Eğitim Fakültesi Birinci Sınıf Öğrencilerinin Cinsel

advertisement
TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2007: 6 (6)
Araştırma/Research Article
Eğitim Fakültesi Birinci Sınıf Öğrencilerinin Cinsel Yaşamlarına İlişkin
Yaklaşımlarının Belirlenmesi
Fide Kaya*, Özlem Serin, Ayşe Genç
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu, Çanakkale.
*Fide Kaya, Onsekiz Mart Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu, 17100, Çanakkale. fidekaya@yahoo.com
Kor Hek 2007; 6 (6): 441-448
Özet: Bu çalışma; Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi birinci sınıfta okuyan öğrencilerin cinsel
yaşamlarına ilişkin yaklaşımlarını belirlemek, üreme ve cinsel sağlık hizmetlerinden beklentilerini saptamak ve
yapmayı planladığımız cinsel sağlık eğitimine temel oluşturması amacıyla yapılmıştır. Tanımlayıcı tipteki çalışma
20- 24 Şubat 2006’da 340 birinci sınıf öğrencisine anket formu uygulanarak yapılmıştır.Verilerin analizinde
yüzdelik oranlar ve Ki-kare testi kullanılmıştır. Öğrencilerin %70.0’ i 17-20 yaşları arasındadır. Kız öğrencilerin
%4.7’sinin; erkek öğrencilerin ise %25.3’ünün cinsel deneyimi vardır. %99.2’sinin ilk cinsel deneyimlerini 16-19
yaşları arasında, %27.4’ ünün para karşılığı tanımadığı biriyle yaşadıkları, %14.4’ ünün halen devam eden cinsel
yaşamlarının olduğu saptanmıştır. %62.8’i ilk cinsel ilişki sırasında kondom kullanmıştır. %38.2’si korunmasız
cinsel ilişki sonrası gebeliği önleyici yöntem bildiklerini ve %19.4’ ü bu yöntemin ertesi gün hapı olduğunu
belirtmiştir. %96.5’i cinsellik eğitimini gerekli gördüğü ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar (% 73.5), ilk cinsel
deneyim (% 56.2), hymen (% 50.3), gebelikten korunma yöntemleri (% 47.1), gebelik belirtileri (% 27.6)
konularında bilgi almak istediklerini belirtmişlerdir. Öğrencilerin %89.1’i uzman hekim/hemşireden eğitim almak
istemektedir. Yapılan istatistiksel analize göre öğrencilerin evlilik öncesi cinsel deneyim konusundaki düşünceleri
ile cinsiyet, anne öğrenim durumu ve dini inanç durumu arasında anlamlı ilişki olduğu saptanmıştır.
Anahtar kelimeler: üniversite gençliği, cinsel sağlık, cinsel yaklaşım
An Investigation into the Approaches as to Sexual Lives of First Class Student at Çanakkale Onsekiz Mart
University Educational Faculty
Abstract: This study was carried out to form a basis for the sexual health education that we planned and to identify
the expectations from the sexual reproduction health services and to determine the approaches as to sexual lives of
first class Educational Faculty at Çanakkale Onsekiz Mart University. The descriptive style study was applied to
340 first class student between 20-24 February 2006. The age of 70.0% of the students ranges from 17 to 20. The
4.7% of the girls and 25.3 %of the boys have sexual experience. 99.2 %of the participants had their first sexual
experience when they were between 16 and 19. 27.4% had causal sex with someone they do not know in return for
money. 14.4% have a still lasting sexual lives. 62.8 %of them used condom when they first had sexual intercourse.
38.2 %of them indicated that they knew a method to prevent pregnancy after the unprotected sex and 19.4% said
this was to use following day pill. 96.5% of the participants regarded sex education as being necessary. They
indicated that they wanted to be informed about sexually transmitted infections (73.5%), first sexual experience
(56.2%), hymen (50.3%), methods to prevent pregnancy (47.1%), signs of pregnancy (27.6%). 89.1% of the
participants stated that they wanted to receive sex education from an expert / a nurse. According to results of our
study it has been found out that sex, education level of the mother and religious beliefs affect the opinion of the
student about sexual experiences before marriage.
Key words: university youth, sexual health, sexual approach
GİRİŞ
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 15-24 yaş arasını genç
olarak tanımlamaktadır. Gençlik dönemi çocukluk ile
erişkinlik arasında hızla geçen bir ara dönem değildir.
Gencin toplumsal yerini araştırdığı, fiziksel,
psikolojik
ve
sosyal
olgunluğa
erişmenin
gerçekleştiği uzun bir dönemdir (1, 2). Üstelik
toplumsal değişim süreçleri kişilerin cinselliğe bakış
ve algılama biçimlerini de değiştirmektedir. Bu
www.korhek.org
anlamda üniversite eğitimlerine yeni başlayan
öğrenciler aynı zamanda başka bir yaşam biçimine de
yeni
başladıkları
için
uyum
problemleri
yaşayabilmektedirler. Bu dönemde yüksek riskli
sağlık davranışı olan riskli cinsel davranışlar da
bulunabilirler.
Bu nedenle üniversiteye yeni başlayan öğrenciler,
genç insan populasyonu içinde özgün bir konuma
sahiptir (3). Genç, cinsel açıdan aktiftir yada aktif
hale gelebilir. Farklı yaşantılara ve güvenli olmayan
441
TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2007: 6 (6)
davranışlara açıktır. Cinsel eşlerini sıklıkla değiştirme
gibi davranışları, kendilerinden daha büyük olan
partnerler ile olan ilişkilerinde güvenli olmayan sekse
hayır demede zorluk çekmeleri gibi nedenlerle risk
altındadırlar. Ayrıca gençler, koruyucu sağlık
hizmetlerini en az kullanan gruplardan biridir.
Birçoğu toplumsal ve kültürel nedenlerle üreme
sağlığına erişememekte ve üreme sağlığı haklarını
kullanamamaktadır (4). Bu nedenle gençlik
döneminde oluşan davranış biçimleri hem bireyi hem
toplumu etkiler (5,6). Cinsel olarak etkin olan birçok
genç ilk cinsel ilişki deneyimlerini erken yaşlarda,
sıklıkla yetersiz cinsel bilgi ile yaşamaktadır (7).
