "artmak artırmak", "azalmak/azaltmak" ve "azalmak/azaltmak/düşmek/düşünnek". Hemen takdir edilebileceği gibi tıpta bir serumun azalması' ile 'azaltılması' büyük bir ayrıcalık ve sorum­ luluk olayma yol açabilecek niteliktedir. IV - CÜMLE CÜMLE SİSTEMATİK ÇEVİRİ (i) anestetiklerin ve oksijen yoksunluğunun etkisi a^ ----- beyin kan akımı ve metabolizma üzerinde S= a (ü) b a b2 ----- klinik olarak tutarlı bir hayli/epey/adamakılh bilgi O b^ ----- beyin dolaşımı hakkında a£ ----- birikmiştir/birikmiş bulunmaktadır □ a^ ----- son/geçen on yılda ® 0 S= b+ a (iii) a2 • °n geçireceğiz bu materyali S= a 300 (İV ) evvelâ ^ inceleyeceğiz □ I c9 1----iy V6 1 beyin kan akımını metabolizma/yı l c^ ----- b3 j-V-e- - normal, anastezi edilmemiş durumda tartışacağız □ anastezi etkilerini b-^ ----- beyin kan akımı üzerinde/ki a3 i ye en sonunda uygulayacağız &2 ----- bu bilgiyi a ^ ----- çeşitli klinik sorunlara c m b s a^ SI □ (+ )S = (c) + (b) + (a) Normal Değerler (v) \>2 ----- normal değerler O b-^ ----- serebral hemodinamik ve metabolik değişkenler için a -•- özetlenmektedir □ Tablo l'd e b a ® m S = b + a (vi) bj ----- a3 ----- bunlar O değişmektedir □ 301 b »2 ----- gerek yaşı gerekse fonksiyonel/işlevsel durumu ile aı ----- beynin ® m S= b + a (vü) mental aktivite/faaliyet O D1 artırır □ a4 i a2 " bölgesel beyin kan volümünü 4 a , y? muhtemelen bölgesel beyin kan akımını t _J aktif yerlerde aı •• b ® a H b + a (viii) in (+ ) örneğin1 görsel bir çaba/iş O bl artırır □ a3 bölgesel beyin kan akımını a2 oksipital alanlarda/ki © E Ws=b+a (lx) sağlıklı gönüllülerin ortalama beyin kan akımı O C1 artırıldı -> arttı □ göz kapaklarının süratle hareket ettiği bir uyku sırasında ye azaldı hareketin yavaşladığı bir uykuda 302 ** ü a a a S - (c + b) + (a) (X ) 1 bı ' i Lt ----ya da b2, b © a m O oksijenin metabolik hızı değişmez □ a2 al oksijen alınımı ----- uykuyla S= b+a (xi) bı a3 a2 al b ----- artmış beyin kan akımı O ----- gözlenmiştir □ ----- kedilerde de ----- hem yavaş hem de süratli göz hareketi olan uyku sırasında © a S= b + a (xii) d2 dl c3 c2 C1 ----- ortalama beyin kan akımı/mn O ----- bir grup çocukta ----- olduğu bulundu □ ----- hemen hemen iki misli daha fazla ----- genç erişkinlerinkinden ve bl a2 al oksijenin metabolik hızı/nm O ----- (olduğu bulundu) □ .... yaklaşık olarak % 25 daha yüksek/fazla 303 d ® c 0 b ® a a S = (d +c) + (b + a) mamafih^ (xüi) bı a2 al b 0 a 0 ----- yalnız başına yaşlılık/yaşlılığın O ----- etkilediği görünmemektedir □ ----- beyin kan akımını ( +)s = b + a (xiv) dl ez (+) c2 \ C1 ----- arteriosklerotik hastalar/m O ----- sahiptir/vardır O ----- azalmış beyin kan akımı/na fakat bl a3 a2 al d ® c 0 b a bunlar hariç tulursa ----- farklar yoktur □ O ----- serebral kan akımı ya da oksijenin metabolik ----- herhangi bir yaşta erişkinler arasında ___ İt 0 0 S = (d + (+) c) + (b + a) 304 (xv) b “1 spinal kord kan akımı O a2 davranır O al beyin kan akımına çok benzer/benzeyen bir şekilde © a S= b+ a (xvi) değişir/değişmektedir arteriyel karbon dioksit parsiyel basıncı ile hernekadarda ki hassasiyet/duyarlılık beyninkinden daha azdır -»■ hassasiyetin /duyarlılığm beyninkinden daha az olmasına rağmen S= a (xvi) dahi/da(+) dl - - cx ---- b, . ü . muhtemelen^^Ü a2 aı d © c a b © a s spinal kan akımı otoregülasyon yapar daha düşük olan limit benzemektedir beyninkine S = (d + ^ c ) + (b + (++) a) V - ELDE EDİLEN TAM METİN ÇEVİRİ ÜRÜNÜ Beyin Kan Akımı ve Metabolizma üzerinde Anestetiklerin ve Oksijen Yoksunluğunun Etkisi Beyin dolaşımı hakkında klinik olarak tutarlı bir hayli bilgi son on yılda birikmiş bulunmaktadır. Bu materyali gözden geçireceğiz. Evvelâ normal, anestezi edilmemiş durum305 da beyin kan akımını (BKA) ve metabolizmayı inceleyeceğiz; ve sonra beyin kan aka (BKA) üzerindeki anestezi etkilerini tartışacağız; ve en sonunda çeşitli klinik sorunlara t bilgiyi uygulayacağız. NORMAL DEĞERLER Serebral hemodinamik ve metabolik değişkenler için normal değerler Tablo 1 1 özetlenmektedir. Bunlar beynin gerek yaşı gerekse fonksiyonel durumu ile değişmekte^ Mental aktivite aktif yerlerde bölgesel beyin kan volümünü ve muhtemelen bölgesel b q kan akımını (bBKA) artırır, örneğin, görsel bir çaba oksipital alanlardaki bölgesel b*^ kan akımını (bBKA) artırır. Sağlıklı gönüllülerin ortalama beyin kan akımı göz kapaklına süratle hareket ettiği uyku sırasında arttı1 ve hareketin yavaşladığı bir uykuda a za * Oksijen ahnımı ya da oksijenin metabolik hızı uykuyla değişmez3. Artmış beyin kana mı (B K A ) hem yavaş hem de süratli göz hareketi olan uykuda4 kedilerde de gözlenmişi Bir grup çocukta ortalama beyin kan akımının genç erişkinlerinkinden hem hemen iki misli daha fazla (olduğu bulundu)5 ve oksijenin metabolik hızının yaklaşık o la % 25 daha fazla olduğu bulundu.6 Mamafih, yalnız başına yaşlılığın beyin kan akımım ı kilediği görünmemektedir.7 Arteriosklerotik hastaların çoğu kez azalmış beyin kan aka vardır fakat, bunlar hariç tutulursa, herhangi bir yaşta erişkinler arasında serebral kan akı ya da oksijenin metabolik hızında farklar yoktur. Spinal kord kan akımı beyin akımına çok benzer bir şekilde davranır. Duya* ğın beyninkinden daha az olmasına rağmen, arteriyel karbon dioksit parsiyel basma i değişmektedir. Spinal kan akımı otoregülasyon da 8 yapar ve daha düşük olan limit o * temelen beyninkine benzemektedir. VI - ESTETİK RÖTUŞ VE EDÎTİNG 1— Kaynak metinde fiil artırıldı (edilgen) olarak kullanılmasına karşın, buna * demek daha doğru görünüyor. Kaynak metinde azaltıldı olan fiil’i yine hedef metin Türkçe'de azaldı oLa kullanmak daha iyi. uykuyla değişmemektedir. "Uyku sırasında" daha yakm çeviri uygulaması olur. Kaynak metin İngilizce'de bu fiil kullanılmakta, ikinci kez tekrarlanmamakta^ Yani aynı fiilin aynı cümle içinde birkaç kez kullanılması sözkonusu olduğu* İngilizce'de her zaman ilk kez kullanılan fiil geçerli olur ve cümle içinde tek* lanmaz. Türkçe çeviri'de ilk fiil kullanımı düşecektir. Yukarıdaki açıklama İngilizce için nasıl doğruysa, Türkçe için de şu gerçek heri man geçerlidir: Bir cümlede aynı fiil birkaç kez kullanılırsa, fiil en son külün yerinde belirtilir. Burada, 'olduğu bulundu' sonda, ancak İngilizce'de ilk kullaa yerindedir. Cümleyi, . . beyin kan akımını etkiler gibi görünmemektedir." şeklinde n ok* dığımız taktirde, kaynak metindeki havayı çok daha iyi belirtmiş oluruz. bu kullanım'da "da" sözcüğünün, "otoregülasyon yapar"'dan önce kullanılamama nm nedeni, İngilizce'de autoregulates fiil iken Türkçede isime dönüşümünden i yapar ın fiil olarak kullanılması nedeniyle de bu sözcüğün başına getirilmesi ga ğine dayanmaktadır. Bu uygulama Törel Çeviri Sistemi kriterlerine tamamen q gun olup ilginç bir örnek sayılabilir. 2— 3— 4— 5— 6— 7— 8— 306 PASAJ ONBİR P R IM A R Y M A L I G N A N T T U M O R S O F T H E IN T R A O C U L A R S T R U C T U R E S ( Malignant Melanom a, Ratinoblastom a, D ik tyom a) Malignant Melanoma It has been estimated that intraocular malignant melanoma occurs in 0.02-0.06 % of the total eye patient population. It is seen only in the uveal tract, and is the most common intraocular malignant tumor. The average age o f patients with this disorder is 50 years. It is almost always unilateral. Eight-five percent111 appear in the choroid, 9 % in the ciliary body, and 6 % in the iris. Most o f the choroidal tumors are in the posterior portion o f the eye, especially on the temporal side. In the iris, the lower half is most often affected. Intra­ ocular malignant melanoma is rare in Negroes, although uveal nevi are common. This tumor may be seen in its early stages only accidentally during routine ophthal­ moscopic examination or because o f blurring due to macular invasion. Blood - borne métastasés may occur at any time, and death may occur before local spread occurs or ocular symptoms appear. Glaucoma may occur as a late manifestation. Histologically, these tumors present a variable cellular picture o f spindle cells, epithelioid cells, and reticulum. When properly catalogued, these features have prognostic significance. Intraocular malignant melanomas may spread directly through the sclera, by local invasion o f intraocular structures or by metastasis. Clinical manifestations are usually absent unless the macula is involved. In the later stages, growth o f the tumors may lead to retinal detachment with loss o f large amount of visual field. A tumor located in the iris may be large enough to change the color o f the iris or deform the pupil. Pain does not occur in the absence o f glaucoma. The first step in diagnosis is to suspect the lesion. Most intraocular malignant melanomas can be seen ophthalmoscopically. Transillumination is o f some value in differ­ entiation from serous retinal detachment. A high incidence o f intraocular tumors has been found in the study o f blind, painful, phthisical (atrophic) eyes, one writer reporting12) that 10 % o f such eyes contained previously unsuspected malignant melanomas. Enucleation is indicated if the tumor is contained within the eyeball. If there is any evidence of extraocular extension, exenteration of the orbit is usually indicated. If distant métastasés have occurred,enucleation is not indicated unless the eye becomes painful or unsightly. Small melanomas o f the iris which have not invaded the root can be success­ fully remoyed by iridectomy. In recent years lesions which invade the iris root have been excised by iridocyclectomy. 307 IV - C Ü M L E C Ü M L E S İS T E M A T İK Ç E V İR İ (i) virüsler/i/n O °1 gereksinimi/ihtiyacı vardır □ a3 canlı bir hücre/ye âr çoğalmak için b a m S= b+ a (ii) b-^ - - - - konakçı hücre O a^ - - - - sağlamalıdır □ sadece enerji ve sentetik mekanizmayı değil al a3 fakat1aynı zamanda düşük moleküler ağırlıklı ...................ön maddeleri de ..t. a viral proteinlerin ve nükleik asitlerin sentezi için E) S - b+a (üi) viral nükleik asit bl taşır a5 a4 ■••• □ bütün virüse özgül makromoleküller için a2 b genetik özelliği kodlanacak a3 a. O ---- hayli örgütlenmiş bir şekilde © S= b +a (iv) birçok durumlarda, c-^ ------ viralnükleikasit konakçı hücreye girer girmez 308 The prognosis o f malignant melanoma is only fair. Removal o f the eye may appear to have eradicated the primary lesion, but distant metastases have been reported 20 years after removal of the primary tumor. Five - year survival (about 50 %) is thus of less long term prognostic significance in malignant melanoma than in other malignancies. The prognosis for iris melanoma is far better than for*3) choroidal tumours. Danial Vaughan et aL G eneral O p th a lm o lo g y (Am erika:Lange Medical Publications, 1971), ss. 220 — 221. I- S Ö Z C Ü K D A Ğ A R C IĞ I primary malignant tumors: primer kötücül/kötü huylu/habis tümörler intraocular structures: göziçi yapılar malignant melanoma, retinoblastoma, Diktyoma: kötücül melanoma, retinoblastoma, diktioma it has been estimated: tahmin edilmiştir occurs: vukubulur, vukubulmaktadir the total eye patient population: tüm/toplam göz hastası popülasyonu; bütün göz hastalan only in the uveal tract: sadece/yalnız uveal yolda/kanalda the most common: en yaygın the average age: ortalama yaş patients with this disorder: bu bozukluğu olan hastalar 50 years: elli yaş; year/s: yıl/lar almost always: hemen hemen her zaman/daima unilateral: tek - taraflı; bilateral: iki taraflı; multilateral: çok taraflı/yanlı eighty - five percent : yüzde seksenbeş appear/s: görünür/ler; ortaya çıkar/lar the ciliary body: siliyer cisim most o f the choroidal tumors :koroidal tümörlerin çoğunluğu/çoğu/en çoğu the posterior portion: arka kısmı;anterior: ön the lower half: alt yansı; the upper half: üst yansı is most often affected: en sık etkilenir; en sıklıkla tutulur rare in Negroes: zencilerde ender uveal nevi: uveal nevuslar/siyiller; nevus : nevüs, siyil, ben they are common:yaygındırlar may be seen: görülebilir/ler early stages: erken evreler; phase: safha only accidentally: sadece bir tesadüf eseri olarak; accident: kaza accidentally: kazaen during routine opthalmoscopic examination: rutin oftalmoskopik tetkik/inceleme sırasında blurring: bulanıklık due to macular invasion: maküler envazyon/yayılma yüzünden blood • borne metastases : kan yolu ile yayılmalar; blood - borne: kanla taşman; metastasis: metastaz, yayılma at any time: herhangi bir zamanda deathy may occur: ölüm vukubulabilir local spread: lokal/yerel yayılma 309 ocular symptoms: göz semptomları glaucoma: glokom as a late manifestation: geç bir belirti olarak histologically: histolojik olarak present a variable cellular picture: değişken selliiler bir tablo arzederler spindle cells: iğ hücreleri when properly catalogued: uygun bir şekilde smıflandırıldıklannda; catalogue: katalog: classification: sınıflandırma these features: bu özellikler prognostic significance: prognostik önem directly through the sclera: doğrudan doğruya sklera yoluyla by metastasis: metastazla clinical manifestations: klinik belirtiler; clinical findings: klinik bulgular; signs: işaretler are usually absent: mutad olarak mevcut değil(ler)dir; generally: genel olarak, genellikle unless the macula is involved: makula musab olmadıkça; tutulmadığı sürece may lead to: —a'ya/- e ye yol açabilir/ler retinal detachment: retinal aynlma loos: kayıp amount: miktar visual field: görme alanı located in the iris: iriste lokalize olan/bulunan large enough to change: değişecek/değiştirecek kadar büyük to deform: deforme etmek;şeklini bozmak the pupil: gözbebeği pain: ağrı; painful: ağnlı absence: yokluk the first step in diagnosis: tanıda/teşhiste ilk adım to suspect the lesion: lezyondan şüphe etmek/kuşkulanmak transillumination: transillüminasyon; göziçi dokularını incelemek için yandan göze ışık verme of some value: biraz değere haiz in differentiation from: —dan/—den tefrik etmede/ayırım yapmada; differentiation:farklılaşmı serous retinal detachment: seröz retinal aynlma a high incidence: yüksek ensidens; büyük sıklık blind : kör; blindness: körlük such eyes: bu tür gözler contained: ihtiva etti/ediyordu; içerdi/içeriyordu previously unsuspected: daha önce/den şüphe edilmeyen enucleation: gözün çıkanlması; optik sinirin kesilerek gözün alınması; enükleasyon it is indicated: endikedir; yapılması gerekir within the eyeball: göz küresi içinde evidence o f extraocular extension: göz dışına ilerlemeye/yayılmaya ilişkin delil/ler exenteration of the orbit: göz kapaklan dahil olmak üzere orbita muhtevasının dışanya çıkanlması distant: uzak; uzak mesafede unsightly: göremez olma to invade: istilâ etmek, tutmak; envaze etmek the root: kök can be successfully removed: başanlı bir şekilde çıkanlabilir/ler ya da ahnabilir/ler have been excised: eksize edilmişlerdir; çıkanlmışlardır 310 m recent years: son yıllarda by iridocylectomy: iridosiklektomi ile/yoluyla only fair : sadece iyice removal of the eye: gözün alınması/çıkarılması may appear to have eradicated: kökünden çıkarmış gibi görünebilirler five-year survival: beş yıllık hayatta kalabilme şansı; beş yıl ömür sürdürebilme of less long • term prognostic significance: daha az uzun-süreli prognostik öneme haiz thus:böylece ıı is far better: çok daha iyidir III - M E T İN Ü Z E R İN E N O T L A R I — Metinde geçen 'eight-five percent' bir dizgi hatası olsa gerek. Bunun doğru şekli 'eighty—five percent' olmalı. ... eyes, one writer reporting that ifadesinde virgül aslında "and" kuvvetinde olup "reporting" sözcüğünün "reported" ile anlam kazanabildiğini not etmekte yarar vardır. Burada 'than for' yerine than that of/for kullanılmış olsaydı daha iyi ve doğru olurdu. 2— 3— IV - S İS T E M A T İK Ç E V İR İ İL E İ K İ Ö R N E K Ç Ö Z Ü M 1— Blood-bome metastases// may occur // at any time, // and death // may occur// before local spread occurs // or ocular symptoms appear. d^ ----- kan yoluyla yayılmalar Cg ----- vukubulabilir O □ herhangi bir zaman/da b j v-e ag d O vukubulabilir □ J a^ 1------ yerel yayılma vukubulmadan önce » a9 göz semptomları ortaya çıkmadan (önce) ı EKOK ----- ölüm £_ı Değerlendirme d © b @ a 0 S = (d + c) + (b + a) 311 Sonuçlanan Çeviri ürünü Kan yoluyla yayılmalar herhangi bir zaman/da vukubulabilir, ve ölüm yerel yayılışı vukubulmadan ya da göz semptomları ortaya çıkmadan önce vukubulabilir. Yorum Bu cümle'de hudut taşlan üzerinde iki gösterge bulunmasına karşm, 2 Dnın bula» ması ortaya bir bileşik cümle yapısı ve buna ek olarak bir Ortak Parantez varlığını ortaıa koymuştur. Normal cümle = □ - g olarak belirtildiğine göre, 2 □ + 2 g = 2 n.c. + 1 — Yazar, kaynak metinde iki kez aynı fiili kullandığı için Türkçe'de de vukubulai» lir aynen tekrarlanmıştır. Sınav - dışı bir çeviri olayında estetik rötuş yapılarak ikinci tm kullanılan aynı fiil yerine 'meydana gelebilir' kullanılarak metine akıcılık kazandırılabilir. 2— Removal ö f the eye // may appear to have eradicated // the primary lesioc. İ but distant metastases // have been reported // 20 years after removal // of da primary tumor. d^ ---- gözün çıkarılması/alınması O C2 -- - - kökünden çıkarmış gibi görünebilir Cj ---- primer lezyon/u bj EKOK , fakat uzak yerde metastazlar ag ----- rapor edilmiştir ag ---- çıkanlma/sın/dan 20 yıl sonra a^ ----- primer tümörün d Değerlendirme □ O □ d ® e c S b b © a a S S = (d + c) + (b + a) Sonuçlanan Çeviri ürünü Gözün çıkarılması primer lezyonu kökünden çıkarmış gibi görünebilir, fakat ■ mesafede metastazlar primer tümörün çıkarılmasından 20 yıl sonra rapor edilmiştir. 312 1 orum Bu cümle'de hudut taşlan üzerinde sadece tek bir göstergeye karşın 2 □ oluşu, cümle yapısının bileşik olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü, 2 □ + 1 g = 2 n.c. V - P A S A J IN T A M M E T lN Ç E V İR İS İ G Ö Z lÇ l Y A P I L A R I N P R İM E R K Ö T Ü C Ü L T Ü M Ö R L E R İ (Kötücül Melanom a, Retinoblastom a, D ik tiom a ) Kötü Huylu Melanoma Göziçi kötü huylu melanomanın toplam göz hastası popülasyonun % 0,02 — 0,06' sında vukubulduğu tahmin edilmiştir. Sadece uveal kanalda görülmekte, ve (1) en yaygın göziçi kötücül bir tümördür. Bu bozukluğa sahip hasların ortalama yaşı ellidir. Hemen hemen her zaman tek taraflıdır. Yüzde seksenbeşi koroidde, % 9'u siliyer cisimde ve % 6’sı (2) inste gorunur. Koroidal tümörlerin çoğu, özellikle temporal tarafta olmak üzere gözün arka kısmmdadır. İriste, çoğu kez alt yansı etkilenir, üveal nevüslerin yaygın olmalanna karşm, göziçi kötücül melanoma zencilerde nâdirdir. Bu tümör rutin oftalmoskopik tetkik sırasında ya da maküler yayılma yüzünden bulanıklık nedeniyle sadece bir tesadüf eseri olarak erken evrelerinde görülebilir. Kan yoluyla yayılmalar herhangi bir zamanda vukubulabilir, ve ölüm yerel yayılma vukubulmadan ya da göz semptomlan ortaya çıkmadan önce meydana gelebilir. Glokom geç bir belirti olarak \ukubulabilir. Histolojik olarak, bu tümörler iğ hücrelerine, epitelioid hücreler, ve retikuluma ilişkin değişken sellüler bir tablo arzederler. Uygun bir şekilde sınıflandmldıklannda, bu özelliklerin prognostik önemi vardır. Göziçi kötücül melanomalan doğrudan doğruya sklera yoluyla göziçi yapıların yerel envazyonu ile ya da metastazlarla yayılabilir. Klinik belirtiler makula tutulmadıkça mutad olarak mevcut değildir. Daha sonraki evrelerde, tümörün büyümesi büyük miktarda3 görme alanı kaybıyla retinal ayrılmaya yol açabilir. İris'te bulunan bir tümör irisin rengini değiştirecek ve4 gözbebeğinin şeklini bo­ zacak kadar büyük olabilir. Glokom yokluğunda ağrı vukubulmaz. Tanıda ilk adım lezyondan kuşkulanmaktır. Göziçi kötücül melanomalann çoğu oftalmoskopik olarak görülebilir. Göziçi dokularını incelemek için yandan göze ışık vermek, seröz retinal ayrılmadan ayırım yapmada5 biraz değere haizdir. Göziçi tümörlerin büyük sıklığı kör, ağrılı ve atrofık gözlerin incelenmesinde bu­ lunmuştur ve6 bir yazar bu tür gözlerin % 10'unun daha önceden şüphe edilmeyen kötücül melanomalar içerdiğini rapor etmiştir. Tümörün göz küresi içinde bulunması halinde optik sinirin kesilerek gözün alınması endikedir. Göz dışına yayılmaya ilişkin delil varsa, mutad olarak göz kapakları dahil olmak üzere orbita muhtevasının7 dışarıya çıkarılması endikedir. Şayet uzak metastazlar vukubulmuşsa, göz ağrılı ve göremez olmadığı sürece enükleasyon endike değildir. Kökü envaze et­ meyen irisin küçük melanomalan iridektomi ile başanlı bir şekilde çıkanlabilir. Son yıllar­ da, iris kökünü tutan lezyonlar iridosiklektomi ile eksize edilmişlerdir8. 313 Kötücül, melanomalann prognozu sadece iyicedir9. Gözün çıkarılması primer lezyonu kökünden çıkarmış gibi görünebilir, fakat uzak mesafede metastazlar primer tümörün çıkarılmasından 20 yıl sonra rapor edilmiştir. Böylece, beş yıl ömür sürdürebilme (yaklaş* olarak % 50) diğer kötücül durumlardan^ kötücül melanomada daha az uzun - süreli prognostik öneme haizdir. İris melanoması için prognoz koroidal tümörlerinkinden çok daha iyidir. E S T E T İK R Ö T U Ş V E E D lT lN G 1— 2— 3— 4— 5— 6— 7— 8— 9— 10— ... görülmekte olup demek daha iyi. Oluşur. Burada denilmek istenen "büyük çapta" 'dır. ... rengini değiştirip diyerek akıcılık sağlanabilir. .. .ayrılmanm ayırımında ya da ayırt edilmesinde. Kör, ağrılı ve atrofık gözlerin incelenmesinde büyük sıklıkla göziçi tümörlerin varlığı bulunmuş olup diye cümle'yi Türkçe'de tekrar yazmakta yarar vardır. İçeriğinin denebilir. Bu kullanım yerine çıkarılmışlardır denebilir. Oldukça iyidir kullanımı daha iyi olur. Burada, ' 'durumdakilerine göre'' denilmesi gerekir. 