AMİNO ASİTLER, PEPTİTLER ve PROTEİNLER Proteinler tüm hücrelerde ve hücrelerinde tüm bölümlerinde en çok bulunan biyolojik makro moleküllerdir. Proteinler tek bir hücrede bile binlerce farklı çeşitte ve büyüklüğü ufak peptidlerden, milyonlarca molekül ağırlıkta büyük polimerlere değişebilen çeşitlilikte bulunur. Ayrıca proteinler biyolojik işlevlerde aşırı çeşitlilik gösterir. Proteinler genetik bilginin ifadelendiği moleküler araçlardır. Yunanca pro tos, anlam olarak ‘ilk’ veya ‘baştaki’ kelimesinden türemiştir. Tüm proteinler, en eski çağlardaki bakterilerden veya en kompleks canlılardan olsun, var olan aynı 20 amino asidin karakteristik doğrusal diziler halinde kovalent olarak bağlanmasıyla oluşur. Bu amino asitlerin yan zincirlerinin belirleyici kimyasal özelliklerinden dolayı bu 20 öncü molekül protein yapısının yazıldığı dilin alfabesi olarak sayılabilir. Farklı organizmalar bu yapısal parçalardan enzimler, hormonlar, antikorlar, taşıyıcılar, kas, gözün lens proteini, tüyler, örümcek ağları, gergedan boynuzu, süt proteinleri, antibiyotikler, mantar zehirleri ve diğer sayısız farklı biyolojik aktiviteye sahip ürünler yapabilmektedir. Bu protein ürünlerinden enzimler, çok çeşit ve özelliktedir. Hemen hemen tüm hücresel tepkimeler, enzimler tarafından katalizlenir. Amino Asitler Proteinler amino asitlerin dehidrate (su kaybetmiş) polimerleridir, her bir amino asit kalıntısı yanındakine özel bir tip kovalent bağ ile bağlanmaktadır. (‘kalıntı’ terimi; bir amino asidin diğeriyle bağlanırken su kaybetmesini yansıtır.) Proteinler çok çeşitli yöntemlerle yapısal amino asitlerine yıkılabilir (hidrolizlenebilir). İlk olarak 1806’da asparajin keşfedilmiştir. Bulunan 20 amino asitten sonuncusu olan treonin 1938’e kadar tanımlanamamıştır. 1 Amino Asitler Ortak yapısal Özellikler Taşır Proteinlerde bulunan 20 standart amino asidin hepsi de α-amino asittir. Pratikte karşılaştırılabilecek şekilde, amino asit yapısındaki karbonlar iki sistemle tanımlanır. R grubundaki ilave her bir karbon α-karbondan uzaklaştıkça β,γ,δ,ε ve devam ederek adlandırılır. Diğer organik moleküllerin çoğunda karbon atomları bir uçtan basitçe numaralandırılır, atom numarası en yüksek atomları içeren karbona öncelik tanınır. Bu son sisteme göre amino asidin karboksil grubu C-1, α karbonu ise C-2 olur. Glisin dışındaki standart aminoasitlerde α karbon atomu 4 farklı grupla bağ yapar: karboksil grubu, amino grubu, R grubu ve hidrojen atomu α-karbon atomu bir kiral merkez’dir. Kiral merkeze sahip tüm moleküller optikçe aktif’ tir, yani düzlemsel polarize ışığı çevirirler. Asimetrik karbon atomunun dört bağlantısının mutlak(bağıl) şekli için özel bir bilimsel sınıflandırma geliştirilmiştir. Amino asitler ve basit şekerlerin mutlak şekli için 1891 yılında Emil Fischer tarafından önerilen ve 3 karbonlu şeker gliseraldehidin örnek alındığı D,L sistemiyle tanımlanmıştır. 2 Tüm kiral bileşikler için stereoizomerler, L-gliseraldehitle konfigürasyon benzerliği olanlar L ve D-gliseraldehitle benzerliği olan stereoizomerler de D olarak isimlendirilir. L-alaninin karboksil grubu, L-gliseraldehidin kiral karbonunun yanındaki aldehit grubuyla (bu grup oksitlenince karboksil grubuna dönüşecektir) aynı pozisyonda yer almaktadır. Tarihsel olarak benzer şekildeki l ve d adlandırmaları levorotator (ışığı sola çeviren) ve dekstrarotator (ışığı sağa çeviren) olarak kullanılırdı. Ancak L - aminoasitlerin hepsi levorotator değildir ve sisteme mutlak şekildeki belirsizliklerden kaçınmak için gereksinilir. Fischer’in sistemiyle L ve D, yalnızca kiral karbona bağlı dört grubun mutlak şeklini belirtir. Bir diğer sistem, RS sistemidir. Bu sistemde birden fazla