T.C. MALİYE BAKANLIĞI AVRUPA BİRLİĞİ VE DIŞ İLİŞKİLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI ORGANİZE SUÇLARLA MÜCADELE ÇERÇEVESİNDE AVRUPA BİRLİĞİ’NDE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ ÖNLENMESİNE İLİŞKİN ÇALIŞMALAR AVRUPA BİRLİĞİ UZMANLIĞI YETERLİK TEZİ Hazırlayan ÖZGÜR ÜTÜK Tez Danışmanı PINAR BAŞPINAR Ankara Temmuz 2010 ONAY SAYFASI DOĞRULUK BEYANI Avrupa Birliği Uzmanlığı Yeterlik Sınavı çerçevesinde sunduğum bu çalışmayı, bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yol ve yardıma başvurmaksızın yazdığımı, yararlandığım eserlerin kaynakçada gösterilenlerden oluştuğunu, bunlardan her seferin gönderme yaparak yararlandığımı belirtir, bunu onurumla doğrularım. .... / .... / .... Özgür ÜTÜK i ÖZGEÇMİŞ 1983 yılında Bursa’da doğdu. 2006 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden şeref derecesiyle mezun oldu. Aynı yıl ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde yüksek lisans öğrenimine başladı ve yüksek lisans öğrenimini 2009 yılının Ağustos ayında tamamladı. 2007 yılının Nisan ayında Maliye Bakanlığı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı’nda Avrupa Birliği Uzman Yardımcısı olarak göreve başladı. Avrupa Birliği Uzman Yardımcılığı süresi boyunca Türkiye-Avrupa Birliği müzakereleri kapsamında, “Sermayenin Serbest Dolaşımı”, “Yargı ve Temel Haklar ve “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” fasıllarında yürütülen çalışmalarda görev aldı. Yazar İngilizce bilmektedir. ii İÇİNDEKİLER DOĞRULUK BEYANI ......................................................................................... i ÖZGEÇMİŞ .......................................................................................................... ii İÇİNDEKİLER ................................................................................................... iii KISALTMALAR ..................................................................................................v GİRİŞ .....................................................................................................................1 BİRİNCİ BÖLÜM ORGANİZE SUÇLAR VE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI 1.1. ORGANİZE SUÇLAR VE SUÇ ÖRGÜTLERİ .........................................5 1.1.1. Organize Suçun Tanımı .......................................................................5 1.1.2. Organize Suç Örgütleri: Nitelikleri ve Faaliyet Alanları .................7 1.2. SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI .......................................................14 1.2.1. Tanımı ..................................................................................................14 1.2.2. Aşamaları ...........................................................................................16 1.2.3. Yöntemleri ...........................................................................................18 1.3. ORGANİZE SUÇLAR VE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI İLE ULUSLARARASI MÜCADELE ........................................................................22 1.3.1. Birleşmiş Milletler ..............................................................................22 1.3.2. Mali Eylem Görev Gücü (FATF) ......................................................25 1.3.3. Avrupa Konseyi ..................................................................................29 1.3.4. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ..........................32 1.3.5. INTERPOL .........................................................................................33 1.3.6. Egmont Grubu ....................................................................................34 1.3.7. Wolfsberg Grubu ................................................................................35 1.3.8. Basel Komitesi .....................................................................................36 1.3.9. Diğer Girişimler ..................................................................................36 İKİNCİ BÖLÜM AVRUPA BİRLİĞİ VE ORGANİZE SUÇLAR 2.1. ORGANİZE SUÇLAR VE AVRUPA .........................................................39 2.2. AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORGANİZE SUÇLARLA MÜCADELE POLİTİKASI ........................................................................................................41 2.2.1. İlk Girişimler .......................................................................................42 2.2.2. Maastricht Antlaşması (Avrupa Birliği Antlaşması) .....................43 2.2.3. 1997 Organize Suçlarla Mücadele Eylem Planı ...............................45 2.2.4. Amsterdam Antlaşması ......................................................................47 2.2.5. 98/733/JHA Sayılı Konsey Ortak Eylemi .........................................49 2.2.6. Viyana Eylem Planı ............................................................................49 2.2.7. Tampere Zirvesi ..................................................................................50 2.2.8. Organize Suçlarla Mücadele Milenyum Strateji Belgesi ................52 2.2.9. Avrupa Güvenlik Stratejisi ................................................................55 iii 2.2.10. Hague Programı ................................................................................56 2.2.11. 2008/841/JHA Sayılı Konsey Kararı ...............................................58 2.2.12. Lizbon Antlaşması ............................................................................59 2.2.13. Diğer Önemli Belgeler ......................................................................61 2.2.14. Avrupa-Akdeniz Ortaklığı (Barcelona Süreci) ..............................62 2.2.15. Avrupa Komşuluk Politikası ...........................................................63 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM AVRUPA BİRLİĞİ’NDE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI İLE MÜCADELE ÇALIŞMALARI 3.1. 91/308/EEC SAYILI KONSEY DİREKTİFİ .............................................66 3.2. 1997 ORGANİZE SUÇLARLA MÜCADELE EYLEM PLANI .............69 3.3. 98/699/JHA SAYILI KONSEY ORTAK EYLEMİ ...................................70 3.4. TAMPERE ZİRVESİ ...................................................................................71 3.5. 2000/642/JHA SAYILI KONSEY KARARI...............................................72 3.6. 2001/500/JHA SAYILI KONSEY ÇERÇEVE KARARI ..........................73 3.7. 2001/97/EC SAYILI KONSEY DİREKTİFİ ..............................................74 3.8. 2005/60/EC SAYILI DİREKTİF .................................................................76 3.9. 2007/845/JHA SAYILI KONSEY KARARI...............................................85 3.10. DİĞER GİRİŞİMLER ................................................................................87 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ORGANİZE SUÇLARLA MÜCADELE ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE’DE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ ÖNLENMESİ ÇALIŞMALARI VE AVRUPA BİRLİĞİ 4.1. ORGANİZE SUÇLAR VE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI İLE MÜCADELE ÇERÇEVESİNDE KATILIM MÜZAKERELERİ .................91 4.1.1. Tam Üyelik Yolunda Temel Belgeler ...............................................91 4.1.1.1. Katılım Ortaklığı Belgeleri ................................................91 4.1.1.2. İlerleme Raporları ..............................................................93 4.1.1.3. Ulusal Programlar ve Türkiye’nin AB Müktesebatına Uyum Programı 2007-2013………………………..……..97 4.2. MÜZAKERE SÜRECİNDE GELİNEN NOKTA ...................................101 4.2.1. 24 No’lu Adalet, Özgürlük, Güvenlik Faslı ..................................101 4.2.2. 4 No’lu Sermayenin Serbest Dolaşımı Faslı .................................102 4.3. TÜRKİYE’DE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI İLE MÜCADELEDE MEVCUT DURUM ..............................................................104 BEŞİNCİ BÖLÜM DEĞERLENDİRME VE GELECEĞE YÖNELİK ADIMLAR…………...117 SONUÇ ...............................................................................................................128 KAYNAKÇA .....................................................................................................135 iv KISALTMALAR AB Avrupa Birliği ABD Amerika Birleşik Devletleri ARO Malvarlığı Takip Bürosu (Asset Recovery Office) BDDK Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu BM Birleşmiş Milletler ECU Avrupa Para Birimi (European Currency Unit) ENP Avrupa Komşuluk Politikası (European Neighbourhood Policy) ESW Egmont Güvenli Ağı (Egmont Secure Web) EUROMED Avrupa-Akdeniz Ortaklığı (Euro-Mediterranian Partnership) EUROPOL Avrupa Polis Teşkilatı (European Police Office) FATF Mali Eylem Görev Gücü (Financial Action Task Force) FBI Federal Soruşturma Bürosu (Federal Bureau of Investigation) FOPAC Suçtan Kaynaklanan Gelirleri İzleme Grubu (Fonds Provenant d’Activities Crimenelles) HAK Hükümetlerarası Konferans IAIS Uluslararası Sigorta Denetçileri Birliği (International Association of Insurance Supervisors) IMF Uluslararası Para Fonu (International Monetary Fund) IMoLIN Karapara Aklamaya Karşı Uluslararası Bilgi Ağı (International Money Laundering Information Network) INTERPOL Uluslararası Polis Teşkilatı (International Police Organization) ILO Uluslararası Çalışma Örgütü (International Labor Organization) IOSC Uluslararası Menkul Kıymetler Komisyonu Örgütü (International Organization of Securities Commission) KKTC Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti MASAK Mali Suçları Araştırma Kurulu NCIS Ulusal Suç ve İstihbarat Servisi (National Criminal and Intelligence Service) v OECD Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Organization for Economic Cooperation and Development) OGSP Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası PTT Posta ve Telgraf Teşkilatı SASMUS Sınıraşan Suçlarla Mücadele Sözleşmesi SPK Sermaye Piyasası Kurulu TADOC Türkiye Uluslararası Uyuşturucu ve Organize Suçlarla Mücadele Akademisi (Turkish International Academy Against Drugs and Organized Crime) TCK Türk Ceza Kanunu TREVI Terörizm, Radikalizm, Ekstremizm, Şiddet (Terrorism, Radicalism, Extremizm, Violence) UNODC Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (United Nations Office on Drugs and Crime) vi GİRİŞ Son yıllarda ülkelerin karşılaştıkları önemli güvenlik sorunları arasında uyuşturucu ticareti ve çeşitli kaçakçılık türleri gibi organize suçlar ön plana çıkmaktadır. Soğuk Savaş sonrasında hız kazanan küreselleşme süreci ile birlikte yukarıda sayılan yasadışı faaliyetler sınıraşan bir niteliğe bürünerek birçok devleti ilgilendiren bir sorun halini almıştır. Bu durum ise uluslararası işbirliğini zorunlu hale getirmiştir. Bu çerçevede, başta Birleşmiş Milletler (BM) olmak üzere birçok uluslararası kuruluş bünyesinde organize suçlarla mücadeleye yönelik olarak çeşitli çalışmalar yürütülmektedir. Avrupa Birliği’ne (AB) üye ülkeler sahip oldukları gelir düzeyi nedeniyle uyuşturucu ve göçmen kaçakçılığı başta olmak üzere birçok organize suç türü bakımından hedef konumda bulunmaktadırlar. Afganistan ve Latin Amerika’da üretilen uyuşturucu maddeler birçok farklı rotadan Avrupa’ya transfer edilmektedir. Ayrıca, Asyalı ve Afrikalı birçok yasadışı göçmenin hedefinde AB ülkelerine ulaşmak yer almaktadır. Bu bağlamda, uyuşturucu maddelerin ve yasadışı göçmenlerin geldikleri ülkeler kadar, AB’ye sınır komşusu olan ve yasadışı göçmenlerin ve maddelerin geçiş yaptıkları transit ülkeler de organize suçlarla mücadelede AB açısından büyük önem arz etmektedir. Öte yandan Avrupa suç piyasasında Avrupalı organize suç örgütlerinin yanı sıra, komşu coğrafyalardan ve dünyanın çeşitli bölgelerinden suç şebekelerinin faaliyet göstermesi, AB’nin organize suç örgütleri ile mücadelesinde başta sınır komşuları olmak üzere birçok ülke ile işbirliği yapmasını gerektirmektedir. Ulusal ve uluslararası güvenliğe yönelik önemli bir tehdit haline gelen organize suç örgütlerinin temel amacı, yasadışı faaliyetler yoluyla ekonomik çıkar elde etmektir. Ancak, bu faaliyetlerden elde edilen gelirler çok yüksek meblağlarda olup, genellikle nakit formundadır. Bu durum ise güvenlik güçlerinin 1 dikkatini çekmeden bu gelirlerin harcanmasını ve gizlenmesini zorlaştırmaktadır. Bu nedenden ötürü, organize suç örgütleri, yasadışı faaliyetlerden elde ettikleri karaparayı, kaynağını gizlemek ve yasal sisteme dahil etmek amacıyla “aklama” olarak nitelendirilen bir takım işlemlerden geçirmektedir. Bu çerçevede, karapara aklama ile mücadele gerek organize suç örgütlerince işlenen ve öncül suç olarak nitelendirilen suçların tespit edilmesi ve cezalandırılması, gerekse organize suç örgütlerinin gelir kaynaklarından mahrum bırakılması ve öncül suçların işleniş amaçlarının ortadan kaldırılması bakımından büyük önem arz etmektedir. Ayrıca, karapara aklamanın önlenmesi çerçevesinde yapılan çalışmalar ile organize suç örgütlerinin finans ağlarının tespit edilmesi, organize suç örgütlerinin çökertilmesi bağlamında önemli bir istihbarat kaynağıdır. “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” alanı yaratmayı hedefleyen AB açısından organize suçlarla ve karapara aklanması ile mücadele öncelikli alanlar arasında yer almaktadır. Bu çerçevede, AB açısından önemli bir güvenlik sorunu oluşturan organize suçlar ve suç gelirlerinin aklanması, Üye Devletlerin hükümet ve devlet başkanlarının katıldığı Zirvelerde ele alınmış, organize suçlar ve karapara aklama ile etkili bir mücadele yürütülmesi amacıyla çeşitli strateji belgeleri hazırlanarak, AB müktesebatında Üye Devletler açısından bağlayıcı nitelikte birçok düzenleme yapılmıştır. Yürütülen bu faaliyetlerde organize suçlar ve karapara aklama ile mücadelenin dış boyutu da dikkate alınarak, AB açısından önemli konumda olan ülkelere yönelik çalışmalara da yer verilmiştir. AB ile tam üyelik müzakerelerini sürdüren Türkiye, Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan köprü konumu ile başta uyuşturucu ve göçmen kaçakçılığı gibi sınıraşan suçlar olmak üzere AB’nin organize suçlar ile mücadele politikasında büyük önem arz etmektedir. Öte yandan, günümüzde organize suç örgütleri ile mücadele sadece kolluk kuvvetleri ve adli makamlar ile yürütülmemekte, organize suç örgütlerinin finans ağlarına yönelik çeşitli çalışmalar da yapılmaktadır. Bu bağlamda, suç gelirlerinin aklanması ile mücadele suç örgütlerinin temel amacı olan ekonomik çıkarlardan mahrum bırakılmasına ve para trafiğinin ortaya çıkarılmasına katkı sağlamaktadır. Ancak, yukarıda da belirtildiği üzere, aklama ile mücadele sınıraşan bir konu olması nedeniyle uluslararası işbirliğini 2 gerektirmektedir. Bu çerçevede, AB açısından organize suçlarla mücadelede Türkiye’nin suç gelirlerinin aklanması ile mücadele kapasitesinin geliştirilmesi kritik bu konudur. Türkiye’de, 2005 yılında AB’ye katılım müzakerelerinin başlaması ile suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede AB müktesebatına uyum ve idari kapasitenin güçlendirilmesine yönelik olarak çeşitli yasal ve idari düzenlemeler yapılmıştır. Müzakere süreci öncesi dönem ile karşılaştırıldığında Türkiye aklama ile mücadelede önemli yol katetmekle birlikte Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan İlerleme Raporlarında belirtildiği üzere AB müktesebatına henüz tam uyum sağlamış olmayıp atılması gereken bazı adımlar bulunmaktadır. Bu çalışmada, AB’nin güvenlik açısından öncelikleri arasında yer alan organize suçlar ile suç gelirlerinin aklanması arasındaki ilişkiyi ortaya koyarak, AB’de suç gelirlerinin aklanması ile mücadele kapsamında gelinen noktaya ve Birliğe üyelik müzakereleri sürecinde Türkiye’de bu alanda yapılmakta ve yapılacak olan çalışmalara ilişkin özlü bir değerlendirme sunmak amaçlanmaktadır. Tezde ayrıca, küresel bir sorun haline gelen suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede yapılan uluslararası düzenlemelerin etkinliğinin nasıl artırılabileceği, bu kapsamda oldukça önemli bir ekonomik ve siyasi birlik olan AB’nin ne gibi bir rol üstlenmesi gerektiği, nasıl katkı sağlayabileceği ve AB’ye katılım müzakerelerini sürdüren Türkiye’nin bu süreçte nasıl bir yol izlemesi gerektiği sorularına yanıt aranacaktır. Bu çerçevede, tezin ilk bölümünde, organize suç ve suç gelirlerinin aklanması olguları incelenecektir. Bu kapsamda, ilk olarak uluslararası metinlere ve yapılan akademik çalışmalara atıfta bulunularak organize suçun ve organize suç örgütlerinin tanımı yapılacak ve organize suç örgütlerinin özelliklerine ve faaliyet alanlarına değinilecektir. Organize suç kavramının açıklanmasının ardından, organize suç örgütleri açısından büyük öneme sahip aklama konusu ele alınacaktır. Bu bölümde, aklama suçunun tanımı verilerek, aşamaları ve yöntemleri incelenecektir. Son olarak organize suçlar ve aklama ile mücadele alanında Birleşmiş Milletler, Mali Eylem Görev Gücü (Financial Action Task 3 Force-FATF), Avrupa Konseyi, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (International Monetary Fund-IMF) başta olmak üzere birçok uluslararası kuruluşun çalışmalarına yer verilecektir. İkinci bölümde AB’de organize suçun boyutuna, organize suçlara ilişkin tehdit değerlendirmelerine ve Birlik bünyesinde organize suçla mücadeleye yönelik çalışmalara yer verilecektir. Avrupa Polis Teşkilatı’nın (EUROPOL) organize suçlara ilişkin raporları çerçevesinde, organize suçun AB’de ulaştığı boyutlar ortaya konarak, AB’nin organize suçlarla mücadele politikasını belirleyen temel belgeler incelenecektir. Üçüncü bölümde, AB müktesebatında suç gelirlerinin aklanmasına yönelik Zirve kararları, tüzük, direktif, tebliğ ve çerçeve kararı gibi düzenlemeler incelenerek AB’nin bu alandaki politikası ortaya konulacaktır. Dördüncü bölümde ise, organize suçlarla ve suç gelirlerinin aklanması ile mücadele kapsamında Türkiye’nin AB ile müzakere süreci ele alınacaktır. Organize suçlarla mücadelenin ele alındığı 24 No’lu “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” faslının ve suç gelirlerinin aklanması ile mücadelenin ele alındığı 4 No’lu “Sermayenin Serbest Dolaşımı” faslının ilgili bölümlerine odaklanılarak, Türkiye’nin, organize suçlarla mücadelenin en önemli yapıtaşlarından biri olan suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine ilişkin politikaları hakkında bir değerlendirme sunulacaktır. Beşinci bölümde ise organize suçlarla mücadelenin temel bileşenlerinden olan suç gelirlerinin aklanması ile mücadele kapsamında, çeşitli uluslararası kuruluşlar bünyesinde yapılan çalışmaların ve AB’nin karapara aklama ile mücadele politikalarının bir değerlendirmesi yapılarak, bu politikaların daha da etkin hale getirilmesi amacıyla ne gibi adımlar atılabileceğine ilişkin çeşitli önerilerde bulunulacak ve AB’ye tam üyeliği hedefleyen Türkiye’nin bu süreçte ne gibi çalışmalar yapması gerektiği tartışılacaktır. Sonuç bölümünde ise, tezin bölümleri ile ilgili genel bir değerlendirme yapılacaktır. 4 BİRİNCİ BÖLÜM ORGANİZE SUÇLAR VE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI Bu bölümde son yıllarda, ülkelerin tehdit değerlendirmelerinde ön sıralarda yer alan organize suç ve suç örgütleri ile yasadışı faaliyetler neticesinde elde edilen karaparanın kaynağının gizlenmesi ve yasal sisteme dahil edilmesi olarak nitelendirilen aklama kavramı ele alınacaktır. 1.1. ORGANİZE SUÇLAR VE SUÇ ÖRGÜTLERİ 1990’ların başında Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve küreselleşme sürecinin hız kazanması ile birlikte ülkelerin tehdit algılamaları değişmeye başlamış ve yeni güvenlik sorunları ortaya çıkmıştır. Daha önce bir iç güvenlik sorunu olarak ele alınan organize suç örgütleri, oluşan yeni uluslararası sistemde sınıraşan uyuşturucu kaçakçılığı, insan ticareti, göçmen kaçakçılığı, organ-doku ticareti, silah, nükleer madde ve tarihi eser kaçakçılığı gibi faaliyetler sonucunda uluslararası güvenlik sorunu haline gelmiştir. Bu bölümde, ulusal ve uluslararası güvenliğe yönelik önemli bir tehdit haline gelen organize suçun çeşitli tanımlarına yer verilerek, organize suç örgütlerinin özelliklerine ve küresel düzeyde faal olan çeşitli suç örgütlerinin faaliyet alanlarına değinilecektir. 1.1.1. Organize Suçun Tanımı Günümüzde organize suç kavramı yoğun bir şekilde kullanılmasına rağmen, henüz üzerinde uzlaşılmış bir tanımı bulunmamaktadır. Genellikle, uyuşturucu, silah, nükleer madde, insan ticareti gibi yüksek gelir sağlayan ve belirli bir organizasyon tarafından işlenen suçlar, organize suç olarak nitelendirilmektedir. Organize suç kavramı ilk olarak 1920’li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) kullanılmaya başlanmasına rağmen tanımı ilk kez 1968 5 yılında Amerikan Kongresi tarafından yapılmıştır.1 Kongre, “kumar, fuhuş, tefecilik, uyuşturucu kaçakçılığı, haraç ve diğer yasadışı faaliyetlere karışan üst seviyede teşkilatlanmış ve disiplinli bir oluşumun üyelerinin yasadışı faaliyetleri” organize suç faaliyeti olarak tanımlamaktadır.2 Kanada hükümeti ise suçun temel amacına ve etkilerine atıfta bulunarak organize suç kavramını, “iki veya daha fazla kişiden oluşan bir grup tarafından ekonomik çıkar elde etmek amacıyla gerçekleştirilen ve ekonomik, sosyal ve güvenlik perspektiflerinden ciddi negatif etkileri olan faaliyetler” olarak tanımlamaktadır.3 Alman Federal Polisi’ne göre organize suç, “belirli bir grup insanın belirli bir süre için yasadışı eylemlerde işbirliği yapmaya karar verip görev dağılımı yaparak kısa sürede büyük karlar elde etmeyi amaçlayan suç” biçimidir.4 Akademik literatürde ise “ulusal ve uluslararası düzeyde organizasyon oluşturarak yasalara aykırı biçimde, haksız menfaat veya yüksek kazanç sağlamak amacıyla, ekonomik veya idari yapıyı doğrudan veya dolaylı olarak kontrol eden, ele geçiren ve ortaya çıkarılması için uzun süreli hassas çalışma gerektiren suçlar” organize suç olarak değerlendirilmektedir.5 Yukarıda verilen tanımlardan anlaşılacağı üzere, belirli bir yapılanma tarafından haksız menfaat elde etmek amacıyla işlenen suçlar organize suç kapsamında ele alınmaktadır. Diğer bir ifade ile organize suçu diğer suçlardan ayıran temel özellik, organize suç örgütü adı verilen ve temel bazı özellikleri bulunan belirli yapılanmalar dahilinde işlenen suçlar olmasıdır. 1 Ömer Ersoy, Organize Suç Olgusu ve Ulusal Mücadele Konsepti, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitütüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2005, s.17-18 2 D. Lyman Micheal ve Garry Potter, Organized Crime, 2., Prentice Hall, New Jersey, 2000, s.15 3 Frank Madsen, Transnational Organized Crime, Routledge, London, 2009, s. 15 4 Ömer Ersoy, “Sosyolojik Açıdan Organize Suçu Anlamaya Yönelik Çabalar”, Avrasya Dosyası, Cilt 12 , Sayı 3, 2006, s.231 5 Yavuz Kahya ve Necmettin Özerkmen, Bir Gulyabani: Organize Suç Örgütleri “Mafya”, Adalet Yayınevi, Ankara, 2007, s.24 6 1.1.2. Organize Suç Örgütleri: Nitelikleri ve Faaliyet Alanları Organize suç örgütleri, ekonomik çıkar elde etmek amacıyla belirli bir hiyerarşi içerisinde suç işleyen yapılanmalar olarak tanımlanabilir. Benzer şekilde, ABD Federal Soruşturma Bürosu’na (Federal Bureau of Investigation-FBI) göre “belirli bir yapıya sahip ve temel amacı yasadışı faaliyetlerde bulunarak maddi çıkar elde etmeyi amaçlayan birliktelik”ler organize suç örgütüdür. 6 İngiltere Ulusal Suç ve İstihbarat Servisi (National Crime and Intelligence Service-NCIS) ise daha kapsamlı bir tanımlamaya gitmekte ve “üç veya daha fazla kişiden oluşan, süreklilik arz eden, üyeleri gelir veya güç elde etmeyi hedefleyen ve bu amaç doğrultusunda ciddi suç faaliyetlerine karışan oluşum”ları organize suç örgütü olarak değerlendirmektedir.7 Fransız Ceza Kanunu’nda “en az 5 yıl cezayı gerektiren bir ya da daha fazla cürümü işlemek maksadıyla, bir ya da daha fazla maddi fiillerle ortaya çıkan herhangi bir gizli ittifak yada grup” organize suç örgütü olarak tanımlanmaktadır.8 Türk hukuk sisteminde ise organize suç” kavramına ilişkin düzenleme 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) yapılmıştır. TCK’nın 220. maddesinde organize suç örgütlerine ilişkin olarak kapsamlı bir tanım getirilmemekte ancak “örgütün varlığı için üye sayısının en az üç olması gerekir” ifadesine yer verilmektedir.9 Ulusal polis teşkilatları arasında işbirliğini ve bilgi akışını geliştirmek amacıyla kurulmuş olan Uluslararası Polis Teşkilatı’nın (INTERPOL) tanımında organize suç faaliyetlerinin uluslararası boyutuna dikkat çekilmekte ve organize suç örgütleri, “temel amacı ekonomik kar elde etmek olan ve ulusal sınırlarla bağlı olmaksızın sürekli olarak yasadışı faaliyetlerde bulunan birden fazla insanın bir araya geldiği topluluk” olarak tanımlanmaktadır.10 6 http://www.fbi.gov/hq/cid/orgcrime/glossary.htm, (12.11.2009) Emmanouela Mylonaki, “The Manipulation of Organised Crime by Terrorists: Legal and Factual Perspectives”, International Criminal Law Review, Cilt 2, 2002, Hollanda, s.223 8 Ö.Ersoy, 2005, s.35 9 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 12.10.2004/25611 10 F. Madsen, 2009, s.16 7 7 Avrupa Konseyi tarafından 2004 yılında yapılan organize suç örgütü tanımında bu oluşumlar tarafından kullanılan metotlara ve mali çıkar elde etme amacına da dikkat çekilerek “doğrudan veya dolaylı olarak mali veya diğer maddi çıkarlar elde etmek amacıyla üç ya da daha fazla kişiden oluşan, uzun süreden beri var olan ve korkutma, şiddet, yolsuzluk gibi metotları kullanarak birlikte planlanmış ciddi suçlar işleme amacı güden oluşumlar” organize suç örgütü olarak tanımlanmaktadır.11 Organize suçlar ile mücadelede temel belge niteliğinde olan Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin (SASMUS) 2. maddesinde organize suç örgütü; “doğrudan veya dolaylı olarak mali veya diğer bir maddi çıkar elde etmek amacıyla belli bir süreden beri varolan ve bu sözleşmede belirtilen bir veya daha fazla ağır suç veya yasadışı eylemi gerçekleştirmek amacıyla birlikte hareket eden, üç veya daha fazla kişiden oluşan yapılanmış bir grup” olarak tanımlanmaktadır.12 Söz konusu maddede bahsi geçen ağır suç kavramı ise en az 4 yıl hapis cezası ile cezalandırılan suçları kapsamaktadır. BM Sözleşmesi’nde yer alan tanıma benzer bir tanım da AB tarafından yapılmıştır. Buna göre organize suç örgütü “4 yıldan az olmamak şartıyla hapis cezası ile cezalandırılabilecek suçları işlemek amacıyla ikiden fazla kişi tarafından uzun süreli olarak oluşturulmuş birliktelik” olarak tanımlamaktadır.13 SASMUS ile getirilen kapsamlı tanımdan sonra AB daha dar kapsamlı organize suç örgütü tanımını genişletme ihtiyacı hissetmiş ve 2001 yılında Avrupa Komisyonu ve EUROPOL tarafından hazırlanan bir raporda bir oluşumun organize suç örgütü kategorisinde değerlendirilebilmesi için bazı özelliklere sahip olması gerektiği ifade edilmiştir. Buna göre bir organize suç örgütünün temel özellikleri şunlardır: ikiden fazla kişinin işbirliği, süreklilik, ağır suç kapsamına giren faaliyetler, ekonomik çıkar ve/veya güç elde etme. 11 Council of Europe, Crime Analysis: Organised Crime-Best Practice Survey No.4, Strasbourg, 2002, s.6 12 United Nations, Convention against Transnational Organized Crime, Palermo, 2000 13 Council of the European Union, Joint action of 21 December 1998 adopted by the Council on the basis of Article K.3 of the Treaty on European Union, on making it a criminal offence to participate in a criminal organisation in the Member States of the European Union, 98/733/JHA, Official Journal L351, Brussels, 1998 8 Söz konusu rapora göre, bu 4 temel özelliğin yanı sıra; üyeler arasında görev dağılımı, disiplin, uluslararası düzeyde faaliyet gösterme, şiddet kullanımı, ticari işletmelerin kullanılması, karapara aklama faaliyetleri, siyaset, bürokrasi, medya, yargı ve iş dünyasına nüfuz edebilme özelliklerinden en az ikisinin varlığı gereklidir.14 Benzer bir yaklaşım Avrupa Konseyi tarafından da benimsenmiş olup, bir oluşumun organize suç örgütü kapsamında değerlendirilebilmesi için Avrupa Komisyonu ve EUROPOL tarafından belirlenen nitelikler aynı şekilde kabul edilmiştir.15 Organize suç örgütlerine ilişkin birçok akademik çalışması bulunan Abadinsky de organize suç örgütlerini tanımlamak için bir takım kriterler belirlemiştir. Buna göre organize suç örgütleri; ideolojik değildir; hiyerarşiktir, süreklilik arz ederler, iş bölümüne ve fonksiyonel uzmanlaşmaya dayanır, belirli kural ve usullerle yönetilir, şiddete ve rüşvete başvurur ve monopol oluşturmayı amaçlar.16 Ulusal ve uluslararası kuruşların ve akademik çevrelerin yaptıkları çalışmaları ışığında organize suç örgütlerinin özellikleri kısaca şu şekilde açıklanabilir: Ekonomik Çıkar Elde Etmeyi Amaçlarlar: Organize suç örgütleri azami düzeyde kar elde edebilmek amacıyla yasadışı faaliyetlerde bulunurlar. Bu noktada, organize suç örgütleri, ideolojik temele dayanan ve politik hedefleri olan terör örgütlerinden ayrılırlar. Organize suç örgütleri ekonomik çıkar güdüsüyle hareket ederken, terör örgütleri için yasal ve yasadışı faaliyetlerden elde edilen kazançlar, politik amaçlarına ulaşmada bir araç görevi görür.17 14 European Commission, Joint Report from Commission Services and Europol- Towards an European Strategy to Prevent Organised Crime, Commission Staff Working Paper, SEC (2001) 433, Brussels, 2001, s.42 15 Council of Europe, Organized Crime Situation Report 2004, Strasbourg, 2004, s.7-8 16 Howard Abadinsky, Organized Crime, Thomas Learning, United States, 1999, s.1 17 Özgür Ütük, International Fight against the Financing of Terrorism, ODTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2009, s.25-26 9 Mevcut Yapı ile Çatışmazlar, Nüfuz Etmeye Çalışırlar: Organize suç ile, siyasi, ekonomik ve finansal sistem arasında çok yakın bir ilişki bulunmaktadır. Wright’ın belirttiği üzere organize suç örgütleri faaliyetlerini etkili bir şekilde yürütmek ve suçtan elde ettikleri gelirleri kullanılabilir fonlara çevirmek için mali piyasalara ihtiyaç duymaktadır. Bu sebepten ötürü, terör örgütlerinin aksine organize suç örgütleri mevcut yapıyı hedef almamakta, sistem içerisinde çıkar elde etmeyi hedeflemektedirler.18 Ancak, sistem içerisinde faaliyet gösteren organize suç örgütleri bir süre sonra sisteme zarar vermeye başlamaktadır. Kullandıkları, baskı, şantaj, tehdit ve rüşvet gibi yöntemler demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve devlet otoritesine ciddi zararlar vermekte ve toplumun devlete ve yargı mekanizmasına güvenini azaltmaktadır. Ayrıca, Shelley’in ifade ettiği gibi zaman içerisinde güçlenen organize suç örgütleri devlet yönetimine nüfuz etmekte ve hatta yönetimi kontrol eder hale gelmektedirler.19 Bu duruma örnek olarak, devlet mekanizması ile organize suç örgütlerinin çok yoğun ilişkiler içerisinde oldukları, İtalya ve Kolombiya verilebilir. Uzmanlaşma ve İşbölümü: Karlılığı çok yüksek olan uyuşturucu kaçakçılığı, göçmen kaçakçılığı vb. sınıraşan boyutu da bulunan suçlar, uzmanlaşma ve işbölümü gerektirmektedir. Örneğin, uyuşturucu maddenin üretimi, saklanması, farklı bir şehre veya ülkeye transferi ve müşteri bulunması uyuşturucu ticaretinin farklı aşamalarını oluşturmakta ve bu aşamaların her biri o konuda uzmanlaşmış örgüt üyeleri tarafından gerçekleştirilmektedir. Suçtan elde edilen gelirlerin aklanması ise uzmanlık gerektiren bir diğer alan olup, örgütün aklayıcıları tarafından gerçekleştirilmektedir. Lilley’in belirttiği gibi uzmanlaşma ve işbölümü sayesinde uluslararası çapta faaliyet gösteren suç örgütleri, birçok uluslararası şirket gibi oldukça iyi örgütlenmiş, iyi bir finansman ağına sahip ve teknolojiyi yakından takip eden yapılar haline gelmiştir.20 18 Alan Wright, Organised Crime, Willan Publishing, Devon, United Kingdom, 2006, s.51 Louise Shelley, “Transnational Organized Crime: An Imminent Threat to the Nation State”, Journal of International Affairs, Cilt 48 Sayı 2, 1995, s.469 20 Peter Lilley, Dirty Dealing: The Untold Truth about Global Money Laundering, International Crime and Terrorism, Koagan Page, Londra, 2006, s.6 19 10 Şiddet Kullanımı ve Rüşvet: Şiddet kullanımı organize suç örgütlerinin en tipik özelliklerinden birisidir. Organize suç örgütleri hem üçüncü kişilere karşı hem de örgüt içerisinde disiplini sağlamak amacıyla örgüt üyelerine karşı şiddet kullanımına başvurmaktadır. Ayrıca, organize suç örgütleri rekabet içerisinde oldukları diğer örgütlerle anlaşmazlıklarında ve pazar paylaşımı mücadelelerinde şiddete başvurmaktadır. Rüşvet ise organize suç örgütleri tarafından siyaset, bürokrasi, ekonomi, adalet ve medya dünyasına nüfuz etmede, kolluk kuvvetlerinin takibinden ve mahkûmiyetlerden kurtulmada ve özellikle medya cephesinden gelmesi muhtemel sosyal baskıları engellemede yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Ticari İşletmelerin Kullanılması: Organize suç örgütleri, yasadışı yollardan elde ettikleri geliri aklamak amacıyla ticari işletmelerden faydalanmaktadırlar. Bunun yanı sıra oldukça yüksek meblağlarda harcama yapan organize suç örgütü üyeleri, dikkat çekmemek amacıyla işadamı görüntüsünü kullanmaktadırlar. Bu sayede ayrıca, toplum nezdinde önemli bir itibar da edinilmesi hedeflenmektedir. Ticari işletmelerin organize suç örgütleri tarafından kullanılmasının diğer bir sebebi de bazı yasadışı faaliyetlerin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmaktır. Örneğin, uyuşturucu ticareti yapan organize suç örgütleri yasal taşıma şirketleri vasıtasıyla sevkiyatlarını gerçekleştirebilmektedirler.21 Suç Gelirlerinin Aklanması: Organize suç örgütleri açısından elde edilen yasadışı gelirlerin yasal sisteme dahil edilmesi büyük önem arz etmektedir. Bu sayede, elde edilen karaparanın kaynağı gizlenmekte ve öncül suç tabir edilen gelir getirici yasadışı faaliyetten uzaklaşılmaktadır. Ayrıca, aklama ile suç gelirlerinin müsaderesinin önüne geçilebilmekte ve yasal görünüm altında daha kolay bir şekilde kullanılabilmektedir. Organize suç örgütleri yasal görüntü kazandırdıkları suç gelirlerini, faaliyetlerini daha da artırmak ve etki alanlarını geliştirmek amacıyla kullanmaktadırlar. Bu çerçevede, organize suç örgütlerini vücuda, parayı vücut için gerekli kana benzeten Aykın’ın ifade ettiği üzere “para 21 Hasan Aykın, “Dünyanın (…) nci Büyük Endüstrisi Organize Suç Örgütleri ve Kara Para Aklama”, Yaklaşım Dergisi, Ankara, Sayı 176-177, Ağustos-Eylül 2007, s.7 11 organize suç örgütleri için kan gibidir ve aklama bu sürecin kalbidir. Böylece temiz kan sağlıklı ve zinde kalması için tüm vücuda pompalanır.”22 Teknolojiden Yararlanırlar: Organize suç örgütleri, teknoloji alanında kaydedilen gelişmelerin sağladığı imkanlardan azami ölçüde faydalanmaktadırlar. Özellikle uyuşturucu kaçakçılığında, son yıllarda internet üzerinden yapılan satışlarda büyük artış yaşanmıştır. Ayrıca, sanal ortamda yapılan dolandırıcılık, kişisel bilgilerin ve kredi kartı bilgilerinin çalınması, fikri mülkiyet haklarının ihlali, çocuk pornosu ve beyaz kadın ticareti organize suç örgütlerinin teknolojiyi kullanarak gerçekleştirdiği yasadışı faaliyetlerin başında gelmektedir. 23 Öte yandan, teknolojik gelişmeler organize suç örgütlerine örgüt üyeleri arasında güvenli iletişimin sağlanması bağlamında önemli avantajlar sağlamaktadır. Organize suç örgütleri teknolojiden suç gelirlerini aklamada da yoğun bir şekilde faydalanmaktadırlar. İnternet bankacılığı, smart kartlar ve elektronik para bu kapsamda organize suç örgütlerinin kullandığı yöntemler arasında yer almaktadır.24 Uluslararası Çapta Faaliyet Gösterirler: Günümüzde organize suç örgütlerinin faaliyetleri arasında uyuşturucu ticareti, göçmen, silah ve sigara kaçakçılığı gibi uluslararası suçlar yer almaktadır. Bu faaliyetlerin bir kısmı dünyanın birçok bölgesinde faaliyet gösteren Çinli, İtalyan, Rus ve Latin Amerikalı suç örgütleri tarafından yürütülmektedir.25 Öte yandan, yukarıda sayılan suçlar sadece bir ülkede faaliyet gösteren organize suç örgütlerinin ortak çalışması ile de gerçekleştirilmektedir. Örneğin, Afganistan’da üretilen uyuşturucu batıya doğru ilerlerken geçtiği ülkelerdeki organize suç örgütleri tarafından bir diğerine transferi gerçekleştirilmekte ve ülke içindeki dağıtımı da yerel suç grupları tarafından yapılmaktadır. Benzer, süreçler göçmen, silah ve sigara kaçakçılığı başta olmak üzere diğer suçlarda da yaşanmaktadır. Bu 22 a.g.m. , s.6 Ersin Yalçın, Sınıraşan Organize Suçlarla Mücadelede Avrupa Birliği-Türkiye İlişkileri, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2007, s.50 24 Patrick Moulette, “Money Laundering: Staying Ahead of the Latest Trends”, OECD Observer, Sayı: 220, Paris, 2000, http://www.oecdobserver.org/news/fullstory.php/aid/244 (22.11.2009) 25 Emrah Özdemir, Sınıraşan Örgütlü Suç Gruplarının Uluslararası Güvenliğe Etkilerinin Kolombiya ve İtalya Örnekleri Üzerinden Değerlendirilmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kara Harp Okulu, Savunma Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2006, s.43-48 23 12 bağlamda, yerel organize suç örgütleri de uluslararası çapta faaliyet göstermemelerine karşın diğer ülkelerdeki suç örgütleri ile yaptıkları işbirliği sonucunda uluslararası bir ağın bir parçası haline gelmektedirler. Günümüzde organize suç örgütleri karlılığı yüksek birçok alanda faaliyet göstermektedir. Abadinsky suç örgütlerince yürütülen faaliyetleri üç gruba ayırmaktadır; yasadışı malların tedariki, yasadışı hizmetlerin sağlanması ve yasal ekonomik faaliyetlerin suistimali. Yasadışı malların tedariki kapsamında uyuşturucu madde üretimi ve pazarlanması, silah ve mühimmat, nükleer madde, sigara, tarihi eser, nesli tehlikede olan canlı türlerinin kaçakçılığı ve lüks oto hırsızlığı ve kaçakçılığı yer almaktadır. Buradaki temel nokta talep edilen malların teminin yasal yollarla mümkün olmaması veya çok pahalıya elde edilmesidir. Yasadışı hizmetler ise, göçmen kaçakçılığını, fuhuşu, yasadışı bahis ve kumarı ve tefeciliği kapsamaktadır. Yasal ekonomik faaliyetlerin suistimal edilmesi kategorisinde ise haraç almak, dolandırıcılık ve ihaleye fesat karıştırmak yer almaktadır.26 Türkiye’de organize suç örgütlerinin başlıca faaliyetleri arasında silah ve uyuşturucu madde kaçakçılığı, otomobil kaçakçılığı, organ ve doku kaçakçılığı, insan ticareti, tefecilik, nükleer madde kaçakçılığı, dolandırıcılık, karapara aklama, gasp, hileli iflas, irtikap, haraç almak, korsan ürünlerin üretimi ve pazarlanması, kalpazanlık, kaçak et kesimi, kaçak gıda üretimi, ihale yolsuzlukları, yerel yönetimler üzerinde rüşvet ve şiddet kullanılarak baskı kurulması, kadın ticareti ve yasadışı bahis ve kumar oynatılması yer almaktadır.27 Organize suç faaliyetlerinden elde edilen gelirlere ilişkin olarak çeşitli tahminler yürütülmektedir. Örneğin, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (United Nations Office on Drugs and Crime-UNODC) tarafından 2007 yılında yayımlanan “Uyuşturucu Raporu”nda uluslararası uyuşturucu ticaretinden elde edilen gelirin 320 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (International Labor Organization-ILO) 2005 yılında yaptığı 26 Ö. Ersoy, 2005, s.47 Sedat Güner, Organize Suç Örgütleri, Kara Para ve Aklanması, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2003, s.71-73 27 13 bir çalışmada insan ticaretinden elde edilen gelirin 32 milyar dolar olduğu ifade edilmektedir.28 Sahtecilik suçlarından ise yılda yaklaşık 470 milyar dolar, yasadışı hafif silah ticaretinden ise 4 milyar dolar civarında gelir elde edildiği tahmin edilmektedir.29 Suç örgütlerinin cirolarına ilişkin olarak da çeşitli tahminler yürütülmektedir. Buna göre, küresel çapta faaliyet gösteren Kolomiyalı Cali Karteli’nin 206 milyar dolar, Çinli Triadların 200 milyar dolar, “Organinztsya” diye tabir edilen Rus mafyasının 200 milyar dolar ve Japon Yakuzaları’nın ise 90 milyar dolar civarında yıllık hasıla elde ettikleri ifade edilmektedir. 