T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİ BİLİM DALI BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ARİFESİNDE TÜRK - BULGAR İLİŞKİLERİ YÜKSEK LİSANS TEZİ Hazırlayan Ayşe ERYAMAN Tez Danışmanı Doç. Dr. Vahdet KELEŞYILMAZ Ankara – 2009 ONAY Ayşe ERYAMAN tarafından hazırlanan “Birinci Dünya Savaşı Arifesinde Türk-Bulgar İlişkileri” adlı bu çalışma 30/06/2009 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği ile başarılı bulunarak jürimiz tarafından Tarih Anabilim dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir. (Unvanı, Adı ve Soyadı) (Başkan) Prof. Dr. Mehmet ŞAHİNGÖZ (Unvanı, Adı ve Soyadı) Prof. Dr. Mustafa TURAN (Unvanı, Adı ve Soyadı) Doç. Dr. Vahdet KELEŞYILMAZ i ÖNSÖZ Bu çalışmada, Birinci Dünya Savaşı arifesinde İttifak ve itilaf Devletleri gruplarının oluşmaya başladığı bir dönemde Balkan Savaşları’ndan yenilerek çıkan ve bundan sonraki süreçte uluslararası sistemden beklentilerini ve hedeflerini belirleyerek dış politikasını şekillendiren Bulgaristan ile Türkiye arasındaki ilişkiler özellikle dönemin basınına dayanılarak aydınlatılmaya ve değerlendirilmeye çalışılmıştır. Birinci Dünya Savaşı arifesinde Balkan Savaşları’nın getirdiği yeni durum çerçevesinde gerek Sırbistan ve Yunanistan tarafından Makedonya’daki Türk ve Bulgar’a karşı takip edilen politikalar ve gerekse Avusturya – Macaristan ve Rusya’nın uyguladıkları yeni Balkan politikaları ile Türk-Bulgar ilişkileri yeni bir gelişme sürecine girmiştir. Bu süreçte Bulgaristan tarafından Türkiye’ye karşı bir yönelme gözlenmiştir. İkinci Balkan Savaşı’nda Bulgaristan’ın Sırbistan, Yunanistan ve Romanya karşısında aldığı büyük yenilgi ve bu savaşta Rusya’nın bile Romanya’nın yanında yer alarak Bulgaristan’ın karşısına geçmesinin yarattığı hayal kırıklığı bu ülkenin tekrar Osmanlı Devleti ile iyi ilişkiler kurmak istemesinin önemli nedenlerindendir. Balkan Savaşları’nın Bulgaristan üzerine oluşturduğu etki ve bu zaman dilimi içinde Bulgaristan ve Osmanlı Devleti’nin menfaatlerinin ortaklığı Türk-Bulgar ilişkilerinde bir yakınlaşmanın doğmasına neden olmuştur. Avusturya Veliahdının bir Sırplı tarafından öldürülmesi ile Birinci Dünya Harbi başlamış, bundan sonraki safhada Türk-Bulgar ilişkileri, Osmanlı Devleti’nin Bulgaristan’ı müttefik olarak Osmanlı Devleti safına çekme çabaları temeline dayanmıştır. Başta dönemin önemli gazeteleri olan Tasfir-i Efkâr ve Sabah Gazeteleri ile arşiv belgelerinden yararlandığımız bu çalışmada bana yol gösteren ve desteğini esirgemeyen değerli Hocam Doç. Dr. Vahdet KELEŞYILMAZ’a teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca çalışmamın redaksiyonundaki yardımlarından dolayı Mustafa BOSTANCI’ya teşekkür ederim. Ayşe ERYAMAN Ankara,2009 ii İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ ............................................................................................................ i İÇİNDEKİLER ................................................................................................. ii KISALTMALAR ............................................................................................. iv GİRİŞ ..............................................................................................................1 I. BÖLÜM BALKAN SAVAŞLARI’NDAN SONRA TÜRKİYE - BULGARİSTAN İLİŞKİLERİ A- BALKAN SAVAŞLARI’NIN YARATTIĞI YENİ DURUM ..............................7 B- MAKEDONYA MESELESİ........................................................................10 C-AVUSTURYA-MACARİSTAN İMPARATORLUĞU VE RUSYA’NIN BALKAN POLİTİKALARI...........................................................................15 D-BULGARİSTAN’IN DURUMU VE TÜRK –BULGAR İLİŞKİLERİ...............20 1- Bulgaristan’ın Siyasi Durumu...............................................................20 2- Bulgaristan’ın Ekonomik Durumu.........................................................28 3- Bulgaristan’ın Askeri Durumu ..............................................................32 II. BÖLÜM TÜRK-BULGAR YAKINLAŞMASI A- BULGARİSTAN’IN BALKAN DEVLETLERİ İLE İLİŞKİLERİ VE TÜRK-BUGAR İLİŞKİLERİNE YANSIMASI .............................................36 1- Bulgaristan-Yunanistan İlşkileri............................................................36 2- Bulgaristan-Sırbistan İlişkileri...............................................................41 3- Bulgaristan-Romanya ilişkileri..............................................................45 B- TÜRK-BULGAR İTTİFAKINI HAZIRLAYAN GELİŞMELER......................50 1- Balkan Savaşları’ndan Sonra Bulgaristan’ın Takip Ettiği Siyaset.................................................................................................50 2- Türk-Bulgar İttifakını Gerektiren Ortak Menfaatler ...............................54 iii III. BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ARİFESİNDE TÜRKİYE ve BULGARİSTAN A- SARAYBOSNA SUİKASTİ’NİN TÜRKİYE VE BULGARİSTAN ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ ..........................................................................61 1- Saraybosna Suikasti’nin Bulgaristan’daki Yankıları ve Bulgaristan’ın Takip Edeceği Politikanın Belirtileri......................................................61 2- Saraybosna Suikasti ve Türkiye’nin Takip Edeceği Bulgaristan Siyaseti ................................................................................................67 B- TÜRKİYE’NİN BULGARİSTAN’I MÜTTEFİK OLARAK KENDİ SAFINA ÇEKME GİRİŞİMLERİ..............................................................................71 1- Talat ve Halil Beyler’in Sofya ve Bükreş Seyahatleri ve Bu Seyahatlerin Yankıları ....................................................................71 2- Rusya ve İtilaf Devletleri’nin Bulgaristan Politikası ve Bulgaristan Kamuoyu..............................................................................................84 3- Talat ve Halil Beyler’in Sofya ve Bükreş Seyahatlerinin Sonuçları ve Türk-Bulgar Dostluk ve İttifak Antlaşması ..........................................101 4- İttifak ve Dostluk Antlaşmasından Sonra Bulgaristan Tarafından Takip Edilen Siyaset ..........................................................................110 SONUÇ.......................................................................................................117 KAYNAKÇA ...............................................................................................125 EKLER........................................................................................................132 ÖZET ..........................................................................................................165 ABSTRACT ................................................................................................166 iv KISALTMALAR a.g.e. : Adı geçen eser a.g.m. : Adı geçen makale Arş. : Arşiv BDH : Birinci Dünya Harbi C. : Cilt Çev. : Çeviren D. : Dosya Der. : Derleyen Ed. : Editör F. : Fihrist Haz. :Hazırlayan K. : Kısım Kl. : Klâsör S. : Sayı s. : Sayfa TTK : Türk Tarih Kurumu v.d. : ve devamı Yay. Haz. : Yayına Hazırlayan GİRİŞ Başta Rusya olmak üzere Avrupalı emperyalist devletler, Balkanlarda nüfuz kurmak amacıyla, bu coğrafyada yaşayan etnik unsurları kışkırttılar ve yüzyıla aşkın bir süredir devam eden düşmanlıkların tohumlarını ektiler. Bu tarihsel sürecin en önemli tetikleyicilerinden biri 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı ve hemen arkasından imzalanan Ayastefanos ve Berlin Antlaşmalarıydı.1 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nda ağır bir yenilgi alan Osmanlı Devleti, 3 Mart 1878’de Ayastefanos Antlaşması’nı imzalamak zorunda kaldı. Avrupa ve Balkanları altüst eden anlaşmanın sonucunda Büyük Bulgaristan kuruldu.2 Ayastefanos Antlaşması, sınırları kuzeyde Tuna Nehri, doğuda Karadeniz, güneyde Ege Denizi ve batıda Arnavutluk’a dayanan bir Bulgaristan kurulmasını ön görmekteydi.3 Ayrıca Karadağ, Sırbistan ve Romanya topraklarını genişletip ve bağımsızlıkları kabul ediliyordu. Ayastefanos Antlaşması ile Osmanlı Devleti parçalanmakta bir Tuna ve Balkan Devleti olmaktan uzaklaşmaktaydı.4 Nevar ki İngiltere ve Avusturya, Rusya’nın bölgede etkin bir hale gelmesine, şark meselesini bölgede kendi lehine çözmüş olmasına ve yeni kurulan devletlerin toprak bütünlüğüne itiraz ettiler.5 1 Kemal Yakut, “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bulgaristan Müftülerinin Statüsü (1878-1929)”, Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Eskişehir, Odun Pazarı Belediyesi Yayınları:7, 2005, s. 335. 2 Yakut, a.g.m., s. 335. M. Türker Acaroğlu, Bulgaristan’da Türkçe Yer Adları Kılavuzu, Ankara, Kültür ve Turizm Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları:89,halk Edebiyatı Dizisi:12, 1988, s. 29. Mahir Aydın, Şarki Rumeli Vilayeti, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi,1992, s. 17. 3 Yusuf Sarınay, “Osmanlı Devleti’nin Bulgaristan’ın Bağımsızlığını Tanıması ve Türk Bulgar ilişkilerinin Gelişmesi (1908-1914)”, Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Eskişehir, Odun Pazarı Belediyesi Yayınları:7, 2005, s. 133. 4 Zafer Koylu, “Ayastefanos Antlaşması ve Sonrasında Balkanlar’da Bulgaristan’ın Genişleme Politikaları: Makedonya”, Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Eskişehir, Odun Pazarı Belediyesi Yayınları:7 2005, s. 106. 5 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi Birinci :Meşrutiyet ve İstibdat Devirleri (1876-1907), C. 8, Ankara, 1988, s. 67; Aydın, a.g.e., s. 17. 2 Avusturya, böyle geniş ve büyük bir Bulgaristan’ın kendisinin Selanik yolunu keseceğini gördü. Ayrıca Bulgaristan Rusya’nın etkisinde olacağına göre, Rusya’nın Balkanlardaki egemenliği tartışmasız bir dayanak kazanmış olacaktı.6 İngiltere ise Ayastefanos Antlaşmasına şu noktalar da karşı çıkıyordu. Bu antlaşma ile Ege Denizi kıyılarına yeni bir denizci devlet çıkmaktadır. Ayrıca Balkan yarımadasının Slav olmayan halkları yok olma tehdidi altına girmektedir. Ayastefanos Osmanlı Devleti’ni o derece Rusya’nın tehdidi altına sokmaktadır ki bu devletin yapması gereken ve diğer devletleri de yakından ilgilendiren fonksiyonlarını, bağımsız bir şekilde ifa etmesi imkansız hale gelmektedir. Bu tehlikenin ortadan kaldırılması için Bulgaristan’ın Ege’den ve Makedonya’dan uzaklaştırılması gerekirdi.7 Başta, İngiltere ve Avusturya olmak üzere, Avrupalı büyük devletler anlaşmanın yeniden düzenlenmesi hususunda baskı yapmışlar sonuçta, Ayastefanos Antlaşması değişikliğe uğratılarak yerine 13 Temmuz 1878 tarihinde Berlin Antlaşması imzalanmıştır.8 Böylece Büyük Bulgaristan daha doğmadan yok edilmiş oldu. Çünkü Ayastefanos Antlaşması ile kurulan Büyük Bulgaristan üç bölgeye ayrıldı. Birinci bölge Osmanlı Devletine vergi bağı ile bağlı muhtar bir Bulgar devleti kuruluyordu. İkinci bölge, Balkanların güneyinde Doğu Rumeli adını alarak Osmanlı Devleti’ne bağlı muhtar bir eyalet kuruluyordu. Üçüncü bölge Makedonya olup, Türk denetimine bırakılmıştı.9 Balkanlarda oluşturulan bu 6 Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914) ,2.Baskı, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1999, s. 523; Tarihte Türk Bulgar İlişkileri, Ankara, Genelkurmay Basımevi 2004, s. 66. 7 Armaoğlu, a.g.e., s. 524; Tarihte Türk-Bulgar …, s. 66. 8 Sarınay, a.g.m., s. 133. 9 Nihat Erim, Devletlerarası Hukuki ve Siyasi Tarih Metinleri: Osmanlı İmparatorluğu Andlaşmaları, C. 1, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1953, s. 409. 3 yeni statüko ise daha sonraki dönemlerde önüne geçilmez olaylara neden olacaktı.10 Berlin Antlaşması’ndan sonra Rus Çarı’nın akrabası olan Alexander’in prens olarak seçildiği Bulgaristan yarı bağımsız bir statü kazanmıştır. Ancak, Bulgaristan 22 Eylül 1908 tarihine kadar geçen dönemde fiilen bağımsız bir devlet gibi hareket etmiştir.11 1878-1908 tarihleri arasında yarı bağımsız statüdeki Bulgar yönetemi ile Osmanlı Devleti ikili ilişkilere önem vermiş, Bulgaristan’a komiser ünvanı ile bir temsilci atanmıştır. Bulgaristan’ın Doğu Rumeli eyaletini ilhak etmesi ve Makedonya’yı topraklarına katarak Büyük Bulgaristan’ı gerçekleştirme çabaları iki ülke ilişkilerini etkileyen önemi sorunlar olmuştur.12 1878 Berlin Antlaşması ile özerklik kazanan ve bu sayede giderek Osmanlı Devleti ile bağları kopan Bulgarlar ne Ayastefanos Antlaşması ile öngörülen “Büyük Bulgaristan’ı” ne de bağımsızlık idealini unutmuşlardı.13 Osmanlı Devleti’nde 24 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanının getirdiği hürriyet havası içinde Bulgaristan bağımsızlığını ilan etmiştir.14 Osmanlı Hükümeti Bulgaristan’ın bağımsızlık ilanını Berlin Antlaşması’na aykırı olduğunu ileri sürerek meselenin çözümü için uluslararası bir konferans toplanmasını talep etmiş, fakat başarılı olamamıştır.15 10 Abdullah Kuloğlu, “Balkan Devletlerinin Osmanlı İmparatorulğu’ndan Ayrılma Sebepleri”, Askeri Tarih Bülteni, Yıl: 5, S. 9, Ankara, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları,1980, s. 46. 11 A. Gül Tokay, “Osmanlı – Bulgar İlişkileri (1878-1908)”, Osmanlı, C. 2, Ankara, Yeni Türkiye Yayınları, 1999, s. 319. 12 Sarınay, a.g.m., s. 134. 13 Yasemin Avcı, “Bağımsız Bulgaristan ile Osmanlı Devleti Arasında Modern Diplomasi (19081912), Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Eskişehir, Odun Pazarı Belediyesi Yayınları:7, 2005, s. 292. 14 Sarınay, a.g.m., s. 134. 15 Tokay, a.g.m., s. 326. 4 Sonuçta, 19 Nisan 1909 tarihinde Osmanlı Hükümeti ile Bulgaristan arasında İstanbul’da imzalanan iki protokol ile Osmanlı Devleti Bulgaristan’ın bağımsızlığını resmen tanımıştır.16 Fransa’nın yenilmesi ve Alman ulusal birliğinin kurulmasıyla sonuçlanan 1870 Fransa ve Prusya savaşlarından sonra Avrupa ve dünyada yeni bir dönem açılmıştır.17 Bu dönemde Avrupalı devletler birbirleriyle karşılıklı çıkar ve denge anlaşmaları peşindeydiler. Almanya’nın lideri Bismarc’ın izlediği “Fransa’yı yalnız bırakma” politikasının sonucu oluşan ittifaklar ve anlaşmalar18 bu devletlerin balkanlar üzerindeki çıkarlarını açığa vurmaktaydı.19 Aynı dönemde Avusturya’nın Balkanlarda yayılma emellerine karşı Rusya, Balkan ülkeleri arasında işbirliği faaliyetlerini hızlandırmıştır. Sonuçta Makedonya topraklarını paylaşma konusunda kendi aralarında mücadele yürüten Balkan ülkeleri, menfaatlerini koruma yolunu seçerek aralarında ittifak yapmışlardır.20 Osmanlı Devleti’i içinde bazı karışıklıkların yaşandığı bir dönemde Bulgarlar, Yunanlılar, Sırp ve Karadağlılar Balkanlar’da Osmanlı aleyhinde bir Balkan İttifakı meydana getirmiştir.21 Dört Balkan Devleti Osmanlı Devletine bir nota vererek Balkan Savaşları’nı başlatmışlardır.22 Aslında, Balkan Savaşları’nın sebeplerini Ayastefanos Antlaşması’na kadar götürmek mümkündür. Bu antlaşmayla Bulgaristan’ın sınırları içine Makedonya’nın da katılması ve Sırbistan’ın bağımsızlığını alması, bağımsız 16 Sarınay, a.g.m., s. 134; Tarihte Türk-Bulgar …, s. 79; Rıfat Uçarol, Siyasi Tarih, İstanbul, 1985, s. 357. 17 Haluk Ülman, Birinci Dünya Savaşına Giden Yol, Ankara,Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 1973, s. 85; Koylu, a.g.m., s. 109. 18 Ülman, a.g.e., s. 95; Koylu, a.g.m., 109. 19 Koylu, a.g.m., s. 109. 20 Gül Tokay, “Meşrutiyet Dönemi Dış İlişkileri 1908-1914”, Türk Dış Politikasının Analizi, Der: Faruk Sönmezoğlu, İstanbul, 2001, s. 42. 21 Hüdai Şentürk, Osmanlı Devleti’nde Bulgar Meselesi (1850-1875), Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1992, s. 215. 22 Oral Sander, Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918’e, Ankara, İmge Yayınları, 1989, s. 228; Muzaffer Erendil, Tarihte Türk-Bulgar İlişkileri, Ankara, Genelkurmay Basımevi, 1976, s. 84. 5 Sırbistan’ın ilk günden itibaren topraklarını devamlı genişletmeye çalışması23 Berlin Antlaşmasının Bulgaristan’da yarattığı hayal kırıklığı ve nihayet Yunanistan’ın bağımsızlığını aldığı tarihten itibaren topraklarını devamlı kuzeye doğru genişletmek istemesi, bütün bunlar, Osmanlı İmparatorluğu’nu Avrupa’da tasfiye eden meselelerin esas kaynağını teşkil eden gelişmeler olarak kabul edilir. Doğal olarak, bunlara Rusya’nın Balkan Slavları üzerindeki kışkırtmalarını da eklemek gerekir.24 İki safhalı olan Balkan Savaşları’nın 1912 yılı Ekim ayında başlayan ilk devresi Osmanlı Devleti’nin yenilgisiyle sonuçlanmıştır. 30 Mayıs 1913 tarihinde imzalanan Londra Antlaşması ile Osmanlı Devleti Midye-Enez hattının batısında kalan Balkan topraklarını kaybetmiştir.25 Londra Barışı’na göre Osmanlı Devleti, Girit, Makedonya, Trakya ve Arnavutluk ile Adalar Denizi’ndeki adaların çoğunu terk etmek zorunda kalmıştır. Bu durumda Türkiye’nin Avrupa’daki toprakları İstanbul ve çevresiyle sınırlı kalıyordu. Sınır hemen hemen düz bir çizgi halinde Enez’le Midye arasına çekilerek Edirne’yi Bulgar sınırının içinde bırakıyordu.26 Londra Antlaşmasıyla, Osmanlı Devleti Midye-Enez hattının batısında kalan topraklarını Balkanlı müttefiklere bırakınca, bu geniş toprakların paylaşılması konusundaki anlaşmazlık II. Balkan Savaşı’na sebebiyet vermiştir.27 Sırbistan Makedonya’da işgal ettiği yerlerin Bulgaristan’a verilmesinden, Bulgaristan’da Makedonya’nın bir kısmının Sırbistan’ın elinde kalmasından memnun olmamışlardı. Topraklarını genişletmek isteyen Yunanistan Bulgarların Adalar Denizi’ne açılmasından rahatsız olmuştu. Romanya ise bölgede dengenin bozulduğunu iddia ederek Bulgaristan’la 23 Ahmet Halaçoğlu, “Balkan Savaşı (1912-1913)”, Türkler, C. 13, Ankara, 2002, s. 296. Uçarol, a.g.e., s. 357. 25 Sarınay, a.g.m., s. 22. 26 E. Semih Yalçın-v.d., Türk İnkılâp Tarihi ve Atatürk İlkeleri, Ankara, Siyasal Kitabevi, 2004, s. 75. 