314 PASAJ ON lKl R E P L IC A T IO N O F V IR U S E S Viruses require a living cell to multiply. The host cell must provide not only the energy and synthetic machinery but also the low molecular weight precursors for the synthesis o f viral proteins and nucleic acids. The viral nucleic acid carries the genetic ^ecificity to code for all the vims - specific macromolecules in a highly organized fashion. Is many instances, as soon as the viral nucleic acid enters the host cell, the cellular metabolism is redirected exclusively toward the synthesis o f new virus particles. In other esses, however, the metabolic processes o f the host cell are not altered significantly, although the cell synthesizes viral proteins and nucleic acids. The ability o f a virus to control a host's metabolic processes depends both upon the nature o f the virus and type o f the host cell. During the replicative cycle, viruses use several different methods to transfer feoetic information from one generation to another. The essential theme, however, is that specific mRNAs must be transcribed from the viral nucleic acid for successful expression aod duplication o f genetic information. Once this is accomplished, viruses use cell components to translate the mNRA. Various classes o f viruses use different pathways to synthesize the mRNAs depending upon the structure o f the viral nucleic acid. ark.. Review of California: Lange Publication, 1976, s. 306.) (E. Jawetz Microbiology, D- ve Medical Medical S Ö Z C Ü K D A Ğ A R C IĞ I replication: replikasyon, hücre içinde oluşan virüs partikiillerinin aynı atasal yapıda yeni virüsleri meydana getirme olayı Tnuses: virüsler require: gerektirmek, ihtiyacı olmak a living celi: canlı bir hücre to multiply: çoğalmak the host cell: konakçı hücre must provide: sağlamalıdır not only...but also: —la/—le + —yip/—yip/—yup/—yüp...(fakat) aynı zamanda energy and synthetic machinery :eneıji ve sentetik mekanizma low molecular weight: düşük moleküler ağırlık 315 precursor/s: ön madde/ler; öncü/ler synthesis: sentez viral proteins: viral proteinler nucleic acids: nükleik asitler carries: taşır genetic specificity: genetik özellik code:kod, şifre to code: kodlamak;kodlanacak; şifrelemek, şifrelenecek the virus - specific macrompiecules : virüse - özgül makromoleküller in a highly organized fashion: hayli örgütlenmiş bir şekilde/tarzda in many instances: birçok durumlarda as soon as it enters: girer girmez the cellular metabolism: sellüler/hücresel metabolizma is redirected: tekrar/yeniden yönlendirilir exclusively: kendine has/özgü bir şekilde toward: —a/—e doğru new virus particles: yeni virüs partikülleri the metabolic processes : metabolic proçesler/i; metabolik süreçler are not altered:değişmez, değişmemektedir significantly: anlamlı/önemli olarak ability: yetenek depends upon: —a/—e bağlıdır/dayanmaktadır the nature (o f): tabiatı; nicelik ve niteliği during the replicative cycle: replikatif siklüs sırasında; aynı atasal yapıda yeni virüs oluşumu siklüsü sırasmda several different methods: çeşitli farklı yöntemler to transfer: iletmek genetic information: genetik bilgi from one generation to another: bir nesilden diğerine the essential theme: temel tema/düşünce/yaklaşım; thought: düşünce; approach : yaklaşım specific mRNAs : spesifik mRNA lar must be transcribed: geçiştirilmelidir; yazılmalıdır, aktarılmalıdır successful expression: başarılı ifade/belirtiliş duplication: duplikasyon once this is accomplished: bu başarıldı mı; bu başarılmaya görsün cell components : hücre komponentleri/bileşenleri to translate: yer değiştirmek; bir yerden diğerine geçmek III (a) (b) Ç E V İR İ N O T L A R I Replication için Türkçemizde tek bir sözcük olmadığından genellikle replikasyon kullanılmaktadır. İngilizce'den Türkçe'ye host sözcüğünü çevirirken, buna konak ya da evsahibi demek gerekir. Bir paraziti barındıran host olduğuna göre, konakçı kullanımı yanlıştır. Nevarki bu kavram Türkçe literatüre böyle yerleşmiş bulunmakta ve yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Oysa bir virüs en iyi niyetle konuk olabilirdi! 316 I V - C Ü M L E C Ü M L E S İS T E M A T İK Ç E V İR İ (i) b-^ virüsler/i/n O a3 gereksinimi/ihtiyacı vardır □ a2 canlı bir hücre/ye a^ çoğalmak için b _ _® a 0 S=b +a (ü) f bj — - konakçı hücre O sağlamalıdır □ 4 I----al 1sadece enerji ve sentetik mekanizmayı değil fakat aynı zamanda a3 ..............................düşük moleküler ağırlıklı ön maddeleri de - -t -, viral proteinlerin ve nükleik asitlerin sentezi için a2 J r....... b . â’ ’ ’ â ’ _ ’ S=b+a (üi) b^ viral nükleik asit a^ taşır a4 ■— genetik özelliği ag kodlanacak O □ bütün virüse özgül makromoleküller için a^ b . ,®. â’ " ’ [İl’ hayli örgütlenmiş bir şekilde ’ S=b + a (iv) birçok durumlarda, ^ Cj viral nükleik asit konakçı hücreye girer girmez 317 bl --- tekrar/yeniden yönlendirilir □ a3 a2 — ' 2t b © a S kendine has/özgü bir şekilde yeni virüs partiküllerinin sentezine doğru ai c sellüler/hücresel mekanizma O (+ )S = b + c + a (v) mamafih, diğer olgularda, Cl ---- b2 - - - - c © b B a 2t değişmez/değişmemektedir □ anlamlı/önemli olarak bl al konakçı hücrenin metabolik proç esleri/süreçleri O — ■ hücrenin viral proteinleri ve nükleik asitleri sentez etmesine rağ men (+ >S = c + a + b (vi) b3 bir virüsün yeteneği O b2 kontrol edecek bl .... a2 — * ai b © a m konakçının metabolik proçeslerini bağlıdır/dayanmaktadır □ gerek virüsün tabiatına/nicelik ve niteliğine gerekse konakçı hüc renin tipine S= b+a (vii) replikatif siklüs sırasında/replikasyo n siklüsü sırasında bx ■* ■■ virüsler O 318 a5 ----- çeşitli farklı yöntemler a4 iletmek için a3 genetik bilgi a2 bir nesilden diğerine aı b G> a m kullanır/lar □ =b+a (viii) mamafih(+) temel tema/düşünce/yaklaşım O C1 bl .... a3 " * * a2 al c © b m a —dir/—dir/—dur/—dür □ ki spesifik mRNA 1ar geçiştirilmelidir -*• aktanlmalıdır/lar -*• spe­ sifik mRNA lann aktanlmalannm gerektiği viral nükleik asitten genetik bilginin başarılı bir ifadesi/belirtilişi ve düplikasyonu için 2t S= c + a+ b (ix) C1 bı ■■■■ a3 ■ " * a2 al c 2t b © a 0 bir defa/kez ki bu başarılır -*■ buj başarıldı mı/bu başarılmaya gör­ sün virüsler 0 kullanır/lar □ hücre komponentlerini/bileşenlerini mRNA'yı bir yerden diğerine geçirmek için/mRNA’nın yer deği­ şimini sağlamak için S=b+ c+ a 319 V - E L D E E D İL E N T A M M E T lN Ç E V İR İ Ü R Ü N Ü V İR Ü S / L E R lN R E P L İK A S Y O N U Virüslerin çoğalmak için canlı bir hücreye ihtiyacı vardır. Konakçı hücre1 sadece enerji ve sentetik mekanizmayı değil fakat aym zamanda viral proteinlerin ve nükleik asit­ lerin sentezi için düşük moleküler ağırlıklı ön maddeleri de sağlamalıdır. Viral nükleik aat hayli örgütlenmiş bir şekilde bütün virüse özgül makromoleküller için kodlanacak genetik özelliği taşır. Birçok durumlarda, hücresel mekanizma viral nükleik asit konakçı hücreye2 girer girmez yeni virüs partiküllerinin sentezine doğru3 kendine özgü bir şekilde tekrar yön­ lendirilir. Mamafih, diğer olgularda, konakçı hücrenin4 metabolik süreçleri hücrenin vinl proteinleri ve nükleik asitleri sentez etmesine rağmen5 önemli olarak değişmemekteds. Bir virüsün yeteneği gerek virüsün nicelik ve niteliğine gerekse konakçı6 hücrenin tipine bağlıdır. Replikatif siklüs sırasında7, virüsler bir nesilden diğerine genetik bilgi iletmek için çeşitli farklı yöntemler kullanırlar. Mamafih, temel tema8, genetik bilginin başarılı belirti­ li şi ve duplikasyonu için viral nükleik asitten spesifik mRNAlann aktarılmalarının gerektiğidir9. Virüsler, bu başarıldı mı, mRNA mn yer değişimini sağlamak için hücre bileşenlenni kullanırlar. V I- E S T E T lK R Ö T U Ş V E E D ÎT ÎN G 1- Çeviri Notlan (b)'de de belirtildiği gibi konakçı hücre deyimi doğru değildir. Bun^ konak hücre ya da konak olarak işlev gören hücre demek gerekir. . . . konak hücreye... " . . . sentezi yönünde" demek daha iyi. . . . konak hücrenin... . . . sentez etmekle beraber.. . . . . konak__ Bu kullanımı açıp, "Aynı atasal yapıda yeni virüs oluşumu siklüsü sırasında,” &yebiliriz. "Esas görüş" demek daha yerinde olur. \ . . . asitten spesifik mRNAlann aktarılmalannın gerekli olduğudur." 2 3 4 5 6 7 - 89 - 320 PASAJ ONÜÇ Essential drugs are those that satisfy the health care needs o f the majority o f the Mpulation; they should therefore be available at all times in adequate amounts and in the ippropriate dosage forms. The choice o f such drugs depends on many factors, sucn as the pattern o f prevalent diseases; the treatment facilities; the training and experience o f the available personnel; the financial resources; and genetic, demographic, and environmental factors. Only those drugs should be selected for which sound and adequate data on efficacy and safety are available from adequate clinical studies and for which evidence o f performance in general use in a variety o f medical settings has been obtained. Each selected drug must be available in a form in which adequate quality, including bioavailability, can.be assured; its stability under the anticipated conditions o f storage and jse must be established. (WHO, The Use of Essential Drugs, Geneva, 1983, p , 9) SÖZCÜK DAĞARCIĞI essential drugs: temel droglar that satisfy: tatmin eden; karşılayan health care needs: sağlık bakım ihtiyaçtan ya da gereksinimleri the majority: çoğunluk population: nüfus therefore: dolayısıyla available: mevcut; piyasada mevcut at all times: her zaman adequate amounts: yeterli miktarlar appropriate dosage forms: uygun dosaj şekilleri the choice: seçimi selection: seçim depends on: - a'yaI -e'ye bağlıdır, dayanmaktadır such as: gibi the pattern o f prevalent disease: mevcut hastalık şekli treatment facilities: tedavi imkânlan training: staj experience: tecrübe, deneyim 321 available personnel: mevcut personel financial resources: man kaynaklar genetic, demographic and environmental factors: genetik, demografik ve çevre faktöıla only should be selected: sadece o droglar seçilmelidir sound and adequate data: sağlam ve yeterli veriler efficacy and safety: etkinlik ve emniyet clinical studies: kliniksel incelemeler evidence o f performance: kullanılabilirlik delili ya da kanıtı general use: genel kullanım a variety o f medical settings: çeşitli tıbbî durumlar to obtain: elde etmek quality: kalite including bioavailability: biyolojik yararlılık dahil to aşure: garanti etmek; temin etmek stability: dayanıklılık anticipated: beklenilen conditions o f storage: depolama koşullan must be established: tesbit edilmelidir TAM METİN TÜRKÇE ÇEVİRİ Temel droglar nüfusun çoğunluğunun sağlık bakım gereksinimlerini karşılıyı droglardır; dolayısıyla, yeterli miktarlarda ve uygun dosaj şekillerinde her zaman mevo olmaları gerekir. Bu tür droglann seçimi mevcut hastalıkların şekli, tedavi imkânları, mevcut eleraa lann eğitim, staj ve deneyimi, malı kaynaklar ve genetik, demografik ve çevre faktörleri 0 birçok faktörlere dayanmaktadır. Yeterli kliniksel incelemeler sonucu etkinlikleri ve salimen kullanabileceklerine dİ sağlam ve yeterli verileri ortaya konulup çeşitli tıbbi durumlarda genel kullanımda k d nılabileceklerine ilişkin kanıtlan elde edilmiş olan droglar sadece seçilmelidir. Seçilmiş bulunan her drog, biyolojik yararlılık dahil yeterli kalitenin garanti e4 diği bir şekilde olmalıdır; beklenilen depolama ve kullanım koşullan altında dayanıkU( tesbit edilmelidir. (Dünya Sağlık Teşkilâtı, Temel Drog Kullana Cenevre, 1983, s. 9) ' 322 ONDÖRT Tracheotomy is done to form a temporary opening in the trachea. Traecheostomy, te wfcfch the trachea is brought to the skin and sewed in place, provides a permanent opening. Usually tracheostomy is done in connection with laryngectomy. Basically there are two groups of patients requiring tracheotomy. Occasionally tracheotomy is done in other patients for somewhat special reasons—for example to reduce the dead air space in a patient with chronic pulmonary disease or to provide a convenient and safe method o f administering positive pressure ventilation in a comatose or unconscious patient. Patients iirthe first group have an obstruction at or above the level o f larynx. The obstruction is caused by conditions such as carcinoma o f the larynx (Pig. 9—1), foreign bodies in the larynx, angioneurotic adema o f the larynx, severe infections o f the neck, larynx and oral cavity, and trauma to the mandible or tongue. Patients with tracheal stenosis or tracheosophageal fistula may also require tracheotomy. These patients are in danger o f asphyxia. All that is needded to restore an! air - way is to provide an opening into the trachea under the point o f obstruction. (David D. DeWeese and William H. Saunders, Textbook of Otoloryngology, Saint Louis . The C. V. Mosby Co., 1968, s. 129.) II - SÖZCÜK DAĞARCIĞI tracheotomy : trakeotomi; trakeamn ön duvarını kesitle açma is done: yapılır temporary opening: geçici bir açıklık/delik trachea: trakea tracheostomy: trakeostomi; trakeamn ön duvarında delik açma the skin: deri is sewed in place: yerine dikilir to provide: sağlamak a permament opening: kalıcı/devamlı bir açıklık/delik usually: mutad olarak, alışılagelmiş tarzda in connection with: ile ilgili olarak; ile bağlantılı olarak basically: temel olarak, esasen patients requiring...:... gerektiren hastalar occasionally: arasıra, zaman zaman for somewhat special reasons: oldukça özel nedenlerle 323 for example: örneğin, meselâ to reduce: azaltmak the dead air space: öKi hava alanı/mesafesi chronic pulmonary disease: kronik akciğer hastalığı a convenient and safe method: uygun/ kolay ve emin bir yöntem administering positive pressure ventilation: pozitif basınçlı havalandırma uygu laması/uygı layarak comatose or unconscious: komatoz ya da şuuru kapalı obstruction: obstrükâyon, tıkanma, engel at or above the level: seviyesinde ya da seviyesi üstünde is caused by: ile sebebiyet verilir conditions: durumlar, koşullar such as: gibi carcinoma o f the larynx: larenks karsinomu foreigh bodies: yabancı cisimler angioneurotic edema: anjionörotik ödem severe infections: şiddetli/ciddi enfeksiyonlar the neck, larynx, and oral cavity: boyun, larenks ve oral kavite trauma: travma the mandible or tongue: mandibula ya da dil tracheal stenosis: trakeal stenoz/darlik tracheoesophageal fistula: trakeoösofageal fistül in danger o f atphyxia: asfîksi tehlikesinde III— SİSTEMATİK ÇEVİRİ İLE IKI ÖRNEK CÜMLE (i) bg ----- trakeostomi O bı ki trakea cilde getirilir ve getirildiği yere dikilir -►trakeanm cilde getirilip getirildiği yere dikildiği ----- sağlar/sağlamaktadır □ devamlı bir açıklık/delik EKOK b Değerlendirme a b 0 a S S= b +a (ii) arasıra (+) b^ ----- trakeotomi O Sj yapılır □ j 324 z l" * 'l al | • ^'^e r hastalarda oldukça özel nedenlede — örneğ a6 ' - azaltmak için t ölü hava alanmı/mesafesini a5 t a4 bir hastada t krgnik akciğer hastalıklı a3 ya da sağlamak (için) a10| t uygun/kolay ve emin bir yöntem t pozitif basınçlı hava/landırma uygulamasında t ı EKOK b a7İl komatoz ya da şuuru kapalı bir hastada Değerlendirme a b © a Ci W s = b+a IV - E L D E E D İL E N T A M M E T İN Ç E V İR İ Ü R Ü N Ü Trakeotomi trakeaya geçici bir delik oluşturmak1 için yapılır. Trakeanın cilde getirilip getirildiği yere dikildiği trakeostomi devamlı bir açıklık2 sağlamaktadır. Mutad olarak, trakeostomi latengektomi ile bağlantılı olarak yapılır. Temel olarak, trakeotomi gerektiren3 iki grup hasta vardır. Arasıra, trakeotomi oldukça özel nedenlerle ------ örneğin kronik akciğer hastalıklı bir hastada ölü hava ala­ nını4 azaltmak ya da komatoz ya da şuuru kapalı bir hastada pozitif basınçlı havalandırma uygulamasında uygun5 ve emin bir yöntem sağlamak için yapılır. tik gruptaki hastaların larenks seviyesinde ya da üstünde bir obstrüksiyonlan vardır. Obstrüksiyona larenks karsinomu (Şekil 9—1), larenkste yabancı cisimler, larenksin anjionörotik ödemi, boynun, larenksin ve oral kavitenin şiddetli5 enfeksiyonu, ve mandibula ya da dil travmaları gibi durumlar neden olur6. Trakeal stenoz ya da trakeoösofageal fıstülü olan hastalar da trakeotomiye ihtiyaç gösterebilirler. Bu hastalar asfıksi tehlikesindedirler7. Hava yolunun restore edilmesi8 için gereken tüm uygulama, obstrüksiyon noktası altında trakea içine doğru9 bir açıklık sağlamaktır. 325 ESTETİK RÖTUŞ VE EDİTiNG 1— 2— " . . . geçici bir delik açmak" demek daha iyi. . . . kalıcı bir delik... Bunu, "trakeotomi'ya ihtiyaç gösteren" olarak belirtmek daha doğru olur. . . . ölü hava mesafesi.. . "Şiddetli" yerine "ciddi" sözcüğünü kullanmak gerekir. Cause fiili, her zaman olduğu gibi Türkçe'ye geçişte çatı değiştirerek anlam kazan­ mıştır. Bu cümle Türkçe'de, "Bu hastalar asfiksi tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktadır" şeklinde daha güzel bir ifade ile belirtilebilir. "Restore edilmesi" yerine "düzeltilmesi" kullanılabilir. Sadece, "trakea'ya" da denebilir. o> cn CO V - 7— 8— 9— 326 PA SA J ONBEŞ Whether the general anesthetic is administered by inhalation or intravenously, the desired effect is loss o f consciousness at a safe and controlled rate. The anesthetic achieves this by depressing the central nervous system and consequently altering the "normal respiratory pattern and interfering with the normal mechanism o f gas exchange.' ' Anesthetics are not immediately exhaled or excreted; therefore, their residual effects during the immediate postoperative period can significantly depress the medulla, the central control o f respiration. As a result, the respiratory drive is not as responsive to carbondioxide as it is in the unanesthetized patient, and varying degrees o f alveolar hypoventilation will occur. Hypoventilation can also result from the residual effects o f muscle relaxants such as sucdnylcholine chloride, tubocurarine chloride, pancuronium bromide, and gallamine. These are commonly used in conjunction with the general anesthetics and affect contrac­ tion o f the muscle at the neuromuscular junction. (Association of Operating Denver, 28 :6 , 1046, 1978.) II - SÖZCÜK DAĞARCIĞI general anesthetic: genel anestetik is administered: verilir, uygulanır inhalation: enhalasyon; içe nefes alma intravenously: entravenöz olarak, ven içine the desired effect: arzulanan etki loss o f consciousness: şuur kaybı safe: salim, emin controlled rate: kontrollü hız to achieve, başarmak, gerçekleştirmek by depressing: deprese ederek, baskılayarak the central nervous system: merkezî sinir sistemi consequently: bunun sonucu olarak by altering: değiştirerek normal respiratory pattern: normal solunum şekli to interfere: kanşmak, müdahale etmek; to intervene: müdahale etmek mechanism o f gas exchange : gaz değişimi mekanizması immediately: derhal to exhale: dışa solumak 327 Room Nurses, to excrete: itrah etmek; at(il)mak therefore: dolayısıyla residual effects: kalıntısal etkiler immediate postoperative period: ameliyat sonrası sürenin hemen sonrası the medulla: ilik respiration : solunum as a result: bunun bir sonucu olarak the respiratory drive: solunum çabası responsive: cevap verici as it is: olduğu kadar unanesthetized patient: anestezi olmamış hasta varying degrees: değişen dereceler alveolar hypoventilation: alveolar hipoventilasyon to occur: vukubulmak can also result from: —dan/—den da/de sonuçlanabilir/olabilir muscle relaxants: kas gevşeticileri are commonly used: yaygın bir şekilde kullanırlar in conjunction with: ile bağıntılı olarak; ile birlikte to affect: etkilemek; to effect: uygulamak; an effect: bir etki contraction: kasılma the neuromuscular junction: nöromüsküler kavşak, kesişme/bitişme noktası III - G R A M E R V E Ç E V İR İ N O T L A R I (a) Kaynak metinde "whether" ile başlayan cümlecik aslında dilek kipi espn ■.'inde­ dir. Bunu çevirirken, "ister . . . isterse” kullanımından ya da —sı - sı --su-sü Anahtarından yararlanmakta yarar vardır. İngilizce'deki ". . . .by depressing ,altering . . . and interfering., kullanımına dikkat etmek gerekir. Bu cümle'de "by" edatı üç yerde de geçerli olup tekrarlanma­ sı çeviri işlemlerinde Ortak Parantez işlemine işaret etmektedir. ". . . the medulla, the central control o f respiration" denirken isiu.o^n sonra sıfat durumunu gözlemek ve bunun aslında ". .. the medulla which is the central control o f respiration” olduğunu not etmek, çeviriyi buna göre yapmak gerekir. " . . . as responsive as it is" kullanımı birinci derecede iyelik durumunu örnekle­ mektedir. Aynı cümle de "is not" bağımsız tam - zamanlı bir fiil işlevini görmek­ tedir. (b) (c) (d) IV - C Ü M L E C Ü M L E S İS T E M A T İK Ç E V İR İ 0) c„ - — - ister genel anestetik enhalasyon/içe soluma isterse veri içine yapıl­ sın Cj -.