BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ARİFESİNDE TÜRK

advertisement
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TARİH ANABİLİM DALI
TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİ BİLİM DALI
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ARİFESİNDE
TÜRK - BULGAR İLİŞKİLERİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Ayşe ERYAMAN
Tez Danışmanı
Doç. Dr. Vahdet KELEŞYILMAZ
Ankara – 2009
ONAY
Ayşe ERYAMAN tarafından hazırlanan “Birinci Dünya Savaşı Arifesinde
Türk-Bulgar İlişkileri” adlı bu çalışma 30/06/2009 tarihinde yapılan
savunma sınavı sonucunda oybirliği ile başarılı bulunarak jürimiz tarafından
Tarih Anabilim dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.
(Unvanı, Adı ve Soyadı) (Başkan)
Prof. Dr. Mehmet ŞAHİNGÖZ
(Unvanı, Adı ve Soyadı)
Prof. Dr. Mustafa TURAN
(Unvanı, Adı ve Soyadı)
Doç. Dr. Vahdet KELEŞYILMAZ
i
ÖNSÖZ
Bu çalışmada, Birinci Dünya Savaşı arifesinde İttifak ve itilaf Devletleri
gruplarının oluşmaya başladığı bir dönemde Balkan Savaşları’ndan yenilerek
çıkan ve bundan sonraki süreçte uluslararası sistemden beklentilerini ve
hedeflerini belirleyerek dış politikasını şekillendiren Bulgaristan ile Türkiye
arasındaki ilişkiler özellikle dönemin basınına dayanılarak aydınlatılmaya ve
değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Birinci Dünya Savaşı arifesinde Balkan Savaşları’nın getirdiği yeni
durum
çerçevesinde
gerek
Sırbistan
ve
Yunanistan
tarafından
Makedonya’daki Türk ve Bulgar’a karşı takip edilen politikalar ve gerekse
Avusturya – Macaristan ve Rusya’nın uyguladıkları yeni Balkan politikaları ile
Türk-Bulgar ilişkileri yeni bir gelişme sürecine girmiştir. Bu süreçte
Bulgaristan tarafından Türkiye’ye karşı bir yönelme gözlenmiştir. İkinci
Balkan Savaşı’nda Bulgaristan’ın Sırbistan, Yunanistan ve Romanya
karşısında aldığı büyük yenilgi ve bu savaşta Rusya’nın bile Romanya’nın
yanında yer alarak Bulgaristan’ın karşısına geçmesinin yarattığı hayal
kırıklığı bu ülkenin tekrar Osmanlı Devleti ile iyi ilişkiler kurmak istemesinin
önemli
nedenlerindendir.
Balkan
Savaşları’nın
Bulgaristan
üzerine
oluşturduğu etki ve bu zaman dilimi içinde Bulgaristan ve Osmanlı Devleti’nin
menfaatlerinin ortaklığı Türk-Bulgar ilişkilerinde bir yakınlaşmanın doğmasına
neden olmuştur. Avusturya Veliahdının bir Sırplı tarafından öldürülmesi ile
Birinci Dünya Harbi başlamış, bundan sonraki safhada Türk-Bulgar ilişkileri,
Osmanlı Devleti’nin Bulgaristan’ı müttefik olarak Osmanlı Devleti safına
çekme çabaları temeline dayanmıştır.
Başta dönemin önemli gazeteleri olan Tasfir-i Efkâr ve Sabah
Gazeteleri ile arşiv belgelerinden yararlandığımız bu çalışmada bana yol
gösteren ve desteğini esirgemeyen değerli Hocam Doç. Dr. Vahdet
KELEŞYILMAZ’a
teşekkürü
bir
borç
bilirim.
Ayrıca
çalışmamın
redaksiyonundaki yardımlarından dolayı Mustafa BOSTANCI’ya teşekkür
ederim.
Ayşe ERYAMAN
Ankara,2009
ii
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ............................................................................................................ i
İÇİNDEKİLER ................................................................................................. ii
KISALTMALAR ............................................................................................. iv
GİRİŞ ..............................................................................................................1
I. BÖLÜM
BALKAN SAVAŞLARI’NDAN SONRA TÜRKİYE - BULGARİSTAN
İLİŞKİLERİ
A- BALKAN SAVAŞLARI’NIN YARATTIĞI YENİ DURUM ..............................7
B- MAKEDONYA MESELESİ........................................................................10
C-AVUSTURYA-MACARİSTAN İMPARATORLUĞU VE RUSYA’NIN
BALKAN POLİTİKALARI...........................................................................15
D-BULGARİSTAN’IN DURUMU VE TÜRK –BULGAR İLİŞKİLERİ...............20
1- Bulgaristan’ın Siyasi Durumu...............................................................20
2- Bulgaristan’ın Ekonomik Durumu.........................................................28
3- Bulgaristan’ın Askeri Durumu ..............................................................32
II. BÖLÜM
TÜRK-BULGAR YAKINLAŞMASI
A- BULGARİSTAN’IN BALKAN DEVLETLERİ İLE İLİŞKİLERİ VE
TÜRK-BUGAR İLİŞKİLERİNE YANSIMASI .............................................36
1- Bulgaristan-Yunanistan İlşkileri............................................................36
2- Bulgaristan-Sırbistan İlişkileri...............................................................41
3- Bulgaristan-Romanya ilişkileri..............................................................45
B- TÜRK-BULGAR İTTİFAKINI HAZIRLAYAN GELİŞMELER......................50
1- Balkan Savaşları’ndan Sonra Bulgaristan’ın Takip Ettiği
Siyaset.................................................................................................50
2- Türk-Bulgar İttifakını Gerektiren Ortak Menfaatler ...............................54
iii
III. BÖLÜM
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ARİFESİNDE TÜRKİYE ve BULGARİSTAN
A- SARAYBOSNA SUİKASTİ’NİN TÜRKİYE VE BULGARİSTAN
ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ ..........................................................................61
1- Saraybosna Suikasti’nin Bulgaristan’daki Yankıları ve Bulgaristan’ın
Takip Edeceği Politikanın Belirtileri......................................................61
2- Saraybosna Suikasti ve Türkiye’nin Takip Edeceği Bulgaristan
Siyaseti ................................................................................................67
B- TÜRKİYE’NİN BULGARİSTAN’I MÜTTEFİK OLARAK KENDİ SAFINA
ÇEKME GİRİŞİMLERİ..............................................................................71
1- Talat ve Halil Beyler’in Sofya ve Bükreş Seyahatleri ve
Bu Seyahatlerin Yankıları ....................................................................71
2- Rusya ve İtilaf Devletleri’nin Bulgaristan Politikası ve Bulgaristan
Kamuoyu..............................................................................................84
3- Talat ve Halil Beyler’in Sofya ve Bükreş Seyahatlerinin Sonuçları ve
Türk-Bulgar Dostluk ve İttifak Antlaşması ..........................................101
4- İttifak ve Dostluk Antlaşmasından Sonra Bulgaristan Tarafından
Takip Edilen Siyaset ..........................................................................110
SONUÇ.......................................................................................................117
KAYNAKÇA ...............................................................................................125
EKLER........................................................................................................132
ÖZET ..........................................................................................................165
ABSTRACT ................................................................................................166
iv
KISALTMALAR
a.g.e.
: Adı geçen eser
a.g.m.
: Adı geçen makale
Arş.
: Arşiv
BDH
: Birinci Dünya Harbi
C.
: Cilt
Çev.
: Çeviren
D.
: Dosya
Der.
: Derleyen
Ed.
: Editör
F.
: Fihrist
Haz.
:Hazırlayan
K.
: Kısım
Kl.
: Klâsör
S.
: Sayı
s.
: Sayfa
TTK
: Türk Tarih Kurumu
v.d.
: ve devamı
Yay. Haz.
: Yayına Hazırlayan
GİRİŞ
Başta Rusya olmak üzere Avrupalı emperyalist devletler, Balkanlarda
nüfuz kurmak amacıyla, bu coğrafyada yaşayan etnik unsurları kışkırttılar ve
yüzyıla aşkın bir süredir devam eden düşmanlıkların tohumlarını ektiler. Bu
tarihsel sürecin en önemli tetikleyicilerinden biri 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı
ve hemen arkasından imzalanan Ayastefanos ve Berlin Antlaşmalarıydı.1
1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nda ağır bir yenilgi alan Osmanlı Devleti,
3 Mart 1878’de Ayastefanos Antlaşması’nı imzalamak zorunda kaldı. Avrupa
ve Balkanları altüst eden anlaşmanın sonucunda Büyük Bulgaristan kuruldu.2
Ayastefanos Antlaşması, sınırları kuzeyde Tuna Nehri, doğuda
Karadeniz, güneyde Ege Denizi ve batıda Arnavutluk’a dayanan bir
Bulgaristan kurulmasını ön görmekteydi.3
Ayrıca Karadağ, Sırbistan ve Romanya topraklarını genişletip ve
bağımsızlıkları kabul ediliyordu. Ayastefanos Antlaşması ile Osmanlı Devleti
parçalanmakta bir Tuna ve Balkan Devleti olmaktan uzaklaşmaktaydı.4
Nevar ki İngiltere ve Avusturya, Rusya’nın bölgede etkin bir hale
gelmesine, şark meselesini bölgede kendi lehine çözmüş olmasına ve yeni
kurulan devletlerin toprak bütünlüğüne itiraz ettiler.5
1
Kemal Yakut, “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bulgaristan Müftülerinin Statüsü (1878-1929)”,
Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler
Kitabı, Eskişehir, Odun Pazarı Belediyesi Yayınları:7, 2005, s. 335.
2
Yakut, a.g.m., s. 335.
M. Türker Acaroğlu, Bulgaristan’da Türkçe Yer Adları Kılavuzu, Ankara, Kültür ve Turizm
Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları:89,halk Edebiyatı Dizisi:12, 1988, s. 29.
Mahir Aydın, Şarki Rumeli Vilayeti, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi,1992, s. 17.
3
Yusuf Sarınay, “Osmanlı Devleti’nin Bulgaristan’ın Bağımsızlığını Tanıması ve Türk Bulgar
ilişkilerinin Gelişmesi (1908-1914)”, Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar
İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Eskişehir, Odun Pazarı Belediyesi Yayınları:7, 2005, s.
133.
4
Zafer Koylu, “Ayastefanos Antlaşması ve Sonrasında Balkanlar’da Bulgaristan’ın Genişleme
Politikaları: Makedonya”, Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri
Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Eskişehir, Odun Pazarı Belediyesi Yayınları:7 2005, s. 106.
5
Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi Birinci :Meşrutiyet ve İstibdat Devirleri (1876-1907), C. 8,
Ankara, 1988, s. 67; Aydın, a.g.e., s. 17.
2
Avusturya, böyle geniş ve büyük bir Bulgaristan’ın kendisinin Selanik
yolunu keseceğini gördü. Ayrıca Bulgaristan Rusya’nın etkisinde olacağına
göre, Rusya’nın Balkanlardaki egemenliği tartışmasız bir dayanak kazanmış
olacaktı.6 İngiltere ise Ayastefanos Antlaşmasına şu noktalar da karşı
çıkıyordu. Bu antlaşma ile Ege Denizi kıyılarına yeni bir denizci devlet
çıkmaktadır. Ayrıca Balkan yarımadasının Slav olmayan halkları yok olma
tehdidi altına girmektedir. Ayastefanos Osmanlı Devleti’ni o derece Rusya’nın
tehdidi altına sokmaktadır ki bu devletin yapması gereken ve diğer devletleri
de yakından ilgilendiren fonksiyonlarını, bağımsız bir şekilde ifa etmesi
imkansız hale gelmektedir.
Bu tehlikenin ortadan kaldırılması için Bulgaristan’ın Ege’den ve
Makedonya’dan uzaklaştırılması gerekirdi.7
Başta, İngiltere ve Avusturya olmak üzere, Avrupalı büyük devletler
anlaşmanın yeniden düzenlenmesi hususunda baskı yapmışlar sonuçta,
Ayastefanos Antlaşması değişikliğe uğratılarak yerine 13 Temmuz 1878
tarihinde Berlin Antlaşması imzalanmıştır.8
Böylece Büyük Bulgaristan daha doğmadan yok edilmiş oldu. Çünkü
Ayastefanos Antlaşması ile kurulan Büyük Bulgaristan üç bölgeye ayrıldı.
Birinci bölge Osmanlı Devletine vergi bağı ile bağlı muhtar bir Bulgar devleti
kuruluyordu. İkinci bölge, Balkanların güneyinde Doğu Rumeli adını alarak
Osmanlı Devleti’ne bağlı muhtar bir eyalet kuruluyordu. Üçüncü bölge
Makedonya olup, Türk denetimine bırakılmıştı.9 Balkanlarda oluşturulan bu
6
Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914) ,2.Baskı, Ankara, Türk Tarih Kurumu
Basımevi, 1999, s. 523; Tarihte Türk Bulgar İlişkileri, Ankara, Genelkurmay Basımevi 2004, s.
66.
7
Armaoğlu, a.g.e., s. 524; Tarihte Türk-Bulgar …, s. 66.
8
Sarınay, a.g.m., s. 133.
9
Nihat Erim, Devletlerarası Hukuki ve Siyasi Tarih Metinleri: Osmanlı İmparatorluğu
Andlaşmaları, C. 1, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1953, s. 409.
3
yeni statüko ise daha sonraki dönemlerde önüne geçilmez olaylara neden
olacaktı.10
Berlin Antlaşması’ndan sonra Rus Çarı’nın akrabası olan Alexander’in
prens olarak seçildiği Bulgaristan yarı bağımsız bir statü kazanmıştır. Ancak,
Bulgaristan 22 Eylül 1908 tarihine kadar geçen dönemde fiilen bağımsız bir
devlet gibi hareket etmiştir.11
1878-1908 tarihleri arasında yarı bağımsız statüdeki Bulgar yönetemi
ile Osmanlı Devleti ikili ilişkilere önem vermiş, Bulgaristan’a komiser ünvanı
ile bir temsilci atanmıştır. Bulgaristan’ın Doğu Rumeli eyaletini ilhak etmesi ve
Makedonya’yı topraklarına katarak Büyük Bulgaristan’ı gerçekleştirme
çabaları iki ülke ilişkilerini etkileyen önemi sorunlar olmuştur.12
1878 Berlin Antlaşması ile özerklik kazanan ve bu sayede giderek
Osmanlı Devleti ile bağları kopan Bulgarlar ne Ayastefanos Antlaşması ile
öngörülen “Büyük Bulgaristan’ı” ne de bağımsızlık idealini unutmuşlardı.13
Osmanlı Devleti’nde 24 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanının
getirdiği hürriyet havası içinde Bulgaristan bağımsızlığını ilan etmiştir.14
Osmanlı Hükümeti Bulgaristan’ın bağımsızlık ilanını Berlin Antlaşması’na
aykırı olduğunu ileri sürerek meselenin çözümü için uluslararası bir konferans
toplanmasını talep etmiş, fakat başarılı olamamıştır.15
10
Abdullah Kuloğlu, “Balkan Devletlerinin Osmanlı İmparatorulğu’ndan Ayrılma Sebepleri”, Askeri
Tarih Bülteni, Yıl: 5, S. 9, Ankara, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı
Yayınları,1980, s. 46.
11
A. Gül Tokay, “Osmanlı – Bulgar İlişkileri (1878-1908)”, Osmanlı, C. 2, Ankara, Yeni Türkiye
Yayınları, 1999, s. 319.
12
Sarınay, a.g.m., s. 134.
13
Yasemin Avcı, “Bağımsız Bulgaristan ile Osmanlı Devleti Arasında Modern Diplomasi (19081912), Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri Sempozyumu,
Bildiriler Kitabı, Eskişehir, Odun Pazarı Belediyesi Yayınları:7, 2005, s. 292.
14
Sarınay, a.g.m., s. 134.
15
Tokay, a.g.m., s. 326.
4
Sonuçta, 19 Nisan 1909 tarihinde Osmanlı Hükümeti ile Bulgaristan
arasında İstanbul’da imzalanan iki protokol ile Osmanlı Devleti Bulgaristan’ın
bağımsızlığını resmen tanımıştır.16
Fransa’nın
yenilmesi
ve
Alman
ulusal
birliğinin
kurulmasıyla
sonuçlanan 1870 Fransa ve Prusya savaşlarından sonra Avrupa ve dünyada
yeni bir dönem açılmıştır.17 Bu dönemde Avrupalı devletler birbirleriyle
karşılıklı çıkar ve denge anlaşmaları peşindeydiler. Almanya’nın lideri
Bismarc’ın izlediği “Fransa’yı yalnız bırakma” politikasının sonucu oluşan
ittifaklar ve anlaşmalar18 bu devletlerin balkanlar üzerindeki çıkarlarını açığa
vurmaktaydı.19
Aynı dönemde Avusturya’nın Balkanlarda yayılma emellerine karşı
Rusya, Balkan ülkeleri arasında işbirliği faaliyetlerini hızlandırmıştır. Sonuçta
Makedonya topraklarını paylaşma konusunda kendi aralarında mücadele
yürüten Balkan ülkeleri, menfaatlerini koruma yolunu seçerek aralarında
ittifak yapmışlardır.20
Osmanlı Devleti’i içinde bazı karışıklıkların yaşandığı bir dönemde
Bulgarlar, Yunanlılar, Sırp ve Karadağlılar Balkanlar’da Osmanlı aleyhinde bir
Balkan İttifakı meydana getirmiştir.21
Dört Balkan Devleti Osmanlı Devletine bir nota vererek Balkan
Savaşları’nı başlatmışlardır.22
Aslında, Balkan Savaşları’nın sebeplerini Ayastefanos Antlaşması’na
kadar götürmek mümkündür. Bu antlaşmayla Bulgaristan’ın sınırları içine
Makedonya’nın da katılması ve Sırbistan’ın bağımsızlığını alması, bağımsız
16
Sarınay, a.g.m., s. 134; Tarihte Türk-Bulgar …, s. 79; Rıfat Uçarol, Siyasi Tarih, İstanbul, 1985,
s. 357.
17
Haluk Ülman, Birinci Dünya Savaşına Giden Yol, Ankara,Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi Yayınları, 1973, s. 85; Koylu, a.g.m., s. 109.
18
Ülman, a.g.e., s. 95; Koylu, a.g.m., 109.
19
Koylu, a.g.m., s. 109.
20
Gül Tokay, “Meşrutiyet Dönemi Dış İlişkileri 1908-1914”, Türk Dış Politikasının Analizi, Der:
Faruk Sönmezoğlu, İstanbul, 2001, s. 42.
21
Hüdai Şentürk, Osmanlı Devleti’nde Bulgar Meselesi (1850-1875), Ankara, Türk Tarih Kurumu
Basımevi, 1992, s. 215.
22
Oral Sander, Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918’e, Ankara, İmge Yayınları, 1989, s. 228; Muzaffer
Erendil, Tarihte Türk-Bulgar İlişkileri, Ankara, Genelkurmay Basımevi, 1976, s. 84.
5
Sırbistan’ın ilk günden itibaren topraklarını devamlı genişletmeye çalışması23
Berlin Antlaşmasının Bulgaristan’da yarattığı hayal kırıklığı ve nihayet
Yunanistan’ın bağımsızlığını aldığı tarihten itibaren topraklarını devamlı
kuzeye doğru genişletmek istemesi, bütün bunlar, Osmanlı İmparatorluğu’nu
Avrupa’da tasfiye eden meselelerin esas kaynağını teşkil eden gelişmeler
olarak kabul edilir. Doğal olarak, bunlara Rusya’nın Balkan Slavları
üzerindeki kışkırtmalarını da eklemek gerekir.24
İki safhalı olan Balkan Savaşları’nın 1912 yılı Ekim ayında başlayan ilk
devresi Osmanlı Devleti’nin yenilgisiyle sonuçlanmıştır. 30 Mayıs 1913
tarihinde imzalanan Londra Antlaşması ile Osmanlı Devleti Midye-Enez
hattının batısında kalan Balkan topraklarını kaybetmiştir.25
Londra Barışı’na göre Osmanlı Devleti, Girit, Makedonya, Trakya ve
Arnavutluk ile Adalar Denizi’ndeki adaların çoğunu terk etmek zorunda
kalmıştır. Bu durumda Türkiye’nin Avrupa’daki toprakları İstanbul ve
çevresiyle sınırlı kalıyordu. Sınır hemen hemen düz bir çizgi halinde Enez’le
Midye arasına çekilerek Edirne’yi Bulgar sınırının içinde bırakıyordu.26
Londra Antlaşmasıyla, Osmanlı Devleti Midye-Enez hattının batısında
kalan topraklarını Balkanlı müttefiklere bırakınca, bu geniş toprakların
paylaşılması konusundaki anlaşmazlık II. Balkan Savaşı’na sebebiyet
vermiştir.27
Sırbistan
Makedonya’da
işgal
ettiği
yerlerin
Bulgaristan’a
verilmesinden, Bulgaristan’da Makedonya’nın bir kısmının Sırbistan’ın elinde
kalmasından memnun olmamışlardı. Topraklarını genişletmek isteyen
Yunanistan Bulgarların Adalar Denizi’ne açılmasından rahatsız olmuştu.
Romanya ise bölgede dengenin bozulduğunu iddia ederek Bulgaristan’la
23
Ahmet Halaçoğlu, “Balkan Savaşı (1912-1913)”, Türkler, C. 13, Ankara, 2002, s. 296.
Uçarol, a.g.e., s. 357.
25
Sarınay, a.g.m., s. 22.
26
E. Semih Yalçın-v.d., Türk İnkılâp Tarihi ve Atatürk İlkeleri, Ankara, Siyasal Kitabevi, 2004, s.
75.
27
Tevfik Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele, C. 1, Ankara, 1955, s. 67.
24
6
anlaşmazlık konusu
olan
saydıkları Makedonya’da
Dobruca’yı
istiyordu.
Bulgarlar
kendilerinin
Yunanlılar ile Sırpların kazançlı
çıktıklarını
düşünerek 29-30 Haziran 1913’de eski müttefiklerine karşı sürpriz bir
saldırıya girişmişlerdir.28
Balkan ülkeleri arasında başlayan savaşın ikinci safhasında Osmanlı
Devleti
Edirne’yi
geri
almıştır,
savaş
Bulgaristan’ın
yenilgisi
ile
sonuçlanmıştır. Savaşın sonunda 10 Ağustos 1913 tarihinde imzalanan
Bükreş
Antlaşması
ile
Bulgaristan
güney
Dobruca’yı
Romanya’ya,
Makedonya’nın büyük bölümünü Yunanistan ve Sırbistan lehine bırakmak
zorunda kalmıştır.29
Balkan savaşları sonunda Arnavutluk, Makedonya, Batı Trakya ve Ege
Adaları’nı kaybeden Osmanlı Devleti’nin Balkan hakimiyeti sona ermiştir.
Osmanlı Devleti Savaşın sonunda Balkan Devletleriyle ayrı ayrı anlaşma
yapmış, bu çerçevede Osmanlı Hükümeti Bulgaristan ile de 29 Eylül 1913
tarihinde İstanbul Anlaşması’nı imzalamıştır.30
Osmanlı İmparatorluğu ile Bulgaristan arasında imza edilen İstanbul
Antlaşması ile Bulgaristan Kırklareli, Dimetoka ve Edirne’yi Osmanlı
Devleti’ne verdi.31 Batı Trakya ise Bulgaristan’da bırakılmış ve genel olarak
Meriç Nehri Türk-Bulgar sınırı olarak kabul edilmiştir.32
28
Yalçın-v.d., a.g.e., s. 75.
Hikmet Öksüz, “Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı Öncesi Balkanlarda Yaşamış Olduğu
Siyasal Süreç”, Osmanlı, C. 2, Ankara, Yeni Türkiye Yayınları, 1999, s. 484.
30
Sarınay, a.g.m., s. 135.
31
Coşkun Üçok, Siyasal Tarih (1789-1960), Ankara, 1978, s. 206.
32
Sarınay, a.g.m., s. 135.
29
I. BÖLÜM
BALKAN SAVAŞLARI’NDAN SONRA TÜRKİYE-BULGARİSTAN
İLİŞKİLERİ
A- BALKAN SAVAŞLARI’NIN YARATTIĞI YENİ DURUM
Balkan Savaşları Balkan Yarımadası’nın sınırlarını altüst etmişti.33
Bulgaristan bu savaş sonunda bütün komşularının istilasına maruz kalan ülke
oldu. Makedonya Bulgaristan’ın erişmeyi başaramadığı bir hedef olarak
kaldı.34
Balkan Savaşları sırasında en çok yükü nispetsiz ölçüde Bulgarlar
yüklenmiş, en ağır zaiyata onlar katlanmıştı. Halbuki paylaşmada en az payı
onlar almıştı. Ve en çok göz dikmiş oldukları yerler Sırplara geçmiş
bulunuyordu. Bulgarların ordularındaki ölü, kayıp ve yaralı sayıları Sırpların
ve Yunanlılar’ınkine göre çok daha fazlaydı.
Bu sonuç kendi kabahatleri olmakla birlikte, kimse maruz kaldığı ve
haksız gördüğü bir zarara kendi sarih kabahati neticesi dahi olsa, kolay
boyun eğmeyeceği için Yunanistan ve Sırbistan’a karşı Bulgar kini pek
candandı.
Yunanistan ve Romanya pek az külfet karşılığında pek büyük fayda
elde
etmişlerdi.
Doymuş
durumda
olup
ellerindekini
kaçırmamaya
çalışmaktaydılar.35
33
Richard C. Hall, Balkan Savaşları 1912-1913: I. Dünya Savaşı’nın Provası, Çev. M. Tanju Akad,
İstanbul, Homer Kitabevi ve Yayıncılık, 2003, s. 173.
34
Aynı Eser, s. 186.
35
Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, C.2, K.4, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi,
1983, s. 514 v.d.
8
Balkan Savaşları Balkan Hükümetleri’ni iki karşıt kampa bölmüştü.
Sırbistan, Romanya ve Yunanistan arasındaki birliğin karşısında Bulgaristan
yerini almıştı.36
Bükreş
Antlaşması
Balkanlara
hiçte
tabi
şekiller
vermemiş
olduğundan, yapılan paylaşımlar ve uygulanmak istenen hal ve tesviye
suretlerinin evvel ve ahirde Balkanları tekrar karıştırmaması imkanı
bulunmuyordu. Balkan Devletleri’nin maddi ve manevi menfaatlerinden
doğan takip ettikleri hareketlerle Bükreş Antlaşması’nın Balkanlara uzlaşma
getireceği ihtimali pek görünmüyordu.37
Bulgaristan tarafından yeniden oluşturulcak uluslararası bir kongre ile
yakın bir zamanda İstanbul ve Bükreş Antlaşmaları’nı Balkanlar’da barışı
sağlayacak bir şekilde değiştirilmesi gerektiğine inanılıyordu.38
Çünkü Balkanlar’da mevcut olduğu iddia edilen dengenin hiçbir
sağlam esası yoktu. Balkanlar’ın şimdiye kadar zorluklarla devam edip
gelebilmiş olan şekilleri bugün değilse yarın, yarın değilse öbür gün bozulup
yıkılmaya mahkumdu.39
Balkanlar’da genel durumun böyle olması sonucuyladır ki, Balkan
Devletleri’nin maliyelerinin
bozuk
olmasına
rağmen
mümkün olduğu
derecede savaş tedbirlerine ve askeri donatımlarına önem verdikleri
görülmekteydi.
Çünkü
Devletleri’ni
Bükreş
hazır
Antlaşması’nın
bulunmaya
iten
getirdiği
bir
belirsiz
mahiyetteydi.
durum
Balkan
Bundan
başka
uluslararası vaziyet de Balkan Devletleri’ni büyük oranda askeri alanda
tedbirlerde bulunma kaygısına düşürmüştü.
36
Tarihte Türk-Bulgar …, s. 86.
“Romanya-Bulgaristan”, Tasfir-i Efkâr, 3 Haziran 1914, s. 1.
38
“Balkanlar’da Tashih-i Taksimat”, Tasfir-i Efkâr, 1 Nisan 1914, s. 1.
39
“Türkiye-Romanya-Bulgaristan İtilafı”, Tasfir-i Efkâr, 6 Mayıs 1914, s. 1.
37
9
Ayrıca Rusya’nın sahip olduğu büyük donatımının dünyayı saran
gürültüsü, Moskova İmparatorluğu’na çok yakın bulunan Balkanlar’da büyük
bir aksi tesir meydana getirmişti. Bu nedenle harp hazıklarına gerek galipler
gerek mağluplar arasında büyük önem veriliyordu.
Sırbistan Hükümeti ordusunu bir kat daha arttırmış, hudutlarının
muhafazasında kullanmak üzere ayrıca hususi bir teşkilat vücuda getirmişti.
Harbiye bütçesi 30 milyondan 60 milyona çıkarılmıştı.
Yunanistan ileride beş yeni kolorduyu meydana getirecek olan beş
yeni fırka vücuda getirmişti. Harbiye teşkilatını güçlendirmek için Yunanistan
hükümeti 150 milyon franklık olağanüstü bir meblağın sarfını göze almış ve
Yunan Kralı icabında gayet iyi donatılmış 400 bin kişilik bir orduyu harb
meydanına sevketmek arzusunda bulunduğunu söylemişti.
Romanya’ya gelince, hükümet işgal ettiği Dobruca kıtasında yeni bir
kolordu vücuda getirmiş ve harbiye bütçesini 10 milyon frank miktarında
arttırmıştı. Harbiye Nazırı yeni askeriye teşkilatı için 20 ile 150 milyon franklık
olağanüstü bir tahsisat talep etmişti.
Bulgaristan
ise,
parlamento
siyasetinin
uyuşmazlığı,
faydasız
muzafferiyetlerin getirdiği üzüntü, hükümet bütçesi üzerine dehşetli bir baskı
oluşturan son zararlar ve malum olan siyasi sebepler, Bulgaristan’ın
sulhperver olmasını veyahut daha ziyade öyle görünmesini gerektirmekteydi.
Bununla
beraber,
Bulgar
Genelkurmaylığınca,
son
muharebe
esnasında uğramış olduğu müthiş hezimetten dolayı karmakarışık bir hale
gelen Bulgar ordusu yeni baştan düzenlenmekteydi.
Balkan Devletleri arasındaki bu türlü hazırlıkların yeni bir harbin
vukuuna mı yoksa barışın sağlanmasına mı yönelik olduğunu zaman
gösterecekti.40
40
“Balkan Hükümetleri’nin Hazırlıkları’’, Tasfir-i Efkâr, 9 Mayıs 1914, s. 3.
10
B- MAKEDONYA MESELESİ
Makedonya Bölgesi Osmanlı Devleti’nin Rumeli topraklarıdır ve
Selanik, Manastır ve Kosova vilayetlerinden meydana gelmektedir41 ve
Arnavutluk, Bulgaristan, Yunanistan ve Ege Denizi’nin arasında yer
almaktadır.42
Yaklaşık iki milyon kişinin yaşadığı Makedonya bölgesinde Balkan
coğrafyasının genel özelliği görülmekteydi; çok etnik yapılılık, çok dinlilik, çok
mezheplilik, çok dillilik.43 Makedonya bölgesinde Türkler, Bulgarlar, Sırplar,
Rumlar,
Ulahlar,
Arnavutlar,
Yahudiler
ve
Çingeneler
yan
yana
yaşamaktaydılar.44
Makedonya stratejik ve ekonomik açıdan önemli bir bölge idi.45 DoğuBatı ve Kuzey-Güney yönlerinde Asya ve Afrika’yı birbirine bağlayan, ticari
malların, kültürel birikimlerin, siyasi ve ekonomik düşüncelerin, modellerin
dağılma yollarının önemli bir aşamasında bulunan Balkanlar bölgesinde
Makedonya merkezi bir konumdaydı. Balkanlar’ın dışarıya açılan gerek deniz
gerekse kara yollarının kapıları bu bölgede yer almaktaydı.46
Makedonya, Bulgaristan ve Sırbistan’ın Adalar Denizi’ne açılma yolu
üzerinde olduğundan jeostratejik açıdan önemli bir konuma sahipti.47
Bölgenin stratejik ve ekonomik bakımdan önemli bir yerde bulunması
nedeniyle
41
özellikle
Bulgaristan,
Yunanistan
ve
Sırbistan
açısından
Tarihte Türk-Bulgar …, s. 72.
Necati Demir, “Balkanlar’ın Parçalanmasında Azınlık Okulları ve Ana Dil Eğitiminin Rolü”,
Dokuzuncu Askeri Tarih Semineri Bildirileri I, Ankara, Genelkurmay Basımevi, 2005, s. 219.
43
Meltem Begüm Saatçi, “II. Meşrutiyet Öcnesi Makedonya Sorununda “Bulgar’’ Rolü”,
Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler
Kitabı, Eskişehir, Odunpazarı Belediyesi Yayınları, 2005, s. 116.
44
Zekeriya Türkmen, “Makedonya Meselesi ve Osmanlı Ordusunun Makedonya Bölgesinde Eşkıya
ile Mücadelesi”, Dokuzuncu Askeri Tarih Semineri Bildirileri I, Ankara, Genelkurmay
Basımevi, 2005, s. 288.
45
S. Bulut, “Tarihsel Açıdan Makedonya Meselesi ve Bölgesel Etkileri”, Dokuzuncu Askeri Tarih
Semineri Bildirileri I, Ankara, Genelkurmay Basdımevi, 2005, s. 402.
46
Saatçi, a.g.m., s. 116.
47
Türkmen, a.g.m., s. 287.
42
11
mücadelelere neden olmuştur.48 Sırplar, Bulgarlar ve Yunanlılar medeniyet
tarihine sahip çıkacak hak iddiasında bulunurlar ki, işte asıl Makedonya
meselesinin çıkış sebebi buna bağlı bulunmaktadır.49 Farklı etnik köken, dini
yapı, dil gibi unsurlara sahip, birden fazla tarafça Makedonya üzerindeki hak
iddiası ve bu iddiaların dayandıkları etkenlerin keskin farklılıklarının olmayışı
bölgenin sınırlarını belirlenmesini zorlaştırmaktaydı.50
Makedonya Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından Rusya ile yapılan 3
Mart 1878 tarihli Ayastefanos Antlaşması ile Bulgaristan’a terk edilmişti. 13
Temmuz 1878 tarihinde yapılan Berlin Antlaşması ile tekrar Osmanlı
Devleti’ne iade edilmişti. İki anlaşma arasında geçen 4 ay 11 günlük
süreçteki
“İtibari
Makedonya
Egemenliği”
Bulgar
Milletinin
bir
türlü
unutamadığı ve bunu tarihi bir hak olarak saydığı olay olmuştu.
Bundan başka Bulgaristan Doğu Rumeli ve Makedonya’yı kendisinden
çalınmış bölgeler olarak değerlendirmeye başladı ve çalındığını iddia ettiği bu
bölgeleri geri almak Bulgar siyasetinin en önemli güdüleyicisi haline geldi.
Berlin Antlaşmasından sonra devam eden süreçte, Büyük Bulgaristan’ı
kurmak için Makedonya ile yakından ilgilenen Bulgar aydınları bölgede yoğun
bir propaganda faaliyetine girişmişlerdi.51
Bulgarlar Makedonya’yı geri alabilmek için ilk adım olarak kilise, papaz
ve öğretmenler aracılığıyla propaganda faaliyetlerine başlamışlardı.52
Yunanlılarla da, Makedonya’yı topraklarına katabilmek için en uygun
yolun burada okullar açmak olduğunu biliyorlardı. 1907’de Yunanlıların
Makedonya’da 984 okulu bulunuyordu.
Makedonya üzerinde Sırpların da hesapları bulunmaktaydı. Sırplar
1885-1897 yılları arasında din, eğitim, kültür ve ticaret propagandalarını
48
Tarihte Türk-Bulgar …, s. 72.
Türkmen, a.g.m., s. 288.
50
Sarınay, a.g.m., s. 135.
51
Türkmen, a.g.m., s. 293v.d.
52
Tarihte-Türk Bulgar…, s. 72.
49
12
yoğunlaştırmışlardı. Bu bölgede kütüphaneler, okuma salonları, okullar ve
kiliseler açtılar.53
Osmanlı Devleti’nin yıkılışına uzanan süreçte doğu sorunun bir parçası
olarak ortaya çıkan Makedonya sorunu, 1900’lü yıllardan itibaren artarak
Balkan Savaşları öncesinde doruk noktasına ulaştı. Makedonya bölgesindeki
eşkıyalık olaylarında, özellikle Rusya ve Avusturya konsolosları, eşkıyalık
olaylarını bir hak arama mücadelesi olarak görüp hakim otorite Osmanlı
Devleti’ni değil eşkıya gruplarını ve reislerini desteklediler. Bu şekilde
davranarak Balkanlar’da bir nüfuz alanı oluşturmak isteyen Rusya ve
Avusturya,
Panislavizm
ve
Pancermenizmi
Balkan
coğrafyasına
yaygınlaştırmak için çaba harcadı.54
Sırbistan ve Bulgaristan Birinci Balkan Savaşı sonucunda Osmanlı’nın
bölgedeki egemenliğine son verdiler.55
Balkan
Savaşları’ndan
sonra
yapılan
Bükreş
Antlaşması’yla
Makedonya’nın % 53’ü Yunanistan’a, % 33’ü Sırbistan’a, % 14’ü de
Bulgaristan’a bırakılmak zorunda kalınmıştı.56
Makedonya Balkan Savaşları’ndan sonra da huzura kavuşmadı.
Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan arasında “Makedonya Kavgası” bundan
sonraki dönemde de sürüp gitti.57
Sırplar ve Yunanlılar bu bölgedeki hakimiyetlerini sağlamlaştırmak için
bir dizi faaliyete girişmişlerdi.
Yunanistan Hükümeti Makedonya’yı ancak Yunanlılaştırmakla, yani
ahalisinin çoğunluğunu ve belki de tamamını Rum-Yunanlı yapmakla
muhafaza edeceğine inanıyordu. Ve bu yanlış siyaseti kuvveden fiile
53
Demir, a.g.m., s. 220.
Türkmen, a.g.m., s. 318.
55
Bulut, a.g.m., s. 407.
56
H. Yıldırım Ağanoğlu, Osmanlı’dan Cumhuriyete Balkanların Makus Tarihi Göç, İstanbul,
Kum Saati Yayınları, 2001, s. 56.
57
Armaoğlu, a.g.e., s. 589.
54
13
çıkarmak için Makedonya’daki Müslümanlar üzerinde dehşetli bir baskı
uygulanıyordu.58
Yunanistan işgali altına geçen Makedonya bölgesinde sıkı yönetim ilan
etmiş ve Drama’da pek çok Müslüman ve Bulgar göz altına alınmıştı.59
Yunanlılar hakimiyetlerindeki İslam ve Bulgar köylülerini tutuklayarak
fena halde darp ve işkence eyliyorlardı. Yunan askeri ahaliye zulüm,
kadınların
iffet
ve
namuslarına
tecavüz
etmekte
ve
köyleri
tahrip
60
etmekteydi.
Sırbistan Makedonya’yı dışarıdan getireceği Sırplarla doldurma gayreti
içindeydi. Bu konuda sarfedilen gayretlere rağmen Macaristan’dan ve
Hırvatistan’dan ancak 500 Sırplı getirebilmişti.61
Ayrıca yine Sırplar’ın Makedonya Bulgarlarını silah ve süngü
kuvvetiyle Sırplaştırmak istemeleri Bulgarlar arasında derin bir nefret ve
hiddet uyandırmıştı. Bu olaylar Sırbistan’ın idaresindeki Bulgarları isyana
teşvik etmekteydi. Sırp askeri ve komitecileri arasında kanlı çarpışmalar
meydana gelmekteydi.
Yunan-Bulgar hududunda da komitecilerin tecavüzü olmaktaydı. Bu
olaylar sınırlarda olağanüstü tedbirler alınmasını gerektiriyordu. Selanik
şehrinde İslam ve Musevi evlerinde tahribat yapılmaktaydı ve pek çok İslam
ve Musevi gece sokaklarda tutuklanmaktaydı.62
Yine Makedonya’nın muhtelif mahallelerinde Sırplar tarafından silah
altına alınan Bulgar askerleri pek büyük baskıya maruz kalmış ve hatta
Sırbistan
kralına
sadakat
yemini
etmediklerinden
öldürülmüştü.63
58
“Müntakız İşler”, Tasfir-i Efkâr, 30 Ağustos 1914, s. 1.
“Makedonya’da İdare-i Örfiyye”, Tasfir-i Ekâr, 8 Mayıs 1914, s. 1.
60
“Drama’da Yunan Mezalimi”, Tasfir-i Efkâr, 9 Mayıs 1914, s. 1.
61
“Sırbistan’da Muhacaret”, Tasfir-i Efkâr, 3 Mayıs 1914, s. 2.
62
“Makedonya’da Hakikat-ı İhtilâliye”, Tasfir-i Efkâr, 4 Mayıs 1914, s. 1
63
“Sırp Mezalimi”, Tasfir-i Efkâr, 5 Temmuz 1914, s. 4.
59
dolayı
bir
kısmı
14
Bulgar gazetelerinin verdikleri malumata göre Sırp ve Yunanlılar
tarafından takip olunan mezalim neticesi olarak Makedonya’daki Bulgarlar
varını yoğunu bırakıp Bulgaristan’a göçmekteydiler.64
Makedonya’dan gelen haberler ve Yunan gazetelerinin yayınları
Makedonyalıların
mukadderatına
her
zaman
önem
veren
Bulgar
kamuoyunda endişeye neden olmaktaydı.
Balkan Muharebesi’nden çok uzun zaman önce Sırplar ile Yunanlıların
Makedonya’da İslam ve Bulgarlara, Arnavut ve Ulah ahaliye karşı yaptıkları
mezalim nedeniyle Balkanlar’da barışın korunması mümkün görünmüyordu.
Bulgaristan Hükümeti bu sebepten dolayı Sırbistan ve Yunanistan ile
bir barış yanlısı politika kabul ettiği için elinden gelen gayreti göstermiş, gerek
Belgrad’da gerek Atina’da Balkan Devletleri arasında bir muharebeye
meydan vermemek için Yunan ve Sırp Hükümetleri’ne karşı gerekli olan
teşebbüslerde bulunmuştu.
Bu sorunun uzlaşma çerçevesinde halledilmesi için ne Yunanistan ne
de Sırbistan tarafından hiçbir tedbire başvurulmamıştı.
Bundan dolayı Balkanlar’da barışın korunması ümitleri günden güne
azalmaktaydı.65
Bulgaristan’ın yarı resmi gazeteleri tarafından Sırplar ve Yunanlılar’ın
Makedonya’daki Bulgarlara ve Türklere mezhep değiştirmeleri için baskıda
bulundukları belirtilerek böyle bir durum içinde barışın korunmasının mümkün
olamayacağını vurgulamaktaydılar. Barışın devamı konusunda Sırbistan’ın
ve Yunanistan’ın çalışması gerektiği söylenmekte çünkü Bulgaristan’ın bu
konuda elinden geldiğince çalıştığı ifade edilmekteydi.
Ayrıca yine Makedonya’daki bu mezalimin Türkiye ve Bulgaristan
kamuoyu üzerinde çok kötü bir tesir meydana getirdiği belirtildikten sonra bu
64
65
“Bulgarlar Makedonya’dan Kaçıyorlar”, Tasfir-i Efkâr, 3.Teşrin-i Evvel 1914, s. 2.
“Makedonya’da Havf ve Dehşet”, Tasfir-i Efkâr, 6 Eylül 1914, s. 2.
15
gibi tesirler altında kalan her iki memleket kamuoyunun gerek Osmanlı
Hükümeti’ni gerek Bulgaristan’ı siyasetlerini değiştirtmek
mecburiyetinde
bırakabileceği bildiriliyordu .66
Bulgaristan’ın bir yarı resmi gazetesi “Hakikat” başlığıyla yazdığı bir
makalede, Makedonya’daki Bulgar meselesinin Bulgaristan Hükümeti ve
kamuoyunda heyecana neden olduğunu, Balkan Harbi’nin bundan dolayı
çıktığını izah ettikten sonra
mevcut olan durumu naklederek Sırplar’ın
Bulgarlara karşı yapmakta oldukları baskıların tahammül edilemez bir hal
aldığını
ifade
ediyordu.
Bulgaristan’ın
barış
yanlısı
olduğu
ancak
komşularının Makedonya’daki Bulgarlara karşı mezalime devam ettikçe
barışın muhafazasının mümkün olmayacağına da yer veriliyordu. Ayrıca
barışın korunması adına Sırpların bu hareketden vaz geçmeleri adı geçen
makalede talep edilmekteydi.67
C- AVUSTURYA – MACARİSTAN İMPARATORLUĞU ve
RUSYA’NIN BALKAN POLİTİKALARI
18. yüzyılda Avrupa sahnesine çıkan güçlü devletlerden birisi de
Rusya olmuştu. Rusların ünlü Çarı I. Petro Rusya’yı modernleştirmek,
Baltık’a ve Karadeniz’e birer pencere açarak denizlere ve Balkanlar’a inmek
emelini ortaya koymuştu. Güneyde sıcak denizlere inmek Rusya’nın başlıca
amacıydı.68
Rusya’nın 19. yüzyıl içindeki çabaları İstanbul ve Çanakkale
Boğazları’nın ele geçirilmesi hiç değilse, bu boğazların kendisine devamlı
olarak açık olması amacına yönelmişti. Bununla beraber Rusya’nın bu
boğazlar politikasına paralel olarak yürüttüğü diğer politika da Balkanlar
politikası olmuştur. Çünkü Rusya Balkanlar’ı ele geçirdiği ve Osmanlı
Devleti’ni Balkanlar’dan çıkarıp Balkan yarımadasına hakim olduğu takdirde
66
“Muhikk İhtarlar”, Tasfir-i Efkâr, 7 Eylül 1914, s. 2.