27 Tevfik Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele, C. 1, Ankara, 1955, s. 67. 24 6 anlaşmazlık konusu olan saydıkları Makedonya’da Dobruca’yı istiyordu. Bulgarlar kendilerinin Yunanlılar ile Sırpların kazançlı çıktıklarını düşünerek 29-30 Haziran 1913’de eski müttefiklerine karşı sürpriz bir saldırıya girişmişlerdir.28 Balkan ülkeleri arasında başlayan savaşın ikinci safhasında Osmanlı Devleti Edirne’yi geri almıştır, savaş Bulgaristan’ın yenilgisi ile sonuçlanmıştır. Savaşın sonunda 10 Ağustos 1913 tarihinde imzalanan Bükreş Antlaşması ile Bulgaristan güney Dobruca’yı Romanya’ya, Makedonya’nın büyük bölümünü Yunanistan ve Sırbistan lehine bırakmak zorunda kalmıştır.29 Balkan savaşları sonunda Arnavutluk, Makedonya, Batı Trakya ve Ege Adaları’nı kaybeden Osmanlı Devleti’nin Balkan hakimiyeti sona ermiştir. Osmanlı Devleti Savaşın sonunda Balkan Devletleriyle ayrı ayrı anlaşma yapmış, bu çerçevede Osmanlı Hükümeti Bulgaristan ile de 29 Eylül 1913 tarihinde İstanbul Anlaşması’nı imzalamıştır.30 Osmanlı İmparatorluğu ile Bulgaristan arasında imza edilen İstanbul Antlaşması ile Bulgaristan Kırklareli, Dimetoka ve Edirne’yi Osmanlı Devleti’ne verdi.31 Batı Trakya ise Bulgaristan’da bırakılmış ve genel olarak Meriç Nehri Türk-Bulgar sınırı olarak kabul edilmiştir.32 28 Yalçın-v.d., a.g.e., s. 75. Hikmet Öksüz, “Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı Öncesi Balkanlarda Yaşamış Olduğu Siyasal Süreç”, Osmanlı, C. 2, Ankara, Yeni Türkiye Yayınları, 1999, s. 484. 30 Sarınay, a.g.m., s. 135. 31 Coşkun Üçok, Siyasal Tarih (1789-1960), Ankara, 1978, s. 206. 32 Sarınay, a.g.m., s. 135. 29 I. BÖLÜM BALKAN SAVAŞLARI’NDAN SONRA TÜRKİYE-BULGARİSTAN İLİŞKİLERİ A- BALKAN SAVAŞLARI’NIN YARATTIĞI YENİ DURUM Balkan Savaşları Balkan Yarımadası’nın sınırlarını altüst etmişti.33 Bulgaristan bu savaş sonunda bütün komşularının istilasına maruz kalan ülke oldu. Makedonya Bulgaristan’ın erişmeyi başaramadığı bir hedef olarak kaldı.34 Balkan Savaşları sırasında en çok yükü nispetsiz ölçüde Bulgarlar yüklenmiş, en ağır zaiyata onlar katlanmıştı. Halbuki paylaşmada en az payı onlar almıştı. Ve en çok göz dikmiş oldukları yerler Sırplara geçmiş bulunuyordu. Bulgarların ordularındaki ölü, kayıp ve yaralı sayıları Sırpların ve Yunanlılar’ınkine göre çok daha fazlaydı. Bu sonuç kendi kabahatleri olmakla birlikte, kimse maruz kaldığı ve haksız gördüğü bir zarara kendi sarih kabahati neticesi dahi olsa, kolay boyun eğmeyeceği için Yunanistan ve Sırbistan’a karşı Bulgar kini pek candandı. Yunanistan ve Romanya pek az külfet karşılığında pek büyük fayda elde etmişlerdi. Doymuş durumda olup ellerindekini kaçırmamaya çalışmaktaydılar.35 33 Richard C. Hall, Balkan Savaşları 1912-1913: I. Dünya Savaşı’nın Provası, Çev. M. Tanju Akad, İstanbul, Homer Kitabevi ve Yayıncılık, 2003, s. 173. 34 Aynı Eser, s. 186. 35 Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, C.2, K.4, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1983, s. 514 v.d. 8 Balkan Savaşları Balkan Hükümetleri’ni iki karşıt kampa bölmüştü. Sırbistan, Romanya ve Yunanistan arasındaki birliğin karşısında Bulgaristan yerini almıştı.36 Bükreş Antlaşması Balkanlara hiçte tabi şekiller vermemiş olduğundan, yapılan paylaşımlar ve uygulanmak istenen hal ve tesviye suretlerinin evvel ve ahirde Balkanları tekrar karıştırmaması imkanı bulunmuyordu. Balkan Devletleri’nin maddi ve manevi menfaatlerinden doğan takip ettikleri hareketlerle Bükreş Antlaşması’nın Balkanlara uzlaşma getireceği ihtimali pek görünmüyordu.37 Bulgaristan tarafından yeniden oluşturulcak uluslararası bir kongre ile yakın bir zamanda İstanbul ve Bükreş Antlaşmaları’nı Balkanlar’da barışı sağlayacak bir şekilde değiştirilmesi gerektiğine inanılıyordu.38 Çünkü Balkanlar’da mevcut olduğu iddia edilen dengenin hiçbir sağlam esası yoktu. Balkanlar’ın şimdiye kadar zorluklarla devam edip gelebilmiş olan şekilleri bugün değilse yarın, yarın değilse öbür gün bozulup yıkılmaya mahkumdu.39 Balkanlar’da genel durumun böyle olması sonucuyladır ki, Balkan Devletleri’nin maliyelerinin bozuk olmasına rağmen mümkün olduğu derecede savaş tedbirlerine ve askeri donatımlarına önem verdikleri görülmekteydi. Çünkü Devletleri’ni Bükreş hazır Antlaşması’nın bulunmaya iten getirdiği bir belirsiz mahiyetteydi. durum Balkan Bundan başka uluslararası vaziyet de Balkan Devletleri’ni büyük oranda askeri alanda tedbirlerde bulunma kaygısına düşürmüştü. 36 Tarihte Türk-Bulgar …, s. 86. “Romanya-Bulgaristan”, Tasfir-i Efkâr, 3 Haziran 1914, s. 1. 38 “Balkanlar’da Tashih-i Taksimat”, Tasfir-i Efkâr, 1 Nisan 1914, s. 1. 39 “Türkiye-Romanya-Bulgaristan İtilafı”, Tasfir-i Efkâr, 6 Mayıs 1914, s. 1. 37 9 Ayrıca Rusya’nın sahip olduğu büyük donatımının dünyayı saran gürültüsü, Moskova İmparatorluğu’na çok yakın bulunan Balkanlar’da büyük bir aksi tesir meydana getirmişti. Bu nedenle harp hazıklarına gerek galipler gerek mağluplar arasında büyük önem veriliyordu. Sırbistan Hükümeti ordusunu bir kat daha arttırmış, hudutlarının muhafazasında kullanmak üzere ayrıca hususi bir teşkilat vücuda getirmişti. Harbiye bütçesi 30 milyondan 60 milyona çıkarılmıştı. Yunanistan ileride beş yeni kolorduyu meydana getirecek olan beş yeni fırka vücuda getirmişti. Harbiye teşkilatını güçlendirmek için Yunanistan hükümeti 150 milyon franklık olağanüstü bir meblağın sarfını göze almış ve Yunan Kralı icabında gayet iyi donatılmış 400 bin kişilik bir orduyu harb meydanına sevketmek arzusunda bulunduğunu söylemişti. Romanya’ya gelince, hükümet işgal ettiği Dobruca kıtasında yeni bir kolordu vücuda getirmiş ve harbiye bütçesini 10 milyon frank miktarında arttırmıştı. Harbiye Nazırı yeni askeriye teşkilatı için 20 ile 150 milyon franklık olağanüstü bir tahsisat talep etmişti. Bulgaristan ise, parlamento siyasetinin uyuşmazlığı, faydasız muzafferiyetlerin getirdiği üzüntü, hükümet bütçesi üzerine dehşetli bir baskı oluşturan son zararlar ve malum olan siyasi sebepler, Bulgaristan’ın sulhperver olmasını veyahut daha ziyade öyle görünmesini gerektirmekteydi. Bununla beraber, Bulgar Genelkurmaylığınca, son muharebe esnasında uğramış olduğu müthiş hezimetten dolayı karmakarışık bir hale gelen Bulgar ordusu yeni baştan düzenlenmekteydi. Balkan Devletleri arasındaki bu türlü hazırlıkların yeni bir harbin vukuuna mı yoksa barışın sağlanmasına mı yönelik olduğunu zaman gösterecekti.40 40 “Balkan Hükümetleri’nin Hazırlıkları’’, Tasfir-i Efkâr, 9 Mayıs 1914, s. 3. 10 B- MAKEDONYA MESELESİ Makedonya Bölgesi Osmanlı Devleti’nin Rumeli topraklarıdır ve Selanik, Manastır ve Kosova vilayetlerinden meydana gelmektedir41 ve Arnavutluk, Bulgaristan, Yunanistan ve Ege Denizi’nin arasında yer almaktadır.42 Yaklaşık iki milyon kişinin yaşadığı Makedonya bölgesinde Balkan coğrafyasının genel özelliği görülmekteydi; çok etnik yapılılık, çok dinlilik, çok mezheplilik, çok dillilik.43 Makedonya bölgesinde Türkler, Bulgarlar, Sırplar, Rumlar, Ulahlar, Arnavutlar, Yahudiler ve Çingeneler yan yana yaşamaktaydılar.44 Makedonya stratejik ve ekonomik açıdan önemli bir bölge idi.45 DoğuBatı ve Kuzey-Güney yönlerinde Asya ve Afrika’yı birbirine bağlayan, ticari malların, kültürel birikimlerin, siyasi ve ekonomik düşüncelerin, modellerin dağılma yollarının önemli bir aşamasında bulunan Balkanlar bölgesinde Makedonya merkezi bir konumdaydı. Balkanlar’ın dışarıya açılan gerek deniz gerekse kara yollarının kapıları bu bölgede yer almaktaydı.46 Makedonya, Bulgaristan ve Sırbistan’ın Adalar Denizi’ne açılma yolu üzerinde olduğundan jeostratejik açıdan önemli bir konuma sahipti.47 Bölgenin stratejik ve ekonomik bakımdan önemli bir yerde bulunması nedeniyle 41 özellikle Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan açısından Tarihte Türk-Bulgar …, s. 72. Necati Demir, “Balkanlar’ın Parçalanmasında Azınlık Okulları ve Ana Dil Eğitiminin Rolü”, Dokuzuncu Askeri Tarih Semineri Bildirileri I, Ankara, Genelkurmay Basımevi, 2005, s. 219. 43 Meltem Begüm Saatçi, “II. Meşrutiyet Öcnesi Makedonya Sorununda “Bulgar’’ Rolü”, Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Eskişehir, Odunpazarı Belediyesi Yayınları, 2005, s. 116. 44 Zekeriya Türkmen, “Makedonya Meselesi ve Osmanlı Ordusunun Makedonya Bölgesinde Eşkıya ile Mücadelesi”, Dokuzuncu Askeri Tarih Semineri Bildirileri I, Ankara, Genelkurmay Basımevi, 2005, s. 288. 45 S. Bulut, “Tarihsel Açıdan Makedonya Meselesi ve Bölgesel Etkileri”, Dokuzuncu Askeri Tarih Semineri Bildirileri I, Ankara, Genelkurmay Basdımevi, 2005, s. 402. 46 Saatçi, a.g.m., s. 116. 47 Türkmen, a.g.m., s. 287. 42 11 mücadelelere neden olmuştur.48 Sırplar, Bulgarlar ve Yunanlılar medeniyet tarihine sahip çıkacak hak iddiasında bulunurlar ki, işte asıl Makedonya meselesinin çıkış sebebi buna bağlı bulunmaktadır.49 Farklı etnik köken, dini yapı, dil gibi unsurlara sahip, birden fazla tarafça Makedonya üzerindeki hak iddiası ve bu iddiaların dayandıkları etkenlerin keskin farklılıklarının olmayışı bölgenin sınırlarını belirlenmesini zorlaştırmaktaydı.50 Makedonya Osmanlı-Rus Savaşı’nın ardından Rusya ile yapılan 3 Mart 1878 tarihli Ayastefanos Antlaşması ile Bulgaristan’a terk edilmişti. 13 Temmuz 1878 tarihinde yapılan Berlin Antlaşması ile tekrar Osmanlı Devleti’ne iade edilmişti. İki anlaşma arasında geçen 4 ay 11 günlük süreçteki “İtibari Makedonya Egemenliği” Bulgar Milletinin bir türlü unutamadığı ve bunu tarihi bir hak olarak saydığı olay olmuştu. Bundan başka Bulgaristan Doğu Rumeli ve Makedonya’yı kendisinden çalınmış bölgeler olarak değerlendirmeye başladı ve çalındığını iddia ettiği bu bölgeleri geri almak Bulgar siyasetinin en önemli güdüleyicisi haline geldi. Berlin Antlaşmasından sonra devam eden süreçte, Büyük Bulgaristan’ı kurmak için Makedonya ile yakından ilgilenen Bulgar aydınları bölgede yoğun bir propaganda faaliyetine girişmişlerdi.51 Bulgarlar Makedonya’yı geri alabilmek için ilk adım olarak kilise, papaz ve öğretmenler aracılığıyla propaganda faaliyetlerine başlamışlardı.52 Yunanlılarla da, Makedonya’yı topraklarına katabilmek için en uygun yolun burada okullar açmak olduğunu biliyorlardı. 1907’de Yunanlıların Makedonya’da 984 okulu bulunuyordu. Makedonya üzerinde Sırpların da hesapları bulunmaktaydı. Sırplar 1885-1897 yılları arasında din, eğitim, kültür ve ticaret propagandalarını 48 Tarihte Türk-Bulgar …, s. 72. Türkmen, a.g.m., s. 288. 50 Sarınay, a.g.m., s. 135. 51 Türkmen, a.g.m., s. 293v.d. 52 Tarihte-Türk Bulgar…, s. 72. 49 12 yoğunlaştırmışlardı. Bu bölgede kütüphaneler, okuma salonları, okullar ve kiliseler açtılar.53 Osmanlı Devleti’nin yıkılışına uzanan süreçte doğu sorunun bir parçası olarak ortaya çıkan Makedonya sorunu, 1900’lü yıllardan itibaren artarak Balkan Savaşları öncesinde doruk noktasına ulaştı. Makedonya bölgesindeki eşkıyalık olaylarında, özellikle Rusya ve Avusturya konsolosları, eşkıyalık olaylarını bir hak arama mücadelesi olarak görüp hakim otorite Osmanlı Devleti’ni değil eşkıya gruplarını ve reislerini desteklediler. Bu şekilde davranarak Balkanlar’da bir nüfuz alanı oluşturmak isteyen Rusya ve Avusturya, Panislavizm ve Pancermenizmi Balkan coğrafyasına yaygınlaştırmak için çaba harcadı.54 Sırbistan ve Bulgaristan Birinci Balkan Savaşı sonucunda Osmanlı’nın bölgedeki egemenliğine son verdiler.55 Balkan Savaşları’ndan sonra yapılan Bükreş Antlaşması’yla Makedonya’nın % 53’ü Yunanistan’a, % 33’ü Sırbistan’a, % 14’ü de Bulgaristan’a bırakılmak zorunda kalınmıştı.56 Makedonya Balkan Savaşları’ndan sonra da huzura kavuşmadı. Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan arasında “Makedonya Kavgası” bundan sonraki dönemde de sürüp gitti.57 Sırplar ve Yunanlılar bu bölgedeki hakimiyetlerini sağlamlaştırmak için bir dizi faaliyete girişmişlerdi. Yunanistan Hükümeti Makedonya’yı ancak Yunanlılaştırmakla, yani ahalisinin çoğunluğunu ve belki de tamamını Rum-Yunanlı yapmakla muhafaza edeceğine inanıyordu. Ve bu yanlış siyaseti kuvveden fiile 53 Demir, a.g.m., s. 220. Türkmen, a.g.m., s. 318. 55 Bulut, a.g.m., s. 407. 56 H. Yıldırım Ağanoğlu, Osmanlı’dan Cumhuriyete Balkanların Makus Tarihi Göç, İstanbul, Kum Saati Yayınları, 2001, s. 56. 57 Armaoğlu, a.g.e., s. 589. 54 13 çıkarmak için Makedonya’daki Müslümanlar üzerinde dehşetli bir baskı uygulanıyordu.58 Yunanistan işgali altına geçen Makedonya bölgesinde sıkı yönetim ilan etmiş ve Drama’da pek çok Müslüman ve Bulgar göz altına alınmıştı.59 Yunanlılar hakimiyetlerindeki İslam ve Bulgar köylülerini tutuklayarak fena halde darp ve işkence eyliyorlardı. Yunan askeri ahaliye zulüm, kadınların iffet ve namuslarına tecavüz etmekte ve köyleri tahrip 60 etmekteydi. Sırbistan Makedonya’yı dışarıdan getireceği Sırplarla doldurma gayreti içindeydi. Bu konuda sarfedilen gayretlere rağmen Macaristan’dan ve Hırvatistan’dan ancak 500 Sırplı getirebilmişti.61 Ayrıca yine Sırplar’ın Makedonya Bulgarlarını silah ve süngü kuvvetiyle Sırplaştırmak istemeleri Bulgarlar arasında derin bir nefret ve hiddet uyandırmıştı. Bu olaylar Sırbistan’ın idaresindeki Bulgarları isyana teşvik etmekteydi. Sırp askeri ve komitecileri arasında kanlı çarpışmalar meydana gelmekteydi. Yunan-Bulgar hududunda da komitecilerin tecavüzü olmaktaydı. Bu olaylar sınırlarda olağanüstü tedbirler alınmasını gerektiriyordu. Selanik şehrinde İslam ve Musevi evlerinde tahribat yapılmaktaydı ve pek çok İslam ve Musevi gece sokaklarda tutuklanmaktaydı.62 Yine Makedonya’nın muhtelif mahallelerinde Sırplar tarafından silah altına alınan Bulgar askerleri pek büyük baskıya maruz kalmış ve hatta Sırbistan kralına sadakat yemini etmediklerinden öldürülmüştü.63 58 “Müntakız İşler”, Tasfir-i Efkâr, 30 Ağustos 1914, s. 1. “Makedonya’da İdare-i Örfiyye”, Tasfir-i Ekâr, 8 Mayıs 1914, s. 1. 60 “Drama’da Yunan Mezalimi”, Tasfir-i Efkâr, 9 Mayıs 1914, s. 1. 61 “Sırbistan’da Muhacaret”, Tasfir-i Efkâr, 3 Mayıs 1914, s. 2. 62 “Makedonya’da Hakikat-ı İhtilâliye”, Tasfir-i Efkâr, 4 Mayıs 1914, s. 1 63 “Sırp Mezalimi”, Tasfir-i Efkâr, 5 Temmuz 1914, s. 4. 59 dolayı bir kısmı 14 Bulgar gazetelerinin verdikleri malumata göre Sırp ve Yunanlılar tarafından takip olunan mezalim neticesi olarak Makedonya’daki Bulgarlar varını yoğunu bırakıp Bulgaristan’a göçmekteydiler.64 Makedonya’dan gelen haberler ve Yunan gazetelerinin yayınları Makedonyalıların mukadderatına her zaman önem veren Bulgar kamuoyunda endişeye neden olmaktaydı. Balkan Muharebesi’nden çok uzun zaman önce Sırplar ile Yunanlıların Makedonya’da İslam ve Bulgarlara, Arnavut ve Ulah ahaliye karşı yaptıkları mezalim nedeniyle Balkanlar’da barışın korunması mümkün görünmüyordu. Bulgaristan Hükümeti bu sebepten dolayı Sırbistan ve Yunanistan ile bir barış yanlısı politika kabul ettiği için elinden gelen gayreti göstermiş, gerek Belgrad’da gerek Atina’da Balkan Devletleri arasında bir muharebeye meydan vermemek için Yunan ve Sırp Hükümetleri’ne karşı gerekli olan teşebbüslerde bulunmuştu. Bu sorunun uzlaşma çerçevesinde halledilmesi için ne Yunanistan ne de Sırbistan tarafından hiçbir tedbire başvurulmamıştı. Bundan dolayı Balkanlar’da barışın korunması ümitleri günden güne azalmaktaydı.65 Bulgaristan’ın yarı resmi gazeteleri tarafından Sırplar ve Yunanlılar’ın Makedonya’daki Bulgarlara ve Türklere mezhep değiştirmeleri için baskıda bulundukları belirtilerek böyle bir durum içinde barışın korunmasının mümkün olamayacağını vurgulamaktaydılar. Barışın devamı konusunda Sırbistan’ın ve Yunanistan’ın çalışması gerektiği söylenmekte çünkü Bulgaristan’ın bu konuda elinden geldiğince çalıştığı ifade edilmekteydi. Ayrıca yine Makedonya’daki bu mezalimin Türkiye ve Bulgaristan kamuoyu üzerinde çok kötü bir tesir meydana getirdiği belirtildikten sonra bu 64 65 “Bulgarlar Makedonya’dan Kaçıyorlar”, Tasfir-i Efkâr, 3.Teşrin-i Evvel 1914, s. 2. “Makedonya’da Havf ve Dehşet”, Tasfir-i Efkâr, 6 Eylül 1914, s. 2. 15 gibi tesirler altında kalan her iki memleket kamuoyunun gerek Osmanlı Hükümeti’ni gerek Bulgaristan’ı siyasetlerini değiştirtmek mecburiyetinde bırakabileceği bildiriliyordu .66 Bulgaristan’ın bir yarı resmi gazetesi “Hakikat” başlığıyla yazdığı bir makalede, Makedonya’daki Bulgar meselesinin Bulgaristan Hükümeti ve kamuoyunda heyecana neden olduğunu, Balkan Harbi’nin bundan dolayı çıktığını izah ettikten sonra mevcut olan durumu naklederek Sırplar’ın Bulgarlara karşı yapmakta oldukları baskıların tahammül edilemez bir hal aldığını ifade ediyordu. Bulgaristan’ın barış yanlısı olduğu ancak komşularının Makedonya’daki Bulgarlara karşı mezalime devam ettikçe barışın muhafazasının mümkün olmayacağına da yer veriliyordu. Ayrıca barışın korunması adına Sırpların bu hareketden vaz geçmeleri adı geçen makalede talep edilmekteydi.67 C- AVUSTURYA – MACARİSTAN İMPARATORLUĞU ve RUSYA’NIN BALKAN POLİTİKALARI 18. yüzyılda Avrupa sahnesine çıkan güçlü devletlerden birisi de Rusya olmuştu. Rusların ünlü Çarı I. Petro Rusya’yı modernleştirmek, Baltık’a ve Karadeniz’e birer pencere açarak denizlere ve Balkanlar’a inmek emelini ortaya koymuştu. Güneyde sıcak denizlere inmek Rusya’nın başlıca amacıydı.68 Rusya’nın 19. yüzyıl içindeki çabaları İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nın ele geçirilmesi hiç değilse, bu boğazların kendisine devamlı olarak açık olması amacına yönelmişti. Bununla beraber Rusya’nın bu boğazlar politikasına paralel olarak yürüttüğü diğer politika da Balkanlar politikası olmuştur. Çünkü Rusya Balkanlar’ı ele geçirdiği ve Osmanlı Devleti’ni Balkanlar’dan çıkarıp Balkan yarımadasına hakim olduğu takdirde 66 “Muhikk İhtarlar”, Tasfir-i Efkâr, 7 Eylül 1914, s. 2. “Balkan Ahvali”, Tasfir-i Efkâr, 17 Eylül 1914, s. 3. 68 Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve Rusya, Ankara, 1990, s.15. 