Türkiye Ekonomisi (Türkiye`nin Ekonomik Yapı Problemleri)

advertisement
Türkiye Ekonomisi
(Türkiye’nin Ekonomik Yapı
Problemleri)
Prof. Dr. Yakup Küçükkale
İktisat Bölümü 5-20 nolu oda
yakup70@hotmail.com
www.yakupkucukkale.net
Kitap Listesi
Takip edilecek kitap: Türkiye Ekonomisi –
Hüseyin Şahin
Derya Kitabevi’nden temin edilebilir.
 Yardımcı kaynaklar (tavsiye niteliğinde)
Türkiye Ekonomisi – Yakup Kepenek
Türkiye Ekonomisi – Gülten Kazgan
Türkiye Ekonomisi – Rıdvan Karluk

Sorularınızı alalım!
Birinci Bölüm
Cumhuriyetin Osmanlı
Devleti’nden Devraldığı Ekonomik
Miras
Rönesans
Geleneksel anlamda Rönesans, Orta
Çağ ve Reformasyon arasındaki tarihi
dönem olarak anlaşılır.
 15. yüzyıldaki İtalyan Rönesansı batı ile
klasik antikite arasındaki bağın tekrar
kurulmasını sağlamıştır. Arap bilimi —
özellikle matematik— alınmış,
deneyselliğe geri dönülmüş, yaşamın
önemi hakkında yoğunlaşılmış (örneğin
Rönesans hümanizmi), matbaanın
bulunmasıyla ve sanat, şiir ve mimari'de
ortaya çıkan yeni tekniklerle bilgi
yayılabilmiş, böylece radikal bir değişim
başlamıştır. Bu çağ uzun zamandır geriye
düşmüş olan Avrupa'nın ticaret ve
keşiflerle yükselişinin öncüsü olmuştur.
İtalyan rönesansı bu dönemin başlangıcı
olarak kabul edilir.
 Kaynak: http://tr.wikipedia.org

Reform


Martin Luther King

Reform hareketleri,
Avrupa'yı siyasi yönden
zarara uğratmıştır.
Şarlken'in Osmanlı Devleti
üzerine yapmayı
planladığı Haçlı Seferi
bölünmelerden dolayı
gerçekleşmemiştir.
Mezhep savaşları,
Osmanlı Devleti'nin
Avrupa'da ilerlemesini
kolaylaştırmıştır.
Kaynak:
http://tr.wikipedia.org
Rönesans ile birlikte, bilim ve sanat
canlanmış, aydınlanma dönemi başlamıştır.
 Reform hareketleri ile birlikte, dinsel
baskılardan kurtulunmuş, özgür düşünce
(protestan düşünce) hakim konuma
geçmiştir.
 SONUÇ: Bilim, sanayi ve ticarette hızlı
ilerleme
 SONUÇ: Sanayi Devrimi

Rönesansın etkileri tam ortaya çıkmadan
önce,
 Reform hareketlerinden kaynaklanan
kargaşa devam ederken,
 Osmanlı Devleti hızlı bir ilerleme süreci
yaşamış, Viyana kapılarına kadar
dayanmıştır.
 Sanayi Devriminin gerçekleşmesi ile
birlikte durum tersine dönmüştür…

Osmanlı’nın büyüdüğü dönemde
Avrupa’nın geri kalmasının,
 Avrupa’nın ilerleme kaydettiği dönemde
Osmanlı Devleti’nin gerilemesinin nedeni
budur.
 Yani tesadüf değildir…

İngiltere’de Sanayi Devrimi
Kitlesel (seri) üretim sonucu arz artmıştır.
 Üretim yurtiçi piyasalarda tüketilememiş,
 Üretimin artması ile hammadde ihtiyacı
artmış,
 Dolayısıyla serbest dış ticaretin önemi
ortaya çıkmıştır.