“Balkan Ahvali”, Tasfir-i Efkâr, 17 Eylül 1914, s. 3.
68
Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve Rusya, Ankara, 1990, s.15.
67
16
Ege Denizi’ne ve Akdeniz’e çıkabileceği gibi Boğazlar üzerinde bir baskı
imkanı da elde edebilecekti.69
Rusya Balkanlar üzerindeki emellerini gerçekleştirmek için Balkan
ülkelerinde özellikle Slav ırkından olanları Panslavizm propagandasıyla
kendine bağlamaya çalışmıştır. Slav olmayanları da Ortodoksluk ortak
paydası altında yanına çekmeye çalışmıştır.
Rusya Osmanlı Devleti’ni zayıflatmak için Slavları Osmanlı Devleti
aleyhine harekete geçirmeyi hedeflemişti. Amacı Osmanlı Devleti’nin
Balkanlar’daki
unsurlarını
Osmanlı
aleyhine
bağımsızlık
amacıyla
ayaklandırmak, bu devletlerin bağımsızlıklarını kazanmalarını sağlamak ve
bu suretle Osmanlı Devleti’ni Balkanlar’dan çıkararak ve Boğazlar üzerinde
baskı yaparak Ege Denizi ve Akdeniz’e çıkabilmekti.70
Avusturya-Macaristan ise, 1871’de Alman İmparatorluğu’nun ortaya
çıkmasından sonra dış politikasını Batı’dan Doğu’ya çevirmiş ve iki istikamete
gözünü dikmişti. Güney’de Adriyatik, Doğu’da Selanik. Adriyatik’e çıkmakta
Bosna-Hersek engeli vardı. Selanik istikametinde ise yolunun üzerinde
Sırbistan bulunuyordu. Bu sebeple Sırbistan’ın güçlenmesini ve hele “Büyük
Slav Devleti” haline gelmesini hiç istemiyordu.71
Bundan dolayı Rusya Balkanlar’da bir Slav birliğinin kurulmasını
engellemeye
çalışmaya
başladı.
Bu
durum
Balkanlar’da
Avusturya-
Macaristan İmparatorluğu ile Rus Çarlığı arasında sert bir mücadeleye yol
açtı. Kuzey’den güneye inmek isteyen Rusya ile batıdan doğuya ilerlemek
isteyen Avusturya-Macaristan Osmanlı Devleti’nin Balkan toprakları üzerinde
kesiştiler. Bu kesişmeden doğan çatışmalar Birinci Dünya Savaşı’nın sebebi
olacaktır.72
69
Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Dünya Tarihi (1914-1980), C. 1,Türkiye İş Bankası Yayınları, s. 52.
Tarihte-Türk Bulgar…, s. 31v.d.
71
Armaoğlu, 19. Yüzyıl …, s. 537.
72
Armaoğlu, 19. Yüzyıl …, s. 531, Durmuş Yalçın-v.d., Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, Ankara,
Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2004, s. 21 vd.
70
17
Rusya’nın 1870’lerden itibaren Pancermenizm blokuna karşı takibine
başladığı Panislavizm politikası dolayısıyla, Balkanlar’da kuzey-güney
doğrultusunda inmeye çalışması, Balkan yarımadasında bir Avusturya-Rusya
mücadelesini ortaya koymakla beraber, öte yandan Avusturya-Macaristan’ın
Bosna-Hersek topraklarını alarak Adriyatik Denizi’ne çıkmak istemesi, 19.
yüzyılın sonlarına doğru kendisini yine Adriyatik Denizi’ne Bosna-Hersek
üzerinden çıkmak isteyen Sırbistan ile de çok daha şiddetli bir çatışma içine
sokmuştu.73
Avusturya-Macaristan’ın Bosna-Hersek’i işgali I. Dünya Savaşı’nın
patlak vermesinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. İlk bakışta Avusturya
zafer
kazanmış
gibi
görünmektedir.
Ancak,
Avusturya-Macaristan
İmparatorluğu’nun yıkılmasına neden olacak gelişmeler böyle başlamış oldu.
Sırbistan’ın
Bosna
Hersek
Slavlarını
Avusturya-Macaristan
aleyhine
kışkırtması, bu bölgede huzur adına bir şey kalmamasına neden olacaktır.74
Bu gelişmeler altında Rusya’nın Balkan siyaseti üçlü bir amaca
yönelmişti. Birinci amaç Balkan Devletleri aracılığıyla Osmanlıları sürekli
olarak bunalım içinde tutmaktı. İkincisi Balkanlar’daki Slav Devletleri’ni
nüfuzu altına alarak Boğazlar doğrultusunda kendisine yol açmak, üçüncüsü
de aynı devletlerden faydalanarak Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun
Balkanlar’da yayılmasını önlemek oldu.75
Rusya Balkanlardaki amacına ulaşabilmek için Sırbistan, Bulgaristan,
Romanya arasında bir ittifak gerçekleştirmek istedi.76
Rusya Osmanlı Devleti’ni Balkanlar’dan atmak ve Avusturya’nın da
emellerine set çekmek için Balkan birliğini kurmuştur. Balkan Savaşları’yla
73
Armaoğlu, 20.Yüzyıl …, s. 54,
Armaoğlu, 19. Yüzyıl …, s. 652 v.d.
74
Orhan Avcı-v.d., Tarih El Kitabı: Selçuklular’dan Bugüne, Ed. Ahmet Nezihi Turan,
Ankara,Grafiker Yayınları, 2004, s. 390.
75
Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi: İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı (1908-1918), C.
9, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1996, s. 288.
76
Karal, Osmanlı Tarihi …, C. 9, s. 290.
18
Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki egemenliğine son verilmiş, Avusturya’ya
da Selanik yolu kapatılmıştır.77
Balkan Savaşları ve bu savaşların sonunda Sırbistan’ın genişleyip
kuvvetlenmesi, Avusturya için korkutucu olmuştur.78
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu içinde halkın yarısına yakın kısmı
Slav idi ve güneyinde Sırp sınırları boyunca birkaç milyon Sırp yaşadığı gibi
Hırvat ve Slavlar dahil Yugo-Slav, yani Güney Slav’ı denilenlerin sayısı 7-8
milyonu buluyordu. Alman-Avusturya grubunu zayıflatmak ve Slavcılık
siyasasını geliştirmek isteyen Rusya’nın kışkırtması ile Sırplar bu bölgedeki
Slavlar üzerinde propagandadan geri durmuyorlardı. Balkan Savaşları’ndan
en çok faydalanan Slav Devleti Sırbistan idi; o yeni kazandığı şan ve güçle
eski propagandalarını daha çok müessir kalabilirdi.
Bu durum Avusturya-Macaristan ricalinin zihinlerini kurcalayacak ve
Avusturya-Macaristan Sırbistan’ı ezmek için fırsat arayacak ve hatta
yaratmaya çalışacak ve bu sayede kendi Slav tebasının başkaldırmasını
önleyeceğini sanacaktır. Slavlılık gayreti, Balkanlarda elde etmiş olduğu
üstün
durumu
elden
kaçırmamak
ve
orada
yeniden
Avusturya’nın
üstünlüğüne meydan vermemek isteği, bundan başka da Avusturya’yı
yıpratmak ümidi ise Rusya’yı her ne olursa olsun Sırbistan’ı korumaya sevk
edecekti.
Balkan Savaşları sonucunda Avusturya bir gün inmeği düşündüğü
Selanik ve Ege Denizi kıyılarından tamamıyla ayrılmıştı. Avusturya’nın
Sırbistan’ı ezmesi eski durum ve ümitlerini yeniden canlandırabilirdi.79
Sebep ve amilleri ne olursa olsun Balkanlarda Avusturya siyasası ora
Slavlarını (Sırbistan ve Bulgaristan) birbirine düşman iki parça halinde tutmak
77
Avcı-v.d., a.g.e., s. 22.
Armaoğlu, 20. Yüzyıl …, s. 100.
79
Bayur, a.g.e., s. 511 v.d.
78
19
ve
kendine
dost
olan
tarafı
(Bulgaristan)
kuvvetlendirmek amacını güdüyordu.
Osmanlı
ile
bağlaştırıp
80
Zaman geçtikçe Avusturya-Macaristan ülkesi içinde yaşayan Güney
Slavları nezdinde Sırbistan ve Romanya’dan gelen propagandaların her gün
daha tesirli olduğu görülür ve Viyana ile Peşte’de telaş artar. Bu yüzden bu iki
başkentte her ne surette olursa olsun Sırbistan’ı alçaltmak ve mümkünse
ezmek ve bunun için Bulgarlar ve Osmanlı yardımını elde etmek ve bütün bu
işlere Almanya’yı razı edip onun desteğini sağlamak zarureti gitgide açık
suretle duyulur.81
Rusya’nın amacı Avusturya’nın ve Almanya’nın askeri üstünlüğünü
Balkan Birliği ile kırmaktı.82
Rusya 1914 Martından itibaren, Sırbistan, Yunanistan ve Romanya
arasında yeni bir Balkan ligi kurmak için çaba harcadı. Rusya’nın kurmak
istediği Balkan ligi, Bulgaristan’la Osmanlı Devleti’ne de yönelecekti.83
Avusturya’nın gizli düşüncesi Balkan Birliğine karşı Bulgaristan’la
anlaşmak, Selanik’e doğru olan Avusturya asılarını korumak ve Bulgaristan’ın
Rusya’ya yakınlaşmasını sona erdirmekti.84
Balkanlar’daki Rusya planlarına karşı çıkan Avusturya biran önce
Sırbistan’a egemen olmak yönünde hareket belirlemiş. Avusturya’nın bu son
politikası, Balkan Savaşları’ndan Rusya ve Sırbistan’a kızgın çıkan ve
Balkanlar’da Sırbistan aleyhine genişleyip Ayastefanos Bulgaristan’ını
kurmak isteyen Bulgaristan’ın işine gelmiştir. Bu yüzden Bulgaristan, Balkan
Savaşları’ndan sonra Avusturya yanlısı bir dış politika izlemeye başlamış ve
bu devletle ittifak kurmaya çalışmıştır.85
80
Aynı Eser, s. 518.
Aynı Eser, s. 559.
82
Aynı Eser, s. 567.
83
Armaoğlu, 20. Yüzyıl …, s. 102.
84
Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, C. 2, K. 2, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi,
1943, s. 33.
85
Tarihte-Türk Bulgar …, s. 86.
81
20
D- BULGARİSTAN’IN DURUMU VE TÜRK-BULGAR İLİŞKİLERİ
1- Bulgaristan’ın Siyasi Durumu
Çok partili siyasi hayatı olan Bulgaristan’daki siyasi partilerin en
önemlileri Balkan Harbi’ni yapan Doktor Danef’in partisiyle, İstanbulof ve
Çiftçi partileriydi. Danef Rus taraftarı progresist (Terakkiperver) Parti’nin
lideriydi. Rus taraftarı diğer parti (Millet Partisi)ydi. Bu partinin lideri Geşof’tu.
Progresistlere ve Narodnaklara, Rus taraftarı manasına gelen “Rusofil”
deniliyordu. Bunlar Türk ve Alman düşmanıydılar. Rusya’nın yardımıyla
Makedonya’ya sahip olacaklarına inanıyorlardı. Rusları, kendi deyimleriyle
“Osvaboditel” yani “kurtarıcı” telakki ediyorlardı. Danef ve Geşof’tan başka,
Todorof, Bobçef ve Macarof’un da dahil oldukları Rusofil’leri Balkan
Harbi’nden sonra Bulgar milletinin gözünden düşüren Rus Çar’ı Nikola’nın
Romanya’ya seyahati olmuştu. Çar Nikola bu seyahatinde, Dobruca’nın
Silistre, Tutrakan, Dobriç ve Balçık şehirlerinin Rumenlere verilmesinin
Ruslar tarafından desteklendiğini söylemişti. Bu beyanat Rusofil’lerin sonu
olmuştu.
Ruslara, Ruslarla beraber İngiliz ve Fransızlara sempati beslemeyen
diğer partiler liberallerdi. Radoslavof Partisi ve Liberal Parti bunlardandı.
Açkof ve Radoslavof bu partilere mensuplardı. İstanbulof Partisi de Rus
aleyhtarıydı. Petkof ve İstanbulof da bu partilerdendir.
Ruslara beslenen bu antipatinin sebepleri arasında en önemlisi
Dobruca meselesidir. Çünkü Ruslar, Bulgarlar’ı “Bükreş Antlaşması”nı
imzalamaya zorlamışlardı. İngiliz ve Fransız’ların da hazırlanmasında etkili
oldukları bu antlaşma ile Bulgarlar Dobruca’yı kaybetmişlerdi. Rusların Sırp
ve Yunan emellerini destekledikleri meydana çıkmıştı. Bu bakımdan Rus
aleyhtarı bu partilere de “Germonofil” yani “Alman taraftarı” deniliyordu.
Üçüncü grup ise Malinof’un Demokrat Partisi ile Radikal ve Sosyal Demokrat
Partileriydi. Bunlar bir nevi muvazene unsuru idiler. Rus Çar’ı Nikola’nın
ülkesinde henüz ihtilal rüzgârları esmeye başlamadan yıllarca önce komünist
21
partisi Bulgar Milli Meclisi’nde temsil ediliyordu. Bulgar Meclisi’ndeki
gruplaşmalar dışında bir de Çiftçi Partisi yer alıyordu.86
Balkan Savaşları’ndan sonra Kral Ferdinand, kendisi gibi Alman ve
Avusturya yanlısı olan Vasil Radoslavof’a yeni kabineyi kurma görevini verdi.
Radoslavof kabinesi Bulgaristan’ı I. Dünya Savaşı’na kadar yönetti.87
Sofyadan gönderilen 21 Mart 330 tarihli raporda, 20 Mart 330 tarihinde
Sobranya’nın açıldığı bildirilmişti.
Ayrıca mecliste hükümet partilerinin muhaliflerden fazlalığının yedi kişi
olduğu, açılış gününde 100 muhalife karşı 122 hükümet mebusunun
bulunduğu ve bazı yerlerde yolsuz seçimler nedeniyle hükümetin 15 kişi fazla
kalacağı hükümet adamları tarafından söylenmekteydi.88
Hükümetin bu mecliste sahip olduğu çoğunluk da önemli bir miktar da
değildi. Yeni mecliste Sobranya’da bu defa 17 Türk ve Müslüman mebus
vardı.89
Yapılan genel seçimlerde Türkler, kendilerine karşı ılımlı davranan ve
aşırı görüşleri olmayan Radoslavof partisini desteklemişler ve 17 milletvekili
çıkarmayı başarmışlardı.90
Bu şekilde bildirilmiş olmasına rağmen Tasfir-i Efkâr Gazetesi’nin
Sofya muharriri kendi yaptığı tahkikat sonucu Türklerin yeni Sobranya’da
sahip olduğu çoğunluğun hakikatte 7 kişiden ibaret olduğunu bildirmekteydi.91
86
Altan Deliorman, Mustafa Kemâl Balkanlar’da, İstanbul, Türkiye Yayın Evi, 1959, s. 31 v.d.
Ömer Turan, “Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na Kadar Uzanan Süreçte Türk-Bulgar
İlişkileri (1912-1920)”, XX. Yüzyılın İlk Yarısında Türk-Bulgar Askeri-Siyasi İlişkileri,
Ankara, Genelkurmay Basımevi, 2005, s. 97.
88
ATASE Arşivi, BDH, Kl. 1654, D. 985-9, F.008.(Bundan sonra arşiv adı verilmeyecektir. BDH:
Birinci Dünya Harbi Kataloğu, Kl: Klasör, D:Dosya, F:Fihrist anlamında kullanılmıştır.)
89
“Hükümet ve Sobranya”, Tasfir-i Efkâr, 6 Nisan 1914, s. 2.
90
Ömer Turan, “Sofya’da Türk Askeri Ataşesi Mustafa Kemal Atatürk”, Uluslararası Osmanlı ve
Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Eskişehir,
Odunpazarı Belediyesi Yayınları:7, 2005, s. 142.
91
“Hükümet ve Sobranya”, Tasfir-i Efkâr, 6 Nisan 1914, s. 2.
87
22
Mevcut Hükümet, Türk seçmenlerini kendi tarafına çekmek için,
Türkler arasında yaptığı propaganda da liberal partilerini Bulgaristan
Müslümanlarının yegane savunucusu ve Türkiye’nin en samimi dostu olmak
üzere tanımlamıştı. Liberallerin bu tarzdaki propagandası ve bu propaganda
için müracaat ettikleri vasıtalar, Müslümanlar üzerinde, liberaller hakkında
çok olumlu bir tesir meydana getirmiş ve Müslüman seçmenlerinin büyük
çoğunluğu, hükümet tarafına temayül eylemişti.
Bu durumu gören muhalifler, mevcut hükümeti Bulgarlığın ve
Bulgaristan zararına olarak Türk kuvvetinden ve Türkiye nüfuz ve
müdahalelesinden istifade etmek istemek ile suçlamışlar ve Radoslavof
hükümetini, Bulgar ahalisinin gözünden düşürmek için onun aleyhinde pek
çok iftirada bulunmuşlardı. Bulgaristan, Türkiye’nin idaresi altında bir emaret
halinde yaşarken bile, Türkiye’ye karşı daima istiklalini muhafaza ederken ve
kendi iç işlerine Türkiye’yi müdahale ettirmemeği başarırken, şimdi galip
Bulgaristan’ın liberaller tarafından Türkiye’nin müdahalesine maruz bırakıldığı
muhalifler tarafından iddia olunarak, mevcut hükümet vatana ihanet etmekle
eleştirilmekteydi.
Muhalifler, bu tenkitler ve suçlamalarda bulunurken, Bulgaristan
Müslümanlarına ve Osmanlı Hükümeti’ne nahoş gelecek bazı görüşler ileri
sürmekten çekinmemişlerdi. Mevcut Hükümet muhaliflerin bu görüşlerinden
istifade ederek, kendi matbuatı vasıtasıyla Bulgaristan Türklerine ve Osmanlı
Hükümeti’ne karşı: “Muhaliflerin ne kadar Türk düşmanı olduğunu ve gerek
Bulgaristan Müslümanlarına ve gerek Hükümet-i Osmaniye’ye karşı ne fikir
ve kanaatte bulunduklarını görmüyor musunuz? … Bu muhalifler yarın mevkii iktidara
geldikleri zaman Türkiye-Bulgaristan
dostluğu
artık hatıra
getirilmesin …” demek istiyorlardı.
Mevcut Hükümetin muhalifler hakkındaki bu suçlamaları, muhalifleri
Bulgaristan Türkleri ve Osmanlı Hükümeti’ne karşı Türkiye – Bulgaristan
dostluğuna taraftar olduklarına dair teminat eylemeye mecbur etmişti.
23
Bu teminatı veren muhalifler Geşof Fırkası ile Malinof Fırkası
(Demokratlar) idi. Bu fırkaların yayın organı olan “Mir” ile “Peraporeç” in bu
bahse dair olan yazılarında; Müslümanların sadakatinden asla şüphe
edilmediği, son Bulgar muharebesi sırasında bile onların gösterdiği
vatanperverliğin herkesce görülmüş olduğu ve
Müslüman vatandaşların
menfaatlerinin daima muhafaza edildiği, hatta onların imtiyazlı bir halde
bulunduruldukları söyleniyordu. Bundan sonrada başka türlü hareket etmenin
mümkün olamayacağı belirtiliyordu.
Yine aynı beyanatta, Türkiye ile anlaşmazlığa ve kavgaya neden
olacak davanın Balkan Savaşı neticesinde tamamen giderildiği ifade
edildikten sonra Türkiye ile artık düzeltecekleri davanın ve görecekleri
hesabın kalmadığı, bundan sonra iki komşu devletin iyi münasebetler ile
birbirine bağlı kalmalarına hiçbir maninin olmadığına yer verilmekteydi.
Bilakis, iki hükümetin de iktisadi menfaatlerinin Türkiye Bulgaristan
dostluğunu zaruri kıldığı açıklanıyordu.92
Liberaller ile muhaliflerin bu merkezdeki kalem mücadelelerine
İstanbul basını da ilgisiz kalmamıştı.
Liberallerin muhalifler hakkında ileri sürdükleri “Türk Düşmanlığı” o
matbuatı etkiledi. “Tanin” “Bulgaristan Müslümanları ve Muhalifler” başlığıyla
yazdığı bir başmakalede, muhalifleri, Müslümanlar hakkındaki fikirler ve
kanaatlerinden dolayı tenkid eylemişti.
Bulgar basınında bu bahse artık nihayet verilmiş olduğu halde,
“Tanin”in yukarıda adı geçen makalesi, bazı Bulgar gazetelerini yine o vadiye
sevk eylemişti. Mesela “Peraporeç” Gazetesi, “Türkiye ve Bulgaristan”
başlığıyla yazmış olduğu bir makalede, Bulgaristan Müslümanlarının
menfaatlerine riayet ve Türkiye ile dostluk taraftarlığı hakkında birçok teminat
vermişti.
92
BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 003-01.
24
Adı geçen makalede Liberal matbuatın muhaliflere karşı, Türkiye’ye ve
Müslümanlara karşı düşmanca bir tavır takındıkları konusunda iftirada
bulunduklarını ancak Liberallerin bu iddialarını dayandıracak hiçbir sağlam
esasa sahip olmadıkları belirtiliyordu. Libarellerin bu iddiadaki maksatlarının
bir taraftan seçimler esnasında yaptıkları haksızlıkları mazur göstermek
olduğu çünkü bu seçimlerde onların hiçbirşeyden çekinmemiş oldukları
üzerinde
duruluyordu.
Liberallerin
iktidar
mevkiini
muhafaza
etmek
arzularının onları ihanete kadar sevkeylemiş olduğu ifade edilmekteydi.
Diğer taraftan liberallerin, Türkiye ile olan ilişkilerde takip ettikleri
siyaset eleştirilerek Radoslavof Hükümeti’nin,
ülke içinde kendi mevkiinin
zayıflamış olduğunu görünce ve Bulgar milletinin güvenini kaybettiğini
hissedince dışarının yardımlarına yöneldiği ifade edilmekteydi.
Ayrıca
yine
liberallerin
Bulgaristan’da
Müslümanlar’a
karşı
müsaadekaar davranacak, onlara Bulgarlarla eş muamelede bulunacak ve
Türkiye ile dostane ilişkiler kurmak isteyecek liberallerden başka
parti
olmadığı yolundaki ifadeleri de eleştirilerek liberallerin bu iddiasının asla
gerçek olmadığı belirtiliyordu. Bulgaristan’da, diğer partilerin de iktidar
mevkiinde bulunmuş oldukları onların idare zamanlarında Bulgaristan
Türkleri’nin takibata uğramalarının mümkün olmadığı bilakis daima çeşitli
ayrıcalıklardan istifade ettikleri ve şimdiye kadar böyle olduğu gibi bundan
sonrada aynı şekilde devam edileceği görüşleri de makalenin devamında yer
almıştı.93
“Peraporeç” liberallerin muhalifler hakkındaki suçlamalarını bu suretle
yalanladıktan sonra onların bu tavır ve hareketlerini vatanperverliğe karşı
sayıyordu.94
Bundan önceki mecliste hükümete yardım edecek yeterli ve ciddi
çoğunluk yoktu. Ondan başka Bulgaristan, Balkanlar’dan ezilmiş, sükut ve
perişaneye uğramış bir halde çıkmış olduğu için gerçek bir siyasi cereyana
93
94
BDH, Kl.442, D. 13- 1737, F. 003-02.
BDH, Kl.442, D. 13- 1737, F. 003-02a
25
girinceye kadar hudut ve derecesi meçhul karışıklıklar geçirmeye aday
bulunuyordu. İktidar mevkiinde bulunan Rodoslavof, Bulgaristan’ın iç
durumunu tehlikeli kargaşalıklara maruz bırakmamayı da vatani bir vazife gibi
kabul ediyordu. O cihetle bu hükümet sonsuz olarak iktidar mevkiinde
kalmaya azim etmiş bunun için de kendisine muhalif partilerden bazıları ile
uzlaşmak tecrübesinde bulunmaktan ve bunlar ile girişilecek müzakerelerde
başarılı olunamazsa meclisi dağıtarak yeniden seçime gitmekten ibaret bir
davranış belirlemişti.95
Meclisin açılışında Radoslavof tarafından okunan nutuk esnasında
meydana gelen olaylar siyasi durumun anlaşılması açısından son derece
önemlidir. Şöyle ki; Kral namına başvekil tarafından okunan nutuk dahi
gürültüye sebep olmuş. Nutkun “Osmanlı Hükümeti ile olan hüsn-i
münasabata” ait satırları muhaliflerin “Türklerin minneti altına giriyorsunuz…”
yolundaki yaygaralarına sebebiyet vermişti. Sağ taraf yani hükümet partisi bu
yaygarayı boğacak suretde sol tarafa taarruz etmişti.96
Ditonik Gazetesi, “Hep Böyle Mi Olacak?” başlığıyla yazdığı baş
makalede Sobranya’da meydana gelen gürültüleri ve bu gürültüleri
çıkaranları eleştirmekteydi. Milletin, bu mebusları Sorbanya’ya sırf kendi
partizanlık hayallerini görmeleri için göndermediğini ve devletin birçok zorunlu
ihtiyaçları olduğu için, şimdiki mebusların yalnız o ihtiyacların neticeye
bağlanması ile uğraşmaları gerektiğini beyan ederek, bundan sonra
kamarasının daha sükûnetle çalışacağını ümit ettiğini belirtiyordu.97
Yine bu dönemde Balkanlar Harbi’nden önce hiçte dikkati çekmeyen
Sofya Osmanlı Sefaretine Fethi Bey tayin olunmuş, onun gösterdiği gayretli
ve himmetli çalışmaları Sofya Sefaret-i Osmaniyye Heyeti hakkındaki
görüşlerin değişmesine yol açmıştı.98
95
“Sobranya’nın Küşadı”, Tasfir-i Efkâr, 6 Nisan 1914, s. 2.
“Nutk-ı Krali ve Sobranya”, Tasfir-i Efkâr, 6 Nisan 1914, s. 2.
97
BDH, Kl. 442, D. 13 -1737, F. 009.
98
“Sofya Sefaret-i Osmaniyyesi”, Tasfir-i Efkâr, 6 Nisan 1914, s. 2.
96
26
Bu dönemde Bulgar Sobranya’sını meşgul eden en önemli konulardan
birisi
kuşkusuz
Balkan
Savaşları’ndan
sorumlu
tutulan
kimselerin
yargılanması meselesiydi.
Balkan Savaşları’nın ilkinde elde ettiği kazancın İkinci Savaşta
parmaklarının arasından kayıp gittiğini gören Bulgaristan halkının kızgınlığını
dindirmek için önce savaş sorumluları olan kimseler veyahut da kaybedilen
harbin günah keçisi ilan edilenler yargılanmıştı. Pek çok asker ve siyasi bu
savaştan mesul tutulmuşlardı.99
Geşof ve Danef Kabinelerinin iktidar mevkiinde bulundukları zamanda
ve bilhassa muharebe müddeti sırasındaki yaptıkları işlerin bir parlemento
heyeti tarafından incelenmesi talebi ve kanunen gerekli imzaları içeren bir
önerge Sobranya Meclisi’ne takdim edilmişti.100
Bu önergede Geşof Kabinesi Balkan Savaşları esnasında Osmanlı
Hükümeti tarafından barış teklif olunduğu halde lüzumsuz olarak Londra
Müzakereti’ni uzatarak ve sonra kesmek suretiyle ikinci harbe ve sonra da
müttefiklerle olan çarpışmaya sebep vermekle suçlanmaktaydı. Bundan
başka Bulgar idari memurlarının ordu levazımları meselelerinde pek çok
kötüye kullanmada
bulundukları, harp ganimetlerini kendi aralarında
paylaştıkları ve müttefikler lehine olarak Bulgar ordusunda casusluk
eyledikleri beyan olunmaktaydı.101
“Narodni Prava” Gazetesi “Tahkikat” başlığıyla yazdığı baş makalede,
liberal mebuslar tarafından, eski kabinenin muhabere zamanındaki işlerinin
incelenmesini talep maksadıyla riyasetine vermiş olduğu önergeyi bahs
konusu etmiş ve bu tahkikatın yapılmasının çok gerekli olduğunu ispat için
makalede, millet içinde herkesin yenilenmeye talebi olduğu ve bu meselenin
ortaya çıktığı bir zamanda en evvel düşünülecek şeyin “Fenalığın” meydana
çıkarılması, onun ortadan kaldırılması ve onun yerine sağlam olanın, kuvvetli
99
Pars Tuğlacı, Bulgaristan ve Türk-Bulgar İlişkileri, İstanbul, Cem Yayınevi 1984, s. 188.
“Sobranya’da Müzakerat”, Tasfir-i Efkâr, 14 Nisan 1914, s. 2.
101
“Geşof Kabinesi Divan-ı Alide”, Tasfir-i Efkâr, 16 Nisan 1914, s. 1.
100
27
olanın, münevver olanın inşa edilmesi gerektiği belirtilerek o fenalığı devam
ettirenlerin ve yükseltenlerin bilinmedikçe onun nasıl ortadan kaldırılabileceği
sorgulanmıştı.
O fenalığın ortadan kaldırılmasının, ancak eski kabinenin muharebe
zamanındaki işlerinin tahkik edilmesi ve fena işleri yapanların sorgulanması
ve cazalandırılması suretiyle olacağına inanılmaktaydı.
“Narodni Prava” Gazetesi, bütün milletin de bu konuda talebi olduğunu
ve bundan dolayı liberal mebuslarının tahkikatlarını içeren önergeden bütün
milletin ve hatta parlementodaki muhaliflerinde memnun olacağını ve bu
teşebbüsü alkışlarla karşılayacaklarını beyan etmekteydi.102
Geşof ve Danef kabinelerinin harbe hazırlandığı tarihten muharebenin
sonuna kadar olan hareketlerinin tedkiki meselesi Bulgaristan için özel bir
öneme sahip olduğundan mesele büyük bir dikkatle takip olunmaktaydı.103
Viyana gazetelerinden birinde yayınlanan Bulgar Başvekili Mösyö
Radoslavof’un
“Bulgaristan
Ahvali”
başlıklı
makalesi
bu
dönemdeki
Bulgaristan’ın durumunu ve siyasetini göstermesi bakımından dikkat
çekiciydi.
Bulgar Başvekili bu makalesinde; Bulgar Hükümeti’nin Kralın emniyet
ve itimadına sahip olduğunu ifade ettikten sonra ekonomik durumla ilgili
olarak, Avrupa piyasalarının red cevabı üzerine Bulgaristan maliyesinin
zaafının giderilememiş olsa bile kendilerinin mali durumlarını hakiki bir
suretde düzeltme ümidinde olduklarını bildirmişti.
Ayrıca yine Bulgaristan’ın bütün Avrupa Devletleri ile iyi ilişkiler
kurulmasını arzu ettiğini bununla ilgili olarak Türkiye ile de bir posta
mukavelenamesi
102
103
akdettiklerini
ve
diğer
Balkan
Devletleri
BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 014.
“Geşof ve Danef Kabineleri Hakkında”, Tasfir-i Efkâr, 6 Mayıs 1914, s. 1.
ile
de
28
münasebetlerinin sulhperverane bir şekilde devamını arzu ettiklerini ifade
etmişti.
Aynı makalenin devamında Mösyö Radoslavof, kuvvet kazanmak için
çalışmaktan biran bile vazgeçmeyecekleri üzerinde durduktan başka
kendilerini çevreleyen memleketler silahlanmaya devam ettiklerinden dolayı
kendilerinin de bu konuda ihmal gösteremeyeceklerini belirtmekteydi. Yine
İstiklallerini kazandıkları günden itibaren uğrunda
nefes feda etmekte
oldukları milli gayelerine ulaşmadıkça katiyen rahat duramayacakları konusu
üzerinde durmaktaydı.104
2- Bulgaristan’ın Ekonomik Durumu
Bulgaristan
Maliye
Nazırı
memleketin
iktisadi
durumundan
bahsederken Bulgaristan’ın iktisadi ve mali gücünün harplere rağmen zaafa
uğramadığını, dahili ve harici Bulgar hazinesinin borçlarının hükümetin akdini
ümit ettiği bir harici borçlanma ile sağlanacağını bildirmekteydi.105
Bulgaristan’ın içine düştüğü yenilmişlik duygusu ve karamsar havadan
çıkabilmesi için yeni hükümet dışarıdan borçlanma arayışına girmiş ve bu
çerçevede
Almanya’nın
desteği
ile
Alman
Disconto-Gesellschaft’ın
öncülüğünde Avrupa bankalarından 500 milyon borç bulmuştu.106
Bulgaristan uzun savaşlardan sonra borçlanmaya muhtaçtı, o
dönemde borçlanmak isteyen devletler için en uygun yer Paris Borsası idi.
Fakat Fransız Hükümeti Bulgaristan’ın borçlanmasına izin vermek için bir
takım siyasal şartlar ileri sürüyordu.
104
“Radoslavof’un Bir Makalesi”, Tasfir-i Efkâr, 19 Nisan 1914, s.1.
“Sobranya’da Maliye Meselesi”, Tasfir-i Efkâr, 12 Nisan 1914, s. 2.
106
Turan, “Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na …”, s. 97.
105
29
Bu
şartların
özü
şu
idi:
Bulgaristan
Balkanlar’daki
durumu
bozmayacağına, Sırbistan’la Yunanistan’a karşı bir şey yapmayacağına dair
kesin teminat vermelidir.
Bulgar hükümeti ise bazı belirsiz vaatlerle yetinmek istediğinden
borçlanmak mümkün olmuyordu.
Berlin Hükümeti ise piyasasını Bulgaristan’a açmak için siyasal şartlar
ileri sürmemekte idiyse de Alman bankaları çok ağır mali şartlar
koşuyorlardı.107
Bulgaristan’ın bir borçlanma akdi için Almanya’ya müracaat etmiş
olması üzerine İtilaf Devletleri Fransız sefiri vasıtasıyla Bulgar kabinesine
hoşnutsuzluğunu beyan eylemişlerdi. Hatta Fransız sefiri eğer Bulgaristan
Almanya’dan bir borçlanma akd edecek olursa bundan sonra Fransa’dan
hiçbir yardım beklememesini söylemiştir.108
Viyana gazetelerinden okunduğuna göre Bulgaristan’ın Avusturya ve
Almanya’dan akdetmek üzre olduğu borçlanma Viyana maliye çevrelerinde
beyan edilmekteydi.
Bu borçlanmadan elde edilecek meblağdan 150 milyonu Bulgaristan’ın
müesseselerden aldığı avansların ödenmesi için harcanacaktı.
Bulgaristan’ın borçlarının tamamı bittikten sonra kalan para askerlik
işlerine, şimendiferlere ve harp esnasında hasara uğramış olan köprü, yol ve
emlakın tamirlerine sarfedilecekti.109
Borçlanma meselesinde Sobranya Meclisinde sosyalistler grubu
hükümete
bir
gensoru
önergesi
vererek
Bulgaristan’ın
borçlanma
meselesinde niçin Fransız Bankaları’na müracaat edilmediğini, Almanya
Bankalarıyla borçlanma akdinin ne gibi sebebe dayanarak akdolunduğu ve
107
Bayur, Türk İnkılabı …, C. II, K. 4, s. 583v.d.
“Bulgar İstikrazı”, Tasfir-i Efkâr, 29 Nisan 1914, s. 2.
109
“Bulgaristan İstikrazı”, Tasfir-i Efkâr, 11 Mayıs 1914, s. 2.
108
30
bu sebeplerin bir takım siyasi taahhüdat içerip içermediğini ve borçlanma
şartlarının nelerden ibaret olduğunu sormuşlardı.110
Bulgaristan ile Disconto-Gesellschaft’ı arasında meydana gelen
anlaşma gereğince 500 milyon Frank olarak tayin edilen borçlanmanın faizi
% 5’ti ve borçlanma elli senede geri ödenecekti.111
Bu
borçlanmaya
koşmuşlardı.
karşılık
Alman
Bankaları
çok
ağır
şartlar
112
Bu borçlanma ile Alman şirketi Hasköy-Karaağaç şimendifer inşası ile
bazı kömür madenleri işletme hakkını da elde ediyordu. Yine Bulgaristan’ın
tütün ihracatı da bir Alman şirketi tarafından yapılacaktı.113
Borçlanma mukavelenamesinin Sobranya’ya takdim edildiği gün
Rusya’nın Sofya Sefarethanesi tarafından yayınlanan bir tebliğde Fransa’nın
Bulgaristan’a daha uygun şartlar teklif ettiği halde borçlanmanın yine Alman
Bankaları’yla akdedildiği bildiriliyordu. Rus sefaretinin bu tebliği umumi bir
hayret ve hiddete neden olmuştu. Bulgar Maliye Nazırı derhal çoğunluk
fırkasına
izahat vererek ve Fransa tarafından daha uygun şartlar ileri
sürülmüş ve bazı milli kolaylıklar gösterilmiş ise de buna karşılık
Bulgaristan’dan bir takım siyasi sorumluluklar altına girmesi ve özellikle
Bükreş Antlaşması’nın değiştirilmesine teşebbüs etmeyeceğine dair teminat
verilmesi talep olunmuş bulunduğunu söylemişti. Bunun üzerine Sobranya’da
ceryan eden şiddetli celselerden sonra borçlanma mukavelenamesi tasdik
kılınmıştı.
Bu hal, Balkanlarda hala ne gibi siyasi oyunlar oynandığını
göstermekteydi.114
110
“İstikraz Meselesi”, Tasfir-i Efkâr, 7 Haziran 1914, s. 4.
“Bulgar İstikrazı”, Tasfir-i Efkâr, 7 Temmuz 1914, s. 5; Bayur, Türk İnkılabı …,C. 2, K. 4, s.
585.
112
Bayur, Türk İnkılabı… ,C. 2, K. 4, s. 585.
113
“Bulgar İstikrazı”, Tasfir-i Efkâr, 15 Temmuz 1914, s. 4; Bayur, Türk İnkılabı …, C. 2, K. 4, s.
585;
111
31
Sobranya
Meclisi’nde
akdedilen
borçlanmanın
müzakeresinin
yapılacağı zaman Radikal Fırkası Reisi Mebus Canof muhalif fırkalar namına
bir beyanname okuyarak borçlanmanın yolsuzluklarını dile getirmişti.
Canof bu beyanatında, muhalif fırkaların bu borçlanma şartlarını
memleket için gerekli saydıklarını ancak memleketin, bu borçlanma ile kabul
edilen ağır şartlarla hiçbir menfaat elde edemeyeceğini söylemiştir. Yine
muhalif fırkaların, maden kömürlerinin işletilmesi hakkının adı geçen maliye
heyetine verilmiş olmasını protesto ettiklerine ve bu halin mahalli sanayiye
büyük bir darbe teşkil ettiğine beyanatında yer vermişti.
Diğer taraftan daha müsait ve uygun şartlar ile böyle fedakarlıklar ve
iktisadi imtiyazlar verilmeksizin borçlanma akdi imkanı mevcut iken bir Bulgar
nazırı tarafından böyle mukavelenamelerin Sobranya meclisine takdimi ise
Bulgar milletine karşı işlenmiş bir tahrik hareketi olarak değerlendirilmişti.
Ayrıca bu mukavelelerin tasdikinin memleketin istiklal ve maliyesine karşı bir
darbe ve memleketin yabancı hükümetler hükmüne girmesine de yol
açacağını söylemişti.115
Borçlanma müzakereleri sırasında muhalif fırkalar ile çoğunluk fırkaları
arasında şiddetli münakaşalar olmuş ve bu münakaşalar celselerin
kesilmesine neden olmuştu. Bu tür münakaşaların devam ettiğini gören
Başvekil
Radoslavof
söz
alarak
borçlanmanın
sükûn
dairesinde
görüşülmesini rica etmişti. Bundan sonra mazbata muharriri kürsüye çıkarak,
borçlanma mukavelelerinin gerekçeli layıhâlarını okumuştu.
Olağanüstü hiddet ve heyecana kapılan muhalif mebuslar çoğunluk
fırkası üyelerine karşı kitap, kağıt vesaire atmaya başlamışlar, çoğunluk
fırkası üyeleri de aynı şekilde karşılık vermişti. Bundan sonra büyük gürültüler
içinde Sobranya reisi adı geçen layıhâyı oya sunmuş ve bütün çoğunluk fırka
114
“Bulgar İstikrazı”, Tasfir-i Efkâr, 17 Temmuz 1914, s. 1; “Bulgaristan Ahvali’’, Tasfir-i Efkâr,
17 Temmuz 1914, s. 2.
115
“Bulgaristan Ahvali - İlk Heyacanlar -Canof’un Beyanatı”, Tasfir-i Efkâr, 17 Temmuz 1914, s. 2.
32
üyeleri ellerini kaldırmışlardı. Reis layıhânın kabul olunduğunu beyan ile
müzakerata son vermişti.116
Fransa ve Rusya bu borçlanma sebiyle Bulgaristan’ın Almanlarca
elde edildiği kaygısına düşmüşlerdi. Bu sebeple Fransız elçisi hükümetine bir
telgraf çekerek daha önce Bulgarlarla görüşmeler yapmış olan Fransız
Bankalarının ileri sürdükleri bütün siyasi şartlardan vaz geçtiklerini Bulgar
Hükümeti’ne bildirilmesini istemişti.
Ancak Fransız ve Rusların bütün gayretlerine rağmen borçlanma işi
Bulgar Meclisince onaylanmış ve Bulgaristan’ın Almanya’ca kazanılmış
olduğu inancı yayılmıştı.117
Kral
Ferdinand,
Meclis
tarafından
tasvip
edilen
borçlanma
mukavelenamesinin tasdikine dair bir emirname ilan etmişti.118
Borçlanmanın tasdikinden sonra muhalif gruplar umumi meydanda
borçlanmayı protesto etmek üzre bir miting düzenlemişlerdi. Mitingde muhalif
fırkaya mensup
hatipler konuşmuşlardı. Konuşmalar devan ederken
borçlanma taraftarları da gösteri yapmaya teşebbüs etmişlerdi. Bunun
üzerine bir arbede zuhur etmiş, zabıtanın müdahalesiyle göstericiler
dağıtılmıştı.119
3- Bulgaristan’ın Askeri Durumu
Birinci Dünya Savaşı arifesinde gerek Bükreş Antlaşması’nın getirdiği
belirsiz durum gerekse uluslararası vaziyet tüm Balkan Devletleri’nde olduğu
gibi Bulgaristan’ı da büyük ölçüde askeri hazırlıklarda bulunma kaygısına
düşürmüştü
116
“Bulgaristan Ahvali- Üçüncü Celse”, Tasfir-i Efkâr, 17 Temmuz 1914, s. 2.
Bayur, Türk İnkılabı …, C. 2, K. 4, s. 585.
118
“Bulgar İstikrazinin Tasdiki”, Tasfir-i Efkâr, 19 Temmuz 1914, s. 1.
119
“Bulgaristan’ın İstikrazı”, Tasfir-i Efkâr, 21 Temmuz 1914, s. 2.
117
33
Bulgar Erkân-ı Harbiyye-i Umumiyyesi, son muharebe sırasında
uğramış olduğu müthiş yenilgiden dolayı karmakarışık bir hale gelen Bulgar
ordusunu yeni baştan düzenlemiş, ordunun erzak ve mühimmat depolarını,
Türkiye’ye karşı yapılan harpten evvelki haline oranla güçlendirmiş ve
ordusuna yeni sahra bataryaları ilave etmişti. Bundan başka kısa sürede
askeri birliklerin bir kısmıyla sahra manevraları icra edilerek, bilhassa levazım
ve sıhhiye hizmetinin son harbin verdiği neticeye göre ıslah edilmesi
düşünülmüştü.120
Ayrıca
Batı
Trakya’daki
askeri
birliklerin
teşkilat
ve
konuşlandırılmasında önemli değişiklikler yapılmıştı.
Edirne’nin istirdadının yıl dönümü nedeniyle Sofya’da önemli gösteriler
icra edilmişti. Gerek siyaset adamları ve gerek Bulgar basını, Osmanlı
Hükümeti ile Bulgaristan Hükümeti arasında anlaşmazlığı gerektirecek hiçbir
mesele kalmadığını ve bilakis birçok menfaatin hükümetler arasındaki
münasebetlerin takviyesini gerektirdiğini ilan etmişlerdi. Bununla birlikte
Edirne vilayetinin korunmasında görevli mevcut kuvvetlerin bir kısmının
Anadolu’ya nakli haberleri ve dolayısıyla şehrin müdafaa vasıtalarından
mahrum edilmesi, Bulgar kamuoyunda daima mevcut olan ve fakat yavaş
yavaş kırılan ümitleri yeniden canlandırmaya başladığı Bugar basınında yer
alan ifadelerden anlaşılıyordu. Bulgaristan hükümetiyle iyi münasebetlerimiz
olduğu bir sırada yeni askeri teşkilatın bir gereği olarak gerçekleştirilen bazı
değişiklikler neticesinde Edirne’deki kuvvetlerin bir kısmının Anadolu’ya nakli
dolayısıyla hasıl olan bu gösteri Bulgar hükümetinin bölgedeki genişleme
hususundaki hırslı emellerini göstermektedir. Osmanlı Hükümeti’nin bu
duruma karşı kayıtsız kalmaması lazım geldiğini ve Edirne gibi Rumeli’deki
askeri mevkilerin en önemlisi olan bir kalenin korunması ve savunulması
işinin yerine getirilmesi gerekliliği ve adı geçen kalenin ani bir taarruza karşı
mevcut kuvvetiyle karşı koymaya her an ve her zaman hazır bulunduğu
120
“Balkan Hükümetleri’nin Hazırlıkları”, Tasfir-i Efkâr, 9 Mayıs 1914, s. 3.