67 16 Ege Denizi’ne ve Akdeniz’e çıkabileceği gibi Boğazlar üzerinde bir baskı imkanı da elde edebilecekti.69 Rusya Balkanlar üzerindeki emellerini gerçekleştirmek için Balkan ülkelerinde özellikle Slav ırkından olanları Panslavizm propagandasıyla kendine bağlamaya çalışmıştır. Slav olmayanları da Ortodoksluk ortak paydası altında yanına çekmeye çalışmıştır. Rusya Osmanlı Devleti’ni zayıflatmak için Slavları Osmanlı Devleti aleyhine harekete geçirmeyi hedeflemişti. Amacı Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki unsurlarını Osmanlı aleyhine bağımsızlık amacıyla ayaklandırmak, bu devletlerin bağımsızlıklarını kazanmalarını sağlamak ve bu suretle Osmanlı Devleti’ni Balkanlar’dan çıkararak ve Boğazlar üzerinde baskı yaparak Ege Denizi ve Akdeniz’e çıkabilmekti.70 Avusturya-Macaristan ise, 1871’de Alman İmparatorluğu’nun ortaya çıkmasından sonra dış politikasını Batı’dan Doğu’ya çevirmiş ve iki istikamete gözünü dikmişti. Güney’de Adriyatik, Doğu’da Selanik. Adriyatik’e çıkmakta Bosna-Hersek engeli vardı. Selanik istikametinde ise yolunun üzerinde Sırbistan bulunuyordu. Bu sebeple Sırbistan’ın güçlenmesini ve hele “Büyük Slav Devleti” haline gelmesini hiç istemiyordu.71 Bundan dolayı Rusya Balkanlar’da bir Slav birliğinin kurulmasını engellemeye çalışmaya başladı. Bu durum Balkanlar’da Avusturya- Macaristan İmparatorluğu ile Rus Çarlığı arasında sert bir mücadeleye yol açtı. Kuzey’den güneye inmek isteyen Rusya ile batıdan doğuya ilerlemek isteyen Avusturya-Macaristan Osmanlı Devleti’nin Balkan toprakları üzerinde kesiştiler. Bu kesişmeden doğan çatışmalar Birinci Dünya Savaşı’nın sebebi olacaktır.72 69 Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Dünya Tarihi (1914-1980), C. 1,Türkiye İş Bankası Yayınları, s. 52. Tarihte-Türk Bulgar…, s. 31v.d. 71 Armaoğlu, 19. Yüzyıl …, s. 537. 72 Armaoğlu, 19. Yüzyıl …, s. 531, Durmuş Yalçın-v.d., Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, Ankara, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2004, s. 21 vd. 70 17 Rusya’nın 1870’lerden itibaren Pancermenizm blokuna karşı takibine başladığı Panislavizm politikası dolayısıyla, Balkanlar’da kuzey-güney doğrultusunda inmeye çalışması, Balkan yarımadasında bir Avusturya-Rusya mücadelesini ortaya koymakla beraber, öte yandan Avusturya-Macaristan’ın Bosna-Hersek topraklarını alarak Adriyatik Denizi’ne çıkmak istemesi, 19. yüzyılın sonlarına doğru kendisini yine Adriyatik Denizi’ne Bosna-Hersek üzerinden çıkmak isteyen Sırbistan ile de çok daha şiddetli bir çatışma içine sokmuştu.73 Avusturya-Macaristan’ın Bosna-Hersek’i işgali I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. İlk bakışta Avusturya zafer kazanmış gibi görünmektedir. Ancak, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun yıkılmasına neden olacak gelişmeler böyle başlamış oldu. Sırbistan’ın Bosna Hersek Slavlarını Avusturya-Macaristan aleyhine kışkırtması, bu bölgede huzur adına bir şey kalmamasına neden olacaktır.74 Bu gelişmeler altında Rusya’nın Balkan siyaseti üçlü bir amaca yönelmişti. Birinci amaç Balkan Devletleri aracılığıyla Osmanlıları sürekli olarak bunalım içinde tutmaktı. İkincisi Balkanlar’daki Slav Devletleri’ni nüfuzu altına alarak Boğazlar doğrultusunda kendisine yol açmak, üçüncüsü de aynı devletlerden faydalanarak Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Balkanlar’da yayılmasını önlemek oldu.75 Rusya Balkanlardaki amacına ulaşabilmek için Sırbistan, Bulgaristan, Romanya arasında bir ittifak gerçekleştirmek istedi.76 Rusya Osmanlı Devleti’ni Balkanlar’dan atmak ve Avusturya’nın da emellerine set çekmek için Balkan birliğini kurmuştur. Balkan Savaşları’yla 73 Armaoğlu, 20.Yüzyıl …, s. 54, Armaoğlu, 19. Yüzyıl …, s. 652 v.d. 74 Orhan Avcı-v.d., Tarih El Kitabı: Selçuklular’dan Bugüne, Ed. Ahmet Nezihi Turan, Ankara,Grafiker Yayınları, 2004, s. 390. 75 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi: İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı (1908-1918), C. 9, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1996, s. 288. 76 Karal, Osmanlı Tarihi …, C. 9, s. 290. 18 Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki egemenliğine son verilmiş, Avusturya’ya da Selanik yolu kapatılmıştır.77 Balkan Savaşları ve bu savaşların sonunda Sırbistan’ın genişleyip kuvvetlenmesi, Avusturya için korkutucu olmuştur.78 Avusturya-Macaristan İmparatorluğu içinde halkın yarısına yakın kısmı Slav idi ve güneyinde Sırp sınırları boyunca birkaç milyon Sırp yaşadığı gibi Hırvat ve Slavlar dahil Yugo-Slav, yani Güney Slav’ı denilenlerin sayısı 7-8 milyonu buluyordu. Alman-Avusturya grubunu zayıflatmak ve Slavcılık siyasasını geliştirmek isteyen Rusya’nın kışkırtması ile Sırplar bu bölgedeki Slavlar üzerinde propagandadan geri durmuyorlardı. Balkan Savaşları’ndan en çok faydalanan Slav Devleti Sırbistan idi; o yeni kazandığı şan ve güçle eski propagandalarını daha çok müessir kalabilirdi. Bu durum Avusturya-Macaristan ricalinin zihinlerini kurcalayacak ve Avusturya-Macaristan Sırbistan’ı ezmek için fırsat arayacak ve hatta yaratmaya çalışacak ve bu sayede kendi Slav tebasının başkaldırmasını önleyeceğini sanacaktır. Slavlılık gayreti, Balkanlarda elde etmiş olduğu üstün durumu elden kaçırmamak ve orada yeniden Avusturya’nın üstünlüğüne meydan vermemek isteği, bundan başka da Avusturya’yı yıpratmak ümidi ise Rusya’yı her ne olursa olsun Sırbistan’ı korumaya sevk edecekti. Balkan Savaşları sonucunda Avusturya bir gün inmeği düşündüğü Selanik ve Ege Denizi kıyılarından tamamıyla ayrılmıştı. Avusturya’nın Sırbistan’ı ezmesi eski durum ve ümitlerini yeniden canlandırabilirdi.79 Sebep ve amilleri ne olursa olsun Balkanlarda Avusturya siyasası ora Slavlarını (Sırbistan ve Bulgaristan) birbirine düşman iki parça halinde tutmak 77 Avcı-v.d., a.g.e., s. 22. Armaoğlu, 20. Yüzyıl …, s. 100. 79 Bayur, a.g.e., s. 511 v.d. 78 19 ve kendine dost olan tarafı (Bulgaristan) kuvvetlendirmek amacını güdüyordu. Osmanlı ile bağlaştırıp 80 Zaman geçtikçe Avusturya-Macaristan ülkesi içinde yaşayan Güney Slavları nezdinde Sırbistan ve Romanya’dan gelen propagandaların her gün daha tesirli olduğu görülür ve Viyana ile Peşte’de telaş artar. Bu yüzden bu iki başkentte her ne surette olursa olsun Sırbistan’ı alçaltmak ve mümkünse ezmek ve bunun için Bulgarlar ve Osmanlı yardımını elde etmek ve bütün bu işlere Almanya’yı razı edip onun desteğini sağlamak zarureti gitgide açık suretle duyulur.81 Rusya’nın amacı Avusturya’nın ve Almanya’nın askeri üstünlüğünü Balkan Birliği ile kırmaktı.82 Rusya 1914 Martından itibaren, Sırbistan, Yunanistan ve Romanya arasında yeni bir Balkan ligi kurmak için çaba harcadı. Rusya’nın kurmak istediği Balkan ligi, Bulgaristan’la Osmanlı Devleti’ne de yönelecekti.83 Avusturya’nın gizli düşüncesi Balkan Birliğine karşı Bulgaristan’la anlaşmak, Selanik’e doğru olan Avusturya asılarını korumak ve Bulgaristan’ın Rusya’ya yakınlaşmasını sona erdirmekti.84 Balkanlar’daki Rusya planlarına karşı çıkan Avusturya biran önce Sırbistan’a egemen olmak yönünde hareket belirlemiş. Avusturya’nın bu son politikası, Balkan Savaşları’ndan Rusya ve Sırbistan’a kızgın çıkan ve Balkanlar’da Sırbistan aleyhine genişleyip Ayastefanos Bulgaristan’ını kurmak isteyen Bulgaristan’ın işine gelmiştir. Bu yüzden Bulgaristan, Balkan Savaşları’ndan sonra Avusturya yanlısı bir dış politika izlemeye başlamış ve bu devletle ittifak kurmaya çalışmıştır.85 80 Aynı Eser, s. 518. Aynı Eser, s. 559. 82 Aynı Eser, s. 567. 83 Armaoğlu, 20. Yüzyıl …, s. 102. 84 Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılâbı Tarihi, C. 2, K. 2, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1943, s. 33. 85 Tarihte-Türk Bulgar …, s. 86. 81 20 D- BULGARİSTAN’IN DURUMU VE TÜRK-BULGAR İLİŞKİLERİ 1- Bulgaristan’ın Siyasi Durumu Çok partili siyasi hayatı olan Bulgaristan’daki siyasi partilerin en önemlileri Balkan Harbi’ni yapan Doktor Danef’in partisiyle, İstanbulof ve Çiftçi partileriydi. Danef Rus taraftarı progresist (Terakkiperver) Parti’nin lideriydi. Rus taraftarı diğer parti (Millet Partisi)ydi. Bu partinin lideri Geşof’tu. Progresistlere ve Narodnaklara, Rus taraftarı manasına gelen “Rusofil” deniliyordu. Bunlar Türk ve Alman düşmanıydılar. Rusya’nın yardımıyla Makedonya’ya sahip olacaklarına inanıyorlardı. Rusları, kendi deyimleriyle “Osvaboditel” yani “kurtarıcı” telakki ediyorlardı. Danef ve Geşof’tan başka, Todorof, Bobçef ve Macarof’un da dahil oldukları Rusofil’leri Balkan Harbi’nden sonra Bulgar milletinin gözünden düşüren Rus Çar’ı Nikola’nın Romanya’ya seyahati olmuştu. Çar Nikola bu seyahatinde, Dobruca’nın Silistre, Tutrakan, Dobriç ve Balçık şehirlerinin Rumenlere verilmesinin Ruslar tarafından desteklendiğini söylemişti. Bu beyanat Rusofil’lerin sonu olmuştu. Ruslara, Ruslarla beraber İngiliz ve Fransızlara sempati beslemeyen diğer partiler liberallerdi. Radoslavof Partisi ve Liberal Parti bunlardandı. Açkof ve Radoslavof bu partilere mensuplardı. İstanbulof Partisi de Rus aleyhtarıydı. Petkof ve İstanbulof da bu partilerdendir. Ruslara beslenen bu antipatinin sebepleri arasında en önemlisi Dobruca meselesidir. Çünkü Ruslar, Bulgarlar’ı “Bükreş Antlaşması”nı imzalamaya zorlamışlardı. İngiliz ve Fransız’ların da hazırlanmasında etkili oldukları bu antlaşma ile Bulgarlar Dobruca’yı kaybetmişlerdi. Rusların Sırp ve Yunan emellerini destekledikleri meydana çıkmıştı. Bu bakımdan Rus aleyhtarı bu partilere de “Germonofil” yani “Alman taraftarı” deniliyordu. Üçüncü grup ise Malinof’un Demokrat Partisi ile Radikal ve Sosyal Demokrat Partileriydi. Bunlar bir nevi muvazene unsuru idiler. Rus Çar’ı Nikola’nın ülkesinde henüz ihtilal rüzgârları esmeye başlamadan yıllarca önce komünist 21 partisi Bulgar Milli Meclisi’nde temsil ediliyordu. Bulgar Meclisi’ndeki gruplaşmalar dışında bir de Çiftçi Partisi yer alıyordu.86 Balkan Savaşları’ndan sonra Kral Ferdinand, kendisi gibi Alman ve Avusturya yanlısı olan Vasil Radoslavof’a yeni kabineyi kurma görevini verdi. Radoslavof kabinesi Bulgaristan’ı I. Dünya Savaşı’na kadar yönetti.87 Sofyadan gönderilen 21 Mart 330 tarihli raporda, 20 Mart 330 tarihinde Sobranya’nın açıldığı bildirilmişti. Ayrıca mecliste hükümet partilerinin muhaliflerden fazlalığının yedi kişi olduğu, açılış gününde 100 muhalife karşı 122 hükümet mebusunun bulunduğu ve bazı yerlerde yolsuz seçimler nedeniyle hükümetin 15 kişi fazla kalacağı hükümet adamları tarafından söylenmekteydi.88 Hükümetin bu mecliste sahip olduğu çoğunluk da önemli bir miktar da değildi. Yeni mecliste Sobranya’da bu defa 17 Türk ve Müslüman mebus vardı.89 Yapılan genel seçimlerde Türkler, kendilerine karşı ılımlı davranan ve aşırı görüşleri olmayan Radoslavof partisini desteklemişler ve 17 milletvekili çıkarmayı başarmışlardı.90 Bu şekilde bildirilmiş olmasına rağmen Tasfir-i Efkâr Gazetesi’nin Sofya muharriri kendi yaptığı tahkikat sonucu Türklerin yeni Sobranya’da sahip olduğu çoğunluğun hakikatte 7 kişiden ibaret olduğunu bildirmekteydi.91 86 Altan Deliorman, Mustafa Kemâl Balkanlar’da, İstanbul, Türkiye Yayın Evi, 1959, s. 31 v.d. Ömer Turan, “Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na Kadar Uzanan Süreçte Türk-Bulgar İlişkileri (1912-1920)”, XX. Yüzyılın İlk Yarısında Türk-Bulgar Askeri-Siyasi İlişkileri, Ankara, Genelkurmay Basımevi, 2005, s. 97. 88 ATASE Arşivi, BDH, Kl. 1654, D. 985-9, F.008.(Bundan sonra arşiv adı verilmeyecektir. BDH: Birinci Dünya Harbi Kataloğu, Kl: Klasör, D:Dosya, F:Fihrist anlamında kullanılmıştır.) 89 “Hükümet ve Sobranya”, Tasfir-i Efkâr, 6 Nisan 1914, s. 2. 90 Ömer Turan, “Sofya’da Türk Askeri Ataşesi Mustafa Kemal Atatürk”, Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Eskişehir, Odunpazarı Belediyesi Yayınları:7, 2005, s. 142. 91 “Hükümet ve Sobranya”, Tasfir-i Efkâr, 6 Nisan 1914, s. 2. 87 22 Mevcut Hükümet, Türk seçmenlerini kendi tarafına çekmek için, Türkler arasında yaptığı propaganda da liberal partilerini Bulgaristan Müslümanlarının yegane savunucusu ve Türkiye’nin en samimi dostu olmak üzere tanımlamıştı. Liberallerin bu tarzdaki propagandası ve bu propaganda için müracaat ettikleri vasıtalar, Müslümanlar üzerinde, liberaller hakkında çok olumlu bir tesir meydana getirmiş ve Müslüman seçmenlerinin büyük çoğunluğu, hükümet tarafına temayül eylemişti. Bu durumu gören muhalifler, mevcut hükümeti Bulgarlığın ve Bulgaristan zararına olarak Türk kuvvetinden ve Türkiye nüfuz ve müdahalelesinden istifade etmek istemek ile suçlamışlar ve Radoslavof hükümetini, Bulgar ahalisinin gözünden düşürmek için onun aleyhinde pek çok iftirada bulunmuşlardı. Bulgaristan, Türkiye’nin idaresi altında bir emaret halinde yaşarken bile, Türkiye’ye karşı daima istiklalini muhafaza ederken ve kendi iç işlerine Türkiye’yi müdahale ettirmemeği başarırken, şimdi galip Bulgaristan’ın liberaller tarafından Türkiye’nin müdahalesine maruz bırakıldığı muhalifler tarafından iddia olunarak, mevcut hükümet vatana ihanet etmekle eleştirilmekteydi. Muhalifler, bu tenkitler ve suçlamalarda bulunurken, Bulgaristan Müslümanlarına ve Osmanlı Hükümeti’ne nahoş gelecek bazı görüşler ileri sürmekten çekinmemişlerdi. Mevcut Hükümet muhaliflerin bu görüşlerinden istifade ederek, kendi matbuatı vasıtasıyla Bulgaristan Türklerine ve Osmanlı Hükümeti’ne karşı: “Muhaliflerin ne kadar Türk düşmanı olduğunu ve gerek Bulgaristan Müslümanlarına ve gerek Hükümet-i Osmaniye’ye karşı ne fikir ve kanaatte bulunduklarını görmüyor musunuz? … Bu muhalifler yarın mevkii iktidara geldikleri zaman Türkiye-Bulgaristan dostluğu artık hatıra getirilmesin …” demek istiyorlardı. Mevcut Hükümetin muhalifler hakkındaki bu suçlamaları, muhalifleri Bulgaristan Türkleri ve Osmanlı Hükümeti’ne karşı Türkiye – Bulgaristan dostluğuna taraftar olduklarına dair teminat eylemeye mecbur etmişti. 23 Bu teminatı veren muhalifler Geşof Fırkası ile Malinof Fırkası (Demokratlar) idi. Bu fırkaların yayın organı olan “Mir” ile “Peraporeç” in bu bahse dair olan yazılarında; Müslümanların sadakatinden asla şüphe edilmediği, son Bulgar muharebesi sırasında bile onların gösterdiği vatanperverliğin herkesce görülmüş olduğu ve Müslüman vatandaşların menfaatlerinin daima muhafaza edildiği, hatta onların imtiyazlı bir halde bulunduruldukları söyleniyordu. Bundan sonrada başka türlü hareket etmenin mümkün olamayacağı belirtiliyordu. Yine aynı beyanatta, Türkiye ile anlaşmazlığa ve kavgaya neden olacak davanın Balkan Savaşı neticesinde tamamen giderildiği ifade edildikten sonra Türkiye ile artık düzeltecekleri davanın ve görecekleri hesabın kalmadığı, bundan sonra iki komşu devletin iyi münasebetler ile birbirine bağlı kalmalarına hiçbir maninin olmadığına yer verilmekteydi. Bilakis, iki hükümetin de iktisadi menfaatlerinin Türkiye Bulgaristan dostluğunu zaruri kıldığı açıklanıyordu.92 Liberaller ile muhaliflerin bu merkezdeki kalem mücadelelerine İstanbul basını da ilgisiz kalmamıştı. Liberallerin muhalifler hakkında ileri sürdükleri “Türk Düşmanlığı” o matbuatı etkiledi. “Tanin” “Bulgaristan Müslümanları ve Muhalifler” başlığıyla yazdığı bir başmakalede, muhalifleri, Müslümanlar hakkındaki fikirler ve kanaatlerinden dolayı tenkid eylemişti. Bulgar basınında bu bahse artık nihayet verilmiş olduğu halde, “Tanin”in yukarıda adı geçen makalesi, bazı Bulgar gazetelerini yine o vadiye sevk eylemişti. Mesela “Peraporeç” Gazetesi, “Türkiye ve Bulgaristan” başlığıyla yazmış olduğu bir makalede, Bulgaristan Müslümanlarının menfaatlerine riayet ve Türkiye ile dostluk taraftarlığı hakkında birçok teminat vermişti. 92 BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 003-01. 24 Adı geçen makalede Liberal matbuatın muhaliflere karşı, Türkiye’ye ve Müslümanlara karşı düşmanca bir tavır takındıkları konusunda iftirada bulunduklarını ancak Liberallerin bu iddialarını dayandıracak hiçbir sağlam esasa sahip olmadıkları belirtiliyordu. Libarellerin bu iddiadaki maksatlarının bir taraftan seçimler esnasında yaptıkları haksızlıkları mazur göstermek olduğu çünkü bu seçimlerde onların hiçbirşeyden çekinmemiş oldukları üzerinde duruluyordu. Liberallerin iktidar mevkiini muhafaza etmek arzularının onları ihanete kadar sevkeylemiş olduğu ifade edilmekteydi. Diğer taraftan liberallerin, Türkiye ile olan ilişkilerde takip ettikleri siyaset eleştirilerek Radoslavof Hükümeti’nin, ülke içinde kendi mevkiinin zayıflamış olduğunu görünce ve Bulgar milletinin güvenini kaybettiğini hissedince dışarının yardımlarına yöneldiği ifade edilmekteydi. Ayrıca yine liberallerin Bulgaristan’da Müslümanlar’a karşı müsaadekaar davranacak, onlara Bulgarlarla eş muamelede bulunacak ve Türkiye ile dostane ilişkiler kurmak isteyecek liberallerden başka parti olmadığı yolundaki ifadeleri de eleştirilerek liberallerin bu iddiasının asla gerçek olmadığı belirtiliyordu. Bulgaristan’da, diğer partilerin de iktidar mevkiinde bulunmuş oldukları onların idare zamanlarında Bulgaristan Türkleri’nin takibata uğramalarının mümkün olmadığı bilakis daima çeşitli ayrıcalıklardan istifade ettikleri ve şimdiye kadar böyle olduğu gibi bundan sonrada aynı şekilde devam edileceği görüşleri de makalenin devamında yer almıştı.93 “Peraporeç” liberallerin muhalifler hakkındaki suçlamalarını bu suretle yalanladıktan sonra onların bu tavır ve hareketlerini vatanperverliğe karşı sayıyordu.94 Bundan önceki mecliste hükümete yardım edecek yeterli ve ciddi çoğunluk yoktu. Ondan başka Bulgaristan, Balkanlar’dan ezilmiş, sükut ve perişaneye uğramış bir halde çıkmış olduğu için gerçek bir siyasi cereyana 93 94 BDH, Kl.442, D. 13- 1737, F. 003-02. BDH, Kl.442, D. 13- 1737, F. 003-02a 25 girinceye kadar hudut ve derecesi meçhul karışıklıklar geçirmeye aday bulunuyordu. İktidar mevkiinde bulunan Rodoslavof, Bulgaristan’ın iç durumunu tehlikeli kargaşalıklara maruz bırakmamayı da vatani bir vazife gibi kabul ediyordu. O cihetle bu hükümet sonsuz olarak iktidar mevkiinde kalmaya azim etmiş bunun için de kendisine muhalif partilerden bazıları ile uzlaşmak tecrübesinde bulunmaktan ve bunlar ile girişilecek müzakerelerde başarılı olunamazsa meclisi dağıtarak yeniden seçime gitmekten ibaret bir davranış belirlemişti.95 Meclisin açılışında Radoslavof tarafından okunan nutuk esnasında meydana gelen olaylar siyasi durumun anlaşılması açısından son derece önemlidir. Şöyle ki; Kral namına başvekil tarafından okunan nutuk dahi gürültüye sebep olmuş. Nutkun “Osmanlı Hükümeti ile olan hüsn-i münasabata” ait satırları muhaliflerin “Türklerin minneti altına giriyorsunuz…” yolundaki yaygaralarına sebebiyet vermişti. Sağ taraf yani hükümet partisi bu yaygarayı boğacak suretde sol tarafa taarruz etmişti.96 Ditonik Gazetesi, “Hep Böyle Mi Olacak?” başlığıyla yazdığı baş makalede Sobranya’da meydana gelen gürültüleri ve bu gürültüleri çıkaranları eleştirmekteydi. Milletin, bu mebusları Sorbanya’ya sırf kendi partizanlık hayallerini görmeleri için göndermediğini ve devletin birçok zorunlu ihtiyaçları olduğu için, şimdiki mebusların yalnız o ihtiyacların neticeye bağlanması ile uğraşmaları gerektiğini beyan ederek, bundan sonra kamarasının daha sükûnetle çalışacağını ümit ettiğini belirtiyordu.97 Yine bu dönemde Balkanlar Harbi’nden önce hiçte dikkati çekmeyen Sofya Osmanlı Sefaretine Fethi Bey tayin olunmuş, onun gösterdiği gayretli ve himmetli çalışmaları Sofya Sefaret-i Osmaniyye Heyeti hakkındaki görüşlerin değişmesine yol açmıştı.98 95 “Sobranya’nın Küşadı”, Tasfir-i Efkâr, 6 Nisan 1914, s. 2. “Nutk-ı Krali ve Sobranya”, Tasfir-i Efkâr, 6 Nisan 1914, s. 2. 