CEP TELEFONUNUN SAĞLIĞA ZARARLARI... ÖĞRENCİLERİMİZİ UZAK DURMALARI İÇİN UYARALIM!! Cep telefonsuz hayat düşünemeyenlere... Cepteki tehlikenin korkunç boyutu iki bilim adamının yazdığı 'Tehlikeli Oyuncak' adlı kitap, cep telefonunun zararlarına ilişkin tehlikenin boyutlarını gözler önüne serdi. .. İşte cebimizin madde madde kısa ve uzun vadeli zararları; 02 Mayıs 2005 "Bilmemek ayıp değil,öğrenmemek ayıp."demiş atalarımız. Biz de okuyup inandığımız bu konuyu burada sizlere aktarıyoruz! Cep telefonuyla ilgili yeni teknolojilere kulağımızı kabartmışken, iki bilim adamı keyfimizi kaçırdı. "Tehlikeli Oyuncak" adlı kitap, cep telefonunun, insan sağlığı üzerindeki zararlarına ilişkin çarpıcı araştırma sonuçlarını, cep telefonu lehine yapılan bilimsel çalışmaların nasıl fiyasko ile sonuçlandığını ve bilim adamlarının ilginç itiraflarını içeriyor. İşte cep telefonunun ortaya çıkaracağı rahatsızlıklar ve ondan korunma yöntemleri: ÖLÜMÜNE KONUŞUYORUZ Cep telefonumuz yoksa, varlığımızın da bir anlamının kalmayacağı günlere doğru koşar adım gidiyoruz. Kısa sürede elimiz ayağımız zannettiğimiz bu cihaz sayesinde konuşuyor, yazışıyor, fotoğraf çekiyor, TV izliyor, müzik dinliyor, tansiyonumuzu ölçüyor, haberdar oluyor, hesaplarımızı düzenliyor, ödüyor, harcıyor ve daha pek çok şey yapıyoruz. Kulaklarımızı, cep telefonlarının muhteşem işlevlerine kabartmışken alın üç yeni gelişme size: Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC), cep telefonlarından ve baz istasyonlarından maruz kalınan radyo dalgalarını içine alan elektromanyetik alanları, muhtemel kanserojen içeren 2-B grubuna aldı. Bu bilgi muğlak geliyorsa, işte daha anlaşılır olanı: İngiltere Radyolojik Koruma Kurulu'ndan: "Cep telefonları küçük çocuklarda tümör riski yaratıyor." Bu türden bilgilerden daha çok var; çünkü zaman ilerliyor ve kullandığımız teknolojinin uzun vadede görülecek zararları bir bir ortaya çıkmaya başladı. Dünya iletişim devlerinden AT&T için çalışıp cep telefonunun zararının olmadığını söyleyen Dr. George Carlo, şirketten ayrıldıktan sonra yazıp konuşabiliyor ancak: "Laboratuar deneyleri, cep telefonu radyasyonunun genetik şifre bozukluklarına yol açtığını göstermiştir." Medyada arada bir yayınlanan haberler, cep telefonlarının zararsız olduğu, yapılan araştırmalarda zararının henüz tam olarak tespit edilemediği yönünde bilgiler vere dursun; bu harika cihaz sayesinde sağlığımızın büyük bir tehdit altında olduğu, artık bilimsel verilerle ve yüksek sesle dillendirilmeye başlandı. Türkiye'de madalyonun kara yüzü ile ilgili yayınlanan ilk kitap, geçtiğimiz günlerde okurun ilgilisine sunuldu. Hay kitap Yayınları'nın çıkardığı "Tehlikeli Oyuncak" adlı eser, Prof. Dr. Selim Şeker ve Anıl Korkut tarafından yazıldı. Boğaziçi Üniversitesi, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü'nün hocalarından Prof. Selim Şeker, 25 yılı aşkın zamandır elektromanyetik ve bunun insan üzerindeki etkileri konularında bilimsel çalışmalar yapmış, eserler kaleme almış bir isim. Anıl Korkut ise moleküler biyoloji, genetik ve kimya okumuş, halen Amerika Colombia Üniversitesi'nde genetik konusunda doktora