İngiltere çevresindeki ülkeleri serbest dış
ticarete zorlamıştır (bkz: Smith, Mutlak
Üstünlükler Teo ve Ricardo, Karşılaştırmalı
Üstünlükler Teo).
 Avrupa’lı diğer ülkeler önce gümrük
duvarları ile korumacılık yapmış, sonra da
İngiltere ile aralarındaki teknoloji farkını
kapatmak için yeni yatırımlara
girişmişlerdir.
 1838’de serbest dış ticaret antlaşmasını
imzalayan Osmanlı Devleti, yeni üretim
tarzına ayak uyduramamıştır.

Serbest dış ticaret antlaşması ile elde
edilen ve Kapitülasyon olarak bilinen
ayrıcalıklar, Osmanlı’yı açık pazar haline
getirmiştir.
 Yerli sanayi rekabete dayanamamış ve
çoğu üretim tezgahı kapanmıştır.
 Önceden ihraç edilen bir çok ürün ithal
edilmeye başlanmıştır.
 SONUÇ: Dış ticaret açığı…







Toprak kayıpları ile birlikte, dış ticaret açığının
finansmanı imkansız hale gelmiş, dış borç almak
kaçınılmaz olmuştur.
1854’de ilk dış borç alınmıştır.
Borcun ana para ve faiz ödemeleri, zaten açık
pazar konumuna düşen Osmanlı’yı, mali açıdan
da batıya bağımlı hale getirmiştir.
Borcun borçla ödenmesi gündeme gelmiştir.
Çünkü üretim zaten düşmüştür…
SONUÇ: Düyun-u Umumiye İdaresi (DUİ)
DUİ
Şu anda İstanbul
Lisesi olarak faaliyet
gösteren bu binada
kurulmuştur!...
Osmanlı’da sadece geleneksel bir üretim
anlayışı değil, aynı zamanda etnik bir
işbölümü de söz konusu idi.
 Türkler; çiftçi, asker, memur ve esnaf
 Gayri müslimler ise tüccardı.
 Serbest Dış Ticaret Antlaşması,
gayrimüslimleri daha da zenginleştirirken,
Türkleri de iyice fakirleştirmiştir.
 Birinci Dünya Savaşı sonunda, sadece
Anadolu, yani fakir Türkler bize kalmıştır…

Osmanlı Devleti’nin Son
Döneminde Sektörlerin
Durumu
Tarım Sektörü
Milli Hasılanın %55’i tarım sektörü
tarafından üretiliyor.
 Nüfusun %80’i tarım ile geçiniyor.
 Tarımsal üretimin %80’i bitkisel, %20’si
hayvansal üretimdir.
 Bitkisel üretimin %74’ü tahıldır.
 Serbest Dış Ticaret antlaşması ihracatı
artırma gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.
 Bu da, sınai bitki üretimini artırmıştır…

1899-1911
Pamuk %472
Fındık %217
Tütün %191
İpek Kozası %122
oranında artmış
 Hububat ise sadece %51 artmıştır…





Bunun nedeni DUİ’nin alacaklarını tahsil etmek
istemesi nedeniyle, sınai bitki üretimini teşvik
etmesidir…
Tarımsal ilerlemede devletin de rolü vardır.
 Yeni teknikler teşvik edilmiş,
 Tarımsal kredi sistemi yeniden
düzenlenmiş,
 Tarım okulları ve örnek çiftlikler kurulmuş,
 Sulama için teşvikler verilmiştir…


Yeterli midir? – Cevap: HAYIR…
İlk pulluk (modern tarım aletlerinden
biridir) 19. yy’ın sonlarında gelmiştir.
 I. Dünya Savaşı sırasında modern alet
girişi hızlanmış, ancak tamir imkanı
olmadığından kısa sürede bir kenara
atılmıştır.
 Kullanılan aletler genelde; karasaban,
kağnı ve dövendir
 SONUÇ: Kaynaklar etkin bir şekilde
kullanılmamaktadır… Zirai üretim göreceli
olarak düşük kalmaktadır…

