Anestezi Sırası ve Sonrasında Görülen Kaza ve Komplikasyonlar ve

advertisement
DERLEME
F.Ü.Sağ.Bil.Vet.Derg.
2015; 29 (3): 199 - 204
http://www.fusabil.org
Anestezi Sırası ve Sonrasında Görülen Kaza ve
Komplikasyonlar ve Bunların Sağaltımları
Sami ÜNSALDI
Fırat Üniversitesi,
Veteriner Fakültesi,
Cerrahi Anabilim Dalı,
Elazığ, TÜRKİYE
Bu derlemede; preanestezi, genel ve lokal anestezi sırası ve sonrasında sık olarak görülen,
olumsuzluk ve komplikasyonlar ele alındı. Bu olumsuzluklarla karşılaşıldığında ne gibi işlemlerin
yapılması gerektiği ya da komplikasyonların azaltılması için anestezi ve operasyon öncesi alınması
gereken önlemlerden bahsedildi. Bir komplikasyon anında acil olarak kullanılması gereken ilaçlar,
dozları ve bunların uygulanma yolları belirtildi. Ayrıca anesteziolog, personel ve kullanılan alet ve
malzemelerden gelişebilecek olumsuzluklar ve bunların önlenmesi için nelere dikkat edilmesi
gerektiği vurgulandı.
Anahtar Kelimeler: Anestezi, komplikasyon, tedavi
Complications and Incidents during and After Anaesthesia and Their Treatments
In this review, complications and unfavorable conditions during and after preanaesthesia, general
and local anaesthesia are discussed. The type of actions to be carried out against such
unfavorable conditions or in order to minimise the complications, the type of measures to be taken
before anaesthesia and operations have been described. In case of a complication, medicines
administered immediately and their doses and the means of administration are explained.
Furthermore, adverse conditions that can arise from the instruments and the tools that are used or
that can be caused by the anaesthesiologist and the personnel are described and the prevention
methods for such unfavorable conditions have been emphasized.
Key Words: Anesthesia, complication, treatment
Giriş
Genel anestezi; hayati fonksiyonlarda bir değişik olmadan geçici bilinç kaybı,
reflekslerde baskılanma ve ağrı hissinin ortadan kaldırılması işlemidir. Tüm duyumsama
işlevleri ortadan kalkmış, bilinç kaybı ile dış uyarılara yanıt verememedir. Bunların hepsi
reverzibl’dir (1-3). Lokal anestezi ise; Vücudun belirli bölgelerinde sinir iletiminin
(terminal, sensibl) geçici olarak ortadan kaldırılması olayıdır (1, 3-5).
Genel ya da bölgesel anestezi sırasında, beklenmedik bir anda çeşitli
komplikasyonlar gelişerek, ölümle sonuçlanabilir. Bu olay yalnız preanestezi ile de
oluşabilir. Komplikasyonlar anestezinin hemen başlangıcında gelişebildiği gibi,
postoperatif dönemlere de uzayabilir (1).
Geliş Tarihi : 22.01.2015
Kabul Tarihi : 06.02.2015
Yazışma Adresi
Correspondence
Sami ÜNSALDI
Fırat Üniversitesi,
Veteriner Fakültesi,
Cerrahi Anabilim Dalı,
Elazığ - TÜRKİYE
sunsaldi@firat.edu.tr
Genel anestezi sırasında hastanın genel durumunun ve ilaçlara karşı oluşabilecek
olumsuzlukların bilinmesi gerekir. Önemli veya önemsiz olarak görülen bazı solunum ve
dolaşım depresyonlarına zamanında müdahale edildiği taktirde hasta rahatlıkla
kurtarılabilir. Dikkatsizlik ya da dalgınlık halinde, önemsiz bir komplikasyon bile hastayı
ölüme götürebilir (3, 6).
Bilindiği gibi anestezik ilaçların büyük bir çoğunluğu doku ve organlarda önemli
komplikasyonlar oluşturmaktadır. Buna ilave olarak cerrahi girişimlerin olumsuzlukları da
dikkate alınırsa riskler bir kat daha artmaktadır. Anesteziolog kullanacağı anesteziğin
hasta üzerinde yapacağı olumsuzlukları çok iyi bilmeli ve gerekli önlemleri almalıdır.
Anestezi sırasında en önemli ve hayati tehlikeye neden olan sebeplerden biri doku
hipoksisidir. Orta derecedeki hipoksilerde bile beyin hücrelerindeki hipoksi sonucu
önemli hasarlar gelişebilir. Hipoksi ilerledikçe hasar ağırlaşarak, dönüşümü olmayan
durumlarla sonuçlanır ya da hasta ölebilir. Böyle olumsuzluklarla karşılaşmamak için,
dokuların yeterli oksijen alması ve sirkülasyonun düzenli olması gerekir. Sirkülasyonun
durması halinde en fazla 3 dk içerisinde sirkülasyon sağlanamazsa irreverzible beyin
hasarı gelişir (3, 5, 6).
Genel anestezide görülen kaza ve komplikasyonlar: Kardiyovasküler, solunum,
gastrointestinal, nörolojik, anında gelişen, hatadan kaynaklanan ayrıca epidural-spinal
ve rejionel intravenöz anestezi sırası ve sonrasında gelişebilir (1, 3, 6-12).
199
ÜNSALDI S.
