Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. “Çiğli Belediyesi’nin Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışmalarının Kapasitesinin Artırılmasıİzleme ve Gösterge Temelli Yaklaşım” Projesi Çiğli Belediyesi Çalışanları Mevcut Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Algısı Raporu Ocak 2022 TURUNCU DERNEK A.Ceren Bilgin Göç Mehmet Kuzu 1 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. GİRİŞ Türkiye’de temel yurttaşlık hakları ve yasa karşısında eşitlik anlamında cinsler arası eşitliğin çok büyük ölçüde sağlandığını, bir başka deyişle, kadınlarla erkeklerin soyut düzeyde ve hukukî olarak eşit olduğunu söylemek mümkündür. Kimileri, bu durumda, kadınların kişisel, siyasal, ekonomik, kültürel ve toplumsal haklarını kullanmalarının önünde yasal bir engel bulunmadığını, eşitliğin zaten tesis edilmiş olduğunu iddia eder. Nasıl olup da örneğin işgücüne katılım oranının, erkeklerde yüzde 71 iken kadınlarda yüzde 31 olduğunun yanıtını ise veremezler. Yasa karşısında eşitliğin yeterli olmaması ve gerçek bir eşitliğin tesis edilebilmesi için geçici özel önlemlere ihtiyaç vardır. Kentsel Hizmetler İkinci ve bu bölümle doğrudan doğruya ilgili olan saptamayı ise şöyle ifade edebiliriz: Yurttaşlık haklarının yeterince hayata geçemediği durumların, hem örneklerini hem de sebeplerini, kadınların gündelik hayatında bulabiliriz. Gündelik hayat ise, insanların yaşam çevrelerinde kurulup sürdürülür. Bir başka deyişle; yurttaşlık genel ve hukukî bir statü gibi görünse de, somut karşılıklarını gündelik hayatta ve mekânda bulur. Böylece eşitlik, yalnızca soyut olarak ya da hukuksal kurallar çerçevesinde tanımlanan bir değer olmaktan çıkar; insanların nerede ve nasıl yaşadıkları sorusunun cevabını vermeyi gerektirir. Bu anlamda, kenttaşlık ile yurttaşlık arasında çok yakın bir bağ vardır! (Doç. Dr. Ayten Alkan - Kentsel Hizmetler) “Yerel Yönetimlerde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Anaakımlaştırılması” özellikle kent sakinlerinin kent yaşamına katılabilmesinin önündeki engellerin tespit edilmesinden çözüm üretilmesine, hizmetlerin belirlenmesinden planlanma aşamasına, uygulanmasından yarattığı etkinin ölçülmesine kadar tüm aşamalarında cinsiyet eşitliği farkındalığıyla hareket edilmesini sağlayacak politika önerilerini içermektedir. (UNDP - Yerel Yönetimlerde TCE Anaakımlaştırılması) Bu amaçla planlanacak hizmetler ve uygulanacak stratejiler kentin tamamında ulaşılmak istenen eşitlik algısının temelini oluşturacaktır. Yerel yönetimlerin, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin tanımını yapmaları ve eşitsizliklerin kapsamını net olarak belirlemeleri, sorunun giderilmesine doğru bir yaklaşım getirecektir. Kadınların ve erkeklerin ihtiyaçlarını, ilgilerini ve önceliklerini belirleme kente sunulacak hizmetlerin belirlenmesinde eşit oranda gözetilmeli ve planlar bu şekilde oluşturulmalıdır. Cinsiyete duyarlı veri toplama ve kente dair olanakların eşitlik perspektifi ile daimi olarak izlenmesi gereklidir. Yapılan tüm çalışmalar sonrası hazırlanacak yerel eşitlik eylem planı ve planın hayata geçmesi için bütçe ayrılması ilk adım olacaktır. 2 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. Şüphesiz ki tüm bu aşamaları kaydedecek yerel yönetim çalışanlarının, toplumsal cinsiyet eşitliği alanında farkındalığa ve bu adımlar için gerekli donanıma sahip olması gerekmektedir. Aksi takdirde ortaya çıkacak planlar, kapsayıcı olmaktan uzak olacak ve kendi içinde farklı eşitsizlikler doğuracaktır. Bu bağlamda, yerel yönetimlerde görev alan karar alıcı personel başta olmak üzere çalışanlara yönelik toplumsal cinsiyet farkındalığı sağlanmalıdır. Bu farkındalığın uzun vadede kurum kültürüne dönüşebilmesi ve düzenlenecek kampanyalar ile kurum politikası haline gelebilmesi ise periyodik olarak eğitim ve seminerlerin tekrarlanması ile gerçekleşebilecektir. Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği’nin yürütücülüğünü yaptığı Ceidİzler proje kapsamında açılan hibe programı bünyesinde alt hibe yararlanıcısı olan Turuncu Dernek, “Çiğli Belediyesi’nde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Çalışmalarının Kapasitesinin Artırılması: İzleme ve Gösterge Temelli Yaklaşım” başlığı ile yürüttüğü proje de Çiğli Belediyesi’nin oluşturma hazırlığında olduğu yerel eşitlik eylem planı için verilerin toplumsal cinsiyete duyarlı hale getirilmesini ve Belediye personelinin toplumsal cinsiyet eşitliğine dair farkındalığını geliştirmeyi amaçlamıştır. İstenilen amaca ulaşabilmek için karar alıcılara düzenlenecek eğitim başlıkları şu şekildedir: Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme, kadınlara yönelik kültür-sanat hizmetlerinin iyileştirilmesi, eğitim hizmetlerinin iyileştirilmesi, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, kanun ve yönetmelikler, kentsel hizmetler ve toplumsal cinsiyet olacaktır. Çalışanlara yönelik düzenlenecek farkındalık yaratma eğitimleri için ise toplumsal cinsiyet eşitliği temel kavramlar, cinsiyete dayalı ayrımcılık (dilde ve eylemde), erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitliğine katılımı, kentsel yönetimlerde toplumsal cinsiyet şeklinde belirlenmiştir. Belirlenen her konu başlığında konusunda uzman eğitmenler ile çalışılacaktır. Bu amaçla hem planlanan eğitimlerin içeriğinin oluşturulması hem de izleme yapılabilmesi adına Çiğli Belediyesi’nde görev alan tüm personele aşağıda bulabileceğiniz sorular Google Form üzerinden ulaştırılmak istenmiştir. Belediye verilerine göre kurumda 1168 kişi görev almaktadır. Kısa adı “EşitlikKentte” olan projenin, proje danışmanı Mehmet Kuzu, kurum içi %99 güven düzeyi ± 5 hata payıyla 1228 evrenli bir populasyonda örneklem sayısı 424 olarak hesaplamıştır. Belediye Başkanı Utku Gümrükçü’ nün desteği ile tüm müdürlüklere üst yazı ile gönderilen yaygınlaştırma çağrısı ve Kadın Aile Hizmetleri Müdürü Rüya Ulusan’ın müdürlüklerle tek tek iletişime geçmesi ve cevaplama süresinin öngörülenden 45 gün uzatılmasına rağmen sayı 331 kişide kalmıştır. Ankete katılanların birimlere göre dağılımı aşağıdaki gibidir. En fazla katılım sağlayan birim %9,67 ile Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğü, ardından %5,44 ile Mali Hizmetler Müdürlüğü ve üçüncü olarak %4,83 ile Halkla İlişkiler Müdürlüğü olmuştur. 3 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. 1- Hangi birimde çalışıyorsunuz? COUNTA of 2Kaç yıldır bu birimde çalışıyorsunuz? Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü 2.72% Destek Hizmetler Müdürlüğü 4.53% Diğer 10.57% Emlak ve İstimlak Müdürlüğü 2.11% Fen İşleri Müdürlüğü 3.63% Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürlüğü 2.42% Halkla İlişkiler Müdürlüğü 4.83% Hukuk İşleri Müdürlüğü 0.91% İklim Değişikliği Müdürlüğü 0.60% İmar ve Şehircilik Müdürlüğü 3.93% İnsan Kaynakları ve Eğitim Müdürlüğü 2.72% Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğü 9.67% Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü 4.23% Mali Hizmetler Müdürlüğü 5.44% Muhtarlık İşleri Müdürlüğü 0.91% Özel Kalem Müdürlüğü 4.83% Park ve Bahçeler Müdürlüğü 5.14% Plan ve Proje Müdürlüğü 0.60% Ruhsat ve Denetim Müdürlüğü 2.72% Sağlık İşleri Müdürlüğü 2.72% Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü 4.83% Strateji Geliştirme Müdürlüğü 2.11% Tarımsal Hizmetler Müdürlüğü 0.91% Temizlik İşleri Müdürlüğü 4.23% Veteriner İşleri Müdürlüğü 4.23% Yazı İşleri Müdürlüğü 4.53% Zabıta Müdürlüğü 3.93% Grand Total 100.00% 4 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. Belediye Birimleri Çalışan Sayısı Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü 32 Destek Hizmetler Müdürlüğü 149 Diğer 7 Emlak ve İstimlak Müdürlüğü 7 Fen İşleri Müdürlüğü 129 Gençlik ve Spor Hizmetleri Müdürlüğü 29 Halkla İlişkiler Müdürlüğü 38 Hukuk İşleri Müdürlüğü 7 İklim Değişikliği Müdürlüğü 4 İmar ve Şehircilik Müdürlüğü 83 İnsan Kaynakları ve Eğitim Müdürlüğü 10 Kadın ve Aile Hizmetleri Müdürlüğü 36 Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü 60 Mali Hizmetler Müdürlüğü 83 Muhtarlık İşleri Müdürlüğü 6 Özel Kalem Müdürlüğü 63 Park ve Bahçeler Müdürlüğü 96 Plan ve Proje Müdürlüğü 9 Ruhsat ve Denetim Müdürlüğü 9 Sağlık İşleri Müdürlüğü 38 Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğü 33 Strateji Geliştirme Müdürlüğü 10 Tarımsal Hizmetler Müdürlüğü 6 Temizlik İşleri Müdürlüğü 29 Veteriner İşleri Müdürlüğü 29 Yazı İşleri Müdürlüğü 18 Zabıta Müdürlüğü 