>-- arzulanan etki O V ----- 9 —dır/dir/—dur/—dür — - şuur kaybı 328 □ salim ve k on tro llü bir hızla -»■ hızda aı c ® b [1 a 21 S = c + a+ b (ü) anestetik O bunu başarır -» gerç e k le ş tirir □ a^ P~-' • - ı m erk ezi sinir sistem ini baskılayarak ve bunun sonucu olarak ' " norm al solunum ş e k lin i" d e ğ iş tire re k ve kanşarak t “ norm al gaz d e ğiş im i m ekanizm asına" © a S = b + a ( iü ) dj — - c-^ -- - - an estetikler O hem en/derhal d ışa solunm az y a da atılm az kalıntısal etk ile ri U1 a3 a2 al □ O a m e liyat sonrasını hem en izle y en süre iç in d e adam akıllı baskılarlar □ iliğ i ki m erk e zi solunum kontrolüdür olan a © S = (d + c) + (b + a) 329 -»■ m erk e zî solunum k on trolü (iv ) bunun sonucu o l a r a k ^ solunum çabası O C1 d e ğ ild ir □ dl a yn ı oranda k a rb o n d iy ok site cevap verici c3 o ld u ğu kadar c2 C1 anestezi olm am ış hastada .ve bl vukubulacaktır □ al e © d S c 2t b © a a d e ğ iş e n d erecelerd e alveolar h ip ova n tilasyon O ( + ) s = (c + a + b ) + (b + a) (v ) h ip ova n tilasyon O bl de son u çlanabilir □ a4 kas gevşeticilerin in kalıntısal etk ilerin d en a3 gibi a2 sukk inilk olin k lorid , tubokurarin k lorid , pan k u ron yu m b rom id al ve gallam in b © a a S= b + a (v i) bunlar O yaygın olarak (+) b9 kullanılmaktadır □ genel an estetiklerle b a ğ ın tılı olarak/birlikte ve, 3 a2 e tk ilerler □ kas kasılması/nı 330 a-^ ----c <D b m a Sİ nörömüsküler kavşakta ı+ \ S = (c + ' > b) + (a) V - E L D E E D İL E N T A M M E T İN Ç E V lR l Ü R Ü N Ü Arzulan etki, ister genel anestetik enhalasyon isterse ven içine yapılsın1 > salim ve kontrollü bir hızda şuur kaybıdır. Anestetik merkezî sinir sistemini baskılayarak ve bunun sonucu "normal solunum şeklini" değiştirerek ve "normal gaz değişimi mekanizmasına" karışarak2 bunu gerçekleştirir. Anestetikler hemen dışa solunmaz ya da atılmaz; dolayısıyla ameliyat sonrasını hemen izleyen süre içinde kahntısal etkileri merkezî solunum kontrolü olan iliği adamakıllı baskılarlar. Bunun sonucu olarak, solunum çabası anestezi olmamış hastada olduğu kadar aynı oranda3 karbondiyoksite cevap verici değildir ve değişen derecelerde alveolar hipovantilasyon vukubulaçaktır. Hipovantilasyon sukkinilkolin klorid, tubokurarin klorid, pankuronyum bromid ve gaHamin gibi kas gevşeticilerinin kalıntısal etkilerinden de sonuçlanabilir. Bunlar yaygın olarak genel anestetiklerle birlikte kullanılmaktadır ve nörömüsküler kavşakta kas kasılma­ sını etkilerler. VI - E S T E T İK R Ö T U Ş V E E D İT iN G 1— Bu cümleciği bir açıcı olarak değerlendirmek ve daha da akıcı bir şekilde ifade et­ mek olanağı gerek çeviri sistemimiz gerekse dilsel açıdan çeviri ürünümüze etkinlik kazandırabilir. O zaman cümle'yi şöyle sunarız: "Genel anestetik ister iç e solunum isterse ven içine uygulama tarzında olsun, arzulanan etki..." Bu sözcük anlamsal karışıklığa neden olabilir. Bunun yerine, 1'müdahelede buluna­ rak" demekte yarar vardır. "Aynı oranda" demeye gerek yok. "Olduğu kadar" bu anlamı da kapsamaktadır. 2— 3— 331 PASA J ONALTI Spine and thorax Fractures o f the spine may involve the vertebral bodies or the posterior elements— transverse processes and spinous processes. Injuries o f the vertebral bodies tend to occur from compression, flexion or twisting forces, whereas the posterior elements are more likely to be damaged by direct violence. Many spinal injuries are benign and cause little or no permanent disability. The important exception, o f course, is a major vertebral fracture or displacement in which the spinal cord or cauda equina is damaged. These are grave injuries, often resulting in permanent paralysis. Fractures of the thoracic cage may be relatively minor injuries, as for instance when a single rib is fractured. But chest injuries must never be regarded lightly because complications are common and often serious. Indeed, a major crushing injury o f the chest is one o f the most lethal emergencies in the whole relam o f accident surgery. J.Crawford Adams, O u tlin e of Fractures (london: Churchill Livingstone, 1983) p . 97. II- S Ö Z C Ü K D A Ğ A R C IĞ I spine: omurga thorax : toraks, gögüs fracture/s: kink/lar may involve: iç erebilir/ler; etkileyebilir/ler vertebral bodies: vertebral/omura ilişkin cisimler posterior elements: arka elemanlar transverse processes: spinal laminalann ekleminden çıkan arkaya - doğru yönlenen çıkın­ tılar; dikensi çıkıntılar injuries: incinmeler, zedelenmeler; wounds: yaralar tend to occur: vukubulma eğilimindedirler compression: sıkış(tır)ma; baskılama; baskı altında kalma flexion: fleksiyon; bükülme; burkulma twisting forces: bükücü kuvvetler whereas: oysa, halbuki more likely: daha olası/muhtemel; daha ziyade to be damaged: hasar görmek; hasara uğramak 332 direct violence: direkt şiddet spinal injuries: spinal incinmeler; omurga incinmeleri to cause: sebep/neden olmak little or no permanent disability: az ya da hiçbir kalıcı sakatlık exception: istisna of course: tabii major vertebral fracture: büyük/önemli vertebral bir kırık displacement: normal yerinden çıkma; çıkık; dislocation: çıkık spinal cord: medulla spinalis; omurilik cauda equina: omurilikte lumbar ve sakral sinir köklerinin meydana getirdiği demet grave injuries: vahim/çok ciddî incinmeler/yaralar result in: ile sonuçlanırlar permanent paralysis: kalıcı paralizi; devamlı felç the thoracic cage: göğüs kafesi relatively: nisbeten minor injuries: küçük incinmeler/yaralar as for instance: durumundaki gibi; as: gibi; for instance: örneğin indeed: gerçekten crushing injury: ezici yara ' the chest: göğüs a single rib: tek bir kaburga kemiği must never be regarded lightly: asla hafife alınmamalıdır common: olağan, yaygın serious: ciddî lethal emergencies: ölüme yol açan hayatı âcil durumlar/tehlikeler the whole realm: bütün dünya accident surgery: kaza cerrahisi III (a) (b) (c) (d) (e) G R A M E R V E Ç E V İR İ N O T L A R I Burada "involve" sözcüğü "etkilerler" anlamındadır. Oysa genellikle bu sözcük tutmak, sarmak, musabetmek, rol oynamak, parmağı olmak gibi anlamlarda kul­ lanılmaktadır. " . . . cause little or no permanent disability" kullanımına dikkat etmek gerekir. Dilbilgisel açıdan cause fiili olumlu olarak kullanılmış, ancak cümledeki ikinci olumsuz tümleç ile olumsuzluğa da kaymış, yani do not cause olmuştur. Çeviri'de bu hususa dikkat edilmediği taktirde hata yapmak kaçınılmaz hal alır. Injuries sözcüğünden sonra zarf often ve present participle resulting kullanımı arada which'in saklı olduğunu ve aslında resulting sözcüğünü etken bir fiil forsunda olduğunu göstermektedir. Çeviri işleminde often'm marja, dışarıya yazılması sis­ tem kriterleri uyarınca zorunludur. Ayrıca resulting'i burada fiil gibi çevirmek olanağı da vardır. . . must never be regarded lighty" burada en iyi "asla hafife alınmamalıdır" şeklinde Türkçe'ye aktarılabilir. ". . . common and often serious" kullanımını, "yaygın/sık ve çoğu kez ciddî" şeklinde çevirmek mümkündür. 333 IV - s is t e m a t ik ç e v ir i il e ik i ö r n e k c ü m l e (i) birçok omuriliği incinmeleri O —dır/—dir/—dur/—dür □ iyicil ve neden olurlar □ az bir sakatlık /sakatlığa ya da (neden olmazlar) □ hiçbir kalıcı/devamlı sakatlık/sakatlığa EKOK e Değerlendirme d e 0 d 51 2t 0 0 S = (e + c + d) + (b) + (a) (ü) bunlar O —dır/—dir/—dur/—dür □ vahim/son derece ciddi incinmeler/ yaralar çoğu kez(+ ) a2 al EKOK c ki sonuçlanırlar -*■ sonuçlanan kalıcı bir paralizi ile/devamlı bir felç ile Değerlendirme 0 b b [1 a a 2' î S= c+ V - c a + b E L D E E D İL E N T A M M E T İN Ç E V İR İ Ü R Ü N Ü O M U R G A V E GÖGÜS Omurga kırıklan omura ilişkin cisimleri ya da arka elemanları • — enlilemesiM çıkıntıları ve spinal laminalardan arkaya-doğru yönelen çıkıntılan ___ etkilerler. Ve* 334 tebral cisimlerin incinmesi sıkışma, fleksiyon ya da bükücü kuvvetlerden1 vukubulma eği­ limindedir, oysa2 arka elemanlar daha ziyade direkt şiddetle3 hasara uğrarlar. Birçok omurga incinmeleri iyicil olup az bir sakatlığa4 neden olurlar ya da hiçbir kalıcı sakatlığa neden olmazlar. Tabii önemli istisna, omuriliğin ya da omurilikte lumbar ve sakral sinir köklerinin meydana getirdiği demetin hasar gördüğü önemli vertebral kırık ya da yerinden oynamadır5. Bunlar çoğu kez kalıcı bir paralizi ile sonuçlanan vahim6 incinmeler­ dir7. Göğüs kafesi kırıklan, tek bir kaburga kemiğinin kırıldığı8 durumunda olduğu gibi, nisbeten küçük incinmeler9 olabilir. Fakat göğüs yaralan, komplikasyonlar yaygın ve çoğu kez ciddî olduğundan asla hafife alınmamalıdır1'0. Gerçekten, göğüsün ciddî bir şekilde eziklik göstererek yaralanması bütün kaza cerrahisi dünyasında en çok ölüme yol açan âcil durumlardan biridir11. VI - E S T E T İK R Ö T U Ş V E E D İT İN G 1— 2— . . . bükücü darbelerden... " . . . bükcü darbeler sonucu oluşma eğilimine karşılık . . . " demek daha akıcı olur. . . . doğrudan doğruya bir darbeyle.. . Burada denilmek istenen, "önemsiz bir sakatlığa" ya da "hafif bir sakatlığa" olsa gerek. . . . ya da çıkıktır. . . . son derece ciddi... . . . yaralardır. Burada, 'kırılması' demek daha doğru olur. küçük yaralar... Bunu olumlu bir şekilde belirtmek anlamı daha iyi iletilebilir: " . . . . olduğundan, her zaman gereken ciddiyetle ele alınmalıdır." Cümleyi, ". . . ölüme yol açan hayatî tehlikelerden biridir" şeklinde noktalamak belki daha anlamlı olur. 3— 4— 5— 6— 7— 8— 9— 10— 11 — 335 PASAJ ONYEDİ Innervation o f the Gastrointestinal Tract There are 2 major networks o f nerve fibers that are intrinsic to the gastrointestinal tract: the myenteric nerve plexus (Auerbach’s plexus), between the outer longitudinal and middle circular muscle layers; and the submucous plexus (Meissner's plexus), between the middle circular layer and the mucosa (Fig. 26—1). The plexuses contain nerve cells with processes that originate in receptors in the wall of the gut or the mucosa. The mucosal receptors are probably chemoreceptors that sense the composition of the intestinal contents or mechanoreceptors sensitive to stretch o f the intestinal wall. The nerve cells innervate hormone-secreting cells and all the muscle layers in the mucosa. The plexuses are responsible for peristaltic and other contractions, and coordinated motor activity occurs in the total absence o f extrinsic innervation. The intestine receives a dual innervation from the autonomic nervous system, with parasympathetic cholinergic activity generally increasing the activity of intestinal smooth muscle and sympathetic adrenergic activity generally decreasing it. The parasym­ pathetic fibers are preganglionic and generally end on the nerve cells o f the myenteric and submucous plexuses. The sympathetic fibers are postganglionic, and most of them also end on the nerve cells, although some innervate blood vessels and others appear to end directly on intestinal smooth muscle cells. F. G anong, Physiology W illiam (B eiru t R eview o f Medical Lange Pub lication s, 1 9 7 9 ), p. 371. I - S Ö Z C Ü K D A Ğ A R C IĞ I innervate: sinirle donatmak ya da döşemek; ennerve etmek innervation: ennervasyon; sinirle döşeme ya da donatma the gastrointestinal tract: gastro entesti nal yol; yemek yolu major: büyük; başlıca network: ağ intrinsic:yapı ya da doğasında varolan nerve fibers: sinir lifleri nerve plexus: sinir ağı outer: dış/ta/ki; dış tarafta longitudinal: boylamsal 336 M edical ııddle: orta circular muscle layers: dairesel kas tabakaları contain: ihtiva eder; iç erir/ler processes: çıkıntılar; uzantılar; protrusion: çıkıntı; elongation: uzantı originate: kaynaklanmak; çıkmak; köken almak receptor: reseptör, alıcı the wall o f the gut : barsak duvarı, cidan probably: muhtemelen chemoreceptors: kemoreseptörier; kimyasal alıcılar sense, to: algılamak composition: terkip content: içerik mechanoreceptors: mekanoreseptörier; mekanik alıcılar sensitive: hassas; duyarlı strech/ing: gerilim; to stretch: germek hormone - secreting : hormon - salgılayıcı are responsible fon için sorumludurlar contraction: kasılma coordinated motor activity: koordine ya da uyumlu motor faaliyeti occür^to :vukubulmak total absence: total/tam yokluk ya da bulunmayış extrinsic: ekstrensik; dış kökenli dual: çifte, ikili increase: art(ır)mak decrease: azal(t)mak end, to: sonlanmak; sona ermek blood vessels: kan damarları appear to end: sonlanır gibi görünür/ler directly: doğrudan doğruya smooth muscle cells: düz kas hücreleri II - GRAMER N O TLARI (a) Nerve cells with processes burada nerve cells having ya da which have processes anlamında kullanılmaktadır. . . . mechanoreceptors sensitive kullanım! isimden sonra sıfat uygulaması olup iki sözcük arasında which/that are saklı tutulmaktadır. . . . sensitive to stretch kullanımında stretch fiil değil to edatından sonra kullanı­ lan bir isimdir. . . . hormone - secreting kullanımı isim olan cells'den önce kullanılan bir present participle'dır. Dolayısıyla bu, sıfat etiketi ve fonksiyonunu taşımaktadır. The plexuses are responsible............. . and coordinated motor activity elimle­ rinde, and sözcüğünden önce bir virgül kullanıldığı için bileşik cümle yapısında ol­ duğunu vurgulamaktadır. The intestine receives , with decreasing it cümlesinde with sözcüğü as a result o f which ağırlığını taşımaktadır. (b) (c) (u) (e) (f) 337 III- Ç E V İR İ N O T L A R I (a) (e) Metinde kullanılan innervation sözcüğünü sinirlendirme olarak çevirmek yanıltıcı ohıp yerinde olmaz. Bunu ya ennervaşyon ya da sinirle donatım/donatma veya döşeme olarak çevirmek daha iyi olur. . . . mechanoreceptors sensitive to strecth'in çevirisi ki değişkenlik rötuşundan sonra, gerilimine duyarlı/hassas olan olarak gerçekleştirilir. . . . hormone • secreting cells kullanımını hormon - salgılayıcı hücreler olarak çevir­ mek doğru olur (bkz. Gramer Notlan (d)). . . ., with parasympathetic cholinergic activity generali increasing.............. cümle­ sinde with sözcüğünün çevirisi —siyla ya da -sı/—si sonucu olarak Türkçe-ye ç e v­ rilebilir. . . . appear to end kullanımını çevirirken sonlanır gibi görünür demek gerekir. III - C Ü M L E C Ü M L E S İS T E M A T İK Ç E V lR l (b) (c) (d ) Metindeki cümleleri parçalara ayırdıktan sonra yapılan işlemler ve sentez aşağıdaki gibidir: 0) vardır □ başlıca iki sinir lifi ağı O ki gastroentestinal yolun yapısında vardır miyenterik sinir pleksusu/ağı (Auerbach pleksusu) a2 t, al H ; ye t, — ( yapısında varo­ lan dış boylamsal ve orta dairesel kas tabakaları arasında submukoz sinir ağı (Meissner pleksusu) orta dairesel tabaka ve mukoza arasında ( J ): (Şekil 26-1) b ---a b . ® En Küçük Ortak Kat (EKOK) : Değerlendirme: Sentez/Sentence/Sonuç ( S ) : a ti S= b + a (ü) sinir ağlan O 338 ) iç erir/ler □ “4 uzantılı sinir hücrelerini a3 EKOK a2 ki çıkar ->■ çıkan al barsak ya da mukoza duvarımn içindeki reseptörlerdenyalıcılardan alıcılardan b Değerlendirme: ■• • • • a b (D •■■■■■ a İ£İ S= b + a (iii) muhtemelen ( +) Cj ----- mukozal alıcılar O b ----- —dır/—dir/—dur/—dür □ a3 kimyasal alıcılar a2 kfklgılar -*• algılayan barsaksal içeriklerin terkibini ya da t i 35 mekanik alıcılar ki duyarlıdır -*■ duyarlı olan blarsak duvannın gerilimine c EKOK c ® b Değerlendirme: b Ql a a 21 (+)S = c + a + b (iv) D1 sinir hücreleri O a4 sinirle döşer/ennerve eder/ler □ "I r I “2 + ve a„ l 2j hormon - salgılayıcı hücreleri tüm kas tabakalarını mukozadaki 339 EKOK b Değerlendirme: b © a a S S= b + a (v) U1 sinir ağlan O c2 sorumludur/lar □ C1 peristaltik ve diğer kasılmalar için ->• kasılmalardan koordine/uyumlu motor faaliyeti O bl vukubulur O a2 dış kökenli ennervasyonun total yokluğunda al d EKOK I Değerlendirme d 0 c c 0 b b © a a 0 S = (d + c) + (b + a) (vi) barsak O alır □ ikili/çift bir ennervasyon a4 otonomik sinir sisteminden a3 parasempatetik kolinerjik aktivitenin genellikle barsak düz sının faaliyetini artırması sonucu al ve a2 EKOK b sempatetik adreneıjik faaliyetin bunu genellikle azaltması sonucu Değerlendirme a b © a 0 S= b+ a 340 (vü) parasempatetik lifler O —dir/—dir/—dur/—dür □ preganglionik ve genellikle , „ - - - ..............sonlanır/lar U “3 sinir hücrelerinde/hücreleri üzerinde a2 miyenterik ve submukoz sinir ağlarının al EKOK d Değerlendirme c d 0 c 'b 2 t b a 01 S = (d + b + c) + (a) (vüi) sempatetik lifler O —dır/—dir/—dur/—dür □ postganglionik ve 1 sinir hücrelerinde sonlanır/lar □ a3 i ı EKOK e bunların çoğu/nluğu da O hernekadar da ki bazıları kan damarlarını ennerve eder larının kan damarlarını ennerve etmelerine rağmen 2 ve 1 bazı­ hernekadar da ki diğerleri doğrudan doğruya barsak düz kası hücreleri üzerinde sonlanır gibi görünür -*■ diğerlerinin doğrudan doğruya barsak düz kası hücreleri üzerinde sonlanır gibi görünme­ lerine rağmen Değerlendirme e ® d d 0 c c 2t b b 0 a a 0 S = (e + c + d) + (b + a) 341 T A M M E T İN Ç E V İR İ Ü R Ü N Ü G A S T R O E N T E S T İN A L Y O L U N E N N E R V A S Y O N U / S İN İR L E D Ö Ş E N M E S İ Gastroentestinal yolun yapısında varolan başlıca iki sinir lifi ağı vardır: dış boylam­ sal ve orta dairesel kas tabakaları arasında, miyenterik sinir ağı (Auerbach pleksusu); ve orta dairesel tabaka ve mukoza arasında, submukoz sinir ağı (Meissner pleksusu) (Şekil 26—l ) . 11 Sinir ağlan barsak ya da mukoza duvarının içindeki alıcılardan çıkan uzantılı sinir hücrele­ rini içerirler. Muhtemelen mukozal alıcılar barsaksal içeriklerin terkibini algılayan kimyasal alıcılar ya da barsak duvarının gerilimine duyarlı olan mekanik alıcılardır. Sinir hücreleri mukozadaki hormon - salgılayıcı hücreleri ve tüm; kas tabakalannı ennerve ederler. Sinir ağ­ lan peristaltik ve diğer kasılmalardan sorumludurlar ve2 uyumlu motor faaliyeti dış kökenli ennervasyonun total yokluğunda vukubulur. Barsak parasempatetik kolineıjik aktivitenin genellikle barsak düz kasının faaliye­ tini artırması ve sempatetik adrenerjik faaliyetin bunu genellikle azaltması sonucu otonomik sinir sisteminden ikili bir ennervasyon alır. Parasempatetik lifler preganglioniktir ve3> genel­ likle miyenterik ve submukoz sinir ağlannın sinir hücreleri üzerinde sonlanırlar. Sempatetik lifler postganglioniktir ve bunların çoğunluğu da, bazılannm kan damarlannı ennerve etme­ sine ve diğerlerinin doğrudan doğruya barsak düz kası hücreleri üzerinde sonlanır gibi görün­ melerine rağmen, sinir hücrelerinde sonlanırlar.41 E S T E T İK R Ö T U Ş 1— 2— 3— 4— Bu cümleyi şu şekilde yazmak dilimiz açısından akıcılık sağlar: Dış boylamsal . . . . olmak üzere gastroentestinal yolun yapısında var olan başlıca iki sinir lifi ağı var­ dır (Şekil 26-1). . . . sorumlu olup uyumlu motor faaliyeti... . . . preganglionik olup genellikle . . . Bazılannm kan damarlannı rağmen, sempatetik lifler postganglionik olup sinir hücrelerinde sonlanırlar. 342 PASA J ONSEKlZ The magnitude o f the problem o f trauma in the United States is probably not adequately appreciated. In this country trauma is the leading cause o f death in the first three decades o f life. It ranks overall as the fourth leading cause o f death in file United States today; if arteriosclerosis is considered as a single entity, trauma is the third leading cause o f death. Fifty million injuries occur annually in the United States, over ten million o f them being disabling. Over 100,000 deaths occur each year from accidents. Automobile accidents alone kill more Americans each year than were lost during the entire Korean conflict. Unlike many serious disease entities in the United States, the incidence o f and mortality from injuries are increasing each year. Accident patients take up to 22 million hospital bed days a year in the United States — more than ara needed to take care o f the delivery o f all the babies in a given year, more than are needed by all the heart patients, and four times more than are needed by all cancer patients. Even during wartime, deaths from accidents always exceed battle deaths. In World War II, United States battle deaths were 292,000; accidental civilian deaths during the same period in the United States alone were 450,000. And more military personnel die from accidents than from combat during a period o f national involvement. (Seymour 1. Schwartz ve ark.