Anestezi Sırası ve Sonrasında Görülen Kaza …
A. Kardiyovasküler Sistemle İlgili Komplikasyonlar
I. Şok
Kan volümünde ani olarak herhangi bir nedenle
gelişen sirkülasyon bozukluğudur. Hasta çok kısa bir
sürede bitkinlik tablosu içerisine girer. Zamanında
müdahale edildiği taktirde bu tablo düzeltilebilir. Şok
oluşumu, yapılan bir hata ya da hayvanın genel durumu
ile ilgili olabilir. Şokun çeşitli tipleri vardır (hipovolemik,
septik, kardiojenik, nörojenik, hemorajik, travmatik,
anaflaktik) (1, 3, 13).
Ani olarak gelişen anestezi ya da cerrahi sırasındaki
şoklarda, damar tonusunda azalma ve kan basıncında
şiddetli düşme görülür. Böyle bir durumda perifer ve
büyük venalarda kanın büyük bir miktarı toplanır. Yine
kandaki oksijen miktarı da azalarak, kalp mevcut kanı
hayati önem taşıyan merkezlere yeterince ulaştıramaz ve
hasta şoka girer (6).
Anestezi ya da cerrahi girişimler sırasında en sık
görülen hipovolemik şoktur. Şiddetli kanamalar sonucu
kan volümünde aşırı şekilde azalmaya bağlı gelişir.
Geniş çaplı yanıklar, travma, aşırı sıvı ve tuz kaybı ya da
yüksek dozlardaki ilaçlar hipovolemik şok nedenidir (5).
Şokun sağaltımı iki şekilde yapılır.
a. Profilaktik sağaltım: Anestezi öncesi uygun bir
preanestezik ilaç seçilmeli, genel anestezi yüzeysel
olmayıp, yeterli derinlikte olmalı, anestezi süresince
hastanın yeterli oksijen alması sağlanmalı, operasyon
sırasında aşırı kan kaybı önlenmelidir (6).
b. Küratif sağaltım: Eksilen kan miktarını normal
düzeyde tutabilmek için uygun enfüzyonlar yapılmalı,
dolaşım ve solunum mekanizmasını düzenleyen
analeptikler uygulanmalıdır. Şokun sağaltımında aşırı
kan kayıplarına karşı derhal sıvı ve elektrolit
uygulamalarına başlanmalı. Başta laktat ringer
solüsyonları olmak üzere serum fizyolojik ve dekstroz
enfüzyonları,
hipovolemik
ve
hemorajik
şokun
sağaltımında hızlı serum uygulamaları yapılmalıdır.
Hipertonik serumlar küçük volümlerde (4-6 mL/kg iv)
olmalı, serumlar plazma volümünü artırarak, kan basıncı
ve kardiyak outputu düzene sokar ve kafa travması
geçiren hastalarda serebral ödem riskini azaltır (1, 5).
Hipovolemi durumlarında, plazma hacmini genişleten
ve plazma yerini tutan iv polijelin (Haemacel)
uygulanmalı. Hayvanlarda anında kan transfüzyonunun
yapılması zor olduğu için, kan volümüne en yakın olan ve
plazma hacmini artıran preperatlardan, dextran 70
(Macrodex) ya da dextran 40 (Reomacrodex,
Eczacıbaşı) kullanılmalı. Sirkülasyon yetmezliği olan ya
da aşırı dehidre olan hayvanlara izotonik serumlar iv
verilemediği taktirde zorunlu durumlarda subkutan
verilmeli, ancak hipertonikler mutlaka iv uygulanmalıdır
(5, 6).
200
F.Ü. Sağ. Bil. Vet. Derg.
II. Kalp atımındaki değişiklikler
1. Bradikardi: Kalp atımlarının yavaşlamasıdır.
Solunum bozuklukları ve operasyon sırasında nervus
vagus’un uyarılması sonucu oluştuğu gibi, yüksek
dozlarda kas gevşeticileri ve narkotiklerden de gelişebilir.
Kalp frekansının büyük ve orta boy köpeklerde 60/dk
küçük köpeklerde 70/dk ve kedilerde 100/dk’nın altına
düşmesi bradikardi gelişmiş kabul edilir. Derin
anestezikler, ksilazin ve opioidler bradikardiye neden
olabilir.
Bradikardi
inhalasyon
anesteziklerinden
şekillenmiş ise konsantrasyonu azaltılır, parenteral
ilaçlardan şekillenmiş ise atropin sülfat’la kalp frekansı
artırılır. Bradikardi ile birlikte hipotansiyon varsa,
bradikardi ortadan kalkıncaya kadar kontrollü olarak iv
atropin sülfat enjeksiyonları yapılabilir. Atropin’in etkisiz
kaldığı durumlarda İzoproteranol uygulanabilir (5).
2. Taşikardi: Kalp atımının aşırı derecede
hızlanmasıdır. Aşırı kan ve sıvı kayıpları, şok, anestezi
derinliğinin
az
olduğu
durumlar,
atropin
ve
simpatomimetiklerin
(Adrenalin,
noradrenalin)
kullanılması halinde ve kongestive kalp yetmezliklerinde
görülür. Cerrahi anestezi sırasında büyük köpeklerde
120/dk küçük köpek ve kedilerde 160/dk’nın üzerine
çıkması taşikardi şekillenmiş sayılır. Cerrahi anestezide
nedenler ortadan kaldırılıp, sıvı takviyesi yapıldığı
taktirde genellikle kalp atımları düzene girer. Ventriküler
taşikardide lidokain köpeklere 1-2 mg/kg iv kedilere 0.2
mg/kg iv aritmi ortadan kalkıncaya kadar ya da
toksikasyon belirtileri görülünceye kadar (kusma, nöbet)
verilir. Lidokaine yanıt alınamazsa prokainamid 6-12
mg/kg iv uygulanır (5).