58 Grand Total 1228 5 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. Çalışma Süresi Kişi Sayısı 0 0-1 yıl 94 1-3 yıl 94 10 yıldan fazla 65 3-5 yıl 24 5-10 yıl 54 Grand Total 331 Proje süresince ayni katkı sunan Doç. Dr. Murat Göç, soruları aşağıda görebileceğiniz üzere farklı bölümlerde hazırlamış ve cevapları bu şekilde yorumlamıştır: Anket, uluslararası geçerliliği olan ölçekler ve çokuluslu projelerin saha anketlerinden derlenen sorularla oluşturuldu. Anket, kurumda yapılan çalışmaların değerlendirildiği bir giriş bölümünü takiben beş temel alanda toplumsal cinsiyet algısını ölçmeyi amaçladı; genel toplumsal cinsiyet eşitliği algısı, evlilik ve bakım sorumlulukları, erkeklik, cinsellik ve cinsel taciz ve şiddet. Hedeflenen katılımcı sayısının çok altında bir katılım elde edilmesinin birkaç sebebi olacağı düşünülmektedir. 1- Kurum çalışanları için toplumsal cinsiyet eşitliğine dair çalışmalar bir önceliğe sahip değildir. 2- Kurum çalışanları kurum içinde toplumsal cinsiyet eşitliğine dair çalışmaların yapılmasını onaylamamaktadır ve örtülü bir direnç göstermektedir. 3- Anket sorularından da görüleceği üzere, bazı kurum çalışanları kurum içinde yeterince toplumsal cinsiyet eşitliği çalışması yapıldığını ve bunun yeterli olduğunu düşünmektedir. 4- Belediye bünyesindeki çalışanların bir kısmı sahada çalıştığı için eğitimlere katılmanın mesaiyi aksatacağını düşünmektedirler. Kurum Algısı Anketi dolduranların büyük bir çoğunluğu (%82.18) daha önce kurum içinde düzenlenen toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerine katılmadığını ifade etmiştir (şekil 1). Ancak yine 6 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. çalışanların büyük bir çoğunluğu (%78.9) kurumunun toplumsal cinsiyet eşitliği meselesine gereken önemi verdiğini düşünmektedir. Bu soruya hayır yanıtı verenlerin (%9.7) ve kararsızım yanıtı verenlerin (%11.5) oranı birlikte düşünüldüğünde, anketi dolduranların yaklaşık %20’si belediyede toplumsal cinsiyet eşitliğinin öncelikli bir sorun olmadığını düşündüğünü göstermektedir ki bu oran azımsanmayacak bir memnuniyetsizliği işaret etmektedir (şekil 2). Bu durum, çalışanların iş arkadaşlarının cinsiyet eşitliği tutumlarına yönelik tespitleri ile de desteklenmektedir. Kurumumda çalışan iş arkadaşlarımın toplumsal cinsiyet eşitliğine önem verdiğini düşünüyorum diyenlerin oranı %64.4’e düşerken, düşünmüyorum diyenlerin oranı %15.4’e kararsızım diyenlerin oranı da %20.2’ye yükselmiştir. Bu durumda, çalışanlar arasında toplumsal cinsiyet eşitliğinin önemsendiğine inanmayanların oranı %35.6 dır (Şekil 3). Başka bir deyişle kurumda çalışanların üçte biri çalışma arkadaşlarının tavırları ve davranışlarında cinsiyet eşitliğinin öncelendiği izlenimini taşımamaktadır. Belediyenin şu ana kadar yaptığı çalışmaların artırılarak sürdürülmesi gerektiğini düşünenlerin oranı da bu ölçüde dikkat çekicidir. Ankete katılanların %75.8’i toplumsal cinsiyet eşitliğinin kurumda öncelikli bir sorun olarak ele alınmasını isterken, %11.5’i toplumsal cinsiyet eşitliğinin öncelikli bir mesele olmadığına inanmaktadır (şekil 4). Ancak bu kararlılık, başarı ile motive olmuş bir kararlılıktan ziyade çalışmaların amacına ulaşmadığı ve henüz kurumda ve çalışanlar arasında toplumsal cinsiyet eşitliği algısının yerleşmediğine dair umutsuzluğu yansıtmaktadır. Çalışmaya katılanların yalnızca %25.1’i yapılan çalışmaların bir sonuca ulaştığını düşünürken, bu konuda olumsuz düşünenlerin oranı %38.7, kararsızların oranı ise %36.3’tür (şekil 5). Bu sonuçlar da göstermektedir ki, belediye kapsamında yürütülen çalışmalar uzun süreli etki yaratmaktan uzaktır ve etkililiği konusunda çalışanları ikna edememiştir. Ancak bu konuda bütün yükü belediyenin kurumsal işleyişine yüklemek de çok doğru değildir. Şekil 1’de görüldüğü gibi çalışanların %82’si kurum içindeki toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerine ve çalışmalarına katılmamıştır, aynı şekilde belediyenin AÇEV ile yaptığı protokol doğrultusunda düzenlediği babalık eğitimlerine ise çalışanların yalnızca %5’i katılmıştır (şekil 6). Bu açıdan bakıldığında, belediyenin yaşadığı sorunun daha çok eğitim ya da daha çok etkinlik düzenlemek olmadığını, toplumsal cinsiyet eşitliğinin bir kurum politikası olarak benimsendiğini, bu konuda herhangi bir taviz verilmeyeceğini ya da geri adım atılmayacağını, tüm çalışanların hem bireysel olarak toplumsal cinsiyet eşitliği algılarının değişimi hem de belediyenin verdiği kamu hizmetinin toplumsal cinsiyet eşitliği odağında şekillenmesi bağlamında bilinçlenmesi gerektiğini daha net bir şekilde ortaya koyması ve çalışanları bu yönde teşvik etmesinin kilit öneme sahip olduğunu düşünüyoruz. 