97 BDH, Kl. 442, D. 13 -1737, F. 009. 98 “Sofya Sefaret-i Osmaniyyesi”, Tasfir-i Efkâr, 6 Nisan 1914, s. 2. 96 26 Bu dönemde Bulgar Sobranya’sını meşgul eden en önemli konulardan birisi kuşkusuz Balkan Savaşları’ndan sorumlu tutulan kimselerin yargılanması meselesiydi. Balkan Savaşları’nın ilkinde elde ettiği kazancın İkinci Savaşta parmaklarının arasından kayıp gittiğini gören Bulgaristan halkının kızgınlığını dindirmek için önce savaş sorumluları olan kimseler veyahut da kaybedilen harbin günah keçisi ilan edilenler yargılanmıştı. Pek çok asker ve siyasi bu savaştan mesul tutulmuşlardı.99 Geşof ve Danef Kabinelerinin iktidar mevkiinde bulundukları zamanda ve bilhassa muharebe müddeti sırasındaki yaptıkları işlerin bir parlemento heyeti tarafından incelenmesi talebi ve kanunen gerekli imzaları içeren bir önerge Sobranya Meclisi’ne takdim edilmişti.100 Bu önergede Geşof Kabinesi Balkan Savaşları esnasında Osmanlı Hükümeti tarafından barış teklif olunduğu halde lüzumsuz olarak Londra Müzakereti’ni uzatarak ve sonra kesmek suretiyle ikinci harbe ve sonra da müttefiklerle olan çarpışmaya sebep vermekle suçlanmaktaydı. Bundan başka Bulgar idari memurlarının ordu levazımları meselelerinde pek çok kötüye kullanmada bulundukları, harp ganimetlerini kendi aralarında paylaştıkları ve müttefikler lehine olarak Bulgar ordusunda casusluk eyledikleri beyan olunmaktaydı.101 “Narodni Prava” Gazetesi “Tahkikat” başlığıyla yazdığı baş makalede, liberal mebuslar tarafından, eski kabinenin muhabere zamanındaki işlerinin incelenmesini talep maksadıyla riyasetine vermiş olduğu önergeyi bahs konusu etmiş ve bu tahkikatın yapılmasının çok gerekli olduğunu ispat için makalede, millet içinde herkesin yenilenmeye talebi olduğu ve bu meselenin ortaya çıktığı bir zamanda en evvel düşünülecek şeyin “Fenalığın” meydana çıkarılması, onun ortadan kaldırılması ve onun yerine sağlam olanın, kuvvetli 99 Pars Tuğlacı, Bulgaristan ve Türk-Bulgar İlişkileri, İstanbul, Cem Yayınevi 1984, s. 188. “Sobranya’da Müzakerat”, Tasfir-i Efkâr, 14 Nisan 1914, s. 2. 101 “Geşof Kabinesi Divan-ı Alide”, Tasfir-i Efkâr, 16 Nisan 1914, s. 1. 100 27 olanın, münevver olanın inşa edilmesi gerektiği belirtilerek o fenalığı devam ettirenlerin ve yükseltenlerin bilinmedikçe onun nasıl ortadan kaldırılabileceği sorgulanmıştı. O fenalığın ortadan kaldırılmasının, ancak eski kabinenin muharebe zamanındaki işlerinin tahkik edilmesi ve fena işleri yapanların sorgulanması ve cazalandırılması suretiyle olacağına inanılmaktaydı. “Narodni Prava” Gazetesi, bütün milletin de bu konuda talebi olduğunu ve bundan dolayı liberal mebuslarının tahkikatlarını içeren önergeden bütün milletin ve hatta parlementodaki muhaliflerinde memnun olacağını ve bu teşebbüsü alkışlarla karşılayacaklarını beyan etmekteydi.102 Geşof ve Danef kabinelerinin harbe hazırlandığı tarihten muharebenin sonuna kadar olan hareketlerinin tedkiki meselesi Bulgaristan için özel bir öneme sahip olduğundan mesele büyük bir dikkatle takip olunmaktaydı.103 Viyana gazetelerinden birinde yayınlanan Bulgar Başvekili Mösyö Radoslavof’un “Bulgaristan Ahvali” başlıklı makalesi bu dönemdeki Bulgaristan’ın durumunu ve siyasetini göstermesi bakımından dikkat çekiciydi. Bulgar Başvekili bu makalesinde; Bulgar Hükümeti’nin Kralın emniyet ve itimadına sahip olduğunu ifade ettikten sonra ekonomik durumla ilgili olarak, Avrupa piyasalarının red cevabı üzerine Bulgaristan maliyesinin zaafının giderilememiş olsa bile kendilerinin mali durumlarını hakiki bir suretde düzeltme ümidinde olduklarını bildirmişti. Ayrıca yine Bulgaristan’ın bütün Avrupa Devletleri ile iyi ilişkiler kurulmasını arzu ettiğini bununla ilgili olarak Türkiye ile de bir posta mukavelenamesi 102 103 akdettiklerini ve diğer Balkan Devletleri BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 014. “Geşof ve Danef Kabineleri Hakkında”, Tasfir-i Efkâr, 6 Mayıs 1914, s. 1. ile de 28 münasebetlerinin sulhperverane bir şekilde devamını arzu ettiklerini ifade etmişti. Aynı makalenin devamında Mösyö Radoslavof, kuvvet kazanmak için çalışmaktan biran bile vazgeçmeyecekleri üzerinde durduktan başka kendilerini çevreleyen memleketler silahlanmaya devam ettiklerinden dolayı kendilerinin de bu konuda ihmal gösteremeyeceklerini belirtmekteydi. Yine İstiklallerini kazandıkları günden itibaren uğrunda nefes feda etmekte oldukları milli gayelerine ulaşmadıkça katiyen rahat duramayacakları konusu üzerinde durmaktaydı.104 2- Bulgaristan’ın Ekonomik Durumu Bulgaristan Maliye Nazırı memleketin iktisadi durumundan bahsederken Bulgaristan’ın iktisadi ve mali gücünün harplere rağmen zaafa uğramadığını, dahili ve harici Bulgar hazinesinin borçlarının hükümetin akdini ümit ettiği bir harici borçlanma ile sağlanacağını bildirmekteydi.105 Bulgaristan’ın içine düştüğü yenilmişlik duygusu ve karamsar havadan çıkabilmesi için yeni hükümet dışarıdan borçlanma arayışına girmiş ve bu çerçevede Almanya’nın desteği ile Alman Disconto-Gesellschaft’ın öncülüğünde Avrupa bankalarından 500 milyon borç bulmuştu.106 Bulgaristan uzun savaşlardan sonra borçlanmaya muhtaçtı, o dönemde borçlanmak isteyen devletler için en uygun yer Paris Borsası idi. Fakat Fransız Hükümeti Bulgaristan’ın borçlanmasına izin vermek için bir takım siyasal şartlar ileri sürüyordu. 104 “Radoslavof’un Bir Makalesi”, Tasfir-i Efkâr, 19 Nisan 1914, s.1. “Sobranya’da Maliye Meselesi”, Tasfir-i Efkâr, 12 Nisan 1914, s. 2. 106 Turan, “Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na …”, s. 97. 105 29 Bu şartların özü şu idi: Bulgaristan Balkanlar’daki durumu bozmayacağına, Sırbistan’la Yunanistan’a karşı bir şey yapmayacağına dair kesin teminat vermelidir. Bulgar hükümeti ise bazı belirsiz vaatlerle yetinmek istediğinden borçlanmak mümkün olmuyordu. Berlin Hükümeti ise piyasasını Bulgaristan’a açmak için siyasal şartlar ileri sürmemekte idiyse de Alman bankaları çok ağır mali şartlar koşuyorlardı.107 Bulgaristan’ın bir borçlanma akdi için Almanya’ya müracaat etmiş olması üzerine İtilaf Devletleri Fransız sefiri vasıtasıyla Bulgar kabinesine hoşnutsuzluğunu beyan eylemişlerdi. Hatta Fransız sefiri eğer Bulgaristan Almanya’dan bir borçlanma akd edecek olursa bundan sonra Fransa’dan hiçbir yardım beklememesini söylemiştir.108 Viyana gazetelerinden okunduğuna göre Bulgaristan’ın Avusturya ve Almanya’dan akdetmek üzre olduğu borçlanma Viyana maliye çevrelerinde beyan edilmekteydi. Bu borçlanmadan elde edilecek meblağdan 150 milyonu Bulgaristan’ın müesseselerden aldığı avansların ödenmesi için harcanacaktı. Bulgaristan’ın borçlarının tamamı bittikten sonra kalan para askerlik işlerine, şimendiferlere ve harp esnasında hasara uğramış olan köprü, yol ve emlakın tamirlerine sarfedilecekti.109 Borçlanma meselesinde Sobranya Meclisinde sosyalistler grubu hükümete bir gensoru önergesi vererek Bulgaristan’ın borçlanma meselesinde niçin Fransız Bankaları’na müracaat edilmediğini, Almanya Bankalarıyla borçlanma akdinin ne gibi sebebe dayanarak akdolunduğu ve 107 Bayur, Türk İnkılabı …, C. II, K. 4, s. 583v.d. “Bulgar İstikrazı”, Tasfir-i Efkâr, 29 Nisan 1914, s. 2. 109 “Bulgaristan İstikrazı”, Tasfir-i Efkâr, 11 Mayıs 1914, s. 2. 108 30 bu sebeplerin bir takım siyasi taahhüdat içerip içermediğini ve borçlanma şartlarının nelerden ibaret olduğunu sormuşlardı.110 Bulgaristan ile Disconto-Gesellschaft’ı arasında meydana gelen anlaşma gereğince 500 milyon Frank olarak tayin edilen borçlanmanın faizi % 5’ti ve borçlanma elli senede geri ödenecekti.111 Bu borçlanmaya koşmuşlardı. karşılık Alman Bankaları çok ağır şartlar 112 Bu borçlanma ile Alman şirketi Hasköy-Karaağaç şimendifer inşası ile bazı kömür madenleri işletme hakkını da elde ediyordu. Yine Bulgaristan’ın tütün ihracatı da bir Alman şirketi tarafından yapılacaktı.113 Borçlanma mukavelenamesinin Sobranya’ya takdim edildiği gün Rusya’nın Sofya Sefarethanesi tarafından yayınlanan bir tebliğde Fransa’nın Bulgaristan’a daha uygun şartlar teklif ettiği halde borçlanmanın yine Alman Bankaları’yla akdedildiği bildiriliyordu. Rus sefaretinin bu tebliği umumi bir hayret ve hiddete neden olmuştu. Bulgar Maliye Nazırı derhal çoğunluk fırkasına izahat vererek ve Fransa tarafından daha uygun şartlar ileri sürülmüş ve bazı milli kolaylıklar gösterilmiş ise de buna karşılık Bulgaristan’dan bir takım siyasi sorumluluklar altına girmesi ve özellikle Bükreş Antlaşması’nın değiştirilmesine teşebbüs etmeyeceğine dair teminat verilmesi talep olunmuş bulunduğunu söylemişti. Bunun üzerine Sobranya’da ceryan eden şiddetli celselerden sonra borçlanma mukavelenamesi tasdik kılınmıştı. Bu hal, Balkanlarda hala ne gibi siyasi oyunlar oynandığını göstermekteydi.114 110 “İstikraz Meselesi”, Tasfir-i Efkâr, 7 Haziran 1914, s. 4. “Bulgar İstikrazı”, Tasfir-i Efkâr, 7 Temmuz 1914, s. 5; Bayur, Türk İnkılabı …,C. 2, K. 4, s. 585. 112 Bayur, Türk İnkılabı… ,C. 2, K. 4, s. 585. 113 “Bulgar İstikrazı”, Tasfir-i Efkâr, 15 Temmuz 1914, s. 4; Bayur, Türk İnkılabı …, C. 2, K. 4, s. 585; 111 31 Sobranya Meclisi’nde akdedilen borçlanmanın müzakeresinin yapılacağı zaman Radikal Fırkası Reisi Mebus Canof muhalif fırkalar namına bir beyanname okuyarak borçlanmanın yolsuzluklarını dile getirmişti. Canof bu beyanatında, muhalif fırkaların bu borçlanma şartlarını memleket için gerekli saydıklarını ancak memleketin, bu borçlanma ile kabul edilen ağır şartlarla hiçbir menfaat elde edemeyeceğini söylemiştir. Yine muhalif fırkaların, maden kömürlerinin işletilmesi hakkının adı geçen maliye heyetine verilmiş olmasını protesto ettiklerine ve bu halin mahalli sanayiye büyük bir darbe teşkil ettiğine beyanatında yer vermişti. Diğer taraftan daha müsait ve uygun şartlar ile böyle fedakarlıklar ve iktisadi imtiyazlar verilmeksizin borçlanma akdi imkanı mevcut iken bir Bulgar nazırı tarafından böyle mukavelenamelerin Sobranya meclisine takdimi ise Bulgar milletine karşı işlenmiş bir tahrik hareketi olarak değerlendirilmişti. Ayrıca bu mukavelelerin tasdikinin memleketin istiklal ve maliyesine karşı bir darbe ve memleketin yabancı hükümetler hükmüne girmesine de yol açacağını söylemişti.115 Borçlanma müzakereleri sırasında muhalif fırkalar ile çoğunluk fırkaları arasında şiddetli münakaşalar olmuş ve bu münakaşalar celselerin kesilmesine neden olmuştu. Bu tür münakaşaların devam ettiğini gören Başvekil Radoslavof söz alarak borçlanmanın sükûn dairesinde görüşülmesini rica etmişti. Bundan sonra mazbata muharriri kürsüye çıkarak, borçlanma mukavelelerinin gerekçeli layıhâlarını okumuştu. Olağanüstü hiddet ve heyecana kapılan muhalif mebuslar çoğunluk fırkası üyelerine karşı kitap, kağıt vesaire atmaya başlamışlar, çoğunluk fırkası üyeleri de aynı şekilde karşılık vermişti. Bundan sonra büyük gürültüler içinde Sobranya reisi adı geçen layıhâyı oya sunmuş ve bütün çoğunluk fırka 114 “Bulgar İstikrazı”, Tasfir-i Efkâr, 17 Temmuz 1914, s. 1; “Bulgaristan Ahvali’’, Tasfir-i Efkâr, 17 Temmuz 1914, s. 2. 115 “Bulgaristan Ahvali - İlk Heyacanlar -Canof’un Beyanatı”, Tasfir-i Efkâr, 17 Temmuz 1914, s. 2. 32 üyeleri ellerini kaldırmışlardı. Reis layıhânın kabul olunduğunu beyan ile müzakerata son vermişti.116 Fransa ve Rusya bu borçlanma sebiyle Bulgaristan’ın Almanlarca elde edildiği kaygısına düşmüşlerdi. Bu sebeple Fransız elçisi hükümetine bir telgraf çekerek daha önce Bulgarlarla görüşmeler yapmış olan Fransız Bankalarının ileri sürdükleri bütün siyasi şartlardan vaz geçtiklerini Bulgar Hükümeti’ne bildirilmesini istemişti. Ancak Fransız ve Rusların bütün gayretlerine rağmen borçlanma işi Bulgar Meclisince onaylanmış ve Bulgaristan’ın Almanya’ca kazanılmış olduğu inancı yayılmıştı.117 Kral Ferdinand, Meclis tarafından tasvip edilen borçlanma mukavelenamesinin tasdikine dair bir emirname ilan etmişti.118 Borçlanmanın tasdikinden sonra muhalif gruplar umumi meydanda borçlanmayı protesto etmek üzre bir miting düzenlemişlerdi. Mitingde muhalif fırkaya mensup hatipler konuşmuşlardı. Konuşmalar devan ederken borçlanma taraftarları da gösteri yapmaya teşebbüs etmişlerdi. Bunun üzerine bir arbede zuhur etmiş, zabıtanın müdahalesiyle göstericiler dağıtılmıştı.119 3- Bulgaristan’ın Askeri Durumu Birinci Dünya Savaşı arifesinde gerek Bükreş Antlaşması’nın getirdiği belirsiz durum gerekse uluslararası vaziyet tüm Balkan Devletleri’nde olduğu gibi Bulgaristan’ı da büyük ölçüde askeri hazırlıklarda bulunma kaygısına düşürmüştü 116 “Bulgaristan Ahvali- Üçüncü Celse”, Tasfir-i Efkâr, 17 Temmuz 1914, s. 2. Bayur, Türk İnkılabı …, C. 2, K. 4, s. 585. 118 “Bulgar İstikrazinin Tasdiki”, Tasfir-i Efkâr, 19 Temmuz 1914, s. 1. 119 “Bulgaristan’ın İstikrazı”, Tasfir-i Efkâr, 21 Temmuz 1914, s. 2. 117 33 Bulgar Erkân-ı Harbiyye-i Umumiyyesi, son muharebe sırasında uğramış olduğu müthiş yenilgiden dolayı karmakarışık bir hale gelen Bulgar ordusunu yeni baştan düzenlemiş, ordunun erzak ve mühimmat depolarını, Türkiye’ye karşı yapılan harpten evvelki haline oranla güçlendirmiş ve ordusuna yeni sahra bataryaları ilave etmişti. Bundan başka kısa sürede askeri birliklerin bir kısmıyla sahra manevraları icra edilerek, bilhassa levazım ve sıhhiye hizmetinin son harbin verdiği neticeye göre ıslah edilmesi düşünülmüştü.120 Ayrıca Batı Trakya’daki askeri birliklerin teşkilat ve konuşlandırılmasında önemli değişiklikler yapılmıştı. Edirne’nin istirdadının yıl dönümü nedeniyle Sofya’da önemli gösteriler icra edilmişti. Gerek siyaset adamları ve gerek Bulgar basını, Osmanlı Hükümeti ile Bulgaristan Hükümeti arasında anlaşmazlığı gerektirecek hiçbir mesele kalmadığını ve bilakis birçok menfaatin hükümetler arasındaki münasebetlerin takviyesini gerektirdiğini ilan etmişlerdi. Bununla birlikte Edirne vilayetinin korunmasında görevli mevcut kuvvetlerin bir kısmının Anadolu’ya nakli haberleri ve dolayısıyla şehrin müdafaa vasıtalarından mahrum edilmesi, Bulgar kamuoyunda daima mevcut olan ve fakat yavaş yavaş kırılan ümitleri yeniden canlandırmaya başladığı Bugar basınında yer alan ifadelerden anlaşılıyordu. Bulgaristan hükümetiyle iyi münasebetlerimiz olduğu bir sırada yeni askeri teşkilatın bir gereği olarak gerçekleştirilen bazı değişiklikler neticesinde Edirne’deki kuvvetlerin bir kısmının Anadolu’ya nakli dolayısıyla hasıl olan bu gösteri Bulgar hükümetinin bölgedeki genişleme hususundaki hırslı emellerini göstermektedir. Osmanlı Hükümeti’nin bu duruma karşı kayıtsız kalmaması lazım geldiğini ve Edirne gibi Rumeli’deki askeri mevkilerin en önemlisi olan bir kalenin korunması ve savunulması işinin yerine getirilmesi gerekliliği ve adı geçen kalenin ani bir taarruza karşı mevcut kuvvetiyle karşı koymaya her an ve her zaman hazır bulunduğu 120 “Balkan Hükümetleri’nin Hazırlıkları”, Tasfir-i Efkâr, 9 Mayıs 1914, s. 3. 34 hissinin komşu hükümete bildirilmesi için oralardaki kuvetlerin azaltılmasının durdurulması siyasi bir gereklilik olarak görülmekteydi121. Buna karşılık Bulgar hükümeti, Batı Trakya’da diğer yerlere nazaran önemli ölçüde kuvvet bulundurmakta ve bu kuvvetin merkez şefliği daha ziyade Osmanlı hududuna yakın bir mevkide yer almakta idi. Ayrıca kadroları ikmal maksadıyla 1914 senesi yeni erlerinin vaktinden evvel silah altına çağrılması da kararlaştırılmıştı. Bulgar Hükümeti’nin Sırp ve Yunan hudutlarında hiçbir askeri tedbire başvurmayarak, Batı Trakya’ya daha fazla ehemmiyet göstermesi ve büyük bir hırsla harp mühimmatı toplaması son derece dikkat çekiciydi. Bütün bunlardan dolayı Bulgar kamuoyunda, Bükreş Antlaşması’nın Bulgarlar lehine değiştirilmesi hakkındaki ümitlerin bir imkansızlık karşısında ortadan kalkması halinde Edirne’nin ani bir hücuma uğrama tehlikesinin daimi olduğuna inanılmaktaydı. Harici politikası harici ceryanlara tabi olan Bulgaristan’ın Osmanlı Devleti’ne karşı verdiği teminatlarına gereğinden fazla önem verilmeyerek Rumeli’deki askeri mevkilerimizin takviye edilmesi ve askerlik hususuna ait her türlü ihtiyat tedbirlerinin biran önce alındıktan sonra Bulgar dostluğunun mahiyetinin araştırılıp ve değerlendirilmesi gerektiğine inanılmaktaydı. Bulgaristan’ın, karşısında mühim bir kuvvet görülmedikçe her türlü ihtirasa kapılacağı düşünülerek bu gibi duruma meydan verilmemesi iki hükümet arasındaki münasebetlerin zaruri olarak iyi bir biçimde devamına hizmet etmiş olacağı benimsenmiştir122. Diğer taraftan Bulgar hükümeti, 50.000 Manlihir ve 15.000 Karabine tüfek Budapeşte’de İştayer fabrikasına sipariş etmişti.123 Ayrıca hükümet ordu masrafına tahsis etmek üzre Sobranya Meclisi’nden 30 milyonluk tahsisat talep etmişti.124 121 BDH, Kl. 461, D. 203 -1814, F. 001. BDH, Kl. 461, D. 203-1814, F. 001-01 123 BDH, Kl. 1654, D. 985-9, F. 008; Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk ve Türk Bulgar İlişkileri(1913-1938), Ankara,Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları,No:16, 2002, s. 159 v.d. 124 “Bulgar Ordusu”, Tasfir-i Efkâr, 9 Mayıs 1914, s. 2. 