"Bilmezler yalnız yaşamayanlar / Nasıl korku verir sessizlik insana" (O. Veli) Yalnızlığa Dair Yalnızlık her insanın yaşamının en az bir döneminde yaşadığı, deneyimlediği bir durumdur. Kimileyin hoşnutluk verici bu durum bilinçli, istemli bir seçim olsa da, çoğu kişi için ıstırap verici, zor ve kaçınılan, istenmeyen bir durumdur. Bir seçimse yalnızlık, olumlu, keyif verici; kimi zaman insanı duygusal ve düşünsel olarak canlandırıcı bir olgu olarak da yaşantılanabilir; meğer ki, kişinin kendi denetimi altında ola. İnziva da bir yalnız olma hali olsa da, insanlardan uzağa çekilmek, kendini tecrit etmek anlamına gelir ve bu durumda yalnız olma hali bir seçimdir. Yalnızlık ise istenmeyen türden bir "birbaşına"lıktır. Yalnızlık zordur. Yalnız insan ise zorluk içerisinde çoğun. Hüzünlüdür, hüzün verir. Aragon şöyle tanımlıyor yalnız insanı: Yalnız insan merdivendir Hiçbir yere ulaşmayan Sürülür yabancı diye Dayandığı kapılardan Yalnız insan deli rüzgar Ne zevk alır ne haz verir Dokunduğu küldür uçar Sunduğu tozdur silinir Yalnız insan yok ki yüzü Yağmur çarpan bir camekan Ve gözünden sızan yaşlar Bir parçadır manzaradan Yalnız insan kayıp mektup Adresi mi yanlış nedir Sevgiler der fırlatılır Kimbilir kim tarafından Yalnızlık kişinin yoğun olarak duyumsadığı, boşluk ve yalıtılmışlık duygusudur. Yalnızlık, birine refakat etmemek ya da biriyle birşeyler yapmamaktan öte bir şeydir.. Yalnızlık, diğer kişilerden kopma, bağlantının kesilmesi, ve/veya diğerlerine karşı yabancılaşma hissidir ve bu yüzden, herhangi anlamlı bir ilişkinin olmayışı zor, hatta dayanılmaz bir şeydir. Yalnız insan sıklıkla bir boşluk veya kocaman bir oyuk taşır içerisinde. Yalnız olma ve yalnızlık, korku yanısıra, pek çok insanı tekinsiz, güvensiz, kaygılı ve çökkün kılabilir. Eğer yalnızlıktan korkmaktaysanız, hep diğerlerinin etrafında, yanısıra olacak şekilde, kendinizi başkalarına ziyadesiyle muhtaç hissedebilirsiniz. Hepimiz, yaşamımız boyunca, belirli oranlarda başkalarını gereksinsek de, eğer her daim çevrenizde birilerinin olmasını gereksiniyorsanız, bu durum artık sizi ve ilişkilerinizi denetler hale gelir. Yalnızlık kişiye göre değişen, göreli bir kavramdır. Yalnızlığa dair neyin sizde korku uyandırdığı ve bu korkunun ne denli sizi ve ilişkilerinizi denetim altında tutmakta olduğunu belirlemek önemlidir. Bazı kişiler, örneğin şizoid kişiler, yakın ilişkileri can sıkıcı, tehdit edici bulabilir. Bazıları (kaçınganlar) yakın ilişkileri istemesine, buna karşı bir istek duymasına rağmen, çekingen, utangaç kişilik özellikleri nedeniyle yalnız kalabilir. Bazıları da (paranoid kişilikler) kendilerine kötülük gelebileceğini, bu yakınlığın kendilerine zarar verebileceğini, başkalarınca örselenebileceğini düşünebilir; kuşkucu kişilikleri nedeniyle yalnız kalır; hatta yalnızlığa sığınabilir. Araştırmalar, çok sayıda kadın ve erkeğin bir ilişkiye başlama ve ilişkide kalma sebebinin yalnız kalma korkusu olduğunu göstermektedir. Yalnız olmak, yalnız kalmaktan korkmak temeli üzerine inşa edilen ilişkilerin akıbetinin mutsuzluk ve doyumsuzluk olacağını söylemek, kehânet olmasa gerektir. Refiki ya da refikasıyla birlikte olmanın hazzını keşfedene dek; ya da korku temelli