sayıda kiral merkeze sahip moleküllerin tam konfigürasyonları tanımlanmış ve organik kimyanın sistematik bilimsel sınıflandırılması kullanılmıştır. Protein Amino Asit Kalıntıları L Stereoizomerlerdir Kiral merkezi olan biyolojik bileşiklerin hemen hemen hepsi, doğada D veya L şeklinde tek bir stereoizomerik formda bulunur. Çarpıcıdır ki, proteinlerdeki tüm amino asit kalıntıları L- stereoizomerlerdir. D ve L izomerlerinin rasemik karışımı meydana gelir. Ancak canlı bir sistemde, sağ ve sol el gibi, D ve L izomerleri de birbirinden ayrıdır. Hücreler özellikle amino asitlerin L- izomerlerini sentezleyebilir, çünkü enzimlerin aktif bölgeleri asimetriktir ve katalizledikleri tepkimelerin stereoözgüllüğüne neden olur. Amino Asitler R Gruplarına Göre Sınıflandırılırlar Amino asitler R gruplarının özelliklerine göre, özellikle polariteleri veya biyolojik pH’da (yaklaşık ph 7.0) suyla tepkimeye girme eylemlerine göre 5 ana sınıfta gruplandırılır. R gruplarının polaritesi, tamamen polar olmayan veya hidrofobik (suda çözünmez)’likten, yüksek oranda polar veya hidrofilik (soda çözünür)’liğe kadar çok çeşitlidir. 20 standart amino asidin yapıları aşağıda görülmekte, 3 4 bir takım özellikleri Tablo da sıralanmaktadır. Her sınıfın kendi içinde polarite, büyüklük ve R gruplarının şekli yönünden derecelendirmeler vardır. 5 Polar Olmayan Alifatik R grupları: Bu amino asidin sınıfındaki R grupları polar olmayan ve hidrofobiktir.Proteinlerde alanin,valin,lösin,izolösinin yan grupları bir araya gelip kümeleşerek hidrofobik etkileşimlerle protein yapısını sabitler. Sülfür içeren iki amino asitten biri olan metiyonin ise yan zincirde polar olmayan tiyoeter grubu içerir. Aromatik R grupları: Aromatik yan zincirli fenilalanin, tirozin ve triptofan göreceli polar olmayan (hidrofobik)lardır. Hepsi hidrofobik etkileşimlere katılabilir. Tirozinin hidroksil grubu hidrojen bağı yapabilir. Tirozin hidroksil grubundan, triptofan da indol halkasındaki azottan dolayı, fenilalanine göre daha polardır. Triptofan ve tirozin bir dereceye kadarda fenilalaninin, ultraviyole ışığı absorblar. Bu, 280 nm dalga boyunda birçok proteinin ışığı karakteristik absorblamasını açıklar, bu özellik proteinlerin tanımlanmasında araştırmacılara yardımcı olur. 6 Polar, Yüksüz R Grupları: Serin, treonin, sistein, prolin,asparajin ve glutamini kapsar. Serin ve treonin hidroksil gruplarıyla; sistein sülfidril grubuyla asparajin ve glutamin ise amit gruplarıyla ılımlı polariteye katkıda bulunurlar. Asparajin ve glutamin, proteinlerde bulunan diğer amino asitlerden aspartat ve glutamatın amitleridir. Sistin iki sistein molekülünün veya kalıntısının disülfit bağıyla bağlanmış halidir. Bu disülfit- bağlı kalıntı kuvvetli hidrofobiktir (polar olmayan). Disülfit bağları protein molekülünün bölümleri arasında veya farklı protein zincirleri arasında kovalent bağ yaparak birçok proteinin yapısı için özel bir rol oynar. Pozitif Yüklü (Bazik) R Grupları: Hidrofilik R gruplarının çoğu pozitif veya negatif yüklüdür. Alifatik zincirin ε pozisyonunda ikinci birincil amino grubuna sahip lizin, pozitif yüklü guanidin grubuna sahip arjinin ve imidazol grubu içeren histidin pH 7,0’de pozitif yüklü R- grubu içeren amino asitlerdir. Histidin nötrale yakın pKa değerine sahip iyonize olabilen yan zincir içeren tek standart amino asittir.Birçok enzim katalizli tepkimede, His kalıntısı proton alıcısı/vericisi olarak tepkimeyi kolaylaştırır. Negatif Yüklü (Asidik) R Grupları: İkinci karboksil grubuna sahip aspartat ve glutamat, pH 7.0’ de net negatif yüke sahip R grubu içeren iki amino asittir. 7 Standart Dışı Amino Asitler de önemli İşlevlere Sahiptir Standart dışı amino asitlerden 4-hidroksiprolin prolinin, 5- hidroksilizin de lizinin türevidir. 