122 35 Yeni Bulgar Harbiye bütçesi gereğince Bulgar piyade kuvveti 40 tabur ilave edilerek arttırılıp, yeni bir alay istihkâm topçu kıtası ile ilk defa olarak bir alay süvari topçu kıtası da oluşturulacaktı. Hudut taburlarının miktarı 13’ten 20’ye çıkarılacaktı.125 Ayrıca Harbiye Nezareti Sobranya Meclisi’ne bir kanun layıhâsı vererek, askeri idare, sağlık sebeplerinden dolayı askerlik hizmetlerini yerine getiremeyen askerleri 45 yaşına erişmiş olanlara kadar muayeneye davet ederek ve bu muayeneden sonra askerlik hizmetini yapabilecek durumda olanları askerlik hizmetine kabul edecekti.126 Bilindiği üzre Balkan Savaşları’ndan sonra Mustafa Kemal Atatürk, 27 Ekim 1913 tarihinde Sofya Ataşemiliterliğine atanmıştı. Atatürk Sofya’da bulunduğu dönemde Türk Genelkurmayınca ele alınan sefer planının hazırlanmasında esas olacak, Bulgaristan ordusu kuruluş ve durumu hakkında çok değerli bilgileri öğrenerek Türk Genelkurmayı’na bildirmiştir.127 Mustafa Kemal, Bulgar ordusunun ileri gelenlerinin büyük bir ciddiyet ve intikam duygusuyla orduyu yeniden düzenlemek çabası içinde olduklarını, bu çerçevede beşer yıllık dönemler halinde 20 yıllık bir plan yaptıklarını, Bulgar ordusunun Almanya ve Avusturya’dan top, tüfek ve cephane sipariş ettiğini bildirmişti.128 Silahların Almanya’ya sipariş edilmesi de Alman-Bulgar ilişkilerinin 1914 yılı başındaki düzeyini göstermesi bakımından gelecek için önemli bir fikir vermekteydi. Bulgarlar Balkan Harbi’nde ele geçirdikleri silahları kullanmak için çare aramışlar ve Almanya ile olan ilişkileri sayesinde krupp fabrikasıyla teknik işbirliğine gitmişlerdi. Savaş öncesinde Almanya ve Bulgaristan arasındaki askeri alanda işbirliğini ortaya koyan bu durum da 14 Mart 1914 tarihli 125 “Ordunun Tezyidi”, Tasfir-i Efkâr, 7 Mayıs 1914, s. 2. “Bulgaristan Ordusunda”, Tasfir-i Efkâr, 20 Temmuz 1914, s. 4. 127 Tarihte Türk-Bulgar …, s. 84. 128 Tuğlacı, a.g.e., s. 117; Turan, “Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na …”, s. 97. 126 36 raporda belirtilmektedir. Bulgar Ordusu’nu hava gücünü artırma çabaları da dikkat çekiciydi. Bulgarlar dönemin önde gelen hava araçları için komisyon kurmuşlar ve araştırmalar yapmışlardı. Aynı zamanda ordunun ihtiyaç duyduğu personel ve malzeme nakliye araçlarının alımı içinde girişimlerde bulunmuşlardı. Bütün bunlar, Bulgarların ufukta görünen savaşa var güçleriyle hazırlandıklarını göstermekteydi. Birinci Dünya Harbi öncesinde; Bulgar ordusunun hızla silahlanmasını da Kurmay Yarbay Mustafa Kemal şu sözlerle aktarır: “Bulgar üst düzey askeri yetkilileri pek büyük ciddiyet ve derin intikam hisleriyle ordularını yeniden hazırlamaktadırlar’’. Yine onun verdiği bilgilere göre; Bulgar ordusunda, yaşları veya yetersizlikleri sebebiyle işe yaramadıkları anlaşılan çok sayıda büyük ve küçük rütbeli subay ordudan çıkarılmış ve her fırsattan istifadeyle çıkarılmaktaydı. Ordu yüksek komutasını gerçekleştirmek fikri Bulgaristan’da esas kabul edilmekteydi.129 Mustafa Kemal Bulgaristan’ın bayındırlık ve ulaştırma çabalarıyla demiryolları yapımına da önem verdiğini strateji bakımından değerlendirmiş ve Bulgaristan’ın Hasköy-Karaağaç hattını döşeyerek Adalar Denizi’ne inmeye çalıştığını da ifade etmiştir. Verilen bilgiler, Osmanlı Devleti’nin Milli Savunma Politikası ve Silahlı Kuvvetlerinin hazırlıkları bakımından büyük önem taşımıştır.130 129 Ahmet Tetik, Sofya Askeri Ataşesi Mustafa Kemal’in Raporları (Kasım 1913-Kasım 1914), Ankara, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, 2007, s. XII v.d. 130 Tarihte Türk-Bulgar …, s. 84 v.d., Tuğlacı, a.g.e., s. 117. II. BÖLÜM TÜRK - BULGAR YAKINLAŞMASI A- BULGARİSTAN’IN BALKAN DEVLETLERİ İLE İLİŞKİLERİ VE TÜRK-BULGAR İLİŞKİLERİNE YANSIMASI 1- Bulgaristan-Yunanistan İlişkileri Balkan Savaşı’nın sonunda imzalanan Bükreş Antlaşması’yla Bulgaristan Makedonya’nın büyük bir bölümünü Yunanistan ve Sırbistan lehine bırakmak zorunda kalmıştı.131 Balkan Harbi sonrasında çizilen sınırlar, Bulgarlar tarafından istenmeyerek kabul edildi. Bulgarların, Sırbistan ve Yunanistan’ın Bulgarlığın aleyhine topraklarını genişlletmelerine itirazları vardı.132 Bulgarların Makedonya üzerindeki dileği ve tutkularından bilgisiz olmayan Sırbistan ve Yunanistan ayrı ayrı Bulgaristan’ın karşısında kalmaktan kaçındıklarından, gereğinde birbirlerinin yardımına muhtaç olduklarını takdir ve bundan ötürü iyi ilişkilerden ayrılmamayı hayati bir sorun olarak görmekteydiler.133 Bulgarlar, Sırbistan ve Yunanistan’a karşı bazı istekler beslediklerini saklamadıkları gibi, Sırbistan ve Yunanistan’da bir çok karışıklığa meydan hazırlayacak –el altından- çeteler tertip etmekteydiler.134 Yunan-Bulgar hududunda Bulgar bulundukları bildirilmekteydi.135 131 Sarınay, a.g.m., s. 135. Tetik, a.g.e., s. XVI. 133 Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk …, s. 153. 134 Aynı Eser, s. 165. 135 “Bulgar Çeteleri”, Tasfir-i Efkâr, 5 Nisan 1914, s. 2. 132 çetelerinin büyük faaliyette 38 Yunan basını Bulgaristan’ı Makedonya’ya çeteler göndermek suretiyle Sırp arazisini tehdit etmekle suçlamaktaydı.136 Atina Makedonya’da Gazetelerinden ihtilal okunduğuna zuhure getirmek göre, üzre pek Bulgar komitecileri büyük faaliyetler göstermekteydiler. Bilhassa Drama havalisinde bu faaliyetin pek çok eseri görülmekte olduğundan Yunan Hükümeti burada önemli ölçüde asker kuvvet bulundurmaktaydı. Yunan askerleri ile Bulgar komitecileri arasında her gün çarpışmalar vukua gelmekteydi.137 Bu olaylar nedeniyle Yunanlılar hudut karakollarını birbirine telefonla bağlamakta ve hudutlarda yollar inşa etmekteydiler. Bundan başka hududa yakın köylerdeki hayvanların cetvellerini düzenlemekte ve her köyde aylık 100 frank maaşla beşer-altışar düzen sağlayan bekçiler kayd etmekteydiler. Bu bekçilerin vazifesi Bulgarları göz altında bulundurarak, onları Rumca konuşmaya mecbur etmekti.138 Bu dönemde Bulgaristan ile Yunanistan münasebetlerini belirleyen temel unsur Yunanistan’ın hâkimiyetine giren Makedonya’daki Bulgarlara karşı takip ettiği siyasettir. Yunanistan Hükümeti Makedonya’yı ancak Yunanlılaştırmakla, yani ahalisinin çoğunluğunu ve belki de tamamını Rum-Yunanlı yapmakla muhafaza edeceğine inanmaktaydı ve bu siyasetini gerçekleştirebilmek için Makedonya’daki Bulgar ve Müslümanlar üzerinde dehşetli bir baskı uygulamaktaydı.139 Yunan müfrezeleri Yunan çeteleriyle birlikte Bulgar ve İslâm ahaliye mezalim yapmaktaydı. On yaşındaki çocuklardan doksan yaşındaki ihtiyarlara kadar Bulgar ahali tutuklanmakta, kadınların ırz ve namusuna 136 “Yunanlılar’ın Amali”, Tasfir-i Efkâr, 17 Ağustos 1914, s. 4. “Bulgar Komitelerinin Faaliyeti”, Tasfir-i Efkâr, 7 Mayıs 1914, s. 2. 138 “Bulgar-Yunan Hududunda”, Tasfir-i Efkâr, 7 Mayıs 1914, s. 4. 139 “Müntakız İşler”, Tasfir-i Efkâr, 30 Ağustos 1914, s. 1. 137 39 tecavüz edilmekteydi. Bu mezalim ve tazyikata tahammül edemeyen ahalî her şeyi terk ederek Bulgaristan’a kaçmaktaydılar.140 Bulgar telgraf ajansı tarafından 10 Haziran tarihiyle Sofya’dan bildirildiğine göre Drama havalisinden aralarında pek çok çocuk bulunan muhacir kafilesi Nevrekob’a gelmişti. Bu Bulgar muhacirleri aç, çıplak ve gördükleri mezalim nedeniyle sefil bir haldeydi. Kadınların namus ve iffetlerine Yunan askerleri tarafından zorla tesellüt edilmiş, erkeklere de vicdanları isyan ettirecek işkenceler yapılmıştı.141 Bu muhacirler yapılan mezalim hakkında tüyleri ürpertecek beyanat vermekteydiler. Onların naklettiklerine göre Drama hapishanelerinde beş bini aşkın Bulgar ve Türk tutuklu bulunmaktaydı.142 Yunanistan Hükümeti tarafından Makedonya’da bulunan Bulgarlara karşı uygulanan mezalim Bulgaristan’da Yunanlılara karşı olağanüstü büyük bir kin doğurmaktaydı. Yunanlıların Makadonya’da yapmış oldukları mezalimden her tarafta büyük bir nefretle bahsedilmekteydi.143 Sofya’dan 3 Haziran tarihiyle bildirildiğine göre, Sofya’daki Rum kilisesi Yunan bayrağı çektiği için ahali kilise önünde toplanmış144 ve galeyana gelmiş olan halk kilisenin duvarlarından atlayarak Yunan bayrağını zorla aşağıya indirmişdi. Bu olay Bulgarların kendi memleketlerinde böyle küstahlıklara tahammül edemediklerini meydana koymuştu.145 Yine aynı gün Varna’da Makedonya Bulgarlarına Rumların yaptıkları tazyikatdan etkilenen Varna halkı gayet büyük bir miting düzenleyerek Yunan mezalimi protesto edilmişti.146 140 “Yunan Mezalim-i Vahşiyanesi”, Tasfir-i Efkâr, 10 Mayıs 1914, s. 4. “Yunan Mezalimi”, Tasfir-i Efkâr, 12 Haziran 1914, s. 5. 142 “Yunan Mezalimi”, Tasfir-i Efkâr, 20 Haziran 1914, s. 2. 143 “Sofya’da Heyecan”, Tasfir-i Efkâr, 18 Haziran 1914, s. 4. 144 “Yunan Bayrağı Aleyhinde’’, Tasfir-i Efkâr, 4 Haziran 1914, s. 4. 145 “Aşkolsun Bulgarlarla!”, Tasfir-i Efkâr, 5 Haziran 1914, s. 1. 146 “Varna’da Bir Miting”, Tasfir-i Efkar, 5 Haziran 1914, s. 1. 141 40 Bu mitingin yapıldığı sırada Bulgar kumpanyası vapurlarından biri Varna’ya Makedonya’dan yüzlerce Bulgar muhaciri çıkarmıştı. Yunan mezaliminin bu kurbanlarının manzarası mitingde hazır bulunanların galeyanlarını dahada arttırmış, ahaliyi zaptetmek mümkün olmamıştı. Bundan sonra göstericiler derhal Rum mekteb ve kiliselerine yönelmiş, mekteb ve kiliseleri işgal ederek buralara Bulgar muhacirlerini yerleştirmişlerdi. Ahali tarafından Rum kiliseleri derhal Bulgar kilisesine dönüştürülmüş ve ancak Makedonya’daki Bulgar mekteb ve kiliseleri Bulgarlara iade edildiği takdirde buralarının Rumlara tekrar geri verileceği bildirilmişti.147 Makedonya’da Bulgarlara karşı yapılan mezalime şahit diğer bir olayda Dedeağaç hadisesidir.148 4 Haziran’da Dedeağaç’a Amerika bandırasına sahip olan bir Yunan vapuru vasıl olmuştu. Vapurda 30 İslam muhaciri ile Yunanlılar tarafından mezalime mahkum edilen birçok Bulgar mahbusu bulunmaktaydı. Vapurda birçok Bulgar tutuklunun bulunması şiddetli galeyana neden olmuştu. Derhal Yunan mezalimini protesto etmek üzre büyük bir miting düzenlenerek,149 Dedeağaç’ta bulunan Rumların evlerine hücum edilmiş, evlerin camları kırılıp eşyaları yağma edilmişti.150 Yunanlılar aleyhindeki bu ceryanlar Burgaz şehrine de yayılmıştı. Filibe Köyü’nde, Bulgarların patrikhaneye mensup oldukları zamandan kalma üç Rum kilisesi halk tarafından işgal olunmuş, Bulgarlar tarafından işgal edilen bu kiliselerde Bulgarca ayinler düzenlenmişti.151 Yunanistan bu olaylar üzerine Rum kiliselerin iadesini ve gelecekte bu tür olayların tekrar etmeyeceğine dair teminat verilmesini 152 Hükümeti’nden talep etmişti. 147 “Bulgarların Milliyetperverliği”, Tasfir-i Efkâr, 6 Haziran 1914, s. 2. “Dedeağaç Hadisesi”, Tasfir-i Efkâr, 8 Haziran 1914, s. 3. 149 “Dedeağaç Hadisesi”, Tasfir-i Efkâr, 6 Haziran 1914, s. 4. 150 “Dedeağaç Hadisesi”, Tasfir-i Efkâr, 8 Haziran 1914, s. 3. 151 “Bulgarlar’da İntihabat-ı Milli”, Tasfir-i Efkâr, 9 Haziran 1914, s. 2. 152 “Bulgar – Yunan Münasabatı Gerginleşiyor”, Tasfir-i Efkâr, 9 Haziran 1914, s. 2. 148 Bulgar 41 Başvekil Mösyö Radoslavof Rumlar aleyhinde yapılan bu tür gösterilerden dolayı Bulgar Hükümeti’nin üzgün olduğunu ancak Makedonya’da ecnebi boyunduruğu altında zulme uğrayan kardeşlerinin hallerinden üzüntü duyan Bulgar halkının bu galeyanının mazur görülebileceğini beyan etmişti.153 Radoslavof 9 Haziran’da Sobranya’da yaptığı bir konuşmasında meydana gelen bu olaylarla ilgili olarak; ecnebi idaresi altında kalan kardeşlerinin uğradıkları mezalimin etkisiyle vukua gelen bu tür hareketlere katiyen yabancı olduğunu belirtip, hükümetinin geçmişin anlaşmazlıklarını çözümleyerek komşularıyla iyi münasebetler kurmak arzusunda olduğunu bildirmişti.154 Yunanlılarla Bulgarların dini görüşlerinin çok kuvvetli olduğu Balkan Savaşlar’ı sonrası yaşanan bu olaylar bir kez daha ispat etmişti. Bu iki millet arasında dini ayrılıklar, Dersaatdet Bulgar Ekzarhhanesi’nin açıldığı tarihte başlamış ve Balkan Savaşları’nın sonuçlanmasına kadar sürmüştü. Bu dini ayrılıklar sebebiyle o zamana kadar pek çok kan dökülmüştü.155 “Mir” Gazetesi tarafından Yunan-Bulgar münasebetinin pek fena olduğu yazılmaktaydı.156 2- Bulgaristan-Sırbistan İlişkileri Bu iki ülke arasındaki durum, iki devletin takip edecekleri öğretiye bir şekil vermeye elverişli değildi, iki devlet yanında bulunan sefirlerin ciddi ve esaslı bir dostluk temellerini kurmak için çalıştıkları kanati hasıl olduğu gibi, Sofya’da bulunan Sırp sefirinin eskiden beri Bulgar dostluğu ile ün yapmış olması Sırbistan’ın Bulgaristan’a karşı sonuna kadar o anki politikayı izlemeyeceğini göstermekteydi. Halbuki, Sırbistan’ca izlenen siyaset bir 153 “Radoslavof’un Beyanatı”, Tasfir-i Efkâr, 11 Haziran 1914, s. 4. “Radoslavof’un Beyanatı”, Tasfir-i Efkâr, 12 Haziran 1914, s. 4. 155 “Yunanistan ile Münasebat”, Tasfir-i Efkâr, 12 Haziran 1914, s.4. 156 “Yunan-Bulgar Münasebatı”, Tasfir-i Efkâr, 7 Eylül 1914, s. 2. 154 42 gözleme siyasetinden başka bir şey değildi. Yalnız, gözden uzak tutulması gereken önemli bir yön varsa, o da Bulgaristan Hükümeti’nin Avusturya’ya gözünü çevirdiği ve Sırbistan’ın Rusya ekseninden uzaklaşmak niyetinde kesinlikle bulunmamasıydı.157 Rusların bu iki devlet arasındaki ilişkiler açısından geçmişin geri getirilmesi amacıyla olanca çabayla çalıştığı ve iki devlet arasında yeniden bir bağlaşmanın yapılması halinde, taraflara Yunanistan’da bazı ödünler bile gösterdiği ancak Bulgarların bu gibi vaatlere önem vermeyerek kendilerine Sırplar tarafından Sırbistan’da, arazi ve iktisadi çıkar sağlandığı takdirde, Rusların bu öğütlerini dikkate alacakları konusunda beyanatta bulunduklarına dair söylentiler mevcuttu. Bulgarlar, Sırbistan ve Yunanistan’a karşı bazı istekler beslediklerini saklamadıkları gibi, Sırbistan ve Yunanistan’da birçok karışıklığa meydan verecek –el altından- çeteler düzenlemekteydiler.158 Sırbistan’ın İstanbul Maslahatgüzarı Mösyö Jojoviç kendisiyle görüşen “İstanbul” Gazetesi muharrirlerinden birine muhtelif meseleler hakkında beyanatta bulunduğu sırada; Sırbistan’ın işgalinde bulunan bölgedeki Müslümanların mezalim gördüğüne dair olan haberleri ve Bulgarların Sırp mezalimine dair yayınladıkları malumatları kati suretde yalanlamıştı. Bulgaristan-Sırbistan münasebetlerinin tabi olarak samimi olmadığını bildiren Mösyö Jojoviç, Bulgar çeteleri hakkındaki soruya cevap olarak, Bulgar çetelerinin mevcut olduğunu, bu çetelerin hangi mahallerde bulunduklarını ve bunların kumandasını üstlenen eski çete reisleriyle zabitanın isimlerini de bildiğini beyan etmişti. Bulgar çetelerinin 20 bin kişiden oluştuğu hakkındaki haberleri mübalağalı olarak değerlendiren Mösyö Jojoviç, bu çetelerin tahmini olarak bin kişilik bir kuvvetten oluştuğunu söylemişti. 157 158 Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk…, s. 154. Aynı Eser, s. 164 v.d. 43 Jojoviç beyanatının devamında; bu çetelerin Balkanlar’daki karışıklığı devam ettirerek barışı bozmaya çalışıp sonuçta Avrupa’nın müdahalesiyle Bükreş Antlaşması’nın değiştirilmesini ümit ettiklerini ancak bu gayretlerin neticesiz kalacağını bildirdikten sonra, sadece Bulgar çetelerinin değil bütün Bulgar ordusunun dahi Bükreş Antlaşması’nın bir tek satırını değiştirmede başarılı olamayacaklarını sözlerine eklemişti.159 3 Nisan tarihiyle Sofya’dan bildirildiğine göre, Sırbistan’ın bir yarı resmi gazetesi tarafından yayınlanan, Sırp toprağına tecavüz eden Arnavut çetelerini Bulgaristan’ın düzenlemiş olduğuna dair haberlere cevap olarak Bulgar gazeteleri, Sırp gazetelerinin Bulgarlar aleyhindeki bu haberlerinin sadece manasız ve adalete aykırı olamakla kalmadığını ve tehlikeli bir şekil aldığını yazmaktaydı. Ayrıca sadık dostuna ihanet eden Sırbistan’ın Makedonya’da kurduğu idare ile Bulgaristan’la olan iyi ilişkilerine bir darbe indirdiği belirtilerek Sırp basını yayınlanan bu tür haberlerle gerginliği devam ettirmekle suçlanmaktaydı.160 Atina gazetelerinden okunduğuna göre Eğripalanga havalisinden Sırp arazisine giren Bulgar çeteleri ile Sırp askeri arasında çarpışmalar olmuş ve Sırp askerleri top kullanmaya mecbur kalmışlardı.161 Bulgar-Sırp hududunda meydana gelen bu tür çarpışmalar üzerine Sırp Erkan-ı Harbiyye-i Umumiyyesi’ne mensup bir çok zabit Sırp-Bulgar hududuna gelerek incelemeler yapmışlar ve arazinin topografyasını almışlardı. Bu hususa ait malumat Sofya’da büyük bir önem ve dikkatle takip olunmaktaydı.162 Belgrad’tan bildirildiğine göre Sırbistan Hükümeti Bulgar hududunda 91 askeri karakol kurmuştu.163 159 “Mösyö Jojoviç’in Beyanatı’’, Tasfir-i Efkâr, 24 Nisan 1914, s. 2. “Bulgaristan – Sırbistan”, Tasfir-i Efkâr, 5 Nisan 1914, s. 5. 161 “Bulgar Komiteleri ile Müsademe”, Tasfir-i Efkâr, 7 Nisan 1914, s. 2. 162 “Bulgar – Sırp Hududunda”, Tasfir-i- Efkâr, 18 Haziran 1914, s. 4. 163 “Bulgar Hududunda Hazırlık”, Tasfir-i-Efkâr, 22 Haziran 1914, s. 2. 