34
hissinin komşu hükümete bildirilmesi için oralardaki kuvetlerin azaltılmasının
durdurulması siyasi bir gereklilik olarak görülmekteydi121.
Buna karşılık Bulgar hükümeti, Batı Trakya’da diğer yerlere nazaran
önemli ölçüde kuvvet bulundurmakta ve bu kuvvetin merkez şefliği daha
ziyade Osmanlı hududuna yakın bir mevkide yer almakta idi. Ayrıca kadroları
ikmal maksadıyla 1914 senesi yeni erlerinin vaktinden evvel silah altına
çağrılması da kararlaştırılmıştı.
Bulgar Hükümeti’nin Sırp ve Yunan hudutlarında hiçbir askeri tedbire
başvurmayarak, Batı Trakya’ya daha fazla ehemmiyet göstermesi ve büyük
bir hırsla harp mühimmatı toplaması son derece dikkat çekiciydi. Bütün
bunlardan dolayı Bulgar kamuoyunda, Bükreş Antlaşması’nın Bulgarlar
lehine değiştirilmesi hakkındaki ümitlerin bir imkansızlık karşısında ortadan
kalkması halinde
Edirne’nin
ani bir hücuma uğrama tehlikesinin daimi
olduğuna inanılmaktaydı. Harici politikası harici ceryanlara tabi olan
Bulgaristan’ın Osmanlı Devleti’ne karşı verdiği teminatlarına gereğinden fazla
önem verilmeyerek Rumeli’deki askeri mevkilerimizin takviye edilmesi ve
askerlik hususuna ait her türlü ihtiyat tedbirlerinin biran önce alındıktan sonra
Bulgar dostluğunun mahiyetinin araştırılıp ve değerlendirilmesi gerektiğine
inanılmaktaydı. Bulgaristan’ın, karşısında mühim bir kuvvet görülmedikçe her
türlü ihtirasa kapılacağı düşünülerek bu gibi duruma meydan verilmemesi iki
hükümet arasındaki münasebetlerin zaruri olarak iyi bir biçimde devamına
hizmet etmiş olacağı benimsenmiştir122.
Diğer taraftan Bulgar hükümeti, 50.000 Manlihir ve 15.000 Karabine
tüfek Budapeşte’de İştayer fabrikasına sipariş etmişti.123 Ayrıca hükümet ordu
masrafına tahsis etmek üzre Sobranya Meclisi’nden 30 milyonluk tahsisat
talep etmişti.124
121
BDH, Kl. 461, D. 203 -1814, F. 001.
BDH, Kl. 461, D. 203-1814, F. 001-01
123
BDH, Kl. 1654, D. 985-9, F. 008; Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Bulgar
İlişkileri(1913-1938), Ankara,Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları,No:16,
2002, s. 159 v.d.
124
“Bulgar Ordusu”, Tasfir-i Efkâr, 9 Mayıs 1914, s. 2.
122
35
Yeni Bulgar Harbiye bütçesi gereğince Bulgar piyade kuvveti 40 tabur
ilave edilerek arttırılıp, yeni bir alay istihkâm topçu kıtası ile ilk defa olarak bir
alay süvari topçu kıtası da oluşturulacaktı. Hudut taburlarının miktarı 13’ten
20’ye çıkarılacaktı.125
Ayrıca Harbiye Nezareti Sobranya Meclisi’ne bir kanun layıhâsı
vererek, askeri idare, sağlık sebeplerinden dolayı askerlik hizmetlerini yerine
getiremeyen askerleri 45 yaşına erişmiş olanlara kadar muayeneye davet
ederek ve bu muayeneden sonra askerlik hizmetini yapabilecek durumda
olanları askerlik hizmetine kabul edecekti.126
Bilindiği üzre Balkan Savaşları’ndan sonra Mustafa Kemal Atatürk, 27
Ekim 1913 tarihinde Sofya Ataşemiliterliğine atanmıştı. Atatürk Sofya’da
bulunduğu dönemde Türk Genelkurmayınca ele alınan sefer planının
hazırlanmasında esas olacak, Bulgaristan ordusu kuruluş ve durumu
hakkında çok değerli bilgileri öğrenerek Türk Genelkurmayı’na bildirmiştir.127
Mustafa Kemal, Bulgar ordusunun ileri gelenlerinin büyük bir ciddiyet
ve intikam duygusuyla orduyu yeniden düzenlemek çabası içinde olduklarını,
bu çerçevede beşer yıllık dönemler halinde 20 yıllık bir plan yaptıklarını,
Bulgar ordusunun Almanya ve Avusturya’dan top, tüfek ve cephane sipariş
ettiğini bildirmişti.128
Silahların Almanya’ya sipariş edilmesi de Alman-Bulgar ilişkilerinin
1914 yılı başındaki düzeyini göstermesi bakımından gelecek için önemli bir
fikir vermekteydi.
Bulgarlar Balkan Harbi’nde ele geçirdikleri silahları kullanmak için çare
aramışlar ve Almanya ile olan ilişkileri sayesinde krupp fabrikasıyla teknik
işbirliğine gitmişlerdi. Savaş öncesinde Almanya ve Bulgaristan arasındaki
askeri alanda işbirliğini ortaya koyan bu durum da 14 Mart 1914 tarihli
125
“Ordunun Tezyidi”, Tasfir-i Efkâr, 7 Mayıs 1914, s. 2.
“Bulgaristan Ordusunda”, Tasfir-i Efkâr, 20 Temmuz 1914, s. 4.
127
Tarihte Türk-Bulgar …, s. 84.
128
Tuğlacı, a.g.e., s. 117; Turan, “Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na …”, s. 97.
126
36
raporda belirtilmektedir. Bulgar Ordusu’nu hava gücünü artırma çabaları da
dikkat çekiciydi. Bulgarlar dönemin önde gelen hava araçları için komisyon
kurmuşlar ve araştırmalar yapmışlardı. Aynı zamanda ordunun ihtiyaç
duyduğu personel ve malzeme nakliye araçlarının alımı içinde girişimlerde
bulunmuşlardı. Bütün bunlar, Bulgarların ufukta görünen savaşa var
güçleriyle hazırlandıklarını göstermekteydi.
Birinci Dünya Harbi öncesinde; Bulgar ordusunun hızla silahlanmasını
da Kurmay Yarbay Mustafa Kemal şu sözlerle aktarır: “Bulgar üst düzey
askeri yetkilileri pek büyük ciddiyet ve derin intikam hisleriyle ordularını
yeniden hazırlamaktadırlar’’. Yine onun verdiği bilgilere göre; Bulgar
ordusunda, yaşları veya yetersizlikleri sebebiyle işe yaramadıkları anlaşılan
çok sayıda büyük ve küçük rütbeli subay ordudan çıkarılmış ve her fırsattan
istifadeyle çıkarılmaktaydı. Ordu yüksek komutasını gerçekleştirmek fikri
Bulgaristan’da esas kabul edilmekteydi.129
Mustafa Kemal Bulgaristan’ın bayındırlık ve ulaştırma çabalarıyla
demiryolları yapımına da önem verdiğini strateji bakımından değerlendirmiş
ve Bulgaristan’ın Hasköy-Karaağaç hattını döşeyerek Adalar Denizi’ne
inmeye çalıştığını da ifade etmiştir. Verilen bilgiler, Osmanlı Devleti’nin Milli
Savunma Politikası ve Silahlı Kuvvetlerinin hazırlıkları bakımından büyük
önem taşımıştır.130
129
Ahmet Tetik, Sofya Askeri Ataşesi Mustafa Kemal’in Raporları (Kasım 1913-Kasım 1914),
Ankara, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, 2007, s. XII v.d.
130
Tarihte Türk-Bulgar …, s. 84 v.d., Tuğlacı, a.g.e., s. 117.
II. BÖLÜM
TÜRK - BULGAR YAKINLAŞMASI
A- BULGARİSTAN’IN BALKAN DEVLETLERİ İLE İLİŞKİLERİ VE
TÜRK-BULGAR İLİŞKİLERİNE YANSIMASI
1- Bulgaristan-Yunanistan İlişkileri
Balkan
Savaşı’nın
sonunda
imzalanan
Bükreş
Antlaşması’yla
Bulgaristan Makedonya’nın büyük bir bölümünü Yunanistan ve Sırbistan
lehine bırakmak zorunda kalmıştı.131
Balkan
Harbi
sonrasında
çizilen
sınırlar,
Bulgarlar
tarafından
istenmeyerek kabul edildi. Bulgarların, Sırbistan ve Yunanistan’ın Bulgarlığın
aleyhine topraklarını genişlletmelerine itirazları vardı.132
Bulgarların Makedonya üzerindeki dileği ve tutkularından bilgisiz
olmayan Sırbistan ve Yunanistan ayrı ayrı Bulgaristan’ın karşısında
kalmaktan
kaçındıklarından,
gereğinde
birbirlerinin
yardımına
muhtaç
olduklarını takdir ve bundan ötürü iyi ilişkilerden ayrılmamayı hayati bir sorun
olarak görmekteydiler.133
Bulgarlar, Sırbistan ve Yunanistan’a karşı bazı istekler beslediklerini
saklamadıkları gibi, Sırbistan ve Yunanistan’da bir çok karışıklığa meydan
hazırlayacak –el altından- çeteler tertip etmekteydiler.134
Yunan-Bulgar
hududunda
Bulgar
bulundukları bildirilmekteydi.135
131
Sarınay, a.g.m., s. 135.
Tetik, a.g.e., s. XVI.
133
Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk …, s. 153.
134
Aynı Eser, s. 165.
135
“Bulgar Çeteleri”, Tasfir-i Efkâr, 5 Nisan 1914, s. 2.
132
çetelerinin
büyük
faaliyette
38
Yunan basını Bulgaristan’ı Makedonya’ya çeteler göndermek suretiyle
Sırp arazisini tehdit etmekle suçlamaktaydı.136
Atina
Makedonya’da
Gazetelerinden
ihtilal
okunduğuna
zuhure
getirmek
göre,
üzre
pek
Bulgar
komitecileri
büyük
faaliyetler
göstermekteydiler. Bilhassa Drama havalisinde bu faaliyetin pek çok eseri
görülmekte olduğundan Yunan Hükümeti burada önemli ölçüde asker kuvvet
bulundurmaktaydı. Yunan askerleri ile Bulgar komitecileri arasında her gün
çarpışmalar vukua gelmekteydi.137
Bu olaylar nedeniyle Yunanlılar hudut karakollarını birbirine telefonla
bağlamakta ve hudutlarda yollar inşa etmekteydiler.
Bundan başka hududa yakın köylerdeki hayvanların cetvellerini
düzenlemekte ve her köyde aylık 100 frank maaşla beşer-altışar düzen
sağlayan bekçiler kayd etmekteydiler. Bu bekçilerin vazifesi Bulgarları göz
altında bulundurarak, onları Rumca konuşmaya mecbur etmekti.138
Bu dönemde Bulgaristan ile Yunanistan münasebetlerini belirleyen
temel unsur Yunanistan’ın hâkimiyetine giren Makedonya’daki Bulgarlara
karşı takip ettiği siyasettir.
Yunanistan Hükümeti Makedonya’yı ancak Yunanlılaştırmakla, yani
ahalisinin çoğunluğunu ve belki de tamamını Rum-Yunanlı yapmakla
muhafaza edeceğine inanmaktaydı ve bu siyasetini gerçekleştirebilmek için
Makedonya’daki Bulgar ve Müslümanlar üzerinde dehşetli bir baskı
uygulamaktaydı.139
Yunan müfrezeleri Yunan çeteleriyle birlikte Bulgar ve İslâm ahaliye
mezalim
yapmaktaydı.
On
yaşındaki
çocuklardan
doksan
yaşındaki
ihtiyarlara kadar Bulgar ahali tutuklanmakta, kadınların ırz ve namusuna
136
“Yunanlılar’ın Amali”, Tasfir-i Efkâr, 17 Ağustos 1914, s. 4.
“Bulgar Komitelerinin Faaliyeti”, Tasfir-i Efkâr, 7 Mayıs 1914, s. 2.
138
“Bulgar-Yunan Hududunda”, Tasfir-i Efkâr, 7 Mayıs 1914, s. 4.
139
“Müntakız İşler”, Tasfir-i Efkâr, 30 Ağustos 1914, s. 1.
137
39
tecavüz edilmekteydi. Bu mezalim ve tazyikata tahammül edemeyen ahalî
her şeyi terk ederek Bulgaristan’a kaçmaktaydılar.140
Bulgar telgraf ajansı tarafından 10 Haziran tarihiyle Sofya’dan
bildirildiğine göre Drama havalisinden aralarında pek çok çocuk bulunan
muhacir kafilesi Nevrekob’a gelmişti. Bu Bulgar muhacirleri aç, çıplak ve
gördükleri mezalim nedeniyle sefil bir haldeydi. Kadınların namus ve
iffetlerine Yunan askerleri tarafından zorla tesellüt edilmiş, erkeklere de
vicdanları isyan ettirecek işkenceler yapılmıştı.141
Bu muhacirler yapılan mezalim hakkında tüyleri ürpertecek beyanat
vermekteydiler. Onların naklettiklerine göre Drama hapishanelerinde beş bini
aşkın Bulgar ve Türk tutuklu bulunmaktaydı.142
Yunanistan Hükümeti tarafından Makedonya’da bulunan Bulgarlara
karşı uygulanan mezalim Bulgaristan’da Yunanlılara karşı olağanüstü büyük
bir
kin
doğurmaktaydı.
Yunanlıların
Makadonya’da
yapmış
oldukları
mezalimden her tarafta büyük bir nefretle bahsedilmekteydi.143
Sofya’dan 3 Haziran tarihiyle bildirildiğine göre, Sofya’daki Rum kilisesi
Yunan bayrağı çektiği için ahali kilise önünde toplanmış144 ve galeyana
gelmiş olan halk kilisenin duvarlarından atlayarak Yunan bayrağını zorla
aşağıya indirmişdi. Bu olay Bulgarların kendi memleketlerinde böyle
küstahlıklara tahammül edemediklerini meydana koymuştu.145
Yine aynı gün Varna’da Makedonya Bulgarlarına Rumların yaptıkları
tazyikatdan etkilenen Varna halkı gayet büyük bir miting düzenleyerek Yunan
mezalimi protesto edilmişti.146
140
“Yunan Mezalim-i Vahşiyanesi”, Tasfir-i Efkâr, 10 Mayıs 1914, s. 4.
“Yunan Mezalimi”, Tasfir-i Efkâr, 12 Haziran 1914, s. 5.
142
“Yunan Mezalimi”, Tasfir-i Efkâr, 20 Haziran 1914, s. 2.
143
“Sofya’da Heyecan”, Tasfir-i Efkâr, 18 Haziran 1914, s. 4.
144
“Yunan Bayrağı Aleyhinde’’, Tasfir-i Efkâr, 4 Haziran 1914, s. 4.
145
“Aşkolsun Bulgarlarla!”, Tasfir-i Efkâr, 5 Haziran 1914, s. 1.
146
“Varna’da Bir Miting”, Tasfir-i Efkar, 5 Haziran 1914, s. 1.
141
40
Bu mitingin yapıldığı sırada Bulgar kumpanyası vapurlarından biri
Varna’ya Makedonya’dan yüzlerce Bulgar muhaciri çıkarmıştı.
Yunan mezaliminin bu kurbanlarının manzarası mitingde hazır
bulunanların galeyanlarını dahada arttırmış, ahaliyi zaptetmek mümkün
olmamıştı. Bundan sonra göstericiler derhal Rum mekteb ve kiliselerine
yönelmiş, mekteb ve kiliseleri işgal ederek buralara Bulgar muhacirlerini
yerleştirmişlerdi. Ahali tarafından Rum kiliseleri derhal Bulgar kilisesine
dönüştürülmüş ve ancak Makedonya’daki Bulgar mekteb ve kiliseleri
Bulgarlara iade edildiği takdirde buralarının Rumlara tekrar geri verileceği
bildirilmişti.147
Makedonya’da Bulgarlara karşı yapılan mezalime şahit diğer bir
olayda
Dedeağaç
hadisesidir.148
4
Haziran’da
Dedeağaç’a
Amerika
bandırasına sahip olan bir Yunan vapuru vasıl olmuştu. Vapurda 30 İslam
muhaciri ile Yunanlılar tarafından mezalime mahkum edilen birçok Bulgar
mahbusu bulunmaktaydı. Vapurda birçok Bulgar tutuklunun bulunması
şiddetli galeyana neden olmuştu. Derhal Yunan mezalimini protesto etmek
üzre büyük bir miting düzenlenerek,149 Dedeağaç’ta bulunan Rumların
evlerine hücum edilmiş, evlerin camları kırılıp eşyaları yağma edilmişti.150
Yunanlılar aleyhindeki bu ceryanlar Burgaz şehrine de yayılmıştı.
Filibe Köyü’nde, Bulgarların patrikhaneye mensup oldukları zamandan kalma
üç Rum kilisesi halk tarafından işgal olunmuş, Bulgarlar tarafından işgal
edilen bu kiliselerde Bulgarca ayinler düzenlenmişti.151
Yunanistan bu olaylar üzerine Rum kiliselerin iadesini ve gelecekte bu
tür
olayların
tekrar
etmeyeceğine
dair
teminat
verilmesini
152
Hükümeti’nden talep etmişti.
147
“Bulgarların Milliyetperverliği”, Tasfir-i Efkâr, 6 Haziran 1914, s. 2.
“Dedeağaç Hadisesi”, Tasfir-i Efkâr, 8 Haziran 1914, s. 3.
149
“Dedeağaç Hadisesi”, Tasfir-i Efkâr, 6 Haziran 1914, s. 4.
150
“Dedeağaç Hadisesi”, Tasfir-i Efkâr, 8 Haziran 1914, s. 3.
151
“Bulgarlar’da İntihabat-ı Milli”, Tasfir-i Efkâr, 9 Haziran 1914, s. 2.
152
“Bulgar – Yunan Münasabatı Gerginleşiyor”, Tasfir-i Efkâr, 9 Haziran 1914, s. 2.
148
Bulgar
41
Başvekil Mösyö Radoslavof Rumlar aleyhinde yapılan bu tür
gösterilerden
dolayı
Bulgar
Hükümeti’nin
üzgün
olduğunu
ancak
Makedonya’da ecnebi boyunduruğu altında zulme uğrayan kardeşlerinin
hallerinden
üzüntü
duyan
Bulgar
halkının
bu
galeyanının
mazur
görülebileceğini beyan etmişti.153
Radoslavof 9 Haziran’da Sobranya’da yaptığı bir konuşmasında
meydana gelen bu olaylarla ilgili olarak; ecnebi idaresi altında kalan
kardeşlerinin uğradıkları mezalimin etkisiyle vukua gelen bu tür hareketlere
katiyen yabancı olduğunu belirtip, hükümetinin geçmişin anlaşmazlıklarını
çözümleyerek komşularıyla iyi münasebetler kurmak arzusunda olduğunu
bildirmişti.154
Yunanlılarla Bulgarların dini görüşlerinin çok kuvvetli olduğu Balkan
Savaşlar’ı sonrası yaşanan bu olaylar bir kez daha ispat etmişti. Bu iki millet
arasında dini ayrılıklar, Dersaatdet Bulgar Ekzarhhanesi’nin açıldığı tarihte
başlamış ve Balkan Savaşları’nın sonuçlanmasına kadar sürmüştü. Bu dini
ayrılıklar sebebiyle o zamana kadar pek çok kan dökülmüştü.155
“Mir” Gazetesi tarafından Yunan-Bulgar münasebetinin pek fena
olduğu yazılmaktaydı.156
2- Bulgaristan-Sırbistan İlişkileri
Bu iki ülke arasındaki durum, iki devletin takip edecekleri öğretiye bir
şekil vermeye elverişli değildi, iki devlet yanında bulunan sefirlerin ciddi ve
esaslı bir dostluk temellerini kurmak için çalıştıkları kanati hasıl olduğu gibi,
Sofya’da bulunan Sırp sefirinin eskiden beri Bulgar dostluğu ile ün yapmış
olması Sırbistan’ın Bulgaristan’a karşı sonuna kadar o anki politikayı
izlemeyeceğini göstermekteydi. Halbuki, Sırbistan’ca izlenen siyaset bir
153
“Radoslavof’un Beyanatı”, Tasfir-i Efkâr, 11 Haziran 1914, s. 4.
“Radoslavof’un Beyanatı”, Tasfir-i Efkâr, 12 Haziran 1914, s. 4.
155
“Yunanistan ile Münasebat”, Tasfir-i Efkâr, 12 Haziran 1914, s.4.
156
“Yunan-Bulgar Münasebatı”, Tasfir-i Efkâr, 7 Eylül 1914, s. 2.
154
42
gözleme siyasetinden başka bir şey değildi. Yalnız, gözden uzak tutulması
gereken önemli bir yön varsa, o da Bulgaristan Hükümeti’nin Avusturya’ya
gözünü çevirdiği ve Sırbistan’ın Rusya ekseninden uzaklaşmak niyetinde
kesinlikle bulunmamasıydı.157
Rusların bu iki devlet arasındaki ilişkiler açısından geçmişin geri
getirilmesi amacıyla olanca çabayla çalıştığı ve iki devlet arasında yeniden
bir bağlaşmanın yapılması halinde, taraflara Yunanistan’da bazı ödünler bile
gösterdiği ancak Bulgarların bu gibi vaatlere önem vermeyerek kendilerine
Sırplar tarafından Sırbistan’da, arazi ve iktisadi çıkar sağlandığı takdirde,
Rusların bu öğütlerini dikkate alacakları konusunda beyanatta bulunduklarına
dair söylentiler mevcuttu.
Bulgarlar, Sırbistan ve Yunanistan’a karşı bazı istekler beslediklerini
saklamadıkları gibi, Sırbistan ve Yunanistan’da birçok karışıklığa meydan
verecek –el altından- çeteler düzenlemekteydiler.158
Sırbistan’ın İstanbul Maslahatgüzarı Mösyö Jojoviç kendisiyle görüşen
“İstanbul” Gazetesi muharrirlerinden birine muhtelif meseleler hakkında
beyanatta bulunduğu sırada;
Sırbistan’ın işgalinde bulunan bölgedeki Müslümanların mezalim
gördüğüne dair olan haberleri ve Bulgarların Sırp mezalimine dair
yayınladıkları malumatları kati suretde yalanlamıştı. Bulgaristan-Sırbistan
münasebetlerinin tabi olarak samimi olmadığını bildiren Mösyö Jojoviç,
Bulgar çeteleri hakkındaki soruya cevap olarak, Bulgar çetelerinin mevcut
olduğunu, bu çetelerin hangi mahallerde bulunduklarını ve bunların
kumandasını üstlenen eski çete reisleriyle zabitanın isimlerini de bildiğini
beyan etmişti. Bulgar çetelerinin 20 bin kişiden oluştuğu hakkındaki haberleri
mübalağalı olarak değerlendiren Mösyö Jojoviç, bu çetelerin tahmini olarak
bin kişilik bir kuvvetten oluştuğunu söylemişti.
157
158
Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk…, s. 154.
Aynı Eser, s. 164 v.d.
43
Jojoviç beyanatının devamında; bu çetelerin Balkanlar’daki karışıklığı
devam ettirerek barışı bozmaya çalışıp sonuçta Avrupa’nın müdahalesiyle
Bükreş Antlaşması’nın değiştirilmesini ümit ettiklerini ancak bu gayretlerin
neticesiz kalacağını bildirdikten sonra, sadece Bulgar çetelerinin değil bütün
Bulgar ordusunun dahi Bükreş Antlaşması’nın bir tek satırını değiştirmede
başarılı olamayacaklarını sözlerine eklemişti.159
3 Nisan tarihiyle Sofya’dan bildirildiğine göre, Sırbistan’ın bir yarı resmi
gazetesi tarafından yayınlanan, Sırp toprağına tecavüz eden Arnavut
çetelerini Bulgaristan’ın düzenlemiş olduğuna dair haberlere cevap olarak
Bulgar gazeteleri, Sırp gazetelerinin Bulgarlar aleyhindeki bu haberlerinin
sadece manasız ve adalete aykırı olamakla kalmadığını ve tehlikeli bir şekil
aldığını yazmaktaydı. Ayrıca sadık dostuna ihanet eden Sırbistan’ın
Makedonya’da kurduğu idare ile Bulgaristan’la olan iyi ilişkilerine bir darbe
indirdiği belirtilerek Sırp basını yayınlanan bu tür haberlerle gerginliği devam
ettirmekle suçlanmaktaydı.160
Atina gazetelerinden okunduğuna göre Eğripalanga havalisinden Sırp
arazisine giren Bulgar çeteleri ile Sırp askeri arasında çarpışmalar olmuş ve
Sırp askerleri top kullanmaya mecbur kalmışlardı.161
Bulgar-Sırp hududunda meydana gelen bu tür çarpışmalar üzerine
Sırp Erkan-ı Harbiyye-i Umumiyyesi’ne mensup bir çok zabit Sırp-Bulgar
hududuna
gelerek
incelemeler
yapmışlar
ve
arazinin
topografyasını
almışlardı. Bu hususa ait malumat Sofya’da büyük bir önem ve dikkatle takip
olunmaktaydı.162
Belgrad’tan bildirildiğine göre Sırbistan Hükümeti Bulgar hududunda
91 askeri karakol kurmuştu.163
159
“Mösyö Jojoviç’in Beyanatı’’, Tasfir-i Efkâr, 24 Nisan 1914, s. 2.
“Bulgaristan – Sırbistan”, Tasfir-i Efkâr, 5 Nisan 1914, s. 5.
161
“Bulgar Komiteleri ile Müsademe”, Tasfir-i Efkâr, 7 Nisan 1914, s. 2.
162
“Bulgar – Sırp Hududunda”, Tasfir-i- Efkâr, 18 Haziran 1914, s. 4.
163
“Bulgar Hududunda Hazırlık”, Tasfir-i-Efkâr, 22 Haziran 1914, s. 2.
160
44
Ayrıca Sırplar hudut hattı üzerinde sperler kazmak hususunda ısrar
etmekteydiler.164
Sırpların bu ısrarları Bulgar karakolları ile Sırp karakolları arasında
çarpışmalara sebebiyet vermişti.165
Makedonya’daki Sırplar tarafından Bulgarlara reva görülen mezalim,
Bulgaristan siyasi çevrelerinde büyük bir tepki görmekteydi. Bulgar basını
Sırbistan hakkında şiddetli lisanlarını derece derece yükseltmekteydi.166
Makedonyalı bir gencin Bulgar gazetecilerine verdiği malumata göre;
Sırbistan, kendi idaresinde olan Bulgar askerlerine Bulgar Milletinden
olduğunu inkar ettirmek ve Sırbistan’a sadakat yemini ettirmek için baskıda
bulunmaktaydı. Bulgar askerleri kötü bir idareye maruz bırakılmakta ve
kendilerine harp esiri muamelesi yapılmaktaydı. Bulgar askerine Sırp
olduklarını söyletmek için pek az gıda verilmekte, Sırplığa karşı olanlar
Divan-ı Harbe sevkedilmekteydi.167
“Dolya” Gazetesi, “Umumi Matem Alayı” başlığıyla yazdığı baş
makalede, Sırbistan’ın Makedonya Bulgar gençlerinden aldığı askerden ve
bu Bulgar askerlerinin eski Sırbistanın en ücra köşelerine gönderildiklerinden
bahsetmekteydi. Aynı makalede; sokaklardan, evlerden avlanır gibi toplanan
bu gençlerin Belgrad’a doğru sevkedildikleri zaman, bir matem alayı teşkil
ettikleri ileri sürülmekte ve bunlara sadakat yemini ettirdiklerini zikrederken,
yemine dair cümleler telaffuz edilmekteydi. Ancak o silahın kime karşı
kullanılmış olacağının tayini hususunun, o silahı taşıyanlara ait kalacağı
vurgulanmaktaydı.168
164
“Bulgaristan – Sırbistandan Hududunda”, Tasfir-i Efkâr, 22 Temmuz 1914, s. 2.
“Bulgaristan – Sırbistan Hududunda”, Tasfir-i Efkâr, 23 Temmuz 1914, s. 1.
166
‘’İstanbul ve Sofya Matbuatı’’, Tasfir-i Efkâr, 3 Eylül 1914, s. 2.
167
“Bulgaristan – Sırbistan”, Tasfir-i Efkâr, 9 Temmuz 1914, s. 2.
168
BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F.020.
165
45
Bulgar gazetelerinde Sırbistan’ın Bulgaristan’a hıyanet etmiş olduğu
ve
Bulgaristan’ın
menfaatinin
Sırbistan’a
yardım
etmemekte
olduğu
yazılmaktaydı.
Bulgaristan için Islavlık emellerine hizmet etmektense uğrunda 30-40
yıldan beri milyarlarca frank harcanan Bulgar milli emellerine hizmet etmenin
daha gerekli olduğu üzerinde durulmaktaydı.169
Basında geçen haberlerden anlaşıldığı üzre, Bulgaristan’da kamuoyu
tamamen Sırbistan’ın aleyhindeydi. Sırbistan’ın tamamen ortadan kalkması
ve Avusturya’ya katılması ve Makedonya’nın da muhtar olması veyahut
Bulgaristan’a dahil edilmesi arzu edilmekteydi.170
Sırbistan ne olursa olsun İkinci Balkan Savaşı sırasında Bulgaristan’ı
hezimete uğratan müttefiklerin en başında bulunmaktaydı. İşte Bulgaristan’ın
mevcudiyetini ortadan kaldırmak için madden ve manen en fazla Sırbistan
uğraşmışdı. Bulgarlar hem perişan oldular hem de Balkanlar Savaşları’nda
kendileri için başlıca gaye olan Makedonya’dan yoksun kaldıktan başka,
Silistre, Balçık gibi kıymetli Bulgar topraklarını elden çıkardılar. Bu hezimet
Bulgaristan için büyük bir felaketti. Ve en kısa bir zamanda bu felaketin
intikamını almak Bulgarlar tarafından bir gaye olmuştu.171
3- Bulgaristan-Romanya İlişkileri
Bulgarlar için milli bir ülkü olan Makedonya’ya tümüyle sahip olmaktan
yoksunluk
ve
ordularının
en
zayıf
ve
uygun
olmayan
durumunda
Romanyalıların Sofya’ya kadar yürüyerek Bulgaristan’ın en verimli parçasını
kendilerine katmaları Bulgar Milleti, Bulgar Ordusu ve Hükümeti için
unutulmaz bir yara teşkil eylemiş bulunuyordu.
169
“Islav Kardeşliği Aleyhinde”, Tasfir-i Efkâr, 3 Eylül 1914, s. 2.
“Avusturya – Sırbistan Muharebesi ve Bulgaristan”, Tasfir-i Efkâr, 1 Ağustos 1914, s. 4.
171
‘’Bulgaristan –Sırbistan’’, Tasfir-i Efkar, 20 Eylül 1914, s. 1.
170
46
Bulgarlar bu yarayı, ancak Makedonya’dan Sırp ve Yunanlıların eline
geçen kısımları yeniden ele geçirmek ve Romanyalıların aldıkları yerleri geri
almak, daha iyi düşünerek hareket edip ve İkinci Balkan Savaşı’nda kendisini
yenmiş
bulunanlara
bir
intikam
darbesi
indirmek
suretiyle
tedavi
edebileceklerini tasarlıyorlardı.
Fakat, o gün için mümkün olmasa bile, yakın ve uzak gelecekte
Bulgar askeri kuvvetleri, aynı zamanda hem kuzeyde Romanya’ya ve hem de
batı ve güneyde Sırp ve Yunan’a meydan okumaya yetmeyeceği belli olduğu
için, muhtelif zamanlar ve evrelerde elde etmeyi zorunlu buluyorlardı.
Bu
sebeple
Bulgarlar
önce
Makedonya’ya
ait
amaçlarının
sağlanmasını öne alıp, bunun içinde Osmanlıların ittifakını ve Romanyalıların
da hiç olmazsa tarafsızlığını gerekli saymaktaydılar.
Bulgarlar, Romanya’nın tarafsızlığını sağlamak için çalışmış iseler de,
Romanyalıların Bulgarların Osmanlılar ile birlikte Sırp ve Yunanlılar
aleyhindeki harekatına karşı göz yummaları, Bükreş Sözleşmesi hükümlerini
bozmak demek olacağından, Romanyalılar, Avrupa kamuoyuna karşı böyle
bir sorumluluğu üzerine alamayacaklardı. Zira antlaşma hükümlerini bozmak
bakımından her türlü harekete katiyen müsaade edemeyeceklerini açıkça
söylemişlerdi. Buna göre, Bulgarların Romanyalılara yaklaşma istekleri o
günün şartları içinde uygulanacak gibi değildi.
Romanyalılar Bükreş Anlaşması hükümlerine bağlı kalmayı asıl
çıkarları
gereklerinden
saydıktan
başka,
Bulgarların
kendilerine
göz
yummalarını henüz içtenlikli sayamamaktaydılar. Zira Bulgarların her zaman
kendilerini aldatabilecek nitelik ve yaradılışta bulundukları, geçmiş sorunlarda
kendilerince deneyle saptanmıştı.
Özet olarak gerçekliği belli olmuş bir husus vardı ki, o da, Bulgaristan
ile Romanya arasındaki siyasi ilişkiler o gün uyuşmaya elverişli değildi.172
172
Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk ve …, s. 151 v.d.
47
İki Devlet arasındaki ilişkilerin Bulgarlarca memnunluk verici bir şekil
almamış
olduğu
açıkça
görülmekteydi.
Çünkü,
Bükreş
Antlaşması
hükümlerinin tam olarak uygulanmasında Romanyalılar henüz değişiklik ve
düzeltmelere müsait görünmemekteydiler.173
Romanya Hariciye Nazırı kendisiyle görüşme yapan bir Rus gazetesi
muharririne; Romanya’nın daima
Bükreş Antlaşması’nın hükümlerinin
korunması için çalışacağını söylemişti.174
Romanya yalnızca Bükreş Antlaşması’nın muhafazası gayesini takip
etmekteydi.175
Romanya’nın bu siyasetine karşı Bulgaristan tarafından Bükreş
Antlaşması’nın Bulgarlar lehine değiştirilmesi siyaseti güdülmekteydi .176
Bu siyaset gereği Bulgaristan diğer Balkan Devletleri ile olduğu gibi
Romanya karşı da hududun değiştirilmesi konusunda bir takım faaliyetlere
girişmiş bundan dolayı Bulgar-Romanya hududunda Bulgar-Romen askerleri
arasında çeşitli çarpışmalar meydana gelmişti.
Bükreş’ten 1 Temmuz itibariyle bildirildiğine göre hudut askerleri
hududun belirlenmesi ile meşgul olan ve 6. Piyade alayına mensup iki
Romanya askerini kurşuna dizmişti.177
Bu hadisenin mesuliyetini tayine memur olan muhtalat komisyon
üyelerine Bulgar üyeleri de katılmışlardı.178
Sofya’dan 7 Temmuz itibariyle bildirildiğine göre Bulgar-Romanya
hududunun Kumanlar mevkiindeki Romanya karakol askerleri, bir Romanyalı
küçük zabitin refakatinde bulunan Bulgar askerine ateş etmişlerdi.179
173
Aynı Eser, s. 163 v.d.
“Romanya Hariciye Nazırı’nın Beyanatı”, Tasfir-i Efkâr, 20 Haziran 1914, s. 4.
175
‘’Devletler’in Vaziyetleri’’, Tasfir-i Efkâr, 27 Temmuz 1914, s. 2.
176
“Balkanlar’da Tashihi Taksimat”, Tasfir-i Efkâr, 1 Nisan 1914, s. 1.
177
“Bulgar-Romanya Hududunda”, Tasfir-i Efkâr, 3 Temmuz 1914, s. 4.
178
“Bulgaristan-Romanya”, Tasfir-i Efkâr, 7 Temmuz 1914, s. 5.
179
“Bulgaristan ve Romanya”, Tasfir-i Efkâr, 9 Temmuz 1914, s. 2.
174
48
Bulgaristan Hükümeti Romanya’nın Sofya sefirine bir şifahi nota
takdim ederek yeni hudut hadisesini bildirmişti ve Romanya Hükümeti’nden
iki memleket arasında bu gibi olayların tekrarını engellemek için tedbirler
alınmasını rica eylemişti.180
Bulgar-Romanya hududunda meydana gelen hadiselerden dolayı
Mösyö Radoslavof Kral ile görüşmüş; Kral, bu gibi olaylara sebebiyet veren
Bulgar askerlerinin şiddetle tahliye edilmesini ve bir daha bu gibi hadiselerin
vukuuna meydan bırakılmamasını emretmişti.181
18 Temmuz itibariyle Bulgar Telgraf Ajansından bildirildiğine göre,
Romanya hudut karakol askerleri Kütüklü adındaki Bulgar karakoluna hücum
ederek Bulgarları yaraladıktan sonra karakola girmişler ve iki Bulgar askerini
esir alarak beraberlerinde götürmüşlerdi.182
Bulgar siyasilerinden Mösyö Naçoviç, Balkan Gazetesi’ne RomanyaBulgaristan hudut hadiseleri hakkında bir mektup göndermişti. Mösyö
Naçoviç bu mektubunda iki memleket arasında iyi ilişkilerin devamının
gerekliliğinden bahsetmekte ve hududun korunması işinin askerlere değil
hususi bir kuvvete bırakılmasını talep eylemekteydi.
Bu mektuptan bahseden bir yarı resmi Romen gazetesi; şüphesiz
olarak birçok kişinin Mösyö Naçoviç’in fikrine katıldığını çünkü Bulgaristan’ın
başka türlü bir siyaset takip etmesi halinde karşısında daima Bükreş
Antlaşması’nın korunmasını arzu eden kitleyi bulacağını ve böyle bir
siyasetin Bulgaristan için üzüntü verecek neticeler doğuracağını beyan
etmişti.183
180
“Bulgaristan’ın Teşebbüsü”, Tasfir-i Efkâr, 9 Temmuz 1914, s. 2.
“Bulgar Romanya Hudud Hadisesi”, Tasfir-i Efkâr, 17 Temmuz 1914, s. 4.
182
“Bulgar Romanya Hududunda”, Tasfir-i Efkâr, 19 Temmuz 1914, s. 4.
183
“Naçoviç’in Mektubu”, Tasfir-i Efkâr, 23 Temmuz 1914, s. 2.
181
49
Tüm bunlarla birlikte Avusturya’nın Romanya’yı meşgul etmek üzre
Bulgaristan’a bu tür hudut hadiselerini çıkarttırdığı fikri bazı siyasi çevrelerde
ortaya çıkmıştı.184
Avrupa
ahkâmının
Harbi
çıkıncaya
korunması
kadar,
siyasetini
Romanya
güdüyordu.
Bükreş
Antlaşması
Sırbistan’ın
Avusturya-
Macaristan ile harbe tutuşması Bükreş Antlaşması’nın önemini yitirmesine
neden olmuştu. Çünkü bu hadise Romanya’nın mevcudiyetini bile tehlikeye
sokabilirdi. Avrupa’da ceryan eden bu müthiş zelzele Balkanlar’a kadar
uzanacaktı. Yeni haller ve şartlar içinde yeni tertibler zaruriyeti ortaya çıkınca
bu yeni şartlarda Balkanlılar namına menfaatlerin korunması Bükreş
Antlaşması ile değil yeni antlaşmalarla mümkün olabilirdi.185
Bu şartların gereği olarak Romanya bu tarihten sonra bazı siyasi
meselelerde Bulgaristan ile birlikte hareket etmeye karar vermişti.186
Avrupa Harbi çıktığında Balkanlar’daki barışın korunmasına en çok
Romanya tarftar olabilirdi. Çünkü sulhperverane hareket etmekte olan
Türkiye ve Bulgaristan ile itilaf ettikten sonra, Balkanlar’da bir muharebe
çıkması Romanya için hiçbir fayda sağlayamazdı.187
Bundan başka Balkanlarda Romanya ile Bulgaristan arasında adımlar
atılmakta
olduğu
görülmekteydi.
Bulgaristan
ve
Romanya
Devletleri
arasındaki anlaşmazlığa sebebiyet veren meseleleri halletmek amcıyla bir
komisyon kurma girişimleri vardı.
Romanya
ile
Bulgaristan
arasındaki
anlaşmazlıkların
Bükreş
Antlaşması’ndan kaynaklanan bir tanesi vardı ki onun ortadan kaldırılması iki
taraf ilişkilerini baştanbaşa değiştirerek yeni bir şekle sokacaktı. Bu mesele:
Dabruca devamının yani Silistre ve havalisinin Romanyalılarca işgali
meselesiydi.
184
Bulgarlar
Romanya
istilasından
dolayı
“Romanya-Bulgar- Hazırlıkları”, Tasfir-i Efkâr, 23 Temmuz 1914, s. 5.
“Sofyadan Sonra Bükreş’te”, Tasfir-i Efkâr, 26 Ağustos 1914, , s. 1.
186
“Romanya-Bulgaristan”, Tasfir-i Efkâr, 6 Ağustos 1914, s. 4.
187
“Talat Bey’in Avdeti”, Tasfir-i Efkâr, 2 Eylül 1914, s. 1.
185
çok
kızgın
50
bulunmaktaydı. Romanyalılar ise bu istilanın Bulgarlar tarafından kolayca
hazmedilemeyeceğini
bildikleri
için
Bulgarlara
karşı
güvensiz
pek
davranıyorlardı. İşte iki tarafın münasebetlerini düzeltmek adına pek açık ve
pek kati suretde halledilmesini gerektiren endişeli mesele buydu.188
B- TÜRK-BULGAR İTTİFAKINI HAZIRLAYAN GELİŞMELER
1. Balkan Savaşları’ndan Sonra Bulgaristan’ınTakip Ettiği Siyaset
Birinci
Makedonya
Balkan
olmak
paylaşamamaları
Savaşı
üzere
üzerine
sonucunda
Osmanlı
aralarında
Balkan
Devleti’nden
başlayan
Devletleri’nin
aldıkları
İkinci
başta
toprakları
Balkan
Savaşı
Bulgaristan’ın yenilgisiyle sonuçlandı. Bulgaristan’ın Birinci Balkan Savaşı
sonunda elde ettiği topraklar elinden gitti. 10 Ağustos 1913 tarihinde
imzalanan Bükreş Antlaşması ile Güney Dobruca Romanya’ya Edirne
Osmanlı Devleti’ne
kaldı. Makedonya
ise
Sırbistan,
Yunanistan
ve
Bulgaristan arsında paylaşıldı.
Osmanlı Devleti Balkan Savaşları’nın ardından hem büyük devletlerle
hem de Balkan Devletleri ile ittifak arayışlarına hız verdi. Bulgaristan’da da
Osmanlı Devleti’ne yönelme gözlendi. Bu cümleden olarak Osmanlı Devleti
ile Bulgaristan arasında 29 Eylül 1913 tarihinde İstanbul’da Türk-Bulgar Barış
Antlaşması imzalandı.
İkinci Balkan Savaşı’nda Bulgaristan’ın Sırbistan, Yunanistan ve
Romanya karşısında aldığı büyük yenilgi ve bu savaşta Rusya’nın bile
Romanya’nın yanında yer alarak Bulgaristan’ın karşısına geçmesinin
yarattığı hayal kırıklığı, bu ülkenin tekrar Osmanlı Devleti ile iyi ilişkiler
kurmak istemesinin önemli nedenlerindendir.189
188
189
“Romanya –Bulgaristan”, Tasfir-i Efkâr, 3 Haziran 1914, s. 1.
Turan, “Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na …”, s. 96.
51
Balkan Savaşları’nın ardından başlayan Türk-Bulgar yakınlaşmasının
ilk işareti 1913 İstanbul Antlaşması’nın görüşmeleri esnasında ortaya
çıkmıştır. Görüşmelerde
Bulgar Heyeti
Başkanı
General
Savof,
bu
anlaşmanın bir an evvel imzalanarak daha genel bir Türk-Bulgar ittifakının
yapılması arzusunda olduğunu ifade etmiştir. Cemal Paşa hatıralarında
Safov’un bu teklifi yaparken pek samimi olmadığını, görüşülen konularda
lehlerine sonuç alabilmek için bu çıkışı yaptığını düşündüklerini yazar.
Bulgarlar aslında böyle bir anlaşmayı istemektedirler. Daha sonra Cemal
Paşa ile General Savof arasında hazırlanan esaslara Mösyö Tuşof, Talat ve
Halil Beylerin hazır bulunduğu bir toplantıda son şekil verilir. General Savof
hazırlanan anlaşma metnini hükümetin onayına sunmak için Sofya’ya döner.
Uzun bir zaman geçtiği halde bir haber alınamaz. Sofya Elçisi Ali Fethi Bey’in
teşebbüslerinden de bir sonuç çıkmaz.