} Principles o f Surgery, Newyork: M cG ra w -H ill Book Co., 1979, Cilt I, s. 210.) II - SÖZCÜK DAĞARCIĞI trauma: travma magnitude: büyüklük; önem is not adequately appreciated: yeterince takdir edilmemektedir the leading cause : en önde/başta gelen neden the first three decades o f life: hayatın ilk otuz yılı it ranks overall: tümünün başmda gelmektedir; tümü içinde ilk/ şurayı almaktadır; toplam olarak sırayı almaktadır. arteriosclerosis: arteryoskleroz; arterlerin sertleşip kalınlaşarak esnekliklerini kaybetmesi is considered as: olarak kabul edilmektedir a single entity: tek bir antite; kendine özgü belirtileri olan tek bir hastalık injuries: incinmeler, zedelenmeler, yaralar; wounds: yaralar to occur: vukubulmak annually: yılda; yıllık (olarak) over ten million: on milyondan fazla to disable: sakat bırakmak accidents: kazalar automobile accidents alone: sadece otomobil kazalan to kill: öldürmek than were lost: hayatını kaybedenlerden; ölenlerden the entire Korean conflict: bütün Kore savaşında; conflict: mücadele; war: savaş unlike: aksine serioııs disease entities : ciddî hastalık antiteleri incidence: ensidans, sıklık mortality: ölüm each year: her yıl accident patients: kaza hastalan take up to: —a/—e kadar almaktadır/tutmaktadır 22 million hospital bed days: 22 milyon ıastane yatak/gün a year: yılda; bir yıl to need: ihtiyaç duymak, gerekmek to take care: bakım sağlamak; icab etmek delivery: doğum; doğum yap(tır)ma in a given year: belirli bir yılda heart patients: kalb hastalan cancer patients: kanser hastalan wartime: savaş sırası/nda to exceed: aşmak, geçmek battle deaths: savaş ölümleri accidental civilian deaths:kaza sonucu ölen halk the same period: ay m süre military personnel, asken personel combat: savaş national involvement: millî seferberlik III - C Ü M L E C Ü M L E S İS T E M A T İK Ç E V İR İ (i) b2 ----- travma problemininbüyüklüğü/önemi O A.B.D.'de muhtemelen W a^ b ----- yeterince takdir edilmemektedir □ (D S = b + ( +) a (ii) bu ülkedi+) c^ ----- b^ ----- travma O —dır/—dir/—dur/—dür □ 344 en başta/en önde gelen ölüm nedeni a2 hayatın ilk otuz yılında aı c ® b □ a 2t (+>S = c + a + b (W) d3 - - d2 ---■ di ;■■■ c2 " " cı ---- bl •■■■ al ■■■■ d m c ® b a a yer almaktadır O tümü içinde dördüncü başta gelen ölüm nedeni olarak bugün A.B.D.'de eğer arteryoskleroz bir antite olarak kabul ediliyorsa - - - - arteryoskleroz bir antite olarak kabul edildiği taktirde travma O —dır/—dir/—dur/—dür O üçüncü başta gelen ölüm nedeni 2t S = (d) + (c + a + b) (iv) cı ■■■■ bl ■■■■ a3 ■■■■ vukubulmaktadır yılda -*■ her yıl A.B.D.'de a2 ai elli milyon yara/lanma " " on milyondan çoğu sakat bırakıcı olmak üzere c b a a 2t S= c+a+ b 345 (V) 100.000'nin üstünde ölüm bl a3 - - -- a2 ....... ® a 0 her yıl kazalardan ai b vukubulmaktadır □ S= b+ a (vi) C1 b3 - - -- sadece otomobil kazaları O b2 daha fazla/çok Amerikalı bı her yıl a2 hayatlannı kaybedenlerden aı c 2> b [1 a 21 ■■■• öldürmektedir □ bütün Kore savaşı sırasında S= c + a+ b (vii) A.B.D.'de birçok ciddî hastalık antitelerinin aksine 1 b1 1 ----- 1bg ve ----- yaralanma sıklığı ° yaralanmadan ölüm artmaktadır □ aj b (D a E ----- her yıl (+ )S * b + a (vüi) c. t ----- b^ ----- kaza hastalan O tutmaktadır □ 346 22 milyon hastane yatak/gün yılda A.B.D.'de ihtiyaç olandan daha fazla bebek doğumu bakımını çözümlemek için belirli bir yılda ihtiyacı olduğundan daha fazla bütün kalb hastalannm ihtiyacı olduğundan dört misli daha fazla tüm kanser hastalannm © S= c + a+ b (ix) her zaman (++) savaş sırasında bile (+) kazalardan ölümler O aşmaktadır/geçmektedir □ a2 savaş ölümleri/ni al b © a s (+)s =b + (++); ikinci Dünya savaşında ^ Amerika -*■ Amerikanın savaş ölümleri O fl el •••■ 290.000 dı kazalarda ölen sivil halk © c3 c2 idi □ •--- C1 •••■ aynı süre içinde sadece A.B.D.'de 347 idi □ 450.000 f G> e m d 2t c <3> b m a 2t (+)s = (f + d + e ) + ( c + a + b ) v e (+ ) M b1 - - - - a4 a3 " " a2 al daha fazla/çok asken personel O ölmektedir □ kazalardan savaştan -»■ savaştakine kıyasla ulusal bir mücadele/seferberlik süresi içinde b a E (+)s = b + a I V - E L D E E D İL E N T A M M E T İN Ç E V İ R İ Ü R Ü N Ü A.B.D.'de travma probleminin önemi muhtemelen yeterince takdir edilmemektedir. Bu ülkede travma hayatın ilk otuz yılında en başta gelen ölüm nedenidir. Bugün A.B.D.’de tümü içinde dördüncü başta gelen ölüm nedeni olarak yer almaktadır1; travma, arteryoskleroz bir antite olarak kabul edildiği taktirde, üçüncü başta gelen ölüm nedenidir. Elli milyon yaralanma, on milyondan çoğu sakat bırakıcı olmak üzere A.B.D.'de her yıl vukubulmaktadır2. 100.000'nin üstünde ölüm kazalardan her yıl vukubulmaktadır3. Sadece otomobil ka­ zaları bütün Kore savaşı sırasında hayatlınnı kaybedenlerden her yıl daha fazla Amerikalıyı öldürmektedir4. A.B.D.'de birçok ciddi hastalık antitelerinin aksine, yaralanma sıklığı ve yaralanmadan ölüm her yıl artmaktadır. Kaza hastalan — belirli bir yılda bebek doğumu bakımını çözümlemek için ih­ tiyaç olandan daha fazla, bütün kalb hastalannın ihtiyacı olduğundan daha fazla, tüm kanser hastalannın ihtiyacı olduğundan dört misli daha fazla — A.B.D.'de yılda 22 milyon hasta­ ne yatak/gün tutmaktadır5. Savaş şurasında bile, kazalardan ölümler her zaman savaş ölüm­ lerini geçmektedir, ikinci Dünya Savaşmda, Amerikanın savaş ölümleri6 290.000 idi; sade­ ce A.B.D.'de aynı süre içinde kazalarda ölen sivil halk7 450.000 idi. Ve daha fazla8 askerî personel ulusal bir seferberlik süresi içinde savaştakine kıyasla kazalardan ölmektedir. 348 e s t e t ik r ö t u ş v e e d it in g "Bugün A.B.D.'de bütün ölüm nedenleri arasında, dördüncü başta gelen ölüm nedenidir" demek daha iyi. Cümle'yi şu şekilde sunmak daha akıcı olur: Her yıl A.B.D.'de on milyondan çoğu sakat bırakıcı/sakatlığa neden olucu olmak üzere, elli milyon yaralanma vukubulmaktadır. "Her yıl kaza sonucu 100.0OO'nin üstünde insan hayatlarını kaybetmektedir" daha anlamlı olur. "Her yıl, daha çok sayıda Amerikalı'nın ölümüne neden olmaktadır" Türkçe'de daha akıcı olur. Bu cümle'yi, çizgileri kaldırmak istediğimiz taktirde, şu şekilde de ifade etmek mümkündür: "Belirli bir yılda .... olan kaza hastalan, A.B.D.'de yılda........ yatak/gün işgal etmektedir." . . . can kayıplan... . . . kazalarda hayatlannı kaybedenlerin sayısı.. . Ve daha çok sayıda.. . 349 PASAJ ONDOKUZ C A T SCRATCH FE V E R (Benign Lym phoreticulosis) Cat scratch fever is characterized by malaise, fever, and regional lymphadenitis. A catscratch, cat bite, or merelycontact with cats generally occurs a few days before on­ set. The primary reaction may be acutaneous or vesicular lesion at the site o f scratch, followed by inflammation, and frequently suppuration, o f the regional lymph nodes. Lymphadenitis may persist for one - three weeks or longer. An ocular manifestation takes the form o f the oculoglandular symptom complex, similar to that which may occur in nocardiosis, tularemia, and tuberculosis. Heat-inactivated suspensions of infected lymph nodes or heat-inactivated pus from a bubo serve as skin-test antigens. They yield a tuberculin type o f erythematous reaction about 24 hours after inoculation into convalescents. The agent may belong to the Chlamydiae. Stained sections o f infected lymph nodes in some cases were reported to contain elementary bodies similar in appearance to those o f Psittacosis. Furthermore, convalescent sera from patients with cat scratch-fever sometimes fix complement in the presence o f Psittacosis-LGV group antigen. ark., Review of California: Lange Publication, 1976, s. 459.) (E. Jawetz Microbiology, II - S Ö Z C Ü K D A Ğ A R C IĞ I cat scratch fever: kedi tırmığı hastalığı benign lymphoreticulosis: selim/iyi huylu lenforetiküloz is characterized with: ile karakterizedir malaise: kırıklık fever: ateş regional lymphadenetis: bölgesel lenfadenitis a cat scratch : kedi tırmalaması cat bite : kedi ısırması merely : sadece contact with cats : kedilerle temas a few days: birkaç gün onset: başlangıç the primary reaction: primer/başbca reaksiyon cutaneous or vesicular: kutanöz ya da veziküler at the site of: yerinde followed by: tarafından izlenen, izlediği inflammation: ihtihap, yangı, enflamasyon 350 ve Medical Medical frequently: sıklıkla, sık sık, sık olarak suppuration: süpürasyon, cerahat regional lymph nodes: bölgesel lenf bezleri may persist: ısrarla devam edebilir or longer: ya da daha uzun bir süre (için) ocular manifestation: göz belirtisi takes the form: şeklini alır oculoglandular symptom complex: okuloglandüler semptom kompleksi similar: benzer to that: —inkine vi). nocardiosis, tularemia, and tuberculosis: nokardiyozis, tu İaremi ve tüberküloz/verem tıeat • inactivated suspensions : ısı ile inaktive edilmiş süspansiyonlar infected lymph nodes: etkilenmiş/enfekte lenf bezleri pus from a bubo: bubon irini serve as: olarak hizmet eder/ler; işlev görür/ler skin • test antigen : deri - testi antijeni to yield: vermek; to yield a reaction: reaksiyon oluşturmak tuberculin type of erythematous reaction: tüberkülin tipi eritematöz bir reaksiyon inoculation: inökülasyon; aşılama convalescents: nekahat dönemindeki kişiler to belong: ait olmak the Chlamydiae: Klamid yalar stained sections: boyanmış/boyalı kesitler to contain: ihtiva etmek, içermek elementary bodies: elemanter cisimler furthermore: bundan başka; dahası convalescent sera : nekahat serumları fix complement: kompleman bağlar/lar in presence of: varlığında III - G R A M E R V E Ç E V İR İ N O T L A R I Bu metinde biri complex, diğeri bodies den sonra kullanılan similar sözcüğü, isimden sonra sıfat işlevini gördüğü için, arada sırası ile (which is) ve (which are) sözcükle­ rini saklı tutmaktadır. Çeviri uygulamasında her iki durum da —an/—en şekline dönüşüp bir cümlecik niteliğini ortaya koyacaktır. Pasajın birinci paragrafında to that ile sonuncu paragrafında to those kullanım­ larını da not etmek gereldr. Sırası ile tekil ve çoğul olarak beliren bu kullanımların Türkçe'ye çevirisi —ınkı/—inki/—unku/—ünkü Anahtarı ile olanaklıdır. Birinci paragraftaki, followed by kullanımında çatı değişimi de not edilecek önemli bir husustur. Edilgen olarak ifade edilen bu kullanımı kaynak metinden hedef metin olan Türkçe'ye çevirirken etken duruma dönüştürmek (en azından yapısal olarak) zorunludur. III - C Ü M L E C Ü M L E S İS T E M A T İK Ç E V İR İ K E D İ T IR M IĞ I H A S T A L IĞ I (S elim Len foretikü loz) 0) b^ ------- keditırmığıhastalığı O 351 a2 ----- karakterizedir □ al kırıklık, ateş ve bölgesel lenfadenetis ile b © a a ■■■■ S= b + a (ü) bı genellikle (+) — ■ vukubulur/meydana gelir □ a2 başlangıçtan birkaç gün önce al b © a a bir kedi tırmalaması, kedi ısırması ya da sadece kedilerle temas O s = b + ( +) a (iü) primer/başlıca reaksiyon O bl olabilir □ bl a3 ---- a2 al al c © b d a 2t kütanöz ya da veziküler bir lezyon tırmalama yerinde tırmalama yerinde bölgesel lenf bezleri enflamasyonunun, ve sıklıkla süpürasyonunun izlediği S= c + a+ b (iv) bl a2 " " al b © a 0 lenfadenetis O ısrarla devam edebilir □ 1 - 3 hafta ya da daha uzun bir süre (için) S= b + a 352 bir göz belirtisi O abr □ okuloglandüler semptom kompleksi şekli/ni ki benzer -* benzeyen ona ki vukubulabilir -* vukubulanınkine nokardiyozis, tularemi ve tüberkülozda S= b+ a enfekte lenf bezlerinin ısı ile inaktive edilmiş süspansiyonları ısı ile inaktive edilmiş bubon irini hizmet eder/işlev görür □ cilt testi antijeni olarak S= b+ a bunlar O verirler/oluştururlar □ tüberkülin tipi eritematöz bir reaksiyon nekahat dönemindeki kişilere inokülasyondan yaklaşık olarak 24 saat sonra S- b + a 353 (v İİU b-^--- --a2 ® a [1 O •■• - ait olabilir □ a^------b etken klamidyalara S= b + a (ix) b2 ----- enfekte lenf bezlerinin boyanmış/boyalı kesitleri/nin O bj------- bazı olgularda a^ ihtiva ettikleri/içerdikleri bildirildi O ag ----- -- - • elemanter cisimler a2------- ki görünüşte/görünüm olarak benzer -* şeklen benzeyen a-^---- --- Psittakozisinkilerine b ® a E S= b+ a (x ) bundan başka nekahat serumları b2 kedi tırmığı hastalıklı/hastalığı olan hastaların bl bazan(++) O a2 - - - - kompleman bağlar □ al Psittakozis—LVG grubu antijeni varlığında b ® a a •••• 354 IV - E L D E E D İL E N T A M M E T İN Ç E V İR İ Ü R Ü N Ü K E D İ T IR M IĞ I H A S T A L IĞ I (S elim Len foretikü loz) Kedi tırmığı hastalığı kırıklık, ateş ve bölgesel lenfadenitis ile karakterizedir. Bir kedi tırmalaması, kedi ısırması ya da sadece kedilerle temas genellikle başlangıçtan birkaç gün önce vukubulur. Primer reaksiyon bölgesel lenf bezleri enflamasyonunun, ve sıklıkla süpürasyonunun izlediği tırmalama yerinde kütanöz ya da veziküler bir lezyon olabilir. Lenfadenitis 1-3 hafta ya da daha uzun bir süre ısrarla devam edebilir. Bir göz belirtisi nokardiyozis, tularemi ve tüberkülozda vukubulanınkine1 benzeyen okuloglandüler semptom kompleksi şeklini alır. Enfekte lenf bezlerinin ısı ile inaktive edilmiş süspansiyonları ya da ısı ile inaktive edilmiş bubon irini2 cilt-testi antijeni olarak işlev göriir.3 Bunlar nekahat dönemindeki kişilere inokülasyondan4 yaklaşık olarak 24 saat sonra tüberkülin tipi eritematöz bir reak­ siyon oluştururlar. Etkin Klamidyalara ait olabilir5. Bazı olgularda enfekte lenf bezlerinin boyalı kesitlerinin Psittakozisinkilerine şeklen benzeyen elemanter cisimler içerdikleri bildirildi6. Bundan başka, kedi tırmığı hastalığı olan hastaların nekahat serumları bazan PsittakozisLGV grubu antijeni varlığında kompleman bağlar7 V 1— 2— 3— 4— 5— 6— 7— E S T E T İK R Ö T U Ş V E E D İT İN G Bu çeviri kaynak metindeki kullanıma tamamen sadık olmasına karem, vukubula-. nmkine ifadesi Türkçe'de zorlanmış bir deyişe dönüşmüştür. Bunun yerine, sözcüğü açarak vukubulan belirtiye demekte yarar vardır: —inki = belirti. Kaynak metindeki kullanımı, bir bubo'dan kaynaklanan ısı ile inaktive edilmiş irin olarak da çevirmek olanağı vardır. . . . antijeni fonksiyonunu görür de denebilir. Bu cümleyi, Bunlar nekahat döneminde kişilerinaşılanmasından olarak başlamak yanlış olurdu. Bununla birlikte inokülasyon yerine aşılama sözcüğü aynı metinsel yapı içinde kullanılabilir. . . . . dahU olabilir. Çeviri ve dilbilgisel zaman doğru olmasına karşın, Türkçeüteratürdekullanılışları gözönünde tutarak bildirildi, bildirilmiştir şeklinde ortaya konabilir. Türkçe literatürde gözlenen dil uygulamalarını gözönünde bulundurarak bağlamak­ tadır demekle etkinlik kazanmak olanağı vardır. 355 I' A S A ! f IK M İ D R U G D E L I V E R Y R A T E F R O M T H E D O SA G E F O R M A basic assum ption in formulating a sustained action product is that the calculated delivery and maintenance o f drug at the receptor site can be achieved by controlling the rate ai which drug moves from the dosage form to the d e p o t (see Fig. 14 - 2). This can be acm nipiished for m an y but not ail drugs. For sustained action, multiples o f what is required for single dose therapy m u st be cr.e:i. and when the form ulation adjuvants are included, drugs with required single dosages i ! ) * ) o f 2 0 0 mg. or more begin to present problem s with regard to the volume that e ist bi. swallowed by the patient at each dosing interval. This can be and has been overcome somev. hat by the preparation o f liquid forms where large dosing volumes are somew hat more acceptable. It would appear that dry sustained action dosage form s containing drugs with single dose requirements o f 1 mg. or more are inadvisable. (L . Laehman ve ark., The T h e o ry and Practice o f Industrial Pharm acy, Philadelphia, 19 76, s. 445.) II SÖZCÜK DAĞARCI ĞI a hasn. assum ption: temel bir varsayım in formulating: form ülasyonunda a sustained action p roduct: sürekli etkili bir ürün calculated delivery: hesaplanmış çıkış elde ediliş maintenance: idame, devam lılık drug: drog, ilâç at the receptor site: reseptör yerinde can be achieved: başarılabilir ler by controlling: kontrol ederek the rate: hi/ ı to m o ve: hareket etmek dosage form : dozaj şekli to the de p o t: depoya see- bak imz Fig. : Şekil can be accomplish ed: başarılabilir/let for sustained action: sürekli etki için multiples: birçokları; birçok katlan fst, of what is required: gerekenin/gerekli olanın single dose: tek doz therapy: tedavi formulation adjuvants: formülasyon yardımcı maddeleri to include: dahil etmek, eklemek; içermek 200 mg. or more: 200 mg. ya da daha fazlası to present problems:problem arz etmek/çıkarmak with regard to: ile ilgili olarak volume: hacim to swallow:yutmak at each dosing interval:her doz arasında; her ilâç almışı sırasında to overcome: üstesinden gelmek; gidermek somewhat: oldukça, bir dereceye kadar, bir bakıma preparation of liquid forms: sıvı şekillerinin hazırlanışı large dosing volumes: büyük dozaj hacimleri more acceptable: daha fazla/çok kabul edilebilir it would appear that: öyle görünüyor ki dry sustained action dosage forms: katı sürekli etkili dozaj şekilleri containing: ihtiva eden/ederek; iç eren/iç ererek are inadvisable: tavsiye edilemez/ler III - C Ü M L E C Ü M L E S İS T E M A T İK Ç E V İR İ (i) Cg ---- c-^ — - sürekli etkili bir ürün/ü, n bj--- ----*-■ a2 ---- a^ c © b ti a 2 t formülasyonunda temel bir varsayım O —dır/'—dir/—dur,-dür □ ki reseptör yerinde ilâcın çıkışı elde edilişi ve idamesi devamı başanlabilir -> reseptördeki ilâcın hesaplanmış çıkışı ve devamı­ nın başanlabildiği hızı kontrol ederek ki ilâç dozaj şeklinden de p o y a (bkz. Şekil 14-2) hareket eder ilâcın dozaj şeklinden d e p o y a (b k z. Şekil 14-2) hareket ettiği S = c+ a + b e.| -- - - bu O b.; -- - - başarılabilir □ bj --• birçok ilaçlar ıçiıı İS7 fakat al c © b 0 a m (üi) bütün il&çlar için başanlonaz □ S = (c + b) + (a) sürekli etki iç in ^ e2 el dl C1 bl a5 a4 a3 a2 al e © d 0 c 2t b © a m ----- birçok katlan ne ki gerekir -* gerekenden birçok kat daha fazla dozaj O ----- tek doz .tedavisi için ----- verilmelidir □ »ve . ne zaman ki formülasyon yardımcı maddeleri eklenir -*• formülasyon yardımcı maddeleri eklendiğinde ----- 200 mg. ya da daha fazla tek dozajlan (D *) gerektiren ilaçlar O ----- problem çıkarmaya başlar □ ----- hacimle ilgili olarak ----- ki yutulmalıdır -*■ yutulması gereken ----- hasta tarafından ----- her doz arasında -►her ilâç alınışı sırasında (+)s = (e + d) + (b + c + a) (IV) cı bl .... bu O ----- giderilebilir □ ve a4 giderilebilmiştir □ 35X bit' dereceye kadar o ld u k ça sıvı şekillerinin hazırlanışı ile a^ ki orada büyük dozaj hacimleri bir bakım a daha fazla kabul edilir -> ■ büyük dozaj hacimlerinin bir bak ım a daha fazla kabul edildiği al c ® b 0 a 0 S = (c + b) + (a) (v) ag------- öyle görünüyor/gibi görünmektedir 32 -- ki katı sürekli etkili dozaj şekilleri tavsiye edilemez -*■ katı sürekli dozaj şekillerinin tavsiye edilemiyeceği aj^ -- ki 1 gm. ya da daha fazla tek doz gerektiren ilâçları ihtiva eder -* 1 gm. ya da daha fazla tek doz gerektiren ilâçları ihtiva eden □ S=a IV - E L D E E D İL E N T A M M E T İN Ç E V İR İ Ü R Ü N Ü D O Z A J Ş E K L İN D E N İL  C IN Ç I K I Ş H IZ I Sürekli etkili bir ürünün formülasyonunda temel bir varsayım, ilâcın dozaj şeklinden depoya (bkz. Şekil 14-2) hareket ettiği hızı kontrol ederek reseptördeki ilâcın hesaplanmış çıkışı ve devamının başanlabildiğidir1. Bu birçok ilaçlar için2 başarılabilir fakat bütün ilâçlar için 3 başarılamaz4. Sürekli etki için5, tek doz tedavisi için gerekenden birçok kat daha fazla dozaj6 verilmelidir, ve 200 mg. ya da daha fazla tek dozajlan (D *) gerektiren ilâçlar, formülasyon yardımcı maddeleri eklendiğinde, her ilâç almışı sırasında hasta tarafından yutulması gereken hacimle ilgili olarak problem çıkarmaya başlar7. Bu giderilebilir8 ve büyük dozaj hacimleri­ nin birbakıma daha fazla kabul edildiği sıvı şekillerinin hazırlanışı ile bir dereceye kadar9 giderilebilmiştir10. 1 gm. ya da daha fazla tek doz gerektiren ilâçları ihtiva eden11 katı sürekli dozaj şekillerinin tavsiye edilemiyeceği gibi görünmektedir12. V - E S T E T İK R Ö T U Ş V E E D iT İN G 1— Cümle yi, başarılabilmesidir ya da başarılabilmesine dayanmaktadır şeklinde de noktalayabiliriz. . . . ilâçlarda... . . . ilâçlarda.. . Kaynak metinde kullanılan tek olumlu fiil, bir olumlu bir olumsuz tümleç nedeniyle, Türkçe'ye olumlu ve olumsuz fiil şeklinde aktarılmıştır. Tek fiil kul- 2— 3— 4— 359 5— 6— 7— 8— 9— 10 — 11 — lammına bağlı kalabilmek cümlenin yapısal şeklini değiştirmekle olanaklıdır. Böy­ le bir durumda Türkçe cümlemiz, "Bütün ilâçlarda değilse bile, bu birçok ilâc. larda başarılabilir." şeklinde gerçekleştirilir. "Sürekli etki amacıyla," demek daha iyi. Buna sadece, "gerekenden fazla/çok dozlar" demek yeterli. " . . . problem yaratmaya başlar" demek daha güzel. Bunun üstesinden gelinebilir... " . . . kadar da" daha etkin olur. . . . . üstesinden gelinebilmiştir. " . . . . ilâçları içeren" de denebilir. 