30 Elde edilen bu suç gelirlerinin aklanan miktarının ise, dünya gayrisafi hasıla toplamının % 2’si ile % 5’i arasında bir orana tekabül ettiği ifade edilmektedir. 31 BM’nin tahminlerine göre ise bir yılda yasal sisteme dahil edilen suç gelirlerinin 800 milyar dolar ile 2 trilyon dolar arasında değişmektedir.32 Yukarıda verilen rakamlar tahmini rakamlar olmasına karşın organize suç örgütlerinin ulaştığı boyuta ilişkin önemli ipuçları vermekte ve günümüzde uluslararası bir şirket gibi faaliyet gösteren organize suç örgütlerinin ne kadar önemli bir güvenlik sorunu haline geldiğini ortaya koymaktadır. 1.2. SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI 1.2.1. Tanımı Suç geliri veya karapara kavramı, herhangi bir yasadışı faaliyet sonucunda elde edilen her türlü ekonomik değeri ifade etmektedir. Suç gelirinin aklanması ise öncül suç olarak tabir edilen yasadışı faaliyetlerden elde edilen gelirlerin yasal 28 United Nations Office on Drugs and Crime, World Drug Report, Vienna, 2007, s.170 Kimberly Thachuk, “Terörizme Destek Veren Kaynaklarla Mücadele”, Küresel Terörizm ve İşbirliği Sempozyumu, Genelkurmay Başkanlığı Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi, Ankara, 2006, s.60-61 30 P.Lilley, 2006, s.18-27 ve S.Güner, 2003, s.58-59 31 http://www.fatfgafi.org/document/29/0,3343,en_32250379_32235720_33659613_1_1_1_1,00.html (20.02.2010) 32 http://www.unodc.org/unodc/en/money-laundering/globalization.html (20.02.2010) 29 14 yollardan elde edilmiş gibi gösterilmek amacıyla yasal finansal sisteme sokulması sürecidir. Suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadelede uluslararası standart koyucu pozisyonunda olan ve üye ülkelerin bu standartlara uyumunu denetleyen FATF suç gelirlerinin aklanmasını öncül suçlardan elde edilen gelirin kaynağının gizlenerek yasal yolardan elde edilmiş gibi gösterilmesi olarak tanımlamaktadır.33 Bu bağlamda aklama süreci; öncül bir suç işlenmesi, bu suç sonucunda herhangi bir ekonomik değer elde edilmesi ve bu ekonomik değerleri yasadışı nitelikten çıkarıp bunlara yasal görünüm kazandırılmasına yönelik faaliyetleri kapsamaktadır.34 Öncül suç kavramı ülkeden ülkeye değişiklik göstermekte olup, FATF’in suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine ilişkin 40 Tavsiye Kararı’nda üye ülkelerin öncül suçları, tüm suçlara atıfta bulunarak veya eşik tabir edilen belirli hapis cezası sınırı belirleyerek veya öncül suçları listeleyerek veya bu yöntemlerin kombinasyonu ile tanımlayabilecekleri ifade edilmektedir. Eşik yöntemine göre öncül suçlar, ülke yasaları gereğince cürüm kategorisine giren tüm suçları veya ceza üst sınırı 1 yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçları veya yasal sistemlerinde asgari ceza miktarı usulünü bulunan ülkeler bakımından en az 6 aydan fazla cezayı gerektiren suçları kapsaması gerekmektedir. Öte yandan, öncül suçları belirlemede hangi yöntem benimsenirse benimsensin, her ülkenin asgari olarak FATF tarafından belirlenmiş suç kategorilerini içeren suçları öncül suç olarak kabul etmesi gerekmektedir. Belirlenmiş suç kategorileri şunlardır; organize suç örgütüne katılma, haraç, terör, terörizmin finansmanı, insan ticareti, göçmen kaçakçılığı, cinsel istismar, uyuşturucu kaçakçılığı, silah kaçakçılığı, çalıntı ve diğer eşyaların yasadışı ticareti, yolsuzluk ve rüşvet, dolandırıcılık, parada sahtecilik, sahte ve korsan ürün üretimi, çevre suçu, cinayet, ağır yaralama, adam kaçırma, rehin alma, soygun veya hırsızlık, kaçakçılık, gasp, evrakta 33 http://www.fatfgafi.org/document/29/0,3343,en_32250379_32235720_33659613_1_1_1_1,00.html (21.02.2010) 34 http://www.masak.gov.tr/SucGelirlerininAklanmasi/genel_bilgi.htm (21.02.2010) 15 sahtecilik, korsanlık, içerden öğrenenlerin ticareti (insider trading) ve piyasa manipülasyonu.35 Türkiye’de, 4208 sayılı “Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun”un yürürlükte olduğu dönemde öncül suçlar sayma yöntemi ile belirlenmiş iken 5237 sayılı “Türk Ceza Kanunu”nun 282. maddesinde eşik yaklaşımı benimsenerek “alt sınır altı ay ve daha fazla hapis cezası gerektiren suçlar” öncül suç olarak belirlenmiştir.36 1.2.2. Aşamaları Aklama işleminde suç gelirinin gerçek sahibi ve kaynağının gizlenmesi, paranın nakit formundan kurtulması, bu işlemle ile ilgili ipuçlarının ortadan kaldırılması ve suç gelirinin daima kontrol altında tutulması amaçlanmaktadır.37 Bu amaçlar doğrultusunda gerçekleştirilen aklama sürecinin üç aşaması bulunmaktadır: Yerleştirme (placement), ayrıştırma (layering) ve bütünleştirme (integration). Aklama kavramı Al Capone’un açtığı çamaşırhaneler aracılığıyla yasadışı faaliyetlerden elde ettiği geliri yasal yollardan elde etmiş gibi göstermesi üzerine kullanılmaya başlanmıştır. Bu çerçevede, aklama süreci kirli çamaşırın makinede yıkanmasına sürecine benzetilmektedir. Birinci aşamada çamaşır makineye atılmakta, ikinci aşamada çamaşır yıkanmakta ve üçüncü aşamada temiz çamaşır makineden çıkarılmaktadır. Ancak, aklamada bütün aşamaların tek tek gerçekleşmesi zorunlu değildir. Bazı durumlarda, bu aşamaların ikisi veya üçü tek bir işlemde gerçekleşebilir veya süreç bazı aşamalar gerçekleşmeden tamamlanabilir. Yerleştirme: Genellikle, uyuşturucu kaçakçılığı gibi suçlardan elde edilen gelirler nakit formundadır. Ancak, çok yüksek meblağlardaki nakit para dikkat çekici olması yanı sıra, taşınması ve saklanması bakımından da bir takım zorluklar 35 http://www.fatf-gafi.org/dataoecd/7/40/34849567.PDF (22.02.2010) http://www.masak.gov.tr/SucGelirlerininAklanmasi/genel_bilgi.htm (21.02.2010), 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 12.10.2004/25611 37 Süleyman Aydın, “Karapara Aklama ile Mücadele ve Uluslararası Enstrümanlar”, Karapara Aklama ve Terörizmin Finansmanı, (Der. Süleyman Aydın), Adalet Yayınevi, Ankara, 2008, s.177 36 16 içermektedir. Bu sebepten ötürü, elde edilen gelirin nakit formundan kurtarılarak finansal sisteme sokulması gerekmektedir. Yerleştirme adı verilen aşamada ise suçtan elde edilen gelir finansal sisteme dahil edilmektedir. Bu aşamada, suçtan elde edilen gelir ile kaynağı arasındaki bağ henüz kesilmemiştir. Ayrıca, nakit halde bulunan suç geliri, finansal kuruluşlar aracılığıyla yasal finans sistemine girişinde şüpheli işlem bildirimine konu olmaktadır. Bu nedenle suç gelirinin aklama ile mücadele eden birimlerce bulunması ve el konulması riski en çok bu aşamada yüksektir.38 Diğer bir ifade ile yerleştirme, aklayıcılar için en zor, mali istihbarat birimleri açısından en rahat aşamadır. Bu aşamanın aklayıcılar tarafından başarılı bir şekilde tamamlanmasının ardından suç geliri nakit halinden kurtularak finansal sistem içerisinde rahatlıkla dolaşacaktır. Bu çerçevede, aklama ile mücadelede ilgili birimlerce yapılacak şüpheli işlem bildirimleri yerleştirme aşamasında bulunan karaparanın tespiti açısından büyük önem arz etmektedir. Yerleştirme aşamasında birçok farklı yöntem kullanılmaktadır. Bunların bazıları şu şekilde sıralanabilir:39 - Nakit paranın fiziki olarak yurtdışına çıkarılarak denetimin az olduğu vergi cennetlerinde bankaya yatırılması - Nakit paranın dikkat çekmeyecek küçük tutarlara bölünerek farklı kişiler adına farklı bankalarda açılmış olan hesaplara yatırılması - Nakit paranın hisse senedi, tahvil, bono, çek ve poliçe gibi mali araçlara, gayrimenkul, altın, mücevher veya lüks araca dönüştürülmesi - Nakit paranın finansal kuruluşlarla veya bu kuruluşların bazı çalışanlarıyla işbirliği yapılarak finansal sisteme sokulması Ayrıştırma: Bu aşamada, finansal sisteme dahil edilen suç geliri çok sayıda işlem yapılarak parçalanmaktadır. Bu sayede, sisteme dahil olan suç geliri yasadışı kaynağından mümkün olduğunca uzaklaştırılarak yetkili birimlerce izinin 38 Abdurrahman Öztürk, “Bir Organize Suç Olarak Karapara Aklamayla Ulusal ve Uluslararası Planda Mücadele”, Avrasya Dosyası, Cilt 9, Sayı 2, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi, Ankara, 2003, s.150 39 http://www.masak.gov.tr/SucGelirlerininAklanmasi/genel_bilgi.htm# (21.02.2010) 17 sürülerek bulunması ve müsadere edilmesi oldukça zorlaştırılmaktadır. Günümüzde elektronik bankacılık işlemleri sayesinde paranın kıtalararası transferi çok kolay ve hızlı bir şekilde yapılabilmektedir. Bu kolaylıktan yararlanan organize suç örgütleri, suç kaynaklı gelirlerini oldukça sık, karmaşık ve düşük hacimli finansal işlemlere tabi tutarak yetkili makamlarca takibini zorlaştırmaktadırlar. Bu aşamada en çok kullanılan yöntem ise elektronik fon transferleridir. Bütünleştirme: Ayrıştırma aşamasında yasadışı kaynağından uzaklaştırılan suç geliri bütünleştirme aşamasında yasal kimlikle mali sisteme girmektedir. Böylece, suç geliri ile mali sistemde rahatça işlemler yapılabilir ve aklanmış olan suç geliri tüketime harcanabilir veya bununla çeşitli yatırımlar yapabilir. Daha önceki aşamalarda yapılan işlemler sayesinde elde edilen gelirin kaynağı sorulduğunda ise rahatlıkla yasal bir açıklama getirilebilir. Bu aşamada, gelirin suçtan kaynaklandığını tespit etmek oldukça zordur; ancak aklama şebekesine gizlice sızma veya bu konuya ilişkin olarak şebeke üyesi bir kişinin yapacağı itiraflarla suç geliri tespit edilebilir.40 1.2.3. Yöntemleri Suç gelirlerini aklamak amacıyla birçok farklı sektör ve yöntem kullanılmaktadır. Yetkililerce bugün kadar ortaya çıkarılmış 180 civarında aklama yöntemi olduğu ifade edilmekle birlikte, bu yöntemlerin sayısının ancak hayal gücü ile sınırlı olduğu belirtilmektedir.41 Bu çalışmada en yaygın olarak kullanılan aklama yöntemlerine değinilecektir: Fonların Fiziki Olarak Ülke Dışına Çıkarılması: Bu yöntemde, yasadışı faaliyetten elde edilen gelir, bazı ülkelerde para transferinde bankalar ve finans kuruluşları üzerinde uygulanan sıkı denetimi aşmak amacıyla kuryeler aracılığıyla banka gizliliği olan ve finans sistemi üzerinde sıkı denetim olmayan ülkelere götürülmektedir. Götürüldüğü ülkelerde yasal finans sistemine sokulan suç geliri 40 S. Aydın, 2008, s.183 Süleyman Aydın, Yakup Yılmazer, Yolsuzluk ve Mali Suçlar, Adalet Yayınevi, Ankara, 2007, s. 266 41 18 bir takım finans işlemlerine tabi tutulmakta ve kaynağı ile bağlantısı koparılarak aklanmaktadır.42 İnternet Bankacılığı ve Yeni Nesil Ödeme Sistemleri: Teknolojinin gelişmesi ile birlikte bankalar ve finans kuruluşları internet üzerinden de hizmet vermeye başlamıştır. Sağlanan bu imkan sayesinde birkaç tuşa basılarak binlerce kilometre öteye para havale edilebilmektedir. Ancak kimlik denetimi ve bildirim yükümlülüğü nedeniyle suç örgütlerince internet bankacılığı kullanılarak fonların transferi önemli ölçüde engellenmiştir. Ancak müşterilere sıkı gizlilik esasına dayanan hizmet sunan vergi cennetlerinde aklayıcılar suçtan elde edilen gelirleri çok kolay bir şekilde internet bankacılığı aracılığıyla transfer edebilir. 43 Ayrıca, internet üzerinden yapılacak birçok işlem ile yasadışı gelir kaynağından uzaklaştırılabilir. Öte yandan, FATF tarafından internet bankacılığının yanı sıra ön ödemeli kartların, mobil ödeme sistemlerinin, herhangi bir banka hesabına bağlı çalışmayan internet ödeme servislerinin, e-altın gibi dijital değerli taşların da suç gelirlerinin aklanmasında kullanılabileceğine dikkat çekilmektedir.44 Şirinler (Smurfing) Yöntemi: Suç gelirlerinin aklanması ile mücadele amacıyla bazı ülkelerde belirli bir limitin üzerinde nakit olarak yapılan işlemlerde bildirim zorunluluğu bulunmaktadır. Örneğin ABD’de bu limit 10.000 dolardır.45 Bu bildirim yükümlülüğünden kurtulmak amacıyla aklayıcılar ellerinde bulunan suç kaynaklı fonları bu limite yakın tutarlara bölerek, çok sayıda kişi (smurf) aracılığıyla farklı bankalara veya aynı bankanın farklı şubelerine yatırmaktadır.46 Örneğin, 20 kişi tarafından farklı bankalara 10.000’er dolar yatırıldığı takdirde bir günde 200.000 dolar, 10 günde ise 2 milyon dolar bildirim zorunluluğuna tabi olmadan finans sistemine yerleştirilmiş olur. 42 Alparslan Çalışkan, “Karapara Aklama Yöntem ve Tipolojileri ile Bu Amaçla Kullanılan Sektörler”, Karapara Aklama ve Terörizmin Finansmanı, (Der. Süleyman Aydın), Adalet Yayınevi, Ankara, 2008, s.260 43 Kuntay Çelik, Selen Işıl Koçağra ve Kadir Güler, Karapara Aklama: Tanımı, Aşamaları, Yöntemleri ve İlgili Uluslararası Çalışmalar, MASAK, Ankara, 2000, s.107 44 FATF, Report on New Payment Methods, Paris, 2006, s.3-10 45 http://www.fincen.gov/whatsnew/pdf/CTRPamphletBW.pdf (01.03.2010) 46 K. Çelik, S. Koçağra ve K. Güler, 2000, s.85 19 Parçalama Yöntemi: Parçalama yöntemi, bildirim yükümlülüğünden kurtulmak amacıyla kullanılan bir diğer yöntemdir. Bu yöntemde suç geliri bildirim limitinin altındaki parçalarla finans sistemine dahil edilir. Şirinler yönteminden farkı ise çok sayıda kişi yerine çok sayıda küçük miktarlı transferlerin kullanılmasıdır. Nakit Para Kullanılan İşyerleri: Bu yöntemde perakende satış yapan ve hesaplarında rahatlıkla sahtecilik yapılabilecek olan, diğer bir ifade ile vermediği hizmeti vermiş, satmadığı malı satmış gibi gösterebilecek işletmeler kullanılır. Bu gibi işletmelerde satılmayan mal ve hizmet satılmış gibi gösterilerek firmaya gelir olarak kaydedilir ve vergisi ödenir. Böylece yasadışı faaliyetten kaynaklanan gelirler ticari bir faaliyetten elde edilmiş gibi takdim edilir. Bu yöntemde en çok kullanılan işyerleri, benzin istasyonları, fast food satışı yapan yerler, lokantalar ve araba yıkama yerleridir.47 Paravan Şirketler: Paravan şirketler herhangi bir ticari faaliyette bulunmayan, kağıt üzerinde var olan kuruluşlardır. Bu tarz şirketler genellikle denetim mekanizmasının oldukça gevşek bulunduğu ülkelerde kurulur. Paravan şirket karlı bir işletme gibi gösterilir ve suçtan elde edilen para karın yerine kasaya konur ve karın vergisi ödenir. Böylece, karapara mali sisteme yerleştirilmiş olur. Paravan şirketler aracılığıyla karapara aklamanın diğer bir yöntemi ise paravan şirketler adına yatırımlar yapılmasıdır. Kağıt üzerinde yapılan alım satımlarla bu yatırımlar değerlenmiş gösterilir ve vergisi de ödenerek suç geliri aklanır.48 Off-Shore Merkezleri: Off-shore merkezleri yerleşik olmayanlara gizlilik, vergi avantajı ve denetimden muafiyet sunan finans kuruluşlarını bünyesinde bulunduran ve aynı zamanda vergi cennetleri olarak adlandırılan ülkelerdir. Bu ülkelerde suç gelirleri paravan şirketler veya finans kuruluşları aracılığıyla aklanmaktadır. Off-shore merkezlerine örnek olarak Bahama Adaları, Cayman Adaları, Andora, Virjin Adaları, Liechtenstein, Marshall Adaları, Cook Adaları, Barbados, Monaco ve İsviçre verilebilir.49 47 A. Çalışkan, s.261 K. Çelik, S. Koçağra ve K. Güler, 2000, s.89-90 49 http://www.imf.org/external/np/mae/oshore/2000/eng/back.htm (02.03.2010) 48 20 Oto Finans Borç Yöntemi: Bu yöntemde suç geliri bir off-shore merkezinde faaliyet gösteren bir bankaya yatırılır ve bu para teminat gösterilerek yurt içindeki bir bankadan kredi çekilir. Alınan kredi ile ticari işletme veya gayrimenkul alımı gibi çeşitli yatırımlar yapılır ve kredi geri ödenmez. Kredi alınan banka tarafından teminat olarak gösterilen suç kaynaklı gelire el konur. Böylece, suç geliri herhangi bir yatırım şeklinde aklanmış olarak ortaya çıkmakta ve kredi alınan banka da borcunu tahsil ettiğinden bir hukuki anlaşmazlık ortaya çıkmamaktadır.50 Sahte veya Yanıltıcı Fatura Kullanımı: Bu yöntemde olmayan veya değeri oldukça düşük bir mal sahte veya yanıltıcı fatura düzenlenerek ihraç edilmiş gibi gösterilir. Örneğin, 50.000 Avro’luk bir mal için 500.000 Avro’luk bir fatura düzenlenir ve aradaki fark ihracat geliri adı altında ülkeye sokularak aklanmış olur. Benzer yöntem, ithalatta da kullanılarak suç kaynaklı gelirler yurtdışına çıkarılabilir. Sahte veya yanıltıcı fatura ile aklama işlemi ülke içinde de gerçekleştirilebilir.51 Burada önemli olan husus, işlemlerin gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan ticari işletmelerdir. Daha öncede belirtildiği üzere organize suç örgütleri birçok ticari faaliyette bulunmakta ve kontrol ettikleri işletmeler aracılığıyla sahte veya yanıltıcı fatura kullanarak suçtan elde ettikleri gelirlere yasal görünüm kazandırmaktadırlar. Altın, Gümüş ve Diğer Kıymetli Taşların Kullanımı: Başta altın olmak üzere diğer kıymetli metal ve taşlar suç gelirlerinin aklanmasında sıklıkla kullanılmaktadır. Bu taşların, taşınma kolaylığı ve özellikle altının, dünya çapında konvertibiliteye sahip olması organize suç örgütleri tarafından aklamada tercih edilmelerinin nedenleridir. Bu yöntemde suçtan elde edilen gelirlerle altın alınarak küçük parçalar halinde karaparanın aktarılmak istendiği ülkeye sokulur ve bu ülkede satılarak suç gelirleri altın ticaretinden elde edilmiş gibi gösterilir.52 Bu yöntemlerin yanı sıra, suç gelirlerinin aklanmasında, alternatif havale sistemleri (Hawala/hundi, karaborsa peso değişimi, Çin/Doğu Asya Sistemleri)53, 50 K. Çelik, S. Koçağra ve K. Güler, 2000, s. 90-91 a.g.e. , s. 99 52 A. Çalışkan, 2008, s.276 51 21 sigorta şirketleri, gayrimenkul alım-satımı, döviz büroları, kumarhaneler, piyango biletleri, spor kulüpleri ve antika eserlerin satışı organize suç örgütleri tarafından kullanılmaktadır.54 1.3. ORGANİZE SUÇLAR VE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI İLE ULUSLARARASI MÜCADELE Günümüzde organize suç örgütleri faaliyetlerini ulusal sınırlarla kısıtlı tutmamakta, dünyanın çok çeşitli bölgelerinde faaliyetlerini sürdürmektedirler. Yerel düzeyde faaliyet gösterenler ise uyuşturucu ticareti ve kaçakçılık gibi suçlar ile uluslararası ağa dahil olmaktadır. Öte yandan, suç gelirlerinin aklanması genellikle sınıraşan bir suç tipi olarak ortaya çıkmaktadır. Suç kaynaklı gelir, elde edildiği ülkeden çeşitli yöntemlerle dışarı çıkarılarak off-shore merkezlerinde aklanmaktadır. Bu çerçevede, ulusal güvenlik ve ekonomi açısından tehdit oluşturan organize suç örgütleri ve karapara aklama suçu aynı zamanda, uluslararası güvenliği ve küresel finans sistemini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu bölümde, organize suç örgütleri ve karapara aklama ile mücadele alanında yapılan uluslararası çalışmalar kısaca açıklanacaktır. 1.3.1. Birleşmiş Milletler BM’nin organize suçla mücadele çalışmaları 1970’li yıllara dayanmaktadır. 1975 yılında Cenevre’de düzenlenen Suçun Önlenmesi ve Suçluların Islahı konulu 5. BM Kongresinde organize suçla mücadeleye ilişkin hususlar tartışılmıştır. İlerleyen yıllarda konu BM’nin öncelikli alanlarından biri haline gelmiş ve Genel Kurul’da ve her yıl düzenlenen Suçun Önlenmesi ve Suçluların Islahı kongrelerinde organize suçlarla mücadele daha ayrıntılı bir şekilde ele alınmaya başlanmıştır.55 53 MASAK, Mali Eylem Görev Grubu Karapara Aklama Tipolojileri, MASAK, Ankara, 2000, s.121-128 54 Dül Danzanjamts, Karapara Aklama ile Mücadelede Uluslararası Boyut, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2008, s.19-34 55 A. Wright, 2006, s.192 22 19 Aralık 1988 tarihinde Viyana’da BM Genel Kurul toplantısında Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı BM Sözleşmesi kabul edilmiş ve sözleşme 11 Kasım 1990 tarihinde yürürlüğe girmiştir.56 Sözleşmenin temel amacı uyuşturucu madde kaçakçılığı ile etkin mücadele yürütülebilmesi amacıyla uluslararası işbirliğini artırmaktır. Sözleşmede, taraf ülkelere uluslararası işbirliğinin artırılması için çalışmalar yapmaları, adli kuruluşların işbirliği kapasitesinin artırılması, uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadele eden hakim ve savcıların ve tanıkların korunması, uyuşturucu kaçakçılarının tespit edilmesi amacıyla kontrollü teslimat gibi tekniklerin uygulanması çağrısında bulunulmuştur.57 Sözleşmede doğrudan aklama ifadesi geçmemekte birlikte, bu Sözleşme aklama suçunu unsurlarıyla tanımlayan ilk BM Sözleşmesi’dir.58 Sözleşme’ye göre uyuşturucu madde kaçakçılığından kaynaklandığını bilerek bir malvarlığının; Kaynağını gizlemek veya olduğundan değişik göstermek veya uyuşturucu kaçakçılığına karışmış bir kişinin yasal müeyyidelerden kaçmasına yardımcı olmak amacıyla dönüştürülmesi Gerçek niteliğinin, kaynağının, bulunduğu yerin ve kime ait olduğunun gizlenmesi veya farklı şekilde gösterilmesi aklama suçunu oluşturmaktadır.59 Organize suçlarla küresel mücadelenin tesis edilmesi amacıyla 1994 yılında İtalya’da bir Bakanlar Konferansı düzenlenmiş ve organize suçlarla mücadeleye ilişkin olarak bir uluslararası sözleşmenin gerekliliği vurgulanmıştır. Yapılan çalışmalar ve müzakereler sonucunda 12-15 Eylül 2000 tarihlerinde İtalya’nın Palermo şehrinde Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı BM Sözleşmesi60 imzaya açılmış ve Sözleşme 29 Eylül 2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir.61 Sözleşme’de organize suç örgütlerine katılmanın, suç gelirlerinin aklanmasının, 56 Sözleşme Türkiye tarafından 20 Aralık 1988 tarihinde imzalanmış ve 22 Kasım 1995 tarih ve 4136 Sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunmuştur. 57 United Nations, Convention against Illicit Traffic in Narcotic Drugs and Psychotropic Substances, Vienna, 1988 58 Oktay Üstün, “Karapara Aklama ve Terörün Finansmanı ile Mücadelede Uluslararası Girişimler ve Araçlara Toplu Bakış”, Bankacılar Dergisi, Sayı 65, 2008, s.20 59 a.g.e. , s.20 60 United Nations, 2000 61 Sözleşme Türkiye tarafından 13 Aralık 2000 tarihinde imzalanmış ve 30 Ocak 2003 tarih ve 4800 Sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunmuştur. 23 yolsuzluğun ve adaletin engellenmesinin suç haline getirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Suç gelirlerine ilişkin 6. maddede aşağıda yer alan eylemlerin Taraf Devletlerce suç haline getirilmesi çağrısında bulunulmaktadır: Suç geliri olduğu bilinen malvarlığının yasadışı kaynağını gizlemek veya olduğundan değişik göstermek veya öncül suçun işlenmesine karışmış olan herhangi bir kişiye işlediği suçun yasal sonuçlarından kaçınmasına yardım etmek amacıyla dönüştürülmesi veya devredilmesi. Bir malvarlığının suç geliri olduğunu bilerek, gerçek niteliğinin, kaynağının, yerinin, kullanımının, hareketlerinin veya mülkiyetinin veya malvarlığına ilişkin hakların gizlenmesi veya olduğundan değişik gösterilmesi. Tesellüm anında bu tür bir malın suç geliri olduğunu bilerek edinilmesi, bulundurulması veya kullanılması. Sözleşmede, suç gelirlerinin aklanmasına ilişkin olarak finans kuruluşları için kapsamlı bir düzenleme ve denetleme mekanizmasının oluşturulması, aklama faaliyetlerini tespit etmek ve ulusal ve uluslararası işbirliğini tesis etmek amacıyla mali istihbarat birimleri kurulması ve nakdin ve nakit yerine geçen değerlerin dolaşımının sermayenin serbest dolaşımını engellemeksizin denetlenmesi ve izlenmesi için önlemler alınması gerektiği ifade edilmektedir. Ayrıca, Taraf Devletlerin aklama ile mücadeleye ilişkin düzenleyici ve denetleyici sistem kurarken bölgesel, bölgelerarası ve çok taraflı organizasyonların çalışmalarını kılavuz olarak kullanması gerektiği belirtilmiş ve uluslararası işbirliğinin önemi vurgulanmıştır. Suç kaynaklı gelirin veya malvarlığının müsadere edilmesi için ülkelerin ulusal mevzuatlarında gerekli değişiklikleri yapmaları ve müsadere alanında da işbirliğine gitmeleri gerektiği belirtilmiştir. UNODC, Üye Devletlerce Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı BM Sözleşmesi’nin uygulanmasını denetlemekte, teknik yardım sağlamakta, organize suçlara ilişkin olarak trend analizleri yapmakta ve politika önerilerinde bulunmaktadır.62 Aklama ile mücadeleye ilişkin olarak ise, UNODC bünyesindeki Karapara Aklama ile Mücadele Birimi (Anti-Money Laundering Unit) 1997 yılında oluşturulan Karapara Aklamaya Karşı BM Küresel Programı (UN Global Programme against Money Laundering) çerçevesinde ülkelere aklama ile mücadele mevzuatlarının geliştirilmesi, mali istihbarat birimlerinin kapasitelerinin 62 http://www.unodc.org/unodc/en/organized-crime/index.html?ref=menuside (24.02.2010) 24 artırılması ve suç kaynaklı gelirlerin tespiti, zaptedilmesi ve müsaderesi konularında teknik destek sağlamaktadır. Ayıca Karapara Aklamaya Karşı BM Küresel Programı kapsamında 1998 yılında oluşturulan Karapara Aklamaya Karşı Uluslararası Bilgi Ağı (International Money Laundering Information NetworkIMoLIN) aracılığıyla uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi ve bilgi paylaşımının sağlanması hedeflenmektedir.63 1.3.2. Mali Eylem Görev Gücü (FATF) FATF, 1989 yılında Paris’te toplanan G-7 ülkeleri toplantısında, finansal sistemin organize suç örgütleri tarafından kullanılmasının önlenmesi ve karapara aklama ile mücadele amacıyla kurulmuştur. Bir görev gücü olarak kurulan FATF süresiz olarak devamlı çalışmak üzere kurulmamıştır ve kesin çizgilerle belirlenmiş temel bir yasası bulunmamaktadır. FATF, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Organization for Economic Cooperation and DevelopmentOECD) çatısı altında faaliyetlerini yürütmekle birlikte, OECD’nin bir organı değildir. 2008 yılındaki OECD Bakanlar Toplantısında FATF’in görev süresi 2012 yılına kadar uzatılmıştır.64 Türkiye’nin 1991 yılında üyesi olduğu FATF’in 2010 yılı itibariyle 36 üyesi bulunmaktadır.65 Ayrıca, aralarında, Dünya Bankası, IMF ve INTERPOL’ün de bulunduğu birçok uluslararası kuruluş ve FATF benzeri bölgesel kuruluşlar FATF çalışmalarına gözlemci statüsünde katılmaktadırlar.66 63 Rick McDonell, “UN Anti-Money Laundering Initiatives”, Anti-Money Laundering: International Law and Practice, (Der. Wouter H. Muller, Christian H. Kalin ve John G. Goldsworth), John Wiley & Sons Ltd. , West Sussex, 2007, s.49-55 64 http://www.fatf-gafi.org/pages/0,3417,en_32250379_32236836_1_1_1_1_1,00.html (03.02.2010) 65 FATF üyesi olan ülkeler ve uluslararası kuruluşlar şunlardır: ABD, Almanya, Arjantin, Avustralya, Avusturya, Belçika, Birleşik Krallık, Brezilya, Çin, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, HindistanHollanda, Hong Kong, İrlanda, İspanya, İsveç, İsviçre, İtalya, İzlanda, Japonya, Kanada, Lüksemburg, Meksika, Norveç, Portekiz, Rusya Federasyonu, Singapur, Türkiye, Yeni Zelanda, Yunanistan, Avrupa Komisyonu ve Körfez İşbirliği Konseyi. http://www.fatf-gafi.org/pages/0,3417,en_32250379_32236869_1_1_1_1_1,00.html (03.07.2010) 66 FATF Benzeri Bölgesel Kuruluşlar (FATF Style Regional Bodies) şunlardır: Karapara Aklama ile Mücadelede Asya Pasifik Grubu, Karayipler Mali Eylem Görev Gücü, Doğu ve Güney Afrika Karapara Aklama ile Mücadele Grubu, Güney Amerika Mali Eylem Görev Gücü, Avrupa Konseyi Karapara Aklanması Denetimi Uzmanlar Komitesi (MONEYVAL), Avrasya Grubu, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Mali Eylem Görev Gücü, Karapara Aklamaya Karşı Hükümetlerarası Afrika Eylem 25 FATF suç gelirlerinin aklanması ile mücadeleye ilişkin uluslararası standartları oluşturmakta, üye ülkelerin bu standartlara uyumunu denetlemekte ve suç gelirlerinin aklamasında kullanılan yeni yöntemleri ve trendleri takip ederek üye ülkeleri bilgilendirmektedir. Bu çerçevede, 1990 yılında, karapara aklama ile mücadeleye ilişkin olarak 40 Tavsiye’yi yayımlanmış ve ortaya çıkan gelişmeler ışığında bu 40 Tavsiye 1996 ve 2003 yıllarında revize edilmiştir. Aklamaya ilişkin 40 Tavsiye temel olarak, ülkelerin mevzuatlarının ve idari kapasitelerinin aklama ile mücadele açısından güçlendirilmesine, finansal sistemin aklama ile mücadeledeki rolünün artırılmasına ve uluslararası işbirliğinin geliştirilmesine odaklanmıştır.67 40 Tavsiye yasal sistem (Tavsiye 1-3), finansal kuruluşlar ve finansal olmayan mesleklerce alınması gereken önleyici tedbirler (Tavsiye 4-25), kurumsal yapı ve diğer tedbirler (Tavsiye 26-34) ve uluslararası işbirliği (Tavsiye 35-40) bölümlerinden oluşmaktadır. Yasal sistemler bölümünde aklama suçunun kapsamı, geçici tedbirler ve suç gelirlerinin müsaderesi; finansal kuruluşlar ve finansal olmayan mesleklerce alınması gereken önleyici tedbirler bölümünde müşterinin tanınması ve kayıtların saklanması, şüpheli işlem bildirimleri, Tavsiyeleri yeterince uygulamayan ülkelere yönelik alınacak tedbirler ve denetim; kurumsal yapı ve diğer tedbirler bölümünde aklama ile mücadelede yer alan mali istihbarat birimlerine, kanun uygulama birimlerine, ulusal koordinasyona ve uluslararası işbirliği bölümünde karşılıklı adli yardımlaşma ve suçluların iadesi konuları ele alınmaktadır. Bu çerçevede, 40 Tavsiye’de yer alan düzenlemeler ana hatlarıyla şu şekildedir: - Ülkelerin, BM Viyana ve Palermo Sözleşmeleri çerçevesinde karapara aklanmasını suç olarak kabul ederek ve öncül suçları ve buna ilişkin olarak caydırıcı müeyyideleri belirlemeleri gerekmektedir. (Tavsiye 1) - Ülkelerin, suçtan elde edilen gelirlerin ve öncül suçların işlenmesinde kullanılan araçların yetkili makamlarca müsaderesini mümkün kılacak mevzuat düzenlemelerini yapmaları gerekmektedir. (Tavsiye 3) Grubu ve Kıyı Bankacılığı Denetim Grubu.http://www.fatfgafi.org/pages/0,3417,en_32250379_32236869_1_1_1_1_1,00.html (03.02.2010) 67 FATF, 40 Recommendations, http://www.fatf-gafi.org/dataoecd/7/40/34849567.PDF (03.02.2010) 26 - Ülkelerin, suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede finansal ve finansal olmayan kuruluşlar ile iş ve meslek sahipleri tarafından müşterinin kimliğinin belirlenmesi ve teyidine, işlemin gerçek sahibinin veya nihai faydalanıcısının kimliğinin tespitine, hesap ve işlemlerin sürekli takibine yönelik tedbir almalarını, siyasi nüfuz sahibi kişilere (politically exposed persons) geliştirilmiş tedbirler uygulanmasını sağlamaları gerekmektedir. (Tavsiye 5-6) - Aklama açısından büyük risk arz eden sınırötesi muhabir bankacılık işlemlerine ilişkin olarak özel tedbirler alınması ve tabela bankalarla (shell banks) ve hesaplarını tabela bankalara kullandırmadığından emin olunamayan finansal kuruluşlarla muhabirlik ilişkisine girilmemesi gerekmektedir. (Tavsiye 7) - Finansal kuruluşların gelişen teknolojilerin getirdiği kimlik bilgilerini gizlemeye imkan veren ve aklama riskini artıran yöntemlere karşı finansal kuruluşların özel dikkat göstermeleri ve önleyici tedbirler almaları gerekmektedir. (Tavsiye 8) - Finansal kuruluşlar ulusal ve uluslararası işlemlere ilişkin kayıt ve belgeleri en az 5 yıl süreyle muhafaza etmelidirler. (Tavsiye 10) - Finansal kuruluşlar görünürde yasal ve ekonomik amacı olmayan karmaşık, olağandışı ve yüksek meblağlı işlemlere özel dikkat göstermeli ve şüpheli işlemleri mali istihbarat birimine iletmelidirler. (Tavsiye 11 ve 13) - Kimlik tespiti ve kayıtların tutulması kapsamında yükümlü gruplar arasında finansal kuruluşların yanı sıra kumarhaneler, gayrimenkul ticareti ile uğraşanlar, değerli taş ve maden ticareti yapanlar, müşterileri için gayrimenkul alım-satımı yaptıklarında, müşterilerinin para, mevduat, menkul kıymet ve diğer varlıklarını idare ettiklerinde avukatlar, noterler ve muhasebecilerin de yer alması gerekmektedir. (Tavsiye 12) - 12. Tavsiye çerçevesinde yükümlü kapsamına alınan kişi ve kuruluşların da şüpheli işlemleri mali istihbarat birimine bildirme zorunluluğu bulunmaktadır. (Tavsiye 16) - Finansal kuruluşların FATF Tavsiyeleri’ni uygulamayan veya eksik uygulayan ülkelerin vatandaşları, şirketleri ve finansal kuruluşları ile 27 girecekleri iş ilişkilerine özel dikkat göstermeleri ve bu ülkelere karşı çeşitli tedbirlerin alınması gerekmektedir. (Tavsiye 21) - Yükümlülere yönelik olarak suç gelirlerinin aklanması ile mücadele kapsamındaki yükümlülüklerini ne derece yerine getirdikleri hususunda denetimler yapılmalıdır. (Tavsiye 24-25) - Ülkelerce, karapara aklamaya ilişkin olarak şüpheli işlem bildirimlerini alan, analiz eden ve dağıtan bir merkezi birim olarak faaliyet gösteren ve yeterli finansal, teknik ve personel kaynağına sahip mali istihbarat biriminin kurulması gerekmektedir. (Tavsiye 26) - Suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede yer alan kurumlara yeterli kaynaklar sağlanmalı ve bu kurumlar arasındaki işbirliğini geliştirmeye yönelik çalışmalar yapılmalıdır. (Tavsiye 30-31) - Ülkelerin şüpheli işlem bildirimlerine, karapara aklama ile ilgili inceleme, soruşturma, mahkumiyet kararlarına, dondurulan ve müsadere edilen malvarlıklarına ve uluslararası işbirliği taleplerine ilişkin kapsamlı istatistikler tutmaları gerekmektedir. (Tavsiye 32) - Ülkeler Viyana ve Palermo Sözleşmeleri’ne ve organize suçlar ve aklamaya ilişkin diğer uluslararası sözleşmelere taraf olmalı ve karşılıklı yasal yardımlaşma, suçluların iadesi, suç gelirlerinin tespiti, dondurulması, zapt edilmesi ve müsaderesi ve ilgili kurumlar arasındaki bilgi paylaşımının sağlanması gibi alanlarda işbirliğine gitmelidirler. (Tavsiye 36-40) 11 Eylül 2001 tarihinde gerçekleştirilen terör saldırılarından sonra ise terörizmin finansmanı ile mücadele de FATF’in görev alanına dahil edilmiş ve terörizmin finansmanı ile mücadeleye ilişkin 8 Özel Tavsiye yayınlanmıştır. 2004 yılında bu 8 Özel Tavsiye’ye “kuryeler aracılığıyla para transferi”ne ilişkin 9. Özel Tavsiye eklenmiştir.68 Bugün, aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadeleye ilişkin Tavsiyeler 40+9 olarak adlandırılmakta ve bu Tavsiyeler ile FATF uluslararası standart koyucu bir organ haline gelmiştir. Bu standartların ülkeler tarafından ne derece uygulandığına ilişkin olarak değerlendirme 68 Terörizmin finansmanı ile mücadeleye ilişkin 9 Özel Tavsiye hakkında ayrıntılı bilgiye http://www.fatf-gafi.org/dataoecd/8/17/34849466.pdf adresinden ulaşılabilir. 28 çalışmaları yürütülmekte ve ülkelere ilişkin değerlendirme raporları hazırlanmaktadır. FATF getirdiği standartlar, aklamaya ilişkin olarak yaptığı trend analizleri ve ülke değerlendirmeleri açısından suç gelirlerinin aklanması ve dolayısıyla organize suçlarla mücadelede çok önemli bir yere sahiptir. Bugün, ülkeler aklama ile mücadele mekanizmalarını 40 Tavsiye doğrultusunda şekillendirmektedirler. Örneğin, Türkiye 1991 yılında FATF’e üye olduğunda karapara aklama ile mücadeleye ilişkin herhangi bir yasal düzenlemesi bulunmazken bugün aklama ile mücadeledeki yasal ve idari sistemini oldukça geliştirmiştir. 2000-2002 yıllarında FATF’in “İşbirliğinde Bulunmayan Ülkeler” listesinde yer alan Rusya Federasyonu ise FATF Tavsiyelerini başarıyla uygulaması sonucu FATF’in üyesi olmuştur.69 1.3.3. Avrupa Konseyi Türkiye’nin de üyesi olduğu70 ve 1949 yılında Avrupa çapında insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü korumak ve egemen kılmak amacıyla kurulan Avrupa Konseyi’nin öncelikleri arasında hukukun üstünlüğüne ve ülkelerin refahına önemli bir tehdit oluşturan organize suçlar ve suç kaynaklı gelirlerin aklanması ile mücadele yer almaktadır. 1970’li yılların sonunda Avrupa genelinde artan suç oranları, bu suçlardan elde edilen gelirlerin aklanması nedeniyle 27 Haziran 1980 tarihinde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin “Suç Kaynaklı Gelirlerin Saklanması ve Transferine İlişkin Tedbirler Hakkında R (80) 10 Sayılı Tavsiye Kararı” yayınlanmıştır. Söz konusu Tavsiye Kararı’nda suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede bankacılık sektörünün büyük öneme sahip olduğu ifade edilerek, bankaların müşterilerinden resmi belgeye dayanan kimlik bilgileri almaları ve çalışanlarına kimlik bilgilerinin kontrolü ve suçlu davranışları konusunda eğitim 69 S. Aydın, 2007, s.210-211 Türkiye 1949 yılında Avrupa Konseyi’ne üye olmakla birlikte kurucu üyeler arasında yer almamaktadır. Avrupa Konseyi’nin 2010 yılı itibariyle 47 üyesi bulunmaktadır. Üye ülkelerin listesine http://www.coe.int/aboutCoe/index.asp?page=47pays1europe&l=en adresinden ulaşılabilir. 70 29 vermeleri ve kolluk kuvvetleri, yargı ve diğer yetkili organlar ile bankalar arasında ulusal ve uluslararası işbirliğinin sağlanması gerektiği vurgulanmıştır.71 Organize suç örgütlerinin zamanla faaliyet alanlarını genişletmeleri ve organize suçun oldukça önemli bir uluslararası sorun haline gelmesi ve bu suçlarla mücadelede suç gelirlerinden mahrum bırakılmalarının büyük önem arz etmesi sebebiyle Avrupa Konseyi 8 Kasım 1990 tarihinde “Suç Gelirlerinin Aklanması, Aranması, Zaptedilmesi ve Müsadere Edilmesi Hakkında Sözleşme”yi (Strasbourg Sözleşmesi) kabul etmiştir.72 Sözleşmede tüm suçlardan elde edilen gelirlerin aklanmasının suç sayılacağı öngörülmekle birlikte Taraf Devletlere hangi suçların aklama suçunun öncül suçu olacağını belirleme konusunda çekince koyma serbestisi tanınmıştır.73 Sözleşmede, aklamanın suç haline getirilmesi, suçtan elde edilen gelirlerin müsadere edilebilmesi için gerekli tedbirlerin alınması ve müsadereye tabi malvarlığının tespitini ve takibini yapabilmek için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerektiği ifade edilmektedir. Sözleşmede dikkat çeken bir diğer husus ise Taraf Devletlerin banka hesaplarının gizliliğini gerekçe göstererek sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınamayacaklarıdır.74 Aklama suçunun sınıraşan bir boyut kazanması sonucu sözleşmede uluslararası işbirliğinin önemi vurgulanmış ve suç gelirlerinin takibi, zapt edilmesi ve müsadere edilmesinde işbirliğine ve hangi hallerde işbirliğinin reddedilebileceğine ve usule ilişkin hususlar ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir.75 Ayrıca Sözleşmede, karşılıklı yardımlaşmanın daha hızlı ve etkin yürütülebilmesi amacıyla Taraf Devletlerin taleplerini iletmek ve kendilerine iletilen taleplere 71 Council of Europe Committee of Ministers, Recommendation No. R (80) 10 of the Committee of Ministers to Member States on Measures against the Transfer and the Safekeeping of Funds of Criminal Origin, 1980, https://wcd.coe.int/com.instranet.InstraServlet?command=com.instranet.CmdBlobGet&InstranetI mage=1358419&SecMode=1&DocId=668574&Usage=2 (09.03.2010) 72 Council of Europe, Convention on Laundering, Search, Seizure and Confiscation of the Proceeds from Crime, Strasbourg, 1990. Sözleşme Türkiye tarafından 27 Eylül 2001 tarihinde imzalanmış ve 16.6.2004 tarih ve 5191 sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunmuştur. 