bir ilişki içerisinde olduklarını ve ama bu ilişkiyi yeni, farklı bir mecraya yönlendirene ya da sonlandırana dek, bu kişiler kendilerini "ilişki" içerisinde sürekli olarak mutsuz ve boşlukta hissedeceklerdir. Yalnızlık korkusu bazen fobik düzeylere ulaşabilir. Bu korku kişinin yaşam kalitesini önemli oranda etkileyebilir. Bu hâl kişiyi panik benzeri ani, yoğun kaygı ataklarına sürükleyebilir. Yalnızlık ve yalnız kalma korkusu, bazı kişilerde yoğun, sürekli bir kaygıya, panik benzeri kaygı ataklarına, fobilere, çökkünlüğe, özkıyıma, alkol ve madde kötüye kullanımı ya da bağımlılığına, akut ve kronik hastalıklara neden olabilir. Zaman zaman ve dönemsel, geçici olarak hepimizin duyumsadığı yalnızlıktan farklı olarak, süregen yalnızlıklar, artmış kanser riskinden, inmelere ve kalp damar hastalarına varıncaya dek, bir çok ciddi tıbbi sonuçlara gebedir. Süregen yalnızlık ve toplumsal yalıtılmışlık içerisindeki insanların uyku sorunları yaşadıkları ve onarıcı/tazeleyici uykudan mahrûm kaldıkları bildirilmektedir. Bir çok yaşam olayı da yalnızlıkla doğrudan ilintili olabilir. Boşanma, ya da uzun erimli bir ilişkinin sonlanması yalnızlığa yol açabilir. Bu durumlarda yalnızlık özel ve özgül bir kişinin yitimi yanısıra, belli toplumsal ilişki örüntülerinden, bağlantılarından mahrûm kalma sonrasında yaşantılanan üzüntü ile ilgilidir. Yalnızlık, sevilen birinin ölümü veya uzun süreli yokluğu ile de olabilir. Çocuk sahibi olmak, evlenmek de toplumsal olarak yalnızlığa yol açabilir. Çocuk sahibi olarak veya evlenerek yalnız kalmak tuhaf gelebilir; ama burada da ait olunan toplumsal ilişkilerden, "gruptan" kopmak; topluluk üyelerinin çocuk, evlilik nedeniyle aralarından ayrılan üyeye kızgınlığı, içerlemesi söz konusu olabilir. Yalnız kalma korkusunun başkaca nedenleri de olabilir tabi... Terk edilmiş olmak ya da terk edilmiş gibi duyumsamak, sevilmiyor veya ihmal ediliyor olma duygularına, incinmelere yol açabilir. Yalnız olmak korkusu doğrudan özgüven azlığı ya da yokluğuna; yalnız olduğunda etkinliklerden bir başına keyif alamayacağı sayıltısına, inancına da bağlı olabilir. Ayrıca, kimileyin, yalnız olmanın rahatlığını, verdiği hazzı da öğrenememiş olabilir insan. Oysa, yaşam içerisinde öğrenilen her şey gibi, bu "öğrenme" de değiştirilebilir. Yalnız kalmak değil ama, kimi zaman kendi başına olmayı seçebilmeyi ve bundan keyf almayı öğrenebilir kişi. Ve yalnız kalmak korkusu yenildiğinde, daha bağımsız ve güvenli bir birey olunabilir. Yalnız kalma korkusunu yenmenin, yenebilmenin bir çok getirisi de vardır. Yalnız kaldığınızda daha sakin, dingin, aşkın bir huzur içerisinde olabilir ve öyle de düşünebilirsiniz. Bazen, başkalarıyla geçirilen kuru, verimsiz anlara oranla, daha eğlenceli bile olabilir yalnız geçirilen zamanlar. Unutmayın; seçilen bir tek başınalık (dönemsel ya da zamansal olmak kaydıyla), yalnız kalmak demek değildir. Şizoid, paranoid, kaçıngan kişilik özellikleri ya da bozuklukları doğrudan psikiyatrinin, psikiyatrik yardımın konusu olsa da, diğer nedenlere ikincil yalnızlık korkuları, görece daha kolaylıkla altedilebilir, değiştirilip, dönüştürebilir yaşantılardır. Sözü edilen kişilik özellikleri ya da bozukluklarının da