3. Aritmi: Kalp atımlarındaki düzensizliklerdir.
Aritmiler çeşitli anesteziklerde sık olarak görülür.
Preanestezisiz uygulanan anesteziklerin çoğunda
görülebilir. Ayrıca süksinilkolin, elektrolit bozukluklar,
hipoksi, hiperakapni, dolaşımdaki ketakolamin artışı
aritmileri artırır. Abdominal, torasik ve oftalmik girişimler
aritmileri daha fazlalaştırır. Aritmiler, anestezi derinliği ve
oksijenasyon ventilasyonu yeterli olduğu durumda
kaybolur. Aritmi kontrol altına alınıncaya kadar
prokainamid enjeksiyonu yapılabilir (1, 14).
4. Kardiyak arrest (Kalp durması): Bilinci kapalı
hastalarda büyük arterlerden nabız alınamaması olayıdır.
Çeşitli kalp hastalıkları, hipovolemi, hipoksi, ani
hipotansiyon ve hava embolileri nedenler arasındadır.
Kardiyak arrest gelişmeden önce durum dikkatle
izlenmeli semptomlar doğrultusunda zamanında gerekli
önlemler alınmalıdır. Arrest belirtileri çok çeşitli olmakla
birlikte, kan basıncı, nabız ve ritminde değişiklik, vücut
ısısının düşmesi ve cerrahi girişim alanında kanamanın
azalması görülünce anında müdahale edilmelidir.
Sağaltımı kardiyak masaj ve yapay solunum olmak üzere
nedenlere yönelik yapılır. Yine anında perikardial yumruk
ve defibrilasyon uygulanabilir. İntravenöz yolla adrenalin,
noradrenalin,
atropin,
isoproterenol,
dopamin,
dobutamin, lidokain veya efedrin enjeksiyonları
yapılabilir. İntravenöz yolun kullanımı imkansız ve hasta
Cilt: 29, Sayı: 3
Anestezi Sırası ve Sonrasında Görülen Kaza …
entübe ise atropin, adrenalin ya da lidokain 10 mL serum
içerisinde sulandırılıp intratrakeal verilebilir. Böyle
durumların sakıncaları nedeniyle intrakardiyak yol en son
olarak uygulanmalıdır. Ayrıca diüretikler (Furosemid,
pulmoner ödem ve serebral ödemin sağaltımında),
kortikosteroidler
(Metilprednizolon,
hidrokortizon,
deksametazon) da histamin salınımını azaltmak
amacıyla anaflaktik ve septik şoka bağlı arrestlerde
kullanılabilir. Kardiyak arrest’e zamanında müdahale
edilip sağaltımı yapılamaz ise kalp durur ve anında beyin
etkilenerek 10-15 sn içerisinde serebral hipoksi sonucu
bilinç kaybolur. Birkaç dakika içerisinde müdahale
edilmediği taktirde sonuç alınması mümkün olmayabilir
(1, 6, 15).
Kalp durmasının sağaltımı: Kalp durması sırasında
hayvan entübasyon anestezisinde ise, derhal anesteziye
son verilerek, akciğerler bol oksijenle yıkanır. Hayvana,
başı hafif aşağı vücut yukarı (Trendelenburg) pozisyonu
verilir. Elektroşok aracılığı ile defibrilasyon sağlanabilir.
Kalbin çalışmasını hızlandırmak için çeşitli ilaçlar verilir
(3, 4).
Adrenalin (Epinefrin): Endojen katekolaminlerden
olup, anaflaksi, ciddi alerji, dolaşım kollapsı ve kardiyak
arrest gibi yaşamı tehdit eden durumlarda kullanılır. Akut
anaflaktik reaksiyonlarda 0.5-1 mg im kardiyak arrest’de
1 mg iv verilebilir. Adrenalin kalp hızını, gücünü, debisini
ve koroner kan akımını artırır, anaflaktik şokta gelişen
bronkospazm sağaltımında ilk tercih edilen ilaçtır.
Arteriyal ve akciğer ortalama kan basıncını yükseltir.
Anestezi sırasında kalp durmasına karşı adrenalin %0.10.01 çözelti halinde büyük baş hayvanlara 50-250 µg
miktarında intrakardiyak verilir. Tayın büyüklüğüne göre
0.5-1 mL, yetişkin bir ata 5 mL direkt intrakardiyak
verilebilir (6). Köpeklere adrenalin, 0.1-0.3 mg iv
(%0.01’lik sol) ya da 0.006-0.01 mg/kg intrakardiyak
kedilere 0.05-0.1 mg iv ya da 0.006-0.01 mg/kg dozunda
intrakardiyak verilebilir (intrakardiyak uygulama en son
alternatif yoldur) (13).
Dopamin: Endojen bir katekolamin olup kardiyak,
vasküler ve endokrin fonksiyonların düzenlenmesi ile
birlikte santral ve periferik sinir sisteminde de önemli yer
almaktadır. Dopamin renal ve mezenterik damar
yataklarında vazodilatasyon yaparak, böbrek kan
akımını, idrar miktarını ve idrarla sodyum atılımını artırır.
