2012 - KPSS / AB HUKUK 1. Bu testte 40 soru vardır. 2. Cevaplarınızı, cevap kağıdının Genel Yetenek Testi için ayrılan kısmına işaretleyiniz. 1. 1982 Anayasası’na göre, yasama dokunulmazlığı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) 2. Milletvekili olmayan bakanlar yasama dokunulmazlığından faydalanamazlar. B) Yasama dokunulmazlığının kaldırılması milletvekilliğini sona erdirmez. C) Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin karara karşı Anayasa Mahkemesine başvurulabilir. D) Yasama dokunulmazlığı kaldırılan bir milletvekili tekrar seçilirse yargılanabilmesi için dokunulmazlığının yeniden kaldırılması gerekir. E) Siyasi parti grupları, yasama dokunulmazlığı ile ilgili görüşme yapamaz, karar alamaz. 1982 Anayasası’na göre, Türkiye Büyük Millet Meclisindeyapılan aşağıdaki oylamaların hangisinde nitelikli çoğunluk aranmamaktadır? A) Kamu Başdenetçisinin seçimi B) Seçimlerin yenilenmesi kararı C) Devamsızlık sebebiyle milletvekilliğinin düşürülmesi kararı D) Yüce Divana sevk kararı E) Anayasa Mahkemesine üye seçme kararı Çözüm: 1982 Anayasası'na göre TBMM oylamalarında, nitelikli çoğunluk aranan haller, • Anayasa değişikliği (iki oran vardır, Meclis üye tamsayısının 2/3'ü - 3/5'i) Çözüm: Yasama dokunulmazlığı; seçimden önce veya • sonra bir suç işledği ileri sürülen bir milletvekilinin, meclisin kararı olmadıkça tutulamaması, sorguya çekilememesi, tutuklanamaması ve yargılanamamasıdır. Meclis başkan seçimi (1. ve 2. oylama Meclis üye tamsayının 2/3'ü, 3. oylama meclis üye tam sayı salt çoğunluğu, 4. oylama en çok oy alan) • Yüce Divana sevk kararı (TBMM salt çoğunluğu) • • Cumhurbaşkanının vatana ihanet suçlaması ile Yüce Divana sevki (meclis üye tamsayısının 3/4'ü) • Genel ve özel af ilanı (meclis üye tamsayısının 3/5'i) TBMM Kamu Baş Denetçisi seçimi (1. ve 2. oylama Meclis üye tamsayısının 2/3, 3. oylama TBMM salt çoğunluğu, 4. oylama en fazla oy alan) Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin karara karşı Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilir. (7 gün içinde başvurulur, mahkeme de 15 gün içinde karar verir.) • TBMM'deki siyasi parti gruplarınca, yasama dokunulmazlığı ile görüşme yapılamaz ve karar alınamaz. • • Yasama dokunulmazlığı kaldırılan bir milletvekili tekrar seçilirse, yargılanabilmesi için dokunulmazlığın yeniden kaldırılması gerekir. Anayasa Mahkemesine üye seçimi • • TBMM üyesi hakkında seçimden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır, üyelik süresince zamanaşımı işlemez. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasa'nın 14. maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam durumu hemen ve doğrudan doğruya TBMM'e bildirmek zorundadır. • Yasama dokunulmazlığının kaldırılması milletvekilliği sona erdirmez. • Yasama dokunulmazlığından sadece milletvekilleri değil, aynı zamanda milletvekili olmayan bakanlar da faydalanır. • 1. oylama meclis üye tamsayısının 2/3'ü • 2. oylama TBMM salt çoğunluğu • 3. oylama en fazla oy alan • Meclis çalışmalarına devamsızlık nedeniyle milletvekilliğinin düşürülmesi (TBMM salt çoğunluğu) • Gensoru sonucunda güven oylaması (TBMM salt çoğunluğu) Seçimlerin yenilenmesi kararı için nitelikli çoğunluk aranmaz, olağan karar yeter sayısı ile karar verilir. Cevap B Cevap A 1 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 3. 1982 Anayasası’na göre, Yüksek Seçim Kurulu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? 4. 1982 Anayasası’na göre, Anayasa Mahkemesi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Üyeleri Cumhurbaşkanı tarafından seçilir. A) B) Kararları aleyhine başka bir merciye başvurulamaz. Yüce Divan sıfatıyla yargılama yapma yetkisi vardır. B) Kanunların Anayasa'ya uygunluğunu denetleme görevi vardır. C) Yedi asıl ve dört yedek üyeden oluşur. D) Seçim konularıyla ilgili şikâyet ve itirazları inceleme görevi vardır. C) Yüksek Mahkemeler arasında yer alır. D) E) Cumhurbaşkanlığı seçim tutanaklarını kabul etme görevi vardır. Üyelerinin tümü Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilir. E) Siyasi partilerin kapatılması davalarına bakar. Çözüm: Yüksek Seçim Kurulu Çözüm: Anayasa Mahkemesi, • • 17 üyeden oluşur. 3 üye TBMM tarafından, 14 üye Cumhurbaşkanı tarafından seçilir. (Üyeler 12 yıl için seçilirler). • Kanunları, KHK ve Meclis içtüzüğünü şekil ve esas bakımından denetler. • Yüce Divan sıfatıyla yargılama yetkisi vardır. Seçimlerin başlamasından bitimine kadar seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve TBMM üyelerinin seçim tutanaklarını ve Cumhurbaşkanlığı seçim tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kurulunundur. • Kararları aleyhine başka bir merciye başvurulamaz. • Kararları kesindir. • 7 asil, 4 yedek üyeden oluşur. • Üyelerinin 6'sı Yargıtay, 5'i Danıştay Genel Kurullarınca kendi üyeleri arasından üye tamsayılarının salt çoğunluğunun gizli oyu ile seçilir. • Yüksek Mahkemeler arasında yer alır. • Siyasi partilerin mali denetimini yapar. • Bireysel başvuruları karara bağlar. • Anayasa değişikliklerini şekil bakımından denetler. • Bazı parlamento kararlarının, Anayasa ve içtüzüğe aykırılıkları nedeniyle yapılan iptal iştemlerini karara bağlar. • Kararları kesindir, Resmi Gazete'de yayımlanır. • İki bölüm ve genel kurul halinde çalışır. Cevap A Cevap D 2 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 5. Aşağıdaki ifadelerden hangisi, kamu tüzel kişilerinin özelliklerinden biri değildir? A) Kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur. B) Yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. C) Mülkiyetlerinde bulunan malların tamamı kamu malıdır. D) Kamusal yetki ve ayrıcalıklarla donatılmışlardır. E) Kamu yararına faaliyette bulunurlar. 6. Merkezî yönetim taşra teşkilatı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) İl ve ilçe kanunla kurulur. B) İl yönetimi Anayasa'da öngörülmüştür. C) İlçe yönetimi Anayasa'da öngörülmüştür. D) İl ve ilçe adlarının değiştirilmesi kanunla olur. E) Bir ilçenin başka bir “il”e bağlanması kanunla olur. Çözüm: Merkez Yönetimin Taşra Teşkilatı, Çözüm: Kamu tüzel kişilerinin özellikleri, • İllerin kurulması, kaldırılması, isimlerinin değiştirilmesi kanunla olur. • İlçelerin kurulması, kaldırılması, merkezinin belirlenmesi, isimlerinin değiştirilmesi kanunla olur. • Kanunla veya kanunun açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur. • Bir ilçenin bir ilden alınıp bir başka ile bağlanması da kanunla olur. • Kamusal yetki ve ayrıcalıklarla donatılmışlardır. (Kamu gücü ayrıcalıklarına sahiptir.). • • İdare hukuku kurallarına ve idari yargı denetimine tabiidir. İl idaresi, üç bölümden oluşur. Bunlar, vali, il idare şube başkanları ve il idare kuruludur. İl idaresinin başı validir. İl yönetimi Anayasa'da öngörülmüştür. • • Düzenleme yapabilme yetkisine sahiptir. • Yürüttükleri kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. İlçe idaresi; kaymakam, ilçe idare şube başkanları ve ilçe idare kurulundan oluşur. Kaymakam, ilçe idaresinin başıdır. • Kamu yararına faaliyette bulunurlar. • Tüzel kişiliğe sahiptir. (Hak-borç sahibi olma, davacı, davalı olabilme) Anayasa'nın 126. maddesine göre, Türkiye, merkezi idare kuruluşu bakımından, coğrafya durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre iller; iller de diğer kademeli bölümlere ayrılmıştır. İlçeler Anayasa'da öngörülmemiştir. Cevap C Kamu tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan tüm mallar kamu malları değildir. Özel mallar da vardır. Kamu malları kamu tüzel kişilerinin kamu yararına tahsil edilmiş olan mallardır. Özel malar, kamu tüzel kişilerinin kamu hizmetine tahsis edilmemiş olan mallardır. Cevap C 3 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 7. 8. I. Konusu suç teşkil eden emir hiçbir suretle yerine getirilmez. II. Anayasa hükümlerine aykırı emir, yazı ile yenilense bile yerine getirilmez. III. Yönetmelik hükümlerine aykırı emir, memur tarafından yerine getirilmemeli, aykırılık emri verene bildirilmelidir. IV. Israr edilen ve yazı ile yenilenen emri yerine getiren memur, emrin yerine getirilmesinden sorumlu değildir. İdari eylem nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi için eylem tarihinden 3 ay sonra doğrudan idare mahkemesine açılan tam yargı davasında, mahkemenin vereceği karar aşağıdakilerden hangisidir? A) Süre aşımından davanın reddine B) Öncelikle idareye başvurulması için davanın reddine C) Davayı esastan inceleyerek davanın kabul veya reddine D) Dava dosyasının görevli idari merciye tevdiine E) Görev yönünden davanın reddine Kanunsuz emir ile ilgili yukarıdaki ifadelerden hangileri yanlıştır? A) Yalnız II D) I ve IV B) Yalnız IV C) I ve II Çözüm: Tam yargı davası, idari eylem ve işlemler netice- E) II ve IV sinde kişisel hakları doğrudan doğruya ihlal edilmiş olan kişilerin uğradıkları zararın giderilmesi istemiyle idari yargıda açtıkları davalardır. İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurma haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında 60 gün içinde cevap verilmediği taktirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir. Çözüm: Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görünürse yerine getirmez çünkü kanunsuz emirdir. Bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse emir yerine getirilir; bu halde emri yerine getiren sorumlu olmaz. Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz. Buna göre idari eylemden uğranılan zararın giderilmesi için eylem tarihinden 3 ay sonra, doğrudan idare mahkemesine açılan tam yargı davasında mahkeme, dava dosyasının görevli idari merciye tevdiine karar verir. Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır. Cevap A Cevap D 4 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 9. Aşağıdakilerden hangisine karşı açılacak iptal davası, ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görülür? A) Rektör atama işlemine B) Kaymakam atama işlemine C) TOKİ arsa satış ihalesi işlemine D) İçişleri Bakanlığı tarafından Büyükşehir Belediye Başkanının görevden uzaklaştırılması işlemine E) 10. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Antalya ilinde bulunan bir taşınmaz için alınan yıkım kararına karşı, taşınmazın maliki olan ve İstanbul’da ikamet eden A dava açmak istemektedir. Buna göre A, işlemin iptali için aşağıdakilerin hangisinde dava açmalıdır? A) Müsteşarın görevden alınmasına ilişkin müşterek kararnameye Ankara İdare Mahkemesi B) Antalya İdare Mahkemesi C) İstanbul İdare Mahkemesi D) Danıştay E) Ankara Bölge İdare Mahkemesi Çözüm: İlk derece mahkemesi olarak Danıştay da görülecek davalar: • Bakanlar Kurulu kararları, • Bakanlıkların düzenleyici işlemleri ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemler, • Birden çok idare veya vergi mahkemesinin yetki alanına giren işler, • Danıştay Yüksek Disiplin Kurulu kararları ile bu kurulun görev alanı ile ilgili Danıştay Başkanlığı işlemleri, • Danıştay İdari Dairesince veya İdari İşler Kurulunca verilen kararlar, üzerine uygulanan eylem ve işlemler, • Başbakanlık, bakanlıklar ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının müsteşarlarıyla ilgili müşterek kararnameler (görevden alınmasına ilişkin olanlar da dahil) Çözüm: İptal davası, idari işlemler hakkında yetki sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı, iptalleri için hakları veya menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalardır. İmar, kamulaştırma, yıkım, işgal, tahsis, ruhsat ve iskan gibi taşınmaz mallarla ilgili mevzuatın uygulanmasında veya bunlara bağlı her türlü haklara veya kamu mallarına ilişkin idari davalarda yetkili mahkeme taşınmaz malların bulunduğu yer İdare Mahkemesi'dir. Buna göre taşınmaz Antalya'da olduğu için Antalya İdare Mahkemesi'nde dava açılır. Cevap B Cevap E 5 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 11. 5237 sayılı TCK’ye göre, bir suç nedeniyle kişinin yabancı ülkeye geri verilmesi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Geri vermeye, kişinin bulunduğu yer ağır ceza mahkemesi karar verir. B) Ağır ceza mahkemesi geri verme talebinin kabul edilebilir olduğuna karar verse de bu kararın yerine getirilip getirilmemesi, Bakanlar Kurulunun takdirine bağlıdır. 12. Suçun konusunda yanılgıya düşülmesi, aşağıdaki hata türlerinden hangisinin kapsamında değerlendirilir? A) Maddi unsurlarda hata B) Hukuka uygunluk nedenlerinde hata C) Kusurluluğu etkileyen nedenlerin maddi şartlarında hata D) Saik hatası Yasak hatası C) Geri verme hâlinde, kişi ancak geri verme kararına dayanak teşkil eden suçlardan dolayı yargılanabilir. E) D) Türk vatandaşlarına karşı işlenen suçlar bakımından da geri verme talebi kabul edilebilir. E) Geri verilmesi istenen kişi hakkında koruma tedbirlerine başvurulmasına, Türkiye’nin taraf olduğu ilgili uluslararası sözleşme hükümlerine göre karar verilebilir. Çözüm: Genel anlamıyla hata, dış dünyaya ait bir şeyin gerçekte olduğu gibi değil, yanlış bir biçimde tanınmasına, bilinmesine neden olan zihinsel bir durumdur. Hata, kural olarak, iradenin oluşum sürecine etki eder ve bu durumda irade, gerçeğin yanlış biçimde tasavvuru veya bilinmesi ile bozulmuş olarak doğar. Suçun maddî unsurlarında hata TCK'nin 30. maddesinde düzenlenmiş ve somut bir olayda suçun maddî unsurlarına ilişkin bilgisizliği, eksik veya yanlış bilgiyi ifade eder. Bu hata, suça ilişkin kastı ortadan kaldırır. Kast, suçun kanuni tanımındaki maddî unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Bu unsurlara ilişkin bilgisizlik, eksik veya yanlış bilgi sahibi olunması durumu ise maddî unsurlarda hata olarak adlandırılır. Böyle bir hata kastın varlığına engel olur. Örneğin, kişi vestiyerden kendisininki zannederek başkasının paltosunu alır. Keza, kişi gece karanlığında vahşi bir hayvan zannıyla hareketli bir cisme ateş eder. Ancak, gerçekte bu hareket eden cisim bir insandır ve dolayısıyla bu insan ölür veya yaralanır. Örnek olarak verilen bu olaylarda failin bilgisi gerçeğe uysaydı işlediği fiil haksızlık teşkil etmeyecekti. Bu nedenle hata hâlinde kasten işlenmiş bir suçtan söz etmek mümkün değildir. Dolayısıyla bir kimsenin suçun konusunda yanılgıya düşmesi maddi unsurlarda hata olarak nitelendirilebilir. Çözüm: TCK' nin 18. maddesine göre yabancı bir ülkede işlenen veya işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle hakkında ceza kovuşturması başlatılan veya mahkûmiyet kararı verilmiş olan bir yabancı, talep üzerine, kovuşturmanın yapılabilmesi veya hükmedilen cezanın infazı amacıyla geri verilebilir. Ancak, geri verme talebine esas teşkil eden fiil; a) Türk kanunlarına göre suç değilse, b) Düşünce suçu veya siyasî ya da askerî suç niteliğinde ise, c) Türkiye Devletinin güvenliğine karşı, Türkiye Devletinin veya bir Türk vatandaşının ya da Türk kanunlarına göre kurulmuş bir tüzel kişinin zararına işlenmişse, d) Türkiye’nin yargılama yetkisine giren bir suç ise, e) Zaman aşımına veya affa uğramış ise geri verme talebi kabul edilmez. Cevap A Yabancı ülkenin geri verme talebi hakkında öncelikle kişinin bulunduğu yer ağır ceza mahkemesi karar verir. Mahkeme geri verme talebini reddederse bu karar Bakanlar Kurulunu bağlar ve kişi geri verilemez. Mahkeme geri verme talebinin kabul edilebilir olduğuna karar verirse bu karar Bakanlar Kurulunu bağlamaz. Bu durumda Bakanlar Kurulu kişiyi geri verebileceği gibi siyasi bir sebep göstererek geri vermeyebilir. Ayrıca özellik ilkesi gereği geri verme halinde, kişi ancak geri verme kararına dayanak teşkil eden suçlardan dolayı yargılanabilir veya mahkum olduğu ceza infaz edilebilir. Geri verme talebinin kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi halinde, mahkeme tutuklama veya diğer koruma tedbirlerine başvurabilir. Cevap D 6 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 13. Haksızlık teşkil eden fiili işlemesi dolayısıyla kişi hakkında yapılan kınama yargısından ibaret olan ve failin cezalandırılmasını sağlayan ceza hukuku ilkesi aşağıdakilerden hangisidir? 15. Aşağıdakilerden hangisi, bir savcı işlemi değildir? A) Kovuşturmaya yer olmadığına karar vermek B) İddianame düzenlemek Kanunsuz suç ve ceza olmaz C) Esas hakkında mütalaa vermek B) Ceza sorumluluğunun şahsiliği D) Şüphelinin gözaltına alınmasına karar vermek C) Kusurluluk E) Tutuklama kararı vermek D) Kıyas yasağı E) Şüphenin sanığın aleyhine yorumlanması A) Çözüm: Tutuklama, hakim kararıyla, Anayasa ve yasada belirtilen koşulların gerçekleşmesi ile bir kişinin suçluluğu hakkında henüz kesin karar verilmeden önce özgürlüğünün kısıtlanmasıdır. Tutuklama, kişi hak ve özgürlüklerini en ağır biçimde sınırlandıran bir koruma tedbiri olması sebebiyle sadece hakim tarafından uygulanabilir. Soruşturma evresinde tutuklama kararı Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından, kovuşturma evresinde Cumhuriyet savcısının talebi üzerine veya resen hakim tarafından verilir. Dikkat edecek olursak kolluk veya Cumhuriyet savcısı tutuklama kararı veremez, tutuklama kararı sadece hakim tarafından verilebilir ancak tutuklanmış bir kişiyi savcı resen serbest bırakabilir. Çözüm: Haksızlık teşkil eden bir fiil işlemesi dolayısı ile kişi hakkında ceza verilmesi yani haksız fiil işleyen bir kişinin cezalandırılması ceza hukukunun "Kusursuz suç ve ceza olmaz." ilkesi olarak da adlandırdığımız kusur ilkesinden kaynaklanmaktadır. Bu ilkeye göre; failin cezalandırılabilmesi için yapmış olduğu eylemin en azından haksız fiil derecesinde olması yani kusurlu olması gerekmektedir. Failin haksızlık oluşturan eylemini gerçekleştirmesinde kusuru olmadıkça ceza yaptırımına maruz kalmayacaktır. Kusur; bir eylemin isnat kabiliyeti bulunan bir kimse tarafından bilerek ve isteyerek ya da en azından bilerek yapılmasıdır. Bilmeden ya da istemeden yapılan bir hareketten dolayı kimse cezalandırılamaz. Cevap E Bu ilkenin üç önemli sonucu vardır: _ Kusursuz bir fiilden dolayı kimse cezalandırılamaz. _ Ceza failin kusurunun derecesini aşamaz. _ Ceza failin hak ettiğinden az olamaz. Cevap C 14. Aşağıdakilerden hangisi hâkimin reddi talebinde bulunabilecek kişilerden biri değildir? A) Cumhuriyet savcısı B) Tanık C) Sanık D) Müdafi E) Katılan Çözüm: CMK'nin 24. maddesinde hakimin reddini gerektiren sebepler düzenlenmiştir. Maddeye göre hâkimin davaya bakamayacağı hâllerde ve tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebeplerden dolayı hakimin reddi istenebilir denmektedir. Kanunda sayılan hakimin reddini isteyebilecek kişiler ise • Cumhuriyet savcısı; • şüpheli, • sanık veya bunların müdafii; • katılan veya vekilidir. Tanık hakimin reddini isteyemez. Cevap B 7 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 17. Aşağıdaki işlemlerden hangisi, sınırlı ehliyetsizin bizzat yapabileceği işlemlerden biri değildir? 16. Yüklenen suçun, hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle işlenmesi durumunda fail hakkında aşağıdakilerden hangisine karar verilir? A) Kendi serbest mallarıyla ilgili işlemler B) Karşılık olmaksızın kendilerini yükümlülükten kurtaran sözleşmeler A) Beraatine B) Mahkûmiyetine C) Trampa sözleşmesi C) Davanın reddine D) Alacaklı sıfatıyla kefalet sözleşmesi D) Davanın düşmesine E) Soy bağının reddi davası açma E) Kusuru bulunmadığı için ceza verilmesine yer olmadığına Çözüm: Sınırlı ehliyetsizler, fiil ehliyetinin bütün şartlarına sahip olmayan kişilerdir. Sınırlı ehliyetsizler kategorisine giren kişiler, ayırt etme gücüne sahip küçükler ile ayırt etme gücüne sahip kısıtlılardır. Bu kişiler, fiil ehliyetinin en önemli şartı olan ayırt etme gücüne sahiptirler. Fakat bunlardan bir kısmı ergin değildir, bir kısmı ise kısıtlıdır. Bu itibarla da bunların ehliyetleri yoktur. Fakat kanun koyucu bu kişileri tam anlamıyla ehliyetsiz saymayı da uygun görmemiş, bazı bakımlardan onları kısmen ehliyetli saymıştır. Sınırlı ehliyetsizlerin yapabileceği işlemleri tek başına yapabileceği işlemler, yasal temsilcisinin izni ile yapabileceği işlemler ve hiç yapamayacağı işlemler olarak ayırmak mümkündür. Bu işlemleri başlıklar halinde açıklamak gerekirse: Çözüm: Ceza yargılamasında duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra mahkeme somut gerçeğe ulaşmakla birlikte verdiği hükmü açıklar. CMK madde 223'e göre. "Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür. Bunlar içerisinde; Beraat kararı; a) Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması, b) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması, c) Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması, d) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması, e) 1) Hiç yapamayacağı işlemler: • önemli bağışlamada bulunma, • vakıf kurma, • kefil olmadır. 2) Kendi başlarına yapabileceği işlemler: • Sınırlı ehliyetsizler, kendilerini borç altına sokmayan, sadece menfaat sağlayan işlemleri, örneğin karşılıksız kazanımları (ivazsız iktisapları) yasal temsilcilerinin rızasına muhtaç olmaksızın kendi başlarına yapabilirler. • Yönetimi kendilerine bırakılmış olan mallarla (serbest mallarla) ilgili hukuki işlemleri, kendilerini borç altına sokacak mahiyette olsalar dahi kendi başlarına yapabilirler. • Kişiye sıkı sıkıya bağlı hakların kullanılmasında da kural olarak yasal temsilcilerinin rızasına muhtaç değildirler. Nitekim sınırlı ehliyetsiz küçük 15 yaşını doldurmuşsa yasal temsilcinin iznini almaksızın ergin kılınma için başvuruda bulunabilir. Aynı şekilde, ayırt etme gücüne sahip kısıtlı da izne gerek olmaksızın soy bağının reddi davası açabilir. • Aile dışında yaşayan sınırlı ehliyetsiz kazancını dilediği gibi harcayabilir. • alacaklı sıfatı ile kefalet sözleşmesi yapabilir. Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması hallerinde verilir. Sanık hakkında; a) Yüklenen suçla bağlantılı olarak yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya sağır ve dilsizlik hali ya da geçici nedenlerin bulunması, b) Yüklenen suçun hukuka aykırı fakat bağlayıcı emrin yerine getirilmesi suretiyle veya zorunluluk hali ya da cebir veya tehdit etkisiyle işlenmesi, c) Meşru savunmada sınırın heyecan, korku ve telaş nedeniyle aşılması, d) Kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi hallerinde, kusurunun bulunmaması dolayısıyla ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilir. Cevap E 3) Yasal temsilcisinin izni ile yapabilecekleri işlemler: Sınırlı ehliyetsiz, kendisini borç altına sokan hukuki işlemleri, yasal temsilcisinin izni olmadan yapamaz. Örneğin, kendisini borç altına sokan satım sözleşmesi, kira sözleşmesi, istisna sözleşmesi ya da trampa sözleşmesini tek başına yapamazlar. Cevap C 8 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 18. Ayşe ile kocası Ali’nin erkek kardeşi Mehmet arasındaki hısımlığın türü bakımından aşağıdakilerden hangisi doğrudur? A) İkinci dereceden yarım kan yan soy hısımlığı B) Üçüncü dereceden tam kan yan soy hısımlığı C) Üçüncü dereceden kayın yan soy hısımlığı D) İkinci dereceden kayın yan soy hısımlığı E) İkinci dereceden tam kan yan soy hısımlığı 19. Aile konutu ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? Çözüm: Kayın hısımlığı (sıhrî hısımlık), evlenme dolayısıyla meydana gelen hısımlıktır. “Eşlerden biri ile diğer eşin kan hısımları, aynı tür ve dereceden kayın hısımları olur.” O halde karının anası, babası, kardeşleri, kardeş çocukları, büyük ana ve babaları ile koca, kayın hısmıdır. Aynı şekilde karı da kocasının bu tür hısımlarıyla kayın hısmıdır ve bu hısımlığın derecesi, kocasının onlarla olan hısımlığının derecesinin aynıdır. Soruda Ayşe ile kocası Ali'nin erkek kardeşi Mehmet arasındaki hısımlık sorulmaktadır. O halde öncelikle Ali ile Mehmet arasındaki hısımlığa bakmak gerekir. Ali ile kardeşi Mehmet arasındaki hısımlık ikinci dereceden yan soy hısımıdır. Bu hısımlık derecesine göre de Ali'nin eşi Ayşe'nin Mehmet'le hısımlığı ikinci dereceden yan soy kayın hısımlığıdır. A) Sağ kalan eş, miras payına mahsuben aile konutunun mülkiyetinin kendisine verilmesini talep edebilir. B) Aile konutu üzerinde her hâlde eşlerin paylı mülkiyet hakkı vardır. C) Bir taşınmazın aile konutu niteliğini taşıyabilmesi için mutlaka tapu kütüğüne şerh verilmiş olması gerekir. D) Malik olmayan eşin onayı olsa bile aile konutunun mülkiyet hakkının devredilebilmesi mümkün değildir. E) Aile konutu kavramı sadece eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulandığı hâllerde karşımıza çıkar. Çözüm: Aile konutu, ailenin devamlı olarak ikametine ayrılan konuttur. Medeni Kanun'un 19. maddesinde aile konutunun bulunduğu yere “yerleşim yeri” adı verilmiştir. Buna göre; yerleşim yeri, bir ailenin sürekli kalmak niyetiyle oturduğu yerdir. TMK 194'e göre "Eşlerden biri diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz." Rıza sağlamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hakimin müdahalesini isteyebilir. Aile konutu şerhi, bütün evliliklerde geçerlidir. Aile konutu şerhi, tapu kütüğüne işlendiğinde konutun maliki olan eş, diğer eşin rızasını almadan taşınmazı 3. şahıslara satamamaktadır. Aile konutunun eşler açısından edinilmiş mal ya da kişisel mal olmasının (evlilik öncesi edinilmiş mal) ya da paylı mülkiyetinde bulunmasının uygulamasında önemi yoktur. Hemen belirtelim ki ikincil nitelikte olan konutlar aile konutu sayılamaz. Yazlık, yayla evi gibi. Kural olarak tek konut aile konutu olabilir. Eşlerin çeşitli sebeplerle yaşamsal faaliyetlerle eşdeğer seviyede geçirdikleri yerlerdeki konutları da aile konutu olabileceğine göre ancak koşulları ispatlandığında birden çok konuta aile konutu şerhi verilebilir. Kanun koyucu aile konutu ile ilgili başka bir düzenlemeye de mirasın paylaşım biçimini tanımlarken TMK 652. madde de yer vermiştir. Murisin ölümünün ardından mirasçılar tarafından mirasın paylaştırılmasında tereke malları arasında ev eşyası veya eşlerin birlikte yaşadıkları konut(aile konutu) varsa, sağ kalan eş, bunlar üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir demiştir. Cevap D Cevap A 9 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 21. Yasal ön alım hakkı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? 