Halbuki cinsel yaşam gelecekteki yaşamı da
etkileyebilen gençlik çağının önemli sağlık
konularından biridir. İstanbul’da üç eğitim
fakültesinde yapılan araştırmada öğrencilerin sadece
%15.1’i cinsel sağlık bilgisini yeterli bulmuştur (8).
İstenmeyen bir gebeliği sonlandırmak isteyen gençler,
güvenli olmayan düşüklere başvurmakta, bu nedenle
hayati tehlikeyle karşı karşıya kalmaktadırlar (2,5).
Ülkemizde de cinsel aktiviteye başlama yaşı
düşmekte, aynı zamanda güvenli olmayan cinsel
davranış biçimleri de yaygınlaşmaktadır (4). Dokuz
Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri ile
yapılan bir çalışmada ilk cinsel deneyim yaşı birinci
sınıftaki kızlarda 17.0, erkeklerde 16.5 ± 3.7 olarak
saptanmıştır (7). Marmara Üniversitesi’nde yapılan
araştırmada kızların ilk cinsel deneyim yaşı 17.9,
İzmir’deki bekar kadınlarda ise ilk cinsel deneyim
yaş ortalaması 20.3 olarak bulunmuştur. Başkent ve
Marmara Üniversitelerinde erkekler üzerinde yapılan
araştırmada ilk cinsel deneyim yaşı sırasıyla 16.6 ve
17.2 olarak bulunmuştur (8,9).
WHO’nun 21. yüzyılda ulaşmayı amaçladığı 21
sağlık hedefi listesinin başında yaşama sağlıklı
başlangıç ve gençlerin sağlığını geliştirmesi yer
almaktadır (10). Gençlerin ihmal edilmesi hem kısa
vadede hem de gelecek yıllarda sorunlara yol açabilir.
Yeniliğe, değişime, gelişmeye en açık olan bu yaş
grubuna doğru yöntemlerle, doğru yerde, doğru
kişilerle ulaşıldığında ülkemizin üreme sağlığı
statüsünün gelişmesine büyük katkı sağlanacaktır
(11). Yaşamı bilinçli seçeneklerle düzenleyebilmeleri
için seçim yapma özgürlüğünü kullanabilmesi,
yaptığı seçimlerin sorumluluğunu alabilmesi,
cinselliğe karşı olumlu bir tutum içinde cinsel
kimliklerinden hoşnut, bedenlerinin ve duygularının
bilincinde erişkinler olabilmeleri cinsel sağlık
eğitimin başlıca amacıdır. Bu anlamda üniversite
öğreniminin ilk yılları sağlığı öğretme ve sağlıklı
cinsel davranışlar kazandırma açısından bir fırsat
dönemidir.
Gençlerin
cinsel
yaşamlarına
442
yaklaşımlarını ve davranışlarını anlamak, riskli cinsel
davranışları önceden saptamak için de yararlı
olacaktır (4, 8, 12).
Bu çalışma; Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
(Ç.O.M.Ü.) Eğitim Fakültesi birinci sınıfta okuyan
öğrencilerin cinsel yaklaşım ve davranışlarının
belirlenmesi,
cinsel
sağlık
hizmetlerinden
beklentilerinin
saptanması
ve
beklentileri
doğrultusunda cinsel sağlık eğitimi verilmesi amacı
ile yapılmıştır.
GEREÇ VE YÖNTEM
Ç.O.M.Ü. Eğitim Fakültesi birinci sınıf öğrencileri
(687) çalışma grubunu oluşturmuştur. Çalışmada
ayrıca örneklem seçimine gidilmemiştir. 545
öğrenciye ulaşılmıştır ancak 205 öğrencinin anketi
boş bırakması / ileri derecede tutarsız cevap vermeleri
nedeniyle 340 öğrencinin verileri değerlendirmeye
alınmıştır. Veriler, öğrencilerin demografik özellikleri
ve cinsel yaşama ilişkin yaklaşım ve davranışlarını
içeren toplam 37 sorudan oluşan soru formu ile
toplanmıştır. Soru formlarının uygulanabilmesi için
ilgili kurum ve kişilerden izin alınmıştır. Yaklaşık 20
dakika süren uygulama öğrencilerin etki altında
kalmalarını önlemek amacı ile aynı gün ve aynı ders
saatinde yapılmıştır. Elde edilen veriler SPSS 13.0
paket programında bilgisayara aktarılmış, istatistiksel
analizlerde yüzdelik oranlar ve Ki-kare testleri
kullanılmıştır.
BULGULAR
Öğrencilerin %50’si kız, %99.7’si bekardır.
%78.0’i 17-20, %22.0’si 21-26 yaş grubundadır.
Çekirdek aileye sahip öğrenciler %83.2 ile
çoğunluktadır. %83.5’i hem cins arkadaşıyla yalnız
yaşamaktadır. Öğrencilerin anne öğrenim durumları
ile ilgili bilgiler Tablo 1’de sunulmuştur.
Annelerin %66.2’si ilkokul mezunudur. İlkokul
mezunu olan annelerin %19.4’ünün çocukları ile
cinsel konularda hiç konuşmadığı, lise mezunu
annelerin %1.8’inin hiç konuşmadığı belirlenmiştir.