4- hidroksiprolin bitki hücre duvarı proteinlerinde ve her ikisi de bağ dokunun fibröz proteini olan kollagende bulunurlar. 6-N- Metillizin kas dokusunun kontraktil proteini olan miyozininin bir yapısal elamanıdır. Diğer önemli 8 standart dışı amino asit γ-karboksiglutamattır. Ve pıhtılaşma proteinlerinde protrombinde ve biyolojik işlevi Ca+2 bağlamak olan diğer bazı proteinlerde bulunur. Selenosistein özel bir yapıdır. Protein sentezi sonrası modifikasyonla değil, sentez sırasında oluşur. Sisteinin sülfürür yerine selenyum içerir. Aslında serinden türetilir ve bilinen çok az sayıda protein selenosistein içerir. Hücrelerde bunlara ek 300 aminoasit daha bulunur. Bunlar proteinlerin yapısında yer almazlar ancak birçok işlevleri vardır. Amino Asitler Asit ve Baz Gibi Davranabilir Bir zwitteriyon asit (proton verici) gibi ya da baz (proton alıcı) gibi davranabilir: Bu çift yönlü yapıya sahip maddeler amfoterik ve sıklıkla amfolitler (‘amfoterik elektrolitler’) olarak adlandırılırlar. 9 Amino Asitler Karakteristik Titrasyon Eğrilerine Sahiptir Asit –baz titrasyonu, protonların derece derece ilavesini veya ayrılmasını kapsar. Glisinin diprotik formunun titrasyon eğrisini göstermektedir. Çok düşük pH’ da, glisinin hâkim olan iyonik formu +H3N-CH2-COOH yani tamamen protonlaşmış formudur. Titrasyonun birinci evresinin orta noktasında glisininCOOH grubu proton kaybeder. Herhangi bir titrasyonda, titre olmaya başlayan protonlaşmış grubun pқa değerinin pH’ya eşit olduğu yerde orta noktaya ulaşılır. Glisin için orta noktada pH 2.34’tür. pқa bir grubun proton kaybetme eğilimini ölçer ve bu eğilim 10 kat azaldığında, pқa bir birim artar. Glisin titrasyonunda bir diğer önemli nokta pH’nın 5.97’ye ulaştığı noktadır. Bu noktada ilk protonun ayrılması tamamlanmış ve ikicisinin ayrılması başlamıştır. Titrasyonun ikinci evresi glisinin –NH3+ grubunun protonunu kaybetmesine karşıttır. –NH3+ grubunun pқa değerine eşittir. Titrasyon pH 12 civarında tamamlanır ve bu noktada glisinin hâkim olan formu H2N-CH2-COOH-‘ dir. Glisinin titrasyon eğrisinden sağlanan birinci önemli bilgi, -COOH için 2.34 ve –NH3+ için 9.60 olan iki iyonize olabilen grubun nicel, pқa ölçüm değerlerini verir. 10 Bu etki kısmen karboksil grubunun yüküne bakmaksızın elektronları çeken ve amino gruplarının proton verme eğilimi artıran karboksil gruplarındaki elektronegatif oksijen atomlarından kaynaklanmaktadır. Bu yüzden α-amino grubunun pқa değeri metilamin gibi alifatik aminlerin değerinden daha düşüktür. Kısaca herhangi bir işlevsel grubun pқa değeri büyük ölçüde bulunduğu kimyasal çevreden etkilenir. Bu fenomen bazen, enzimlerin aktif bölgelerinde özgül kalıntıların proton verici /alıcı gruplarının pқa değerlerinin etkili olduğu tepkime mekanizmalarını açıklar. İkinci önemli bilgi bu amino asidin tamponlama gücü olan iki bölgesinin varlığıdır. Birinci pқa değeri 2.34’ün her iki yönündeki yaklaşık bir ph birimlik bu bölge, Glisinin bu ph civarında iyi tampon etkisi gösterdiğinin işaretidir. Diğer tamponlayıcı bölge pH 9.60 civarındadır. Glisinin tamponlama sınırları içinde, verilen bir pH değerini tamponlamak için gerekli proton verici ve proton alıcı formlarının oranı Henderson- Hasselbach eşitliği kullanılarak hesaplanabilir. Titrasyon Eğrileri amino Asitler Elektrik Yükünü Öngörür Amino asitlerin net elektrik yükleriyle çözeltinin ph’sı arasındaki ilişkidir. 5.97’de glisinin çoğu dipolar formdadır. Net elektrik yükü sıfır olan bu karakteristik ph’ya izoelektrik nokta veya izoelektrik pH denir ve pI olarak yazılır.Yan zincirinde iyonize olabilen grup taşımayan glisin için izoelektrik nokta iki pқa değerinin aritmetik ortalamasıdır. 