20. Miras bırakan Ahmet, 24 Şubat 2012’de öldüğünde geride kızı Ayşe ve oğlu Oktay kalmıştır. Ahmet’in terekesi açıldığında bankada bulunan ¨100.000 haricinde başka bir hak ve borcun bulunmadığı görülür. Ancak Ahmet’in oğlu Oktay, babasının ölümünden 6 ay önce arkadaşı Zeynep’e ¨200.000 bağışladığını belirler. Bu olay ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Yasal ön alım hakkı, birlikte mülkiyet türlerinden paylı mülkiyette paydaşların sahip olduğu bir haktır. B) Yasal ön alım hakkı hukuki işlemden kaynaklanan yenilik doğuran bir hak niteliğini taşır. C) Yasal ön alım hakkı, paydaşlardan birinin payını bir bedel karşılığında paydaşlar dışındaki üçüncü bir kişiye devretmesi hâlinde diğer paydaşlarca kullanılabilir. A) Ahmet’in net terekesi ¨ 300.000’dir. B) Miras bırakanın ölümünden önceki bir yıl içinde yaptığı bağışlamalar tenkise tabidir. D) C) Ayşe ile Oktay’ın saklı pay oranı yasal miras paylarının yarısıdır. Cebrî artırmayla satışlarda yasal ön alım hakkı kullanılamaz. E) D) Ayşe ve Oktay’ın, babalarının mirasçısı olarak almaları gereken saklı pay miktarı yetmiş beşer bin TL'dir. Yasal ön alım hakkı, satışın hak sahibi paydaşa bildirildiği tarihin üzerinden 3 ay ve her hâlde satışın üzerinden 2 yıl geçmekle düşer. E) Ayşe ve Oktay almaları gereken yetmiş beşer bin TL'nin tamamını Zeynep’ten talep edebilirler. Çözüm: Yasal ön alım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaş veya paydaşlara açacakları yenilik doğuran bir dava sonunda hâkimin vereceği kararla o payı öncelikle satın alma yetkisi veren eşyaya bağlı bir haktır. Başka bir deyişle, yasal ön alım hakkı, paylı mülkiyette bir paydaşın, taşınmaz maldaki payını tamamen veya kısmen üçüncü bir kişiye satması halinde, açacakları dava üzerine verilen kararla diğer paydaş veya paydaşlara aynı şartlarla bu payı öncelikle satın alma ve mülkiyetini kazanma imkanı veren, kanundan doğan, eşyaya bağlı, yenilik doğuran (inşai) dava ile kullanılan bir haktır. Ön alım hakkı; yasal ön alım hakkı, sözleşmeden doğan ön alım hakkı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Çözüm: Yasal mirasçılardan miras bırakana çok yakın olanlara, miras bırakanın iradesiyle bertaraf edemeyeceği (ortadan kaldıramayacağı) bir miras payı tanınmıştır ki bu paya saklı pay (mahfuz hisse), bu suretle kanunun koruduğu yasal mirasçıya da saklı paylı (mahfuz hisseli) mirasçı denir. Miras bırakan, yapacağı sağlar arası karşılıksız kazandırmalar veya ölüme bağlı tasarruflarla saklı paylı mirasçıların saklı paylarını çiğneyemez, tasarruflarını ancak tasarruf edilebilir kısım üzerinden yapabilir. Saklı paylı mirasçılar ve saklı payları şöyledir (MK m. 506): 1) Miras bırakanın altsoyu için yasal miras payının yarısı (1/2), 2) Miras bırakanın ana ve babasından her biri için yasal miras payının dörtte biri (1/4), 3) Miras bırakanın sağ kalan eşi için altsoyu veya ana baba zümresiyle birlikte mirasçı olması hâlinde miras payının tamamı, diğer hâllerde yasal miras payının dörtte üçü (3/4). Medeni Kanun'a göre ön alım hakkı, eski Medenî Kanun'da olduğu gibi özel yenilik doğuran bir hakka dayalı irade beyanıyla değil yani hukuki işlemden kaynaklanarak değil, kanundan kaynaklanan yenilik doğuran bir hak olarak tanımlanmıştır. Yasal ön alım hakkı, satışın hak sahibine bildirildiği tarihten itibaren üç ay ve herhalde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Cevap B Belirttiğimiz oranlardaki saklı paylara uyulmadan yapılan tasarruflar ya da diğer bir deyişle saklı paylara muris tarafından tecavüz edilmesi durumunda saklı paylı mirasçılar tenkis davası açarak alamadıkları saklı paylarını murisin ölüme bağlı tasarruflarını iptal ederek alabilirler. Ancak burda şunu unutmamak gerekir ki mirasçılar terekede kalan malı öncelikle alıp saklı pay miktarına ulaşılamıyorsa eksik kalan kısım için tenkise başvurabilirler. bu bilgiler ışığında soruya bakacak olursak Ayşe ve Oktay'ın saklı payları yetmiş beşer bin liradır. Ayşe ve Oktay bankadaki yüz bin lirayı aldıktan sonra saklı paylarının eksik kısımları için Zeynep'e tenkis davası açabilirler, saklı paylarının tamamını Zeynep'ten istemeleri mümkün değildir. Cevap E 10 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 22. Komşusu Ahmet’in nüfus cüzdanını gizlice alan Can, üzerine kendi resmini yapıştırıp kendisini Ahmet olarak tanıtarak, Ahmet’e ait tarlayı iyi niyetli Bülent’e satar ve tapuda tescilini gerçekleştirir. Bülent bu tarla üzerinde arkadaşı Mehmet’e bir alım hakkı tanır ve tapuya bu hakkı şerh verirler. Durumu fark eden Ahmet, Bülent ve Mehmet’e karşı dava açar. 23. Aşağıdakilerden hangisi, Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan yazılı şekil yerine geçen metinlerden biri değildir? Bu olayla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Ahmet’in açtığı dava sicilin düzeltilmesi davasıdır. B) Bu dava devam ederken olası hak kayıplarını önlemek için ayni hak iddia eden Ahmet’in, tapu siciline geçici tescilin şerhinin verilmesini talep etmesi gerekir. C) Bülent, iyi niyetli olmakla birlikte, yolsuz tescile güvenen üçüncü kişi olmadığından tarlanın mülkiyet hakkını kazanmamıştır. D) Bülent bu olayda ancak tüm koşulları mevcutsa olağan zaman aşımı hükümlerinden yararlanarak mülkiyet hakkını kazanabilir. E) A) İmzalı mektup B) Cep telefonu ile gönderilen mesaj (SMS) C) Aslı borç altına girenlerce imzalanmış telgraf D) Teyit edilmiş olan faks mesajı E) Güvenli elektronik imza atılarak gönderilen ve saklanan belge Çözüm: Borçlar Kanunu'na göre yazılı şeklin iki ana şartı vardır. Bunlardan biri metin, diğeri de imzadır. Bu çerçevede seçenekleri incelediğimizde imzalı mektup, imzalanmış telgraf, elektronik imza ile saklanan belge ve teyit edilmiş faks mesajı böylesi metinler arasına girer. Soruda en kafa karıştırıcı seçenek faks seçeneği olmakla beraber ifadedeki "teyit edilmiş" kısmı yeterli şartı sağlamaktadır. Ancak cep telefonu ile gönderilen mesaj bahsi geçen bu yazılı şekil şartlarını sağlamadığından kabul edilemez. Cevap B Mehmet iyi niyetli ise, tapuya şerh verildiği için alım hakkını kazanır. Çözüm: Tapuya güven ilkesi gereği tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya diğer bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur (tescilin müsbet (olumlu) hükmü). Ancak tapuya güven ilkesinin uygulanabilmesi için bazı şartların gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Bunlar; a) Kazanım yalnızca üçüncü kişiler içindir. Adına yolsuz tescil yapılan ve onun külli halefleri dışındakiler üçüncü kişi sayılır. b) Kazanım sadece ayni haklar içindir. Kişisel (nispi) hak (ör. kira, alım hakkı, ön alım hakkı, taşınmaz satış vaadi) kazanımları korunmaz. Böyle bir hakkın şerh verilmiş olması da durumu değiştirmez. c) Kazanım yalnızca sicil kaydına dayanma halinde mümkündür. Sicil dışı bir unsura güven kapsam dışıdır. Örneğin, sahte vekaletnameye güvenerek işlem yapmak ya da sahte nüfus cüzdanına güvenerek işlem yapma durumunda sicile güvenden bahsedilemez. d) Kazanan iyi niyetli olmalıdır. e) Üçüncü kişinin ayni hak kazanması için gerekli diğer kurucu unsurlar geçerli olmalıdır. Yani adına yolsuz tescil yapılan kişi ile 3. kişi arasındaki işlem ehliyet, şekil vs. yönünden geçerli olmalıdır, aksi halde 3. kişi tapuya güven ilkesinden istifade edemez. Sorudaki olayımıza baktığımızda üçüncü kişi olan Mehmet her ne kadar tapuya güvenden yararlanıyor gibi gözükse de alım hakkı bir ayni hak değil, şahsi haktır. Bu nedenle tapuya güven ilkesi gereği alım hakkını kazanması mümkün değildir. Cevap E 11 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 24. Genel işlem koşulları ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Genel işlem koşullarının düzenlendiği çok sayıdaki sözleşme metinlerinin, o koşulların genel işlem koşulu olarak değerlendirilmesi için, özdeş olması zorunludur. B) Türk Borçlar Kanunu’na göre koşulların kapsamı, yazı türü ve şekli de genel işlem koşulu niteliğini taşımaları bakımından önemli değildir. C) Bir koşulun genel işlem koşulu sayılabilmesi için ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanılmak amacıyla hazırlanmış olması gerekir. D) E) 25. Aşırı yararlanma sonucunda sömürülen kişiye (zarar gören kişiye) Türk Borçlar Kanunu ile tanınmış haklar bakımından aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? Bir sözleşme şartının Türk Borçlar Kanunu’na göre genel işlem koşulu sayılabilmesi için bu koşulun asıl sözleşmede veya sözleşme ekinde yer alması önem taşımaz. Sözleşmeye, sözleşme koşullarının her birinin tartışılarak kabul edildiği yönünde konulacak hükümler tek başına o sözleşme koşullarını genel işlem koşulu olmaktan çıkarmaz. A) Sömürülen kişi sözleşmeyi, sözleşmenin kurulmasından itibaren 1 yıl içinde iptal edebilir. B) Sömürülen kişinin sözleşme ile bağlı olmaması Türk Borçlar Kanunu’na göre mümkün olmayıp sadece oransızlığın giderilmesini talep hakkı vardır. C) Sömürülen kişi, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirebilir ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir. D) Sömürülen kişi, sözleşme ile bağlı olmadığını aşırı yararlanmanın sebebi ne olursa olsun sözleşmenin kurulmasından itibaren 10 yıl içinde ileri sürmelidir. E) Oransızlığın giderilmesini talep etmede, sömürülen kişiye Türk Borçlar Kanunu ile tanınan kısa süre 2 yıldır. Çözüm: Genel işlem şartları hukukumuza 6098 Yeni Türk Borçlar Kanunu’yla hüküm olarak girmiştir. Konuyu daha iyi kavrayabilmek için gündelik hayatımızda sıklıkla karşılaştığımız örnekten yürümek daha faydalı olacaktır. Her gün kredi kartı başvuru formunda yazan uzun yazılarla ya da yatırdığımız elektrik faturasının arkasındaki küçük yazılar, yeni bir ürün aldığınızda arkasında yazan küçük küçük yazılarla karşılaşıyoruz. İşte bunun gibi sözleşmelere ‘’Tip Sözleşme’’ denmektedir. Ve bu tip sözleşmeler için getirilen genel işlem şartları şöyle sıralanabilir; Çözüm: Gabin yeni BK’da Türkçe karşılığı ile aşırı yararlanma olarak yer almış ve birkaç hükmünde değişiklik yapılmıştır. Aşırı yararlanma bir kişinin zor durumundan, düşüncesizliğinden veya deneyimsizliğinden dolayı edimler arası AŞIRI ve AÇIK oransızlık bulunması halidir. Zarar gören kişiye tanınan iki hak vardır. 1. Ya sözleşmeyi iptal edebilir ve edimin geri verilmesini ister ya da 2. Sözleşmeye bağlı kalırım ancak "Edimler arası oransızlığı gider." diyebilir. 1) Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Zarar gören kişi bu haklarını ise, a) 2) Aynı amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin özdeş olmaması, bu sözleşmelerin içerdiği hükümlerin, genel işlem koşulu sayılmasını engellemez. Düşüncesizlik veya deneyimsizliği ÖĞRENDİĞİ tarihten itibaren b) Ya da zor durumda kaldıysa bu zor durumun ortadan kalkmasından itibaren 1 yıl ve her halde sözleşmenin kurulduğu tarihten itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre içinde kullanabilir. 3) Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır. (Yaptırımına çok dikkat edelim.) Soruya dönersek zaten süre ile ilgili olan D ve E seçenekleri doğrudan elenir. A seçeneğini yanlış yapan ifade ‘’….Sözleşmenin kurulmasından itibaren…’’ ifadesidir, zira süre doğrudur. B seçeneğinde ise yanlış olan şey, kişiye sadece oransızlığı giderme hakkının tanınmasıdır. Yeni BK buraya vurgu yapmıştır. Açık açık ister oransızlığın giderilmesini istersin, istersen de sözleşmeyi iptal edebilirsin demiştir. 4) Sözleşmenin yazılmamış sayılan genel işlem koşulları dışındaki hükümleri geçerliliğini korur. 5) Genel işlem koşullarında yer alan bir hüküm, açık ve anlaşılır değilse veya birden çok anlama geliyorsa düzenleyenin aleyhine ve karşı tarafın lehine yorumlanır. Soruda doğrudan ilk seçenek bu bilgiler ışığında kendini ele vermektedir. Cevap C Cevap A 12 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 26. Usta A ile çırağı B, bir binanın dış cephe tadilatını yaparlarken çırak, ustasına uzatmak için eline aldığı çekici aşağıya düşürür ve o sırada aşağıdan geçmekte olan C, kafasına isabet eden çekiç sebebiyle ağır şekilde yaralanır. 27. A ve B, 25 Ocak 2012’de yaptıkları sözleşme ile A’nın B’ye 2 ton pirinç teslim etmesini ve teslimatın bir sonraki ayın ortasında yapılmasını kararlaştırırlar. Bu olaya göre A, 2 ton pirinci hangi tarihte teslim etmelidir? Bu olay ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Bu olayda usta A’nın C’ye karşı sorumluluğu adam çalıştıranın sorumluluğu kapsamında değerlendirilir. B) Adam çalıştıranın sorumluluğunun doğabilmesi için A ile B arasında adam çalıştırma ilişkisinin bulunması gerekir. C) Adam çalıştıranın sorumluluğu kusursuz sorumluluk türü olduğu için A’nın C’ye karşı sorumluluğunun doğmasında kusurlu olup olmaması önemli değildir. D) Adam çalıştıranın sorumluluğu özen ilkesine dayandığından kurtuluş kanıtı getirilebilen bir sorumluluktur; A kurtuluş kanıtı getirerek sorumluluktan kurtulabilir. E) A) 14 Şubat 2012 B) 15 Şubat 2012 C) 16 Şubat 2012 D) 28 Şubat 2012 E) 29 Şubat 2012 Çözüm: 25 Ocak 2012 tarihinde yapılan bir sözleşmede teslimatın da bir sonraki ayda yapılacağı kararlaştırıldığına göre şubat ayında teslimatın gerçekleşeceği açıktır. Bir sözleşmede tarih olarak ayın sonu ibaresi varsa 30-31’i, ayın ortası ibaresi varsa 15’i anlaşılır. O yüzden cevap, 15 Şubat 2012 tarihidir. Cevap B A’nın sorumluluktan kurtulmasında, işletmenin çalışma düzeninin bu zararın doğmasını önleyecek yeterlilikte ve nitelikte olmasını sağlamamış bulunması önemli değildir. Çözüm: Adam çalıştıran; 28. Geçerli olarak kurulmuş olan ve sürekli borç ilişkisi doğuran bir sözleşmenin sonradan ortaya çıkan bir nedenle ileriye etkili olmak üzere sona erdirilmesine ne ad verilir? Gerçek/tüzel kişi olabilir. Ayırtım gücüne sahip olması önemli değildir. Çalışan ile arasında emir talimat ilişkisi olmalıdır ve zarar da bu işin görülmesi esnasında meydana gelmelidir. Borçlar Kanunu’nda bu haller kusursuz sorumluluk halleri olarak geçer. İşte bu kusursuzluğun bazı hallerinde kişilerin kurtuluş kanıtı getirme imkanı vardır. Bunlar tahdididir. Adam çalıştıranın sorumluluğu, hayvan idare edenin sorumluluğu ve ev başkanının sorumluluğunda kurtuluş kanıtı getirme imkanı vardır. Kurtuluş kanıtı; bir anlamda, "Ben elimden geleni yaptım hatta fazlasını yaptım ancak gene de bu kaza meydana geldi, ne yapalım mukadderat o yüzden ben sorumlu değilim.’’ diyerek sorumluluktan kurtulmadır. Şu halde A, B, C ve D seçenekleri doğrudur. A) Kesin hükümsüzlük B) Dönme C) İptal D) Fesih E) Eksiklik Çözüm: Borç ilişkisini sona erdiren nedenler ; Cevap E • Bozma, • Dönme, • Fesih, • İptal, • Rücudur. Soruda dikkat edilmesi gereken ifade ileriye etkili olarak sona erdirilmesi hususudur. Sözleşmeyi geçmişe değil, geleceğe yönelik olarak ortadan kaldıran sebep ise seçeneklerde verilenlerden fesihtir. Fesih, tek taraflı bir hukuki işlemdir. Cevap D 13 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 30. Ticari iş ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? 29. Ticari temsilcinin (ticari mümessilin) müvekkil tacir adına ve ticari işletme ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini yapabilmesi için açıkça yetkilendirilmesi gerekir? A) Taraflardan biri için ticari sayılan iş, arada sözleşme varsa diğer taraf için de ticari sayılır. A) Tacirin ticari işletmesine dâhil taşınmazlar üzerinde sınırlı ayni hak kurmak B) Ticaret şirketi tacirin bütün işleri ticari iş niteliğindedir. B) Tacir adına ödünç sözleşmesi yaparak bankadan kredi çekmek C) C) Tacir adına bono düzenlemek Ticari bir borca kefalet hâlinde kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmemişse müteselsil kefalet söz konusudur. D) Avukat olmasa bile ticari işlerle ilgili davalarda, mahkemede taciri temsil etmek D) Bir esnaf işletmesini ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari iştir. E) İşletmede çalışacak işçiler ile hizmet sözleşmesi akdetmek E) Ticari bir işte uygulanacak temerrüt faizi oranı sözleşme ile kararlaştırılmamışsa avans faiz oranı üzerinden temerrüt faizi talep edilebilir. Çözüm: Tacir yardımcıları içerisinde, taciri temsil yetkisi en geniş olan kişi, ticarî temsilcidir. Ticarî temsilcinin temsil yetkisinin kapsam ve sınırı kanun tarafından belirlenmiştir. ‘‘Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir. Ticari temsilci, iyi niyet sahibi üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına, kambiyo taahhüdünde bulunabileceği gibi işletme sahibi adına, işletmenin amacına (gayesine uygun) giren her türlü işlemi yapmakla dahi yetkilidir. Ticari temsilcinin temsil yetkisini; yapabileceği işlemler, hiç yapamayacağı işlemler ve özel izinle yapabileceği işlemler olarak ayırmak mümkündür. a. Yetki Kapsamına Dahil İşlemler: • Ticari işletmeye işçi alabilir veya işletmeden işçi çıkarabilir. • Ticari işletmeye hammadde satın alabilir ve üretilen malları satabilir. • Ticari işletmenin menkul veya gayrimenkullerini kiraya verebilir. • Tacir adına poliçe, bono, çek düzenleyebilir. Yani kambiyo taahhüdünde bulunabilir. • Tacir adına banka kredisi alabilir. • Ticari işletmenin başka faaliyetleri için ticari vekil atayabilir. • Ticari işlerle ilgili davalarda davalı ya da davacı olabilir. b. Özel Yetki ile Yapabileceği İşlemler veya Hiç Yapamayacağı İşlemler • İşletmeye ait gayrimenkulleri devredemez. • İşletmeye ait gayrimenkuller üzerinde 3. kişiler lehine ayni hak tesis edemez. • İşletme üzerinde rehin hakkı tesis edemez. • İşletmeye yeni bir ortak alamaz. • Tüzel kişiler için şirkette tür değişikliği yapamaz. Çözüm: Ticarî işin belirlenmesi, TTK 3 ve 19. maddeleri incelendiğinde mümkündür. nelerin ticari iş sayılacağı bu maddelerde belirtilmektedir. Nelerin ticari iş sayılacağını başlıklar halinde belirtmek gerekirse, a. TTK’da Düzenlenen Bütün Hususlar b. Bir Ticari İşletmeyi İlgilendiren Bütün İşlem ve Fiiller c. Ticari İş Karinesi gereği tacirin yaptığı işler d. Bir Taraf İçin Ticari Sayılan İşler (yayma kriteri) ticari iş sayılacaktır. Bunların dışında kalan işleri ise adi iş olarak nitelendirmek ve Borçlar Kanunu kapsamında değerlendirmek gerekir. Soruya baktığımızda “Esnaf işletmesini ilgilendiren her türlü işler ticari iş sayılır.” ifadesi kullanılmıştır. Oysaki esnaf işletmeleri tacir olmanın sonuçlarının bir çoğuna tabi olmadığı gibi yaptıkları her türlü işi de ticari iş görmek mümkün değildir. Cevap D Cevap A 14 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 31. Adi şirkette kâr ve zararın paylaşımı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) Kâr ve zarar paylaşım oranları şirket sözleşmesinde belirlenebilir. B) Kâr ve zarar paylaşımına ilişkin esaslar şirket sözleşmesiyle veya ortaklar kararıyla belirlenmemişse, ortaklar kâr ve zararı sermayeye katılım oranlarına göre paylaşırlar. C) Ortaklar, kâr ve zarar oranlarını belirleme yetkisini üçüncü bir kişiye bırakabilirler. D) Zarara katılım oranları belirlenmemişse ortakların kârın paylaşımına ilişkin olarak kararlaştırdıkları oran, zarar hakkında da uygulanır. E) Adi şirkete sadece emeğini sermaye olarak getiren ortağın, ortaklar arasında etki doğuracak şekilde, zarardan muaf tutulması kararlaştırılabilir. 32. Aşağıdaki haklardan hangisi, anonim şirkette sadece azlık oluşturan pay sahiplerine tanınmış olup pay oranı azlık oluşturmaya yetmeyen pay sahipleri tarafından kullanılamaz? A) Kâr payı almak B) Genel kurul toplantısına katılmak C) Genel kurulda oy kullanmak D) Genel kurul kararının iptali için dava açmak E) Mali konularla ilgili genel kurul görüşmelerini erteletmek Çözüm: Anonim şirketlerde azlık tabirinden esas sermayenin % 10’unu temsil eden pay sahipleri anlaşılmaktadır. Azlığın genel kurul çalışmalarında ve anonim şirketler hukukunda birtakım hakları bulunmaktadır. Çözüm: Ortaklık sözleşmesinde herhangi bir karar verilmemiş ise kar ve zarar yasada belirtilen şekilde paylaştırılacaktır. Yasada, kâr ve zararın paylaşılmasına dair bazı esaslar belirlenmiştir. Buna göre; kâr ve zarar, bir yıllık hesap dönemi sonunda yapılacak bilanço ile belirlenir. Bu sürenin uzatılmasına ilişkin sözleşmede yer alan hüküm batıldır. Ortaklar bütün kârı aralarında bölüşmek zorundadırlar. Aksine hüküm bulunmadığı takdirde, kâr ve zarardan hisse, sermaye katılım payı değişik de olsa eşit olarak bölüşülür. Ortaklardan biri şirkete sermaye olarak emeğini koymuşsa bu ortağın zarara iştirak etmeyeceği şeklinde sözleşmeye hüküm konulabilir. Cevap B • Yönetim kurulu üyelerinin, şirkete verdikleri zararlar için dava edilebilmeleri, kural olarak, şirket genel kurulunun bu yolda bir karar alması ile mümkündür. • Kural olarak, şirket genel kurulunu toplantıya davet etmek yetkisi ilk olarak yönetim kuruluna ve şartların gerçekleşmesi durumunda da denetçilere aittir. • Şirket genel kurulu toplantısında görüşülecek konuları (gündemi) tespit etmek yetkisi de yönetim kuruluna aittir. Ancak azınlık talepte bulunursa yönetim kurulu onların istedikleri hususları da gündeme koymak zorundadır. • Bilançonun onaylanması hakkındaki genel kurul görüşmeleri esnasında, azınlık talepte bulunduğu takdirde, bu görüşmenin (en az) bir ay sonraya ertelenmesi gerekecektir. Örnek olarak yukarıda sayılan yetkiler azınlıklara tanınmış yetkilerdir. Soruda seçeneklere baktığımızda bütün seçeneklerde verilen haklar azınlıklara tanınmış yetkilerdendir fakat bunlar azınlık oluşturmayan pay sahipleri tarafından da gerçekleştirilebilirken mali konularla ilgili genel kurul görüşmelerini erteletmek azınlık oluşturmayan pay sahiplerine tanınmış bir yetki değildir. Cevap E 15 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 34. Keşide ve ödeme yeri aynı olan çek, 01.02.2012 tarihinde düzenlenmiş ve aynı gün lehtara teslim edilmiştir. Ancak çekin üzerine keşide tarihi olarak 01.06.2012 tarihi yazılmıştır. 33. Poliçe ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) B) Poliçe bedeli hem yazı hem de rakamla gösterilip de iki bedel arasında fark bulunursa rakam ile gösterilen bedel üstün tutulur. Bu çekin geçerli olarak ibraz edilebileceği son gün, aşağıdakilerden hangisidir? Poliçe bedeli yalnız yazıyla veya yalnız rakamla birden çok defa gösterilmiş olup da bedeller arasında fark bulunursa en yüksek olan bedel geçerli sayılır. C) Poliçede muhatap, ancak senedi kabul ederse ödeme yükümlülüğü altına girer. D) Poliçedeki imzanın el yazısı ile atılması zorunlu değildir; güvenli elektronik imza yeterlidir. E) Poliçedeki imza sahiplerinden birinin poliçeden doğan taahhütleri geçersiz olursa poliçede imzası bulunan diğer kişilerin de poliçeden doğan taahhütleri sona erer. A) 11.02.2012 B) 01.03.2012 C) 01.05.2012 D) 11.06.2012 E) 11.07.2012 Çözüm: Çekler görüldüğünde ödenir. Keza çekler bir ödeme aracıdır. Bu itibarla, çeklerde ne kabul ne de vade söz konusudur. Ancak keşide ve ödeme yerleri göz önünde tutularak çekler için ibraz süreleri tayin edilmiştir. Çözüm: Poliçe, keşidecinin, muhataba yönelik olarak, lehtara veya emrine, vadede belirli bir meblağı ödeme emrini kanunun aradığı şekil şartlarını yerine getirmek kaydıyla verdiği senettir. Poliçede taraflar keşideci lehtar ve muhataptan oluşur. Muhatabın poliçe ilişkisi içine girmesi ve poliçeden sorumlu olması ancak kabul ile mümkündür. Kabul, muhatabı poliçenin asıl borçlusu haline getirir. Muhatabın kabul mecburiyeti yoktur. Keşideci ile muhatap arasında anlaşma yapılmış olması dahi sonucu değiştirmez. Cevap C 1) Aynı yerde keşide edilen ve aynı yerde ödenecek çekler 10 gün, 2) Farklı yerde keşide edilip farklı yerde ödenecek çekler 1 ay, 3) Bir kıtada keşide edilen çek başka bir kıtada ödenecekse 3 ay içinde muhatap bankaya ibraz edilmelidir. Soruda verilen olaya baktığımızda çekin keşide tarihi 01.06.2012 olarak belirlenmiştir ve çekin ödeme yeri ile keşide yeri aynı yerdir. Yukarıda da belirttiğimiz üzere keşide yeri ile ödeme yerinin aynı olduğu çek tiplerinde ibraz süresi on gündür. Bu nedenle çek en geç 11.06.2012 tarihinde ibraz edilmelidir. Cevap D 16 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 35. Genel haciz yoluyla takibe itiraz ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) İtiraz, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren 7 gün içinde dilekçeyle veya sözlü olarak icra dairesine bildirilir. B) Kısmi itirazda borçlu, itiraz ettiği borç miktarını ayrıca ve açıkça belirtmelidir, aksi takdirde borcun tamamını inkâr ettiği kabul olunur. C) Takibe itiraz edildiği, masrafı alacaklının yatırdığı avanstan karşılanmak suretiyle 3 gün içinde bir muhtıra ile alacaklıya tebliğ edilir. D) E) 37. Aşağıdakilerden hangisi İcra ve İflas Kanunu’nun 279. maddesine göre aciz nedeniyle iptal sebeplerinden biri değildir? İtiraz eden borçlu, itirazın kaldırılması duruşmasında alacaklının dayandığı senet metninden anlaşılanlar dışında, itiraz sebeplerini değiştiremez ve genişletemez. Borçlu, takibin dayanağı olan senet altındaki imzayı reddediyorsa bunu, itirazında ayrıca ve açıkça bildirmelidir. A) Para veya mutat ödeme vasıtalarından başka bir yolla yapılan ödemeler B) Borçlunun teminat göstermeyi evvelce taahhüt etmiş olduğu hâller istisna olmak üzere borçlu tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan rehinler C) Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler D) Vadesi gelmemiş bir borç için yapılan ödemeler E) Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler Çözüm: Tasarrufun iptali davası, borçlunun üçüncü kişilerle yaptığı, temelde mal kaçırma amacı güdüp alacaklıya zarar vermek kastıyla yapılan hukuki işlemlerin iptali için, alacaklı tarafından açılan davadır. Alacaklı davayı kazanırsa mal üçüncü kişi elinde iken satılır ve alacaklı alacağını malın bedelinden alır. Çözüm: Genel haciz yolu ile takipte borçlu ödeme emrini aldıktan sonra 7 gün içerisinde borca itiraz edebilir. Borçlu borca itiraz ederken borcun tamamına itiraz edebileceği gibi borcun bir kısmına da itiraz edebilir. Borcun bir kısmına itiraz edildiği durumlarda kısmi itirazdan bahsederiz. Ödeme emrinde kısmi itirazda bulunacak olan borçlu ne kadarlık kısma itiraz ettiğini açık net ve anlaşılır bir biçimde yapmalıdır. Ne kadarlık kısma itiraz ettiğini belirtmeyen borçlunun yapmış olduğu kısmi itiraz yapılmamış sayılır. Kanun iptale tabi işlemleri üç grup altında düzenlemiştir. 