çalışmalarını sürdüren bir bilim adamı. Şeker ve Anıl'ın bilimsel-akademik bir dile boğulmadan, herkesin anlayabileceği bir dil ve üslupla kaleme aldıkları kitap, cep telefonunun sağlığımız üzerindeki zararlarına ilişkin çarpıcı araştırma sonuçlarını, dehşet verici çelişkileri, cep telefonu üreticilerinin cep telefonu lehine destekledikleri bilimsel çalışmaların nasıl fiyasko ile sonuçlandığını gösteren örnekleri, bilim adamlarının ilginç itiraflarını içeriyor. Kanserden beyin tümörüne, yüksek tansiyondan hafıza kaybına, cep telefonunun kısa ve uzun vadede ortaya çıkan ve çıkması muhtemel olumsuz etkilerinin anlaşılır bir dille açıklandığı kitapta, en az zararla gerçekleştirilecek kullanım için, bir kısmını üst tarafta alıntıladığımız tavsiyelerde bulunuluyor. Konu ile ilgili görüştüğümüz Prof. Dr. Selim Şeker, kulağımızın neredeyse içine sokup beynimize bu kadar yakın tuttuğumuz, elektromanyetik radyasyon yayan başka bir cihazın olmadığını belirtiyor ve şöyle diyor: "Diğer aletlerin kullanımında aldığımız zararı, vücut kendini yenileyerek bertaraf edebiliyor. Oysa cep telefonunu yoğun kullandığımız için buna fırsat vermiyoruz. Cep telefonunun kullanımı gün geçtikçe artıyor. Dolayısıyla daha da bağımlısı oluyoruz ve tehlike gittikçe büyüyor." Prof. Şeker, zaman zaman medyada cep telefonlarının insan sağlığına zararı olmadığı yönündeki haberleri nasıl karşıladığı yönündeki sorumuzu, sigara örneği ile açıklıyor: "1960'larda sigaranın zararlarından hiç söz edilmiyor, sadece öksürük yaptığı konuşuluyordu. Ama şimdi kanser yaptığını biliyoruz. Biz sigarada yapılan hatanın cep telefonunda da yaşanmaması için dikkatli olmamız gerektiğini, zararlı yanlarıyla ilgili sonuçları ve ihtimalleri belirtip uyarmayı istiyoruz. Bu teknolojiyi bilinçli kullanmak, çocuklardan uzak tutmak gerektiğini, bir bilinç oluşturup cep telefonu üreticilerini, daha az elektromanyetik radyasyon yayan cihazlar yapmaları için zorlamak gerektiğini söylüyoruz." Türkiye'de bazı GSM operatörlerinin hazırladığı ve cep telefonunun sağlığa zararının olmadığını belirttiği broşürlere, para karşılığında, konu ile ilgili bir tane bile makalesi olmayan bilim adamlarının imzasının alındığını belirtiyor Prof. Şeker ve ekliyor: "Bu türden çalışmaları bağımsız kuruluşlar yapar. Şikayetçi olunan tarafın, şikayet ile ilgili çalışma yapması etik açıdan ne kadar doğru olur? Ama medya bu kuruluşlardan büyük miktarlarda reklam girdisi sağladığı için aleyhte sonuç veren çalışmaları değerlendirmiyor, lehte olan çalışmaları ön plana çıkarıyor." CEP TELEFONUNDAN KORUNMANIN BASİT YOLLARI: Cep telefonu görüşmelerini mümkün olduğunca kısa tutup gereksiz konuşmalardan kaçınmak, yakında sabit hat varsa onu tercih etmek. Acil durumlar hariç çocuklara cep telefonu kullandırtmamak, telefonları onların yakınında tutmamak. Cep telefonu görüşmelerini çocuklardan mümkün olduğunca uzakta yapmak. Hamilelikte cep telefonunu acil durumlar dışında kullanmamak, hamilelik süresince evdeki cep telefonlarını kapalı tutmak. Cep telefonunu bir kulaklık aracılığıyla kullanmak. (Bu, zararı bütünüyle önlemez, ancak azaltabilir, çünkü