360 PASA J YlRMİBİR Th e liver is the largest organ in the adult human body, weighing approxim ately 1.5 kg. It lies, as shown in Fig. 10-1, a b o u t level with and to the right o f the stomach. This reddish brown organ is covered with a capsule com posed o f connective tissue. On the under­ side—the visceral su rface—there is a deep transverse fissure—the p orta—where the supporting connective tissue enters into the substance o f the liver. This connective tissue branches extensively, and the portal vein, the hepatic artery, the bile duct, and one or more lymphatic vessels acc o m p an y these branches, providing path w ays fo r the m ovem ent o f materials to and from the liver. B loo d from the intestines is brought to the liver by the portal vein, and blood from the arterial circulation is brought by the hepatic artery; it is carried away by hepatic veins draining into the vena cava. The human liver is a m ass o f parenchymal cells arranged into plates one cell thick, as shown in Fig. 21-1. These plates form walls around the continuous spaces, or lacunae, that pervade the liver. Suspended within the lacunae are the specialized capillaries o f the liver known as sinusoids. The size o f the sinusoids is a function o f the am o u n t o f blood within them. T h ey differ from other capillaries in having a greater permeability for m acrom olecules, especially protein. Reticuloendothelial c e l l s - K u p f f e r cells—line the walls o f the sinusoids and by the increase in their size apparently assist in the passage o f large molecules through the sinusoidal walls. Schottelius, Byron A. ve Dorothy Schottelius Physiology, S t Louis: The C. V. Mosby Co., 1978, s. 420. I - S Ö Z C Ü K D A Ğ A R C IĞ I liver: karaciğer largest: en büyük a du lt: yetişkin, erişkin human b o d y : insan vücudu weigh: tartm ak, ağırlığında olmak a pp roxim a te ly : y ak laşık olarak, takriben it lies: bulunur, —dır/—dir/—du r/—dür a s shown: gösterildiği gibi üzere veçhile fig. (figure): şekil a b o u t : y aklaşık olarak, hemen hemen level: düzey, seviye stom ach: mide 36! reddıslı: kırmızımsı, kırmızımtırak covered with: ile örtülü, ile sarılı composed of: —dan —den mürekkep, —dan/—den oluşan, yapılı, içeren connective tissue: bağ dokusu underside: alt taraf the visceral surface: viseral yüzey deep: derin transverse fissure: transvers fıssür/yank porta: porta, giriş to support: desteklemek substance: madde to branch: dallanmak, dallara ayrılmak branch/es: dal/lar extensively: yaygın bir şekilde, yaygın olarak the portal vein: portal ven the hepatic artery: hepatik arter the bile duct: safra kanalı one or more: bir ya da daha çok/fazla lymphatic vessels, lenfatik damarlar to accompany: eşlik etmek, refakat etmek to provide: sağlamak pathways: yollar movement of materials: materyallerin hareketi to and from the liver: karaciğere ve karaciğerden blood: kan intestines: barsaklar is brought: getirilir, taşınır the arterial circulation: arteryal dolaşım to carry away: götürmek, taşımak to drain: drene etmek ya da olmak, boşalmak, boşaltmak parenchymal cells: parenşimal hücreler arranged into plates: plakalar halinde dizilmiş, tabakalar şeklinde düzenlenmiş one cell thick: bir hücre kalınlığında to form: oluşturmak continuous spaces: devamb aralıklar/boşluklar lacunae: lakünler, devamb boşluklar to pervade: yayılmak, istilâ etmek suspended: asıb, asılı duran specialized capillaries: özelleşmiş kapillerler ya da kılcal damarlar known as: olarak bilinen sinusoids: sinuzoidler size: büyüklük, boyut, hacim function: fonksiyon, işlev amount: miktar to differ: farkb olmak, ayrıcalık göstermek permeability: geçirgenlik macromolecules: makromoleküller especially: özellikle reticuloendothelial cells: retikuloendotelyal hücreler Kupffer cells: Kupffer hücreleri 362 to line:döşemek wall/s: duvar/lar increase in size: boyutta artış apparently: aşikâr bir şekilde to assist: yardım etmek, yardımcı olmak passage: geçiş through: arasından, —dan/—den; yoluyla II - GRAMER N O TLARI (a) Weighing sözcüğünün aslında the liver'den sonra gelmesi gerekirdi. Çünkü isimden sonra kullanılan bir present participle işlevindedir ve which weighs yapı ve anla­ mındadır. Başka bir deyişle, bu cümle The liver weighing approximately 1.5 kg. is the largest organ. . . şeklinde doğru bir kurgu olurdu. Anlamsal olarak vücudun 1,5 kg. olamıyacağı hususu yanlışlık olasılığını oldukça azaltmaktadır. As shown, as + p.p. (past participle) kullanımı olup gösterildiği gibi/üzere/veç­ hile anlamındadır. It lies burada it is anlamında kullanılmaktadır. Composed o f isimden sonra gelen bir past participle'dır. Metin içinde which is composed o f olarak değerlendirilmelidir. Providing kullanımı metinde bağımlı bir present participle fonksiyonunu ve dola­ yısıyla fiile yakın bir işlevi göstermektedir. Bu sözcükten hemen önce virgül kulla­ nılmış olması bu işleve ışık tutmaktadır. To and from the liver daha açık yazıldığı taktirde, to the liver and from the liver olarak belirtilir. Draining isimden sonra kullanılan bir present participle'dır, aktiftir. Tam olarak belirtildiğinde, which drain olur. Arranged sözcüğü isimden sonra kullanılan bir past participle'dır. Tam yazıldığında, which are arranged olur. One cell thick, belki one-cell burada sıfat fonksiyonunda kullanılmıştır. Aynca sıfat olarak isim plates'den hemen sonra geldiği için, ilgi zamiri ve fiili gizlemiştir: which are bu kullanımda saklıdır. Tam olarak belirtilmiş olsaydı, plates which are one-cell thick.. . demek gerekecekti. Suspended within.. . ile başlayan bu cümle, devrik bir cümle yapısında olup vurgu­ lu bir ifade tarzıdır. Aslında bu cümleyi normal gramatik kurgu ile The specialized capilleries o f the liver suspended within the lacunae are known as sinusoids olarak ifade edilmemesinin olası nedeni, pasajın ilk cümlesindeki yanlış gramatik kurguya düşmemekten kaynak almaktadır. Çünkü past participle olarak suspended isimden sonra kullanılmalı ve yeri de capillaries sözcüğünden sonra olmalıdır. Oysa cappilleries o f the liver'i başka türlü ifade etmek olanağı yoktur. Bu nedenle devrik kurgu bu sorunu çözümlemede ve suspended sözcüğünün isim olan liver'den sonra gelmemesinde tek çıkış yoludur. Bkz. Gramer Notlan (a). In having. . . edat (prepostion)'dan sonra fiil - isim (verbal noun) kullanımıdır. Olmada ya da sahib olmada anlamına gelir. Aynı gramatik kullanım by the increase' de edattan sonra isim olarak gözlenebilmektedir. (b) (c) (d) (e) (f) (g) (h) (i) (j) (k) 363 Ill — (a) (b) (c) (d) (e) (f) (g) (h) (i) (j) (k) IV - Ç E V İR İ N O T L A R I Pasajın ilk cümlesindeki the liver . . . weighing. . . "ağırlığında olan karaciğer" ola­ rak çevirilecektir. Bkz. Gramer Notlan (a). It lies about level . . . Türkçe'ye yaklaşık olarak düzeyindedir ya da seviyesinde bulunur olarak çevirilir. As shown in Fig. 19-1 bir cümle açıcısıdır ve Şekil 19-1 'de gösterildiği gibi/üzere/ veçhile olarak Türkçe çeviri'de cümle başında yer alır. Bazan cümle açıcısını öz­ neden sonra da kullanıp çeviri'ye çeşni katmak olanağı vardır. Nitekim Şekil 21-1 için böyle bir varyasyon uygulanmıştır. . . . is covered with a capsule composed o f connective tissue Türkçe'ye bağ doku­ sundan meydana gelen/oluşan ya da bağ dokusu içeren bir kapsülle sanlıdır/örtülü­ dür olarak çevrilir. On the underside the visceral surface kullanımı bir bir cümle acısıdır. Türkçe cümle'de cümle başında yer alır. Metindeki çizgilerin metnin yapısal bütünlüğü ile bir ilişkisi yoktur. Çizgilerarası sözcüklerin çevirisi sonradan yapılıp yerine monte edilir ve açıklama aynı şekilde Türkçe'de de sağlanmış olur. Türkçe ürün, Alt tarafta — viseral yüzeyde — olur. Bu sözcükleri izleyen a deep transverse fissure ---- the p o rta kullanımı için de işlem aynıdır. Ancak bu kullanım cümle açıcısı değildir. Tüıkçe'ye derin transvers bir yan k porta---olarak geçer. Porta'yı giriş olarak da çevirmek olanağı vardır. Where the supporting............... enters kullanımı sistematik çeviri'de (ki) Rötuşu ya da Değişkenlik İşlemini gerektirmektedir. Hirkçesi destekleyici bağ dokusunun karaciğer maddesi içine girdiği (—ği Anahtarı) olur. Providing sözcüğünü tam fiil forsunda çevirmekte yarar vardır. Bkz. Tam Çeviri Metni'ne. Draining Türkçeye drene olan ya da boşalan olarak çevirilir. Arranged into plates one cell thick kullanımını Türkçe'ye çevirirken üstüste iki (K i) Değişkenlik İşlemi uygulamasına gerek vardır. Sonuçta elde edilen ürün, her hücre kalınlığında olan plaklar/tabakalar halinde düzenlenmiş/dizilmiş olan olur. Suspended. . . ile başlayan devrik cümleyi normal cümle şeklinde çevirmek çevi­ ri'de kolaylık sağlayacaktır. Sonuç, Lakünler içinde asılı karaciğerin özelleşmiş kılcal damarları sinuzoidler olarak bilinir olur. In having . . . edattan sonra bir fiil-isim kullanımı (Bkz. Gramer Notlan (k)) ol­ masına karşın, in'i Türkçe'ye bakımından olarak daha etkin bir şekilde çevirebi­ liriz. T A M M E T İN Ç E V İ R İ Ü R Ü N Ü Yaklaşık olarak 1,5 kg. ağırlığında olan karaciğer erişkin insan vücudunda en büyük organdır. Şekil 19-1'de gösterildiği gibi, yaklaşık olarak mide ile aynı düzeyde mide­ nin sağ tarafmdadır. Bu kırmızımsı kahverengi organ bağ dokusundan oluşan bir kapsülle sanlıdır. Alt tarafta — viseral yüzeyde destekleyici bağ dokusunun karaciğer maddesi içine girdiği derin tansvers bir yank — porta (giriş) — vardır. Bu bağ dokusu yaygın bir şekilde dallara aynlır, ve portal ven, hepatik arter, safra kanalı, ve bir ya da daha çok len­ fatik damar bu dallara eşlik ederek karaciğere ve karaciğerden materyallerin hareketi için yollar sağlar. Barsaklardan kan portal venle karaciğere getirilir, ve arteryal dolaşımdan kan hepatik arterle taşınır; kan vena kavaya boşalan hepatik venlerle taşınır. 364 İnsan karaciğeri, Şekil 21-1'de gösterildiği gibi, bir hücre kalınlığında olan plaklar halinde düzenlenmiş olan parenşimal bir hücreler kitlesidir. Bu plaklar, karaciğere yayılan devamlı boşluklar, ya da lakünler, etrafında duvarlar oluşturur. Lakünler içinde asılı karaci­ ğerin özelleşmiş kılcal damarları sinuzoidler olarak bilinir. Sinuzoidlerin büyüklüğü içlerin­ deki kan miktarının bir fonksiyonudur. Makromoleküller, özellikle protein, için daha büyük bir geçirgenliğe sahib olmak bakımından diğer kılcal damarlardan ayrıcalık gösterirler. Retikuloendotelyal hücreler — Kupffer hücreleri — sinuzoid duvarlarını döşerler ve boyut­ larındaki artışla sinuzoid duvarlarından büyük moleküllerin geçişinde aşikâr bir şekilde yar­ dımcı olurlar. 365 PA SA J YİRM İlKt Determination of Primary Sequence The most important properties o f a protein are determined by the sequence oi amino adds in the polypeptide chain. We know the sequences for hundreds o f peptides and proteins largely through the use o f methods developed in F.Sanger's laboratory and first used to determine the sequence o f the peptide hormone insulin in 1953. The determina tion o f the order o f amino adds fundamentally involves the sequential removal and identification o f successive amino add residues from one or the other free terminals o f the polypeptide chain. However, in reality it is extremely difficult to get the required spedfic cleavage reaction o f the desired products to go with 100 percent yield. This raises problems when sequendng long polypeptides, because the fraction o f the total material o f minimum polypeptide chain length becomes constantly smaller as the successive removal o f the terminal residues proceeds. Conversely, the amino acid released from the minimum length chain becomes increasingly contaminated with amino acids released from previously unreacted chains. The fundamental chemical limitation is what determines the strategy o f amino add sequence determination. It involves breaking the polypeptide chain down into sequences short enough for the chemistry to produce reliable results and then reassembling the results to obtain the overall sequence. ( G eoffrey Zubay, B ioch em istry, Addison - Wesley Publishing Co., Amerika, 1983, s. 43.) I- SÖZCÜK DAĞARCIĞI d eterm in ation : tâ y in ; tâyin ediliş/edilm e to establish: saptam ak; tesbit etm ek p rim a ry: p rim er; b irin d i sequence: sekans; silsile iç in d e k i sıra; d izi/ d izilim d ek i y eri w e k n o w . . . . f o r hundreds: y ü z le r c e ................... —a ’y a / e 'y e ait/ilişkin.................. b iliy o ru z la rgely : büyük ö lç ü d e , büyük çap ta th e use: kullanım d evelo p ed : g e liş ti(r )ild i; geliştirilen fir s t : b irin d ; ilk kez/defa used: kullandı/lar; kullanılan the o rd e r o f am ino acids : am ino asit sırası/sıralanması fu n d am en tally : tem eld e; esasen in vo lves: öngörür; gerek tirir 366 sequential: biribirini izleyen; pespeşe; ardışık olarak; sırasal removal: çıkarılış identification: belirleniş/belirlenme successive amino acid residues: biribirini izleyen amino asit kalıntıları free terminals:serbest terminaller/uçlar however, in reality: mamafih, aslında extremely: son derece to get the required specific cleavage reaction: gerekli özgül aynlma tepkimesini elde etmek desired products: arzu edilen ürünler to go with: sağlanabilmesi; uyum sağlamak yield: verim raises problems: problemler/sorunlar arzeder when sequencing: silsile içinde sıralandığında fraction: fraksiyon; parça, kısım total material: total/toplam materyal minimum : minimum; asgari ya da en düşük düzeyde constantly: devamlı bir şekilde becomes smaller: daha küçük olur; küçülür proceeds: devam eder; ilerler conversely: aksine released: serbest bırakıldı/bıraktı; serbest bırakılan/salman becomes increasingly contaminated: gittikçe/artan bir şekilde kontamine olur ya da kirlenir previously unreacted chains: daha önce reaksiyona girmemiş zincirler fundamental chemical limitation: temel kimyasal sınırlama strategy: strateji breaking down into: —a'ya/—e'ye parçala(n)ma short enough: yeterince kısa; short enough.. . to: —cak/—cek kadar kısa to produce results: sonuçlar vermek ya da ortaya koymak reliable: güvenilir to obtain: elde etmek; to g e t : almak overall: toplam, tam III - GRAMER NOTLARI (a) Developed sözcüğü isim olan methods'tan sonra kullanılan bir past paticiple'dır. Dolayısıyla arada which were sözcüklerini saklı tutmaktadır. Used da aynı kullanımı ve işlevi görmektedir; which were used olarak değerlendi­ rilmelidir. . . . difficult to get burada difficult to obtain anlamında kullanılmaktadır, üstelik bu fiil kullanımı get . . . go with ile yeni bir boyut kazanmakta ve ettirgen bir ey­ leme yol açmakla kalmayıp dilek kipi özellikleri göstermektedir Bir başka deyiş­ le, bu kullanımı bir açıdan have them perform gibi bir kullanımla kıyaslayabiliriz. When sequencing kullanımında sequence bir fiil forsunda kullanılmaktadır. Released sözcükleri her iki durumda da isimden sonra kullanılan p.p. (fiilin üçüncü şekli)'dir. Bununla birlikte birincisinin tekil, İkincisinin ise çoğul olduğu not edi­ lerek bunlann sırasıyla which is ve which are olarak değerlendirilmeleri gerekir. Burada to. break down, to break into pieces (parçalara ayırmak) anlamında kullanıl­ maktadır. (b) (c) (d) (e) (f) 367 (g) (h) Short enough isim olan sequences’dan sonra geldiği için isimden sonra gelen sıfat kullanımıdır ve arada which are sözcüklerini saklı tutmaktadır. Metinde kullanılan to produce, to give forsundadır. IV - ÇEVİRİ NOTLARI (a) . . . developed . . . and used iki aynı anahtar olduğu için Törel Çeviri Sistemi'nin târif ettiği Ortak Paranteze yol açmaktadır. Buna göre, ünitelerarası işaretleme ters, yani yukarıdan aşağıya doğru uygulanmalıdır. Ancak ikinci ünitede 4 eleman vardır. Bu da üniteleriçi işaretlemenin normal, yani aşağıdan yukarıya doğru yapılmasını gerekli kılmaktadır. Fundamentally tam-zamanlı fiil olan involves ile birlikte kullanıldığından, marja yazılıp fiil En Küçük Ortak Katta hangi harf içinde yer alıyorsa bunun başına ge­ tirilmelidir. However, in reality sözcükleri açıcı olarak metinde yer almaktadır. Bu nedenle marja yazılıp S'in başma getirilirler. . . . extremely difficult to get'i elde etmek son derece zor olarak çevirirken ettir­ genlik eylemine yol açan (Bkz. Gramer Notlan (c)) go with a 100 % yield'in Türkçe'ye çevirisi ancak % 100 bir verimin sağlanabilmesi için olarak gerçekleşti­ rilebilir. Belki de bunu kısaca % 100 bir verimle olarak çevirmek en iyi olur. Dikkat edilecek diğer bir husus da İngilizce'nin 100 %'ünün Türkçe'de % 100 olduğudur. Bu husus 17.70‘i Türkçe’de 17,70 yazmamızla da kıyaslanabilir. Conversely bir açıcıdır ve buna göre işlem görür. What determines bir (Ki) Rötuşu ya da (K i) Değişkenlik işlemi gerektirir. Ancak elde edilen sonucun yine de estetik rötuş ve editing'e gereksinimi olduğu rahatlıkla söylenebilir (Bkz. Estetik Rötuş ve Editing (9)). . . . . short enough. . . to .kullanımını çevirirken —cak/—cek kadar anahtannı kullan­ mak gerekir. Çevirimiz —cak/—cek kadar ya da yeterince kısa olabilir. Involves burada gerektirir olarak çevirilebilir. . . . breaking down . . . to produce and then reassembling.. . toobtain iki aynı anah­ tarlı bir kullanım sergilemektedir. Bu nedenle Ortak Parantez uygulaması yine endikedir. Cümle cümle yapılan sistematik çeviri uygulamasında da gözleneceği gibi çok - elemanlı ünitelerde, ünitelerarası çift işaretleme ters, üniteleriçi çift işaretleme ise normal olarak uygulanmakta ve tam sonuç alınabilmektedir. (b) (c) ■(d) (e) (f) (g) (h) (i) IV - CÜMLE CÜMLE SİSTEMATİK ÇEVlRl (i) bj ----- bir proteinin en önemli özellikleri O ag ----- tayin edilir □ &2 ----- amino asitlerin silsiledeki sırası ile poüpeptid zincirinde b ® S= b + a 368 (ü) mmmm biliyoruz □ a8 a7 a6 ----- sekanstan O ----- yüzlerce peptid ve proteine ait/ilişkin ----- yöntemlerin büyük ölçüde/geniş çapta kullanılmasıyla 1 a1'|.---.J a5 a4 .ve ... ki ilk kez kullanıldı — > ilk kez kullanılan .t.. tâyin etmek için t. /3 a2 ki F.Sanger'in laboratuvannda geliştirildi — > F. Sangerin labora tuvannda geliştirilen .t . . . peptid hormon insulin sekansım 1953'de S= a (üi) tâyini O amino asitlerin sıralanmasının □ temelde .+) öngörür □ sırasal/peşpeşe/ardışık olarak çıkanlması/nı ve belirlenmesi/ni a3 a2 al biribirini izleyen amino asit kalıntılannın bir ya da diğer serbest uçlan(m)dan polipeptid zincirin S= b + (iv) a Mamafih, aslında ^ “4 a3 a2 al almak/elde etmek son derece zordur □ gerekli özgül ayınm/aynlma tepkimesi/ni arzu edilen ürünlerin % 100 bir verim sağlanılması için/% 100 bir verimle (+> S 369 (V) bu O arzeder □ sorunlar ne zaman ki uzun polipeptidler silsile içinde sıralanır polipeptidler silsile içinde sıralandığında ■uzun çünkü minimum polipeptid zincir uzunluğunun total materyal fraksiyonu devamlı bir şekilde daha küçük o lu r > minimum polipeptid zincir uzunluğunun total masteryal fraksiyonu devamlı bir şekilde küçüldüğünden ki o sırada terminal kalıntıların peşpeşe çıkarılışı devam eder — > terminal kalıntıların peşpeşe çıkarılışı devam ederken c © b m a 2t S= c + a+ b (vi) Bunun aksine/*) amino asit O b3 " ki salınır — ^ salman b2 " bl " a4 •• -- gittikçe kontamine olur/artan bir şekilde kirlenir □ amino asitlerle a3 -- a2 " al b © a a " minimum uzunluktaki zincirden -- ki salınırlar — ^ salman daha önce reaksiyona girmemiş zincirlerden • =b+a (vü) cı ■■ bu temel kimyasal sınırlama bl - —dır/- -dir/—dur/—dür □ 370 O a2 al c <3> b 51 a 21 ne ki tayin eder — > tayin eden (husus) amino asit sekans tâyini stratejisini S= c + a+ b (vüi) a7 ı — ı1 a a4 a3 a2 al gerektirir □ polipeptid zincirin parçalanması/m sekanslara kimya için yeterince kısa güvenilir sonuçlar vermek için ve sonra sonUçjarın tekrar biraraya getirilmesi/ni toplam sekansı elde etmek için S= a V - TAM METİN TÜRKÇE ÇEVİRİ Birincil Silsiledeki Sıranın Tâyini Bir proteinin en önemli özellikleri polipeptid zincirinde amino asitlerin silsiledeki sırası1 ile tâyin edilir. F. Sanger'in laboratuvannda geliştirilen ve 1953'de polipeptid hormon insulinin sekansını tâyin etmek için ilk kez kullanılan yöntemlerin büyük ölçüde kullanılmalanyla2 yüzlerce peptid ve protein için3 sekansları biliyoruz. Amino asitlerin sıralanmasının tâyini4, temelde polipeptid zincirin bir ya da diğer serbest uçlarından biribirini izleyen amino asit kalıntılarının ardışık olarak çıkarılması ve belirlenmesini öngörür. Mamafih, aslında % 100 bir verimin sağlanabilmesi için 5 arzu edilen ürünlerin gerekli özgül ayırım tep­ kimesini elde etmek son derece zordur. Bu, terminal6 kalıntıların peşpeşe çıkarılışları devam ederken minimum7 polipeptid zincir uzanluğunun total materyal fraksiyonu küçüldüğün­ den uzun polipeptidler silsile içinde sıralandığında, sorunlar arzeder. Bunun aksine, mini­ mum uzunluktaki zincirden salınan amino asit daha önce reaksiyona girmemiş zincirlerden salman amino asitlerle gittikçe kontamine olur8. Bu temel kimyasal sınırlama, amino asit sekans tâyini stratejisini tâyin edendir9. Güvenilir sonuçlar vermek için 10 kimya için yete­ rince kısa sekanslara polipeptid ^incirinin parçalanmasını ve sonra toplam sekansı elde et­ mek için sonuçların tekrar biraraya getirilmesini gerektirir. 371 V I- ESTETİK RÖTUŞ VE EDITING 1— "Sequence"'! sekans olarak çevirmek belki de en kısa ve yerinde bir çeviri olur. Türkçe’de bu sözcüğün çoğu kez sıra, dizi ya da silsile olarak çevirildiği gözleniyor­ sa da aslında sequence'in getirdiği kavram bir silsile ya da dizilim içindeki sura ya da sıralanma'dır. Burada, kullanılmaları sonucu ya da kullanıldıklarından demek daha iyi olur. Metne sadık kalarak yapılan böyle bir çeviri Türkçe'de istenileni verememektedir: "için" yerine "ile ilgili" demek gerek. Tâyini sözcüğü yerine saptanmasını kullanmak yanlış olur. Bununla birlikte, burada bunu belki amino asit sekans saptaması şeklinde de belirtmek olanağı vardır. Ke­ sinlikle söylenecek şey, tâyin sözcüğünün bir laboratuvar deyimi olduğu ve ancak tâyinden sonra saptamanın (establishment/establishing) mümkün olduğudur. Böy­ le bir seçimde eski-yeni kullanım asla sözkonusu edilemez. . . . % 100 bir verimin sağlanabilmesi için yerine kısaca % 100 bir verimle demek daha iyi. 2— 3— 4— 5— CO C— CO c * 10— En düşük ya da asgari düzeyde denebilir. . . . gittikçe kontamine olur yerine artan bir şekilde kirlenir denebilir. Bu kullanım burada İngilizce'ye özgü bir kullanımdır. Bunu biraz açarak. . . . tâyin eden husustan ya da tâyin eden şeydir demek yerinde olur. . . . . sonuçlar vermek için Türkçe'de etkin bir anlam taşımaz. Bunun yerine . . . sonuçlar almak ya da, daha iyisi, sonuçlar elde etmek için demek gerekir. 