Esasen Bulgarlar İstanbul ile anlaşmayı isterken samimidirler, ancak
Yusuf Hikmet Bayur’un da belirttiği gibi, Bulgarlar yeterince güçlü
görmedikleri
ne kadar ömrü
kaldığından emin olmadıkları Osmanlı
İmparatorluğu ile tek başına bir ittifak anlaşması yaparak kendilerini
bağlamak ve bu devletin düşmanlarından Rusya ve Fransa’yı karşılarına
almak yerine, büyük devletlerin güvencesinde bir ittifak arzusundadırlar. Türk
tarafı ise Bulgarların bu tavrını işi ağırdan alma ve güvenmezlik olarak
değerlendirmiştir.190
Avusturya Veliahdı’nın Saraybosna’da öldürülmesine kadar, Almanya
Rumen-Bulgar-Türk ittifakına muvafakat vermemiştir.191 Bunun temel sebebi
Almanya ve Avusturya’nın Balkan Devletleri ile ilişki kurmalarında görüş
farklılığı idi. Almanya sebep ve etkenleri ne olursa olsun Balkanlar’da Slav
olmayanlardan Romanya, Yunanistan ve Osmanlı Devleti’ne dayanan bir
ittifak ileri sürüyordu. Avusturya ise Balkan Slavlarını (Sırbistan ve
Bulgaristan) birbirine düşman iki devlet halinde tutmak ve kendisiyle dost
190
Armaoğlu, 20. Yüzyıl …, s. 107; Cemal Paşa, Hatıralar, İstanbul, 1996, s. 102; Turan, “Balkan
Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşına …”, s. 99.
191
Turan, “Balkan Savaşlarından Kurtuluş Savaşına …”, s. 100; Bayur, Türk İnkılabı …, C. II, K. 4,
s. 549.
52
olan tarafı (Bulgaristan) Osmanlı Devleti ile bağlaştırıp kuvvetlendirmek tezi
üzerinde duruyordu.192
II. Balkan Savaşlarından sonra Bulgaristan, parlemento siyasetinin
anlaşmazlıkları, faydasız muzafferiyetlerin sebep olduğu keder, hükümet
bütçesi üzerine dehşetli bir baskı yapan son zarar ve malum olan siyasi
sebepler Bulgaristan’ın sulhperver olmasını veyahut daha ziyade böyle
görünmesini zorunlu kılmaktaydı.193
Bulgaristan’ın takip ettiği bu siyaset Sobranya’nın açılışında Başvekil
Radoslavof tarafından okunan nutukta ifade edilmişti.
Başvekil Radoslavof bu nutkunda; Bulgaristan’ın Büyük Devletlerle
olan ilişkilerinin iyi olduğunu ve Bulgaristan Hükümeti’nin bu ilişkilerin
dostane olmasına gayret ettiğini ifade ettikten sonra Bulgaristan Hükümeti’nin
Osmanlı Hükümeti ile olan ilişkilerinin de iki memleketi birbirine bağlayan
menfaatler nedeniyle en dostane şekilde devam ettiğini bildirmişti. Ayrıca
yine
diğer
bütün
komşu
hükümetlerle
tekrar
münasebet
kurma
teşebbüslerinin olduğunu ve ilişkilerin gitgide iyileşeceği ümidinde olduklarını
söylemişti.194
Radoslavof Yunanistan ile siyasi münasebetlerin iade edilmiş olmakla
beraber henüz pekiyi olmadığını, bunun sebebi olarak Yunanistan tarafından
henüz Bulgar esirlerinin tamamının terhis edilmemiş olduğunu ve Makedonya
Bulgarlarına karşı takip edilen siyasetin dostane ilşkiler kurulmasına mani
olduğunu ifade etmişti.
Yine Osmanlı Hükümeti ve Romanya ile olan münasebetlerinin ise
pek iyi ve hatta dostane olduğu üzerinde durulmaktaydı.195
192
Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi: Osmanlı İmparatorluğu’nun Siyasi ve Askeri
Hazırlıkları ve Harbe Girişi, C.1, Ankara, Genelkurmay Basımevi, 1991, s. 37.
193
“Balkan Hükümetleri’nin Hazırlıkları”, Tasfir-i Efkâr, 9 Mayıs 1914, s. 3.
194
“Nutk-ı İftihani”, Tasfir-i Efkâr, 3 Nisan 1914, s. 4.
195
‘’Radoslavof’un Beyanatı’’, Sabah, 1 Haziran 1914, s. 1.
53
“Radikal” Gazetesi, “Türkiye ile Bulgaristan Arasında Münasebet’’
başlığı ile yazdığı makalede; bütün Hıristiyan komşuları kendi aleyhine ittifak
etmiş olan Bulgaristan’ın, Türkiye ile dostane ilişkilerde bulunması gerektiğini
savunmaktaydı. Kendi mevcudiyetinin muhafazası ve dışarıya karşı emin bir
mevkide bulunabilmesi için bu siyaset tarzını takip etmeği Bulgaristan için
gerekli saymaktaydı. Fakat kendilerinin, Türkiye ile bir ittifak akdine karşı
oldukları çünkü böyle bir ittifakın Bulgaristan’ı Jön-Türk Hükümetinin arzu
ettiği mücadeleye sevkedebileceği ve bunun da Bulgaristan’ın başına ikinci
bir felaket getirebiliceği makalede yer alan görüşlerdendi.
“Radikal”in fikrine göre; üçüncü bir devlete tecavüz kasdından uzak
olan dostane ve samimi bir münasebet iki hükümet için de hayati bir öneme
sahipti. Bu münasebet ne Bulgaristan’ın Türkiye’den ne de Türkiye’nin
Bulgaristan’dan arazi iddia etmeyeceği karşılıklı teminat esası üzerine
kurulacaktı. Ayrıca yine böyle bir münasebet iki hükümeti de birbirine karşı
gümrük müsaidatında bulunmağa sevkedeceğinden Türkiye ile Bulgaristan
arasındaki ticaret ve iktisat da gelişecekti.196
“Kampana” Gazetesi general “Coanda’nın Memuriyeti” başlığı ile
yazdığı baş makalesinde, Romen generalinin İstanbul ve Atina’yı ziyaretinin,
Türkiye’yi de Romanya – Yunan itilafına dahil etmek amacıyla olduğunu,
İstanbul kaynağından
aldığını iddia ettiği malumatına dayanarak beyan
etmişti.
Kampana’nın İstanbul kaynağından aldığı habere göre, Romen
generali Türkiye’ye, Bulgaristan dostluğundan vazgeçmesini ve Romanya –
Yunanistan itilafına dahil olmasını tavsiye ediyormuş. Zira generalin fikrince
Bulgaristan biraz kendini toplayıp da Avrupa Devletler zümresinden herhangi
bir tarafa geçerse, Bükreş Antlaşması’nın değiştirilmesi arzusuna ulaşacaktı.
Bununla beraber, İstanbul Antlaşması değiştirilerek Bulgaristan komşularının
zararına olarak genişleyecekti.
196
BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 005a.
54
“Kampana”,
Türkiye’nin
Romanya
ile
itilaf
ettiği
taktirde
ne
kazanacağını tektik etmişti. “Kampana” bu konu ile olarak şu beyanatta
bulunmuştu: “Romanya, Türkiye’yi bir Bulgaristan hücumundan muhafaza
edecek imiş, hâlbuki buna ne ihtiyaç var? Bulgaristan’ın Türkiye’den daha
ziyade arayacak bir şeyi kalmamıştır. Bulgaristan’ın menfaati ancak Türkiye
ile sulh halinde bulunmaktadır.”
“Kampana” Bulgaristan’a hücum etme fikrini, aklı başında olan bir
Türk’ün hatırına getirmeyeceğini, zira Bulgaristan kalkarsa Türkiye’nin de
yaşayamayacağını ve Türkiye’nin böyle bir itilafa girmesinin, ancak
Bulgaristan ile Türkiye’nin ortak düşmanlarını kazandırıp, Türkiye’ye hiçbir
menfaat sağlamayacağını savunmaktaydı. Türkiye’nin Romanya’nın teklifini
kabul
etmeyeceği
görüşünde
olduğuna
dair
“Kampana”
beyanatta
197
bulunmuştu.
2. Türk – Bulgar İttifakını Gerektiren Ortak Menfaatler
Balkan Savaşlarından sonra Bulgaristan’la Osmanlı Devleti arasındaki
ilişkiler düzelir. İki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi karşılıklı çıkar ve
geçmiş savaşlarda kaçırılan fırsatları telafi etme isteğine bağlıdır.198
Bu dönemde Bulgaristan’ın takip etmesi gereken siyaset ve OsmanlıBulgar dostluğunu gerektiren ortak menfaatler bir Bulgar Profesörü tarafından
dile getirilmişti.
Bulgar Profösörü bu beyanatında; Bulgaristan’ın küçük bir devlet
olduğu için öyle Almanların dedikleri yüksek politikalar takibine hevesli
olmadığını İtilaf Devletleri ile ittifak Devletleri arasındaki denge siyasetini
şunun veya bunun lehine ihlal etmek ve bu vasıta ile Avrupa siyasetinde
mühim roller oynamak hülyasında olmadığını ifade etmekteydi.
197
198
BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 14.
Angel Dobrav, “1915 Yılında Bulgar – Türk Sınırının Düzeltilmesi”; XX. Yüzyıl İlk Yarısında
Türk – Bulgar Askeri-Siyasi İlişkileri, Ankara, Genelkurmay Basımevi, 2005, s. 1.
55
Bulgaristan’ın politikası pek basit olduğu 35 seneden beri Bulgar
siyaset adamlarının yalnızca Bulgar menfaati politikasını takip ettikleri ve
Bulgaristan’da da diğer Balkan Hükümetleri’nde olduğu gibi harici siyaset
noktası açısından Rus ve Avusturya taraftarı olan başlıca iki büyük fırkanın
oluşmuş bulunduğu bildirilmekteydi.
Rusya taraftarlarının bir gün dedeleri Rusya’nın kendilerini himayesi
altınana alarak bütün Bulgarların refaha ulaştırılacaklarına ve saadetlerine
çalışacaklarına inanandıkları ve Bulgar köylüleri tarafından buna Dede İvan
Politikası dendiği ifade edilmekteydi.
Bulgaristan’ın yeni bir devlet olmasından dolayı kendi içinde bu gibi
farklı ceryanların oluşmasının doğal olduğuna yer veriliyordu.
Ancak 20-30 yıldan beri Bulgarların Avrupa ile temaslarının devam
etmesi sonucuyla milliyetin ne olduğunu Bulgarlar anlamaya başladıkları hele
son Köstence Mülakatı’nın Bulgar kamuoyunda pek fena bir tesir yaptığı
ifade edildekten sonra Köstence Mülakatı’ndan sonra Bulgarlar’ın artık (Dede
İvan)ın vefat ettiğine inandıkları belirtiliyordu.
Türkiye ve Bulgar ortak menfaatleri konusuyla ilgili olarak Bulgar
Profösörü;
Makedonya’nın bugün ateşler içinde olduğunu
ve oranın
ahalisinin çoğunlukla Türk ve Bulgar çiftçileri olduğunu eğer bu dünyada
adalet olsaydı Makedonya’nın Türklerin ve Bulgarların olması gerektiğini
söylemiştir. Makedonyalılar bir ekmeği bile rahat yiyemedikleri ve bu duruma
artık tahammül edilemeyeceği belirtildikten sonra Türkiye ve Yunanistan
veyahut Bulgaristan ile Yunanistan ne kadar ve ne tür mukavelenameler
akdetseler bu baskının ve bu muhaceretin devam edeceği dile getiriliyordu.
Halbuki Makedonya’nın istikbalini temin etmek Türkiye ve Bulgaristan’ın
elinde olduğu görüşü öne sürülerek müttefik bir Türkiye ile Bulgaristan’ın
Balkanlar’da en büyük kuvveti teşkil edeceği ifade olunuyordu.
Bu Profösör, diğer Osmanlı-Bulgar ortak menfaatleri konusuyla ilgili
olarak beyanatında, Sırplar ile Yunanlılar ve Karadağlılar’ın Arnavutluk’u
56
taksim etmek fırsatı gözettiklerine halbuki Arnavutluk’un devamının hem
Türkiye hem de Bulgaristan için pek önemli bir mesele olduğuna çünkü
coğrafi mevki olarak bu yeni devletin Bulgaristan ve Türkiye ile dost olmasını
gerektirdiğine yer vermişti. Ondan sonra bir de Adalar meselesi konusuna
değinerek Adalar’da hakimiyetin Türkiye için hayat ve memat derecesinde
mühim bir şey olduğunu ve bu adaların Türkiye’ye mi yoksa Yunanistan’a mı
ait olması lazım geldiği hakkında Bulgaristan’da iki fikir mevcut olmadığını
çünkü yaşanan bütün olaylardan sonra Bulgar kamuoyunda iki kere iki dörttür
gibi kesinleşmiş olan tek kanaatin Türkiye’nin kuvvetli olduğu derecede
Bulgarlara faydalı ve hayırlı olacağı düşüncesinin hakim olduğunu ifade
etmekteydi. Bulgaristan ile Osmanlı Devleti’nin ileride oynayacağı siyasi
rollerin yalnızca Balkanlar’da muallak kalan meselelerin hallinden ibaret
olmadığı bu iki devletin daha mukaddes bir maksatları olduğu onun da el ele
vererek mevcudiyetlerini muhafaza etmek olduğu ayrıca bildiriliyordu.
Boğazlarla ilgili olarakta yabancı bir devletin boğazlara yerleşmesinin hem
Bulgaristan hem de Osmanlı Devleti’nin hakimiyeti için son demek olacağı
ifade ediliyordu.
Bu siyasi menfaatlerden başka ortada ikinci derecede olarak birde
ticari
menfaatlerin
olduğuna
yer
verilerek
İstanbul
ve
Türkiye’nin
Bulgaristan’ın en yakın pazarı oldukları Bulgaristan’ın da Türkiye için fena bir
pazar sayılmayacağı ifade edilmekteydi.
Kuvvetli Türkiye’nin, Bulgaristan’ın en büyük koruyucularından biri
olabileceği ve dost, müttefik bir Bulgaristan’ın da boğazların en büyük
istihkâmını teşkil edeceğine inanılmaktaydı.
Bu amaca hizmet için Sofya’da bir cemiyet teşkil edilmiş olduğu ifade
edilerek tüm bu maksatlara ulaşabilmek için bu meselenin taraflarının Sofya
gazetelerinde uzun uzun makaleler yayınladıkları bildirilmekteydi. İstanbul’da
da böyle bir cemiyetin kurulmasıyla Türk-Bulgar dostluğu taraftarlarının iki
komşu hükümete nüfuz edebilecekleri belirtiliyor ve Bulgaristan’da Başvekil
57
olan Radoslavof’un Türk-Bulgar dostluğunun taraflarından biri olduğu
bildiriliyordu.199
Yine bu konu ile ilgili olarak Radoslavof 2 Nisan’da Sobranya’nın
açılışında okuduğu nutukta; Bulgaristan’ın Büyük Devletler ile ola ilişkilerinin
iyi olduğunu ve Osmanlı Devleti ile olan münasebetlerinin de iki memleket
arasında olan birçok iktisadi menfaatler nedeni ile gayet dostane devam
etmekte olduğunu beyan etmişti.200
Dolya Gazetesi “Hükümet-i Osmaniye – Bulgaristan” başlıklı bir
makale yayınlayarak iki hükümet arasındaki münasebetden bahsetmişti. Adı
geçen gazete bu konuda Makedonya meselesinin milli Bulgaristan için bir
esas mesele olduğunu ve Romanya Hükümeti’nin artık Bükreş Antlaşması’na
ehemmiyet vermediğini söyleyerek, bu mesele ile alakadar olanların artık
yalnız Yunanistan ve Sırbistan olduğunu ifade etmekteydi.
Dolya Gazetesi Osmanlı Hükümeti ve Bulgaristan’ın ortak menfaatleri
olduğunu söyleyerek Tanin Gazetesi’nin makalelerine de yer vermekteydi.
Dolya daha sonra; bütün Bulgar kabinelerinin ilk ve en mühim vazifesinin
Bulgaristan’ın emelini gerçekleştirmek, Makedonya meselesini çözümlemek
için gayret sarfetmek olduğu üzeride duruyordu. Sırbistan ve Yunanistan’ın
en büyük düşmaları oldukları ve bu hale göz yummamaları gerektiği
vurgulanmaktaydı.201
Yarı resmi Nekodi Bulgari Gazetesi Osmanlı – Bulgar münasabatı
hakkında yayınladığı bir makalede; Osmanlı – Bulgar ilişkilerinin bir seneden
beri iyi ve hatta mükemmel olduğunu ve öyle olmaması içinde hiç bir engelin
olmadığına yer vermekteydi. Çünkü iki hükümeti birbirinden uzaklaştıran
Makedonya meselesinin bir Osmanlı – Bulgar meselesi olmaktan çıktığı
günden itibaren iki hükümetin ilişkilerinin mükemmel olmaması garip düşerdi
denilmekteydi. Bu ihtilaflı noktanın halledilmesiyle iki hükümeti birbirine
199
“Osmanlı Bulgar Muhadenete Doğru”, Tasfir-i Efkâr, 11 Temmuz 1914, s. 4.
“Sobranya”, Sabah, 3 Nisan 1914, s. 3.
201
“Hükümet-i Osmaniye – Bulgaristan”, Sabah, 21 Eylül 1914, s. 4.
200
58
bağlayan birçok ilişkinin Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında bir itimat
devri açtığı belirtilerek,
bundan istifade ile iki hükümet arasında
iktisadi
muameleleri geliştirecek bir çok meselenin de halledilmiş olduğu üzerinde
durulmaktaydı. Diğer taraftan talihin aynı darbesine uğrayan Makedonya Türk
ve
Bulgarlarının
hal
ve
mevkii
esasen
dostane
olan
hükümet
münasebetlerinin üzerinde bir kat daha tesir eylemiş olduğu belirtilerek
Osmanlı–Bulgar münasebetinin esasının bunlara dayandığı söylenmekteydi.
Bu esasın kimseyi memnuniyetsizliğe düşüremeyeceğini çünkü iki komşunun
vahim kavgayı silah ile halledip sulh ve sükun tesis eylediklerinden bu
durumun her taraftan onaylanması gerektiği savunulmaktaydı. 1912-1913
olaylarının Osmanlı Hükümeti ve Bulgaristan için bir ibret dersi olduğu ve
1912’de
Osmanlı Hükümeti
mağlup olduğu zaman boş yere yabancı
hükümetlerin desteğini talep etmiş olduğu ve yine 1913’te Bulgaristan bütün
komşuları tarafından taarruza uğradığında Büyük Devletlere müracaat edince
bu müracaattın da bir tesir vermediği belirtiliyordu. Karşılıklı menfaat esasına
dayanan bir yakınlığa şüpheli nazarla bakılmamalıdır denmekteydi. Osmanlı
Hükümeti ile Bulgaristan’ın dost yaşamak için ittifaka mecbur olmadıkları ve
gerçektende bu yolda bir ittifakın mevcut olmadığı da bildirilmekteydi.202
“Peraporeç”, Türkiye – Bulgaristan münasebetinin nasıl olması
gerektiğini naklederken; Türkiye ile bundan sonraki münasebetlerinin,203
günden güne, mümkün olduğu kadar, daha dostane olmasını arzu ettiklerini
belirtmekteydi. Türkiye ile Bulgaristan’ı, artık hiçbir şeyin ayırmadığı,
Bulgaristan’ın Türkiye’den isteyecek hiçbir şeyi kalmadığı aksine iki komşu
içinde bir takım hayati siyasi ve iktisadi menfaatlerin olduğu, bunların da iki
hükümeti birbirine bağladığı görüşü üzerinde durulmaktaydı. Ve bu
menfaatlerin, iki devletin dostane ilişkilerine en sağlam esaslar teşkil edeceği
vurgulanmaktaydı.204
202
“Hükümet-i Osmaniye – Bulgaristan”, Sabah, 30 Teşrinevvel 1914, s. 3.
BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 003-02
204
BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 003-02a.
203
59
Ravetro Gazetesi, “Bulgaristan ve Türkiye” başlığıyla bir baş makale
yazmış, bu iki hükümetin iktisaden birbirine ne kadar muhtaç olduğunu
göstermek için, şimdiye kadar pek çok defalar tekrar edilen Bulgar delillerini
söylemişti.205
Kampana Gazetesi, “Türkiye – Bulgaristan Münasabatı Hakkında”
başlığıyla yazdığı baş makalede, Türkler ile Bulgarların menfaatinin bir
olduğu gibi düşmanlarının da bir ve ortak olduğunu ifade ediyordu ve Rumları
örnek gösteriyordu. Bu sebeplerle bu iki milletin kardeşleşeceğini ve birlikte
hareket
eyleyeceğini
iddia
etmekteydi.
Bundan
sonra,
Türkiye
ile
Bulgaristan’ın siyasi emellerinin de ortak olduğunu ve o emelinde Türk ve
Bulgar memleketi olan Makedonya’daki Türk ve Bulgarlara iyi bir hayat temin
etmek olduğunu söylüyordu.
Bulgarlar, ziraatle uğraşır, çalışkan bir millet olduğundan harap Trakya
için Türkiye’ye iktisaden de faydalı olacakları beyan ediliyordu. Ve netice
olarak; bu konu hakkında gerek Türk düşünürlerinin, gerek Türk hükümetinin
diikatleri çekilmekte, sonra pişman olmamak için, vaktiyle uyuşmak gerekliliği
üzerinde durulmaktaydı. Akılsızca yapılan mücadelelerin ve kanlı kavgalarla
geçmiş olan mazi için bugün pişman oldukları, zira bu mücadelelerin ve
kavgalarin muharebeyi doğurduğu söylenmekteydi.206
Bu dönemde gerek Bulgaristan’da ve gerekse Türkiye’de iki ülke
arasındaki ilişkiler için son derece önemli bulunan şu ön koşullar dile
getiriliyordu: iki halkın köken birliği, nice yıllar tarihi beraberliği, çilelerinin ve
düşmanlarının, ekonomik ve pratik çıkarlarının ortaklığı, umum düşmanlara
karşı birlikte savaşma gerekliliği, Bulgaristan’da kalabalık bir Türk nüfusunun
varlığı ve Bulgaristan’ı İstanbul’un Batı’dan en güvenilir müdafisi yapan iki
komşu devletin coğrafi konumu gibi konular…207
205
BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 009a.
BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 020.
207
Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk ve …, s. XXV.
206
60
Şimdiki Bulgar Hükümeti’nin Bulgaristan ile Osmanlı Hükümeti
arasında iyi münasebetler tesis ve idame etmek lüzumuna kanaatte hareket
ettiği rivayet olunmaktaydı.208
Sofya Ataşemiliteri Mustafa Kemal, 14 Nisan 1914 tarihli raporunda,
Bulgaristan’ın bugünkü durumu devam ettikçe Osmanlı Devleti’ne karşı
dostça bir siyaset izlemesini, yalnız bugünkü hükümete değil ilerde iktidara
gelmesi muhtemel olan diğer partilere de gerekli saydırmaktaydı.209
Malinov’un ve muhalif patilerin diğer bazı başkanlarının son seçimler
sırasında verdikleri siyasi demeçlerde bu arzedilen yolda konuştukları,
sözüne güvenilen kişilerce bildirilmiştir. Bununla birlikte, bu gibi sözlere
gereğinden çok önem verilmeyerek dış siyaseti dış akımlarla değişen
Bulgaristan’ın siyasi öğretisi daima göz önünde bulundurulması durum
gereğiydi.
Edirne’nin gerektiği gibi tahkim edilmesi ve küçümsenmeyecek
derecede önemli bir kuvvetin Edirne yöresinde (Trakya’da) bulundurulması
ve diğer askeri tedbirlerin, Bulgaristan’ın gelecekte alacağı dış siyasetinin
lehimizde kalması sonucunu verecek en önemli vasıtalardı.210
Gerek Balkan Savaşları’nın Bulgaristan üzerinde oluşturduğu etki
gerekse bu zaman dilimi içinde Bulgar-Osmanlı Devleti’nin menfaatlerinin
ortaklığı Türk-Bulgar ilişkilerinde bir yakınlaşmanın doğmasına neden olmuş
ancak Avusturya Veliahdı’nın Saraybosna’da öldürülmesine kadar bir BulgarTürk ittifakı gerçekleştirilememiştir.211
208
“Osmanlı – Bulgar Ticaret Muahedenamesi”, Tasfir-i Efkâr, 9 Nisan 1914, s. 1.
Cemalettin Taşkıran, “1913’te Mustafa Kemal Atatürk’ün Sofya’daki Faaliyetleri ve Birinci Dünya
Savaşı’nda Türk-Bulgar Askeri İlişkileri”, Askeri Tarih Bülteni,Yıl:1998, Sayı: 45,
Ankara,Genelkurnay Askeri ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, 1998, s. 3; Tetik, a.g.e., s. 59,
Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk ve …, s. 163.
210
Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk ve …, s. 163.
211
Turan, “Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na …”, s. 100.
209
61
III. BÖLÜM
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ARİFESİNDE
TÜRKİYE VE BULGARİSTAN
A- SARAYBOSNA SUİKASTİ’NİN TÜRKİYE ve BULGARİSTAN
ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
1- Saraybosna Suikasti’nin Bulgaristan’daki Yankıları ve
Bulgaristan’ın Takip Edeceği Politikanın Belirtileri
Avusturya Veliahdı’nın bir Sırplı tarafından öldürülmesi ile Birinci
Dünya Harbi başlamıştır.212
Avusturya’nın Sırbistan’a harp ilan ettiği haberi Bulgaristan’da büyük
bir memnuniyetle karşılanmıştı.213
Avusturya-Macaristan’ın
Sırbistan’a
verdiği
nota
Bulgaristan’da
olağanüstü bir etki yaratmıştı.
Bu konu ilgili olarak bir Bulgar gazetesi tarafından yayınlanan haber
bu notanın Bulgaristan’daki etkisini göstermesi açısında önemlidir. Söz
konusu gazete bu haberinde;
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun
Sırbistan’ı işgal etmesi durumunda Bulgaristan’ın böyle bir durumu büyük bir
memnuniyetle karşılayacağını belirtmekteydi. 214
Yine bu konu ile olarak, Avusturya-Sırbistan savaşından bahseden
önemli bir makalede Dolya Gazetesi’nin verdiği malumata göre; bu olay
Balkan Savaşları’nın üçüncü safhasını teşkil etmekteydi. Bunun mesuliyetinin
212
Durmuş Yalçın-v.d., Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, Ankara,Atatürk Araştırma Merkezi
Yayınları, 2004, s. 1.
213
“Bulgaristan’ın Asar-ı Memnuniyeti”, Tasfir-i Efkâr, 31 Temmuz 1914, s. 2.
214
“Bulgarlar Keyifte!”, Tasfir-i Efkâr, 26 Temmuz 1914, s. 2.
62
ise tamamen Sırbistan’a ait olduğu çünkü eğer Sırbistan Hükümeti
Bulgaristan-Sırbistan Antlaşması’nın hükümlerine uymuş olsaydı Balkan
Savaşları’nın
bu
üçüncü
safhasının
çıkmayacağı
konusu
üzerinde
durulmaktaydı.215
Sırbistan Başvekili ve Harbiye Nazırı Sırbistan’ın Sofya Sefiri
vasıtasıyla Bulgar Hükümeti’nden bir Avusturya-Sırbistan Muharebesi
çıkması durumunda nasıl bir hareket takip edeceklerini sormuş, Bulgar
Hükümeti ise tamamen tarafsız kalacakları cevabını vermişti.216
Sırbistan’ın Başvekil ve Hariciye Nazırı Bulgaristan’ın bu hareketini
hiçbir zaman unutmayacaklarını beyan etmişti.217
Avusturya ile Sırbistan arasında ortaya çıkan buhran, Bulgaristan’ı
büyük bir ümide düşürmüştü. Bulgaristan tarafsızlığını ilan etti ancak
Bulgarlar’ın verdikleri beyanata göre; ogünkü durum ve şartlar içinde
Bulgaristan tarafından ilan edilen resmi tarafsızlık elleri bağlı olaylara karşı
ilgisiz kalınan bir tarafsızlık değildi. Bulgaristan’ın ilan ettiği tarafsızlık ancak
siyaset gereği olan bir “muamele-i resmiye” şeklindeydi.
Hükümet bu tarafsızlık ile Makedonya’dan bir taviz almak ve hiç kan
dökmeden emeline ulaşmak ümidindeydi. Bu suretle Romanya gibi, Yunan
gibi komşu ve rakip devletlerin de saldırılarına maruz kalmayacağını
hesaplamaktaydı.
Bulgaristan siyasi çevrelerinde, ogünkü durum ve şartlar, Bulgarlık
için, Balkan Savaşları zamanındaki durum ve şartlardan daha mühim olarak
değerlendirilmekteydi.
Hükümet, ahvalin olağanüstülüğünü dikkate alarak bütün muhaliflere
müracaat emiş ve vatanın selameti için fırka anlaşmazlıklarını bir kenara
215
“Bulgaristan’ın Vaziyeti”, Tasfir-i Efkâr, 31 Temmuz 1914, s. 2.
“Bulgaristan Bitaraf Kalıyor!”, Tasfir-i Efkâr, 28 Temmuz 1914, s. 2.
217
“Sırbistan Bulgaristan’a Müteşekkir”, Tasfir-i Efkâr, 28 Temmuz 1914, s. 2.
216
63
bırakarak, umumi vatan bayrağı altında ve mevcut olan hükümetin etrafında
toplanmalarını teklif etmişti.
Bulgaristan’da Avusturya-Sırbistan buhranından dolayı çok mühim
dakikalar yaşanmaktaydı.
Bulgaristan’da kamuoyu tamamen Sırbistan aleyhindeydi. Sırbistan’ın
tamamen ortadan kalkması ve Makedonya’nın da muhtariyet alması veyahut
Bulgaristan’a katılması arzu ve iddia edilmekteydi.
Avusturya ordusuyla birlikte Sırbistan aleyhinde harp etmek üzre
gönüllü yazılmaya teşebbüs edenler dahi olmuştu.
Sırbistan genel seferberliğini ilan edip Makedonya’daki bütün askeri
kuvvetlerini eski Sırbistan’a sevkedince ve Makedonya’da ancak 2000
civarında Sırp askeri kaldığı haberleri ortaya çıkınca Bulgaristan türlü türlü
ümitlere düşmüştü.218
Sırbistan ile Avusturya arasında Birinci Dünya Savaşının başlaması,
bazı Bulgar milliyetçileri tarafından üçüncü bir Balkan Savaşı’nın başlaması
gibi değerlendirildi. Sırbistan’a karşı Avusturya’nın yanında savaşa girerek
Sırbistan’dan İkinci Balkan Savaşları’nın intikamını almak ve Makedonya’yı
ele geçirmek düşünüldü.219
Sofya’dan 24 Temmuz tarihiyle bildirildiğine göre Avusturya Hükümeti
tarafından Sırbistan’a tebliğ olan nota burada büyük bir tesir meydana
getirmişti. Bu notanın içeriği ile Avusturya’nın Belgrad’ta uygulayacağı
girişimlerden
meydana
gelebilecek
sonuçlar
hakkında
bütün
Bulgar
çevrelerinde endişeli düşünceler beyan edilmekte ve büyük bir memnuniyet
duyulmkataydı.
Kampana Gazetesi’nin bu konu ile ilgili olarak verdiği malumata göre;
Bosna Sarayı bombaları sadece Avusturya veliahtı ile zevcesine değil bizzat
218
219
“Avusturya – Sırbistan Muharebesi ve Bulgaristan”, Tasfir-i Efkâr, 1 Ağustos 1914, s. 4.
Turan, “Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na …”, s. 97.
64
Sırbistan’a da gayet derin bir surette isabet eylemişti. Eğer Avusturya
Sırbistan’ı işgal ederse hiçbir hükümet buna karşı çıkmayacaktı. Çünkü her
devlet böyle bir durumda aynı şekilde hareket edecekti. Bulgaristan Hükümeti
tarafından da böyle bir olay büyük bir memnuniyetle karşılanacak ve kendi
milli maksatları noktasından fırsattan istifade etmeye çalışılacaktı.220
Bulgaristan kamuoyu pek büyük oranda Sırpların aleyhindeydi. Fakat
hükümet gerekli olan tedbirlere başvurmakla birlikte tarfsızlığını koruyacağını
beyan etmişti.221
Radoslavof 1 Ağustos’ta bulunduğu bir beyanatta; Bulgaristan’ın,
Avusturya notasını Sırbistan’a tebliğini işitir işitmez Avusturya – Sırp
Muharebesi’nin sonuna kadar tamamen tarafsız kalacağını ve bu hususun
derhal Sırbistan’ın Sofya Sefaratine bildirildiğini beyan etmişti.
Ayrıca bütün komşu hükümetlerin Bulgaristan’ın nasıl bir hareket takip
edeceğini
anlamak
istediklerini
ifade
eden
Radoslavof,
yabancı
memleketlerin bazılarının belki de tamamının Bulgaristan’ın böyle bir durum
karşısında başka bir hareket takip edeceği görüşüne sahip olduklarını ancak
Bulgaristan’ın belirlenen programa sadık kalarak harbin sonuna kadar
tarfsızlığını koruyacağını söylemişti.
Omsalı Devleti ile olan ilişkilerin ne merkezde bulunduğu anlamak için
gayet meşru bir arzu gösterildiğini de belirten Radoslavof, iki hükümet
arasındaki münasebetlerin gayet dostane bir şekilde olduğunu bildirmişti.222
Bulgar siyasi çevrelerindeki fikre göre,
Balkan İttifakının yeniden
kurulması imkânsız değildi. Genel bir harp durumunda Balkan Hükümetleri
için yegâne kurtuluş çaresinin Balkan İttifakı olduğu siyasi çevrelerde beyan
edilmekteydi. Zaten karşılıklı bir takım fedakârlıklar gösterildiği takdirde
220
“Bulgaristan’da Tesirat”, Sabah, 26 Temmuz 1914, s. 1.
“Bulgaristan’da Ceryan-ı Efkâr”, Sabah, 29 Temmuz 1914, s. 1.
222
“Sobranya’da”, Sabah, 2 Ağustos 1914, s. 2.
221
65
Balkan
İttifakının
söylenmekteydi.
yeniden
kolayca kurulabileceği
de
tahmini olarak
223
Petersburg’dan gelen telgrafnamelerden anlaşıldığına göre, bütün
Panislavist Cemiyetler Balkan İttifakının yeniden kurulması ve Sırplarla
Bulgarları birlikte hareket ettirerek Avusturya’ya karşı savaş açması için
Sofya ve Niş’te girişimlerde bulunmuşlardı. Bu teklif tamamiyle neticesiz
kalmıştı. Sırbistan Makedonya’yı terk etse bile Bulgaristan böyle bir teklifi
kabul etmeyecekti.224
Yetkili çevrelerden alınan haberlere göre, Bulgaristan komşularının
takip edeceği harekete göre kendi takip edeceği siyaseti belirleyecekti. Eğer
burada
zannedildiği gibi
Romanya
seferberlik ederse
Bulgaristan’da
ordusunu silahlandıracaktı.225
Resmi kaynaklardan alınan malumata göre Avusturya – Sırp
muharebesinin icap ettiği vaziyet üzerine Romanya ile Bulgaristan arasında
bir ittifak kurulmuştu. Bunun neticesi olarak Bulgaristan bazı tavizat elde
edecekti. Bu ittifakın Almanya’nın teşvikiyle olduğu söyleniyordu.226
Osmanlı
İmparatorluğu’nun
tarafsızlığını
koruduğu
günlerde
Bulgaristan Başbakanı Radoslavof, Sofya’da Türk Elçisi Ali Fethi Bey’i gizlice
davet ederek Bulgaristan’ın hangi şartlarda Türklerle savaşabileceğini
açıkladı. Doğu’da Makedonya’yı Mebiçe’de olan Bulgar sınırının Svilengrad’a
kadar
uzatılmasını,
bütün
Bulgar
göçmenlerinin
yerlerine
dönerek
yerleştirilmelerini, Edirne’nin Karaağaç kasabası ile istasyonunun kendilerine
bırakılmasını istiyorlardı. Ali Fethi Bey Mustafa Kemal ile Bulgar Harbiye
Nazırı Kovaçef ve Genel Kurmay Başkanı Jekof’la görüşerek bu isteklerin
İstanbul’da imzalanmış olan anlaşmaya tamamen aykırı olması sebebiyle
kabul
223
edilemeyeceğini
bildirdi.
Mustafa
Kemal,
“Bitaraflıktan Maksat”, Sabah, 3 Ağustos 1914, s. 3.
“Panislavistlerin Mesaisi”, Sabah, 4 Ağustos 1914, s. 2.
225
“Seferberlik İlan Edilecek mi?”, Sabah, 4 Ağustos 1914, s. 2.
226
“Bulgar – Romen İttifakı”, Sabah, 4 Ağustos 1914, s. 3.
224
İtilaf
Devletleri’nin
66
Yunanistan’ı
Bulgaristan’a
bir
çıkış
vermeye
razı
etmeleri
halinde
Bulgaristan’ın onların yanında, Almanların baskı yapması halinde ise
Türkiye’nin yanında savaşa katılacağı kanaatindeydi.227
Sofya Ataşemiliterliği tarafından gönderilen 16/17 Temmuz 1330 tarihli
raporda, Avusturya Ataşemiliterlerinin Sofya’ya iki misafiri geldiği ve bunların
iki Avusturya Erkân-ı Harbiyye zabiti olduğu ve geldikleri günden beri
Avusturya sefarethanesinde çalışmakta oldukları ve Ataşemiliterinin bunlarla
Bulgar Erkân-ı Harbiyesi arasında irtibat kurmakta olduğu bildirilmekteydi.
Tahminlere göre, Bulgar ordusu, tamamen Avusturyalılar tarafından
gösterilecek hedefe kullanılacaktı ve gelmiş olan bu Erkân-ı Harbiyye zabitleri
hükümetlerinden aldıkları talimat ve Bulgar Erkân-ı Harbiyyesi’nden verilen
esaslar dahilinde çalışmaktaydılar.
Aynı raporun devamında, Bulgarların Türkiye’yi Avusturya politikasına
çekerek ve Bulgar dostluğuna riayetkâr vaziyette tutarak icabında Romanya
ordusuna yönelmeyi düşünebileceklerine yer verilmekteydi. Ve Bulgarların
Sırp ordusunun Avusturya ordusu tarafından ezileceği ve Yunanistan’ın dahi
aynı darbeye uğramaktan çekinerek Avusturya’nın vaat edeceği mükafat
karşılığında yerinde kalabileceği ümidinde oldukları ifade edilmekteydi.
Netice olarak Bulgarların Avusturya’nın mükafatı olarak Makedonya’dan bir
kısım arazi ve Romanya’dan Dobruca’yı elde etmeyi düşünebilecekleri
bildiriliyordu.
Bulgarlar, böyle bir neticeye ulaşırlarsa geleceklerini pek güçlü bir
şekilde temin etmiş bulunacaklardı. Büyük ve kuvvetli bir Bulgaristan
kurulmuş olacak ve ondan sonra da Bulgarların kuzey ve batıdaki emelleri
tatmin edilmiş olacaktı. Fakat, muhtemel olarak Bulgaristan gelecekte bu
vaziyete228 kanaat etmek istemeyerek doğu istikametine doğru yönelecekti.
227
Fethi Okyar, Üç Devir’de Bir Adam, Yay. Haz: Cemal Kutay, İstanbul,Tercüman Yayınları, 1980,
s. 216; Tarihte Türk-Bulgar …., s. 89, Turan, “Balkanlar Savaşından Kurtuluş Savaşına …”, s.
100.
228
BDH, Kl. 461, D. 203-1814, F. 003.
67
Mevcut
vaziyette
Bulgaristan’ın
ümit
ettiği
bu
gibi
olayların
gerçekleşmesine izin vermek, Türkiye’nin geleceği için önemli bir tehlike
meydana getirebilirdi.
Bu sebeple aynı raporun devamında Türkiye’nin takip etmesi gereken
harekete yer verilmişti. Burada, Bulgarların Türkiye’yi birçok şekilde
aldatmaya çalışacakları konusunda şüphenin olmadığına yer verilmekteydi.
Fakat Türkiye’nin zaten hiçbir Avrupa grubuna kesin olarak dahil olmamış
bulunmasından dolayı bu ilk safhada Bulgarlara karşı istedikleri gibi dost
görünmekte hiçbir sakıncanın olmadığı ancak Avusturya – Sırbiyye harbi
genelleşip de Bulgar ordusunun Romanya’ya angaje olması durumunda
Türkiye tarafından yapılacak şeyin, ortaya çıkarılması pek kolay olan bir
sebeple Bulgaristan’ı çiğnemek olacağı belirtiliyordu.229
2- Saraybosna Suikasti ve Türkiye’nin Takip Edeceği Bulgaristan
Siyaseti
Osmanlı Devleti daha Birinci Dünya Savaşı başlamadan evvel müttefik
arayışına girmiştir.230
Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasına yakın, devletlerarası gruplardan
birinin içerisinde bulunma ihtiyacı Osmanlı Devletini harekete geçirdi.231
Türkiye’nin başka türlü hareket etmesine imkan yoktu, tarafsız kaldığı
taktirde dahi İstanbul’un Rusya tarafından işgaline Batılı müttefikler mani
olamayacaklardı.232
Osmanlı Devleti, İtilaf Devletleri bloğuna katılmak için İngiltere ve
Fransa nezdinde teşebbüslerde bulundu.233
229
BDH, Kl. 461, D. 203-1814, F. 003-01.
Turan, “Balkanlar Savaşı’ndan Kurtuluş Savaşı’na …” s. 100.
231
Avcı-v.d., a.g.e., s. 395.
232
Akdes Nimet Kurat, Birinci Dünya Savaşı Sırasında Türkiye’de Bulunan Alman Generallerin
Raporları, Ankara, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1966, s. 15.
230
68
Ancak Osmanlı Devleti bu ittifak girişimlerinden başarılı bir sonuç
alamadı.234
İttifak Devletleri bizimle bir ittifaka girmiyorlardı çünkü böyle bir
antlaşma, onların gizli maksatlarına aykırı düşmekte idi. Bu devletler, harbin
sonunda “Hasta Adam”ın hayatına son vermek ve onun mirasını paylaşmak
istiyorlardı. Bu muharebede İtilaf Devletleri’nin esas gayelerinden biri de bu
idi.235
Türkiye İtilaf Devletleri’nden olumlu cevap alamayınca ister istemez
Almanya’nın başını çektiği İttifak Kuvvetleri’ne yaklaştı. Ve 2 Ağustos
1914’de Türk-Alman İttifakı imzalandı. Buna göre, iki devlet, Avusturya ile
Sırbistan arasında çıkan bir anlaşmazlıkta tam bir tarafsızlık sergileyecekti.
Ayrıca, Rusya’nın aldığı tedbirler sonunda, Avusturya ile Rusya savaşa
tutuşurlarsa, Almanya Avusturya’ya yardım için savaşa girerse, Osmanlı
Devleti de savaşa dahil olacaktı.
Bundan sonraki olaylar, Osmanlılar için savaşa girişin şartlarının
oluştuğu gelişmelerle doludur.236
Osmanlı hükümeti bağlaşma antlaşmasındaki üstlenmeleri yerine
getirdiği takdirde Almanya kapitülasyonların kalkması işinde Osmanlı’ya
yardım
edeceğini,
Balkan
devletleriyle
girişilecek
görüşmelerde
ve
Balkanlarda fethedilecek yerlerin Bulgaristan’la paylaşılması işinde Osmanlı
Hükümeti’ni destekleyeceğini bildirmişti. Almanya, Osmanlı Hükümeti’nin de
savaş tazminatı almasına çalışacak, düşman Osmanlı topraklarına girerse, o
oradan çıkarılmadan Almanya barış yapmayacaktı. Yunanistan savaşa katılıp
yenilirse, Almanya Ege Adaları’nı Osmanlıya geri verdirecekti.
233
Ahmet Hurşit Tolon, Birinci Dünya Savaşı Sırasında Taksim Anlaşmaları ve Sevr’e Giden
Yol, Ankara, Türk Hava Kurumu Basımevi, 2004, s. 29.
234
Yavuz Özdemir, Bir Savaş’ın Bilinmeyen Öyküsü, Erzurum, Erzurum Kalkınma Vakfı Yayınları,
2003, s. 3.
235
Said Halim Paşa, Buhranlarımız ve Son Eserlerimiz, Haz: M.Ertuğrul Düzdağ, İstanbul, 1991, s.
296.
236
Avcı-v.d., a.g.e., s. 395.
69
Almanlar Osmanlı Devletine karşı bu vaatlerde bulunurken, Osmanlı
Devleti tarafından takip edilecek hareket tarzı savaş durumunun bir dereceye
kadar tezahürüne değin vakit kazanmaktan ibaret olacaktır.
Diğer yandan, Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan ile görüşmelere
kati bir netice hasıl olmadıkça fiili bir
başlanacaktı ve bu görüşmelerden
harekette bulunulmayacaktı.
Bu alınan kararlardan anlaşıldığı üzere Osmanlı Hükümeti’nin esas
amacı genel savaşa az çok güvenle katılabilmek için Bulgaristan’ı kazanmak
istiyordu.
Bu hususla ilgili Cavit Bey anılarında; “Talat, Halil, Enver gidip
Vangenhaym’la görüşdüler. Bizim ne şerait tahtında hareket edebileceğimizi
söylediler. Eğer Bulgarlar yürümez, Romenler hakkında bir emniyet hasıl
olmazsa bizim için yürümek mümkün olmadığını anlattılar ve bu mesaili hal
ederek muallakta bir şey bırakmamak maksadıyla Talat ve Halil’in
Bulgaristan’a gideceklerini de tebliğ ederek kendisine daha fazla emniyet
vermek istediler.”
