Saldırgan Cinsel Davranış Motivasyonu Olarak

advertisement
Saldırgan Cinsel Davranış Motivasyonu Olarak
Perversif Davranış, Adli Psikiyatrik De ğerlendirme
Pakize Ç. GEYRAN*, Niyazi UYGUR*
ÖZET
Bu yaz ıda, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Adli Psikiyatri Biriminde, bilirkişilik hizmeti verilen 4
olgu bağlamında, suç motivasyonu olarak "perversif davran ışın" deksriptif, dinamik, adli psikiyatrik teori çerçevesinde de ğerlendirilmesi tartışıldı.
Anahtar kelimeler: Cinsel suç, perversiyon, adli psikiyatri
Düşünen Adam; 1996, 9 (4): 47-53
pe
cy
a
SUMMARY
This study concerns four cases having expertise testimony in Bak ırköy State Hospital of Neuropsychiatric Diseases. It has been shown the perversive acts caused the sexual ollensive in these cases and they are discussed
within the fratne of descriptive, dynamic and forensic psychiaatric theo ıy.
Key words: Sexual offensive, perversion, forensic, psychiatry
GIRIŞ
Saldırgan cinsel davran ışlar, cinsel amaçlı doyumun
yanında öfke boşahmını ve doyumunu da amaçlayan
eylemlerdir. Türk Ceza Yasas ında, cinsel nitelikli
saldınlarla ilgili hülcünrıler; "aile sisteminin ve toplumun ahlak ve moral de ğerlefini zedelemesi ve de
tehtidi" esası gözetilerek düzenlenmi ştir. 16 yaş ve
altı çocuklara ve de onaylan almmayan eri şkinlere
yönelik cinsel amaçl ı saldınlar (vajinal ya da anal
giriş ya da giri ş teşebbüsü anlan-unda ırza geçme ya
da ırza tasaddi; cinsel amac ın gösterilebildi ği diğer
eylemler; sarlantı lık, vücudun göğüs-dudak gibi özel
anlam taşıyan bölgelerine yönelik sald ınlar, ortak
toplumsal yaşam alanlarında genel ahlak ilkelerine
uymayan giyim-tutum ve davran ışlar ortaya koymaşeklindeki davranışlar) yasalarla suç olarak ta
nımlanmıştır.
* Bakırköy Ruh ve Sinir Hastal ıkları Hastanesi Adli Psikiyatri Birimi
Teşhircilik, gözetlemecilik, feti şizm, transvertizm
şeklindeki pervers eylemler nedeniyle yarg ıya yansıyan olgularda, bu hükümler bağlamında değerlendirilirler (TCK. 416-421 arası hilktirnler).
Saldırgan cinsel davranışların hemen hepsinin pervers nitelikte bir motivasyondan kaynakland ığını
söylemek olanald ı değildir. Yargıya yansıyan saldırgan cinsel davranış sanığının ancak küçük bir kısmında perversif nitelikte motivasyonclan söz edilebilir.
Bu bağlamda açılan bir tartışma, bütün saldırgan
cinsel suç sanıklannın, "sapkın" cinsel davranış or
taya koyan ki şiler olarak tanımlanma anlayışını düzeltme olanağı sağlayacağı da düşünülebilir.
Saldırgan Cinsel Davranış Motivasyonu Olarak Perversif
Davranış, Adli Psikiyatrik De ğerlendirme
Pervers aktivitelerde geleneksel olarak toplumun
onay göstermediği cinsel eylemlere yönelik, uyarılma ve doyum amac ıyla, ısrarlı bir istek vardır.
Tanım 2 esası içerir.
1.Zorlayıcı pervers dürtü
2. Dürtünün kontrolüne yönelik zorlanma ve yetersizlik sonucu duşavuran eylem
Pervers davranışlar, çok çeşitli psikiyatrik tanılarda,
çeşitli düzeylerdeki kişilik organizasyonlannda ortaya çıkabilirler. Biz bu yazıda yargı tarafından psikiyatrik değerlendirilmesi istenen 3 olgu ba ğlamında, suç motivasyonu olarak pervers davran ışın
tartışılmasını amaçladık.
Olgu 1: 33 yaşında, erkek, evli, üç çocuklu, ilkokul
18-20 yaşlanndan bu yana aral ıklı olarak süren gözetleyicilik ve sürtünmecilik olarak de ğerlendirilen
davranışlarına, son dönemde eklenen -te şhircilik eyleminin, anlam ve sonuçlarını değerlendirme sırasında kayıtsız bir duygulanımla yetersizlikler gösteren
hastanın yapılan psikiyatrik muayene ve gözlemlerinde, içinde bulunduğu duruma uygun olmayan yüzeyel duygulamm ı, sosyal muhakemesinde, yarg ılama ve moral de ğerlerinde kısıthlık ve kapasite kayb ı
tespit edildi. Öyküden, son yıllarda bencillik, engellenme eşiğinde düşüklük, çabuk sinirlenme, sık tartışma, öfke nöbederi şeklindeki kişilik değişikliklerinin sosyal ilişkilerinde aksama yarattığı öğrenildi.