160 44 Ayrıca Sırplar hudut hattı üzerinde sperler kazmak hususunda ısrar etmekteydiler.164 Sırpların bu ısrarları Bulgar karakolları ile Sırp karakolları arasında çarpışmalara sebebiyet vermişti.165 Makedonya’daki Sırplar tarafından Bulgarlara reva görülen mezalim, Bulgaristan siyasi çevrelerinde büyük bir tepki görmekteydi. Bulgar basını Sırbistan hakkında şiddetli lisanlarını derece derece yükseltmekteydi.166 Makedonyalı bir gencin Bulgar gazetecilerine verdiği malumata göre; Sırbistan, kendi idaresinde olan Bulgar askerlerine Bulgar Milletinden olduğunu inkar ettirmek ve Sırbistan’a sadakat yemini ettirmek için baskıda bulunmaktaydı. Bulgar askerleri kötü bir idareye maruz bırakılmakta ve kendilerine harp esiri muamelesi yapılmaktaydı. Bulgar askerine Sırp olduklarını söyletmek için pek az gıda verilmekte, Sırplığa karşı olanlar Divan-ı Harbe sevkedilmekteydi.167 “Dolya” Gazetesi, “Umumi Matem Alayı” başlığıyla yazdığı baş makalede, Sırbistan’ın Makedonya Bulgar gençlerinden aldığı askerden ve bu Bulgar askerlerinin eski Sırbistanın en ücra köşelerine gönderildiklerinden bahsetmekteydi. Aynı makalede; sokaklardan, evlerden avlanır gibi toplanan bu gençlerin Belgrad’a doğru sevkedildikleri zaman, bir matem alayı teşkil ettikleri ileri sürülmekte ve bunlara sadakat yemini ettirdiklerini zikrederken, yemine dair cümleler telaffuz edilmekteydi. Ancak o silahın kime karşı kullanılmış olacağının tayini hususunun, o silahı taşıyanlara ait kalacağı vurgulanmaktaydı.168 164 “Bulgaristan – Sırbistandan Hududunda”, Tasfir-i Efkâr, 22 Temmuz 1914, s. 2. “Bulgaristan – Sırbistan Hududunda”, Tasfir-i Efkâr, 23 Temmuz 1914, s. 1. 166 ‘’İstanbul ve Sofya Matbuatı’’, Tasfir-i Efkâr, 3 Eylül 1914, s. 2. 167 “Bulgaristan – Sırbistan”, Tasfir-i Efkâr, 9 Temmuz 1914, s. 2. 168 BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F.020. 165 45 Bulgar gazetelerinde Sırbistan’ın Bulgaristan’a hıyanet etmiş olduğu ve Bulgaristan’ın menfaatinin Sırbistan’a yardım etmemekte olduğu yazılmaktaydı. Bulgaristan için Islavlık emellerine hizmet etmektense uğrunda 30-40 yıldan beri milyarlarca frank harcanan Bulgar milli emellerine hizmet etmenin daha gerekli olduğu üzerinde durulmaktaydı.169 Basında geçen haberlerden anlaşıldığı üzre, Bulgaristan’da kamuoyu tamamen Sırbistan’ın aleyhindeydi. Sırbistan’ın tamamen ortadan kalkması ve Avusturya’ya katılması ve Makedonya’nın da muhtar olması veyahut Bulgaristan’a dahil edilmesi arzu edilmekteydi.170 Sırbistan ne olursa olsun İkinci Balkan Savaşı sırasında Bulgaristan’ı hezimete uğratan müttefiklerin en başında bulunmaktaydı. İşte Bulgaristan’ın mevcudiyetini ortadan kaldırmak için madden ve manen en fazla Sırbistan uğraşmışdı. Bulgarlar hem perişan oldular hem de Balkanlar Savaşları’nda kendileri için başlıca gaye olan Makedonya’dan yoksun kaldıktan başka, Silistre, Balçık gibi kıymetli Bulgar topraklarını elden çıkardılar. Bu hezimet Bulgaristan için büyük bir felaketti. Ve en kısa bir zamanda bu felaketin intikamını almak Bulgarlar tarafından bir gaye olmuştu.171 3- Bulgaristan-Romanya İlişkileri Bulgarlar için milli bir ülkü olan Makedonya’ya tümüyle sahip olmaktan yoksunluk ve ordularının en zayıf ve uygun olmayan durumunda Romanyalıların Sofya’ya kadar yürüyerek Bulgaristan’ın en verimli parçasını kendilerine katmaları Bulgar Milleti, Bulgar Ordusu ve Hükümeti için unutulmaz bir yara teşkil eylemiş bulunuyordu. 169 “Islav Kardeşliği Aleyhinde”, Tasfir-i Efkâr, 3 Eylül 1914, s. 2. “Avusturya – Sırbistan Muharebesi ve Bulgaristan”, Tasfir-i Efkâr, 1 Ağustos 1914, s. 4. 171 ‘’Bulgaristan –Sırbistan’’, Tasfir-i Efkar, 20 Eylül 1914, s. 1. 170 46 Bulgarlar bu yarayı, ancak Makedonya’dan Sırp ve Yunanlıların eline geçen kısımları yeniden ele geçirmek ve Romanyalıların aldıkları yerleri geri almak, daha iyi düşünerek hareket edip ve İkinci Balkan Savaşı’nda kendisini yenmiş bulunanlara bir intikam darbesi indirmek suretiyle tedavi edebileceklerini tasarlıyorlardı. Fakat, o gün için mümkün olmasa bile, yakın ve uzak gelecekte Bulgar askeri kuvvetleri, aynı zamanda hem kuzeyde Romanya’ya ve hem de batı ve güneyde Sırp ve Yunan’a meydan okumaya yetmeyeceği belli olduğu için, muhtelif zamanlar ve evrelerde elde etmeyi zorunlu buluyorlardı. Bu sebeple Bulgarlar önce Makedonya’ya ait amaçlarının sağlanmasını öne alıp, bunun içinde Osmanlıların ittifakını ve Romanyalıların da hiç olmazsa tarafsızlığını gerekli saymaktaydılar. Bulgarlar, Romanya’nın tarafsızlığını sağlamak için çalışmış iseler de, Romanyalıların Bulgarların Osmanlılar ile birlikte Sırp ve Yunanlılar aleyhindeki harekatına karşı göz yummaları, Bükreş Sözleşmesi hükümlerini bozmak demek olacağından, Romanyalılar, Avrupa kamuoyuna karşı böyle bir sorumluluğu üzerine alamayacaklardı. Zira antlaşma hükümlerini bozmak bakımından her türlü harekete katiyen müsaade edemeyeceklerini açıkça söylemişlerdi. Buna göre, Bulgarların Romanyalılara yaklaşma istekleri o günün şartları içinde uygulanacak gibi değildi. Romanyalılar Bükreş Anlaşması hükümlerine bağlı kalmayı asıl çıkarları gereklerinden saydıktan başka, Bulgarların kendilerine göz yummalarını henüz içtenlikli sayamamaktaydılar. Zira Bulgarların her zaman kendilerini aldatabilecek nitelik ve yaradılışta bulundukları, geçmiş sorunlarda kendilerince deneyle saptanmıştı. Özet olarak gerçekliği belli olmuş bir husus vardı ki, o da, Bulgaristan ile Romanya arasındaki siyasi ilişkiler o gün uyuşmaya elverişli değildi.172 172 Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk ve …, s. 151 v.d. 47 İki Devlet arasındaki ilişkilerin Bulgarlarca memnunluk verici bir şekil almamış olduğu açıkça görülmekteydi. Çünkü, Bükreş Antlaşması hükümlerinin tam olarak uygulanmasında Romanyalılar henüz değişiklik ve düzeltmelere müsait görünmemekteydiler.173 Romanya Hariciye Nazırı kendisiyle görüşme yapan bir Rus gazetesi muharririne; Romanya’nın daima Bükreş Antlaşması’nın hükümlerinin korunması için çalışacağını söylemişti.174 Romanya yalnızca Bükreş Antlaşması’nın muhafazası gayesini takip etmekteydi.175 Romanya’nın bu siyasetine karşı Bulgaristan tarafından Bükreş Antlaşması’nın Bulgarlar lehine değiştirilmesi siyaseti güdülmekteydi .176 Bu siyaset gereği Bulgaristan diğer Balkan Devletleri ile olduğu gibi Romanya karşı da hududun değiştirilmesi konusunda bir takım faaliyetlere girişmiş bundan dolayı Bulgar-Romanya hududunda Bulgar-Romen askerleri arasında çeşitli çarpışmalar meydana gelmişti. Bükreş’ten 1 Temmuz itibariyle bildirildiğine göre hudut askerleri hududun belirlenmesi ile meşgul olan ve 6. Piyade alayına mensup iki Romanya askerini kurşuna dizmişti.177 Bu hadisenin mesuliyetini tayine memur olan muhtalat komisyon üyelerine Bulgar üyeleri de katılmışlardı.178 Sofya’dan 7 Temmuz itibariyle bildirildiğine göre Bulgar-Romanya hududunun Kumanlar mevkiindeki Romanya karakol askerleri, bir Romanyalı küçük zabitin refakatinde bulunan Bulgar askerine ateş etmişlerdi.179 173 Aynı Eser, s. 163 v.d. “Romanya Hariciye Nazırı’nın Beyanatı”, Tasfir-i Efkâr, 20 Haziran 1914, s. 4. 175 ‘’Devletler’in Vaziyetleri’’, Tasfir-i Efkâr, 27 Temmuz 1914, s. 2. 176 “Balkanlar’da Tashihi Taksimat”, Tasfir-i Efkâr, 1 Nisan 1914, s. 1. 177 “Bulgar-Romanya Hududunda”, Tasfir-i Efkâr, 3 Temmuz 1914, s. 4. 178 “Bulgaristan-Romanya”, Tasfir-i Efkâr, 7 Temmuz 1914, s. 5. 179 “Bulgaristan ve Romanya”, Tasfir-i Efkâr, 9 Temmuz 1914, s. 2. 174 48 Bulgaristan Hükümeti Romanya’nın Sofya sefirine bir şifahi nota takdim ederek yeni hudut hadisesini bildirmişti ve Romanya Hükümeti’nden iki memleket arasında bu gibi olayların tekrarını engellemek için tedbirler alınmasını rica eylemişti.180 Bulgar-Romanya hududunda meydana gelen hadiselerden dolayı Mösyö Radoslavof Kral ile görüşmüş; Kral, bu gibi olaylara sebebiyet veren Bulgar askerlerinin şiddetle tahliye edilmesini ve bir daha bu gibi hadiselerin vukuuna meydan bırakılmamasını emretmişti.181 18 Temmuz itibariyle Bulgar Telgraf Ajansından bildirildiğine göre, Romanya hudut karakol askerleri Kütüklü adındaki Bulgar karakoluna hücum ederek Bulgarları yaraladıktan sonra karakola girmişler ve iki Bulgar askerini esir alarak beraberlerinde götürmüşlerdi.182 Bulgar siyasilerinden Mösyö Naçoviç, Balkan Gazetesi’ne RomanyaBulgaristan hudut hadiseleri hakkında bir mektup göndermişti. Mösyö Naçoviç bu mektubunda iki memleket arasında iyi ilişkilerin devamının gerekliliğinden bahsetmekte ve hududun korunması işinin askerlere değil hususi bir kuvvete bırakılmasını talep eylemekteydi. Bu mektuptan bahseden bir yarı resmi Romen gazetesi; şüphesiz olarak birçok kişinin Mösyö Naçoviç’in fikrine katıldığını çünkü Bulgaristan’ın başka türlü bir siyaset takip etmesi halinde karşısında daima Bükreş Antlaşması’nın korunmasını arzu eden kitleyi bulacağını ve böyle bir siyasetin Bulgaristan için üzüntü verecek neticeler doğuracağını beyan etmişti.183 180 “Bulgaristan’ın Teşebbüsü”, Tasfir-i Efkâr, 9 Temmuz 1914, s. 2. “Bulgar Romanya Hudud Hadisesi”, Tasfir-i Efkâr, 17 Temmuz 1914, s. 4. 182 “Bulgar Romanya Hududunda”, Tasfir-i Efkâr, 19 Temmuz 1914, s. 4. 183 “Naçoviç’in Mektubu”, Tasfir-i Efkâr, 23 Temmuz 1914, s. 2. 181 49 Tüm bunlarla birlikte Avusturya’nın Romanya’yı meşgul etmek üzre Bulgaristan’a bu tür hudut hadiselerini çıkarttırdığı fikri bazı siyasi çevrelerde ortaya çıkmıştı.184 Avrupa ahkâmının Harbi çıkıncaya korunması kadar, siyasetini Romanya güdüyordu. Bükreş Antlaşması Sırbistan’ın Avusturya- Macaristan ile harbe tutuşması Bükreş Antlaşması’nın önemini yitirmesine neden olmuştu. Çünkü bu hadise Romanya’nın mevcudiyetini bile tehlikeye sokabilirdi. Avrupa’da ceryan eden bu müthiş zelzele Balkanlar’a kadar uzanacaktı. Yeni haller ve şartlar içinde yeni tertibler zaruriyeti ortaya çıkınca bu yeni şartlarda Balkanlılar namına menfaatlerin korunması Bükreş Antlaşması ile değil yeni antlaşmalarla mümkün olabilirdi.185 Bu şartların gereği olarak Romanya bu tarihten sonra bazı siyasi meselelerde Bulgaristan ile birlikte hareket etmeye karar vermişti.186 Avrupa Harbi çıktığında Balkanlar’daki barışın korunmasına en çok Romanya tarftar olabilirdi. Çünkü sulhperverane hareket etmekte olan Türkiye ve Bulgaristan ile itilaf ettikten sonra, Balkanlar’da bir muharebe çıkması Romanya için hiçbir fayda sağlayamazdı.187 Bundan başka Balkanlarda Romanya ile Bulgaristan arasında adımlar atılmakta olduğu görülmekteydi. Bulgaristan ve Romanya Devletleri arasındaki anlaşmazlığa sebebiyet veren meseleleri halletmek amcıyla bir komisyon kurma girişimleri vardı. Romanya ile Bulgaristan arasındaki anlaşmazlıkların Bükreş Antlaşması’ndan kaynaklanan bir tanesi vardı ki onun ortadan kaldırılması iki taraf ilişkilerini baştanbaşa değiştirerek yeni bir şekle sokacaktı. Bu mesele: Dabruca devamının yani Silistre ve havalisinin Romanyalılarca işgali meselesiydi. 184 Bulgarlar Romanya istilasından dolayı “Romanya-Bulgar- Hazırlıkları”, Tasfir-i Efkâr, 23 Temmuz 1914, s. 5. “Sofyadan Sonra Bükreş’te”, Tasfir-i Efkâr, 26 Ağustos 1914, , s. 1. 186 “Romanya-Bulgaristan”, Tasfir-i Efkâr, 6 Ağustos 1914, s. 4. 187 “Talat Bey’in Avdeti”, Tasfir-i Efkâr, 2 Eylül 1914, s. 1. 185 çok kızgın 50 bulunmaktaydı. Romanyalılar ise bu istilanın Bulgarlar tarafından kolayca hazmedilemeyeceğini bildikleri için Bulgarlara karşı güvensiz pek davranıyorlardı. İşte iki tarafın münasebetlerini düzeltmek adına pek açık ve pek kati suretde halledilmesini gerektiren endişeli mesele buydu.188 B- TÜRK-BULGAR İTTİFAKINI HAZIRLAYAN GELİŞMELER 1. Balkan Savaşları’ndan Sonra Bulgaristan’ınTakip Ettiği Siyaset Birinci Makedonya Balkan olmak paylaşamamaları Savaşı üzere üzerine sonucunda Osmanlı aralarında Balkan Devleti’nden başlayan Devletleri’nin aldıkları İkinci başta toprakları Balkan Savaşı Bulgaristan’ın yenilgisiyle sonuçlandı. Bulgaristan’ın Birinci Balkan Savaşı sonunda elde ettiği topraklar elinden gitti. 10 Ağustos 1913 tarihinde imzalanan Bükreş Antlaşması ile Güney Dobruca Romanya’ya Edirne Osmanlı Devleti’ne kaldı. Makedonya ise Sırbistan, Yunanistan ve Bulgaristan arsında paylaşıldı. Osmanlı Devleti Balkan Savaşları’nın ardından hem büyük devletlerle hem de Balkan Devletleri ile ittifak arayışlarına hız verdi. Bulgaristan’da da Osmanlı Devleti’ne yönelme gözlendi. Bu cümleden olarak Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında 29 Eylül 1913 tarihinde İstanbul’da Türk-Bulgar Barış Antlaşması imzalandı. İkinci Balkan Savaşı’nda Bulgaristan’ın Sırbistan, Yunanistan ve Romanya karşısında aldığı büyük yenilgi ve bu savaşta Rusya’nın bile Romanya’nın yanında yer alarak Bulgaristan’ın karşısına geçmesinin yarattığı hayal kırıklığı, bu ülkenin tekrar Osmanlı Devleti ile iyi ilişkiler kurmak istemesinin önemli nedenlerindendir.189 188 189 “Romanya –Bulgaristan”, Tasfir-i Efkâr, 3 Haziran 1914, s. 1. Turan, “Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na …”, s. 96. 51 Balkan Savaşları’nın ardından başlayan Türk-Bulgar yakınlaşmasının ilk işareti 1913 İstanbul Antlaşması’nın görüşmeleri esnasında ortaya çıkmıştır. Görüşmelerde Bulgar Heyeti Başkanı General Savof, bu anlaşmanın bir an evvel imzalanarak daha genel bir Türk-Bulgar ittifakının yapılması arzusunda olduğunu ifade etmiştir. Cemal Paşa hatıralarında Safov’un bu teklifi yaparken pek samimi olmadığını, görüşülen konularda lehlerine sonuç alabilmek için bu çıkışı yaptığını düşündüklerini yazar. Bulgarlar aslında böyle bir anlaşmayı istemektedirler. Daha sonra Cemal Paşa ile General Savof arasında hazırlanan esaslara Mösyö Tuşof, Talat ve Halil Beylerin hazır bulunduğu bir toplantıda son şekil verilir. General Savof hazırlanan anlaşma metnini hükümetin onayına sunmak için Sofya’ya döner. Uzun bir zaman geçtiği halde bir haber alınamaz. Sofya Elçisi Ali Fethi Bey’in teşebbüslerinden de bir sonuç çıkmaz. Esasen Bulgarlar İstanbul ile anlaşmayı isterken samimidirler, ancak Yusuf Hikmet Bayur’un da belirttiği gibi, Bulgarlar yeterince güçlü görmedikleri ne kadar ömrü kaldığından emin olmadıkları Osmanlı İmparatorluğu ile tek başına bir ittifak anlaşması yaparak kendilerini bağlamak ve bu devletin düşmanlarından Rusya ve Fransa’yı karşılarına almak yerine, büyük devletlerin güvencesinde bir ittifak arzusundadırlar. Türk tarafı ise Bulgarların bu tavrını işi ağırdan alma ve güvenmezlik olarak değerlendirmiştir.190 Avusturya Veliahdı’nın Saraybosna’da öldürülmesine kadar, Almanya Rumen-Bulgar-Türk ittifakına muvafakat vermemiştir.191 Bunun temel sebebi Almanya ve Avusturya’nın Balkan Devletleri ile ilişki kurmalarında görüş farklılığı idi. Almanya sebep ve etkenleri ne olursa olsun Balkanlar’da Slav olmayanlardan Romanya, Yunanistan ve Osmanlı Devleti’ne dayanan bir ittifak ileri sürüyordu. Avusturya ise Balkan Slavlarını (Sırbistan ve Bulgaristan) birbirine düşman iki devlet halinde tutmak ve kendisiyle dost 190 Armaoğlu, 20. Yüzyıl …, s. 107; Cemal Paşa, Hatıralar, İstanbul, 1996, s. 102; Turan, “Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşına …”, s. 99. 191 Turan, “Balkan Savaşlarından Kurtuluş Savaşına …”, s. 100; Bayur, Türk İnkılabı …, C. II, K. 4, s. 549. 52 olan tarafı (Bulgaristan) Osmanlı Devleti ile bağlaştırıp kuvvetlendirmek tezi üzerinde duruyordu.192 II. Balkan Savaşlarından sonra Bulgaristan, parlemento siyasetinin anlaşmazlıkları, faydasız muzafferiyetlerin sebep olduğu keder, hükümet bütçesi üzerine dehşetli bir baskı yapan son zarar ve malum olan siyasi sebepler Bulgaristan’ın sulhperver olmasını veyahut daha ziyade böyle görünmesini zorunlu kılmaktaydı.193 Bulgaristan’ın takip ettiği bu siyaset Sobranya’nın açılışında Başvekil Radoslavof tarafından okunan nutukta ifade edilmişti. Başvekil Radoslavof bu nutkunda; Bulgaristan’ın Büyük Devletlerle olan ilişkilerinin iyi olduğunu ve Bulgaristan Hükümeti’nin bu ilişkilerin dostane olmasına gayret ettiğini ifade ettikten sonra Bulgaristan Hükümeti’nin Osmanlı Hükümeti ile olan ilişkilerinin de iki memleketi birbirine bağlayan menfaatler nedeniyle en dostane şekilde devam ettiğini bildirmişti. Ayrıca yine diğer bütün komşu hükümetlerle tekrar münasebet kurma teşebbüslerinin olduğunu ve ilişkilerin gitgide iyileşeceği ümidinde olduklarını söylemişti.194 Radoslavof Yunanistan ile siyasi münasebetlerin iade edilmiş olmakla beraber henüz pekiyi olmadığını, bunun sebebi olarak Yunanistan tarafından henüz Bulgar esirlerinin tamamının terhis edilmemiş olduğunu ve Makedonya Bulgarlarına karşı takip edilen siyasetin dostane ilşkiler kurulmasına mani olduğunu ifade etmişti. Yine Osmanlı Hükümeti ve Romanya ile olan münasebetlerinin ise pek iyi ve hatta dostane olduğu üzerinde durulmaktaydı.195 192 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi: Osmanlı İmparatorluğu’nun Siyasi ve Askeri Hazırlıkları ve Harbe Girişi, C.1, Ankara, Genelkurmay Basımevi, 1991, s. 37. 193 “Balkan Hükümetleri’nin Hazırlıkları”, Tasfir-i Efkâr, 9 Mayıs 1914, s. 3. 194 “Nutk-ı İftihani”, Tasfir-i Efkâr, 3 Nisan 1914, s. 4. 195 ‘’Radoslavof’un Beyanatı’’, Sabah, 1 Haziran 1914, s. 1. 