1) Bunlardan birincisi ivazsız tasarruflar (karşılıksız kazandırmalar), yani bağışlardır. Buna göre mutad (alışılmış) hediyeler hariç olmak üzere, hacizden veya iflasın açılmasından geriye doğru son 2 yıl içinde yapılan bağışlar iptale tâbidir. 2) İkinci olarak, borçlunun aciz halinde yaptığı bazı işlemler hacizden veya iflasın açılmasından geriye doğruya son 1 yıl içinde yapılmış olması şartıyla iptale tabidir. Bunlar ise: • Para ve alışılmış ödeme vasıtaları dışında yapılan ödemeler, • Vadesi gelmemiş bir borç için yapılan ödemeler, • Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler, • Borçlunun teminat göstermeyi daha önce taahhüt etmiş olduğu haller müstesna olmak üzere, borçlu tarafından mevcut bir borcu temin etmek için verilen rehinler. Cevap B 36. Aşağıdakilerden hangisinde, taşınır mallarda satış talep etme süresi doğru olarak verilmiştir? A) Hacizden itibaren 3 ay içinde B) Hacizden itibaren 6 ay içinde C) Hacizden itibaren 9 ay içinde D) Hacizden itibaren 1 yıl içinde E) Hacizden itibaren 2 yıl içinde Çözüm: Ödeme emrinin kesinleşmesinden sonra borçlunun mal varlığı üzerinde alacaklının talebi ile haciz yapılır. Haciz yapılmasından sonra borçlu eğer borcunu yine de ödemiyor ise alacaklının talebi ile belli süreler içerisinde malların satışı istenebilir. Satış talebi taşınır mallar ve taşınmaz mallarda ayrı sürelere tabidir. Taşınır mallarda satış isteme süresi haciz tarihinden itibaren 1 yıl, taşınmaz mallarda ise haciz tarihinden itibaren 2 yıl olarak belirlenmiştir. Ancak 5 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı kanunla (3.yargı paketi) bu sorunun cevabı değişmiştir. 6352 sayılı kanunun 21. maddesine göre 2004 sayılı İcra İflas kanununun 106. mad. 1. fıkrasında değişiklik yapılmış. Alacaklının haciz olunan mal taşınır ise hacizden itibaren 6 ay taşınmaz ise hacizden itibaren 1 yıl içerisinde satılmasının istenilebileceği getirilmiştir. Bu kanuna göre doğru cevap B olarak değiştirilmelidir. Hatalı sorudur. Ancak burada, bu tasarruflardan yararlanan üçüncü kişi, borçlunun aciz halinde olduğunu bilmediğini ispat ederse iptal davası reddedilir. Yani burada ispat yükü üçüncü kişiye yüklenmiştir. 3) Üçüncü olarak, borçlunun son 5 yıl içinde alacaklıya zarar verme kastıyla yapılan işlemler, alacaklı tarafından ispat edildiği takdirde iptale tâbidir. Cevap C ÖSYM bu sorunun çözümünü D seçeneği olarak vermiştir. 17 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 40. İflasın, müflisin taraf olduğu davalara etkisi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? 38. Dava açılmadan veya icra takibine başlanmadan evvel ihtiyati haciz yaptırmış olan alacaklı, ihtiyati haczi tamamlayıcı merasim anlamında hangi süre içinde takip talebinde bulunmalı veya dava açmalıdır? A) 7 gün B) 10 gün D) 3 hafta C) 2 hafta A) Şeref ve haysiyete tecavüzden doğan tazminat davaları, iflasın açılmasıyla durmaz. B) Nafaka davaları mal varlığını ilgilendirdiğinden iflasın açılmasıyla durur; bu davalara ikinci alacaklılar toplantısından 10 gün sonra devam edilebilir. C) Kişisel durumlara ilişkin davalar, iflasın açılmasıyla durmaz. D) Vücut üzerine ika olunan zararlardan doğan tazminat davaları iflasın açılmasıyla durmaz. E) Acele hâller ve kanundaki istisnalar dışında müflisin taraf olduğu hukuk davaları, iflasın açılmasıyla durur ve bu davalara ancak ikinci alacaklılar toplantısından 10 gün sonra devam olunabilir. E) 1 ay Çözüm: İhtiyati haciz, bir takip veya davanın sonunda bir para borcunun ödeneceği hususunu garanti altına almak ve paranın zamanında ödenmesini sağlamak amacıyla, borçlunun haczedilebilir mallarına geçici olarak el konulmasıdır. İhtiyatî haciz kararı, borçlunun ikametgâhının bulunduğu yer mahkemesi tarafından verilir. İhtiyatî haciz kararı alan alacaklı, bu kararın yerine getirilmesi, başka bir deyişle borçlunun mallarına ihtiyatî haciz konulması için ihtiyatî haciz kararının verildiği tarihten itibaren on gün içinde, ihtiyatî haciz kararını vermiş olan mahkemenin yargı çevresindeki icra dairesine başvurabilir. Aksi halde, ihtiyatî haciz kararı kendiliğinden kalkar. Buna göre; alacaklı, ihtiyatî haczin konulmasından itibaren ya da ihtiyatî haciz yokluğunda konulmuş ise ihtiyatî haciz tutanağının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde, alacağı için ya mahkemede dava açmalı veya icra ya da iflâs takibi yapmalıdır. Bunu yapmazsa borçlunun malları üzerine konulan ihtiyatî haciz kalkar. Alacaklı, yedi gün içinde dava açar veya takip başlatırsa dava veya takibin sonuna kadar ihtiyatî haciz devam eder. Çözüm: İflasın açılma anı ATM’nin iflasa karar verdiği andır. İflasın açılmasıyla borçlu müflis olur ve müflisin iflasın açılmasından kapanmasına kadar eline geçen bütün malvarlığı iflas masasını oluşturur. İflasın açılmasıyla müflisin taraf olduğu hukuk davaları durur, 2. alacaklılar toplanmasından 10 gün sonraya kadar düşmesede durmaya devam eder. ancak istisna olarak durmayan bir takım davalar söz konusudur. bunlardan bazıları şunlardır: Cevap A 39. İflas idaresi ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? A) İflas idaresini teşkil edenler, Türk Ceza Kanunu’nun uygulanmasında memur sayılırlar. B) İflas idaresi iflas masasının kanuni temsilcisidir. C) İflas idaresine Adalet Bakanlığınca hazırlanan ve iki yılda bir yenilenen ücret tarifesine göre ücret ödenir. D) İflas idaresi, yaptığı bütün işlemler ve kendisine yapılan talepler ve beyanlar hakkında bir tutanak düzenlemek zorundadır. E) İflas idaresi 3 asıl ve 3 yedek üyeden oluşur. Asliye ticaret mahkemesi iflas idaresini oluşturacak kişileri seçer. • Nafaka davaları, • Haksız fiilden(cismani zarardan) doğan tazminat davaları, • Şeref ve haysiyete saldırıdan doğan davalar, • Ceza davaları. Görüldüğü üzere nafaka davaları iflasın açılması ile duracak davalardan değildir. Bilakis istisnai olarak iflas açılsa dahi durmayacak davalardandır. Cevap B Çözüm: Birinci alacaklılar toplantısında gösterilen 6 aday arasından 3 kişi olarak icra mahkemesince seçilen ve iflas masasının kanunî temsilcisi olan iflas organına iflas idaresi denilir. İflas idaresi üyeleri alacaklılardan oluşabileceği gibi üçüncü kişilerden de oluşabilir. İflas idaresi, alacaklıların ve müflisin değil, iflas masasının kanuni temsilcisidir. İflas idaresi, iflas dairesinin denetimi altındadır. Cevap E 18 HUKUK TESTİ BİTTİ. CEVAPLARINIZI KONTROL EDİNİZ. 2012 - KPSS / AB İKTİSAT 1. Bu testte 40 soru vardır. 2. Cevaplarınızı, cevap kağıdının İktisat Testi için ayrılan kısmına işaretleyiniz. 1. Klasik ve Marksist iktisadın benimsediği artık kavramı, üretimin toplam değerinden aşağıdakilerden hangisinin çıkarılmasıyla elde edilen bir değerdir? A) Toplam üretim maliyeti B) Katma değer C) İş gücü maliyeti D) Sermaye maliyeti E) Toprak rantı 3. f (K, L) = min {K,2L} şeklinde verilen bir üretim fonksiyonunda ikame esnekliği katsayısı kaçtır? 1 C) 1 D) 2 E) ∞ A) 0 B) 2 Çözüm: f(K,L) = min(K, 2L) biçimindeki üretim fonksiyonu, Leontief fonksiyonu kalıbındadır. Söz konusu fonksiyona göre girdiler arasında ikame ilişkisi söz konusu olmayıp üretim az kullanılan girdiye bağlıdır. Yani gerekli birleşim sağlandıktan sonra tek bir girdiyi arttırmak üretimi arttırmayacaktır. Parantez içi değerler girdiler arasındaki sabit bileşim oranını ortaya koymaktadır. Bu soruda, min(K, 2L) ifadesi sermayenin, emeğe nazaran iki kat daha fazla kullanılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Çözüm: “Emek-değer teorisi” özü itibariyle W. Petty’e aittir. Daha sonraları A. Smith’in sistemleştirdiği bu kavrama göre metanın mübadele değeri bu metanın üretiminde harcanan homojen emek zamanına bağlıdır. D. Ricardo’ya göre tek maliyet unsuru emektir, rant bir maliyet unsuru değildir. Faktörler arası ikame esnekliği, marjinal teknik ikame oranında meydana gelen nispi bir değişikliğin girdi bileşim oranında meydana getirdiği nispi değişikliktir. Yani bir girdinin diğer girdiye göre verimi arttığında bu girdinin kullanımının ne ölçüde artabildiğinin, kısaca, girdiler arası ikame kolaylığının ölçülmesidir. Artık kavramını elde edebilme için üretim değerinden üretim maliyetini yani emek değer teorisine göre emek maliyetini çıkarmak gerekir. Leontief fonksiyonunda girdiler arası ikame söz konusu olmadığından ikame esnekliği değeri her zaman sıfırdır. Cevap C Cevap A 2. John Bates Clark’ın Bölüşüm Teorisi’ne göre, toprak rantını belirleyen temel etken aşağıdakilerden hangisidir? A) Farklı topraklar arasındaki verimlilik farkları B) Toprağın marjinal verimi C) Üretiminde toprak kullanılan malların tüketiciye sağladığı marjinal fayda D) Toprağın, artık yaratan tek verimli faktör olması E) Toprağın miktarının sabit olması Çözüm: J. B. Clark’ın (1847-1938) Bölüşüm Teorisi marjinal verim temelinde bölüşüm adaletini inceleyen bir yaklaşımdır. Üretim girdisi olarak yalnızca emek ve sermayenin olduğu bir durumda üretim faktörlerinin üretme katkıları ve üretimden elde ettikleri gelirleri marjinal verimleri kadar olmaktadır. Bu durumda sermayenin marjinal verimi faiz haddini; emeğin marjinal verimi ise ücret haddini belirlemektedir. Cevap B 19 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 4. 5. 1. mal εy < 0 2. mal 0 < εy < 1 3. mal 1 < εy A) Talebin gelir esnekliğinin εy ile gösterildiği durumda, tabloda verilen mallarla ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur? 1. mal 2. mal 3. mal Lüks Düşük Zorunlu B) Düşük Zorunlu Lüks C) Düşük Lüks Zorunlu D) Zorunlu Lüks Düşük E) Zorunlu Düşük Lüks A) Tüketici dengesinin sağlandığı durumda, aşağıdakilerden hangisi her mal için aynıdır? Tüketilen malların marjinal faydaları B) Tüketilen malların marjinal ikame oranları C) Tüketilen malların fiyatları ile marjinal faydalarının çarpımları D) Tüketilen malların marjinal faydalarının fiyatlarına oranları E) Tüketilen malların marjinal faydalarının tüketicinin gelirine oranları Çözüm: Tüketici dengesi, tüketicinin cebindeki her kuruştan azami faydayı elde etmeyi başardığı doğru alış-veriş noktasıdır. Eş-marjinal fayda ilkesine göre malların marjinal faydalarının fiyatlarına oranı her mal için eşit olduğunda tüketici dengesi söz konusu olacaktır. Örneğin, X ve Y malı tüketen bir tüketici denge şartı; Çözüm: Talebin gelir esnekliği, gelirde meydana gelen nispi değişiklik karşısında talepte meydana gelen nispi değişimin ölçülmesidir. Talebin gelire hangi oranda duyarlı olduğunun hesaplanmasıdır. Gelire veya gelir esnekliğine göre iki tür mal vardır; bunlar üstün mallar ve düşük mallardır. MUX MUY biçiminde olacaktır. (MU: Marjinal fayda, P: Fiyat) = PX PY Düşük mallar gelirle talebin ters yönde değiştiği mallardır. Düşük mallarda gelirle talep arasında ters yönlü ilişki olduğundan gelir esnekliği değeri negatif olur. MUX kesri X malına harcanan lira başına marjinal faydayı, PX Üstün mallar, gelirle talebin aynı yönde değiştiği mallardır. Üstün mallarda gelirle talep arasında aynı yönlü ilişki olduğundan gelir esnekliği değeri pozitif olacaktır. Ayrıca üstün mallar da kendi içinde lüks mallar ve zorunlu (İhtiyaç) mallar olarak ikiye ayrılır. Gelir esnekliği pozitif ancak birden küçük mallar zorunlu, gelir esnekliği birden de büyük olan mallar ise lüks mallardır. MUY kesri ise Y malına harcanan lira başına marjinal fayPY dayı ifade etmektedir. Kesirlerden biri diğerinden büyük ⎛ ⎞ ise ⎜ MUX > MUY ⎟ bunun anlamı bu mala harcanan liraPY ⎠ ⎝ PX nın faydasının diğer mala harcanan liranın faydasından Soruda 1. mal, gelir esnekliği 0’dan küçük olduğu için düşük mal; daha yüksek olduğudur. Böyle bir durumda rasyonel tüketici daha faydalı malı daha çok tüketecek ve azalan marjinal fayda yasası uyarınca tüketimi artan malın marjinal faydası azalacak ve büyük olan kesrin değeri düşecektir. Sonunda kesirlerin değerinin eşit olması demek, bu noktaya gelinceye kadar daha faydalı malın daha çok tüketilmiş olması demektir. 2. mal, gelir esnekliği 0 ile 1 arasında olduğu için zorunlu mal; 3. mal, gelir esnekliği 1’den büyük olduğu için lüks maldır. Cevap B Cevap D 20 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 6. Malların fiyatları yüzde 50 ve tüketicinin geliri yüzde 25 oranında artarsa bütçe doğrusu için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? A) 7. Eğimi artar. Talep fonksiyonunun sıfırıncı dereceden homojen olduğu durumla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi kesin olarak doğrudur? A) Gelir iki kat artarsa tüketici, fayda düzeyinin sabit kalması için harcamalarını iki kat artırır. B) Eğimi azalır. C) Eğimi değişmez. B) Tüketici, gelirinin tamamını harcamaz. D) Sağa kayar. C) E) Konumu değişmez. Fiyatlar sabitken gelir iki katına çıkarsa her mala olan talep iki katına çıkar. D) Gelir sabitken fiyatlar iki katına çıkarsa her mala olan talep yarıya düşer. E) Fiyatlar ve gelir ikiye katlanırsa tüketim değişmez. Çözüm: Bütçe doğrusu belli bir harcama gücüyle alınabilecek mal bileşimlerini gösteren doğrudur. Y Çözüm: Homojen bir fonksiyonun homojenlik derecesi, bağımsız değişkenlerin tümünde meydana gelen eşit oranlı bir değişikliğin bağımlı değişken üzerinde yaratacağı etkidir. Sıfırıncı dereceden homojen bir fonksiyonda bağımsız değişkenlerin tümünde meydana gelen eşit oranlı bir değişme, bağımlı değişkende bir değişiklik yaratmayacaktır. Birinci dereceden homojen bir fonksiyonda bağımsız değişkenlerin tümünde meydana gelen eşit oranlı bir değişme bağımlı değişkende kendisi kadar bir değişiklik yaratır. İkinci dereceden homojen bir fonksiyonda ise bağımsız değişkenlerde meydana gelen eşit oranlı bir değişiklik bağımlı değişkende kendisinin karesi kadar etki yaratır. 2 X 5 Yukarıdaki şekil bütçenin ¨100, Y malı fiyatının ¨50, X malı fiyatının da ¨20 olduğu durum için çizilmiştir. ¨100 bütçeyle alınabilecek uç Y malı miktarı 2, X malı miktarı ise 5 birimdir. Bütçede meydana gelecek bir değişiklik alınabilecek her iki malın miktarını aynı oranda etkileyeceğinden bütçe doğrusunda bir kaymaya neden olur. Bütçenin artması alınabilecek mal miktarında bir artışa neden olacağından bütçe doğrusunu sağa, bütçenin azalması ise sola doğru kaydıracaktır. Sıfırıncı dereceden homojen talep fonksiyonunda; fonksiyonda bağımsız değişken olarak yer alan malın kendi fiyatı, diğer malın fiyatı ve gelirin aynı oranda değiştiği bir durumda malın talep miktarında bir değişiklik olmayacaktır. Bütçenin değişmesi malların fiyat oranını değiştirmeyeceğinden bütçe doğrusunun eğimini etkilemeyecektir. Cevap E Y 2 5 X Malların fiyatının değişmesi ise bütçe doğrusunda yukarıdaki şekildeki gibi bir değişikliğe yol açacaktır. Örneğin, bütçenin ve Y malının fiyatının değişmediği bir durumda yalnızca X malının fiyatı artarsa bütçe doğrusu X malı ekseninde içe doğru kayar ve bütçe doğrusunun eğimi artar. Ancak her iki malın fiyatının aynı oranda değiştiği bir durumda bütçe değişmiş gibi olur ve eğimi değişmeden bütçe doğrusu sağa veya sola kayar. Soruda, her iki malın fiyatı da % 50 oranında arttığı için bütçe doğrusunun eğimi değişmeden sola doğru kayar. Gelirin de % 25 oranında artması ise bütçe doğrusunu sağa doğru kaydırır. Toplamda ise bütçe doğrusu eğimi değişmeden sola doğru kayacaktır. Cevap C 21 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 8. Bir monopolcü Q birim mal arz ettiğinde piyasada oluşan fiyat P = 10 − Q olmaktadır. Monopolcünün marjinal maliyeti ¨2’dir ve üretim yaptığı takdirde lisans ücreti olarak devlete ¨ 18 ödemesi gerekmektedir. 9. Buna göre monopolcünün, kârını en yükseğe çıkarmak için kaç birim üretim yapması gerekir? A) 6 B) 4 C) 3 D) 2 Cournot ve Bertrand oligopol modelleriyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) Firmalar üretim miktarlarını Cournot modelinde aynı zamanda belirlerken, Bertrand modelinde farklı zamanlarda belirler. B) Firmalar üretim miktarlarını Bertrand modelinde aynı zamanda belirlerken, Cournot modelinde farklı zamanlarda belirler. C) Firmalar Cournot modelinde fiyatı belirlerken, Bertrand modelinde üretim miktarlarını belirler. D) Firmalar Cournot modelinde üretim miktarlarını belirlerken, Bertrand modelinde fiyatı belirler. E) Firmalar Cournot modelinde tam bilgiye sahipken, Bertrand modelinde eksik bilgiye sahiptir. E) 0 Çözüm: Tüm piyasalarda denge şartı marjinal gelirle marjinal maliyetin eşit olmasıdır. Yani kâr sağlayan birimler bitinceye kadar üretime devam etmektir. Soruda talep fonksiyonu doğrusal olarak verildiğine göre buradan marjinal gelir fonksiyonu elde edilebilir. P = a − bQ ise MR = a − 2bQ olur. Soruda talep fonksiyonu P = 10 − Q olarak verildiğine göre marjinal gelir fonksiyonu MR = 10 − 2Q olur. Marjinal maliyet de ¨2 olarak verildiğine göre, denge noktasında 2 = 10 − 2Q ve buradan Q = 4 olarak bulunur. Eğer üretim yapılacaksa kesin olarak 4 birim üretim yapılacaktır ancak soruda ¨18’lik lisans ücretinden bahsedildiğinden hiç üretim yapmamak daha iyi bir tercih olabilir. Çözüm: Oligopol modelleri içinde Cournot modelinde firmalar arasında üretim rekabeti vardır. Firmalardan biri diğer firmanın davranışını değiştirmeyeceğini düşünerek kendi marjinal geliri ve maliyetine göre dengedeki üretim miktarını belirler. Sonra diğer firma rakip firmanın konumunu değiştirmeyeceği varsayımıyla kendi denge üretim miktarını hesaplar. Ancak bu durum ilk firmayı etkiler ve ilk firma kendi üretim miktarını gözden geçirir ve bu süreç firmaların pazar payları eşitleninceye kadar devam eder. Üretim miktarı 4 olarak bulunduğuna göre fiyat, P = 10 − 4 = ¨6 olacaktır. Yani firma bu malların her birini ¨6’ye satacaktır. O halde firmanın toplam geliri ¨24 olacaktır. Üretim yapmanın maliyeti ise malın marjinal maliyeti ¨2 ve üretim miktarı 4 olduğuna göre ¨8 + ¨18 lisans ücreti = ¨26 olmaktadır. Üretim yapıldığında üretim geliri ¨24, üretim maliyeti ¨26 olduğuna göre hiç üretim yapmamak daha iyi bir tercihtir. Bertrand modelinde ise firmalar üretim konusunda değil, fiyat konusunda rekabet ederler. İlk firma kendi denge noktasına göre fiyat belirler. Sonra diğer firma biraz daha ucuz fiyattan tüm talebi elde eder. Bunun üzerine fiyat savaşı başlar ve fiyat tam rekabet düzeyine kadar düşer. Cevap E Cevap D 10. Satın alınan mal miktarı değiştikçe farklı fiyatın uygulandığı fiyat politikasına ne ad verilir? A) 1. dereceden fiyat farklılaştırması B) 2. dereceden fiyat farklılaştırması C) 3. dereceden fiyat farklılaştırması D) İki kısımlı fiyatlandırma E) Marj fiyatlaması Çözüm: Monopol piyasasında firmanın başvurabileceği üç tür fiyat farklılaştırması söz konusudur; Birinci derece fiyat farklılaştırmasında firma ürettiği her birim mal için fiyat farklılaştırması uygular. Üretici her mal için tüketicinin ödemeye razı olduğu tutarları elde eder. İkinci derece fiyat farklılaştırması ise satış miktarına göre yapılır. Önce firma bir miktar malı yüksek fiyattan satar, sonraki miktarlar için daha düşük fiyatlar talep eder. Üçüncü derece fiyat farklılaştırmasında ise firma tüketicileri talep esnekliklerine göre birbirinden ayırıp her bir gruba ayrı fiyat uygular. Cevap B 22 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 11. Aşağıdakilerden hangisi, tam rekabet piyasalarında görülmez? A) Firmaların fiyat kabul edici olması B) Malların homojen olması C) Faktör akışkanlığının tam olması D) Marj değerinin 1’den büyük olması E) Tam bilgi olması 12. Bir malın Giffen malı olarak tanımlanabilmesi için ikame etkisi, gelir etkisi ve toplam etki hangi yönlerde oluşmalıdır? İkame etkisi Çözüm: Tam rekabet piyasasının oluşum şartları şunlardır: Gelir etkisi Toplam etki A) Pozitif Negatif Pozitif B) Negatif Negatif Negatif C) Negatif Pozitif Pozitif D) Pozitif Pozitif Pozitif E) Negatif Pozitif Negatif • Atomisite olmak: Piyasada oluşan fiyatı etkileyemeyecek kadar çok sayıda alıcı ve satıcı olmasıdır. Çözüm: Bir malın fiyatındaki değişim tüketici üzerinde iki etkiye yol açar. Bunlar, ikame ve gelir etkileridir. • Homojenlik: Çok sayıda firma tarafından üretilen mallar arasında tüketici gözünde farklılık yaratacak hiçbir unsurun bulunmamasıdır. • Açıklık: Piyasadaki tüm alıcı ve satıcıların piyasa hakkındaki tüm bilgiye sahip olmasıdır. İkame etkisi, bir malın fiyatındaki değişmeye bağlı olarak bu malın fiyatının diğer malların fiyatıyla arasındaki ilişkinin değişmesi nedeniyle ortaya çıkan etkidir. Örneğin, X malının fiyatı artarsa X malının, diğer mallara kıyasla, fiyatı artmış olacağı için bu malın talebi azalır. • Mobilite: Piyasaya giriş ve çıkışların maliyetsiz olmasıdır. İkame etkisinde mal ayrımı yoktur. Üstün mallarda da, düşük mallarda da; normal mallarda da, Giffen mallarında da ikame etkisine göre malın fiyatıyla talep miktarı arasında ters yönlü ilişki ortaya çıkar. Yani X malının fiyatı arttığında X malı nasıl bir mal olursa olsun, ikame etkisine göre X malının talep miktarı azalır. Bu şartlar altında ortaya çıkan tam rekabet piyasasının özellikleri ise şunlardır: • Gelir etkisi ise fiyattaki değişmeyle birlikte reel gelir değiştiği için ortaya çıkan etkidir. Gelir etkisi üstün mallarda ve düşük mallarda farklı biçimde çalışır. Tam rekabet piyasasında çok sayıda firma homojen ürün arz ettiğinden hiçbir piyasa aktörü piyasa fiyatını etkileyememekte, firmalar fiyat kabullenici olmakta ve firma için talep eğrisi tam esnek olmaktadır. Üstün mallar, gelirle talebin aynı yönde değiştiği mallardır. Yani gelir arttığında talebi artan, gelir azaldığında talebi azalan mallardır. Üstün mallarda gelir etkisi şöyle çalışır: X malı fiyatı arttığında reel gelir azalır, reel gelir azaldığı için bu mala talep de azalır. Görülüyor ki üstün mallarda gelir etkisi, ikame etkisi gibi çalışmaktadır. Fiyat artarken mala olan talep azalmaktadır. Fiyatla talep arasında negatif yönlü ilişki oluşmaktadır. • Firma talep eğrisi tam esnek olduğundan marjinal gelir, fiyata (ortalama gelire) eşit olmaktadır. • Marjinal gelir fiyata eşit olduğu için tam rekabet piyasasında firma arz eğrisi çizilebilmektedir. • Piyasaya giriş-çıkışların maliyetsiz olması nedeniyle uzun dönemde firmalar normal kâr elde etmektedir. • Piyasaya girişlerin kolay olması ve tam esnek talep eğrisi nedeniyle uzun dönemde firmalar tam kapasiteyle üretim yaparlar. Düşük mallar ise gelirle talep arasında ters yönlü ilişkinin olduğu mallardır. Yani gelir arttığında talebi azalan, gelir azaldığında talebi artan mallardır. Düşük mallarda gelir etkisi şöyle çalışır: Malın fiyatı arttığında reel gelir azalır, gelir azaldığı için de mala olan talep miktarı artar. İşte farklılık yaratan nokta da burasıdır. Düşük mallarda gelir etkisine göre fiyatla talep arasında pozitif yönlü ilişki oluşmaktadır. • Homojenlik ve açıklık gereği tam rekabet piyasasında reklam olmaz. Gelire göre mallar üstün ve düşük şeklinde ikiye ayrılırken fiyata göre mallar normal ve Giffen malı olarak ikiye ayrılır. Normal mal, talep eğrisinin negatif eğimli olduğu yani fiyatla talep arasında ters yönlü ilişkinin olduğu mallardır. Cevap D Giffen malı ise talep eğrisinin pozitif eğimli olduğu yani fiyatla talep arasında pozitif yönlü ilişkinin olduğu mallardır. Bir malın Giffen malı olabilmesi için iki şartın yan yana gelmesi gerekir. Öncelikle mal gelire göre düşük mal olmalıdır. Üstün mallar hiçbir şekilde Giffen malı olamaz çünkü üstün mallarda gelir etkisi de negatif yönlü çalışmaktadır. Diğer şart ise gelir etkisinin ikame etkisinden büyük olmasıdır. Çünkü ikame etkisi bütün mallarda negatif yönlü çalışmaktadır. O halde Giffen mallarında; İkame etkisi, tüm mallarda olduğu gibi negatif yönlü çalışmakta, Gelir etkisi, her Giffen malı düşük mal olduğuna göre pozitif yönlü çalışmakta, Toplam etki ise mal Giffen malı olduğu için pozitif yönlü çalışmaktadır. Cevap C 23 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 13. Yalnız bir mal tüketen bir tüketicinin toplam fayda fonksiyonu ax − x2 dir. (x miktarı gösterirken, a pozitif bir katsayıdır.) 15. Tüketim Bu tüketicinin doyum noktası 2 birim olduğuna göre, a kaçtır? A) 1 B) 2 C) 3 D) 4 Tüketim fonksiyonu 11,6 10,8 10 E) 5 Çözüm: Doyum noktasında toplam fayda maksimum değeri almaktadır. Maksimum veya minimum değeri hesaplayabilmek için ilgili fonksiyonun birinci türevini sıfıra eşitlemek gerekmektedir. 