Bu karar Talat Paşa hatıralarında şöyle anılır:
“Nazırlar heyetinin bir toplantısında sefirlere (Alman ve Avusturya
Büyükelçilerine)
Bulgaristan
ve
Romanya’nın
durumları
anlaşılmadan
Türkiye’nin derhal harbe iştirak etmesinin gerek müttefiklerin, gerek
Türkiye’nin menfaatlerine aykırı olacağının bildirilmesine ve Bulgaristan’ı elde
etmek hususunda çalışmak lazım geldiğine ikna edilmesi icap ettiğine karar
verildi.”
14 Ağustos 1914 tarihinde toplanan encümen-i vükelâ toplantısında bu
konuyla ilgili olarak alınan kararlara göre;
1-
Bulgarların
seferberliğini
hemen
icra
ettirmek
tamamlanmasının ardından harekete geçmelerini sağlamak.
ve
bunun
70
Bu takdirde Halil Bey Bükreş’e gidip Yunan delegeleri ile görüşecek ve
iki devlet arasında Adaların malum olan şartlar dahilinde Türkiye’ye terki
şartıyla ittifak mukavelesi akdine çalışacaktır.
2- Birinci şık temin edilmediği halde Türkiye – Romanya – Bulgaristan
arasında ittifak akdine çalışılacaktır.
Romenlerin tarafsızlığı kati suretde sağlanmak şartıyla Bulgarların bir
an evvel hareketlerine çalışılacaktı. Bulgarlarla bu esas dairesinde bir itilaf
yapılacaktı.
3- Adaların ve Selanik hinterlantının Yunanistan’a, Besarabya’nın
Romanya’ya, Manastır vesairenin Türkiye’ye verilmesi şartıyla dört devlet
arasında Üçlü İtilaf aleyhine hareket edilecek tarzda bir mukavele akdi.
Bu suret Romanya hükümetine ve Avusturya veya Almanya
sefirlerinden biri tarafından teklif ettirildikten sonra müzakere olunacaktır.
Bu madde son derece acayiptir, çünkü Yunanistan’a bir şey
verilmemektedir. Selanik hinterlandı tabiri ancak Sırp Makedonyasına ait
olabilirse de Manastır Bulgarlar’a verilince bu hinterland da Yunan’a bir yer
kalmayacak demektir.
Buna göre bu devlette yalnız adalar hakkında iddialarımızdan
vazgeçmemiz karşılığında onun bütün geçim yollarını ellerinde tutan denizci
devletlere karşı savaşması istenilmektedir. Yunanistan için ise bu imkânsız
denecek kadar güç bir şeydi.237
237
Yusuf Hikmet Bayur; Türk İnkilâbı Tarihi, C.III, K. I, Ankara, Türk Tarih Kurumu
Basımevi,1983, s. 98 v.d.
71
B- TÜRKİYE’NİN BULGARİSTAN’I MÜTTEFİK OLARAK KENDİ
SAFINA ÇEKME GİRİŞİMLERİ
1- Talat ve Halil Beyler’in Sofya ve Bükreş Seyahatleri ve Bu
Seyahatlerin Yankıları
Almanya, Türkiye ile anlaşmanın imzalanmasının ardından Türk
ordusunun Bulgaristan ve Romanya ile birlikte Rusya’ya saldırmasını
istiyordu.238
Almanya bir taraftan Avusturya Macaristan’ın yükünü azaltmak, diğer
taraftan Romanya ve Bulgaristan’ı devreye sokarak Karadeniz’in batısından
Rusya’yı sıkıştırmak şeklinde planlar yapmaktaydı.239
Almanya’nın Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki baskısı artınca240 bu
çerçevede İstanbul, Sofya ve Bükreş ile ittifak imkanları aramaya başladı.241
Osmanlı Devleti Almanya ile ittifak yaptıktan sonra Bulgaristan ile
Romanya ile ittifak arayışına hız vermiştir.242
Nitekim Bulgaristan’ı aynı safta savaşa girmeye ikna etmek ve
Romanya’nın ise tarafsızlığını sağlamak için 15 Ağustos 1914’te Talat Paşa
ile Meclis Başkanı Halil Bey Sofya’ya gönderilmişti.243
16 Ağustos tarihi itibariyle bildirildiğine göre Osmanlı Devleti Dahiliye
Nazırı Talat Bey ile Meclis Reisi Halil Bey Sofya’ya gitmişlerdi.244
Osmanlı Dahiliye Nazırı Talat Bey’in ziyareti hakkında yarı resmi bir
kaynaktan verilen bir beyanata göre; Talat Bey’in Sofya’ya gitmesi şüphesiz
çeşitli yorumlara meydan verecekti. Ancak ilgili yerlerden alınan malumata
238
Turan, “Balkan Savaşlarından Kurtuluş Savaşına …”, s. 100.
Ali İhsan Sabis, Birinci Cihan Harbi Harp Hatıralarım, C. 1, İstanbul, 1990, s. 251.
240
Tolon, a.g.e., s. 4.
241
Turan, “Balkan Savaşlarından Kurtuluş Savaşına …”, s. 100; Bayur, Türk İnkılâbı …, C. III, K.
I, s. 106.
242
Sarınay, a.g.m., s. 136.
243
Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Kemal, C. 1, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1983, s.
215.
244
“Talat ve Halil Beyler”, Sabah, 18 Ağustos 1914, s. 2.
239
72
göre gerçek durum şundan ibarettir ki Türkiye ile Bulgaristan arasında
mevcut bulunan birçok ortak menfaatler sebebiyle Talat Bey’in Bulgaristan
Hükümeti’nden bu hususla alakadar olanlarla görüşme arzusunda bulunmuş
olması bu seyahatin sebebiydi.245
Gazeteler takdir edilen mülakat yayınlamakta ve Talat Beyin Sofya’yı
ziyaretinin iki hükümetin arasındaki ilişkileri bir kat daha arttırmağa hizmet
eyleyeceğini söylemekteydiler. Gazeteler birçok ortak menfaat ve tehlikelerin
iki hükümeti birbirine bağladığını ve arada hiçbir anlaşmazlığın bulunmadığını
söylüyorlardı. Ayrıca bu münasebetle yine, Romanya ile Bulgaristan
arasındaki ilişkilerden de bahseyleyerek bu iki hükümet arasında anlaşmazlık
yaratacak hiçbir meselenin bulunmadığı söylenmekteydi. Basın Osmanlı –
Bulgar – Romen İtilafının Balkanlar’da devamlı bir denge tesisi için en emin
bir zaman olduğunu beyan etmekteydi.
Yarı resmi Nekodi Bulgari Gazetesi’nin Talat Bey’in Sofya’ya seyahati
sebebiyle yayınladığı bir makale; Osmanlı Dahiliye Nazırı Talat Bey
Efendi’nin, Meclis-i Mebusan Reisi ve Hükümet Fırkası en nüfuzlu
erkânından Halil Bey ile birlikte Sofya’da bulunduğunu ve bu ziyaretin
Osmanlı – Bulgar ilişkilerinin nekadar dostane olduğunu bir kez daha açık bir
şekilde gösterdiğini yazmaktaydı. Bütün bunlardan dolayı bu seyahatin
ehemmiyeti konusu üzerinde uzun uzadıya durmanın gereksizliği çünkü
herkes için açık olan bir hususun bulunduğu onunda iki harp socunda
Balkanlar’da tesis eden gayr-i tabi ahval içinde hakiki ve devamlı olan
Osmanlı – Bulgar İtilafı olduğu ifade edilmekteydi.
Makalenin devamında verilen malumata göre, iki hükümet, arasındaki
hesabı harp sahalarında hallettiklediklerinden menfaatleri hakkında bir fikir
edinmişlerdi. Osmanlı Hükümeti ile dostane ilişkiler devamını Bulgaristan’da
herkesin arzu ettiği, İstanbul’da dahi Bulgar dostluğunun kıymetinin
anlaşıldığı bundan dolayı Talat Bey’in Sofya’yı seyahatinin çok doğal olduğu
ifade edilen malumatlardandı. Osmanlı Hükümeti’nin geleceği üzerinde en
245
“Talat ve Halil Beyler”, Sabah, 19 Ağustos 1914, s. 2.
73
kuvvetli nüfuza sahip olan Osmanlı ricalinin Bulgaristan’la o ana kadar
temaslarının olduğuna ve 1913’te Mustafapaşa’da o zaman Hariciye Nazırı
olan Ganediyef ile yapılan görüşmelerin Osmanlı – Bulgar ilişkilerinde çok
önemli olduğuna da yer verilmişti. Bu ilk temasları tekrar etmek ve iki
hükümeti birbirine bağlayan birçok ortak menfaati takviye etmek için Talat
Bey’in arzusu takdir edilmekteydi.
Bu ziyaretin vuku bulduğu esnada mevcut olan durum yukarıda adı
geçen makalede değerlendirilmişti. Bu değerlendirmede ise, olağanüstü
vahim zamanların yaşandığı, Avrupa
diplomasisinden
alakadar olan
devletlerin bir harp felaketinden uzak bulunmak isteklerini derhal ilan
eyledikleri, bu devletlerden İsveç, Norveç, Danimarka, Flemenk gibi harp
meydanlarına yakın olan bütün devletlerin büyük bir dikkatle tarafsızlıklarını
korumaya çalıştıklarına yer verilmişti. Bu cümleden olarak Avrupa üzerinde
hüküm
sürmekte
olan
korkunç
fırtınadan
uzak
bulunan
Balkan
Hükümetlerinin de aynı şekilde hareket etmeleri gerektiği, özellikle Osmanlı
Hükümeti ve Bulgaristan gibi büyük bir muharebeden yeni çıkmış devletler
için bu vazifenin pek kati olduğu savunulmaktaydı. Bulgaristan’da herkesin
tarafsızlığın korunması arzusunda olduğu belirtilerek siyasi ve iktisadi açıdan
da Bulgaristan’a bu şekilde kalmayı devam ettirmesi tavsiye edilmekteydi.
Avrupa kıtasını alt üst eden büyük karışıklık esnasında her memleket
kendi menfaatlerini dikkate almaya mecburdu. Yakın zamandaki harbde bir
Osmanlı – Bulgar yakınlaşmasını gerektirecek menfaatlerin ehemmiyeti Talat
Bey’in seyahati ile izah edilmeye çalışılmıştı. O anda Sofya ve İstanbul
yönetenlerinin arasındaki sıkı bir temas kadar hiçbir şeyin bu menafaatleri
takviye eyleyemeyeceğine inanılmaktaydı. Bulgaristan başkentinde meydana
gelen görüşmelerin iki memleketi yeni bir harpten uzak bulundurmaya hizmet
edeceği nazariyesi hakimdi.246
Sofya basını bu seyahat hakkında yorumlarda bulunmaktaydı. Narodni
Prava Gazatesi bu seyahati tamamiyle tabi olarak değerlendirmekteydi.
246
“Talat ve Halil Beyler”, Sabah, 21 Ağustos 1914, s. 2.
74
Çünkü Türkiye ile Bulgaristan arasında birçok ortak menfaatler mevcuttu.
Bununla birlikte adı geçen gazete şurasını da kaydetmekteydi ki; bu
seyahatte bir olağanüstülük görülür ve Avrupa’da ceryan eden olaylarla
ilişkilendirilmeye çalışılırsa bu ziyaret, Türkiye ile Bulgaristan’ın Balkan
Hükümetleri’nin
tarafsızlığını
sağlayabilmek
için
yapılan
çalışmaların
muvaffakiyetle sonuçlanacağına yeni bir delil olarak gösterilebilirdi.247
Sofya gazetelerinden okunduğunu göre Dahiliye Nazırı Talat Bey
Sofya’da bulunduğu sırada Utro Gazetesi’nin müdürünü mülakata kabul
etmişti.
Müdürün
bu
mülakat
esnasında
Türkiye
-
Bulgaristan
münasebetinde şu nazik zamanda tehlike var mıdır, acaba eski hatalar tekrar
eder mi? sorusuna cevap olarak Nazır Talat Bey; Bulgaristan’ın siyasetini
idare edenlerin tecrübeli kişiler olduklarını, Radoslavof’un bugünkü Balkan
ahvalini pek iyi anladığını ve Radoslavof’la olan mülakatında onun
Bulgaristan’ın pek çok fayda bekleyeceği ciddi siyasetçi olduğuna kanaat
getirdiğini söylemişti. Arkasından Türkiye – Bulgaristan ilişkilerinin gayet
samimi olduğunu beyan eden Nazır Talat Bey, iki hükümet arasında şimdi ve
gelecekte anlaşamayacakları bir şeyin olmadığını ve maksatlarının iki tarafın
dostluğunu arttırmak olduğunu ifade etmişti.248
Bulgar gazetelerinden Narodni Prava konuyla ilgili olarak yayınladığı
makalesinde verdiği malumata göre; Bulgaristan Hükümeti’nin politikası
Balkanlar’da devamlı bir barışın kurulmasını sağlamaya yönelik olmalıydı.
Avusturya ile Sırbistan arasında harp ilan edildiği zamandan beri Bulgaristan
hükümeti kati bir tarafsızlık takip edeceğini ilan eylemişti. Harp bir Avrupa
Muharebesi şeklini aldığı zaman hükümet tarfsızlığını korumaya devam
eyleyeceğini yeniden beyan etmişti. Bulgaristan Hükümeti komşularının
Bulgaristan’ın tarafsızlığını bozmaya sevkedecek hiçbir sebep mevcut
olmadığını dikkate alarak, komşularının seferberlik ilan etmesine rağmen
Bulgaristan hiçbir tedbire başvurmamıştı. Bulgaristan’ın böyle tedbirlere baş
vurmaması sulhperverane politikasını değiştirmeye mecbur olmaması için
247
248
“Talat ve Halil Beyler”, Sabah, 21 Ağustos 1914, s. 4.
“Mülakat”, Sabah, 22 Ağustos 1914, s. 3.
75
komşularından teminat alması tabi idi. Bulgaristan’a bu yolda bir teminat
verilmişti. Osmanlı Dahiliye Nazırı Talat Beyi’n Sofya’yı ziyareti Balkanlar’da
sükunun temini için İstanbul ve Sofya’da sarfedilen mesainin neticesiydi.
Aynı makalenin devamında yer verilen görüşlere göre; Osmanlı
Hükümeti ile Bulgaristan arasında birçok ortak menfaat vardı. Şayet, bütün
Avrupa’yı altüst eden bir fırtına mevcut olmasaydı Sofya ve İstanbul
yöneticileri
arasında
görüşmeler
yapılmasında
hiçbir
olağanüstülük
görülmüyecekti. Bu hadisat olsun olmasın Osmanlı Hükümeti ile Bulgaristan
arasında böyle bir iştiraki gerektirecek menfaat mevcuttu. Bu menfaatin
dostane bir şekilde tanzimi için gerek Sofya’da gerek İstanbul’da gayret
gösterilmekteydi. Bunlardan dolayı Talat Bey’in Soyfa’yı ziyaretinde bir gayri
tabilik
aramak
doğru
değildi.
Bununla
birlikte
bu
ziyarette
bazı
oalağanüstülükler bulunuyordu. Avrupa’da cereyan eden olaylar ile bu
seyahat arasında bir münasebet aranıyorsa o halde bu ziyareti barışın ve
tarafsızlığın muhafazası için Osmanlı Hükümeti ve Bulgaristan tarafından
sarfedilen ortak mesainin iyi neticelere ulaşacağına yeni bir delil olarak
sayılabilirdi. İki hükümet barış için çalışarak, yeterli derecede karışık olan
Avrupa vaziyetini bir kat daha karıştırmaya girişmeyecekti. Bulgaristan
tarfsızlığını korumaya, barış için çalışmaya devam edecekti.249
Universal Gazetesi Sofya muhabirinin Talat Bey ile olan mülakatını
yayınlamıştı. Talat Bey bu beyanatı esnasında Mösyö Radoslavof’un dirayetli
bir diplomat olduğunu, kendisiyle tanışmaktan memnun bulunduğunu beyan
etmişti. Talat Bey Osmanlı – Bulgar münasebetlerinden bahsle bu
münasebetin pek dostane olduğunu, Osmanlı – Yunan münasebetine gelince
Bükreş’te Zaimis ile mülakat edileceğini beyan etmişti. Dahiliye Nazırı bir
Osmanlı – Bulgar itilafının mümkün olduğunu, Yunanistan akılane hareket
ederse, itilafın devamını temin edecek bazı şartları kabul ile bu itilafa dahil
olabileceğini beyan eylemişti.250
249
250
“Mülakat”, Sabah, 22 Ağustos 1914, s. 3.
“Talat Bey’in Beyanatı”, Sabah, 23 Ağustos 1914, s. 2.
76
Talat ve Halil Beyler başta Sofya’ya uğramışlar orada bir süre
kaldıktan sonra Bükreş’e geçmişlerdi.
Bulgaristan’da yayınlanan gazetelerde okunduğuna göre Talat ve Halil
Beyler’in doğrudan doğruya Bükreş’e gidecekleri yerde Sofya’ya gelmeleri
Bulgaristan kamuoyunda büyük bir etki yapmıştı.
Eyyam Gazetesi’ne Sofya’dan bildirildiğine göre Bulgar ricali Talat ve
Halil Beyler’e karşı büyük hürmet ve samimiyet göstermişlerdi.251
Yarı resmi Narodni Prava Gazetesi’nin bu seyahat hakkında verdiği
malumatta; şimdi Bulgar kabinesinin Balkan Devletleri arasında barış tesisine
gayret etmekte olduğu ve Sırbistan ile Yunanistan’ın Makedonya’da takip
ettikleri siyasete rağmen bu gayretlerinde devam ettiğini yazdıktan sonra,
Bulgaristan Hükümeti’nin askeri tedbirlere başvurmaması ve sulhperverane
siyasetini devam ettirebilmesi için bazı teminat almaya muhtaç olduğunu
ifade etmekteydi. Bundan sonra, Dersaadet ve Sofya’dan gösterilen
faaliyetler neticesinde Balkanlar’da hayli sükunet husule geldiği, Bulgaristan
ile Türkiye arasında ortak menfaatler pek çok olduğundan mevcut durum
gerektirmese dahi bu gibi mülakatlara lüzum görülebileceği çünkü söz
konusu ortak menfaatlerin eskiden beri mevcut olduğu beyan edilmekteydi.
Bütün bunlardan dolayı bu seyahate olağanüstü bir olay nazarıyla bakılsa
bile keyfiyeti, Bulgaristan ile Türkiye’nin barış yolundaki faaliyeti sayılmalıydı.
İki hükümet barışın korunmasına karar vermişlerdi, seyahatin başka şekilde
değerlendirilmesi tamamen esassızdı.252
Bulgar siyasiyesinden birinin bu seyahat ile ilgili olarak verdiği
beyanata göre; Osmanlı Nazırı Sofya’ya iki memleket arasındaki ortak
menfaatlere dair Bulgaristan’la müzakere etmek üzre gelmişti. Kendisine
Romanya’nın bazı istekleri kabul etmesi şartıyla Bulgaristan’ın bu OsmanlıRomen-Bulgar ittifakına muhalif olmadığı bildirilmişti. Üç devletin ittifakı
251
252
“Bulgaristan Efkâr-ı Umumiyesi”, Tasfir-i Efkâr, 20 Ağustos 1914, s. 3.
“Talat Bey’in Seyahati – Bulgar Gazeteleri Ne Diyor?” ,Tasfir-i Efkâr, 21 Ağustos 1914, s. 3.
77
taktirinde ise, bunlar tarafsızlıklarına hürmet ettirebilecek bir kuvvet teşkil
edeceklerdi.
Avrupa’daki Umumi Harp üzerinde Balkan ittihadı mühim bir rol
oynayabilirdi. Mesele şimdi Romanya’nın elinde demekti. Eğer Bükreş’te
Osmanlı ve Yunan delegeleri arasında da itilaf hasıl olursa Balkan İttihadına
Yunanistan da girebilirdi.253
Gerçekten de Avrupa Muharebesi patladıktan sonra bu hadise
karşısında Balkan Hükümetleri arasında bir itilaf zamanının geldiğine
inanılmıştı.254
Bulgaristan Hükümeti, takip edeceği siyaseti hemcivar devletlerin
vaziyetine göre belirleyecekti. Romanya Hükümeti seferberlik ilan ettiği
takdirde Bulgaristan Hükümeti’de askeri kuvvetlerini toplayacaktı.255
“Mir”
Gazetesi’nin
beyanatına
göre
Bulgaristan
ile
Romanya
Hükümetleri’nin her türlü ihtimale karşı birlikte hareket etmek maksadıyla bir
itilaf akdetmek üzreydi. Bulgaristan Hükümeti Osmanlı Devleti’ne karşı
hissiyat beslemekte ve bu üç Balkan Devleti’nin birlikte hareket edecekleri
zannedilmekteydi.256
Sofya muhabirinin bildirdiğine göre, yarı resmi gazeteler Talat ve Halil
Beyler’in ne maksatla Sofya’ya geldikleri hakkında pek az izahat veriyorlarsa
da, yarı resmi mahiyete sahip olmadıkları halde hükümet taraftarı gazeteler,
Türkiye, Romanya ve Bulgaristan arasında bir Balkan İttifakı teşkilini
savunmakta ve Balkanlar’ın en kuvvetli üç devletinden oluşacak olan bu
ittifak sayesinde hem Balkanlarda barışın teminat altına alınacağını hem de
1913 senesinde yapılan haksızlıkların tamir edileceğini söylemekteydiler.257
253
“Bir Bulgar Rical-i Siyasiyesi’nin Beyanatı”, Tasfir-i Efkâr, 24 Ağustos 1914, s. 3.
“Makedonya’da Havf ve Dehşet”, Tasfir-i Efkâr, 6 Eylül 1914, s.2.
255
“Bulgaristan Tahşid Edecek mi?”, Tasfir-i Efkâr, 3 Ağustos 1914, s. 4.
256
“Bulgaristan ve Romanya”, Tasfir-i Efkâr, 6 Ağustos 1914, s. 3.
257
“Sofya’da Tesirat – Nim Resmi Matbuat”, Tasfir-i Efkâr, 24 Ağustos 1914, s. 3.
254
78
Muhalif olsun veya olmasın bütün gazetelerin birleşmiş oldukları bir
cihet vardır ki o da hepsinin seyahatin maksadına tamamen vakıf
bulunmadıklarını itiraf etmeleriydi. Her gazete bu hususta fikir ve mütalaa
etmekte, bir ihtimal öne sürmekte, seyahatin maksadını keşfetmekle meşgul
olmaktaydı. Bütün ihtimalleri ve mütalaaları iki kısma ayırmak mümkündü.
Birinci kısma göre, seyahatin maksadı Türkiye herhangi bir devletle
muharebeye
giriştiği
takdirde
Bulgaristan’ın
tarafsızlığını
korumasını
sağlayabilmek, diğer kısma göre de bir “Türkiye-Bulgaristan-Romanya”
İttifakını teşvik etmekti. Bu ittifaka Yunanistan Epir karşılığında Adalar ile
Kavala’dan vazgeçerek, Sırbistan’ın da Adriyatik’e kadar uzanmağa karşılık
Makedonya’dan vazgeçmek şartıyla dahil olabileceğini iddia edenler de yok
değildi. Bunların tahminlerden ibaret olduğunu, hakikati henüz kimsenin
öğrenmemiş bulunduğunu söylemeye lüzum yoktu.258
Talat ve Halil Beyler bir iki gün Sofya’da kaldıktan sonra Bükreş’e
geçti.
Bükreş’teki
bahislerin
en
esaslı
fasıllarından
birini
Bükreş
Antlaşması’nın uğrayacağı değişikliğin oluşturduğu zan olunmaktaydı.
Avrupa
Harbi
çıkıncaya
kadar
Romanya
Bükreş
Antlaşması
hükümlerinin korunması taraftarlarındandı. Sırbistan’ın Avusturya-Macaristan
ile harbe tutuşması Bükreş Antlaşması’nın önemini yitirmesine sebeb
olduğundan artık Romanya’nın varlığını dahi tehlikeye sokabilirdi. Avrupa
Harbi’nin neticelerinin hesaba sığmayacak kadar büyük olacağı kesindi.
Balkanlar Avrupa’nın bir parçası olduğuna göre Avrupa’nın şeklini altüst
edecek olan bu zelzelenin etkilerinin Balkanlara kadar uzanacağı da
muhakkaktı. Bundan dolayı bu yeni şartlar altında yeni tedbirler alınması
zaruriydi. Bunlardan dolayı Balkanlılar namına karşılıklı menfaatlerin
korunması için elbirliği etmek ihtimalleri varsa bunu ehemmiyeti fiilen sakat
olmuş
Bükreş Antlaşması
değil
yeni anlaşmalar
Bükreş’teki görüşmelerin maksadı bu olmalıydı.
258
“Sofya’da Tesirat-ı İstitlalat”, Tasfir-i Efkâr, 24 Ağustos 1914, s. 3.
sağlayabilirdi.
İşte
79
Bükreş’e Yunan delegeleri de gitmişlerdi. Atina gazetelerinin kullandığı
lisana bakılırsa bu delegelerin gerçekten Bükreş’e iş görmek için gittikleri
söyleniyordu. Çünkü Yunanlıların Adalar Meselesi hakkında pek geniş
tavizatta bulunmaya hazır oldukları söylenmekteydi.259
Bükreş’teki bir gazetenin bu seyahatle ilgili olarak yazdığı haberlere
göre; Sofya kabinesi Talat Bey’in Bükreş seyahati hakkında Romanya
Hükümetine resmi bir tebliğde bulunmuştu. Bu tebliğ, Bükreş Antlaşması’nın
esaslı bir şekilde değiştirilmesi için Osmanlı Hükümeti ile Bulgaristan
arasında bir itilaf tesisine çalışmak üzre Talat Bey’in Bükreş’e gittiği rivayeti
üzerine gerçekleşmişti.260
“Mir” Gazetesinin iddiasına göre Talat Bey ile Bulgaristan arasında
bazı esaslar hakkında müzakerat gerçekleşmiş ve itilaf olmuş ise de hiçbir
mukavele imza edilmemişti. Çünkü iki taraf arasında bu itilaf esasları,
Romanya’nın kabulü şartıyla kabul edilecekti.
“Utro” Gazetesi ise daha ileri gidip, Talat Bey’in teklifinin neden ibaret
olduğunu, Bükreş’ten aldığı haberlere dayanarak beyan etmekteydi. Utro’nun
verdiği beyanata göre; Talat Bey’in memuriyeti, Bulgaristan ve Romanya’yı
aşağıdaki esaslar üzerinde Türkiye ile itilaf ettirmekten ibaretti:
Türkiye ile Romanya, Bulgaristan’ın Makedonya üzerindeki hakkını
tanırlar ve Bükreş Antalaşması’nın değiştirilmesi hakkında Bulgaristan
tarafından yapılacak her türlü harekâta müsaade etmeyi tahhüt ederler.
Eğer Romanya bir muharebeye girişmeye mecbur olursa, Bulgaristan
Romanya’ya karşı tarafsız kalmayı taahhüt eder.
Utro’ya göre, Bulgaristan Hükümeti bu şartları kabul eylemiş ise de
Romanya’nın bir fedakârlıkta daha bulunmasında ısrar etmişti. O da
Romanya Bulgaristan hududunun Silistre-Kalpakra hattıyla değiştirilmesiydi.
259
260
“Sofya’dan Sonra Bükreşte”, Tasfir-i Efkâr, 26 Ağustos 1914, s. 1.
“Bulgaristan’ın Bir Tebliği”, Sabah, 5 Haziran 1914, s. 2.
80
Romanya Hükümeti bu şartı kabul etmediğinden Talat Bey, bu
meselenin Almanya İmparatorluğu’nun hakemliğine arzedilmesini teklif
eylemişti.261
Romanya’nın bir yarı resmi gazetesine göre; Türkiye ve Yunan
delegeleriyle Balkan İttihadı ancak bazı adaların Türkiye’ye iadesi suretiyle
mümkün olabilecekti. Türkiye’nin ittifaka girmek için teklif ettiği yegane şart
buydu. Şimdi Balkan Devletleri’nin başlıca menfaati Balkan İttihadının
kurulmasındaydı. Bu konuda görüşmelerin yapılmasına başlanmış ve bazı
Büyük Devletler’de arazi terki esasına dayanan bu görüşmelere katılmıştı.
Yunanistan Türkiye’ye bazı adaları ve Bulgaristan’a da Kavala’yı terk edecek
ve buna karşılık Epir’i alacaktı. Sırbistan dahi Bulgaristan’a Makedonya’yı
terk edecek ve buna karşılık Adriyatik’e uzanacaktı. Balkan Devletleri
arasında bu esasları kabul etmeyen yalnız Sırbistan kalmıştı. Görüşmeler bu
esaslar üzerinde ceryan etmekteydi. Osmanlı ve Yunan Delegeleri’nin
Bükreş’te bulunmaları bu görüşmelerin süratle ilerlemesine hayli yardım
edecekti.262
Bükreş’te yayınlanan bir gazete makalesinde Balkan Devletleri
arasında eseri görünmeye başlanan arzu edilen itilaftan bahsettiği bir sırada,
Balkan Harbi’nin galip ve mağluplarının bugünkü menfaatlerinin ortak
olduğunu takdir ederek ve ona göre hareket etmek lüzum ve ihtiyacını his
etmiş olduklarını ifade etmekteydi. Balkan Harbi üzerine kurulması uzak bir
geleceğe kalmış farz olunan ittihadın bu yeni ceryan neticesinde tesis
edilebileceği ve bu konudaki ilk arzunun ise Atina’dan geldiği de beyan
edilmişti.263
Indepandes Romen Gazetesi Bükreş Mülakatı hakkında yayınladığı bir
makalede; Talat ve Halil Beyler Bükreş’e geldiklerinden, Mösyö Zaimis’in
yakında Bükreş’te olacağından bahsederek Adalar Meselesi hakkında
müzakeratın yakında başlayacağı kanısına varmaktaydı. İki hükümetin
261
“Talat Bey’in Seyehati” ,Tasfir-i Efkâr, 26 Ağustos 1914, s. 3.
“Balkan İttihadı”, Tasfir-i Efkâr, 26 Ağustos 1914, s. 3.
263
“Balkan İttifakı”, Tasfir-i Efkâr, 27 Ağustos 1914, s. 3.
262
81
müzakere için bu kadar mühim şahısları memur eylemesinin müzakeretin
sonucu
hakkında ümit bahşedici olduğunu ifade eden malumatda ne
Osmanlı Hükümeti’nin ne de Yunanistan’ın Adalar Meselesi’ni halletmek
arzuları olmasaydı bu kadar mühim kişileri göndermeyecekleri ifade
olunmaktaydı. Romanya Hükümeti’nin Balkanlar’da sükun tesis edecek son
antlaşmanın kendi memleketinde imzalanmasından çok memnun olacağı
görüşüne de yer verilmekteydi.264
Bulgaristan’ın
yarı resmi gazetelerinden Nekodi Bulgari, Bükreş
Müzekaratı münasebetiyle yayınladığı bir makalede verdiği malumata göre;
Osmanlı Hükümeti bu müzakerata girişmekle takip ettiği itilaf kurma
emellerini ispat etmiştir ki bu hal her türlü takdirin üstündeydi. Yunanistan
hakikaten itilaf arzu ediyorsa anlaşmak kolay olacaktı. Fakat mesele
buradaydı. Adı geçen makalede, o ana kadar hiçbir şey söylemeyen Mösyö
Zaimis’in hükümetinin fikirleri hakkında malumat verip vermeyeceği sorusu
da sorgulanmaktaydı. Romanya gazetelerinin Bükreş Müzakeratı’nın daha
genel bir mahiyeti haiz olacağını da beyan ettikleri belirtilerek, bu
müzakerede bir Balkan İttihadının yeniden tesisi, daha doğrusu Balkan
Hükümetleri arasında bir ittifak vücuda getirilmesi meselesi tedkik olunacağı
ifade ediliyordu. Müzakeratın esasını Sırbiyye ve Yunanistan’ın Bulgaristan’a
arazi itibariyle müsaidatta bulunması olacağı ve Balkan Hükümetleri’nin barış
içinde yaşamalarının esas menfaatleri olduğuda söylenmekteydi.265
Bükreş’te
bir
gazete
Balkan
Hükümetleri
arasında
mevcut
anlaşmazlıklardan bahseden bir makale yayınlayarak bu hükümetler
arasında anlaşılması mümkün olmayan meseleler bulunmadığını, ogünkü
ahvalin geçici olduğunu ve mevcudiyetlerini muhafaza emellerinin bu
hükümetleri birbirine yaklaştırdığını söylemekte ve ogünkü ahvalin bir Balkan
İttihadı vücuda getirilmesini gerektirdiğini belirtmekteydi.266
264
“Bükreş Mülakatı – Talat ve Halil Beyler”, Sabah, 26 Ağustos 1914, s. 4.
“Bükreş Mülakatı”, Sabah, 28 Ağustos 1914, s. 3.
266
“Balkan İttihadı Hakkında”, Sabah, 29 Ağustos 1914, s. 4.
265
82
Bükreş’ten Jön-Türk’ün bildirdiğine göre; Talat Bey’in Bükreş’i ziyareti,
Osmanlı ve Yunan müzakeratı orada herkesin dikkatini çekmişti ve kamuoyu
Osmanlı Hükümeti’nin sulhperverane çalışmalarını büyük bir dikkatle takip
etmekteydi. Yunan Hükümeti Adalar meselesinde bir anlaşmazlık ortaya
çıkararak menafaatlerini takdir edemezse Romanya artık Yunan’a karşı hiçbir
taahhüt ile bağlı olmayacaktı ve anlaşmazlık konusunun halli için Osmanlı
Hükümeti’ni serbest bırakacaktı. Bunlardan dolayı Yunan delegelerinin
Osmanlı taleplerinin pek makul olduğunu ve barışı devam ettirecek mahiyette
bulunduğunu kabul eylemesi lazımdı. Osmanlı delegeleri Talat ve Halil
Beyler’in nüfuz ve dirayetleri sayesinde müzakeratın yakında iyi bir şekilde
sonuçlanacağı ümit edilmekteydi.
Bir Balkan İttihadı vücuda getirmeye gelince Avrupa genel vaziyeti
hasebiyle meşgul sayılmaktaydı. Romanya Hükümeti Balkan Devletleri’nin
iştirakiyle bir ittihad arzu ettiği halde Osmanlı Hükümeti, Romanya ve
Bulgaristan ile birlikte bir Heyet-i Düveliyye vücuda getirmeyi mümkün
görmekteydi.267
Zaimis gazetelere bulunduğu beyanatta; kendisinin büyük bir Balkan
ittihad kitlesini vücuda getirilmesine taraftar olduğunu, Doğu Avrupa’nın
bundan edeceği istifadeleri de takdir ettiğni ve kendilerinin bu gayeye
ulaşmak için ellerinde gelen gayreti göstereceklerini ifade etmişti. Eğer bu
ittihadın vücuda getirilmesinin kendi ellerinde olsaydı çoktan vücuda gelmiş
bulunacağını sözlerine eklemişti.
Talat Bey bu konu ile ilgili mülakat eylediği bir gazeteye, Yunan
delegeleri ile cereyan edecek müzakeratın iyi bir şekilde sonuçlanması
ümidiyle Bükreş’e geldiğini ve bu ümidin itilafperverane düşüncelere
dayandığını ve Yunan Heyeti’ninde aynı hissiyatı besledikleri kanaatinde
olduğunu beyan ve Osmanlı Devleti’nin önerileri Yunanistanca kabul
267
“Bükreş Mülakatı”, Sabah, 30 Ağustos 1914, s. 3.
83
olunduğu takdirde müzakeratın gayet itilafkarane hareket edeceğini ilave
etmişti. Talat Bey, Balkan İttihadı lehinde olarak görüş bildirmişti.268
29 Ağustos tarihiyle Sofya’dan bildirildiğine göre Yunan delegeleri
Romanya ile Yunanistan arasında bir ittifak anlaşması akdi teklifinde
bulunmuşlardı. Romanya Hükümeti ancak Balkan Hükümetleri’nin dahil
olacakları ittifaka girebileceklerini bildirerek bu teklifi reddetmişti.269
Utro Gazetesi’nin beyanatına göre; Yunan Hükümeti
Bulgaristan’a
müracaat ederek Bükreş Antlaşması’nı aşağıdaki esaslara göre değiştirilmesi
için müzakereye girişmek isteklerini beyan etmişti.
Bu esaslara göre; İlk olarak Osmanlı Hükümeti ile
Yunanistan
arasında harp çıkması durumunda Bulgaristan’ın Yunanistan’a muavenette
bulunmayı tahhüt etmesi, ikinci olarak Sırp ve Yunan ordularına Bulgar
buğdaylarının gönderilmesine müsaade olunması, üçüncü olarak İkinci
Balkan
Savaşı’ndan önce
Bulgaristan’ın
elinde
olmayan
yerler için
Bulgaristan Hükümeti’nin hiçbir suretle talepte bulunmaması istenmekteydi.
Utro Gazetesi bu esas üzerine müzakereyi Radoslavof’un reddettiğini ve
Osmanlı Hükümeti’nin aleyhinde hiçbir taahhütte bulunmayacağını, muharip
ordulardan birine erzak göndermek suretiyle tarafsızlığından vazgeçmeye
rıza göstermeyeceğini beyan etmişti.270
Sonuç
itibariyle
Osmanlı
–
Yunan
müzakeratı
ulaşamamıştı. Bükreş Sefiri müzakeratın kesilmeyip
bir
neticeye
tehir edildiğini ve
Bükreş’te değilse bile başka bir yerde tekrar başlayabileceğini beyan
etmişti.271
Bu görüşmeler Bükreş’te devam ederken diğer yandan Rusya’da
Bulgaristan’ı kendi yanında savaşa katabilmek için bir dizi faaliyet içine
girmişti.
268
“Bükreş Mülakatı”, Sabah, 31 Ağustos 1914, s. 3.
“Bükreş Mülakatı – Yunanistan’ın Boş Bir Teşebbüsü”, Sabah, 2 Eylül 1914, s. 3.
270
“Bükreş Mülakatı – Yunanistan’ın Bulgaristan’a Müracaatı”, Sabah, 2 Eylül 1914, s. 3.
271
“Bükreş Mülakatı”, Sabah, 13 Eylül 1914, s. 3.
269
84
2- Rusya ve İtilaf Devletleri’nin Bulgaristan Politikası ve
Bulgaristan Kamuoyu
Birinci Dünya Savaşı başlarında hem itilaf Devletleri hem de ittifak
Devletleri Bulgaristan’ı yanlarına çekmek için uğraşıyorlardı.272
Her iki tarafında gayesi, Bulgaristan’ı yanlarına almak suretiyle,
Balkanlar’daki kuvvet dengesini kendi taraflarına çekmekti. Kaldı ki
Bulgaristan’ın şu veya bu tarafta savaşa girmesinin Yunanistan ve
Romanya’nın da durumlarını etkileyeceğine inanılıyordu.273
Osmanlı Hükümeti Almanya ve Avusturya’nın desteği ile Bulgarları
kazanmaya çalışırken, karşı tarafta aynı yolda çalışmaktaydı. Ancak o taraf
Bulgarlar’a vaad etmek istediği yerleri düşmanlardan değil, kendi dost ve
bağlaşıklarından alıp vermeye mecbur olduğundan, önce bu bağlaşıklarla
görüşmek ve onların rızalarını almak zorundaydı.
3 Ağustosta Rusya Bulgaristan’a şunları bildirir: “Geçirdiğimiz bu ağır
anlarda Rus – Bulgar münasebetleri belki daimi olarak tespit edilecektir. Ve
bu, Bulgarların takınacakları duruma bağlı olacaktır… Eğer Sırbistan büyürse
Bulgaristan gerçek faydalar elde edebilir. Bunun aksine olarak Bulgar
Hükümeti Makedonya’da karışıklık çıkarmaya koyulur ve Sırbistan’a karşı bir
şeyler tasarlarsa bu olay açıktan açığa Rusya aleyhine sayılacak ve iki millet
arasında daimi bir uçurum açacaktır …
Umarız ki Bulgar ileri gelenleri
görüşlerimizi birleştirmek için bizimle konuşmalara başlayacaklardır.”
Rus elçisi bunları krala söyler. Bundan sonra Başbakan ve Dışişleri
Bakanı ile yaptığı görüşmede Türkiye’nin davranışlarının engellenmesini de
ister. Bu, Türkler harekete geçerlerse onlarla savaşın, veyahut Türkler
Sırbistan veya Yunanistan’a çatmak için Bulgaristan’dan geçmek isterlerse
onlara karşı koyun, demekti.
272
273
Turan, “Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na …”, s. 101.
Armaoğlu, 20. Yüzyıl …, s. 118.
85
Bulgar Kral ve Hükümetine bu yönleri bildiren Rus Dışişleri Bakanı
Sazanof, 5 Ağustos’ta Sırp Başbakanı Pasiç’e şu önergelerde bulunur:
“Bulgaristan üçlü anlaşma yanında durum alırsa ona İştip, Koçana ve
Vardar Irmağı’na kadar olan yerler hemen verilmelidir. Savaş kazanılınca da
Eğri-Palanka’nın kuzeyinden Ohri Gölü’ne kadar giden ve eski Sırp – Bulgar
bağlaşma anlaşmasında “çekişilen bölge” diye anılmış olan yerlerin bütünü
Bulgaristan’ın olmalıdır. (O sırada bütün bu yerler Sırbistan’ındır).”
Görüldüğü gibi Rusya Sırbistan hesabına Bulgaristan’a karşı çok
cömert davranmak istemektedir. Pasiç 6 Ağustosta kesin olarak Rus
önergesini reddeder. O, ilerde de bu yola ciddi olarak girmekten kaçınacak
ve Sırbistan’ın en yıkımlı anlarında bile Bulgaristan’ı az çok esaslı biçimde
tatmine yanaşmayacaktır. O, 8 Ağustos’ta verdiği karşılıkta ise Bulgaristan’a
İştip ve Koçana’dan fazla yer vermiyeceğini Rusya’ya bildirir.
Böylelikle Sırbistan’dan pek ufak bir yer için vaad almış olan Sazanof,
9 Ağustos’ta Sofya’daki Rus elçisine, bu sefer Başbakana çetin bir başvuruda
bulunmak buyruğunu verir, telinin geniş bir özeti aşağıdadır:
“…
Türkiye’nin
davranışlarını
engellemekle
birlikte,
tarafsızlık
önergemize karşılığını vakit gecikmeden beklediğimizi Bulgar Hükümeti’ne
bildiriniz. Eğer bir karşılık gelmez veya geç gelirse Bulgar hükümeti bilmelidir
ki Rus Hükümeti Sırp’la birlik olması dolayısıyla hareket serbestliğini
tamamıyla muhafaza etmektedir. Ve bu işin sonuçlarının sorumluluğu Bulgar
siyasasını idare edenlerin üzerine çökecektir. Eğer Bulgaristan kendi başına
bu işin altından kalkamayacağını söylerse ona diyebiliriz ki eğer karşılığı
müsbet olursa bizim Karadeniz donanmamızın yardımına güvenebilir.”
Bulgar karşılığı ise şöyledir:
“Eski kararların değişmesini gerektirecek hiçbir olay olmadığı için
Bakanlar Kurulu kendi ulusuna karşı sorumluluğu tamamıyla müdrik olarak
86
Bulgaristan’ın en kesin tarafsızlığı muhafaza edeceğini ve ülkesinin
savunmasını sağlayacağını bildirir.”
Bulgar karşılığı metindir ve bir korku ifade etmemektedir. Kendini
karşısındakiyle eş durumda gören bir devletin vereceği karşılıktır.
Sazanof’un yukarda andığımız 9 Ağustos tarihli telinin çekildiği günde
Sofya’daki Rus Elçisi Başbakan Radoslavof’tan öğrendiklerini Petrograd’a bir
telle bildirmişti. Buna göre Viyana hükümeti Bulgaristan’dan Romanya’yı
Avusturya ile işbirliği yapmaya mecbur etmek için ona saldırmasını istemiş,
Bulgarlar buna razı olmayınca Viyana çok kızmış ve Almanya ile birlikte
Türkiye’yi ele alıp Bulgaristan’ı Türk korkusuyla
Sırbistan’a saldırmaya
mecbur etmek istemiştir.
Bu yönleri anlatan elçi, Radoslavof’un Rusya’dan olumlu vaadler
beklediği duygusunda olduğunu söylemektedir.
Yine bu elçi Bulgar Savunma Bakanından çok gizli kaydıyla şunu
öğrendiğini yazmaktadır. Almanya ile Avusturya savaşı kazanırlarsa
Bulgarlara, Pirot, Niş, Makedonya, Vardar ve Selanik kent ve bölgelerini
yazıyla
vaad
etmişlerdir.
Elçi
şu
düşünceleri
eklemektedir:
“Bugün
Sırbistan’la Yunanistan bile Bükreş Antlaşması’nın değişmesi gerektiğine
inanmaktadırlar. Romanya Başbakanı da Transilvanya karşılığında Bulgar
Dobruca’sını Bulgarlara geri verebileceğini söylemiştir. Bunlara göre Rusya,
Bulgaristan’a kesin vaatlerde bulunup onu kazanmalıdır.”274
Bulgaristan’ı tarafsızlıktan çıkarmak ve onu İtilaf Devletleri tarafına
geçirmek için Rusya çok büyük gayret sarfetmekteydi.275
Sofya muhabirinin Eyyam Gazetesi’ne yazdığına göre; Rusya’nın
Sofya Sefiri’nin Çar’ın huzuruna çıkıp ve tebligatta bulunduğu bildirilmekteydi.