Afazi, apraksi, agnozi şeklinde, kortikal fonksiyon
yitimi göstermeyen hastan ın BBT'sinde, özellikle
frontal ve fronta-temporal bölgelerde belirgin atrofilerin olduğunun saptanmasına da dayanarak, "organik kişilik sendromu" tan ısıyla değerlendirildi. Söz
konusu bulgulann, demansiyel sürecin öncü belirtileri olduğu düşünüldü. TCK 47. maddesinden azami
derecede yararlanmas ı yönünde karar olu şturuldu.
pe
cy
a
mezunu. Ayakkab ı boyacılığı yapıyor. Başvuru tarihinden bir yıl önce, "bir hastane bahçesinde iki kadına, cinsel organ ını göstermesi" nedeniyle, "sarluntılik" suçu nedeniyle yarg ılanma aşamasında,
sözkonusu davranışım ruhsal hastal ık sonucu olduğunu iddia etmesi ve bu konuda daha önceki tedavi başvurulanna ait tıbbi belgeleri beyanı üzerine,
"ceza ehliyeti tespitine" yönünden de ğerlendirilmek
amacıyla yollan&
Geyran, Uygur
Söz konusu kişinin, kadınların karşısmda cinsel organını göstermeye yönelik üstesinden gelemedi ği
istek duyma ve olay sonras ında pişmanlık, utanç,
suçluluk yaşama şeklinde belirtti ği yakınmalann 16
yaşından bu yana aral ıklı olarak sürdüğü ve cinsel
fantazilerinde de mevcut oldu ğu, karşı cinse karşı
cinsel ilgisi olmasına rağmen, uyarılma ve orgazm
için söz konusu istek ve fantazilere gereksinimi olduğunun tespitine dayanarak, 1CD-10 kriterlerine
göre "teşhircilik" tanısıyla değerlendirildi.
TCK. 47. maddesinden asgari şeklinde yararlanmas ı
yönünde sağlık kurulu raporu düzenlendi.
Olgu 2: 77 yaşı nda, erkek, 2 çocuklu, emekli asker.
44 yaşında görücü usulü ile evlenmiş. Parçalanmış
aileden gelen hasta, 12 yaşına kadar anne daha sonra
baba ile yaşamış . Kendi evinde, mutfak penceresinden karşı apartmanda yaşayan mağdureye 2 kez
cinsel organını gösterme ve cinsel içerikli mimik ve
jestler yapması nedeniyle, sarkıntılık suçu nedeniyle
ceza ehliyeti tespitine yolland ı.
48
Olgu 3: 33 yaşında, erkek, bekar, ilkokul mezunu,
mesleği yok. Müştekinin ourduğu apartman asansör
boşluğunda, 2 kez cinsel organ ını göstermesi nedeniyle sarkıntılık suçuna karşılık ceza ehliyeti tespitine yollan& Öyküden, 1983 y ılında "büyüklük,
etkilenme ve kötülük görme" sannlan, i şitme varsanılan şeklindeki bulgularla başlayan hastalık sürecinin, o zamandan bu yana, düzensiz tedavi giri şimlerine rağmen aralıksız sürdüğü giderek sosyal uyum
ve iş performansının kötüleştiği ve davranış bozukluklarının arttığı öğrenildi. Psikiyatrik muayenesinde, donuk kısıtlı affeksiyonunda zaman zaman
-
uygunsuzluklar tespit edildi. Çağnşımiarı kopuk, yanıtları amaçtan uzaktı, Düşünce içeriğinde blokaj ve
fakirleşme mevcuttu, Çevre yönelimi çok k ısıtlı olan
hastanın test muhakemesi ve sosyal muhakemesi bozuktu, Negativizm gösteren hastan ın kötülük görme
sannlan olduğu tespit edildi. Kronik paranoid şizofreni tanısıyla değerlendirilen hastan ın, TCK 46.
kapsamında değerlendirilmesi yönünde karar verildi.
Olgu 4: 20 yaşında, erkek, bekar, ilkokul 2 terk,
mesleği yok. Müştekiye, olay günü cinsel organ ını
göstererek, cinsel içerikli mimik-jest şeklinde ifadeleri bulunan söz konusu ki şi sarkıntılık suçu nedeniye ceza ehliyeti tespitine yönelik de ğerlendirildi.