Kardiyojenik ve dolaşım şokunda hemo-dinamiyi
düzenler ve oligurik böbrek yetmezliği durumunda
sağaltım amacıyla kullanılır. Dopamin 10 µg/kg/dk hızda
iv verilebilir (13).
İzoproterenol (İsuprel); sentetik katekolaminlerden
olup, adrenalin’den 2-3 kez daha güçlü etkiye sahiptir.
Kalp debisini artırır, sistolik basıncı yükseltir ve solunumu
kolaylaştırır.
Tüm
damar
yataklarında
güçlü
vazodilatasyon yapar. Dobutamin ve fosfodiesteraz
inhibitörlerinin kullanıma girmesiyle İzoproterenol’ün
popularitesi azalmıştır. Kalp debisini artırıp, doku
perfüzyonunu düzeltmek için, 0.2-0.4 mg izoproterenol
bir litre laktat ringer solüsyonu içerisinde iv uygulanbilir.
Kalp durmalarında 0.2 mg izoproterenol 250 mL serum
Ekim 2015
fizyolojik içerisinde iv yolla sonuç alıncaya kadar
verilebilir (13).
Dobutamin (Dobutamine), bu da sentetik bir
katekolamindir. Doza bağımlı olarak kalp debisini artırır,
kalp hızı ve kan basıncını önemli derecede artırmadan
arteriyal dolum basıncını azaltır. Dobutamin’de,
İzoproterenol’e göre kalp hızındaki artış daha az olur.
Dobutamin pulmoner vazodilatasyon yaptığı için özellikle
sağ kalp yetmezliklerinde tercih edilir. Kalp debisindeki
artışa paralel olarak renal kan akımını da artırır.
Dobutamin 2-10 µg/kg/dk hızında iv infüzyonla verilir. Bu
da dopamin gibi alkali sıvılarda inaktive olduğundan
dolayı dilüson için %5’lik dekstroz içerisinde verilmelidir.
Dobutamin yüksek dozlarda kardiyojenik şok ve düşük
debiyle seyreden akut kalp yetmezliğinde kalp debisini
artırmak için kullanılır. Dobutamin köpeklere iv infüzyonla
2.5-20 µg/kg/dk dozunda, atlara 1-10 µg/kg/dk dozundaki
hızla verilir (13).
Atropin: 0.25 mg intrakardiyak verilebilir. Ayrıca iv
kortikosteroid, kalsiyum tuzları, efedrin, lidokain,
proparanolol da verilebilir (1, 13).
Kalp masajı: kapalı (eksternal) ve açık (internal) kalp
masajı şeklinde yapılır. Bunun için hayvan masaya
sırtüstü pozisyonda yatırılır. Göğüs kafesinin yan tarafına
bir kum torbası yerleştirilir. Operatör, bir elin ayasının
yarısını, sternumun alt ucuna yakın, diğer yarısını
kostalar üzerine gelecek şekilde yerleştirir. Diğer elini de,
bu elinin üzerine koyarak, kalp sayısınca düzenli ve
kuvvetli basınçlarla göğüs kafesi üzerine basınçlar yapar.
Eğer karın boşluğu açılmış ise bu işlemi diyaframa
üzerinden ya da burayı açarak diyaframa arasından
sokulan elle perikardiyum üzerinden yapılması işlemidir.
Açık kalp masajı etkisinin kapalı kalp masajının
etkisinden üstün olmadığı belirtilmektedir. Kalp masajı ile
sistolik hareketler başlar fakat ritim yeterli değilse, 0.05
mg/kg iv atropin verilebilir. Bu yeterli olmadığı taktirde, 10
µg/kg/dk hızda iv dobutamin ya da 10 µg/kg/dk hızda iv
dopamin veya 0.01 µg/kg/dk hızda iv izoproterenol ya da
0.1 µg/kg/dk hızda iv adrenalin verilebilir. Eksternal kalp
masajı
sırasında
kosta
ve
sternum
kırıkları,
pneumotoraks, karaciğer ve kalp rupturu gibi
komplikasyonlar gelişebilir. Kalbin ritmik hareketlerini
kazandırmak ve kalp yetmezliğini önlemek için digoxin
uygulanabilir. Ayrıca kan kaybı varsa kan transfüzyonları,
serum perfüzyonları yapılabilir. Yukarıdaki işlemlerin
yapılması ile bazen sonuç alınabildiği gibi, bazen de
başarısızlıkla sonuçlanabilir (1, 4, 5, 14, 16).
5. Hava embolisi: Damar içerisine hava girmesi ile
ya da damar yolu açılırken dışarıdaki havanın emilmesi
ve kaza sonucu enjeksiyonla damara hava verilmesi
sonucu oluşur. Bu durumda yara derhal kapatılmalı,
hastaya baş aşağı pozisyon verilerek boyun venleri
üzerine basınç yapılıp venöz basınç artırılmaya
çalışılmalıdır. Hasta entübe edilmiş ve azot protoksit
uygulanmakta ise, azot protoksit emboli volümünü
artırdığı için, derhal kesilerek, %100 oksijen verilmelidir.
Bu sırada hipotansiyon ve hipertansiyon da gelişebilir (1).
201
ÜNSALDI S.