7 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. Şekil 1: Daha önce eğitimlere katılanların oranı. Şekil 2: Kurumunun toplumsal cinsiyet eşitliğine önem verdiğine inananlar. Şekil 3: Çalışma arkadaşlarının toplumsal cinsiyet eşitliğine önem verdiğini düşünenler. 8 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. Şekil 4: Toplumsal cinsiyet eşitliğinin kurumun öncelikli bir sorunu olması gerektiğini düşünenler. Şekil 5: Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda yeterince çalışma yapıldığını düşünenler 9 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. Şekil 6: Babalık eğitimlerine katılanların oranı Toplumsal Cinsiyet Algısı: Ankete katılanların verdikleri yanıtlar doğrultusunda, çalışanların toplumsal cinsiyet algısının bir önceki bölümde ulaşılan sonuçları desteklediği söylenebilir. Ankete katılanların yaklaşık üçte biri (%30.5) kadın ve erkeklerin doğaları gereği eşit olamayacaklarını ifade etmektedir. Kadınların ve erkeklerin doğaları gereği eşit olamayacakları önermesine katılmayanların oranı ise sadece %68.1’de kalmıştır (şekil 7). Son derece düşündürücü olan bu sonuç, ankete verilen diğer yanıtların da inanılırlığını zedelemektedir. Kadınların ve erkeklerin doğaları gereği eşit olamayacağını düşünen katılımcıların bir başka soruda verdiği yanıtlar, örneğin, çelişkili bir sonucu ortaya çıkarmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliği bizim toplum yapımıza uygun değildir diyenlerin oranı sadece %12.7 olurken, bu soruya olumsuz yanıt verenlerin oranı %83.4 kadar yüksek bir oranı işaret etmektedir (şekil 8). Benzer şekilde, kadınlar duyguları ile hareket ettikleri için yönetici olduklarında her zaman doğru kararlar veremezler diyenlerin oranı çok düşük iken (%8.2), bu ifadeye katılmadıklarını belirtenlerin oranı %89.7’dir (şekil 9). Son olarak, çalışan kadın sayısı arttıkça, erkeklerin iş bulması zorlaşıyor ifadesini doğru bulanların oranı çok düşük kalırken (%4.2) ankete katılanların neredeyse tamamına yakını (%94.3) bu ifadeyi doğru bulmadığını belirtmiştir. Bu çelişkili durum, aslında, Promundo ve UNWomen gibi uluslararası kuruluşların ve AÇEV gibi ulusal kuruluşların yaptığı çalışmalarda da görünen benzer bir örüntüyü işaret etmektedir. Bireyler, toplumsal cinsiyet eşitliği algısını içselleştirememiş ve eşitliğin doğal duruma aykırı olduğuna inanmış olsalar bile, özellikle çalışma hayatında kadınların görünürlüğü ve başarısı karşısında kadınların çalışma hayatında erkeklerle eşit olduğuna dair bir algı geliştirmişlerdir, ya da politik doğruculuk adına kadınların çalışma hayatında yer almasını destekler görünmektedirler. 10 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. Şekil 7: kadınlar ve erkekler doğaları gereği eşit olamazlar. Şekil 8: Toplumsal cinsiyet eşitliği bizim toplum yapımıza uygun değildir. Şekil 9: Kadınlar duyguları ile hareket ettikleri için yönetici olduklarında her zaman doğru kararlar veremezler. 11 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. Şekil 10: Çalışan kadın sayısı arttıkça, erkeklerin iş bulması zorlaşıyor. Ev içi ve bakım sorumlulukları 12 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. Bu bölümde, ankete katılanların ev içi ve bakım sorumlulukları algısı üzerinden toplumsal cinsiyet eşitliğini özel alanlarında nasıl hayata geçirdiklerini sorgulamayı amaçladık. Katılımcıların %19’u ev işleri ve çocuk bakımının öncelikli olarak kadınların sorumluluğu olduğunu düşünürken, %80’i ev işleri ve çocuk bakımının her iki eş tarafından da eşit paylaşılması gerektiğini düşünmektedir (şekil 11). Çocuk bakımı sorumluluğunun eşit paylaşılması gerektiği düşüncesi başka bir soruya verilen yanıtlarla da pekiştirilmiştir. Çocuğunun