Rus Sefiri ilk müracaatında Bulgaristan’ın doğrudan doğruya Sırbistan’a
274
275
Bayur, Türk İnkılâbı …, C. III, K. I, s. 106 v.d.
“Bulgaristanı İzlâl İçin”, Tasfir-i Efkâr, 30 Ağustos 1914, s. 2.
87
yardımını talep etmişti. Çar Ferdinand “Bu benim elimde değil, Bulgar
Milleti’nin işidir, Bulgar Milleti ise Sırplardan gördüğü hıyanete karşı artık
onun için kanını heba edemez” demişti. Diğer müracaatlarında Rus Sefiri
Bulgaristan’ın Sırbistan’a erzak göndermesi hususunda şiddetle ısrar etmişti.
Çar Ferdinand bu ısrar karşısında “Bulgaristan Kanun-i Esasi ile idare olunur
bir memlekettir. Ben istesemde Bulgar kanunları buna müsaade etmez.”
cevabını vermişti. Radoslavof’ta aynı anlama gelecek fakat daha kati
cevaplar vermişti. Bu red cevaplarından sonra Rus Sefiri ve Konsolosları
Bulgaristan dahilinde Bulgar Hükümeti’ne karşı adeta düşmanlık ilanına
girişerek, işi kiliselerle gösteriler yapmaya kadar ileri götürmüşlerdi.276
Rus Gazeteleri, Bulgaristan’ı Islavlığa ihanet etmekle suçlamaktaydı.
Bulgar basını cevap olarak, Islav olmayan bir düşmanla ittifak ile
Bulgar aleyhine hücum eden Sırbistan’ın Islavlığa ihanet ettiğini beyan
eyledikleri gibi, “Mir” Gazetesi de, Rusya’nın o zaman Sırbistan lehine
olduğunu hatırlatmakta ve şimdi Bulgaristan’ın her şeyden evvel, Sırbistan’ın
Bulgar arazisini kendisine
iade eylemesinde ısrar ederse kabahatli
olmayacağını ifade etmekteydi.277
Rusya ve Bulgaristan kamuoyu, iki ülke basını arasında cereyan eden
şiddetli bir münakaşa ile meşgul olamaktaydı. Bazı Rus Gazeteleri
Bulgaristan’ı Islav davasına sadakatsizlikle suçlamaktaydı. Bulgar Gazeteleri
ise Rusya ilgili çevrelerinin bu fikre katılmadığını cevap olarak yazıyorlardı.
Gerçekten Rus Hükümeti Bulgaristan’ın muharebenin sonuna kadar tarafsız
kalmasıyla memnun olacağını bildirmiş ve hatta Rusya galip olduğu taktirde
Bulgaristan’ın bu mesleğinin mükâfatsız kalmayacağını anlatmıştı. Zikrolunan
Rus Gazeteleri Bulgaristan’ın Avusturya’ya karşı savaşmak üzre Sırbistan’la
birlikte faaliyet etmesi talebinde bulunuyorlardı. Bulgar kamuoyu ise
Bulgarların, Rusya ve Islavlık hakkındaki hissiyatı ile son muharebede Islav
olmayan düşmanlar ile birleşmiş ve bundan dolayı Islavlığa ihanette
276
277
“Rus Parmağı”, Tasfir-i Efkâr, 20 Ağustos 1914, s. 2.
“Rus-Bulgar Mücadelatı”, Tasfir-i Efkâr, 27 Ağustos 1914, s. 3.
88
bulunmuş olan Sırbistan hakkındaki hissiyatı başka başka şeyler olduğunu
beyan etmekteydi. Mir Gazetesi, o zaman Rus basınının Sırbistan’a taraftar
ve Bulgaristan’a aleyhtar bulunmuş olduğunu ifade ettikten sonra şimdi Sofya
Hükümetinin her şeyden evvel Sırbistan’dan Bulgar topraklarını iade etmesi
talebinde bulunmasını haksız görmenin doğru olmayacağını beyan ederek,
bu taleblerinin Islav fikrine karşı olmadığını bilakis pek uygun olduğunu
bildirmişti. Sırbistan’ın bilhassa Islav fikri namına bu toprakları Bulgaristan’a
iade etmesi gerektiği, Rusya’ya gelince Bulgar Milletine karşı yaptığı
haksızlığı tamir etmesi gerektiğini yoksa Bulgaristan’ın mevcut olan şu
durumda tarafsız kalmaktan daha fazla
bir şey yapamayacağı ifade
edilmekteydi.278
Kampana Gazetesi’nin istihbaratına göre Rus Pansivistlerinin en ileri
gelenleri ve Rus Islav Cemiyetleri Kral Ferdinand’a telgraflar göndererek
Bulgaristan’ın Sırbistan’ı kurtarabileceğini beyan ile Bulgaristan’ın yardımını
talep eylemişti. Ancak Bulgaristan’da hiç kimse bu politikayı takip etmeyi
düşünmemekteydi.279
Nekodi Bulgari Gazetesi bir nüshasında “Bulgaristan ve Islavlık”
başlığıyla uzun bir makale yayınlamıştı. Adı geçen gazete bu makalesinde,
Bulgaristan’ın politikasını tenkit etmek amacıyla Rus basınının yayınlarıdan
bahsederek bu yayınlara sebeb olarak Bulgaristan’ın Avusturya’ya karşı
Sırplarla birlikte hareket etmemesi olduğunu söylüyordu. Bulgaristan’ın
Islavlığa bağlı bulunduğunu, Rus terbiyesinin Bulgaristan’da her yerden daha
fazla hissedildiğini beyan etmekle beraber, Sırplarla birlikte hareketin kabul
edilemez olduğu ve Bulgarın kalplerinde geçen senenin yaralarının hala
kanadığı, binlerce ailelerin Makedonya dağlarında ve ovalarında can veren
evlatları için ağladıkları ifade edilmekteydi. Bu kanlı hatırayı silerek, bazı Rus
gazetelerinin istedikleri şekilde, Bulgarların Sırplara yardım
etmesini
sağlayacak bir kuvvetin olup olamdığı sorgulanıyor ve bundan başka diğer bir
takım gerekçelerle Bulgaristan’a makul bir siyaset takip etmesi tavsiye
278
279
“Bir Münakaşa”, Sabah, 27 Ağustos 1914, s. 4.
“Taleb-i Muavenet”, Sabah, 9 Ağustos 1914, s. 2.
89
ediliyordu. Sırp menfaatine hizmet etmek için kendi menfaatlerini terk
etmenin bir cinayet sayılacağı görüşü üzerinde duruluyor çünkü Sırp
menfaatlerinin Islavlık menfaatleri ile aynı anlam ifade etmediği belirtiliyordu.
Avrupa’yı altüst eden muharebenin bir ırk muharebesi olmadığı, bu harbin
neticesini küçük hükümetlerin değiştiremeyeceği, asıl meselenin büyük
devletlerin müthiş kuvvetleri arasında olacağı ve eğer ateş Sırbistan’a
sıçramazsa Sırbistan’ında ateşe atılmak için pek çok düşüneceği muhakkak
sayılıyordu. Bir senelik muharebe ile yorgun düşen ve kalbinden yaralar alan
Bulgaristan’ın mevcut durum karşısında Islavlığa tarafsız kalmaktan başka bir
hizmet edemeyeceği ifade olunuyordu.280
Panislavizm ceryanı idare etmekte olan Cemiyetler Bulgaristan’daki
Islav cemiyetine ve matbuata her gün telgrafnameler yağdırıyorlardı ve bu
telgrafnamelerde Bulgaristan’ın Sırbistan’a yardım etmeyip tarafsız kalması
“Islavlığa karşı ihanet” olarak değerlendiriliyor ve Islav aleminin bu ihaneti
hiçbir zaman unutmayacağı ilave ediliyordu.
Lakin Bulgarlar da bu telgrafnamelere gerekli olan cevabı vermekte
kusur etmiyorlardı. Yarı resmi olsun veya olmasın matbuat ve cemiyetler
tarafından zikrolunan Rus Cemiyetlerine çekilen cevaplarda, Bulgaristan’ın
Islav sayılan Sırbistan ve Slavlığın en büyük düşmanı olan Yunanistan
tarafından mağlup ve perişan edilmesine Islav Rusya tarafından göz
yumulmuş olduğu belirtilerek, Sırbistan’a karşı tarafsızlık siyaseti takip
etmenin Bulgaristan tarafından yapılabilecek en büyük iyilik olduğu beyan
olunuyordu.281
Bulgaristan’da, Rusya taraflarının idaresi altında olarak Sırbistan
lehinde bir ceryan uyandırmak için yapılan gayretlerle ilgili olarak gazeteler,
Sırbistan lehine propaganda yapanların Bulgaristan’ı boş bir siyasete atmak
arzusunda olduklarını beyan ettikten sonra Sırbistan’ın Bulgaristan’a hıyanet
etmiş
280
281
bulunduğunu ve Bulgaristan’ın
menfaatinin
“Bulgaristan ve Islavlık”, Sabah, 23 Ağustos 1914, s. 2.
“Bulgaristan’ı İzlâl İçin”, Tasfir-i Efkâr, 30 Ağustos 1914, s. 2.
Sırbistan’a yardım
90
etmemek olduğunu tekrar ediyor, Bulgaristan için Islavlık emellerine hizmet
etmektense uğruna otuz kırk seneden beri milyarlarca frank sarf ettiği milli
emellere hizmet etmek daha hayırlı ve gereklidir deniliyordu.282
Bulgaristan’ın
takip
ettiği siyaset
hakkında
hükümet fırkasıyla
muhalifler arasında tartışmalar mevcuttu.
Kampana Gazetesi Rusya’nın Bulgaristan’ı Sırbistan’ın yardımına
mecbur etmek için sarf ettiği gayretten bahsedettiği sırada, Ruslar’ın
Bulgaristan’a Sırbistan lehine müdahalesini sağlamak için tehdidlerden sonra
vaadlerde bulunmaya başladığını söylüyor; ancak bunun Rusya’ya hizmet
etmekten başka bir şey olmayacağını bildiriyordu.
“Kampana”nın fikrine göre Bulgaristan tarafsızlığında devam etmeli
şayet tarafsızlığından vazgeçmesi gerekirse mutlaka Rusya aleyhinde
hareket eylemeliydi. Zira, Rusya Bulgaristan’ın en amansız düşmanıydı.283
Sofya’da Rus Sefarethanesi’nin, yarı resmi bir gazeteye yazılan bir
tebligatına göre, Rusya Hükümeti mevcut durumda Bulgaristan’dan yalnız
tam ve kati bir tarafsızlık talep eylemiş ve buna karşılık Bulgaristan’a tecavüz
ve hücum olduğu takdirde Rusya’nın yardımını vaat etmişti.284
Rusya’nın bu girişimlerinin yanı sıra İtilaf Devletleri de Balkan
Hükümetlerini kendi hesaplarına kazanabilmek için gayret etmekteydiler.285
Bu amaçla Londra’daki Balkan Komitesi Reisi olan Mösyö Bokeston
Bulgaristan’a gönderilmişti.286
Bokeston Bulgaristan’ı İtilaf Devletleri tarafına çekebilmek için Şarki
Trakya’yı vaad etmekle yetinmemiş ve aynı zamanda Romanya’nın idaresi
282
“Islav Kardeşliği Aleyhinde”, Tasfir-i Efkâr, 3 Eylül 1914, s. 2.
“Bulgaristan’ın Siyaseti”, Tasfir-i Efkâr, 13 Eylül 1914, s. 2.
284
“Rusya’nın Bir Tebliği”, Tasfir-i Efkâr, 17 Eylül 1914, s. 3.
285
“Bolkeseden”, Tasfir-i Efkâr, 18 Eylül 1914, s. 1.
286
“Bokeston’un Ziyareti” ,Tasfir-i Efkâr, 14 Eylül 1914, s. 4.
283
91
altına geçmiş olan Dobruca’nın da kendisine iade olunacağını temin etmişti.
Fakat Bokeston’un mesayisi neticesiz kalmıştır.287
İtilaf Devletleri Balkan Hükümetleri’ni kazanabilmek için gayret
ediyorlardı. İtilaf Devletleri Romanya’yı kendi yanlarına çekebilmek için onlara
Bukovina ve Transilvanya’yı vaat etmişlerdi.
Yine İtilaf Devletleri kendilerinin yanında savaşa girmesi için
Bulgaristan’a da Makedonya’yı vaat etmekteydiler.288
Sırbistan ne olursa olsun ikinci Balkan Harbi’nde Bulgaristan’ı
hezimete uğratan müttefiklerin en başında bulunuyordu. Bulgaristan’ın
varlığını ortadan kaldırmak için madden ve manen en fazla Sırbistan
uğraşmıştı. Siyasi vesikaları sonradan ortaya çıkmış olduğundan orada
açıkça görülüyordu ki Romanya’yı bile Bulgaristan aleyhine vaziyet
aldırmakta Sırbistan’ın oldukça büyük tesiri olmuştu. Sonuçta Bulgarlar,
Balkanlar Harbi’nde kendileri için başlıca gaye olan Makedonya’dan mahrum
kaldıktan başka Silistre, Balçık gibi kıymetli Bulgar toprakları da ellerinden
çıkmıştı. Be hezimet Bulgaristan için hiçbir zaman dilden düşürülmeyecek bir
siyasi felaket hükmünü almıştı. Bulgarlar intikam hissi ile doluydular. Avrupa
Harbi çıkınca Bulgarlar bu intikamı almak için en müsait zamanı beklemeye
başladılar.
İtilaf Devletleri, Romanya’da olduğu gibi Bulgaristan’da da büyük
faaliyetle çalışıyorlardı. Bulgaristan’a harp neticesinde bütün milli arzularının
yerine getirileceği hususunda teminat veriyorlardı.289
“Kampana’’ Gazetesi ‘’İtilaf Devletleri Bizden Ne İstiyor” adlı
başmakalesinde; İtilaf Devletleri tarafından Bulgaristan’a teklif olunan
tavizlerin şunlardan ibaret olduğunu söylemekteydi:
1- Sırbistan’a asker göndererek, ona yardımda bulunmak.
287
“Bokeston Merdud”, Tasfir-i Efkâr, 17 Eylül 1914, s. 4.
“Bolkeseden”, Tasfir-i Efkâr, 18 Eylül 1914, s. 1.
289
“Bulgaristan-Sırbistan”, Tasfir-i Efkâr, 20 Eylül 1914, s. 1.
288
92
2- Sırbistan’a hem yardımda bulunmak hem de arka cihetten onu
tehdid etmemek.
3- Türkiye’ye ve Romanya’ya karşı Rusya’ya yardımda bulunmak.
Bu üçüncü teklifin Bulgaristan’a karşı yapılan tekliflerden en ciddi ve
en ağırı olduğu ve Hükümetin bu üçüncü teklifi reddettiği söyleniyordu.
Yine aynı makalede, İngiltere’nin Büyük Bulgaristan’a razı olduğunu
Bokeston’ların söyledikleri belirtilerek ancak İngiltere’nin vaadini icra edip
edemeyeceği soruluyordu. Çünkü 1913 senesi olaylarının Bulgaristan’a
İngiltere’nin vaadlerini ne derecede icra edebilmiş olduğunu göstertiği ifade
ediloyordu.290
Dolya Gazetesi; İngiltere’nin emelinin Bulgaristan’ı Sırplara yardım
ettirerek, Türklere karşı da harp ilan ettirmek olduğunu söylüyordu. Ancak
Türkler’in Bulgaristan’ın hakiki dostları olduğunu ve iki devletin menfaatlerinin
aynı olduğunu ifade eden Dolya, Bulgarların Edirne’nin kendilerine yabancı
ovalarında muharebe edip Bulgarlarla dolu olan araziyi Sırplara ve
Yunanlılara bırakmakla büyük hata etmiş olduklarını, Bulgar menfaatinin
komşuları Türklerle iyi münasebetlerde bulunmakta olduğunu ifade etmişti.
Sırpların, Yunanların ve Romenlerin, geçen yıl Bulgarları büyük bir felakete
uğrattıklarını ve hala kankardeşlerinin onların tazyikatı altında Makedonya’da
ezilmekte bulundukları da söylenmekteydi.291
Londra Balkan Komitesi Reisi Bokeston’un yaptığı girişimlerin
tamamen başarısız kaldığı anlaşılmaktaydı. Gerek Kral Ferdinand gerek
Radoslavof Kabinesi Sofya’da takip olunan siyasetin memlekete faydalı
olacak yegane siyaset olduğunu ve Bulgaristan’ın siyasetinden vazgeçmek
fikrinde olmadığını Bokeston’a kati suretle izah etmişti. Bokeston meclis
fırkaları arasında karışıklar çıkarmaya çalışmıssada Milli İttihad Fırkası
Bulgaristan’ın
290
291
kuru
vaadlerden
usanmış
olduğu
“Bulgaristan ve İtilaf Müselles”, Tasfir-i Efkâr, 21 Eylül 1914, s. 2.
“İngiltere ve Bulgaristan”, Tasfir-i Efkâr, 24 Eylül 1914, s. 3.
cevabını
vermişti.
93
Bulgaristan, sözlerini tutmayan dünkü düşmanlarıyla anlaşamayacağını
Bokeston’a göstemiş oluyordu.292
Bir Romen Gazetesi tarafında izah edildiğine göre, Rusya Bulgarları
İtilaf Devletleri tarafına çekebilmek için iki vasıta ile çalışmaya koyulmuştu.
Bunlardan biri Panislavist Reislerince Bulgaristan’da yapılan propagandalar
ikincisi Sofya’nın Rusya sefiri tarafından var kuvveti ile ileri sürülen
çalışmalardı. Ancak bu gayretlerin tamamen boşa gittiğini, hatta Rusya’nın
Makedonya’yı
Bulgarlara
vadeden
beyannamesinin
dahi
hiçbir
tesir
yaratmadığını, Bulgarların Balkanlar Harbi tecrübelerinden sonra Ruslar
tarafından
gelecek
vaatlere
katiyen
itimat
eylememekte
oldukları
bildirilmekteydi.
Muhabir
Bokeston kardeşlerinin
ziyaretleri
ile
ilgili
olarak
ta;
Bulgarlar’ın bu iki İngiliz siyasiyesine hürmetkar davranmakta kusur
etmemekten başka bir şeyde bulunmadıklarını ifade etmekteydi. Çünkü her
Bulgar hiç hissiyata kapılmayan amil bir insan olduğundan Bokeston
biraderlerin, pek çok uğraşmış olmasına rağmen hatta Rus muhibi olan
Bulgarları bile kuru lafta ibaret kalan vaatlerle kandıramadığı ifade
edilmekteydi.
Daha
garibinin
şurası
olduğu
vugulanmaktaydı
ki,
Bokeston
Biraderlerin İngiltere namına Bulgaristan’a Midye-Enez hattına kadar Şarkı
Trakya’nın Türkiye’den geri alınmasını vaad etmiş olmalarıydı. Böyle
zamanda bu tür bir vaat abes olarak değerlendiriliyordu. Çünkü ilk olarak
Osmanlı-Bulgar münasebetleri gayet samimiydi. İkinci olarak Bulgarların
ahalisi yüzde doksan Müslüman olan Edirne ve çevresinde hiçbir milli
emelleri olmadığı ifade ediliyordu. Bulgarların milli emellerinin ise şu iki
kelimeden ibaret olduğu vurgulanıyordu: Makedonya ve Dobruca!293
Bulgaristan’ın
tarafsızlığını
temin
için
İtilaf
Devletleri
Sofya
Hükümeti’ne, Sırbistan ve Yunanistan’dan arazi tavizatını da teklif ediyorlardı,
292
293
“Bokeston Muvaffak Olamadı”, Tasfir-i Efkâr, 25 Eylül 1914, s. 4.
“Yine Bulgaristan’a Dair”, Tasfir-i Efkâr, 29 Eylül 1914, s. 1.
94
halbuki Bulgar gazetelerinin aldığı malumata göre Sırbistan hükümeti harp
etmeksizin bir karış yer bile terk edemeyeceklerini beyan eylemişti.294
Bir Bulgar gazetesi Rusya-Bulgaristan ilişkilerinden bahsettiği bir
sırada; Rusya’nın Bulgaristan’a İtilaf Devletleri tarafına geçmesini tavsiye
ettiğini ancak
bunu
başaramayacağını görünce tarafsız kalmasını teklif
eylemiş olduğunu, buna karşılık Makedonya’nın Bulgaristan’a verileceği
vaadinde bulunmadığını bildiriyordu. Burada, Rusya’nın Sırbistan’ın zararına
olarak Bulgaristan’a vaadlerde bulunmaktan kaçındığının görülebileceği ve
Bulgaristan’ın menfaatini Rusya’dan başka cihetlerde araması gerektiği ifade
olunmaktaydı.
Narodni Prava namında yarı resmi Bulgar Gazetesi tarafından aynen
naklolunan
bir
Rus
Gazetesinin
makalesinde;
Bulgaristan’ın
şimdiki
siyasetinden başka bir siyaset takip edemeyeceği izah olunmaktaydı. Bu
makalede, Rusya Sırbistan ve bütün Islav aleminin Balkan Harbi sırasında
Bulgaristan’a yardım etmemiş olduğu beyan edildikten sonra şayet şimdi
Bulgaristan, Sırbistan’a yardım için askerini Niş’e gönderecek olursa Osmanlı
Ordusu’nun derhal Bulgaristan’a gireceği ve bundan dolayı Bulgaristan’ın
tehlikeye maruz kalacağı beyan ediliyordu.295
Sofya’da yayınlanan Utro Gazetesi muhabiri Bulgar memurlarından biri
ile mülakat etmiş ve Bulgaristan’ın takip ettiği siyasete dair sorular sormuştu.
Alına cevapta; Bulgaristan Hükümeti’nin tarafsız kalma hususunda vermiş
olduğu kararda sabit bulunmasıyla Bükreş Antlaşması’nın yeniden tetkiki için
hiçbir hükümet ile müzakerete girişmemiş olduğu, yalnız Rusya ve İtilaf
Devletleri’ne mensup büyük bir devlet tarafından da Bulgaristan’a tavizat
teklif edilmiş olduğu ancak Bulgaristan Hükümeti’nin bu tekliflerin hepsini
reddetmiş olduğu ifade edilmekteydi. Şimdiye kadar Bulgaristan Hükümeti
tarafından tavizat meselesine dair asla müzakereye girilmemiş olduğuna zira
böyle bir hareketin Bulgaristan’ın tarafsızlığını ihlal etmesi demek olacağına
294
295
“Sırbistan – Bulgaristan”, Tasfir-i Efkâr, 3 Teşrin-i Evvel 1914, s. 2.
“Bulgaristan ve Rusya”, Tasfir-i Efkâr, 10 Teşrin-i Evvel 1914, s. 2.
95
da yer verilmekteydi. Gerek Rusya ve gerek İtilaf Devletleri’ne mensup olan
büyük devletlerin Bulgaristan’ın tarafsızlığını kendilerine faydalı olacak bir
şekilde gelecek içinde temin etmek arzusunda oldukları ifade ediliyordu.
Eğer Bulgaristan hükümeti bu iki devletten birinin teklifini kabul ederse
tarafsızlığının gerektirdiği şartları yerine getiremeyecek ve bundan dolayı
tarfsızlığına aykırı hareket ettiğine dair bir takım şikâyetler ortaya çıkacaktı.
Zaten Bulgaristan Hükümeti böyle bir hareket ile muharip taraflardan birine
katılmış olduğunu ilan eylemiş olacaktı. Mamafih Bulgaristan’ın Bükreş
Antlaşması’nın tedkiki için şimdiye kadar müzakerata girişmiş olmaması adı
geçen antlaşmanın tedkiki aleyhinde bulunduğu anlamına gelmemekteydi.
Bilakis Bulgaristan Hükümeti geçen sene Bükreş Antlaşması’nın tedkiki
hususunda kabul edilen fikirlerin uygulanmasına taraftardı. Bulgaristan
Hükümeti ileride bu meselenin iyi bir şekilde sonuçlanması için yapacağı
çalışmaların neticesiz kalacağına inanıyordu. Bulgaristan, Balkanlar’daki
mevcut vaziyetin ilerisi için Balkanlar’a barış dairisinde bir vaziyet meydana
getirilebilmesi için uygun olarak görüyordu.
Bununla birlikte eğer gerekirse Bulgaristan Hükümeti milli davasını
kazanmak için her türlü tedbire başvurmaktan asla kaçınmayacaktı. Yakında
hükümetin takip ettiği siyaseti neticeleneceğine ve bu neticenin pek de Bulgar
menafaatine aykırı olmayacağına inanılıyordu.296
Bulgar matbuatında mühim bir yer alan “Kampana” Gazetesi “İtilaf
Müselles Teklifatı” başlığıyla yazdığı bir makalede verdiği beyanata göre;
İtilaf Devletleri’nin muharebe ilerledikçe Bulgaristan’a tavizat olarak eskiden
beri sudukları tekliflerini dahada arttıracaklarını ifade etmekteydi. Ogün için
İngiltere, Fransa ve Rusya Hükümetleri tarafından Bulgaristan’a teklif
olunanan tavizatın artık
kesinleştiği ve bu tekliflerin ise şunlardan ibaret
olduğu ifade edilmekteydi: Bulgaristan Sırbistan’a yardım edecek ve
Avusturya’yı karşı askeri kuvvet sevkeyleyecek ve bundan başka Bulgaristan
Osmanlı Hükümeti ve Romanya ile olan ilişkilerini değiştirecek ve Rusya’ya
296
“Bulgaristan’ın Siyaseti”, Sabah, 17 Eylül 1914, s. 2.
96
yardım edecek ve diğer taraftan Türkiye’ye karşı harp ilan edecek ve
Tekfurdağ’ı da dahil olmak üzre Midye-İnöz hattını işgali altına alacaktı.
Kapmana Gazetesi İtilaf Devletleri’nin Bulgaristan’a sundukları bu teklifleri
ifade ettikten sonra kendi tarafında mutalaata girişerek Bulgaristanın bu gibi
makul
olmayan
teklifleri
kabul
edemeyeceğini,
zaten
Bulgaristan
Hükümeti’nin menfaatinin İttifak Devletleri tarafında olup o tarafa yönelmesi
gerektiğini
ve
Bulgarlar’ın
İtilaf
Devletleri’nden
hiçbir
fayda
sağlayamayacaklarını beyan eylemişti. Muhalif fırkaların yayın organları olan
gazetelerin bir kısmıda mevcut durumda artık Bulgaristan’ın tarafsız
kalamadığını ve herhalde muharebeye katılması gerektiğini iddia ediyorlardı.
Ditonik Gazetesi muhabirlerinden biri Radikal Fırkası Reisi ile mülakat
etmiş,
Bulgaristan’ın takip etmesi gereken siyaset hakkında görüşünü
sormuş ve Reiste; Şimdilik hiçbir fikir beyan edemeyeceğini belirterek, bütün
muhalif fırkaların genel bir meclis toplayarak Bulgaristan Hükümeti tarafından
takip edilmesi gerekli olan siyaset hakkında müzakeretda bulunacaklarını
sonuçta bütün fırkalar arasında bir anlaşmaya varılırsa bir beyanname
yayınlanarak Bulgaristan Hükümeti’nin takip etmesi gerekli olan siyasetin ilan
olunacağı ifade olunmuştu. Şu durumda Bulgaristan’ın mevcut muharebede
takip edeceği siyasetenin nasıl olacağını anlamak için birkaç gün beklemek
gerektiği belki birkaç güne kadar kabinenin istifa edip ve bütün fırkalardan
oluşan bir kabinenin kurulabileceği bildiriliyordu.297
Bükreş’ten Bulgar Gazeteleri’ne bildirildiğine göre; Sırbistan ve Rusya
Bulgaristan’a yeniden teklifte bulunmuşlardı. Avusturya’nın Sırbistan’a
taarruzu sebebiyle yapılan bu teklif Bulgaristan’ın Makedonya’nın bir kısmını
derhal işgal etmesine, fakat buna karşılık Sırbistan’a 100 bin asker
vermesine veya Sırplarla birlikte harp için 200-250 bin kişilik bir Rus
ordusunun geçmesine izin vermesine dairdi. Bulgar Hükümeti bu teklife
henüz cevap vermemişti.
297
“Bulgaristanın Vaziyeti”, Sabah, 22 Eylül 1914, s. 2.
97
Sırp Gazetesi’nin verdiği haberlere göre, Rusya ile Sırbistan
Hükümetleri Bulgaristan’a bir beyanname göndererek üç gün zarfında
vaziyetinin tayinini talep etmişlerdi. Bulgaristan Hükümeti’de adı geçen
hükümetlere verdiği cevapta,
Bulgaristan’ın bir Islav Hükümeti olduğunu
kabul ettiklerini ve bu sebebden dolayı Islavlığa karşı hiçbir garezlerinin
olmadığını ifade etmişlerdi. Ancak mevcut olan durumun Bulgaristan’ı kati
suretde tarafsızlık siyasetini takip etmesini gerektirdiği ifade edilmişti.
Yine Sırp Gazeteleri’nin beyanatına göre eğer Bulgaristan Hükümeti
muharebede kati suretde tarafsız kalırsa sadece Makedonya’nın bir kısmı
kendisine verilecek ve başka hiçbir surette ödüllendirilmeyecekti.298
Bulgaristan’ın Harbiye Nezareti’nin yayın organı olan
bir gazete
Bulgaristan tarafından takip olunan siyasete dair yazmış olduğu bir makalede
beyanatta bulunduğu sırada, Bulgaristan’ın her türlü ihtimale karşı daima
hazır bulunması gerektiğini belirttikten sonra kati suretde tarafsızlık
siyasetine devam etmesi gerektiğini çünkü Bulgaristan’ın şahsi menfaatlerinin
bu hususu gerektirdiğini ifade etmişti.
Muhaliflerin yayın organlarından biri olan Mir Gazetesi ise; Radoslavof
Hükümeti’nin hatalarından bahsetmiş ve kabinenin 16 Temmuz’dan beri
Avusturya lehinde bir siyaset takip ettiğini halbuki bu siyasetin katiyen milli bir
siyaset teşkil etmediğini bildirmişti. Zaten mevcut durumda fırka kabinesinin
gereği gibi iş göremeyeceği bu sebepten dolayı Radoslavof Kabinesi yerine
muhtelif olan fırkalar erkanından kurulu bir kabine teşkilinin gerekli olduğu da
bildirilmekteydi.
Bulgar Gazeteleri’nin beyanatına göre; Sofya’da kadınlar aralarında
özel heyetler kurmuşlar ve bu heyetler bütün evleri dolaşarak Rus yaralıları
için iane topluyorlardı.
298
“Bulgaristan “, Sabah, 30 Eylül 1914, s. 2.
98
Ditonik Gazetesi’nin yazdığına bakılırsa İtalya Hükümeti tarafından
gönderilmiş hususi memurlar İtalya – Romanya İtilafı esası üzerine birde
İtalya – Bulgaristan İtilafı meydana getirmeye çalışıyorlar, bu konuda gerekli
kişiler ile görüşmelerde bulunuyorlardı. Hatta İtalyanlar bu görüşmelerin iyi bir
şekilde sonuçlanacağını da ümit ediyorlardı.
Bulgar muhalif fırkaları tekrar genel bir meclis toplayarak hükümetin
harici siyaseti ile ilgili bir takım meseleler hakkında görüş bildirmişlerdi.
Görüşmelerin
sonucunda
“Utro”
Gazetesi
muharrirlerinden
biri
eski
nazırlardan biri ile bir mülakat yapmıştı. Nazırın bu mülakatda verdiği
beyanata göre; mevcut olan durumda Bulgaristan Hükümeti Romanya’nın
elinde bir esir hükmünde bulunmaktaydı ve Romanya Hükümeti kendi
siyasetini ilerleterek Bulgaristan’ın zararına olarak kendi menfaatlerini
korumaktaydı.
Ortaya
çıkan
fırsattan
Bulgaristan
Hükümeti
istifade
edememişti ve sadece Romanya’nın bu fırsatı değerlendirmesinden dolayı
üzülmekle yetinmekteydi. Gerçekten Bulgaristan’ın çoğunluğunu oluşturan
muhalif fırkaların Avrupa’da meydana gelen büyük olayı dikkatten uzak
tutmayacaklardı
ve
Bulgar
Milleti’nin
menfaatlerinin
korunması
işini
kendilerine verdiklerine inanıyorlardı. Kendileri de daima görüşmelerde
bulunarak ve Bulgaristan’ın takip ettiği siyaseti terk etmemekle yapmış
olduğu hataya meydan vermemek için gerekli bütün vasıtalara baş
vuracaklardı.299
Sofyadan bildirildiğine göre, Sofyadaki Rusya Sefiri Sırbistan’a ait harp
mühimmatının
Bulgaristan
arazisinden
geçmesine
müsaade
etmesi
konusunda Bulgaristan Başvekili nezdinde şiddetli teşebbüste bulunmuş ve
Romanya ve Yunanistan Hükümetleri’nin tarafsızlıklarına zarar gelmeksizin
arazilerinden mühimmat nakline müsaade ettiklerini delil olarak göstermişti.
Mösyö Radoslavof bu teklifleri reddetmişti.300
299
300
“Bulgaristan’da Ahval”, Sabah, 2 Teşrinevvel 1914, s. 3.
“Bulgaristan – Sofya Sefirinin Bir Teşebbüsü”, Sabah, 4 Teşrinevvel 1914, s. 3.
99
Bulgaristan’ın yarı resmi gazetesi olan Dolya Gazetesi Bulgaristan’ın
mevcut durumuna dair bulunduğu beyanatta; Bulgaristan Hükümeti’nin
muharebede kati suretde tarafsız kalmaya karar vermiş olduğunu ve bu
tarafsızlık dairesinde milli emellerine dayanarak ülküsüne vücut vermek için
bütün kuvvetiyle çalıştığını ifade etmişti.
Ayrıca Rus gazetelerinin bir kısmının geçmişi dikkate alarak
Bulgaristan’ın şimdiki hareketini haklı gördükleri beyan ile Türkler’in dahi
Bulgaristan Hükümeti’nin siyasetini uygun gördükleri ifade edilmişti. Diğer
taraftan Bulgaristan’ın dahi
Osmanlı Devleti’’nin kendisine karşı samimi
hisler beslediğine kanat ettiği ve bu konuda elinde birçok delili olduğuda
bildiriliyordu. Romanyalılar’ın dahi
Bulgaristan’ın muharebede tarafsızlık
takip edeceklerine emniyet ettikleri ve hükümetlerini Avusturya’ya karşı harp
ilanına davet ettikleri belirtiliyordu.301
Sofyadan
İstanbul
ilgili
çevrelerine
ulaşan
malumata
göre;
Bulgaristan’ın Umumi Harp esnasında şimdiye kadar takip ettiği siyaseti
uygulamaya devam edeceğini ve menfaatlerinin Osmanlı Hükümeti ile birlikte
hareket etmekte olduğuna tamamen kanaat ettiğini, Bulgar Başvekili
Radoslavof Osmanlı Sefiri Fethi Bey’e beyan etmişti.
Bulgaristan’ın İstanbul Sefiri de Sadrazam Paşa’ya aynı anlamda
beyanatta bulunmaya memur edilmişti. Bu haberler İstanbul’da pek büyük
memnuniyete neden olmuştu.302
Kampana
Gazetesi
yayınladığı
bir
makalede;
Makedonya’daki
kardeşlerine baskı yapanların Sırplar ve Yunanlılar olduğunu fakat en büyük
düşmanlarının Ruslar olduğunu ifade etmişti. Çünkü Ruslar’ın Sırbistan ve
Yunanistan’ı
kuvvetlendirmek
için
Bulgaristan’ın
elinden
yer
alıp,
Bulgaristan’ın yarısını Romenlere, Sırplara, Yunanlılara vermiş olduğu ifade
edilmişti. Bundan dolayı Bulgaristan’ın Makedonya’yı silahla elde etmeye
301
302
“Bulgaristan’ın Vaziyeti”, Sabah, 5 Teşrin-i evvel 1914, s. 3.
“Mütenevvi Haberler – Vaziyet”, Sabah, 7 Teşrinievvel 1914, s. 2.
100
mecbur olduğu üzerinde durularak bu hudutlara ulaşabilmek için kuvvet
kullanmaktan başka çare olmadığı belirtilmekteydi.303
Bulgaristan’ın İtilaf Devletleri lehine olarak tarafsız kalması için İtilaf
Devletleri’nin sarf ettiği gayretler neticesiz kalmıştı. Bulgarların Makedonya
meselesinden dolayı Sırp-Bulgar Hükümetleri arasında dostane ilişkiler
kurulmasına ve bundan dolayı da Bulgaristan’ın İtilaf Devletleri lehine bir
siyaset takip eylemesine engel olduğunu dikkate alan Üçlü İtilaf Devletleri
Bulgaristana yeni tekliflerde bulunmuştu. Pek mühim bir kaynaktan elde
edildiğine göre Rusya’nın Sofya Sefiri ve Fransa, İngiltere Sefirleri
Bulgarlar’ın Makedonya üzerindeki isteklerinin haklı görüldüğünü ve devlet
yayın organlarının Niş Hükümeti’ni bilhassa Makedonya’da arazi terki
suretiyle Bulgaristan’la itilafa sevk için çalıştıklarını beyan eylemişti. İtilaf
Devletleri terkedilecek arazinin miktarını tayin etmeksizin Sırbistan’la
Bulgaristan arasında bir itilaf akdini tasavvur eyliyor demekti. Bulgaristan
Hükümeti Sırbistan’dan memnuniyet verici bir cevap almayı ümit etmediğini
beyan ile İtilaf Devletleri’ne teşekkür etmekle beraber Niş Sefiri’ni Pasiç ile
görüşmeye memur etmişti. Aynı zamanda İtilaf Devletleri bu itilafdan
Rusya’nın ne
kadar
memnun
olacağını
izah
ile Niş’te
teşebbüste
bulunmuşlardı. Bulgaristanın Niş Sefiri Makedonya’nın Ohri ve Manastır’la
terki luzumunu kati bir şekilde beyan eylemişti. İştip, Köprülü, Kumonova’ya
malikiyet yalnız Bulgaristan’ın ait olacaktı. Pasiç cevap olarak bu kadar
arazinin terkinin kabul edilmesinin mümkün olmadığını söylemiş ancak harbi
müteakip
Usturoga’ya
kadar
Makedanoya’yı
terk
etmeğe
hazır
bulunduklarını, şimdiki halde böyle bir karar Sırbistan’da kamuoyunu
galeyana getirip harbin devamı meselesine etki edebileceğini söylemişti.
Pasiç Bulgaristan’ın bu yolda beyanatta bulunmasını Rusya’nın Sofya
sefirinden rica eylemişti. Rusya Sefiri teşebbüsünün neticesiz kalmasından
şüphe ederek Bulgaristan’ı bazı vaatlerle iknaya çalışmıştı. Rusya’nın Balkan
Savaşların’da olduğu gibi Bulgaristan’a silah ve cephane vereceğini, fakat
bunun için Sırp vekili ile itilaf edilmesinin lüzumunu beyan etmişti. Radoslavof
303
“Bulgaristan – Ceryan-ı Efkâr”, Sabah, 20 Teşrinevvel 1914, s. 2.
101
bunun üzerine beyatının Bulgar milli emellerine dayandığını ve kamuoyunun
memleketde bu merkezde bulunduğunu söylemişti. Bulgaristan’ın, Bulgarların
uğradıkları mezalime netice vermesi için Niş’te icra ettiği teşebbüs İtilaf
Devletleri’nin arzu ettiği itilafın gerçekleşmediğini göstermekteydi.304
Ayandan birinin Kampana Gazetesi ile yaptığı bir mülakatta, bugün bir
Balkan İttihadı’nın yapılmasının mümkün olduğunu fakat Sırbistan’ın ve
Yunanistan’ın bu ittifaka dahil olmaları için Sırbistan’ın Makedonya ve
Yunanistan’ın da Siroz, Drama ve Kavala gibi mevkileri Bulgaristan’a ve
Sakız, Midilli Adaları’nı da Türkiye’ye terk etmesi gerektiğini beyan ettikten
sonra Sırbistan’ın ve Yunanistan’ın bu fedakarlıkta bulunamayacaklarını
bildiriyordu. Bu sebepledir ki ancak Türkiye-Bulgaristan-Romanya arasında
akdedilecek bir ittifaktan bahsedilebilirdi.305
3- Talat ve Halil Beyler’in Sofya ve Bükreş Seyahatleri’nin
Sonuçları ve Türk-Bulgar Dostluk ve İttifak Antlaşması
Bulgaristan, Osmanlı Devleti ve Romanya
barışın korunması
taraftarıydılar ve Balkanlar’da Bükreş Antlaşması’nın tesis edemediği sabit bir
denge arzu etmekteydiler. Bu gayeye doğru seri bir adım atılmadığı taktirde
ceryan eden olaylar Balkan ahvaline arzu edilmeyen bir renk ve şekil
verecekti.
Balkanlarda barışın korunmasını en fazla Romanya istiyordu. Çünkü
sulhperverane hareket etmekte olan Türkiye ve Bulgaristan ile itilaf ettikten
sonra, Balkanlarda bir muharebe zuhuru, Romanya için hiçbir fayda zuhur
etmeyecekti.
304
305
“Bulgaristan ve İtilaf Müselles”, Sabah, 21 Teşrinevvel 1914, s.2.
“Beserya Efendi’nin Beyanatı”, Tasfir-i Efkâr, 28 Ağustos 1914, s. 3.
102
Romanya’nın Balkanlarda barışın korunması hususunda Osmanlı
Hükümeti ve Bulgaristan ile anlaştığı da Talat Bey’in Bükreş’ten ayrılmasına
rağmen Halil Bey’in Bükreş’te kalmasından anlaşılabilmekteydi.306
1 Eylül tarihiyle bildirildiğine göre Talat Bey Sofya’ya hareket etmişti.
Osmanlı-Yunan müzakeratına Osmanlı Hükümeti adına Halil Bey devam
edecekti.307
Talat ve Halil Beyler’in Bükreş’teki memuriyetleri, Bulgar Gazeteleri’ni
şiddetle işgal ediyordu.
Sofya’daki Rus Sefarethanesine en yakın “Mir” Gazetesi’nin bir
nüshasındaki habere göre Talat ve Halil Beyler Yunan delegelerine karşı
Sakız ve Midilli’den başka Limni ve Rodos Adaları hakkında da istekte
bulunduklarından
Yunan
delegeleri
müzakereye
devam
etmekten
kaçınmışlardı. Diğer taraftan Bulgaristan’ın dahil olacağı bir Türk-Romen
İtilafı
hakkında
Romanya
ile
ceryan
eden
müzakeratın
başarıyla
sonuçlanacağına dair pek koyu ümitler mevcuttu.308
Talat Bey Bükreş Seyahati ile ilgili olarak verdiği beyanatda;
seyahatinden pek güzel hisler ile ayrıldığını ifade ettikten sonra kendilerinin
Bükreş’e yalnız Adalar Meselesi’ni halletmek için gittiklerini, Halil ve Safa
Beyler’in bu konudaki müzakerata devam edeceklerini ve bazı sebeplerden
dolayı kendisinin erken ayrılmak zorunda olduğunu bildirmişti.
Osmanlı Ajansının istihbaratına göre, Osmanlı ve Yunan delegeleri
arasında ceryan eden müzakerat kesilmeyip devam etmekteydi. Birinci
toplantı ile ikinci toplantı arasında zaman geçmesi, Yunan delegelerinin
hükümetlerinden talimat beklemelerinden ileri gelmişti. Müzakerat Halil ve
Safa Beyler’le Yunan delegeleri arasında devam edecekti.309
306
“Talat Bey’in Avdeti”, Tasfir-i Efkâr, 2 Eylül 1914, s. 1.
“Bükreşte”, Tasfir-i Efkâr, 2 Eylül 1914, s. 4.
308
“Ahval-i Siyasiye – İstanbul ve Sofya Matbuatı”, Tasfir-i Efkâr, 3 Eylül 1914, s. 2.
309
“Talat Bey’in Beyanatı, Tasfir-i Efkâr, 3 Eylül 1914, s. 4.
307
103
Ancak bu Osmanlı-Yunan müzakeratı bir neticeye ulaşamayacaktı.310
Radoslavof’un beyanatına göre; Osmanlı ricali Sofya’ya gelerek
Bulgaristan’ın siyasetini görmüşler ve Türkiye tarafsızlığından çıkmak
mecburiyetinde kalırsa Bulgaristan’ın tarafsızlığını koruyacağına dair teminat
almışlardı.311
Türk ve Bulgar basınındaki yankıları bu şekilde olan Talat ve Halil
Beylerin Sofya Seyahati sonucunda Bulgaristan ile Osmanlı Devleti arasında
“Osmanlı-Bulgar İttifak ve Dostluk Andlaşması” adlı gizli bir antlaşma
imzalanmıştı.312
Bu bağlamda Osmanlı İmparatorluğu Almanya ile yaptığı 2 Ağustos
1914 tarihli İttifak Anlaşması’ndan 17 gün sonra, yani 19 Ağustos 1914
tarihinde, Sofya’da Talat Bey ile Radoslavof arasında bir Dostluk ve İttifak
Antlaşması imzalanmıştı.313
Ancak bu ittifak her iki tarafca gizli tutulmuştur. Nitekim ittifakın imzası
için Dahiliye Nazırı Talat Bey beraberinde Halil Bey ile birlikte Sofya’ya
hareketlerinden önce Sadrazam Said Halim Paşa, Sofya’da bulunan Fethi
Bey’e onlar için özel tren tahsis edilmesini, seyahatin özellik arzetmesinden
dolayı
hiçbir
resmi
karşılamanın
yapılmamasını
ve
hiç
kimse
ile
görüşmemeleri konusunda talimat vermiştir. Osmanlı Bulgar ittifakı’nın Sofya
Askeri Ataşesi Mustafa Kemal’den dahi gizli tutulduğunu314 Mustafa Kemal
tarafından gönderilen 21 Ağustos 1914 tarihli raporundaki;
“Sonucunun bir savunma ittifakı imzalanmasının ibaret olduğunu
anladığım görüşmelerin ceryan tarzından ve ayrıntılarından habersizim…”
şeklindeki ifadelerinden anlıyoruz.315
310
“Osmanlı – Yunan Müzakeratı’nın İnkıtaı”, Tasfir-i Efkâr, 13 Eylül 1914, s. 2.