Aile ile cinsel konularda konuşma durumunun anne
öğrenim durumu ile ilişkisi anlamlı bulunmuştur (p <
0.01). İlkokul mezunu olan babaların %15.8’inin
çocukları ile cinsel konularda hiç konuşmadığı, lise
mezunu
babaların
%5.9’unun
konuşmadığı,
%4.1’inin rahatlıkla konuştuğu; üniversite mezunu
babaların %2.4’ ünün konuşmadığı, %5.6’sının
rahatlıkla konuştuğu belirlenmiştir.
www.korhek.org
TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2007: 6 (6)
Tablo 1. Aile ile cinsel konularda konuşma durumunun anne öğrenim durumuna göre dağılımı
Anne Öğrenim Durumu
İlkokul
Konuşma durumu
n
%
66
19.4
83
24.4
57
16.8
19
5.6
225
66.2
p < 0.01
Konuşulmaz
Dolaylı konuşulur
Cevap verilir
Konuşulur
Toplam
x² = 50.23
sd =9
Tablo 2. Aile ile cinsel konularda
durumunun cinsiyete göre dağılımı
Konuşma
durumu
Tabudur
Dolaylı
konuşulur
Cevap
verilir
Rahatlıkla
konuşulur
Toplam
x² = 18.57
Kız
Ortaokul
n
9
13
8
2
32
%
2.6
3.8
2.4
0.6
9.4
konuşma
n
35
%
10.3
Erkek
n
%
47 13.8
Toplam
N
%
82 24.1
53
15.6
67
19.7
120
35.3
63
18.5
28
8.2
91
26.8
19
5.6
28
8.2
47
13.8
170 50.0 170 50.0
sd =3
p < 0.01
340
100
Öğrencilerin aileleri ile cinsel konularda konuşma
durumunun cinsiyetlerine göre dağılımı Tablo 2’de
verilmiştir.
Erkek öğrencilerin %8.2’sinin, kız öğrencilerin
%5.6’sının aileleri ile cinsel konuları rahatlıkla
konuştukları belirlenmiştir. Aile ile cinsel
konularda konuşma durumu ile cinsiyet arasında
ilişki olduğu saptanmıştır (p<0.01). Erkek
öğrencilerin %25.3’ünün (n= 86), kız öğrencilerin
%4.7’sinin (n= 16) cinsel ilişki deneyimi olmuştur.
Öğrencilerin %55.9’u sevgilisi/arkadaşıyla, %27.5’i
para karşılığı tanımadığı biriyle, %14.7’si para
karşılığı olmadan tanıdığı biri ile cinsel ilişki
deneyimini yaşamıştır. İki kız öğrenci ilk cinsel
ilişki deneyiminin tecavüz sonucu olduğunu
belirtmiştir. Cinsel ilişki yaşayan öğrencilerden
%14.9’u halen devam eden cinsel yaşamlarının
olduğunu, %3.5’i sadece bir kez cinsel ilişki
yaşadığını ifade etmiştir. Cinsel ilişki deneyimi
Lise
n
6
18
17
11
52
%
1.8
5.3
5.0
3.2
15.3
Üniversite
n
1
17
9
15
31
%
0.3
1.8
2.6
4.4
9.1
Toplam
n
82
120
91
47
340
%
24.1
35.3
26.8
13.8
100
olan öğrencilerin %62.8’i ilk cinsel ilişki
deneyiminde kondom kullanmıştır. %17.6’sı
gebelikten korunmak, %17.6’sı hem gebelikten
korunmak hem de CYBE’ dan korunmak, %27.5’i
CYBE’ dan korunmak için kondom kullandıklarını
belirtmişlerdir. Kondom kullanmayanlar (%27.4)
ise
kondomun
doğallığı
bozacağını/zevk
vermeyeceğini düşündüğünü yazmıştır. Cinsel
ilişkisi olan öğrencilerde kontraseptif yöntem
kullanmama
oranı
%46.1’dir.
Öğrencilerin
korunmasız cinsel ilişki sonrası gebeliği önleyici
yöntem bilgileri Tablo 3’te verilmiştir.
Tablo 3. Korunmasız cinsel ilişki sonrası gebeliği
önleyici yöntem bilgileri
Korunma bilgileri
Ertesi gün hapı
Küretaj
Geleneksel Yöntemler
Bilmiyorum
Toplam
Sayı
66
18
46
210
340
Yüzde
19.4
5.3
13.5
61.8
100.0
Korunmasız cinsel ilişki sonrasında gebeliği
önlemeye yönelik yöntemin var olduğunu yazan
öğrencilerin tek doğru bildikleri yöntem (%19.4)
oral acil kontraseptif yöntem olmuştur. Cinsel ilişki
deneyimi olan kızların %2.6’sı, erkeklerin %13.5’i
düzenli gebeliği önleyici yöntem kullanmıştır.
Öğrencilerin aileleri ile cinsel konuları konuşma
durumuna göre cinsel deneyim yaşama durumları
Tablo 4’te verilmiştir.
Tablo 4. Cinsel deneyim yaşama durumunun aileleri ile cinsel konuları konuşma durumlarına göre dağılımı
İlkokul
n
%
Deneyim Var
61
17,9
Deneyim Yok
164
48,2
Toplam
225
66,2
x² =16.23
sd = 3
p < 0.01
Cinsel deneyim
www.korhek.org
Anne Öğrenim Durumu
Ortaokul
Lise
Üniversite
n
%
n
%
n
%
6
1,8
24
7,1
11
3,2
26
7,6
28
8,2
20
5,9
32
9,4
52
15,3
31
9,1
Toplam
n
%
102
30
238
70
340
100
443
TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2007: 6 (6)
Tablo 5. Öğrencilerin cinsel deneyim yaşama durumunun anne öğrenim durumuna göre dağılımı
Anne Öğrenim Durumu
Cinsel deneyim
Var
Yok
Toplam
x²=9.72
sd=3
İlkokul
n
%
61
17.9
164
48.2
225
66.2
p<0.05
Ortaokul
n
%
6
1.8
26
7.6
32
9.4
Ailesi ile cinsel konuları dolaylı konuşanlarda
cinsel deneyim oranı %11.5’tir. Annesi ilkokul
mezunu olanlarda cinsel ilişki deneyimi en fazla
(%17.9), üniversite mezunu olanlarda en azdır
(%3.2). Öğrencilerin cinsel deneyim yaşama
durumunun anne öğrenim durumuyla ilişkisi anlamlı
bulunmuştur (p < 0.05) (Tablo 5). Maddi durumu çok
iyi olan öğrencilerin %0.9’unun, maddi durumu kötü
olan öğrencilerin %7.1’inin cinsel deneyimi vardır.
Köy ve ilçede yaşayanların %13.5’inin, büyük
şehirde yaşayanların %9.1’inin cinsel ilişki deneyimi
olmuştur. Dini inancı olan öğrencilerin %67.6’sının
cinsel deneyimi yoktur (Tablo 6).