kulaklıkla da radyasyon beyne ulaşır) Konuşma dışında cep telefonunun ekstra özelliklerini kullanmaktan kaçınmak. (Bir çalar saat, gece boyunca başucunuzda durarak biyolojik ritminizi altüst edecek cep telefonuyla aynı işlevi görecektir) Kısa bilgi gönderiminde SMS kullanmak. Cep telefonlarının en savunmasız zamanda yakalayacağı geceleri cihazı kapatma alışkanlığı kazanmak. Cep telefonlarının en çok radyasyon yaydığı zamanlar, telefon çaldığı ve çevirdiğiniz numaranın bağlandığı anlardır. Bu sırada telefonu baş bölgesinden uzakta tutmak. (Gelen çağrıyı açtıktan veya karşı taraf görüşmeye açtıktan 1-2 saniye sonra cihazı kulağa götürmek daha güvenlidir) Asansör ve otomobil gibi dar ve kapalı alanlarda cep telefonu ile görüşme yapmamak. (Cihaz çekmediği için görüşmenin gerçekleşmesi baz istasyonun daha fazla elektromanyetik radyasyon iletmesini gerektirir) Baz istasyonları ve taşıma hatlarını, okul, kreş, hastane ve huzurevi gibi alanların uzağında kurmak. (Radyasyondan en çok zararı çocuklar, hamileler ve yaşlılar görür) SAR değeri daha düşük cihazı tercih etmek daha az radyasyona maruz kalmak demek. SAR değeri düşük cep telefonlarını tercih etmek. Harici antenli cep telefonlarını tercih etmek. Cep telefonunu gün içinde vücudunuzdan olabildiğince uzakta, çantada; çantanız yoksa, en dış cebinizde taşımak. Cep telefonlarını elektromanyetik fren sistemli taşıtlarda, petrol istasyonlarında ve hastanelerde kullanmamak. Cep telefonunu kalp, beyin ve cinsel organlara yakın bir yerde taşımamak. Yakınınızda bulunan baz istasyonunu kaldırtmak ve servis yetkililerine, istasyonları için sağlığı tehdit etmeyecek yerler seçme konusunda sorumluluklarını hatırlatmak. Cep telefonunun bir organımız olduğunu zannetmemek, hayatı cep telefonu olmadan idare etmenin yollarını aramak, mümkün mertebe klasik iletişim araçlarını kullanmak. Kısa vadeli zararları (24 saat) Görüş alanında daralma. Kalp pilinin bozulma riski. Yoğun stres ve yorgunluk hissi. Konsantrasyon ve dikkat bozulması. Kulak çınlaması ve kulaklarda ısınma. İşitmede geçici aksaklıklar oluşması. Baş ağrıları ve sersemleme. Uzun vadeli zararları (10 yıl) Genetik yapının bozulması. Beyaz kan hücresi (lenfoma) kanseri. Kan beyin bariyerinin zedelenmesi. Kalp rahatsızlıkları. Hafıza zayıflaması ve beyin tümörü riski. Kalıcı işitme bozuklukları. Embriyo gelişiminin zarar görmesi. Kadınlarda düşük riskinin artması. Kan hücrelerinin bozulması. Bağışıklık sisteminin bozulması. Yüksek tansiyon. Sperm sayısının azalması. Cilt kanseri. Cep telefonu ithalatı 2 milyar dolara dayandı... Bu yıl 6 milyon adet cihazın ithal edilmesinin beklendiği cep telefonu pazarının büyüklüğü 2 milyar dolara dayandı. Cari açıkta önemli bir rolü olan sektörde, yüzde 20'lere varan kayıt dışılık da devletin trilyonlarca lira vergi kaybına yol açıyor. Yılmaz YILDIZ / İSTANBUL Yüzde 20-25'i kayıt dışı olan cep telefonu ithalatının ulaştığı rakam ürkütücü boyutlara çıktı. Tamamen ithalata dayalı olan sektörde yıllık tüketim 6 milyon adet, toplam pazar büyüklüğü de yaklaşık 2 milyar dolara yükseldi. Cari açığın oluşmasındaki en önemli kalemlerden biri olarak gösterilen cep telefonu ithalatında, 20-25'lere varan kayıtdışılık nedeniyle de yıllık 125 trilyon liralık bir vergi kaybının oluştuğu belirtiliyor. 