11 Glisin pI değerinden yüksek herhangi bir ph değerinde net negatif yüke sahiptir ve bir elektriksel alana yerleştirildiğinde pozitif elektroda (anot) doğru hareket edecektir.pI’dan düşük pH değerlerinde ise glisin net pozitif yüke sahip olup negatif elektroda (katot) doğru hareket edecektir. pH 1.0!de glisin hemen hemen tamamen +H3N-CH2-COO- formundadır ve 1.0 net pozitif yüke sahiptir, ancak pH 2.34’te eşit miktarda+H3N-CH2-COOH ve +H3N-CH2-COO- vardır ve ortalama net pozitif yükü 0.5’tir. Amino Asitlerin Asit –Baz Özellikleriyle Farklılaşır -COOH grubu için 1.8 ile 2.4 arasında bir pқa değeri ve NH3+ grubu için 1.8 ile 11.0 arasında oldukça benzer pқa değerleri vardır. İyonize olabilen R grublu amino asitlerin oldukça kompleks titrasyon eğrileri vardır. Üç pқa değeri, üç olası iyonizasyon basamağı olan üç evreli titrasyon eğrileridir. İyonize olabilen R grubunun titrasyon evresi diğer ikisine eklenmiştir. Glutamat ve histidin eğrileri 12 Glutamatın pI değeri 3.22’dir. Bunun nedeni pKa değerlerinin ortalaması 3.22 olan iki karboksil grubunun varlığıdır ve burada amino grubundan gelen +1 yükle net negatif -1 yük denge halindedir. Histidinin pI’sı benzer şekilde protonlandığında, 7.59 (amino ve imidozal gruplarının pKa değerlerinin ortalaması)’dur ve glisinden bir hayli yüksektir. Peptitler ve Proteinler Peptitler Amino Asit Zincirleridir İki amino asit molekülü peptit bağı adı verilen bir amit bağıyla kovalent bağlanabilir ve sonuçta dipeptit oluşur. Peptit bağı oluşumu canlı hücrelerin başlıca tepkime sınıfı olan kondenzasyon (katılma) tepkimesi için bir örnektir. Şekilde de görüldüğü gibi standart biyokimyasal koşullarda tepkime dengesi ürün yerine tepkenler lehinedir. Az sayıda amino asidin bağlanmasıyla oluşan yapıya oligopeptit, çok sayıda amino asidin bağlanmasıyla oluşan yapıya da polipeptit adı verilir. Proteinler binlerce amino asit kalıntısı içerebilir. Çoğu zaman ‘protein’ ve ‘polipeptit’ terimleri 13 birbirinin yerine kullanılmakta birlikte polipeptitler genel olarak moleküler ağırlığı 10,000’in altında olanlardır. Bir peptitte serbest α-amino grubunu içeren amino asit kalıntısı aminoterminal (veya N-terminal)kalıntı, diğer uçtaki serbest karboksil grubu içeren kalıntı ise karboksil-terminal (veya C-terminal) kalıntıdır. Peptit bağı hidrolizi egzergonik tepkime olmasına karşın yavaş gelişir çünkü aktivasyon enerjisi oldukça yüksektir. Sonuçta proteinlerdeki peptit bağı yüksek oranda karalıdır ve yarı ömürleri birçok hücre içi şartta ( t1/2 ) yaklaşık yedi yıldır. Peptitler İyonlaşma Davranışlarıyla Ayrılabilir Peptitler zincirin her bir ucunda sadece bir serbest α-karboksil grubu içerirler. Bu gruplar serbest amino asitlerdeki gibi iyonize olurlar. Ancak iyonizasyon sabitleri farklıdır, çünkü α-karbondan gelen zıt yüklü grup yoktur. Uçlar dışındaki tüm amino asitlerin α-amino ve α-karboksil grupları kovalent bağlanıp peptit bağı oluşturduğu için, iyonize olarak peptitlerin total asit- baz davranışlarına katkıda bulunmazlar. Fakat bazı amino asitlerin R grupları ve molekülün asit- baz özelliğini etkiler. 