Tablo 6. Cinsel deneyim yaşama durumunun dini
inanca göre dağılımı
Deneyim Var
Deneyim Yok
Toplam
x² = 7.45
Dini İnanç Durumu
Var
Yok
n
%
n
%
91 26.8 11 3.2
230 67.6 8 2.4
321 94.4 19 5.6
sd = 1
p < 0.01
Toplam
N
102
238
340
%
30.0
70.0
100.0
Evlilik öncesi cinsel deneyimin erkekler için doğal
olduğunu söyleyen kız öğrencilerin oranı %2.4, erkek
öğrencilerin oranı ise %8.5’tir. Evlilik öncesi cinsel
deneyimi doğal karşılayan öğrencilerin %1.8’i
üniversite öğrenimi sırasında ailesi ile yaşamakta,
%10.9’u arkadaşlarıyla yaşamaktadır.
Demokratik ailelerden gelen (%52.9) öğrencilerin
%19.7’si her türlü cinsel deneyime karşı olduklarını,
%20.3’ü cinsel yaşamın sınırlı olması gerektiğini ve
%6.8’i cinsel deneyimi doğal karşıladığını ifade
etmişlerdi. Erkek öğrencilerin %33.2’si bakire
olmayan biriyle evlenmeyeceğini ifade etmiştir
Lise
n
24
28
52
%
7.1
8.2
15.3
Üniversite
n
%
11
3.2
20
5.9
31
9.1
(Tablo 7). %19.4’ü evlenmeme nedeni olarak gelenek
ve değer yargılarını göstermiştir.
Çalışma grubundaki öğrencilerde cinsel sağlık
eğitim almak isteyen öğrenciler oldukça fazladır
(%96,5). Öğrencilerin %56,2’si ortaokulda, %20,9’u
lisede cinsel sağlık eğitiminin verilmesi gerektiğini
düşünmektedir. 303 öğrenci (%89,1) cinsel sağlıkla
ilgili bilgileri uzman hekim ve hemşireden, %6,2’si
derse giren öğretim elemanından almak istediklerini
belirtmiştir. %49.1’i cinsel sağlık eğitimini yüz yüze
almak istediklerini belirtmişlerdir. Bilgi almak
istedikleri konular; cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar
(%73,5), ilk cinsel deneyim (%56,2), hymen (%50,3),
gebelikten korunma yöntemleri (%47,1) ve
vaginusmus (%3.2).
TARTIŞMA
Tüm dünyada ve Türkiye’de evlilik yaşının
yükselmesi
bekar
insanların
nüfusunu
da
artırmaktadır. Cinselliğin ve üreme sağlığının
evlilikle bağdaştırıldığı toplumlarda bekar insanların
cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetleri göz ardı
edilmektedir. Bekar insanların büyük bir kısmını
ergen yaş grubu oluşturmaktadır. Bu yaş grubundaki
insanların yaşamlarının sağlık açısından en az risk
taşıyan dönemlerde oldukları inancı da bu kesimin
göz ardı edilmesinin önemli bir nedenidir (7). Ancak
bekar gençler her an evlenebilir bir grup olmasına ve
cinsel yaşamlarının etkin olmasına bağlı olarak birçok
risk
taşımaktadırlar.
Gençlik
dönemi
yeni
davranışların denendiği bir dönemdir. Bu dönemdeki
gençlerde sigara alkol ve uyuşturucu madde
kullanmaya eğilim vardır (1,6,8,).
Tablo 7. Bakir / bakire olmayan biriyle evlenme düşüncesinin cinsiyete göre dağılımı
Kız
Erkek
n
%
n
%
n
Evlenirim
120
35.5
57
16.8
177
Evlenmem
50
14.7
113
33.2
163
Toplam
170
50.0
170
50.0
340
x²=46.77
sd=1
p<0.01
444
Toplam
n
%
102
30.0
238
70.0
340
100.0
Toplam
%
52.1
47.9
100.0
www.korhek.org
TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2007: 6 (6)
Araştırmaya katılan öğrencilerin %15.9’unda
madde bağımlılığı vardır. En çok kullanılan maddeler
sırayla sigara (% 13.5), hap (% 0.9) ve alkoldür (%
0.6). Çalışmamızda madde kullanan öğrenciler diğer
çalışmalara göre daha düşük bulunmuştur. TNSA
2003 verilerine göre gençlerde sigara içme oranı
%30.0, uyuşturucu madde kullanımı %1.3 ve alkol
kullanımı ise %12.8’dir (2,13). Kılıç’ın üniversite
öğrencileri ile yaptığı çalışmada her gün sigara
içenler %23.6 dır. Aynı çalışmada sigaraya başlama
nedenleri arasında en sık görüleni merak (% 28.4) ve
arkadaşlarından
etkilenme
(%21.6)
olarak
belirlenmiştir (14). Gençlerde riskli sağlık
davranışları sıklığı ile ilgili veriler incelendiğinde;
son yıllarda çeşitli ülkelerde gençler arasında yaygın
bir sorun haline gelen uyuşturucu ve uyarıcı madde
ile alkol kullanımının ve bağımlılığının ülkemizde de
giderek arttığından söz edilmektedir. Madde
kullanımı
riskli
cinsel
davranış
ihtimalini
artırmaktadır. Bir çalışmada madde kullanan
gençlerin
cinsel
ilişkide
bulunma
oranı
kullanmayanlara göre 4.8 kat fazla bulunmuştur (15).
Ailenizle cinsel konularda konuşur musunuz?
sorusunu gençlerin sadece %13.8’i ise rahatlıkla
konuşulur cevabını vermiştir. Bu çalışmada anne
öğrenim düzeyinin düşük olması ailenin cinsel
konuları çocukları ile konuşmamalarının bir
nedenidir. Yapılan bir çok çalışmada da ailenin
öğrenim düzeyi ile öğrencilerin bilgi düzeyleri
arasında anlamlı fark bulunmuştur (16). İki ayrı
üniversitede
yapılan
çalışmada
üniversite
öğrencilerinin %56.0 ve %81.0’inin annesi ile cinsel
ve üreme sağlığı konularında hiç konuşmadıkları
saptanmıştır (1, 2). Giray ve Kılıç’ın yaptığı
araştırmada gençlerin cinsellikle ilgili bilgi eksikleri
vurgulanmış ve sebep olarak cinselliğin tabu
niteliğinin sürmesi olduğu vurgulanmıştır (7).