Geyran, Uygur
Saldırgan Cinsel Davranış Motivasyonu Olarak Peıversif
Davranış, Adli Psikiyatrik De ğerlendirme
Psikiyatrik muayenesinde, uzun ve karma şık cümleleri kavramakta zorluk çekti ği, hesaplama ve
yapıp-çatma yetene ğinde yetersizliğinin olduğu,
test-muhakemesi ve soyutlamas ının kısıtlı, genel
bilgi dağarcığının oldukça fakir oldu ğu tespit edildi.
Söz konusu olayla ilgili olarak s ınırlı içgörüsü olan
hastanın, psikometrik tetkikinde. Wais'le IQ=65 olarak saptandı. Hafif derece zeka gerili ği tanısıyla değerlendirilen hastanın, TCK 47. maddesinden azami
düzeyde yararlanmas ı yönünde karar oluşturuldu.
Tablo 1. DSM III-R ve ICD-10 cinsel seçim bozukluklar ı (perversiyon, parafili)
Eylemin ve dürtünün niteliğine göre yap ılan alt sınıflandırmalar'
içerir.
1.Fetişizm
2. Fetişistik karşıt giysicilik (transvestik feti şizm)
3.Teşhircilik (ekshibisyonizm)
4. Cinsel gözetleyicilik (voyörizm)
5. Çocuğa cinsel sevi (pedofili)
6. Sadomazokizm
7. Çoğul bozukluklar
8. Sürtünmecilik (frottörizm)
9. Başka cinsel seçim bozuklukları
PERVERSİF DAVRANİŞ ORTAYA KOYAN
BİR OLGUNUN DE ĞERLENDİRİLMESİ
L Dekstriptif tamya yönelik de ğerlendirme
Olgunun, psikiyatrik s ımflandırmalarda tanımlanan
şekliyle "cinsel seçim bozukluklan" kriterlerini karşılayıp karşılamadığına bakılır.
1. Eylemin sıklığı ve yoğunluğu
2. Psişik organizasyonda oynad ığı rol
3. "Ego" ile ilişkisi bağlamında tanımlanması gerekliliğine de işaret edilmektedir (13) .
a
DSM III R sınıfiamasında cinsel seçim bozukluklara
tanısı için;
• Perversif davran ışın en az 6 aylık süre boyunca olması,
• Kişide yoğun perversif dürtü ve cinsel yönden uyarıcı fantazilerin olması
• Perversif fantazi ve davran ışın tekrarlayıcılık özelliği göstermesi gereklidir
lerde görülen bu bozulduklann tutuklular aras ında
yürütülen çal ışmalarla klinik uygulamalara dayanan
çalışmalarda belirtilenlerden çok daha fazla s ıklıkta
olduğu düşünülmektedir (9) . Perversif davran ışların,
deskriptif olarak eylemin ve dürtünün niteli ğine göre
yapılan sınıfiandırmalarmın yanında;
pe
cy
-
Şiddet yönünden yap ılan derecelendirmede ise;
1. Sıkıntı verici perversif dürtünün oldu ğu, ancak
perversif eylemin bulunmad ığı hafif,
2. Perversif dürtüye bağlı eylemin bulunduğu orta,
3. Tekrarlayan seferler perversif dürtüye ba ğlı eylemin olduğ "ağır" olgularda!) söz edilmektedir.
ICD-10 sınıflandırmasında ise;
1. Perversif davran ışın tek cinsel dışavurum olduğu
olgular
2. Uzun süreli ilişkileri içinde, aktif cinsel yaşamları
ile eş-zamanlı olarak perversif eylemleri sürdüren,
ilişkilerdeki çatışma dönemlerinde kontrol güçlü ğü
yaşayacak boyutta, denetlenmesi güç, benli ğe yabancı (ego-distonik) perversif davran ışlar gösteren
olguların ayrımı yapılmaktadır (Tablo 1).
Cinsel seçim bozulduldarının temel belirtisi olan
perversif davran ışın, partnerle yaşanan genital cinselliğe tercih edilen yap ısı vardır. Genellikle erkek-
Perservif nitelikteki eylemler ya şamın özel bir döneminde (çocukluk gibi) ya da di ğer bir ruhsal hastalığın sonucunda, kişinin yaşamında sadece bir kez
ya da belli bir zaman aral ığında tekrarlayan şekilde
ortaya çıkabilirler. Bu dönemlerin d ışında kişi perversif nitelikteki eylem ya da fantaziler tan ımlanmaz.