73 Council of Europe, 1990, Madde 6 74 a.g.e. , Madde 2 ve 4 75 a.g.e. , Madde 7-22 30 cevap vermek veya bu talepleri yetkili makamlara iletmekten sorumlu bir birim belirlemeleri gerektiği ifade edilmiştir.76 Sözleşme, Viyana Sözleşmesi’nin aksine öncül suçları sadece uyuşturucu kaçakçılığı ile sınırlamamakla organize suç örgütleri ile mücadeleyi daha etkin kılmaktadır. Ancak, ülkelerin öncül suçlara ilişkin çekince koyabilmesi bu süreci zayıflatmaktadır. Öte yandan, uluslararası işbirliğinin ayrıntılı bir şekilde düzenlenmesi ve banka hesaplarının gizliliği gerekçe gösterilerek Sözleşme hükümlerinin uygulanmaktan kaçınılamayacağının belirtilmesi organize suçlar ve suç kaynaklı gelirlerin aklanması ile mücadeledeki kararlılığı göstermektedir. 11 Eylül saldırıları sonrasında terörizmin finansmanının da öncelikli bir alan haline gelmesi ve aklama suçu ile mücadelede yaşanan gelişmeler sonucu “Terörizmin Finansmanı ve Suçtan Elde Edilen Gelirlerin Aklanması, Aranması, Elkonması ve Müsaderesi Hakkında Avrupa Konseyi Sözleşmesi” (Varşova Sözleşmesi) hazırlanarak 16 Mayıs 2005 tarihinde imzaya açılmıştır. Sözleşme’nin Strasbourg Sözleşmesi’nden temel farkı aklama suçunun yanı sıra terörizmin finansmanını da kapsamasıdır. Sözleşmede, aklama ve terörizmin finansmanının suç haline getirilmesi, kimlik tespiti ve şüpheli işlem bildirimi gibi önleyici tedbirlere, suç gelirlerinin ve terörün finansmanında kullanılan malvarlıklarının müsaderesine, uluslararası adli işbirliğine ve Taraf Devletlerce kurulması gereken mali istihbarat birimleri arasındaki işbirliği gibi hususlara yer verilmiştir.77 Sözleşme, Strasbourg Sözleşmesi’nden daha kapsamlı olması ve 2000’li yıllardaki gelişmeleri yansıtmakla birlikte, 47 ülkeden sadece 17 tanesinin Sözleşmeyi onaylaması organize suç örgütleri ve aklama ile mücadelenin etkinliğine zarar vermektedir.78 76 a.g.e. , Madde 23 Council of Europe, Convention on Laundering, Search, Seizure and Confiscation of the Proceeds from Crime and on the Financing of Terrorism, Warsaw, 2005 78 Türkiye 28 Mart 2007 tarihinde Sözleşmeyi imzalamış olup henüz onaylamamıştır. Sözleşme’yi imzalayan ve onaylayan devletlerin listesine http://conventions.coe.int/Treaty/Commun/ChercheSig.asp?NT=198&CM=8&DF=&CL=ENG adresinden ulaşılabilir. 77 31 1.3.4. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) Dünya Bankası’nın temel misyonu yoksulla mücadele, IMF’nin ise uluslararası finansal işbirliğini ve mali istikrarı sağlamaktır. Ancak, bu iki kuruluşun amaçları ve öncelikleri farklı olmasına rağmen suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede birlikte çalışmaktadırlar. Dünya Bankası’na göre karaparanın özellikle gelişmekte olan ülkeler üzerinde olumsuz siyasi, ekonomik ve sosyal etkileri bulunmaktadır. Öte yandan, IMF konuya makroekonomik perspektiften yaklaşmakta ve karaparayı uluslararası mali sisteme yönelik ciddi bir tehdit olarak değerlendirmektedir.79 2001 yılında suç gelirlerinin aklanması ile mücadele amacıyla Dünya Bankası ve IMF’nin işbirliğinde bir girişim başlatılmış ve 12 aylık bir pilot programın uygulanmasına karar verilmiştir. 2002 yılında başlatılan program çerçevesinde suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadeleye ilişkin olarak Dünya Bankası ve IMF tarafından 33 ülkede, FATF ve FATF Benzeri Bölgesel Kuruluşlar tarafından 8 ülkede incelemelerde bulunulmuştur. Bu incelemeler ışığında, 2002 yılında Dünya Bankası, IMF, FATF ve Benzeri Bölgesel Kuruluşlar, Egmont Grubu, Basel Komitesi, Uluslararası Menkul Kıymetler Komisyonu Örgütü, Uluslararası Sigorta Denetçileri Birliği tarafından aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadele çalışmalarının değerlendirilmesi metodolojisi oluşturulmuş ve bu metodoloji 2004 yılında revize edilerek ülkelerin değerlendirilmesine ilişkin olarak 200 kriter belirlenmiştir.80 Ayrıca, Dünya Bankası ve IMF, küresel diyalog serileri çerçevesinde suç gelirlerinin aklanması ile mücadeleye ilişkin olarak ülkelerin farkındalığını artırmak amacıyla çalışmalar yapmakta, ülkelere teknik destek sağlamakta ve aklama ve terörizmin finansmanına ilişkin çeşitli konularda araştırmalar yapmaktadır.81 79 Paul Allan Schott, Reference Guide to Anti-Money Laundering and Combating the Financing of Terrorism, The World Bank and International Monetary Fund, Washington, 2006, s.X-2 80 a.g.e. s.X3-X6 81 a.g.e. s.X3-X11 32 Bu iki kuruluş, yukarıda kısaca bahsedilen çalışmaları ile suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede uluslararası işbirliğini güçlendirmektedirler. Özellikle, IMF gibi bir kuruluşun aktif desteği, karapara aklamada mali sistemin ve vergi cennetlerinin sıklıkla kullanılması nedeniyle büyük önem arz etmektedir. 1.3.5. INTERPOL Ulusal polis teşkilatları arasında işbirliğini geliştirmek ve uluslararası suçluların izlenmesini ve yakalanmasını sağlamak amacıyla 1923 yılında Avusturya Polis Teşkilatı’nın çabalarıyla Uluslararası Kriminal Polis Komisyonu (International Criminal Commission) kurulmuş, bu örgütün merkezi 1956 yılında Avusturya’dan Fransa’ya taşınmış ve adı Uluslararası Polis Teşkilatı (INTERPOL) olarak değiştirilmiştir.82 INTERPOL bünyesinde koordinasyon dışında, organize suç örgütlerinin yapılarına ve faaliyetlerine ilişkin bilgiler toplanmakta, analiz edilmekte ve INTERPOL üyesi ülkelere teknik destek sağlanmaktadır. Bu çerçevede, INTERPOL tarafından Avrasya ve Asya’da faaliyet gösteren suç örgütlerine ilişkin projeler yürütülmektedir.83 Suç gelirlerinin aklanması ile mücadelenin organize suç örgütleri ile mücadelenin temel bileşeni olması nedeniyle, 1994 yılında Suçtan Kaynaklanan Gelirleri İzleme Grubu (Fonds Provenant d’Activities Crimenelles-FOPAC) kurulmuştur. FOPAC, aklama yöntemlerine ve kullanılan sektörlere, mali araştırma tekniklerine ve suçtan kaynaklanan gelirlerin müsadere edilmesi gibi hususlara ilişkin olarak çalışmalar yürütmekte, konferanslar düzenlemekte ve yapılan araştırmalara destek vermektedir.84 82 F. Madsen, 2009, s.97 http://www.interpol.int/Public/OrganisedCrime/default.asp (10.02.2010) 84 S. Aydın, 2008, s.212-213 83 33 1.3.6. Egmont Grubu Egmont Grubu 9 Haziran 1995 tarihinde farklı ülkelerden mali istihbarat birimlerinin bir araya gelmesi ile kurulmuştur. Aralarında Türkiye’nin mali istihbarat birimi olan MASAK’ın da olduğu 117 üyesi85 bulunan Egmont Grubu, ülkelerin mali istihbarat birimleri arasında bilgi değişimini sağlamak ve ülkelerin aklama ile terörizmin finansmanı ile mücadele kapasitelerini geliştirmelerine destek olmak amacıyla faaliyetlerini yürütmektedir. Bu çerçevede oluşturulan mevzuat çalışma grubu, eğitim çalışma grubu, operasyonel çalışma grubu, bilgi teknolojileri çalışma grubu ve destek çalışma grubu aracılığıyla mali istihbarat birimleri arasında işbirliği geliştirilmekte, aklama ve terörizmin finansmanına ilişkin tipolojiler analiz edilerek üye ülkeler bilgilendirilmekte, mali istihbarat birimlerinin ihtiyaçları doğrultusunda seminerler düzenlenmekte ve üye olmayan ülkelerin mali istihbarat birimlerine teknik destek sağlanmaktadır.86 Egmont Grubu tarafından 2004 yılında yapılan tanımına göre mali istihbarat birimi “suç gelirleri ve terörizmin finansmanı ile ilgili veya ulusal mevzuat ve düzenlemelerin gereği olarak kendisine bildirilmesi zorunlu mali bilgileri almak, analiz etmek ve sonuçları ilgili otoritelere sevk etmekle sorumlu ulusal birimdir.”87 Üye ülkelerin mali istihbarat birimleri arasında işbirliğini ve bilgi değişimini geliştirmek amacıyla 1997 yılında Egmont Güvenlik Ağı (Egmont Secure Web-ESW) kurulmuştur. ESW aracılığıyla mali istihbarat birimleri gizlilik ve kişisel verilerin korunması temelinde güvenli bir şekilde haberleşmekte ve aynı zamanda aklamada kullanılan yöntemlere ve teknolojik gelişmelere ilişkin olarak bilgi paylaşımı yapmaktadırlar.88 85 MASAK, Haziran 1998’de Egmont Grubu’na üye olmuştur. Egmont Grubu’na üye ülkelerin listesine http://www.egmontgroup.org/about/list-of-members adresinden ulaşılabilir. 86 Egmont Group, Information Paper on Financial Intelligence Units and the Egmont Group, 2004, s.3-4, http://www.egmontgroup.org/library/download/3 (02.03.2010) 87 a.g.e. s. 3 88 Hasan Aykın ve Kevser Sözmen, Terörün Finansmanı, MASAK, Ankara, 2008, s. 122 34 1.3.7. Wolfsberg Grubu Wolfsberg Grubu, küresel çapta faaliyet gösteren 12 banka temsilcisinin, 2000 yılında suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine yönelik standartlar belirlemek amacıyla İsviçre’deki Wolfsberg Şatosu’nda bir araya gelerek oluşturdukları birliktir.89 Wolfsberg Grubu tarafından 2000 yılında yayımlanıp 2002 yılında revize edilen “Karapara Aklamaya Karşı Özel Bankacılık Prensipleri”nde karapara aklama ile mücadele kapasitesi yetersiz veya aklama ve mali suçlara ilişkin olarak yüksek risk taşıyan ülkelerde yaşayan veya bu ülkelerde gelir getirici faaliyetlerde bulunan kişiler tarafından hesap açılması sırasında daha dikkatli olunması gerektiği belirtilerek şüpheli işlem uygulamaları, müşterilere ilişkin kayıtların güncellenmesi, banka çalışanlarına aklamaya ilişkin olarak eğitim verilmesi ve bankalar bünyesinde aklama ile mücadele amacıyla ayrı bir birim kurulması gibi konulara değinilmiştir.90 2002 yılında yayımlanan “Karapara Aklamaya Karşı Muhabir Bankacılık Prensipleri”nde uluslararası bankaların paravan bankalarla iş ilişkisine girmemeleri ve muhabir bankacılık işlemlerinde risk temelli bir yaklaşım belirlenerek karapara aklama açısından yüksek risk taşıyan ülke veya sektörlerden müşterilere daha kapsamlı müşterini tanı kurallarının uygulanması gerektiği ifade edilmektedir.91 Yapılan bu çalışmaların yanı sıra Wolfsberg Grubu, suç gelirlerinin aklanması ile mücadele kapsamında 2006 yılında “Karapara Aklama Riskinin Yönetimi için Risk Temelli Yaklaşım Rehberi”ni ve “Yatırım Fonları ve Yatırım Araçları için Karapara Aklama ile Mücadele Rehberi”ni yayımlamıştır.92 89 2010 yılı itibariyle Wolfsberg Grubu 11 bankadan oluşmaktadır: Banco Santander, Bank of Tokyo Mitsubishi UFJ, Barclays, Citigroup, Credit Suisse, Deutsche Bank, Goldman Sachs, HSBC, J.P. Morgan Chase, Societe Generale ve UBS. http://www.wolfsberg-principles.com/ (08.03.2010) 90 http://www.wolfsberg-principles.com/privat-banking.html (08.03.2010) 91 http://www.wolfsberg-principles.com/corresp-banking.html (08.03.2010) 92 http://www.wolfsberg-principles.com/standards.html (08.03.2010) 35 1.3.8. Basel Komitesi 1974 yılında G-10 ülkeleri tarafından kurulan Basel Komitesi, bankacılık yönetimi, gözetimi ve denetimi ile bankacılık işlemleri konusunda standartlar geliştirmekte, teknik destek sağlamakta ve uluslararası işbirliğinin sağlanması açısından bir platform görevi görmektedir. Türkiye’nin de üyesi olduğu Basel Komitesi’nin günümüzde 27 üyesi bulunmaktadır.93 Suç gelirlerinin aklanmasında bankacılık sisteminin kullanılmaya başlanması ile birlikte Basel Komitesi de bu alanda çalışmalara başlamıştır. Aralık 1988’de yayımlanan “Bankacılık Sisteminin Karapara Aklama Amacıyla Kullanılmasının Önlenmesine Dair Bildiri”de bankaların müşterilerine ilişkin kimlik tespitini doğru biçimde yapmaları, banka çalışanlarının etik standartlara uygun davranmaları ve karapara aklama ile mücadele kapsamında kolluk kuvvetleri ile işbirliği içerisinde olunması gerektiği ifade edilmektedir.94 Komite ayrıca, 2001 yılında bankalar için “Müşterini Tanı Prensibine İlişkin Bildiri”yi, 2003 yılında “Hesap Açılması ve Müşterinin Tanımasına İlişkin Genel Rehber”i, ve 2007 yılında “Ödeme Mesajlarında Şeffaflığın Sağlanmasına İlişkin Bildiri”yi yayımlamıştır.95 1.3.9. Diğer Girişimler Yukarıda bahsedildiği üzere, organize suç örgütleri tarafından suçtan elde edilen gelirlerin aklanması amacıyla birçok sektör kullanılmaktadır. Bunlar arasında menkul kıymet sektörü de yer almaktadır. Bu çerçevede, menkul kıymetlerin aklamada kullanılmasını önüne geçilmesi, sektörde faaliyet gösteren kuruluşların farkındalığının ve mücadele kapasitelerinin artırılması ve uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla Uluslararası Menkul Kıymetler Komisyonu Örgütü (International Organization of Securities Commission-IOSC) tarafından 93 Basel Komitesi üyelerinin listesine http://www.bis.org/about/factbcbs.htm adresinden ulaşılabilir. 94 Basel Committee, Prevention of Criminal Use of the Banking System for the Purpose of MoneyLaundering, 1988, http://www.bis.org/publ/bcbsc137.pdf?noframes=1 (09.03.2010) 95 http://www.bis.org/list/bcbs/tid_32/index.htm (09.03.2010) 36 1992 yılında “Karapara Aklamaya Dair Karar”, 2004 yılında “Menkul Kıymet Sektöründe Müşteri Kimlik Tespitine ve Gerçek Faydalanıcıya Dair Prensipler” ve 2005 yılında “Toplu Yatırım Araçları için Karapara Aklamayı Önleme Kılavuzu” yayımlanmıştır.96 Bankaların ve sermaye piyasalarının yan sıra sigorta şirketleri de suç gelirlerinin aklanmasında kullanılmaktadır. Sigorta sektörünün suç örgütleri tarafından karapara aklanmasında kullanılmasının önüne geçmek amacıyla Uluslararası Sigorta Denetçileri Birliği (International Association of Insurance Supervisors-IAIS) tarafından 2002 yılında “Sigorta Kuruluşları ve Sigorta Denetçileri için Karapara Aklamayı Önleme Rehberi” ve 2004 yılında “Karapara Aklama ve Terörizmin Finansmanı ile Mücadele Rehberi” yayınlanmıştır. Bu girişimlerin yanı sıra, 2003 yılında, Basel Komitesi, IOSC ve IAIS tarafından aklama ile mücadelede bankacılık, sigortacılık ve menkul kıymet sektörlerinde yapılan çalışmalara ilişkin bir rapor hazırlanmış ve riskli görülen bu sektörlerde kimlik tespitine ilişkin prosedürlerin etkin bir biçimde uygulanması gerektiği vurgulanmıştır.97 Özellikle 1990’lı yıllarla birlikte suç örgütlerinin oluşan yeni uluslararası sistemde faaliyet alanlarını geliştirerek önemli bir güvenlik sorunu haline gelmeleri, suç kaynaklı gelirlerin aklanmasının ulaştığı boyut ve aklama ile mücadelenin organize suç örgütleri ile mücadelenin en önemli bileşenlerinden biri olması, bu konularda çeşitli uluslararası girişimlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. 1988 tarihli Viyana Sözleşmesi ile başlayan bu süreçte organize suçlar ve karapara aklama ile mücadelede ülkelerin alması gereken tedbirlere ilişkin olarak uluslararası kuruluşlar tarafından çeşitli çalışmalar yapılmış ve aklama ile mücadele alanında uluslararası standartlar belirlenmiştir. Ayrıca, organize suçların ve aklamanın uluslararası boyutu da olması sebebiyle bu alanlarda ülkeler 96 O. Üstün, 2006, s.33-34 Basel Committee, International Organization of Securities Commission ve International Association of Insurance Supervisors, Initiatives by the Basel Committee, International Organization of Securities Commission ve International Association of Insurance Supervisors to Combat Money Laundering and the Financing of Terrorism, 2003, http://www.bis.org/publ/joint05.pdf?noframes=1 (09.03.2010) 97 37 arasında işbirliğini ve bilgi paylaşımını geliştirmeye yönelik birçok adım atılmıştır. Öte yandan, bu güvenlik sorunları ile mücadelede sorumluluğun sadece kamu otoritelerinde olmadığı özel sektörün de bu mücadelede aktif bir rol üstlenmesi gerektiği ortaya çıkmış ve özellikle finans ve sigortacılık sektörlerinde oluşan farkındalık sonucu çeşitli çalışmalar başlatılmıştır. Devletlerin uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmeleri, aklama ile mücadelede FATF Tavsiyelerine tam uyum sağlamaları, ulusal ve uluslararası işbirliği ve bilgi paylaşımını artırmaları sonucunda organize suç örgütlerine ve karapara aklamaya büyük darbe vurulacaktır. 38 İKİNCİ BÖLÜM AVRUPA BİRLİĞİ VE ORGANİZE SUÇLAR İlk bölümde organize suç ve suç gelirlerinin aklanması kavramlarına değinilip, organize suç örgütlerinin ve karapara aklamanın ulaştığı boyutlara dikkat çekilerek, bu yeni güvenlik tehditlerine karşı uluslararası düzeydeki çalışmalar ve kuruluşlar değerlendirilmişti. Bu bölümde ise, elde edilecek gelirin oldukça yüksek olmasından ötürü organize suç örgütlerinin başlıca faaliyet alanlarından birisi olan Avrupa’ya ilişkin değerlendirmeler yapılacaktır. Bu çerçevede, ilk kısımda organize suçun Avrupa’da ulaştığı boyut, ikinci kısımda ise Avrupa Birliği bünyesinde organize suçlarla mücadeleye ilişkin temel girişimler ele alınacaktır. 2.1. ORGANİZE SUÇLAR VE AVRUPA Genel olarak, AB’ye üye ülkelerin gelir düzeyi açısından dünya sıralamasında önlerde yer alması sonucu, Avrupa kıtası yasadışı mal ve hizmetler açısından çok önemli bir talep merkezi haline gelmiştir. Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra Doğu Bloğu ülkeleri bir geçiş sürecine girmiş ve yaşanan otorite boşluğunda organize suç faaliyetlerinde önemli bir artış yaşanmıştır. Bu durum AB ülkelerini yeni güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya getirmiştir.98 Ayrıca, başta İtalyan mafyası olmak üzere Avrupalı suç örgütlerinin yanı sıra Asyalı, Afrikalı, Güney Amerikalı ve Rus grupların Avrupa’daki faaliyetlerini artırmaları “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” alanı yaratmayı hedefleyen AB’yi çok ciddi sorunlarla karşı karşıya bırakmıştır. EUROPOL tarafından 2009 yılında hazırlanan “Avrupa Organize Suç Tehdit Değerlendirmesi”nde uyuşturucu kaçakçılığı, insan ticareti (fuhuş ve zorla çalıştırma amacıyla özellikle kadınların ve çocukların ticareti), göçmen 98 Karen Smith, European Union Foreign Policy in a Changing World, Polity Press, Cambridge, 2003, s. 173. 39 kaçakçılığı, sigara kaçakçılığı, karapara aklama, dolandırıcılık ve sahtecilik (sahte resmi evrak düzenlenmesi, Avro’nun sahteciliği ve korsan ürün üretimi) öne çıkan organize suç faaliyetleridir.99 Söz konusu belgede İtalyan, İngiliz, İrlandalı ve eski Doğu Bloğu ülkelerinden suç örgütlerinin Avrupa suç piyasasında oldukça önemli bir yere sahip olduğu belirtilmektedir. Öte yandan Raporda yer alan değerlendirmeler, AB sınırları içerisindeki suç faaliyetlerinin sadece Üye Devletlerdeki yerel suç grupları tarafından yürütülmediğini, Asya, Latin Amerika, Batı ve Kuzey Afrika gibi dünyanın çeşitli bölgelerinden farklı suç şebekelerinin de Avrupa suç piyasasında yoğun olarak faaliyet gösterdiklerini ortaya koymaktadır. Rapora göre, Türk suç örgütleri eroinin Avrupa’ya transferinde ve Avrupa genelinde dağıtımında önemli bir role sahiptir. Faslı suç örgütleri ise İspanya üzerinden Avrupa’ya hint keneviri transferini yönetmektedir. Raporda ayrıca, AB ülkelerinde yaşayan Afrika, Asya ve Latin Amerika kökenliler sayesinde başta Nijeryalı gruplar olmak üzere Batı Afrikalı suç örgütlerinin, Vietnamlı, Çinli, Kolombiyalı, Pakistanlı ve Doğu Avrupalı grupların, Avrupa piyasasında önemli bir konuma ulaştıkları belirtilmektedir.100 Raporda, uyuşturucu maddelerin, korsan ve kaçak ürünlerin, yasadışı göçmenlerin AB sınırları içerisine girişinde Kuzey ve Batı Afrika, Litvanya ve Rusya, Türkiye, Balkanlar ve İtalya’nın en önemli geçiş noktaları olduğu belirtilmektedir. Kuzey ve Batı Afrika’da özellikle Faslı ve Nijeryalı suç şebekeleri, Kolombiya başta olmak üzere Latin Amerika ülkelerinden gelen uyuşturucunun İspanya üzerinden Avrupa’ya transferinde oldukça faaldir.101 Doğuda ise, Rus ve Litvanyalı gruplar korsan ürünlerin, sahte Avro’ların, çalıntı araç ve diğer malların, kaçak sigaraların ve yasadışı göçmenler ile zorla fuhuş yaptırılan kadınların Avrupa’ya geçişini organize etmektedirler.102 99 European Police Office, European Organized Crime Threat Assessment 2009, Hague, 2009, s.19-24 100 a.g.e. , s.27-36 101 a.g.e. , s.27-36 102 a.g.e. , s.30 40 Balkanlar da yasadışı mal ve hizmetlerin Avrupa’ya transferinde önemli bir geçiş noktası olarak yer almaktadır. Hindistan yarımadası, Irak, İran, Afganistan ve Çin’den gelen kaçak göçmenlerin Avrupa’ya girişinde AB üyesi olması nedeniyle Romanya çok büyük öneme sahiptir. Ayrıca, Bulgaristan, Arnavutluk, Kosova kaçakçılarının en ve çok Makedonya tercih ettikleri da insan geçiş tacirlerinin, noktalarıdır. uyuşturucu Türkiye ise Afganistan’dan gelen uyuşturucu ile Asyalı ve Afrikalı göçmenlerin Balkan ülkelerine geçişlerindeki en önemli merkezdir.103 Öte yandan, İtalya, coğrafi konumu ve bu ülkede oldukça güçlü olan ve uluslararası bağlantılara sahip organize suç örgütleri nedeniyle Avrupa suç piyasasının en önemli merkezlerinden birisi haline gelmiştir. Raporda İtalyan grupların Arnavut, Kolombiyalı, Türk, Çinli ve Afrikalı suç şebekeleri ile işbirliği içerisinde oldukları ve çok çeşitli bölgelerden gelen uyuşturucu maddelerin, yasadışı göçmenlerin, korsan ürünlerin ve kaçak sigaraların Avrupa genelinde trafiğini büyük ölçüde yönlendirdiği ifade edilmektedir.104 Soğuk Savaşın sona ermesiyle birlikte Avrupa’ya yönelik Sovyet tehdidi sona ermiş olmakla birlikte, Doğu Bloğu ülkelerinde yaşanan otorite boşluğuna bağlı olarak kaçakçılık, yolsuzluk ve yasadışı göç faaliyetlerinde yaşanan artış AB’yi yeni güvenlik tehditleri ile karşı karşıya bırakmıştır. Öte yandan, küreselleşme süreci Avrupalı suç örgütlerinin başta uyuşturucu kaçakçılığı olmak üzere birçok alanda dünyanın çeşitli bölgelerinden yasadışı gruplar ile iletişimini ve işbirliğini artırmıştır. Ayrıca, AB ülkelerinde yaşayan göçmenler aracılığıyla Asyalı, Afrikalı, Latin Amerikalı ve Doğu Avrupalı suç örgütleri Avrupa suç piyasasında önemli bir konum elde etmişlerdir. Yaşanan bu süreç karşısında AB’nin organize suç örgütlerine karşı kapsamlı ve etkin bir strateji geliştirmesi ve başta uyuşturucu ve göçmen kaçakçılığı olmak üzere sınıraşan suçlara karşı kaynak ve geçiş ülkeleri ile işbirliğine gitme gerekliliği ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede, aşağıda, AB’nin organize suç faaliyetlerine karşı yürüttüğü çalışmalar ele alınacaktır. 103 104 a.g.e. , s.31-32 a.g.e. , s.32-33 41 2.2. AVRUPA BİRLİĞİ’NİN ORGANİZE SUÇLARLA MÜCADELE POLİTİKASI 2.2.1. İlk Girişimler Avrupa Birliği’nin organize suçlarla mücadele çabaları 1975 yılında kurulan TREVI Grubu’na (Terörizm, Radikalizm, Ekstremizm, Şiddet- Terrorism, Radicalism, Extremizm, Violence) dayanmaktadır. 1970’li yıllarda Avrupa’da yaşanan terör olayları nedeniyle, terörizmle mücadele odaklı bir girişim olan TREVI’nin görev alanına 1985 yılında organize suçlarla mücadele eklenmiş ve Göç Geçici Çalışma Grubu, Cezai Konularda Adli Yardım Çalışma Grubu, Uluslararası Organize Suç Geçici Çalışma Grubu ve EUROPOL Geçici Çalışma Grubu oluşturularak ülkeler arasında işbirliğinin geliştirilmesi hedeflenmiştir.105 1993 yılında ise, Maastricht Antlaşması ile sütun sisteminin ortaya çıkması ile birlikte TREVI Grubu ortadan kalkmıştır. 1980’li yıllarda kişilerin serbest dolaşımının sağlanması amacıyla sınır kontrollerinin kaldırılması gündeme gelmiştir. 1985 yılında Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda ve Lüksemburg aralarındaki sınırlarda vize kontrollerini kaldırmaya yönelik Schengen Anlaşması’nı imzalamışlardır. Sınır kontrollerinin olmadığı bu bölgeye Schengen Alanı adı verilmiştir.106 Ancak oluşturulan bu serbest seyahat bölgesinin organize suç örgütleri açısından büyük avantajlar sunması nedeniyle kolluk kuvvetleri ve adli makamlar arasında işbirliğinin artırılarak bir takım önlemlerin alınması zorunlu hale gelmiştir. Bu çerçevede, 1990 yılında Schengen Uygulama Sözleşmesi imzalanmış ve 1995 yılında yürürlüğe girmiştir. Söz konusu Sözleşme ile polis işbirliği alanında önemli adımlar atılmıştır. Sözleşme’de Taraf Ülkeler arasında polis işbirliği çalışmalarının geliştirilmesinin yanı sıra Taraf Ülkelerin başka bir Taraf 105 Ersin Yalçın, Sınıraşan Organize Suçlarla Mücadelede Avrupa Birliği-Türkiye İlişkileri, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2007, s.86-87 106 http://europa.eu/legislation_summaries/justice_freedom_security/free_movement_of_persons_a sylum_immigration/l33020_en.htm (21.03.2010) 42 Ülkenin sınırları dahilinde sınırötesi izleme ve sıcak takip yapabileceklerine yer verilmektedir.107 Sözleşme uyarınca ayrıca, polis teşkilatları arasında bilgi paylaşımı amacıyla Schengen Bilgi Sistemi oluşturulmuştur. Bu sistem sayesinde, ulusal veri tabanlarına girilen herhangi bir veri Schengen kapsamındaki her ülkenin ulusal veri tabanına aktarılmaktadır. Diğer bir ifade ile herhangi bir ülkede aranan bir kişiye ait bilgilerin girilmesi ile diğer devletler de aranan kişi hakkında anında bilgi edinmektedirler.108 AB bünyesinde kişilerin serbest dolaşımının sağlanmasına yönelik çok önemli bir adım olan Schengen Sözleşmesi ile organize suçlarla mücadelede de önemli bir girişim başlatılmıştır. Oluşturulan Schengen Bilgi Sistemi AB’ye yönelik ciddi bir tehdit oluşturan organize suç örgütleri ile mücadelede en önemli basamaklardan biri olan ülkeler arasındaki işbirliğini büyük ölçüde geliştirmiştir. 2.2.2. Maastricht Antlaşması (Avrupa Birliği Antlaşması) 7 Şubat 1992 tarihinde imzalanan ve 1 Kasım 1993 tarihinde yürürlüğe giren Maastricht Antlaşması ile Avrupa Toplulukları, Avrupa Birliği adını almıştır; bu nedenle Maastricht Antlaşması’na Avrupa Birliği Antlaşması adı da verilmektedir. Söz konusu Antlaşma ile AB’nin karar alma mekanizması ve işleyişi ile ilgili üçlü bir sütun yapısı oluşturulmuştur. Bu sisteme göre, birinci sütun Avrupa Topluluklarını kapsamakta ve Üye Devletlerin yetkilerini AB kurumları ile paylaştıkları yapıyı oluşturmaktadır. İkinci sütunda Ortak Dış ve Güvenlik Politikası, üçüncü sütunda ise Adalet ve İçişleri konuları yer almaktadır. Birinci sütunda yüksek derece bir bütünleşme sağlanmış olup kararlar nitelikli çoğunluk yöntemiyle alınırken, ikinci ve üçüncü sütunlarda oybirliğine dayalı hükümetlerarası karar alma süreci bulunmaktadır.109 107 E. Yalçın, 2007, s. 90 a.g.e. s. 90 109 http://europa.eu/legislation_summaries/economic_and_monetary_affairs/institutional_and_econ omic_framework/treaties_maastricht_en.htm (21.03.2010) 108 43 Maastricht Antlaşması’na göre iltica ve göç politikası, uyuşturucu bağımlılığı ile mücadele, sahtecilik ile uluslararası düzeyde mücadele, ceza hukuku ve medeni hukuk alanlarında işbirliği, gümrük işbirliği ve terörizmle, uyuşturucu trafiği ve diğer uluslararası ciddi suç türleri ile mücadele amacıyla polis işbirliği konuları Üye Devletlerin ortak çıkarı kapsamında değerlendirilmektedir.110 Maastricht Antlaşması’nda Üye Devletler arasında polis işbirliğinin sağlanması amacıyla EUROPOL’ün kurulması da yer almaktadır. Bu çerçevede, 1995 yılında EUROPOL’ün kurulmasına ilişkin Sözleşme imzalanmış ve 1998 yılında yürürlüğe girmiştir. Sözleşme ile ilgili bir takım düzenlemelerden sonra EUROPOL 1 Temmuz 1999 tarihinden itibaren faaliyete geçmiştir.111 AB sınırları içerisinde organize suç örgütlerine karşı etkin bir mücadelenin yürütülmesi amacıyla kurulan EUROPOL’ün faaliyet alanına terörizm, organize suç örgütleri, uluslararası uyuşturucu kaçakçılığı, karapara aklama, dolandırıcılık, Avro’nun sahteciliği, insan kaçakçılığı ve siber suçlar ile mücadele girmektedir.112 EUROPOL, bu faaliyet alanlarına ilişkin olarak bir suç veri tabanı oluşturarak Üye Devletlere organize suç örgütleri ile ilgili olarak istihbarat sağlamakta, iki veya daha fazla Üye Devleti ilgilendiren suçlara ilişkin soruşturmalara destek vermekte ve ulusal kolluk kuvvetleri için mesleki eğitim ve uzmanlık programları geliştirmektedir. Bu çalışmalar kapsamında Üye Devletlere karşılıklı bilgi değişiminin sağlanması, elde edilen verilerin diğer ülkelerin yetkili birimlerine gecikme olmaksızın iletilmesi yükümlülükleri getirilmiştir.113 Bu çerçevede, organize suç örgütlerinin göçmen ve uyuşturucu kaçakçılığı ile sahtecilik gibi alanlarda faaliyet gösterdikleri göz önünde bulundurulduğunda ve organize suç örgütleri ile mücadelenin temel bileşenlerinden olan ceza hukuku ve kolluk kuvvetleri arasında işbirliğinin ortak çıkar kapsamında ele alınması neticesinde Maastricht Antlaşması’nın organize suçlarla mücadeleye önem 110 Treaty on European Union, Official Journal C 191, Brussels, 1992, Madde K.1 Enver Bozkurt, Mehmet Özcan ve Arif Köktaş, Avrupa Birliği Hukuku, Asil Yayın Dağıtım, Ankara, 2006, s.320 112 http://www.europol.europa.eu/index.asp?page=introduction (24.03.2010) 113 E. Yalçın, 2007, s.97 111 44 atfettiği sonucuna varılabilir. Ancak üçüncü sütunda karar alma sürecinin hükümetlerarası bir sisteme dayanması ve Avrupa Komisyonu, Parlamentosu ve Adalet Divanı gibi AB kurumlarının adalet ve içişleri alanında sınırlı bir role sahip olmaları organize suçlarla mücadelede gerekli düzenlemelerin yapılabilmesini güçleştirmiştir. Öte yandan, Maastricht sonrası dönemde oluşturulan EUROPOL’ün operasyonel yetkisinin bulunmaması ve suç örgütlerine ilişkin soruşturmalarda Üye Devletlerin kolluk kuvvetlerine yardımcı bir organ olarak görülmesi organize suçlara karşı etkili mücadelenin yürütülmesinin önündeki engellerden birisidir. 2.2.3. 1997 Organize Suçlarla Mücadele Eylem Planı 13-14 Aralık 1996 tarihlerinde Dublin’de düzenlenen AB Konseyi toplantısında organize suçlarla mücadeledeki kararlılık dile getirilerek bir eylem planı hazırlanmasına karar verilmiştir. Söz konusu Eylem Planı 28 Nisan 1997 tarihinde Konsey tarafından kabul edilmiştir.114 Eylem Planı’nda Üye Devletlerin organize suçlarla mücadelede ulusal koordinasyonu ve bilgi akışını geliştirmek amacıyla birimler oluşturmaları gerektiği ifade edilmektedir. Eylem Planı, yolsuzluk ve organize suçlar arasındaki ilişkiye dikkat çekmekte ve kapsamlı bir yolsuzlukla mücadele politikasının oluşturulmasını öngörmektedir. Bu alanda yer alan bir diğer tavsiye ise organize suçlarla bağlantılı olduğu tespit edilen kişilerin kamu ihalelerine girişlerinin engellenmesidir. Ayrıca, Üye Devletler arasında işbirliğinin sağlanarak bahse konu kişilerin diğer ülkelerdeki ihalelere girişlerinin yasaklanması da önem arz eden bir husustur. Eylem Planında suç örgütlerinin eleman teminin önüne geçilmesi amacıyla yapısal fonların, özellikle Avrupa Sosyal Fonu’nun (European Social Fund) sosyal ve ekonomik yaşama tam olarak entegre olamamış kişilerin suç örgütlerinin hedefi haline gelmelerini önlemek için oluşturulacak sosyal programlarda kullanılması gerektiği ifade edilmektedir. 114 Action Plan to Combat Organized Crime, Official Journal C 251, Brussels, 1997 45 Eylem Planı’nda Üye Devletlerin organize suçlara, karapara aklamaya ve uyuşturucu kaçakçılığına ilişkin Strasbourg ve Viyana Sözleşmeleri gibi uluslararası sözleşmelere taraf olmaları gerektiği belirtilmektedir. Eylem Planı’nda ayrıca, kolluk kuvvetleri arasında bilgi değişiminin kolaylaştırılması amacıyla gerekli yetkiye sahip ulusal temas birimlerinin oluşturulması ve Üye Devletlerin EUROPOL ve diğer Üye Devletler ile işbirliği çalışmalarının bu birimler üzerinden yürütülmesi tavsiye edilmektedir. Benzer bir sistemin adli merciler arasındaki işbirliği olanaklarını geliştirmek amacıyla kurulması da öngörülen diğer bir adımdır. Eylem Planı’nda organize suçlar ve karapara aklama arasındaki ilişkiye de dikkat çekilmekte ve atılması gereken adımlar şu şekilde sıralanmaktadır: - Polis ve adli işbirliği alanında öngörülene benzer bir sistemin karapara aklamaya ilişkin bilgilerin değişimini sağlamak amacıyla kurulması - Üye Devletlerin suç gelirlerinin aklanmasını suç haline getirerek suç gelirlerinin izlenmesi ve el konulmasına ilişkin önlemler alması - “Mali Sistemin Önlenmesine Karapara İlişkin Aklanması 91/308/EEC Amacıyla sayılı Konsey Kullanılmasının Direktifi”nin 6. Maddesinde yer alan şüpheli işlem bildirim yükümlülüğünün ağır suçlarla bağlantılı bütün suçları kapsayacak şekilde genişletilmesi ve yükümlü gruplarına mali kuruluşlar dışında kalan diğer kişi ve meslek gruplarının dahil edilmesi - Elektronik ödeme sistemleri aracılığıyla yapılan aklama faaliyetlerinin önlenmesi hususunda mevcut sorunlara yönelik çalışma yapılması ve elektronik ödemelerde gönderilen mesajların kaynak kişiye ve lehdara ilişkin ayrıntılı bilgileri içermesinin sağlanması 1997 yılında kabul edilen Organize Suçlarla Mücadele Eylem Planı, organize suçlarla mücadeledeki adli ve polis işbirliği, yolsuzlukla mücadele ve suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi gibi temel alanlarda kapsamlı bir strateji ortaya koymakta ve bu bağlamda önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir. 46 2.2.4. Amsterdam Antlaşması 2 Ekim 1997 yılında imzalanan ve 1 Mayıs 1999 tarihinde yürürlüğe giren Amsterdam Antlaşması’nda insan kaçakçılığı, yolsuzluk, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı gibi organize suçlar ve terörizm ile mücadele edilerek, Üye Devletler arasında cezai konularda adli ve polis işbirliğini sağlayarak adalet, özgürlük ve güvenlik alanı oluşturmanın hedeflendiği ifade edilmektedir.115 Amsterdam Antlaşması’nda, Maastricht Antlaşması ile oluşturulan ve iç güvenliğe ilişkin hususların yer aldığı üçüncü sütunda önemli değişiklikler yapılmıştır. Vize, iltica, göç ve sınır kontrollerine ilişkin hükümler üçüncü sütundan birinci sütuna aktarılmıştır. Diğer bir ifade ile bu konular hükümetlerarası yapıdan alınarak topluluk hukukunun yetki alanına dahil edilmiştir. Bu bağlamda, organize suçlarla mücadelede önem arz eden göç, iltica ve sınır kontrolleri konularında ortak politikaların geliştirilmesi ve karar alma süreci kolaylaştırılmıştır. Amsterdam Antlaşması ile getirilen bir diğer yenilik ise Schengen Sözleşmesi’nin, AB’nin hukuki ve kurumsal yapısı içine dahil edilmesidir. Bu sayede EUROPOL’ün Schengen Bilgi Sistemi’nde yer alan bilgi ve kayıtlara erişimi sağlanmıştır.116 Organize suçlarla mücadelenin temelini oluşturan polis ve adli işbirliği konuları ise topluluk hukukun yetki alanına dahil edilmeyerek üçüncü sütunda bırakılmıştır. Antlaşma’nın müzakerelerinde Almanya ve Avusturya organize suçlar, terörizm ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi konuların da birinci sütuna aktarılarak bu konularda yargı mercilerinin ve kolluk kuvvetlerinin uluslarüstü koordinasyonu ile çalışmaların yapılmasını teklif etmelerine rağmen özellikle Birleşik Krallık’ın muhalefeti nedeniyle söz konusu değişiklik gerçekleştirilememiştir.117 115 Treaty of Amsterdam amending the Treaty on European Union, the Treaties Establishing the European Communities, Official Journal C 340, Brussels, 1997 116 Wyn Rees, “The External Face of Internal Security”, International Relations and the European Union, (Der. Christopher Hill ve Michael Smith) Oxford University Press, Oxford, 2005, s.216 117 Sandra Lavenex ve William Wallace, “Justice and Home Affairs: Towards a European Public Order?”, Policy Making in the European Union, (Der. William Wallace, Helen Wallace ve Mark Pollack, Oxford University Press, Oxford, 2005, s.464 47 Amsterdam Antlaşması’nda polis işbirliğine ilişkin olarak Üye Devletler arasında suçların önlenmesi, ortaya çıkarılması ve soruşturulmasında operasyonel işbirliğinin sağlanması, EUROPOL aracılığıyla Üye Devletlerin kolluk kuvvetlerince elde edilen şüpheli finansal işlemler de dahil olmak üzere her türlü bilgi değişiminin sağlanarak analiz edilmesi, Üye Devletlerce yürütülen soruşturmalara EUROPOL temsilcilerinin katılımının sağlanması, EUROPOL’ün yetki alanının genişletilmesi ve sınıraşan suçlara ilişkin araştırma, dokümantasyon ve istatistiksel bilgi ağının kurulması hususları yer almaktadır.118 Antlaşma’da adli işbirliğine ilişkin olarak ise, yargılamalar ve kararların uygulanmasıyla ilgili olarak Üye Devletlerin yetkili bakanlıkları veya adli makamları arasında işbirliğinin hızlandırılması, suçluların iadesinin kolaylaştırılması, Üye Devletler arasında yargı kararlarının çatışmasının önlenmesi ve organize suç, terörizm ve uyuşturucu kaçakçılığı alanlarındaki cezalarla ilgili asgari kuralları ortaya koyan düzenlemelerin aşamalı olarak kabul edilmesi gibi hükümler yer almaktadır.119 Amsterdam Antlaşması ile iç güvenlik konularının ele alındığı üçüncü sütunda köklü değişikliklere gidilmiş ve bu kapsamda organize suçlarla da ilgili olan göç, iltica, sınır güvenliği gibi konular karar alma sürecinin daha kolay olduğu birinci sütuna aktarılmıştır. EUROPOL’ün yetkilerinin genişletilerek, organize suç örgütlerine karşı ortak operasyon timlerinin oluşturulması da önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Öte yandan, adalet, özgürlük ve güvenlik alanının oluşturulmasında Üye Devletler arasında sağlanacak adli ve polis işbirliğinin önemi tekrarlanarak çeşitli hükümler getirilmiştir. Ancak, organize suçlarla mücadelede büyük önem arz eden konuların hükümetlerarası karar alma sürecinin uygulandığı üçüncü sütunda kalması organize suçlarla mücadelede önemli bir engel teşkil etmektedir. 118 Treaty of Amsterdam amending the Treaty on European Union, the Treaties Establishing the European Communities, Official Journal C 340, Brussels, 1997, Madde K.1-K.2 119 Treaty of Amsterdam amending the Treaty on European Union, the Treaties Establishing the European Communities, Official Journal C 340, Brussels, 1997, Madde K.3 48 2.2.5. 98/733/JHA Sayılı Konsey Ortak Eylemi 21 Aralık 1998 tarihinde Üye Devletlerin karşı karşıya oldukları en önemli tehditler arasında yer alan organize suçlarla mücadelede ortak bir yaklaşım geliştirilmesi amacıyla 98/733/JHA sayılı Konsey Ortak Eylemi kabul edilmiştir.120 Söz konusu belgede “doğrudan veya dolaylı olarak maddi çıkar elde etmek amacıyla ikiden fazla kişinin en az 4 yıl veya daha fazla ağır hapis cezası gerektiren suçları işlemek için oluşturdukları ve belirli bir süreden beri var olan yapılanmalar” organize suç örgütü olarak tanımlanmıştır. Ortak Eylem’de ayrıca, Üye Devletlerin suç örgütleri içerisinde yer alan kişilere ve suç örgütü tarafından gerçekleştirilen yasadışı faaliyetlere yardım sağlayan kişilere etkin, orantılı ve caydırıcı bir şekilde cezalandırılmalarını sağlamaları öngörülmektedir.121 Söz konusu belgede, organize suç örgütü tarafından işlenen bir suçun birden fazla Üye Devletin yetki alanına girmesi halinde ise soruşturma ve kovuşturmanın etkin bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla Üye Devletlerin birbirleri ile temasa geçerek koordinasyonu sağlamaları gerektiği ifade edilmiştir.122 2.2.6. Viyana Eylem Planı 1999 yılında Konsey ve Komisyon tarafından hazırlanan ve kısaca Viyana Eylem Planı olarak bilinen “Amsterdam Antlaşması’nın Adalet, Özgürlük ve Güvenliğe İlişkin Hükümlerinin Uygulanmasına Dair Eylem Planı”123 ile AB bünyesinde organize suçlarla mücadele çalışmalarının güçlendirilmesi çağrısı yapılmakta ve bu çerçevede organize suçları önlemekten, bastırmaya ve soruşturmaya kadar her evrede bütünleşmiş bir yaklaşımın uygulanması gerektiği 120 Council of the European Union, Joint Action of 21 December 1998 adopted by the Council on the basis of Article K.3 of the Treaty on European Union, on making it a criminal offence to participate in a criminal organisation in the Member States of the European Union (1) (98/733/JHA), Official Journal L 351, Brussels, 1998 121 a.g.e. , Madde 2 122 a.g.e. , Madde 4 123 Council of the European Union and European Commission, Action Plan of the Council and the Commission on how best to implement the provisions of the Treaty of Amsterdam on an area of freedomi security and justice, Offical Journal C 019, Brussels, 1999 49 ifade edilmektedir. Eylem Planı’nda EUROPOL’ün organize suçlarla mücadeledeki rolüne dikkat çekilerek Üye Devletler arasında ve üçüncü ülkelerle cezai konularda adli işbirliğinin yetersiz olduğu vurgulanmakta ve işbirliğinin daha da artırılması gerektiği belirtilmektedir.124 Bu çerçevede, Eylem Planı’nda, EUROPOL bünyesinde veri tabanının oluşturulması, yasadışı göçle mücadelenin EUROPOL’ün önceliklerinden birisi haline getirilmesi, Üye Devletlerin yargı mekanizmaları arasında işbirliğini geliştirmek amacıyla kurulmuş Avrupa Yargı Ağının (European Judicial Network) daha verimli kullanılması, Üye Devletler arasında suçluların iadesinin sağlanması, karapara aklama ile mücadelenin geliştirilmesi ve organize suçlar, terörizm ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi alanlarda mevcut durumun analiz edilerek Üye Devletlerce uygulanacak ortak politikaların belirlenmesi, organize suçlarla mücadelede atılması gereken adımlar olarak nitelendirilmektedir.125 Organize suç örgütlerinin sınıraşan bir boyuta ulaştığı göz önünde bulundurularak hazırlanan Eylem Planı’nda, organize suçların önlenmesi, suçluların yakalanması ve yargılanması aşamalarında kolluk kuvvetleri ve yargı mekanizmaları arasındaki güçlü işbirliğine vurgu yapılmakta ve organize suçlarla mücadelenin temel bileşenlerinden olan karapara aklama ile mücadeleye de atıfta bulunulmaktadır. Bu bağlamda, Viyana Eylem Planı AB’nin organize suçlarla mücadeledeki kararlığını göstermekte ve kapsamlı bir strateji sunmaktadır. 