Mustafa Kemal Atatürk – Atatürk Orman Çiftliği’nde traktör kullanırken
1858 Arazi Kanunu
Batılı devletlerin telkini ile Miri toprak
sistemi bırakılmış, tarımsal alanlar için özel
mülkiyet yolu açılmıştır.
 Toprak alım-satımı yasaktır.
 Yabancıların toprak alımı yasaktır.
 Daha sonraları yapılan düzenlemeler ile
alım-satım ve yabancıların arazi edinmesi
serbest bırakılmıştır…

Bu kanun, toprak ağalarının ortaya
çıkmasını hızlandırmış, devlete ait olan
arazilerin büyük kısmı yağmalanmıştır.
 1920’lerde tarıma uygun arazi 23 milyon
hektar. 11 milyon hektar işlenmektedir.
Kalan kısmı devlete aittir ve
işlenmemektedir. Bunların bir kısmı
mübadil vatandaşların iskanı için
kullanılmış, kalanı da yine yağma
edilmiştir…

Arazinin yarıya yakın kısmının işlenmeme
nedeni, nüfusun büyük kısmının savaşlarda
kaybedilmesi nedeniyle işgücünün yetersiz
olması,
 Tohum bulmaktaki zorluklar,
 Ve talep yetersizliğidir…

2inci saatin sonu
Sanayi Sektörü
Günümüz Türkiye’sinin görece geri
kalmışlığı, Osmanlı Devleti’nin
sanayileşememesinden kaynaklanan
nedenlere bağlanabilir.
 Osmanlı devleti sanayileşmiş olsaydı,
günümüz Türkiye’si gelişmekte olan bir
ülke değil, gelişmiş bir ülke olurdu.
 Siyasal gelişmeler, imparatorluğu
parçalayıp ulusal devletlerin ortaya
çıkmasına neden olmuş olsaydı bile,
Türkiye bugün daha ileri bir seviyede
olabilirdi.

Osmanlı’nın sanayileşememesinin
nedenini, sadece serbest dış ticaret
antlaşmasına ve açık Pazar oluşuna
bağlamak, işin kolayına kaçmak olur.
 Osmanlı aydınlarındaki genel görüş,
Osmanlının karşılaştırmalı üstünlüğünün
tarım ve ticaret alanında olduğu ve bu
nedenle sanayileşmemesi gerektiği
yönündeydi
 Onlara göre sanayileşme çabaları, kaynak
israfı demekti, çünkü o alanda
karşılaştırmalı üstünlüğümüz yoktu.

19uncu yy’ın sonlarında, geleneksel üretim
anlayışına dayalı yerli sanayinin çökmesiyle
birlikte bu düşüncenin yanlış olduğu
anlaşıldı ve sanayileşmek gerektiği fikri
ortaya atıldı.
 Bu çaba ilk olarak II. Meşrutiyet sonrasına
rastlar…

II. Meşrutiyet Sonrası Sanayileşme
Çabaları
Gelişen milliyetçilik akımları ile birlikte, İttihat ve
Terakki hükümeti, sanayi alanında da millileşmek
gerektiğini savunmaya başladı.
 Bu bağlamda, Aralık 1913’te Teşvik-i Sanayi
Kanunu Muvakkat’ını,
 1914’te Teşvik-i Sanayi Kanunu Talimatnamesini,
 Ve 1917’de ise, bu kanunun uygulama
yönetmeliğini çıkardı.


1.
2.
3.
Bir işyerinin kanun kapsamına girebilmesi
için;
En az 5 beygir gücü bir enerji ile, ham ve
yarı mamul maddelerin şeklini
değiştirebilmesi,
En az 1000 liralık bina, araç ve gerece
sahip olması,
Yılda toplam 750 işçi çalıştırmış olması
gerekliydi.
Teşvik-i Sanayi Kanunu yürürlüğe girdikten
kısa bir süre sonra I. Dünya Savaşı başladı.
 Savaş döneminde yabancı kuruluşlar
kanun kapsamından çıkarıldı,
 Kapitülasyonlar tek taraflı olarak kaldırıldı,
 Gümrük duvarları yükseltildi.
 Ancak bu çabaların hiç birisi başarılı
olmadı.