Psikanalitik çal ışmalar, herhangi bir ki şi ile yapılan
bilinçaltı çalışmasında da, pervers aktivitelerin gösterilebilece ğini ileri sürer. Aynı kurama göre erken
çocukluk döneminde, ağız-dil-dudak-anus gibi erotojenik bölgelerin yaygın deri duyumlannın, işitmekoklama-bakma ve gösterme gibi eylemlerin yaşattığı haz verici yaşantılar oto-erotiktir. D ış objeye
yönelmeyen dürtü, komponent dürtü olarak fonksiyon görür. Çiftler arasındaki erotik deneyimler,
psikoseksüel geli şimin erken dönemindeki uyanc ı
ve haz verici olan bu erotojenik bölgelerin, cinsel
birleşme ve orgazm amac ıyla yeniden servise sorulmasıdır (3) .
Pubertal dönem biyolojik yap ıdaki değişikliklere
eşlik eden genitalite ve orgazmik fonksiyonun ka49
Saldırgan Cinsel Davranış Motivasyonu Olarak Perversif
Davranış, Adli Psikiyatrik De ğerlendirme
Geyran, Uygur
Tablo 2. Perversif eylemler
b)- Perversif semptomlar
1. Pregenital süreçteki erken çocukluk deneyimleri
2. Pubertal süreç
3. Senilite
4. Kortikal lob sendromlan (diffüz ya da de ğil)
5. Psikoz
6. Zeka gerili ği
1. Pervers temalar olmaks ızın cinsel istek ve fantaziler yaşanmaz.
2. Semptomun nedensel bir krizle bağlantısı gösterilemez.
3. Ego sintonik/distonik (benli ğe yabancı ya da
değil) formlarda olabilirler.
4. Tekrarlayıcılık ve devamlılık gösterirler.
5. Kişinin cinsel yönelimi etkilenmiştir.
zanılmasını amaçlayan önemli psişik değişiklikleri
ve kişilik organizasyonunun olu şumunu içerir. Pubertal dönemde yaşananlara benzer şekilde, biyolojik ve psişik dalgalanmanın yeniden ortaya çıktığı
yaşlılık sürecinde, dürtüyü kontrole yönelik yetersizlikler ve zorlanmalar nedeniyle perversif eylemler görülebilir.
II. eksen psikopatolojilerde (kişilik organizasyonlannda) başetme ve uyum yetilerinin zorlandığı yaşam
krizleri ya da dönemlerinde perversif reaksiyon olarak, "perversif semptom" ortaya ç ıkabilir. Yine bu
tip kişilik organizasyonlannda perversif semptomun
gelişimin en erken dönemlerinden itibaren yap ıya
katılan ve kişilik organizasyonunu bir arada tutan bir
özelliği vardır. Tedaviye yol gösterici olarak nitelikteki değerlendirme dinamik anlamdadır. Perversif semptomun ortaya ç ıktığı "kişilik organizasyonunun" değerlendirilmesiyle ilişkilidir. Perversif
belirtilerin ortaya çıktığı ve üst düzey kişilik organizasyonunu gösteren olguların, ağır narsistikantisosyal-borderline karakter patolojisi gösterenlerden aynştınlması tedavide önemlidir (5) . Kişide saptanan perversif aktiviteyi psikodinamik olarak değerlendirme, "pervers cinsel artivitenin" ki şinin karakter yapısı ile "nasıl" bir etkileşim içinde olduğunun anlaşılmasıyla mümkündür (Tablo 3).
pe
cy
a
Perversif eylemler, organik beyin hasarı ya da majör
bir psikoz nedeniyle de ortaya ç ıkabilir. Organik
beyin sendromlannda tan ımlanan kişilik değişiklikleri arasında "impulsivite ve yargılamanın kötüleşmesi" şeklindeki özellikleri de vard ır. Frontal Lob
sendromlannda anti-sosyal, agresif davram şlarla birlikte teşhircilik eylemlerinin görüldüğü, "pseudopsikopatik tip (pseudomanik tip)", özgün olarak tanımlanmıştır ( 10). Az sayıda literatür, perversif davranış gösterenlerin EEG traselerinde, temporal lob
anomalilerine daha fazla oranda rastlan ıldığına işaret
etmektedir (9) (Tablo 2).
Perversif eylemlerin tedaviye yol gösterecek
bağlamda de ğerlendirilmesi
Cinsel seçim bozukluklar ı
a) Perversif reaksiyonlar
b) Perversif semptomlar, olarak iki ayr ı başlık altında incelenmesi önerilmektedir (13) .
a) Perversif reaksiyonlar
1. Kişinin cinsel yönetimi etkilenmemi ştir.
2. İntrapsişik gerginlikler, zorlama ve kriz anlannda ortaya çıkarlar.
3. Alışkanlık haline gelmiş, "çatışma çözücü" pattemlerdir.
4. Benliğe yabancı (egodistonik)dırlar.
5. Amaçlanan stabilizasyonu sağlamadıklan için,
tekrarlayıcılık özelliği kazanabilirler.