2.2.7. Tampere Zirvesi 15-16 Ekim 1999 tarihlerinde Finlandiya’nın Tampere kentinde toplanan Avrupa Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi’nde AB bünyesinde adalet, özgürlük ve güvenlik alanı yaratılmasına yönelik bir takım önlemler dile getirilmiştir. Toplantı sonunda alınan kararlarda oluşturulacak bu alana yönelik en önemli tehditlerden birisinin organize suç örgütleri olduğu ve bu tehditlere karşı 124 125 a.g.e. , s.4 a.g.e. , s.7-15 50 AB genelinde kapsamlı bir mücadelenin ortaya konması gerektiği ifade edilmiştir.126 Zirve kararlarında organize suçlarla mücadeleyle ilgili olarak en çok vurgulanan husus Üye Devletlerin ilgili makamları arasında işbirliğinin geliştirilmesidir. Bu çerçevede, organize suçların önlenmesinde iyi uygulama örnekleri hakkında Üye Devletlerin bilgilendirilmeleri ve ulusal suç önleme birimleri arasında işbirliğinin sağlanması gerekmektedir. Ancak Tampere Zirvesi’nde işbirliğinin sadece önleme ile sınırlı kalmaması suçların araştırılmasında da ortak çalışmalar yapılması ve EUROPOL temsilcilerinin de katılımıyla ortak soruşturma timlerinin oluşturulması gerektiği ifade edilmektedir. Ayrıca, EUROPOL’ün teknik ve mali olanaklarının geliştirilmesine ve ulusal yargı mekanizmalarının işbirliğine yönelik olarak EUROJUST adı verilen ve Üye Devletlerden savcıların, hakimlerin ve kolluk mensuplarının çalışacağı bir birim kurulmasına karar verilmiştir.127 Zirve’de organize suçlarla mücadeleye ilişkin olarak dikkat çeken bir diğer husus ise suç gelirlerinin aklanması ile mücadeledir. Zirve’de aklama ile mücadeleye ilişkin olarak 1990 yılında Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen Strasbourg Sözleşmesi’nin ve FATF Tavsiyeleri’nin Üye Devletler tarafından tam olarak uygulanması, mali işlemlerde şeffaflığın ve mali istihbarat birimleri arasında bilgi değişiminin sağlanması, karapara aklamanın öncül suçlarının tüm Üye Devletlerde aynı olması, suç gelirlerinin aklanmasında ticari işletmelerin kullanılmasının önüne geçmek için ortak standartlar belirlenmesi gibi önlemler sıralanmıştır.128 Zirve’de ayrıca organize suçların ve karapara aklamanın uluslararası bir boyut kazanması neticesinde üçüncü ülkelerle işbirliğine gidilmesi, AB’ye sınırı bulunan Baltık Denizi bölgesinde ve Balkanlar’da organize suç örgütlerine karşı geliştirilen bölgesel girişimlerin desteklenmesi ve FATF Tavsiyeleri çerçevesinde 126 http://www.europarl.europa.eu/summits/tam_en.htm (02.03.2010) http://www.europarl.europa.eu/summits/tam_en.htm (02.03.2010) 128 http://www.europarl.europa.eu/summits/tam_en.htm (02.03.2010) 127 51 off-shore merkezleri ile bilgi paylaşımı anlaşmalarının yapılmasının gerekliliğine dikkat çekilmektedir.129 Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi olması nedeniyle Tampere’de alınan kararlar organize suçlarla mücadeledeki kararlılığı ortaya koymakta olup, suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine ilişkin kararlar organize suçlarla mücadelede çok boyutlu bir stratejinin uygulanacağını göstermektedir. 2.2.8. Organize Suçlarla Mücadele Milenyum Strateji Belgesi Organize suçlarla mücadeleye ilişkin olarak hazırlanan belgelerin dar kapsamlı olması ve ihtiyaçlara yeterince cevap vermemesi ve Tampere Zirvesi’nde organize suçlarla mücadelede kararlılığın ortaya konması sonucu “Organize Suçların Önlenmesi ve Kontrolü: Yeni Milenyum için Avrupa Birliği Stratejisi”130 hazırlanmıştır. Söz konusu belgede AB’nin sınırları dahilinde organize suç faaliyetlerinin arttığına dikkat çekilerek organize suç örgütlerinin AB sınırları içinde ve dışında diğer suç şebekeleri ile işbirliği yaptıkları belirtilmektedir. Belgede ayrıca, organize suç örgütlerinin sermayenin, malların, kişilerin ve hizmetlerin serbest dolaşımından büyük ölçüde istifade ettikleri, yasadışı faaliyetlerin yanı sıra yasal faaliyetlerde de bulundukları, suç örgütü üyesi olmayan uzmanlardan yardım aldıkları ve Üye Devletlerde uygulanan farklı mevzuat sistemlerinden faydalandıkları ifade edilmektedir.131 Organize suçlarla mücadelede, suç örgütlerine ve faaliyetlerine ilişkin olarak doğru verilerin elde edilmesi ve bunların analizi büyük önem arz etmektedir. Bu çerçevede, Milenyum Strateji Belgesi’nde, organize suç örgütü üyelerinin tespiti ve faaliyetlerinin belirlenerek engellenmesi ve suçtan kaynaklı gelirlerin müsadere edilebilmesi için proaktif ve istihbarata dayalı bir yaklaşımın 129 http://www.europarl.europa.eu/summits/tam_en.htm (02.03.2010) The Prevention and Control of Organized Crime: A European Union Strategy for the Beginning of the New Millennium, Official Journal C 124, Brussels, 2000 131 a.g.e. , s.3 130 52 gerekliliği vurgulanmakta ve Komisyonun koordinatörlüğünde Üye Devletlerin ilgili kurumları ve EUROPOL’ün işbirliğinde organize suçlara ilişkin analiz çalışmalarının yapılması ve akademik çevrelerin de konuya ilişkin görüşlerinin alınarak çeşitli çalışmalar düzenlemelerinin teşvik edilmesi tavsiye edilmektedir.132 Milenyum Strateji Belgesi’nde organize suç örgütlerinin faaliyetlerini gizlemek ve suç gelirlerini aklamak amacıyla özel sektör kuruluşlarını kullandıkları ve işadamı kimliği altında kamu ihalelerine girdikleri belirtilmektedir. Bu durumun engellenmesi amacıyla organize suç faaliyetlerine katıldığı tespit edilen kişilere ilişkin kara listeler oluşturularak bu listelerde yer alan kişiler hakkında Üye Devletlerin bilgilendirilmeleri ve bu kişilerin kamu ihalelerinden men edilmeleri gerektiği belirtilmektedir.133 Organize suçların önlenmesinde sosyolojik boyutun büyük önem arz etmesinden ötürü Belge’de toplumun bütün katmanlarının farkındalığının artırılarak kolluk kuvvetleri ile işbirliğinin geliştirilmesi ve yasadışı mal ve hizmetlere yönelik talebin azaltılması gerektiğine dikkat çekilmektedir.134 Strateji Belgesi’nde organize suçlara ilişkin soruşturmaların etkinliğinin artırılması için Üye Devletlerin kolluk kuvvetlerinin ve yargı mekanizmalarının, Komisyonun, EUROPOL’ün ve Avrupa Adalet Ağı’nın katılımıyla işbirliği ve bilgi paylaşımına ilişkin kılavuz ilkelerin hazırlanması gerektiği ifade edilmektedir. Bu noktada EUROPOL’ün rolünün daha da artırılması gündeme gelmekte ve birden fazla ülkede faaliyet gösteren suç örgütlerine ilişkin soruşturmaların koordinasyonun EUROPOL tarafından yürütülmesine imkan sağlayacak düzenlemelerin yapılması tavsiye edilmektedir.135 Milenyum Strateji Belgesi’nde organize suçlar ile aklama arasında ilişkiye dikkat çekilmekte ve suç gelirlerinin tespitinin ve aklanmasının önlenerek 132 a.g.e. , s.5 a.g.e. , s.6 134 a.g.e. , s.8-10 135 a.g.e. , s.15-18 133 53 müsadere edilmesinin organize suç örgütleri ile mücadeleye büyük katkı sağlayacağı ifade edilmektedir. Bu bağlamda atılması gereken adımlar şu şekilde sıralanmıştır: - Nakit kullanımının azaltılması - İnternet ve elektronik ödeme sistemleri aracılığıyla karapara aklamanın önüne geçmek için bankalarla işbirliğinin artırılması - Vergi cennetleri ile organize suçların ve suç kaynaklı gelirlerin aklanmasının önlenmesi doğrultusunda işbirliği anlaşmalarının yapılması - Üye Devletlerin karapara aklama ile mücadele mevzuatlarının gözden geçirilmesi - Üye Devletlerin mali istihbarat birimlerinin personel sayısını, operasyonel ve teknik kapasitelerini artırmaları ve FATF Tavsiyeleri ve değerlendirme raporları doğrultusunda gerçekleştirmeleri gerekli yasal ve idari düzenlemeleri 136 Strateji Belgesinde, Üye Devletlerin kolluk kuvvetlerinin ve adli makamlarının işbirliğinin geliştirilmesine büyük önem verilmekte ve uluslararası işbirliğinin yanı sıra ulusal makamların da organize suçlarla mücadelede birlikte hareket etmeleri ve bilgi paylaşımına gitmeleri gerektiği ifade edilmektedir. Öte yandan, organize suç örgütlerinin ortaya çıkarılmasına katkı sağlayan tanıkların korunmasına ilişkin olarak Komisyon ve Üye Devletlerin işbirliğinde standartların oluşturulması çağrısı yapılmaktadır.137 Milenyum Strateji Belgesi’nde ayrıca, 1957 tarihli Suçluların İadesine İlişkin Avrupa Sözleşmesi, Avrupa Konseyi’nin 1990 tarihli Strasbourg Sözleşmesi, BM’nin 1988 tarihli Viyana Sözleşmesi gibi organize suçlarla mücadeleye ilişkin uluslararası sözleşmelere taraf olmayan Üye Devletlerin en kısa sürede bu sözleşmeleri onaylamaları, aday ülkelerle kolluk ve adli işbirliğinin geliştirilmesi, organize suç durum raporlarının hazırlanma sürecine aday ülkelerin dahil edilmesi, aday ülkelere organize suçlarla mücadele kapasitelerinin geliştirilmesi 136 137 amacıyla teknik destek sağlanması, özellikle Avrupa’ya a.g.e. , s.20-22 a.g.e. , s.25-26 54 gerçekleştirilen insan kaçakçılığı ve uyuşturucu ticareti gibi faaliyetlerde başlangıç ve/veya transit ülke konumunda bulunan Akdeniz, Balkan ve Latin Amerika ülkeleri, Çin ve Rusya Federasyonu ile sınıraşan organize suçlara ilişkin ortak çalışmalar yapılması, BM, Avrupa Konseyi, OECD, FATF ve INTERPOL gibi uluslararası kuruluşların çalışmalarında AB’ye Üye Devletler arasında koordinasyonun sağlanarak ortak hareket edilmesi tavsiyeleri yer almaktadır.138 Milenyum Strateji Belgesi organize suçlarla mücadelede Üye Devletler arasında işbirliğinin güçlendirilmesi gerekliliğinin altını çizmekte, ancak işbirliğinin ulusal düzeyde de sağlanması gerektiğini, diğer bir ifade ile kurumlar arası rekabetin yerini ortak çalışmanın alması gerektiğini ifade etmektedir. Belge’de ayrıca, aday ve komşu ülkeler ile farklı coğrafyalarda yer alan ancak insan ticareti, uyuşturucu kaçakçılığı gibi sınıraşan boyutu olan suçlarda Avrupa açısından büyük önem taşıyan ülkelerle de işbirliği yapılması tavsiye edilmektedir. Strateji Belgesi organize suçların finansal boyutuna da önem vermekte ve suç kaynaklı gelirlerin aklanmasının önüne geçilmesi doğrultusunda çalışmalar yapılmasını öngörmektedir. Bu çerçevede, organize suçlarla mücadelede kapsamlı bir yaklaşımı benimseyen Milenyum Strateji Belgesi, adalet, özgürlük ve güvenlik alanı yaratmayı hedefleyen AB politikaları açısından bir mihenk taşıdır. 2.2.9. Avrupa Güvenlik Stratejisi AB Konseyi tarafından 12 Aralık 2003 tarihinde Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası (OGSP) çerçevesinde “Daha İyi Bir Dünyada Güvenli Avrupa: Avrupa Güvenlik Stratejisi” kabul edilmiştir.139 Söz konusu Belge’de Avrupa’nın Soğuk Savaş döneminde kalan konvansiyonel tehditler (herhangi bir devletin Üye Devletlerden birine yönelik askeri saldırısı gibi) yerine artık terörizm, kitle imha silahlarının yayılması, bölgesel çatışmalar ve organize suçlar gibi asimetrik tehditlerle karşı karşıya olduğu belirtilmektedir.140 138 a.g.e. , s.26-32 A Secure Europe in a Beter World: European Security Strategy, Brussels 2003, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/78367.pdf (17.03.2010) 140 a.g.e. , s.3-5 139 55 Avrupa Güvenlik Stratejisi’nde organize suç iç güvenliğe yönelik bir tehdit olarak görülmekle birlikte, uyuşturucu, silah ve göçmen kaçakçılığı gibi suçların uluslararası boyutuna ve terörizmle ilişkisine dikkat çekilmektedir. Söz konusu Belge’de organize suçlarla mücadeleye ilişkin atılması gereken adımlar yer almamakta ancak, terörizm, bölgesel çatışmalar ve kitle imha silahlarının yayılmasına karşı AB’ye komşu ülkelerde güvenliğin ve istikrarın sağlanması, uluslararası kuruluşların desteklenerek uluslararası düzenin sağlanmasına yönelik kuralların yerleştirilmesi, gelişmekte olan ülkelerde sosyal ve siyasi reformların desteklenmesi gibi Belge’de yer alan hususlar, organize suçların uluslararası boyutu ve istikrarsızlıktan beslenmesi dikkate alındığında bu suçlarla mücadele açısından önem arz etmektedir. 2.2.10. Hague Programı 2004 yılında temel hakları güvence altına alarak, AB’ye yönelik göç dalgalarını düzenleyerek, Birliğin sınırlarını kontrol ederek ve organize suçlar ve terörizm ile mücadeleyi etkinleştirerek AB bünyesinde adalet, özgürlük ve güvenlik alanı yaratma amacıyla “Hague Programı”141 hazırlanmış ve 2005 yılında Konsey tarafından söz konusu Programa ilişkin bir Eylem Planı kabul edilmiştir. Söz konusu Eylem Planı’nda Hague Programına ilişkin olarak aralarında organize suçlarla mücadelenin de yer aldığı 10 öncelikli alan belirlenmiştir. Bu öncelikli alanlar şu şekildedir: Temel haklar ve vatandaşlık; terörizmle mücadele; göç yönetimi; sınır yönetimi ve vizeler; ortak iltica alanı; göçmenlerin topluma ve ekonomiye entegrasyonu; bilgi paylaşımında gizlilik ve güvenlik; organize suçlarla mücadele; adalet, özgürlük ve güvenlik: sorumluluk paylaşımı ve etkili bir Avrupa adalet alanı.142 Eylem Planında organize suçlara ilişkin olarak ileriki yılların stratejisini çizecek Komisyon Tebliği’nin en kısa sürede çıkarılması da yer almaktadır. 141 Council of the European Union, The Hague Programme 16054/04 JAI 559, Brussels, 2004, http://ec.europa.eu/justice_home/doc_centre/doc/hague_programme_en.pdf 142 http://ec.europa.eu/justice_home/news/information_dossiers/the_hague_priorities/ (17.03.2010) 56 “Organize Suçlarla Mücadelede Stratejik Konsept Geliştirilmesi”ne ilişkin söz konusu Tebliğ143 2 Haziran 2005 tarihinde yayımlanmıştır. Söz konusu Tebliğ’de organize suç örgütlerinin yapılarına ve faaliyetlerine ilişkin bilgilerin daha da geliştirilmesi ve Üye Devletlerin kolluk kuvvetlerinin yapacağı katkılarla istatistiklerin daha sağlıklı bir biçimde tutularak kapsamlı analizlerin yapılması (örneğin, AB suç raporu gibi) gerektiği belirtilmektedir.144 Tebliğ uyarınca, organize suç örgütlerinin yasal sisteme sızma yöntemlerinden birisinin yolsuzluk olduğuna dikkat çekilmekte ve bu çerçevede AB yolsuzlukla mücadele politikasının geliştirilerek etkin bir şekilde uygulanması ve Üye Devletlerce BM Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi gibi uluslararası belgelerden kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilmesi büyük önem arz etmektedir.145 Tebliğ’de bazı AB ülkeleri tarafından organize suçların soruşturulması amacıyla birçok farklı alandan uzmanı bir araya getiren özel soruşturma birimlerinin oluşturulması yönteminin diğer ülkelerce de benimsenmesinin oldukça faydalı olacağı değerlendirilmektedir. Ayrıca, Üye Devletlerden temsilcilerin katılımıyla oluşturulacak ortak soruşturma timlerinin organize suçların soruşturulmasında kullanılmasının gerekliliğine işaret edilmektedir.146 Tebliğ’de organize suçların finansal boyutuna dikkat çekilmekte ve suç gelirlerinin aklanmasının önlenerek organize suç örgütlerine büyük darbe vurulacağı ve bu çerçevede Üye Devletlerin mali soruşturma kapasitelerinin geliştirilmesi ve suç kaynaklı gelirlere ilişkin mali işlemlerin tespit ve takibi için gerekli yasal düzenlemeleri gerçekleştirmeleri gerektiği ifade edilmektedir.147 143 European Commission, Communication from the Commission to the Council and the European Parliament: Developing a Strategic Concept on Tackling Organized Crime, COM (2005) 232 final, Brussels, 2005 144 a.g.e. , s.3 145 a.g.e. , s.3 146 a.g.e. , s.5 147 a.g.e. , s.6 57 Tebliğ’de ayrıca, kolluk kuvvetleri arasında bilgi değişimine, uluslararası işbirliğinin yanı sıra kurumlar arası işbirliğine, EUROPOL ve EUROJUST’tan Üye Devletlerin yeterince faydalanamadıklarına, üçüncü ülkelerle ilişkilerde organize suçlarla mücadeleye ilişkin AB ve uluslararası standartların teşvik edilmesine ve özellikle AB’ye komşu bölgelerde organize suçlarla mücadele kapsamında yürütülen bölgesel çalışmalara destek verilmesinin önemine dikkat çekilmektedir.148 2.2.11. 2008/841/JHA Sayılı Konsey Kararı Yukarıda kısaca açıklanan belgelerde AB’nin organize suçlarla mücadele stratejisi ve bu kapsamda belirlenen öncelikli alanlar ve bu alanlarda yapılması gereken çalışmalar yer almaktadır. 2008/841/JHA sayılı Konsey Kararı’nda149 ise organize suç örgütünün tanımı yapılmaktadır. Buna göre “doğrudan veya dolaylı olarak maddi çıkar elde etmek amacıyla en az iki kişinin en az 4 yıl veya daha fazla ağır hapis cezası gerektiren suçları işlemek için oluşturdukları ve belirli bir süreden beri var olan yapılanmalar” organize suç örgütü kapsamında değerlendirilmektedir.150 Karar çerçevesinde, her Üye Devletin bilgi ve maddi destek sağlama ve yeni eleman kazandırmak da dahil olmak üzere suç örgütünün faaliyetlerine bilerek katılanları en az 2 ila 5 yıl arasında hapis cezası ile cezalandırılmaları gerekmekle birlikte, itirafta bulunarak suç örgütünün faaliyetleri ve gelir kaynakları konusunda bilgi veren kişilerin cezalarında indirime gidilebilecektir.151 Bu bağlamda, içeriden bilgi alınarak organize suç örgütlerinin zayıflatılması ve çökertilmesi hedeflenmektedir. Suçun birden fazla ülkenin yargı yetkisine girmesi durumunda ise ilgili devletlerin işbirliğine giderek tek bir ülkede yargılamayı gerçekleştirmeleri ve koordinasyonu sağlamak amacıyla EUROJUST’ın sürece dahil edilmesi 148 a.g.e. , s.7-8 Council of the European Union, Council Framework Decision 2008/841/JHA of 24 October 2008 on the fight against organize crime, Official Journal L 300, Brussels, 2008 150 a.g.e. , Madde 1 151 a.g.e. , Madde 3-4 149 58 gerekmektedir. Öte yandan Karar’da yargılamanın nerede yapılacağı belirlenirken suç kapsamındaki faaliyetlerin nerede işlendiği, faillerin ve suçun mağdurlarının hangi ülke vatandaşı olduğu ve faillerin hangi ülkede yakalandığı gibi hususlar göz önünde bulundurulmalıdır.152 Bağlayıcı nitelikte olan Konsey Kararı diğer belgelerden farklı olarak organize suç örgütü tanımına ve organize suçlar kapsamında hüküm giyenlere verilecek cezalara ilişkin açıklamalar getirmektedir. Öte yandan, AB’nin organize suçlarla mücadele politikasının temel taşlarından biri olan Üye Devletler arasında işbirliğine Konsey Kararı’nda da yer verilmektedir. Bu durum organize suçun sınıraşan boyut kazanması ile ortaya çıkan uluslararası işbirliğinin önemini yansıtmaktadır. 2.2.12. Lizbon Antlaşması 13 Kasım 2007 tarihinde imzalanan ve 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması ile AB’de köklü değişiklikler gerçekleştirilmiştir153. Bu Antlaşma ile AB tüzel kişilik kazanmış, üç sütunlu yapı ortadan kalkmış, kurumların yapısı ve yetkilerine ve Birliğin karar alma sürecine yönelik önemli değişiklikler yapılmış ve AB’nin küresel anlamda etkinliğinin artırılması ve dış politikada koordinasyonun sağlanması amacıyla “Dışişleri ve Güvenlik Politikası için Yüksek Temsilci” pozisyonu oluşturulmuş ve Birliğin politikalarının belirlenmesi ve karar alma süreçlerinde demokratik değerlerin güçlendirilmesi amacıyla Avrupa halklarının oylarıyla seçilen Avrupa Parlamentosu’nun yetkileri güçlendirilmiştir.154 Lizbon Antlaşması’nın yürürlüğe girmesinden önce “adalet, özgürlük ve güvenlik”e ilişkin hususlar Konsey’de oybirliği ile karara bağlanmakta iken, Lizbon Antlaşması ile nitelikli çoğunluk sistemine geçilmiştir. 152 a.g.e. , Madde 7 Treaty of Lisbon, Official Journal C 306, Brussels, 2007 154 “The Lisbon Treaty: 10 easy-to-read fact sheets”, Fondation Robert Schuman, 2007, s.3-4, http://www.robert-schuman.eu/doc/divers/lisbonne/en/10fiches.pdf (24.03.2010) 153 59 Lizbon Antlaşması’nda AB kurumlarından ve Üye Devletlerin yetkili organlarından temsilcilerin katılımıyla Konsey bünyesinde iç güvenliğe ilişkin operasyonel işbirliğini geliştirip koordine edecek bir daimi komitenin kurulması öngörülmektedir. Ayrıca, hesapverebilirlik çerçevesinde komite tarafından yürütülecek çalışmalar hakkında Avrupa Parlamentosu’na ve Üye Devletlerin ulusal parlamentolarına bilgi verilmesine karar verilmiştir.155 Bu sayede, organize suçlarla mücadelede en önemli eksikliklerden olan operasyonel işbirliğinin sağlanması yönünde önemli bir adım atılmıştır. Lizbon Antlaşması’nda adli işbirliğine ilişkin önemli düzenlemeler de yer almaktadır. Buna göre, Parlamento ve Konsey, yargı kararlarının karşılıklı tanınmasına, yargı personelinin eğitiminin desteklenmesine ve Üye Devletlerin adli makamları arasında işbirliğinin geliştirilmesine yönelik tedbirleri alacak ve bu hususlara ilişkin uyulması gereken minimum standartları belirleyecektir. Ayrıca, Parlamento ve Konsey çıkaracakları direktifler aracılığıyla terörizm, insan kaçakçılığı, kadınların ve çocukların cinsel istismarı, uyuşturucu kaçakçılığı, suç gelirlerinin aklanması, yasadışı silah ticareti, yolsuzluk, siber suçlar ve ödeme araçlarının sahteciliği gibi suçların tanımına ve bu suçlara uygulanacak cezai yaptırımlara ilişkin minimum standartlara da karar verecektir.156 Antlaşma’da EUROJUST’ın da yetkileri genişletilmekte ve EUROJUST’ın özellikle Birliğin mali çıkarlarına yönelik suçlarda soruşturma başlatması veya ulusal yargı makamlarınca soruşturma başlatılmasını teklif edebilmesi öngörülmektedir. Bu çerçevede, söz konusu soruşturmaları yürütecek Avrupa Savcılığı (European Prosecutor’s Office) EUROJUST bünyesinde oluşturulacaktır.157 Lizbon Antlaşması’nda polis işbirliğine ilişkin olarak ise EUROPOL’ün Üye Devletlerin yetkili makamlarınca iletilen bilgilerin depolanması ve analizi ve 155 Treaty of Lisbon, Official Journal C 306, Brussels, 2007, Madde 61 D a.g.e. , Madde 69 A ve 69 B 157 a.g.e. , Madde 69 D ve 69 E 156 60 diğer Üye Devletlere iletilmesinden ve Üye Devletlerin yürütecekleri ortak soruşturmaların koordinasyonundan sorumlu olacağı ifade edilmektedir.158 Lizbon Antlaşması ile organize suçlarla mücadelenin ele alındığı “adalet, özgürlük ve güvenlik” alanında köklü değişiklikler yapılmıştır. Karar sürecinde oybirliği şartı kaldırılarak nitelikli çoğunluk sistemine geçilmiş ve Avrupa Parlamentosu’nun yetkileri genişletilmiştir. Ayrıca, organize suçlarla mücadelenin temel direği olan cezai konularda adli ve polis işbirliğinin geliştirilmesi yolunda önemli adımlar atılmıştır. Bu bağlamda, Lizbon Antlaşması’nın yürürlüğe girmesi vatandaşlarına terörizm ve organize suçlar gibi tehditlerden arındırılmış bir “adalet, özgürlük ve güvenlik alanı” yaratmayı hedefleyen Birlik açısından büyük önem taşımaktadır. 2.2.13. Diğer Önemli Belgeler Organize suçlarla mücadelede atılan önemli bir diğer adım ise Konsey’in 13 Haziran 2002’de kabul ettiği “Avrupa Yakalama Emri ve Teslim Prosedürleri Hakkındaki Çerçeve Karar”dır.159 Söz konusu Karar uyarınca, Üye Devletlerin suç örgütüne üye olma, terörizm, insan ticareti, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı, yolsuzluk, suç gelirlerinin aklanması, yasadışı organ ticareti ve sahtecilik başta olmak üzere birçok suça ilişkin yakalama kararlarını hemen yerine getirerek yakalanan kişiyi yakalama kararı veren ülkenin makamlarına teslim etmeleri gerekmektedir. Son olarak 2005/681/JHA sayılı Konsey Kararı ile 2005 yılında kurulan Avrupa Polis Koleji160 Üye Devletlerin kolluk kuvvetlerini eğitmesi ve Üye Devletlerin organize suçlarla mücadelede karşılaştıkları sorunlara ortak bir yaklaşım geliştirmeye yönelik çalışmaları nedeniyle AB’nin organize suçlarla mücadelesinde olumlu bir adım olarak değerlendirilebilir. 158 a.g.e. , Madde 69 F ve 69 G Council of the European Union, Council Framework Decision on the European Arrest Warrant and Surrender Procedures between Member States, Official Journal L 190, Brussels, 2002 160 http://www.cepol.europa.eu/ (22.04.2010) 159 61 2.2.14. Avrupa-Akdeniz Ortaklığı (Barcelona Süreci) Barcelona Süreci olarak da adlandırılan Avrupa-Akdeniz Ortaklığı (EuroMediterranian Partnership-EUROMED) 1995 yılında AB’nin 15 üye ülkesi ve 11 Akdeniz ülkesinin (Fas, Tunus, Cezayir, Mısır, İsrail, Lübnan, Suriye, Ürdün, Türkiye, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Malta) Dışişleri Bakanlarının ve Filistin Yönetimi temsilcilerinin katılımıyla AB ve Akdeniz ülkelerini siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel alanlarda bütünleştirmek amacıyla kurulmuştur. Bu amaç doğrultusunda 3 çalışma alanı belirlenmiştir: siyasi diyalog ve güvenlik ortaklığı; ekonomik ve mali ortaklık ve sosyal, kültürel ve beşeri alanlarda ortaklık.161 EUROMED bünyesinde adalet, özgürlük ve güvenlik alanına ilişkin konular siyasi diyalog ve güvenlik ortaklığı başlığı altında ele alınmaktadır. Organize suç örgütlerinin sınır aşan faaliyetlerde bulunmaları, AB’ye yönelik önemli güvenlik tehditleri arasında yer alan göçmen, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi hususlarda Akdeniz ülkelerinin geçiş ülke konumu nedeniyle EUROMED AB’nin iç güvenliği açısından büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamda, EUROMED kapsamında Akdeniz ülkelerinin yargı sistemlerinin geliştirilmesi amacıyla “EUROMED Justice I” adlı 2 milyon Avro bütçeli bir proje 2005-2007 yılları arasında gerçekleştirilmiştir. Proje kapsamında terörizm, organize suç örgütleri, suç gelirlerinin aklanması ve adli işbirliği gibi konularda 23 seminer ve 4 bölgesel konferans düzenlenmiştir. Söz konusu projenin devamı olan “EUROMED Justice II” projesi 5 milyon Avro’luk kaynakla 2008 yılında başlatılmıştır. Kolluk kuvvetlerine ilişkin olarak ise “EUROMED Police” adlı 5 milyon Avro’luk proje 2007 yılında başlatılmıştır. Projenin amacı uyuşturucu, silah ve nükleer madde kaçakçılığı, insan ticareti, siber suçlar ve karapara aklama gibi organize suçlarla mücadelede AB ve Akdeniz ülkelerinin kolluk kuvvetleri arasında işbirliğinin geliştirilmesidir. Proje kapsamında Akdeniz ülkelerinin kolluk kuvvetlerine yönelik eğitim programı ve çalışma ziyaretleri düzenlenmektedir. Öte yandan, yasadışı göçle mücadele EUROMED tarafından 161 Ömer Kurtbağ, “Avrupa-Akdeniz Ortaklığı: Barcelona Süreci”, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt: 3, No:1, Ankara, 2003, s.82. 62 önemli görülen bir diğer alan olup bu alanda Akdeniz ülkelerinin yasadışı göçle mücadele kapasitelerinin geliştirilmesi amacıyla 2004-2007 yılları arasında “EUROMED Migration I” adlı proje yürütülmüştür. Aynı amaç doğrultusunda, 2008-2011 dönemine yönelik “EUROMED Migration II” projesi 2008 yılında faaliyete geçmiştir.162 Yapılan bu çalışmalar AB’nin iç güvenliğin dış sınırlardan başladığı yaklaşımını benimsediğini ve özellikle uyuşturucu ve göçmen kaçakçılığı gibi organize suçlarda geçiş ülkesi konumunda olan Akdeniz ülkeleri ile yakın işbirliğinin hedeflendiğini göstermektedir. 2.2.15. Avrupa Komşuluk Politikası 2004 yılında yaşanan genişleme dalgası ile AB’nin sınırları oldukça genişlemiş ve bu durum yeni komşularla daha ileri düzeyde ilişkileri gündeme getirmiştir. Bu çerçevede, komşu ülkelerde yaşanacak istikrarsızlıkların ve güvenlik sorunlarının AB sınırları içerisinde de yansımaları olacağı değerlendirilmiş ve bu ülkelerde sosyal ve ekonomik refahın, istikrarın ve güvenliğin geliştirilmesi amacıyla 2004 yılında Avrupa Komşuluk Politikası (European Neighbourhood Policy-ENP) hayata geçirilmiştir. ENP kapsamında siyasi ve güvenliğe ilişkin hususlar, ekonomik ve ticari ilişkiler, çevre, ulaştırma, enerji, bilimsel ve kültürel işbirliği gibi alanlar belirlenmekte, ENP ülkelerine ilişkin ön değerlendirme raporları hazırlanmakta ve bu raporlarda tespit edilen eksiklikler çerçevesinde eylem planları hazırlanmakta ve eylem planlarında yer alan hedeflerin gerçekleştirilmesi amacıyla AB tarafından teknik ve mali yardım sağlanmaktadır. ENP ülkeleri tarafından yürütülen reform çalışmaları da yakından takip edilerek ilerleme raporları hazırlanmaktadır. ENP kapsamında yer alan ülkeler Cezayir, Ermenistan, Azerbaycan, Beyaz Rusya, Mısır, Gürcistan, İsrail, Ürdün, Lübnan, Libya, 162 http://ec.europa.eu/europeaid/where/neighbourhood/regionalcooperation/documents/infonotes_enpisouth_regional_cooperation_en.pdf (28.03.2010) 63 Moldova, Fas, Filistin, Suriye, Tunus ve Ukrayna’dır.163 Bu ülkelerce ENP çerçevesinde hazırlanan eylem planlarında göç, iltica, vize politikaları, terörizm, organize suçlar ve suç gelirlerinin aklanması ile mücadele, polis ve adli işbirliği ve bu alanlara ilişkin uluslararası sözleşmelere taraf olunması gibi hususlar yer almaktadır.164 Avrupa Komisyonu tarafından ENP’nin uygulanmasına ilişkin olarak hazırlanan 2008 yılı ilerleme raporunda organize suçlarla mücadele kapsamında bütün ENP ülkelerinin Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı BM Sözleşmesi’ni imzaladıkları ve bunlar arasından sadece Ürdün’ün Sözleşme’yi henüz onaylamadığı, organize suçlarla mücadeleye ilişkin ulusal plan ve stratejilerin hazırlanmasında ilerlemeler kaydedildiği ancak bu belgelerin tam ve etkili bir şekilde uygulanmasında henüz istenilen düzeye gelinemediği ifade edilmektedir. Birçok ENP ülkesinin FATF’in 40+9 Tavsiyesi çerçevesinde mevzuatlarını revize ettiği ifade edilen raporda, ENP ülkelerinin suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede yeterli insan kaynağına ve teknik altyapıya sahip olmamaları endişe verici olarak değerlendirilmektedir. Rapor uyarınca, polis ve adli işbirliği, suçluların iadesi ve karapara aklama ile mücadele alanlarındaki Avrupa Konseyi Sözleşmeleri’nin onaylanması ve etkin bir şekilde uygulanması hususlarında ENP ülkelerinin daha fazla çaba göstermeleri gerekmektedir.165 Her ne kadar, ENP ülkeleri organize suçlar ve suç gelirlerinin aklanması ile mücadele ve polis ve adli işbirliği alanlarında yeterli düzeyde ilerleme kaydedememiş olsa da, ENP sürecinde sağlanacak teknik ve mali yardımlar bu ülkelerin organize suçlarla mücadele kapasitelerinin geliştirilmesi ve AB’nin bu ülkelerdeki güvenlik sorunlarından kaynaklanacak tehditlere karşı korunması açısından önem arz etmektedir. 163 http://ec.europa.eu/world/enp/howitworks_en.htm (28.03.2010) European Commission, Communication from the Commission: European Neighbourhood Policy Strategy Paper, COM(2004) 373 final, Brussels, 2004, http://ec.europa.eu/world/enp/pdf/strategy/strategy_paper_en.pdf 165 European Commission, Commission Staff Working Document accompanying the Communication from the Commission to the European Parliament and the Council on the Implementation of the European Neighbourhood Policy in 2008, SEC(2009) 522/2, Brussels, 2009, http://ec.europa.eu/world/enp/pdf/progress2009/sec09_522_en.pdf 164 64 1970’li yılların ortasından itibaren AB’nin organize suçlarla mücadele çalışmaları büyük gelişme kaydetmiştir. Antlaşma metinlerinde organize suçlarla mücadeleye ilişkin düzenlemelere yer verilmesi ve birçok eylem planının hazırlanması ve bu eylem planlarında önleme, yakalama, soruşturma ve kovuşturma gibi hususlara yer verilmesi AB’nin organize suçlarla mücadeledeki kararlılığını ortaya koymaktadır. Öte yandan EUROMED ve ENP kapsamında yapılan çalışmalar, AB’ye yönelik organize suç tehditlerinin AB sınırları dışarısında önlenmesinin hedeflendiğini göstermektedir. Ayrıca, birçok belgede karapara aklama ile mücadeleye ilişkin hususlara yer verilmesi organize suçlar ile aklama arasındaki yakın ilişkiyi ve aklamanın önlenmesinin organize suç örgütleri ile mücadelenin temel bileşenlerinden olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, bir sonraki bölümde AB bünyesinde suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine yönelik çalışmalara yer verilecektir. 65 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM AVRUPA BİRLİĞİ’NDE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI İLE MÜCADELE ÇALIŞMALARI İlk bölümde açıklandığı üzere, organize suçlar ile karapara aklama arasında çok yakın bir ilişki bulunmakta olup aklama suçu yüksek meblağlarda gelir getiren uyuşturucu, silah ve göçmen kaçakçılığı gibi birçok organize suç faaliyetinin merkezinde yer almaktadır. İkinci bölümde AB’nin organize suçlara ilişkin değerlendirmeleri ve mücadele çalışmaları ele alınmaktadır. AB tarafından kabul edilen eylem planlarında, Konsey kararlarında suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi, organize suç örgütleri ile mücadelenin temel direklerinden birisi olarak yer almaktadır. Bu bölümde suç gelirlerinin aklanması ile mücadele alanında AB bünyesinde yapılan çalışmalara yer verilecektir. 3.1. 91/308/EEC SAYILI KONSEY DİREKTİFİ 10 Haziran 1991 tarihinde kabul edilen 91/308/EEC sayılı “Mali Sistemin Karapara Aklama Amacıyla Kullanılmasının Önlenmesine İlişkin Konsey Direktifi” Avrupa Toplulukları bünyesinde karapara aklama ile mücadele alanında yapılan ilk bağlayıcı düzenlemedir.166 Söz konusu Direktif’te mali kurumların karapara aklamada kullanılmasının bu kurumların istikrarını bozacağı ve mali sisteme duyulan güvenin sarsılmasına yol açacağı ifade edilmektedir. Öte yandan, karapara aklama ile mücadelede Üye Devletlerin mali sistemlerini korumak amacıyla alacakları tedbirlerin malların, hizmetlerin, kişilerin ve sermayenin serbest dolaşıma kavuşturulduğu bir alan olan “Tek Pazar”ın (Single Market) oluşumunu olumsuz yönde etkileyebileceği ve ayrıca, Topluluk genelinde koordineli önlemlerin alınmaması durumunda Tek Pazar’ın sunacağı serbest dolaşım imkanlarının 166 Council of the European Communities, Council Directive 91/308/EEC of 10 June 1991 on prevention of the use of the financial system for the purpose of money laundering, Official Journal L 166, Brussels, 1991 66 karapara aklayıcılar tarafından suiistimal edilebileceği Direktif’in gerekçeleri arasında yer almaktadır. Direktif’te karapara aklama ile mücadelenin organize suç örgütleri ile mücadelenin temel noktalarından birini oluşturduğu ifade edilmekte ve uluslararası bir sorun haline gelen karapara aklamanın önlenmesi çalışmalarının, bu alanda BM, Avrupa Konseyi ve FATF bünyesinde yapılmış olan çalışmalarla paralellik göstermesi gerektiği ve uluslararası işbirliği sağlanmadan yapılan ulusal düzenlemelerin etkisinin oldukça sınırlı olacağı belirtilmektedir. Direktif’te ayrıca, karapara aklama ile mücadelenin sadece resmi makamlarca yürütülemeyeceği, mali kuruluşların da bu sorunla mücadelede etkin bir rol üstlenmesi gerektiği ifade edilmektedir. Direktif ile Üye Devletlerin karapara aklanmasını yasaklamaları gerektiği belirtilerek karapara aklamanın tanımı yapılmıştır. Buna göre; - Bir malvarlığının suç sayılan bir faaliyetten ya da böyle bir faaliyete iştirakten kaynaklandığını bilerek, bu malvarlığının yasadışı kaynağını gizlemek veya öncül suçun işlenmesine karışan herhangi bir şahsın, eylemlerinin hukuki sonuçlarından kaçınmasına yardım etmek amacıyla malvarlığının niteliğinin değiştirilmesi ya da transfer edilmesi, - Malvarlığının, suç sayılan bir faaliyetten ya da bu suça iştirakten kaynaklandığını bilerek, gerçek niteliğini, kaynağını, yerini, durumunu, hareketini, malvarlığına ilişkin hakları veya sahipliğini gizlemek, - Alındığı tarihte, bir malvarlığının suç sayılan bir faaliyetten ya da bu suça iştirakten kaynaklandığını bilerek, iktisap edilmesi, zilyetliği veya kullanılması, - Yukarıdaki sözü edilen eylemlerden herhangi birinin işlenmesine iştirak, işlenmesi amacıyla teşekkül oluşturmak, teşebbüs, yardım ya da teşvik etmek, kolaylaştırmak ve yol göstermek karapara aklama suçu kapsamına girmektedir.167 167 a.g.e. , Madde 1 67 Öte yandan, Direktif ile karapara aklama fiiline yönelik olarak uygulanacak yaptırımlara herhangi bir düzenleme getirilmemiş olup, sadece Üye Devletlerin ulusal mevzuatlarında karapara aklama ile mücadeleye ilişkin uygun tedbirlerin alınarak yaptırımlar uygulanmasının gerekli olduğu ifade edilmektedir. Bu çerçevede, Direktif genel bir çerçeve sunmakta olup yaptırımlar konusuna ilişkin detaylı düzenlemelere girmemesi bir eksiklik olarak değerlendirilebilir. Direktif’te, öncül suçlara ilişkin detaylı açıklamalar yer almamakla birlikte BM Viyana Sözleşmesi’nde yasadışı uyuşturucu madde kaçakçılığına ilişkin suçlar ile Üye Devletler tarafından belirlenecek olan suçlar öncül suçlar kapsamına girmektedir.168 Direktif ile finans kuruluşları ile kredi kuruluşlarına kimlik tespiti yükümlülüğü getirilmiştir. Buna göre Üye Devletler tarafından kredi ve finans kuruluşlarının hesap açılması veya kiralık kasa sunulması gibi işlemlerde ve ayrıca toplamı 15.000 ECU’yu169 aşan bir veya birden fazla birbiri ile bağlantılı işlemler sırasında kimlik tespiti yapmalarını sağlamaya yönelik düzenlemeler yapılmalıdır. Ancak kimlik tespiti yükümlülüğü sadece yukarıda belirtilen hususlar ile sınırlı tutulmamış, karapara aklama şüphesinin mevcut olması durumunda 15.000 ECU’nun altında kalan işlemler için de finans ve kredi kuruluşları müşterilerinin kimlik bilgilerini tespit edecekleri belirtilmiştir. Ancak, kimlik tespiti yükümlülüğe bir istisna getirilerek işlemi gerçekleştiren kuruluşların müşterinin kredi veya finans kuruluşu olması halinde kimlik tespiti yükümlülüğüne tabi olmayacakları belirtilmektedir.170 Bu durum ise, organize suç örgütlerinin sahibi oldukları finans kuruluşları aracılığı ile karapara aklamalarını önlemeyi oldukça zorlaştırmaktadır. Direktif ile getirilen bir diğer yükümlülük ise müşteri kimlik bilgilerine ve yapılan işlemlere ilişkin kayıtların müşteri ile iş ilişkisinin sona ermesinden 168 a.g.e. , Madde 1 ECU: European Currency Unit (Avrupa Para Birimi). 1 Ocak 1999 tarihinde Avro’nun AB’ye üye ülkelerin ortak para birimi olması ile birlikte ECU ortadan kalkmıştır. 