53 “Radikal” Gazetesi, “Türkiye ile Bulgaristan Arasında Münasebet’’ başlığı ile yazdığı makalede; bütün Hıristiyan komşuları kendi aleyhine ittifak etmiş olan Bulgaristan’ın, Türkiye ile dostane ilişkilerde bulunması gerektiğini savunmaktaydı. Kendi mevcudiyetinin muhafazası ve dışarıya karşı emin bir mevkide bulunabilmesi için bu siyaset tarzını takip etmeği Bulgaristan için gerekli saymaktaydı. Fakat kendilerinin, Türkiye ile bir ittifak akdine karşı oldukları çünkü böyle bir ittifakın Bulgaristan’ı Jön-Türk Hükümetinin arzu ettiği mücadeleye sevkedebileceği ve bunun da Bulgaristan’ın başına ikinci bir felaket getirebiliceği makalede yer alan görüşlerdendi. “Radikal”in fikrine göre; üçüncü bir devlete tecavüz kasdından uzak olan dostane ve samimi bir münasebet iki hükümet için de hayati bir öneme sahipti. Bu münasebet ne Bulgaristan’ın Türkiye’den ne de Türkiye’nin Bulgaristan’dan arazi iddia etmeyeceği karşılıklı teminat esası üzerine kurulacaktı. Ayrıca yine böyle bir münasebet iki hükümeti de birbirine karşı gümrük müsaidatında bulunmağa sevkedeceğinden Türkiye ile Bulgaristan arasındaki ticaret ve iktisat da gelişecekti.196 “Kampana” Gazetesi general “Coanda’nın Memuriyeti” başlığı ile yazdığı baş makalesinde, Romen generalinin İstanbul ve Atina’yı ziyaretinin, Türkiye’yi de Romanya – Yunan itilafına dahil etmek amacıyla olduğunu, İstanbul kaynağından aldığını iddia ettiği malumatına dayanarak beyan etmişti. Kampana’nın İstanbul kaynağından aldığı habere göre, Romen generali Türkiye’ye, Bulgaristan dostluğundan vazgeçmesini ve Romanya – Yunanistan itilafına dahil olmasını tavsiye ediyormuş. Zira generalin fikrince Bulgaristan biraz kendini toplayıp da Avrupa Devletler zümresinden herhangi bir tarafa geçerse, Bükreş Antlaşması’nın değiştirilmesi arzusuna ulaşacaktı. Bununla beraber, İstanbul Antlaşması değiştirilerek Bulgaristan komşularının zararına olarak genişleyecekti. 196 BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 005a. 54 “Kampana”, Türkiye’nin Romanya ile itilaf ettiği taktirde ne kazanacağını tektik etmişti. “Kampana” bu konu ile olarak şu beyanatta bulunmuştu: “Romanya, Türkiye’yi bir Bulgaristan hücumundan muhafaza edecek imiş, hâlbuki buna ne ihtiyaç var? Bulgaristan’ın Türkiye’den daha ziyade arayacak bir şeyi kalmamıştır. Bulgaristan’ın menfaati ancak Türkiye ile sulh halinde bulunmaktadır.” “Kampana” Bulgaristan’a hücum etme fikrini, aklı başında olan bir Türk’ün hatırına getirmeyeceğini, zira Bulgaristan kalkarsa Türkiye’nin de yaşayamayacağını ve Türkiye’nin böyle bir itilafa girmesinin, ancak Bulgaristan ile Türkiye’nin ortak düşmanlarını kazandırıp, Türkiye’ye hiçbir menfaat sağlamayacağını savunmaktaydı. Türkiye’nin Romanya’nın teklifini kabul etmeyeceği görüşünde olduğuna dair “Kampana” beyanatta 197 bulunmuştu. 2. Türk – Bulgar İttifakını Gerektiren Ortak Menfaatler Balkan Savaşlarından sonra Bulgaristan’la Osmanlı Devleti arasındaki ilişkiler düzelir. İki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi karşılıklı çıkar ve geçmiş savaşlarda kaçırılan fırsatları telafi etme isteğine bağlıdır.198 Bu dönemde Bulgaristan’ın takip etmesi gereken siyaset ve OsmanlıBulgar dostluğunu gerektiren ortak menfaatler bir Bulgar Profesörü tarafından dile getirilmişti. Bulgar Profösörü bu beyanatında; Bulgaristan’ın küçük bir devlet olduğu için öyle Almanların dedikleri yüksek politikalar takibine hevesli olmadığını İtilaf Devletleri ile ittifak Devletleri arasındaki denge siyasetini şunun veya bunun lehine ihlal etmek ve bu vasıta ile Avrupa siyasetinde mühim roller oynamak hülyasında olmadığını ifade etmekteydi. 197 198 BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 14. Angel Dobrav, “1915 Yılında Bulgar – Türk Sınırının Düzeltilmesi”; XX. Yüzyıl İlk Yarısında Türk – Bulgar Askeri-Siyasi İlişkileri, Ankara, Genelkurmay Basımevi, 2005, s. 1. 55 Bulgaristan’ın politikası pek basit olduğu 35 seneden beri Bulgar siyaset adamlarının yalnızca Bulgar menfaati politikasını takip ettikleri ve Bulgaristan’da da diğer Balkan Hükümetleri’nde olduğu gibi harici siyaset noktası açısından Rus ve Avusturya taraftarı olan başlıca iki büyük fırkanın oluşmuş bulunduğu bildirilmekteydi. Rusya taraftarlarının bir gün dedeleri Rusya’nın kendilerini himayesi altınana alarak bütün Bulgarların refaha ulaştırılacaklarına ve saadetlerine çalışacaklarına inanandıkları ve Bulgar köylüleri tarafından buna Dede İvan Politikası dendiği ifade edilmekteydi. Bulgaristan’ın yeni bir devlet olmasından dolayı kendi içinde bu gibi farklı ceryanların oluşmasının doğal olduğuna yer veriliyordu. Ancak 20-30 yıldan beri Bulgarların Avrupa ile temaslarının devam etmesi sonucuyla milliyetin ne olduğunu Bulgarlar anlamaya başladıkları hele son Köstence Mülakatı’nın Bulgar kamuoyunda pek fena bir tesir yaptığı ifade edildekten sonra Köstence Mülakatı’ndan sonra Bulgarlar’ın artık (Dede İvan)ın vefat ettiğine inandıkları belirtiliyordu. Türkiye ve Bulgar ortak menfaatleri konusuyla ilgili olarak Bulgar Profösörü; Makedonya’nın bugün ateşler içinde olduğunu ve oranın ahalisinin çoğunlukla Türk ve Bulgar çiftçileri olduğunu eğer bu dünyada adalet olsaydı Makedonya’nın Türklerin ve Bulgarların olması gerektiğini söylemiştir. Makedonyalılar bir ekmeği bile rahat yiyemedikleri ve bu duruma artık tahammül edilemeyeceği belirtildikten sonra Türkiye ve Yunanistan veyahut Bulgaristan ile Yunanistan ne kadar ve ne tür mukavelenameler akdetseler bu baskının ve bu muhaceretin devam edeceği dile getiriliyordu. Halbuki Makedonya’nın istikbalini temin etmek Türkiye ve Bulgaristan’ın elinde olduğu görüşü öne sürülerek müttefik bir Türkiye ile Bulgaristan’ın Balkanlar’da en büyük kuvveti teşkil edeceği ifade olunuyordu. Bu Profösör, diğer Osmanlı-Bulgar ortak menfaatleri konusuyla ilgili olarak beyanatında, Sırplar ile Yunanlılar ve Karadağlılar’ın Arnavutluk’u 56 taksim etmek fırsatı gözettiklerine halbuki Arnavutluk’un devamının hem Türkiye hem de Bulgaristan için pek önemli bir mesele olduğuna çünkü coğrafi mevki olarak bu yeni devletin Bulgaristan ve Türkiye ile dost olmasını gerektirdiğine yer vermişti. Ondan sonra bir de Adalar meselesi konusuna değinerek Adalar’da hakimiyetin Türkiye için hayat ve memat derecesinde mühim bir şey olduğunu ve bu adaların Türkiye’ye mi yoksa Yunanistan’a mı ait olması lazım geldiği hakkında Bulgaristan’da iki fikir mevcut olmadığını çünkü yaşanan bütün olaylardan sonra Bulgar kamuoyunda iki kere iki dörttür gibi kesinleşmiş olan tek kanaatin Türkiye’nin kuvvetli olduğu derecede Bulgarlara faydalı ve hayırlı olacağı düşüncesinin hakim olduğunu ifade etmekteydi. Bulgaristan ile Osmanlı Devleti’nin ileride oynayacağı siyasi rollerin yalnızca Balkanlar’da muallak kalan meselelerin hallinden ibaret olmadığı bu iki devletin daha mukaddes bir maksatları olduğu onun da el ele vererek mevcudiyetlerini muhafaza etmek olduğu ayrıca bildiriliyordu. Boğazlarla ilgili olarakta yabancı bir devletin boğazlara yerleşmesinin hem Bulgaristan hem de Osmanlı Devleti’nin hakimiyeti için son demek olacağı ifade ediliyordu. Bu siyasi menfaatlerden başka ortada ikinci derecede olarak birde ticari menfaatlerin olduğuna yer verilerek İstanbul ve Türkiye’nin Bulgaristan’ın en yakın pazarı oldukları Bulgaristan’ın da Türkiye için fena bir pazar sayılmayacağı ifade edilmekteydi. Kuvvetli Türkiye’nin, Bulgaristan’ın en büyük koruyucularından biri olabileceği ve dost, müttefik bir Bulgaristan’ın da boğazların en büyük istihkâmını teşkil edeceğine inanılmaktaydı. Bu amaca hizmet için Sofya’da bir cemiyet teşkil edilmiş olduğu ifade edilerek tüm bu maksatlara ulaşabilmek için bu meselenin taraflarının Sofya gazetelerinde uzun uzun makaleler yayınladıkları bildirilmekteydi. İstanbul’da da böyle bir cemiyetin kurulmasıyla Türk-Bulgar dostluğu taraftarlarının iki komşu hükümete nüfuz edebilecekleri belirtiliyor ve Bulgaristan’da Başvekil 57 olan Radoslavof’un Türk-Bulgar dostluğunun taraflarından biri olduğu bildiriliyordu.199 Yine bu konu ile ilgili olarak Radoslavof 2 Nisan’da Sobranya’nın açılışında okuduğu nutukta; Bulgaristan’ın Büyük Devletler ile ola ilişkilerinin iyi olduğunu ve Osmanlı Devleti ile olan münasebetlerinin de iki memleket arasında olan birçok iktisadi menfaatler nedeni ile gayet dostane devam etmekte olduğunu beyan etmişti.200 Dolya Gazetesi “Hükümet-i Osmaniye – Bulgaristan” başlıklı bir makale yayınlayarak iki hükümet arasındaki münasebetden bahsetmişti. Adı geçen gazete bu konuda Makedonya meselesinin milli Bulgaristan için bir esas mesele olduğunu ve Romanya Hükümeti’nin artık Bükreş Antlaşması’na ehemmiyet vermediğini söyleyerek, bu mesele ile alakadar olanların artık yalnız Yunanistan ve Sırbistan olduğunu ifade etmekteydi. Dolya Gazetesi Osmanlı Hükümeti ve Bulgaristan’ın ortak menfaatleri olduğunu söyleyerek Tanin Gazetesi’nin makalelerine de yer vermekteydi. Dolya daha sonra; bütün Bulgar kabinelerinin ilk ve en mühim vazifesinin Bulgaristan’ın emelini gerçekleştirmek, Makedonya meselesini çözümlemek için gayret sarfetmek olduğu üzeride duruyordu. Sırbistan ve Yunanistan’ın en büyük düşmaları oldukları ve bu hale göz yummamaları gerektiği vurgulanmaktaydı.201 Yarı resmi Nekodi Bulgari Gazetesi Osmanlı – Bulgar münasabatı hakkında yayınladığı bir makalede; Osmanlı – Bulgar ilişkilerinin bir seneden beri iyi ve hatta mükemmel olduğunu ve öyle olmaması içinde hiç bir engelin olmadığına yer vermekteydi. Çünkü iki hükümeti birbirinden uzaklaştıran Makedonya meselesinin bir Osmanlı – Bulgar meselesi olmaktan çıktığı günden itibaren iki hükümetin ilişkilerinin mükemmel olmaması garip düşerdi denilmekteydi. Bu ihtilaflı noktanın halledilmesiyle iki hükümeti birbirine 199 “Osmanlı Bulgar Muhadenete Doğru”, Tasfir-i Efkâr, 11 Temmuz 1914, s. 4. “Sobranya”, Sabah, 3 Nisan 1914, s. 3. 201 “Hükümet-i Osmaniye – Bulgaristan”, Sabah, 21 Eylül 1914, s. 4. 200 58 bağlayan birçok ilişkinin Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında bir itimat devri açtığı belirtilerek, bundan istifade ile iki hükümet arasında iktisadi muameleleri geliştirecek bir çok meselenin de halledilmiş olduğu üzerinde durulmaktaydı. Diğer taraftan talihin aynı darbesine uğrayan Makedonya Türk ve Bulgarlarının hal ve mevkii esasen dostane olan hükümet münasebetlerinin üzerinde bir kat daha tesir eylemiş olduğu belirtilerek Osmanlı–Bulgar münasebetinin esasının bunlara dayandığı söylenmekteydi. Bu esasın kimseyi memnuniyetsizliğe düşüremeyeceğini çünkü iki komşunun vahim kavgayı silah ile halledip sulh ve sükun tesis eylediklerinden bu durumun her taraftan onaylanması gerektiği savunulmaktaydı. 1912-1913 olaylarının Osmanlı Hükümeti ve Bulgaristan için bir ibret dersi olduğu ve 1912’de Osmanlı Hükümeti mağlup olduğu zaman boş yere yabancı hükümetlerin desteğini talep etmiş olduğu ve yine 1913’te Bulgaristan bütün komşuları tarafından taarruza uğradığında Büyük Devletlere müracaat edince bu müracaattın da bir tesir vermediği belirtiliyordu. Karşılıklı menfaat esasına dayanan bir yakınlığa şüpheli nazarla bakılmamalıdır denmekteydi. Osmanlı Hükümeti ile Bulgaristan’ın dost yaşamak için ittifaka mecbur olmadıkları ve gerçektende bu yolda bir ittifakın mevcut olmadığı da bildirilmekteydi.202 “Peraporeç”, Türkiye – Bulgaristan münasebetinin nasıl olması gerektiğini naklederken; Türkiye ile bundan sonraki münasebetlerinin,203 günden güne, mümkün olduğu kadar, daha dostane olmasını arzu ettiklerini belirtmekteydi. Türkiye ile Bulgaristan’ı, artık hiçbir şeyin ayırmadığı, Bulgaristan’ın Türkiye’den isteyecek hiçbir şeyi kalmadığı aksine iki komşu içinde bir takım hayati siyasi ve iktisadi menfaatlerin olduğu, bunların da iki hükümeti birbirine bağladığı görüşü üzerinde durulmaktaydı. Ve bu menfaatlerin, iki devletin dostane ilişkilerine en sağlam esaslar teşkil edeceği vurgulanmaktaydı.204 202 “Hükümet-i Osmaniye – Bulgaristan”, Sabah, 30 Teşrinevvel 1914, s. 3. BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 003-02 204 BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 003-02a. 203 59 Ravetro Gazetesi, “Bulgaristan ve Türkiye” başlığıyla bir baş makale yazmış, bu iki hükümetin iktisaden birbirine ne kadar muhtaç olduğunu göstermek için, şimdiye kadar pek çok defalar tekrar edilen Bulgar delillerini söylemişti.205 Kampana Gazetesi, “Türkiye – Bulgaristan Münasabatı Hakkında” başlığıyla yazdığı baş makalede, Türkler ile Bulgarların menfaatinin bir olduğu gibi düşmanlarının da bir ve ortak olduğunu ifade ediyordu ve Rumları örnek gösteriyordu. Bu sebeplerle bu iki milletin kardeşleşeceğini ve birlikte hareket eyleyeceğini iddia etmekteydi. Bundan sonra, Türkiye ile Bulgaristan’ın siyasi emellerinin de ortak olduğunu ve o emelinde Türk ve Bulgar memleketi olan Makedonya’daki Türk ve Bulgarlara iyi bir hayat temin etmek olduğunu söylüyordu. Bulgarlar, ziraatle uğraşır, çalışkan bir millet olduğundan harap Trakya için Türkiye’ye iktisaden de faydalı olacakları beyan ediliyordu. Ve netice olarak; bu konu hakkında gerek Türk düşünürlerinin, gerek Türk hükümetinin diikatleri çekilmekte, sonra pişman olmamak için, vaktiyle uyuşmak gerekliliği üzerinde durulmaktaydı. Akılsızca yapılan mücadelelerin ve kanlı kavgalarla geçmiş olan mazi için bugün pişman oldukları, zira bu mücadelelerin ve kavgalarin muharebeyi doğurduğu söylenmekteydi.206 Bu dönemde gerek Bulgaristan’da ve gerekse Türkiye’de iki ülke arasındaki ilişkiler için son derece önemli bulunan şu ön koşullar dile getiriliyordu: iki halkın köken birliği, nice yıllar tarihi beraberliği, çilelerinin ve düşmanlarının, ekonomik ve pratik çıkarlarının ortaklığı, umum düşmanlara karşı birlikte savaşma gerekliliği, Bulgaristan’da kalabalık bir Türk nüfusunun varlığı ve Bulgaristan’ı İstanbul’un Batı’dan en güvenilir müdafisi yapan iki komşu devletin coğrafi konumu gibi konular…207 205 BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 009a. BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 020. 207 Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk ve …, s. XXV. 206 60 Şimdiki Bulgar Hükümeti’nin Bulgaristan ile Osmanlı Hükümeti arasında iyi münasebetler tesis ve idame etmek lüzumuna kanaatte hareket ettiği rivayet olunmaktaydı.208 Sofya Ataşemiliteri Mustafa Kemal, 14 Nisan 1914 tarihli raporunda, Bulgaristan’ın bugünkü durumu devam ettikçe Osmanlı Devleti’ne karşı dostça bir siyaset izlemesini, yalnız bugünkü hükümete değil ilerde iktidara gelmesi muhtemel olan diğer partilere de gerekli saydırmaktaydı.209 Malinov’un ve muhalif patilerin diğer bazı başkanlarının son seçimler sırasında verdikleri siyasi demeçlerde bu arzedilen yolda konuştukları, sözüne güvenilen kişilerce bildirilmiştir. Bununla birlikte, bu gibi sözlere gereğinden çok önem verilmeyerek dış siyaseti dış akımlarla değişen Bulgaristan’ın siyasi öğretisi daima göz önünde bulundurulması durum gereğiydi. Edirne’nin gerektiği gibi tahkim edilmesi ve küçümsenmeyecek derecede önemli bir kuvvetin Edirne yöresinde (Trakya’da) bulundurulması ve diğer askeri tedbirlerin, Bulgaristan’ın gelecekte alacağı dış siyasetinin lehimizde kalması sonucunu verecek en önemli vasıtalardı.210 Gerek Balkan Savaşları’nın Bulgaristan üzerinde oluşturduğu etki gerekse bu zaman dilimi içinde Bulgar-Osmanlı Devleti’nin menfaatlerinin ortaklığı Türk-Bulgar ilişkilerinde bir yakınlaşmanın doğmasına neden olmuş ancak Avusturya Veliahdı’nın Saraybosna’da öldürülmesine kadar bir BulgarTürk ittifakı gerçekleştirilememiştir.211 208 “Osmanlı – Bulgar Ticaret Muahedenamesi”, Tasfir-i Efkâr, 9 Nisan 1914, s. 1. Cemalettin Taşkıran, “1913’te Mustafa Kemal Atatürk’ün Sofya’daki Faaliyetleri ve Birinci Dünya Savaşı’nda Türk-Bulgar Askeri İlişkileri”, Askeri Tarih Bülteni,Yıl:1998, Sayı: 45, Ankara,Genelkurnay Askeri ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, 1998, s. 3; Tetik, a.g.e., s. 59, Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk ve …, s. 163. 210 Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk ve …, s. 163. 211 Turan, “Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na …”, s. 100. 209 61 III. BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ARİFESİNDE TÜRKİYE VE BULGARİSTAN A- SARAYBOSNA SUİKASTİ’NİN TÜRKİYE ve BULGARİSTAN ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ 1- Saraybosna Suikasti’nin Bulgaristan’daki Yankıları ve Bulgaristan’ın Takip Edeceği Politikanın Belirtileri Avusturya Veliahdı’nın bir Sırplı tarafından öldürülmesi ile Birinci Dünya Harbi başlamıştır.212 Avusturya’nın Sırbistan’a harp ilan ettiği haberi Bulgaristan’da büyük bir memnuniyetle karşılanmıştı.213 Avusturya-Macaristan’ın Sırbistan’a verdiği nota Bulgaristan’da olağanüstü bir etki yaratmıştı. Bu konu ilgili olarak bir Bulgar gazetesi tarafından yayınlanan haber bu notanın Bulgaristan’daki etkisini göstermesi açısında önemlidir. Söz konusu gazete bu haberinde; Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Sırbistan’ı işgal etmesi durumunda Bulgaristan’ın böyle bir durumu büyük bir memnuniyetle karşılayacağını belirtmekteydi. 214 Yine bu konu ile olarak, Avusturya-Sırbistan savaşından bahseden önemli bir makalede Dolya Gazetesi’nin verdiği malumata göre; bu olay Balkan Savaşları’nın üçüncü safhasını teşkil etmekteydi. Bunun mesuliyetinin 212 Durmuş Yalçın-v.d., Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, Ankara,Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, 2004, s. 1. 213 “Bulgaristan’ın Asar-ı Memnuniyeti”, Tasfir-i Efkâr, 31 Temmuz 1914, s. 2. 214 “Bulgarlar Keyifte!”, Tasfir-i Efkâr, 26 Temmuz 1914, s. 2. 