Sosyolojide Temel Yakla**mlar

advertisement
Sosyolojide Temel Yaklaşımlar
Sosyolojinin Gelişimi
• Tarihsel süreç içerisinde hemen her çağda toplum ve
toplumsal yaşam ile ilgili sosyolojik nitelikte çeşitli
düşünceler geliştirilmiştir.
• Ancak toplumsal yaşamın sosyoloji adı altında bağımsız
bir akademik disiplin çerçevesinde ele alınması on
dokuzuncu yüzyıla dayanır.
• On dokuzuncu yüzyıldan günümüze sosyoloji biliminin
toplumsal yaşamı analiz etmeye yönelik bağımsız bir
disiplin olarak gelişimine katkıda bulunan temel
sosyolojik yaklaşımları ana özellikleri açısından kısaca
ele alınmaktadır.
Sosyolojide İlk Dönem Gelişmeler
Saint Simon (1760-1825)
• Fransa’da devrim öncesinde ve sonrasında yani
son derece istikrarsız bir dönemde yaşamış olan
Simon’un düşüncelerine, bu dönemin etkileri
damgasını vurmuştur.
• Bu açıdan Simon Fransız Devrimi sonrasındaki
endüstri toplumu aşamasında ortaya çıkan
sorunları analiz etmeye yönelik pozitif bir bilimin
gerekliliğini savunur ve çalışmalarına bu yönde
ağırlık verir.
• Simon “sanayi toplumu” kavramını ilk kullanan
kişidir.
• Simon toplumu evrimci ve pozitivist bir
kavramsal çerçevede ele alır.
• Buna göre insan toplumları evrimsel gelişme
yasasına bağlı olarak feodal veya askeri
toplumlardan sanayi toplumlarına doğru bir
gelişme sürecine tabidirler.
• Simon için “pozitif” aşama olarak tanımladığı
sanayi toplum aşaması çok önemli bir aşama
olup üretim, teknoloji, bilgi, bilim, iş bölümü,
sınıf yapısı ve de siyasal yapısı açısından diğer
aşamalardan ayrılmaktadır.
• Bu aşama pozitif bilimin ve sanayinin sağladığı
olanaklar sayesinde öncekilerden farklı
olacaktır.
• Simon için bu pozitif aşama tüm toplumsal
sınıfların iş birliği ve uyum halinde tek bir
kolektif üretici sınıf temelinde örgütlenerek
üretime katıldıkları sosyalist nitelikte bir
toplum aşamasını temsil eder.
• Simon’un çalışmalarında sözü geçen sosyalizm
teması daha sonra Marx’ın çalışmalarında
farklı bir çerçevede ele alınacaktır.
• Sanayi toplumunun geleceğine ve ilerlemeye
inanan Simon feodal toplumdan sanayi
toplumuna geçiş aşamasında ortaya çıkan sosyal
problemlerin de sosyal fizik olarak adlandırdığı
pozitif bir bilimin gelişimi ile aşılacağını ve bu yeni
bilimle
toplumun
yeni
bir
yapıya
kavuşturulacağını düşünüyordu.
• Bu nedenle Simon bazı çevrelerce “ilk sosyolog,
ilk sosyalist” olarak nitelendirilmektedir (Meriç,
1995).
• Bu katkılarına rağmen Simon’un “özgün bir
sosyoloji” geliştiremediği ve ayrıca
çalışmalarında hem sosyalist hem de
muhafazakâr bir bakış açısı sergilemesi
nedeniyle sosyoloji tarihinde daima muğlâk bir
konuma sahip olduğu öne sürülmektedir
(Swingewood, 1998, s.54-55, 59).
Auguste Comte (1798-1857)
• Auguste Comte tıpkı Simon gibi toplumu
evrimci ve pozitivist bir çerçevede ele alır.