170 a.g.e. , Madde 3 169 68 itibaren en az beş yıl süre ile saklanmasıdır.171 Bu düzenleme ile karapara aklanmasına yönelik olarak bir inceleme başlatıldığında yapılan işlemler takip edilerek karaparanın izinin sürülmesi hedeflenmiştir. Şüpheli işlem bildirim yükümlülüğü de Direktif’te yer alan ve suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede önem arz eden bir diğer husustur. Bu çerçevede, Direktif’te finans ve kredi kuruluşlarının karapara aklanması ile ilgili olabilecek herhangi bir işlemi söz konusu yetkili birimlere bildirmek ve ayrıca yetkili makamların talebi halinde her türlü bilgiyi vermekle yükümlü oldukları ifade edilmektedir. Direktif’te ayrıca, kredi finans kuruluşlarının yöneticileri ve çalışanları tarafından, karaparanın aklanması ile mücadele birimlerine iyi niyetle bilgi verilmesinin, mevcut yasalar, sözleşme veya idari düzenlemelerle getirilen sır saklama yükümlülüğünün ihlali anlamına gelmeyeceği ve bu bağlamda yetkili birimlere bildirimde bulunanların hiçbir şekilde hukuki ve cezai sorumlukları olmayacakları belirtilmektedir.172 Direktif’te karapara aklama ile mücadeleye ilişkin olarak mali kuruluşların iç denetim mekanizmasının ve eğitim programlarının nasıl dizayn edileceğine dair ayrıntılı bir düzenleme yapılmamakla birlikte, mali kuruluşların konuya ilişkin olarak iç denetim sistemini hayata geçirmeleri ve çalışanlarını eğitim programları kapsamında bilgilendirmeleri gerekmektedir.173 3.2. 1997 ORGANİZE SUÇLARLA MÜCADELE EYLEM PLANI 28 Nisan 1997 tarihinde Konsey tarafından kabul edilen “Organize Suçlarla Mücadele Eylem Planı”nda organize suçlar ve karapara aklama arasındaki ilişkiye de dikkat çekilmekte ve atılması gereken adımlar şu şekilde sıralanmaktadır: - Polis ve adli işbirliği alanında öngörülene benzer bir sistemin karapara aklamaya ilişkin bilgilerin değişimini sağlamak amacıyla kurulması 171 a.g.e. , Madde 4 a.g.e. , Madde 6-10 173 a.g.e. , Madde 11 172 69 - Üye Devletlerin suç gelirlerinin aklanmasını suç haline getirerek suç gelirlerinin izlenmesi ve el konulmasına ilişkin önlemler alması - “Mali Sistemin Önlenmesine Karapara İlişkin Aklanması 91/308/EEC sayılı Amacıyla Konsey Kullanılmasının Direktifi”nin 6. Maddesinde yer alan şüpheli işlem bildirim yükümlülüğünün ağır suçlarla bağlantılı bütün suçları kapsayacak şekilde genişletilmesi ve yükümlü gruplarına mali kuruluşlar dışında kalan diğer kişi ve meslek gruplarının dahil edilmesi - Elektronik ödeme sistemleri aracılığıyla yapılan aklama faaliyetlerinin önlenmesi hususunda mevcut sorunlara yönelik çalışma yapılması ve elektronik ödemelerde gönderilen mesajların kaynak kişiye ve lehdara ilişkin ayrıntılı bilgileri içermesinin sağlanması174 3.3. 98/699/JHA SAYILI KONSEY ORTAK EYLEMİ 3 Aralık 1998 tarihinde 91/308/EEC sayılı Direktif hükümlerine göre, FATF’in 40 Tavsiyesi, 1988 tarihli BM Viyana Sözleşmesi ve Avrupa Konseyi’nin Strazburg Sözleşmesi hükümleri doğrultusunda suç gelirlerinin aklanması, tespiti, izlenmesi, el konulması ve müsadere edilmesine ilişkin bir Ortak Eylem kabul edilmiştir.175 Söz konusu Ortak Eylem ile organize suçlara karşı etkin bir mücadele yürütülmesi amacıyla suç gelirlerinin aklanması, tespiti, izlenmesi, el konulması ve müsadere edilmesi konularında üye ülkeler arasındaki işbirliğinin arttırılması hedeflenmiştir. Bu doğrultuda, Ortak Eylem’de üye ülkelerin hem ulusal düzeyde yürütülen davalarda hem de bir başka üye ülkenin talebi üzerine açılan davalarda, suç gelirlerinin ya da bu gelirlere eşdeğerdeki malvarlığının müsadere edilebilmesi için ulusal mevzuatlarında gerekli olacak yasal düzenlemeleri yapmaları gerektiği ifade edilmektedir.176 174 Action Plan to Combat Organized Crime, Official Journal C 251, Brussels, 1997 Council of the European Union, 98/699/JHA: Joint Action of 3 December 1998 adopted by the Council on the basis of Article K.3 of the Treaty on European Union, on money laundering, the identification, tracing, freezing, seizing and confiscation of instrumentalities and the proceeds from crime, Official Journal L 333, Brussels, 1998 176 a.g.e. , Madde 1 175 70 Öte yandan, Ortak Eylem uyarınca, her Üye Devletin ulusal mevzuatı, öncül suçun işlendiğine dair ciddi bulguların varlığı halinde, bir başka üye ülke tarafından talep edildiğinde suçtan elde edildiğinden şüphe duyulan gelirlerin tespiti ve izlenmesine olanak verecek şekilde düzenlenmelidir ve bu yönde yapılan yasal düzenlemeler talep edilen bilginin, araştırmanın daha ilk aşamalarında verilmesini de mümkün kılmalıdır.177 Ortak Eylem’de Üye Devletlerin, suçtan kaynaklanan varlıkların tespiti, izlenmesi, el konulması ve müsadere edilmesine ilişkin diğer üye ülke taleplerine, ulusal düzeyde yürütülen soruşturmalara verdiği önceliği vermeleri gerektiği ifade edilmektedir.178 Ortak Eylem’de ayrıca, Üye Devletlerin adli makamlar arasında etkin bir işbirliğinin tesis edilmesi amacıyla gerekli düzenlemeleri yapmaları ve bu kapsamda, Avrupa Yargı Ağı’nın ve EUROPOL’ün de katkıları ile suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede görev yapan adli ve kolluk personeline yönelik eğitim seminerleri düzenlemeleri gerektiği belirtilmektedir.179 3.4. TAMPERE ZİRVESİ 15-16 gerçekleştirilen Ekim 1999 Zirve’de tarihlerinde organize Finlandiya’nın suçlarla Tampere mücadelede suç kentinde gelirlerinin aklanmasının önlenmesinin büyük önem taşıdığı belirtilerek aklama ile mücadeleye ilişkin olarak 1990 yılında Avrupa Konseyi tarafından kabul edilen Strasbourg Sözleşmesi’nin ve FATF Tavsiyeleri’nin AB’ye Üye Devletlerce tam olarak uygulanması, mali işlemlerde şeffaflığın ve mali istihbarat birimleri arasında bilgi değişiminin sağlanması, karapara aklamanın öncül suçlarının tüm Üye Devletlerde aynı olması, ticari işletmelerin suç gelirlerinin aklanmasında kullanılmasının önüne geçmek için ortak standartlar belirlenmesi gibi önlemler sıralanmıştır.180 177 a.g.e. , Madde 1 a.g.e. , Madde 3 179 a.g.e. , Madde 6 180 http://www.europarl.europa.eu/summits/tam_en.htm (02.03.2010) 178 71 Zirve’de ayrıca organize suçların ve karapara aklamanın uluslararası bir boyut kazanması neticesinde üçüncü ülkelerle işbirliğine gidilmesi, AB’ye sınırı bulunan Baltık Denizi bölgesinde ve Balkanlar’da organize suç örgütlerine karşı geliştirilen bölgesel girişimlerin desteklenmesi ve FATF Tavsiyeleri çerçevesinde off-shore merkezleri ile bilgi paylaşımı anlaşmalarının yapılmasının gerekliliğine dikkat çekilmiştir.181 3.5. 2000/642/JHA SAYILI KONSEY KARARI 91/308/EEC sayılı Konsey Direktifi hükümleri gereğince şüpheli işlem bildirimlerinin alınması ve analizi amacıyla her Üye Devlet tarafından ulusal mali istihbarat birimleri oluşturulmuştur. Ancak, suç gelirlerinin aklanmasının önüne geçilmesi amacıyla bu mali istihbarat birimleri arasında bilgi değişimin hızlandırılması ve işbirliğinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda, 17 Ekim 2000 tarihinde Konsey tarafından “Üye Devletlerin Mali İstihbarat Birimleri Arasında İşbirliğinin Sağlanmasına İlişkin Karar” kabul edilmiştir.182 Söz konusu Konsey Kararı’na göre, mali istihbarat birimi, suç gelirlerinin aklanmasıyla mücadele amacıyla, ulusal mevzuat gereğince yapılması gereken ya da yasadışı olduğundan şüphe duyulan gelirlerle ilgili mali işlemlere ilişkin bildirimlerin alınması, analiz edilmesi ve bunların yetkili otoritelere gönderilmesinden sorumlu ulusal merkezi birimlerdir ve Karar uyarınca, Üye Devletlerin yukarıda verilen tanıma uygun mali istihbarat birimleri oluşturmaları gerekmektedir.183 Kurulacak olan mali istihbarat birimleri aklama ile mücadelede önemli bir adım olmakla birlikte bu birimler arasında işbirliğinin sağlanması büyük önem teşkil etmektedir. Bu çerçevede, her Üye Devlet, mali istihbarat biriminin kendiliğinden ya da gerek bu Karar ve gerekse mevcut ya da ileride yapılacak bir 181 http://www.europarl.europa.eu/summits/tam_en.htm (02.03.2010) Council of the European Union, Council Decision of 17 October 2000 concerning arrangements for cooperation between financial intelligence units of the Member States in respect of exchanging information, Official Journal L 271, Brussels, 2000 183 a.g.e. , Madde 1-2 182 72 mutabakat zaptı gereğince, talep üzerine gerekli bilgileri, talep eden Üye Devletin mali istihbarat birimine vermesini sağlayacaktır.184 Karar’da bilgi talebinin nasıl yapılacağına ilişkin düzenlemelere de yer verilmektedir. Buna göre, bilgi talepleri, talep gerekçeleri ve talep konusuyla ilgili bilgilerin ve talep edilen bilginin ne şekilde kullanılacağını belirten kısa bir beyanla yapılacaktır. Bu şekilde yapılan talepler üzerine Üye Devletlerin her türlü bilgiyi verme yükümlülüğü bulunmakla birlikte talep edilen bilginin verilmesi, bilgi talep edilen üye ülkede yürütülmekte olan bir soruşturmayı olumsuz yönde etkileyebilecekse, bilgi talebi reddedilebilir. Ayrıca, talebin, bilgi talep edilen Üye Devletin ulusal hukukunun temel ilkelerine uyumlu olmaması da bilgi talebinin reddine yol açabilir. Ancak, bilgi talebine yönelik herhangi bir olumsuz cevabın gerekçeleri ile birlikte talep eden mali istihbarat birimine bildirilmesi şarttır.185 Bilgi talebi çerçevesinde elde edilen bilgiler, suç gelirlerinin aklanması ile mücadele kapsamında yürütülen cezai soruşturma ve kovuşturmalarda kullanılabilecektir. Öte yandan, elde edilen bilgilere diğer herhangi bir kurum, kuruluş veya birim tarafından erişim sağlanmasının önüne geçilmesi amacıyla her türlü güvenlik tedbirinin alınması gerekmektedir.186 3.6. 2001/500/JHA SAYILI KONSEY ÇERÇEVE KARARI 1999 yılında düzenlenen Tampere Zirvesi’nde suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesinin organize suçlarla mücadelenin vazgeçilmez bir parçası olduğu ve bu bağlamda suç gelirlerinin izlenmesi, dondurulması, elkonulması ve müsadere edilmesine yönelik tedbirlerin alınması gerektiği ifade edilmiştir. Ayrıca, Zirve’de karapara aklama ile mücadele çerçevesinde, Üye Devletlerde ceza hukukun yakınlaştırılması ve aklama suçuna kaynaklık eden öncül suçların kapsamının genişletilerek uyum sağlanması gerektiğine karar verilmiştir. Tampere Zirvesi’nde alınan kararlar doğrultusunda, 26 Haziran 2001 tarihinde “Suç 184 a.g.e. , Madde 1 a.g.e. , Madde 4 186 a.g.e. , Madde 5 185 73 Gelirlerinin Aklanması, Tespiti, İzlenmesi, El Konulması ve Müsadere Edilmesine İlişkin Konsey Çerçeve Kararı” kabul edilmiştir.187 Söz konusu Çerçeve Kararı’nda 1 yıldan fazla hapis cezası gerektiren suçlarda Avrupa Konseyi’nin 1990 tarihli Strasbourg Sözleşmesi’nin 2. maddesinin uygulanması gerektiği ifade edilmektedir.188 Strasbourg Sözleşmesi’nin 2. maddesi uyarınca suç gelirlerinin ve vasıtalarının ya da bu gelirlere eşdeğerdeki malvarlığının müsadere edilebilmesi için gerekli yasal ve diğer tedbirlerin alınması öngörülmektedir. Çerçeve Kararı’nda müsadereye ilişkin bir diğer husus ise üye ülkelerin hem ulusal düzeyde yürütülen davalarda hem de bir başka üye ülkenin talebi üzerine açılan davalarda, suç gelirlerinin müsadere edilmesi ve bununla birlikte, en azından bu gelirlere el konulamaması halinde, bu gelirlere eşdeğerdeki malvarlığının müsadere edilebilmesi için ulusal mevzuatlarında gerekli olacak yasal düzenlemeleri yapmalarıdır. Ancak, suç gelirinin değerinin 4.000 Avro’dan az olması durumunda ise Üye Devletler bu hükmü uygulamama hakkına sahiptir.189 Uluslararası işbirliği, Çerçeve Karar’da ele alınan bir diğer husus olup üye ülkelerin suç gelirlerinin tespiti, izlenmesi, el konulması ve müsadere edilmesi ile ilgili olarak bir başka üye ülke tarafından yapılacak talepleri, ulusal düzeyde yürütülen soruşturma sürecinde olduğu gibi, mümkün olan en kısa sürede karşılamaları gerektiği ifade edilmiştir.190 3.7. 2001/97/EC SAYILI KONSEY DİREKTİFİ Suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi kapsamında finans kuruluşları üzerindeki denetimin artırılması sonucunda, organize suç örgütlerinin aklama amacıyla çeşitli meslek gruplarını (noterler, avukatlar gibi) kullanmaya başlamaları ve 1991 tarihli Direktif’in sadece uyuşturucu kaçakçılığı kaynaklı suç 187 Council of the European Union, Council Framework Decision of 26 June 2001 on money laundering, the identification, tracing, freezing, seizing and confiscation of instrumentalities and the proceeds of crime, Official Journal L 182, Brussels, 2001 188 a.g.e. , Madde 1 189 a.g.e. , Madde 3 190 a.g.e. , Madde 4 74 gelirlerine odaklanması sonucu, birinci Direktif olarak adlandırılan 1991 tarihli Direktif’in değiştirilmesini gündeme gelmiştir. Bu çerçevede, 4 Kasım 2001 tarihinde “Mali Sistemin Karapara Aklama Amacıyla Kullanılmasının Önlenmesine Dair 91/308 sayılı Direktifi Değiştiren 2001/97 sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi” kabul edilmiştir.191 İkinci Direktif olarak da adlandırılan söz konusu Direktif ile karapara aklamanın öncül suçları genişletilerek, daha önce sadece uyuşturucu kaçakçılığı ile sınırlı olan bu suçlara tüm organize suçlar, yolsuzluk, sahtecilik ve Üye Devletlerin ceza hukuklarında ağır hapis ile cezalandırılacak suçlar da dahil edilmiştir.192 İkinci Direktif’in getirdiği temel bir diğer yenilik ise Birinci Direktif’te sadece kredi ve finans kuruluşlarının yer aldığı yükümlü grubuna birçok meslek grubunu dahil etmesidir. Bu çerçevede, bağımsız denetçiler, muhasebeciler, vergi danışmanları, emlak komisyoncuları, noterler, mali işlemlerle uğraşan avukatlar, kumarhaneler ve 15.000 Avro’nun üzerinde nakit işlem gerçekleştirdiklerinde değerli taş, maden, sanat eseri ticareti ve müzayedecilik yapanlar İkinci Direktif kapsamında yükümlü grupları arasında yer almaktadırlar. Yükümlü grupları arasına alınan kumarhanelere ise özel bir limit belirlenerek değeri 1.000 Avro’yu geçen kumar fişlerinin satın alınması veya değiştirilmesi sırasında bütün müşterilerin kimlik tespitinin yapılması zorunlu hale getirilmiştir.193 Direktif’te ayrıca, limit belirlenen durumlarda, yapılan işlemin limit altında olmasına rağmen karapara aklamaya ilişkin herhangi bir şüphe bulunması halinde müşterinin kimlik tespitinin yapılması gerektiği ifade edilmiştir. Bu sayede, düşük meblağlı işlemler aracılığıyla yapılan aklamanın önüne geçilmesi hedeflenmiştir. Yüz yüze olmayan işlemlerde (non face to face operations) aklama riskinin artması nedeniyle yükümlü kuruluşların ilave önlemler alması 191 European Parliament and the Council, Directive 2001/97/EC of the European Parliament and of the Council of 4 December 2001 amending Council Directive 91/308/EEC on prevention of the use of the financial system for the purpose of money laundering, Official Journal L 344, Brussels, 2001 192 a.g.e. , Madde 1 193 a.g.e. , Madde 1 75 (örneğin, müşterinin gerekmektedir. kimliğine ilişkin ilave belgeler talep edilmesi) 194 Direktif uyarınca, yükümlü grupların karapara aklama ile mücadeleden sorumlu kuruluşlar ile işbirliği içerisinde olup, aklama suçuna ilişkin herhangi bir şüpheli durumda, durumu yetkili otoritelere bildirmeleri ve yetkili otoritelerden gelecek talep doğrultusunda her türlü bilgiyi sağlamaları gerekmektedir. Ayrıca, şüpheli durumlarda yükümlü grupların işlemi gerçekleştirmekten kaçınmaları, kaçınmaları durumunda karapara aklayıcıların tespit edildiklerini anlamaları ihtimali olduğunda ise işlemi gerçekleştirerek yetkili mercilere başvurmaları gerekmektedir. Direktif’te ayrıca, yükümlü grupların karapara aklamayı önleme çalışmaları çerçevesinde iç kontrol sistemi geliştirmeleri ve çalışanlara yönelik özel eğitim programları düzenlemeleri gerektiği belirtilmektedir.195 3.8. 2005/60/EC SAYILI DİREKTİF Birinci Direktif olarak da adlandırılan 91/308/EEC sayılı Direktif AB’nin suç gelirlerinin aklanması ile mücadelesindeki başlangıç noktasıdır. Söz konusu Direktif temel olarak uyuşturucu kaçakçılığından elde edilen gelirlerin finans kuruluşları aracılığıyla aklanmasının önlenmesini hedeflemekteydi. Bu Direktif’in yayımlanma tarihinden 10 yıl kadar sonra suç gelirlerinin aklanması alanında yaşanan değişmeler karşısında ve FATF Tavsiyeleri doğrultusunda, söz konusu Direktif’te değişiklik öngören İkinci Direktif yürürlüğe girmiştir. İkinci Direktif ile aklama konusu gelirler sadece uyuşturucu kaçakçılığı ile sınırlı tutulmamış, organize suçlar, yolsuzluk, sahtecilik ve Üye Devletlerin ceza yasalarında ağır hapis cezası öngörülen suçlardan elde edilen gelirler de aklama kapsamında değerlendirilmeye başlanmıştır. İkinci Direktif ile ayrıca, yükümlü grupları sadece kredi ve finans kuruluşları ile sınırlı tutulmayıp, bunların arasına bağımsız denetçiler, muhasebeciler, vergi danışmanları, emlak komisyoncuları, noterler, mali 194 195 a.g.e. , Madde 1 a.g.e. , Madde 1 76 işlemlerle uğraşan avukatlar, kumarhaneler ve değerli taş, maden, sanat eseri ticareti ve müzayedecilik yapanlar da dahil edilmiştir. 2003 yılında FATF, aklamaya ilişkin Tavsiye Kararları’nda revizyona giderek, “müşteriyi tanıma” ilkesine ilişkin olarak ayrıntılı düzenlemeler getirmiştir. Ayrıca, özellikle 11 Eylül 2001 tarihinde New York’taki İkiz Kulelere düzenlenen terörist saldırılar sonrasında terörizmin finansmanı ile mücadele konusu yoğun olarak tartışılmaya başlanmış ve FATF’in terörizmin finansmanına ilişkin Özel Tavsiye Kararları yayımlanmıştır. Yaşanan bu gelişmeler sonucunda AB bünyesinde suç gelirlerinin aklanması ile mücadele çalışmalarında daha ayrıntılı düzenlemelere gidilmesi ve terörizmin finansmanı ile mücadelenin de “adalet, özgürlük ve güvenlik” alanı yaratmayı hedefleyen Birliğin öncelikli hedefleri arasına alınması gerektiği ifade edilmeye başlanmıştır. Bu çerçevede, Üye Devletlerin katkıları alınarak Komisyon ve Parlamento tarafından 2004 yılında “Mali Sistemin Terörizmin Finansmanını da içerecek şekilde Karapara Aklama Amacıyla Kullanılmasının Önlenmesine Dair Direktif Teklifi” hazırlanarak Konsey’e sunulmuştur.196 Söz konusu teklif Parlamento ve Konsey’de ele alındıktan sonra suç gelirlerinin aklanmasına ilişkin ilk iki Direktifi yürürlükten kaldıran Üçüncü Direktif, “2005/60/EC sayılı Mali Sistemin Karapara Aklama ve Terörizmin Finansmanı Amacıyla Kullanılmasının Önlenmesine Dair Direktif” adıyla 26 Ekim 2005 tarihinde kabul edilmiştir.197 AB’nin suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadele politikasının temelini oluşturan ve kapsamlı düzenlemeler getiren Üçüncü 196 European Parliament and the Council of the European Union, Proposal for a Directive of the European Parliamnet and of the Council on the prevention of the use of the financial system for the purpose of money laundering, including terrorist financing, COM/2004/0448 final, 2004, http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:52004PC0448:EN:NOT (03.04.2001) 197 The European Parliament and the Council of the European Union, Directive 2005/60/EC of the European Parliament and of the Council of 26 October 2005 on the prevention of the use of the financial system for the purpose of money laundering and terrorist financing, Official Journal L 309, Brussels, 2005 77 Direktif’te tanımlar, yükümlü grupları, öncül suçlar; müşteriyi tanı kuralı; bildirim yükümlülükleri; kayıtların saklanması ve istatistiki veriler ve yürütme tedbirleri ele alınmıştır. a) Tanımlar, Yükümlü Grupları ve Öncül Suçlar: Direktif’in temel amacı Üye Devletlerin karapara aklamayı ve terörizmin finansmanını yasaklamalarını sağlamaktır. Direktif’te aşağıda sayılan faaliyetlerin bilerek gerçekleştirilmesi karapara aklama suçu olarak tanımlanmaktadır: - Suç faaliyeti veya bu faaliyete iştirak sonucu elde edilen malvarlığının yasadışı kaynağını gizlemek veya bu türden bir faaliyette yer alan bir kişinin bu durumun yasal sonuçlarından kaçınmasına yardımcı olmak amacıyla yasadışı yoldan elde edilen malvarlığını transfer etmek veya başka bir malvarlığına dönüştürmek - Malvarlığının gerçek niteliğini, kaynağını, yerini, mülkiyetini, tasarruf hakkını bu malvarlığının ceza gerektiren bir faaliyet sonucu veya bu tür bir faaliyete iştirak sonucu elde edildiğini bilerek saklamak veya gerçeğinden farklı göstermek - Malvarlığının edinimi sırasında bu malvarlığının bir suç faaliyeti veya bu tür bir faaliyete iştirak sonucu elde edildiğini bilerek mülkiyetini almak veya kullanmak - Yukarıda bahsedilen faaliyetlere ya da faaliyet girişimlerine katılmak, bu faaliyetleri kolaylaştırmak, teşvik etmek ve tavsiyede bulunmak Direktif’te bu faaliyetler sadece AB ülkeleri ile sınırlı tutulmamıştır; aklama kapsamına giren faaliyetlerin başka ülkelerde gerçekleştirilmiş olmaları durumunda da karapara aklama suçu gerçekleşmiş olacaktır.198 198 a.g.e. , Madde 1 78 Direktif’te yükümlü grupları oldukça kapsamlı tutulmuş ve FATF raporlarında aklama suçu bakımından risk arz eden finans ve gayrimenkul sektörleri ile nakit işlemler hedef seçilerek bu çerçevede yükümlü grupları belirlenmiştir. Direktif’te yükümlü grupları şu şekilde sıralanmıştır; - kredi kuruluşları - finans kuruluşları - denetçiler, muhasebeciler ve vergi danışmanları - noterler ve gayrimenkul veya ticari işletmelerin alım satımında, müşterilerine ait para, senet veya diğer aktiflerin yönetiminde, banka, tasarruf veya portföy hesabı açılmasında veya yönetiminde, şirket kurulması, işletilmesi ve yönetilmesi için gerekli katkının sağlanması faaliyetlerinde müşterilerine yardım etmeleri durumunda avukatlar - şirket servis sağlayıcıları (company service providers) - emlakçılar - kumarhaneler - bir defada veya birbiri ile bağlantılı birden fazla işlemde gerçekleştirdikleri ödeme tutarı 15.000 Avro’yu geçmesi durumunda diğer gerçek ve tüzel kişiler199 Direktif’te karaparanın ortaya çıkmasına yol açan, diğer bir ifade ile öncül suçlar, tüm ağır suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir. Bu çerçevede, ağır suç kapsamına; 2002/475/JHA sayılı Çerçeve Karar’da yer alan fiiller, 1988 tarihli BM Viyana Sözleşmesi’nin 3(1)(a) maddesinde yer alan uyuşturucu kaçakçılığı ile ilgili suçlar, 98/733/JHA sayılı Konsey Ortak Eylemi’nde belirtilen suçlar, sahtecilik, yolsuzluk ve cürüm kategorisine giren tüm suçlar veya ceza üst sınırı bir yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlar veya hukuk sistemlerinde asgari ceza miktarı tespit edilen ülkelerde en az altı aydan fazla cezayı gerektiren suçlar girmektedir.200 199 200 a.g.e. , Madde 2 a.g.e. , Madde 3 79 Direktif’te ayrıca, Üye Devletlerin yükümlü gruplar arasında yer almamakla birlikte aklama ve terörizmin finansmanı amacı ile kullanılma ihtimali bulunan faaliyetleri yürüten meslek mensuplarına ve teşebbüslere de Direktif hükümlerinin tamamının veya bir kısmının uygulanmasını sağlamaları gerektiği ifade edilmiştir. Bu hüküm ile aklama ve terörizmin finansmanı konusu birkaç sektörle sınırlı tutulmayıp bu alanda kullanılabilecek bütün sektörlerde tedbirler alınması gerektiği vurgulanmıştır. Söz konusu madde Üye Devletlere aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadelede geniş bir hareket alanı sağlamaktadır. Ayrıca, Direktif’te aklama ve terörün finansmanı ile mücadelede alınacak tedbirler Direktif’te yer alanlar ile kısıtlanmamış, Üye Devletlerin Direktif’te yer alanlardan daha sıkı tedbirler uygulayabilecekleri belirtilmiştir.201 b) Müşteriyi Tanı Kuralı: Direktifin ikinci bölümünde aklama ile mücadelenin belki de başlangıç noktası sayılabilecek “müşteriyi tanı kuralı”na değinilmiş ve kredi ve finans kuruluşlarının isimsiz hesap açmaları yasaklanmıştır.202 Direktif’te yükümlü grupların iş ilişkisi kurarken, 15.000 Avro veya üzeri bir veya birbiri ile bağlantılı birden fazla işlemde, aklama ve terörizmin finansmanı konusunda şüphe duydukları işlemlerde ve daha önce elde edilen müşteri kimliklerine ilişkin bilgilerin doğruluğundan şüphe duyduklarında müşteriyi tanıma kuralına ilişkin tedbirleri uygulamaları gerektiği belirtilmiştir.203 Bu bağlamda alınması gereken tedbirler şu şekilde sıralanabilir: - müşterinin kimliğini tespit etmek ve kimlik bilgilerini belge, veri veya güvenilir ve bağımsız kaynaklardan elde edilen bilgiler ışığında teyit etmek - yapılan işlemlerde lehdarı (beneficial owner) belirlemek için risk bazlı tedbirleri almak, tüzel kişilere ilişkin olarak ise mülkiyetin kime ait olduğunu ve bunların kontrolünün kimin elinde olduğunu belirlemek 201 a.g.e. , Madde 4-5 a.g.e. , Madde 6 203 a.g.e. , Madde 7 202 80 - işlemin gerçekleştirilme amacı hakkında bilgi edinmek - müşteriyi izlemeyi iş ilişkisi süresince devam ettirerek işlemin müşterinin kimlik bilgileri, risk profili ile uyumlu bir şekilde olduğundan emin olmak204 Ayrıca, yükümlü gruplarının, iş ilişkisine veya işlem türüne bağlı olarak risk bazlı tedbirler uygulayabilecekleri belirtilmektedir.205 Direktif’te kimlik tespitinin yapılamadığı, lehdarın belirlenemediği ve yapılacak işlemin amacı hakkında bilgi edinilemediği durumlarda banka hesabı aracılığıyla işlem yapılmasının önüne geçilmesi, iş ilişkisinin kurulmaması veya iş ilişkisinin sona erdirilmesi gerektiği belirtilerek durumun mali istihbarat birimine raporlanması öngörülmektedir.206 Direktif’te “müşteriyi tanı” ilkesine ilişkin olarak risk temelli bir yaklaşım belirlenmiş olup, suç gelirlerinin aklanması riskinin yüksek olduğu durumlarda genişletilmiş müşteriyi tanıma tedbirlerinin uygulanması gerektiği belirtilmiştir. Riskin yüksek olduğu durumlar dışında, yüz yüze olmayan işlemlerde, üçüncü ülkelerdeki bankalarla sınır ötesi muhabir bankacılık işlemlerinde ve diğer bir Üye Devlet veya üçüncü bir ülkede ikamet eden siyasi nüfuz sahibi kişilere (politically exposed persons) ilişkin işlemlerde genişletişmiş tedbirler alınması gerekmektedir.207 Bu çerçevede, yüz yüze olmayan işlemlerde yükümlü grupları ek belgeler veya bir kredi kuruluşu nezdinde müşteri adına açılmış bir hesapla yapılan işlemlerin ilk ödemesine ilişkin belgeleri talep etmelidirler. Sınır ötesi muhabir bankacılık işlemlerinde ise muhatap kurumun faaliyet alanına, itibarına ve üzerindeki denetimin yeterliliğine ilişkin bilgilerin edinilmesi, muhatap kurumun aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadele kontrol sistemlerinin değerlendirilmesi, yeni muhabir bankacılık işlemlerine girilmeden önce üst düzey 204 a.g.e. , Madde 8 a.g.e. , Madde 8 206 a.g.e. , Madde 9 207 a.g.e. , Madde 13 205 81 yöneticinin onayının alınması, muhatap kuruluş ile karşılıklı sorumlukların belirlenmesi ve muhatap kuruluşun talep üzerine müşterilerin kimlik bilgilerini sunduğundan emin olunması gerekmektedir. Siyasi nüfuz sahibi kişilere208 ilişkin olarak ise müşterinin siyasi nüfuz sahibi bir kişi olup olmadığının belirlenmesi amacıyla risk temelli uygun prosedürlerin geliştirilmesi, bu tür kişilerle iş ilişkisi kurulurken üst düzey yöneticinin onayının alınması, bu kişilere ait servet ve fon kaynaklarının tespiti için gerekli tedbirlerin alınması ve iş ilişkisinin sürekli gözetiminin sağlanması gerekmektedir.209 c) Şüpheli İşlem Bildirimleri: Karapara aklama suçunun ortaya çıkarılmasında şüpheli işlem bildirimleri çok büyük önem arz etmektedir. Direktif’te aklama ile bağlantılı olması muhtemel herhangi bir yasal ve ekonomik amacı olmayan, karmaşık, olağandışı ve büyük ölçekli işlemler şüpheli işlem kategorisinde değerlendirilmekte ve yükümlü grupların bu tarz işlemlere özel önem göstermeleri gerekmektedir.210 Bu çerçevede, Direktif’te, yükümlü kılınan kişi ve kuruluşların aklamaya ilişkin kuvvetli şüpheleri olması halinde mali istihbarat birimini haberdar etmeleri ve mali istihbarat biriminden talep edilen tüm bilgileri sunarak işbirliği yapmaları gerektiği ifade edilmektedir.211 Ayrıca, yükümlü gruplarının aklama ile bağlantısından şüphelendikleri işlemleri yapmaktan mali istihbarat birimine bildirim yapılıncaya kadar kaçınmaları gerektiği belirtilmekte olup, bu işlemlerin gerçekleştirilmemesinin kovuşturmayı olumsuz yönde etkileyebileceği durumlarda işlemin gerçekleştirilerek mali istihbarat birimine bildirimde bulunulacağı ifade edilmektedir.212 208 Direktif’te üst düzey kamu görevlileri, bu kişilerin aile bireyleri ve yakın ilişki içerisinde bulundukları kişiler siyasi nüfuz sahibi kişiler kapsamında yer almaktadır. 209 a.g.e. , Madde 13 210 a.g.e. , Madde 20 211 a.g.e. , Madde 21 212 a.g.e. , Madde 24 82 Direktif’te, bildirimlerin yapılacağı mali istihbarat birimi Egmont Grubu tarafından yapılan tanıma paralel bir şekilde suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanına ilişkin bildirimleri alan, yetki verildiyse bilgi talep eden, verileri analiz ederek yetkili mercilere ileten ulusal merkezi birim olarak tanımlanmaktadır. Direktif ile Üye Devletlere aklama ve terörün finansmanı ile mücadeleyi yürütecek ve gerekli mali ve idari kapasiteye sahip mali istihbarat birimi kurma yükümlülüğü getirilmiştir.213 Direktif’te karapara aklama ile mücadelede bildirimde bulunan kişileri koruma ve bu kişilerin herhangi bir güvenlik endişesi taşımadan mali istihbarat birimine bildirimde bulunabilmelerini sağlama amacıyla şüpheli işlem bildirimlerinin sır saklama yükümlülüğünün ihlali anlamına gelmeyeceği ifade edilerek bu kişilerin korunmasına yönelik gerekli tedbirlerin alınması çağrısında bulunulmuştur. Öte yandan, aklama suçu şüphesine ilişkin olarak inceleme yapılan müşteriye veya üçüncü şahıslara, mali istihbarat birimine bildirimde bulunulduğunun veya konu ile ilgili soruşturma yürütüldüğünün açıklanamayacağı hüküm altına alınmıştır.214 d) Kayıtların Saklanması ve İstatistiki Veriler: Direktif’te yükümlü kılınan kişi ve kuruluşların muhtemel bir aklama veya terörün finansmanı soruşturmasında kullanılmak üzere müşterinin kimliğine ilişkin bilgileri, yapılan işlemler ve iş ilişkisine ait kayıtları işlemin gerçekleşmesinden veya iş ilişkisinin sona ermesinden itibaren en az beş yıl süreyle saklayacakları ifade edilmiştir.215 Bu sayede, geriye dönük yapılacak işlemlerde aklama suçunun ortaya çıkarılması kolaylaşacak ve suçla bağlantılı diğer kişi ve kuruluşlar da tespit edilebilecektir. Direktif’te aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadele sistemlerinin etkinliğinin değerlendirilebilmesi amacıyla Üye Devletlerin şüpheli işlem bildirimlerinin, soruşturulan dosyaların, yargılanan ve hüküm giyen kişilerin 213 a.g.e. , Madde 21 a.g.e. , Madde 26-29 215 a.g.e. , Madde 30 214 83 sayısı ile dondurulan, el konulan ve müsadere edilen malvarlığı miktarlarını içeren kapsamlı istatistikler tutmaları ve bu verileri belli aralıklarla yayımlamaları gerektiği belirtilmektedir.216 e) Yürütme Tedbirleri: Direktifin bu bölümünde eğitim faaliyetlerine, yükümlülerin denetimine, işbirliğine ve yaptırımlara değinilmiştir. Bu bağlamda Üye Devletlerin Direktif ile yükümlü kılınan kişi ve kuruluşların müşteriyi tanıma kuralı, raporlama, kayıt saklama, iç kontrol, risk değerlendirmesi ve yönetimi konularında gerekli düzenlemeleri yapmalarını sağlamaları gerekmektedir.217 Denetime ilişkin olarak ise, aklama suçu açısından riskli olan döviz bürolarına, kumarhanelere ve para transferi yapan bürolara lisans verilerek kayıtdışı faaliyette bulunulmasının yasaklanması öngörülmektedir. Ayrıca, yükümlü kişi ve kuruluşların etkin bir şekilde denetlenmeleri ve Direktif hükümlerini tam olarak uygulamalarını sağlamak amacıyla yetkili mercilerin görevlendirilmesi gerekmektedir.218 Direktif hükümlerine tam uyum sağlanması, bu hükümlerin tam olarak uygulanması ve mali istihbarat birimleri arasında bilgi paylaşımı ve işbirliğinin tesis edilmesi amacıyla Komisyon tarafından yardım sağlanmasının taahhüt edilmesi219, Direktifin gerektiği şekilde uygulanmasının önündeki kapasite eksikliği engelinin giderilmesine yönelik bir adımdır. Yaptırımlar başlığı altında ise Üye Devletlerin yükümlü gruplarının Direktif hükümlerini ihlal etmeleri halinde uygulanacak olan orantılı ve caydırıcı yaptırımları belirlemeleri öngörülmektedir.220 216 a.g.e. , Madde 33 a.g.e. , Madde 34 218 a.g.e. , Madde 36-37 219 a.g.e. , Madde 38 220 a.g.e. , Madde 39 217 84 1990’lı yıllardan itibaren suç örgütlerinin aklama yöntemlerinde yaşanan değişmeler ve FATF Tavsiyelerinde yapılan değişiklikler çerçevesinde Üçüncü Direktif’te yükümlü gruplarının kapsamı genişletilmiştir. Ayrıca, müşteriyi tanıma kuralına ilişkin ayrıntılı düzenlemeler yapılmış ve risk temelli bir yaklaşım benimsenerek aklama riskinin yüksek olduğu durumlarda genişletilmiş tedbirlerin alınması gerektiği belirtilmiştir. Direktif’te aklama ile mücadelede büyük önem arz eden şüpheli işlem bildirimlerine ilişkin detaylı açıklamalara yer verilmiştir. Direktif’te ayrıca, siyasi nüfuz sahibi kişilerin aklama ile mücadelede risk oluşturduğu ifade edilerek, bu kişilere genişletilmiş tedbirlerin uygulanacağı hüküm altına alınmış, yükümlülerin işlemlere ilişkin kayıtlarını en az beş yıl süreyle saklamaları, Üye Devletlerin aklama ile mücadeleyi yürütecek mali istihbarat birimlerini kurmaları, aklama açısından risk arz eden döviz bürolarının ve kumarhanelerin lisans altına alınması ve yükümlü gruplarının sıkı bir şekilde denetlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu çerçevede, Üçüncü Direktif ile AB’nin suç gelirlerinin aklanması ile mücadele politikasında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. 3.9. 2007/845/JHA SAYILI KONSEY KARARI Organize suç örgütleri ile mücadelede suç kaynaklı gelirlerin takibi ve müsaderesi büyük önem taşımaktadır. Ancak suç örgütlerinin faaliyetlerinin sınıraşan bir boyuta ulaşması uluslararası mücadeleyi gerektirmekte olup, benzer bir yaklaşımın suç gelirlerinin takibi ve müsaderesinde de uygulanmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu noktadan hareketle, 2007/845/JHA sayılı Konsey Kararı’nda221 suç gelirlerinin takibi ve müsaderesine ilişkin olarak Üye Devletlerin, ulusal düzeyde faaliyet gösteren Malvarlığı Takip Bürosu (Asset Recovery Office- ARO) kurmaları ve bu birimler arasında yakın işbirliğinin sağlanması öngörülmüş olup, bilgi paylaşımına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. 221 Council of the European Union, Council Decision 2007/845/JHA of 6 December 2007 concerning cooperation between Asset Recovery Offices of the Member States in the field of tracing and identification of proceeds from, or other property related to, crime, Official Journal L 332, Brussels, 2007 85 Söz konusu Konsey Kararının ardından 2008 yılında suç gelirlerinin takibi ve müsaderesine ilişkin olarak Komisyon tarafından bir Tebliğ222 yayımlanmıştır. Söz konusu Tebliğ’de suç kaynaklı gelirlerin müsaderesinin organize suç örgütleri ile mücadelede çok etkili bir araç olduğu belirtilerek, Üye Devletlerde müsadere edilen suç gelirleri miktarının, organize suç örgütlerinin tahmin edilen ciroları ile karşılaştırıldığında çok düşük kaldığına dikkat çekilmekte ve bu nedenle konuya ilişkin olarak etkili önlemlerin alınması gerektiği belirtilmektedir.223 Bu çerçevede, Tebliğ’de dikkat çeken en önemli husus suç gelirlerine ilişkin yargılamalarda ispat yükümlülüğünün sanığa yüklenmesi önerisidir. Buna göre, sanığın malvarlığının beyan ettiği gelir ile orantısız olması ve sanığın bilinen suçlular ile bağlantılarının olmasına bağlı olarak malvarlığının suçtan elde edildiğine dair şüphe bulunması durumunda ispat yükümlülüğünün sanığa ait olması gerektiği ifade edilmektedir.224 Tebliğ’de ayrıca, 2007/845/JHA sayılı Konsey Kararı uyarınca, Üye Devletlerin ARO’larını oluşturmaları gerektiği, bu birimlerin gerekli bütün veri tabanlarına erişimlerinin sağlanması ve bu birimlerin bilgi değişimini kolaylaştıracak düzenlemeler yapılması ve ARO’lar arasında koordinasyonun sağlanmasında EUROPOL ve EUROJUST’tan faydalanılması gerektiği ifade edilmektedir.225 Tebliğ’de dile getirilen diğer bazı hususlar ise şu şekildedir: - Üçüncü ülkelerle işbirliğinin artırılması - Organize suçların ve suç gelirlerinin araştırılmasında görev alan kişilere yönelik olarak mali suç analizi (financial criminal analysis) ve mali soruşturmalar (financial investigations) alanlarında ortak eğitim programlarının düzenlenmesi 222 European Commission, Communication from the Commission to the European Parliament and the Council on Proceeds of organized crime: Ensuring that “crime does not pay”, COM(2008) 766 final, Brussels, 2008, http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=COM:2008:0766:FIN:EN:PDF 223 a.g.e. , s.3-4 224 a.g.e. , s.6 225 a.g.e. , s.7-9 86 - Dondurulan veya müsadere edilen malvarlıklarına ilişkin istatiski bilgilerin eksiksiz bir biçimde kayıt altına alınarak Üye Devletlerin müsadere sistemlerinin değerlendirilmesinde kullanılması - Üye Devletler tarafından dondurma ve müsadereye ilişkin olarak alınan kararların karşılıklı tanınmasının sağlanması226 3.10. DİĞER GİRİŞİMLER Avrupa Birliği suç gelirlerinin aklanması ile mücadele kapsamında sadece Birliğin sınırları dahilinde çalışmalar yürütmemekte, girişimlerini sınırları ötesine de taşımaktadır. Bu çerçevede, 1995 yılında hayata geçirilen ve Barcelona Süreci olarak da adlandırılan EUROMED organize suç örgütleri ve terörizm ile mücadelede olduğu kadar suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede de büyük önem taşımaktadır. EUROMED kapsamında yer alan ülkelerin organize suç örgütleri ve terörizmle mücadele kapasitelerini geliştirmek ve işbirliğini sağlamak amacıyla gerçekleştirilen ve ikinci bölümde açıklanan “Euromed Justice” ve “Euromed Police” projelerinde suç gelirlerinin aklanması ile mücadele çalışmalarına da yer verilmiştir. Bu çerçevede, EUROMED ülkelerinin aklama ile mücadeleye ilişkin yasal düzenlemelerini FATF standartları ile uyumlu hale getirmek, mücadele kapasitelerini geliştirmek ve bilgi değişimi ile işbirliğini kolaylaştırmak amacıyla birçok seminer düzenlenmiş ve EUROMED ülkelerine teknik destek sağlanmıştır. 