1 Harcanabilir gelir 2 Şekilde verilen doğrusal tüketim fonksiyonuna göre, Fayda fonksiyonu U = ax − x2 olduğuna göre bu fonksiyonun birinci dereceden türevini alıp sıfıra eşitlersek ∂U = a − 2x = 0 olacaktır. Doyum noktasında tüketim ∂X miktarı 2 olduğuna göre x yerine 2 yazarsak a = 4 olarak bulunacaktır. Cevap D I. Otonom tüketim 10’dur. II. Marjinal tüketim eğilimi 0,8’dir. III. Harcanabilir gelir 3 olsaydı tüketim 12,4 olurdu. IV. Harcanabilir gelir 100 olsaydı tasarruflar 10 olurdu. ifadelerinden hangileri doğrudur? A) I ve II B) II ve III D) I, II ve III C) III ve IV E) I, II, III ve IV Çözüm: Tüketim harcanabilir gelirin fonksiyonudur. Harcanabilir gelir ise dışa kapalı bir ekonomide tüketim ve tasarruf fonksiyonlarının toplamıdır. Tüketim fonksiyonunun iki bileşeni vardır; bunlar otonom tüketim ve uyarılmış tüketimdir. Otonom tüketim, tüketim harcamasının gelir dışındaki değişkenlere duyarlı olan kısmıdır. Tüketim eğrisinin çıktığı noktadır. Otonom tüketimdeki değişme, tüketim fonksiyonunun yukarı veya aşağı doğru kaydırılması ile gösterilir. Uyarılmış tüketim ise tüketim harcamasının harcanabilir gelire duyarlı olan kısmıdır. Tüketim fonksiyonunun eğimi marjinal tüketim eğilimidir. Marjinal tüketim eğilimi (MPC = c) tüketimdeki değişimin harcanabilir gelirdeki değişmeye oranıdır. 14. Bir ekonomide, gazete fiyatları ¨1’den ¨2’ye yükseldiğinde talep edilen miktarın 1 milyondan 500 bine düştüğü gözlemlenmiştir. Buna göre, gazete için talebin fiyat esnekliği mutlak değer olarak kaçtır? A) 1 B) 1 C) 3 D) 2 E) 4 4 2 2 Soruda verilen grafikte tüketim fonksiyonu 10 değerinden çıktığı için otonom tüketim 10, otonom tasarruf ise −10’dur. Çözüm: Talebin fiyat esnekliği, talep edilen miktarın malın kendi fiyatına hangi oranda duyarlı olduğunu ölçmektir. Talep miktarını Q, malın fiyatını P ile; fiyat ve talep miktarının ilk hallerini 1, ikinci hallerini 2 ile gösterirsek talep esnekliği formülü ve sorunun cevabı aşağıdaki gibi olacaktır: e= Marjinal tüketim eğilimi ise c = Tüketim fonksiyonu C = CO + cYD biçiminde gösterilir. Burada CO: Otonom tüketim, c: Marjinal tüketim eğilimi, YD ise harcanabilir gelirdir. Harcanabilir gelir ¨3 iken toplam tüketim harcaması C = 10 + 0,8(3) = 12,4 olarak hesaplanır. Talep miktarındaki nispi değişme Fiyattaki nispi değişme ΔQ Q2 − Q1 500000 − 1000000 −500000 Q Q1 1000000 = 1 = = = 1.000000 ΔP −1 P2 − P1 2 −1 P1 1 1 P1 = Harcanabilir gelir ¨100 olsaydı C = 10 + 0,8(100) = 90 olarak hesaplanırdı. Kapalı bir ekonomide harcanabilir gelir tüketim ve tasarruf arasında bölüştürüldüğüne göre tasarruflar da ¨10 olurdu. −500000 1 1 olarak bulunacaktır. Soruda mutlak ⋅ = 1000000 −1 −2 değer olarak sorulduğuna göre sonuç ΔC 0,8 = = 0,8’dir. ΔYD 1 Cevap E 1 olacaktır. 2 Cevap B 24 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 16. Paranın dolaşım hızının gayrisafi yurt içi hasıla (GSYİH) deflatörüne oranı, aşağıdakilerden hangisine eşittir? A) Reel GSYİH / Para arzı B) Nominal GSYİH / Para arzı C) Para arzı / Reel GSYİH D) Para arzı / Nominal GSYİH E) Nominal GSYİH / Reel GSYİH 17. Yatırımın faize duyarlılığı artarsa aşağıdakilerden hangisi gerçekleşir? A) Harcama çarpanı artar. B) IS eğrisi daha dik olur. C) IS eğrisi daha yatık olur. D) LM eğrisi daha dik olur. E) LM eğrisi daha yatık olur. Çözüm: Reel ekonomi dengesini ifade eden IS eğrisi yatırımların tasarrufa eşit olduğu harcama açığı veya fazlasının olmadığı mal piyasası dengesi eğrisidir. IS eğrisi faiz oranı ve reel GSYİH için çizilir. Artan faiz oranı yatırımları azaltarak reel GSYİH’nin de azalmasına yol açacağından genellikle negatif eğimli çizilir. Çözüm: Fisher’in mübadele denklemine göre M ⋅ V = P ⋅ y olacaktır. Burada M: Para arzı, V: Paranın dolaşım hızı, P: Fiyatlar genel düzeyi, y: Reel gelir düzeyidir. Reel gelir fiyatlandırılarak nominal gelir elde edilir. O halde P ⋅ y çarpımı nominal gelir düzeyini verir. (Y) r Fisher denkleminde paranın dolaşım hızı çekilirse P⋅y Y bulunur. V= = M M GSYİH deflatörü ise ülkede üretilen tüm malların fiyatındaki artış oranıdır ve nominal GSYİH’nin reel GSYİH’ye oranlanmasıyla ⎛⎜ Y ⎞⎟ hesaplanır. ⎝y⎠ IS Soruda paranın dolaşım hızının deflatöre oranı sorulduğu- y IS eğrisinin eğimini belirleyen iki faktör söz konusudur. Bunlar yatırımın faiz esnekliği ve çarpan (çoğaltan) katsayısıdır; Y Y y y na göre, M = ⋅ = olarak yani Reel GSYİH/Para arzı Y M Y M y • Yatırımın faiz esnekliği arttıkça artan faizler yatırımları ve geliri daha çok azaltacak, faiz değişiminin gelir üzerindeki etkisi artacağından IS eğrisi yatıklaşacaktır. • Çarpan katsayısındaki artış da yatırım harcamasındaki değişimin gelir üzerindeki etkisini arttıracağından eğrinin yatıklaşmasına yol açacaktır. olarak bulunur. Cevap A Cevap C 25 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 18. Yapışkan Ücret Modeli’ne göre, fiyat düzeyinin beklenenden daha yüksekte oluştuğu durumda aşağıdakilerden hangisi gerçekleşmez? A) Toplam arz eğrisi negatif eğimli olur. B) Reel ücretler azalır. C) Hasıla artar. D) İş gücü talebi artar. E) Nominal ücretler değişmez. 20. Aşağıdakilerden hangisi, toplam arz eğrisini sağa kaydırır? A) Fiyatlar genel düzeyindeki artış B) Petrol fiyatlarındaki artış C) Nominal ücretlerdeki artış D) Vergi oranlarındaki artış E) İş gücü verimliliğindeki artış Çözüm: Çözüm: Yeni Keynesyen Yapışkan Ücret Modeli'ne göre nominal rijitlikler nedeniyle nominal ücretler sabit kalırken fiyatların beklenenden daha yüksek olduğu durumda reel ücretler azalır. Reel ücretlerin düşmesi firmaların iş gücü talebinin ve istihdamın artmasına yol açar. Genel istihdam düzeyinin artması da hasılanın artmasına yol açar. P AS Fiyatların beklenenden daha yüksek olduğu durumda hasıla artacağına göre toplam arz eğrisi negatif eğimli değil, pozitif eğimli olacaktır. Y Cevap A Fiyatlar genel düzeyine göre çizilen toplam arz (AS) eğrisi kısa dönemde pozitif eğimli, uzun dönemde düşeydir. Fiyatlar eksende yer aldığından fiyatların değişmesi toplam arz eğrisi üzerinde bulunan noktayı etkileyecek, fiyat dışı unsurlar ise toplam arz eğrisinin sağa veya sola doğru kaymasına yol açacaktır. Üretim gücünün artması eğrinin sağa doğru kaydırılmasıyla, üretim gücünün azalması ise eğrinin sola doğru kaydırılması ile gösterilir. Fiyatlar genel düzeyindeki artış eğri üzerinde gösterilirken, petrol fiyatlarındaki artış, nominal ücretlerdeki artış, vergi oranlarındaki artış gibi maliyet artışına yol açan unsurlar eğrinin sol tarafa kaydırılmasıyla gösterilir. İş gücü verimliliğindeki artış ise üretim gücünü arttıracağından eğrinin sağa doğru kaydırılmasıyla gösterilir. Cevap E 19. Harcanabilir kişisel gelirin artması aşağıdakilerden hangisine sebep olur? A) Uyarılmış tüketimin azalmasına B) Uyarılmış tasarrufun artmasına C) Otonom tüketimin artmasına D) Otonom tasarrufun artmasına E) Marjinal tüketim eğiliminin artmasına Çözüm: Harcanabilir gelirin artması, harcanabilir gelire bağlı olan toplam tüketim harcamasının ve tasarruf düzeyinin artmasına yol açar. Ancak gelirin artması tüketim ve tasarruf fonksiyonu içinde otonom kısımların değil, gelire bağlı-uyarılmış kısımların artmasına yol açar. Ayrıca harcanabilir gelirin artması tüketim ve tasarruf fonksiyonlarının eğimini değiştirmeyerek, marjinal tüketim eğilimini ve marjinal tasarruf eğilimini etkilemeyecektir. Yalnızca, tüketim ve tasarruf fonksiyonları üzerinde bulunan noktayı değiştirecektir. Cevap B 26 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 21. İkiz açıklar kavramı, aşağıdakilerden hangisini ifade eder? A) Bütçe açığı ile tasarruf açığı B) Bütçe açığı ile dış ticaret açığı C) Dış ticaret açığı ile tasarruf açığı D) Bütçe açığı ile enflasyonist açık E) Tasarruf açığı ile enflasyonist açık 23. Klasik Model’e göre genişletici maliye politikasının, özel sektör harcamasını hükûmet alımlarındaki artış kadar azaltmasına ne ad verilir? Çözüm: İkiz açık Keynesyen literatürde kamu bütçe açığı ve cari işlemler açığının birlikte ortaya çıkmasıdır. A) Paranın yansızlığı B) Fisher etkisi C) Pigou etkisi D) Tam engelleme E) Nominal ücret katılığı Çözüm: Bütçenin denk olduğu bir ekonomide genişlemeci maliye politikası ile birlikte bütçe açıkları ortaya çıkar. Bütçe açıkları borçlanmayla finanse edildiğinde faiz oranı artar ve faize duyarlı özel kesim harcamaları azalır, buna dışlama etkisi denir. Eğer artan kamu açığı özel kesim harcamalarını kendine eşit bir düzeyde azaltıp gelir üzerinde tümüyle etkisiz kalmışsa da buna tam dışlama veya tam engelleme denir. Esnek kur rejiminde uygulanan genişlemeci maliye politikası ile bütçe açıkları ile birlikte faiz oranları artar. Dışa açık ekonomilerde artan faiz oranları ülkeye yabancı sermaye akışına ve sermayenin ucuzlayıp tersinden yerli paranın değer kazanmasına yol açar. Yerli paranın ve yerli malların değer kazanmasıyla birlikte ihracat azalır ve cari açık ortaya çıkar. Cevap D Sabit kur sisteminde de uygulanan genişletici maliye politikası ulusal gelirin ve ulusal fiyatların artmasına yol açar. Ulusal fiyatların artması da ihracatın azalıp yine cari açığın ortaya çıkmasına yol açabilir. 24. Üretim teknolojisi veri iken sadece emek faktörü ile üretim yapılan bir ekonomide, emek miktarı ile toplam üretim arasındaki ilişki tabloda gösterilmiştir. Cevap B Emek miktarı Toplam üretim 1 10 2 19 3 25 4 28 Buna göre bu ekonomiyle ilgili, 22. Kapalı bir ekonomide toplam vergilerin, otonom vergiler ve reel gayrisafi yurt içi hasılaya bağlı vergiler olarak ikiye ayrıldığı kabul edilmiştir. Toplam vergiler 100, otonom vergiler 50 ve reel gayrisafi yurt içi hasıla 200 birimdir. I. Emeğin marjinal ürünü azalmaktadır. II. Üretimde, Azalan Verimler Kanunu geçerlidir. III. Dördüncü emeğin marjinal ürünü en yüksektir. ifadelerinden hangileri doğrudur? A) Yalnız I Buna göre, bu ekonomideki marjinal vergi haddi kaçtır? A) 1 B) 1 C) 1 D) 1 E) 1 8 4 2 10 B) I ve II D) II ve III C) I ve III E) I, II ve III Çözüm: Emek miktarı Toplam üretim 1 2 3 4 Çözüm: Soruda vergilerin iki kısımdan oluştuğu söylenmekte; otonom vergiler ve gelire bağlı vergiler. O halde vergi fonksiyonu T = TO + tY biçimini alır. Burada T: Vergi, TO: Otonom vergi, t: Marjinal vergi eğilimi (Gelir vergisi oranı). Y: Gelir düzeyini vermektedir. 10 19 25 28 Marjinal ürün 10 9 6 3 Ortalama ürün 10 9,5 8,3 7 Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi kullanılan emek miktarı arttıkça emeğin marjinal ürünü giderek azalmakta, emeğin marjinal ürünü azaldığı için ortalama ürün (verimlilik) de azalmaktadır. Emeğin marjinal veriminin en yüksek olduğu işçi, birinci işçidir. O halde verilenler içinde I ve II doğru, III yanlıştır. Soruda toplam vergiler 100, otonom vergiler 50, gelir düzeyi de 200 olarak verildiğine göre verilen değerler fonksiyonda yerine yazılarak 100 = 50 + t200 ilişkisi bulunur. Buradan t çekilerek ¼ = 0,25 olarak bulunur. Cevap C Cevap B 27 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 25. Ters U şeklindeki bir getiri eğrisiyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) 27. Aşağıdakilerden hangisi, enflasyonun maliyetleri arasında sayılamaz? Vade arttıkça faiz önce artar, sonra azalır. A) Gelir ve servet dağılımını bozması B) Vade arttıkça faiz önce azalır, sonra artar. B) İşsizliği artırması C) Vade arttıkça faizler değişmez. C) Yatırım kararlarının ertelenmesine yol açması D) Vade arttıkça faizler azalır. D) Kaynak dağılımını bozması E) Vade arttıkça faizler katlanarak artar. E) Nakit tutma maliyetini artırması Çözüm: Çözüm: Enflasyonist bir ortamda gelir ve servet dağılımı bozulur. Örneğin, enflasyonun beklenenin üzerine çıktığı bir durumda reel ücretler azalır ve işçiler gelir kaybına uğrar. Faiz Oranı Enflasyonist bir belirsizlik ortamında firmaların yatırım kararları ertelenebilir. Enflasyonist bir ortamda tüm malların fiyatı eşit artmayacağından kaynak kullanım tercihleri değişir. Getiri eğrisi Enflasyonist bir ortamda nominal faiz oranları da artacağından nakit tutmanın fırsat maliyeti artar. Vade İşsizlik ise enflasyonun değil, enflasyonla mücadelenin maliyetidir. Enflasyonla mücadele programı özü itibariyle soğutucu bir programdır. Böylesi bir program yürütülürken büyüme yavaşlar ve işsizlik seviyesi artar. Tahvil faizinin belirlenmesinde reel faiz oranı, enflasyon oranı, risk primi, likidite ve vade farkı belirleyicidir. İşte bunlardan vade dışındakilerin hesaba katılmadığı bir durumda tahvil getirisinin yalnızca vadeye göre çizildiği eğriye getiri veya verim eğrisi denir. Cevap B Getiri eğrisinin ters U biçiminde olması vade uzadıkça tahvil faizinin önce arttığı, sonra azaldığı bir durumu gösterir. Cevap A 28. Aynı risklilik düzeyinde, aynı ölçüde likit olan ve aynı şekilde vergilendirilen tahvillerin değişik vadelerdeki faiz oranlarını gösteren eğriye ne ad verilir? 26. Devletin para basma suretiyle satın aldığı reel mal ve hizmet miktarına ne ad verilir? A) Enflasyon B) Devalüasyon C) Senyoraj geliri D) Stagflasyon E) Sterilizasyon A) J eğrisi B) Laffer eğrisi C) Getiri eğrisi D) Phillips eğrisi E) Zamanlar arası farksızlık eğrisi Çözüm: Tahvil faizinin belirlenmesinde reel faiz oranı, enflasyon oranı, risk primi, likidite ve vade farkı belirleyicidir. İşte bunlardan vade dışındakilerin hesaba katılmadığı bir durumda tahvil getirisinin yalnızca vadeye göre çizildiği eğriye getiri veya verim eğrisi denir. Getiri eğrisi artan, azalan veya sıfır eğimli bir eğri olabilir. Artan olması durumunda vade uzadıkça faizin de arttığı, uzun dönemli faizin kısa dönemli faizden yüksek olduğu durumu ifade eder. Çözüm: Devletin para basma tekel gücüne sahip olmasından dolayı elde ettiği gelire senyoraj geliri denmektedir. Devletin en kolay gelir elde etme yollarından biridir. Senyoraj geliri, çıkarılan paranın nominal değerinden kağıt, boya, işçilik maliyetinin çıkarılmasıyla bulunur. Devletin kazandığı senyoraj geliri karşılığında halk enflasyon vergisi kadar gelir kaybına uğrar. Enflasyon vergisi para arzının arttığı bir durumda artan fiyatlarla birlikte halkın cebinde tuttuğu reel ankesin azalmasıdır. Azalan eğimli olması, vade uzadıkça faizin azaldığı, uzun dönemli faizin kısa dönemli faizden düşük olduğu durumu ifade eder. Yatay eksene paralel olması ise vade uzadıkça faizin değişmediği, uzun dönemli faizin kısa dönemli faize eşit olduğu durumu ifade eder. Cevap C Cevap C 28 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 31. Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi’ne göre, bir ülkenin belirli bir malda karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu durumda, o malla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? 29. Yurt içinde üretilmeyen bir malın ithalatına uygulanan vergilere ne ad verilir? A) Engelleyici tarife B) Spesifik tarife C) Koruyucu tarife D) Hasılat tarifesi E) Bileşik tarife Çözüm: Bir malın ülke sınırları geçişi sırasında alınan vergilere gümrük tarifesi denir. Tarife denmesinin nedeni, farklı mallar için farklı oranların ve tutarların uygulanmasıdır. Tarifeler malın ülkeden çıkışı sırasında da alınabilir ancak daha çok ithalat sırasında uygulanır. Tarife uygulamanın tarihsel olarak iki amaçla uygulandığını söylemek mümkündür. Bunlardan birincisi ulusal endüstrileri korumaktır. Gümrük tarifesi genellikle malın fiyatına yansıtılarak ithal malının fiyatının yükselmesine neden olur ve böyle bir durumda yerli malların rekabet gücü artar. Yerli endüstriyi korumak amaçlı uygulanan böylesi bir tarifeye koruyucu tarife denir. Ayrıca ithalatı sıfıra düşürecek kadar yüksek düzeyde uygulanan tarifeye de Yasaklayıcı (Engelleyici) tarife denir. A) Emek / Sermaye oranının değişken olduğu bir maldır. B) Emek mobilitesinin göreli olarak düşük olduğu bir maldır. C) Emek mobilitesinin göreli olarak yüksek olduğu bir maldır. D) Emek verimliliğinin göreli olarak düşük olduğu bir maldır. E) Emek verimliliğinin göreli olarak yüksek olduğu bir maldır. Çözüm: A. Smith’in geliştirdiği Mutlak Üstünlükler Teorisi'ne göre ülkelerin az kaynakla daha çok mal üretebildiği mallarda uzmanlaşması ve buna uygun bir serbest ticaret anlayışı tüm ülkelerin yararınadır. Bir malın mübadele değerini yaratan o malın üretiminde harcanan emek saati olduğuna göre ülkeler, diğer ülkelere göre, eşit emekle daha çok üretebildiği malda mutlak üstün olur. Tarife uygulamanın ikinci amacı, gelir elde etmektir. Sonuçta tarifeler bir vergi türüdür. Eğer tarife, yalnızca gelir etme amacıyla uygulanıyorsa buna hasılat tarifesi denir. Örneğin, ülkede hiç üretilmeyen bir mala uygulanan tarife böyle bir tarifedir. D. Ricardo’nun geliştirdiği Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi'ne göre ise serbest ticaretin yararlı olabilmesi için tam bir mutlak üstünlüğe gerek yoktur. Mutlak üstünlüğün olamadığı bir durumda bile karşılaştırmalı üstünlük, ticaret yapabilmenin yeterli koşuludur. Buna göre ülkeler -değeri yaratan emek olduğuna göre- emeğin en verimli olduğu mallarda uzmanlaşırsa dünya üretim ve refahı artar. Bunların dışında tarifeler ad-valorem, spesifik ve karma (bileşik) olarak uygulanır. İthal edilen mala değeri oranında uygulanan tarifeye ad-valorem, ithal edilen mala birtakım fiziki ölçütler üzerinden uygulanan tarifeye spesifik, ithal edilen mala hem ad-valorem hem de spesifik tarife uygulanıyorsa buna karma (bileşik) tarife denir. Cevap E Cevap D 30. Aşağıdakilerden hangisi, serbest bölgelerin kuruluş amaçlarından biri değildir? A) Yabancı sermaye girişlerine uygun ortam hazırlamak B) Gümrük gelirlerini artırmak C) İhracatı artırmak D) Ticari ve sınai faaliyetleri teşvik etmek E) Transit malların diğer ülkelere satışını kolaylaştırmak Çözüm: Serbest bölge, siyasi olarak ülke sınırları içinde ancak gümrük hattının dışında olan bölgelerdir. Serbest bölgeler o bölge için gümrüksüz mal ithaline olanak sağlayarak o bölgenin kalkınmasını teşvik etmek için düşünülmüştür. Serbest bölgelerde gümrük tarifesi uygulanmadığından gümrük gelirleri arttırmak gibi bir amaçla uygulanmazlar. Cevap B 29 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 32. Doğal kaynakların dünya fiyatının artmasının, bu doğal kaynakların üretimini yapan ülkelerde geleneksel sanayi üretiminin azalmasına neden olması aşağıdakilerden hangisiyle adlandırılır? A) Hollanda Hastalığı B) Linder Hipotezi C) Aşamalı Gelişme Teorisi D) Lokomotif Teorisi E) Metzler Paradoksu 34. Aşağıdaki endekslerden hangisi, yoksulluğu ölçmek için kullanılmaz? A) Kafa Sayısı Endeksi B) Sen Endeksi C) Foster-Greer-Thorbecke Endeksi D) Lorenz Endeksi E) Yoksulluk Açığı Endeksi Çözüm: Yoksulluğu ölçmek üzere geliştirilmiş pek çok indeks mevcuttur. Çözüm: Yeni doğal kaynakların bulunması veya mevcut doğal kaynakların dünya fiyatının artmasıyla ülkedeki sanayi üretiminin zayıflamasına Hollanda Hastalığı denir. Yeni doğal kaynakların bulunması veya mevcut doğal kaynakların dünya fiyatının artması başlangıçta ülkenin lehine sonuç yaratır. Ancak zamanla artan ihracat geliriyle bollaşan döviz karşısında ülkenin yerli parası değer kazanır, ihracat sektörü zarar görür. Kafa Sayısı İndeksi: Yoksulluk sınırı altında yaşayan nüfusun toplam nüfusa oranıdır. Yoksulluk Açığı İndeksi: Yoksulların, yoksulluk sınırından ortalama uzaklığının ölçülmesidir. Sen İndeksi: Yoksulluğun yoğunluğunu ve dağılımını tek bir seride birleştiren indekstir. Foster-Greer-Thorbecke P Ölçütü İndeksi: Farklı bölgelerdeki yoksul grupların ağırlıklı ortalamasıdır. Linder’in tercihlerde benzerlik teorisi ise dış ticarette arz koşullarından ziyade talep koşullarının daha etkili olduğunu ortaya koyan görüştür. Lorenz Eğrisi ise yoksulluğu ölçmek için değil, kişisel gelir dağılımını ortaya koymak için kullanılan eğridir. W. Rostow’un Gelişme Aşamaları Kuramı ise beş aşamalık bir süreç içinde gelişmenin koşullarının incelendiği teoridir. Cevap D Lokomotif Teorisi, büyük ekonomilerin dünyayı etkilemesidir. Büyük bir ekonominin büyümesi dış ticaret ilişkileriyle diğer ülkelerin de büyümesine kolaylık sağlar. Metzler Paradoksu ise monopsoncu bir ülkenin tarifelerini yükseltmesi durumunda pazarını kaybetmek istemeyen ihracatçı ülkelerin satış fiyatını düşürmesidir. Cevap A 35. Az gelişmiş ülkelerin, fert başına sermayenin ve fert başına çıktının düşük olduğu bir durumdan çıkmaya çalışsa da yeniden başlangıç durumuna dönmesine ne ad verilir? 33. I. Kişi başına düşen gelir II. Gelir dağılımı eşitsizliği A) Koşulsuz yakınsama III. İşsizlik oranı B) Koşullu yakınsama IV. Enflasyon C) Yoksulluk tuzağı D) Altın kural E) Feldstein-Horioka bulmacası Kuznets’in Ters U Eğrisi’ne göre, yukarıdakilerden hangileri arasında bir ilişki vardır? A) I ile II B) I ile III D) II ile III C) I ile IV E) III ile IV Çözüm: Kişi başına gelir, toplam gelirin nüfusa oranlanması ile elde edilir. Gelirin ve nüfusun arttığı bir durumda kişi başına gelirin artabilmesi için büyüme oranının nüfus artış oranından daha yüksek olması gerekir. Çözüm: Kuznets’in Ters U Kuramı büyüme ile gelir dağılımı adaleti (veya adaletsizliği) arasındaki ilişkiyi inceler. Görüşe göre büyüyen bir ekonomide sanayileşmenin sonucu olarak kent ve kır arasındaki gelir farkı artar ancak zamanla sanayi nüfusunun artmasıyla kentteki kişi başına gelir az artarak kentle kır arasındaki fark azalır. O halde Ters U Kuramı, kişi başına düşen gelir ve gelir dağılımı eşitsizliği arasındaki ilişkiyi inceler. Büyüyen bir ekonomide nüfus artış hızı, büyüme oranından daha yüksekse kişi başına gelir artamaz, ülke yoksulluk tuzağına yakalanmış olur. Tuzaktan kurtulmanın yolu gelir artış oranında veya nüfus artış oranında yapısal değişiklikler yapmaktan geçer. Cevap A Cevap C 30 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 38. Yurt dışındaki yatırımlardan elde edilen kâr ve faiz gelirleri, ödemeler dengesi içinde aşağıdakilerin hangisinde gösterilir? 36. “Az gelişmiş ülkeler yeterli kaynaklara sahip değildir ve aynı zamanda bu kıt kaynaklardan yararlanmayı da bilmemektedir. Bu nedenle az gelişmiş ülkeler dengesiz büyümek zorundadır.” şeklinde ifade edilen Dengesiz Büyüme Doktrini’nin en önemli savunucusu aşağıdakilerden hangisidir? A) Hirschman B) Kuznets D) Rostow C) Lewis E) Kaldor Çözüm: Dengesiz Büyüme Kuramı’nın en önemli temsilcisi P. Streeten ile birlikte A. Hirschman’dır. Dengesiz Büyüme Kuramı, dengeli büyüme lehine olan görüşlere karşı oluşturulmuştur. A) Sermaye hesabı B) Finans hesabı C) Net hata ve noksan D) Cari işlemler hesabı E) Portföy hesabı Çözüm: Bir ülkedeki yerleşiklerin, dış ülkelerdeki yerleşiklerle yaptıkları her türlü ekonomik sonuç doğuran faaliyetlerin sistematik kaydına Ödemeler Dengesi denir. Dengeli büyüme teorisinde sektörlerarası bağımlılığın yaratacağı dışsallıklardan yararlanabilmek için kaynakların ahenkli bir şekilde sektörler arasında dağıtılması görüşü vardır. Oysa Dengesiz Büyüme Yaklaşımı’na göre böylesi bir ahenkli kaynak dağıtım mekanizması büyümenin dinamizmini ortadan kaldırır. Sıçramalı bir şekilde büyümeyi sağlayabilmek için ekonomide gerginlikler yaratmak gerekir. Ödemeler Dengesi'nde, cari işlemler hesabı, sermaye ve finans hesabı ve net hata noksan hesabı olmak üzere üç temel hesap kalemi bulunur. Bunlardan cari işlemler hesabı içinde; mal ticareti, hizmet ticareti, gelirler hesabı ve karşılıksız transferler olmak üzere dört adet alt hesap bulunur. Mal ticareti içinde ihracat ve ithalat, hizmet ticareti içinde turizm, sağlık ve eğitim harcamaları, lisans ve patent ödemeleri, resmi harcamalar gibi kalemler bulunur. Gelirler hesabı içindeyse uluslararası ücret, faiz ve kâr transferleri yer alır. Cari işlemler hesabının son kalemini oluşturan karşılıksız transferlerde ise uluslararası bağış ve yardımlar ile dış ülkelere sürekli yerleşmiş işçilerin yolladıkları dövizler yer alır. Cevap A Yabancı yatırımların kendisi finans hesabına kaydedilirken bunların gelirleri cari işlemler hesabı içindeki gelirler hesabına kaydedilirler. Cevap D 39. Aşağıdakilerden hangisi, tezgâh üstü bir piyasadır? B) 66,3 C) 77,2 D) 81,8 TCMB açık piyasası B) TCMB interbank para piyasası C) İMKB tahvil ve bono piyasası D) İstanbul altın borsası E) Bankalar arası repo piyasası Çözüm: Farklı mekanlardaki alıcı ve satıcının, belli miktarın üzerinde, borsa gibi organize olmuş piyasalar dışında, menkul kıymet alıp sattıkları piyasalar, tezgah üstü piyasalardır. 37. TC Merkez Bankası Ödemeler Dengesi İstatistiklerine göre, 2011 yılı sonunda yıllık cari işlemler açığı kaç milyar ABD doları olmuştur? A) 46,6 A) E) 89,4 Borsaya kote ettirilmemiş hisse senedi piyasası, Bankalar arası Para Piyasası, Çözüm: 2011 yılında Türkiye’de cari işlemler açığı 77,2 milyar dolar, sermaye ve finans hesabı fazlası (resmi rezervler hariç) 62,8 milyar dolar, resmi rezerv hesabı 1,8 milyar dolar ve net hata noksan hesabı 12,5 milyar dolar olmuştur. Bankalar arası Repo Piyasası, Bankalar arası Tahvil Piyasası, Bankalar arası Döviz Piyasası, tezgah üstü piyasalara örnek olarak verilebilir. Cevap C Cevap E 31 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 40. I. Türkiye Kalkınma Bankası II. Türkiye İhracat Kredi Bankası III. İlbank Yukarıdakilerden hangileri, kamu sermayeli kalkınma ve yatırım bankaları arasında yer alır? A) Yalnız I D) II ve III B) I ve II C) I ve III E) I, II ve III Çözüm: Türkiye’deki kamu sermayeli kalkınma ve yatırım bankaları İller Bankası Türk İhracat Kredi Bankası (Eximbank) ve Türkiye Kalkınma Bankası’dır. Özel ve yabancı sermayeli kalkınma ve yatırım bankaları ise Türkiye Sınai Kalkınma Bankası, Nurol Yatırım Bankası, GSD Yatırım Bankası, Aktif Yatırım Bankası, Diler Yatırım Bankası, Bank Pozitif Kredi ve Kalkınma Bankası, Taib Yatırım Bankası ve Merrill Lynch Yatırım Bankası’dır. Cevap E 32 İKTİSAT TESTİ BİTTİ. CEVAPLARINIZI KONTROL EDİNİZ. İŞLETME 2012 - KPSS / AB 1. Bu testte 40 soru vardır. 