“Doktor Radoslavof’un Beyanatı”, Tasfir-i Efkâr, 6 Eylül 1914, s. 2.
312
Sarınay, a.g.m., s. 136.
313
Turan, “Sofya’da Türk Ataşesi …”, s. 141, Sarınay, a.g.m., s. 136.
314
Sarınay, a.g.m., s. 136.
315
Tetik, a.g.e., s. 124; Belgelerle Mustafa Kemal ve …, s. 174.
311
104
Herkesten gizli tutulmuş olan bu seyahatin aslında en baştaki
amacının Bulgarları kazanmak olduğu Talat Bey’in hatıralarında görülebilir.
O, bu seyahatle ilgili olarak anılarında;
“Bundan sonra elçiliklerle Bulgaristan’ın nasıl kazanılması gerekeceği
üzerinde görüşmeler yapıldı. Nazırlar heyeti Radislavov ile görüşmek üzre
Halil Bey ile beni Bulgaristan’a göndermeye karar verdi. Dış görüntüyü
korumuş olmak için Yunanistan’a Adalar Sorunu’nu görüşmek üzre Bükreş’te
görüşmelere başlanması önerilecekti. Yunanistan bu öneriyi kabul ederek
Zaimis ve Politis’i Bükreş’e gönderdi.
Sofya’ya varışımızda Radislavov’u Türkiye ile ittifaka eğimli bulduk.
Ganadiev’in aracılığıyla elçilikte görüşmelere başlandı. Ve böylelikle herhangi
bir saldırı karşısında birlikte savunmaya geçilmesini sağlamak üzre kaleme
alınan antlaşma metni, padişah tarafından onaylanma hakkı saklı kalmak
şartıyla, tarafımızdan imza edildi. Bulgaristan’ın savaşa katılmak istediği
böylelikle kesinleşmişti. Radislavov yalnızca vakit kazanmak ve Rusya
yanlılarına karşı kamuoyunu kendi yanına çekmemek istiyordu…”
Yine Talat Paşa bu hatıralarında bizim nasıl savaşa girmeden önce
Bulgaristan’dan emin olmak istediğimiz gibi Bulgarlar’ın da Romanyalılar’a
güvenmek istediklerini belirtiyor ve Bükreş’teki görüşmeler esnasında Alman
ve Avusturya Büyükelçileri tarafından Bulgaristan’ın savaşa katılması
durumunda Romanyalılar’dan Bulgaristan’a saldırmayacaklarına ilişkin yazılı
bir güvence istenildiğini ve bunu sağlamak için çok çalışıldığını ancak
Romanyalılar
tarafından
bu
istenilen
yazılı
güvencenin
tarafsızlığın
çiğnenmesi demek olacağı tersine böyle bir güvencenin Bulgaristan’ı savaşa
sürükleyeceği söylendiğini belirtiyordu.316
Ali İhsan Sabis Bükreş Görüşmeleri ile ilgili olarak; “Talat ve Halil
Beyler Sofya’dan Bükreş’e geçerek hem Romanya’nın tarafsızlığını temin
316
Talât Paşa’nın Anıları, Yay. Haz. Alpay Kabacalı, İstanbul,Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,
2000, s. 35.
105
eylemeye hem de Adalar Meselesi üzerinde bir anlaşma yapmağa çalıştı.
Fakat Bükreş görüşmeleri de bir netice vermedi” demektedir.317
Bükreş Görüşmeleri’nde Romanya’nın tarafsızlığı sağlanamamıştı.
Romanya kralı Romanya’nın küçük bir ülke olduğunu ve Romanya hangi ülke
lehine olursa olsun savaşa girdiği takdirde Başkentleri’nin daha ikinci günden
itibaren ele geçirilip ülkenin tahrip edileceğini söylemişti.318
Bulgaristan Romanya’nın da Almanlar yanında savaşa girmesini
istiyordu. Böylece kuzey sınırını güvence altına alacaklarına inanıyorlardı.
Ancak yapılan girişimler bu sonuç vermedi.319
Sonuçta
Halil
ve
Talat
Bey’ler
Romanya’nın
tarafsızlığını
sağlayamamışlar ama Bulgarlar ile bir Dostluk ve İttifak Antlaşması
imzalamışlardı.
Osmanlı Hükümeti adına Dahiliye Nazırı Talat Bey ile Bulgaristan
adına Radoslavof arasında imzalanan Osmanlı-Bulgar İttifak ve Dostluk
Antlaşması’320nın hükümleri şöyledir:
1- Osmanlı Devleti ile Bulgaristan Krallığı, birbirlerine karşı sulh ve
dostluk vaat eder ve iki devlet memleketlerinin hudutlarına riayetkar olmayı
taahhüt eder.
2- İki taraftan herhangi biri, Balkan Hükümetleri’nden biri veya bir kaçı
tarafından tecavüze maruz kalırsa diğer taraf, müttefikinin talebi üzerine
tecavüz eden veya edenlere karşı, derhal harp ilan etmeye ve çıkarabileceği
bütün kuvvetiyle müttefikine yardım etmeye mecburdur.
3- Her iki taraf, diğer tarafın muvaffakiyetini almadan bir veya birkaç
Balkan Devleti’ne karşı tecavüzi bir harbe girişmemeyi taahhüd ederler. İki
317
Ali İhsan Sabis, Birinci Cihan Harbi Harp Hatıralarım, C. 2, İstanbul,Nehir Yayınları 1990, s.
39.
318
Tevfik Çavdar, Talat Paşa :Bir Örgüt Ustası’nın Yaşam Öyküsü, Kültür Bakanlığı Yayınları,s.
331; Talat Paşa’nın …, s. 35.
319
Çavdar, a.g.e., s. 331.
320
Sarınay, a.g.m., s. 136.
106
taraftan biri, diğer tarafın reyini almaksızın Balkan Devletlerinden herhangi
birine karşı harp ilanına mecbur olup da diğer taraf fiilen iştirak etmeyi arzu
etmezse, müttefikine karşı hayırhane bir tarafsızlık muhafaza eylemeye
mecburdur.
4- Her iki ordunun ortak hareketleri, sonra imzalanacak bir askeri
sözleşme ile tayin edilecek ve orduların müttefikler arazisinden geçiş şartları
da bu sözleşmede belirtilecektir.
5- Bulgaristan, Osmanlı Devleti ile birlikte, tecavüzi bir harbe
girebilmek hususundaki taahhüdünün, gerek Romanya ile doğrudan doğruya
ve gerek dahil Osmanlı Devleti olduğu halde üçlü arasında, tarafsızlık esası
dairesinde kararlaştırılmış bir anlaşma ile Romanya’dan teminat alınmasına
bağlı olduğunu açıklar.
6- Bulgar Ordusu’nun seferberliği, Bulgaristan Hükümeti tarafından
tayin olunacak münasip bir zamanda yapılacaktır. Sözü geçen hükümet,
Osmanlı Devleti’ni bundan haberdar edecek ve harp harekatına hangi gün
başlanacağı evvelden bildirilecektir.
7- Bu antlaşmanın müddeti, içinde bulunduğumuz Avrupa Harbi’nin
kat’i tesviyesi ve orduların terhisiyle sınırlandırılmıştır. Bununla beraber,
Osmanlı ve Bulgar ordularının terhisini takip eden üç ay içinde iki akitten biri
tarafından feshi talep edilmezse beş sene müddetle devam edecektir.321
Yedi maddeden oluşan bu ittifakla, hükümlerinden anlaşıldığına göre,
her iki taraf birbirlerinin sınırlarına saygı gösterecek, taraflardan biri herhangi
bir Balkan ülkesinin hücumuna uğrarsa, diğer taraf müttefikinin talebi üzerine
saldırgan devlete karşı savaş ilan edecek, taraflardan biri müttefikinin rızasını
almadan bir başka ülke ile savaşa girer ve müttefiki de bu savaşa katılmak
istemezse müttefikini gözetir bir tarafsızlık içerisinde bulunacaktı. İttifak
321
Tevfik Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele , C. I, Ankara, 1992, s. 101.
107
savaşın sonuna kadar geçerli olacak, mevcudiyeti ve maddeleri gizli
kalacaktı.322
Cavit Bey’e göre; Bulgarlar bu antlaşma ile hiçbirşey vaat etmiyorlardı
ve hareket serbestliklerini muhafaza ediyorlardı. Yine Cavit Bey, Canbolat’ın
Romanyalılar’ın yazılı bir teminat vermeğe yanaşmadıklarını ifade ettiğini
söylemişti.
Osmanlı Maliye Nazırı’nın bu hükmü doğruydu. Bulgaristan esasen
kesin bir şey üstlenmiyor ve bir şey üstleniyor göründüğü yerde de
Romanya’nın tarafsız kalacağına dair bir anlaşma imzalamasını şart
koşuyordu. Bu son devlette üçlü anlaşma devletlerine yakın olduğu için
Bulgaristan’a onların hoşuna gitmeyecek bir teminatı vermesi düşünülmezdi.
Talat Paşa Halil Bey’le birlikte Sofya’ya gidişinin Alman ve Avusturya
Büyükelçi’lerinin
isteği üzerine olduğunu belirtmekteydi.
Almanya ve
Avusturya Sefirleri’nin Türkiye’nin Bulgaristan’ın vaziyetini ileri sürerek
müttefiklik vazifesini yerine getirmekten kaçınma durumundan kurtulmak
istedikleri için
kendilerine Sofya’da bir müzakere yapılması teklifinde
bulunduklarını ve böyle bir teklifi şeklen reddetmenin mümkün olmadığını
ifade etmekteydi.
Bundan sonra Talat Paşa, Bulgar Başbakanı Radoslavof ve şahsen
tanışdığı Dışişleri Bakanı Ginadief’le yapılan konuşmaları anlatır ve özet
olarak şöyle der: “Bunlarla görüştükten sonra anladık ki vaziyetin anahtarı
Sofya’da değil Bükreş’tedir. Bulgar Sırb’a karşı harekete müheyya idi. Fakat
Romenlerin arkadan bir darbe vurmalarından korkuyordu. Heleki, o, Ruslar
tarafından da takviye edilebilirdi…”
Bükreş’te Talat ve Halil Bey’ler Alman Elçisi Külman (von Kühlmann)
Avsturya Elçisi Kont Çernin (Czernin) ve Bulgar Elçisi Radef ile sıkı bir iş
322
Turan, “Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na …”, s. 100; Sarınay, a.g.m., s. 136, Turan,
“Sofya’da Türk Askeri Ataşesi …”, s. 141.
108
birliği yaparlar, tutulan yolu ve varılan sonucu Talat Paşa söylevinde şöyle
anlatır:
“Kendileriyle (Külman ve Çernn’le) müzakere ettikten sonra Bulgar
sefiri Radef ile de ayrıca görüştük ve aramızda bir program yaparak her
birimiz ayrı ayrı kralı, başvekili, hariciye nazırını, başlıca fırka rüesasını
ziyarete başladık. Her akşam sefaretlerden birinde görüşülerek o gün
yaptığımız işleri birbirimize hikâye ediyor, ertesi gün yapılacak işleri
kararlaştırıyorduk.
Birçok müzakereden sonra nihayet Romanya Hükümeti bize BulgarSırp anlaşmazlığından dolayı Romanya’nın katiyen tarafsız kalacağını vaat
etti. Bu vaatten haberdar edilen Sofya Kabinesi, sefirine yeniden talimat
vererek yazılı bir teminatı talep eylemesini emretti.”
Kendilerinin bunu istemesi üzerine Bratizno; Romanya Hükümeti’nin
ceryan etmekde olan muhaberede tarafsız kalmayı hem muhariplere, hem de
bütün aleme karşı taahhüt eylemiş olduğu ve Sırbistan’da bugün muharip
zümrelerden birine mensup olduğu cevabını vermişti. Eğer bugün Sırbistan’a
karşı muharebe ettiği takrirde Bulgaristan’a karşıda tarafsız kalacaklarını
yazılı olarak taahhüt ederlerse bu hareket muharip zümrelerden biri lehine
hareket için tarafsız bir hükümeti teşvik ve tahrik demek olacağını söylemişti.
Bu da tarafsızlığa aykırı hareket etmek demek olacağı için
Romanya
Hükümeti’nin şeref ve haysiyetini tehlikede bırakacak böyle bir kağıt altına
imza atmasının mümkün olmayacağını ifade etmişti. Fakat şifahi olara kati
suretle
taahhüt
edilerek
Bulgaristan’ın
harbe
girmesi
durumunda
Romanya’nın hareket etmeyeceği belirtilmişti.
Talat Bey’e göre, Bratiano’nun bu sözleri karşısında yapacak bir şey
bulunmuyordu. Sofya Hükümeti yazılı bir teminat talebinde ısrar eyleme
konusunda daha fazla bir şey elde etmek imkânı olmadığına kanaat getirince
Bükreşt’en ayrıldıklarını ifade etmişti.
109
Talat ve Halil Beyler’in Sofya’yı ziyaretleri Üçlü Anlaşma Devletleri’nin
kuşku ve kaygısını çok kabartmış ve
Bulgaristan’a bir takım vaadlerde
bulunmuşlardı.
Sofya’daki Rus Elçisi 18 Ağustos’da Radoslavof’la uzun bir konuşma
yapar ve ondan şunları öğrenir:
“Kendisi henüz Talat’la hiçbir sonuca varmamış, ancak bu gün
Bükreş’e gitmesinden önce onu yeniden görecek ve bana sonuçları
bildirecekmiş. O, Talat’ın gelişinden doğan kuşkularını kabul etmiyor ve
yalnızca kendilerinden çekindiği komşularla dostluk münasebetleri kurmak
isteği üzerinde ayak diriyor. Osmanlı – Bulgar anlaşmasına Romanya’nında
katılması ihtimalinide anıyor, ancak bu anlaşmanın barışçı amaçlar güttüğünü
söylüyor.”
Rus elçisinin anlattığına göre Talat Bey’in seyahati bir Alman
Avusturya tertibatıdır ancak Bulgaristan bundan işine geleni alacak,
tarafsızlığını koruyacak ve Türkiye ile Romanya yönlerinden güvenini
sağlaycaktır. Rus elçisi böylece kurulacak kütlenin Bulgaristan’ı Rusya
aleyhine sürükleyebilmesi kaygısını gösterince, Radoslavof Sırbistan ‘la her
türlü savaş ihtimalini inkâr eder ve Talat’la görüşmelerinden Türkiye’nin
Rusya’dan çekindiğini sezdiğini söyler. Elçi, Radoslavof’la yaptığı bu
görüşmeden fena intibalarla ayrılmıştır.
Talat ve Halil Beyler’in Sofya ve Bükreş seyahatlerinin bir sonucu da
üçlü anlaşma devletlerinin Bulgaristan’a toprak vaadinde acele etmeleri
olmuş, yani diplomatik bakımdan o an için olsun, Bulgaristan’a yaramıştır.
Çok geçmeden Sazonof 25 Ağustos’ta ilgili elçiliklere gönderdiği bir
genelgede Yunanistan’ın kuzeyinde Sırp sınırına bitişik olup Slavlarla
meskun bulunan bölgelerin Bulgarlar’a verilebileceğini ileri sürer, 30 Ağustos
günü ikinci bir genelgesinde ise Bulgaristan Türk ilerlemesine karşı koyarsa
Delkase’nin İnöz-Midye çizgisinin kuzeyindeki yerleri Türklerden alıp
Bulgarlara verilmesini önerdiğini teller. Böylelikle Bulgaristan kazanılmak
110
istenirse de Sofya hükümeti vaad edilen yerleri yeterli bulmayacaktır.
Sazanof’ca sağa sola yapılan vaatler bazen bir takım dedikodular
doğurmakta ve aksi tepkiler uyandırmaktadır. Mesela Bükreş’teki Rus
elçisinin 25 Ağustos tarihli bir teline göre oradaki Bulgar elçisi Ruslar’ın bir
yandan
Romanya’ya
dostluk
inançları
verdiklerini,
öbür
yandan
Bulgaristan’daki taraftarlarına Romen Dobruca’sını vaat etmekle Romanya
aleyhinde davrandıklarını etrafa yaydığını bildirir.
Osmanlının genel savaşa katılmasına karar ve ondan sonra
Bulgaristan’a onu üçlü anlaşma tarafına çekmek için toprak vermek konusu
üzerine de görüşmeler yapılıp duracak ancak Bulgarları tatmin edecek bir
sonuca varılamayacaktır.323
4- İttifak ve Dostluk Antlaşmasından Sonra Bulgaristan
Tarafından Takip Edilen Siyaset
Osmanlı-Bulgar ittifakına rağmen, Bulgaristan Üçlü İttifakla beraber
savaşa girmekte acele etmemiştir.324
Bulgarlar bu konuda acele karar vermek istemiyorlardı. Özellikle
Bulgaristan’daki Rus yanlılarının bir karşı hareketinden korkuyorlardı. Yıllar
boyunca Panslavist bir politika izleyen Bulgaristan Hükümeti için Almanya ve
Türkiye’nin yanında Rusya’ya karşı savaşa girmek, kolayca hoş görülecek bir
eylem olarak kabul edilmiyordu.325
Osmanlı Devleti açısından ise, Osmanlı Devleti Almanya ile ittifak
yapmasına rağmen aralarında herhangi bir kara bağlantısı yoktu. Üstelik
Sırbistan’ın Avusturya’ya direnmesi bu bağlantının kurulmasını daha da
güçleştiriyordu. Bundan Osmanlı Devleti Almanya’dan arzu ettiği yardımı
323
Bayur, Türk İnkılâbı …, C. III, K. I, s. 112 v.d.
Sarınay, a.g.m., s. 136.
325
Çavdar, a.g.e., s. 331.
324
111
alamıyordu. Savaşan taraflar arasında Bulgaristan kilit bir ülke konumuna
gelmişti.
Bulgaristan’ın İttifak Devletleri yanında harbe girmesi halinde, Türkiye
ile müttefikleri arasında ulaşım olanakları da sağlanacaktı.326
Almanya ile aramızdaki yolu açmadıkça, Almanya’dan getirmeğe
mecbur olduğumuz cephaneyi, silahları vesair harp malzemesini tedarik
mümkün olmadığından bunun açılmasını beklemek açılmadıkça harbe
girmemek lazımdı.327
O günün şartları içerisinde Osmanlıların en önemli siyasal istekleri
Bulgaristan’ın Almanya ve Türkiye yanında savaşa girmesi meselesiydi.
Bulgaristan’ın savaşa girmesiyle Avrupa’nın ortasında yani Almanya ve
Macaristan’dan Osmanlı Devleti’nin sınırına kadar uzanan güvenlik zincirinin
halkalarındaki tek eksiklik de tamamlanacaktı.328
Bulgarlar ise kati netice hakkında emniyet verici bir kanaat hasıl
olmadıkça Bulgaristan’ın harbe girmesinin doğru olmayacağı görüşünü
savunuyorlardı.329
Mustafa Kemal’in 21 Ağustos 1914 tarihli raporundan, Osmanlı
Devleti’nin Bulgaristan’ı biran evvel Sırbistan’a karşı hareketinin lüzumu
konusunda telkinlerde bulunduğunu ancak Bulgarların hiç olmazsa Alman ve
Fransız
ordularının
çarpışmalarının
sonucu
görülmeden
Rusları
gücendirmemek, Rusların istek ve tavsiyeleri üzerine tarafsızlığı korumak
azminde bulunduklarını anlıyoruz.
Yine Mustafa Kemal aynı tarihli raporunda Bulgar ordusunun bir an
önce Sırp ordusuna karşı taarruzunu sağlamak amacıyla Harbiye Nezareti ve
Genelkurmay Başkanlığına teşviklerde bulunduğunu belirtiyor ancak aldığı
326
Sarınay, a.g.m., s. 136.
Sabis, a.g.e., s. 40.
328
Taşkıran, a.g.m., s. 3.
329
Cemal Paşa, Hatıralar, s. 170.
327
112
cevapların Bulgarların Romenlerden, Yunanlılardan ve Rusların karşı
tezlerinden korkmakta oldukları için hareket etmedikleri tarzında olduğunu
söylüyordu. Buna karşılık Türk ordusunun ve Karadeniz’de üstünlük kazanan
Türk donanmasının bu şekilde tereddütlere meydan vermeyeceğinin
açıklanmasına karşı en son “Bulgar kamuoyu ve hatta ordu subaylarının bir
kısmı Rusya aleyhinde harbe müsait değildir. Birde Türk ordusu bize yardım
için Bulgaristan’a girdiği takdirde çıkamayacağı, terk etmek istemeyeceği
topraklar vardır” cevabı ile karşılaştığını belirtiyor ve bugün edilen kanaatin
Bulgarların Avusturyalıları aldattığı yönünde olduğunu bildiriyordu.330
Mustafa Kemal’in 6 Kasım 1914 tarihli raporunda belirttiğine göre,
Almanya ve Avusturya askeri ataşeleri de Bulgar Genelkurmayı ile
görüşmüşlerdi. Ve Golç , Fiçefe “Artık Bulgaristan’ın da Sırplar ve Yunanlılara
karşı Osmanlı kuvvetleriyle birlikte taarruz etmesi zamanının geldiğini”
söylemesi üzerine, o da “Doğrusu, bundan münasip askeri harekat olamaz.
Türklerin düşüncesi Gümülcüne havalisine sahip olmaktır. Halbuki bu
toprakları Türklere terk edemeyiz” tarzında cevap vermişti.
Yine aynı raporda bildirildiğine göre; ismi verilmeyen bir Bulgar bakanı
Lakse’ye, Bulgaristan’ın tarafsızlığını muhafaza etmekle, Avusturya’ya çok
büyük hizmette bulunduğunu, Yunanlıların Türkiye’ye karşı saldırmaya
başlamaları halinde bile Bulgaristan Hükümeti’nin tarafsızlığını korumaya
devam edeceğini söylemişti.
Gerek Golç ve gerekse Lakse’nin şahsi kanaatlerinin Yunanistan’ın
bize karşı harekete geçtiği taktirde dahi Bulgaristan’ın kımıldamayacağı
merkezinde olduğunu, yine Mustafa Kemal kendisinin de bu noktada
Bulgarlara hiç güvenmediğini belirtmekteydi.331
11 Kanun-i Sani 330 tarihiyle Başkumandanlık Vekalet-i Celilesine
gönderilen rapordan, Osmanlı Devleti’nin muharebeye iştirakı halinde
Bulgaristan’a tam olarak güvenilmeyeceğine dair mütalaatı içeren Berlin
330
331
Tetik, a.g.e., s. 124.
Tetik,a.g.e., s. 146.
113
Sefiri Mahmut ve Muhtar Paşa Hazretleri’nden 22 Teşrin-i Evvel 1914
tarihiyle Hariciye Nezaret-i Celilesi’ne bir yazının gönderilmiş olduğu
anlaşılmaktadır.332
Hariciye Nazırı Namına Umur-ı Siyasiye Müdür-i Umumisi Ahmet Paşa
tarafından 31 Kanunsan-i 330 tarihiyle Harbiye Nezaret-i Celilesine
gönderilen raporda, Geşof Fırkası’nın Sofya’daki merkez kulübünde fırka
liderlerinden ve eski Geşof Kabinesi nazırlarından Todor Todorof’un
Bulgaristan’ın ne istediğine ve Bulgaristan’ın harici siyasetinin nasıl olması
lazım geldiğine dair uzun bir nutuk okuduğu bildirilmekteydi. Todorof
nutkunda Bulgar Milletinin milli emellerinin ne olması lazım geldiğini izah
ederken bu milli emellerin dairesi içinde Edirne ile Şarki Trakya’nın da
girdiğini, zira bu arazinin Bulgaristan’ın Akdeniz yoluna engel olduğunu ve
bundan sonra Bulgar milli emellerinin Londra Muahedesi’nin çizmiş olduğu
hudut ile sınırlı bulunduğunu beyan etmişti. Sonra Todorof, mevcut hükümet
ricalinden bazılarının Edirne dolaylarında artık Bulgar olmadığı için
Bulgaristan’ın o arazi hakkında bir davası kalmadığına dair olan beyanatını
reddederek “Eğer Türklerin Bulgarları kovmasıyla Bulgar anasırından hali
kalan Edirne vilayeti hakkında bir iddiada bulunmaktan vazgeçer isek yarın
Sırpların ve Yunanlıların Bulgarları tard etmesinden dolayı Bulgar ahalisinden
hali kalacak Makedonya’dan dahi vazgeçmemiz icap edecektir ki bu halin
netice-i vahimiyesini izaha hacet yoktur” yolunda söz söylemiş ve bundan
başka Türklerin, Bulgarlar hakkındaki dostluğunun samimi olmadığına ve
muharebede galip gelirlerse Garbi Trakya’yı dahi Bulgarların ellerinden
alacaklarını ve sırası gelince Bulgarlar aleyhine olarak Yunanlılar ve
Romenlerle pek çabuk uzlaşacaklarını ilave eylemişti.333
Bu konuyla ilgili olarak Harbiye Nezaret-i Celilesine gönderilen ve
yukarıda geçen 31 Kanunisani 330 tarihli tezkerenin zeylinde; yarı resmi
Dolya
Gazetesi’nin bir nüshasındaki baş makalesine yer verilmişti. Bu
makalede; Todor Todorof’un nutukta beyan ettiği düşüncelerden ve özellikle
332
333
BDH, Kl. 261, D. 855-1084, F. 2.
BDH, Kl. 261, D. 855-1084, F. 6-6.
114
Edirne vilayeti hakkındaki beyanatından bahsedilerek bu mühim zamanlar
da vicdan sahibi ve vatanını seven bir devlet adamı için Edirne hakkında
Todorof’un
söylediği
fikirleri
savunmanın
mümkün
olmadığı
ifade
edilmekteydi. Eğer şimdiki şartlar dahilinde Türkler aleyhine hareket edip
Türkiye’nin çıplak ovalarına ve hatta Çatalca ve Bolayır’a ulaşılsa bile
arkasından yine evvelki felaketlere uğranacağı çünkü Bulgar askeri Çatalca
ve Bolayırda Türklerle boğuşurken Yunanlılar, Sırplar ve Romenler’in Bulgar
arazisinde istedikleri gibi tasarruf edecekleri bildiriliyordu. Bulgarların bu
hatayı bir defa yaptıkları, şimdi onu tekrar etmeğe lüzum olmadığı ve bu defa
Bulgaristan’ın menfaatleri nereye gitmeyi gerektirirse o tarafa gidecekleri;
çünkü, Bulgarlar’ın
vaktiyle
müttefikleri oldukları halde bile yar olmayan
Yunanlılarla Sırpların insanlık meziyetlerinin şimdi daha ziyade artmış
olmadığı bildirilmekteydi.
Yukarıda adı geçen makalenin devamıda ise, Yunanlılar’ın Siroz,
Kavala, Drama diye ve Bulgarlar’a hiçbir şey vermeyeceğiz diye haykırıp
durduklarından ve Sırplar’ın Bulgarlara taviz vermemek hususundaki
inadlarının daha da arttığından Romenler’in ise için için Rusçuk ve Varna
hakkında daha sarihane bir arzu beslediklerinden bahsedilerek Bulgaristan’ın
komşularının aç kurt gibi Bulgaristan’a açıkca diş biledikleri bir zamanda
Todorof’un Bulgaristan’ı çıkmaz bir yola sevketmek ve komşularımıza karşı
ellerimizi bağlamak istediği ifade olunuyordu. Böyle bir hareketin cinayet ve
ihanet olduğu vurgulanıyor ve bunu ancak Geşof Partisi mensuplarının
yapabileceği ifade olunuyordu.
Yine Mösyö Radoslavof Kabinesi’nin memleketin idaresi hususunda
şimdiye kadar büyük bir siyaset takip ettikleri ve bundan sonrada mevcut
hükümetin
Bulgar menfaatine sahip çıkmakla sabit kalacağı ve dışarının
kışkırtmalarına kapılmayacağı ümidinde olduklarına yer verilmekteydi.334
Geşof
partisinin
bütün
erkanı
Sofya’da
bir
meclis
kurarak
Bulgaristan’ın dış siyasetinin ne yolda ceryan etmesi lazım geldiğine dair
334
BDH, Kl. 261, D. 855-1084, F. 6-7.
115
müzakeretda bulunmuş ve bu konudaki kararlarını bir beyanname ile
kamuoyuna sunmuşlardı. Adı geçen beyannamede Bulgaristan için en iyi
siyasetin Üçlü İtilaf veya hususi Rusya tarafına iltizam etmek olduğu ve
milli emellerinin ancak bu sayede sağlanabileceği zira bu harbi
Bulgar
umumi neticesinde İtilaf Devletleri’nin galip geleceğinin muhakkak bulunduğu
ve onun için gerektiği takdirde bu taraf muharib lehine olarak silah ile
muharebeye iştirakten bile çekinmemek lazım geldiği izah ediliyordu.335
Bu beyanname yalnız hükümet gazeteleri değil hatta birtakım muhalif
partiler matbuatı tarafından bile pek şiddetli eleştirelere maruz kalmıştı.
Memleketi Rusya lehine ateşe sokmak maksadıyla yazıldığına kanaat
getirilen bu beyannamede milli birlik ve bereberlikten bahsedildiği bir sırada
asıl olarak ona mani olan Sırbistan ile Yunan lehine olarak muharebe etmek
gerektiği fikri savunulduğu için bu beyannameyi düzenleyenler kötü niyet
sahibi olmakla yani Bulgar milli emelleri için değil ancak Rusya’nın menfaati
için Bulgaristan’ı harbe sokmağa çalışmak ile suçlanmıştı.
Yarı resmi Dolya Gazetesi bu hususa dair yazdığı bir makalede; bu
beyannameye
göre
Sırp
ve
Yunan
boyunduruğu
altında
inleyen
milletdaşlarının kurtarılması için Üçlü İtilaf ile ortak olan düşmanlara ve
Avusturyalılara karşı harp etmeleri gerektiğinden bahsettikten sonra gerek
Türkler ve gerek Avusturyalılar’ın bugün Bulgarlığın düşmanı olan Srplar’ın
ve
Yunanlılar’ın
düşmanı
düşmanı
bizim
bulunduklarını
dostumuzdur
bildiiyordu.
nazariyesi
Düşmanlarımızın
savunalarak
oysaki
bu
beyannamenin sahiblerinin fikrine göre düşmanlarımız ile müştereken
Türkiye ve Avusturya’ya karşı silah kullanmaları gerektiği ifade edilildikten
sonra bundan daha büyük bir mantıksızlık olamayacağı bildiriliyordu. Zaten
Bulgaristan’da organize olmuş bir alçaklık şeklinde mevcudiyet eden Gaşof
Partisi
Bulgaristan
için
daha
suçlanmaktaydı.336
335
336
BDH, Kl. 261, D. 855-1084, F. 7-1.
BDH, Kl. 261, D. 855-1084, F. 7-2.
iyi
bir
şey
düşünemezdi
denilerek
116
Mustafa Kemal, Sofya’dan ayrılırken, Bulgarların Osmanlıların safında
savaşa girmeye mecbur olduklarını düşünmektedir. Arkadaşı Elçi Ali Fethi
Bey’e şunları söyler: “Almanlar, Sofya üzerinde ağır tazyik yapıyorlar. Kral
Ferdinand, Balkan Harbi sonunda Rusya’nın, Sırpları kendisine tercihini
unutamıyor ve İtilaf Devletlerine güvenemiyor. Sırbistan’ı işgal eden
Almanların, kendilerini çiğneyerek, düşmanların safındaki Romanya’yı aşıp,
Rusya’yı cenubundan vurmayı deneyeceklerinden endişe ediyorlar. Halbuki
Almanya ile beraber harbe girerlerse coğrafi vaziyetleri dolayısıyla ancak
Romanya cephesinden taarruza uğrayabilirler ki, bunu da durdurabilirler.
Çünkü öteki üç taraflarından korkmalarına sebep yok.”337
Bilindiği gibi Bulgaristan çekimser tavrını uzun bir süre daha
sürdürmüştür. Osmanlı, Almanya ve Avusturya ile yaptığı görüşmeler ve
anlaşmalar sonucunda bir hayli taviz kopardıktan sonra ancak 1915 Ekiminde
Müttefik Devletler safında savaşa katılmıştır.338
337
338
Okyar, a.g.e, 1980, s. 217.
Turan, “Sofya Askeri Ataşesi …”, s. 142.
SONUÇ
1877-1878 Osmanlı – Rus Harbi’nden sonra imzalanan 1878
Ayastefanos Antlaşması sonucunda Büyük Bulgar Devleti kurulmuştur. Nevar
ki, başta İngiltere ve Avusturya Rusya’nın bu antlaşma ile bölgede etkin hale
gelmesine, şark meselesini kendi lehine çözmüş olmasına itiraz etmişlerdir.
Nihayet onların itirazı üzerine 13 Haziran – 13 Temmuz 1878’de Berlin’de
toplanan Barış Kongresi’nde Bulgaristan üçe bölünmüştür. Doğu Rumeli ayrı
bir özerkliğe kavuşturulup Osmanlı Devletine bağlanmış, Makedonya ise
yenilikler yapılmak şartı ile Osmanlı Devleti’ne bırakılmıştır. Bulgaristan
topraklarının bir kısmında da Bulgar özerk prensliği kurularak başına Alman
botanikçisi
Ferdinand
getirilmiştir.
Böylece
Büyük
Bulgaristan
daha
doğmadan yok edilmiştir.
Berlin Antlaşmasından sonra Bulgaristan yarı bağımsız bir statü
kazanmıştır. Ancak Bulgaristan, bağımsızlığını kazandığı 22 Eylül 1908
tarihine kadar geçen dönemde fiilen bağımsız bir devlet gibi hareket etmiştir.
Yine bu dönem zarfında Bulgaristan’ın Doğu Rumeli vilayetini ilhak etmesi ve
Makedonya’yı topraklarına katarak Büyük Bulgaristan’ı gerekleştirme çabaları
Osmanlı Devleti ile Bulgaristan ilişkilerini etkileyen önemli sorunlar olmuştur.
Bulgarlar bu tarihten sonra ne Ayastefanos Antlaşması ile öngörülen
“Büyük Bulgaristan’ı ne de bağımsızlık ideallerini unutmuşlardır. Osmanlı
Devleti’nde 24 Temmuz 1908’de I. Meşrutiyet’in ilanının getirdiği hürriyet
havası içinde Bulgaristan bağımsızlığını ilan etmiştir. Büyük devletlerin araya
girmesiyle Osmanlı Devleti tazminat karşılığında Bulgaristan’ın bağımsızlığını
tanımıştır. Bulgaristan bu tarihten sonra Osmanlı aleyhine genişleme
sürecine girmiştir.
Balkanlardaki
bu
hareketlenmeye
destek
veren
Rusya’nın
Balkanlar’daki milletleri Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtma girişimleri netice
vermiş ve Balkan Devletlerinden Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve
Karadağ’dan oluşan ittifak Ekim 1912’de Osmanlı Devleti’ne saldırmıştır. İlk
118
savaşta Bulgaristan’ın ittifak içerisine girdiği komşuları bile kıskandıracak
kadar büyümesi diğer Balkan Devletlerini memnun etmemiş, özellikle
Makedonya’nın paylaşımı meselesi Balkan Devletleri arasında ihtilafa yol
açmıştır.
Osmanlı
Devleti’nin
Balkanlardaki
topraklarının
paylaşımı
konusunda anlaşamayan Balkan ülkeleri ikinci Balkan savaşına giden yolu
açmıştır. Bu ikinci savaşta, daha bir iki yıl önce müttefik olduğu komşularıyla
çarpışan ve çoklu bir kıskaç altında kalan Bulgaristan savaş sonunda tedavisi
güç yaralar almış ve ilk savaşta elde ettiklerini kaybetmiştir.
Balkan Savaşları sonucunda; Makedonya Bulgaristan’ın erişmeyi
başaramadığı bir hedef olarak kalmış, Bulgarların en çok göz diktikleri yerler
Sırplara geçmiştir. Bu sonuç, Bulgarların kendi kabahatleri neticesi dahi olsa,
buna boyun eğmeyeceği için Yunanistan ve Sırbistan’a karşı duyulan Bulgar
kini çok artmıştır.
Balkan savaşları Balkan Hükümetlerini iki karşıt kampa bölmüştür.
Sırbistan, Romanya ve Yunanistan arasındaki birliğin karşısında Bulgaristan
yerini almıştır.
Bunlardan Bulgaristan bu tarihten sonra Balkanlar ahvaline hiçte tabi
şekiller vermemiş olan Bükreş Antlaşması’nın değiştirilmesi siyasetini takip
edecektir. Diğer grup ise Bükreş Antlaşması’nın getirdiği durumun korunması
politikası üzerinde duracaklardır.
Birinci Dünya Savaşı arifesinde Osmanlı Bulgar ilişkilerine yön veren
gelişmelerden biri Makedonya meselesi diğeri ise Avusturya Macaristan
İmparatorluğu’nun takip ettiği Balkan politikasıdır.
Balkan
Savaşları’ndan
sonra
yapılan
Bükreş
Antlaşmasıyla
Makedonya’nın büyük bir kısmı Sırbistan ve Yunanistan’a bırakılmıştır.
Sırplar ve Yunanlılar bu bölgedeki hakimiyetlerini sağlamlaştırmak için bir dizi
faaliyete
girmişlerdir.
Yunanistan
Yunanlılaştırma
politikası
ile
Makedonya’daki
Müslümanlar
hükümeti
muhafaza
ve
Bulgarlar
Makedonya’yı
edeceğine
üzerinde
ancak
inandığından,
çeşitli
baskılar
119
uygulamışlardır. Ayrıca yine Sırpların Makedonya’da Bulgar ve İslam ahaliye
karşı giriştikleri faaliyetlerle onları silah ve süngü kuvvetiyle Sırplaştırmak
istemeleri Bulgarlar arasında derin bir nefret uyandırmıştır.
Sırplar ve Yunanlıların Makedonya’da İslam ve Bulgarlara yaptıkları
mezalim
Balkanlardaki
barışın
korunmasını
tehlikeye
düşürmüş,
Makedonya’daki bu mezalim Türkiye ve Bulgaristan kamuoyu üzerinde pek
fena tesir meydana getirmiş ve bu olaylar iki memleketi birbirine
yaklaştırmıştır.
Bulgaristan ve Osmanlı Devleti’ni bu dönemde birbirine yaklaştıran
diğer bir gelişme II. Balkan Savaşlarından sonra Avusturya – Macaristan’ın
takip ettiği Balkan politikası olmuştur.
Balkan
savaşları
sonucunda
genişleyip
kuvvetlenen
Sırbistan,
Avusturya için korkutucu bir güç olmuştur. Çünkü Avusturya Macaristan
İmparatorluğu içerisinde halkın yarısına yakın kısmı Slavlar idi ve Rusya’nın
kışkırtmaları ile Sırplar bu bölgedeki Slavlar üzerinde propagandadan geri
durmamaktaydılar.
Bu sebeplerden ötürü bu tarihten sonra Avusturya’nın Balkan siyasası
ora Slavlarını (Sırbistan ve Bulgaristan) birbirine düşman iki parça halinde
tutmak ve kendisine dost olan tarafı (Bulgaristan) Osmanlı ile bağlaştırıp
kuvvetlendirmek olmuştur.
Avusturya’nın bu son politikası, Balkan Savaşları’ndan Rusya ve
Sırbistan’a kızgın çıkan ve Balkanlarda Sırbistan aleyhine genişleyip
Ayastefanos Bulgaristan’ını kurmak isteyen Bulgaristan’ın işine gelmiştir. Bu
yüzden Bulgaristan, Balkan savaşlarından sonra Avusturya yanlısı bir dış
politika izlemeye başlamış ve bu devletle ittifak kurmaya çalışmıştır.
Bütün bu gelişmelere ek olarak incelediğimiz dönemde OsmanlıBulgar ilişkilerini etkileyen diğer bir amil Bulgaristan hükümeti tarafafından
takip edilen siyasettir.
120
Balkan Savaşları’ndan sonra Kral Ferdinand kendisi gibi Alman ve
Avusturya yanlısı olan Vasil Radoslavof’a yeni kabineyi kurma görevini
vermiştir. Rodoslavof başta Ruslar olmak üzere İngilizler ve Fransızlara
kesinlikle sempati duymamıştır.
Bu dönemde Rus aleyhtarlığının yapılmasının en önemli sebebi,
Ruslar hakkında hep olumlu hisler besleyen Bulgar halkının Balkan
Savaşlarında
Rusların
yanlarında
olmadığını
görmüş
olmalarından
kaynaklanmaktadır. Geçte olsa Bulgar halkı onlarca yıl boyunca Balkanlar
coğrafyasında yürütülen Panislavist ve Osmanlı düşmanlığı üzerine kurulu
politikanın kan bağından daha çok Rusların çıkarlarına hizmet ettiğini
anlamışlardır.
Ruslara beslenen bu antipatinin sebepleri arasında en önemlisi
Dobruca
meselesidir. Çünkü Ruslar Bulgarları Bükreş
Anltaşması’nı
imzalamaya zorlamışlardır. İngiliz ve Fransızlarında hazırlanmasında etkili
oldukları bu antlaşma ile Bulgarlar Dobruca’yı kaybetmişlerdir. Rusların Sırp
ve Yunan emellerini destekledikleri meydana çıkmıştır. Zira Bulgaristan için
Dobruca en az Makedonya kadar önem verilen topraklardandır. İşte bu
durum Rusya’ya olduğu kadar II. Balkan Savaşı’nda Bulgaristan’ı arkasından
vuran Romanya’ya da uzun yıllar boyunca devam edecek gizli bir husumetin
oluşmasına sebep olmuştur. Öyle ki bu husumet neticesinde Bulgaristan I.
Dünya Savaşı’nda Rusya’nın ve Romanya’nın tam karşısında yer almıştır.
Elbette bu bloklaşmada daha öncede belirttiğimiz gibi Almanya ve Avusturya
ile kan bağı bulunan Ferdinand’ın ve Panislavizmi Rusya’nın aleyhine ve
kendi menfaatlerine kullanan, aynı zamanda harp sonrası güçlenen Sırbistan
tehlikesine karşı Bulgaristan kozunu öne sürmek isteyen Avusturya
Macaristan’ın politikalarını da yadsımamak gerekir.
Balkan Savaşları sonrasında Bulgarlar ile diğer Balkan Devletleri
özellikle Yunanistan ve Sırbistan münasebetlerini belirleyen temel unsur
Sırbistan ve Yunanistan hâkimiyetleri altında giren Makedonya’da Bulgarlara
karşı takip edilen siyaset olmuştur. Yunan ve Sırbistan hakimiyeti altındaki
121
Bulgar ve İslamlara karşı giriştiği mezalim karşısında tahammül edemeyen
ahali her şeylerini bırakıp firar etmişlerdir. Yunanistan ve Sırbistan
hükümetleri tarafından Makedonya’da bulunan Bulgarlara karşı irtikâp olunan
bu mezalim Bulgaristan’da Yunanlılara ve Sırplara karşı fevkalade azim bir
kin perurde etmiştir.
Bulgarlar için milli bir ülkü olan Makedonya’ya tümüyle sahip olmaktan
yoksunluk ve ordularının en zayıf ve en uygun olmayan durumunda
Romanyalıların Sofya’ya kadar yürüyerek Bulgaristan’ın en verimli parçasını
kendilerine katmaları Bulgarlar için unutulmaz bir yara açmıştır.
Bulgarlar bu yarayı, ancak Makedonya’dan Sırp ve Yunanlıların eline
geçen kısımları yeniden ele geçirmek ve Romanyalıların aldıkları yerleri geri
almak, daha iyi düşünerek hareket edip ve İkinci Balkan Savaşı’nda kendisini
yenmiş
bulunanlara
bir
intikam
darbesi
indirmek
suretiyle
tedavi
edebileceklerini inanmaktaydılar.
Bu sebeple önce Makedonya’ya ait amaçlarının sağlanmasını öne
almaktaydılar. Ancak Bulgar askeri kuvvetleri aynı zamanda hem kuzeyde
hem de batı ve güneyde Sırp ve Yunana meydan okumaya yetmeyeceğinden
Bulgarlar Osmanlıların ittifakını ve Romanyalıların da tarafsızlığını gerekli
saymaktaydılar.
Romanya’nın
ise
Bulgarlarla
birlikte
hareket
etmesi
Bükreş
Sözleşmesinin hükümlerini bozmak demek olacağından Romanya böyle bir
sorumluluğu üzerine almaktan kaçınmıştır. Zira o günün şartlarında
Romanya’nın çıkarları Bükreş Antlaşması’nın korunması odağındaydı.