Yapılan bir çok çalışmada genel olarak aile içi rahat
konuşmama oranının tüm aile tiplerinde çok yüksek
olduğu bulunmuştur (2). Ancak bu çalışmada
çekirdek aileden gelen öğrencilerin %18,0 inin geniş
aileden gelen öğrencilerin ise sadece %5,0 inin
aileleri
ile
cinselliği
hiç
konuşmadıkları
belirlenmiştir. Erkeklerin kızlara oranla cinsellik
konusunda aileleriyle daha rahat olarak konuştuğu
belirlenmiştir. Ancak ebeveynler öğrencilerin bilgi
aldıkları kaynaklar listesinde alt sıralardadır (% 36.2).
Bu durum gençlerin aileleriyle konuştukları cinsellik
ile ilgili konuşmaları bilgi aktarımı olarak
değerlendirmediklerini ya da ailelerin çocuklarıyla
cinsel sağlık konularında eğitim amaçlı ve bilinçli
konuşmadıkları sonucuna götürebilir. Aile içerisinde
başlaması beklenen cinsel eğitimi verecek olan
ebeveynlerin bu konuda yeterli bilgi birikimine sahip
www.korhek.org
olduklarını söyleyemeyiz. Kaldı ki, sosyal ve kültürel
faktörler nedeniyle cinsel konuların ailede halen tabu
konumunda olduğu bilinmektedir. Evlilik öncesi
cinsel deneyimlere ilişkin düşüncelerle ilgili
bölümde; kız öğrencilerin %21.8’i, erkek öğrencilerin
%12.1’i, evlilik öncesi her türlü cinsel deneyime karşı
olduğunu, %40.0’ı evlilik öncesi cinsel yaşamın
sınırlı olması gerektiğini savunmuştur. Oysa cinsel
ifade ve davranış insan yaşamının ayrılmaz bir
parçasıdır. Bir yaşam dürtüsü olarak süren cinsel
davranış tek bir biçime uymaz. Bireyin toplum
içindeki yaşam koşulları, içinde bulunduğu kültür
ortamı, kadın ya da erkek olması, yaşamı boyunca
cinsel deneyimlerini ne kadar geliştirdiği gibi
etmenlerde bu farkları belirler (2). Evlilik öncesi
cinsel yaşamın erkekler için doğal olduğunu söyleyen
erkekler %8.5 (n= 29) kızlara göre (%2.4) daha
fazladır.
Pınar’ın
çalışmasında
erkeklerin
%41.9’unun, kızların %51.0’ının evlilik öncesi cinsel
ilişkiyi normal karşıladığı bildirilmiştir (17).
Toplumsal cinsiyet rolleri biyolojik farklılıklardan
dolayı değil, kadın ve erkek olarak toplumun bizi
nasıl gördüğü, nasıl algıladığı, nasıl düşündüğü ve
nasıl davranmamızı beklediği ile ilgili bir kavramdır.
Ozan’ın İzmir’de bir üniversitede yaptığı çalışmada
erkeklerin hemcinslerine karşı evlilik öncesi cinsel
deneyime hoşgörülü oldukları ancak kızlar için aynı
düşünceyi
paylaşmadıkları
belirtilmiştir
(9).
Erkeklerin evlilik öncesi cinsel ilişkiyi kendileri için
normal karşılaması doğal bir sonuç olarak
görülmektedir. Toplumumuzun bazı değer yargıları
ve sosyokültürel yapısı doğrultusunda cinselliğin iki
cinste farklı yaklaşımlar gösterdiği bir gerçektir. Bu
çalışmada annesi ilkokul mezunu olan gençlerde
cinsel ilişki deneyim oranı %17.9 iken annesi
üniversite mezunu olanlarda %3.2’dir. Tüzün’ün
çalışmasında “bekar erkekler cinsel ilişkide
bulunmamalıdır” ifadesini yanlış bulan öğrencilerin
sayısı anneleri ortaokul ve daha üst düzeyde eğitim
almış öğrencilerde anneleri daha az eğitimli
öğrencilere göre daha yüksek bulunmuştur (3).
Öğrenim durumu kadının toplumsal konumunu
belirleyen temel faktörlerden biridir ve öğrenim
düzeyi yükseldikçe olumlu sağlık davranışı gösterme
olasılığı artmaktadır (1,16). Hacettepe Üniversitesi
öğrencileri ile yapılan çalışmada annelerin öğrenim
düzeyi arttıkça öğrencilerin bilgi düzeyinde anlamlı
şekilde artış görülmüş ancak baba öğrenim durumu
ile bilgi düzeyi arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır
(2, 9). Bu çalışmada dini inancı olan öğrencilerin
%71.4’ ü evlilik öncesi cinsel deneyime karşı
olduklarını veya cinsel deneyimin sınırlı yaşanması
gerektiğini ifade etmişlerdir.
445
TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2007: 6 (6)
Toplumsal
yaşamı
şekillendiren
önemli
kurumlardan birisi olan din; birtakım kurallar koyarak
gelenek, ahlak gibi toplumun diğer üst yapı kurumları
ile
birlikte
yaşamsal
düzenlemeler
yapar.