1.
2.
3.
Sermaye ve girişimci yetersizliği,
Savaşın giderek ağırlaşan şartları ve
Geç kalınmış olması
bunun en önemli nedenleri arasında
sayılabilir.

1.
2.
3.
Kanun kapsamına giren kuruluşların
yararlanacağı teşvik ve muafiyetler
şunlardır;
Fabrika kurmak için 5 dönüm arazi
bedava verilecek,
Fabrika kurulan araziler, fabrika tesisatı,
emlak ve temettü vergileri ile, belediye
harç ve resimlerinden muaf olacak,
Fabrika tesisi ve geliştirilmesi için gerekli
olan malzeme ülkede üretilinceye kadar,
gümrük resimlerinden muaf olacak,
4. Fabrikaların imalatta kullanacakları
hammaddeler, yerlisi yoksa gümrük
resminden muaf olacak,
5. Fabrikaların dışarıya yapacağı satışlardan
gümrük resmi alınmayacak,
6. Hükümet kamu harcaması yaparken
mümkün olduğu kadar yerli ürünleri
tercih edecek.
7. Bu teşvik ve muafiyetler 15 yıl süre ile
geçerli olacaktır.

1.
2.

Bu kanuna 2 eleştiri yapılmıştır:
Kanun, kredi kolaylığı sağlama
konusunda herhangi bir içeriğe sahip
değildir ve
Dış rekabete karşı yerli sanayiyi
korumakta yetersiz önlemler almıştır.
Savaş döneminde kapitülasyonların
kaldırıldığı ve gümrüklerin yükseltildiği
hatırlanırsa, ikinci eleştiriye cevap
verilmiştir denilebilir…
Dönemin Diğer Çabaları
10 bin Türk genci Almanya’daki fabrikalara
staj için gönderildi,
 Sanayi ve Ticaret odaları Almanya’ya
burslu öğrenci gönderdi,
 Teknisyen yetiştirmek için kurslar açıldı,
 Girişimci yetiştirmek ve desteklemek için
dernekler kuruldu,
 Şirketleşme ve banka kurma çabaları
hızlandı.

Bu kanundan yararlanmak için 117 kuruluş
müracaatta bulunmuştur.
 Bunlardan 65 tanesi İstanbul ve civarında
idi.
 1908-1914 yılları arasında, sanayileşme
çabaları etkisini göstermiş ve MüslümanTürk sermayeli kuruluşların sayısında bir
kıpırdanma görülmüştür.

Osmanlı Devleti’nin Son 10 Yılında
Sanayinin Durumu
1913-1915 yılları arasında yapılan
sayımlarda,
 İstanbul ve Batı Anadolu’da olan,
 En az 10 işçi çalıştıran ve
 Teşvik-i Sanayi Kanunu kapsamında olan
işyerleri dikkate alınmıştır.
 Sonuçlar 1917’de yayınlanmıştır.

1913-1915 Sanayi Sayımı Sonuçlarına Göre,
1915 yılında İstanbul ve Batı Anadolu’da Sanayinin Durumu

1.
2.
3.
Bu tabloda şu noktalar dikkat
çekmektedir.
Tüketim malları üretimi, toplam üretimin
büyük kısmını oluşturmaktadır. Sadece
gıda ve tekstilin toplam içindeki payı
%82.3’tür.
Osmanlı sanayisi tarımsal girdi kullanan
bir sanayi idi.
Aşırı derecede bölgesel yoğunlaşma
vardır.
4. Sanayinin etnik gruplara göre mülkiyet
dağılımı dikkate alınmamıştır. Başka
kaynaklardan alınan bilgilere göre,
sanayinin %15’i Türklere, geri kalan
kısmı gayri müslimlere aittir.
5. Yabancı sermayenin payı çok yüksektir.
1914’e kadar yapılan 81.7 milyon
Osmanlı Lirası tutarındaki yatırımın,
%50’si Fransızlara, %28’i Almanlara,
%15’i İngilizlere aittir.
6. Büyük sanayi kuruluşları devlet tarafından
kurulmuştur.
7. Sanayi kuruluşlarında BG yetersiz,
teknoloji geri idi.
Hizmet Sektörleri
Bankacılık, ulaştırma ve ticaret gibi hizmet
sektörlerinin GSMH içindeki payı %33
civarında idi.
 Serbest dış ticaret antlaşması nedeniyle bu
sektörler son dönemde çok hızlı gelişmiştir.
 Genelde hizmet sektörü, reel sektördeki
gelişmelerden dolayı gelişir.
 Osmanlı’da hizmet sektörünün gelişimi
bundan kaynaklanmamıştır.