Avrupa Harbi çıkıncaya kadar, Romanya Bükreş Antlaşması’nın muhafazası
siyasetini gütmüştür. Sırbistan’ın Avusturya Macaristan ile harbe tutuşması
Bükreş Antlaşması’nı adeta solda sıfır hükmüne itmiştir. Bu hadise
Romanya’nın mevcudiyetini bile tehlikeye sokabilecek nitelikteydi. Bu yeni
şartlarda Balkanlıların menfaatleri Bükreş Antlaşması ile değil, yeni
anlaşmalarla mümkün olabilirdi. Avrupa Harbi çıktığında Balkanlarca sulhu
122
muhafazaya en ziyade Romanya hadım olacaktır. Çünkü sulhperverane
hareket etmekte olan Türkiye ve Bulgaristan ile itilaf ettikten sonra
Balkanlarda bir muharebe zuhuru Romanya için hiçbir fayda temin
etmeyecektir.
Osmanlı İmparatorluğu Balkan Savaşlarının ardından hem büyük
devletlerle hem de Balkan Devletleriyle ittifak arayışlarına hız vermiştir.
Bulgaristan’da Osmanlı İmparatorluğuna yönelme gözlenmiştir. İkinci Balkan
Savaşı’nda Bulgaristan’ın Sırbistan ve Yunanistan ve Romanya karşısında
aldığı büyük yenilgi ve bu savaşta Rusya’nın bile Romanya’nın yanında yer
alarak Bulgaristan’ın karşısına geçmesinin yarattığı hayal kırıklığı bu ülkenin
tekrar Osmanlı İmparatorluğu ile iyi ilişkiler kurmak istemesinin önemli
nedenlerindendir.
Balkan Savaşları’ndan sonra Bulgaristan’ın içinde bulunduğu durum
Bulgaristan’ın sulhperver olmasını veyahut daha ziyade öyle görünmesini
gerektirmektedir.
Balkan Savaşlarının ardından Bulgaristan’la Osmanlı devletinin
ilişkileri düzelir. İki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi karşılıklı çıkar ve
geçmiş savaşlarda kaçırılan fırsatları telafi etme isteğine bağlıdır.
Bu dönemde Osmanlı – Bulgar dostluğu gerektiren ortak menfaatler,
iki
halkın
köken
birliği, nice
yıllar tarihi
beraberliği,
çilelerinin
ve
düşmanlarının, ekonomik ve pratik çıkarlarının ortaklığı, umum düşmanlara
karşı birlikte savaşma gerekliliği, Bulgaristan da kalabalık bir Türk nüfusunun
varlığı ve Bulgaristan’ı İstanbul’un batıda en güvenilir müdafisi yapan iki
komşu devletin coğrafi konumu gibi konulardır.
Gerek Balkan Savaşları’nın Bulgaristan üzerinde oluşturduğu etki
gerekse
bu
zaman
dilimi
içinde
Bulgar
ve
Osmanlı
Devletleri’nin
menfaatlerinin ortaklığı Türk – Bulgar ilişkilerinde bir yakınlaşmanın
doğmasına neden olmuş ancak Avusturya veliahdının Saraybosna’da
öldürülmesine kadar bir Bulgar-Türk ittifakı gerçekleştirilememiştir.
123
Avusturya Veliahdının bir Sırplı tarafından öldürülmesi ile Birinci
Dünya Harbi başlamıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasına yakın
devletlerarası gruplardan birinin içerisinde bulunma ihtiyacı Osmanlı Devletini
harekete geçirmiştir. İtilaf Devletleri bloğuna katılma teşebbüsü başarısız
olan Osmanlı Devleti sonuçta Almanya ile 2 Ağustos 1914’te Türk Alman
ittifakını imzalamıştır.
Almanya, antlaşmanın imzalanmasının ardından Türk ordusunun
Bulgaristan ve Romanya ile birlikte Rusya’ya saldırmasını istemiştir.
Almanya’nın Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki baskısı artınca bu
çerçevede İstanbul, Sofya ve Bükreş ile İttifak Anlaşması imkânları aramaya
başlamıştır. Bundan sonraki safhada Türk Bulgar ilişkileri; Osmanlı
Devleti’nin Bulgaristan’ı müttefik olarak Osmanlı Devleti safına çekme
çabaları temeline dayanmıştır.
Nitekim Bulgaristan’ı aynı safta savaşa girmeye ikna etmek ve
Romanya’nın tarafsızlığını sağlamak için 15 Ağustos 1914’te Talat Paşa ile
Halil Bey Sofya’ya gönderilmiştir.
Halil ve Talat Beylerin bu seyahatleri gerek Bulgar basınında gerekse
Osmanlı basınında çeşitli mütalaalara sebep olmuştur.
Basında çeşitli yankıları görünen Talat ve Halil Beylerin Sofya seyahati
sonucunda Bulgaristan ile Osmanlı Devleti arasında Osmanlı – Bulgar İttifak
ve Dostluk Antlaşması adında gizli bir antlaşma imzalanmıştır.
Bu bağlamda Osmanlı İmparatorluğu Almanya ile yaptığı 2 Ağustos
1914 tarihli İttifak Anlaşmasından 17 gün sonra, 19 Ağustos 1914 tarihinde,
Sofya’da Talat Bey ile Radoslavof arasında bir dostluk ve ittifak anlaşması
imzalanmıştır.
Ancak Talat ve Halil Beyler’in Romanya’nın tarafsızlığını sağlaması
yönündeki girişimleri sonuçsuz kalmıştır. Bizim nasıl savaşa girmeden önce
Bulgaristan’dan emin olmak istediğimiz gibi Bulgarlar da Romanyalılara
124
güvenmek istemişlerdir. Bükreş’teki görüşmeler esnasında, Almanya ve
Avusturya elçileri tarafından Bulgaristan’ın savaşa katılması durumunda
Romanyalıların Bulgaristan’a saldırmamalarını sağlayacak güvence için çok
çalışılmış ancak Romanya böyle bir güvencenin tarafsızlığını çiğnemek
olacağı gerekçesiyle bu güvenceyi vermekten kaçınmıştır.
Osmanlı – Bulgar ittifakına rağmen Bulgaristan üçlü ittifakla beraber
savaşa girmekte acele etmemiştir.
O günün şartları içinde Osmanlıların en önemli siyasi istekleri,
Bulgaristan’ın Almanya ve Türkiye yanında savaşa girmesi meselesiydi.
Bulgaristan’ın İttifak Devletlerinin yanında savaşa girmesi ile Berlin – İstanbul
bağlantısı sağlanmış olacaktı.
Bulgarlar ise daha sonraki gelişmelerden de anladığımız üzere kati
netice hakkında emniyet verici bir kanaat hasıl olmadıkça Bulgaristan’ın
harbe girmesinin doğru olmayacağı nazariyesini müdafaa ediyordu.
Osmanlı Devleti’nin
Bulgaristan’ı biran
evvel Sırbistan’a
karşı
hareketinin lüzumu konusundaki telkinlerine rağmen Bulgaristan çekimser
tavrını uzun bir süre daha sürdürmüştür. Osmanlı, Almanya ve Avusturya ile
yaptığı görüşmeler ve anlaşmalar sonucunda bir hayli taviz kopardıktan
sonra ancak 1915 Ekiminde müttefik devletler safında savaşa katılmıştır.
İncelediğimiz dönemde Bulgaristan’ın takip ettiği politika ülkelerin
uluslararası
sistemden
beklentilerini
ve
hedeflerini
belirleyerek
politikalarını ona göre şekilendirdikleri tezini bir kez daha ispat etmiştir.
dış
125
KAYNAKÇA
ARŞİV BELGELERİ
Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Arşivi
BDH, Kl. 261, D. 855-1084, F. 2.
BDH, Kl. 261, D. 855-1084, F. 6-6.
BDH, Kl. 261, D. 855-1084, F. 6-7.
BDH, Kl. 261, D. 855-1084, F. 7-1.
BDH, Kl. 261, D. 855-1084, F. 7-2.
BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 003-01.
BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 003-02.
BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 003-02a.
BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 005a.
BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 009.
BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 009a.
BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 014.
BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 020.
BDH, Kl. 461, D. 203-1814, F. 001.
BDH, Kl. 461, D. 203-1814, F. 001-01.
BDH, Kl. 461, D. 203-1814, F. 003.
BDH, Kl. 461, D. 203-1814, F. 003-01.
BDH, Kl. 1654, D. 985-9, F. 008.
GAZETELER
Sabah
Tasfir-i Efkâr
126
DİĞER KAYNAKLAR
ACAROĞLU, M.Tüker; Bulgaristan’da Türkçe Yer Adları Kılavuzu, Kültür
ve Turizm Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları: 89, Halk
Edebiyatı Dizisi: 12, Ankara,1988.
AĞANOĞLU, H.Yıldırım; Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Balkanlar’ın Makus
Tarihi Göç, Kum Saati Yayınları,İstanbul,2001.
ARMAOĞLU, Fahir; 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914), 2. Baskı, Türk
Tarih Kurumu Basımevi, Akara, 1999.
ARMAOĞLU, Fahir; 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1980), Cilt.1, Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları.
AVCI, Orhan-V.d.; Tarih El Kitabı:Selçuklular’dan Bugüne, Editör: Ahmet
Nezihi Turan, Grafik Yayınları: 19, Ankara, 2004.
AVCI, Yasemin; “Bağımsız Bulgaristan ile Osmanlı Devleti Arasında Modern
Diploması (1908-1912)”, Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet
Dönemi Türk – Bulgar İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler Kitabı,
Odunpazarı Belediyesi Yayınları: 7, Eskişehir, 2005.
AYDEMİR, Şevket Süreyya;
Tek Adam Mustafa Kemal, C. 1,
Remzi
Kitabevi, İstanbul,1983.
AYDIN, Mahir; Şarki Rumeli Vilayeti, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,
1992.
BAYUR, Yusuf Hikmet; Türk İnkılâbı Tarihi, Cilt: 2, Kısım: 2, Türk Tarih
Kurumu Basımevi, Ankara, 1943.
BAYUR, Yusuf Hikmet; Türk İnkılâbı Tarihi, Cilt: 2, Kısım: 4, Türk Tarih
Kurumu Basımevi, Ankara, 1983.
127
BAYUR, Yusuf Hikmet; Türk İnkılâbı Tarihi, Cilt 3, Kısım: 1, Türk Tarih
Kurumu Basımevi, Ankara, 1983.
Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk ve Türk-Bulgar İlişkileri (1913-1918),
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, No: 16,
Ankara, 2002.
BIYIKILOĞLU, Tevfik; Trakya’da Milli Mücadele, Cilt: 1, Ankara, 1955.
Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi:Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve
Askeri Hazırlıkları ve Harbe Giriş, Cilt:1, Genelkurmay Basımevi,
Ankara, 1991.
BULUT, S; “Tarihsel Açıdan Makodanya Meselesi ve Bölgesel Etkileri”,
Dokuzuncu Askeri Tarih Semineri Bildirileri I, Genelkurmay
Basımevi, Ankara, 2005.
Cemal Paşa; Hatıralar, İstanbul, 1996.
Cemal Paşa; Hatıralar; Çağdaş Yayınları, 1977.
ÇAVDAR, Tevfik; Talat Paşa: Bir Örgüt Ustasının Yaşam Öyküsü, Kültür
Bakanlığı Yayınları.
DELİORMAN, Atlan; Mustafa Kemal Balkanlarda, Türkiye Yayın Evi,
İstanbul, 1959.
DEMİR, Necati; “Balkanlar’ın Parçalanmasında Azınlık Okulları ve Ana Dil
Eğitiminin Rolü”, Dokuzuncu Askeri Tarih Semineri Bildirileri I,
Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2005.
DOBRAV, Angel; “1915 Yılında Bulgar-Türk Sınırının Düzeltilmesi”, XX.
Yüzyılın İlk Yarısında Türk – Bulgar Askeri Siyasi İlişkileri,
Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2005.
128
ERENDİL, Muzaffer; Tarihte Türk – Bulgar İlişkileri, Genelkurmay
Basımevi, Ankara, 1976.
ERİM, Nihat; Devletlerarası Hukuki ve Siyasi Tarih Metinleri:Osmanlı
İmparatorluğu Andlaşmaları, Cilt: 1, Türk Tarih Kurumu Yayınları,
Ankara, 1953.
HALAÇOĞLU, Ahmet; “Balkan Savaşı (1913-1913)”, Türkler, Cilt: 13,
Ankara, 2002.
HALL, Rıchard C.; Balkan Savaşları – 1912-1913: I. Dünya Savaşı’nın
Provası, Çev: M. Tanju Akad, Homer Kitabevi ve Yayıncılık, İstanbul,
2003.
KARAL, Enver Ziya; Osmanlı Tarihi: Birinci Meşrutiyet ve İstibdat
Devirleri (1876-1907), Cilt: 8, Ankara, 1988.
KARAL, Enver Ziya; Osmanlı Tarihi: İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya
Savaşı (1908-1918), Cilt: 9, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,
1996.
KOYLU, Zafer; “Ayastefanos Antlaşması ve Sonrasında Balkanlar’da
Bulgaristan’ın
Osmanlı
ve
Genişleme
Politikaları:
Cumhuriyet
Makedonya”,
Dönemi
Uluslararası
Türk-Bulgar
İlişkileri
Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Odunpazarı Belediyesi Yayınları: 7,
Eskişehir, 2005.
KULOĞLU, Abdullah; “Balkan Devletlerinin Osmanlı İmparatorluğundan
Ayrılma Sebepleri”. Askeri Tarih Bülteni, Yıl: 5, S. 9, Genelkurmay
Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara,1980.
KURAT, Akdes Nimet; Birinci Dünya Savaşı Sırasında Türkiye’de
Bulunan Alman Generallerinin Raporları, Türk Kültürünü Araştırma
Enstitüsü Yayınları: 23, Ankara, 1966.
129
KURAT, Akdes Nimet; Türkiye ve Rusya, Ankara,1990.
OKYAR, Fethi; Üç Devirde Bir Adam, Yayına Hazırlayan: Cemal Kutay,
Tercüman Yayınları, İstanbul,1980.
ÖKSÜZ, Hikmet; “Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı Öncesi
Balkanlarda Yaşamış Olduğu Siyasal Süreç”, Osmanlı, Cilt: 2, Yeni
Türkiye Yayınları, Ankara,1999.
ÖZDEMİR, Yavuz; Bir Savaşın Bilinmeyen Öyküsü, Erzurum Kalkınma
Vakfı Yayınları, Erzurum, 2003.
SAATÇİ, Meltem Begüm; “II. Meşrutiyet Öncesi Makedonya Sorununda
“Bulgar” Rolü”, Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk
Bulgar
İlişkileri
Sempozyumu,
Bildiriler
Kitabı,
Odunpazarı
Belediyesi Yayınları: 7, Eskişehir,2005.
SABİS, Ali İhsan; Birinci Cihan Harbi Harp Hatıralarım, Cilt: 2, Nehir
Yayınları, İstanbul,1990.
Said Halim Paşa; Buhranlarımız ve Son Eserleri, Hazırlayan: M. Ertuğrul
Düzdağı, İz Yayıncılık, İstanbul, 1991.
SANDER, Oral; Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918’e, İmge Yayınları,
Ankara,1989.
SARINAY,
Yusuf;
Tanıması
“Osmanlı
ve
Türk
Devleti’nin
Bulgar
Bulgaristan’ın
İlişkilerinin
Gelişmesi
Bağımsızlığını
(1908-1914)”
Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri
Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Odunpazarı Belediyesi Yayınları: 7,
Eskişehir, 2005.
ŞENTÜRK, Hüdai;
Osmanlı Devletinde Bulgar Meselesi (1850-1855),
Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1992.
130
Talat Paşa’nın Anıları; Yayına Hazırlayan: Alpay Kabacalı, Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları,İstanbul 2000.
Tarihte Türk-Bulgar İlişkileri, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2004.
TAŞKIRAN, Cemalettin; “1913’te Mustafa Kemal Atatürk’ün Sofya’daki
Faaliyetleri ve Birinci Dünya Savaşında Türk-Bulgar Askeri İlişkileri”,
Askeri Tarih Bülteni, Yıl: 1998, Sayı: 45, Genelkurmay Askeri ve
Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1998.
TETİK, Ahmet; Sofya Askeri Ataşesi Mustafa Kemal’in Raporları (Kasım
1913-Kasım1914), Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt
Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2007.
TOLON,
Ahmet
Hurşit;
Birinci
Dünya
Savaşı
Sırasında
Taksim
Anlaşmaları ve Sevr’e Giden Yol, Türk Hava Kurumu Basımevi,
2004.
TOKAY, A.Gül; “Osmanlı-Bulgar İlişkileri”, Osmanlı, Cilt: 2,
Yeni Türkiye
Yayınları, Ankara, 1999.
TOKAY, Gül; “Meşrutiyet Dönemi Dış İlişkileri 1908-1914”, Türk Dış
Politikasının Analizi, Derleyen: Faruk Sönmezoğlu, İstanbul, 2001.
TUĞLACI, Pars; Bulgaristan ve Türk-Bulgar İlişkileri, Cem Yayınevi,
İstanbul, 1984.
TURAN, Ömer; “Sofya’da Türk Askeri Ataşesi Mustafa Kemal (Atatürk)”,
Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri
Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Odunpazarı Belediyesi Yayınları: 7,
Eskişehir, 2005.
131
TURAN, Ömer; “Balkan Savaşlarından Kurtuluş Savaşına Kadar Uzanan
Süreçte Türk-Bulgar İlişkileri (1912-1920)”, XX. Yüzyılın İlk Yarısında
Türk-Bulgar Askeri- Siyasi İlişkileri,
Genelkurmay Basımevi,
Ankara, 2005.
TÜRKMEN, Zekeriya; “Makedonya Meselesi ve Osmanlı Ordusunun
Makedonya Bölgesinde Eşkıya ile Mücadelesi”, Dokuzuncu Askeri
Tarih Semineri Bildirileri I, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2005.
UÇAROL, Rıfat; Siyasi Tarih, İstanbul, 1985.
ÜÇOK, Coşkun; Siyasal Tarih (1789-1960), Ankara, 1978.
ÜLMAN, Haluk; Birinci Dünya Savaşına Giden Yol, Ankara Üniversitesi
Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, No: 355, Ankara,1973.
YAKUT, Kemal; “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bulgaristan Müftülerinin Statüsü
(1878-1929)”, Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi TürkBulgar
İlişkileri
Sempozyumu,
Bildiriler
Kitabı,
Odunpazarı
Belediyesi Yayınları: 7, Eskişehir,2005.
YALÇIN, E.SemihV.d.; Türk İnkilâp Tarihi ve Atatürk İlkeleri, 4. Baskı,
Siyasal Kitabevi, Ankara, 2004.
YALÇIN, DurmuşV.d.; Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, Atatürk Araştırma
Merkezi Yayınları, Ankara,
132
EKLER
133
EK - 1
134
135
136
Sofya Sefâret-i Seniyyesi
Ataşemiliterliği
Aded
50
1 Nîsân 330
1) Bulgaristan - Türkiye münâsebâtı
2) Bulgaristan - Romanya münâsebâtı
3) Bulgaristan - Sırbistan münâsebâtı
4) Romanya - Sırbistan münâsebâtı
5) Yunan
- Sırbistan münâsebâtı
Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye Riyasetine 1
Hükümete muhalif bulunan fırkalar rüesâsı ve ileri gelenler tarafından
İstanbul Muahedesi ahkâmının tasdikine kendileri tarafından muvafakat
edilmeyeceği ve Meriç havzasına tamamen hâkimiyyet te'mîn edilmedikçe
Türkiye ile akd-i i'tilâf mümkin olamayacağı yolunda beyânâtda bulunulduğu
[Şu'be 2'den 200 numro ve 15 Mart 330 târihiyle yazılan tahrîrât] rivayetleri
mukarin-i sıhhat değildir.
Bulgarlar tarafından, Meriç havzasını kamilen yed-i idarelerine
geçirmek ve Edirne'yi tekrar zabt eylemek gibi, emeller beslenmesi ihtimâlâtı
müsteb'ad değil ise de, Bulgaristan'ın vaz'iyyet-i hâzırası devam eyledikçe
Devlet-i Aliyyeye karşı dost-âne bir politika ta'kîbini yalnız hükûmet-i
hâzıraya değil ileride mevki'-i iktidara gelmesi muhtemel olan dîger partilere
de lüzumlu add etdirmekdedir.
Malinofun ve muhalif fırkaların dîger ba'zı rüesâsının son intihabat
esnasında îrâd eyledikleri siyâsî beyânâtda bu arz etdiğim zemînde idâre-i
kelâm eyledikleri, sözüne i'timâd edilir zevat tarafından ihbar edilmişdir.
137
Maa-mâ-fîh bu misilli kavliyyâta lüzumundan fazla ehemmiyyet atf
edilmeyerek, haricî politikası haricî cereyanlarla tahavvül eden Bulgaristan'ın
meslek-i siyâsîsi dâima taht-ı tarassudda bulundurulmak îcâbât-ı hâldendir.
Fikr-i âciz-ânemce, Edirne'nin lâyıkı vechle tahkîm edilmesi ve nazar-ı
müsamaha ile görülemeyecek derecede mühimm bir kuvvetin Edirne
havâlîsinde (Trakya'da) mevcûd bulundurulması ve tedâbîr-i sâire-i
askeriyyenin ittihâzı, Bulgaristan'ın âtiyen ittihâz edeceği haricî politikanın
lehimizde kalmasını intaç edecek en mühimm vâsıtadır.
2
Bulgaristan ile Romanya münâsebâtına atf-ı nazar edildikde, henüz bu
münâsebâtın Bulgarlarca memnûniyyet-bahş bir seki almamış olduğu
görülür. Çünki Bükreş Muahedesi ahkâmının tamâmi-i icrasında
Romanyalılar
henüz
bir
gûnâ
tebeddülat
ve
ta'dîlâta
müsâid
görünmemekdedi.
Romanya
ve
Bulgaristan
sefîrleri
ara
sıra
şu
son
günlerde
memleketlerine gidib gelmekde ve bu seyahatlerine paskalya yortularını vesîle
göstermekde iseler de bu tebdîl-i mekânların diğer bir mâhiyyeti olduğunda
şüphe yokdur.
3
Bulgaristan ile Sırbistan arasındaki münâsebâtda henüz bir tahavvül
hâsıl olmamışdır. Rusların bu iki devlet beyninde hâl-i sabıkın iadesi için
kemâl-i germî ile çalışdıkları ve devleteyn beyninde tekrar bir ittifakın akd
olunması hâlinde tarafeyne Yunanistan'da ba'zı ta'vîzât bile gösterdikleri ve
fakat Bulgarların - bu gibi va'dlere atf-ı ehemmiyyet etmeyerek, kendilerine
Sırblar tarafından Sırbistan'da, arazî ve iktisadî menâfi' te'mîn edildiği
takdîrde Rus nasâyihini ısfâ' edebilecekleri yolunda - beyânâtda
bulundukları rivayetleri de deveran etmekdedir.
138
4
Romanya ile Sırbistan arasında bir ittifakın akdine dâir hiçbir emare
mevcûd değildir. Yalnız Tuna üzerinde bir köprü inşâsı (Bulgarlarla olandan
başka) için akd edilen mukavelenin İskopçina tarafından müttehiden tasdîki
ve bu vesîle ile Romanya lehinde hararetli nümâyişâtda bulunulması
devleteyn beynindeki münâsebâtın pek samîmî olduğuna delâlet ederse de,
islav amalinin başlıca âmillerinden bulunan Sırbistan'ın Romanya ile olacak
dostluğunun ne noktaya kadar gidebileceği cây-i teemmüldür.
Harb-i ahîr esnasında bir mevki'-i mümtaz işgal etmiş olan ve bugün
Avrupa gruplarından mümkin mertebe tecerrüdle Balkanlarda hakem rolünü
oynamak kabiliyyetini kendinde görmekde bulunan Romanyalıların islav
cereyanını ta'kîbe kolay kolay muvafakat edecekleri teslîm edilemez.
Romanya, karşısında kuvvetli bir Türkiye gördüğü takdîrde daha
ziyâde ona temayül edeceği vârid-i hâtır-ı âcizî olmakdadır.
5
Yunanistan ile Sırbistan arasında İkinci Balkan Harbi'nden evvel
mevcûd ittifak el-yevm samîmiyyet dâiresinde devam etmekdedir. Çünki
Bulgarlar Sırbistan ve Yunanistan'a karşı ba'zı emeller beslediklerini
saklamadıkları gibi Arnavudluk hükûmet-i cedîdesine mukarenete sarf-ı
mesaî eylemekde ve Sırbistan ve Yunanistan'da birçok iğtişâşâta meydan
hazırlayacak - el altından - çeteler tertîb etmekdedirler. Böyle bir hâlin
karşısında Sırblar ile Yunanlıların tedâbîr-i lâzıme-i tahaffuzıyyeden olmak
üzre müttefik kalmaları pek tabiî görülür.
Ahîren Selanik hakkında Sırbistan ve Yunanistan beyninde imza'
edilen i'tilâf-ı iktisadî, beynlerindeki samîmiyyete pek alenî bir nişanedir.
139
Sırbistan'ın bu i'tilâf dolayısıyla Selânik'de te'mîn etdiği menâfi'
Avusturya'yı telâşa düşürmüş ve menâfi'-i mezkûreden fazla bir takım
imtiyâzât talebine kadar kıyam etdirmişdir.
Sırbistan'ın Gevgili civarında mühimm kuvvetler tahşîd eylediğine dâir
mevsuk hiçbir ma'lûmât mevcûd değildir [Şu'be 2'nin istîzâh etdiği bir
noktadır] ve (Sırbistan - Yunanistan) münâsebât-ı hâzırası dahi böyle bir tedbîri
istilzam edecek mâhiyyetde değildir.
Gevgili havâlisinde mu'tâdm fevkinde fazla bir kuvvet bulundurulduğu
tahakkuk ederse, bunun o havalideki Bulgar ahâlî ve bi-l-hâssa Bulgar
çetelerinin faâliyyet-i muhtemelesi karşısında te'mîn-i inzibât-ı mahallî
maksadına atfedilebileceği mütâlaasındayım.
Sofya Ataşemiliteri Erkân-ı Harbiyye Kaim-makamı M. Kemâl
140
EK - 2
141
Sofya Sefâret-i Seniyyesi
Ataşemiliterliği Aded 59
28 Nîsân 330
Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye Riyasetine
Askerî
büdce
gönderildi
Esliha
sipariş edildi
1) Subraniye'ye tevdi' olunan askerî büdce ve şâir kanun lâyihaları
leffen takdîm ve tesyâr kılınmışdır. Askerî büdce muhteviyyâtı hakkındaki
mütâlaâtımı ayrıca bir raporla arz edeceğim.
2) Bulgaristan
hükümetinin
yeniden
12
Nîsân
1914
târihinde
Avusturya ve Macaristan fabrikalarına (50.000) elli bin manliher ve (10.000)
on bin karabine sipariş etdiğini mevsuk bir menba'dan öğrendim. Bu
eslihanın 2/3'ü Vaffen Stayer Fabrique ve 1/3'ü Budapeşte'deki fabrikaya
sipariş edilmişdir.
Sofya Ataşemiliteri
Erkân-ı Harbiyye Kaim-makamı
M. Kemâl
142
EK – 3
143
144
145
Sofya 16/17 Temmuz 1330
Mahsûs ve mahremdir.
Harbiyye Nezâreti ve Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye Riyasetine!
Bir hafta evvel Avusturya Ataşemiliterinin iki misafiri gelmişdi. Bunların iki
Avusturya Erkân-ı Harbiyye zabiti olduğu ve geldikleri günden beri Avusturya
Sefaretinde hafî olarak mütemadiyen çalışmakda olduklarını ve ataşemiliterin
bunlarla Bulgar Erkân-ı Harbiyyesi arasında bir temas ve irtibat muhafaza
etmekde olduklarını anlıyorum.
Tahminime
nazaran,
Bulgar
ordusu,
tamamen
Avusturyalılar
tarafından gösterilecek hedef-i sevk-ül-ceyşîye karşı isti'mâl olunacakdır ve
gelmiş olan erkân-ı harbiyye zâbitânı hükümetlerinden aldıkları ta'lîmâta ve
Bulgar Erkân-ı Harbiyyesinden verilen esâsât dâhilinde çalışmakdadırlar.
Bulgarlar, bizi, Avusturya politikasına meczûb ve Bulgar dostluğuna riayetkar
vaz'iyyetde tesbît ederek îcâbında Romanya ordusuna teveccüh etmeyi
düşünebilirler. Ve Sırb ordusunun Avusturya ordusu tarafından ezileceğini ve
Yunan ordusunun dahi aynı darbeye ma'rûz kalmakdan havf ederek ve belki
Avusturya'nın va'd edeceği bir mükâfata mukabil yerinde kalacağını me'mûl
ederler. Neticede Avusturya'nın mükâfatı olarak Makedonya'dan bir kısım arazî
ve Romanya'dan Dobruca'yı elde etmeyi tasavvur edebilir.
Bulgarlar, böyle bir neticeye dest-res olurlarsa cidden âtilerini pek kuvvetli
te'mîn etmiş bulunurlar. Büyük ve kuvvetli bir Bulgaristan teşekkül etmiş olur.
Ve ondan sonra da Bulgaristan'ın şimalde ve garbdeki amali tatmin
edilmiş olur, fakat herhalde Bulgaristan bu vaz'iyyetiyle kanâat etmek
istemeyecekdir.
Bu takdirde kendisi için sâha-i tevessü' şark istikametinden başka yerde
olmayacakdır.
146
Binâen aleyh, vaz'iyyet-i hâzıra ilcâsıyla Bulgaristan'a müteveccih
görünen tâli'in tecellîsine müsâade etmek Türkiye'nin âtisi için mühimm bir
tehlike ihzar etmekdir.
Bu sebeble, bizim için, hatırıma gelen sûret-i hareketi - ki zât-ı nezâret
penâhîlerince de o yolda olacağını tahmin ediyorum - arz etmeyi münâsib
görüyorum.
Bulgarların bizi birçok suretlerle iğfale çalışacaklarına şübhe yokdur.
Fakat, biz, zâten hiçbir Avrupa grubuna irtibât-ı kat'î hâsıl etmemiş
bulunduğumuzdan bu ilk safhalarda zahiren muhâfaza-j sükûnet eden
Bulgarlara - telâkki eyledikleri gibi dost görünmekde hiçbir be's
görmeyebiliriz. Ve safahât-ı hâdisât yukarıda tahmîn eylediğim gibi cereyan
eylediği takdirde o dostluğumuzu bizce lâzım olduğu kadar temadi etdiririz.
Ancak Avusturya - Sırbiya muharebesi umûmiyyet ve ihtilât peyda eder
ve Igar ordusu Romanya'ya angaje olursa bence, bizim yapacağımız şey âsi
pek kolay olacak bir sebeble Bulgaristan'ı çiğnemekdir.
Hem böyle bir hareket Yunanistan'la da Adalar mes'elesinde bizim
ınâfiimize uzlaşmak imkânını te'mîn edebilir zann ederim. Bu tarz •eketimizin
Avusturyalılarda hâsıl edeceği adem-i hoşnûdiyyetin ne te'sîri Rusya'da mûcib
olacağı
memnûniyyetin
âtîmizce
ne
fâidesi
olabileceği
:-ı
nezâret
penâhîlerince daha güzel takdîr buyurulur. Harbin kesb-i lûmiyyet eylemesi
hâlinde sâkit ve âtıl kalınabileceğini zann etmiyorum.
Fa'âliyyete geçilmediği takdîrde - tefevvuk-ı bahrîmizin karîben
lassulünü kabul ediyorum - Yunanistan'a karşı hareket ederek Adalar is'elesini
hâil ederiz. Fakat ordumuzu - Bulgarlar müsâade etseler dahi-lânik'e kadar
yürümekden bile büyük faydalar intizâr etmiyorum. Bil-akis (garların bir
hıyanetinden korkarım.
147
Hulâsa
Bugün
içinde
bulunduğumuz
hâdise-i
fevk-al-âdeden
Osmanlı
ıkûmetinin istihsâl edebileceği en faydalı netîce bile Bulgaristan'ı kesb-i îmet
etmekden men' ve Adalar mes'elesini lehimize hâil çârelerinin /hîdiyle vâsıl
olunacağı i'tikadında bulunduğum ma'rûzdur.
M. Kemâl Sofya Ataşemiliteri
148
EK - 4
149
150
151
Şifre
8 Ağustos 330
Harbiyye Nezâretine
Dünki telgraf-nâmeniz Tal'at Bey'in müfârekatından sonra geldi.
1)Neticesinin tedâfüî bir ittifak akdinden ibaret olduğunu anladığım
müzâkerâtın sûret-i cereyan ve tafsilâtından bî-gâneyim. İttifâk-nâme imza'
olunmadan evvel Harbiyye Nazırının bir iki güne kadar Bulgar ordusunun
sefer-berliğe başlayıb Sırbistan'a taarruzu muhtemeldir diye olan ifâdesinin
tatbîk olunacağına dâir imzadan sonra hiçbir emare yokdur. Anladığıma göre
hey'etimiz bu ciheti kabul etdirememişdir.
Bulgarların Sırbistan'a karşı sür'atle hareketin lüzumu emriniz vechle
telkîn edilmekdedir. Ancak hiç olmazsa Alman Fransız ordularının netîce-i
müsademesi görülmeden Rusları gücendirmemek ve Rusların taleb ve
tavsiyesi üzerine bî-taraflığı muhafaza etmek azminde bulundukları ve
çetelerin bile Makedonya'ya geçmesine müsâade eylemedikleri görülüyor.
2) Bulgaristan'da henüz bir hareket emaresi yokdur. Varna ve Burgaz
limanları torpiller ile sedd olundu.
3) Avusturya ataşemiliterinin tahmîn üzerine vuku' bulan ifâdesine
nazaran Avusturya'nın Sırb ordusuna taarruz eden ordusu 300.000 kişi
mevcudunda bulunuyormuş.
Fi-l-hakika böyle ise ve Avusturyalıların bugüne kadar Sırb ordusuna
sefer-berlik ve tecemmuda ve mühimm istikâmetlerdeki mevâziin tahkiminde
bahş eyledikleri müsâadât ve geçen Balkan Harbi'nde Sırb ordusunun 15 bin,
Karadağlar ile beraber 390.000 kişilik bir kuvvetin taht-ı silâha celbine muvaffak
olduğu nazar-ı dikkate alınırsa Avusturya'nın Sırbistan'a tahsîs olunan
ordusunun ihtimâl-i muvaffakiyyeti pek zaîf oluyor.
152
Dün Niş menâbiinden gelib Sırb ordusunun muvaffakıyyâtından bahs
eden telgraf-nâmeler üzerine Avusturya ataşemiliterine bâlâdaki mülâhazatı
söyledim ve kendisini Bulgar ordusunun bir an evvel Sırb ordusuna
taarruzunu te'mîn için Harbiyye Nezâreti ve Erkân-ı Harbiyye Dâiresinde
demarş(?) yapmayı teşvîk ettim.
îcâb edenlerle görüşdü. Aldığı cevâblar Romenlerden, Yunanlılardan ve
Rusya'nın
deyargümânından(?)
korkmakda
oldukları
için
hareket
edememekde bulundukları tarzında olmuş. Buna mukabil Türk ordusu ve
Karadeniz'de ihrâz-ı fâikıyyet eden Türk donanması böyle tereddüdlere mahall
bırakamayacağı beyânına karşı en son "Bulgar efkâr-ı umûmiyyesi ve hattâ ordu
zâbitânının bir kısmı Rus aleyhinde harekete müsâid değildir." Bir de Türk
ordusu bize muavenet için Bulgaristan'a girerse bir daha çıkmak, bırakmak
istemeyeceği arazî vardır. Cevâbında tevakkuf ediyorlar, ki bendenizin de
gerek ricâl-i askeriyye ve gerek ricâl-i sâireden işiddiğim sözler bu tarzdadır.
Bugün hâsıl olan kanâat şudur ki Bulgarlar Avusturyalıları aldatıyorlar.
4) On gün evvel Sırbistan'a geçmek üzre Selânik'e 8 obüsün (çapı ve
sâiresi ma'lûm değil) geldiğini ve mezkûr obüslerin Meladenovac'a
gönderildiğini istihbar eyledim.
M. Kemâl
153
EK – 5
154
155
Mahrem ve mahsûsdur
24 Teşrîn-i evvel 1330
Başkumandanlık Vekâleti Erkân-ı Harbiyye Reîsi Kaim-makam
İsmail Hakkı Bey'e
Kardeşim,
İ'tilâf hükümetlerine karşı i'lân-ı muhasamat edildiği zaman
hükümetimizin, Sofya Sefareti vasıtasıyla, Bulgar Hükümetine vuku' bulan
teblîgata cevaben Reîs-i Nuzzârın "Efkâr-ı dâhiliyyenin Almanya lehine
harekâta müsâid olmadığı ve fakat Yunanistan'ın Devlet-i Âliyyeye karşı
muhasamata
başlaması
hâlinde
ol
bâbdaki
ittifakımız
mucibince
Bulgaristan'ın dahi Yunanistan aleyhine hareket edeceği" yolunda verdiği
cevâbı ve sefîrin buna inzimam eden mütâlâası vâsıl-ı ıttılâınız olmuşdur.
Ben, General Fiçef'in, nokta-i nazarını istişmâm eylemek maksadıyla
Yunan ordusu hakkında istihsâl eylediğim ma'lûmâtı vermek bahanesiyle
kendisinden mülakat taleb etdim. Müşârün-ileyh vâki' olan suâllerime verdiği
cevâblarda, fevk-al-âde ihtiyatlı idâre-i kelâm ediyor, adetâ hiçbir fikr, hiçbir
ma'nâ izhâr etmiyordu. Bütün cevâbları "Türkiye'nin Harb-i Umûmîye iştirak
etmesi zamanının geldiği Almanya Hükümetince takdîr ve ta'yîn edilmiş
olacakdır" cümlesiyle hulâsa edilebilir.
Almanya ve Avusturya Ataşemiliterleri de Fiçef ile görüşmüşler.
Golç'un Generale "Artık Bulgaristan'ın da Sırb ve Yunan aleyhine Osmanlı
kuvvetleriyle müştereken taarruz etmesi zamanının geldiğini" beyân etmesi
üzerine müşârün-ileyh "Fi-l-hakika bundan münâsib hareket-i askeriyye
olamaz; ancak Türklerin fikri Gümülcine havalisine sâhib olmakdır. Hâl-bu-ki
bu arazî bütün Makedonya'dan pek çok kıymetlidir. Her hâlde buralarını
Türklere terk edemeyiz" demiş.
Lakse, ismini vermek istemediği bir nazırın kendisine "Bulgaristan bîtaraflığı muhafaza etmekle Avusturya'ya pek büyük hizmet eylemekde
olduğunu ve Yunanlılar Türkiye'ye karşı harekât-ı hasm-âneye başladıkları
156
takdîrde dahi Bulgaristan Hükümetinin bî-taraflığı muhafazaya devam
edeceği" beyanâtında bulunduğunu söyledi.
Gerek Golç ve gerek Lakse'nin şahsî kanâatleri, Yunanistan bizim
aleyhimizde hareket etdiği takdîrde dahi Bulgaristan'ın kımıldamayacağı
merkezindedir. Benim, de, bu noktada Bulgarlara hiç i'timâdım yokdur.
* Sırb ve Yunan taht-ı işgalinde bulunan Makedonya'daki çetelerimizin
harekâtı netîcesi olarak oralardaki ahâlî-yi İslâmiyye mahv ü perîşân
edilmekdedir. 800'ü mütecaviz İslâm Ustrumca'ya iltica' eylemiş, orada aç ve
sefîl bir hâldedir. Çete rüesâsından ba'zıları Sofya'ya geldi. Bunlar sevk-i
tabîiyle bize müracaat ediyor ve ne yapmak lâzım geleceğini soruyorlar.
Müşterek hareket eyledikleri Bulgar komitesinin birçok noktalarda verdikleri
sözlere riâyet eylememekde olduklarından ve hudûd me'mûrlarına Bulgar
Harbiyve Nezâretinden Sırbive'deki İslamların nrplarrian Mrrotiorino
müsâade olunması teblîğ edildiğinden ve sâireden bahs ediyorlar ve hicret
etmiş bulunanların emr-i iaşesinin te'mînini taleb ediyorlar.
Bugünlerde, Sofya'da, ba'zı Bulgar komite rüesâsı içtimâ' edib hareket
edip etmemek hususunda müzâkerâtda bulunuyorlar. Bulgar komitesi
rüesâsı ve efradı muhtelif fikrde birtakım kesândır içlerinde Rusofil olanlar az
değildir.
Protokerof gibi en ileri gelen ba'zı reîsleriyle bi-l-münâsibe görüşdüm.
Yakında harekete hazırlanmakta olduklarını beyân ediyorlar fakat bu ifâdeyi
tevsîk edecek henüz bir emâre-i fi'liyye yokdur.
* Bence, bütün harekâtımızda Bulgaristan'ı hareket etmiş görmedikçe
ona karşı tedâbîr-i ihtiyâtiyye ahzında müsamaha eylemek caiz değildir.
* Başlanılan azîm işden, Millet-i Osmâniyyenin yüzü gülerek çıkması
ve ordumuzun Balkan Harbi'nde yüzüne sürülen namus lekelerinin silinmesi
zamân-ı mes'ûdînin hululüne intizâren gözlerinizden öperim kardeşim.
M. Kemâl
157
EK – 6
158
EK - 7
159
EK - 8
160
EK - 9
161
EK - 10
162
EK - 11
163
EK - 12
164
EK - 13
165
ÖZET
ERYAMAN, Ayşe. Birinci Dünya Savaşı Arifesinde Türk-Bulgar İlişkileri,
Yüksek Lisans Tezi, Ankara,2009.
Birinci Dünya Savaşı arifesinde Türk-Bulgar ilişkileri, Balkan
Savaşları’nın Bulgaristan üzerinde oluşturduğu etki ve bu zaman dilimi içinde
Bulgar ve Osmanlı Devleti’nin menfaatlerinin ortaklığı nedeni ile yeni bir
yakınlaşma sürecine girmiştir. Bu süreçte Bulgaristan tarafından Osmanlı
Devleti’ne karşı bir yönelme gözlenmiştir. İkinci Balkan Savaşı’nda
Bulgaristan’ın Sırbistan, Yunanistan ve Romanya karşısında aldığı büyük
yenilgi ve bu savaşta Rusya’nın dahi Romanya’nın yanında yer alarak
Bulgaristan’ın karşısına geçmesinin yarattığı hayal kırıklığı nedeni ile
Bulgaristan tekrar Osmanlı Devleti ile iyi ilişkiler kurmak istemiştir. Balkan
Savaşları ardından Bulgaristan ile Osmanlı Devleti’nin ilişkileri düzelmiştir. İki
ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi karşılıklı çıkar ve geçmiş savaşlarda
kaçırılan fırsatları telafi etme isteğine bağlıdır.
Birinci Dünya Savaşı çıkmasına yakın devletlerarası guruplardan
birinin içerisinde bulunma ihtiyacı Osmanlı Devleti’ni harekete geçirmiştir.
İtilaf Devletleri bloğuna katılma teşebbüsü başarısız olan Osmanlı Devleti
sonuçta Almanya ile 2 Ağustos 1914 tarihinde Türk-Alman ittifakını
imzalamıştır.
Almanya antlaşmanın imzalanmasının ardından Türk ordusunun
Bulgaristan ve Romanya ile birlikte Rusya’ya saldırmasını istemiştir.
Almanyanın Osmanlı Devleti üzerindeki baskısı artınca bu çerçevede
İstanbul, Sofya ve Bükreş ile ittifak antlaşması imkanları aramaya
başlamıştır. Bundan sonraki safhada Türk-Bulgar ilişkileri, Osmanlı
Devleti’nin Bulgaristanı müttefik olarak Osmanlı Devleti safına çekme
çabaları temeline dayanmıştır.
Anahtar Kelimeler:
1-Bulgarlar,
2-Bulgaristan,
3-Bulgaristan ve Osmanlı Devleti,
4-Balkanlar,
5-Birinci Dünya Savaşı ve Bulgaristan
166
ABSTRACT
ERYAMAN, Ayşe. Turkish - Bulgarian Relations on the Eve of World
War I, Post Graduate Thesis, Ankara, 2009.
The Turkish- Bulgarian Relations intensified in this period because of
the impact of Balkan Wars on Bulgaria and the common interests of Bulgaria
and Ottoman Empire in this period. An inclination of Bulgaria towards
Ottoman Empire is observed in this period. Bulgaria was intent to build good
relations with Ottoman Empire because of the fact that it was heavily
defeated by Serbia, Greece and Romania in the First Balkan War and
because of the fact that it was disappointed due to the fact that even Russia
took the side of Romania against it. Bulgarian and Ottoman relations were
promoted in the aftermath of Balkan Wars. The reason behind the promotion
of relations between the two countries is based on the mutual interests and
the desire of both parties to recover the missed opportunities in the past.
The need to take part in one group of countries organized just before
the World War I urged the Ottoman Empire to take action. Having failed in
taking part in Allied Powers,
Ottoman Empire signed the Turkish- German Friendship Pact on 2
July 1914.
After signing the Pact, Germany wanted Ottoman Empire to attack
Russia together with Bulgaria and Romania. Seeing that German make
impression on Ottoman Empire after signing the Pact, İstanbul (Ottoman
Empire) sought ways to make alliance agreement with Sophia and
Bucharest. In the next phases, the Turkish- Bulgarian relations depend on
Ottoman Empire’s attempt to make Bulgaria its alley.
Key Words:
1- Bulgarians
2- Bulgaria
3- Bulgaria and Ottoman Empire
4- The Balkans
5- World War I and Bulgaria
Download