bezini değiştirmek ya da çamaşır yıkamak gibi bazı işler erkekler için uygun değildir diyenlerin oranı sadece %7.6’dır, katılanların %91.2’si ise bu ifadeye katılmadığını belirtmiştir (şekil 12). Aynı eşitlik algısının özellikle kız çocuklarının eğitimi ve geleceği konusunda da yerleşmiş olduğunu görüyoruz. Katılımcıların %97.3’ü imkanlar kısıtlı ise kız çocuğundan ziyade oğlan çocuğunun eğitimine devam etmesinin önemli olduğu önermesine katılmamaktadır. Oğlan çocuklarının önceliği olduğunu düşünenlerin oranı sadece %1.8’dir (şekil 13). Aynı şekilde katılımcıların neredeyse tamamı kız çocuklarının spor yapmasını desteklemektedir. Ankete katılanların %95.2’si kız çocukları belirli bir yaştan sonra spor yapmamalıdır önermesini yanlış bulmuşlardır, bu önermeyi kabul edenlerin oranı sadece %3.9’dur (şekil 14). Ancak kız çocuklarına yönelik eşitlikçi algının aksine, oğlan çocuklarının bebeklerle oynaması ve kız çocukları ile oynamayı tercih etmesi normal değildir diyenlerin oranı çarpıcı şekilde yüksektir (%13.6). Katılımcıların yalnızca %83.4’ü bu önermeye katılmamıştır (şekil 15). Tatmin edici gibi görünen bu sonucu daha önceki sonuçlarla karşılaştırdığımızda ebeveynlerin çocukları arasında ayrım yapmadığı ancak yine de geleneksel toplumsal cinsiyeti rolü beklentilerini çocuklarında gerçekleştirmek istediklerini söyleyebiliriz. Şekil 11: Ev işleri ve çocuk bakımı öncelikli olarak kadınların sorumluluğundadır. 13 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. Şekil 12: Çocuğunun bezini değiştirmek ya da çamaşır yıkamak gibi bazı işler erkekler için uygun değildir. Şekil 13: İmkanlar kısıtlı ise kız çocuğundan ziyade oğlan çocuğunun eğitimine devam etmesi önemlidir. Şekil 14: Kız çocukları belirli bir yaştan sonra spor yapmamalıdır. 14 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. Şekil 15: Oğlan çocuklarının bebeklerle oynaması ve kız çocukları ile oynamayı tercih etmesi normal değildir. Çocuklarla ilgili bu eşitlik algı, ev içinde önemli kararları kimin verdiği ve evde kimin sözünün geçeceği sorularına geldiğimizde benzer bir resim ortaya koymaktadır. Evdeki önemli kararlarda (eve pahalı eşyaların alınması, çocukların hangi okulda okuyacağı gibi) öncelikli olarak erkekler söz sahibi olmalıdır ifadesine katılanların oranı sadece %4.8 iken bu ifadeye katılmayan ve önemli kararların birlikte alınması gerektiğini düşünenlerin oranı %94’tür (şekil 16). Benzer şekilde, katılımcıların yalnızca %6.65’i kadının erkekten daha fazla para kazanmasının evin düzenini bozacağına inanmaktadır, %3.93’ü ise kararsız kalmıştır. Katılımcıların yüzde %89.43’ü bu ifadeye olumlu bir yanıt vermemiştir. Evin geçimini kimin sağlayacağına dair bu soruya erkekler yanıtı verenlerin oranı yüzdelik dilimde küçük bir oranı ifade etse de, şekil 16’daki soruya verilen olumlu yanıtların iki katı bir sonucu ifade ettiği de gözden kaçmamalıdır. Ancak asıl çarpıcı sonuç, erkeklerin en önemli sorumluluğu evinin geçimini sağlamaktır ifadesinde kendisini göstermektedir. Katılımcıların %31.1’i erkeğin en önemli sorumluluğunun evini geçindirmek ve geçim yükünü üstlenmek olduğunda hemfikirdir, %3.3’lük kararsızları da kattığımızda katılımcıların üçte biri erkekleri evin geçiminde birincil sorumlu olarak görmektedir (Şekil 18). Şekil 16 ve 17’deki görece eşitlik 15 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. algısının burada bozulduğunu ve katılımcıların toplumsal cinsiyet rolü beklentilerine dair gerçek algılarının bu soruda ortaya çıktığını düşünmekteyiz. Erkekler yalnızca evin geçiminden değil, evin “namusundan” da sorumlu olarak görülmektedirler. Katılımcıların yarısı (%49.2) erkeklerin eşlerinin nerede olduğunu ve kimlerle vakit geçirdiğini bilmesi gerektiğini düşünmektedir. Paranın nasıl kazanılacağı ve nasıl harcanacağına dair eşitlikçi bir görüşü benimseyen katılımcılar, geçim sorumluluğu ve ailenin koruyuculuğunun kim olacağı konusunda geleneksel toplumsal cinsiyet algılarını kuvvetli bir şekilde sürdürmektedirler. Şekil 16: Evdeki önemli kararlarda (eve pahalı eşyaların alınması, çocukların hangi okulda okuyacağı gibi) öncelikli olarak erkekler söz sahibi olmalıdır. Şekil 17: Kadının erkekten daha fazla para kazanması evin düzenini bozar. Şekil 18: Erkeklerin en önemli sorumluluğu evinin geçimini sağlamaktır. 