2001 krizinden sonra küçülme gösteren sektörde 2003 yılı ile birlikte yüzde 15'lik bir büyüme oranına ulaşıldı. Genpa Pazarlama Müdürü Berna Akyüzöğüt, 2004 yılında cep telefonu cihazı ithalatının 6 milyon adet olarak tahmin edildiğini söyledi. Bu rakam içerisinde yüzde 15-20'si kaçak, yüzde 10-15 paralel ticaret olmak üzere toplamda kaçak ve paralelin yüzde 30'lara çıktığını belirten Akyüzöğüt, "Toplam pazar büyüklüğünün 1,5 milyar euro olarak gerçekleşmesini bekliyoruz" dedi. Yüksek vergi kayıt dışını körüklüyor Cep telefonu alımında yüzde 6,75'i Özel Tüketim Vergisi, yüzde 18'i Katma Değer Vergisi olmak üzere toplam yüzde 25 vergi alındığına dikkat çeken Akyüzöğüt, "Bu oranların yüksek olması kaçakçılığın artmasına yol açıyor. Tüketici açısından 150 euroluk cihazı 100-120 euroya almak çok cazip. Ekonomik koşulları bizimki gibi bir ülkeden bahsediyorsak bu çok daha kolay hale geliyor. Yüzde 25'lik fark 400 euroluk bir cihazda 100 euro haline geliyor. 100 euro ise neredeyse başka bir cihaz parası" diye konuştu. Kayıt dışının faturası 125 trilyon! Sektörde faaliyet gösteren 10 bin civarında perakendeci ve bayinin yaklaşık olarak bin 500'ü yasal olarak kayıtlı, 8 bin 500'ü ise kayıtsız. Yüksek vergiden kaçmak için cihaz parçaları monte edilmemiş biçimde ayrı ayrı ithal ediliyor. İstanbul Ticaret Odası'nın araştırmasına göre pazara giren yıllık yaklaşık 1 milyon kaçak cihazın devlete faturası 125 trilyon lira. 47 firmanın ithalat yaptığı, 5 ana üreticinin, 3 operatörün ve 10 bin satıcı bayiinin bulunduğu Türkiye GSM pazarındaki kayıtdışı cironun boyutu yaklaşık 250 milyon euro. Bir telefonda 100 milyon liradan başlayıp 300 milyon liraya ulaşabilen kayıtdışılıktan kaynaklanan indirim, tüketiciyi kaçak telefona yöneltmeye yetebiliyor. Üstelik bu seçimi yapan yalnızca dar gelirli olmuyor. Refah düzeyleri ve alım gücü çok yüksek tüketiciler bile bayilerden kaçak cihaz isteyebiliyor. Hiç değilse montajını yapalım Sektördeki distribütör firmalardan edinilen bilgilere göre, cep telefonu penetrasyon (kullanım oranı) açısından karşılaştırma yapıldığında Avrupa ülkelerine göre çok önemli bir pazar konumunda olan Türkiye'de yaklaşık 20 milyon cep telefonu abonesi bulunuyor. Ortalama 2-3 yılda bir telefonların yenilendiği dikkate alındığında bugüne kadar 50 milyondan fazla cep telefonu ithal edilmiş olduğu belirtiliyor. Sektörde ithalatçı konumunda olan firmaların ve Vestel, Arçelik gibi teknoloji devlerinin, Tayvan, Malezya gibi en azından montaj için birer tesis kurması halinde, tamamen ithalatçı olan Türkiye'nin, başta Türk Cumhuriyetleri olmak üzere Ortadoğu ve Afrika ülkelerine yönelik ihracat da gerçekleştirilebileceği kaydediliyor. Bu konuda en büyük görevin ise gerekli teşvik ve yol göstericilik açısından hükümete düştüğü vurgulanıyor. Operatörler Turkcell Telsim Aria Aycell Bilinmeyen TOPLAM Bayi sayısı 800 500 300 60 8.500 10.000 (Kaynak- Yeni şafak 26 Eylül 2004) BAZ İSTASYONLARI VE SAĞLIĞA ZARARLARI! Hazırlayan; Müstakil