14 Serbest amino asitlere benzer şekilde peptitlerin de karakteristik titrasyon eğrileri vardır ve elektriksel alanda hareket edemedikleri karakteristik bir iso elektrik pH (pI) değerleri de mevcuttur. Biyolojik Olarak Aktif Peptitler ve Polipeptitler Çok Geniş Bir Büyüklük Sınırına Sahiptir Biyolojik olarak aktif peptit ve proteinlerin moleküler ağırlıklarını işlevleriyle ilişkilendirecek bir genelleme yapılamaz. Ticari olarak sentezlenen Aspartam veya NutraSweet olarak bilinen yapay tatlandırıcı, dipeptit L-aspartil-L-fenil alanin metil esteri, buna örnektir. Birçok ufak peptid çok düşük derişimlerde etkisini gösterir. Çok sayıda omurgalı hormonu küçük peptitlerdir. Bunlardan oksitosin (dokuz amino asit kalıntısı) arka hipofizden salınan ve uterus kasılmasını uyaran hormondur; bradikinin (dokuz kalıntı)doku inflamasyonunu inhibe eder; tirotropin salgılatıcı etken (üç kalıntı) hipotalamusta oluşur ve bir başka hormon olan ön hipofiz bezindeki tirotropinin salınımını uyarır. Oldukça toksik mantar zehiri olan amanitin ve bazı antibiyotikler de ufak peptitlerdir. Küçük polipeptitler ve oligopeptidlerden büyükçe olanlarına örnek ise biri 30 diğeri 21 amino asit kalıntısı olan iki polipeptit zincirinden oluşmuş pankreatik hormon insülindir.Glukagon ise insüline zıt etki gösteren bir diğer pankreatik hormon olup 29 amino asit kalıntısı içerir. Ön hipofiz bezi hormonu kortikotropin ise 39 kalıntı içerir; sığır kimotripsinojeni ise 245 kalıntı içerir. En sınırda omurgalı kasında bulunan, yaklaşık 27,000 amino asit kalıntısı içeren ve 3,000,000 civarında molekül ağırlığına sahip olan titin yer alır. Doğada bulunan 15 polipeptitlerin çoğu daha küçüktür ve 2.000 amino asit kalıntısından az sayıda kalıntı içerirler. Bazı proteinler tek polipeptit zinciri içerirler diğerleri ise iki veya daha çok sayıda nonkovalent birleşmiş polipetitten oluşurlar. Çoklualtbirimli proteinde her bir polipeptit zinciri benzer veya farklı olabilir. En azından iki benzer alt birimi varsa proteine oligomerik denir, benzer birimlere protomerler denir. Örnek olarak hemoglobin iki benzer α zinciri ve iki benzer β zinciri birbirine nonkovalent etkileşimlerle bağlıdır. Çok az sayıda protein kovalent bağlı iki veya çok sayıda polipeptit zi,ncirini içerir. Biz başka bir kimyasal grup içermeyen basit bir proteinin molekül ağırlığını 110’a bölerek yaklaşık amino asit kalıntısı sayısını hesaplayabiliriz. Polipeptitler Karakteristik amino Asit Bileşimlerine Sahiptir 20 standart amino asit proteinlerde daima eşit oranda bulunmaz. Bazı amino asitler molekül başına sadece bir tane, bazıları hiç bulunmaz, bazılarıda çok sayıda olabilir. 16 Bazı Proteinler Amino asitler Dışında Kimyasal Gruplar İçerir Pek çok protein, örneğin ribonükleaz enzimi ve kimotripsinojen, sadece amino asit kalıntıları içerir, diğer kimyasal grupları yoktur ve basit proteinler olarak adlandırılırlar. Bazı proteinler ise amino asitlere ek kalıcı bir kimyasal kısım içerir ki, bunlara da konjuge (birleşik) proteinler denir. Konjuge proteinin amino asit olmayan kısmına prostetik grup denir. Konjuge proteinler prostetik grubun kimyasal yapısı temel alınarak sınıflandırılırlar. Lipoproteinler lipit, glikoproteinler şeker grupları, metalproteinler özgül bir metal içerir. 17 Protein Yapısının Birkaç Düzeyi Vardır Başlıca dört protein yapı düzeyi tanımlanmıştır. Kovalent bağlarla (başlıca peptit bağları ve disüfit bağları) polipeptit zinciri birincil yapıdır. ikincil yapıda ise amino asit kalıntıları kısmen kararlı düzenlemelerle tekrarlayan yapısal modeller oluşturur. Üçüncül yapı polipeptidin tüm üç boyutlu katlanmalarının bir görüntüsüdür. Bir protein iki veya daha çok sayıda polipeptit altbirimi içerdiğinde uzaysal düzeni dördüncül yapı olarak tanımlanır. Proteinlerle Çalışmalar Proteinler Ayrılabilir ve Saflaştırılabilir Önce saf olarak elde edilmesi esastır. Bir protein diğerinden farklı özelliklerin olması saflaştırma yöntemleri için avantajdır. Protein kaynağı genellikle doku veya mikrobiyal hücrelerdir. Protein saflaştırmadaki ilk basamak bu hücreleri parçalamak ve ham özüt adı verilen çözeltiye proteinlerin geçmesini sağlamaktır. Alt hücre fraksiyonları hazırlamak veya özgül organelleri izole etmek