372 PA SA J YIRMİÜÇ Man's physical and mental health depends on the genetic and environmental factors that influence it. How the genes will manifest themselves will depend to a considerable extent on the human genetic constitution as a whole and on a variety o f changing environmental factors. It is understandable, therefore, that human behaviour must be considered as a complex product o f the interaction between these factors. From the time o f conception, individuals are exposed not only to a physical and chemical environment, and variations in climate, nutrition, and somatic health, but also to a series o f social, psychological, and cultural phenomena that influence and enrich the process o f learning and determine individual experience, character, and responses. (W H O , H ealth Hazards of the E n viron m en t, Belçika, 1972, s. 152.) II - SÖZCÜK DAĞARCIĞI Man : insan, insanoğlu physical and mental health : fiziksel ve mental sağlık depends on:—a'ya/—e'ye bağlıdır/dayanmaktadır genetic and environmental factors: genetik ve çevresel faktörler/etkenler to influence: etkilemek genes: genler to manifest: göstermek, ortaya çıkmak; manifestation: belirti to a considerable extent: adamakıllı/hatırı sayılır çapta human genetic constitution: insan genetik yapısı as a whole : bir bütün olarak a variety of: çeşitli, birçok changing: değişen; değiştirerek it is understandable:anlaşılabilir; anlamak imkânı/olanağı vardır therefore: dolayısıyla human behaviour: insan davranışı must be considered as:olarak kabul edilmelidir a complex product: kompleks/karmaşık bir ürün interaction: etkileşim from the time of conception: gebe kalma zamanından individual/s: birey/ler to be exposed to: —a'ya/-e'ye maruz kalmak/açık olmak chemical environment: kimyasal çevre variations: değişiklikler, değişen durumlar 373 Human climate, nutrition and somatic health: iklim, beslenme ve vücut sağlığı social, psychological and cultural phenomena: sosyal, psikolojik ve kültürel fenomenler to enrich: zenginleştirmek, artırmak the process o f learning: öğrenme/öğrenim sürecini to determine: tâyin etmek experience, tecrübe, deneyim character and responses: karakter ve yanıtlar/cevaplar III — ÇEVİRİ NOTLARI (b) . . that influence it" kulllanımı içinde it sözcüğünü Türkçe'ye çevirirken, "bunu" dememiz gerek. Genellikle İngilizce’den Türkçe'ye çeviri'de 'these' 'onlar' ve 'those' 'bunlar' olarak ters orantılı bir uygulama ile anlam kazanmaktadır. Bir tek cümle halinde kaleme alman ikinci paragrafın çözümünde Ortak Parantez kullanımı zorunlu bir uygulamadır. Üstelik aşağıdaki sistematik çeviri örnekleme­ sinde de gözleneceği gibi, bu paragraf Ortak Parantez içinde Ortak Parantez işlemi­ ni gerekli kılmaktadır. IV - SİSTEMATİK ÇEVİRİ İLE PARAGRAF II'NIN İŞLEM VE ÇÖZÜMÜ (a) gebe kalma zamanmdan(+) b^ ----- bireyler O a7 maruz kalırlar/açıktırlar □ ----- 1 sadece fiziksel ve kimyasal çevreye ve iklim, beslenme ve vücut sağlığındaki değişikliğe değil fakat f a6 *7 * bir seri sosyal, psikolojik ve kültürel fenomenlere (de) ki etkiler ve zenginleştirir/artınr -*■ etkileyen ve zenginleştiren/ artıran öğrenme/öğrenim sürecini ve t EKOK ı_ ^ 5 b ki tâyin eder -* tâyin eden kişisel deneyimi, karakter, ve cevaplan/yanıtlan Değerlendirme b a (+ ) S s = = b+ a 374 0 V - ELDE EDİLEN TAM METİN ÇEVİRİ ÜRÜNÜ İnsanın fiziksel ve mental sağlığı ounu etkileyen genetik ve çevresel faktörlere bağlıdır. Genlerin nasıl kendilerini ortaya koyacağı1 bir bütün olarak insan genetik yapı­ sına ve birçok değişen çevresel etkenlere adamakıllı çapta2 bağlıdır. İnsan davranışının bu faktörler arasındaki etkileşimin kompleks3 bir ürünü olarak kabul edilmesi gerektiğini anla­ mak olanağı vardır. Gebe kalma zamanından, bireyler sadece fiziksel ve kimyasal çevreye ve iklim, beslenme ve vücut sağlığındaki değişikliğe değil fakat öğrenim sürecini etkileyen ve zengin­ leştiren4 ve kişisel deneyime, karakter ve yanıtlan tâyin eden bir seri sosyal, psikolojik ve kültürel fenomenlere de maruz kalırlar. VI - ESTETİK RÖTUŞ VE EDlTlNG 1— Buna, "genlerin nasıl belireceği" ya da“ ortaya çıkacağı"demek daha doğruolur. . . . hatırı sayılır derecede. . . "Karmaşık" denebilir. Belki de, 'zenginleştiren' yerine'artıran', hattâ 'hızlandıran' gibi birsözcüğün kul­ lanılması anlamı daha da açıklar. 2— 3— 4— 375 PASAJ YlRMlDÖRT ETIOLOGY OF BURNS Bums are caused by the application of heat to the body. The depth of the resulting bum injury will be dependent on the intensity and duration o f heat application and the conductivity o f the tissues involved. The most common heat sources are an open flame and hot liquid. In addition, thermal injury is frequently observed in patients who have been exposed to direct contact with hot metal, toxic chemicals, or high-voltage electric current. Damage as a result o f heat rarely occurs below 45°C. Between 45 and 50°C. grada­ tions o f cell injury may occur; and above 50°C. denaturation o f protein elements o f the cell becomes apparent. Laboratory accidents, civilian asssaults, industrial mishaps, and inexpert application o f agents used for medical purposes account for most o f the chemical bums in the civilian population. A principal difference between thermal and chemical injury is the length o f time during which tissue destruction continues, since the chemical agent causes progressive damage until inactivated by reaction with tissue, while thermal injury ceases shortly after removal o f the heat source. Tissue destruction associated with exposure to chemicals may be limited by the application o f neutralizing agents or by dilution with water. When compared to thermal injury, the severe, full-thickness chemical bum may appear deceptively superficial, with only mild bronze discoloration o f intact skin during the first few postbum days. (Seymour I. Schwartz ve ark., Principles o f Surgery, Newyork: M cG raw -H ill Book Co., 1979, Cilt I.e. 285.) I- SÖZCÜK DAĞARCIĞI etiology of bums : yanık/lann etiolojisi are caused by: —yla/—yle/ ile neden olunur; tarafından sebebiyet verilir application: uygula(n) ma heat: ısı depth: derinlik the resulting bum: sonuçlanan yanık bum injury: yanık yarası will be dependent on: —a'ya/—e'ye bağımh/bağlı olacaktır intensity and duration: şiddet ve süre 376 conductivity: iletkenlik the tissues involved: etkilenen/etkilenmiş olan dokular the most common: en sık, en yaygın, en çok karşılaşılan an open flame: açık bir alev hot liquid: sıcak sıvı in addition: ilâveten; ek olarak, buna ek olarak thermal injury: ısıdan kaynaklanan yara; yanık yarası is frequently observed: sıklıkla gözlenir to be exposed to: —a'ya/—e'ye maruz kalmak/açık olmak direct contact: direkt/doğrudan doğruya temas hot metal: sıcak metal toxic chemicals: toksik kimyasallar high - voltage electric current: yüksek voltajlı elektrik akımı damage: hasar gradations of cell injury : hücre yaraları dereceleri; derece derece hücre yaralan dénaturation: doğasının ya da nicelik ve niteliğinin bozulması becomes apparent: aşikâr olur laboratory accidents: laboratuvar kazalan civilian assaults: sivil saldırılar; halka karşı saldınlardan sonuçlanan yaralanmalar; patlama sonucu yanıklar industrial mishaps : beklenmedik endüstriyel kazalar; beklenmedik iş kazalan inexpert application o f agents used: kullanılan etkenlerin beceriksiz uygulanması/uygulanışı for medical purposes: tıbbi amaçlar için account for: tutarlar, açıklarlar chemical bums: kimyasal yanıklar the civilian population: sivü halk, halk a principal difference: başlıca bir fark; ana fark the length o f time: zaman süresi; length: uzunluk; period: süre tissue destruction: doku harabiyeti progressive damage: gittikçe artan hasar until inactivated: inaktive olana kadar reaction : reaksiyon, tepkime ceases: durur shortly after: hemen sonra; shortly: pek yakında removal: giderilme, gideriliş heat source: ısı kaynağı associated with: ile ilgili may be limited to: —a'ya/—e'ye sınırlı olabilir neutralizing agents: nötralize edici ajaniar/etkenler by dilution: seyreltme ile when compared with: ile kıyaslandığında severe: ağır, çok ciddî; şiddetli full - thickness chemical burn : üçüncü derecede ağır kimyasal yanık : full : tam, dolu; thickness : kalınlık deceptively superficial: aldatıcı tarzda yüzey (s) el mild bronze discoloration: orta derecede tunç renginde renk bozulması intact: bozulmamış, sağlam, sağlıklı skin: deri the first few postbum days: ilk birkaç yanık sonrası günler 377 II- GRAMER VE ÇEVİRİ NOTLARI (a) Edilgen olarak kullanılan 'cause' fiilini aynı şekilde, edilgen olarak Türkçe'ye çe­ virmek mümkündür. Ancak bunun çatısını değiştirerek active, etken bir şekilde çevirmek Türkçe bakımından daha etkin ve akıcı olur. 'Application' sözcüğünde pasif bir hava olmamasına karşın, Türkçe’ye çeviri'de pasif olarak gerçekleştirilmesinde yarar vardır. Başka bir deyişle, uygulama yerine uygulanma demek gerekmektedir. "Civilian assaults” kullanımı son derece muğlaktır. Sözcüksel anlamı 'sivil saldırı­ lar' olmasına karşın, 'kimyasal yanıklar’ la ne ilişkisi olabileceği yoruma açıktır. Muhtemelen, bu kullanımla 'patlama sonucu olan yanıklar' ya da 'kavga sırasında meydana gelen yanıklar’ anlatılmak isteniyor. "The length o f time" ve "full - thickness chemical bum" kullanımlarını çevirirken uyarlamaya gereksinim ortadır. Bunlar sırasıyla, 'zaman süresi' ve '3. derecede ağır kimyasal yanık' ya da 'kası da içeren ağır derin yanık' olarak çevirilebilir. ". . . may appear deceptively superfıcial" kullanımını çevirirken, fiilden sonra an­ laşılmış olan to be'yi not etmekte yarar vardır. " . . . . olduğu görülebilir" denilmesi gerek. (b) (c) (d) (e) III — SİSTEMATİK ÇEVİRİ (i) bl a3 a2 aı b il e t ü m c ü m l e l e r in iş l e m v e ç ö z ü m ü ----- yanıklar/a O ----- neden olunur □ ----- ısı uygulamasıyla ----- vücuda ® a S= b+ a (ü) sonuçlanan yanık yarasının derinliği O bl H r 1 al ----- bağımlı -*■ bağlı olacaktır □ ----- ısı uygula(n)masınm şiddeti ve süresine ve a3 t a2 , b ® a 0 dokuların iletkenliğine ki etkilenir ->• etkilenen S= b+ 378 UHJ C1 bl ----- en sık ısı kaynaklan O ----- -dır/—dir/—dur/—dür □ açık bir alev r ip 1a ı 2 c © b 0 a 2t ve sıcak sıvı S= c + a+ b (iv) ilâveten/ek olarak) bl sıklıkla' ++) a6 a5 a4 a3 la , 2, b © a 0 ----- yanık yarası O ----- gözlenir/gözlenmektedir □ ----- hastalarda ----- ki maruz kalmışlardır -+ maruz kalan ----- direkt/doğrudan doğruya temasa ----- sıcak metalle, toksik kimyasallarla ya da yüksek voltajlı elektrik akımı ile (+)s = b + (++)a (v) b2 bl nâdiren +) a2 al b ----- hasar ----- ısı sonucu olacak --------- vukubulur 45 derece Santigradın altında © 0 S = b + (+ + ) 379 (vi) 45—50 derece Santigrad arasında derece derece doku zedelenmesi/yaralanması Q1 vukubulabilir C1 50 derece Santigrad üstünde bo protein elemanlarının nicelik ve niteliklerinin bozulması hücrenin al e S> d m c 2t — aşikâr olur b a a S = (e+ d) + (b + c + a) (vü) EZZZ _ laboratuvar kazaları b2 patlama sonucu kimyasal yanıklar b3 beklenmedik endüstriyel kazalar b5 ve .t.. al b © a a tıbbı amaçlar için tu tmak tadır/aç ıklamaktadır a3 a2 etkenlerin beceriksiz bir şekilde kullanılışı ----- kimyasal yanıkların çoğu/nu ----- sivil halk — > halk arasında S=b+ a 380 (viii) ısı kaynaklı yara ile kimyasal yara arasındaki başlıca fark O —dır/—dir/—dur/—dür □ zaman süresi/zaman süresinin uzunluğu b| ----- ki doku harabiyeti devam eder -+• doku harabiyetinin devam et­ tiği madem ki kimyasal etken progresif/gittikçe artan bir hasara ne­ den olur -*• kimyasal etken gittikçe artan bir hasara neden oldu­ ğuna göre/olduğundan ag ----- tâ ki doku ile reaksiyonla inaktive edilir -*■ doku ile reaksiyonla inaktive edilene kadar aj ki bu sırada ısı sonucu meydana gelen yara durur/son bulur -*■ ısı sonucu meydana gelen yara son bulurken ----- ısı kaynağının kaldırılmasından hemen sonra d (D c 0 b 31 a 21 S=d+a+b+c (ix) b2 doku harabiyeti O b j ----- kimyasallara maruz kalma ile ilgili sınırlı olabilir □ a3 nötralize edici etkenlerin uygula(n)ması ile i . , !? .d.a su ile seyreltme ile l. {■ 1 b ® a 0 S= b + a (x) Cj ----- ne zaman ki ısı yarası ile mukayese edilir -►ısı yarası ile muka­ yese edildiğinde bj ----- ağır» 3. derecede ağır kimyasal yanık O 381 a5 a4 a3 a2 al c IV - görülebilir □ aldatıcı bir şekilde yüzey(s)el (olduğu) sadece orta derecede tunç renginde bir renk değişimi ile/bozuk luğu ile bozulmamış/sağlıklı derinin yanık sonrasının ilk birkaç günü sırasında 2t b © a m S= b + c + a ELDE EDİLEN TAM METİN ÇEVİRİ ÜRÜNÜ YANIK/LARIN ETİOLOJİSİ Yanıklara vücuda ısı uygulamasıyla neden olunur1. Sonuçlanan yanık yarasının derinliği2 ısı u ygulanmasının şiddeti ve süresine ve etkilenen dokuların iletkenliğine bağlı olacaktır. En sık ısı kaynaklan açık bir alev ve sıcak sıvıdır. Ek olarak3, yanık yarası sık­ lıkla sıcak metalle, toksik kimyasallarla ya da yüksek voltajlı elektrik akımı ile doğrudan doğruya temasa maruz kalan hastalarda4 gözlenmektedir. Isı sonucu olacak5 hasar nadi­ ren 45 derece Santigradın altında vukubulur. Derece derece doku zedelenmesi 45—50 derece Santigrad arasında vukubulabilir; ve hücrenin protein elemanlannm nicelik ve niteliklerinin bozulması 50 derece Santigrad üstünde aşikar olur. Laboratuvar kazalan, patlama sonucu kimyasal yanıklar, beklenmedik endüstri­ yel kazalar ve tıbbi amaçlar için etkenlerin beceriksiz bir şekilde kullanılışı halk arasındaki kimyasal yanıkların çoğunu tutmaktadır6. Isı kaynaklı yara ile kimyasal yara arasındaki başlıca fark, ısı kaynağınm kaldırılmasından hemen sonra ısı sonucu meydana gelen yara son bulurken7, doku ile reaksiyonla inaktive edilene kadar kimyasal etken gittikçe artan8 bir hasara neden olduğuna göre, doku harabiyetinin devam ettiği zaman süresinin uzunlu­ ğudur. Kimyasallara maruz kalma ile ilgili doku harabiyeti, nötralize edici etkenlerin uygu­ lanması ya da su ile seyreltme ile sınırlı olabilir9. Ağır, 3. derecede ağır kimyasal yanık ısı yarası ile mukayese edildiğinde10, yanık sonrasının ilk birkaç günü sırasında bozulmamış derinin sadece orta derecede tunç renginde bir renk bozukluğu ile aldatıcı bir şekilde yü­ z e y s e l olduğu görülebilir. V - ESTETİK RÖTUŞ VE EDlTlNG 1— Sistematik çeviri ile her sözcüğün ve cümle yapısının tamamen doğru olarak değer­ lendirildiği bu cümle, Türkçe’de 'cause* un edilgenden etkene dönüşümü gerektiğin­ den en azmdan kulağımızı tırmalamaktadır. Cümle, "Vücuda ısı uygulanması yanıklara neden olur" ya da "Vücuda ısı uygulanması sonucu yanıklar oluşur" şeklinde ortaya konulmalıdır. 382 CO to Oî CJi 4^ 7— 8— 9— 10— "Yanık yarasının derecesi" demek daha iyi. Bunlara ek olarak,... . . . hastalarda da. . . Burayı "oluşacak olan" şeklinde açmakta yarar var. Cümle'yi "kapsamaktadır" olarak noktalamak daha etkin. Kaynak cümlede oldukça karmaşık yapı doğal olarak Türkçe’ye de yansımış bu­ lunmaktadır. * yaranın son bulmasına karşın” diyerek bunu biraz açabiliriz. ' İlerleyici'' demek daha güzel. "Sınırlandırılabilir" daha anlamlı görünmektedir. " . . . karşılaştırıldığında " 383 P A SA J YlRM İBEŞ THE SANITATION REVOLUTION The world would be saner place if, at this moment, its chief worries were th* functioning o f a new urban water and sanitation system in this city or the spread o f runl water supplies in that country. Amid today's political and ideological upheavals, how many people remember that; in many Third World countries, between three or four out o f every five children die before they reach the end o f childhood, and that a prime cause o f this mortality is polluted water. Nor is this the only risk. So long as parents experience the death o f their first children, they continue to bring more into the world not out o f folly or ignorance, but to maintain the family work force and against old age. By a paradox, proved not only in the industrialized world but also in many parts o f the Third World, when primary health care, the start o f education, clean water, and hope and work are introduced the birth - rate begins to stabilize. And with this change begins to fade the nightmare of a world which can no longer, without repeated famine, carry its population. These perceptions o f life and death make, so far, very little impression among the rich the rich North, the rich minorities in the South. The figures tell the tale. For military spending, the world is approaching US 500.000 million a year. Even the most ambitious schemes for clean water and sanitation approach that figure only over a whole decade o f work and involvement. Yet the deaths from contamination and pollution go on and the risks grow. (Barbara Ward. "The Sanitation R evolution ", Magazine o f the World Health Organizationr Cenevre: Dünya Sağlık Teşkilatı, 1980, s. 9). I- SÖZCÜK DAĞARCIĞI sanitation: temizlik; sağlık koruma revolution: ihtilâl, evrim; evolution: evrim saner: daha akıllı, daha salim at this moment: şu anda chief worries: başlıca endişeler/kaygılar functioning: işleme/işleyiş: fonksiyon görme urban water: kent suyu sanitation system: sağlık kofuma sistemi 384 spread o f rural water supplies: kırsal su imkânlarının dağılımı amid: arasında political and ideological upheavals: siyasi ve ideolojik karışıklıklar Third World countries -.üçüncü Dünya ülkeleri out o f every five children: her beş çocuktan to die: ölmek before they reach the end: sonuna gelmeden önce childhood: çocukluk çağı prime cause: başlıca neden mortality: mortalite, ölüm polluted water: kirli su no r : ne de the only risk: yegâne/tek riziko/tehlike so long as: —ğı/—ği/—ğu/—ğü sürece experience: deneyim, tecrübe; to experience: tecrübe edinmek, geçirmek parents experience the death o f their first children: ebeveyn/anne ve babalar ilk çocuk­ larının ölümlerini görürler to bring more into the world: dünyaya daha çok çocuk getirmek/getirmeye; doğumları arartırmak/artırmaya not out of folly: çapkınlık/zevk nedeniyle değil ignorance: cehalet to maintain: idame ettirmek, devamını sağlamak family work force: aile iş gücü against old age: yaşlılığa/ihtiyarlığa karşı paradox: paradoks; çelişkili görünmesine karşı gerçek industrialized world: endüstrileşmiş dünya in many parts: birçok yerlerde/ülkelerde primary health care: primer sağlık bakımı start of education: eğitimin başla(tıl)ması clean water : temiz su hope and work : umut ve iş are introduced: sağlanılır/lar; olmaya başlar/lar birth-rate: doğum oranı/hızı begins to stabilize: degelenmeye başlar with this change: bu değişiklikle to fade: solmak: sönmek neightmare: kâbus, korkulu düş no longer: artık without repeated famine: tekrar tekrar/tekrarlayan kıtlık olmadan to carry: taşımak population: nüfus these perceptions: bu kavramlar, anlayışlar, görüşler life and death: yaşam ve ölüm so far: şimdiye dek/kadar impression: izlenim the rich: zenginler rich minorities: zengin/varlıklı azınlıklar figures: rakamlar tell the tale: öyküyü/durumu/olayı anlatırlar for military spending: asken harcama/lar için to approach: yaklaşmak 385 even the most ambitious schemes:en ihtiraslı plânlar bile only over a whole decade: sadece tam on yıldan fazla (bir sürede); sadece on yılın üstünde work and involvement: iş ve uğraş; çalışma ve angajman yet: buna rağmen from contamination and pollution: kirlenme ve kirlilikten; su ve hava kirliliğinden to go on: devam etmek risks grow: tehlikeler büyümektedir/artmaktadır i II - GRAMER VE ÇEVİRİ NOTLARI (a) Birinci cümle, aşağıda işlenmekte olan sistematik çeviri'de de rahatlıkla gözlenebile­ ceği gibi, devrik bir cümledir. Dolayısıyla parçaların sırası normal düzene sokul­ duktan sonra çeviri işlemine sokulmasında yarar vardır. Gramatik açıdan, esas ana cümlecik, ve cümlenin kendisi, The world would be a saner place'dir. Dilbilgisel kurallara göre, if cümleciğinin öncelik gerektiren durumu da not edilmelidir. Çe­ viri uygulamasında Ortak Parantez gereksinimi aşikârdır. tkin d cümle'yi çevirirken yine Ortak Parantez uygulamasına gereksinim vardır. Dördüncü cümle'nin çözümü yine Ortak Parantez uygulaması ile olanaklıdır. Beşind cümle'nin çevirisinde Ortak Parantez uygulamasını not ediniz. Altıncı cümlenin çevirisi için iç-kesme zorunlu olup, yapısal sıralama buna göre yapılmalı ve çeviri gercekleştirilmelidir. Buna rağmen, cümle açıcısını daha etkir kullanarak cümle devrik cümle niteliğinden arıtılıp daha kolay bir çözüme gidile­ bilir. Her iki durumu da aşağıda sistematik işlemlerde verilmektedir. (b) (c) (d) (e) III - CÜMLE CÜMLE SİSTEMATİK ÇEVİRİ 0) c6 t rc? c3 şu anda(+) c2 ----- (şayet/eğer ki) olsaydı ----- başlıca endişeleri ----- yeni bir kent suyu ve sağlık koruma sisteminin işleyişi J bu kentte ve C5 . kırsal su imkânlarının dağılımı %• °4, bl î c al A o ülkede — dünya O — daha akıllı/salim bir yer olacaktı □ 2t © S ! = b + (+>c + a 386 (ii) günümüzde siyasi ve ideolojik karışıklar arasında, 1+) kaç kişi hatırlamaktadır? □ î a5 ki her beş çocuktan 3.4 'ü ölür öldüğünü *"■3 a, her beş çocuktan 3-4'ünün •çocukluk çağının sonuna gelmeden önce birçok üçüncü Dünya ülkelerinde ve ki bu ölümün başlıca nedeni kirü sudur nedeninin kirli su olduğunu bu ölümün başlıca ( +) S = a (iü) ne de (+) bu O —dır/—dir/—dur/—dür □ yegâne/tek riziko/tehlike c © b m a (+ ) S - c + a + b Bu cümle’yi 'ne de' kuUanımmm getirdiği olumsuz anlamı gözönünde bulundurarak, aşağı­ daki işlemi daha kolaylıkla gerçekleştirebiliriz: bu O c b^ ----- değildir de □ a-, tek tehlike ----- O b a 2t S= c + a+ b (iv) ebeveynler (ana babalar) ilk çocuklannm ölümlerini gördükleri sürece 387 devam ederler □ O dünyaya daha çok çocuk getirmeye/daha çok çocuk yapmaya çapkınlık/zevk ya da cehalet sonucu olmadan/cehalete bağh olmadan fakat -*■ve 5 T idame ettirmeye aile iş gücünü A ve yaşlılığa/ihtiyarlığa karşı (durumlarım) L veya diğer bir çözümle t ebeveynler (ana babalar) ilk çocuklarının ölümlerini gördükleri sürece bl ~ T ~1 5 ... a4 "■ --a fakat ve getirmeye devam ederler □ O dünyaya daha fazla çocuk çapkınlık ya da cehaletten değil aile iş gücünü idame ettirmek için yaşlılığa karşı (durumlarını korumak için) 1t S= b + i (v) ( ( t x 3X1 ' bir paradoksla ki sadece endüstrileşmiş dünyada kanıtlanmamaşıtır endüstrileşmiş dünyada kanıtlanmamış (olan) sadece fakat aynı zamanda X2 ......... - ................... - ki üçüncü Dünyanın birçok ülkelerinde de kanıt­ lanmıştır -*■ üçüncü Dünyanın birçok ülkelerinde (de kanıtlanmış olan) )) + C1 primer sağlık bakımı, eğitimin başlatılması, temiz su.ve umut ve iş sağlanıldığmda bı doğum oranı/hızı O 388 dengelenmeye başlar aı c 2 ' b ® a m □ (+>S = b + c + a (vi) ve bı sönmeye başlar □ a4 bir dünya kâbusu O a3 ki nüfusunu artık taşıyamaz (olan) a2 nüfusunu artık taşıyamayacak tekrar tekrar/tekrarlayan kıtlık olmadan al b bu değişiklikle İt O S= b + a veya diğer bir çözümle ve bu değişiklikle(+) b„ ----- bir dünya kâbusu O nüfusunu artık taşıyamıyacak D1 al b ® a E tekrar tekrar kıtlık olmadan sönmeye başlar □ Ws =b+a (vü) bu yaşam ve ölüm kavramları/görüşleri O }imdiye d e k ^ a^ çok küçük bir izlenim bırakmaktadır □ zenginler arasında a2 zengin Kuzey 389 | ao “3 o (D ı 0 - Güneydeki zengin/varlıklı azınlıklar s = b + ( +) (viii) bj ----- rakamlar O anlatmaktadır/ortaya koymaktadır □ olayı/durumu b <2> a SI S= b + a (ix) A askeri harcamalar için bj ----- dünya O yaklaşmaktadır □ yılda 500.000 milyon dolar/a c 21 b © a SI S=c+a+b (x) b^ ----- temiz su ve sağlık koruması için en ihtiraslı plânlar bile O ag yaklaşır □ ----- a2 ° ^ u rakama sadece on yılın üstünde bir çalışma ve uğraşla b © S= b + a (xi) buna rağmen(+) dg ----- ölümler O 390 dj ----- kirlenme ve kirlilikten/su ve hava kirliliğinden devam etmektedir □ bj V6 - ----- tehlikeler O büyümektedir □ d ® c S b ® a E (+>S = (d + c) + (b + a) V - E L D E E D İL E N T A M M E T İN Ç E V İR İ Ü R Ü N Ü S A Ğ L IK K O R U M A E V R İM İ Dünya, şu anda, başkca endişeleri ve bu1 kentte yeni bir kent suyu ve sağbk ko­ ruma sisteminin işleyişi ve o 2 ülkede kırsal su imkânlarının dağılımı olsaydı, daha salim bir yer olacaktı. Günümüzde siyasi ve ideolojik kanşıkhklar arasında, birçok üçüncü Dünya ül­ kelerinde beş çocuktan 3 4 ’ünün öldüğünü ve bu ölümün başlıca nedeninin kirli su olduğunu kaç kişi hatırlamaktadır? Bu tek tehlike değildir de3. Ebeveynler4 ilk çocuklarının ölümlerini gördükleri sürece, zevk ya da cehalete bağlı olmadan dünyaya daha çok çocuk getirmeye ve aile iş gücünü ve yaşbbğa karşı durumlarını idame ettirmeye devam ederler5. Sadece endüstri­ leşmiş dünyada kanıtlanmayıp6 aynı zamanda üçüncü Dünyanın birçok ülkelerinde kanıtlan­ mış bir paradoksla, doğum oranı primer sağlık bakımı, eğitimin başlatılması, temiz su, ve umut ve iş sağlanıldığında dengelenmeye7 başlar. Ve bu değişiklikle, tekrar tekrar kıtlık olmadan nüfusunu artık taşıyamıyacak8 bir dünya kâbusu sönmeye başlar9. Bu yaşam ve ölüm kavramları şimdiye dek zenginler arasında zengin Kuzey, Güneydeki varlıkk azınhklar — 10 çok küçük bir izlenim bırakmaktadır. Rakamlar du­ rumu anlatmaktadır. Dünya askeri harcamalar için yılda 500.000 milyon dolara yaklaşmak­ tadır. Temiz su ve sağlık koruması için en ihtiraslı plânlar bile sadece on yıbn üstünde bir çahşma ve uğraşla bu rakama yaklaşır. Buna rağmen, kirlenme ve kirlilikten ölümler devam etmektedir ve11 tehlikeler büyümektedir. VI - E S T E T İK R Ö T U Ş V E E D lT lN G Paramedikal yönleri de olan bu makale'nin çevirisinde, sistematik çeviri işlem ve uygulamalarında da gözlenildiği gibi, estetik rötuş ve editing tıbbî pasajlara kıyasla daha çok ıgırlık taşımaktadır. Pasajın başlığı dahi zorlayıcı bir nitelik taşımaktadır. Bu nedenle es­ tetik rötuş ve editing için iyi bir örnek sayılabilir. I - Ashnda "bu" yerine bir kullanmak gerekir. . . . ve başka bir demek yerinde olur. 391 3— 4— 5— 6— 7— 8— 9— 10— 11 — Aynı espriyi, 'Ne de bunun tek/yegâne tehlike olduğu söylenebilir' gibi bir cümk ile ortaya koymak olanağı vardır. Anne babalar demek daha iyi. Bu cümleyi, sistematik çeviri işlemlerinde de gözlenildiği gibi, çevirmek anlamı daha iyi yansıtabilir. Ana babalar ilk çocuklarının ölümlerini gördükleri sürece, çapkınlık ya da cehaletten değil fakat aile iş gücünü idame ettirmek ve yaşlılığa karşı durumlarını korumak için dünyaya daha fazla çocuk getirmeye devam eder­ ler. . . . kanıtlanmakla kalmayıp... . . . dengeli olmaya. . . . . . taşıyamıyacak gibi. . . . . . dünya kâbusu geçmeye başlar. Bunu, "zenginler — zengin Kuzey ve Güneydeki varlıklı azınlıklar arasında" ifade etmek daha iyi. Bunu, ya "devam etmekte olup" ya da "devam etmekte ve " olarak belirtmekte yarar vardır. 392 BÖLÜM V TIBBİ YAZIŞM A KILAVUZU Adından da anlaşılabileceği gibi, bu Bölüm tıp öğrencisi ve hekiminin tıp alanında duyduğu önemli bir gereksinimi hedef almaktadır. Amacı ihtiyaç duyulan konularda, sınırlı da olsa, bir yazışma kılavuzunu hizmete sunmaktır. Bölümde yer alan tüm mektup örneklerinin çevirilerine de yer verilmiş, böylelikle ek bir çeviri alıştırma serisinden yararlanma olanağı yaratılmıştır. Sadece bir örnekte verilen adres v.b yazı kuralları diğer mektup örnekleri için de geçerli olabileceği düşüncesiyle tekrarına gerek görülmemiştir. [O Dr. A. S.H., 44. Cadde No. 111/B, Ankara, Turkey. Ankara, Ankara, Ankara Ankara, Ankara, lst/21st April, 1985. 2nd/22nd April, 1985. 3rd/23rd April, 1985. 4th — 20th/24th — 30th April, 1985. 31st May, 1985. Dr. X. Brown, London, United Kingdom. Dear Dr. Brown, I read your article/report on spleenomegaly in t h e ....................... with great interest and would like to have a reprint if possible. Journal Thanking you in advance, I remain, Sincerely Yours, A.S.H., M.D. Dr. A. S. H., 44. Cadde No. 111/B, Ankara, Türkiye. Ankara, Ankara, Ankara, Ankara, Ankara, 1 Nisan 1985 2/22 Nisan 1985 3/23 Nisan 1985 4 2 0 / 24 — 30 Nisan 1985 31 Mayıs 1985 Dr. X. Brown, Londra, İngiltere. Saym Dr. Brown, .................., ......... Dergisinde dalak büyümesi konusunda makalenizi/raporu­ nuzu büyük bir ilgi ile okudum ve mümkünse bir ayrı baskı edinmek istiyorum. Peşinen teşekkürlerimi sunarım. Saygılarımla, Dr. A.S.H. 397 IO Ankara, 5th August, 1985 Dear Dr. Brow n, Kindly send me a reprint of your article on spleenomegaly which appear« 'n t h e ....................................Journal at your earliest convenience without any obligation Thank you. Sincerely Yours, Dr. A.S.H. My address is : Dr. AJS.H., 44. Cadde No. 111/B, Ankara, Turkey. Ankara, 5 Ağustos 1985 Sayın Dr. Brown, ................................. Dergisinde çıkan /yayınlanan dalak büyümesi konusun­ daki makalenizden bir ayrı baskıyı en uygun zamanınızda bana ücretsiz olarak göndermeniz rica ederim. Teşekkür ederim. Saygılarımla, Dr. A. S. H. Adresim aşağıdadır : Dr. A.S.H., 44. Cadde No. 111/B, Ankara, Türkiye. 398 Ankara, l l t h February, 1985 Dear Dr. Brow n, I read your article, entitled "New Challenges in Hypertension" in the .............................Journal and would like to express my support on the views put forward. I think your approach will improve therapeutic techniques. Please send me a complimentary reprint when convenient. Thank you. With best wishes, Dr. A. Z. Ankara, 11 Şubat 1985 Saym Dr. Brown, ............................ Dergisinde "Hipertansiyon Alanında Karşı Karşıya Bulun­ duğumuz Sorunlar" adlı makalenizi okudum ve ileri sürülen görüşleri desteklediğimi belirt­ mm mek istiyorum. Yaklaşımınızın tedavi tekniklerini geliştireceğini düşünüyorum. Lütfen uygun bir zamanınızda bana ücretsiz bir ayrı baskı gönderiniz. Teşek­ kür ederim. En iyi dileklerle, Dr. A.Z. 399 E H Ankara, 17th January, 1985. Dear Dr. Brow n, 1 am writing to thank you for your reprint which I received a few days af Please accept a copy o f my work on the same subject. Kindest regards from Ankara. Sincerely Yours, Dr. A.Z. Ankara, 17 Ocak 1985 Sayın Dr. Brown, Birkaç gün önce aldığım ayn baskınız için size teşekkür etmek üzere yazıyı rum. Lütfen aynı konuda çalışmamın bir kopyasını kabul ediniz. Ankara'dan candan selâmlar. Saygılarımla, Dr. A.Z. 400 ED A nkara, 3rd March, 1985. D ear Dr. B row n, I would like to acknowledge receipt o f your article on infectious diseases with thanks. I believe it is an effective contribution to medical literature. Kindly, place my name on your mailing list for further publications. Thank you very much. Best wishes from Turkey. Sincerely Yours, Dr. A.Z. Ankara, 3 Mart 1985 Sayın Dr. Brown, Bulaşıcı hastalıklar konusundaki makalenizi almış olduğumu teşekkürlerimle birlikte bildirmek istiyorum. Tıp literatürüne etkin bir katkı olduğuna inanıyorum. Daha ilerideki yayınlar için lütfen adımı posta listenize koyunuz. Çok te­ şekkür ederim. Türkiye'den en iyi dileklerle. Saygılarımla, Dr. A .Z . 401 \ n Ankara, 7th M ay, 1985. Dear D r. Sam, I am writing to request once again that you send me a copy o f your wot that I've not yet received. I need this work very much as I'm carrying out some investigations in thi field. Looking forward to your favourable reply, I am, Sincerely Yours, Dr. H. T. Ankara, 7 Mayıs 1985 Sayın Dr. Sam, Henüz almamış olduğum çalışmanızın bir kopyasını bana göndermenizi rica etmek için tekrar yazıyorum. Bu alanda araştırma yaptığım için bu çalışmaya çok ihtiyacım vardır. Uygun cevabınızı bekliyorum. Saygılarımla, D r. H. T. 402 m A nkara, Septem ber 10 ,1 9 8 6 . Dear Dr. Sam , 1 would like to remind you about my request for a reprint o f your article on respiratory disorders, a subject o f great interest for me. It may be possible that you've not received my letter. Please look into the matter and let me have a copy as soon as possible. 1 am prepared to forward the necessary money, if required. Thank you. Sincerely Yours, Dr. H. T. Ankara, 10 Eylül, 1986 Saym Dr. Sam, Çok ilgi duyduğum bir konu olan solunum bozu Mukİ an üzerine makalenizin bir ayrı baskısı için ricamı size hatırlatmak istiyorum. Mektubumu almamış olmanız olasiliği olabilir. Lütfen meseleyi inceleyip mümkün olan en kısa zamanda bana bir nüsha gön­ deriniz. Gerektiği taktirde, gerekli parayı yollamaya hazırım. Teşekkür ederim. Saygüanmla, Dr. H. T. 403 Ankara, 2nd October, 1986. Dear Sir, I would like to place an order f o r .......................................... ; the latest edition Kindly send me a proforma invoice so that I can forward to you the payment required. Thank you. Sincerely Yours, D r.M .O. Ankara, 2 Ekim 1986 Efendim, 'nın en son baskısını sipariş etmek istiyorum. Gereken ödemenin size gönderilmesi için bana bir proforma fatura gönder­ menizi rica ederim. Teşekkür ederim. Saygılarımla, Dr.M .O . 404 ID Ankara, November 1 ,1 9 8 6 . Dear Sir, from the . Enclosed herewith please find my cheque N o.............. dated...................... . . Bank for the book ordered in my letter o f 19- . I will be pleased if you send the book to my address below/above without any delay. Looking forward to receiving the book, I remain, Sencerely Yours, Dr. M. 0. Ankara, 1 Kasim 1986 Efendim, Bankasından 19.. tarihli mektubumda sipariş edilen kitap için ................. . sayılı v e .......................... günHi çekim ilişikte sunulmaktadır. Gecikmeksizin kitabı aşağıdaki/yukardaki adresime gönderirseniz memnun olacağım. Sabırsızlıkla kitabı almayı bekliyorum. Saygılarımla, Dr. M. O. 405 ED Ankara, 3rd December,1986. Dear Sir, With reference to my letter of/dated............................ 19.., 1would like tc inform you that I've not yet received the book for which I've already sent a cheque to you I'D be pleased if you give me a reply by return o f mail and despatch the boot as soon as possible. Sincerely Yours, Dr, M. O. Ankara, 3 Aralık 1986 Sayın Bay, .................... günlü/tarihli mektubuma aften, size çekini yollamış olduğum kitabı henüz almadığımı bildirmek istiyorum. Posta dönüşü ile bana bir cevap verip mümkün olan en kısa zamanda kitabı sevkederseniz memnun olacağım. Saygılarımla, Dr. M. O. 406 ES Ankara, 15th December, 1986. Gentlemen, I would like to acknowledge receipt of your book and the invoice with it with thanks. I enclose herewith a cheque in settlement o f my account. Sincerely Yours, Dr. T. 0. Ankara, 15 Aralık 1986 Sayın Baylar, Kitabınızı fatura ile birlikte aldığımı bildirir, teşekkür ederim. Borcumun kapatılması için çeki burada leffen gönderiyorum. Saygılarımla, Dr. T. O. 407 Gentlemen, I received your book a few days ago but unfortunately it had been damaged during despatch. For this reason, I am returning it to you under separate cover. I will be obliged if you change this with another copy. Thanking you in advance, I remain, Sincerely Yours, Dr.T. 0. Sayın Baylar, Birkaç giin önce kitabınızı aldım fakat maalesef sevkiyat sırasmda hasar gör­ müştü. Bu nedenle, bunu size ayn bir zarf içinde iade ediyorum. Bunu başka bir kitapla değiştirirseniz minnettar kalacağım. Peşinen teşekkürlerimi sunanm. Saygılarımla, Dr. T. O. 408 Dear Sirs, I would like to subscribe (to periodical as from (as o f) 1st January, 19.... renew my subscription) to your journal/ Kindly send me a proforma invoice so as to forward to you a cheque in payment o f the subcription. My address is as follows : Ankara, Turkey. Thank you. Sincerely Yours, A.BJN., M.D. Sayın Baylar, 1 Ocak 19.. tarihinden itibaren/başlamak üzere derginize/ süreli yayınınıza abone olmak (abone durumumu tazelemek)istiyorum. Abonelik ödemesi için size bir çek gönderebilmek amacıyla bana bir profor­ ma fatura göndermenizi rica ederim. Adresim aşağıdaki gibidir: Ankara, Türkiye. Teşekkür ederim. Saygılarımla, Dr. A. B. N. 409 n±u Gentlemen, I am enclosing herewith my cheque N o....................... dated................. . made out in the name of your company for my annual subscription to your journal. ! Kindly forward the journals to my address below/above and let me know if I can place an order for the back issues. Thanking you in advance, I remain, Sincerely Yours, Encl. 1 Sayın Baylar, Derginize bir yıl aboneliğim için şirketiniz adına y a z ılı................ . noJu v e .............................günlü çekimi burada leffen gönderiyorum. Lütfen dergileri aşağıdaki /yukandaki adresime gönderip eski sayılar için si­ pariş verip veremiyeceğimi bana bildiriniz. Peşinen teşekkürlerimi sunarım. Saygılarımla, Ek. 1 410 ETİ Dear Sir, I am writing to inform you that I have not yet received the March and April issues o f your journal. Kindly give attention to this matter and forward the journals to my address at your earliest convenience. Thank you. Sincerely Yours, Sayın Bay, Derginizin Mart ve Nisan sayılarını henüz almadığımı size bildirmek için ya­ zıyorum. Lütfen bu meseleyi inceleyip dergileri en uygun zamanda adresime gönderi­ niz. Teşekkür ederim. Saygılarımla, 411 D ear Sir, I w ould like to inform y o u o f a change in m y address as from 30th June,19... Kindly send me all catalogues, promotion material and information on future publications to the address given above. With best wishes from Ankara. Sincerely Yours, Efendim, 30 Haziran 19.. tarihinden itibaren adres değişikliğimi size bildirmek istiyo­ rum. Bütiin katalog, tanıtma materyali ve gelecek yayınlara ilişkin bilgileri yukarıda verilen adresime göndermenizi rica ederim. Ankara'dan en iyi dileklerle. Saygılarımla, 412 HD D ear Sir, I have come across your advertisement in the Press and would like/intend to attend the Congress to be held at the end of August this year. Please send me all accommodation and travel expenses. relevant information including admission fees, I will also appreciate it very much if you can tell me about financial support for participation. Looking forward to your reply and thankingyou in advance, I remain, Sincerely Yours, Efendim, Basındaki ilânınızı bir rastlantı sonucu okudum ve bu yılın Ağustos ayı so­ nunda düzenlenecek Kongrenize katılmak istiyorum/niyetindeyim. Giriş aidatı, yerleşim ve seyahat masrafları dahil tüm ilgili bilginin bana gön­ derilmesini rica ediyorum. Katılma için mali destek hakkında da bana bilgi verebilirseniz bu çok mak­ bule geçecektir. Cevabımzı sabırsızlıkla bekler, peşinen teşekkür ederim. Saygılarımla, 413 ÜEU Dear Sir, I am in receipt of your detailed programme o f the symposium to be held in London on 3rd April, 19.. and would like to attend the meeting with one of my colleagues. I am forwarding to you under separate cover, two papers to be delivered at this symposium for inclusion in the minutes to be published in advance. Please find a cheque in settlement of all the expenses incurred. With best wishes, I am, Sincerely Yours, Efendim, 3 Nisan 19„ tarihinde Londra'da yapılacak sempozyumun ayrıntılı programı­ nı almış bulunmaktayım ve bu toplantıya meslektaşlarımdan birisi ile katılmak isityonım. Size, ayrı bir zarf içinde, önceden yayınlanacak toplantı tutanaklarında yer alması için bu sempozyumda sunulacak iki tebliğ gönderiyorum. Yapılan tüm masrafları karşılamak üzere bir çek ilişiktedir. En iyi dileklerle. Saygılarımla, 4 14 E Dear Sir, Please reserve a angle/double bedroom for me for the Conference as I plan to be there on the first day. I shall be flying by the Turkish Airlines, flight no..................... and will be pleased if someone meets me at the airport or terminal since it is my first visit to your country. I expect to be there at about 15.00 hrs/3 p.m.. Thank you. Hoping to meet soon, I remain, Sincerely Yours, Efendim, tik giin orada olmayı tasarladığımdan, lütfen Konferans için benim için tek/ çift yataklı bir oda ayırınız. Uçuş no.....................olan Türk Havayolları ile seyahat edeceğim/uçacağım ve, ülkenize ilk ziyaretim olduğundan birinin beni havaalanında ya da terminalde karşıla­ masından çok memnun olacağım. Saat 15 / öjs . 