Tüketiciler Birliği Baz istasyonu nedir ? Baz istasyonları, GSM. iletişimin kapsama alanını genişletmek için bina çatılarına kurulan, genellikle beyaz renkli ve kutu şeklinde, 4 metre boyunda, iki çubuk antenle bir çanak antenden oluşan ve mikrodalga yayan cihazlardır. Mikrodalga, dalga boyu 0.1-100 cm., frekansı 0.3-300 gigahertz (Ghz) (10’ Hz=1 Ghz) olan elektromanyetik dalgalardır. Çubuk antenler mikrodalgaları toplayıp çanak antenlere verir ve bu dalgalar çanak anten aracılığıyla 16 farklı frekanstan ve UHF (ultra-high frequency) üzerinden yayınlanır. Baz istasyonlarının çevreye zararları Vücudumuzdaki manyetik alanlar, doğal çevremizdeki yerkürenin manyetik alanı ile uyum içerisindedir. Baz istasyonlarının çevresinde elektromanyetik alan oluşmaktadır ve oluşan bu elektromanyetik alanın insan vücudundaki ve doğal çevredeki elektromanyetik alandan fazla olması sebebiyle mevcut uyum bozulur. Bu da, elektromanyetik kirlilik adı verilen bir tür çevre kirliliğine neden olur. Baz istasyonlarının sağlığa zararları: -Baz istasyonları tarafından da yayınlanabilen mikrodalgaların dokulara iki temel etkisi bulunmaktadır: -Mikrodalga dokuları ısıtır. (termal etki) -Mikrodalga hücrelerin kimyasını bozar (termal olmayan ya da kimyasal etki) -Mikrodalgaların özellikle ikinci etkisi,yani hücrelerin kimyasını bozarak oluşturduğu etki insan sağlığı açısından önem taşımaktadır. Yapılan araştırmalarda hücrelerin -kimyasal etkiye maruz kalması ile şu sonuçların meydana gelebileceği saptanmıştır: -Hücrelerde büyük moleküllerin (proteinler vb.) deforme oluşu. -Hücre zarlarının birbirine yapışması. -Hücre zarlarında delikler açılması (elektro-porasyon) -Ca-ATPaz ve Na-K-ATPaz enzimlerinin bozulması sonucu hücre dışına Ca”, Na’ ve K’ kaçışı. -Sinir zarlarının bozuluşu: Sinir zarlarının bozulması ile REM uykusu adı verilen rüya görmenin azalışı, EEG değişimleri, uykusuzluk, sinirlilik, unutkanlık, depresyon, başağrısı, başdönmesi, Alzheimer, Parkinson, Multipl Skleroz gibi dejeneratif beyin hastalıkları meydana gelir. -Hücre enzimlerinde bozulmalar. -DNA tahribi Mikro dalgaların kanser yapıcı etkisi: Mikro dalgaların kanser ile ilişkisi üç şekilde mümkündür: Mikrodal ganın kendisinin kanseri oluşturması, kanser yapıcı maddelerin hücreye girişini kolaylaştırması veya mevcut kanserli ortamın yaygınlaşmasını hızlandırması. Mikro dalga, DNA’yı onararak kanseri engelleyen melatonini azaltmakta ve dolayısıyla vücudun bağışıklık sistemi zayıflamaktadır. Sonuçta mikrodalgalar nedeniyle lösemi, beyin tümörü, lenfom (lenf bezi kanseri), ben kanseri, erbezi tümörü, çocukluk kanserleri meydana gelmektedir. Mikrodalgaların göze zararları: Tavşanlar üzerinde yapılan araştırmalarda mikrodalgalar nedeniyle göz merceğinin bulanması (perde veya katarakt), göz saydam tabakasının (kornea) bulanması, renkli tabaka (iris) iltihabı, gözdibi (retina) harabiyeti meydana geldiği tespit edilmiştir. Mikrodalgaların kulağa zararları: 20 mJ/cm3’ten daha düşük dozda darbeli mikrodalga enerjileri bile kulak çınlamasına ve işitme kaybına yol açmaktadır. Mikrodalgaların cinsel yaşama etkileri: Deney