6. Cinsel fantaziler içinde yer alabilirler.
7. Yaşam dönemlerine yayılan devamlılık gösterebilirler.
50
Klasik perversiyon literatüründe en s ık olarak tartışılan olgular, nevrotik semptom-formasyonuna
benzer nitelikte perversif semptomun ortaya ç ıktığının gösterilebildi ği olgulardır. Bu bağlamda perversif semptom; dürtüyü kontrole yöneliktir. Kişiliğin bütününden izole edilmiş deneyimler şeklinde
yaşanan patolojik bir savunma mekanizmas ıdır. Dö-
Tablo 3. Psikodinamik formulasyonda perversif semptom
1. Nevrotik semptom-formasyonuna benzer nitelikte pervers
semptom-formasyonu
2. impulsive eylemlerde (impuls nevrozlarında) görülen pervers
semptomlar (Kernberg, 1975)
3. Pervers karakter yapılan
Geyran, Uygur
Saldırgan Cinsel Davranış Motivasyonu Olarak Perversif
Davranış, Adli Psikiyatrik De ğerlendirme
nemsellik ya da tekrarlayıcılık özelliği gösterebilir.
Kişilikte yabanc ı bir element olarak ortaya ç ıkan
semptomun dışında kalan kişilik boyutlarıyla belirgin bir karşıtlık içinde olduğu görülür. Ego'ya yabancı ve acı veren deneyimlerdir.
şinin hareketleri üzerindeki kontrolünü ve iradi
fonksiyonlanm etkileyen bir "ruhsal bozukluk" sonucu olup olmadığının araştınlmasıdır. Tartışmanın
başlangıcında, "ceza ehliyetini" değerlendirmede esas
alınan 2 temel yaldaşımm hatırlanması yararlıdır.
Çok daha az sıklıkta görülen, di ğer bir grup olguda
ise, perversif semptomatoloji, self-kavram ıyla bütünleşmiştir. Bu grup olgular, "pervers karakter yapıları" olarak ifade edilirler. Bu olgularda perversif
semptom, fragmenter (parçal ı) nitelikteki psi şik yapıyı birarada tutan bir ba ğlantı gibidir. Kişinin "nonperversif kompansatuar" ba şka herhangi bir başetme
stratejisi yoktur. Tipik nitelikteki perversif istek,
dürtü ve eylemler ki şiliğin bütün alanlarını az-çok
istila etmiş olduğundan, olumlu bir yaşam deneyimi
olarak tanımlanırlar. Kişi sosyal rolünü ve çevre ile
ilişkilerini zedeleyen bu tür davram şlarına karşı aşırı
savunucu tutum ve inkar tepkisi göstererek kendini
ve davranışlarını başkalanna kabul ettirmeye çalışılır.
1- M'Naghten (1843) kurallar ına göre suç sırasında
kişinin;
a) Yapmış olduğu eylemin niteliği ve yapısını bilmemesi ya da,
b) Yanlış birşey yaptığını bilmemesi "ceza sorumluluğunu" kaldım..
pe
cy
a
Bu formulasyon, davalımn "bilme-anlama kapasitesinin değerlenclirilmesini esas alan bir yakla şımdır.
Kişinin entellektüel ve bilişsel olarak yaptığı eylemi
değerlendirme kapasitesindelçi yetersizlik ya da sapma olup olmadığının saptanmas ı yoluyla tıbbi kanat
oluşturulur. Türk Ceza Yasas ında M'Naghten kurallarına dayanarak ceza ehliyeti tart ışılmıştır.
Tekrarlayacılık, devamlılık gösteren törensel (ritualize) eylemler şeklinde ortaya ç ıkmayan diğer bir
grup perversif davran ışlar gösteren olgularda yaşamın başka alanlarında da gösterilebilen impulsif
eylemler vardır. Perversif semptomatolojinin e şlik
ettiği ancak yaşamın her alanında dürtü kontrol güçlüğü saptanan (impuls nevrozlan) (5) , bu tip olgular
kişilik yapılarının fragmenter özelliğinden dolayı,
dürtünün yoğunlaştığı hemen her yaşam alanında
ciddi bir yetersizlik ve dirençsizlik gösterirler. Kontrol ile ilgili yetersizlik davranışın izole bir alanında
(cinsellik) değildir. Dünü kontrol bozuklu ğunun yaşamın her alanına bozucu yönde müdahale etti ği
gösterilebilir. Y ıkıcı-bozucu nitelikteki eylemler, kişiliğin üretken ve kompanse edici savımmalannın
yokluğu nedeniyle, yaygın bir yaşam tutumudurlar.