• Simon çalışmaları ile sosyoloji biliminin
gelişimine katkıda bulunmuş Comte ise
“sosyoloji” kavramını icat etmiş ve sosyolojide
pozitivist sosyoloji olarak bilinen geleneği
kurmuştur.
• Bu nedenle bazı çevrelerde Comte sosyolojinin
kurucusu olarak kabul edilir.
• Simon gibi o da son derece istikrarsız bir
dönem olan Fransız Devrimi sonrasında
yaşamış ve dolayısıyla bu dönemin etkileri
düşünce sistemine yansımıştır.
• Bundan dolayı Comte’un çalışmaları kısmen
Aydınlanma düşünürlerinin çalışmalarına
dayanan kısmen de onlara eleştirel olan
çalışmalar olarak bilinmektedir.
• Sosyolojide Comte tarafından geliştirilen
pozitivist yaklaşım toplumsal yaşamın doğal
yaşama benzer bir nesnel gerçekliği olduğu
yönünde temel bir varsayıma dayanır.
• Bu açıdan povitivizm doğa bilimlerinde
kullanılan niceliksel bilgiye dayalı bilimsel
yöntemin sosyal bilimlerde de
kullanılabileceğini savunur.
• Bu yönteme göre yalnızca gözlenebilen,
ölçülebilen ve sınıflanabilen olguların bilimsel
bir gerçekliği vardır ve toplum hakkındaki
doğru gerçekler ancak bilimsel yöntemlerle
keşfedilip analiz edilebilir.
• Comte fiziksel dünyada olduğu gibi (örneğin,
yer çekimi yasası), toplumsal dünyada da
olayları temellendiren belirli toplumsal yasalar
olduğuna inanıyordu.
• Bu nedenle doğa bilimsel yöntemlerle bu
yasaların keşfedilebileceğine ve topluma daha
iyi yön verilebileceğini savunuyordu.
• Bununla birlikte Comte doğal gerçeklik ile
toplumsal gerçeklik arasında benzerliğin yanı
sıra bazı farklılıkların da olduğunu kabul
ediyordu.
• Bu yüzden de toplumsal dünyayı araştırmada
doğa bilimsel yöntemin yanı sıra tarihsel
yönteminde kullanılması gerektiğini
savunmaktaydı.
• Comte toplumu biyolojik bir organizmadaki
sisteme benzetir.
• Bu bakımdan biyolojideki anatomi ve fizyoloji
ayırımına benzer şekilde sosyolojide de
istikrarlı ilişkileri ve sosyal yapıyı inceleyen
toplumsal statik ile toplumsal değişmeyi
inceleyen toplumsal dinamik adı altında iki
farklı çalışma alanı belirler.
• Comte toplumsal statiği toplumsal düzen ile
toplumsal dinamiği de toplumsal değişme ve
ilerleme ile özdeşleştirir.
• Böylece Comte sosyolojiyi tarihsel yöntem
aracılığıyla toplumsal düzenin (statiğin) ve
toplumsal değişmenin (dinamiğin) yasalarını
keşfedip analiz eden bir bilim olarak
tanımlamış olur.
• Comte’da Simon gibi toplumu evrimci bir bakış açısından kavramaya
çalışır. Comte bununla ilgili görüşlerini Simon’un yazılarından
faydalanarak geliştirdiği ünlü üç hâl yasası olarak bilinen evrim
teorisinde özetler. Comte’un insan toplumları için önerdiği evrimsel
gelişme modeline göre insan düşüncesi ve insan toplumları üç temel
aşamadan geçerek ilerlerler. Bu aşamalar;
• a. Teolojik aşama: Bu aşamada insan düşüncesi her şeyi doğaüstü
güçlerle açıklamaya çalışır.
• b. Metafizik aşama: ikinci sıradaki bu aşamada ise insan düşüncesi
sosyal veya fiziksel tüm olgu ve olayları soyut güçlerle açıklamaya
çalışır.