için diferansiyal santrifüjleme yapılabilir. Özüt veya organel bir kez elde edildikten sonra, çoğunlukla özüt proteinlerin büyüklük, yük gibi bazı özelliklerine göre farklı fraksiyonlara ayrılma işlemine tabi tutulur bu sürece fraksiyonasyon (tabakalandırma) denir. Proteinlerin pH, ısı, tuz derişimi ve diğer etkenlerden etkilenen bir kompleks işlevi olan çözünürlüklerindeki farklılıktan faydalanılır. Yüksek tuz derişimlerinde proteinlerin çözünürlüğü düşüktür ve bu etki tuzlayarak çöktürme (salting out) olarak adlandırılır. Amonyum sülfat (NH4 )2 SO4) suda yüksek çözünür olduğu için bu amaçla sıklıkla kullanılır. Büyük proteinler için daha avantajlı olan diyaliz işleminde protein çözücüden ayrıştırılır. 18 Proteinleri fraksiyonlamada kullanılan en güçlü teknik olan kolon kromatografisinin avantajı, proteinleri yük, büyüklük, bağlanma anfinitesi ve diğer özelliklerine göre ayırmasıdır. Uygun kimyasal özelliğe sahip delikli katı maddeyle kolon kaplanır(stasyoner ‘duran’ faz) ve tampon çözelti (mobil ‘hareketli’ faz) bundan filtre edilir. Katyon –değiştirme kromatografisinde net yüklü proteinler net negatif yüklülere göre matriks boyunca mobil fazda daha yavaş göç ederler, 19 20 Çünkü duran fazda net pozitif yüklülerin ilişkisi sonucu göç yavaşlar. Kromotografik metotların geliştirilmiş olanı HPLC veya yüksek performans sıvı kromatografisidir. Daha önce izole edilmemiş bir proteini saflaştırmak için hem tanımlanmış örneklerden hem de sağduyudan faydalanılır. Çoğu zaman, proteini tamamen saflaştırmak için birçok farklı yöntem sırayla kullanılmalıdır. Toplam hacmin fazla ve içerik sayısının en yüksek olduğu durumlarda ortak görüş ilk olarak pahalı olmayan ‘tuzlayarak çöktürme’ yönteminin kullanılmasıdır. 21 Sonraki basamaklarda daha incelikli ( ve pahalı) kromagrafik yöntemlerin kullanılması uygun olur. Proteinler Elektroforezle Ayrıştırılabilir ve Tanımlanabilir Proteinleri ayrıştırmada bir diğer önemli teknik, yüklü proteinlerin elektrik alanındaki güçlerini esas alan ve elektroforez adı verilen yöntemdir. Bu yöntem genel olarak büyük miktardaki proteinleri saflaştırmak için kullanılmaz, daha basit ve uygun alternatifler mevcuttur ve elektroforetik metotlar proteinlerin yapı ve dolayısıyla işlevlerini ters etkiler. Analitik yöntemdir. Bu yöntemin avantajı, burada proteinlerin hem ayrıştırılması hem de görüntülenebilmesidir, araştırmacı karışımdaki farklı protein sayısını veya özgün bir proteinin saflık derecesini tahmin edebilir. Ayrıca elektroforez, proteinlerin izolelektrik noktaları ve yaklaşık molekül ağırlıkları gibi çok önemli özelliklerini de tanımlamaya olanak sağlar. 22 Poliakrilamit jel bir elek gibi iş görür ve yük/kütle oranına göre proteinlerin gücü yavaşlar. Göç, proteinin şeklinden de etkilenir. Elektroforezde makromolekülü hareket ettiren güç elektriksel potansiyel (E)’dir. Elektroforetik mobilitesi (µ) , partikülün hızının, (V) , elektriksel potansiyele oranıdır. Elektroforetik yöntem çoğunlukla saflık ve molekül ağırlığını tahminlemek için seçilir ve deterjan olan sodyum dodesil sülfat (SDS) kullanılır. SDS çoğu proteine kabaca molekül ağırlığının belirlediği miktarda, iki amino asit kalıntısına bir molekül SDS olacak şekilde bağlanır. Bağlı SDS net negatif yükü artırır, SDS bağlandığında proteinin doğal şeklide değişir ve birçok protein benzer şekil alır. Proteinler tamamen kütle(molekül ağırlığı) temel alınarak ayrılır. Elektroforez sonrasında proteinler, jele bağlanmayan fakat proteinlere bağlanan, Coomassie blue (mavisi) gibi bir boyayla görüntülenir. 23 İzoelektrik odaklama, bir proteinin izoelektrik noktasını (pI) tanımlamada kullanılan bir yöntemdir. 