2. Cevaplarınızı, cevap kağıdının İktisat Testi için ayrılan kısmına işaretleyiniz. 1. Teknoloji, bir organizasyonda aşağıdakilerden hangisini etkilemez? A) Kişileri B) Denetim alanını C) Örgütsel ilişkileri D) Yönetim tekniklerini 2. E) Hissedar sahipliğini I. Geçmiş deneyimler II. Kişilik III. Tutumlar Yukarıdakilerden hangileri, algılamayı etkileyen faktörler arasında yer alır? A) Yalnız I B) Yalnız II D) II ve III Çözüm: Teknolojinin en genel tanımı, bilginin insan ihtiyaçlarını karşılamak için uygulanmasıdır. Üretim yönetiminde ise mal ve hizmet üretmek için kullanılan yolyöntem, makine, takım ve teçhizattır. C) I ve III E) I, II ve III Çözüm: Algı, çevreden gelen uyarıcılardır. Algılama ise bireyin beş duyu organı aracılığıyla çevreden gelen uyarıcıları kabul etmesi, duyumların yorumlanması ve uyarıcılara anlam verilmesi sürecidir. Algılamayı etkileyen faktörler: Günümüz dünyasında, insanoğlunun yaşamını en çok etkileyen faktörlerin başında teknoloji gelmektedir. Teknoloji daha yüksek yaşam standardı ve ekonomik gelişmeler için en önemli kaynaklardandır. Şüphesiz ki organizasyonlarda da pek çok alanda etkisinden bahsetmek mümkündür. Teknoloji, organizasyonlarda kişileri, örgütsel ilişkileri, yönetim tekniklerini, denetimi ve denetim alanını da etkiler. Hissedar sahipliği ise organizasyonlarda teknolojinin etkilediği alanlardan biri değildir. Uyarıcı faktörler Cevap E • büyüklük, • renk, • ağırlık, • biçim vb. fiziksel nesne nitelikleri. Kişisel faktörler • geçmiş deneyimler, • kişilik, • tutum, • temel güdüler, • beklentiler gibi bireysel nitelikler. Cevap E 33 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 3. İşletmenin gelecekte nerede olmak ve nasıl görünmek istediği aşağıdakilerden hangisiyle belirlenir? A) Misyon B) Hedef D) Vizyon 5. C) Amaç A) Maslow E) Politika B) McClelland D) Pavlov C) Herzberg E) Vroom Çözüm: Misyon, işletmenin ne yapmak ve hangi amaçla yapmak üzere kurulduğunu, kendisini nasıl görmek istediğini, işletmenin varlık nedeninin ne olduğunu ifade eder. Çözüm: Herzberg, çalışma ortamında güdüleme ile ilgili etmenleri güdüleyici ve hijyen (sağlık) etmenler olarak iki grupta toplanmıştır. Vizyon, işletmenin gelecekte nerede olmak ve nasıl görünmek istediğini belirten kavramdır. Var olan gerçekler ile gelecekte beklenen koşulları birleştirerek işletme için arzu edilen gelecek imajıdır. Güdüleyici etmenler; işin içeriği ile ilgili olan bu etmenler; iş başarma, tanıma, sorumluluk, gelişme ve ilerlemedir. Bu etmenlerin varlığı bireyi güdülerken yokluğu bireyin doyumu üzerinde bir etki yapmaz. Hijyen (sağlık) etmenler, işin çevresi ile ilgili olan bu etmenler; işletmenin yönetimi ve politikası, denetim ücret ve çalışma koşullarıdır. Bu etmenlerin varlığı, güdüleme üzerinde herhangi bir etkide bulunmazken yokluğu doyumsuzluk yaratır. Hedef, amaçlara erişmek için gerekli olan kısa dönemli aşama durumlarıdır. Açık ve ölçülebilir özellik taşırlar. Amaçlar soyut olabilir ancak hedefler somut ve rakamsal olmalıdır. Pavlov ⇒ Klasik koşullandırma Amaç, işletmenin gelecekte ulaşmayı düşündüğü durumdur. 4. Güdüleme etmenlerini; sağlık etmenleri ve güdüleyici etmenler olarak sınıflandıran kuram aşağıdakilerden hangisine aittir? Maslow ⇒ İhtiyaçlar hiyerarşisi Politika, faaliyetlerin yerine getirilmesinde çalışanlara yol gösteren genel hareket planlarıdır. McCleand ⇒ Başarı ihtiyacı teorisi Cevap D Cevap C Vroom ⇒ Beklenti teorisi Bir bütünün, kendisini oluşturan parçaların toplamından daha fazlasını ifade ettiğini belirten kavrama ne ad verilir? A) Holizm B) Höristik D) Negatif entropi C) Entropi E) Etkililik Çözüm: Holizm (sinerji): Bir bütünün kendisini oluşturan parçaların toplamından daha fazlasını belirten bir kavramdır. Entropi: Sistemin zaman içerisinde bozulması, yaşamsal faaliyetlerinin kaybolup ölmesidir. Negatif (olumsuz) entropi: Bozulan sistemin dengesini yeniden kurmak için gereken önlemlerin alınmasıdır. Höristik: Karar verme faaliyetlerinde kişilere yardımcı olan kestirme yollara verilen addır. Temsil edici, kullanabilirlik, dayanak (uyarlama) olarak üç tür höristik vardır. Etkililik: İşletmenin elde ettiği çıktının planlamış olduğu çıktıyla karşılaştırılmasıdır. Amaçlara ne ölçüde ulaşabildiğinin göstergesidir. Cevap A 34 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 6. McGregor, insan doğası ve güdüleme arasındaki ilişkileri X ve Y Kuramları ile tanımlamıştır. 7. Buna göre aşağıdakilerden hangisi, Y Kuramı’nın özelliklerinden biridir? A) İnsanların çoğu yaratıcı değildir ve değişikliğe karşı direnç gösterir. B) Kişinin amaçlarına yönelmesi, ödülle birlikte başarı ihtiyacını tatmine yöneliktir. C) Ortalama bir insan, kendisine en fazla ekonomik kazanç getirecek işi yapar. D) Ortalama bir insan, iş ve yükselmeye hevesli değildir. E) Kişiler, kendilerini düşündükleri için örgüt amaçlarını önemsemezler. Albert Bandura’ya göre bir davranış; bilişsel, davranışsal ve çevresel belirleyiciler arasında sürekli ve karşılıklı etkileşimlerle açıklanabilir. Buna göre, bu görüş aşağıdaki yaklaşımlardan hangisinin içinde incelenmektedir? A) Sosyal Öğrenme Kuramı B) Şartlandırma Kuramı C) Etki Kanunu D) Süreç Modeli E) Ümit Kuramı • Ortalama insan doğuştan çalışmayı sevmez, işten kaçar. Yönetim tedbir almalı disipline önem vermeli, cezalarla korkutmalıdır. Çözüm: Sosyal Öğrenme Kuramı, Albert Bandura'nın yaptığı çalışmalar sonucu ortaya koyduğu bir öğrenme kuramıdır. Kurama göre, bireyler her zaman öğreneceklerini bilgi, beceri ya da davranış üzerinde doğrudan çalışma ya da bilgi, beceri ya da davranışlara ilişkin doğrudan deneyim elde etme olmaksızın diğer bireylere bu davranışlar öğretilirken ya da diğer bireyler bu davranışları sergilerken onları gözleyerek de öğrenebilirler. Albert Bandura'ya göre bir davranış; bilişsel, davranışsal ve çevresel belirleyiciler arasında sürekli ve karşılıklı etkileşimlerle açıklanabilir. Sosyal Öğrenme Kuramı’nda model alınan temel nitelikleri model alma davranışına yön veren önemli bir kriterdir. (yaş - benzerlik - cinsiyet - karakter - statü) • İnsanların çoğu yaratıcı değildir ve değişikliğe karşı direnç gösterir. Cevap A • Ortalama bir insan, kendisine en fazla ekonomik kazanç getirecek işi yapar. • Kişiler, kendilerini düşündükleri için örgüt amaçlarını önemsemezler. Çözüm: Yöneticilerin astların durumları ile ilgili iki varsayımdan hareket edebileceklerini belirten McGregor X ve Y teorilerini ortaya atmıştır. X Teorisi Varsayımları Y Teorisi Varsayımları • Kişinin amaçlarına yönelmesi, ödülle birlikte başarı ihtiyacını tatmine yöneliktir. • Ortalama insan için çalışmak doğal ve haz vericidir. • Ceza, korkutma örgütsel amaçlara yöneltecek tek yol değildir. • Koşullar sağlandığında, ortalama insan sorumluluğu kabul etmeyi öğrendiği gibi sorumluluk istemeyi de öğrenir. • Hayal gücü, organizasyon sorunlarının çözümünde yetenek ve yaratıcılık, sınırlı değil, geniş çoğunluğa özgüdür. • Çağdaş endüstri koşulları insanı ancak belirli bir konuda çalışma ve uzmanlaşmaya zorladığından, yetenek ve becerilerinden yararlanabilmeyi sağlamaktadır. Cevap B 35 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 8. Aşağıdaki iletişim ağ modellerinden hangisinin merkezîleşme derecesi en yüksektir? A) Y biçimi B) Zincir D) Serbest 9. C) Tekerlek Aşağıdakilerden hangisi, Z tipi örgütün özellikleri arasında yer alır? A) E) Çember Uzun süreli istihdam B) Bireysel karar verme C) Kolektif sorumluluk Çözüm: İletişim ağı Leavitt tarafından geliştirilmiştir. Bir işletmede grupların içinde görülebilecek iletişim modelleridir. D) Hızlı değerlendirme ve yükseltme E) İşçiye yalnızca işçi olarak bakma Tekerlek (salkım), ast-üst ilişkilerinin kesin çizgilerle belirlendiği, otoriter yönetimlerde görülür. Merkezileşme derecesi yüksek, grup tatmini azdır. Grubun tüm üyelerinin merkezi konumdaki yetkili ile bilgi alışverişinde bulunmalarına karşın kendi aralarında bir iletişim yaşanmamaktadır. Otorite ve karar alma insiyatifi örgütün en üst yöneticisinde toplanır. Çözüm: McGregor tarafından ortaya atılan X ve Y teorileri büyük yankı uyandırmıştır. William OUCHI ABD'deki ve Japonya'daki şirketlerin yapılarını karşılaştırmalı olarak inceledikten sonra "Z teorisi"ni ortaya atmıştır. Buna göre Z tipi örgütlenmeler oluşmuştur. Z Tipi Örgütün Özellikleri Y biçimi (modeli), salkım (tekerlek) modelinden sonra merkezileşme derecesi en yüksek modeldir. Kişisel tatmin, hız ve doğruluk yüksek, haberleşme kanal sayısı ve grup tatmini düşüktür. Zincir, iletişim durumu iş görenlerin birbirine karşı yakınlık durumuna göre farklılık gösterir. Çember, demokratik bir yapıya sahiptir. İletişim yataydır, çalışanların morali yüksektir. Serbest, tüm haberleşme kanallarının her zaman ve herkese açık olduğu, herkesin herkese hiçbir kısıtlama olmadan iletişimde bulunduğu modeldir. • Uzun süreli istihdam söz konusudur. • Kollektif karar alma mevcuttur. • Yükselme hızlı değildir. • Kuruluşa yönelik bir uzmanlaşma vardır. • Çalışanlarla bir ailenin fertleri gibi ilgilenilir. • İşletmelerde çalışan tüm personelin üstü tarafından denetlenmeden, otonom olarak çalışabileceği, kendilerine güvenilen bir yönetim tarzı vardır. Cevap A Cevap C 10. 7-S Modeli, bir işletmeyi başarılı veya başarısız yapan nedenleri bulmaya çalışır. Aşağıdakilerden hangisi, 7-S Modeli’ni oluşturan etmenlerden biri değildir? A) Strateji B) Yapı D) Üstünlükler C) Beceriler E) Personel Çözüm: 7-S modeli, bir işletmeyi başarılı veya başarısız yapan nedenleri bulmaya çalışır. McKinsey danışmanlık şirketi tarafından yapılan model, kuruluşların faaliyetleri, altyapı ve etkileşimleri konularında ayrıntılı tartışmalar için uygundur. Bu model tüm ögeleri bir araya sinerjik sıraya konulması gerektiği görüşü ile bir kurumun yedi ana unsuru çevresinde kurulmuştur. • Strateji, • Yapı, • Beceriler (yetenek), • Personel (çalışanlar), • Stil, • Sistem, • Paylaşılan (ortak) değerler. Cevap D 36 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 13. Neoklasik yönetim akımının öncüsü kabul edilen araştırma aşağıdakilerden hangisidir? A) Harwood Araştırması 11. Bürokratik personelin sayısı ile yapılacak iş sayısının ters orantılı olduğunu öne süren eleştirel fikir aşağıdakilerden hangisidir? A) Peter İlkesi B) Tavistock Araştırmaları B) Hawthorne Etkisi C) Hawthorne Araştırmaları C) Kısıtlı Rasyonellik D) Porter’in Endüstri Analizi Araştırması D) Sinerjik Etki E) Woodward Araştırması E) Parkinson Kanunu Çözüm: Hawthorne araştırmaları, 1920'li yıllarda krize girişin kendini göstermesi ve sosyo-politik iklimin değişimi ile endüstride önemli adımların görülmeye başlamasıyla ortaya çıkmıştır. Elton Mayo ve arkadaşları, Western Electric İşletmesi'nin tesislerinde çalışmaları başlatmışlardır. Yapılan araştırmanın konusu, bilimsel yönetim ilkelerinin geçerliliğinin ve iddialarının doğruluk derecesini belirlemektir. Hawthorne araştırmaları, Neo-klasik (davranışsal) yaklaşımın öncüsüdür. Bu yaklaşımın en önemli özelliği, yapılan seri araştırmalardır. Bu araştırmalar, Çözüm: Parkinson Kanunu, C. N. Parkinson tarafından ortaya atılan ve iş yükünü hafifletmek amacıyla bir örgütte alınan yeni elemanların, tam tersi bir işlev görerek yeni işler yaratmaları sonucu amirlerin işlerin üstesinden gelmek için yeni elemanlara ihtiyaç duymaları ve bunun sürekli yenilenen bir süreç olarak örgütlerin genişlemesine neden olduğunu ifaden eden yasadır. Bürokratik personelin sayısı ile yapılacak iş sayısının ters orantılı olduğunu ileri süren eleştirel fikirdir. Buna göre iş azaldıkça personel artar. Cevap E • Işıklandırma Deneyleri, • Röle Montaj Odası Deneyleri, • Tek Sarma Gözlem Odası Deneyi, • Harwood Araştırmaları, • Tavistock Enstitüsü Araştırmaları. Cevap C 14. Örgütte; karar verme, planlama ve bunların yürütülmesinde doğru, dürüst ve adil davranılıp davranılmadığı ile ilgili adalet olgusu, işletme literatüründe aşağıdakilerden hangisiyle adlandırılır? 12. Aşağıdakilerden hangisi, sinerjik etkiden faydalanmaya örnek oluşturmaz? A) Stratejik birlik B) Ortak girişim C) Proje tipi işler D) Tekel E) Konsorsiyum Çözüm: Sinerji, işletme stratejisinin temel elemanlarından biridir. Sinerji iş birliğidir. Buradaki iş birliği işletmenin her türlü faaliyetleri ve özellikle farklı üretim ve satış faaliyetleri arasındaki koordinasyonla ilgilidir. Sinerji, sisteme giren değerlerden daha fazla değer elde etmeyi simgeler. Büyük şirketler ve özellikle holdinglerin lehinedir. Sinerji etki (birlikte etki), iki etkenin beraberce olan etkisinin, tek başına etkinin toplamından fazla olmasıdır. Stratejik birlik, ortak girişim, proje tipi işler, konsorsiyum da iş birliği stratejik etkiden faydalanmaya örnektir. Tekel, sinerjik etkiye örnek değildir, tekelde iş birliği değil, bir ürün için üretici ya da dağıtımcı olarak tek bir firmanın bulunması durumudur. A) Etkileşim adaleti B) İşlem adaleti C) Dağıtım adaleti D) Normatif adalet E) Devam adaleti Çözüm: İşlem adaleti, örgütte karar verme, planlama ve bunların yürütülmesinde doğru, dürüst ve adil davranılıp davranılmadığı ile ilgili adalet olgusudur. İşlem adaleti, örgütsel kaynakların dağıtımından sorumlu olan yöneticilerin veya kişilerin kaynak dağıtımında izlediği süreçlerle ilgilidir. İşleme dayalı bir adalet algısı, çalışanların kararların alınma biçimine yönelik gösterdikleri tepkiler şeklinde ortaya çıkmaktadır. İşlem adaleti, dağıtım kararlarının nasıl verildiğinin yanı sıra nesnel ve özel durumlarla da ilgilidir. Cevap B Cevap D 37 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 17. Aşağıdakilerden hangisi, stok yönetim modellerinde kullanılan maliyet bileşenlerinden biri değildir? 15. Aşağıdakilerden hangisi, talep tahmininde kullanılan regresyon yöntemiyle ilişkili bir kavramdır? A) Amaç fonksiyonu B) Bağımlı değişken C) Kısıt D) Faaliyet bolluğu E) Tam sayılı değişken Çözüm: Talep tahmini, tüketicilerin gelecekte ne miktarda mal ve hizmet talep edeceklerinin kestirilmesi işlevidir. Talep tahmini, üretim, planlama çalışmasının temelini oluşturur. A) Elde bulundurma maliyeti B) Hızlandırma maliyeti C) Elde bulundurmama maliyeti D) Sipariş verme maliyeti E) Toplam stok maliyeti Çözüm: Stok yönetiminde uygulanan hesaplama yöntemlerini daha iyi anlamak için stok kontrol faaliyetlerinden etkilenen maliyet unsurlarından yararlanılır. Regresyon yöntemi, iki veya fazla değişken arasındaki ilişkiyi belirtmek için kullanılır, sebep-sonuç ilişkisini gösterir. İlişkinin miktarı bir sayıyla belirlenir. Regresyon yönteminin uygulanabilmesi için değişkenlerin bağımlı ve bağımsız değişken olarak ayrılması ve regresyon modelinin kurulması gerekmektedir. Yöntem, bağımsız değişkenlerdeki değişmenin bağımlı değişkende meydana getirdiği değişikliği ölçmek amacıyla kullanılır. • Miktar iskontoları, • Sipariş maliyetleri, • Direkt malzeme maliyetleri, • Direkt işçilik maliyetleri, • Fazla mesai veya vardiya maliyetleri, • Yeni işçi alma, eğitme ve işten çıkarma maliyetleri, Cevap B • Fazla kapasite maliyetleri, • Yıpranma-eskime maliyetleri, • Vergiler ve faiz masrafları, • Depolama maliyetleri, • Taşıma maliyetleri, • Fiyat değişiklikleri, • Müşterinin kaçırılması maliyetleri. Yukarıda sayılan maliyet unsurları, uygulama bakımından daha rahat bir gruplamaya da tabii tutulur. Buna göre, 16. Bir işletmenin; müşteri ilişkileri, sipariş karşılama ve tedarikçi ilişkileri süreçlerini bağlayan hizmet, malzeme ve bilgi akışı ağı aşağıdakilerden hangisiyle adlandırılır? A) Tedarik zinciri B) Tedarik süresi C) Tedarik duyarlılığı D) Tedarik kanalı E) Tedarik kapsamı • Sipariş maliyetleri, • Stok bulundurma (elde bulundurma) maliyeti, • Stok bulundurmama (elde bulundurmama) maliyeti. Cevap B Çözüm: Tedarik zinciri, bir işletmenin müşteri ilişkileri, sipariş karşılama ve tedarikçi ilişkileri süreçlerini bağlayan hizmet, malzeme ve bilgi akışıdır. Müşteri ihtiyaçlarını doğru zamanda, yerde ve uygun fiyatla sunabilmek için yapılır. Mal ve hizmetlerin tedarik aşamasından, üretimine ve nihai tüketiciye ulaşmasına kadar birbirini izleyen tüm faaliyetlerdir. Cevap A 38 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 18. USB bellek montajı yapan bir işletmenin ürün başına standart maliyeti ¨15’tir. Bunun ¨7’sini malzeme maliyeti oluşturmaktadır. USB bellekler ¨30’dan satılmaktadır. 19. Bir projeyi oluşturan faaliyetler, önceki faaliyetler ve faaliyet süreleri aşağıdaki tabloda verilmiştir. Faaliyet Buna göre, sadece malzeme maliyetlerini değiştirerek çok faktörlü üretkenliğini 3 düzeyine çıkarmak isteyen işletme, bu amacına ulaşmak için malzeme maliyetini kaç liraya düşürmelidir? A) 6 B) 5 C) 4 D) 3 E) 2 Çözüm: Çok faktör (toplam faktör) üretkenliği, bir üretim Süre (gün) - 5 B A 2 C A 4 D B, C 3 E C 5 F D, E 2 Buna göre, bu proje kaç günde biter? faaliyeti sonunda elde edilen çıktının bu üretim faaliyetinde kullanılan tüm girdilere oranı olarak hesaplanan üretkenlik türüdür. Üretimde kullanılan tüm faktörlerin katkısını içermesi nedeniyle genel üretkenlik düzeyi hakkında fikir verebilmektedir. A) 10 B) 12 C) 14 D) 16 E) 18 Çözüm: Çok faktörlü üretkenlik = 3 Standart maliyet = ¨15 (2) Malzeme maliyeti = ¨7 B (3) (5) A Elde edilen çıktı = ¨30 (satış fiyatı) D (4) Çok faktörlü üretkenlik = Elde edilen çıktı Tüm girdiler 3= Önceki faaliyet A ( 2) F (3) C (5 ) E (2) I. YOL A → B → D → F 30 (15 − 7 ) + x 5 ⊕ 2 ⊕ 3 ⊕ 2 =12 II. YOL A → C → D → F x=2 5 ⊕ 4 ⊕ 3 ⊕ 2 =14 Cevap E III. YOL A → C → E → F 5 ⊕ 4 ⊕ 5 ⊕ 2 =16 Soruda verilen faaliyet ve öncelik faaliyet verilerine göre oluşabilecek III alternatif yol vardır. Ancak verilen bilgilere bakıldığında, F faaliyetinden önce E, E faaliyetinden önce C'nin tamamlanması koşulu verildiğinden seçilecek yol III. yoldur ve projenin tamamlanma süresi ise 16 gündür. Cevap D 39 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 20. Maksimizasyon yapısındaki bir doğrusal programlama modelinin değişkenlerinin çözüm değerleri aşağıdaki tabloda verilmiştir. Değişken X1 Çözüm değeri 3 Amaç fonksiyonu katsayısı 7 İndirgenmiş maliyet 0 X2 25 5 0 X3 0 3 -1 21. Öngörülmeyen talepleri karşılamak üzere tutulan stok miktarı aşağıdakilerden hangisiyle adlandırılır? A) Buna göre, X3’ün çözüme girebilmesi için amaç fonksiyonu katsayısının alabileceği en küçük değer kaçtır? A) 2 B) 3 C) 4 D) 5 Güvence stoku B) Müşteri stoku C) Talep stoku D) Tedarik stoku E) Özel stok Çözüm: Güvence stoku: Öngörülmeyen talepleri karşılamak üzere tutulan stor miktarıdır. Talepteki belirsiz değişimlere karşı, talebi yine de karşılamaya yönelik stoktur. E) 8 Cevap A Çözüm: Doğrusal programlama, işletmecilik alanlarında kapsamlı olarak sorunların çözümünde kullanılmaktadır. Etkin mal-hizmet üretimi ve arzı için gelirleri maksimum hale getirmek veya maliyet ve masrafları minimum hale getirmekte kullanılır. Maksimizasyon yapısındaki doğrusal programlama modeli değişkenlerine bakıldığında x1 ve x2'nin indirgenmiş maliyeti 0'dır. Yani çözümdedir. x3 ise çözümde değildir. Çözümde yer alması için indirgenmiş maliyet 0, çözüme girebilmesi için 0'dan büyük yani pozitif değer olmalıdır. Soru da x3'ün çözüme girebilmesi için amaç fonksiyonu katsayısının alabileceği en küçük değer istendiğinden bunu sağlayan sayı 4'tür. 4, 3'ten büyük en küçük değerdir ve indirgenmiş maliyeti de 1 yapar. 22. Aşağıdakilerden hangisi, kalite maliyetlerinin ölçülmesinde kullanılmaz? Cevap C A) İş gücü endeksi B) Maliyet endeksi C) Risk endeksi D) Satış endeksi E) Üretim endeksi Çözüm: Bir mamulün maliyeti, kalite için yapılan harcamaları da içerir. Kalite maliyetlerinin ölçümü sürecinde ağırlıklı olarak endekslerden faydalanılır. Öncelikle yönetim maliyetlerin tahminini yapar, ardından da endekslerle açıklanır. En yaygın kullanılan endeksler; Kalite maliyetleri İş gücü endeksi = Direkt işçilik saatleri Maliyet endeksi = Satış endeksi = Üretim endeksi = Kalite maliyetleri İmalat maliyeti Kalite maliyetleri Satışlar Kalite maliyetleri Üretim miktarı Cevap C 40 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 23. Aşağıdakilerden hangisi, kuruluş yeri seçimi sürecinde kullanılabilecek tekniklerden biri değildir? A) 25. İhtiyaç kavramıyla ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? Taşıma modeli A) İhtiyaçlar insanların temel gereksinimleridir. B) Başabaş noktası analizi B) C) Optimizasyon İhtiyaçlar her zaman basit değildir, anlaşılması için yorum yapılması gerekebilir. D) Bekleme hattı (kuyruk) modeli C) E) Simülasyon İhtiyaç, yokluğun meydana getirdiği gerilim hâlidir. D) İnsanlar, yeme ve içme kadar dinlenmeye de ihtiyaç duyarlar. Çözüm: İşletme açısından kuruluş yer seçimi, ölçülebilir E) maliyet unsurları ile uzun vadeli görünmeyen maliyet unsurlarının toplamını minimum yapan bir çözümün bulunmasıdır. Çözümle ilgili bilgi toplamanın belirli bir metodu yoktur. Ancak araştırıcı genellikle sistematik çalışır. Toplanan bilgilerin sınıflandırılması ve değerlenerek analizlerinde kullanılması ile ilgili çeşitli teknikler vardır. Bu teknikler; İhtiyaçlar belli nesnelere yönlendirildiklerinde talep ortaya çıkar. Çözüm: İhtiyaç, en sade tanımıyla bir davranışa neden olan içsel etkilerdir. İnsanların bazı temel doygunluklarından yoksun olduklarını hissetme durumudur. • Taşıma modeli (ulaştırma), Genel özellikleri: • Başabaş analizi, • İnsanların temel gereksinimleridir. • Optimizasyon, • • Simulasyon, Her daim basit değildir, anlaşılması için yorum yapılması gerekir. • Karşılaştırmalı yöntemler, • Yokluğun meydana getirdiği gerilim halidir. • Doğrusal (lineer) programlama, • • Kuruluş yeri üçgeni (ağırlık merkezi) yöntemi gibi. İnsanlar yeme ve içme kadar dinlenmeye de ihtiyaç duyarlar. • Şiddetleri birbirinden farklıdır. Bekleme hattı (Kuyruk) Modeli yön eylem araştırması veya yönetim biliminde en geniş uygulama alanı olan modeldir. Müşterilere etkin bir servis sistemi oluşturmakta yararlı bir modeldir. En iyi ve en etkin servisi sağlar. Ancak kuruluş yeri tekniklerinden biri değildir. Talep ise tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılayacak belirli ürünler için satın almaya yönelik gösterdikleri isteklilik durumu ve satın alma yeteneğidir. Talebin oluşması için, Cevap D 24. Aşağıdakilerden hangisi, fiilî kapasiteye etki eden faktörlerden biri değildir? A) • İhtiyaç ortaya konmalı, • İhtiyacı karşılama isteği olmalı, • İhtiyaç karşılayacak ödeme gücü bulunmalıdır. • İhtiyaç tek başına talebi oluşturmaz. Cevap E Tasarım faktörü B) Kuruluş yeri faktörü C) Süreç faktörü D) İş gücü faktörü E) Dinamik faktör Çözüm: Fiili kapasite : İşletmenin mevcut yapısıyla belli bir dönemde gerçekleşen üretim kapasitesidir. Talep değişimi, pazar koşulları gibi faktörlerle normal kapasitenin altında üretim yapma halidir. Fiili kapasiteye etki eden faktörler; • Tasarım faktörü, • Kuruluş yeri faktörü, • Süreç faktörü, • İş gücü faktörü. Cevap E 41 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 27. Aşağıdakilerden hangisi, ürün düzeyleri içinde somut ürünü oluşturan değişkenlerden biri değildir? 26. Aşağıdakilerden hangisi, pazar bölümlendirmenin etkin olabilmesi için gerekli olan koşullardan biri değildir? A) Kalite düzeyi A) Bölümlendirmenin ölçülebilir olması B) Ürün özellikleri B) Pazarın yeterli büyüklükte olması C) Tasarım C) Bölümlendirmenin yalnızca somut ürünler için yapılması D) Garanti D) Pazar bölümlerinin farklılaşmaya uygun olması E) Marka E) Pazar bölümlerinin harekete geçilebilir olması Çözüm: Ürün, belirlenen ihtiyaçları karşılayan işletme sunumlarıdır. Bir ihtiyaç veya isteği tatmin etmek için kullanıcılara sunulan nesnelerdir. Dokunulur ve dokunulamaz niteliklerin oluşturduğu bir bütündür. Ürün kavramı üç boyutta ele alınır. Çözüm: Pazar bölümleme, bireylerin oluşturduğu homojen grupların, pazarlama ve rekabet stratejilerinin oluşturulması amacıyla keşfedilmesi, değerlendirilmesi ve seçilmesidir. Pazar bölümlemenin etkin olabilmesi için, • Bölümlendirme ölçülebilir olmalı, • Pazar yeterli büyüklükte olmalı, • Farklılaşmaya uygun olmalı. Pazar sunulacak mala olan ihtiyaç türdeş (homojen) ise bölümlemeye gerek yoktur. • Pazar bölümleri harekete geçilebilir olmalı, • Her belirlenen pazar bölümünde alıcıların ortak ihtiyaç ve istekleri belirlenmelidir. • Her pazar bölümüne hizmet sağlayabilmek için işletmenin sahip olduğu ve olması gereken olanaklar ve yetenekler bilinmelidir. Çekirdek(öz) ürün: Tüketicinin bir ürünü ya da malı satın alırken neyi satın aldığını ifade eder. Somut ürün: Çekirdek ürünü asıl malı tamamlayan kalite, şekil, marka ve ambalaj gibi niteliklerden oluşur. Tasarım, marka, kalite, ürün özellikleri somut ürünü oluşturan değişkenlerdendir. Zenginleştirilmiş ürün: Mamulle birlikte sunulan ek yarar ve hizmetler bütünüdür. Garanti süresi, bakım-onarım hizmetleri gibi. Buna göre garanti, somut ürünün değil, zenginleştirilmiş ürünün değişkenlerindendir. Cevap D Ancak bölümlendirmenin yalnızca somut ürünler için yapılması doğru ifade değildir. Ürünün somut veya soyut olması pazar bölümlemede bir ölçü değildir. Cevap C 42 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 28. Bir otomobilin belirli bir kilometrede kaç litre yakıt tükettiği bilgisi, aşağıdaki güdü türlerinden hangisiyle ilgilidir? A) Birincil güdüler B) İkincil güdüler C) Rasyonel güdüler D) Bilinçli olmayan güdüler E) Atıl güdüler 30. Aşağıdakilerden hangisi, tüketicilerin satın alma davranışını etkileyen kişisel faktörlerden biridir? A) Aile B) Meslek D) Rol ve statü C) Sosyal sınıf E) Öğrenme Çözüm: Tüketicilerin satın alma davranışlarını etkileyen faktörler Kültürel ve Sosyal Çözüm: Güdüler, tüketicilerin temel ihtiyaçlarını tanımlamaları ve geliştirmelerinde onları etkiler. Geniş bir faaliyet ve karar alanı içinde genel anlamda davranışlara bir rehber gibi hizmet eder. Psikolojik • kültür • yaş • güdüleme • alt kültür • meslek • algılama • sosyal sınıf • ekonomik durum • öğrenme • grup tutumlar • yaşam biçimi ve psikografikler • inançlar ve tutumlar • fikir liderleri Birincil güdüler, bir ürün kategorisinde satın almaya yol açan sebepler. Kişisel • aile • kişilik, benlik • roller ve statü İkincil güdüler, belirli bir markanın satın alınmasında etkili olan sebepler. Bilinçli olmayan güdülerin, tüketicinin gerçek güdülerini bilememe halidir. Cevap B Rasyonel güdüler, tüketicinin kendi durumunu da dikkate alarak rasyonel bir analiz sonucunda seçime yol açan sebeplerdir. Otomobilin belirli bir kilometrede kaç litre yakıt tükettiği bilgisi gibi belli bir nedene ve mantığa dayanarak ortaya çıkarlar. Ucuzluk, dayanıklılık, kalıcılık, nitelikli olma gibi nesnel gerekçelere dayanan güdülerdir. Atıl güdüler, kullanılmayan güdülerdir. Cevap C 31. Pazar bölümlendirmede, alttan üste yaklaşımının benimsenmesiyle pazar bölümünün belirlenmesi aşağıdakilerden hangisiyle adlandırılır? 