umutsuz vakalar olmadığını belirtip de geçelim. Umutsuzluk söz konusu olsaydı, psikiyatristlerin işi neydi! Yalnızlık ve yalnız kalmak korkusunun evrensel bir insanlık yaşantısı olduğunu bilmek önemlidir. Yalnızlık bir kader olmadığı gibi, tek başına "kötü" de değildir. Daha ziyade, yeterince karşılanmamış gereksinimlerin varlığına dair bir işaret olarak görülmelidir. Her şeyde olduğu gibi, önce sorunun adını doğru koymak gereklidir: Yalnız, ya da yalnız kalmaktan korkmaktayım; ama bu durumu, bu hissiyatımı değiştirebilir ve farklı davranış kalıpları geliştirebilirim, gibi. Hepimizin güçlü ve zayıf yanları bulunmaktadır. Zayıflıklarımızı gizleme çabamız, onların üstesinden gelmek ve onlarla birlikte yaşamak için harcayacağımız enerjiden fazlasını harcatır bize. Yalnız kalma korkusunu yenmede kullanılan en önemli tedavi yöntemi, bilişsel ve davranışçı terapi denilen yöntemdir. Bu konuda yetkin bir profesyonelle birlikte yeni, farklı, alternatif davranış yöntemleri öğrenilebilinir; kaygı, korku ve çökkünlüklerin üstesinden gelinebilecek yeni ilişki ve iletişim yetileri edinebilinir. Bu yöntemlere stresi azaltma ve gevşeme tekniklerinin öğretilmesi eşlik eder çoğu zaman. Gevşeme teknikleri; özgül bir şekilde nefes alıp verme, kasları gevşetme, zihinsel imgelem (belirli imgeleri zihinde canlandırabilme), kendi kendine telkinle kendini yatıştırabilmeyi öğretme yöntemlerini içerir. Tüm bu yöntemler yalnızlıkla, kaygı ve çökkünlükle başa çıkabilmeye yardımcı olur. Bu konuda ilaçların yardımına da başvurulabilir. İlaçlar yalnız kalma korkusunu tümden ortadan kaldırmasa ve geçici rahatlamalara yol açsa da, bilişsel ve davranışçı yöntemlerle kombine edildiğinde işe yararlıkları vardır. Ülkemizde uygulanmayan, ya da benim bilmediğim bir uygulama ise, özellikle yaşlı ve yalnız insanlar için evcil hayvanların kullanılmasıdır. Kişisel gözlemim, çocuk ve ergenlerin davranış bozukluklarında da hayvanların işe yaradığı; yalnızlık duygusunu gidermenin ötesinde, yumuşatıcı, sevecen özellikler kazandırdığı yolundadır. Evet; "yalnızlık zor zenaat" gerçekten. Yalnızlığı en iyi şairler anlatır deyip, Rainer Maria Rilke'nin güzelim "Yalnızlık" şiiriyle bitirelim yazıyı. Yalnızlık bir yağmura benzer, Yükselir akşamlara denizlerden Uzak, ıssız ovalardan eser, Ağar gider göklere, her zaman göklerdedir Ve kentin üstüne göklerden düşer. Erselik saatlerde yağar yere Yüzlerini sabaha döndürünce sokaklar, Umduğunu bulamamış, üzgün yaslı Ayrılınca birbirinden gövdeler; Ve insanlar karşılıklı nefretler içinde Yatarken aynı yatakta yan yana: Akar, akar yalnızlık ırmaklarca. *Hamiş. Oturmuş bu yazıyı yazıyorken, Flash TV kanalında yayımlanmakta olan "Kader Mahkûmları" programı kendi kendine çalmaktaydı. Yazıya yoğunlaşmışken, kanal değiştirmedim. Daha önce küçümseyerek baktığım ve hemencecik geçiverdiğim bir programın "yalnızlık" konusunda ne denli önemli bir işlev yüklenmiş olduğunun ayırdına vardım. Onlarca mahkûmun programa gelen mektupları okunmaktaydı. Ve bu kişiler, yalnızlıklarını, bir başınalıklarını gideren bu programa teşekkür etmekteydi... Önyargımdan utandım. Ve bir kez daha düşünmeye başladım yalnızlık ve yalnızlığın nasıl giderileceği üzerine...