Müslümanlık, Hristiyanlık ve Musevilik gibi bu üç
büyük din cinsel yaşamın evlilik kurumu içinde
yaşanması gerektiğini savunur (18). Çalışmamızda da
dini inancı olan öğrencilerde cinsel ilişki deneyimi
olanlar daha azdır. Öğrencilerin cinsel ilişki deneyimi
yaşaması ile dini inancı arasındaki ilişki anlamlı
bulunmuştur (p<0.01) (Tablo 6). Öğrencilerin
%92.1’i çok eşliliğe karşı olduğunu bildirirken %3.5’i
çok eşliliğin erkekler için doğal olduğunu
savunmuştur. CYBE’nin bulaşmasında birincil
sorumlu cinsel ilişki olmasına rağmen riski arttıran
davranış biçimleri de vardır. Bunlardan bazıları
birden fazla cinsel eşe sahip olmak, seks işçileri ile
ilişkide bulunmak veya cinsel eşin birden fazla cinsel
eşinin olmasıdır. Tüm bu davranış biçimleri çok
eşlilik
olarak
adlandırılmakta
ve
tehlike
oluşturmaktadır (15). Çok eşliliğe karşı olan bu gruba
cinsel sağlık konusunda verilecek eğitim, onların
riskli
cinsel
davranışlardan
kaçınmalarını
sağlayabilir.
Bekarete verilen önemin cinsiyete göre dağılımı
incelendiğinde; kızların %38.8’i bekaret önemli
derken erkeklerde bu oran kızlardan daha yüksek
(%43.2) bulunmuştur. Bekarete verilen önemin
erkeklerde kızlara göre fazla olması toplumumuzun
kültürel yapısıyla paralellik göstermektedir. Farklı
üniversitelerde yapılan çalışmalarda da erkek
öğrencilerin evleneceği kızda bakireliği arayacakları
belirtilmiştir (8,9).
Cinsel ilişki yaşama yaşı cinsellik ve üreme
sağlığını etkileyen önemli etmenlerden biridir. İlk
cinsel ilişki deneyim yaşının çalışmamızda 12’ye
kadar düştüğü saptanmıştır (min=12 max=22).
%99.2’si ilk cinsel deneyimlerini 16-19 yaşları
arasında yaşamıştır. Cinsel ilişkinin gençler arasında
erken yaşta başlaması ile birlikte bu yolla bulaşan
hastalıklara yakalanma riskleri de önemli ölçüde
yükselmektedir (1,13). Amerika Birleşik Devletleri
ve Avrupa ülkelerinde çocukların 13 yaşından önce
cinsel ilişkide bulunmaları yaygındır (19). Kara ve
arkadaşlarının Kocaeli ilinde lise öğrencileriyle
yaptığı çalışmada ilk cinsel ilişki yaşı %2.4’ ünde 11
yaş ve öncesi, %3.6’sında 12 yaş olduğu
belirlenmiştir
(20).
1974
yılında
İstanbul
Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada cinsel ilişki
yaşama oranı kızlarda %4.2, erkeklerde %58.0 olarak
saptanmıştır. İngiltere’de ilk cinsel ilişki yaşı son 40
yılda erkeklerde üç yıl, kadınlarda dört yıl düşmüştür.
Cinsel ilişkinin gençler arasında erken yaşta
başlaması ile birlikte bu yolla bulaşan hastalıklara
446
yakalanma riskleri de önemli ölçüde yükselmektedir
(7, 21). Çalışmamızda öğrencileri %30.0’ unun cinsel
ilişki deneyimi yaşadığı, ilk cinsel ilişkisini para
karşılığı tanımadığı biri ile (% 27.1) ve kondom
kullanmadan
(%
37.2)
yaşayanlar
olduğu
saptanmıştır. Bir çalışmada üniversite öğrencilerinin
yarıya yakınının (% 41.9) cinsel ilişki deneyimi
yaşadığı, %30.3’ünün para karşılığı tanımadığı biriyle
ilişkiye girdikleri saptanmıştır (17). Öğrencilerin yaşı
ilerledikçe daha fazla kız / erkek arkadaşları olacak
ve cinsel ilişki yaşayanların tekrar cinsel ilişki
yaşamaları kaçınılmaz olacaktır. Bireylerin özellikle
ilk cinsel ilişki davranışını kondom kullanmadan
yaşamış olmaları kondoma karşı bir ön yargı
beslemelerine ve tüm riskleri bilmelerine rağmen
kondom kullanmadan cinsel yaşamlarını devam
etmelerine neden olabilmektedir (21). Düzenli
kondom kullanımı HIV’ in ve diğer CYBE’ların
yayılımını durdurmada çok önemlidir. Farklı
çalışmalar cinsel aktif grup insanlar arasında cinsel
yolla bulaşan enfeksiyon görülme oranının gençler
olduğu bildirilmektedir (1,8). İlk cinsel ilişkide
kondom kullanan bireylerde güvenli cinsel
davranışlar daha kolay içselleştirilebilirken güvenli
cinsel davranışları kazanmak yaş ve deneyim arttıkça
daha zor olmaktadır. Açıkel’in yaptığı bir çalışmada
genç erişkin erkeklerin %81.3’ünün kondomun cinsel
yolla bulaşan enfeksiyonlardan koruduğunun farkında
olduğu belirtilmiştir (22). İstanbul’da bir üniversitede
yapılan çalışmada öğrencilerin %43.2' sinin kondomu
HIV’i önlemede ancak orta yada düşük derecede
güvenli bulduğu saptanmıştır (5). Gençler gebelikten
korunma konusunda bilinçli ve istekli olsalar bile
planlamadıkları bir cinsel ilişki nedeniyle gebelik
riski ile karşı karşıya kalabilirler. Araştırmaya katılan
öğrencilere korunmasız cinsel ilişki sonunda gebeliği
önleyici yöntem olup olmadığı sorusu yöneltilmiş ve
öğrencilerin sadece %19.4’ ü hormonal acil
kontrasepsiyon
cevabını
ve
%2.6’sı
acil
kontrasepsiyon kullandığını ifade etmiştir. Acil
kontraseptif yöntem olarak rahim içi araç cevabını
veren öğrenci olmamıştır. Gençler arasında benzer bir
çalışmada aynı soru sorulmuş; öğrencilerin (% 54.4’
ü) acil kontraseptif yöntemi cevap olarak yazmışlardır
(23). Bu çalışmada öğrencilerin büyük çoğunluğu (%
85.3) gebeliği önleyici yöntem kullanma konusunda
eşlerin
sorumluluğu
paylaşması
gerektiğini
düşünmektedir. Bu sonuç cinsellik eğitimi ve
danışmanlık hizmetlerinde değerlendirilmesi gereken
olumlu bir yaklaşım olarak görülmüştür. Öğrencilerin
%0.3’ünün istenmeyen gebelik deneyimi olmuş ve
ortak karar sonucu gebelik isteyerek düşükle
sonlandırılmıştır.