Anestezi Sırası ve Sonrasında Görülen Kaza …
B. Solunum Sistemi İle İlgili Komplikasyonlar
I. Solunumun Mekanik Olarak Engellenmesi:
Anestezi cihazının maske arızaları, solunum sübablarının
bozukluğu, hastanın yatış pozisyonu, abdomendeki
bozukluk sonucu (asites, timpani, tümör vs) diyaframa
üzerine yapmış olduğu basınç, entübasyon tüpünün
uygun olmaması, kapalı sistemdeki karbondioksit
tutucusunun bozukluğu. Ayrıca akciğerlerin kronik
hastalıklarında, solunum mekanik olarak engellenir ve
dokulara yeterli oksijen gidemez. Dokularda oksijen
yetersizliği ve buna bağlı olarak karbondioksit birikeceği
için, asidoz şekillenir. Arızalar zamanında giderilir ise
hasta yaşamını sürdürür, gözden kaçması halinde ölümle
sonuçlanabilir (1, 6).
2. Solunumun İlaçlarla Azalması: Özellikle güçlü
analjezikler (opioid), çeşitli genel anestezikler (barbitürat)
ve kas gevşeticiler (kürar, süksinilkolin, atrakürium,
veküronium, gallamin) solunum azalmasına ya da
depresyonuna neden olur. Bu durum beyin dokularında
ciddi hasarlar oluşturur. Derhal hasta oksijen kaynağına
bağlanmalı ve hemen ilacın antidotu uygulanmalıdır.
Beyin ödemini önlemek için hipertonik serumlar (%3050’lik serum glikoz gibi) iv verilmeli, uygun aralıklarla da
diüretik ve kortikosteroidler tekrarlanmalıdır (1, 6).
3. Solunum Durması: Solunum durmasının iki şekli
vardır.
a. Apne: Solunum hareketlerinin durması demektir.
Apne; solunum merkezinin çeşitli anesteziklerle deprese
olarak, yeterli oksijen alınamaması nedeni ile felce
uğramasıdır. Üst epidural anestezi sırasında solunum
kaslarının deprese olması ya da muskulorölaksanlar’ın
(kas gevşeticiler) uygulanması ile solunum merkezlerinin
felci sonucu gelişir (6) .
Apnenin Sağaltımı: Apne oluşum nedenine göre
sağaltılır. Eğer apne bir kas gevşeticiden şekillenmiş ise
derhal antidotu verilir, genel anestezikten oluşmuş ise,
antidotu verilmesini takiben her ikisinde de yapay
solunum uygulanır. Yapay solunum için derhal hasta
entübe edilip, bir oksijen kaynağına bağlanır. Böyle bir
cihaz yoksa kedi ve köpek gibi küçük hayvanlarda derhal
hayvanlar yan pozisyonda yatırılır. Sağ ve sol el ayaları
üst üste konularak göğüs kafesi üzerine solunum
sayısınca basınç yapılır. Bu işleme hayvan normal
solunuma (spontan solunum) geçinceye kadar ara
vermeden devam edilir. Göğüs üzerine yapılan basınçla
akciğerlere yeterince oksijen ulaşamayabilir (3).
Doz üstü inhalasyon anesteziklerinin uygulanması
sonucu apne şekillenmiş ise, derhal verilen anestezik
kesilir. Akciğerler bol oksijenle yıkanarak hasta kısa
zamanda düzelir. Böyle bir cihaza bağlı değil ise hemen
bir oksijen kaynağına bağlanıp oksijen verilmelidir (3, 6).
Doz üstü anestezik, enjeksiyon şeklinde verilmiş ise,
hastanın akciğerleri bol oksijenle yıkanırken, ilacın
antidotu uygulanır, buna ilave olarak analeptikler de
yararlıdır. Solunum çeşitli yöntemlerle uyarılarak
hayvanlar spontan solunuma geçebilirler. Endotrakeal
202
F.Ü. Sağ. Bil. Vet. Derg.
tüpün hareket ettirilmesi, ağrılı uyarılar oluşturulması,
septum naziye bir iğne yerleştirilmesi solunumu uyarabilir
(köpek ve kedilerde bu bölge çok hashastır). Hasta
yüzeysel anestezide ise bu uygulamayla kardiyak
arrestin gelişebileceği unutulmamalıdır (3, 5).
Doxapram: merkezi sinir sistemini uyararak
solunumun volümünü artıran güçlü bir solunum
analeptiğidir. Köpeklerde daha iyi metabolize olur.
Doxapram, türlerin büyük bir çoğunluğunda güvenle
kullanılır. İlacın iv dozu 2 mg/kg’dır. Ancak pratikte iv 1
mg/kg
olarak
kullanılmaktadır.
Doxapram
yeni
doğanlarda solunumu sitimüle etme amacıyla sublingual
olarak da verilebilir. Hayvanın özellikle üst solunum yolu
tıkalı ise (larynks ödemi, laryngeal felç yabancı cisim vs)
bu da çeşitli işlemlerle giderilemiyorsa, zorunlu olarak
trakeatomi yapılmalıdır. Trakeal tüplerin tıkanmaması için
zaman zaman temizlenmelidir (3, 5, 17).
b. Hipoksi (Hipoksemi): Dokuların yeterince oksijen
alamaması durumudur. Çeşitli kalıtsal özellikler, alınan
oksijen yetersizliği, akciğerlerden kana geçen oksijen
yetersizliği ya da oksijen transportundaki bozukluklar
nedenler arasındadır. Pigmentsiz dokularda siyanoz,
dolaşımın yavaşlaması, cildin soğuması, solunumun
hızlanıp yavaşlaması, kan basıncının yükselmesi ve
kapillar tonusun kaybolması gibi belirtileri vardır.