hayvanları üzerinde yapılan çalışmalarda erbezlerindeki hücrelerin ölmesi sonucu kısırlık, mutant yavruların doğması, dölütün dölyatağında ölmesi, adet bozuklukları, östrojen artışı nedeniyle gebeliğin tehlikeye girmesi, düşüklerin artması tespit edilmiştir. Mikrodalgaya maruz kalan fizik tedavi teknisyenlerinde yukarıdaki rahatsızlıklar tespit edilmiştir. Mikrodalgaların bağışıklık sistemine zararları: Mikrodalgaların vücuttaki T8 lenfositlerini ve doğal öldürücü (natural killer) lenfositlerini azalttığı, antikorları azalttığı ve dolayısıyla bağışıklık sisteminin çöktüğü artık tıbbi bir gerçekliktir. Mikrodalgaların kana zararları: Mikrodalgalar kan hücrelerini (alyuvar, akyuvar, pıhtı oluşturucu pulcuklar) azaltır, kanın kimyasını bozar, beyin ve kan için çok önem taşıyan bir enzim olan asetilkolin esterazı azaltır. Bu enzimin azalması ölüme yola açar. Kronik düşük doz mikrodalgaların kanser yaptığına ilişkin birçok yayın vardır. Baz istasyonlarına bağlı kanserler, istasyona yakın birçok meskende yıllar sonra birden patlak verecek, adeta o bölgede bir kanser salgını olacaktır. Çevre etkenlerine bağlı kanserler hemen değil, yıllar sonra başlar. Sigara ve alkol, yıllarca içildikten sonra kanser yapmaktadır. Asbestin ( amyant ) akciğer, akciğer zarı ve periton kanseri yaptığı çok geç, ancak 1970' de anlaşıldı; tüm önlemler o tarihten itibaren alındıysa da, asbestin neden olduğu kanserler 2020' ye kadar devam edecektir. Örneğin, Japonya' da atom bombası atılışından 7-10 yıl sonra kanserler artmaya başlamıştır. Ulaştırma Bakanlığı, meskun mahallere ve özellikle de okul, hastane gibi kurumlara baz istasyonu kurulmasına izin vererek vatandaşlarımızı, önümüzdeki 10 yıl için kobay olarak kullanmakta ve ortaya vatandaşlarımızın hayatlarının konulduğu bir kumar oynanmaktadır. Yapılan ölçümler sonucunda, baz istasyonunun limit değerleri aşmadığı tespit edilmiş olsa bile, bu çok sağlam bir bilgi olmayacaktır. Şöyle ki; yanlış yer seçimi ve hatalı yerleşim ile verilen limit değerlerin aşılması sözkonusudur. Baz istasyonu anteninin ana hüzmesinin ne yöne baktığı ve yansımalar durumu oldukça değiştirebilmektedir. Tek yönlü yayınlarda mikrodalgalar dar bir hüzme şeklinde gönderilir, hüzme daraldıkça güç artar, dar hüzme çevredeki yakın binalardan ya da balkonlardan yansıdığında ve telefon görüşmeleri çoğaldıkça bu değer artacaktır. Tüm bu açıklamalarımız sonucunda mevcut yönetmeliğin insan sağlığını koruyucu hükümler getirmediği rahatlıkla söylenebilir. Bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesinin ardından kamu sağılığına önem vererek çalışma yürüten İstanbul İl Mahalli Çevre Kurulu ilginç bir olaya imza atarak bu konu ile ilgili bir kararını Resmi Gazetede yayınlattı. Bütün bu önerilerimizin yerine getirilmesi de esasen insan sağlığının korunması anlamında yeterli güvenceyi sağlayamayabilir. Bu nedenle sonuç olarak binlerce baz istasyonu içinde yaşayan bir ülke olmaktansa baz istasyonlarının insan yerleşiminin olmadığı mekanlara kurulması yönünde yasal düzenleme yapılmalı ve insan yaşamının söz konusu olduğu yerlere baz istasyonu kurulması yasaklanmalıdır.