Kişilik yapısındaki perversif elementlerden, nonperversif elementleri ayrıştırmak zordur. Bu tip kişiler sıklıkla polimorf pervers eylemler gösterirler.
Cinsel suçlular aras ında sık görülen pervers eylemler, genellikle bu grup kapsamındadırlar.
Perversif eylemlerin adli psikiyatrik karara yönelik
değerlendirilmesi
Adli psikiyatrik değerlendirmede amaç söz konusu
"suç" sırasında ortaya ç ıkan perversif eylemin ki-
2- American Law Institute (ALI) (1950) olarak adlandmlarak, Modem Penal Code taraf ından önerilen
alternatif fomıulasyonda ise, "karşı konulamazısrarlı" dürtü zorlamas ı etkisiyle .ortaya çıkan suç
davranışmın, ceza ehliyeti yönünden de ğerlendirilmesi tartışması gündeme getirilmi ştir. Bu bağlamdaki tartışmada bilme ve anlamayı etkileyen duygusal sürecin (emotion), ki şinin değerlendirme kapasitesini etkilediği vurgulanarak "iradi yakla şım"
eklenmiştir. Bu yaklaşım, insan düşünce ve davranışlarının daha kapsamlı ve geniş görünümünü
içerdiği için, hukukçular tarafından eleştirilmiştir.
Amerikan Psikiyatri Birliği (1983)'de, "irade" hakkındaki bilirkişiliğin davalının anlama ve değerlendirme kapasitesiyle ilgili bilirkişilikten çok daha
fazla karışıklığa yolaçma riskini vurgulam ıştır.
Comprehensive Crime Control Act' ın son bölümü
olan The Insanity Defense Reform Act (1984), "değerlendirme" terimini koruyarak, M'Naghten standartlanmn modifikasyonunu önermi ştir. Sonuç olarak
ceza ehliyeti de ğerlendirmesinde temel olarak al ınan
(3) unsur, şu şekilde tanımlanır (Shah S, 1986).
1) Söz konusu ruhsal bozukluk kanunda tan ımlanan
şekilde, eylem s ırasında kişinin bilme-anlamaalgılama-değerlendirme ve davranma kapasitesini etkilemiş olmalıdır.
51
Saldırgan Cinsel Davranış Motivasyonu Olarak Perversif
Davranış, Adli Psikiyatrik De ğerlendirme
2) Kanun çerçevesinde tan ımlanan şekilde yetersizliğe neden olan, bilme-anlama-alg ılarna ve davranma kapasitesindeki kayıp bir ruhsal bozuklu ğun sonucu olmalıdır.
3) Ruhsal bozukluktan dolay ı ortaya çıkan kapasite
kaybı ile suç davranışı arasında nedensel bağlantı ve
ilişki, doğrudan ve açık olarak gösterilmelidir.
Bu esaslara dayanarak 2-3-4 numaral ı olgulanmızda, "bilme-anlama ve de ğerlendirme kapasitesini"
bozan ruhsal bozukluk sonucu, ki şinin eylem sırasında akıl ve hareket serbestisinin ortadan kald ığı
ya da önemli derecede bozuldu ğu şeklinde tıbbi kanaat oluşturulmuştur. Bu olgularda "bilme ve anlama ve değerlendirme kapasitesini" bozan ruhsal
bozukluğun "iradi" fonksiyonlarda da kapasite kayb ı
yarattığı düşünülmüştür.
Perversiyonlar, "iradi yetersizlik" şeklindeki tek bir
fenomene bağlı olarak ortaya çıkan nozolojik antiteler değildir. Perversif eylemin ortaya ç ıktığı bir
olguda iradenin ısrarlı niteliği olan dürtü, istek ve
fantaziler sonucu etkilendiğinin gösterilmesi ya da
bu tarz suç işlemiş sanıkların sadece kişisel isteklerini doyurmak amac ıyla (iradi bir davranış şeklinde)
eylemlerini ortaya koyduklann ın gösterilmebilmesi
zor ve tartışmalıdır.
Bir grup perversiyon olgusunda eylem s ırasında
artan bir dürtüsel gerginlik tammlanmaktad ır. Suç
sonrasında ise, moral suçluluk yaşanır. Artan dürtüsel gerginliğin, (psikodinamik olarak altta yatan
çatışma ve anksiyetenin yo ğunluğuna bağlı olarak),
suç davraışının motifi olan perversif eylemi ortaya
çıkardığı bir grup olgularda, davran ışların kontrolü
ve düzenleyebilme becerisinin (iradenin) hasara u ğradığı düşünülmektedir.