29. Aynı ürün sınıfında, aynı marka ile daha yüksek kaliteyle yeni bir ürünün üretilmesi aşağıdakilerden hangisiyle ifade edilir? A) Farklılaştırılmamış pazarlama B) Niş pazarlama A) Ürün dizisinin yukarı yönlü genişletilmesi C) Yoğunlaştırılmış pazarlama B) Ürün dizisinin aşağı yönlü genişletilmesi D) Mikro pazarlama C) Markanın ileri yönlü genişletilmesi E) Farklılaştırılmış pazarlama D) Markanın aşağı yönlü genişletilmesi E) Çok marka stratejisi Çözüm: Pazar bölümleme, bir heterojen pazarın daha küçük miktarlarda homojen tüketici gruplarına bölümüdür. Niş pazarlama, göreceli olarak benzer niteliklerde mal/hizmetlere ihtiyaç duyan bir ya da daha çok benzer özelliği paylaşan, küçük bir tüketici kitlesinin istemlerini daha iyi karşılamak amacıyla geliştirilen pazarlama faaliyetleridir. Çok dar kapsamlı, küçük bir pazar bölümüdür, bir pazarın içinde belli bir konuya odaklanmış pazarlamadır. Davranışları, geçmişleri, değerleri ve gereksinimleri benzer olan insanların oluşturduğu alt gruplar belirlenir. Gruplar oluşturulurken alttan üste doğru bir yaklaşım benimsenmiştir. Çözüm: Ürün dizisi birbirleriyle ilişkili mallar kümesidir. Belirli bir ürün dizisiyle üretimi sürdüren işletmeler, kimi zaman bu dizileri genişletebilir. Aynı ürün sınıfında, aynı marka ile daha yüksek kaliteyle yeni bir ürünün üretilmesine ürün dizisinin yukarı yönlü genişletilmesi (yukarıya doğru esnetilmesi) denir. İşletmelerin ürün dizilerini hem aşağıya doğru hem de yukarıya doğru esneme kararı vermeleri söz konusu olabilir. Cevap A Cevap B 43 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 33. 2012 yılı başında bir yıllık spot faiz oranı % 20 ve iki yıllık spot faiz oranı % 25’tir. 32. Piyasada satılan bazı deterjanlar, kimyasal özellikleri aynı olmasına rağmen ambalajları ve reklamları değiştirilerek piyasaya sunulmaktadır. Buna göre, 2013 yılı başı itibarıyla bir yıllık forward faiz oranı yüzde kaç olur? Buna göre bir işletmenin, mevcut pazarda kendi ürününün rakip işletmelerin ürünlerinden farklı olduğu kanısını yaratmak için harcadığı çabalara ne ad verilir? A) Ürün geliştirme A) 5 B) 20 Çeşitlendirme C) Pazar geliştirme D) Ürün hattı uzatma E) Ürün karmasını genişletme E) 45 Çözüm: 2012 1 yıllık spot faiz 1 yılbaşı 2 yıllık spot %25 faiz oranı (1 + 0,25 ) Çözüm: İşletmeler kâr ve büyüme amaçlarına ulaşabil- Mevcut mamuller 2 = (1,20 ) ⋅ (1 + x ) = 1,3020 mek için farklı gelişme stratejileri izleyebilirler. H. Igor Ansoff tarafından geliştirilen büyüme stratejileri 4 kadranlı bir matriste, mamul/pazar fırsat matrisi adıyla görülür. Yeni pazarlar D) 30 %20 B) Mevcut pazarlar C) 25 = 30 Cevap D Yeni ürünler pazara nüfuz etme mamul (ürün) geliştirme pazar geliştirme çeşitlendirme 34. Aşağıdaki teorilerden hangisi, işletmelerde yönetici ve hissedarlar arasındaki ilişkiyi açıklamaktadır? Ürün (mamul) geliştirme stratejisinde, işletme mevcut pazarlara yönelik olarak yeni mamuller geliştirmeye veya mevcut mamullerde değişiklik yaparak yeni mamul haline getirmeye çalışmaktadır. Pazara nüfuz etme stratejisi, mevcut ürünle mevcut pazarlara daha fazla nüfuz etmedir. Pazar geliştirmede amaç, yeni pazarlar bulmak ve geliştirmektir. A) Finansal Hiyerarşi Teorisi B) Vekâlet Teorisi C) Etkin Piyasalar Teorisi D) Eldeki Kuş Teorisi E) Beklentiler Teorisi Çözüm: Vekalet teorisi, bir tarafın diğer tarafı yetkilendirmesiyle birlikte doğan vekalet ilişkilerini açıklamaktadır. Vekalet ilişkisi, kişilerin bir başkasını hizmet üretmek ya da kendisi adına karar vermesi için işe almasıyla ortaya çıkar. İşletmelerde yönetici ve hissedarlar arasındaki ilişkiyi açıklar. Çeşitlendirme stratejisinde, yeni ürünler geliştirme ve bunları yeni pazarlara satma üzerinde durmaktadır. Cevap A Finansal hiyerarşi teorisi, pek çok durumda, yüksek kârlılıkları olan firmaların neden daha az borç kullandıklarını, düşük kârlılıkları olan firmaların da neden yüksek oranda borç kullanımı yoluyla finanslama yoluna gittiklerini açıklamaktadır. Etkin piyasalar teorisi, finansal piyasaların bilgi açısından etkin çalıştığını bu yüzden ticarete konu olan varlıkların zaten mevcut bütün veriyi yansıttığını ve yeni bilgiye mümkün olan en yüksek hızla tepki verdiğini savunan tezdir. Eldeki kuş teorisi, kâr payı dağıtım politikasının firmanın değerini etkilediğini savunmuşlardır. Teoriye göre işletme kâr payı dağıtmayıp oto finansman yaparsa kazancın elde edilmesi için geçen süre uzayacak ve hisse sahiplerinin beklenen getirileri artacaktır. Beklentiler teorisi, geleceği hemen tümüyle öngören bir karar alıcı varsaymaktadır. Teori makro ekonometrik modellerin optimal davranış veya karar verme biçimlerine dayandığını, oysa gerçek hayatta sonuçların, modelde yer alan tarafların politikalarla ilgili beklentilerine göre oluştuğunu belirtir. Cevap B 44 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 35. Aşağıdakilerden hangisi, hisse senedi opsiyonunun değerini etkilemez? A) 36. Aşağıdakilerden hangisi, Sermaye Varlıklarını Fiyatlama Modeli’nin varsayımlarından biri değildir? Pazar endeksi B) Anlaşma fiyatı C) Vadeye kalan süre D) Faiz oranı E) Hisse senedi fiyatının oynaklığı Çözüm: Hisse senedi opsiyonu, belirli bir fiyata gelecekte hisse senedi satın alma hakkı olarak adlandırılır. Opsiyon sahibi, bir şirketin hisselerini belirli bir tarihte, belirli bir fiyata alma hakkına sahiptir. Amaç, borsadaki genel fiyat hareketlerinden yararlanabilmektir. Hisse senedi opsiyonunu etkileyen faktörler, • Spot piyasa fiyatı, • Anlaşma fiyatı, • Vadeye kalan süre, • Faiz oranı, • Hisse senedi fiyatının oynaklığı (değişkenliği), • Temettü. A) Yatırımcılar, portföylerini bir dönemlik beklenen getiriler ve standart sapmalara göre değerlendirir. B) Yatırımcılar daima daha yüksek getiri bekler. C) Yatırımcılar riskten kaçar. D) Yatırımcılar, vergileri ve işlem maliyetlerini göz ardı eder. E) Yatırımcıların, menkul kıymetlerin beklenen getirilerini anlama yetenekleri farklıdır. Çözüm: Sermaye varlıklarını fiyatlama modeli, bir menkul kıymetin beklenen getirisini sistematik riskinin fonksiyonu olarak ifade etmekte ve tüm menkul kıymetlere uygulanabilme potansiyeline de sahip olmaktadır. Başlıca varsayımları, • Yatırımcılar, portföylerini bir dönemlik beklenen getiriler ve standart sapmalara göre değerlendirir. • Yatırımcılar, daima daha yüksek getiri bekler. • Yatırımcılar, riskten kaçar. • Yatırımcılar, vergileri ve işlem maliyetlerini göz ardı eder. • Yatırımcılar, istedikleri kadar risksiz finansal varlık kiralayabilirler. • Tüm finansal varlıklar mükemmel bir şekilde bölünebilir. • Tüm yatırımcılar fiyat alıcısı konumundadır, yatırımcıların alım/satım faaliyeti varlık fiyatını etkilemez. Pazar endeksi hisse senedi opsiyonunu etkilemez. Cevap A Cevap E 45 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 37. ABC Şirketine ait hisse senedinin beklenen getirisi 0,12, getirilerinin standart sapması 0,06 ve betası 1,2’dir. 39. Zayıf tipte etkin olan piyasalarda fiyatlar aşağıdakilerden hangisini yansıtır? A) Buna göre, şirketin getirisinin varyasyon katsayısı kaçtır? A) 0,1 B) 0,5 C) 0,6 D) 2 E) 20 Çözüm: Varyasyon katsayısı, bir olasılık dağılımı için Firmayla ilgili tüm bilgileri B) Halka açıklanmış tüm bilgileri C) Geçmiş fiyat hareketlerini D) Finansal tablo verilerini E) Halka açık olmayan bilgileri normalize edilmiş istatiksel yayılma ölçüsüdür. Varyans, her bir olası getirinin beklenen getiriden farklarının karesinin olasılıklarla çarpımlarının toplamı, standart sapmasının karesidir. Riskin hem anlaşılması hem de ölçülmesi zordur. Riskin ölçümünde varyans veya standart sapma kullanılır. Cevap: Etkin piyasa, menkul kıymet fiyatlarının, menkul kıymet değerleriyle ilgili tüm bilgileri yansıttığı piyasadır. Etkin piyasa kavramı, zayıf tipte etkinlik, yarı güçte etkinlik ve güçlü etkinlik olmak üzere 3'e ayrılır. Zayıf tipte etkinlik, piyasa fiyatlarının; geçmiş fiyatların tarihçesinde yer alan tüm bilgileri hızla yansıttığı durumdur. Değişim katsayısı ise standart sapmanın beklenen getiriye oranıdır. Değişim katsayısı = Standart sapma Beklenen getiri (varyasyon katsayısı) Standart sapma = 0,06 D.K = Beklenen getiri = 0,12 Yarı güçlü tipte etkinlik, piyasa fiyatlarının halka açıklanmış tüm bilgileri yansıttığı durumdur. Güçlü tipte etkinlik, fiyatların gerçek değerleri belirlemede kullanılabilecek tüm bilgileri yansıttığı durumdur. 0,06 0,12 Cevap C = 0,5 Cevap B 40. Bir şirket 2012 yılı başında ¨500 milyon tutarında bir yatırım yapmıştır. Bu yatırımdan 2013 yılı sonunda ¨100 milyon, 2014 yılı sonunda ¨300 milyon ve 2015 yılı sonunda ¨400 milyon nakit girişi elde etmeyi beklemektedir. Nakit akışlarının yıl içinde aylara eşit şekilde dağıldığı varsayılırsa bu yatırımın geri ödeme süresi aşağıdakilerden hangisidir? 38. Aşağıdakilerden hangisi, para piyasası araçlarından biri değildir? A) Repo B) Hazine bonosu C) Finansman bonosu D) Mevduat sertifikası E) Hisse senedi A) 3 yıl, 9 ay Hazine bonosu, • Geri satın alma anlaşması (Repo), • Banka mevduatı (mevduat sertifikası), • Finansman bonoları, • Banka bonosu, • Varlığa dayalı menkul kıymet (VDMK). C) 2 yıl, 6 ay E) 2 yıl Çözüm: Cevap: Para piyasası, kısa vadeli fon arz ve talebinin karşılaştığı piyasadır. Para piyasası araçları, • B) 3 yıl, 3 ay D) 2 yıl, 3 ay Dönemler Nakit akışı Kümülatif 2012 yıl başı 0 −500 −500 2012 yıl sonu 1 0 −500 2013 yıl sonu 2 +100 −400 2014 yıl sonu 3 +300 −100 2015 yıl sonu 4 ∗ +400 +300 3. yıldan sonraki nakit girişi kümülatifi artı hale getirmiştir. Bu nedenle, 1 ⎛ 100 ⎞ 100 1 3 yıl ⊕ ⎜ ⎟ ⇒ 400 = 4 olduğuna göre 12 ⋅ 4 = 3 ay ⎝ 400 ⎠ Hisse senedi ise, sermaye piyasası aracıdır. 3 yıl ⊕ 3 ay Cevap E Cevap B 46 İŞLETME TESTİ BİTTİ. CEVAPLARINIZI KONTROL EDİNİZ. 2012 - KPSS / AB MALİYE 1. Bu testte 40 soru vardır. 2. Cevaplarınızı, cevap kağıdının İktisat Testi için ayrılan kısmına işaretleyiniz. 1. Kamu ekonomisinde kullanılan “ayağı ile oy vermek” kavramıyla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) Kişilerin, sunulan hizmetleri dikkate alarak oy vermesidir. B) Kişilerin, gönüllü olarak sandık başına gitmesidir. C) Merkezî yönetimden beklediğini alamayan seçmenin, yerel yönetimlerde başarılı kişilere yönelmesidir. D) Yerel yönetimin, istediği hizmetleri vermesini sağlayamayan vatandaşın en uygun yerel üretim birimine göçmesidir. E) Merkezî yönetim ile yerel yönetimin sundukları hizmetlerin farklılaştırılarak etkinliğin sağlanmasıdır. 2. Toplumsal yönden vergi ile fayda arasındaki ilişkiyi, “Kişilerin vergi ödemekle katlandıkları özverilerin toplamı, ortak hareket etmekle sağladıkları toplam faydaya eşit olmalıdır.” biçiminde özetleyen iktisatçı aşağıdakilerden hangisidir? A) Von Wiser B) Eugen Böhm-Bawerk C) Emil Sax D) William Jevons E) Leon Walras Çözüm: Siyasal karar alma sürecinin önemi devletin ekonomiye giderek daha fazla müdahalede bulunması veya milli gelirin önemli bir kısmını tahsis etmesi nedeniyle artmaktadır. Öte yandan, kişisel tercihlerin politik karar alma sürecinde esas alınması gerektiği görüşü de günümüzde önemli bir şekilde savunulmaktadır. Gerçekten, demokratik sistemin istikrarlı bir şekilde işleyebilmesi için bireysel tercihlerin politik karar alma mekanizmasıyla iyi bir biçimde yansıtılması gerekmektedir. Siyasal karar alma konusu, sistemli bir şekilde ilk defa ve geçmiş yüzyılda İtalyan iktisatçılar tarafından incelenmeye başlanmıştır. Modern kamu ekonomisi disiplininin de temelini atan bu iktisatçılar, kişisel tercihlerin kollektif karar alma sürecinde esas alınması gerektiğini ilk defa ileri sürmüşlerdir. İtalyan ekolünün bu görüşleri günümüzde, hangi malların üretileceğini ve fiyatının ne olacağını belirleyen temel unsurun, tüketici tercihleri olduğu biçiminde formüle edilmektedir. Ekonomide hangi malların üretileceğine ve hangi fiyattan satılacağına karar veren unsurun tüketici tercihleri olduğunu savunan bu görüş, tüketici egemenliği adıyla savunulmaktadır. Tüketici tercihleri ile politik kararlar arasındaki ilişki, Alman Emil Sax tarafından; vergi ödemekle kişilerin katlandıkları fedakarlıkların toplamı ile politik karar alma sonucu toplumun sağladığı toplam faydanın birbirine eşit olması gerektiği ifade edilmiştir (SAX; 1962, s.178). Çözüm: Tiebout modeli, optimal yerinden yönetim ile ilgili çalışmalardan üzerinde en çok durulan ve varsayımları ile de çok tartışılan bir modeldir. Tiebout mali sistem modelinin temeldeki dayanağı, yerel nitelikteki sosyal mallara olan tercihin açıklanması ve yerel nitelikteki sosyal malların etkin sunumunun sağlanmasıdır. Tüketicilerin aralarında seçim yapabileceği çok sayıda topluluk vardır ve bu topluluklar arasındaki göçlerin bireylere maliyeti yoktur (Costless mobility). Tüketiciler ortaya koydukları tüketim tercihlerini en iyi tatmin eden topluluğa taşınabilirler. Diğer bir deyişle etkin bir kamu hizmetinin sunumu, aynı türde kamusal mal tercihleri olan bireylerin belli yönetim bölgelerinde toplanmalarını gerektirir. Bu husus, bireylerin tercihlerine uygun çevreyi aramaları için bölgeler arasında hareket edebilme eğiliminden kaynaklanır. Bu “dolaşarak oylama” veya “ayakları ile oy verme” (voting with your feet) süreci yoluyla, bireyler sosyal mallar konusunda belli tercih kümelerine sahip bireylerin yaşadığı yönetim birimlerini arayıp bulacaklardır. Bu açıklamaya göre “ayağı ile oy vermek”; vatandaşların yerel yönetimler arasında en uygun yerel birime göçmesidir. Cevap C Cevap D 47 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 3. Leviathan, kendi ağırlığı altında ezilen mitolojik bir deniz canavarıdır. 5. Buna göre, Thomas Hobbes’un kullandığı Leviathan kavramının maliye teorisindeki karşılığı aşağıdakilerden hangisidir? A) Devletin kamu harcamaları ile adalet dağıtması Vergilemede, muafiyet ve istisna arasındaki temel farkla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) Muafiyet vergi mükellefini, istisna ise vergi konusunu vergi dışı bırakır. B) Muafiyet özel tüketim vergisinde, istisna ise gelir vergisinde geçerlidir. C) Muafiyet gelir vergisinde, istisna ise katma değer vergisinde geçerlidir. B) Büyük bir kamu sektörünün ciddi sorunlar yaratması C) Gelir adaletinin vergilerle sağlanması D) Hacimce küçük olan devletin yeterli kamu hizmeti sunamaması D) Muafiyet vergi konusuyla, istisna ise vergiyi doğuran olayla ilgilidir. E) Aşırı artan vergilerin adaletsizlik yaratması E) Muafiyet vergi borcunun tamamını, istisna ise vergi borcunun bir kısmını ortadan kaldırır. Çözüm: Bu model, politik kısıtların kamusal harcamaların büyümesi üzerinde sınırlı bir etkisi olduğunu varsaymaktadır. Modele göre kamu harcamalarını asıl artıran şey politikacıların, bakanların, bürokratların, teknokratların yapılarında var olan giderek büyüme, genişleme eğilimidir. Çünkü bu kesimler daha fazla harcamaya önceden beri eğilimlidirler ve hizmet sunumunun düzeyi ve mesleki standartları hep kendi menfaatlerini maksimize etme amacına göre belirlerler. Keza kamuda çalışanların siyasal etkisi diğerlerinden daha fazladır, çünkü hükümete / siyasilere daha yakındırlar ve politik karar alıcıları nasıl etkileyeceklerini daha iyi bilirler. Bu etki, kamusal istihdam arttıkça artar ve kamu çalışanlarının oyları daha belirgin bir hal alır. Bunlar da genelde kamu harcamalarının daha da büyümesi yönünde tercih kullanırlar. Bu da büyük bir kamu sektörünün ciddi sorunlar yarattığını ortaya koymaktadır. Bu makro model, tek tek bürokrat, politikacı, baskı grupları ve seçmenlerin davranışlarını teslim alan mikro modellerden oluşur. Çözüm: Vergi muafiyeti; vergi kanunlarına göre vergilendirilmesi gerekli bazı kimselerin vergi dışı bırakılmasıdır. (örneğin, gelir vergisindeki “esnaf muaflığı”) Vergi istisnası; vergi kanunlarına göre vergilendirilmesi gereken bazı konuların vergi dışı bırakılmasıdır. (örneğin, katma değer vergisindeki “ihracat istisnası”) Muafiyet vergi mükellefini, istisna ise vergi konusunu vergi dışı bırakmaktır. Cevap A Cevap B 4. Verimi son derece düşük olduğu hâlde konusunu gizlemenin son derece güç olması nedeniyle uygulaması kolay olan vergi aşağıdakilerden hangisidir? A) Motorlu taşıtlar vergisi B) Emlak vergisi C) Baş vergisi D) Gelir vergisi E) Damga vergisi Çözüm: Baş vergisi: Bireyler arasında ekonomik güç farklılıklarının bulunmadığı varsayımıyla kişi başına eşit miktarda alınan vergidir. Verginin konusu ve matrahı, yükümlünün kendisidir. Zaman içinde nüfus artışı, toplumsal ilişkilerin gelişmesi sonucunda baş vergisinin gerçek ödeme gücünü temsil etmemesi, adil olmaması, vergiyi ilkel bir uygulama haline getirmiştir. Cevap C 48 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 6. Vergilemede eşitlik ilkesi çerçevesinde, toplum için bir bütün olarak verginin uygunluğunu göz önüne alan görüş aşağıdakilerden hangisidir? A) Eşit mutlak fedakârlık B) Eşit oranlı fedakârlık C) Maksimum toplam fedakârlık D) Eşit marjinal fedakârlık E) En az toplam fedakârlık 7. Çözüm: Vergilemede eşitlik ilkesine göre, bireyler genel vergi yüküne, kendi ödeme güçlerine göre katılmalıdırlar. Diğer bir ifade ile vergilemede eşitlik ilkesi, mükelleflerin vergi ödeme güçlerini dikkate almak suretiyle vergilendirilmesidir. Vergide eşitlik; “Dikey Eşitlik” ve “Yatay Eşitlik” seklindeki iki temel kriterle açıklanabilir. Vergilemede eşitlik, eşit durumda bulunan kimselerin aynı (yatay eşitlik), sosyal ve ekonomik yönden farklı durumlarda bulunan kimselerin ise değişik (dikey eşitlik) vergilendirilmesidir. Aşağıdakilerden hangisi, sınıf usulü vergi tarifesinin temel sakıncalarından biridir? A) Alt gelir gruplarının vergi yükünü artırarak adaletsizlik yaratması B) Üst gelir gruplarından daha az vergi alınması dolayısıyla adaletsizlik yaratması C) Harcanabilir gelir açısından gelir dağılımını tersine çevirebilmesi D) Vergi sonrası gelir açısından alt ve üst gelir grubu arasında aşırı fark yaratması E) Vergi öncesi gelir dağılımını olumsuz etkilemesi Çözüm: Sınıf usulü artan oranlılık(Basit artan oranlılık); vergilendirilecek matrahın dilimlere ayrılmasından sonra, her üst dilime geçişte, o dilim için öngörülen vergi oranının tüm matraha uygulanmasıdır. Bu uygulamada en büyük sakınca, gelir dağılımında adaletsizliği arttırmasıdır. Bu kapsamda değerlendirildiğinde harcanabilir gelir açısından gelir dağılımını tersine çevirebilir. Bununla birlikte vergilemede eşitliğin sağlanabilmesi için her zaman uygulanabilir ölçüler mevcut değildir.Teoride mükelleflerin vergi ödeme gücünün belirlenebilmesi için, vergi sonucu katlanacakları fedakarlığın dikkate alınmasının uygun olacağı öne sürülmüştür. Bu konuda öne sürülen görüşler; eşit fedakarlık, eşit oranlı fedakarlık ve en az toplam fedakarlık görüşleri seklinde sıralanmaktadır. Cevap C Eşit fedakarlık yaklaşımına göre; ödenmesi söz konusu vergi dolayısıyla mükelleflerin sahip oldukları toplam faydadaki azalısın aynı düzeyde olması, bu yolla katlanılan fedakarlığın eşit kılınmasını öngörmektedir. Bu durumda, matrahın büyüklüğüne bakılmaksızın, farklı gelire veya varlığa sahip olan kişiler, aynı miktarda vergi ödeyebilecektir. Eşit oranlı fedakarlık yaklaşımı, mükelleflerden varlıkları (veya gelirleri) yüksek olanların, düşük olanlara oranla toplumdan daha fazla fayda sağladıkları düşüncesiyle, birincilerin gelirlerinin, düşük olanlara oranla daha fazla vergilendirilmesi gerektiği düşüncesine dayanmaktadır. 8. En az toplam fedakarlık yaklaşımına göre; toplumu oluşturan kişiler vergilendirilirken, bir bütün olarak toplumun katlandığı toplam fedakarlık mümkün olan en düşük düzeyde olmalıdır. Bu yaklaşımda, mükellefler arasında vergi dolayısıyla bir eşitlik söz konusu olmamakta, verginin toplum açısından bir bütün olarak uygunluğu göz önüne alınmaktadır. Belirli bir yaşa gelmiş ve çalışmakta olan kimselerden maktu olarak alınan baş vergisinin doğurabileceği sonuç aşağıdakilerden hangisidir? A) Sınıf usulü artan oranlılık B) Gizli artan oranlılık C) Dilim usulü artan oranlılık D) Tersine artan oranlılık E) Dik artan oranlılık Cevap E Çözüm: Tersine artan oranlı vergi tarifesi: Bazı vergilerde mükelleflerin gelirleri arttıkça gelirlerine oranla ödeyecekleri vergi azalmaktadır. Burada mükelleflerin gelirleri ile ödeyeceği toplam vergi miktarı karşılaştırılmaktadır. Türkiye’de kaldırılan götürü usul vergilemede tersine artan oranlı tarife özelliği mevcuttur. Bu durumda belirli bir yaşa gelmiş ve çalışmakta olan kimselerden maktu olarak alınan baş vergisi bu sonucu doğurur. Cevap D 49 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 9. Aşağıdaki tabloda bir vergi tarifesi verilmiştir. Vergi matrahı (¨) Vergi oranı (%) 100 10 200 15 300 20 400 25 500 30 11. Kamu harcamalarının, olağanüstü olaylara bağlı olarak katlanılabilir vergi yükü yoluyla artışını açıklayan görüş aşağıdakilerden hangisidir? A) Wagner Yasası B) Görünüşte Artış Yasası C) Baumal Hipotezi D) Peacock-Wiseman Hipotezi E) Ortanca Seçmen Hipotezi Buna göre, bu vergi tarifesinde uzunluk farkı kaçtır? A) 5 B)20 C) 100 D) 300 Çözüm: Peacock-Wiseman’ın İngiltere ekonomisinin 1890-1955 yılları arasını kapsayan araştırması Wagner Yasası ile test edilmiş ve yasanın geçerliliği ispatlanmıştır. Peacock-Wiseman kamu harcamalarındaki artış eğiliminin nedenlerini, Wagner’in gösterdiklerinden daha farklı faktörlerle açıklamıştır. Bu analize göre, savaş veya depresyon dönemlerinde kamu harcamaları artarken, siyasal iktidarlar artan kamu harcamalarını karşılayabilmek için vergi oranlarını çok yüksek miktarlarda arttırmış ancak olağanüstü durumlar ortadan kalktığında toplum bu vergi yüküne alışmış olduğundan vergiler eski seviyesine indirilmemiş ve dolayısıyla kamu harcamaları da azaltılamamıştır. Bundan dolayı kamu harcamalarının gelişme trendi Wagner’in dediği gibi düz bir çizgi şeklinde değil, kesikli sıçramalar şeklinde yükselme göstermiş ve bu eğilime sıçrama etkisi denilmiştir. Kısaca, Peacock ve Wiseman’a göre, ekonomik gelişme dönemlerinde kamu gelirlerinin artması kamu giderlerinin artmasına neden olmakta fakat ekonomik daralma dönemlerinde kamu giderleri eski seviyesine inmediği için sürekli olarak artmaktadır. E) 400 Çözüm: Uzunluk farkı: Bir vergi tarifesinde uzunluk farkını bulmak için en yüksek vergi matrahı ile en düşük vergi matrahı arasındaki farka bakılır. 