• c. Pozitif aşama: Bu aşamada ise insan düşüncesi nihayet bütün
olgu ve olayları bilimsel (evrensel yasalara dayalı) olarak açıklamaya
çalışır.
• Comte’a göre bu aşamada insan düşüncesi
pozitif bilim sayesinde doğaüstü ve soyut
güçleri reddederek gözlemlenebilen olgular
arasındaki mevcut ilişkileri açığa çıkarmaya ve
bu ilişkileri evrensel yasalar içerisinde
sistemleştirmeye çalışır.
• Comte, Fransız Devrimi örneğindeki radikal nitelikteki
toplumsal değişmelere de karşı idi.
• Ona göre insanların düşünceleri pozitif yönde
gelişmedikçe radikal bir şekilde yukarıdan dayatılan
değişmelerle kalıcı bir ilerleme sağlanamazdı.
• Comte’a göre bütün bilim dallarındaki insan bilgisi aynı
anda olmasa bile farklı zaman dilimlerinde bu üç
aşamadan geçerek ilerler.
• Bu açıdan sosyolojiyi pozitif aşamaya en son giren ve
dolayısıyla gelişimi kendinden Comte pozitivizmin hem
doğa bilimlerinde hem sosyal bilimlerde insanlara
büyük faydalar sağlayacağına inanıyordu.
• Pozitivizmin nihayetinde bir din hâline gelerek
geleneksel dinlerin yerini alması gerektiğini de
savunuyordu.
• Comte’un pozitivist yaklaşımının sosyolojiye
önemli bir katkısı olmuştur.
• Bununla birlikte tarihsel süreçle ilgili olarak öne
sürdüğü evrimsel gelişme yasası gözlem, deney ve
test yoluyla elde edilen bilgilerden çok tarih
felsefesi niteliğinde soyut ve spekülatif bilgilere
bilgilere dayalı olduğu gerekçesi ile eleştirilere
maruz kalmıştır (Swingewood, 1998, s.66).
Herbert Spencer (1820-1903)
• Comte’un pozitivizmi İngiltere’de Spencer
tarafından geliştirilmiştir.
• Spencer organizmacı bir toplum modeli
benimser.
• Spencer Darwin’in evrim teorisindeki biyolojik
organizmanın evrimsel gelişimine benzeyen bir
toplumsal değişme teorisi geliştirir.
• Buna göre toplumsal değişme basit homojen
toplumlardan karmaşık heterojen toplumlara
doğru giden genel bir evrimsel yol izler.
• Bu evrim sürecinde Spencer doğal seleksiyon
sonucunda çevresine farklılaşarak bütünleşme
yoluyla uyum sağlayan toplumların hayatta
kaldığı-nı bunu başaramayanların ise yok
olduğunu savunuyordu.
• Bu açıdan kimi çevrelere göre doğal
seleksiyonu anlatmada kullanılan “uyum
sağlayanlar (güçlüler) yaşar” ifadesini Spencer,
Darwin’den önce insan toplumları için
kullanmıştır.
• Bu nedenle Spencer’in genel yaklaşımı “sosyal
Darwinizm” olarak da adlandırılır.
• Toplumsal yaşamda doğal seleksiyona inanan
Spencer siyasal açıdan da serbest piyasa ve
rekabet yanlısı, devlet planlamasına,
müdahalesine ve sosyal devlet
uygulamalarına ise doğal olmadıkları
gerekçesi ile karşıydı.
• Spencer’in toplumu sistem yaklaşımı
çerçevesinde ele alan sosyolojik analizi
kuşkusuz sonradan gelen sosyoloji teorilerinin
gelişimine katkılar sağlamıştır.
• Ne var ki doğal seleksiyona dayanan görüşleri
toplumsal eşitsizliğin ve ayırımcılığın, özellikle
de ırkçı söylem ve politikaların
meşrulaştırılmasına adeta ilham kaynağı
olmuştur.
Download