Perversif nitelikteki cinsel tercihlerini do ğal olarak
gören ve savunan başka bir grup perversiyon olgusunda (pervers karakter yap ılan) ise, tercihlerin
iradeyi etkilemediği, kişide çatışma ve gerginlik yaşatmadığı belirtilmektedir. Bu tip olgularda yargılama ve moral de ğerler yetersizdir. Eylemlerini zararsız görürler. Tercihlerin "iradi fonksiyonlarda"
zorlanma yaratmadığı pervers karakter yap ılan, kişilik bozukluklarına benzer nitelikler gösterirler. Tedavi dirençleri yüksektir. İngiltere'de, tedavi direnci
yüksek olan ruhsal bozukluklar ın ruhsal hastalık savunması bağlamı dışında ele alınması önerilmiştir.
Benzer şekilde yasalanmızda, kişilik bozukluğu şeklindeki ruhsal sorunları olduğu saptanan sanıkların
ceza ehliyetinin tam oldu ğu yönünde kanaat belirtilmektedir.
pe
cy
a
1. olguda ise, söz konusu ruhsal bozukluk sonucu ortaya çıkan " ısrarlı istek ve dürtünün" etkisiyle, kişinin iradi fonksiyonlarını n önemli derecede etkilendiği, bilme ve anlama kapasitesinde herhangi
bir kayıp olmamasına rağmen, davranışların kanuna
uygun şekilde düzenleme becerisinin yitime uğrad ığı
hareket serbestisinin kalktığı yönünde karar olu şturulmuştur.
Geyran, Uygur
Bazı ruhsal bozukluklar, suça kadar giden istekleri
sıralar ve tercihleri olu ştururlar. Bütün insanlar ın istekleri vardır. Ancak, sadece baz ı kimseler, isteklerini suç eylemine dönü ştürürler. Karakter, mood,
entoksikasyon, suç tarihinden k ısa bir zaman önce
geçirilen psişik zorlanma ve yüklenme durumlar ı,
söz konusu davranıştan beklenilen cezanın niteliği
ve şiddeti, ait olunan kültür ve alt grubun özellikleri
gibi faktörler, isteğin (zihinsel bozukluktan gelip
gelmediğine bakmaksızın), suçun işlenip işlenmeyeceğini belirler. Pervers olgularda ısrarlı nitelikteki
dürtü, istek ve eyleme neden olan ruhsal bozukluk,
kiş inin kendisinden (self-induce) kaynaklanmaktadır.
Söz konusu olgulardaki ısrarlı istek ve motivasyonlardan farkını göstermek önemlidir. Bu tip olgularda klinisyenin oluşturaca ğı kararın tek dayanağı, başka diğer durumlarda da varl ığı gösterilen
benzer istek-dürtü ve fantazilerle uyumlu bir ya şam
öyküsünü saptamaktır (2)
.
52
Sonuç olarak bütün yaşam alanlarına yayılan niteliği
gösterilebilen dürtü kontrol bozukluklar ında ve yine
perversif semptomun bütünle şmemiş kişilik organizasyonunu birarada tutan niteli ğinin gösterilebildiği alt düzey kişilik organizasyonlannda
(antisosyal, narsistik-borderline) saptanan perversif
davranışların, "ruhsal hastalık savunmas ında" ceza
sorumluluğunu kaldırmayacağı yönünde oluşturulan
tıbbı kanaatin uygun olduğunu düşünüyoruz. Oluşturulacak kararın temel dayanağı eylemin, zorlayıcı
ve ısrarlı nitelikteki dürtünün bask ısı sonucu ortaya
çıkması, kişide gerginlik ve sıkıntı duygusu yaratan
Geyran, Uygur
Saldırgan Cinsel Davran ış Motivasyonu Olarak Perversif
Davranış, Adli Psikiyatrik De ğerlendirme
dürtü boşalımı sonucu suçluluk ve pişmanlık yaşandığının gösterilmesi, eylemin en erken çocukluk
dönemlerinden beri fantaziler ve özdoyum sürecinde
gösterilebilen tekrarlay ıcı niteliği olması ya da kişinin uyumlu ve olağan yaşam seyri sırasında herhangi bir psişik zorlanma ve yüklenmeye ba ğlı dürtü
kontrolündekiki zayıflama ve beceriksizli ğe bağlı ilk
kez eylem olarak d ışa vurduğunun gösterilebilmesi
gereklidir.
SONUÇ
Yine bu bağlamdaki bilirkişilik uygulamalarının dayanaklannı tartışmak ve oluşturmak zorunda olduğumuzu düşünüyoruz.
KAYNAKLAR
1. American Psychiatric Association. Statement on the insanity
defense insanity defense work group. Am J Psychiatry 140:68188, 1983.
2. Dietz EP: Mentally disordered offenders. Bradford WJ (ed).
Philadelphia, Pensylvania, WB Saunders Company 593-51, 1992.