Nedenler ortadan kaldırılarak sağaltımı yapılır (1, 5).
4.
Laringospasmus
(Larinks
spazmı)
ve
Bronkospasmus (Bronş spazmı): Laringeal spazmın
nedenleri, bir tampon, yabancı cisim, tükrük, kusmuk,
kan, ödem, nadiren bölgedeki kist veya tümörler,
yüzeysel anestezi altında cerrahi uyarılar, hatalı
entübasyonlar ve vagal tonusu artıran maddelerdir
(barbitüratlar). En sık görüleni olup, yine en fazla kedi ve
domuzlarda gelişir (1, 3).
Laringospasmusun sağaltımında, hastaya bol oksijen
verilmesi, cerrahi uyarıların kesilmesi ve anestezinin
derinleştirilmesi ile spazm çözülebilir. Spazm şiddetli ise
yüksek dozda iv atropin enjeksiyonları uygulanabilir,
ayrıca hasta derhal entübe edilip yapay solunum da
düşünülebilir (3, 5, 6).
Bronşların spazmı ise, yeterli premedikasyon
uygulanmaması,
histamin
salıcı
ilaçlar
(kürar,
süksinilkolin), vagal tonusu artıran ilaçlar (barbitürat),
entübasyon sırasında anestezinin yetersizliği ve
anaflaksi olayı nedenler arasındadır. Nadir görülmesine
rağmen, regurgitasyon ve rumen sıvılarının akciğere
kaçması ile en fazla sığırlarda gelişir (1, 3, 5, 6, 15, 18).
Bronkospazmusta, solunum hacminin birdenbire
azalması, solunum hareketlerinin krampvari ve gürültülü
bir şekilde oluşu ve yapay solunumun aşırı dirençle
karşılanışı gibi belirtiler dikkati çeker. Spazmı sağaltmak
için;
oksijenasyon,
anestezinin
derinleştirilmesi,
bronkodilatatör sprey ve aminofillin kullanılabilir. Ya da iv
atropin enjeksiyonu yapılır (1).
Cilt: 29, Sayı: 3
Anestezi Sırası ve Sonrasında Görülen Kaza …
C. Gastrointestinal Sistemle İlgili Komplikasyonlar
1. Emezis (Kusma): Kedi ve köpeklerde sık olarak
görülür. Kusmanın önlenmesi ya da azaltıması için
hastanın aç olması gerekir. Ancak hastaların aç
olmasına
rağmen
zaman
zaman
kusma
ile
karşılaşılmaktadır. Nedenlerin başında verilen çeşitli
preanestezikler, hastanın predispoze durumu ve yatış
pozisyonu gelmektedir. Anestezi veya operasyon öncesi
fazla sorun olmamasına karşın, anestezi sırası veya
sonrasında oluşan kusmalar ciddi problemlere neden
olmaktadır. Kusmuğun akciğere kaçması, kusma
sırasında dikişlerin zorlanması, steril alanın kirlenmesi,
intraoküler ve intraabdominal basıncın artması ve aşırı
kusmalarda sıvı elektrolit kaybı söz konusudur.
Kusmanın sağaltımı yapılırken, öncelikle nedenler
ortadan kaldırılmalı ve buna ilave olarak antiemetik
ilaçlar kullanılmalıdır (insanlarda antikolinerjiklerden
atropin 0.5-1 mg veya hiyosin 0.4-0.6 mg
antihistaminiklerden, siklizin 50 mg, dramamin 50 mg,
fenotiazinlerden promezatin 25 mg, butirofenonlardan
Droperidol 2.5-5 mg) kullanılabilir (1, 3).
2. Regürjitasyon: Mide içeriğinin pasif olarak gastroözefagal sifinkteri geçip, özefagus ve farenkse akması
olayıdır. Genel durumu bozuk olan hastalarda sık olarak
görülebildiği gibi, indüksiyon ve anestezi sırasında da
görülebilir. Baş aşağı ve litotomi pozisyonu, şişmanlık,
gebelik, midenin doluluğu, kardiyak sfinkterin yetersizliği
gibi durumlar nedenler arasındadır. Regürjitasyon
oluştuğunda yutkunma sırasında içeriğin akciğerlere
kaçması sonucu ölümler olabildiği gibi ölmeyen
hayvanlarda da aspirasyon pnöumonisi şekillenebilir.
Kusma olayı aktif bir olay olmasına rağmen,
regürjitasyon pasif bir olay olup belirti vermeden geliştiği
için kusmadan daha tehlikelidir. İnsanlarda görüldüğü
gibi anestezi altındaki sığırlarda da sık olarak
görülmektedir (1, 19, 20).
3. Mide Barsak Paralizleri: Abdomende yapılan
operasyonlar sırasında mide ve bağrsakların uzun süre
dışarıda bekletilerek serbest hava ile temas etmesi ve
kuruması nedeniyle atoni şekillenir. Daha sonraki
dönemlerde paralizi ve meteorismus gelişebilir. Bu
durumları önlemek için, dışarıya alınması gereken karın
organları sık sık serum fizyolojik ile ıslatılmalı, ayrıca
damar içi çeşitli serumlar da uygulanmalıdır (3, 6, 21).