24 Düşük molekül ağırlıklı organik asitler ve bazların (amfolitler) karışımın jel boyunca elektriksel alandaki dağılımları farklı pH değerlerini (pH gradyanı) oluşturur. Sırasıyla izoelektrik odaklanma ve SDS elektroforezin birlikte kullanımı ikiboyutlu elektroforez olarak adlandırılır. Ve kompleks protein karışımlarının ayrışmasına olanak tanır. 25 ** 26 İki boyutlu elektroforez molekül ağırlığı aynı molekül ağırlığı aynı fakat pI ayrı, ya da pI değeri aynı molekül ağırlığı farklı proteinleri ayrıştırır. Ayrışmamış Proteinler Ölçülebilir Saflaştırmada esas, yöntemin her aşamasında diğer proteinler arasından o proteini bulmak ve ölçmektir. Enzimler gibi proteinler için, enzim varlığında substatın tepkime ürünlerine dönüş hızının arttığı enzimin katalitik etkisinin ölçüldüğü yöntem veya çözelti veya doku özütündeki protein miktarı tayin edilebilir. Katalizlenen tepkimenin --- tüm dengesi --- ürün oluşumunu veya substranın kullanımını ölçen analitik yöntem --- enzimin metal iyonları gibi kofaktörler veya koenzimlere gereksinimi --- enzim aktivitesinin substrat derişimine bağımlılığı --- optimum pH --- enzimin kararlı ve yüksek aktiviteye sahip olduğu sıcaklık bölgesi bilinmelidir. Uluslararası birimlere göre 1.0 birim enzim aktivitesi optimal koşullarda ölçülen 250C ‘da 1 dakikada 1.0µmol substratı ürüne dönüştüren enzim miktarıdır. Aktivite, çözelti içindeki toplam enzim birimidir. Özgül (spesifik) aktivite ise total proteinin miligramı başına enzim biriminin sayısıdır. Özgül aktivite enzim saflığının bir ölçüsüdür; enzim saflaştırıldıkça artar. Proteinlerin Kovalent Yapısı Birincil yapıdaki farklılıklar olasılıkla aydınlatıcı olabilir. Her protein farklı sayı ve dizide amino asit kalıntısına sahiptir. Birincil yapı proteinin üç boyutlu yapısındaki katlanmayı belirlerken, bu katlanma da proteinin işlevini belirler. Bir Proteinin İşlevi Amino Asit dizisine Bağlıdır E.coli bakterisi 3.000’den fazla farklı protein, insan ise, 50.000 ile 100.000 arası protein üretir. Her ikisinde de, proteinin her tipi tek bir üç boyutlu yapıya sahiptir ve bu yapı tek bir işlev sağlar. Proteinin her bir tipi özgün bir amino asit dizisine sahiptir. Farklı işlevleri olan proteinler, daima farklı amino asit dizileri 27 içerir. Birincil yapı değiştirilirse protein işlevi de değiştirilebilmektedir. Farklı türlerdeki işlevsel olarak benzer proteinler karşılaştırıldığında bu proteinler benzer amino asit dizisi içerir. Diğer proyeinlerin yıkımının düzenlenmesinde rolü olan 76 amino asitlik ubikuitin buna iyi bir örnektir. İnsanlardaki proteinlerin tahminen %20- 30’u polimorfiktir, yani insan popilasyonunda amino asit dizisi varyantları mevcuttur. Bu varyasyonların çoğu, protein işlevini çok az veya hiç ekilemez. Proteinler sıklıkla, amino asit dizilerinde biyolojik işlevleri için temel olacak önemli bölgeler içerirler. Proteinden proteine değişir ve bu dizi üç boyutlu yapıyı, yapı da işlevi etkiler. Çok Sayıda Amino Asit Dizisi Saptanmıştır 28 29 30 Kısa Polipeptitler Otomatik İşlemlerle Dizilenir Biri, proteini hidrolizleyip amino asit içeriğini saptamaktır.(a) * Amino-terminal uçtaki amino asit kalıntısını etiketlemek ve tanımlamak sıklıkla, hidroliz yöntemiyle çakışık kullanılır.(b) Bu amaçla Sanger, 1-floro2,4-dihitrobenzen (FDNB) ayıracını geliştirmiştir. Diğer ayıraçlar olan dansil klorürü ve dabsilklorürü kullanılarak dinitrofenilhidrazın türevlerinden daha kolay saptanabilen türevler oluşur. 31 Ancak bu yöntemle bir proteindeki farklı bir proteindeki farklı amino terminallere sahip,kimyasal olarak parçalanmış yeni polipeptitlerin sayısı belirlenebilir. Bütün bir polipeptidi dizilendirmek için Edman tarafından kimyasal bir yöntem geliştirilmiştir. Edman indirgemesi yöntemiyle bir peptitteki amino ucu işaretlenerek uzaklaştırılır.