Piyasaya kapalı tarım alanlarının piyasaya
açılması için demir yolu yapım
imtiyazlarının ve kapitülasyonların
verilmesi, hizmet sektöründeki gelişmenin
en önemli nedenidir.
 Bankacılık sektöründe de Osmanlı’nın
içerisinde bulunduğu mali kriz etkilidir.
Osmanlı’ya borç vermek için bir çok
yabancı banker bu alana yatırım yapmıştır.

1914 yılına kadar yapıldığını söylediğimiz 81.7
milyon Osmanlı Lirası tutarındaki yatırımın, 61.3
milyon liralık kısmı, demiryolu, bankacılık ve
ticaret yatırımlarıdır.
 Özellikle demiryolu yapım imtiyazları rekabet
konusu olmuştur.
 Çünkü, yapılan demiryolu güzergahındaki her
türlü yer altı ve yerüstü ticari zenginlikler,
yatırımı yapan kuruluş tarafından işletilmektedir.
 Almanlara verilen Bağdat demiryolu imtiyazı
bunun en güzel örneğidir.

Ayrıca Osmanlı devleti, borçlanarak demiryolu
yapan kuruluşun sermayesine katkı sağladığı
gibi, KM garantisi vererek de kuruluşun zarar
etmesini önlemeye çalışmıştır.
 1914 yılına kadar yapılan 6107 km demiryolunun
4037 km’si yabancılar tarafından yapılmıştı.
 1899-1909 döneminde, yabancı demiryolu
şirketleri 26 milyon sterlin kar etmiş, ayrıca 10
milyon sterlin km garantisi için para almışlardır.
 Bu bağlamda, yapılan 46.9 milyon sterlin
tutarındaki yatırımların neredeyse 2 yılda amorti
edildiği görülmektedir.

Bütün bu yatırımlara rağmen demiryolu
oldukça yetersizdi. Osmanlı’dan Türkiye’ye
kalan toplam demiryolu uzunluğu 4100
km’dir. Aynı dönemde Avrupa’da
demiryollarının uzunluğu 338.9 bin km’dir.
 Türkiye Cumhuriyeti 1939’a kadar, eski
hatların bakım ve onarımını yapmış, yeni
hatlarla birlikte demiryolu ağını 2 katına
çıkarmıştır.

Yabancıların karlı buldukları bir diğer alan
bankacılık sektörüdür.
 Yerli bankerlerin olmaması, yabancıların bu
alanda hızla gelişmesine olanak sağlamıştır.
 1914 yılına kadar bankacılık sektöründe yapılan
9.8 milyon lira tutarındaki yatırımın %38.2’si
Fransızlara, %33.1’i İngilizlere, %19.7’si
Almanlara aittir.
 Bu yabancı bankalar, gayrimüslim tüccarlarla
birlikte, tarımsal ve madensel hammaddelerin
ucuza kapatılması operasyonunu yürütmekle
kalmamış, tahvil ve hazine bonosu alarak,
Osmanlı’ya borç vermeyi de karlı bulmuşlardır.