3. Freud S: Three essasys on the theory of sexuality. In the standart edition of the complete psychological work of Sifrrıund
Freud. Vol. 7, Translated and edited by Strachey J London, Mogart Press 123-45, 1905.
4. Fauk Malcolm Basic Forensic Psychiary. Oxford, Blackwell
Scientific Publications 24-50, 1991 (2. bask ı).
5. Gabbard GO: Psychodynamic psychiatry in clinical practice.
Washington DC, American Psychiatric Press Inc 227-43, 1990.
6. Halleck SL: Criminal responsibility. Frances AJ, Hales ER
(eds). Washington DC, American Psychiatric Press Inc 451-65,
1988.
7. Kerberg O: Severe personality disorders. Newyork, Library of
Congress Cataloging in Publication Data. 3-77, 1986 (2. bask ı).
8. Amerikan Psikiyatri Birli ği. Mental bozuklukların tanısal ve sayısal el kitabı. Gözde geçirilmiş üçüncü baskı (DSM III-R). Çeviren. Köroğlu E, Hekimler Yayın Birliği, Ankara 1989.
9. Lo Piccola Praphilias: Current psychiatric therapy. Dunner DL
(ed). Mexico, WB Saunders Company 339-46, 1993.
10.Ludwig MA: Principles of clinical psychiatry. London, Collier Mac-Millan Publishers 337-49, 1980.
11.Ruhsal ve Davranışsal Bozukluklar Sınıflandırması . ICD-10.
Öztürk O, Uluğ B (Yayın yöneticileri). Ankara, Türkiye Sinir ve
Ruh Sağlığı Derneği Yayını, 1992.
12. Rooth G: Exhibitionism: an eclectic approach to its management. Crown S (ed). Cambridge. Library of Congress Cataloging in Publication Data, 199-206, 1984 (2. baskı).
13.Schorsch E, Galedary G, Haag A, et al: Sex offenders. Dynamics and psychotherapeutic strategies. Berlin, Heidelberg Springer-Verlag, 1990.
a
Ceza ehliyetinin etkilendiği yönünde kanaat belirten
bilirkişinin, sanığın tedavisi ile ilgili düzenlemeyi de
önermek şeklinde sorumluluğu vardır. Amaç sadece
sanığın toplumun genel ahlak ilkelerini zedeleyen
eyleminden dolayı cezalandırılması değil, aynı zamanda tedavisi yoluyla eylemin tekrarlama riskinin
kaldırılması ve bu şekilde hem toplum (hedef kitlenin) korunmas ı hem de sanığın topluma kazandırılması şeklindeki karşıt gibi duran sonuçların
sağlanmasıdır.
Perversif nitelikteki özel bir grup cinsel suçta, samğın sadece cezaland ırıln-ı asının yeterli ve yararl ı
olmadığını düşünüyoruz. Yaşamın her alanının yayılan ve yasalarla çatışan eylemler ortaya koymayan
ve de toplumsal ve aile ilişkileri, iş becerileri düzgün
olduğu gösterilebilen bu olgularda cezaland ırmanın,
sanık ailesi içinde eklenen örseleyici bir yan ı olacaktır. Bu tip olgularda, mağdurun aldığı fiziksel
zarar da gözönüne alınarak, "zorunlu tedavi; zorunlu
tedavi ve indirimli ceza" şeklindeki yaklaşımların
uygulamalara alınmasının gerekli olduğunu düşünüyoruz.
pe
cy
Adli psikiyatri uygulamalar ında, bilirkişinin temel
konusu sanığın ceza alıp almaması noktası değildir.
Psikiyatri uzmanı moral değerler ve ceza yasalar ı dışındaki konumunu koruyarak, temel amac ını kişinin
ruhsal durumunun de ğerlendirilmesi olarak belirlemelidir. Batı ülkelerinde cinsel seçim bozuldu ğu
tanısıyla değerlendirilen sanıklarda olguya özgü
karar oluşturmak esas ına dayanarak, indirimli ceza
ve zorunlu tedavi uygulaması benimsenmiştir. Bu
gibi durumlarda bilirki şi tedavi önerdiği perversiyon
olgusunun tedaviden yararlanma olas ılığını da değerlendirin. Davalı durumundaki sanığın da, bilirkişinin oluşturduğu kararın sonuçları ve alternatifleri
hakkında bilgilendirilmesi gerekmektedir. Sanık,
önerilen tedavi sürecinde alaca ğı sorumluluk, tedavinin niteliği (uzun yıllara yayılması, sık kontrol
muayeneleri) ve de tedavi sonucundaki ba şansızlık
ve nüksün yasal çerçevedeki kar şılığının ne olduğu
konusunda ayrıntılı bilgilendirilrnelidir.
53
Download