D. Nörolojik Komplikasyonlar
1. Konvülziyonlar: Kasların belirli aralıklarla hareket
etmesi olayıdır. Yeterli ve uygun bir preanestezi
uygulanmaması, kanda karbondioksit oranının artması,
anesteziklerle motorik sinirlerin uyarılmaları, hipoksi,
lokal anesteziklerin yüksek dozda uygulanması, genel
anestezinin çok derin ya da yüzeysel olması gibi
durumlar nedenleri oluşturur. Bu konvülziyonlar bazen
beden ısısının yükselmesine ve hastanın ölümüne bile
neden olabilir. Konvülziyonlar, kısa süreli anestezik ve
bol oksijen verilmesi ile sağaltılır (6, 21).
Ekim 2015
2. Perifer Sinir Felçleri: Genellikle ağır cüsseli ve
sert zeminlerde yatırılan ya da eskite olan hayvanlarda
görülür. Hayvanlar yatırılırken, uygun bir pozisyon
verilememesi, basınç noktalarının korunamaması ve
sinirlerin basınç altında kalması nedenler arasındadır.
Özellikle
pleksus
brakialis
abduksiyon
sonucu
zedelenebilir. Ayrıca Nervus facialis, Nervus radialis ve
Nervus fibularis gibi sinirlerin sert zeminde ezilmesi ya da
kullanılan platlonjun sıkması sonucu oluşur. Sinir ve
çevresine enjekte edilen maddelerin kimyasal yapısı,
kanülün mekanik etkisi ile Nervus ischiadicus ve Nervus
radialis gibi sinirlerin yangılarıyla da perifer sinir felçleri
gelişebilir. Komplikasyonları önlemek için hayvanların
altlarına bol yataklık serilmeli ve im enjeksiyonlara itina
gösterilmelidir. Operasyon sonrası uyanma odalarına
alınmalıdır (3, 6, 21).
E. Anında Gelişen Komplikasyonlar
1. Hipotermi (Beden ısısının düşmesi): Operasyon
odasının ısısının düşük olduğu durumlar, zayıf yapılı ve
genel durumu bozuk ayrıca tüyleri çok seyrek olan
hayvanlarda beden ısısı düşer. Anestezi altındaki
hayvanlarda ısı regülasyonunu düzenleyen hipotalamus
etkisiz kaldığından anestezi süresi uzayabildiği gibi,
hayvanın ölümüne de neden olabilir. Hipotermi gelişince
hastanın üzeri derhal örtülmeli, ısı kaynakları ile
ısıtılmalı. Genel durumu bozuk, zayıf ve akciğer yangısı
olan hastalarda bu duruma sık olarak rastlanmaktadır (3,
6).
2. Hipertermi (Beden ısısının artması); anestezi ve
operasyon odasının sıcak olması, hayvanın sık tüylü
oluşu, bazı preanesteziklerin uygulama sonucunda ya da
hiçbir neden yok iken oluşabilir. Ani olarak solunum
sıklaşır ve mukozalar hiperemik hal alır. Bu durum uzun
süre devam ederse komplikasyonlar ağırlaşarak hayvan
ölebilir. Hipertermi görüldüğü an hayvan serin bir yere
alınmalı ve üzerine soğuk su ve buz aplikasyonları
uygulanmalıdır (3, 6).
Epidural
ve
spinal
anestezide
görülen
komplikasyonlar:
Steril
şartlarda
enjeksiyon
yapılmaması sonucu cilt yoluyla ya da mevcut enfeksiyöz
bir odaktan mikroorganizmanın hematojen yolla bölgeye
lokalize olma sonucu nadir de olsa epidural abse
gelişebilir. Yanlışlıkla damar içine enjeksiyon yapılması
sonucu şiddetli toksemi, sinir gövdesi yanına değil de
sinir
içerisine
enjeksiyon
yapılmasıyla
nöroma
oluşumuna neden olunabilir. Ayrıca ani olarak tansiyon
ve nabız düşmesi, baş dönmesi, baş ağrısı göz
kararması görülebilir. Önceden iv serum verilmesi ile bu
komplikasyonlar önlenebilir. Yine kanama, bulantı,
kusma ve hematom da görülebilir. Gelişen bradikardi ve
kardiyak arrest çoğunlukla beyin hasarı ya da ölümle
sonuçlanabilir. Pollard yaptığı denemelerde, ciddi
bradikardi ve kardiyak arresti önlemede epidural anestezi
öncesi
sıvı
yüklemenin
önemli
olduğunu
vurgulamaktadır. Epidural anestezi sırasında nörolojik
defisite yol açan nedenler arasında, vasokonstriktör
kullanımı, uzamış hipotansiyona bağlı spinal kord
203
ÜNSALDI S.
Anestezi Sırası ve Sonrasında Görülen Kaza …
iskemisi, hematoma bağlı spinal kord basısı ya da
katetere bağlı travma sayılabilir. Ayrıca idrar retensiyonu
(opioid uygulamasına bağlı) gelişebilir (7-9, 12, 22).
Rejionel intravenöz anestezide: En sık olarak
görülen komplikasyonların başında turnike inmesi
sonucu lokal anesteziğin yoğun olarak dolaşıma
karışarak ani ölümler, sinir dokusuna direkt travmatik
hasar oluşturması, nöral işkemi, vasküler enfeksiyon ve
ilaç toksemisidir. Ayrıca hematom ve konulan ligatürün
kanamayı sınırlaması sonucu kanamanın durmuş gibi
görülüp, ligatür kaldırıldıktan sonra kanamanın ortaya
çıkmasıdır (1, 3, 10, 11).