İlk yerli banka, Mithat Paşa’nın 1863’de
kurduğu Tarım Kredi Kooperatiflerinin
Ziraat Bankası’na dönüşmesi ile
gerçekleşmiştir. Bankacılık alanında etkili
bir rol oynayamamıştır.
 En etkin banka, İngiliz-Fransız ortaklığı ile
kurulan Bank-i Osmani-i Şahane 1863
(yani Osmanlı Bankası) olmuştur.
 Bu banka 1875’de imzalanan bir antlaşma
ile “Devlet Bankası” haline gelmiştir.
Emisyon yetkisini TCMB kuruluncaya kadar
elinde tutmuştur.

Osmanlı Bankası ayrıca, Osmanlı
Devleti’nin dış borçlarını yönetmiş, DUİ’nin
ve Tütün Reji’sinin kuruluşunda yer
almıştır.
 Bankacılık alanında da II. Meşrutiyet
dönemi milli bilincin uyandığı dönemdir.
 İttihat ve Terakki hükümeti, her türlü karşı
çabaya ve engellemeye rağmen, 1917
yılında Osmanlı İtibar-ı Milli Bankası’nı
kurmuş, ancak Osmanlı Bankası’nı tasviye
edememiştir.

Dış Ticaret
1873-1890 döneminde, yıllık ortalama
ithalat 19.9 milyon lira iken yıllık ortalama
ihracat 11.5 milyon liradır.
 1890-1908 döneminde, ortalama ithalat
25.5 milyon lira, ortalama ihracat 15.8
milyon lira olmuştur.
 1908-1914 döneminde ise, ortalama
ithalat 39.9 milyon lira iken ortalama
ihracat 21.9 milyon lira olarak
gerçekleşmiştir.

Bu rakamlar Osmanlı Devleti’nin
sanıldığından daha fazla dışa açık
olduğunu ortaya koymaktadır.
 Son yıllardaki Baltalimanı Serbest Dış
Ticaret Antlaşması, demiryolu yapım
imtiyazları ve yabancı yatırımlar bu açıklığı
iyice artırmıştır.
 Zaten dış ticaret açığı vermekte olan
Osmanlı, bu gelişmelerle daha da fazla
açık vermeye başlamıştır. İhracatın ithalatı
karşılama oranı %55’e kadar gerilemiştir.

Bu durumun en önemli nedenlerinden biri
de Osmanlı’nın dış ticarete bakış açısıdır.
 Osmanlı devleti, ihracata ağır vergiler
koyup, ithalatı özendirerek yurt içi mal
arzını genişletmeyi ve istikrarı korumayı
amaçlamıştır. Dış ticaret açıklarının
artmasında bu da önemli bir etkendir.
 Bu dönemde, ithal malları fiyat indeksi
ihraç malları fiyat indeksinden daha hızlı
artmıştır. Yani dış ticaret hadleri olumsuz
yönde değişmiştir.

1905-1914 döneminde ithalatın ortalama
%34.3’ü gıda, %33.6’sı giyim ve %9.7’si
yatırım mallarıdır.
 Aynı dönemde ihracatın ortalama %45’i
tahıl, %38’i sınai bitkiler ve %13’ü mamul
mal idi.
 Dış ticaret hadlerinin aleyhimize dönme
nedenlerinden biri de budur. Hammadde
satıp mamul mal almamızdır.
 1873-1914 dönemini 2 alt döneme ayırıp
incelediğimizde, 2 farklı durum karşımıza
çıkar.

1873-1896 birinci alt döneminde, ihraç
ürünleri %58 ucuzlarken, ithal ürün
fiyatları %33 gerilemiştir. Yani dış ticaret
hadleri %25 kötüleşmiştir.
 1896-1913 ikinci alt döneminde ise, ithal
malları fiyatları %12 artarken ihraç malları
fiyatları %28 artmıştır. Yani dış ticaret
hadleri %16 düzelmiştir.
 Ancak ilk alt dönemdeki bozulmayı
karşılamaya yetmemiştir.

Osmanlı Devleti’nin dış ticaretinde en çok
yer alan ülkeler; İngiltere, Fransa ve
Avusturya-Macaristan’dır.
 Bu ülkelerin ihracattaki payları sırasıyla;
%25.9, %19.2 ve %7.8’dir
 İthalattaki payları ise yine sırasıyla;
%29.8, %10 ve %14.5’dir.
 Bu 3 ülkenin toplam dış ticaret içindeki
payı %55’i bulmaktadır.

