Babamı beş yaşında kaybettikten sonra çocukluğum ve gençliğim yokluk, sefalet içinde geçti. Acılar,hastalıklarla boğuşurken, Allaha sitemlerim oldu.Ben kime ne yaptım,suçum ne, küçük yaşlarda böyle acılar içinde bir yaşamı bana layık görüyorsun diye. Cevap alamadım.Zerresi olduğum muazzam varlık benimle ilgilenmedi.Öyleyse bazı şeylerin yapılmasını bize bırakıyordu. Daha o günlerde karar verdim,insan yaşamını değiştirme savaşına.Tartışmalarda itirazlarımı dile getirdiğimde,"Böyle gelmiş böyle gider" deniliyordu.Böyle gelmiş ama böyle gitmemeliydi.Allahın insanlara haksızlıklarla dolu bir yaşam verdiğine inanmıyordum. Cennet gibi bir Dünyada,hediye gibi bir yaşam sunulmuştu bizlere. Canavarlaşarak birbirimizi,doğayı katleden bizlerdik.Öyleyse sorun biz insanlardaydı. Doğal yapımız,organizmamız gereği sevgi bağlarıyla bağlı,kardeşçe huzur içinde yaşamamız mümkündü. Çünkü biz varlığımızı sevgi bağlarıyla kenetlenmiş,kardeşçe,dayanışma içinde yaşamaya,kendini yenilemeye çalışan trilyonlarca canlıya borçluyduk.Varlığımıza,organizmamızı oluşturan hücrelere ihanet içinde bir yaşam sürdürüyorduk.İhanet içindeki yaşam bir kanser gibi toplumu ve insanları sarmıştı. Toplum içinde yaşıyorduk,bunun nimetlerinden her insanın azami derecede yararlanması gerekirken neden böyle bencil,acımasız olabiliyordu insanlar ? Ben istediğim gibi yiyip içeyim,gezeyim,eğleneyim,kaliteli bir hayat süreyim,diğer insanlar aç kalsınlar,sürünsünler hatta ölsünler diyebiliyordu.Halbuki insanlar çalışıp topluma faydalı işler yaparak insanca yaşamak istiyordu.İstenilen, hayata gelen her insanın doğal hakkıydı. İnsan içinde bulunduğu koşullara göre yetişiyordu.Bu günkü yaşanılan sistem,paylaşmayı bilmeyen,acımasız insanlar yetiştiriyordu.İnsan doğası ve sistem arasındaki çelişkinin ortadan kalkması için,ya insan ya da sistem değişecekti.İnsanın doğal yapısına aykırı olan bir yaşama uyum sağlaması istenemezdi.İstendiğinde bu gün olduğu gibi kavga ve kaos yaşanacak İnsan organizmaları kendilerini ve toplumu saran sistem kanserine karşı savaş vereceklerdi. Bu günün insanlık sorunu insanlara bu şekilde yaşamayı dayatan para sistemiydi. Bütün haksızlıkların ve adaletsizliklerin kökeninde sistem diye dayatılan,savaşlara ve kaoslara neden olan para değeri vardı.Para masumane bir değer ölçüsü olmaktan çıkmış,toplum içindeki haksızlık,adaletsizlik ve düzensizliklerin asıl nedeni olmuştu.Para değerinin elde edilmesinde,paylaşılmasında ve kullanılmasında bencillik ve güç hakimdi.İnsanca paylaşarak yaşamak isteyenler her türlü kötülüğe ve haksızlığa boyun eğiyor,eğdiriliyordu.Para için her türlü insani değer ayaklar altına alınabiliyordu.Kimsenin kimseye güveni kalmamıştı.Sevgi,saygı,dayanışma,vicdan,birlik,beraberlik gibi insani duygular para değeri karşısında ikinci planda kalmıştı.Para adeta putlaşmıştı.Bu böyle olmamalıydı.Döngüyü tersine çevirmek gerekiyordu.İnsanlık tarihindeki bu olumsuz süreç sona ermeli,toplumu saran kanser yenilmeliydi. Bu gelişmeye sadece sınıf savaşı olarak bakılamazdı.Varoluşumuzu,diğer canlılardan farklılığımızı sağlayan insani değerlerimizin maddi değerlere karşı verdiği savaştı bu. Dünya malı dünyada kalıyordu.Bunun için insani değerlerimizi ikinci plana atmaya değermiydi ?sanki İnsanlığın bütün soruları, sorunları bitmiş,dünyanın paylaşımı kalmıştı. BU KAVGA ezen ezilen ayrımı yapılmaksızın,her sınıftan insanların katılacağı,manevi insani değerlerle, maddi değerlerin hangisinin öne çıkacağı konusunda yapılacaktır.Sonunda bencilliklere,parçalanmalara,manevi değerlerin içten çöküşüne neden olan para yok olacak,aklın ve kalbin eseri olan,insanlığın ufuklarını açacak PARASİZM AHLAK DÜZENİ hayata gelecektir. Tüm Dünya insanlığına, Yaşam yolcusu kardeşlerime selam olsun. Ahmet Orhan Erülgen