500 − 100 = 400 Cevap E Peacock ve Wiseman kamu harcamalarının savaş ve ekonomik kriz dönemlerinde dikey, olağanüstü dönem sona erdiğinde ise yatay bir seyir izlediğini belirtmiştir. Diğer bir ifade ile Peacock ve Wiseman kamu harcamalarının arttığını kabul etmiş ancak bu artışın Wagner’in ifade ettiği gibi devamlı bir artış göstermediği ve kademeli bir artış gösterdiğini belirtmiştir. Cevap D 10. Etkin vergiyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) Herkesten, gücüne göre alınan vergidir. B) Mükellefte davranış değişikliğine yol açmayan vergidir. C) Fiyatlar üzerinde etkili olan vergidir. D) Devlete en yüksek geliri sağlayan vergidir. E) Toplama maliyeti düşük olan vergidir. Çözüm: Uygulanan bir vergi; piyasanın işleyişini bozmuyor ise tarafsız vergi, mükelleflerin kararlarını değiştirmiyorsa etkin vergi olarak isimlendirilir. Cevap B 50 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 12. Aşağıdakilerden hangisi, kamu harcamalarının görünüşte artış nedenlerinden biri değildir? A) 13. Özel kesime ait bir arazi veya binanın kamu kesimi tarafından kamulaştırılması nedeniyle ortaya çıkan harcama, aşağıdakilerden hangisinin kapsamına girer? Paranın satın alma gücünün düşmesi B) Bütçe sistemlerinin gayrisafi usule doğru evrilmesi C) Kamu hizmetlerinin parayla gördürülmesi D) Oy hakkının yaygınlaşması sonucunda seçmen taleplerinin artması E) Kişi başına yapılan harcama aynı kaldığı hâlde nüfusun artması Çözüm: Kamu harcamalarının artışı iki kapsamda incelenebilir. Topluma sunulan mal ve hizmetin kalitesinde veya miktarında bir artış meydana gelmemesine karşın, kamu harcamalarının tutarında ortaya çıkan artışa “görünürde artış” denilmektedir. Topluma sunulan mal ve hizmetin kalitesinde veya miktarında artış yanında, kamu harcamalarının tutarının da artmasına ise “gerçek artış” adı verilmektedir. Para Değerinin Düşmesi, • Bütçe Yöntem ve Tekniğindeki Değişmeler, • Kamu Hizmetlerinin Yerine Getirilmesinde Ayni Usulün Terk Edilmesi, • Ülke Sınırlarının ve Nüfusun Değişmesi. Reel harcama B) Yatırım harcaması C) Kalkınma carileri D) İktisadi transfer E) Sermaye oluşumu için yapılan transfer Çözüm: Devlet, özel kesime ait sermayeyi, kamulaştırabilmektedir. Bu durum, sadece mevcut sermayeyi temsil eden değerlerin el değiştirmesinden ibaret olmaktadır. Sonuçta bu tür bir harcama milli hasılada artışa yol açmamaktadır. Devlet, özel kesimden arazi, bina, makine ve benzeri malları kiralayabilmektedir. Bu tür kiralamalarda genellikle ödemenin bir kısmı amortisman karşılığında olmaktadır. Amortisman karşılığı olması, bu tür malların ekonomik ve fiziki olarak eskimeye, yıpranmaya uygun olmaları ve bu tür kayıpların karşılanması gerekliliğidir. Yeni olan bir malın kira bedelinin içindeki amortisman payı, satın alma bedelinin bir kısmı olarak düşünülmekte ve dolayısıyla bu tür mallar için ödenen kiranın amortisman payları reel harcama olarak kabul edilmektedir. Ancak eskimiş bir malın kiralanmasında böyle bir amortisman payının gerçek mal ve hizmet alımları içinde sayılması, daha önceki yıllarda üretilmiş ve o yıllar milli gelir hesaplarına girmiş bir kalemin yeniden hesaplanması niteliğini taşımaktadır. Bu bakımdan bu tür mallar için ödenen kira bedelindeki amortisman payının, sermaye oluşumu için yapılan transfer harcaması olarak kabulü daha doğrudur. Yani kısaca binalar için eğer bina yapım yılı içinde devletçe satın alınıyorsa devletin yatırımı, daha önceki yıllarda tamamlanmış bir binanın satın alınması söz konusu ise sermaye oluşumuna yönelik transfer harcamasından söz edilir. Görünüşte Artış Sebepleri: • A) Cevap D Cevap E 51 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 16. Sermaye teşkili için yapılan transferler ile sosyal transferler arasındaki temel farkla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? 14. Tüketicinin alacağı mal ve eşyaların fiyatını veya göreceği hizmetlerin bedelini azaltmak amacıyla yapılan iktisadi yardımlar aşağıdakilerden hangisinin kapsamına girer? A) Dolaysız transferler B) Dolaylı transferler C) Sermaye transferleri D) Gelir transferleri E) Verimli transferler Çözüm: Bu tür harcamalar; bazı bireylerin ya da sosyal grupların satın alma güçlerini arttırmak amacı ile yapılmaktadır. Bireylerin satın alma güçleri üzerindeki etkileri ise doğrudan doğruya veya dolaylı olabilmektedir. Nakdi gelirleri doğrudan doğruya arttıran transfer harcamaları dolaysız, dolaylı bir şekilde gelirler üzerinde etkili olanlar ise dolaylı transfer harcamalarıdır. Ayrımdaki temel kıstas; satın alma gücünün direkt veya endirekt bir şekilde nakledilmesidir. Sosyal amaca yönelik olarak yapılar düşük gelirlilere, işsizlere, fakir öğrencilere yardım amaçlı ödemeler, dolaysız transferler arasında gösterilirken, tüketiciler için mal ve hizmet fiyatlarını düşürmeyi veya üretici gelirlerini arttırmayı hedef alan iktisadi amaçlı mali yardımlar dolaylı transfer olarak kabul edilmektedir. A) Sermaye teşkili için yapılan transferler yatırım niteliğinde, sosyal transferler ise cari nitelikte kamu harcamalarıdır. B) Sermaye teşkili için yapılan transferler firmalara yapılan, sosyal transferler ise kişilere yapılan transferlerdir. C) Sermaye teşkili için yapılan transferler bir dönem için, sosyal transferler ise birden fazla dönem için yapılır. D) Sermaye teşkili için yapılan transferler için bütçeden ödenek ayrılmazken, sosyal transferler için bütçeden ödenek ayrılır. E) Sermaye teşkili için yapılan transferler karşılıklı, sosyal transferler ise karşılıksız transferlerdir. Çözüm: Sermaye oluşumuna yönelik transfer harcamaları karşılıksız değildir. Bu harcamalar sonucunda devlet menkul veya gayrimenkul mal elde etmektedir. Örnek olarak özel kesimin ürettiği gayrimenkullerin devlet tarafından satın alınmasını ya da kiralanmasını gösterebiliriz. Bu durumda sermaye teşkili için yapılan transferler karşılıklı, sosyal transferler ise karşılıksız transferlerdir. Cevap B Cevap E 17. Devlet borçlarının mecburi değiştirilmesiyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? 15. Nüfus artışının, saf kamu mallarına yapılan harcamalar üzerindeki etkisiyle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) Toplam harcamayı etkilemez. B) Toplam harcamayı artırır. C) Toplam harcamayı azaltır. D) Kişi başına harcamayı artırır. E) Kişi başına harcamayı değiştirmez. Çözüm: Gerek siyasi gelişmeler sonucunda ülke sınırlarının değişmesi gerekse nüfus artışı sonucunda artan kamu harcamaları görünüşte olmaktadır. Çünkü bu durumda yapılan kamu harcamaları artışı kişi başına bir artış getirmemektedir. Ancak nüfus artış hızının üzerinde bir kamusal harcama artışı söz konusu olduğunda bu artış gerçek bir artış halini almaktadır. Nüfus artışının, saf kamu mallarına yapılan harcamalar üzerindeki etkisi bu kapsamda değerlendirilirse toplam harcama etkilenmez. A) Tahvil sahibi yüksek faizli tahvili verip düşük faizli tahvili almak zorundadır. B) Tahvil sahibi kısa vadeli tahvili verip uzun vadeli tahvili almak zorundadır. C) Tahvil sahibi ya düşük faizli tahvili ya da erken ödemeyi kabul eder. D) Düşük faizli tahvili kabul etmemesi hâlinde geçmiş faiz kazançlarını kaybedeceğinden, tahvil sahibi gelecekteki faizden vazgeçer. E) Uzun vadeli tahvili kabul etmemesi hâlinde anaparasını kaybedeceğinden, tahvil sahibi değişikliğe razı olur. Çözüm: Mecburi Konversiyon: Mecburi konversiyon da devlet tahvil sahiplerine tahvilini düşük faizli yenisiyle değiştirmek ya da erken ödemeyi kabul etmek gibi iki alternatif sunmaktadır. Bu iki alternatif için belli bir süre tanınmakta ve bu süre içinde tercih belirtmeyenlerin değişimi kabul ettikleri varsayılmaktadır. Bu konversiyon uygulaması, gönüllü konversiyonun yarı-cebri bir şekli olarak karşımıza çıkmaktadır. Cevap A Cevap C 52 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 18. İhraç faizi yüzde 3 olan bir tahvilin yüzde 10 iskontoyla satılması hâlinde gerçek faiz yaklaşık olarak yüzde kaç olur? A) 2,5 B) 3,3 C) 4,4 D) 5,3 20. Anapara tutarına dokunmadan borç yükünün hafifletilmesi için başvurulan tedbir aşağıdakilerden hangisidir? E) 7,7 A) Konversiyon B) Tahkim Çözüm: C) Konsolidasyon İskonto Faizi = 3 × 10/100= 0,3 D) İtfa Gerçek Faiz = 3 + 0,3 = 3,3 E) Amortisman Cevap B Çözüm: Konsolidasyon: Vadesi gelen bir borcun vadesinin ötelenmesidir. Başka bir deyişle kısa vadeli bir borcun uzun vadeli hale getirilmesidir. Konsolidasyon uygulamasının vade ve faiz oranını değiştirmesi nedeniyle borçların yapısında değişiklik meydana getiren bir işlem olduğu savunulur. Konversiyon: Yüksek faiz oranlı tahviller düşük faiz oranlı tahvillerle değiştirilmektedir. Soruda verilen bilgiler ışığında borç yükünü hafifleten uygulamaya konversiyon adı verilir. Cevap A 21. İhtiyari tahkimle ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? 19. Aşağıdakilerden hangisi, dalgalı borçlarda kullanılan araçlardan biri değildir? A) Hazine bonoları B) Hazine kefaletini haiz bonolar C) Müteahhit bonoları D) Kısa vadeli avanslar E) Kuponlu tahviller Çözüm: Kısa vadeli borçları (dalgalı borçlar) aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür. A) Devletin, kendi iradesiyle kısa vadeli borç senedini uzun vadeli borç senediyle değiştirmesidir. B) Alacaklının, elindeki kısa vadeli senedi uzun vadeli senetle değiştirmekte serbest bırakılmasıdır. C) Alacaklının, kısa vadeli senedi satarak uzun vadeli senet satın almasıdır. D) Devletin, kısa vadeli borçlarını itfa ederek tahville borçlanmaya gitmesidir. E) Devletin, düşük faizli borç senedini yüksek faizli borç senediyle değiştirmesidir. • Hazine Bonoları, Çözüm: • Hazine Kefaletine Haiz Bonolar, • Hazineye Kısa Vadeli Avans, Kuponlu tahviller uzun vadeli borçlanma araçları arasında sayılır. Gönüllü(İhtiyari) Konsolidasyon (Tahkim): Bu konsolidasyon şeklinde kısa ve orta vadeli borç senetleri aynı miktardaki uzun vadeli borç senetleriyle değiştirilmektedir. En çok karşılaşılan konsolidasyon şeklidir. Tasarruf sahipleri yeni sunulan tahvillerden sağlayacakları faydaları değerlendirerek karar verirler. Gönüllü konsolidasyonda devlet uzun vadeli borçlanmaya gider, buradan sağladığı kaynaklarla eski borçlarını öder. İkincisinde ise eski senetlerin yeni senet alımında kullanılmasına olanak tanır. Cevap E Cevap B • Müteahhit Bonoları, • Bütçe Emanetleri ve • Kısa Vadeli Dış Borçlar 53 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 22. Hazine kefaletini taşıyan bonolar aşağıdakilerin hangisi tarafından borçlanma amacıyla kullanılır? A) 24. Bütçenin hukuki işlevinin temel unsuru aşağıdakilerden hangisidir? Hazine Müsteşarlığı A) Bütçe görüşmelerinin yıl sonunda yapılması B) Merkezî yönetim birimleri B) Bütçe tahminlerinin bağlayıcı olması C) Ticari bankalar C) Bütçenin bir kanun olması D) İktisadi faaliyette bulunan özel bütçeli kuruluşlar D) Bütçenin bir kanun hükmünde kararname olması E) Merkez Bankası E) Bütçenin Cumhurbaşkanı tarafından onaylanması Çözüm: Bütçe ülkede mevcut bulunan hukuk sistemine uygun olarak hazırlanır, uygulanır ve denetlenir. Bütçe bir kanundur. Ancak bu kanun belli özellikleriyle diğer kanunlardan ayrılır. Bu özellikler şunlardır: Çözüm: Hazine Kefaletine Haiz Bonolar: Kamu kurum ve kuruluşları tarafından (genellikle iktisadi devlet teşekkülleri) hazine güvencesi ile çıkarılan bu bonoların vadeleri 9 aya kadar olup Merkez Bankasınca iskonto edilmekte ve karşılığında ilgili kurum ve kuruluşlara avans verilebilmektedir. Cevap D • Bütçe süreli bir kanundur (12 ay). • Bütçe Cumhurbaşkanı tarafından veto edilemeyen bir kanundur. • Bütçe devletin mali hayatının belirleyicisi olan bir kanundur. Bütçede belirtilmeyen bir harcamanın yapılması ve gelirin toplanması mümkün değildir. • Bütçe hukuki anlamda bir yetki yasasıdır. Demokratik parlamenter sisteme geçişin en önemli göstergesidir. Bu anlamda hukuki fonksiyonu tanımlayacak olursak bütçe kamu yönetimlerini bağlayıcı bir tasarruftur. Cevap C 23. Bütçenin kaynak tahsis niteliği aşağıdakilerden hangisiyle doğrudan ilişkilidir? A) Kamu kurumlarına ödenek tahsis edilmesi B) Belirli gelir kaynaklarının yerel yönetimlere bırakılması C) Bazı gelir kaynaklarının belirli hizmetlere tahsis edilmesi D) Belirli hizmetlerin finansman kaynağının belirlenmesi E) Kamu ve özel kesim arasında paylaşılan kaynakların etkin kullanımı 25. Kamu hizmetlerinin cinsi ve tutarı ile bu hizmetleri karşılayacak kamu gelirlerinin toplanması hakkında karar verme yetkisine ne ad verilir? A) Bütçenin mali işlevi B) Hükümranlık hakkı C) Bütçenin siyasal işlevi D) Bütçe hakkı E) Denetim hakkı Çözüm: Sınırlı kaynakların rasyonel şekilde dağıtılıp kullanılması kaynak dağılımı fonksiyonu kapsamında değerlendirilir. Burada amaç, toplumsal ihtiyaçları mümkün olan en uygun bileşimdeki bütçe ile gerçekleştirmektir. Ekonomilerde en önemli sorun kaynak yetersizliği sorunudur. Bütçe ile doğru planlamalar yapılmadığı takdirde kaynak yetersizliği sorunu daha da derinleşebilir. Kamu ve özel kesim arasında paylaşılan kaynakların etkin kullanımını göstermektedir. Bütçe Hakkı: Kamu hizmetlerinin cinsi ve tutarı ile bu hizmetleri karşılayacak kamu gelirlerinin toplanması hakkında karar verme yetkisine verilen isimdir. İlk olarak İngiltere’de kabul edilmiştir. Cevap E Cevap D Çözüm: 54 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 26. Tevzin ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) 28. Bütçe denkliğini, bir iktisadi konjonktür dönemi süresince sağlamanın gereğini savunan bütçe kuramı aşağıdakilerden hangisidir? Gelirlerin toplanmasına ve harcamaların yapılmasına önceden yetki verilmesidir. B) Bütçede yer alan kamu gelir ve gider tahminlerinin denk olmasıdır. C) Bütçede yer alan tahminlerin yıllık olarak yapılmasıdır. D) Devletin gelir ve giderlerinin geleceğe yönelik olarak tahmin edilmesidir. E) Bütçede yer alan tahminlerin ilgili dönemin ekonomik şartlarıyla uyumlu olmasıdır. A) Klasik Bütçe Kuramı B) Devrî Bütçe Kuramı C) Denk Bütçe Kuramı D) Telafi Edici Bütçe Kuramı E) Sıfır Temelli Bütçe Kuramı Çözüm: Devri (Konjonktürel) Bütçe Teorisi: Devri bütçe teorisi, devlet bütçesinin, ekonomideki devri hareketlerdeki olumsuzlukları (konjonktürel dalgalanmaları) en az seviyeye indirecek bir şekilde hazırlanmasını ifade eder. Devri hareketler, ekonomik faaliyetlerin hacminde ortaya çıkan ve birbirini izleyen gelişme daralmaları ifade eder. Bu hareketler, ‘genişleme’, ‘duraklama’, ‘daralma’ ve ‘canlanma’ şeklinde olmak üzere başlıca dört aşamadır. Çözüm: Tevzin: Bütçe gelir ve giderleri denk olmak zorundadır. Cevap B Konjonktürel genişlemenin en üst seviyesinde, milli gelir ve istihdam en üst noktaya ulaşır. Bu nokta, ‘boom’ diye nitelendirilir. Bu noktadan sonra, ekonomik canlılık sona erer ve ekonomi yeniden daralma sürecine girer. Daralma sürecinin en düşük seviyesi, ‘depresyon’ veya ‘ekonomik çöküntü’ olarak nitelendirilir. Depresyonun en önemli özelliği, üretim ve istihdamın hızla gerilemesi ve bunun sonucunda milli gelirin düşmesidir. Devri bütçe teorisi, 1929 Büyük İktisat Buhranından sonra ortaya çıkmıştır. Devri bütçe, devlet bütçesinin ekonomideki üretim ve istihdam hacmindeki dalgalanmaları asgari seviyeye indirecek seviyede hazırlanmasını esas alan bütçe anlayışıdır. Buna göre, iktisadi hayatta zaman zaman görülen devri hareketler (konjonktürel dalgalanmalar) karşısında, denk bütçe yetersiz kalmaktadır. Devri bütçe teorisi, ekonominin refah döneminde, bütçe fazlası politikası izlemesini, buna karşılık durgunluk döneminde ise açık bütçe politikası izlemesini öngörür. Bu suretle, devri hareketlerinin yükselme döneminde meydana gelen bütçe fazlası, durgunluk döneminde ortaya çıkan açıkların kapatılmasında kullanılabilir. Bu nedenle, devri bütçe teorisinde esas olan, yıllık bütçe denkliği değil, ekonomideki iki refah dönemi arasındaki denkliktir. 27. Aşağıdakilerden hangisi, bütçenin temel unsurlarından biri değildir? A) Taahhüt D) Tahmin B) Tahdit C) Tasdik E) Tevzin Çözüm: Bütçeye ilişkin olarak yapılan tanımlar bizi bütçenin 4 temel özelliğine götürmektedir. Cevap B Tahmin: Bütçe kamu gelir ve giderlerinin bir tahminini ortaya koymaktadır. Tahdit: Bütçe kanunları belirli bir süreyle sınırlı olan kanunlardır. Bu döneme genel olarak mali yıl adı verilmektedir. Tasdik: Bütçe parlamentoda onaylanarak yürürlüğe girer. Bütçe tüm kamu birimlerini bağlayan bir tasarruftur. Bütçede belirtilmeyen harcamalar yapılamaz, gelirler toplanamaz. Tevzin: Bütçe gelir ve giderleri denk olmak zorundadır. Cevap A 55 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 29. Bakanlar Kuruluna, aşağıdaki konulardan hangisiyle ilgili değişiklik yapma yetkisi verilemez? A) 31. Aşağıdaki durumların hangisinde, ikmalen tarh koşulları oluşmuş sayılır? Verginin konusu B) Verginin oranları C) Verginin istisnaları D) Vergi muafiyeti E) Vergi indirimleri Çözüm: Bakanlar Kuruluna verginin konusu ile ilgili değişiklik yapma yetkisi verilemez. A) Mükellefin, kanuni süresi geçmiş olmasına rağmen beyanname vermemiş olması B) Tasdiki zorunlu bir defterin tasdik edilmemiş olması C) Tutulması zorunlu bir defterin tutulmamış olması D) Mükellefin, süresinde vermiş olduğu beyannameye rağmen matrah farkına yol açmış olması E) Mükellefin, beyannamesinde matraha ilişkin bilgileri vermemiş olması Cevap A Çözüm: İkmalen Vergi Tarhı: Vergi Usul Kanunu’nun 29. maddesine göre ikmalen vergi tarhı “Her ne şekilde olursa olsun bir vergi tarh edildikten sonra bu vergiye müteallik olarak meydana çıkan ve defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak miktarı tespit olunan bir matrah veya matrah farkı üzerinden alınacak verginin tarh edilmesidir.” İkmalen vergi tarhı tamamlayıcı nitelikte bir tarhtır. Bunun için daha önceden bir tarhın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İkmalen vergi tarhı, genellikle vergi incelemeleri sonucu bulunan matrah farkları üzerinden yapılmaktadır. İkmalen tarh edilen vergi ihbarname ile mükellefe tebliğ edilir. Mükellefin tebliğ tarihinden başlayarak 30 gün içinde dava açma hakkı vardır. Verginin tahakkuku ancak davanın sonuçlanması ile olabilir. Cevap D 30. Vergi Usul Kanunu’na göre, yapılan vergi stopajını vergi dairesine yatırma yükümlülüğü aşağıdakilerden hangisine aittir? A) Fiilî mükellef B) Müteselsil sorumlu C) Vergi sorumlusu D) Vergi taşıyıcısı E) Vergi yüklenicisi Çözüm: 32. Vergi borcunun vadesinde ödenmesi veya hacze gidilmesi hâlinde çok zor durumda kalabilecek vergi borçlusu için uygulanabilecek tecil süresi en çok kaç aydır? Vergi Sorumlusu: Vergileme ile ilgili maddi ve şekli yükümlülüklerin kural olarak vergi yükümlüsü tarafından yerine getirilmesi gerekmektedir. Ancak bu kural, vergi yükümlüsünün reşit (ergin), mümeyyiz (temyiz gücüne sahip) ve kısıtlı olmayan gerçek kişi yükümlüler bakımından ve bunların bazı vergilerle ilgili yükümlülükleri dolayısıyla geçerli olabilecektir. Buna karşın, aşağıda belirtilen gerekçelerin bulunması durumunda vergilendirme ile ilgili yükümlülüklerin (maddi ve şekli) yerine getirilmesi bakımından üçüncü kişiler (vergi sorumlusu) muhatap olarak alınabilmektedir. A) 3 B) 12 C) 24 D) 36 E) 48 Çözüm: Vergi borcunun vadesinde ödenmesi veya hacze gidilmesi hâlinde çok zor durumda kalabilecek vergi borçlusu için uygulanabilecek tecil süresi en çok otuz altı aydır. Cevap C Cevap D 56 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 33. 20 Eylül 2011 tarihinde tebliğ edilen vergi ihbarnamesine karşı mükellefin dava açabileceği en son tarih aşağıdakilerden hangisidir? A) 20 Ekim 2011 B) 15 Ekim 2011 C) 10 Ekim 2011 D) 4 Ekim 2011 E) 27 Eylül 2011 35. Mali uyumun miktarına ilişkin Ortodoks Kural ile Keynesyen Telafi Edici Yaklaşım arasındaki temel fark aşağıdakilerden hangisidir? Çözüm: Vergi ihbarnamesine karşı mükellefin dava açabileceği süre 1 aydır. Bu durumda 20 Ekim 2011 dava açılabilecek en son tarihtir. A) Ortodoks Kural kamu açığının tümden ortadan kaldırılmasını savunurken, Keynesyen Telafi Edici Yaklaşım bunun gerekli olmadığını, hatta daraltıcı etkisi olacağını savunur. B) Ortodoks Kural bütçe denkliğini savunurken, Keynesyen Telafi Edici Yaklaşım bütçe denkliğinin çoğaltan yoluyla enflasyonist olacağını savunur. C) Ortodoks Kural kamu açıklarının tedricî olarak düşürülmesini savunurken, Keynesyen Telafi Edici Yaklaşım kısa sürede düşürülmesini savunur. D) Ortodoks Kural mali uyumun daraltıcı olacağını savunurken, Keynesyen Telafi Edici Yaklaşım genişletici olacağını savunur. E) Ortodoks Kural mali uyumun enflasyonist olacağını savunurken, Keynesyen Telafi Edici Yaklaşım deflasyonist olacağını savunur. Cevap A Çözüm: Mali uyum politikası, bütçe açıklarının finansmanı anlamında kullanılır. Ortodoks kuralda, kamu açıklarının tümden ortadan kaldırılması savunulur. Keynesyen Telafi Edici Yaklaşım'da ise kamu açık bütçe politikası ile çalışmaktadır. Mali uyum politikaları ekonomide daraltıcı etkiler doğurmaktadır. Cevap A 34. Aşağıdakilerin hangisinde, resen tarh edilen bir verginin kesinleşmesi söz konusu olmaz? A) Mükellef, davasından feragat etmişse B) Mükellef, dava açma sürecini kaçırmışsa C) Mükellef, vergi mahkemesi kararına karşı temyiz yoluna gitmemişse D) Mükellef, karar düzeltme yoluna başvurmamışsa E) Vergi mahkemesi mükellefin aleyhine karar vermişse Çözüm: Soruda verilen seçenekler dikkatlice incelenecek olursa vergi mahkemesi mükellefin aleyhine karar vermişse resen tarh edilen bir verginin kesinleşmesi söz konusu olmaz. Cevap E 57 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 36. İşsizlik sigortasının otomatik istikrarlandırıcı özelliği hangi mekanizmayla ortaya çıkar? A) İşsizlik sigortası fonunda biriken paraların devlete harcama gücü kazandırması B) İşsizlik sigortası maaşlarının daralma döneminde telafi edici etki yaratması C) İşsizlik sigortası primlerinin daralma döneminde telafi edici etki yaratması D) İşsizlik sigortası maaşlarının enflasyonist dönemde daraltıcı etki yaratması E) İşsizlik sigortası primlerinin enflasyonist dönemde genişletici etki yaratması 38. Devletin, finansal kaynakları stratejik sanayi sektörlerine tahsis etmesiyle ekonomik büyümenin hızlanacağını savunan görüş aşağıdakilerden hangisidir? A) Monetarizm B) Keynesyen Yaklaşım C) Merkezî Planlama D) Müdahaleci Maliye Teorisi E) Kalkınmacı Devlet Teorisi Çözüm: Braudel’in çalışmasının kalkınma çabaları ile ilgili önemli çıkarımlara yol açabileceği ön kabulünden hareketle bu çalışma, çağdaş kalkınma çabaları ile ilgili olabilecek çıkarımları araştırmaktadır. Bu yapılırken, özellikle 2. Dünya Savaşı sonrasındaki bilinçli ve başarılı kalkınma çabaları üzerinde esaslı açıklama gücüne sahip olduğu düşünülen “Kalkınmacı Devlet Teorisi” bir referans olarak alınmaktadır. Devletin, finansal kaynakları stratejik sanayi sektörlerine tahsis etmesiyle ekonomik büyümenin hızlanacağını savunur. Çözüm: Otomatik Stabilizatör: Ekonomik dengenin sağlanması ve sürdürülmesinde kendiliğinden fonksiyon gören, denge sağlayıcı etkiler yaratan mali ya da sosyo ekonomik kurumlar otomatik stabilizatör olarak isimlendirilir. Örnek olarak mali sistemde var olan artan oranlı vergiler, işsizlik sigortası ödemeleri, bütçe açık ve fazlaları, birey-aile ve kurum tasarrufları ile toprak mahsullerine ödenen mali yardımlar (Sübvansiyon) sayılabilir. İşsizlik sigortası maaşlarının daralma döneminde telafi edici etki yaratması ortaya çıkar. Cevap E 39. Toplam kamu gelirleri ile faiz dışındaki kamu giderleri arasındaki fark aşağıdakilerden hangisidir? Cevap B A) Fiyat istikrarı - Tam çalışma B) Sosyal haklar - Kamu yararı C) Bireysel refah - Gelir dağılımı D) İktisadi kalkınma - Bireysel refah E) Tam çalışma - İktisadi kalkınma B) Operasyonel açık C) Birincil bütçe dengesi D) Bütçe açığı E) Kamu kesimi borçlanma gereksinimi Çözüm: Birincil (İlksel, faiz öncesi, faiz dışı, temel) açık kavramı faiz harcamalarının bütçe içerisinde yer almasının ortaya çıkardığı sorunları çözmek için geliştirilmiştir. Bu sorunlardan temel başlıklar halinde söz edecek olursak; 37. Belirli bir refah düzeyini yakalamak için mal ve hizmet tüketimine yönelen düşük gelirli kesimin tasarruflarının düşük olması, maliye politikasının hangi amaçları arasında çatışma yaratır? A) Bütçe fazlası • Enflasyonist dönemlerde nominal faiz oranlarının yükselmesinin bütçe harcamalarını, dolayısıyla bütçe açığını olumsuz etkilemesi • Geçmiş yıllarda oluşan bütçe açıklarının cari yıl bütçesini etkilemesi Birincil açık tanımı kullanılarak kamu sektörünün net borçluluğunun cari dönemdeki faaliyetlerinden ne kadar etkilendiği de ortaya konabilmektedir. Birincil açık kavramı en basit haliyle şöyle formüle edilmektedir; Çözüm: Belirli bir refah düzeyini yakalamak için mal ve hizmet tüketimine yönelen düşük gelirli kesimin tasarruflarının düşük olması yatırımları azaltır. Bireysel refah azalırken iktisadi kalkınmada yatırım azlığı nedeniyle gerçekleşmez. Birincil Açık = (Bütçe gelirleri − Bütçe Harcamaları) − (Faiz Ödemesi) Cevap D Cevap C Birincil açık ölçüm yöntemine karşı yöneltilebilecek en önemli eleştiri faiz ödemelerinin enflasyon nedeniyle aşınan kısmını dikkate almamasıdır. 58 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 40. Maliye politikası araçlarının çarpan etkisine göre, aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) Belirli bir tutardaki devlet harcaması, aynı tutardaki verginin daraltıcı etkisinden daha genişleticidir. B) Belirli bir tutardaki transfer ile aynı tutardaki verginin toplam etkisi pozitiftir. C) Belirli bir yatırım harcamasının aynı miktardaki vergiyle finanse edilmesi gelir üzerinde etki yaratmaz. D) Belirli bir kamu tüketim harcamasının aynı miktarda vergiyle finanse edilmesi gelir üzerinde negatif etki yaratır. E) Belirli bir transfer tutarının aynı miktarda borçlanmayla finanse edilmesi daraltıcı etki yaratır. Çözüm: Çarpan, otonom yatırımlardaki bir artışın milli gelirde meydana getireceği artışı ifade eden bir katsayıdır. Kamu Harcamaları Çarpanı k = 1 / 1 − c Vergi Çarpanı kt = −c / 1 − c Yukarıdaki formüllere dikkat edilecek olursa belirli bir tutardaki devlet harcaması, aynı tutardaki verginin daraltıcı etkisinden daha genişleticidir. Cevap A 59 MALİYE TESTİ BİTTİ. CEVAPLARINIZI KONTROL EDİNİZ. 2012 - KPSS / AB MUHASEBE 1. Bu testte 40 soru vardır. 2. Cevaplarınızı, cevap kağıdının İktisat Testi için ayrılan kısmına işaretleyiniz. 