1880’li yıllarda İngiltere ve Fransa’nın payı
azalma eğilimine girmiştir. Bunun nedeni
Almanya’nın giderek artan bir oranda dış
ticarete girişmesidir.
 Yüzyılın başında Almanya’nın ihracattaki
payı %3.1’den %5.7’ye, ithalattaki payı ise
%1.4’ten %11.8’e yükselmiştir.
 Bu ticari ortaklık, ilerleyen yıllarda siyasi ve
kültürel ortaklığa dönüşmüş, hatta I.
Dünya Savaşı’nda aynı cephelerde yer
alınmıştır.

Dış Borçlanma
Serbest dış ticaret antlaşması nedeniyle
verilen dış ticaret açıkları, devlet
bütçesindeki açıklar ile birleşince, büyük
bir gelir-gider dengesizliği ortaya çıkmıştır.
 Bu açıkları finanse etmek için borçlar
kaçınılmazdı.
 İlk borç Kırım Savaşı’ndan sonra
24.8.1854’de alındı.
 İngiltere’den 2.5 milyon altın lira alındı.
3.3 milyon altın lira borçlanıldı. Mısır’ın
vergileri karşılık gösterildi.

Dış ticaret açığının büyüyerek sürmesi,
borçların ana para ve faiz ödemeleri,
alınan borçların lüks tüketime harcanması
vs gibi nedenlerle Osmanlı Devleti borç
batağına sürüklenmiştir.
 1854-1874 döneminde toplam 344.3
milyon Osmanlı altını borç alınmıştır. Oysa
ele geçen meblağ sadece 228.1 milyon
altındır. 116 milyon altın sadece faizdir.
1874’de iflas ilan edilmiştir.
 Alınan bu borçların idaresi için, yabancı
devletlerin de iştiraki ile DUİ kurulmuştur.






Zaman içinde DUİ’nin topladığı vergi gelirleri
toplam vergi gelirlerinin %30’unu aşmıştır.
1879’da kurulan Rüsum-u Sitte idaresi, altı farklı
gelir kaynağını Galata Bankerlerine borç karşılığı
rehin olarak devretmiştir.
Borçlanmada ikinci dönem 1882-1914’tür.
İkinci dönemde 1901’e kadar önemli bir borç
artışı olmasa da bu tarihten sonra çok hızlı bir
artış olmuştur.
Bunun nedeni yaklaşan I. Dünya Savaşı
nedeniyle artan askeri harcamalardır. Dünya
Savaşı iflas ilanını engellemiştir.
Dış borçlarla dış ticaret açıkları birlikte
hareket etmiştir. Alınan borçların geri
ödenmesi için ihracat teşvik edilmiştir.
Örneğin DUİ’ye verilen imtiyaz tütün ve
ipek kozası üretim ve ihracatını artırmıştır.
 Ancak yine de alınan borçlar çoğunlukla
askeri teçhizat alımı için harcandığından,
ithalattaki artış daha büyük olmuştur.
 Alınan borçlarla Osmanlı Devleti’nde
yaratılan artık değer, yabancı kuruluşların
kar transferleri ile tekrar borcun alındığı
ülkeye (hem de fazlasıyla) döndüğü
görülmüştür.

1914 yılında (kısa vadeli borçlar hariç)
toplam borç stoğu 156.4 milyon Osmanlı
altınıdır. Bunun 82.8 milyon altını (%53)
Fransızlara, 32 milyon lirası (%21)
Almanlara aittir.
 Lozan ve Paris Antlaşmaları ile bu toplam
borcun en büyük kısmı 84.6 milyon altınlık
kısmı Türkiye’ye kalmıştır. 1933’te
ödenmeye başlanan bu borçlar,
vadesinden 25 yıl önce yani 1954 yılında
tasviye edilmiştir.

1. Haftanın Sonu
Download