F. Yapılan Hatalardan Kaynaklanan Komplikasyonlar
Bunların büyük bir çoğunluğu dikkatsizlik yüzünden
oluşmaktadır. Bilmeyerek yapılan veya gözden kaçan
durumlar, personel hataları ile birlikte narkoz cihazının
yeterli oksijen verememesi. Ya da oksijen tüplerinin boş
F.Ü. Sağ. Bil. Vet. Derg.
olması, inhalasyon anestezisinde dikkatsizlik sonucu
patlamalar, endotrakeal tüpün, trakea yerine özefagusa
girmesi, aşırı veya yetersiz anestezik verilmesi,
vaparizatörlerin iyi çalışmaması, yanlış tartım sonucu doz
üstü anestezik uygulanması, sıvı eter’in akciğerlere
kaçması, iv enjeksiyonların çok hızlı yapılması,
entübasyon anestezisinde solunum süpablarının kapalı
kalması ya da gazı ileten boruların kıvrılıp kapanması
gibi çeşitli kazalar sayılabilir. Yapılan hata ya da
dikkatsizlik sonucu ölümle sonuçlanan komplikasyonların
başında hipoksi gelmektedir. Hipoksinin gelişmemesi için
her türlü önlemler önceden alınmalıdır (3, 6, 23).
Bu derlemede anestezi sırası ve sonrasında yapılan
hatalar, dikkatsizlikler, hatalı enjeksiyonlar, ilaç dozunun
fazla ya da azlığı, hatalı tartım ve cihazların
uygunsuzluğu
gibi
durumlarda
ani
gelişen
komplikasyonlar ve bunların sağaltımları hakkında bilgi
verilmesi amaçlandı.
Kaynaklar
1.
Esener Z. Klinik Anestezi. Samsun: Çiftay Matbaası, 1991.
2.
Anteplioğlu H, Samsar E, Akın F. Veteriner Genel Şirurji.
Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi, 1984.
3.
Ünsaldı S. Veteriner Anestezi. İstanbul: Nobel Matbaacılık,
2011.
4.
Aslanbey D. Veteriner Operasyon Bilgisi. Ankara: Ankara
Üniversitesi Basımevi, 1981.
5.
Topal A. Veteriner Anestezi. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri
Ltd Şti, 2005.
6.
Finci A. Yücel R. Operasyon Bilgisi. İstanbul: İstanbul
Üniversitesi Veteriner Fakültesi Anabilim Dalı Ders Notu
1983.
7.
8.
9.
Kayaalp SO. Tıbbi Farmakoloji. Ankara: Hacettepe Taş
Kitapçılık Ltd Şti, 2005.
Yağmurlu A. “Sezaryande Epidural Anestezi”. http://www.
doktorsitesicom/makale/sezaryende-epidural-anestezi/
14.01.2015.
Korkulu S, Cingil Temiz H, Doğan Baki E, ve ark. Spinal
anestezi sonrası nadir görülen bir komplikasyon spinal
epidural abse. Anestezi Dergisi 2014; 22: 53-55.
10. Gökel E. “Rejyonel anestezide nörolojik komplikasyonlar”.
http:// www. gata edu.tr/wpcg/images/anesteziyoloji AD/
sunu/Rejyonel anestezide Nörolojik Komp/14.01.2015.
11. Anteplioğlu H, Samsar E, Akın F, Güzel N. Sığırların Ayak
Hastalıkları. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi, 1986.
12. Doğru S, Kaya Z, Doğru HY. Epidural anestezinin ciddi
komplikasyonları. Dicle Tıp Dergisi 2012; 39: 320-324.
204
13. Kaya S, Pirinçci İ, Bilgili A. Veteriner Hekimliğinde
Farmakoloji. Ankara: Medisan Yayınevi, 1997.
14. Koç B, Sarıtaş ZK. Veteriner Anesteziyoloji ve
Reanimasyon. Malatya: Medipres Matbaacılık Yayıncılık
Ltd Şti, 2004.
15. Hall LW, Clarke KW, Trim CM. Veterinary Anaesthesia.
London: WB Saunders, 2001.
16. Kayabalı İŞ. Şirürjide İlk Yardım ve Hayat Kurtarıcı
Yöntemler. Ankara: Ayyıldız Matbaası AŞ, 1977.
17. İzci C. Veteriner Cerrahide Reanimasyon. Konya: Selçuk
Üniversitesi Veteriner Fakültesi Yayınları, 1995.
18. Temizer M. Evcil Hayvanlarda Operasyon Bilgisi. Ankara:
Ankara Üniversitesi Basımevi, 1982.
19. Lump WV, Jones EW. Veterinary Anesthesia. Philadelphia:
Lea Febiger, 1984.
20. Dunlop CI, Hoyt RF Jr. Anestezia and analgesia in
ruminants. In: Kohn DF, Wixson SK, White WJ, Benson
GJ. (Editors). Anesthesia and Analgesia in Laboratory
London: Animals Academic Press, 1997: 284-285.
21. Anteplioğlu H, Temizer M. Veteriner Anesteziyoloji. Ankara:
Ankara Üniversitesi Basımevi, 1968.
22. Aslan K, Tuncel G. Epidural anestezi ve komplikasyonları.
T Klin Tıp Bil Derg 2003; 23: 430-435.
23. Özatamer O. Anestezi uygulamasında hata ve kazalar. T
Klin Tıp Bil Derg 1993; 13: 304-308.
Download