1. İşletmenin bankaya yatırdığı yabancı paranın, Bankalar hesabına Türk lirası cinsinden kaydedilmesi, aşağıdaki muhasebe temel kavramlarından hangisinin gereğidir? A) Tutarlılık B) Özün önceliği C) Parayla ölçülme D) Önemlilik E) Tam açıklama 3. İşletmenin ithal edeceği mallar için ödeyeceği gümrük vergisi, aşağıdaki hesapların hangisinde muhasebeleştirilmelidir? A) Hesaplanan KDV B) Verilen Sipariş Avansları C) Ödenecek Vergi ve Fonlar D) Peşin Ödenen Vergiler ve Fonlar E) Ödenecek Diğer Yükümlülükler Çözüm: İşletmenin yurt dışından ithal edeceği mallar için ödenen gümrük vergileri malın maliyetine eklenmek üzere Verilen Sipariş Avansları hesabının borcunda izlenir. Çözüm: İşletmenin bankasında veya kasasında yer alan tüm yabancı paraların ulusal para birimine göre kayıt altına alınması parayla ölçülme kavramınının gereğidir. Cevap B Cevap C 2. İşletmenin 2010 yılı sonu itibarıyla öz sermayesi 960.000, yılın başında ise ¨920.000’dir. Aynı yıl içinde işletmeden çekilen değerler toplamı ¨90.000, işletmeye eklenen değerler toplamı ise ¨140.000 olduğuna göre, işletmenin kâr veya zararı kaçtır? A) ¨270.000 kâr B) ¨90.000 kâr C) ¨40.000 kâr İşletmede sermaye taahhüdü yerine getirildiğinde hangi hesaba, ne şekilde kayıt yapılmalıdır? D) ¨50.000 zarar A) Sermaye hesabının borcuna ¨10.000 zarar B) Sermaye hesabının alacağına C) Ödenmemiş Sermaye hesabının borcuna D) Ödenmemiş Sermaye hesabının alacağına E) Ortaklardan Alacaklar hesabının borcuna E) 4. Çözüm: Bilanço karşılaştırması yoluyla kar/zararın hesaplaması Dönem Sonu Öz Sermaye − Dönem Başı Öz Sermaye Çözüm: İlk aşama sermayenin taahhüt edilmesi ⎛ ⎞ ⎛ ⎞ K/Z = ⎜Dönem sonu − Dönem sonu⎟ − ⎜Dönem başı − Dönem başı⎟ borç varlık borç ⎝ ⎠ ⎝ varlık ⎠ ___________________ /___________________ 501 - ÖDENMEMİŞ SERMAYE HS. 500 - SERMAYE HS. ____________________ /____________________ − Eklenen Değerler + Çekilen Değerler = ( 960.000 − 920.000) − 140.000 + 90.000 İkinci aşama sermaye taahhütünün yerine getirilmesi = 40.000 − 140.000 + 90.000 ___________________ /___________________ = −100.000 + 90.000 100 - İLGİLİ VARLIK HS. 501 - ÖDENMEMİŞ SERMAYE HS. ____________________ /____________________ = −10.000 zarar Cevap D Cevap E 60 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 5. Bir işletmede, 2011 Mayıs ayı sonu itibarıyla İndirilecek KDV hesabının kalanı ¨245.000, Hesaplanan KDV hesabının kalanı ¨430.000’dir. 6. ______________________ /______________________ VERİLEN AVANSLAR KASA HS. Ödenecek KDV tutarı ¨90.000 olarak belirlendiğine göre, Mayıs ayı sonu itibarıyla yapılan kayıtla ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? 1500 5100 ______________________ /______________________ A) Hesaplanan KDV hesabı ¨340.000 borçlandırılır. Hatalı olarak yapılan bu muhasebe kaydı, aşağıdakilerden hangisiyle düzeltilebilir? B) İndirilecek KDV hesabı ¨245.000 borçlandırılır. A) C) Hesaplanan KDV hesabı ¨430.000 alacaklandırılır. Verilen Avanslar hesabının borcuna ¨3600 kaydedilmesiyle B) D) Devreden KDV hesabı ¨90.000 borçlandırılır. Verilen Avanslar hesabının alacağına ¨3600 kaydedilmesiyle E) Devreden KDV hesabı ¨95.000 alacaklandırılır. C) Kasa hesabının borcuna ¨3600, Verilen Avanslar hesabının alacağına ¨1500 kaydedilmesiyle D) Kasa hesabının alacağına ¨1500 kaydedilmesiyle E) Kasa hesabının borcuna ¨5100 kaydedilmesiyle Çözüm: ______________________ /______________________ 391 - HESAPLANAN KDV 191 - İNDİRİLECEK KDV 430.000 245.000 190 - DEVREDEN KDV 95.000 360 - ÖDENECEK VERGİ VE FONLAR 90.000 Çözüm: 5100 − 1500 = ¨3600 Verilen Avanslar hesabının borcuna kaydedilerek hata düzeltilmiş olur. Cevap A ______________________ /______________________ Normal Koşullarda mayıs ayı KDV tahakkukunda ¨185.000 ödenecek vergi çıkmaktadır. Ödenecek vergi ¨90.000 olarak belirlendiğine göre bu durum önceki aydan devreden KDV olduğunu gösterir. Ödenecek Vergi 185.000 Belirlenen Ödenecek − 90.000 Vergi ¨ 95.000 Devreden KDV Cevap E 7. Giderlerini 7/B seçeneğine göre muhasebeleştiren bir işletme, Genel Yönetim Giderleri tutarını yansıtırken aşağıdaki hesaplardan hangisini, ne şekilde kullanmalıdır? A) Gider Çeşitleri Yansıtma hesabı borçlu B) Gider Çeşitleri Yansıtma hesabı alacaklı C) Genel Yönetim Giderleri Yansıtma hesabı alacaklı D) Genel Yönetim Giderleri Yansıtma hesabı borçlu E) Genel Üretim Giderleri Yansıtma hesabı alacaklı Çözüm: 7/A seçeneği giderlerini fonksiyon esasına göre muhasebeleştirirken 7/B seçeneğini kullanan işletmeler giderlerini çeşit esasına göre muhasebeleştirir. İşletme, ilgili Gider hesabını borçlandırırken Gider Çeşitleri Yansıtma hesabını alacaklandırılır. Cevap B 61 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 8. İşletme 01.08.2010 tarihinde, ¨1.000.000 nominal değerli finansman bonolarını banka aracılığıyla ¨952.000’e satmıştır. 9. Aşağıdakilerden hangisi, kâr yedekleri arasında yer alır? A) Finansman bonoları 6 ay vadeli olduğuna göre, 2011 yılı dönem başı bilançosunda aşağıdaki hesaplardan hangisinin kullanımı doğrudur? Özel Fonlar B) Hisse Senedi İptal Kârları C) Hisse Senetleri İhraç Primleri A) Finansman Giderleri - Aktif - ¨40.000 D) İştirakler Yeniden Değerleme Artışları B) Menkul Kıymetler İhraç Farkı - Aktif - ¨32.000 E) Sermaye Düzeltmesi Olumlu Farkları C) Menkul Kıymetler İhraç Farkı - Pasif - ¨8000 D) Çıkarılmış Bonolar ve Senetler - Pasif - ¨992.000 E) Çıkarılmış Bonolar ve Senetler - Pasif - ¨48.000 Çözüm: Kâr Yedekleri 1- Yasal Yedekler 2- Statü Yedekleri 3- Olağanüstü Yedekler ______________________ /______________________ 4- Özel Fonlar'dan oluşur. 102 - BANKALAR 308 - MENKUL KIYMET İHRAÇ FARKI Cevap A Çözüm: 01.08.2010 tarihinde yapılacak kayıt 952.000 48.000 305 - ÇIKARILMIŞ BONO VE SENETLER 1.000.000 ______________________ /______________________ 48.000 ÷ 6 ay = 8000 aylık faiz Dönem sonuna kadar 5 ay × 8000 = 40.000 TL'lik faiz Menkul Kıymet İhraç Farklarından çıkarılarak Finansman Giderleri hesabına aktarılır. ______________31/12/2010_______________ 780 - FİNANSMAN GİDERLERİ 40.000 308 - MENKUL KIYMET 40.000 İHRAÇ FARKI ____________________ /____________________ (B) MENKUL KIYMET İHRAÇ FARKI + − 48.000 40.000 BK 8000 10. İşletmenin, satın aldığı mal için düzenlenen fatura karşılığında müşteri çeki ciro etmesi hâlinde, (A) Bu hesap Pasifi düzenleyici aktif karakterli bir hesaptır. I. Satıcılar hesabı alacaklı, II. Yurtiçi Satışlar hesabı alacaklı, III. Alınan Çekler hesabı alacaklı, IV. Ticari Mallar hesabı borçlu, V. Hesaplanan KDV hesabı borçlu kayıtlarından hangilerinin kullanımı doğrudur? A) I ve IV Cevap C B) I ve V D) III ve IV C) II ve IV E) III ve V Çözüm: Çek ciro ederek mal alımı ___________________ /___________________ 153 - TİCARİ MALLAR HS. 191 - İNDİRİLECEK KDV HS. 101 - ALINAN ÇEKLER ____________________ /____________________ Cevap D 62 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 11. Artışların borç tarafına, azalışların alacak tarafına kaydedildiği hesaplar aşağıdakilerden hangisidir? A) Gelir hesapları B) Borç hesapları C) Öz kaynak hesapları D) Pasifi düzenleyici hesaplar E) Aktifi düzenleyici hesaplar 13. İşletmenin keşide ettiği senedin kabulü hâlinde işletmenin yapacağı kayıtla ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? Çözüm: Bilanço hesaplarından Aktif hesaplarda, Gelir Tablosu hesaplarından Gider hesaplarında, artışlar hesabın borcunda, azalışlar hesabın alacağında izlenirken bilançoda yer alan pasifi düzenleyici aktif karakterli hesaplar da aynı işleyişe sahiptir. A) Alacak Senetleri hesabı borçlandırılır. B) Alacak Senetleri hesabı alacaklandırılır. C) Borç Senetleri hesabı alacaklandırılır. D) Borç Senetleri hesabı borçlandırılır. E) Satıcılar hesabı borçlandırılır. Çözüm: Poliçe kabul edilmiş olarak alındığında ___________________ /___________________ 121 - ALACAK SENETLERİ 120 - ALICILAR ____________________ /____________________ Cevap D Cevap A 12. Satılan Ticari Mallar Maliyeti hesabına ilişkin olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) Kesin mizanda alacak kalanı verir, bilançonun pasifinde yer alır. B) Kesin mizanda borç kalanı verir, bilançonun aktifinde yer alır. C) Kesin mizanda borç kalanı verir, gelir tablosunda yer alır. D) E) 14. İşletmenin aldığı depozito ve teminatlar, aşağıdaki hesap gruplarının hangisinde izlenir? A) Mali Borçlar Kesin mizanda alacak kalanı verir, gelir tablosunda yer alır. B) Ticari Borçlar C) Diğer Borçlar Kesin mizanda kalan vermez, gelir tablosunda yer alır. D) Alınan Avanslar E) Borç ve Gider Karşılıkları Çözüm: Gelir Tablosu hesapları kesin mizan düzenlenmeden önce envanter işlemleri sırasında 690 - Dönem Kârı/Zararı hesabına aktarılarak kapatıldığı için kesin mizanda kalan vermezler. Satılan Malın Maliyeti hesabı bir gider hesabıdır, kesin mizanda kalan vermez. Çözüm: Tek düzen hesap planında, 326 - “Alınan Depozito ve Teminatlar” Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar “Ticari Borçlar” grubunda yer alır. Cevap B Cevap E 63 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 15. İşletme tarafından düzenlenen bir çekin tahsil edildiği, bankadan gönderilen dekonttan anlaşılmıştır. 17. - 19. soruları aşağıdaki bilgilere göre cevaplayınız. Buna göre, yapılması gereken kayıtta aşağıdaki hesaplardan hangisinin kullanımı doğrudur? A) Kasa hesabı borçlu B) Bankalar hesabı borçlu C) Alınan Çekler hesabı alacaklı D) Verilen Çekler ve Ödeme Emirleri hesabı borçlu E) Alınan Çekler hesabı borçlu İşletmede, dönem sonu stok tutarı ¨230.000, dönem içi alışları ¨1.870.000, yurt içi satışları ¨2.125.000’dir. Alış iadeleri ¨85.000, satıştan iadeler ¨90.000, faaliyet giderleri ¨320.000’dir. Ticari Mallar hesabının borç toplamı ise ¨2.190.000’dir. 17. Buna göre, işletmede dönem başı stok tutarı kaç TL’dir? A) 320.000 Çözüm: İşletme tarafından düzenlenen çekin bankadan ödenmesi B) 324.000 D) 345.000 ___________________ /___________________ 103 - VERİLEN ÇEK VE ÖDEME EMİRLERİ 102 - BANKALAR ____________________ /____________________ C) 336.000 E) 405.000 Çözüm: Ticari Mallar hesabının borç toplamı Dönem içi mal alışları Cevap D 2.190.000 − 1.870.000 320.000 Dönem başı stok Cevap A 18. Buna göre, işletmede satışların maliyeti kaç TL’dir? 16. Aşağıdakilerden hangisi, amortisman hesaplama yöntemlerinden biri değildir? A) Olağanüstü yöntem B) Normal yöntem C) Direkt yöntem D) Azalan kalanlar yöntemi E) Artan kalanlar yöntemi A) 2.195.000 B) 1.960.000 C) 1.875.000 D) 1.790.000 E) 1.685.000 Çözüm: Ticari Mallar Hs. borç toplamı − Alış İadeleri Çözüm: Amortisman Hesaplama Yöntemleri, Ticari Mallar Hs.'nın borç kalanı 2.190.000 85.000 2.105.000 1- Normal Amortisman Yöntemi (Eşit Paylı amortisman) 2- Azalan Bakiyeler Yöntemi 3- Artan Bakiyeler Yöntemi = 2.105.000 − 230.000 4- Fevkalede (Olağanüstü) Amortisman Yöntemi = 1.875.000 Satılan Malın Maliyeti = Tic. Mal. BK − D.S.M.M Cevap C Cevap C 64 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 19. Buna göre, işletmenin faaliyet kârı veya zararı kaçtır? 21. Gelir tablosu hesapları arasında bulunan Dönem Kârı veya Zararı hesabının alacak kalanı, aşağıdaki hesaplardan hangisine aktarılır? A) ¨350.000 zarar B) ¨160.000 zarar A) Önceki Dönem Gelir ve Kârları C) ¨75.000 kâr B) Dönem Net Kârı D) ¨160.000 kâr C) Dönem Net Zararı E) ¨245.000 kâr D) Dönem Net Kârı veya Zararı E) Dönem Kârı Vergi ve Diğer Yükümlülük Karşılıkları Çözüm: Satışlar (−) Satış iadesi 2.125.000 Çözüm: 690 - Dönem Kârı/Zararı hesabının alacak kalanı işletmenin dönemi kârla kapattığını gösterir, bu hesaptan döneme ait hesaplanan vergi tutarı 691 - Dönem Kârı Vergi ve Diğer Yasal Yükümlülük Karşılıkları ayrıldıktan sonra kalan tutar 692 - Dönem Net Kârı / Zararı hesabına aktarılarak kapatılır. 90.000 − NET SATIŞLAR 2.035.000 (−) SMM 1.875.000 1- BRÜT SATIŞ K/Z (−) Faaliyet Giderleri 2- FAALİYET K/Z 160.000 Cevap D 320.000 −160.000 Zarar Cevap B 20. Tekdüzen Hesap Planı’nda 7/A seçeneğini uygulayan bir işletme, aşağıdaki hesaplardan hangisini kullanmaz? A) Direkt İlk Madde ve Malzeme Giderleri B) İlk Madde ve Malzeme Giderleri C) Hizmet Üretim Maliyeti D) Araştırma ve Geliştirme Giderleri E) Finansman Giderleri Çözüm: 7/A Seçeneği 7/B Seçeneği • Direkt İlk Madde ve Malzeme Giderleri • İlk Madde ve Malzeme Giderleri • Direk İşçilik Giderleri • İşçi Ücret ve Giderleri • Genel Üretim Giderleri • Memur Ücret ve Giderleri • Hizmet Üretim Maliyeti • Dışarıdan Sağlanan Fayda ve Hizmetler • Araştırma ve Geliştirme Giderleri • Pazarlama, Satış ve Dağıtım Giderleri • Çeşitli Giderler • Vergi, Resim ve Harçlar • Genel Yönetim Giderleri • Amortisman ve Tükenme Payları • Finansman Giderleri • Finansman Giderleri • Gider çeşitleri yansıtma hesabı • Üretim maliyetleri Cevap B 65 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 22. İşletmenin düzenlediği genel geçici mizanda Satıcılar hesabının borç toplamı ¨1.876.000, alacak toplamı ¨1.776.000 olarak belirlenmiştir. Yapılan incelemede, bilgisayar alımı için yapılan ¨150.000 tutarındaki ön ödemenin Satıcılar hesabına kaydedildiği belirlenmiştir. 23. İşletme, 2010 yılında alacak ve borç senetleri için reeskont işlemi uygulamayı unutmuştur. Bu durum, aşağıdaki muhasebe temel kavramlarından hangisine uyulmadığını gösterir? Buna göre, aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? A) Parayla ölçülme B) Özün önceliği A) Verilen Avanslar hesabı ¨150.000 borçlandırılmalıdır. C) İhtiyatlılık D) Tam açıklama B) Verilen Avanslar hesabı ¨100.000 borçlandırılmalıdır. E) Tutarlılık C) Verilen Sipariş Avansları hesabı ¨150.000 borçlandırılmalıdır. D) Verilen Sipariş Avansları hesabı ¨100.000 borçlandırılmalıdır. E) Verilen Sipariş Avansları hesabı ¨150.000 alacaklandırılmalıdır. Çözüm: Dönem sonunda alacak ve borç senetleri için reeskont hesaplaması dönemsellik kavramına göre yapılan bir işlemdir. Ancak her yıl yapılan reeskont işleminin bir yıl unutulması “tutarlılık” kavramının ihlali anlamına gelir. Cevap E Çözüm: Satıcılar Hs. Borç toplamı Satıcılar Hs. Alacak toplamı Borç Kalanı 1.876.000 − 1.776.000 24. 100.000 TL ____________ /__________________ DİĞER ÇEŞİTLİ ALACAKLAR BORÇ SENETLERİ Satıcılar hesabı pasif karakterli bir hesaptır, borç kalanı vermez, işlemde hata yapılmıştır. XXX XXX ____________ /__________________ Bilgisayar alımı için ön ödemenin Verilen Avanslar hesabı yerine Satıcılar hesabına kayıt yapılmış ise Bu kayıt, aşağıdaki işlemlerden hangisine aittir? ___________________ /___________________ SATICILAR 150.000 KASA 150.000 ____________________ /____________________ Düzeltme Kaydında Satıcılar hesabı ters kayıtla alacaklandırılarak kapatılacak, yerine duran varlıkların avansında kullanılan Verilen Avanslar hesabı borçlandırılır. ___________________ /___________________ VERİLEN AVANSLAR 150.000 SATICILAR 150.000 ____________________ /____________________ A) Alacaklarla ilgili senet alınması B) Borç Senetleri hesabına yapılan hatalı kaydın düzeltilmesi C) Diğer Çeşitli Alacaklar hesabına yapılan hatalı kaydın düzeltilmesi D) Düzenlenen poliçenin kabulü E) Hatır senedi düzenlenmesi Çözüm: Hatır Senedi Alınması ___________________ /___________________ Yapılan işlem sonucunda Satıcılar hesabı artık alacak kalanı verecektir. 121 - ALACAK SENETLERİ 336 - DİĞER ÇEŞİTLİ BORÇLAR ____________________ /____________________ Cevap A Hatır Senedi Düzenlenmesi ___________________ /___________________ 136 - DİĞER ÇEŞİTLİ ALACAKLAR 321 - BORÇ SENETLERİ ____________________ /____________________ Ticari bir nedene dayanmayan hatıra binayen düzenlenen senetler ticari alacak sayılmadığından Diğer Çeşitli Alacaklar hesabında izlenir. Cevap E 66 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 27. B İşletmesi, C İşletmesine olan ¨100.000 tutarındaki senetsiz borcuna karşılık ileri vadeli ¨105.000 tutarlı bir senet vermiştir. 25. İşletme, sattığı malların iadesiyle ilgili olarak ortaya çıkan taşıma giderlerini üstlenmiştir. Buna göre, ilgili tutar aşağıdaki hesaplardan hangisine kaydedilmelidir? A) Pazarlama, Satış ve Dağıtım Giderleri B) Satılan Ticari Mallar Maliyeti C) Satıştan İadeler D) Yurtiçi Satışlar E) Buna göre B İşletmesi, bu olayla ilgili muhasebe kaydında, Ticari Mallar Çözüm: İşletmenin satışla ilgili katlandığı tüm masraflar, 760 - Pazarlama Satış ve Dağıtım Giderleri hesabının borcunda izlenir. I. Alıcılar hesabı borçlu ¨100.000, II. Finansman Giderleri hesabı borçlu ¨5000, III. Alacak Senetleri hesabı borçlu ¨105.000, IV. Satıcılar hesabı borçlu ¨100.000, V. Borç Senetleri hesabı alacaklı ¨105.000, VI. Alacak Senetleri hesabı alacaklı ¨105.000 kayıtlarından hangilerini yapmalıdır? A) Cevap A I, II ve III B) I, II ve V C) I, IV ve VI D) II, IV ve V E) II, IV ve VI Çözüm: Borçlu olan B işletmesinin yapacağı kayıt ___________________ /___________________ 320 - SATICILAR 100.000 780 - FİNANSMAN GİDERLERİ 5.000 321 - BORÇ SENETLERİ 105.000 ____________________ /____________________ 26. İşletme, mal alırken verdiği 23.000 avro tutarındaki borç senedini ¨2,03 kuruyla kayıtlara almış, dönem sonu kuru ise ¨2,30 olarak belirlenmiştir. Cevap D Buna göre, dönem sonunda yapılacak kayıtta aşağıdaki hesaplardan hangisinin kullanımı doğrudur? A) Finansman Giderleri hesabı borçlu ¨6210 B) Finansman Giderleri hesabı borçlu ¨52.900 C) Kambiyo Zararları hesabı borçlu ¨6210 D) Borç Senetleri hesabı alacaklı ¨52.900 E) Borç Senetleri hesabı borçlu ¨6210 Çözüm: 23.000 avro × 2.03 = 46.690 TL olarak kayıtlara alınan borç senedi dönem sonunda değerlemeye tabi tutulur. Dönem sonunda kurda artış söz konusu olmuştur. (2.30 − 2.03) × 23.000 avro = 6.210 Yapılacak kayıt ___________________ /___________________ 656 - KAMBİYO ZARARLARI 6.210 321 - BORÇ SENETLERİ 6.210 ____________________ /____________________ Cevap C 67 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 28. İşletme; elinde bulunan demirbaşa, eşit tutarlı amortisman yöntemiyle amortisman hesaplamaktadır. Ekonomik ömrü 5 yıl olan demirbaş, dördüncü yıl içinde ¨80.000 kârla senet karşılığında satılmıştır. 29. ve 30. soruları aşağıdaki bilgilere göre cevaplayınız. Buna göre, birikmiş amortismanları ¨60.000 olan demirbaşın satışı karşılığında alınan senet tutarı kaç TL’dir? (KDV oranı % 15‘tir.) A) 92.000 B) 120.000 D) 140.000 A İşletmesi 31.12.2010 Tarihli Bilanço AKTİF DÖNEN VARLIKLAR C) 138.000 ? E) 161.000 DURAN VARLIKLAR 16.650 Çözüm: Dördüncü yıl içinde satıldığına göre demirbaşın satıldığı yıl amortisman ayrılmaz. Demirbaşa 3 yıl amortisman ayrılmıştır. KISA VADELİ YABANCI KAYNAKLAR 21.150 UZUN VADELİ YABANCI KAYNAKLAR ÖZKAYNAKLAR 60.000 ÷ 3 yıl = 20.000 yıllık amortisman payı (Bin TL) PASİF ? 12.250 ? Hizmet süresi 5 yıl olduğuna göre ? 20.000 × 5 yıl = 100.000 demirbaşın maliyetidir. Satış kaydı bu durumda Yukarıda bilançosu verilen A İşletmesinin vergi öncesi kâr tutarı ¨19.260.000, finansman giderleri ¨3.690.000, vergi oranı ise % 20’dir. ___________________ /___________________ 121 - ALACAK SENETLERİ 138.000 257 - BİRİKMİŞ AMORTİSMANLAR 60.000 255 - DEMİRBAŞLAR 100.000 391 - HESAPLANAN KDV 18.000 679 - DİĞ. OL.DIŞI GELİR VE KÂRLAR 80.000 ____________________ /____________________ Demirbaşın Maliyeti Kâr 100.000 + 80.000 Birikmiş Amortismanı 180.000 TL − 60.000 Satış tutarı KDV 120.000 + 18.000 29. A İşletmesinde Ekonomik Verimlilik oranı 0,85 olduğuna göre, Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklar toplamı kaç TL’dir? → %15 = 18.000 138.000 Alınan senet tutarı Cevap C A) 7.400.000 B) 14.500.000 C) 27.000.000 D) 31.500.000 E) 39.500.000 Çözüm: Ekonomik Verimlilik = Oranı 0,85 = Vergi Öncesi Kâr + Finansman Giderleri Öz Kaynak + UVYK 19.260.000 + 3.690.000 12.500.000 + x UVYK = 14.500.000 Cevap B 68 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 30. A İşletmesinde Varlıkların Kârlılığı oranı kaçtır? A) 0,21 B) 0,23 C) 0,25 D) 0,32 32. Z İşletmesi 31.12.2010 Tarihli Bilanço E) 0,37 AKTİF Çözüm: Net Kâr Varlıkların Kârlılığı = Net Kâr KVYK ÖZK PASİF TOPLAM Aktif 16.650 KISA VADELİ YABANCI KAYNAKLAR 21.400 UZUN VADELİ YABANCI KAYNAKLAR 23.450 ÖZKAYNAKLAR 15.408.000 21.150.000 14.500.000 ? ? ? + 12.500.000 48.150.000 Yukarıda bilançosu verilen Z İşletmesinin, Finansal Kaldıraç oranı 0,39 ve Dönen Varlık / Duran Varlık oranı 1,5 olduğuna göre, Dönen Varlıklar toplamı kaç TL’dir? 15.408.000 48.150.000 = 0,32 Varlıkların Kârlılığı = Cevap D A) 44.850.000 B) 46.000.000 C) 69.000.000 D) 76.700.000 E) 103.500.000 Çözüm: 31. Bir işletmenin vergiden önceki kârı ¨2.880.000, dönemin finansman giderleri ¨240.000, vergi oranı ise % 25’tir. Toplam Borç Finansal Kaldıraç = Oranı Toplam Varlık Buna göre işletme, elde ettiği kârla finansman giderlerini kaç kez karşılar? A) 8 ? DURAN VARLIKLAR 19.260.000 × %20 = 3.852.000 Vergi − 3.852.000 Vergi Öncesi Kâr UVYK DÖNEN VARLIKLAR (Bin TL) PASİF B) 9 C) 10 D) 12 0,39 = E) 13 Dönen Varlık = 1,5 olduğuna göre eşitliği şu şekilde Duran Varlık kurabiliriz. Çözüm: 1,5 . x + x = 115.000 Vergi Öncesi Kâr 2.880.000 × %25 = 720.000 Vergi Öncesi Kâr 2.880.000 Vergi − 720.000 Vergi Sonrası Kâr 2.160.000 2,5x 115.000 = 2,5 2,5 x = 46.000 Duran Varlık olduğu kabul edilirse Finansman Giderleri − 240.000 Net Kâr 21.400 + 23.450 Toplam = 115.000 Varlık Top. Varlık Toplam Varlık 1.920.000 Net Kâr Faiz Giderlerini = Karşılama Faiz Giderleri Duran Varlık 115.000 − 46.000 Dönen Varlık 69.000 Cevap C = 1.920.000 240.000 ≅8 Cevap A 69 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 33. 35. İşletmenin bankadan talep ettiği altı ay (180 gün) vadeli ¨500.000 tutarındaki kredi, ¨45.000 faiz kesilerek ¨455.000 olarak ödenmiştir. (Bin TL) 2009 2010 370 - Dönem Kârı Vergi ve Diğer Yasal Yükümlülük Karşılıkları 1540 3450 371 - Dönem Kârının Peşin Ödenen Vergi ve Diğer Yükümlülükleri 860 2410 Buna göre, bankanın uyguladığı faiz oranı yüzde kaçtır? A) 18,0 Yukarıdaki bilgilere göre, nakit akım tablosunda yer alan ödenen vergi ve benzerleri kaleminin tutarı kaç TL'dir? A) 680.000 B) 1.040.000 C) 1.720.000 D) 1.900.000 E) 3.090.000 B) 11,1 C) 9,9 D) 9,0 E) 3,0 Çözüm: F= A.n.t 36.000 45.000 = 500.000 ⋅ x . 180 360 45.000 250.000 ⋅ x = 250.000 250.000 Faiz Oranı = 0,18 Cevap A Çözüm: 370- Ayrılan Vergi Karşılığı 371- Peşin Ödenen Vergi 2009 Yılı Ödenen Vergi 1.540 860 680 + 2.410 − 2010 Yılı Peşin Ödenen Nakit akım tablosunda yer alan ödenen vergi toplamı 3.090 Cevap E 34. Aşağıdakilerden hangisi, mali yapı analizinde kullanılan oranlardan biridir? A) Maddi Duran Varlıklar Devir Hızı oranı B) İç Kaynaklar oranı C) Fon Akım oranı D) Stok Bağımlılık oranı E) Cari oran Çözüm: Cari oran Stok Bağımlılık oranı Maddi Duran Varlıklar Devir Hızı oranı Likidite oranları Faaliyet oranları İç Kaynaklar (Oto finansman) Mali Yapı oranları Cevap B 70 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 37. Üç ortaklı bir şirkette Ortak A’nın sermayesinin Ortak B’nin sermayesine oranı 2/5’tir. Ortak C’nin sermayesi ise Ortak A ve Ortak B’nin sermayeleri toplamının yarısından ¨300.000 fazladır. 36. Yalnızca pekmez alım satımı yapan işletmenin bir dönem boyunca yaptığı alışlar aşağıda verilmiştir. Şişe miktarı Şişe birim fiyatı 8000 adet (5 litrelik) ¨10 25.000 adet (2 litrelik) ¨5 10.000 adet (1 litrelik) ¨3 Şirket sermayesi ¨4.500.000 olduğuna ve sermaye payları üzerinden % 11 kâr payı ödeneceğine göre, ortakların kâr payları aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir? Söz konusu alışlar için dönem boyunca katlanılan nakliye maliyetleri KDV hariç ¨43.000 olup bu maliyet, pekmezlere litre esasıyla dağıtılmaktadır. Buna göre, 5 litrelik şişeler hâlinde alınan pekmezin toplam maliyeti kaç TL’dir? A) 123.000 B) 117.200 C) 97.200 D) 88.000 E) 67.800 Ortak A Ortak B Ortak C A) 88.000 220.000 187.000 B) 88.000 242.000 165.000 C) 88.000 286.000 121.000 D) 44.000 297.000 121.000 E) 121.000 167.000 174.000 Çözüm: A 2 = B 5 10.000 adet × 1 litre 40.000 50.000 + 10.000 Toplam 100.000 25.000 adet × 2 litre • A = 4K B = 10K ⎛ A +B⎞ C=⎜ ⎟ + 300.000 [ ⎝ 2 ⎠ Çözüm: • 8000 adet × 5 litre ise C= ] 14K + 300.000 2 C = 7K + 300.000 litre 4K + 10K + 7K + 300.000 = 4.500.000 43.000 × 5 litre = 2.15 litre maliyeti 100.000 21K = 4.200.000 K = 200.000 • 2.15 × 8000 adet = 17.200 5 litrelik pekmezin nakliye maliyeti • Toplam maliyet = 8.000 adet × 5 lt ×10 TL = 400.000 A = 4K = 4 ⋅ 200.000 = 800.000 400.000 = 80.000 • Litre maliyeti = 5 B = 10K = 10 ⋅ 200.000 = 2.000.000 • 5 litrenin nakliye maliyeti 5 litrenin maliyeti Toplam maliyet C = 7K + 300.000 = (7 ⋅ 200.000) + 300.000 = 1.700.000 17.200 + 80.000 97.200 Cevap C A× 11 11 = 800.000 × = 88.000 100 100 B× 11 11 = 2.000.000 × = 220.000 100 100 C× 11 11 = 1.700.000 × = 187.000 100 100 Cevap A 71 Diğer sayfaya geçiniz. 2012 - KPSS / AB 38. ¨120.000 tutarındaki paranın 40. Faizi dönem sonunda ödenecek olan 3 ay vadeli Türk lirası mevduat hesabına ödenecek faiz tutarları, banka tarafından ay sonları itibarıyla aşağıdaki hesaplardan hangisine kaydedilmelidir? 1 3 ü ve ü farklı ban4 4 kalara yatırılarak ¨5400 faiz elde edilmiştir. Buna göre, toplamı % 8 olan faiz oranları sırasıyla aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir? A) 2-6 B) 3-5 D) 5-3 C) 4-4 E) 6-2 Çözüm: 1 3 ⋅ x 120.000 ⋅ × ( 8 − x ) 4 + 4 = 5 ⋅ 400 100 100 A) Karşılıklar - Türk Parası B) Muhtelif Borçlar - Türk Parası C) Alacaklı Geçici Hesaplar - Türk Parası D) Ödeme Emirleri - Türk Parası E) Faiz ve Gider Reeskontları - Türk Parası 120.000 ⋅ Çözüm: Banka muhasebesinde bankanın mevduat hesabı müşterisine olan borçları göstermektedir. Bu nedenle hesaplanan faiz gider kaydedilecektir. Faiz ve Gider Reeskontları borçlu mevduat hesabı alacaklandırılır. 30.000 ⋅ x 90.000 ⋅ ( 8 − x ) + = 5.400 100 100 Cevap E 30. 000 ⋅ x + 720. 000 − 90. 000 x = 54. 000 3x + 72 − 9x = 54 72 − 54 = 9x − 3x 18 6x = x=3 6 6 8−3 =5 Cevap B 39. Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 23) Borçlanma Maliyetleri Standardı’na göre, aşağıdakilerden hangisi özellikli varlıklar arasında yer almaz? A) Stoklar B) Menkul kıymetler C) Yatırım amaçlı gayrimenkuller D) Maddi olmayan duran varlıklar E) İmalat tesisleri Çözüm: (TMS 23) Borçlanma Maliyetleri Standardına Göre Özellikli Varlıklar amaçlanan kullanıma veya satışa hazır duruma getirebilmesi zorunlu olarak uzun bir süreyi gerektiren varlıklardır. • Stoklar • İmalat tesisleri • Enerji üretim tesisleri • Maddi olmayan duran varlıklar • Yatırım amaçlı gayrimenkuller Finansal varlıklar ve kısa süre içerisinde üretilen veya imal edilen stoklar özellikli varlık değildir. Cevap B 72 MUHASEBE TESTİ BİTTİ. CEVAPLARINIZI KONTROL EDİNİZ.