(c) Bu yöntem tüm seri tanımlanana kadar tekrarlanır. Edman indirgemesi, sekanator (dizici) adı verilen bir cihazda gerçekleştirilir. Büyük Proteinler Daha Küçük Parçalar Halinde Dizilenmelidir Polipeptitin uzunluğu arttıkça amino asit dizisinin belirlenmesinin doğruluğu azalır. İlk olarak protein kimyasal ve enzimatik yöntemlerle özgül fragmanlara (parçacıklara) bölünür. Her fragman saflaştırılmalı ve Edman yöntemiyle dizileri belirlenmelidir. Disülfit Bağlarının Kırılması Sistin kalıntısındaki peptit bağlarından biri Edman yöntemiyle yıkılsa da, disülfit bağıyla diğer polipeptit zincirine bağlı kalır. 32 Disülfit bağlarının iki geri dönüşümsüz yıkılma işlemi aşağıdaki şekilde gösterilmiştir. Polipeptit Zincirinin Yıkılması çeşitli yöntemler kullanılabilir. Bazı proteazlar Sadece özgül bir amino asitle bitişik peptit bağını yıkar. Tripsin hidroliziyle genellikle altı daha küçük peptit oluşur. Bu fragmanlardan yalnız birinin Lys ve Arg içeren bir karboksil-terminali yoktur. kromatografik veya elektroforetik yöntemlerle ayrılır. 33 Peptitlerin Dizilenmesi Edman yöntemiyle dizisi saptanır. Peptit Fragmanlarının Sıralanması Siyonejen bromür, sadece, Met’in karbonil grubuyla katıldığı peptit bağını etkir. Ayrılan fragmanlar, önceki gibi dizilim saptamasına tabi tutulur. İki parçalama yöntemiyle elde edilen amino asit dizileri, birbirleri üzerine çakışacak şekilde getirilerek incelenir.(*) Disülfit Bağlarının Yerinin Saptanması Eğer birincil yapıda disülfit bağları bulunuyorsa, bunların saptanması dizileme işlemi tamamlandıktan sonra yapılır. Her disülfit bağı için iki orijinal peptit kayıptır ve yeni uzun bir peptit oluşur. İki kayıp peptit, karşılık gelen polipeptid teki disülfit bağları bağlı bölgeleri temsil eder. Amino Asit Dizileri Diğer Yöntemlerle de Belirlenebilir Kütle spektrometresine dayanan yeni yöntemlerle kısa polipeptitler (20-30 amino asitten oluşan ) birkaç dakika içinde analiz edilebilir. Hızlı DNA dizileme yöntemleri, genetik kodun açıklanması ve genlerin izolasyonuyla ilgili tekniklerin gelişmesiyle polipeptidin dizisi, bunu kodlayan gendeki nükleotidlerin dizisinden anlaşılabilir hale gelmiştir. Bir hücredeki proteinler iki yönlü jel elektroforeziyle de ayrılabilir.(**) Her bir protein bölgesi jelden özütlenebilir. Proteinlerden türeyen küçük peptitiler kütle spektrometresiyle analiz edilebilir. Genellikle bir parçadan altı ile sekiz amino asit kalıntısı proteinin tamamını kodlayan genin gösterilmesi için yeterlidir. Amino Asit Dizileri Önemli Biyokimyasal Bilgi Sağlar Bir proteindeki amino asit dizisi, proteinin üç boyutlu yapısı, işlevi, hücresel yeri ve evrimi hakkında bilgi sağlar. Bu bilgiler diğer bilinen dizilerin incelenmesiyle sağlanır. Amino asit serisinin proteinin üç boyutlu şeklini nasıl tanımladığı bilinmediği gibi diziden işlevinin nasıl belirlendiği ayrıntılı olarak bilinmemektedir. Amino uçta bulunan bazı özel diziler hücre dışına çıkarılmak için tanınırken, bir kısmı da çekirdeğe, hücre yüzeyine, sitozole ve diğer hücresel bölümlerine gönderilmek üzere tanınır. 34 Küçük Peptitiler ve Proteinler Kimyasal Olarak Sentezlenebilir Peptit elde etmenin üç yolu vardır. 1- Dokudan saflaştırma yoluyla, ancak bazı peptitlerin düşük derişimleri nedeniyle zor bir yoldur. 2- Genetik mühendisliği 3- Doğrudan kimyasal sentez. Pek çok güçlü tekniğin kullanılması kimyasal sentezi pek çok açıdan önemli bir tercih haline getirir. Ayrıca, ticari uygulamalara ilaveten büyük proteinlerin özgül bölgelerinin sentezi, proteinin yapısı ve işlevinin çalışılması açısından artan bir öneme sahiptir. 35 36 37