2004 yılında başlatılan Avrupa Komşuluk Politikası ile Birliğe komşu ülkelerde de suç gelirlerinin aklanmasına karşı etkin bir mücadele yürütülmesinin sağlanması amaçlanmaktadır. İkinci bölümde de belirtildiği üzere bu ülkeler tarafından FATF Tavsiyelerine tam uyum sağlama, aklama ile mücadeleye ilişkin uluslararası sözleşmelere taraf olarak yükümlülükleri yerine getirme kapsamında ulusal strateji belgeleri ve eylem planları hazırlanmıştır. ENP’nin uygulanmasına ilişkin olarak 2008 yılında hazırlanan ilerleme raporunda FATF Tavsiyelerine uyum bakımından gerekli mevzuat değişikliklerinin büyük ölçüde yapıldığı belirtilmekle birlikte, ENP ülkelerinin suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede 226 a.g.e. , s.7 ve s.9-12 87 gerekli insan kaynağına ve teknik altyapıya sahip olmadığı belirtilmektedir. Bu ülkelerdeki aklama ile mücadele eksikliklerinden dolayı söz konusu ülkelerin Avrupalı suç örgütleri açısından aklama merkezi haline gelmesi ihtimali karşısında ENP kapsamında sağlanacak teknik ve mali yardımlarla bu ülkelerin aklama ile mücadele kapasitelerinin geliştirilmesi gerekmektedir. AB bünyesinde karapara aklama ile mücadele çalışmalarının başladığı 1991 yılından günümüze kadarki süreçte, AB’nin politikalarında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Suç gelirlerinin aklanmasına ilişkin olarak 1991 tarihli Birinci Direktif’te sadece kredi ve finans kuruluşlarının aklama amacıyla kullanıldığına ve bu çerçevede önlemler alınması gerektiğine odaklanılırken Üçüncü Direktif’te, emlakçılardan, kumarhanelerden, noterlerden, avukatlardan ve özel mali denetim kuruluşlarından suç gelirlerinin aklanmasında artan bir şekilde yararlanılmaya başlanması üzerine bu kişi ve kuruluşlar da yükümlü kapsamına alınmıştır. Öte yandan, 1990’lı yıllarda öncül suçlar, 1988 tarihli BM Viyana Sözleşmesi’nde yer alan uyuşturucu kaçaklığı ile ilgili suçlarla sınırlı iken günümüzde öncül suçların kapsamı oldukça genişletilmiş ve tüm ağır suçlar, yolsuzluk ve sahtecilik öncül suç kapsamına alınmıştır. Ayrıca, yükümlü gruplarına müşteriyi tanıma ve riskli durumlarda genişletilmiş tedbirleri uygulama, şüpheli işlemleri Üye Devletler tarafından oluşturulacak mali istihbarat birimlerine bildirme şartı getirilerek aklama suçunun tespitine yönelik önemli adımlar atılmıştır. Aklama ile mücadelede uluslararası işbirliği olmadan ulusal düzeyde yapılacak olan düzenlemelerin ve alınacak tedbirlerin etkisinin sınırlı olması nedeniyle mali istihbarat birimleri arasında bilgi değişiminin ve işbirliğinin geliştirilmesine yönelik çeşitli adımlar atılmıştır. Ayrıca, karapara aklamanın önüne geçmek için mali istihbarat birimlerinin ve kolluk kuvvetlerinin yapacağı çalışmaların tek başına yeterli olmaması nedeniyle aklama ile mücadeleye özel sektör kuruluşları da dahil edilmiştir. Bu çerçevede, finans kuruluşları, avukatlar, noterler, muhasebeciler, emlakçılar gibi meslek mensupları ile 15.000 Avro 88 üzerinde nakit işlem gerçekleştiren gerçek ve tüzel kişiler de şüpheli işlemleri mali istihbarat birimlerine bildirmekle yükümlü kılınmıştır. Öte yandan, aklama faaliyetleri sınır aşan bir boyuta ulaşmış olup, FATF Tavsiyelerine yeterince uyum sağlayamamış ve yeterli teknik ve idari kapasiteye sahip olmayan ülkelerin birer aklama merkezi haline gelme ihtimali bulunmaktadır. Bu nedenle söz konusu risk altında bulunan AB’ye komşu ülkeler ve EUROMED ülkelerinin karapara aklama ile mücadele mevzuatlarını ve kapasitelerini geliştirmek amacıyla EUROMED ve ENP kapsamında çeşitli çalışmalar yürütülmeye başlanmıştır. AB’nin suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine yönelik çalışmaları organize suç örgütleri ile mücadelede önemli bir yere sahiptir. AB’nin aklama ile mücadele politikası 1990’lı yıllardan itibaren önemli gelişmeler kaydetmiş ve sadece Üye Devletlere yönelik düzenlemelerle yetinilmemiş, EUROMED ve ENP bağlamında Birliğin dış ilişkilerinde de aklama ile mücadeleye önem verilerek çok boyutlu bir politika oluşturulmuştur. 89 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ORGANİZE SUÇLARLA MÜCADELE ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE’DE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASININ ÖNLENMESİ ÇALIŞMALARI VE AVRUPA BİRLİĞİ Avrupa’ya yönelik uyuşturucu kaçakçılığı, insan ticareti, göçmen kaçakçılığı gibi sınıraşan organize suçlarda Türkiye önemli bir geçiş noktasıdır. Ayrıca, EUROPOL’ün 2009 raporunda belirtildiği üzere Avrupalı suç örgütlerinin yanı sıra Avrupa suç piyasasında etkin konumda bulunan gruplar arasında Türk gruplar da yer almaktadır. Bu çerçevede, AB’nin organize suç örgütleri ile mücadelesinde Türkiye büyük önem arz etmektedir. Öte yandan, yasadışı yollardan elde edilen gelirlerin aklanması da son yıllarda uluslararası bir sorun haline gelmiştir. Bu noktada, AB bünyesinde suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede önemli adımlar atılmakla birlikte, sadece AB’ye Üye Devletlerde gerekli düzenlemelerin yapılması tek başına yeterli değildir. AB sınırları dışında da aklama ile mücadelede etkinliğin artırılması AB’nin menfaatine olacaktır. Bu noktada, AB’nin organize suçlarla mücadele politikasında önemli bir ülke olan Türkiye’nin aklama ile mücadele kapasitesinin güçlendirilmesi organize suçlarla uluslararası mücadeleye büyük katkı sağlayacaktır. Bu noktadan hareketle, bu bölümde, organize suçlarla ve suç gelirlerinin aklanması ile mücadele kapsamında Türkiye’nin AB ile müzakere süreci ele alınacaktır. Organize suçlarla mücadelenin ele alındığı 24 No’lu “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” faslının ve suç gelirlerinin aklanması ile mücadelenin ele alındığı 4 No’lu “Sermayenin Serbest Dolaşımı” faslının ilgili bölümlerine odaklanılarak, Türkiye’nin, organize suçlarla mücadelenin en önemli yapıtaşlarından biri olan suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine ilişkin politikaları hakkında bir değerlendirme sunulacaktır. 90 4.1. ORGANİZE SUÇLAR VE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI İLE MÜCADELE ÇERÇEVESİNDE KATILIM MÜZAKERELERİ Temelleri 1959 yılında Türkiye’nin Avrupa Topluluğu’na tam üyelik başvurusuna dayanan Türkiye-Avrupa Topluluğu/Birliği ilişkileri 10-11 Aralık 1999 tarihinde Helsinki’de yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde Türkiye’nin tam üyeliğe adaylığının kabul edilmesi ile birlikte yeni bir boyuta taşınmıştır. Söz konusu Zirve ertesinde Türkiye’de önemli siyasi reformlar gerçekleştirilmiş ve 19 Şubat 2002- 14 Temmuz 2004 tarihleri arasında tam üyelik için gerekli siyasi kriterleri karşılamak amacıyla sekiz uyum paketi hayata geçirilmiştir. Atılan bu adımlar neticesinde 17 Aralık 2004 tarihinde Brüksel’de yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde üyelik müzakerelerinin 3 Ekim 2005 tarihinde başlatılmasına karar verilmiş ve 35 müzakere faslı belirlenmiştir.227 Müzakereler çerçevesinde organize suçlar ile mücadele konusu “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” başlıklı 24. fasıl altında ele alınmaktadır. Suç gelirlerinin aklanması ile mücadele konusu ise “Sermayenin Serbest Dolaşımı” başlıklı 4. fasıl altında müzakere edilmektedir. 4.1.1. Tam Üyelik Yolunda Temel Belgeler 4.1.1.1. Katılım Ortaklığı Belgeleri Aday ülkeler için Komisyon tarafından hazırlanan, Konsey tarafından onaylanan ve bir tür yol haritası olan Katılım Ortaklığı Belgelerinde üyelik için alınması gereken önlemler, siyasi ve ekonomik kriterler ile AB müktesebatına uyum başlıkları altında kısa ve orta vadeli öncelikler olarak sıralanmaktadır. Ayrıca söz konusu belgelerde AB mali yardımlarına ilişkin hususlar da yer almaktadır. Kısa vadeli önceliklerin 1-2 yıl, orta vadeli önceliklerin ise 3-4 yıl 227 http://www.mfa.gov.tr/t-iliskileri.tr.mfa (07.04.2010) 91 içerisinde gerçekleştirilmesinin öngörüldüğü belgeler, Türkiye için 2001, 2003, 2006 ve 2008 yıllarında yayımlanmıştır.228 2001 yılı Katılım Ortaklığı Belgesi’nde kısa vadeli öncelikler arasında organize suçlar, uyuşturucu kaçakçılığı ve rüşvet ile mücadelenin arttırılması ve karapara aklama ile mücadele kapasitesinin güçlendirilmesi; orta vadeli öncelikler arasında ise yolsuzluk, uyuşturucu maddeler, organize suçlar ve karapara aklama ile mücadele ve cezai ve adli alanlarda işbirliği konularında AB müktesebatının benimsenmesi ve uygulanması; bu alanlarda uluslararası işbirliğinin daha da geliştirilmesi yer almaktadır.229 2003 yılı Katılım Ortaklığı Belgesi’nde öncelikler arasında organize suç örgütleri ve karapara aklama ile mücadeleye de yer verilmiştir. Bu çerçevede kısa ve orta vadede Türk mevzuatının AB müktesebatı ile uyumlaştırılması, idari kapasitenin geliştirilmesi ve kolluk kuvvetleri arasında işbirliğinin artırılması sağlanarak, organize suç, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı, sahtecilik, yolsuzluk ve karapara aklama ile mücadelenin güçlendirilmesine devam edilmesi gerekmektedir.230 2006 yılında yayımlanan Katılım Ortaklığı Belgesi’nde organize suçlar, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı, dolandırıcılık, yolsuzluk ve karapara aklama ile mücadelenin güçlendirilmesi daha önceki yıllarda da olduğu gibi öncelikler arasında yer almış ve Türkiye’nin kısa vadede organize suçlarla mücadeleye ilişkin olarak bir ulusal strateji belgesi hazırlayarak uygulamaya koyması gerektiği ifade edilmiştir. Orta vadeli öncelikler arasında ise yukarıda sayılan alanlarda mevzuat uyumunun gerçekleştirilmesi yer almaktadır.231 228 http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=44460&l=1 (22.04.2010) Council of the European Union, Council Decision of 8 March 2001 on the principles, priorities, intermediate objectives and conditions contained in the Accession Partnership with the Republic of Turkey, 2001/235/EC, Official Journal L 85, Brussels, 2001 230 Council of the European Union, Council Decision of 19 May 2003 on the principles, priorities, intermediate objectives and conditions contained in the Accession Partnership with the Republic of Turkey,2003/398/EC, Official Journal L145, Brussels, 2003 231 Council of the European Union, Council Decision of 23 January 2006 on the principles, priorities, intermediate objectives and conditions contained in the Accession Partnership with the Republic of Turkey, 2006/35/EC, Official Journal L 22, Brussels, 2006 229 92 2008 yılı Katılım Ortaklığı Belgesi’nde 2006 yılındakinde olduğu gibi organize suçlar, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı, dolandırıcılık, yolsuzluk ve karapara aklama ile mücadelenin güçlendirilmesi ve hazırlanan Ulusal Organize Suçlarla Mücadele Stratejisi’nin uygulanması öncelikler arasında yer almaktadır.232 4.1.1.2. İlerleme Raporları Her yıl yayımlanan İlerleme Raporları, aday ülkelerin AB’ye katılım sürecinde, üyelik kriterlerini karşılama ve müzakere fasıllarında yaptıkları çalışmaları değerlendiren belgelerdir. Türkiye’ye aday ülke statüsünün verildiği 1999 yılından üyelik müzakerelerinin başladığı 2005 yılına kadarki süre zarfında Komisyon tarafından hazırlanan İlerleme Raporlarında suç gelirlerinin aklanması ile mücadeleye ilişkin olarak şu hususlara yer verilmiştir: 1990 tarihli Strasbourg Sözleşmesine taraf olunması Karapara aklama ile mücadele amacıyla çıkarılan mevzuatın tam olarak uygulanması ve FATF Tavsiyelerine uyum sağlanması Öncül suçların kapsamının genişletilmesi ve AB müktesebatına tam uyumun sağlanması MASAK’ın idari kapasitesinin ve teknik altyapısının güçlendirilmesi 2005 yılı İlerleme Raporunda, Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren yeni Ceza Kanunu’nun öncül suçların kapsamını genişleterek, 1 yıldan daha fazla hapis cezası gerektiren suçları öncül suç kapsamına aldığı ve 2005 Haziranın da yürürlüğe giren Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu ile karapara aklama soruşturmalarının daha etkin hale getirilebilmesi için teknik takip yapılması gibi yeni soruşturma tekniklerinin uygulamaya konulduğu belirtilmektedir. Ayrıca 232 Council of the European Union, Council Decision of 18 February 2008 on the principles, priorities and conditions contained in the Accession Partnership with the Republic of Turkey and repealing Decision 2006/35/EC, 2008/157/EC, Official Journal L 051, Brussels, 2008 93 4208 sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanunu’nun revize edilerek avukatların, muhasebecilerin ve vergi danışmanlarının yükümlü gruplarına dahil edilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Raporda yürütmeye ilişkin olarak da çeşitli endişeler yer almaktadır. Bu çerçevede, MASAK’ın karapara aklama ile mücadele kapasitesinin güçlendirilmesi, savcı ve hakimlere karapara aklamaya ilişkin olarak eğitimlerin verilmesi, suçtan kaynaklanan malvarlıklarının dondurulması, zapt edilmesi ve müsadere edilmesinin oldukça düşük seviyelerde seyretmesi nedeniyle bu alandaki çalışmaların yoğunlaştırılması ve diğer ülkelerle etkili işbirliğinin tesis edilmesi gerekmektedir.233 2006 yılı İlerleme Raporunda da benzer şekilde organize suçlarla mücadeleye ilişkin olarak oldukça sınırlı bir ilerleme kaydedildiği ve “Organize Suçlar ile Mücadele Ulusal Stratejisi”nin henüz oluşturulmadığı ifade edilmektedir. Raporda ayrıca, AB Üyesi Devletler ve diğer devletler ile polis işbirliğinin iyi düzeyde olduğu, buna mukabil ulusal düzeyde kolluk kuvvetleri arasındaki ve kolluk kuvvetlerinin adli makamlar ile işbirliğinin, iletişiminin ve koordinasyonunun oldukça düşük seviyelerde olduğuna dikkat çekilmektedir.234 2006 yılı İlerleme Raporu’nda karapara aklama ile mücadeleye ilişkin olarak tek olumlu gelişme şüpheli işlem bildirim sayısındaki artıştır. Öte yandan, müktesebata uyum, kanun uygulayıcı birimlerin soruşturma kapasiteleri, kurumlar arası ve uluslararası işbirliği oldukça düşük seviyededir.235 Organize suçlarla mücadelede gerekli idari yapılanma ve müktesebat uyumunu gerçekleştirmek amacıyla “Organize Suçlarla Mücadele Strateji Belgesi” 2007-2009 yıllarını kapsayacak şekilde ilgili kurumların katılımı ile hazırlanmış ve Başbakanlık makamının 05.02.2007 tarih ve 287 sayılı onayı ile yürürlüğe girmiştir.236 Söz konusu Strateji Belgesinin yürürlüğe girmesi 2007 yılı İlerleme Raporunda olumlu bir gelişme olarak yer almış ve bu Ulusal Strateji 233 European Commission, Turkey 2005 Progress Report, COM (2005) 561 final, Brussels, 2005, s.62 234 European Commission, Turkey 2006 Progress Report, COM (2006) 649 final, Brussels, 2006, s.63-64 235 European Commission, Turkey 2006 Progress Report, COM (2006) 649 final, Brussels, 2006, s.35 236 http://www.kom.gov.tr/Tr/KonuDetay.asp?id=6&BKey=74 (16.04.2010) 94 Belgesi’nin bir Eylem Planı hazırlanarak ve etkili bir şekilde uygulanarak tamamlanması gerektiği ifade edilmiştir. Bir önceki yıla benzer şekilde 2007 yılı İlerleme Raporunda da, organize suçlarla mücadelede kurumlar arası işbirliğinin yetersiz düzeyde kaldığı vurgulanmıştır.237 Raporda 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesi, Türkiye’nin “Terörizmin Finansmanı ve Suçtan Elde Edilen Gelirlerin Aklanması, Aranması, Elkonması ve Müsaderesi Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ni imzalaması ve MASAK’a iletilen şüpheli işlem bildirim sayısındaki artış olumlu gelişmeler olarak nitelendirilmektedir. Ancak, FATF üçüncü tur değerlendirme raporunda müşteriyi tanıma, yükümlü grupları ve şüpheli işlem bildirimleri hususlarında FATF Tavsiyelerine uyum sağlanamadığının belirtilmesi ve dondurulan, elkonulan ve müsadere edilen suç kaynaklı malvarlıklarının oldukça düşük düzeyde kalması İlerleme Raporuna olumsuz gelişmeler olarak yansımıştır.238 2008 yılı İlerleme Raporu’nda ise organize suçlarla mücadelede bir takım ilerlemeler kaydedildiği belirtilerek, tanıkların güvenliğini ve kimliklerinin gizliliğini güvence altına alan 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu’nun çıkarılması ve organize suçlarla mücadelede önemli bir teknik olan kontrollü teslimatı düzenleyen tüzüğün polis ve jandarma teşkilatlarının yanı sıra sahil güvenlik ve gümrük idarelerini kapsayacak şekilde genişletilmesi önemli gelişmeler olarak sıralanmaktadır. Raporda bir önceki yıla benzer şekilde organize suçlarla mücadeleye ilişkin olarak hazırlanan strateji belgesinin belirli bir eylem planı çerçevesinde uygulanması gerektiği belirtilmiştir. Raporda ayrıca, ayrı başlıklar altında ele alınan ancak organize suçlarla yakından ilgili olan insan ticareti ve uyuşturucu ile mücadelede ilerlemeler gerçekleştiği ifade edilmektedir. 239 5549 sayılı Kanunun uygulanmasına ilişkin bir dizi yönetmeliğin yayınlanması, aklama suçundan hüküm giyenlerin döviz bürolarında, yatırım fonlarında, sermaye piyasası aracı kurumlarında, değerli maden aracı kurumlarında ve gayrimenkul yatırım ortaklıklarında kurucu, ortak veya yönetici olmalarını yasaklayan çok sayıda yasal değişikliğin yapılması, bilgi değişimi konusunda beş ülkeyle 237 European Commission, Turkey 2007 Progress Report, COM (2007) 663, Brussels, 2007, s.65 European Commission, Turkey 2007 Progress Report, COM (2007) 663, Brussels, 2007, s.37 239 European Commission, Turkey 2008 Progress Report, COM (2008) 674, Brussels, 2008, s.7175 238 95 (Endonezya, İsveç, Portekiz, Moğolistan ve Afganistan) mutabakat muhtırası imzalanması ve şüpheli işlem bildirim sayısında yaşanan artış 2008 İlerleme Raporu’nda yer alan olumlu gelişmelerdir. Ancak, önceki İlerleme Raporlarında da belirtildiği üzere MASAK’ın kaynaklarının yetersiz oluşu ve adli makamların ve kolluk kuvvetlerinin aklama ile mücadele kapasitelerinin yetersiz oluşu ve 2007 yılında imzalanan “Terörizmin Finansmanı ve Suçtan Elde Edilen Gelirlerin Aklanması, Aranması, Elkonması ve Müsaderesi Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin henüz onaylanmaması endişe verici olarak nitelendirilmektedir.240 2009 yılı İlerleme Raporunda ise organize suçlarla mücadelede sınırlı ilerleme kaydedildiği belirtilmektedir. 2008 yılı sonunda kabul edilen Tanık Koruma Kanunu’nun uygulanmasına ilişkin yönetmeliğin çıkarılması, tanık koruma programlarının uygulanmaya başlanması, “İnsan Ticareti ile Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin imzalanması, insan ticareti ile mücadelede idari kapasitenin artırılması kapsamında hakimlere, savcılara ve kolluk kuvvetlerine verilen eğitimler olumlu gelişmeler olarak değerlendirilmektedir. Ancak, 2007-2009 yıllarını kapsayacak şekilde hazırlanan “Organize Suçlarla Mücadele Strateji Belgesi”nin 2009 yılı sonunda süresinin dolacak olması nedeniyle söz konusu belgenin güncellenmesi ve eylem planı çerçevesinde hayata geçirilmesi Rapor’da dikkat çekilen önemli bir husustur.241 2009 yılı İlerleme Raporunda suç gelirlerinin aklanması ile mücadeleye ilişkin olarak birtakım ilerlemelerin gerçekleştirildiği belirtilmektedir. Bu bağlamda, şüpheli işlemler ve müşteri kimliğinin belirlenmesini kapsayan alanlarda ilave uygulama yönetmeliklerinin kabulü, MASAK’ın bankaların, sermaye piyasası aracılarının, sigorta ve emeklilik şirketlerinin yükümlülüklerine uyum alanında ilave rehber ilkeler yayımlaması ve bilgi değişimi alanında beş ülkeyle daha (Arnavutluk, Eski Yugoslav Cumhuriyeti Makedonya, Gürcistan, Romanya, Suriye) mutabakat zaptı imzalanması ve şüpheli işlem bildirim sayısında yaşanan artış olumlu olarak değerlendirilmektedir. Raporda ayrıca, “5811 sayılı Bazı Varlıkların Milli Ekonomiye Kazandırılması Hakkında 240 European Commission, Turkey 2008 Progress Report, COM (2008) 674, Brussels, 2008, s.42- 43 241 European Commission, Turkey 2009 Progress Report, COM (2009) 533, Brussels, 2009, s.76 96 Kanun”un karapara aklama ile mücadeleyi zayıflatabileceği endişesi dile getirilmiş ve bu Kanun çerçevesinde yapılan işlemlerde karapara aklamanın önlenmesine yönelik ilave tedbirler alınması gerektiği ifade edilmiştir. Raporda ayrıca, yargının ve kolluk kuvvetlenin aklama il mücadele kapasitelerinin geliştirilmesi ve “Terörizmin Finansmanı ve Suçtan Elde Edilen Gelirlerin Aklanması, Aranması, Elkonması ve Müsaderesi Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin onaylanması gerektiği belirtilmektedir.242 4.1.1.3. Ulusal Programlar ve Türkiye’nin AB Müktesebatına Uyum Programı 2007-2013 Kısaca Ulusal Program olarak adlandırılan, “Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı”, AB’ye tam üyelik çerçevesinde Türkiye’nin ihtiyaçları, Katılım Ortaklığı Belgeleri ve İlerleme Raporları esas alınarak hazırlanıp gerektiğinde güncelleştirilmektedir. İlki 2001 yılında çıkarılan Ulusal Program, yaşanan gelişmeler ışığında 2003 ve 2008 yıllarında revize edilmiştir. 2001 yılı Ulusal Programı’nda243 organize suçlar, yolsuzluk, sahtecilik ve karaparanın aklama ile mücadele konularında AB müktesebatının benimsenmesi, mücadeleci kurumların idari ve teknik kapasitelerinin güçlendirilmesi, kurumlar arası ve uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi öncelikli hedefler arasında yer almaktadır. Karapara aklama ile mücadeleye ilişkin olarak öncül suçların kapsamının genişletilmesi ve şüpheli mali işlemlerle ilgili bilgilerin toplanması, muhafaza edilmesi, işleme konulması, analiz edilmesi ve değişimi faaliyetleri hızlandırılması öngörülmektedir. Bu çerçevede, 2001 yılı Ulusal Programı’nda, AB’nin organize suçlar ve karapara aklama ile mücadele politikasının temelini oluşturan 1990 tarihli “Suç Gelirlerinin Aklanması, Aranması, Zapt Edilmesi ve Müsadere Edilmesi 242 European Commission, Turkey 2009 Progress Report, COM (2009) 533, Brussels, 2009, s.44- 45 243 Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 24.03.2001/24352 97 Hakkında Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ne ve 2000 tarihli “BM Sınıraşan Örgütlü Suçlarla Mücadele Sözleşmesi”ne taraf olunması ve 765 sayılı “Türk Ceza Kanunu”nda, 4422 sayılı “Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri ile Mücadele Kanunu”nda ve 4422 sayılı “Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri ile Mücadele Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik”te değişiklik yapılması öngörülmektedir. İdari ve teknik kapasitenin geliştirilmesine yönelik olarak ise MASAK’ın personel sayısının artırılması ve ulusal ve uluslararası veri tabanlarına ulaşabilmek için gerekli teknik altyapının kurulması gerekmektedir. Öte yandan, karapara aklama ile mücadelede büyük önem arz eden banka personelinin eğitilmesine yönelik olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) tarafından eğitim amaçlı projeler oluşturulması öngörülmektedir. Ayrıca, Türkiye Uluslararası Uyuşturucu ve Organize Suçlarla Mücadele Akademisi (Turkish International Academy Against Drugs and Organized Crime-TADOC) bünyesinde organize suçlar ve karapara aklamaya ilişkin olarak kapsamlı bilimsel araştırmaların yapılabilmesi amacıyla “Suç Önleme Araştırma Merkezi”, “Karapara Araştırma Merkezi”, “Uyuşturucu Kontrol ve Talep Azaltımı Araştırma Merkezi” ve “Bilişim Suçları Araştırma Merkezi” kurulması planlanmaktadır.244 2003 yılı Ulusal Programı’nda ise organize suçlar ve karapara aklama ile mücadeleye ilişkin olarak mevzuat uyumlaştırmasını gerçekleştirmek amacıyla gerekli idari ve kurumsal yapılanma çalışmalarına yer verilmiştir. Buna göre, Organize Suçlarla Mücadele Strateji Belgesi ve Eylem Planının hazırlanması, kamu kurumlarının organize suçlarla mücadele alanındaki çalışmalarının ve yetkilerinin koordine edilmesi, TADOC bünyesinde araştırma merkezlerinin kurulması, suçtan elde edilen gelirlere elkonulmasına ve müsaderesine yönelik kapasitenin artırılması için çalışmalar yapılması, görevli birimler için karapara aklama ile mücadele eğitim el kitabının geliştirilmesi, karapara aklama ile mücadelede bilgi değişimini ve uluslararası işbirliğini geliştirmeye yönelik olarak yabancı ülkelerle protokoller imzalanması ve MASAK bünyesinde karapara aklamaya ilişkin olarak bir veri tabanı kurulması hedeflenmektedir.245 244 Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 24.03.2001/24352 245 Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 24.07.2003/25178 98 2005 yılında müzakere fasıllarının açılması üzerine AB’ye katılım süreci ve izlenecek olan stratejiye ilişkin olarak genel bir değerlendirme yapılmış ve 2007-2013 döneminde AB müktesebatına tam uyumun sağlanmasını hedefleyen bütüncül bir program hazırlanmıştır. “Türkiye’nin AB Müktesebatına Uyum Programı 2007-2013”246 adı verilen bu programda suç gelirlerinin aklanması ile mücadeleyi geliştirmeye ve mevzuat uyumunu sağlamaya yönelik bir takım çalışmalara yer verilmiştir. Bu çerçevede, aklama ile mücadelede yükümlülerin denetimi, başkası hesabına yapılan işlemlerin beyanı, gümrük idaresine açıklama yapılması ve diğer tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemek amacıyla “Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Yükümlülükler ve Diğer Tedbirler Hakkında Yönetmelik”in çıkarılması, 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun uyarınca yapılacak olan araştırma ve incelemelerin usul ve esaslarını belirlemek amacıyla “Araştırma ve İncelemelerin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” ve 5549 sayılı Kanun kapsamında yapılacak olan eğitim, iç denetim ve kontrolü düzenlemek amacıyla “Eğitim, İç Denetim, Kontrol ve Risk Sistemleri ile Diğer Tedbirler Hakkında Yönetmelik”in çıkarılması 2007 yılı için öngörülmüştür. Söz konusu Program’da aklama ile mücadeleye ilişkin olarak yapılması öngörülen çalışmalar ikincil düzenlemeleri kapsamakta olup, bu düzenlemelerin tamamının 2007 yılı içerisinde tamamlanması amaçlanmıştır.247 2008 yılı sonunda ise 2008/14481 sayılı “Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı ile Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararı” ile Ulusal Program’da çeşitli güncellemeler yapılmıştır.248 2008 yılı Ulusal Programı’nda 4 No’lu “Sermayenin Serbest Dolaşımı” faslı kapsamında suç gelirlerinin aklanması ile mücadele alanında yapılması öngörülen herhangi bir mevzuat değişikliği veya idari yapılanmaya ilişkin herhangi bir çalışma yer almamaktadır. Ancak, 24 No’lu 246 Türkiye’nin AB Müktesebatına Uyum Programı 2007-2013, http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=6&l=1 247 Türkiye’nin AB Müktesebatına Uyum Programı 2007-2013, http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=6&l=1 248 2008/14481 sayılı Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı ile Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararı, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 31.12.2008/27097 99 “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” faslı çerçevesinde organize suçlar, dolandırıcılık, yolsuzluk ve karapara aklama ile mücadelenin güçlendirilmesine yönelik çalışmalar yer almaktadır.249 Yukarıda açıklandığı üzere, organize suçlarla mücadelede kurumlar arası işbirliği büyük önem arz etmektedir. Bu çerçevede, kaçakçılık suçları ile mücadelede etkinliğin artırılması amacıyla 2008 yılı Ulusal Programı’nda İçişleri Bakanlığı ile Gümrük Müsteşarlığı arasında işbirliğinin artırılması amacıyla “İçişleri Bakanlığı ile Gümrük Müsteşarlığı arasında Kaçakçılıkla Mücadele alanında İşbirliği Protokolü”nün 2009 yılı içerisinde yayımlanması öngörülmüştür. Söz konusu Protokole ilişkin olarak çalışmalar devam etmektedir.250 2008 yılı Ulusal Programı’nda ayrıca, organize suçlarla mücadele strateji belgesinin uygulanmasına yönelik olarak bir eylem planı hazırlanması, kolluk birimlerinin organize suçlarla mücadele alanındaki kapasitelerinin ve aralarındaki işbirliğinin güçlendirilmesi, Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadele kapasitesinin geliştirilmesi ve diğer kuruluşlarla işbirliği imkanlarının artırılması amacıyla eğitim çalışmaları yapılması ve MASAK’ın bilgi güvenliği ve analiz kapasitesinin artırılması amacıyla teknik imkanlarının geliştirilmesi öngörülmekte olup bu çalışmaların 2009-2011 döneminde tamamlanması planlanmaktadır.251 4.2. MÜZAKERE SÜRECİNDE GELİNEN NOKTA 249 2008/14481 sayılı Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı ile Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararı, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 31.12.2008/27097 250 http://www.gumruk.gov.tr/trTR/abdisiliskiler/Dokumanlar/AB%20Müktesebatına%20Uyum%20çalışmaları%20Ek%201[1].do c (24.04.2010) 251 2008/14481 sayılı Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı ile Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararı, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 31.12.2008/27097 100 4.2.1. 24 No’lu Adalet, Özgürlük, Güvenlik Faslı 24 No’lu faslın tanıtıcı tarama toplantıları 23-25 Ocak 2006 tarihlerinde, ayrıntılı tarama toplantıları ise 13-15 Şubat 2006 tarihlerinde gerçekleştirilmiştir. Tanıtıcı tarama toplantılarında Komisyon yetkilileri fasıl kapsamında AB müktesebatı hakkında bilgi vermiş, ayrıntılı tarama toplantılarında ise Türk mevzuatı ile AB müktesebatı arasındaki farklar ele alınarak uyum amacıyla neler yapılması gerektiği değerlendirilmiştir. Ayrıntılı tarama toplantılarında Türkiye’nin organize suçlarla mücadeleye ilişkin mevzuatı, sorumlu kurum ve kuruluşlar ve uluslararası işbirliği faaliyetlerine değinilmiştir.252 Tarama toplantıları sonrasında Komisyon tarafından bir “tarama raporu” (screening report) hazırlanmakta ve müzakere faslının açılması için açılış kriterleri (opening benchmarks) belirlenmektedir. “Adalet, Özgürlük ve Güvenlik” faslı halen Konsey’de görüşülmekte olup nihai tarama raporu henüz Türk tarafına iletilmemiştir. Ancak, taslak raporda Türk mevzuatında organize suç örgütü kavramına ilişkin tanım ve cezaların AB müktesebatıyla uyumlu olmadığı belirtilmektedir. Taslak raporda yürütmeye ilişkin olarak ise Türkiye’nin organize suçlarla mücadele ulusal stratejisinin henüz oluşturulmadığı, kolluk kuvvetleri arasında işbirliği ve koordinasyonun geliştirilmesi gerektiği ve istatistiki bilgi konusunda ciddi eksikliklerin bulunduğu ifade edilmektedir.253 Bu çerçevede, AB’ye katılım müzakereleri kapsamında Türkiye’nin organize suç örgütlerine karşı mücadelesinin Ulusal Strateji Belgesi ve Eylem Planı temelinde gerçekleştirilmesi, ilgili kurum ve kuruluşların kurumsal kapasitesinin artırılması, ulusal ve uluslararası düzeyde işbirliğinin sağlanması ve organize suçlarla mücadeleye ilişkin BM ve Avrupa Konseyi Sözleşmeleri’ne taraf olunması gerekmektedir. Öte yandan, organize suç örgütleri ile mücadelenin en önemli unsurları arasında yer alan suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi 252 Tarama toplantılarında yapılan sunumlara http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=89&l=1 adresinden ulaşılabilir. 253 http://www.abgs.gov.tr/files/tarama/tarama_files/24/screening_report_24_tr_internet_en.pdf (15.04.2010) 101 konusu 4 No’lu “Sermayenin Serbest Dolaşımı” faslında ele alınmaktadır. Aşağıda, aklama ile mücadele bağlamında müzakere sürecinde yapılan çalışmalar ayrıntılı bir şekilde ele alınacaktır. 4.2.2. 4 No’lu Sermayenin Serbest Dolaşımı Faslı 4 No’lu faslın tanıtıcı tarama toplantısı 25 Kasım 2005, ayrıntılı tarama toplantısı ise 22 Aralık 2005 tarihlerinde gerçekleştirilmiş ve tarama raporu 28 Eylül 2006 tarihinde yayınlanmıştır.254 Söz konusu raporda Türkiye’nin suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine ilişkin mevzuatının AB müktesebatı ile uyumunun sınırlı olduğu ve bu nedenle gerekli mevzuat değişikliklerinin yapılması gerektiği belirtilmektedir. Raporda, aklama ile mücadelede büyük önem arz eden şüpheli işlem bildirimlerine ilişkin olarak bankacılık sektörü dışındaki şüpheli işlem bildirim sayısının çok düşük seviyede kaldığı ve denetimlerin temel olarak mali sektörde yoğunlaştığına dikkat çekilmektedir. Raporda ayrıca, mali istihbarat birimi olan MASAK’ın idari kapasitesinin güçlendirilmesi gerektiği ifade edilerek, yeterli kaynakların ve uzmanlığın olmayışına bağlı olarak yasa uygulayıcılarının (polis, savcılar ve hakimler) karapara aklama ile mücadelede etkinliğinin çok sınırlı kaldığı belirtilmiş ve bu alanda faaliyet gösteren birimler arasındaki koordinasyon ve işbirliğinin güçlendirilmesi hususuna dikkat çekilmiştir.255 Tarama raporunun ardından biri sermaye hareketlerine diğeri aklama ile mücadeleye ilişkin olarak iki adet açılış kriteri belirlenmiştir. Aklama ile mücadeleye ilişkin açılış kriteri uyarınca karaparanın aklanması ile mücadele konusunda ilgili mevzuatı müktesebatla uyumlaştırmayı hedefleyen, sorumlu birimlerin farkındalığını, sorumlu birimlerin denetimini ve sorumlu birimler arasındaki işbirliğini güçlendirmek suretiyle uygulamanın güçlendirilmesi 254 http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=69&l=1 (15.04.2010) http://www.abgs.gov.tr/files/tarama/tarama_files/04/screening_report_04_tr_internet_en.pdf (15.04.2010) 255 102 amacına yönelik somut önlemler ortaya koyan, aşamalar ve süre tahditleri içeren bir eylem planının Komisyona sunulması gerekmektedir.256 Söz konusu açılış kriterlerinin karşılanması sonucunda 19 Aralık 2008 tarihinde düzenlenen 6. Hükümetlerarası Konferans’da (HAK) faslın açılmasına karar verilmiş ve geçici olarak kapatılabilmesi için 4 adet kapanış kriteri belirlenmiştir. Bu kriterlerden karapara aklama ile ilgili olanlar şu şekildedir: - Karapara aklamanın engellenmesi konusunda mevzuatın müktesebat ve FATF Tavsiyeleri ile uyumlu hale getirilmesi - Karapara aklamanın engellenmesi ile ilgili tüm alanlarda geçerli mevzuatın uygulanmasını sağlayacak yeterli idari kapasitenin mevcut olduğunun gösterilmesi257 AB’ye tam üyelik müzakerelerinin başlaması ile birlikte Türkiye’de suç gelirlerinin aklanması ile mücadele alanında önemli gelişmeler kaydedilmiştir. AB müktesebatına ve FATF Tavsiyeleri’ne uyum çerçevesinde yapılan mevzuat değişiklikleri şu şekilde sıralanabilir: - 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun 18 Ekim 2006 tarih ve 26323 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. - Suç Kaynaklı Gelirlerin Aklanması, Aranması, Zaptedilmesi ve Müsadere Edilmesi ve Terörün Finansmanı Hakkında Avrupa Konseyi Sözleşmesi 28 Mart 2007 tarihinde imzalanmıştır. - Aklama Suçu İncelemesi Hakkında Yönetmelik 4 Ağustos 2007 tarih ve 26603 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. - Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Yönetmelik 9 Ocak 2008 tarihinde yayımlanmıştır. 256 http://www.ikv.org.tr/icerik.asp?konu=haberler&baslik=MÜZAKERE SÜRECİ İZLEME KARNESİ...&id=1504 (20.04.2010) 257 http://www.ikv.org.tr/icerik.asp?konu=haberler&baslik=MÜZAKERE SÜRECİ İZLEME KARNESİ...&id=1504 (20.04.2010) 103 Yükümlüler tarafından müşterinin tanınması ilkesi kapsamında uyulması - gereken basitleştirilmiş tedbirler ile diğer açıklamaları konu alan 5 sıra no’lu MASAK Genel Tebliği 9 Nisan 2008 tarih ve 26842 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair - Tedbirler Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 15 Nisan 2008 tarih ve 26848 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmıştır. Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin - Yükümlülüklere Uyum Programı Hakkında Yönetmelik 16 Eylül 2008 tarihli ve 26999 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Şüpheli işlem bildirim yükümlülüğüne ilişkin usul ve esasların düzenlendiği 6 - sıra no.lu MASAK Genel Tebliği 27 Eylül 2008 tarihli ve 27010 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Kimlik tespiti ve adres teyidi konularını düzenleyen 7 sıra no.lu MASAK - Genel Tebliği 2 Aralık 2008 tarihli ve 27072 sayılı Resmi Gazete’de; 8 sıra no.lu MASAK Genel Tebliği 26 Mayıs 2009 tarihli ve 27239 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Kimlik tespitine ilişkin 9 sıra no.lu MASAK Genel Tebliği 2 Ocak 2010 tarih - ve 27450 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.258 4.3. TÜRKİYE’DE SUÇ GELİRLERİNİN AKLANMASI İLE MÜCADELEDE MEVCUT DURUM Daha önceki bölümlerde belirtildiği üzere, organize suç örgütleri ile karapara aklama arasında çok önemli bir bağ bulunmaktadır. Bu nedenle, Türkiye’nin organize suçlarla mücadelesinde suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine ilişkin çalışmalar çok önemli bir yere sahiptir. “Sermayenin Serbest Dolaşımı” faslının müzakerelere açılması ile birlikte suç gelirlerinin aklanması ile mücadeleye ilişkin olarak birçok düzenleme yapılmış ve Türk mevzuatının AB müktesebatına uyumlaştırılması konusunda önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Aşağıda, başta, öncül suçlar, yükümlü grupları, müşteriyi tanıma kuralı, şüpheli işlem bildirimleri, cezalar, uluslararası işbirliği olmak üzere birçok husus temel 258 http://www.masak.gov.tr/SucGelirlerininAklanmasi/kronoloji.htm (20.04.2010) 104 alınarak Türkiye’nin suç gelirlerinin aklanması ile mücadele politikası açıklanacaktır. Aklama Suçunun Kapsamı ve Öncül Suçlar TCK 282. maddede, suç gelirlerinin aklanması suçu “alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezası gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığını yurt dışına çıkarmak veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tâbi tutmak” olarak tanımlanmakta ve bu suçu işleyen kişilerin 3 yıldan 7 yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacakları belirtilmektedir.259 Bu tanımdan anlaşılacağı üzere, suç gelirinin kaynaklandığı öncül suçlar eşik yaklaşımı ile belirlenmiş ve sayma metoduna oranla öncül suçların kapsamı oldukça geniş tutulmuştur. Ayrıca, 282. maddede, 26 Haziran 2009 tarih ve 5918 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini, bu özelliğini bilerek satın alan, kabul eden, bulunduran veya kullanan kişilerin iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacakları hüküm altına alınmıştır.260 Öte yandan, 2005/60/EC sayılı Direktif’te bir suçtan ya da suça iştirakten elde edildiğini bilerek malvarlığının gerçek niteliğinin, kaynağının, yerinin, mülkiyetinin ve bu malvarlığına ilişkin tasarruf hakkının değiştirilmesi ya da gizlenmesi; edinim anında bu malvarlığının ceza gerektiren bir faaliyet sonucu veya bu tür bir faaliyete iştirak sonucu elde edildiğini bilerek mülkiyetine almak, bulundurmak veya kullanmak fiilleri ile bu fiillerin işlenmesine ilişkin faaliyetlere katılmak, bu fiilleri işlemek üzere anlaşma yapmak, bu fiilleri işlemeye teşebbüs, yardım ve yataklık etmek ve bu faaliyetleri kolaylaştırmak aklama suçu kapsamında değerlendirilmektedir. Bu çerçevede, AB müktesebatına göre suçtan elde edilen her türlü malvarlığının bu özelliği bilinerek bulundurulması ve kullanılması aklama suçunu teşkil etmektedir. TCK’da yapılan düzenleme söz konusu Direktif ile tam uyumlu olmayıp, suçun konusunu oluşturan malvarlığı 259 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 12.10.2004/25611, Madde 282 5918 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 09.07.2009/27283, Madde 5 260 105 değerini, bu özelliğini bilerek satın alan, kabul eden, bulunduran veya kullanan kişilerin aklama suçu kapsamında yargılanıp hüküm giymelerini sağlamamaktadır. Yükümlü Grupları 5549 sayılı Kanun’un261 uygulanmasına yönelik olarak çıkarılan “Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik”te yükümlü grupları ayrıntılı bir şekilde belirtilmiştir. Buna göre; bankalar, bankalar dışında banka kartı veya kredi kartı düzenleme yetkisini haiz kuruluşlar, kambiyo mevzuatında belirtilen yetkili müesseseler, ödünç para verme işleri hakkındaki mevzuat kapsamındaki ikrazatçılar, finansman ve faktöring şirketleri, sermaye piyasası aracı kurumları, vadeli işlemler aracılık şirketleri ve portföy yönetim şirketleri, yatırım fonu yöneticileri, yatırım ortaklıkları, sigorta, reasürans ve emeklilik şirketleri ile sigorta ve reasürans brokerleri, finansal kiralama şirketleri, sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde takas ve saklama hizmeti veren kuruluşlar, saklama hizmeti ile sınırlı olmak üzere İstanbul Altın Borsası Başkanlığı, Posta ve Telgraf Teşkilatı (PTT) Genel Müdürlüğü ile kargo şirketleri, varlık yönetim şirketleri, kıymetli maden, taş veya mücevher alım satımı yapanlar, cumhuriyet altın sikkeleri ile cumhuriyet ziynet altınlarını basma faaliyeti ile sınırlı olmak üzere Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü, kıymetli madenler borsası aracı kuruluşları, ticaret amacıyla taşınmaz alım satımıyla uğraşanlar ile bu işlemlere aracılık edenler, iş makineleri dâhil her türlü deniz, hava ve kara nakil vasıtalarının alım satımı ile uğraşanlar, tarihi eser, antika ve sanat eseri alım satımı ile uğraşanlar veya bunların müzayedeciliğini yapanlar, Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü, Türkiye Jokey Kulübü ve Spor Toto Teşkilat Başkanlığı dâhil talih ve bahis oyunları alanında faaliyet gösterenler, spor kulüpleri, noterler, savunma hakkı bakımından diğer kanun hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 35 inci maddesinin ikinci fıkrası kapsamındaki işlerden taşınmaz alım satımı, şirket, vakıf ve dernek kurulması, idaresi ve devredilmesi gibi işlerle sınırlı olmak üzere serbest avukatlar, bir işverene bağlı olmaksızın çalışan serbest 261 5549 Sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 18.10.2006/26323 106 muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirler, finansal piyasalarda denetim yapmakla yetkili bağımsız denetim kuruluşları, merkezi yurt dışında bulunan yükümlünün Türkiye’deki şube, acente, temsilci ve ticari vekilleri ile benzeri bağlı birimleri ve merkezi Türkiye’de bulunan yükümlünün yurt dışındaki şube, acente, temsilci ve ticari vekilleri ile benzeri bağlı birimleri Yönetmelik hükümlerini uygulamakla yükümlüdürler.262 Birinci bölümde açıklandığı üzere, aklayıcılar tarafından finans sektörü, kumarhaneler ve bahis kuruluşları, gayrimenkul satımı, değerli taş ve maden ticareti, döviz büroları ve noterler gibi birçok sektör ve işkolu yoğun olarak kullanılmaktadır. Bu çerçevede, söz konusu Yönetmelikte sayılan yükümlü grupları AB’nin aklama ile mücadele politikasının temelini oluşturan Üçüncü Direktif ile büyük ölçüde uyumludur. Öte yandan, başta futbol kulüpleri olmak üzere spor kulüplerinin aklama açısından büyük risk taşıdıklarının ifade edildiği FATF Raporu263 göz önüne alındığında, anılan Direktif’te yükümlü grupları arasında yer almayan spor kulüplerinin, Yönetmelik kapsamında yükümlü kılınması Türkiye açısından oldukça önemli bir adımdır. Müşteriyi Tanıma İlkesi (Customer due diligence) 5549 sayılı Kanun’da yükümlülerin kendileri nezdinde yapılan veya aracılık yaptıkları işlemlerde, işlem yapılmadan önce, işlem yapanlar ile nam veya hesabına işlem yapılanların kimliklerini tespit etmekle yükümlü oldukları belirtilmiştir. Kimlik tespitine ilişkin olarak ayrıntılı düzenlemeler “Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik”te yer almaktadır. Söz konusu düzenlemelere göre yükümlülerin sürekli iş ilişkisinde tutar gözetmeksizin, işlem tutarı yada birbiriyle bağlantılı birden fazla işlemin tutarı 20.000 TL veya üzeri olduğunda, elektronik transferlerde işlem tutarı yada birbiriyle bağlantılı birden fazla işlemin tutarı 2.000 TL veya üzeri olduğunda, şüpheli işlemlerde tutar gözetmeksizin, müşterinin 262 Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 09.01.2008/26751, Madde 4 263 FATF, Money Laundering through the Football Sector, Paris, 2009, http://www.fatfgafi.org/dataoecd/7/41/43216572.pdf 107 kimliğine ilişkin olarak daha önceden elde edilmiş bilgilerin doğruluğundan şüphe duyulduğunda tutar gözetmeksizin müşterilerinin veya müşterileri adına veya hesabına işlem yapanların kimliğini tespit etmeleri zorunludur.264 Yönetmelik uyarınca, kimlik tespiti yapılamayan veya iş ilişkisinin amacı hakkında yeterli bilgi edinilemeyen durumlarda iş ilişkisinin tesis edilmemesi, talep edilen işlemin gerçekleştirilmemesi ve isimsiz veya hayali isimlerle hesap açılmaması gerekmektedir.265 Yönetmelik’te karmaşık ve olağandışı büyüklükteki işlemler ile görünürde mantıklı hukuki ve ekonomik amacı bulunmayan işlemlerin özel dikkat gerektiren işlemler kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve talep edilen işlemin amacı hakkında yeterli bilgi edinmek için gerekli tedbirlerin alınarak, bu bilgileri istenildiği takdirde yetkililere sunulmak üzere muhafaza edilmesi gerektiği belirtilmektedir. Öte yandan, yükümlülerin, müşterileri tarafından gerçekleştirilen işlemlerin; müşterilerinin mesleği, ticari faaliyetleri, iş geçmişi, mali durumu, risk profili ve fon kaynaklarına dair bilgiler ile uyumlu olup olmadığını izleme ve müşterileri hakkındaki bilgi, belge ve kayıtları güncel tutma zorunluluğu266 aklama ile mücadelede etkinliği artırmaya yönelik bir diğer adımdır. Yönetmelik uyarınca, yükümlülerin gerçekleştirdikleri işlemlerde ve sürekli iş ilişkisi tesisinde bir başkası adına hareket edilip edilmediğini ve gerçek faydalanıcının kimliğine tespit etmek için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar.267 Yönetmelik’te finans kuruluşlarının yüz yüze olmayan işlemlerde (non face to face transactions) gerçekleştirilen işlemlere dikkat etmekle, müşterinin mali profiline ve faaliyetleri ile paralellik göstermeyen işlemleri yakından izlemekle ve gelişen teknolojik imkanların suç gelirlerini aklama amacı ile 264 Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 09.01.2008/26751, Madde 5 265 a.g.e. , Madde 22 266 a.g.e. , Madde 18-19 267 a.g.e. , Madde 17 108 kullanılması riskine karşı tedbir almakla yükümlü oldukları da belirtilmektedir.268 Bu çerçevede, yurtdışına ve yurtiçine yapılan 2.000 TL veya üzeri elektronik transferlerde gönderenin adı ve soyadına, ticaret siciline kayıtlı tüzel kişinin unvanına, diğer tüzel kişiler ve tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin tam adına, T.C. kimlik numarası, pasaport numarası, vergi numarası gibi bilgilerden en az birine ve hesap numarasına, hesap numarasının bulunmadığı durumlarda işlemle ilgili referans numarasına yer verilmesi gerekmektedir.269 Suç gelirlerinin aklanmasında yabancı ülkelerdeki, özellikle off-shore merkezlerindeki finans kuruluşlarının yoğun olarak kullanılması sonucu, Yönetmelikte, finans kuruluşlarının yurtdışı muhabirlik ilişkilerinde muhatap finans kuruluşu hakkında gerekli bilginin toplamaları ve tabela bankalar (shell banks) ile muhabirlik ilişkisine girmemeleri gerektiği ifade edilmiştir. Ayrıca, riskli ülkelerdeki yerleşik gerçek ve tüzel kişiler ile bu ülkelerin vatandaşları ile girecekleri iş ilişkilerine özel dikkat göstermek zorundadırlar.270 Bu düzenlemeler ile muhabir bankacılık ilişkilerinin kullanılarak karapara aklanmasının önüne geçilmesine yönelik olarak önemli bir adım atılmış ve Üçüncü Direktif’te muhabir bankacılık ve riskli ülkeler ile ilişkilere ilişkin olarak yer alan hükümlere uyum sağlanmıştır. Şüpheli İşlem Bildirimleri Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik”te işleme konu malvarlığının yasadışı yollardan elde edildiğine veya yasadışı amaçlarla kullanıldığına dair herhangi bir bilgi, şüphe veya şüpheyi gerektirecek bir hususun bulunması hali şüpheli işlem olarak tanımlanmaktadır. Yönetmelik’te şüpheli işlemlerin, tutar gözetilmeksizin, işleme ilişkin şüphenin oluştuğu tarihten itibaren en geç 10 iş günü içerisinde MASAK’a iletilmesi gerektiği belirtilmektedir.271 Öte yandan, 5549 sayılı Kanun’da ve Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının 268 a.g.e. , Madde 20 a.g.e. , Madde 24 270 a.g.e. , Madde 23 ve 25 271 a.g.e. , Madde 27-28 269 109 Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik”te şüpheli işlem bildirimlerinin gizliliğinin sağlanması gerektiği ve bildirimde bulunanların hiçbir şekilde hukuki ve cezai bakımdan sorumlu tutulamayacakları belirtilmiştir.272 Bu düzenlemeler ile aklama ile mücadelede büyük önem arz eden şüpheli işlem bildirimlerinin çekinilmeden MASAK’a iletilmesi amaçlanmaktadır. Yükümlülük Denetimi 5549 sayılı Kanun uyarınca yükümlü grubuna dahil edilmiş gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülüklerinin denetimi MASAK tarafından belirlenen denetim elemanlarınca273 yapılmaktadır.274 Kanun uyarınca, denetim sırasında yükümlülerin denetim elemanlarına her türlü bilgi, belge ve bunlara ilişkin her türlü ortamdaki kayıtları, bu kayıtlara erişimi sağlamak veya okunabilir hale getirmek için gerekli tüm bilgi ve şifreleri tam ve doğru olarak verme zorunlulukları bulunmaktadır.275 Denetim elemanlarının yaptıkları denetimler sırasında karşılaştıkları yükümlülük ihlallerini veya şüpheli işlemleri derhal MASAK’a bildirmeleri gerekmektedir. Öte yandan, Yönetmelik’te söz konusu denetim elemanlarının kendi birimlerince verilen görev sırasında yaptıkları incelemelerde aklama suçuna ilişkin herhangi bir bulguya rastlamaları durumunda, konuyu derhal MASAK’a intikal ettirmeleri gerektiği belirtilmiştir.276 Bu sayede, aklama ile mücadele sadece şüpheli işlem bildirimleri ile yükümlülerin denetimi ile sınırlı tutulmamakta, yürütülen diğer çalışmalar sırasında da aklama ile mücadele etkinliğin sağlanması hedeflenmektedir. Ayrıca, farklı sektöre ilişkin denetim elemanlarının (sermaye piyasası, gümrük, bankacılık gibi) denetimlerde görevlendirilmeleri aklama ile mücadelede sektörel bazlı bir yaklaşımın benimsendiğini göstermektedir. 272 a.g.e. , Madde 29 ve 5549 sayılı Kanun Madde 10 5549 sayılı Kanun’da denetim elemanları Maliye Müfettişlerini, Hesap Uzmanlarını, Gümrük Müfettişlerini, Bankalar Yeminli Murakıplarını, Gelirler Kontrolörlerini, Hazine Kontrolörlerini, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu ile Sermaye Piyasası Kurulu Uzmanlarını kapsamaktadır. 274 5549 sayılı Kanun Madde 11 275 a.g.e. , Madde 7 276 a.g.e. , Madde 11 273 110 Kayıtların Saklanması 5549 sayılı Kanun’da olası bir aklama soruşturmasında kullanılmak üzere yükümlülerin gerçekleştirdikleri işlemlere ve yükümlülüklerine ilişkin kayıtları 8 yıl süreyle muhafaza etmeleri öngörülmüştür.277 Bu hüküm ile geriye dönük olarak yapılacak incelemelerde aklama suçunun ortaya çıkarılmasının kolaylaştırılması ve suçla bağlantılı kişi ve kuruluşların tespiti hedeflenmiştir. Bu sayede, 2005/60/EC sayılı Direktif’in kayıtların saklanmasına için belirlediği 5 yıllık sürenin de ötesine geçilerek AB müktesebatına uyumda önemli bir adım atılmıştır. Uluslararası İşbirliği Aklama suçunun uluslararası bir boyuta ulaşması, bu suç ile mücadelede uluslararası işbirliğini gerektirmektedir. Türkiye aklama ile mücadelede temel standartları belirleyen ve 1989 yılında kurulmuş olan FATF’e 24 Eylül 1991 tarihinde üye olmuştur. Ülkelerin mali istihbarat birimlerinin bilgi paylaşımını gerçekleştirdikleri bir platform olan ve 1995 yılında oluşturulan Egmont Grubu’na Türkiye’nin mali istihbarat birimi olan MASAK 1998 yılında dahil olmuştur. Egmont Grubu kapsamında 2009 yılında diğer ülkelerin mali istihbarat birimleri ile 331 bilgi değişimi yapılmıştır. Bunlardan 162’si MASAK’ın talebi, 169’u ise diğer ülkelerin talebi üzerine gerçekleştirilmiştir.278 İlk bölümde açıklandığı üzere BM ve Avrupa Konseyi bünyesinde suç gelirlerinin aklanması ile mücadeleye ilişkin olarak bir takım sözleşmeler hazırlanmış ve Üye Devletlerin imzasına açılmıştır. Türkiye’nin imzalayıp onayladığı sözleşmeler ve imza ve onay tarihleri aşağıda yer almaktadır: - Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı BM Sözleşmesi (Viyana Sözleşmesi) 20 Aralık 1988 tarihinde imzalanmış ve 22.11.1995 tarih ve 4136 sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunmuştur. 277 278 a.g.e. , Madde 8 MASAK, 2009 Faaliyet Raporu, Ankara, 2009, s.26 111 - Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı BM Sözleşmesi (Palermo Sözleşmesi) 13 Aralık 2000 tarihinde imzalanmış ve 30.01.2003 tarih ve 4800 sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunmuştur. - Avrupa Konseyi’nin Suçtan Kaynaklanan Gelirlerin Aklanması, Araştırılması, Ele Geçirilmesi ve El Konulmasına İlişkin Sözleşmesi (Strasbourg Sözleşmesi) 27 Eylül 2001 tarihinde imzalanmış ve 16.06.2004 tarih ve 5191 sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunmuştur. - Avrupa Konseyi’nin Terörizmin Finansmanı ve Suçtan Elde Edilen Gelirlerin Aklanması, Aranması, Ele Geçirilmesi ve Müsadere Edilmesine İlişkin Sözleşmesi (Varşova Sözleşmesi) 28 Mart 2007 tarihinde imzalanmış olup henüz onaylanmamıştır. Uluslararası sözleşmelerin yanı sıra imzalanan mutabakat muhtıraları ve yapılan ikili ve çok taraflı anlaşmalar da karapara aklama suçu ile uluslararası mücadelenin güçlendirilmesinde önem arz eden hususlardır. 5549 sayılı kanunda MASAK’ın uluslararası bilgi değişimini sağlamak amacıyla yabancı ülkelerdeki mali istihbarat birimleri ile uluslararası antlaşma niteliğinde olmayan mutabakat muhtıraları imzalamaya yetkili olduğu belirtilmiştir.279 Bu çerçevede, bugüne kadar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Endonezya, Portekiz, İsveç, Moğolistan, Afganistan, Gürcistan, Suriye, Arnavutluk, Romanya, Makedeonya, Kore, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Ukrayna, Japonya ve Norveç mali istihbarat birimleri ile mutabakat muhtıraları imzalanmıştır.280 Ayrıca, Türkiye’nin terörizm, organize suçlar ve suç gelirlerinin aklanması ile mücadeleye ilişkin olarak Slovenya, Almanya, Polonya, Yunanistan, İtalya, Bulgaristan, Romanya ve KKTC ile imzalamış olduğu ikili işbirliği anlaşmaları bulunmaktadır.281 279 5549 sayılı Kanun, Madde 12 Söz konusu mutabakat muhtıralarına http://www.masak.gov.tr/mevzuat/sucgelirlerinin_aklanması/ulusal_mevzuat.htm adresinden ulaşılabilir. 281 Anılan anlaşma metinlerine http://www.masak.gov.tr/mevzuat/sucgelirlerinin_aklanması/ulusal_mevzuat.htm adresinden ulaşılabilir. 280 112 Cezalar ve Müsadere: TCK’da aklama suçunu işleyenlerin 3 yıldan 7 yıla kadar hapis ve 20.000 güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacakları hüküm altına alınmıştır. Ayrıca, TCK uyarınca, aklama fiiline iştirak etmeksizin öncül suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini bu özelliğini bilerek satın alan, kabul eden, bulunduran veya kullanan kişinin 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası cezalandırılması gerekmektedir.282 Bu çerçevede, aklama suçuna öngörülen ceza süreli hapis cezasıdır. Ancak, öngörülen ceza 1 yıl veya daha az süreli hapis cezası, yani kısa süreli hapis cezası, olmadığı için adli para cezasına çevrilememektedir. Bu durum aklama ile mücadeleye verilen önemin ve caydırıcılığın sağlanması amacının bir göstergesidir.283 Ayrıca, aklama suçunun bir suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek cezanın 1 kat artırılması, suçun bir kamu görevlisi tarafından veya belli bir meslek sahibi kişi tarafından bu mesleğin icrası sırasında işlenmesi halinde verilecek cezanın yarı oranında arıtılması öngörülmektedir.284 Bu düzenlemeler ile suç örgütlerine ve karapara aklamada avukatlık, noterlik, mali müşavirlik gibi meslek gruplarının kullanılmasına karşı caydırıcılığın artırılması amaçlanmaktadır. Türk mevzuatında müsadere kavramı TCK’nın güvenlik tedbirleri bölümünde yer almaktadır. Buna göre, suçun işlenilmesinde kullanılan, suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan elde edilen eşya ve suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ekonomik kazançlar mahkeme kararı ile müsadere edilmektedir.285 Buna göre, aklama suçunun konusunu oluşturan ve yasadışı faaliyetlerden elde edilen her türlü malvarlığının müsaderesi yapılabilmekte ve temel amacı ekonomik çıkar elde etmek olan organize suç örgütlerine karşı caydırıcılığın sağlanması hedeflenmektedir. 282 Türk Ceza Kanunu, Madde 282 TCK’ya göre hapis cezaları: ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve süreli hapis cezasıdır. Süreli hapis cezası 1 ay ile 20 yıl arasındaki hapis cezalarını kapsamakta olup, 1 yıl veya daha az hapis cezaları kısa süreli hapis cezası olarak adlandırılmaktadır. Kısa süreli hapis cezaları adli para cezası gibi farklı yaptırımlara dönüştürülebilmektedir. 284 Türk Ceza Kanunu, Madde 282 285 Türk Ceza Kanunu, Madde 54-55 283 113 Aklama suçuna uygulanacak cezaların ve suçun konusunu oluşturan malvarlığının müsaderesine ilişkin olarak AB müktesebatına ve FATF Tavsiyelerine uyumda önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Ancak, AB İlerleme Raporlarında da belirtildiği üzere aklama suçuna ilişkin olarak bankalar dışında yapılan şüpheli işlem bildirim sayısı, açılan dava ve mahkumiyet sayıları oldukça düşüktür. 2004 yılında 290 bildirim yapılmış olup, bunlardan 289’u bankalardan gelmiştir. 2009 yılında ise şüpheli işlem bildirim sayısı 9823’e yükselmiş olmakla birlikte bankalar dışındaki yükümlü gruplarının şüpheli işlem bildirimleri oldukça düşüktür. 2009 yapılan 9.823 şüpheli işlem bildirimden 343’ü aracı kurumlardan, finansman, faktoring, finansal kiralama ve yatırım şirketlerinden, sigorta, reasürans ve emeklilik şirketlerinden alınmıştır.286 Bu durum, AB tarafından eleştirilen hususların başında gelmektedir. Bu bağlamda, bankalar dışındaki yükümlülerin aklama suçuna ilişkin olarak farkındalıklarının artırılması gerekmektedir. 2009 yıllında MASAK’a yapılan bildirimlere ilişkin olarak yapılan incelemeler sonucunda karapara aklama suçuna ilişkin olarak 23 suç duyurusunda bulunulmuştur. Bu suç duyurularından 15 tanesine ilişkin olarak dava açılmış ve 11 dava sonuçlanmıştır. Sonuçlanan davalardan 3’ünde mahkumiyet kararı çıkmıştır. 1997 yılından 2009 yılına kadarki sürede 279 dava açılmış, 91 dava sonuçlanıp 22 davada mahkumiyet kararı verilmiştir. 188 dava ise, halen mahkemelerde görülmeye devam etmektedir.287 Öte yandan, müsadereye ilişkin verilere erişilememiş olmakla birlikte, AB tarafından yayımlanan İlerleme Raporlarında müsadere edilen malvarlığının oldukça düşük miktarlarda olduğu belirtilmektedir. Eğitim Faaliyetleri MASAK tarafından yükümlü gruplarına aklama suçuna ilişkin olarak farkındalıklarının artırılması amacıyla eğitimler verilmektedir. Bu eğitimler aracılığıyla aklama ile mücadelede en önemli önleyici tedbirler arasında yer alan 286 287 MASAK, 2009 Yılı Faaliyet Raporu, Ankara, 2009, s.23 a.g.e. , s.32-35 114 şüpheli işlem bildirimlerinin artırılması hedeflenmektedir. Bu bağlamda, 2009 yılında banka, finans kuruluşu, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, İstanbul Kıymetli Madenler Borsası, PTT, Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü, Türkiye Jokey Kulübü, Spor Toto Teşkilatı Başkanlığı çalışanları ile noterlere, serbest muhasebeci ve mali müşavirlere yönelik eğitim programları düzenlenmiştir. Aklama ile mücadelede etkinliğin artırılması ve kurumlar arası işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla yükümlü gruplarının yanı sıra organize suç örgütleri ve aklama ile mücadelede önemli role sahip olan Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı’na ve hakim ve savcılara çeşitli eğitimler verilmiştir. Ayrıca, aklama suçu incelemesi ve yükümlü denetimi yapan denetim elemanlarına yönelik bilgilendirme çalışmalarında bulunulmuştur.288 Yapılan bütün bu çalışmalarla, aklama suçuna ilişkin olarak farkındalığın ve şüpheli işlem bildirimlerinin artırılması ve kurumlar arası işbirliğinin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Ancak bu sayede, gerçekleştirilen mevzuat uyumu kağıt üzerinde kalmayıp tam olarak uygulanarak aklama ile mücadelede uluslararası standartlar yakalanabilecektir. İç Denetim, Risk Yönetim Sistemleri ve Kurum İçi Eğitim Faaliyetleri Aklama ile mücadelede etkinliğin artırılmasında yükümlülerin risk yönetim sistemleri geliştirmeleri, kurum içi denetimi sağlayarak ve çalışanlarına aklama suçuna ilişkin gerekli eğitimleri vererek farkındalıklarını artırmaları büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamda, 5549 sayılı Kanun ve Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik’te öngörülen hükümlere uyum sağlanması ve risk yönetim sistemlerinin oluşturulması, iç denetim ve kurum içi eğitim faaliyetlerinin yürütülmesi amacıyla “Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yükümlülüklere Uyum Programı Hakkında Yönetmelik” 2008 yılında yayımlanmıştır.289 Söz konusu Yönetmelik’te, bankaların, sermaye piyasası aracı kurumlarının, sigorta ve emeklilik şirketlerinin ve PTT Genel 288 a.g.e. , s.41-42 Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yükümlülüklere Uyum Programı Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 16.09.2008/ 26999 289 115 Müdürlüğü’nün, kurum politikası oluşturulması, risk yönetimi, izleme ve kontrol faaliyetlerinin yürütülmesi, uyum görevlisi atanması ve uyum birimi oluşturulması, eğitim ve iç denetim faaliyetlerinin yürütülmesini kapsayan uyum programlarının oluşturmaları öngörülmektedir.290 Yapılan bu düzenleme ile özellikle finans sektörünün karapara aklama ile mücadeleye ilişkin farkındalığının ve mücadele kapasitesinin geliştirilerek finans sisteminin aklayıcılar tarafından kullanılmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Yükümlülerce hazırlanan uyum programlarının uygulanmasına ilişkin olarak 2009 yılında denetimler başlatılmıştır. Denetim programları hazırlanırken sektörel uzmanlaşma göz önünde bulundurularak denetimlerin bankalar nezdinde bankalar yeminli murakıpları, sermaye piyasası aracı kurumları nezdinde Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) uzmanları, sigorta ve emeklilik şirketleri nezdinde ise hazine kontrolörleri tarafından gerçekleştirilmesi kararına varılmıştır. 57’si bankalardan, 21’i sermaye piyasası aracı kurumlarından, 54’ü sigorta ve emeklilik şirketleri olmak üzere toplam 132 yükümlünün denetime başlanmış, bunlardan 21 bankanın denetimi tamamlanmış olup diğer yükümlülerin denetimi devam etmektedir. Denetimi tamamlanan 21 bankadan sadece birinde yükümlülük ihlaline rastlanılmıştır.291 Henüz denetimler tamamlanmamış olmakla birlikte, bu durum özellikle bankaların konuya ilişkin hassasiyetini ortaya koymaktadır. Türkiye, özellikle 2005 yılında müzakere sürecinin başlaması ile aklama ile mücadelede etkinliği artırmak amacıyla çok önemli adımlar atarak AB müktesebatına uyumda önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Özellikle mevzuat uyumu önemli ölçüde gerçekleştirilmiş olmakla halen bir takım eksiklikler bulunmaktadır. Öte yandan, mevzuatın uygulanmasına ilişkin sıkıntılar devam etmekte olup, bu hususlar İlerleme Raporlarında sık sık dile getirilmektedir. Bu bağlamda, gerekli mevzuat değişikliklerinin yapılması ve bu değişikliklerin tam olarak uygulanması ile Türkiye, suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi konusunda etkinliğini daha da artırarak organize suç örgütlerine büyük darbeler indirecektir. 290 291 a.g.e. , Madde 4-5 MASAK, 2009 Yılı Faaliyet Raporu, Ankara, 2009, s.38 116 BEŞİNCİ BÖLÜM DEĞERLENDİRME VE GELECEĞE YÖNELİK ADIMLAR Organize suç örgütlerinin temel amacı yürüttükleri yasadışı faaliyetler aracılığıyla maddi çıkar elde etmektir. Organize suç örgütleri bu amaç doğrultusunda, karlılığı çok yüksek olan uyuşturucu kaçakçılığı, insan ticareti, çeşitli malların kaçakçılığı, sahtecilik vb. birçok alanda faaliyet göstermektedirler. Bu tip yasadışı faaliyetlerden elde edilen yüksek meblağlı gelirler genelde nakit formundadır. Bu durum ise, elde edilen gelirin dikkat çekmeden kullanılmasını zorlaştırmakta olup, bu karaparanın yasal sisteme sokulması ve kaynağının meşru hale getirilmesi gerekmektedir. Diğer bir ifade ile, elde edilen karaparanın aklanması gerekmektedir. Bu nedenden ötürü, karaparanın aklanmasının önlenmesi organize suç örgütleri ile mücadelenin önemli bir ayağını oluşturmaktadır. Aklama sürecinde, durumun tespit edilmesi halinde paranın takibi yapılarak, suç örgütünün mali yapısı ortaya çıkarılabilmektedir. Bu noktada, aklama suçuna ilişkin olarak önleyici tedbirler büyük önem arz etmektedir. Önleyici tedbirler arasında yükümlü grupları tarafından uygulanacak olan müşteriyi tanıma kuralı ve yapılacak şüpheli işlem bildirimleri yer almaktadır. Bu tedbirler ile aklama suçunun işlenmesinin önlenmesi ve zorlaştırılması hedeflenmektedir. Bu çerçevede, karapara aklamada sıklıkla kullanılan bankacılık, sermaye piyasaları, mali müşavirlik ve muhasebecilik, kumarhane işletmeciliği gibi alanlarda aklamaya ilişkin olarak mali istihbarat birimine yapılacak şüpheli işlem bildirimleri hayati öneme sahiptir. Bu bildirimler ile elde edilen veriler sayesinde para transferleri ve suç örgütünün mali yapısı ortaya çıkarılabilmektedir. Öte yandan, suç geliri yasal sisteme dahil edilse bile geriye yönelik olarak yapılan inceleme ve soruşturmalarda aklama suçunun ortaya çıkarılması, suçun faillerinin yakalanması, yargılanması ve cezalandırılması ve suça konu malvarlığının müsaderesi sağlanabilmektedir. 117 Bu çerçevede, suç gelirlerinin aklanması ile mücadele sayesinde, organize suç örgütlerinin yapılanmalarına ilişkin önemli veriler elde edilmekte ve yasadışı faaliyetten elde edilen gelirlerin müsadere edilmesi ile organize suç örgütleri temel amaçları olan maddi çıkardan mahrum bırakılarak, bu örgütlere önemli darbeler vurulmaktadır. AB’nin organize suçlarla mücadele çalışmalarında, suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine yönelik düzenlemeler önemli bir yere sahiptir. İkinci bölümde açıklandığı üzere organize suçlarla mücadeleye ilişkin Konsey Kararlarında, Komisyon Tebliğlerinde, Direktiflerde ve eylem planlarında organize suçlarla mücadelede, karapara aklamanın önlenmesinin önemi vurgulanmış ve bu konuya ilişkin çeşitli düzenlemeler öngörülmüştür. Yapılan çalışmalar neticesinde AB’nin suç gelirlerinin aklanması ile mücadele politikası FATF Tavsiyeleri ışığında şekillendirilmiştir. Konuya ilişkin olarak AB’nin temel belgesi sayılan Üçüncü Direktif ile FATF’in 40 Tavsiyesi uyumludur. Ancak, aklama ile mücadelede önemli olan husus oluşturulan mevzuatın Üye Devletler tarafından tam olarak yerine getirilmesidir. Bu bağlamda, Komisyon tarafından Direktif’in uygulanmasına yönelik olarak bir çalışma başlatılmış olup, çalışma sonu raporunun 2010 yılı sonunda yayımlanması beklenmektedir.292 Yapılacak çalışma sonrasında eksikliklerin tespit edilerek çözüm önerilerinin geliştirilmesi ve AB’nin aklama ile mücadele politikasının güçlendirilmesi yerinde olacaktır. Öte yandan, son aylarda Avrupa’da patlak veren bahis skandalları ve FATF tarafından futbol sektörünün aklama ve terörün finansmanı amacıyla kullanılabileceğini ortaya koyan rapor, dikkatleri futbol ve bahis piyasasına yöneltmiştir. Bu çerçevede, Üçüncü Direktif’te yükümlüler arasında yer almayan bahis şirketlerinin ve futbol başta olmak üzere spor kulüplerinin yükümlü listesine dahil edilmesi ve bu sektörlere yönelik denetimlerin artırılması AB’nin aklama ile mücadele çalışmalarına katkı sağlayacaktır. 292 http://ec.europa.eu/internal_market/company/financial-crime/index_en.htm#study (02.05.2010) 118 Birinci bölümde belirtildiği üzere nakit para kullanılan işyerleri karapara aklayıcıların en çok kullandıkları yöntemler arasında yer almaktadır. Bu çerçevede, nakit kullanımının azaltılmasına yönelik olarak politikalar geliştirilmesi AB’nin aklama ile mücadelesinde önemli bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, nakit kullanımının yoğun olduğu işletmelere yapılacak olan denetimler ile olası aklama suçları ortaya çıkarılıp, bu alana ilişkin olarak caydırıcılık sağlanabilecektir. Suç gelirlerinin aklanması küresel bir sorun olup, küresel çözümleri gerektirmektedir. Bu nedenle, sadece AB sınırları içerisinde aklama ile mücadele, istenilen sonuçları vermeye yeterli olmayacaktır. Ancak, konuya ilişkin olarak gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler arasında çok ciddi bir anlayış farkının bulunması suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede küresel çapta etkinliğin sağlanmasının önünde önemli bir engel teşkil etmektedir. Aklama sürecinde, gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere olan fon akışı, aklamaya konu olan geliri ortaya çıkaran suç faaliyetlerinin genel olarak gelişmiş ülkelerde meydana gelmesi, karapara aklamanın gelişmekte olan ülkelerdeki bankacılık sektörüne yönelik talebi artırması ve gelişmekte olan ülkelerin yaşadıkları kaynak sıkıntısı aklama ile mücadelenin gelişmekte olan ülkeler nezdinde ikincil plana atılmasına ve bu ülkelerin aklama ile mücadelede etkin mekanizmaların oluşturamamalarına yol açmaktadır. Bu çerçevede, AB tarafından organize suçlar ve karapara aklama ile mücadelede ciddi eksiklikleri bulunan EUROMED ve ENP ülkelerine sağlanan teknik destek büyük önem arz etmektedir. Bu ülkelerin mücadele kapasitelerinin güçlendirilmesi AB’nin sınırları dışında da karapara ile mücadelesine katkı sağlayacaktır. Bu nedenle, söz konusu ülkelere sağlanan desteklerin önümüzdeki yıllarda da devam ettirilmesi gerekmektedir. Komşu ülkelerin yanı sıra dünyanın diğer bölgelerindeki ülkelerle yürütülecek işbirliği ve riskli olarak nitelendirilen ülkelerle yapılacak işlemlere daha fazla dikkat gösterilmesi AB’nin aklama ile mücadele çalışmalarında verimliliği artıracaktır. Şu anda FATF’in “İşbirliği Yapmayan Ülkeler” listesinde 119 hiçbir ülke bulunmamaktadır. Son yıllarda, oluşturulan uluslararası baskı sonucu aklama ile mücadeleye ilişkin olarak birçok ülkede yasal düzenlemeler yapılmıştır. Ancak bu durum aklama ile mücadelede başarı sağlandığını kanıtlamamaktadır. Bu nedenle, FATF tarafından yapılacak ülke değerlendirmeleri ve Üye Devletlerden “riskli” ülkelerde yapılan aklama faaliyetlerine ilişkin olarak sağlanacak yeni verilerin ışığında bir risk haritası çıkarılması gerekmektedir. Son dönemde bu konuya ilişkin olarak bir çalışma başlatılmıştır. 2008 yılında İran, Özbekistan, Pakistan, Türkmenistan, Sao Tome ve Principe ve KKTC’nin aklama ile mücadele sistemlerinde ciddi eksiklikler bulunduğu ifade edilmiş ve İran ve Özbekistan ile yapılan mali ve ticari ilişkilere daha da dikkat edilmesi ve bu ülkelerden kaynaklanan risklere karşı önlemler alınması çağrısı yapılmıştır. 2009 yılında İran’a yönelik olarak alınan tedbirlerin daha da artırılması gerektiği belirtilmiştir.293 17-19 Şubat 2010 tarihlerinde gerçekleştirilen FATF Genel Kurul Toplantısı’nda İran’a yönelik tedbirlerin uygulanmasına devam edilmesi gerektiği ve Angola, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (Kuzey Kore), Ekvator, Etiyopya, Pakistan, Türkmenistan ve Sao Tome ve Principe’nin aklama ve terörün finansmanı ile mücadele sistemlerinde ciddi eksikliklerin bulunduğu, bu ülkelerle yapılan işlemlere özel dikkat gösterilmesi gerektiği ifade edilmiştir.294 Genel Kurul’da ayrıca, Antigua ve Barbuda, Azerbaycan, Bolivya, Yunanistan, Endonezya, Kenya, Fas, Mynmar, Nepal, Nijerya, Paraguay, Katar, Sri Lanka, Sudan, Suriye, Trinidad Tobago, Tayland, Ukrayna, Türkiye ve Yemen’in aklama ve terörün finansmanı ile mücadele kapasitelerinin geliştirilmesi konusunda önemli adımlar atmakla birlikte henüz istenilen seviyeye 293 http://www.fatfgafi.org/pages/0,3417,en_32250379_32236992_1_1_1_1_1,00.html (07.05.2010) 294 http://www.fatf-gafi.org/dataoecd/34/29/44636171.pdf (07.05.2010) 120 ulaşmadıkları ve FATF tarafından bu ülkelerce yapılacak olan çalışmaların yakından takip edileceği belirtilmektedir.295 FATF’in bu çalışmalarına paralel olarak, AB tarafından da risk haritası çıkarılması ve riskli bulunan ülkelere yönelik çeşitli politikalar belirlenmesi gündeme alınabilir. Bu çerçevede, FATF standartlarına uyum açısından gerekli düzenlemeleri yapmayan ve işbirliği konusunda gerekli adımları atmayan ülkelere yönelik olarak, AB tarafından çeşitli ekonomik yaptırımlar uygulanabilir. Örneğin, işbirliği yapmayan ülkeler ile ticari ilişkilerin azaltılması, AB ülkelerinin etkin pozisyonda bulundukları Dünya Bankası ve IMF tarafından bu ülkelere sağlanan kredi ve yardımların aklama ile kararlılıkla mücadele edilmesi gibi şartlara bağlanması gibi seçenekler tartışılabilir. Öte yandan, işbirliğine olumlu yaklaşan ve aklama ile mücadele kararlılığı gösteren ülkelere IMF ve Dünya Bankası aracılığıyla sağlanacak olan fonlar ile teknik destek verilebilir. AB tarafından aklama ile küresel mücadelede etkinliği artırmak amacıyla yapılabilecek bir diğer çalışma ise aklama suçu ile bağlantılı kişilerin listesinin hazırlanmasıdır. 1267 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı uyarınca, “El-Kaide ve Taliban Yaptırımlar Komitesi” oluşturulmuştur. Bu Komite tarafından El-Kaide ve Taliban ile bağlantılı olan kişilerin ve kuruluşların listesi oluşturulmakta ve Üye Devletlerin bu kişi ve kuruluşların malvarlıklarını dondurması ve bu kişilere seyahat yasağı uygulaması gerekmektedir.296 Benzer şekilde, AB bünyesinde ulusal veri tabanlarından yararlanılarak karapara aklama faaliyetleri ile bağlantılı olduğu tespit edilen gerçek ve tüzel kişilerin listesi hazırlanarak bunlara yönelik olarak malvarlıklarının dondurulması ve seyahat yasağı yaptırımları uygulanabilir ve bu kişi ve kuruluşlarla iş ilişkisi tesis etmiş kişi ve kuruluşlara yönelik denetimler artırılabilir. Elbette bu süreç kapsamlı ve yoğun bir çalışma gerektirmekle birlikte Üye Devletlerin bilgi paylaşımından kaçınmamaları halinde hayata geçirilebilir. 295 296 http://www.fatf-gafi.org/dataoecd/34/28/44636196.pdf (07.05.2010) http://www.un.org/sc/committees/1267/ (07.05.2010) 121 Yukarıda belirtildiği üzere, AB’nin organize suçlar ile mücadelesinde komşu ülkeler kilit rol oynamaktadır. Bu kilit ülkelerin başında yer alan Türkiye birçok nedenden ötürü AB’nin organize suç örgütleri ile mücadelesinde büyük önem arz etmektedir. Üçüncü bölümde belirtildiği üzere Avrupalı suç örgütlerinin yanı sıra Avrupa suç piyasasında etkin konumda bulunan suç şebekeleri arasında Türk gruplar da yer almaktadır. Öyle ki, EUROPOL’ün 2009 raporunda Avrupa’daki eroin trafiğinin büyük ölçüde Türk gruplar tarafından gerçekleştirildiği belirtilmektedir. Öte yandan, Türkiye coğrafi konumu nedeniyle uyuşturucu kaçakçılığı, insan ticareti ve göçmen kaçakçılığı gibi sınıraşan organize suç faaliyetleri bakımından kaynak ülkeler ile hedef ülkeler arasında bir transit ülke konumundadır. Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının birbiri ile bağlantısında önemli bir konuma sahip olan Türkiye, özellikle altın hilal olarak nitelendirilen Pakistan, İran ve Afganistan’dan gelen uyuşturucunun Avrupa’ya transferinde kilit konumdadır. Benzer şekilde Asya ve Afrika’dan gelen kaçak göçmenlerin Balkanlar ile Yunanistan ve İtalya üzerinden Avrupa’ya geçişişinde Türkiye toprakları yoğun bir biçimde kullanılmaktadır. Bu noktada, AB için ciddi bir tehdit oluşturan uyuşturucu kaçakçılığı, insan ticareti, göçmen kaçakçılığı, korsan ve kaçak malların ticareti gibi sınıraşan organize suçlarla mücadelede Türkiye, AB açısından çok önemli bir partner konumundadır. Türkiye’nin AB üyeliği sınıraşan suçlarla mücadele bağlamında AB’nin elini daha da güçlendirecektir. Ayrıca, Türkiye’nin Avrupa’ya suç ihracatında ön sıralarda yer alan Ortadoğu, Ön Asya ve Kuzey Afrika gibi bölge ülkeleri ile var olan siyasi, ekonomik, tarihi ve kültürel bağları, bu coğrafyaların organize suçlarla mücadeleye dahil edilmesinde ve sahip olunan tecrübe ile kapasitenin bu ülkelere aktarılmasında ve dolayısıyla AB’nin güvenlik sorunlarının üstesinden gelinmesinde büyük katkı sağlayacaktır. 122 Sınıraşan bir olgu haline gelen ve organize suç örgütleri ile mücadelede çok önemli bir yere sahip olan karapara aklama ile mücadele sadece AB bünyesinde yapılan düzenlemelerle gerçekleştirilebilecek bir husus değildir. Bu çerçevede, üçüncü ülkelerle de yoğun bir şekilde işbirliğine gidilmesi ve bu ülkelerin de aklama ile mücadele kapasitelerinin geliştirilerek karapara aklama cenneti olmalarının önüne geçilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, AB üyeliğini hedefleyen bir ülke olan Türkiye’nin de aklama ile mücadele mevzuatını FATF ve AB standartlarına tam uyumlu hale getirmesi ve aklama ile mücadeleye ilişkin idari ve teknik kapasitesini geliştirmesi gerekmektedir. 2009 yılı İlerleme Raporunda belirtildiği üzere suç gelirlerinin aklanması ile mücadeleye ilişkin AB müktesebatına uyumda önemli ilerlemeler kaydedilmekle birlikte bir takım eksiklikler bulunmaktadır. Bu eksikliklerden birisi, Üçüncü Direktif’te aklama ve terörün finansmanı açısından riskli bulunan “siyasi nüfuz sahibi kişiler”e yönelik bir düzenlemenin bulunmamasıdır. Bu çerçevede, Direktif uyarınca, bu kişilere yönelik düzenlemelerin yapılarak geliştirilmiş müşteriyi tanıma önlenmelerinin alınması gerekmektedir. Müktesebata uyum açısından önem arz eden bir diğer husus ise “malvarlığı takip büroları”nın (Asset Recovery Office- ARO) oluşturulmasıdır. Suç gelirlerinin müsaderesine ilişkin olarak oluşturulması gereken ve diğer ülkelerle bilgi paylaşımını yürütecek olan ARO’lara ilişkin olarak Avrupa Komisyon’dan teknik destek talep edilmesi yararlı olacaktır. Ayrıca, Üye Devletler’de kurulan ARO’ların görev ve yetkileri ile teşkilat yapılarının incelenmesi amacıyla işbirliği çalışmalarının başlatılmasının yerinde olacağı değerlendirilmektedir. Mevzuat uyumu açısından İlerleme Raporlarında dile getirilen bir diğer konu ise 2005 tarihli “Terörizmin Finansmanı ve Suçtan Elde Edilen Gelirlerin Aklanması, Aranması, Elkonması ve Müsaderesi Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin onaylanmasıdır. Türkiye söz konusu Sözleşmeyi, 28 Mart 2007 tarihinde imzalamakla birlikte halen onaylayıp uygulamaya koymamıştır. Bu 123 bağlamda, onay sürecinin tamamlanması, İlerleme Raporlarında yer alan en önemli eleştirilerden birisini karşılayacaktır. Suç gelirlerinin aklanması ile mücadeleyi etkinleştirecek bir diğer mevzuat değişikliği ise aklama suçuna verilen cezanın artırılmasıdır. TCK’da aklama suçunu işleyenlerin 3 yıldan 7 yıla kadar hapis ve 20.000 güne kadar adli para cezası ile cezalandırılmaları öngörülmektedir. Ancak, caydırıcılığın artırılması amacıyla aklama suçuna verilen hapis cezası süresinde artırıma gidilmesi faydalı olacaktır. Ayrıca, aklama suçuna ilişkin soruşturma ve kovuşturmalarda ispat külfetinin şüpheliye/sanığa yüklenmesi, 5549 sayılı Kanun’da yükümlü kapsamına alınan yükümlüler ve bu yükümlü kuruluşlarda çalışan kişilere ilişkin olarak, aklama suçundan hüküm giymemiş olma şartı getirilmesi ve böyle bir suça karışmaları durumunda ise meslekten ihraç edilmelerine ilişkin gerekli yasal düzenlemelerin yapılması, mevzuat değişikliğine ilişkin olarak değerlendirilmesi gereken diğer hususlardır. Öte yandan, mevzuat uyumu açısından gerçekleştirilen düzenlemeler aklama ile mücadelede oldukça önemli olmakla birlikte, mevzuatın etkin bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Bu nedenle, uygulamada eksik kalan hususlara yönelik çeşitli çalışmalar yapılması Türkiye’nin aklama ile mücadele kapasitesinin geliştirilmesi açısından oldukça faydalı olacaktır. Bilindiği üzere, suç gelirlerinin aklanması süreci oldukça dinamiktir. Aklayıcılar, her geçen gün farklı metotlarla mücadeleci kurumların karşısına çıkmaktadır. Bu nedenden ötürü, FATF’in ve AB’nin mücadele politikalarında karşılaşılan yeni durumlar ışığında düzenlemelere gidilmektedir. Aklama suçu ile etkin mücadele edebilmek için mevzuatın belirli aralıklarla yeni trendlere göre güncellenmesi gerekmektedir. Koordinasyon Kurulu’nda 297 Bu bağlamda, Mali Suçlarla Mücadele belirli periyotlarda suç gelirlerinin aklanması ile 297 Mali Suçlarla Mücadele Koordinasyon Kurulu, Maliye Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanı, Maliye Teftiş Kurulu Başkanı, Maliye Hesap Uzmanları 124 mücadeleye ilişkin mevzuatın etkinliğinin gözden geçirilmesi amacıyla mevzuat koordinasyon toplantıları düzenlenmesinin önemli katkıları olacağı düşünülmektedir. Ayrıca, bu toplantılara başta bankacılık, sermaye piyasası, sigortacılık olmak üzere özel sektör temsilcileri ile çeşitli meslek kuruluşlarından (örneğin, Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Serbest Muhasebeci, Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği) yetkililerin katılması sağlanabilir. Türkiye’de suç gelirlerinin aklanması ve terörizmin finansmanı ile mücadeledeki temel kurum MASAK’tır. MASAK mevcut yapısı ile hem bir idari mali istihbarat birimi olarak çalışmakta hem de adli kolluk birimi gibi savcılık taleplerine ilişkin olarak aklama suçu incelemeleri yapmaktadır. Bu çerçevede, MASAK’ın idari ve teknik kapasitesinin geliştirilmesi büyük önem arz etmektedir. Ayrıca, MASAK tarafından aklama trendlerine ilişkin olarak sektörel bazlı çalışmalar yapılması ve sektörler ve bölgeler itibariyle Türkiye’nin karapara aklama risk haritasının çıkarılması, Türkiye’de aklama ile mücadelede eksikliklerin tespit edilerek yeni stratejiler geliştirilmesine büyük katkı sağlayacaktır. 