3'te orada olmayı bekliyorum. Teşekkür ederim. Yakında buluşmak/görüşmek umuduyla. Saygılarımla, 415 20 Dear Sir, Thank you very much for your invitation to participate in the meeting on congenital malformations to be held in Rome during the last week o f June. Although this meeting is very interesting, it will not be possible for me to attend because o f pressing work in my institution. On the other hand, if you can provide financial means, my assistants will be pleased to attend on my behalf. Hoping that you can give them an opportunity and wishing you success, I remain, Sincerely Yours, Efendim, Haziranın son haftası içinde Roma'da yapılacak konjenital malformasyon konulu toplantınıza katılmam için davetinize çok teşekkür ederim. Bu toplantıya, çok ilginç olmasına rağmen, kuruluşumdaki âcil işlerden do­ layı katılmam mümkiin olmayacaktır. Diğer taraftan, mali olanak sağlayabüdiğiniz taktirde, benim adıma asistanlarım toplantıya katılmaktan memnun olacaklardır. Onlara bir fırsat verebileceğinizi ümid eder, size başarılar düerim. Saygılarımla, 416 HO Dear Sir, I am sorry to inform you that owing to some unforeseen circumstances, I will not be able to attend the meeting in May .Please cancel my participation and reservations and make a refund o f all the fees, if possible. I apologise for any inconvenience and wish you good success. Sincerely Yours, Saym Bay, Daha önceden kestirilemiyen/bilinmesi olanaksız bazı durumlardan dolayı, Mayıs ayındaki toplantıya katılamıyacağımı size üzülerek bildiriyorum. Lütfen katılmamı ve rezervasyonları iptal edip, mümkünse, bütün ücretleri iade ediniz. Herhangibir zor dunım için özür, size başarı dilerim. Saygılarımla, 417 22 Dear Secretary, I am writing this letter to thank you for the kind hospitality shown during my stay in your country and indeed efficient organization of all the programme. I benefited very much from this participation as well as the visits arranged to various clinics and hospitals. I hope a similar congress will soon be held in my country to exchange views on several other aspects of this problem. Wishing a continued co-operation and exchange o f views, I remain, Sincerely Yours, Sayın Sekreter, Bu mektubu, ülkenizde kaldığım süre içinde gösterilen nazik konukseverlik ve bütün programın gerçekten etkin organizasyonu için size teşekkür etmek için yazıyorum. Katılmamdan olduğu kadar çeşitli klinik ve hastanelere düzenlenen ziyaret­ lerden çok yararlandım. Bu sorunun birçok diğer yönleri üzerinde görüş/fikir alışverişinde bulunmak üzere ülkemde de benzer bir kongrenin yakında düzenleneceğini umanm. işbirliği ve fikir alışverişinin devamlı olmasım dilerim. Saygılarımla, 418 23 Dear Miss Williams, I am writing this letter to request an extra copy o f the Conference Minutes for my colleagues who could not attend the meeting for financial reasons. I am ready to make any payment due. With best wishes from Ankara, Sincerely Yours, Sayın Bn. Williams, Mali nedenlerle toplantıya katılamayan meslektaşlarım için Konferans Tuta­ naklarından ekstra bir niisha rica etmek için bu mektubu yazıyorum. Gereken herhangi bir ödemeyi yapmaya hazırım. Ankara'dan en iyi dileklerle. Saygılarımla, 419 24 Dear Sir, I am a research assistant in the Department of Biochemistry o f .................... and am conducting research on blood poisoning. Unfortunately some chemicals are not available here so that the work is continued with success Besides sera such as...................... are lacking. I shall be pleased if you can supply me with these or tell me how I may obtain them. All the items are given below in detail. Thanking you in advance, I remain, Sincerely Yours, Sayın Bay, ...........................'nin Biyokimya Bölümünde bir araştırma asistanı/görevlisi olup kan zehirlenmesi konusunda araştırma yürütmekteyim. Çalışmanın başarıyla yürütü­ lebilmesi için maalesef bazı kimyasallar burada bulunmamaktadır. A y n c a ........................... gibi serumlar da yoktur. Bunları bana sağlayabilir ya da nasıl elde edebüeceğimi bildirirseniz çok memnun olacağım. Bütün maddeler ayrıntılarıyla aşağıda verilmektedir. Peşinen teşekkür ederim. Saygılarımla, 420 25 Gentlemen, I have read your book called............................. and would like to translate this into Turkish. My publishers in Turkey intend to publish 1000 copies for the first Turkish edition. Please let me know your copyright fees and any other terms. I wish to add that this edition will be directed to medical students and the price will be reasonable. I look forward to your favourable reply as soon as possible. Sincerely Yours, Sayın Baylar, ........... .. .adlı kitabınızı okudum ve bunu Türkçe'ye çevirmek istiyorum. Türkiye'deki yayıncılarım ilk Türkçe baskısını bin adet olarak yayınlamak niyetindedirler. Lütfen telif ücretleri üe diğer şartlarınızı bana büdiriniz. Bu baskının tıp öğrencilerine yöneltileceğini ve fiyatın da makul olacağını eklemek istiyorum. Mümkün olan en erken bir zamanda uygun cevabınızı sabırsızlıkla bekliyo­ rum. Saygılarımla, 421 26 Dear Sir, . I am working at the Faculty o f...............................as a lecturer/an associate professor i n and would very much like to translate your work entitled ...................... into Turkish. I am prepared to pay a modest copyright fee but should prefer permission to translate it without any obligation. The book in Turkish will mainly be used by the students o f our newly • established university. Looking forward to your news and views in this respect, I remain. Sincerely Yours, Efendim, ...................... Fakültesinde...................... alanında bir öğretim görevlisi/ bir doçent olarak çalışmaktayım v e ................ ............ adlı eserinizi Türkçe'ye çevirmeyi çok istiyorum. Mütevazi bir telif hakkı ödemeye hazınm ancak bunu herhangi bir ödeme yapma­ dan çevirmek için izni tercih ediyorum. Türkçe kitap sadece yeni kumlmuş olan üniversite­ mizin öğrencileri tarafından kullanılacaktır. Bu konuda haberlerinizi ve görüşlerinizi sabırsızlıkla bekliyorum. Saygılarımla, 422 um ' Dear Sir, Thank you very much for your letter of/dated.................................19... I am very pleased to learn that you have granted me permission to translate your b o o k , ........................into Turkish without any obligation/upon payment o f one hundred dollars. I will send you five complimentary copies as soon as the book is published. Thanking you once again, 1 remain, Sincerely Yours, Efendim, .................... 19.. tarihli mektubunuza teşekkür ederim. Ücret taleb etmeden / yüz doların ödenmesi üzerine........................... adlı kitabınızın Türkçe'ye çevrilmesi hususunda bana izin vermiş olduğunuzu büyük bir memnu­ niyetle öğrendim. Kitap yayınlanır yayınlanmaz size beş adet hediye olarak göndereceğim. Tekrar teşekkürlerimi sunarım. Saygılarımla, 423 28 Dear Sir, Thank you for your letter o f ............... ... 19... The copyright fees and terms you have offered are unfortunately too high For this reason, unless you make a reduction, it will not be possible to realize this project Awaiting your reply, I am, Sincerely Yours, Sayın Bay, 19.. günlü mektubunuza teşekkür ederim. önermiş olduğunuz telif hakları ücreti ve şartlan maalesef haddinden fazlı yüksektir. Bu nedenle, indirim yapmadığınız sürece, bu projenin gerçekleştirilmesi olanakl olmayacaktır. Cevabınızı bekliyorum. Saygılanmla, 424 29 Dear Sir, I enclose herewith my article called................................for consideration for publication in your esteemed journal. Hoping to receive a favourable reply, I am, Sincerely Yours, Ends. 18 Efendim, Saygıdeğer derginizde incelenip yayınlanmak ü zere................. adlı makalemi ilişikte gönderiyorum. Uygun bir cevabınızı bekliyorum. Saygılarımla, Ekler 18 425 30 Dear Sir, I have graduated from the Faculty of Medicine o f ........................................ University.............................. Turkey and would like to pursue higher studies/postdoctoral studies in surgery in your University. I attach my transcript and curriculum vitae for your consideration. Kindly send me an acceptance so that I can complete the formalities required. Looking forward to your favourable reply, I am, Sincerely Yours, Ends. 3 Efendim, T ü rk iy e,....................................................... üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun oldum ve üniversitenizde cerrahi alanında yüksek öğrenim/ doktoraüstü çalışmalar yapmak istiyorum. İncelenmek üzere transkiptimi ve hayat öykümü ilişikte gönderiyorum. Gereken formaliteleri tamamlayabilmek amacıyla bana akseptans/kabül edildiğime dair bir belge göndermenizi rica ederim. Olumlu cevabınızı sabırsızlıkla bekliyorum. Saygılarımla, Ekler 3 426 31 Curriculum Vitae Name and Surname : ................................. Date and Place of Birth : ........................... Nationality: Turkish Religion; Moslem Marital Status: Single/Married Permanent Address.:................................. Education Primary /Elementary School/s............ '........................ Secondary School/s................................................... University Education................................................. Postgraduate Studies................................................... Academic Titles /Degrees..................................................... Knowledge o f Languages Mother - tongue.......................................................... Foreign Languages............................................... .. Employment . . . . .............................................................. Publications......................................................................... Memberships to Scientific Institutions.................................... Any Other Inform ation........................................................ Hayat Hikâyesi /Yaşam öyküsü Adı Soyadı ........................................ Doğum Tarihi ve Y e r i ............................... Milliyeti: Türk D in i: İslâm/Müslüman Medeni Hali: Bekâr/Evli Devamlı Adresi: ........................................ Eğitimi îlkokul/lar................................................................ Ortadereceli okul/lar................................................... Üniversite eğitim i....................................................... Mezuniyet sonrası eğitimi............................................ Akademik ünvanlar/Dereceler.............................................. Dil Bilgisi Ana D ili ............................... ................................... Yabancı D ille r............................................................ Çalışma Hayatı ................................................................. Yayınlan. ....................................................................... Bilimsel Kuruluşlara Ü yelikleri........................................... Diğer Bilgiler . . . . .......................................................... 427 32 To Whom It May Concern D r ............................ whom I have known since 19.. has been very laborious and keenly interested in his career. He has been co-operative with his colleagues and ready to help his patients. His social relations and understanding o f human nature have always attracted my attention. I have never seen him refuse urgent cases, even if these were referred to him during awkward times. D r who is a really promising man o f medicine has rightly won the admiration o f the hospital and appreciation of the administration. I have no hesitation at all in recommending him for higher studies in surgery. I believe he can be successful in his endeavours and contribute to our work upon his return to Turkey. His character is quite satifactory. Dean/Rector ilgililere 19.. tarihinden bu yana tanıdığım Dr...............................çok çalışkan olup, kariyerine karşı derin bir ilgi duymuştur. Meslektaşları ile işbirliği yapıp hastalarına yardı­ ma hazır olmuştur. Sosyal ilişkileri ve insan tabiatım anlayışı her zaman dikkatimi çekmiş­ tir. Olmayacak zamanlarda bile kendisine havale edilen âcil vakaları reddettiğini asla gör­ medim. Gerçekten istikbal vadeden bir tıp bilim adamı olan Dr................................. haklı olarak hastanenin hayranlığım ve idarenin takdirini kazanmıştır. Cerrahi'de ileri çalış­ malar yapması için kendisini tavsiye etmede asla hiçbir tereddüdüm yoktur. Gayretlerinde başarılı olacağına ve Türkiye’ye dönüşünde çalışmalarımıza katkıda bulunacağına inanıyo­ rum. Karakteri tamamen tatminkârdır. Dekan /Rektör 428 33 Dear Sir, I am a medical student/intern/doctor at the Faculty o f Medicine o f ............. ............. University,........................ , Turkey and wish to apply for any short-term training at your hospital. I prefer to come to your country in summer and stay for about three months. I am particularly interested in infectious diseases but I can also work in a virology laboratory to improve my knowledge and learn the new techniques. The University will pay my travel expenses but a room at the hospital will be appreciated. Kindly let me know if you can accept me and any other information you deem beneficial for me. Thank you. Sincerely Yours, Efendim, Türkiye, Üniversitesi Tıp Fakültesinde tıp öğrencisi/intem/doktor olup hastanenizde kısa-süreli staj için müracaat etmek istiyorum, ülkenize yazın gelip üç ay kalmayı tercih ediyorum, özellikle bulaşıcı hastalıklara ilgi du­ yuyorum ancak bilgimi artırmak ve yeni teknikleri öğrenmek için bir viroloji laboratuvannda da çalışabilirim. üniversite seyahat/yol masraflarını ödeyecektir ancak hastanenizde bir oda makbule geçecektir. Beni kabul edip etmiyeceğinizi ve benim için yararlı gördüğünüz herhangi bir diğer bilgiyi bana bildirmenizi rica ederim. Teşekkür ederim. Saygılarımla, 429 34 Dear Sir, I have read your advertisement for a vacancy in internal diseases and wish to apply for appointment as a medical doctor. My knowledge o f English is sufficient and I have an experience o f ten years in internal diseases as pointed out in my curriculum vitae enclosed herein. Looking forward to your favourable reply, I am, Sincerely Yours, Encl. 1 Saym Bay, tç Hastalıkları Bölümünde münhal yere ilişkin ilânınızı okudum ve tıp dokto­ ru olarak atanmak için müracaat etmek istiyorum. İngilizce bilgim yeterli olup mektupla birlikte gönderilen yaşam öykümde belirtildiği gibi dahili hastalıklarda on yıllık bir tecrü­ bem vardır. Olumlu cevabınızı sabırsızlıkla bekliyorum. Saygılarımla, Ek. 1 430 35 Dear Smith/Robert, After a training o f three months (work for two years) ^n your country, I am back at home safe and sound. And I am writing this letter to you for heartfelt thanks for the kindness and warm hospitality shown to me. I hope I shall have the opportunity to have you with us in Turkey soon. I learned a lot and benefited very much during my work and, ask you to thank D r .............................. and Mr. and Mrs...............................for everything they have done for me. Please give my best regards to the Jones also. With kindest regards and, sincere compliments to your wife, I say goodbye for now. Let us keep in touch. Best wishes. Sincerely Yours, Sevgili Smith/Robert, Ülkenizde Uç aylık hir staj'(iki yıUık bir çalışma)'dan sonra sağ salim yurdumdayım. Ve bana gösterilen iyilikle sıcak konukseverlik için içten/kalbten teşekkürlerim için bu mektubu yazıyorum. Umanm çok geçmeden sîzleri Türkiye'de aramızda görme fırsatı olacak. Çalışmam sırasında çok şey öğrenip çok yararlandım ve, benim için yaptık­ ları herşey için D r ile Bay veBayan.................... teşekkür etmenizi rica ederim. Aynı zamanda Joneslara candan selâmlarımı söyleyiniz. Candan selâmlarım ve, eşinize samimi komplimanlarımla, şimdilik Allahaıs­ marladık diyorum. Yazışıp haberleşelim. En iyi dilekler. Saygılarımla, 431 Dear Sir, I am writing this letter to request a certificate o f attendance to present tc my head of department. I hope you will send me this without any delay as my promotion will b< considered soon. Thanking you in advance, I remain, Sincerely Yours, Efendim, Bölüm Başkanıma sunmak/sunulmak üzere bana bir katılma belgesi vermeni­ zi rica etmek amacıyla bu mektubu size yazıyorum. Terfıim yakında sözkonusu olacağından bunu bana gecikmeden gönderece­ ğinizi ümid ederim. Peşinen teşekkürlerimi sunarım. Saygılarımla, 432 Dear Colleague, C.K. has been treated at our hospital but had to be discharged as admitted. Unfortunately, he has a little chance o f improvement. Nevertheless, I would like to refer this case to you for a final chance. I believe that your facilities are numerous and, perhaps a few years o f survival will bring happiness to the family. With best wishes and thanks in advance, 1 am, Yours, Sayın/Sevgili Meslektaşım, C.K. hastanemizde tedavi edilmiş ancak haliyle taburcu edilmek zorunda kalındı. Maalesef, çok az iyileşme şansı vardır. Bununla birlikte, son bir şans için bu vakayı size havale etmek istiyorum. Çok sayıda olanaklarınız olduğuna inanıyorum ve, belki birkaç yıl hayatta kalabilme bu aileye mutluluk getirecektir. En iyi dileklerimi ve peşinen teşekkürlerimi sunarım. Saygılarımla, 433 Dear Dr. K, I will be pleased if you operate this patient at your hospital and let me know the result. Surgical facilities at your hospital have saved many such patients and 1 believe he too can recover and return to normal life. Kindest regards and best wishes from Turkey. Sincerely, Sevgili Dr. K, Bu hastayı hastanenizde ameliyat edip scnucu bana bildirirseniz memnun olacağım. Hastanenizdeki cerrahi imkânlar bu tür birçok hastayı kurtarmış olup, bu­ nun da şifa bulup normal hayatına dönebileceğine inanıyorum. Türkiye'den candan selâmlar ve en iyi dilekler. Saygılarımla, 434 39 Dear Dr. K, I am writing this letter to thank you wholeheartedly for the care given to my patient referred to you. He has now fully recovered and enjoys good health. Please let me know if there is anything I can do for you. Kindest regards. Sincerely, Sevgili Dr.K, Size havale edilen hastama bakımınız için size candan teşekkür etmek için bu mektubu yazıyorum. Şimdi tamamen, iyileşmiş olup / tam şifa bulup sağlığı iyidir. Sizin için yapabileceğim herhangi birşey varsa lütfen bana yazınız. Candan selâmlar. Saygılarımla, 435 The medical apparatus,.......................we bought from your company a few months ago is not functioning as it should. Unfortunately, most o f results obtained seem to be wrong. We shall be pleased if you send a technician to see to the maintenance of this apparatus. If this is not possible, could we send two o f our technical staff for training in England? Awaiting your reply, I am, Sincerely Yours, Sayın Bay, Birkaç ay önce sizden satın almış olduğumuz..........................................adlı tıbbi cihazgerektiği gibi çalışmamaktadır. Maalesef, elde edilen sonuçların çoğu yanlış görünmektedir. Bu cihazın bakımı için bir teknisyeninizi gönderirseniz çok memnun ola­ cağız. Şayet buna olanak yoksa, teknik kadromuzdan iki kişiyi staj için İngiltere'ye gönderebilir miyiz? Cevabınızı bekliyoruz. Saygılarımla, 41 Dear Sir, l a m a lecturer/member o f academic staff lecturing in ................................at the Faculty o f .............................. University,........., Turkey. I have seen/ read your book o n ...................... and would like to use it as a textbook. I will be very glad if you send me a free /complimentary copy which I can recommend for consideration as a book for the students. If this is not possible, I will appreciate a copy at a reduced price. Thank you in advance. Sincerely Yours, Sayın Bay, Türkiye'de..................... üniversitesi..................... Fakültesinde................ alanında öğretim yapan bir öğretim görevlisi/öğretim üyesiyim............................ konusunda kitabınızı gördüm/okudum ve bunu okul kitabı olarak kullanmak istiyorum. öğrenci kitabı olarak incelenmek üzere tavsiye edeceğim ücretsiz/hediye bir adet gönderirseniz çok meıpnun olacağım. Buna olanak yoksa, indirimli fiyatla bir adet makbule geçecektir. Peşinen teşekkür ederim. Saygılarımla, 437 ir « ı.J Dear Sir, I would like to quote the chapter on tissues and reproduce the electron micrographs in our journal directed to our students at the University and, ask permission to do so without payment o f any copyright fees. As this is purely an educational activity, I do hope that you will be kind enough to grant such a permission. Thank you. Sincerely Yours, Efendim, üniversite'de öğrencilere yöneltilen dergimizde dokular üzerine bölümü­ nüzü alıntı olarak vermek ve elektron mikrograflan tekrar basmak ve, herhangi bir telif hakkı/ucreti ödemeden bunu gerçekleştirmek için izin istiyorum. Bu sadece bir eğitim faaliyeti olduğu için, böyle bir izni vermek iütftmda bulunacağınızı gerçekten ümid ediyorum. Teşekkür ederim. Saygılanmla, 438 43 Dear Sir, Owing to previous engagements, it will unfortunately be impossible for me to attend the congressional meeting of our Society/Association for 1985. I f you send me a formal invitation for 1986, 1 can get a leave from the University and complete all the formalities for attendance next year. Meanwhile, I will be happy to receive the abstract book and 1985 minutes. Thank you. Wishing you good sucess, I remain, Sincerely Yours, Efendim, Daha önceki angajmanlar/işler nedeniyle, katılmam maalesef imkân dahilinde olmayacaktır. Cemiyetimizin 1985 kongresine 1986 yılı için bana resmi bir davetiye gönderirseniz, üniversiteden izin ala­ bilir ve gelecek yıl katılmak için formaliteleri tamamlayabilirim. Bu arada, abstrakt kitabı ile 1985 tutanaklarım almaktan mutluluk duyacağım. Teşekkür ederim. Size başarılar dilerim. Saygılarımla, 439 SH Dear Sir, Kindly send me samples o f the medical instruments advertised in the Press for experimental test. Thanking you in advance, I remain, Sincerely Yours, Efendim, Deneysel test için basında reklâmı yapılan tıbbi cihaz numunelerinden bana göndermenizi rica ederim. Peşinen teşekkürlerimi sunarım. Saygılarımla, 440 A s ........................ of the Faculty of Medicine, I am happy to invite you to our traditional Medical Ball held on the 14th of March every year. We shall be very happy to see you among us in Turkey We are also desirous to learn if development in intensive care when here. ou can give a lecture on the recent Looking forward to your visit, I remain, Sincerely Yours, Efendim, Tıp Fakültesinin................................. olarak, her yıl 14 Mart'ta düzenlenen geleneksel Tıp Balosuna sizi davet etmekten mutluluk duymaktayım. Sizi Türkiye'de aramız­ da görmekten çok mutlu olacağız. Burada olduğunuz süre içinde yoğun bakımda en son gelişmeler konusunda bir konferans verip veremiyeceğinizi de öğrenmeyi arzu ediyoruz. Ziyaretinizi sabırsızlıkla bekliyoruz. Saygü arımla,