www.korhek.org
TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2007: 6 (6)
Toplumlar cinsellikle ilgili bilgilenme gereğini
görmezden gelseler de doğal dürtü çocukları ve
gençleri cinselliği öğrenmeleri için zorlar. Bu durum
çevrede var olan her kaynağı bir öğrenme aracı haline
getirir (23). Araştırmamızda ve ülkemizde yapılan
araştırmalarda çıkan sonuçlar da ailelerin cinselliği
konuşmaktan kaçındığı ve gençlerin farklı alanlarda
bilgi ihtiyacını giderdiği bulunmuştur. Öğrencilerin
yöneldikleri alanlardan ilki hiç kuşkusuz arkadaş
çevreleridir (14,15). Biri ve arkadaşlarının
çalışmasında bilgi kaynağı olarak gençlerin %45.4’ ü
arkadaş çevrelerini göstermiştir (22). Sevil’ in
İzmir’de yaptığı çalışmada %45.3, Gölbaşı’nın
Ankara’da yaptığı çalışmasında gençlerin cinsellikle
ilgili ilk bilgileri arkadaşlarından aldıkları (% 56.2)
belirlenmiştir (24). Araştırmamızda da öğrencilerin
bilgi alma kaynaklarında arkadaş ilk sıradadır (%
69.7). %56.2’si kitap, %42.4’ü medya, %36.2’si aile,
%11.8’i konferans ve %7.4’ ü sağlık personelinden
cinsel sağlık hakkında bilgi almıştır. Bu bulgu yapılan
çalışmalarla paralellik göstermektedir (2,8,9).
Cinsellik eğitiminde arkadaşlar arası bilgi aktarımının
davranışlar
üzerindeki
etkisi
önemle
vurgulanmaktadır. Tüm bu bulgular sonucunda akran
eğitimi ön plana çıkmaktadır (19). Cinsellik
eğitiminin başarısında önemli bir etkende eğitimi
gerçekleştirenlere ait niteliklerin iyi olmasıdır. Bunun
için sağlık personeli ve eğitimi verecek kişilere de
planlı eğitim programları düzenlenmelidir (19, 24,
25).
Öğrencilerin %56.2’si cinsel eğitimin ortaokulda
verilmesi gerektiğini, %20.9’u ise cinsel eğitimin
lisede verilmesi gerektiğini savunmaktadırlar.
Yapılan bir çok çalışmada üniversite öğrencilerinin
%65.0’ inin aile planlaması eğitimini orta ve lise
öğrenimi döneminde okulda verilmesi gerektiği
görüşünde olduğu bulunmuştur (9). Cinsellik bireyi
zenginleştiren bir yaşam özelliğidir ve her yaşta yaşa
uygun cinsel sağlık bilgileri verilebilir. Ülkemizde
yapılan birçok çalışmada cinsel sağlık eğitiminin
ortaokul
yıllarında
verilmesinin
istendiği
belirlenmiştir (19,25). Çalışmamızdaki bulgu bu
yargıyla paralellik göstermekte ve desteklemektedir.
İlk cinsel ilişkiden önce riskli davranışları azaltmada
doğru ve yeterli bilgi ile donanıncaya kadar genç
erişkinlere daha önce cinsel eğitim programlarının
uygulanması gerekmektedir. Araştırma kapsamına
alınan gençlerin tamamına yakını (% 96.5) cinsel
eğitim almak istediğini belirtmiştir. Bazı erişkinler
cinsel konularda gençlere eğitim verilmesi ile onların
cinsel aktivitelerinde artış olacağına inanmaktadır.
Verilen nitelikli cinsel eğitim; erken dönemde cinsel
ilişkiye girmeyi geciktirmekte, hamile kalma, CYBE
görülme
oranını
azaltmakta
yoğun
eğitim
www.korhek.org
programlarıyla kondom kullanımını arttırmaktadır
(26). WHO’nun yaptığı çalışmalarda, okullarda cinsel
eğitim verilmesinin erken cinsel ilişkiye neden
olduğuna ilişkin sonuçlara rastlanmamıştır. Tersine
bu eğitimin ergenleri cinsel ilişkinin risklerine karşı
koruduğu düşünülmektedir (27).
SONUÇ VE ÖNERİLER
Araştırma
sonucunda
çalışma
grubundaki
öğrencilerde yetersiz bilgi ve cinsiyet rollerine ilişkin
yanlış inançlardan kaynaklanan riskli cinsel
davranışlar ve yaklaşımlarının olduğu belirlenmiştir.
Bu davranışları ortaya çıkaran değişik ilişkiler
olduğu; bu ilişkileri belirleyen değişkenlerin cinsiyet,
anne öğrenim durumu, ailenin cinsel konularda
konuşma durumu, dini inanç durumu, birlikte
yaşanılan kişiler olduğu saptanmıştır. Ancak aynı
grup cinsel sağlık eğitimine ihtiyacı olduğunun
farkındadır. Gençlerin ihtiyaçlarına uygun eğitim
programları hazırlamak onları riskten korumak
açısından önemlidir. Bu nedenle araştırma sonucuna
yönelik hizmet olarak çalışma grubuna 2-20 Kasım
2006 tarihleri arasında cinsel sağlık eğitimi
verilmiştir.
Anne-babaların
gençlerin
cinsel
sağlık
sorumluluklarını yerine getirmesi beklenilir. Bu
nedenle cinsel sağlık eğitiminin toplumun geneli
düşünülerek riskli grupların ailelerine de planlanması,
ebelik ve hemşirelik öğrencilerinin yeterliliklerinin
doğru yöntemlerle ölçülmesi, bilgi eksiklikleri
tamamlandıktan sonra akran eğitimine katılmalarının
sağlanması önerilebilir.
KAYNAKLAR
1. Set T, Dağdeviren N, Aktürk Z. Ergenlerde
cinsellik. Genel Tıp Dergisi. 2006; 16(3):138- 40.