16 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. , Şekil 19: Erkekler eşlerinin nerede olduğunu ve kimlerle vakit geçirdiğini bilmelidir. Erkeklik Katılımcıların yukarıda tartışılan çelişkili ifadelerinin temelinde geleneksel erkeklik rolleri algısının temel bir belirleyici olduğu aşikardır. Erkeklere geleneksel olarak yüklenen rollere dair sorulan sorularda da, daha önce analiz ettiğimiz maddelerde tartıştığımız kafa karışıklığını gözlemlemek mümkündür. Erkek dediğin sözünü dinletebilmeli, sert ve kararlı görünmeli ifadesine katılanların oranı yalnızca %5.7 iken, katılmayanların oranı %92.7 gibi yüksek bir oranı göstermektedir (Şekil 20). Ancak bir diğer maddede sorulan erkekler hormonları sebebi ile biraz daha agresif olurlar, doğaları gereği savaşçıdırlar ifadesine katılanların oranının ciddi bir oranda arttığı görülüyor. Bu ifadeye katılanların oranı % 28.7 ve kararsızların oranı %8.8 katılmayanların oranı ise %62.5’tir (Şekil 21). Bir önceki ifade ile çelişen bu artış politik doğruculuğun arkasında geleneksel toplumsal cinsiyet algılarının hala varlığını sürdürdüğünü işaret etmektedir. Özellikle erkeklik şiddet bağlamında özel bir 17 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. duyarlılık ve çok düşük kabul oranları ortaya çıkmaktadır. Erkekler bazı durumlarda şiddet kullanabilir ifadesini olumlayanların oranı yalnızca %3.9 (Şekil 22) ve erkekler onurunu korumak için şiddete başvurmalıdır, aksi takdirde birlikte oldukları kadının gözünde küçük düşerler ifadesine olumlu yanıt verenlerin oranı yalnızca %3.3 olarak tespit edilmiştir (Şekil 23). Ancak bir başka maddede sorulan zorluklar erkekleri olgunlaştırır ifadesinde büyük bir kabul oranı gözlemlenmektedir. Katılımcıların %40.5’i bu ifadeye olumlu yanıt vermiş, %9.4’ü ise kararsız kalmış, yalnızca katılımcıların %50.2’si bu ifadeye katılmadığını ifade etmiştir (Şekil 24). Bu sonuçlar göstermektedir ki, özellikle toplumsal alanda erkekliğin temsili ve şiddet konularında görece daha “modern” ve “eşitlikçi” yanıtlar elde etmiş olsak da, katılımcıların cinsiyetçi tavrı besleyen geleneksel erkeklik rollerine olan bağlılığı devam etmektedir. Şekil 20: Erkek dediğin sözünü dinletebilmeli, sert ve kararlı görünmeli. Şekil 21: Erkekler hormonları sebebi ile biraz daha agresif olurlar, doğaları gereği savaşçıdırlar. Şekil 22: Erkekler bazı durumlarda şiddet kullanabilir. 18 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. Şekil 23: Erkekler onurunu korumak için şiddete başvurmalıdır, aksi takdirde birlikte oldukları kadının gözünde küçük düşerler. Şekil 24: Zorluklar erkekleri olgunlaştırır. 19 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. Erkeklik rolllerine ve genel olarak toplumsal cinsiyet rollerine dair kafa karışıklığı cinsellik ve cinsel tacize yönelik sorularda da karşımıza çıkar. Örneğin, bazı kadınlar taciz ediliyor çünkü toplum içinde giyimlerine ve davranışlarına dikkat etmiyorlar ifadesine olumlu yanıt verenlerin oranı %5.4 ve kararsızların oranı %1.5 (toplamda %7) olarak bulunmuştur ki azımsanmayacak ve dikkatle üzerinde durulması gereken bir işaretçidir (şekil 25). Aynı şekilde, bariz bir taciz türü olan ısrarlı takibi onaylayanların oranı çok daha yüksek bulunmuştur. Seven erkek ısrar eder, kolay vazgeçmez ifadesine olumlu yanıt verenlerin oranı %31.7 ve kararsız kalanların oranı %3.9’dur. Başka bir deyişle, her üç katılımcıdan biri erkeğin isterse taciz edebileceği ve bunu da sevgi kisvesi altında normalleştirebileceğini düşünmektedir (Şekil 26). Bu veri de ayrıca değerlendirilmesi ve üzerine düşünülmesi gereken bir veri olarak ortaya çıkmaktadır. Şekil 25: Bazı kadınlar taciz ediliyor çünkü toplum içinde giyimlerine ve davranışlarına dikkat etmiyorlar. Şekil 26: Seven erkek ısrar eder, kolay vazgeçmez. 