5549 sayılı Kanun uyarınca, MASAK tarafından yükümlüler nezdinde yapılacak denetimlerde Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları, Gümrük Müfettişleri, Bankalar Yeminli Murakıpları, Gelirler Kontrolörleri, Hazine Kontrolörleri, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ve Sermaye Piyasası Kurulu Uzmanları görevlendirilmektedir. Söz konusu kişiler vergi, bankacılık, gümrük, sermaye piyasaları gibi alanlarda uzman olmakla birlikte karapara aklamaya ilişkin olarak kendi alanlarında sahip oldukları bilgi ve deneyime sahip değildirler. Bu çerçevede, MASAK bünyesinde denetim elemanları istihdamına gidilebilir. Öte yandan söz konusu sistem oluşturulana kadar MASAK uzmanlarının mevcut denetim elemanlarına eşlik etmeleri gündeme alınabilir. Bu Kurulu Başkanı, Gelir İdaresi Başkanı, İçişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdürü, Dışişleri Bakanlığı Ekonomik İşler Genel Müdürü, Hazine Kontrolörleri Kurulu Başkanı, Hazine Müsteşarlığı Banka ve Kambiyo Genel Müdürü, Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürü, Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanı, Gümrük Müsteşarlığı Gümrükler Genel Müdürü, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkan Yardımcısı, Sermaye Piyasası Kurulu Başkan Yardımcısı ve Merkez Bankası Başkan Yardımcısının katılımıyla yılda en az iki defa toplanmaktadır. 125 sayede, aklama suçuna ilişkin olarak yeterli bilgi düzeyine sahip olmayan denetim elemanlarının açığı kapatılabilir. Eğer mevcut sistem devam ettirilecekse de diğer kurumlardan görevlendirilen denetim elemanlarının sürekliliğinin sağlanarak suç gelirlerinin aklanması konusuna ilişkin tecrübe ve bilgi birikiminin sağlanması gerekmektedir. MASAK’ın personel sayısının artırılması, gerekli teknolojik imkanların sağlanması ve Kurul çalışanlarının bilgi birikimini ve tecrübelerini artırmak amacıyla başta FATF olmak üzere uluslararası kuruluşlarda görev almalarının teşvik edilmesi ve sağlanması da aklama ile mücadele kapasitesinin geliştirilmesine büyük katkı sağlayacaktır. Ayrıca, Kurul çalışanlarının konuya ilişkin olarak yurtiçi ve yurtdışında lisansüstü eğitim çalışmalarının desteklenmesi de önem arz eden bir husustur. Daha önceki bölümlerde açıklandığı üzere aklama faaliyetleri sınıraşan bir boyuta ulaşmış olup, bu durum uluslararası işbirliğini bir zorunluluk haline getirmektedir. Bu çerçevede, FATF ve benzeri kuruluşların yaptıkları çalışmalar neticesinde, aklama ile mücadele sistemlerinde önemli eksiklik ve zafiyetler bulunan, bu sebeple riskli kabul edilen ülkelere özel dikkat gösterilmesi, bu kapsamda diğer ülkelerin mali istihbarat birimleri ve adli soruşturma makamları ile MASAK arasında sıkı bir işbirliğinin oluşturulması oldukça önemlidir. Son yıllarda aklama ile mücadelenin temel bileşenlerinden olan şüpheli işlem bildirimlerinde bir artış yaşanmaktadır. Bu durumun sebebi, başta bankalar olmak üzere finans kuruluşlarının konuya ilişkin farkındalıklarının verilen eğitimler ile artırılmasıdır. Ancak, MASAK’ın 2009 yılı faaliyet raporunda belirtildiği üzere finans kuruluşları dışındaki yükümlülerden alınan şüpheli işlem bildirimleri çok düşük seviyededir. Bu nedenle, bu yükümlü gruplarına yönelik eğitim ve farkındalık faaliyetlerinin artırılması gerekmektedir. Ayrıca, aklama ile mücadelede verimliliği artırmak amacına yönelik olarak özel sektörün görüşlerinin alınması amacıyla çeşitli meslek kuruluşlarının (Türkiye Bankalar Birliği, Türkiye Barolar Birliği vb.) katılımıyla çalıştaylar düzenlenmesinin oldukça faydalı olacağı düşünülmektedir. 126 Öte yandan, aklama ile mücadelede önleyici tedbirler kadar, aklama suçunu işleyenlerin yakalanması, soruşturulması, yargılanması ve cezalandırılması ile suça konu malvarlığının müsaderesini içeren bastırıcı tedbirler de büyük önem arz etmektedir. Bastırıcı tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanması amacıyla adli birimlerde ve kolluk kuvvetlerinde uzmanlaşmanın sağlanarak, oluşturulan bilgi birikiminin verimli bir şekilde kullanılmasına yönelik çalışmalar yürütülmelidir. Bu çerçevede, Türkiye genelinde Cumhuriyet Başsavcılıklarında ekonomik suçlarla mücadelede uzmanlaşmış savcıların yer alacağı birimlerin oluşturulması ve ayrıca, aklama ile mücadelede uzmanlaşmış personelin mümkün olduğunca başka birimlerde görevlendirilmemesi gibi hususların hayata geçirilmesi aklama faaliyetlerine ilişkin soruşturma ve kovuşturmaların daha çabuk bir şekilde sonuçlandırılmasına büyük katkı sağlayacaktır. Organize suç örgütleri ile mücadele ve suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesine ilişkin farklı bakış açılarının ve çözüm önerilerinin ortaya konması amacıyla çeşitli düşünce kuruluşları bünyesinde araştırma birimlerinin oluşturulmasına yönelik çalışmalar başlatılması da Türkiye’nin mücadele kapasitesini olumlu yönde etkileyecektir. Öte yandan, TADOC bünyesinde faaliyet gösteren araştırma merkezlerinin bilimsel araştırmalar için desteklenmesi ve ortak projeler geliştirilmesi önem arz eden bir diğer husustur. Bu noktada, Polis Akademisi Başkanlığı’nın koordinasyonunda Adalet, İçişleri ve Maliye Bakanlıkları ile üniversitelerin katılımıyla bu çalışmalar yürütülebilir. Yukarıda kısaca açıklanan bu öneriler ışığında ulusal ve uluslararası düzeyde çeşitli çalışmalar yapılması sınıraşan bir sorun haline gelen organize suç örgütleri ve suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede etkinliğin artırılmasına katkı sağlayacaktır. 127 SONUÇ Uyuşturucu kaçakçılığı, insan ticareti, kaçakçılık, rüşvet ve yolsuzluk gibi organize suçlar toplumsal hayatı olumsuz yönde etkilemektedir. Bu yasadışı faaliyetlerin yarattığı olumsuz ekonomik etkilerin yanı sıra organize suç örgütlerinin sıklıkla kullandığı yöntemlerden olan baskı, şantaj, tehdit ve rüşvet, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne ve devlet otoritesine ciddi zararlar vererek toplumun devlete ve hukuka olan inancını azaltmaktadır. Bu bağlamda, özellikle 1990’lı yıllarla birlikte etki alanlarını genişleten organize suç örgütleri önemli bir güvenlik sorunu haline gelmişlerdir. Ekonomik çıkar elde etmeyi amaçlayan bu grupların temel faaliyet alanları arasında uyuşturucu ticareti, silah, göçmen, nükleer madde başta olmak üzere çeşitli kaçakçılık türleri, insan ticareti, korsan ürün üretimi ve pazarlanması, kadın ticareti ve yasadışı kumar ve bahis gibi karlılığı yüksek suçlar yer almaktadır. Birinci bölümde belirtildiği üzere, UNODC tarafından 2007 yılında yayımlanan Uyuşturucu Raporunda, uluslararası uyuşturucu ticaretinden elde edilen yıllık gelirin 320 milyar dolar civarında olduğu ifade edilmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün değerlendirmelerine göre insan ticaretinden elde edilen gelirin 32 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir. Öte yandan, birçok ülkede faaliyet gösteren Kolombiyalı, Çinli ve Rus suç örgütleri birçok yasadışı faaliyetten yıllık yaklaşık 200 milyar dolar civarında kazanç sağlamaktadırlar. Ancak, yasadışı faaliyetlerden elde edilen gelirler, diğer bir ifade ile karapara, genellikle çok yüksek meblağlarda olup nakit formunda bulunmaktadır. Elde edilen bu karapara, organize suç örgütünün hukuka aykırı fiillerini örtmek, elde edilen gelirin kaynağını gizlemek ve suç gelirini yasal sisteme dahil etmek amacıyla birtakım işlemlerden geçirilerek aklanmaktadır. Bu bağlamda, organize suç ile karapara aklama arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. 128 Diğer taraftan, suç gelirlerinin aklanması ile mücadele kapsamında yapılan çalışmalar, organize suç örgütleri ile mücadeleye de büyük katkı sağlamaktadır. Aklama faaliyetlerine ilişkin olarak yapılan incelemelerde karaparanın takibi yapılarak, organize suç örgütlerinin finans ağları ortaya çıkarılabilmektedir. Ayrıca, tespit edilen suç gelirinin müsaderesi ile organize suç örgütleri temel amaçları olan ekonomik çıkardan mahrum bırakılarak, aklamaya konu gelirin kaynağını oluşturan öncül suçların önlenmesi sağlanabilir. Bu çerçevede, karapara aklamanın önlenmesi, organize suç örgütleri ile mücadelede önemli fırsatlar sunmaktadır. Birinci bölümde belirtildiği üzere, yasadışı gelirleri aklamak amacıyla organize suç örgütleri tarafından birçok sektör kullanılmaktadır. Bu sektörlerin başında bankacılık, döviz büroları, değerli maden ve taşların ticareti, gayrimenkul alım-satımı, off-shore merkezleri, nakde dayalı ticari işletmeler, kumar ve bahis gelmektedir. Bu sektörler aracılığıyla suç gelirleri aklanırken, organize suç örgütleri ulusal sınırlarla bağlı kalmamakta, birçok ülkede aklama faaliyetlerini gerçekleştirmektedirler. Bu durum ise, uluslararası işbirliğini ve başta off-shore merkezleri olmak üzere aklama açısından suç şebekelerine büyük fırsatlar sunan ülkelerin aklama ile mücadele kapasitelerinin geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Dünya genelinde organize suç örgütleri ve karapara aklama ile mücadele amacıyla çeşitli kuruluşlar tarafından çalışmalar yürütülmektedir. Bu bağlamda, 1988 tarihli Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı BM Sözleşmesi, 2000 tarihli Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı BM Sözleşmesi, Avrupa Konseyi’nin 2005 tarihli Terörizmin Finansmanı ve Suçtan Elde Edilen Gelirlerin Aklanması, Aranması, Elkonması ve Müsaderesi Hakkındaki Sözleşmesi organize suçlar ve suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede temel uluslararası metinlerdir. Organize suçlarla mücadelenin önemli bileşenlerinden olan aklama ile mücadelede uluslararası standartları oluşturmak, ülkelerin bu standartlara uyumunu denetlemek ve karapara aklamada kullanılan yeni yöntemleri takip ederek ülkeleri bilgilendirmekle görevli FATF en önemli aktörlerden birisidir. 1990 yılında yayımlanan ve 1996 ve 2003 yıllarında revize edilen 40 Tavsiye 129 aklama ile mücadelede temel belge niteliğindedir. 40 Tavsiye’de ülke mevzuatlarının ve idari kapasitelerinin güçlendirilmesine, finans kuruluşlarının aklama ile mücadeledeki rolünün artırılmasına ve uluslararası işbirliğini geliştirmeye yönelik düzenlemeler yer almaktadır. Ayrıca, FATF ve FATF benzeri bölgesel kuruluşlar tarafından yapılan denetimler ile ülkelerin mevzuat ve uygulama eksikliklerinin tespit edilerek bu eksikliklerin giderilmesi amaçlanmaktadır. Daha önce de bahsedildiği üzere suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede finans kuruluşları büyük önem arz etmektedir. Wolfsberg Grubu ve Basel Komitesi bünyesinde yürütülen çalışmalar ile bankaların aklama suçuna karşı farkındalıklarının artırılması ve mücadele kapasitelerinin geliştirilmesi hedeflenmektedir. Sermaye piyasası aracı kurumlarının ve sigorta şirketlerinin suç gelirlerinin aklanması amacıyla kullanılmasını engellemek amacıyla IOSC ve IAIS tarafından çeşitli rehberler hazırlanmıştır. Bu durum özel sektörün farkındalığının arttığına ve suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede aktif bir rol üstlenmeyi amaçladığına işaret etmektedir. Soğuk Savaş sonrası dönemde Avrupa’nın karşılaştığı önemli güvenlik sorunlarından birisi Doğu Bloğu ülkelerinde yaşanan otorite boşluğuna bağlı olarak artan organize suçlardır. Öte yandan, küreselleşme süreci ile birlikte, Avrupalı suç örgütleri başta uyuşturucu kaçakçılığı olmak üzere birçok alanda dünyanın çeşitli bölgelerinden yasadışı gruplar ile iletişimi ve işbirliğini artırmaları ve Asyalı, Afrikalı, Latin Amerikalı ve Doğu Avrupalı suç örgütlerinin Avrupa suç piyasasında önemli bir konum elde etmeleri AB’nin organize suçlarla mücadelede kapsamlı stratejiler geliştirmesine ve uyuşturucu ve göçmen kaçakçılığı başta olmak üzere sınıraşan suçlara karşı kaynak ve geçiş ülkeleri ile işbirliğine gitmesine yol açmıştır. Bu bağlamda, Antlaşma metinlerinde organize suçlarla mücadeleye ilişkin düzenlemelere yer verilmesi, AB Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi’nde organize suçlarla mücadelenin öncelikli bir alan olarak ele alınması ve organize suçlarla mücadeleye ilişkin birçok düzenlemenin yapılması AB’nin organize suçlarla mücadeledeki kararlılığını ortaya koymaktadır. Öte yandan EUROMED ve ENP kapsamında yapılan çalışmalar, 130 AB’ye yönelik organize suç tehditlerinin AB sınırları dışarısında önlenmesinin hedeflendiğini göstermektedir. Ayrıca, birçok belgede karapara aklama ile mücadeleye ilişkin hususlara yer verilmesi, organize suçlar ile aklama arasındaki yakın ilişkiyi ve aklamanın önlenmesinin organize suç örgütleri ile mücadelenin temel bileşenlerinden olduğunu ortaya koymaktadır. AB bünyesinde suç gelirlerinin aklanması ile mücadele çalışmaları 1991 tarihinde yayımlanan Birinci Direktif ile başlamıştır. 1991 yılından günümüze kadarki süreçte AB’nin karapara aklama ile mücadele politikasında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. 1990’lı yıllarda öncül suçlar, sadece uyuşturucu kaçakçılığı ile sınırlı iken Üçüncü Direktif ile öncül suçlara tüm ağır suçlar, yolsuzluk ve sahtecilik dahil edilerek kapsam genişletilmiştir. Ayrıca, karapara aklamada sadece finansal sistem kullanılmayıp, aklayıcılar birçok iş kolundan yararlanmaktadırlar. Bu nedenle günümüzde AB’nin aklama ile mücadelesinin temelini oluşturan Üçüncü Direktif’te finans kuruluşlarının yanı sıra emlakçılar, kumarhaneler, noterler, avukatlar, muhasebeciler, özel mali denetim kuruluşları ile 15.000 Avro üzerinde nakit işlem gerçekleştiren gerçek ve tüzel kişiler de şüpheli işlemleri mali istihbarat birimlerine bildirmekle yükümlü kılınmıştır. Ayrıca, yükümlü gruplarına, iş ilişkisinin tesisinde “müşteriyi tanıma kuralı”nı uygulama amacıyla çeşitli tedbirler alma, riskli durumlarda genişletilmiş tedbirleri uygulama, iş ilişkisine ait kayıt ve belgeleri iş ilişkisinin sona ermesinden itibaren en az 5 yıl süreyle saklama şartı getirilmiş ve şüpheli işlemlerin bildirildiği mali istihbarat birimleri ile yakın işbirliği içerisinde olmaları hüküm altına alınmıştır. Karapara aklamanın birçok ülkeyi ilgilendiren bir sorun olması ve işbirliği ile bilgi değişimini gerektirmesi neticesinde Üye Devletlerin mali istihbarat birimleri arasında işbirliğini sağlamaya yönelik çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Ancak, AB tarafından suç gelirlerinin aklanması ile uluslararası mücadeleyi geliştirmeye yönelik çalışmalar sadece Üye Devletler arasındaki işbirliğini 131 sağlamak ile sınırlı değildir. Günümüzde, off-shore merkezleri ile FATF Tavsiyelerine yeterince uyum sağlayamayan ve gerekli idari ve teknik altyapıya sahip olmayan ülkeler organize suç örgütleri tarafından karapara aklama merkezi olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle, AB’ye komşu ülkelerin ve AB ile yakın ilişki içerisindeki Akdeniz ülkelerinin organize suç örgütleri ve karapara aklama ile mücadele mevzuat ve kapasitelerinin geliştirilerek, bu ülkeler ile işbirliği sağlanması amacıyla EUROMED ve ENP kapsamında çeşitli projeler yürütülmeye başlanmıştır. AB’nin organize suç örgütleri ile mücadelesinde büyük öneme haiz karapara aklamanın önlenmesi çalışmaları 1990’lardan itibaren büyük gelişme kaydetmiş ve bu uluslararası sorun ile mücadelede FATF Tavsiyeleri ile uyumlu çok boyutlu bir politika oluşturulmuştur. Ancak, önemli olan husus aklama ile mücadeleye ilişkin olarak mevzuat düzenlemelerinin Üye Devletler tarafından tam olarak uygulanmasıdır. Uygulamaya ilişkin olarak Avrupa Komisyonu tarafından bir çalışma başlatılmış olup söz konusu çalışma raporunun 2010 yılı sonunda yayımlanması beklenmektedir. Bu çalışma ile eksikliklerin tespit edilerek giderilmesine yönelik çözüm önerilerinin geliştirilmesi AB’nin suç gelirleri ile mücadelesini daha da güçlendirecektir. Öte yandan, AB tarafından aklama ile mücadeleye ilişkin bir risk haritası çalışması yapılması ve riskli bulunan ülkelere yönelik çeşitli stratejiler belirlenmesi uluslararası mücadele açısından kritik bir husustur. İşbirliği konusunda gerekli adımları atmayan ülkelere yönelik ekonomik yaptırımlara gidilmesi, bu ülkelere sağlanan kredi ve yardımların organize suç örgütleri ve karapara ile mücadele şartına bağlanması bu alanda atılabilecek adımlar olarak sıralanabilir. Ayrıca, AB tarafından hazırlanan terör örgütü listelerine veya BM Güvenlik Konseyi’nce oluşturulan El-Kaide ve Taliban ile bağlantılı kişi ve kuruluşlara ilişkin listeye benzer şekilde Üye Devletlerin veri tabanlarından yararlanarak ve FATF, Egmont Grubu ve INTERPOL gibi uluslararası kuruluşların desteği sağlanarak karapara aklama ile bağlantılı olduğu tespit edilen 132 kişi ve kuruluşlara yönelik listeler hazırlanması ve bu kişi ve kuruluşların malvarlıklarının müsadere edilmesi ile suç gelirlerinin aklanması ile mücadelede önemli bir adım atılmış olacaktır. Avrupa’ya yönelik uyuşturucu ve kaçak göçmen sevkiyatında, Türkiye önemli bir geçiş noktası olması sebebiyle AB’nin organize suçlarla mücadelesinde stratejik ortak konumundadır. Ayrıca, AB’nin suç gelirlerinin aklanmasına karşı uluslararası bir mücadele yürütmesi, Türkiye’nin karapara aklamasının önlenmesine ilişkin yasal ve idari kapasitesinin güçlendirilmesini oldukça önemli kılmaktadır. Türkiye’de, 2005 yılında AB’ye katılım müzakerelerinin başlaması ile birlikte suç gelirlerinin aklanması ile mücadeleye ilişkin AB müktesebatına uyum konusunda önemli adımlar atılmıştır. Son yıllardaki İlerleme Raporlarında da Türkiye’nin mevzuat uyumunu büyük ölçüde gerçekleştirdiği ancak mevzuatın uygulanmasında bir takım eksikliklerin bulunduğu ifade edilmektedir. Getirilen eleştiriler arasında Türkiye’nin mali istihbarat birimi olan MASAK’ın idari ve teknik altyapısının istenilen seviyede olmadığı, MASAK, kolluk kuvvetleri ve adli makamlar arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi gerektiği, şüpheli işlem bildirim sayılarında bir artış olmakla birlikte bu bildirimlerin neredeyse tamamının finans kuruluşlarından geldiği, diğer yükümlülerin konuya ilişkin farkındalıklarının artırılması gerektiği ve müsadere edilen suç kaynaklı malvarlıklarının oldukça düşük düzeyde kaldığı yer almaktadır. Bu bağlamda, Türkiye’nin suç gelirlerinin aklanması ile mücadelesini daha da ileriye taşımak için, aklama suçuna verilecek cezaların artırılarak caydırıcılığın sağlanması, MASAK’ın gerekli kaynaklar sağlanarak aklama ile mücadele kapasitesinin artırılması ve görev ve yetkilerinin genişletilmesi, özel sektöre yönelik bilinç artırıcı faaliyetlere ve eğitim çalışmalarına devam edilerek aklama ile mücadele sürecine özel sektörün dahil edilmesi, MASAK, kolluk kuvvetleri ve adli makamlar arasında işbirliği ve bilgi paylaşımının geliştirilmesi, kolluk kuvvetlerinde ve savcılıklarda aklama ile mücadele konusunda uzmanlaşmanın sağlanması, ilgili kamu kurumlarının ve üniversiteler ile düşünce kuruluşlarının 133 katılımıyla ortak projeler geliştirilmesi, uluslararası işbirliği ve bilgi değişimini artırmak amacıyla diğer ülkelerle mutabakat muhtıraları imzalanması faydalı olacağı düşünülen çalışmalardır. Sonuç olarak, 1990’lı yıllardan itibaren organize suçlara ve suç gelirlerinin aklanmasına yönelik uluslararası girişimler önemli ölçüde artmış ve buna paralel olarak AB bünyesinde de ulusal ve uluslararası güvenliğe ve siyasi ve ekonomik istikrara zarar veren bu yasadışı faaliyetlere ilişkin önemli çalışmalar yapılmıştır. Ancak bu suçların sınıraşan bir boyuta ulaşmaları AB’nin diğer ülkelerle işbirliği geliştirmesini zorunlu hale getirmektedir. Bu suçlarla mücadelede AB’nin en önemli partnerlerinden birisi oldukça önemli bir coğrafi konuma, istikrarlı siyasi ve ekonomik yapıya sahip olan ve komşu coğrafyalarla siyasi, ekonomik, kültürel ve tarihi bağları bulunan Türkiye’dir. Bu bağlamda, mevzuat uyumu ile idari ve teknik kapasitesinin güçlendirilmesinin ardından AB’ye dahil olacak Türkiye, AB’nin organize suç örgütleri ve suç gelirlerinin aklanması ile mücadelesine önemli katkılar sağlayacaktır. 134 KAYNAKÇA Kitap, Makale ve Raporlar Kitaplar Abadinsky, Howard (1999), Organized Crime, Thomas Learning, United States Aydın, Süleyman (2008), “Karapara Aklama ile Mücadele ve Uluslararası Enstrümanlar”, (Der. Süleyman Aydın), Karapara Aklama ve Terörizmin Finansmanı, Adalet Yayınevi, Ankara, s.175-225 Aydın, Süleyman ve Yılmazer, Yakup (2007), Yolsuzluk ve Mali Suçlar, Adalet Yayınevi, Ankara Aykın, Hasan ve Sözmen, Kevser (2008), Terörün Finansmanı, MASAK, Ankara Bozkurt, Enver, Özcan, Mehmet ve Köktaş, Arif (2006), Avrupa Birliği Hukuku, Asil Yayın Dağıtım, Ankara Çalışkan, Alparslan (2008), “Karapara Aklama Yöntem ve Tipolojileri ile Bu Amaçla Kullanılan Sektörler”,(Der. Süleyman Aydın), Karapara Aklama ve Terörizmin Finansmanı, Adalet Yayınevi, Ankara, s.257-279 Çelik, Kuntay, Koçağra, Selen Işıl ve Güler, Kadir (2000), Karapara Aklama: Tanımı, Aşamaları, Yöntemleri ve İlgili Uluslararası Çalışmalar, MASAK, Ankara Güner, Sedat (2003), Organize Suç Örgütleri, Kara Para ve Aklanması, Bilgi Yayınevi, Ankara Kahya, Yavuz ve Özerkmen, Necmettin (2007), Bir Gulyabani: Organize Suç Örgütleri “Mafya”, Adalet Yayınevi, Ankara Lavenex, Sandra ve Wallace, William (2005), “Justice and Home Affairs: Towards a European Public Order?”, (Der. William Wallace, Helen Wallace ve Mark Pollack), Policy Making in the European Union, Oxford University Press, Oxford, s.457-483 Lilley, Peter (2006), Dirty Dealing: The Untold Truth about Global Money Laundering, International Crime and Terrorism, Koagan Page, London Madsen, Frank (2009), Transnational Organized Crime, Routledge, London 135 MASAK (2000), Mali Eylem Görev Grubu Karapara Aklama Tipolojileri, MASAK, Ankara McDonell, Rick (2007), “UN Anti-Money Laundering Initiatives”, Der. Wouter H. Muller, Christian H. Kalin ve John G. Goldsworth), Anti-Money Laundering: International Law and Practice, John Wiley & Sons Ltd.,West Sussex, s.49-57 Micheal, D. Lyman ve Potter, Garry (2000) Organized Crime, Prentice Hall, New Jersey Rees, Wyn (2005), “The External Face of Internal Security”, (Der. Christopher Hill and Michael Smith), International Relations and the European Union, Oxford University Press, Oxford, s.205-225 Schott, Paul Allan (2006), Reference Guide to Anti-Money Laundering and Combating the Financing of Terrorism, The World Bank and International Monetary Fund, Washington Smith, Karen (2003), European Union Foreign Policy in a Changing World, Polity Press, Cambridge Wright, Alan (2006), Organised Crime, Willan Publishing, Devon, United Kingdom Makaleler Aykın, Hasan (2007a), “Dünyanın (…) nci Büyük Endüstrisi Organize Suç Örgütleri ve Kara Para Aklama-1”, Yaklaşım Dergisi, Sayı 176, s.44-48 Aykın, Hasan (2007b), “Dünyanın (…) nci Büyük Endüstrisi Organize Suç Örgütleri ve Kara Para Aklama-2”, Yaklaşım Dergisi, Sayı 177, s.41-45 Ersoy, Ömer (2006), “Sosyolojik Açıdan Organize Suçu Anlamaya Yönelik Çabalar”, Avrasya Dosyası, Cilt: 12, Sayı: 3, 2006 s.221-255 Kurtbağ, Ömer (2003), “Avrupa-Akdeniz Ortaklığı: Barcelona Süreci”, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Cilt: 3, No:1, Ankara, s.73-92 Mylonaki, Emmanouela (2002), “The Manipulation of Organised Crime by Terrorists: Legal and Factual Perspectives”, International Criminal Law Review, Cilt: 2, Sayı: 3, s.213-235 Öztürk, Abdurrahman (2003), “Bir Organize Suç Olarak Karapara Aklamayla Ulusal ve Uluslararası Planda Mücadele”, Avrasya Dosyası, Cilt: 9, Sayı: 2, s.142170 Shelley, Louise (1995), “Transnational Organized Crime: An Imminent Threat to the Nation State”, Journal of International Affairs, Cilt: 48 Sayı: 2, s.463-489 136 Thachuk, Kimberly (2006), “Terörizme Destek Veren Kaynaklarla Mücadele”, Küresel Terörizm ve İşbirliği Sempozyumu, Genelkurmay Başkanlığı Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi, Ankara, s.57-75 Üstün, Oktay (2008), “Karapara Aklama ve Terörün Finansmanı ile Mücadelede Uluslararası Girişimler ve Araçlara Toplu Bakış”, Bankacılar Dergisi, Sayı: 65, s19-36 Raporlar Council of Europe (2004), Organized Crime Situation Report 2004, Strasbourg Council of Europe (2002), Crime Analysis: Organised Crime-Best Practice Survey No.4, Strasbourg European Police Office (2009), European Organized Crime Threat Assessment 2009, Hague FATF (2009), Money Laundering through the Football Sector, Paris FATF (2006), Report on New Payment Methods, Paris MASAK (2009), 2009 Faaliyet Raporu, Ankara UNODC (2007), World Drug Report, Vienna Tezler Danzanjamts, Dül (2008), Karapara Aklama ile Mücadelede Uluslararası Boyut, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü, Ankara Ersoy, Ömer (2005), Organize Suç Olgusu ve Ulusal Mücadele Konsepti, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitütüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Özdemir, Emrah (2006), Sınıraşan Örgütlü Suç Gruplarının Uluslararası Güvenliğe Etkilerinin Kolombiya ve İtalya Örnekleri Üzerinden Değerlendirilmesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kara Harp Okulu, Savunma Bilimleri Enstitüsü, Ankara Ütük, Özgür (2009), International Fight against the Financing of Terrorism, ODTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Yalçın, Ersin (2007), Sınıraşan Organize Suçlarla Mücadelede Avrupa BirliğiTürkiye İlişkileri, Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 137 Hukuki Metinler Action Plan to Combat Organized Crime, Official Journal C 251, Brussels, 1997 Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 24.03.2001/24352 Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 24.07.2003/25178 Council of Europe Committee of Ministers, Recommendation No. R (80) 10 of the Committee of Ministers to Member States on Measures against the Transfer and the Safekeeping of Funds of Criminal Origin, 1980, https://wcd.coe.int/com.instranet.InstraServlet?command=com.instranet.CmdBlob Get&InstranetImage=1358419&SecMode=1&DocId=668574&Usage=2 Council of Europe, Convention on Laundering, Search, Seizure and Confiscation of the Proceeds from Crime, Strasbourg, 1990 Council of Europe, Convention on Laundering, Search, Seizure and Confiscation of the Proceeds from Crime and on the Financing of Terrorism, Warsaw, 2005 Council of the European Communities, Council Directive 91/308/EEC of 10 June 1991 on prevention of the use of the financial system for the purpose of money laundering, Official Journal L 166, Brussels, 1991 Council of the European Union, 98/699/JHA: Joint Action of 3 December 1998 adopted by the Council on the basis of Article K.3 of the Treaty on European Union, on money laundering, the identification, tracing, freezing, seizing and confiscation of instrumentalities and the proceeds from crime, Official Journal L 333, Brussels, 1998 Council of the European Union, Joint action of 21 December 1998 adopted by the Council on the basis of Article K.3 of the Treaty on European Union, on making it a criminal offence to participate in a criminal organisation in the Member States of the European Union, 98/733/JHA, Official Journal L351, Brussels, 1998 Council of the European Union, Council Decision of 17 October 2000 concerning arrangements for cooperation between financial intelligence units of the Member States in respect of exchanging information, Official Journal L 271, Brussels, 2000 Council of the European Union, Council Decision of 8 March 2001 on the principles, priorities, intermediate objectives and conditions contained in the Accession Partnership with the Republic of Turkey, 2001/235/EC, Official Journal L 85, Brussels, 2001 138 Council of the European Union, Council Framework Decision of 26 June 2001 on money laundering, the identification, tracing, freezing, seizing and confiscation of instrumentalities and the proceeds of crime, Official Journal L 182, Brussels, 2001 Council of the European Union, Council Framework Decision on the European Arrest Warrant and Surrender Procedures between Member States, Official Journal L 190, Brussels, 2002 Council of the European Union, Council Decision of 19 May 2003 on the principles, priorities, intermediate objectives and conditions contained in the Accession Partnership with the Republic of Turkey,2003/398/EC, Official Journal L145, Brussels, 2003 Council of the European Union, The Hague Programme 16054/04 JAI 559, Brussels, 2004, http://ec.europa.eu/justice_home/doc_centre/doc/hague_programme_en.pdf Council of the European Union, Council Decision of 23 January 2006 on the principles, priorities, intermediate objectives and conditions contained in the Accession Partnership with the Republic of Turkey, 2006/35/EC, Official Journal L 22, Brussels, 2006 Council of the European Union, Council Decision 2007/845/JHA of 6 December 2007 concerning cooperation between Asset Recovery Offices of the Member States in the field of tracing and identification of proceeds from, or other property related to, crime, Official Journal L 332, Brussels, 2007 Council of the European Union, Council Decision of 18 February 2008 on the principles, priorities and conditions contained in the Accession Partnership with the Republic of Turkey and repealing Decision 2006/35/EC, 2008/157/EC, Official Journal L 051, Brussels, 2008 Council of the European Union, Council Framework Decision 2008/841/JHA of 24 October 2008 on the fight against organize crime, Official Journal L 300, Brussels, 2008 Council of the European Union and European Commission, Action Plan of the Council and the Commission on how best to implement the provisions of the Treaty of Amsterdam on an area of freedomi security and justice, Offical Journal C 019, Brussels, 1999 European Commission, Joint Report from Commission Services and EuropolTowards an European Strategy to Prevent Organised Crime, Commission Staff Working Paper, SEC (2001) 433, Brussels, 2001 European Commission, Communication from the Commission: European Neighbourhood Policy Strategy Paper, COM(2004) 373 final, Brussels, 2004 139 European Commission, Communication from the Commission to the Council and the European Parliament: Developing a Strategic Concept on Tackling Organized Crime, COM (2005) 232 final, Brussels, 2005 European Commission, Turkey 2005 Progress Report, COM (2005) 561 final, Brussels, 2005 European Commission, Turkey 2006 Progress Report, COM (2006) 649 final, Brussels, 2006 European Commission, Turkey 2007 Progress Report, COM (2007) 663, Brussels, 2007 European Commission, Turkey 2008 Progress Report, COM (2008) 674, Brussels, 2008 European Commission, Communication from the Commission to the European Parliament and the Council on Proceeds of organized crime: Ensuring that “crime does not pay”, COM(2008) 766 final, Brussels, 2008 European Commission, Turkey 2009 Progress Report, COM (2009) 533, Brussels, 2009 European Commission, Commission Staff Working Document accompanying the Communication from the Commission to the European Parliament and the Council on the Implementation of the European Neighbourhood Policy in 2008, SEC(2009) 522/2, Brussels, 2009 European Parliament and the Council of the European Union, Directive 2001/97/EC of the European Parliament and of the Council of 4 December 2001 amending Council Directive 91/308/EECon prevention of the use of the financial system for the purpose of money laundering, Official Journal L 344, Brussels, 2001 European Parliament and the Council of the European Union, Proposal for a Directive of the European Parliamnet and of the Council on the prevention of the use of the financial system for the purpose of money laundering, including terrorist financing, COM/2004/0448 final, 2004 European Parliament and the Council of the European Union, Directive 2005/60/EC of the European Parliament and of the Council of 26 October 2005 on the prevention of the use of the financial system for the purpose of money laundering and terrorist financing, Official Journal L 309, Brussels, 2005 Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 09.01.2008/26751 140 Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Yükümlülüklere Uyum Programı Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 16.09.2008/ 26999 The Prevention and Control of Organized Crime: A European Union Strategy for the Beginning of the New Millennium, Official Journal C 124, Brussels, 2000 Treaty of Amsterdam amending the Treaty on European Union, the Treaties Establishing the European Communities, Official Journal C 340, Brussels, 1997 Treaty of Lisbon, Official Journal C 306, Brussels, 2007 Treaty on European Union, Official Journal C 191, Brussels, 1992 Türkiye’nin AB Müktesebatına Uyum http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=6&l=1 Programı 2007-2013, United Nations (1988), Convention against Illicit Traffic in Narcotic Drugs and Psychotropic Substances, Vienna United Nations (2000), Convention against Transnational Organized Crime, Palermo 2008/14481 sayılı Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı ile Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Bakanlar Kurulu Kararı, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 31.12.2008/27097 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 12.10.2004/25611 5549 Sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 18.10.2006/26323 5918 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Resmi Gazete Tarih/Sayı: 09.07.2009/27283 Elektronik Kaynaklar A Secure Europe in a Beter World: European Security Strategy, Brussels 2003, http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/78367.pdf (17.03.2010) Basel Committee (1988), Prevention of Criminal Use of the Banking System for the Purpose of Money-Laundering, http://www.bis.org/publ/bcbsc137.pdf?noframes=1 (09.03.2010) 141 Basel Committee, International Organization of Securities Commission ve International Association of Insurance Supervisors (2003), Initiatives by the Basel Committee, International Organization of Securities Commission ve International Association of Insurance Supervisors to Combat Money Laundering and the Financing of Terrorism, http://www.bis.org/publ/joint05.pdf?noframes=1 (09.03.2010) Egmont Group (2004), Information Paper on Financial Intelligence Units and the Egmont Group, http://www.egmontgroup.org/library/download/3 (03.02.2010) FATF, 40 Recommendations, http://www.fatf-gafi.org/dataoecd/7/40/34849567.PDF (03.02.2010) Moulette, Patrick (2000), “Money Laundering: Staying Ahead of the Latest Trends”, OECD Observer, Sayı: 220, Paris, http://www.oecdobserver.org/news/fullstory.php/aid/244 (22.11.2009) Fondation Robert Schuman (2007), “The Lisbon Treaty: 10 easy-to-read fact sheets”, http://www.robert-schuman.eu/doc/divers/lisbonne/en/10fiches.pdf (24.03.2010) http://ec.europa.eu/europeaid/where/neighbourhood/regionalcooperation/documents/infonotes_enpisouth_regional_cooperation_en.pdf (28.03.2010) http://ec.europa.eu/internal_market/company/financial-crime/index_en.htm#study (02.05.2010) http://europa.eu/legislation_summaries/justice_freedom_security/free_movement_ of_persons_asylum_immigration/l33020_en.htm (21.03.2010) http://europa.eu/legislation_summaries/economic_and_monetary_affairs/institutio nal_and_economic_framework/treaties_maastricht_en.htm (21.03.2010) http://ec.europa.eu/justice_home/news/information_dossiers/the_hague_priorities/ (17.03.2010) http://ec.europa.eu/world/enp/howitworks_en.htm (28.03.2010) http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=69&l=1 (15.04.2010) http://www.abgs.gov.tr/files/tarama/tarama_files/04/screening_report_04_tr_inter net_en.pdf (15.04.2010) http://www.abgs.gov.tr/files/tarama/tarama_files/24/screening_report_24_tr_inter net_en.pdf (15.04.2010) http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=44460&l=1 (22.04.2010) 142 http://www.bis.org/list/bcbs/tid_32/index.htm (09.03.2010) http://www.cepol.europa.eu/ (22.04.2010) http://www.europarl.europa.eu/summits/tam_en.htm (02.03.2010) http://www.europol.europa.eu/index.asp?page=introduction (24.03.2010 http://www.fatf-gafi.org/dataoecd/34/29/44636171.pdf (07.05.2010) http://www.fatf-gafi.org/dataoecd/34/28/44636196.pdf (07.05.2010) http://www.fatfgafi.org/document/29/0,3343,en_32250379_32235720_33659613_1_1_1_1,00.ht m (20.02.2010) http://www.fatfgafi.org/pages/0,3417,en_32250379_32236836_1_1_1_1_1,00.html (03.02.2010) http://www.fatfgafi.org/pages/0,3417,en_32250379_32236992_1_1_1_1_1,00.ht ml (07.05.2010) http://www.fbi.gov/hq/cid/orgcrime/glossary.htm (12.11.2009) http://www.fincen.gov/whatsnew/pdf/CTRPamphletBW.pdf (01.03.2010) http://www.gumruk.gov.tr/trTR/abdisiliskiler/Dokumanlar/AB%20Müktesebatına%20Uyum%20çalışmaları% 20Ek%201[1].doc (22.04.2010) http://www.ikv.org.tr/icerik.asp?konu=haberler&baslik=MÜZAKERE İZLEME KARNESİ...&id=1504 (20.04.2010) SÜRECİ http://www.imf.org/external/np/mae/oshore/2000/eng/back.htm (02.03.2010) http://www.interpol.int/Public/OrganisedCrime/default.asp (10.02.2010) http://www.kom.gov.tr/Tr/KonuDetay.asp?id=6&BKey=74 (16.0.2010) http://www.masak.gov.tr/SucGelirlerininAklanmasi/genel_bilgi.htm (21.02.2010) http://www.masak.gov.tr/mevzuat/sucgelirlerinin_aklanması/ulusal_mevzuat.htm (02.05.2010) http://www.masak.gov.tr/SucGelirlerininAklanmasi/kronoloji.htm (20.04.2010) http://www.mfa.gov.tr/turkiye-ab-iliskileri.tr.mfa (07.04.2010) http://www.un.org/sc/committees/1267 (07.05.2010) 143 http://www.unodc.org/unodc/en/money-laundering/globalization.html (20.02.2010) http://www.unodc.org/unodc/en/organized-crime/index.html?ref=menuside (24.02.2010) http://www.wolfsberg-principles.com/corresp-banking.html (08.03.2010) http://www.wolfsberg-principles.com/privat-banking.htm (08.03.2010) http://www.wolfsberg-principles.com/standards.html (08.03.2010) 144