2. Akın A, Özvarış ŞB. Adölesanların cinsel ve üreme
sağlığını etkileyen faktörler projesi. Hacettepe
Üniversitesi Kadın Sorunları Araştırma ve
Uygulama Merkezi. Kasım 2003.
3. Tüzün H, İlhan F, Ceyhan MN, Maral I. Bir tıp
fakültesi birinci sınıf öğrencilerinin aile planlaması
ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusundaki
bilgi ve tutumları. Türk Jinekoloji Ve Obstetri
Derneği Dergisi. 2005; 2(3):197-203.
4. Koçoğlu MH. Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar.
Toplum Hekimliği Bülteni. 2000; 21(1).
5
Didem A, Aktan K, Tuğrul E. Üniversite öğrencileri
güvenli cinselliği nasıl algılıyor? Sürekli Tıp Eğitimi
Dergisi. 2005; 14(6): 130.
447
TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 2007: 6 (6)
6. Özalp S. Adölesanlarda kontrasepsiyon. 4.
Uluslararası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması
Kongresi Kitabı. Ankara, Nisan 2005, 99-101.
17. Pınar G, Algıer L. Üniversite öğrencilerinde fiziksel
ve cinsel şiddet davranışları. Türk Jinekoloji ve
Obstetri Derneği Dergisi. 2006; 3(3): 181-86.
7. Giray H, Kılıç B. Bekar kadınlar ve üreme sağlığı.
Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi. 2004; 13(8): 286-89.
18. Özkan H. Üniversite gençliğinin aile planlaması ve
cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlardan korunmaya
ilişkin yaklaşımları. İstanbul Üniversitesi Sağlık
Bilimleri Enstitüsü. Halk Sağlığı Hemşireliği
Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1994.
8. Özvarış ŞB. Adölesanlarda üreme ve cinsel
sağlığı. Sosyal Pediatri Dergisi Özel Sayısı. Eylül
2005; 124 - 29.
9. Özan S, Aras Ş, Şemin S, Orçin E. Dokuz Eylül
Tıp Fakültesi öğrencilerinin cinsel tutum ve
davranış özellikleri. Dokuz Eylül Tıp Fakültesi
Dergisi. 2004; 18(1): 27- 39.
19. Özgüven İE. Ailede İletişim ve Yaşam. Pdrem
Yayınları, Ankara, 2001, 71-89.
20. Kara B, Hatun Ş, Aydoğan M, Babaoğlu K, Gökalp
AS. Kocaeli ilindeki lise öğrencilerinde sağlık
açısından riskli davranışların belirlenmesi. Çocuk
Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi. 2003; (46): 32.
10. Öksüz
E,
Malhan
S.
Erkek
üniversite
öğrencilerinde korunmasız cinsel ilişki sıklığı ve
etkili faktörler. 4.Uluslararası Üreme Sağlığı ve
Aile Planlaması Kongresi Kitabı. Ankara, Nisan
2005, 241.
21. Açıkel CH, Babayiğit MA. Genç erişkin erkeklerin
cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda bilgi
düzeyleri. Kor Hek. 2005; 4(1): 22.
11. Civil B, Eryılmaz HY. Üniversitede okuyan erkek
öğrencilerin
cinsel
sağlık
yaklaşımları.
4.Uluslararası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması
Kongresi Kitabı. Ankara, Nisan 2005, 241-2.
22. Biri A, Korucuoğlu Ü, Şimşek Ç. Adölesan kızların
cinsel bilgi gereksinim durumlarının belirlenmesi.
4.Uluslararası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması
Kongresi Kitabı. Ankara, 2005, 317-18.
12. Tabak SR. Ergenlerin sağlık denetim odağı
algılama düzeyleri ve sağlık davranışlarına etkileri.
Kor Hek. 2006; 5(2): 118.
23. Oskay ÜY. Kadınlarda orgazmın kültürel ve
psikososyal boyutu. Türk Androloji Bülteni.
İstanbul, 2005; 22: 261-3.
13. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2003.
Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü,
Ankara, 2004.
24. Sevil Ü, Karaca Ertem G, Kavlak O, Çoban A,
Atan Ünsal Ş. Hemşirelik Yüksekokulu birinci ve
üçüncü sınıf öğrencilerinin cinselliğe bakış açıları
ve cinsel eğitim konusundaki düşüncelerinin
karşılaştırılması. Ege Üniversitesi Hemşirelik
Yüksek Okulu Dergisi. 2004; 20(1): 11-22.
14. Kılıç NH, Nurcan EK. Adnan Menderes
Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu ve Sağlık
Hizmetleri Meslek Yüksekokulu öğrencilerinin
sigaraya yönelik bilgi, tutum ve davranışları. Sağlık
Bilimleri Dergisi. 2006; 15(2): 87.
15. Ögel K, Eke Ceyda Y, Erdoğan N, Taner S, Erol B.
İstanbul'da gençler arasında cinsellik araştırması
raporu. Yeniden yayın no:16. İstanbul, 2005.
http://www.yeniden.org.tr/dokuman/cinsellik%20ra
por%2022,08.pdf (Erişim tarihi: 30-04- 2007).
16. Demirtaş B. Bir üniversitenin eczacılık fakültesi
birinci sınıf öğrencilerinin cinsel yolla bulaşan
hastalıklara ilişkin bilgileri. Türk HIV/AIDS Dergisi.
2005; 13(21):13-18.
448
25. Çok F, Aras Z, Ayas M, Bayram Z, Bent D, Çıtak P
ve ark. HIV/AIDS' in önlenmesinde akran eğitimi
izlenimleri. HIV/AIDS Dergisi. 2003; 6(1): 24-6.
26. Üner S, Turan S. Ankara'da lise son sınıf
öğrencilerinin
HIV/AIDS
bilgi
düzeylerinin
değerlendirilmesi. Hacettepe Toplum Hekimliği
Bülteni. 2000, 4.
27. World Health Organization (WHO) UNAIDS.
Global HIV/ AIDS surveillance report, 1998.
www.korhek.org
Download