20 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. Tacizle ilgili bariz cinsiyetçi algının temelinde katılımcıların cinsellik algılarının yattığını düşünüyoruz. Örneğin, erkekler doğaları gereği düzenli olarak seks yapmaya ihtiyaç duyarlar, kadınlar için aynı durum geçerli değildir ifadesine yüksek sayılabilecek bir oranda %25.7 kabul gösterilirken, kararsızların %4.2 oranını da katarsak, toplamda katılımcıların %30’u cinselliğin sadece erkeklere özgü bir ihtiyaç olduğunu kabul etmektedir (Şekil 27). Benzer şekilde doğum kontrolünün öncelikli olarak kadınların sorumluluğunda olduğunu düşünenlerin oranı da benzer şekilde yüksek bulunmuştur, bu ifadeye katılanların oranı %11.5 ve kararsızların oranı ise %1.5 olarak bulunmuştur. Katılımcıların kayda değer bir oranı, evli erkek ve kadınların karşı cinsten arkadaşları olamayacağı konusunda hemfikirdirler. Katılımcıların %18.4’ü evli erkek ve kadınların karşı cinsten arkadaşları olmasına karşı çıkarken, %3.3’ü ise kararsız olduğunu ifade etmiştir. Başka bir deyişle, her 5 katılımcıdan birisi, evli erkek ve kadınların karşı cinsten arkadaşı olmasını ahlaki bir sorun olarak görmektedir. Şekil 27: Erkekler doğaları gereği düzenli olarak seks yapmaya ihtiyaç duyarlar, kadınlar için aynı durum geçerli değildir. Şekil 28: Doğum kontrolü öncelikli olarak kadınların sorumluluğundadır. 21 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. Şekil 29: Evli erkeklerin ve kadınların karşı cinsten kişilerle yakın arkadaşları olması toplum içinde hoş karşılanmaz. Katılımcıların şiddet deneyimleri ve şiddete dair algıları da ilginç sonuçlar ortaya koymuştur. Katılımcıların %29.6’sı küçükken ebeveynlerinin fiziksel şiddetine maruz kaldığını belirtmiştir (Şekil 30). Yine katılımcıların %22.7’si babasının annesine fiziksel şiddet uyguladığını ifade etmiştir (Şekil 31). Katılımcıların %8.2’si okulda iken diğer çocukların fiziksel şiddetine maruz kaldığını ifade ederken (Şekil 32), %7.9’u okulda diğer çocuklara şiddet uyguladığı için azar işittiğini ya da cezalandırıldığını belirtmiştir (Şekil 33). Şekil 30: Küçük bir çocukken ebeveynlerim beni dövdüler. 22 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. Şekil 31: Babam anneme fiziksel şiddet uygulardı. Şekil 32: Okulda iken diğer çocukların fiziksel şiddetine maruz kaldım. Şekil 33: Okulda diğer çocuklara şiddet uyguladığım için azar işittim/cezalandırıldım. 23 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. Yapılan araştırmalar, çocukluk döneminde maruz kalınan şiddetin daha ileriki yaşlarda şiddetin normalleştirilmesi ve bir araç olarak kullanılmasında önemli bir faktör olduğunu ortaya koymaktadır. Anket sonuçları da araştırma sonuçlarını doğrular niteliktedir. Katılımcıların %13’ü herkesin önünde hakarete uğrarsa, şiddet kullanarak yanıt vermeye hakkı olduğunu düşünmekte, % 11’i ise kararsız olduğunu söylemektedir. Katılımcıların yalnızca %76’sı bu ifadeye net bir şekilde karşı çıkmaktadır (Şekil 34). Trafikte sıklıkla sinirlendiğini ve diğer sürücülere bağırıp küfrettiğini söyleyenlerin oranı %9, kararsız olanların oranı ise %8.8’dir (şekil 35). Çocuğunun şiddet içeren filmler izlemesine ya da bilgisayar oyunları oynamasına izin verenlerin oranı yine yüksek seviyelerdedir, katılımcıların %8.8’i bu ifadeye olumlu yanıt verirken, %10.6’sı kararsız kalmıştır (Şekil 36). Küfür etmenin daha çok erkeklere yakıştığını, küfretmenin kadınlar yakışmadığını söyleyenlerin oranı da %12.4, kararsız olduğunu söyleyenlerin oranı da %8.2 olarak bulunmuştur (Şekil 37). Bu sonuçlar göz önüne alındığında katılımcıların ortalama %20’sinin şiddeti bir hayat pratiği olarak içselleştirdiği ve normalleştirdiği görünmektedir. Bu oran da çocuk yaşlarda şiddete maruz kalma ya da tanık olma oranları ile örtüşmektedir. Şekil 34: Herkesin önünde hakarete uğrarsam, şiddet kullanarak yanıt vermeye hakkım vardır. Şekil 35: Trafikte sıklıkla sinirleniyorum, diğer sürücülere bağırıp küfrediyorum. 24 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. Şekil 36: Çocuğumun şiddet içeren filmler izlemesine ya da bilgisayar oyunları oynamasına izin veriyorum. Şekil 37: Küfür daha çok erkeklere yakışır, bir kadına küfür etmek yakışmaz. Ancak özel alanda şiddete ilişkin algılar daha eşitlikçi bir bakış açısını da işaret etmektedir. Katılımcıların neredeyse tamamına yakını şiddet gören kadınların sessiz kalmaması gerektiğini düşünmekte, yalnızca %1.2’si şiddet gören kadınların ailelerini bir arada tutmak 25 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. için sessiz kalması gerektiği ifadesine olumlu yanıt vermiştir (Şekil 38). Katılımcıların %4.2’si bazı durumlarda çocukların dayak yemeyi hak ettiğini düşünürken, %3.9’u kararsız kalmıştır (Şekil 39). Katılımcıların %5.4’ü evde bir silah bulundurmanın kendisini güvende hissettirdiğini söylerken, %5.1’i ise kararsız kalmıştır (Şekil 40). Şekil 38: Şiddet gören kadınlar ailesini bir arada tutmak için sessiz kalmalıdır. Şekil 39: Bazı durumlarda çocuklar dayak yemeyi hak ediyor. Şekil 40: Evde bir silah bulundurmak güvende olduğumu hissettiriyor. DEĞERLENDİRME 26 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. Anket sonuçları tek başına ve karşılaştırmalı olarak ele alındığında şu sonuçlara ulaşılmaktadır. 1- Çiğli Belediyesi’nde toplumsal cinsiyet eşitliğine dair bir dizi çalışma yapılmıştır ancak bu çalışmaların etkilerinin kalıcı olduğunu söylemek çok mümkün değildir. Belediye gibi istihdam kaynakları ve çalışma alanları çok katmanlı ve dinamik kurumlarda kalıcı etkisi olan bir dönüşümün zaman alacağı ve birçok zorlukla karşılaşılacağı aşikardır. Bu nedenle, belediyenin kaynaklarını ve programlarını süreklilik arz eden çalışmaları planlama ve uygulamaya ayırması akıllıca olacaktır. Bunun da yolu, toplumsal cinsiyet eşitliğinin bir kurum politikası olarak öncelenmesi, kurumsal dinamiklerin ve yapılanmanın buna göre düzenlenmesi ve izlenmesi önerilir. 2-Anket formunun az sayıda çalışan tarafından tamamlanması başka bir sorunu işaret etmektedir. Üst yönetim birimlerinin birkaç kez tekrarlanan duyurularına rağmen bu kadar az katılımın olması meseleye dair duyarsızlığı göstermesi açısından önemlidir. Anket sonuçları katılımcılar arasında özellikle önem gösterilmesi gereken %25-30 gibi bir risk oranı olduğunu göstermektedir. Ankete katılmayan çalışanlar da göz önüne alındığında, belediye çalışanları arasında toplumsal cinsiyeti duyarlılığına sahip olmayan ve cinsiyetçi bir tavrı ve kalıp davranışları benimseyen en az %50 oranında bir gruba sahip olduğumuzu varsaymak abartılı bir öngörü sayılmayacaktır. 3- Anket sonuçları göz önüne alındığında, katılımcı çalışanların bir kısmında, en azından görünürde ve söylem düzeyinde, bir toplumsal cinsiyet eşitliği algısına rastlandığını söyleyebiliriz. Ancak özellikle cinsellik, şiddet, ve kamusal toplumsal cinsiyet performansına dair sorulara dikkat edildiğinde, bu toplumsal cinsiyet eşitliği algısının içselleştirilmiş ve hayata geçirilmiş bir algı olduğunu söylemek mümkün değildir. Özellikle toplumsal cinsiyet algısının anaakımlaştırılması, başka bir deyişle kurumsal yapının bir unsuru ve önceliği haline getirilmesi hususunda, bu görünürde eşitlikçi ancak derinlerde geleneksel kabulleri sürdürme eğiliminde olan grubun önemli bir risk oluşturacağını söylemek mümkündür. 4- Anket sonuçları özellikle bir noktada önemli bir kırılım ve ayrışmayı işaret etmektedir. Katılımcıların büyük çoğunluğu kişisel ilişkilerinde ve ev ve aile gibi özel alanlarında daha eşitlikçi bir algıyı yansıtırken, toplumsal cinsiyet eşitliğinin kamusal alanda algılanması ve hayata geçirilmesinde geleneksel toplumsal cinsiyet rollerine ve bu rollere iliştirilmiş toplumsal beklentilerine dair kuvvetli bir bağlılıkları olduğu görülmektedir. Bu durum, bireylerin metropol hayatının getirdiği koşullar ve yaşam tarzı sebebi ile evde ve aile ilişkilerinde daha eşitlikçi bir algıyı benimsemişlerdir, ancak toplumsal yapının muhafazakarlığını ve toplumsal cinsiyet eşitliğine dair şüpheleri aşabilmiş değillerdir. Bu 27 Bu proje Avrupa Birliği tarafından finanse edilmektedir. doğrultuda, katılımcıların özel yaşamlarında kurdukları eşitlik algısını toplumsal alanda da sergilemeleri için teşvik edilmeleri ve bilinç yükseltme toplantılarına ve kampanyalarına katılmaları sağlanmalıdır. 5- Çalışma sonuçları özellikle erkeklik algısının önemli bir sorun teşkil ettiğini göstermektedir. Bu sebeple, çalışanların karma gruplar ve erkeklere özel toplantılara katılmaları, geleneksel erkeklik algısının toplumsal cinsiyet eşitliğinin karşısındaki en büyük engel olduğuna dair bir farkındalık geliştirmeleri ve daha eşitlikçi erkeklik rollerinin benimsenmesi için birer adım atmaları gerekmektedir. 28