62 ise tamamen Sırbistan’a ait olduğu çünkü eğer Sırbistan Hükümeti Bulgaristan-Sırbistan Antlaşması’nın hükümlerine uymuş olsaydı Balkan Savaşları’nın bu üçüncü safhasının çıkmayacağı konusu üzerinde durulmaktaydı.215 Sırbistan Başvekili ve Harbiye Nazırı Sırbistan’ın Sofya Sefiri vasıtasıyla Bulgar Hükümeti’nden bir Avusturya-Sırbistan Muharebesi çıkması durumunda nasıl bir hareket takip edeceklerini sormuş, Bulgar Hükümeti ise tamamen tarafsız kalacakları cevabını vermişti.216 Sırbistan’ın Başvekil ve Hariciye Nazırı Bulgaristan’ın bu hareketini hiçbir zaman unutmayacaklarını beyan etmişti.217 Avusturya ile Sırbistan arasında ortaya çıkan buhran, Bulgaristan’ı büyük bir ümide düşürmüştü. Bulgaristan tarafsızlığını ilan etti ancak Bulgarlar’ın verdikleri beyanata göre; ogünkü durum ve şartlar içinde Bulgaristan tarafından ilan edilen resmi tarafsızlık elleri bağlı olaylara karşı ilgisiz kalınan bir tarafsızlık değildi. Bulgaristan’ın ilan ettiği tarafsızlık ancak siyaset gereği olan bir “muamele-i resmiye” şeklindeydi. Hükümet bu tarafsızlık ile Makedonya’dan bir taviz almak ve hiç kan dökmeden emeline ulaşmak ümidindeydi. Bu suretle Romanya gibi, Yunan gibi komşu ve rakip devletlerin de saldırılarına maruz kalmayacağını hesaplamaktaydı. Bulgaristan siyasi çevrelerinde, ogünkü durum ve şartlar, Bulgarlık için, Balkan Savaşları zamanındaki durum ve şartlardan daha mühim olarak değerlendirilmekteydi. Hükümet, ahvalin olağanüstülüğünü dikkate alarak bütün muhaliflere müracaat emiş ve vatanın selameti için fırka anlaşmazlıklarını bir kenara 215 “Bulgaristan’ın Vaziyeti”, Tasfir-i Efkâr, 31 Temmuz 1914, s. 2. “Bulgaristan Bitaraf Kalıyor!”, Tasfir-i Efkâr, 28 Temmuz 1914, s. 2. 217 “Sırbistan Bulgaristan’a Müteşekkir”, Tasfir-i Efkâr, 28 Temmuz 1914, s. 2. 216 63 bırakarak, umumi vatan bayrağı altında ve mevcut olan hükümetin etrafında toplanmalarını teklif etmişti. Bulgaristan’da Avusturya-Sırbistan buhranından dolayı çok mühim dakikalar yaşanmaktaydı. Bulgaristan’da kamuoyu tamamen Sırbistan aleyhindeydi. Sırbistan’ın tamamen ortadan kalkması ve Makedonya’nın da muhtariyet alması veyahut Bulgaristan’a katılması arzu ve iddia edilmekteydi. Avusturya ordusuyla birlikte Sırbistan aleyhinde harp etmek üzre gönüllü yazılmaya teşebbüs edenler dahi olmuştu. Sırbistan genel seferberliğini ilan edip Makedonya’daki bütün askeri kuvvetlerini eski Sırbistan’a sevkedince ve Makedonya’da ancak 2000 civarında Sırp askeri kaldığı haberleri ortaya çıkınca Bulgaristan türlü türlü ümitlere düşmüştü.218 Sırbistan ile Avusturya arasında Birinci Dünya Savaşının başlaması, bazı Bulgar milliyetçileri tarafından üçüncü bir Balkan Savaşı’nın başlaması gibi değerlendirildi. Sırbistan’a karşı Avusturya’nın yanında savaşa girerek Sırbistan’dan İkinci Balkan Savaşları’nın intikamını almak ve Makedonya’yı ele geçirmek düşünüldü.219 Sofya’dan 24 Temmuz tarihiyle bildirildiğine göre Avusturya Hükümeti tarafından Sırbistan’a tebliğ olan nota burada büyük bir tesir meydana getirmişti. Bu notanın içeriği ile Avusturya’nın Belgrad’ta uygulayacağı girişimlerden meydana gelebilecek sonuçlar hakkında bütün Bulgar çevrelerinde endişeli düşünceler beyan edilmekte ve büyük bir memnuniyet duyulmkataydı. Kampana Gazetesi’nin bu konu ile ilgili olarak verdiği malumata göre; Bosna Sarayı bombaları sadece Avusturya veliahtı ile zevcesine değil bizzat 218 219 “Avusturya – Sırbistan Muharebesi ve Bulgaristan”, Tasfir-i Efkâr, 1 Ağustos 1914, s. 4. Turan, “Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na …”, s. 97. 64 Sırbistan’a da gayet derin bir surette isabet eylemişti. Eğer Avusturya Sırbistan’ı işgal ederse hiçbir hükümet buna karşı çıkmayacaktı. Çünkü her devlet böyle bir durumda aynı şekilde hareket edecekti. Bulgaristan Hükümeti tarafından da böyle bir olay büyük bir memnuniyetle karşılanacak ve kendi milli maksatları noktasından fırsattan istifade etmeye çalışılacaktı.220 Bulgaristan kamuoyu pek büyük oranda Sırpların aleyhindeydi. Fakat hükümet gerekli olan tedbirlere başvurmakla birlikte tarfsızlığını koruyacağını beyan etmişti.221 Radoslavof 1 Ağustos’ta bulunduğu bir beyanatta; Bulgaristan’ın, Avusturya notasını Sırbistan’a tebliğini işitir işitmez Avusturya – Sırp Muharebesi’nin sonuna kadar tamamen tarafsız kalacağını ve bu hususun derhal Sırbistan’ın Sofya Sefaratine bildirildiğini beyan etmişti. Ayrıca bütün komşu hükümetlerin Bulgaristan’ın nasıl bir hareket takip edeceğini anlamak istediklerini ifade eden Radoslavof, yabancı memleketlerin bazılarının belki de tamamının Bulgaristan’ın böyle bir durum karşısında başka bir hareket takip edeceği görüşüne sahip olduklarını ancak Bulgaristan’ın belirlenen programa sadık kalarak harbin sonuna kadar tarfsızlığını koruyacağını söylemişti. Omsalı Devleti ile olan ilişkilerin ne merkezde bulunduğu anlamak için gayet meşru bir arzu gösterildiğini de belirten Radoslavof, iki hükümet arasındaki münasebetlerin gayet dostane bir şekilde olduğunu bildirmişti.222 Bulgar siyasi çevrelerindeki fikre göre, Balkan İttifakının yeniden kurulması imkânsız değildi. Genel bir harp durumunda Balkan Hükümetleri için yegâne kurtuluş çaresinin Balkan İttifakı olduğu siyasi çevrelerde beyan edilmekteydi. Zaten karşılıklı bir takım fedakârlıklar gösterildiği takdirde 220 “Bulgaristan’da Tesirat”, Sabah, 26 Temmuz 1914, s. 1. “Bulgaristan’da Ceryan-ı Efkâr”, Sabah, 29 Temmuz 1914, s. 1. 222 “Sobranya’da”, Sabah, 2 Ağustos 1914, s. 2. 221 65 Balkan İttifakının söylenmekteydi. yeniden kolayca kurulabileceği de tahmini olarak 223 Petersburg’dan gelen telgrafnamelerden anlaşıldığına göre, bütün Panislavist Cemiyetler Balkan İttifakının yeniden kurulması ve Sırplarla Bulgarları birlikte hareket ettirerek Avusturya’ya karşı savaş açması için Sofya ve Niş’te girişimlerde bulunmuşlardı. Bu teklif tamamiyle neticesiz kalmıştı. Sırbistan Makedonya’yı terk etse bile Bulgaristan böyle bir teklifi kabul etmeyecekti.224 Yetkili çevrelerden alınan haberlere göre, Bulgaristan komşularının takip edeceği harekete göre kendi takip edeceği siyaseti belirleyecekti. Eğer burada zannedildiği gibi Romanya seferberlik ederse Bulgaristan’da ordusunu silahlandıracaktı.225 Resmi kaynaklardan alınan malumata göre Avusturya – Sırp muharebesinin icap ettiği vaziyet üzerine Romanya ile Bulgaristan arasında bir ittifak kurulmuştu. Bunun neticesi olarak Bulgaristan bazı tavizat elde edecekti. Bu ittifakın Almanya’nın teşvikiyle olduğu söyleniyordu.226 Osmanlı İmparatorluğu’nun tarafsızlığını koruduğu günlerde Bulgaristan Başbakanı Radoslavof, Sofya’da Türk Elçisi Ali Fethi Bey’i gizlice davet ederek Bulgaristan’ın hangi şartlarda Türklerle savaşabileceğini açıkladı. Doğu’da Makedonya’yı Mebiçe’de olan Bulgar sınırının Svilengrad’a kadar uzatılmasını, bütün Bulgar göçmenlerinin yerlerine dönerek yerleştirilmelerini, Edirne’nin Karaağaç kasabası ile istasyonunun kendilerine bırakılmasını istiyorlardı. Ali Fethi Bey Mustafa Kemal ile Bulgar Harbiye Nazırı Kovaçef ve Genel Kurmay Başkanı Jekof’la görüşerek bu isteklerin İstanbul’da imzalanmış olan anlaşmaya tamamen aykırı olması sebebiyle kabul 223 edilemeyeceğini bildirdi. Mustafa Kemal, “Bitaraflıktan Maksat”, Sabah, 3 Ağustos 1914, s. 3. “Panislavistlerin Mesaisi”, Sabah, 4 Ağustos 1914, s. 2. 225 “Seferberlik İlan Edilecek mi?”, Sabah, 4 Ağustos 1914, s. 2. 226 “Bulgar – Romen İttifakı”, Sabah, 4 Ağustos 1914, s. 3. 224 İtilaf Devletleri’nin 66 Yunanistan’ı Bulgaristan’a bir çıkış vermeye razı etmeleri halinde Bulgaristan’ın onların yanında, Almanların baskı yapması halinde ise Türkiye’nin yanında savaşa katılacağı kanaatindeydi.227 Sofya Ataşemiliterliği tarafından gönderilen 16/17 Temmuz 1330 tarihli raporda, Avusturya Ataşemiliterlerinin Sofya’ya iki misafiri geldiği ve bunların iki Avusturya Erkân-ı Harbiyye zabiti olduğu ve geldikleri günden beri Avusturya sefarethanesinde çalışmakta oldukları ve Ataşemiliterinin bunlarla Bulgar Erkân-ı Harbiyesi arasında irtibat kurmakta olduğu bildirilmekteydi. Tahminlere göre, Bulgar ordusu, tamamen Avusturyalılar tarafından gösterilecek hedefe kullanılacaktı ve gelmiş olan bu Erkân-ı Harbiyye zabitleri hükümetlerinden aldıkları talimat ve Bulgar Erkân-ı Harbiyyesi’nden verilen esaslar dahilinde çalışmaktaydılar. Aynı raporun devamında, Bulgarların Türkiye’yi Avusturya politikasına çekerek ve Bulgar dostluğuna riayetkâr vaziyette tutarak icabında Romanya ordusuna yönelmeyi düşünebileceklerine yer verilmekteydi. Ve Bulgarların Sırp ordusunun Avusturya ordusu tarafından ezileceği ve Yunanistan’ın dahi aynı darbeye uğramaktan çekinerek Avusturya’nın vaat edeceği mükafat karşılığında yerinde kalabileceği ümidinde oldukları ifade edilmekteydi. Netice olarak Bulgarların Avusturya’nın mükafatı olarak Makedonya’dan bir kısım arazi ve Romanya’dan Dobruca’yı elde etmeyi düşünebilecekleri bildiriliyordu. Bulgarlar, böyle bir neticeye ulaşırlarsa geleceklerini pek güçlü bir şekilde temin etmiş bulunacaklardı. Büyük ve kuvvetli bir Bulgaristan kurulmuş olacak ve ondan sonra da Bulgarların kuzey ve batıdaki emelleri tatmin edilmiş olacaktı. Fakat, muhtemel olarak Bulgaristan gelecekte bu vaziyete228 kanaat etmek istemeyerek doğu istikametine doğru yönelecekti. 227 Fethi Okyar, Üç Devir’de Bir Adam, Yay. Haz: Cemal Kutay, İstanbul,Tercüman Yayınları, 1980, s. 216; Tarihte Türk-Bulgar …., s. 89, Turan, “Balkanlar Savaşından Kurtuluş Savaşına …”, s. 100. 228 BDH, Kl. 461, D. 203-1814, F. 003. 67 Mevcut vaziyette Bulgaristan’ın ümit ettiği bu gibi olayların gerçekleşmesine izin vermek, Türkiye’nin geleceği için önemli bir tehlike meydana getirebilirdi. Bu sebeple aynı raporun devamında Türkiye’nin takip etmesi gereken harekete yer verilmişti. Burada, Bulgarların Türkiye’yi birçok şekilde aldatmaya çalışacakları konusunda şüphenin olmadığına yer verilmekteydi. Fakat Türkiye’nin zaten hiçbir Avrupa grubuna kesin olarak dahil olmamış bulunmasından dolayı bu ilk safhada Bulgarlara karşı istedikleri gibi dost görünmekte hiçbir sakıncanın olmadığı ancak Avusturya – Sırbiyye harbi genelleşip de Bulgar ordusunun Romanya’ya angaje olması durumunda Türkiye tarafından yapılacak şeyin, ortaya çıkarılması pek kolay olan bir sebeple Bulgaristan’ı çiğnemek olacağı belirtiliyordu.229 2- Saraybosna Suikasti ve Türkiye’nin Takip Edeceği Bulgaristan Siyaseti Osmanlı Devleti daha Birinci Dünya Savaşı başlamadan evvel müttefik arayışına girmiştir.230 Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasına yakın, devletlerarası gruplardan birinin içerisinde bulunma ihtiyacı Osmanlı Devletini harekete geçirdi.231 Türkiye’nin başka türlü hareket etmesine imkan yoktu, tarafsız kaldığı taktirde dahi İstanbul’un Rusya tarafından işgaline Batılı müttefikler mani olamayacaklardı.232 Osmanlı Devleti, İtilaf Devletleri bloğuna katılmak için İngiltere ve Fransa nezdinde teşebbüslerde bulundu.233 229 BDH, Kl. 461, D. 203-1814, F. 003-01. Turan, “Balkanlar Savaşı’ndan Kurtuluş Savaşı’na …” s. 100. 231 Avcı-v.d., a.g.e., s. 395. 232 Akdes Nimet Kurat, Birinci Dünya Savaşı Sırasında Türkiye’de Bulunan Alman Generallerin Raporları, Ankara, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1966, s. 15. 230 68 Ancak Osmanlı Devleti bu ittifak girişimlerinden başarılı bir sonuç alamadı.234 İttifak Devletleri bizimle bir ittifaka girmiyorlardı çünkü böyle bir antlaşma, onların gizli maksatlarına aykırı düşmekte idi. Bu devletler, harbin sonunda “Hasta Adam”ın hayatına son vermek ve onun mirasını paylaşmak istiyorlardı. Bu muharebede İtilaf Devletleri’nin esas gayelerinden biri de bu idi.235 Türkiye İtilaf Devletleri’nden olumlu cevap alamayınca ister istemez Almanya’nın başını çektiği İttifak Kuvvetleri’ne yaklaştı. Ve 2 Ağustos 1914’de Türk-Alman İttifakı imzalandı. Buna göre, iki devlet, Avusturya ile Sırbistan arasında çıkan bir anlaşmazlıkta tam bir tarafsızlık sergileyecekti. Ayrıca, Rusya’nın aldığı tedbirler sonunda, Avusturya ile Rusya savaşa tutuşurlarsa, Almanya Avusturya’ya yardım için savaşa girerse, Osmanlı Devleti de savaşa dahil olacaktı. Bundan sonraki olaylar, Osmanlılar için savaşa girişin şartlarının oluştuğu gelişmelerle doludur.236 Osmanlı hükümeti bağlaşma antlaşmasındaki üstlenmeleri yerine getirdiği takdirde Almanya kapitülasyonların kalkması işinde Osmanlı’ya yardım edeceğini, Balkan devletleriyle girişilecek görüşmelerde ve Balkanlarda fethedilecek yerlerin Bulgaristan’la paylaşılması işinde Osmanlı Hükümeti’ni destekleyeceğini bildirmişti. Almanya, Osmanlı Hükümeti’nin de savaş tazminatı almasına çalışacak, düşman Osmanlı topraklarına girerse, o oradan çıkarılmadan Almanya barış yapmayacaktı. Yunanistan savaşa katılıp yenilirse, Almanya Ege Adaları’nı Osmanlıya geri verdirecekti. 233 Ahmet Hurşit Tolon, Birinci Dünya Savaşı Sırasında Taksim Anlaşmaları ve Sevr’e Giden Yol, Ankara, Türk Hava Kurumu Basımevi, 2004, s. 29. 234 Yavuz Özdemir, Bir Savaş’ın Bilinmeyen Öyküsü, Erzurum, Erzurum Kalkınma Vakfı Yayınları, 2003, s. 3. 235 Said Halim Paşa, Buhranlarımız ve Son Eserlerimiz, Haz: M.Ertuğrul Düzdağ, İstanbul, 1991, s. 296. 236 Avcı-v.d., a.g.e., s. 395. 69 Almanlar Osmanlı Devletine karşı bu vaatlerde bulunurken, Osmanlı Devleti tarafından takip edilecek hareket tarzı savaş durumunun bir dereceye kadar tezahürüne değin vakit kazanmaktan ibaret olacaktır. Diğer yandan, Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan ile görüşmelere kati bir netice hasıl olmadıkça fiili bir başlanacaktı ve bu görüşmelerden harekette bulunulmayacaktı. Bu alınan kararlardan anlaşıldığı üzere Osmanlı Hükümeti’nin esas amacı genel savaşa az çok güvenle katılabilmek için Bulgaristan’ı kazanmak istiyordu. Bu hususla ilgili Cavit Bey anılarında; “Talat, Halil, Enver gidip Vangenhaym’la görüşdüler. Bizim ne şerait tahtında hareket edebileceğimizi söylediler. Eğer Bulgarlar yürümez, Romenler hakkında bir emniyet hasıl olmazsa bizim için yürümek mümkün olmadığını anlattılar ve bu mesaili hal ederek muallakta bir şey bırakmamak maksadıyla Talat ve Halil’in Bulgaristan’a gideceklerini de tebliğ ederek kendisine daha fazla emniyet vermek istediler.” Bu karar Talat Paşa hatıralarında şöyle anılır: “Nazırlar heyetinin bir toplantısında sefirlere (Alman ve Avusturya Büyükelçilerine) Bulgaristan ve Romanya’nın durumları anlaşılmadan Türkiye’nin derhal harbe iştirak etmesinin gerek müttefiklerin, gerek Türkiye’nin menfaatlerine aykırı olacağının bildirilmesine ve Bulgaristan’ı elde etmek hususunda çalışmak lazım geldiğine ikna edilmesi icap ettiğine karar verildi.” 14 Ağustos 1914 tarihinde toplanan encümen-i vükelâ toplantısında bu konuyla ilgili olarak alınan kararlara göre; 1- Bulgarların seferberliğini hemen icra ettirmek tamamlanmasının ardından harekete geçmelerini sağlamak. ve bunun 70 Bu takdirde Halil Bey Bükreş’e gidip Yunan delegeleri ile görüşecek ve iki devlet arasında Adaların malum olan şartlar dahilinde Türkiye’ye terki şartıyla ittifak mukavelesi akdine çalışacaktır. 2- Birinci şık temin edilmediği halde Türkiye – Romanya – Bulgaristan arasında ittifak akdine çalışılacaktır. Romenlerin tarafsızlığı kati suretde sağlanmak şartıyla Bulgarların bir an evvel hareketlerine çalışılacaktı. Bulgarlarla bu esas dairesinde bir itilaf yapılacaktı. 3- Adaların ve Selanik hinterlantının Yunanistan’a, Besarabya’nın Romanya’ya, Manastır vesairenin Türkiye’ye verilmesi şartıyla dört devlet arasında Üçlü İtilaf aleyhine hareket edilecek tarzda bir mukavele akdi. Bu suret Romanya hükümetine ve Avusturya veya Almanya sefirlerinden biri tarafından teklif ettirildikten sonra müzakere olunacaktır. Bu madde son derece acayiptir, çünkü Yunanistan’a bir şey verilmemektedir. Selanik hinterlandı tabiri ancak Sırp Makedonyasına ait olabilirse de Manastır Bulgarlar’a verilince bu hinterland da Yunan’a bir yer kalmayacak demektir. Buna göre bu devlette yalnız adalar hakkında iddialarımızdan vazgeçmemiz karşılığında onun bütün geçim yollarını ellerinde tutan denizci devletlere karşı savaşması istenilmektedir. Yunanistan için ise bu imkânsız denecek kadar güç bir şeydi.237 237 Yusuf Hikmet Bayur; Türk İnkilâbı Tarihi, C.III, K. I, Ankara, Türk Tarih Kurumu Basımevi,1983, s. 98 v.d. 71 B- TÜRKİYE’NİN BULGARİSTAN’I MÜTTEFİK OLARAK KENDİ SAFINA ÇEKME GİRİŞİMLERİ 1- Talat ve Halil Beyler’in Sofya ve Bükreş Seyahatleri ve Bu Seyahatlerin Yankıları Almanya, Türkiye ile anlaşmanın imzalanmasının ardından Türk ordusunun Bulgaristan ve Romanya ile birlikte Rusya’ya saldırmasını istiyordu.238 Almanya bir taraftan Avusturya Macaristan’ın yükünü azaltmak, diğer taraftan Romanya ve Bulgaristan’ı devreye sokarak Karadeniz’in batısından Rusya’yı sıkıştırmak şeklinde planlar yapmaktaydı.239 Almanya’nın Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki baskısı artınca240 bu çerçevede İstanbul, Sofya ve Bükreş ile ittifak imkanları aramaya başladı.241 Osmanlı Devleti Almanya ile ittifak yaptıktan sonra Bulgaristan ile Romanya ile ittifak arayışına hız vermiştir.242 Nitekim Bulgaristan’ı aynı safta savaşa girmeye ikna etmek ve Romanya’nın ise tarafsızlığını sağlamak için 15 Ağustos 1914’te Talat Paşa ile Meclis Başkanı Halil Bey Sofya’ya gönderilmişti.243 16 Ağustos tarihi itibariyle bildirildiğine göre Osmanlı Devleti Dahiliye Nazırı Talat Bey ile Meclis Reisi Halil Bey Sofya’ya gitmişlerdi.244 Osmanlı Dahiliye Nazırı Talat Bey’in ziyareti hakkında yarı resmi bir kaynaktan verilen bir beyanata göre; Talat Bey’in Sofya’ya gitmesi şüphesiz çeşitli yorumlara meydan verecekti. Ancak ilgili yerlerden alınan malumata 238 Turan, “Balkan Savaşlarından Kurtuluş Savaşına …”, s. 100. Ali İhsan Sabis, Birinci Cihan Harbi Harp Hatıralarım, C. 1, İstanbul, 1990, s. 251. 240 Tolon, a.g.e., s. 4. 241 Turan, “Balkan Savaşlarından Kurtuluş Savaşına …”, s. 100; Bayur, Türk İnkılâbı …, C. III, K. I, s. 106. 242 Sarınay, a.g.m., s. 136. 243 Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Kemal, C. 1, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1983, s. 215. 244 “Talat ve Halil Beyler”, Sabah, 18 Ağustos 1914, s. 2. 239 72 göre gerçek durum şundan ibarettir ki Türkiye ile Bulgaristan arasında mevcut bulunan birçok ortak menfaatler sebebiyle Talat Bey’in Bulgaristan Hükümeti’nden bu hususla alakadar olanlarla görüşme arzusunda bulunmuş olması bu seyahatin sebebiydi.245 Gazeteler takdir edilen mülakat yayınlamakta ve Talat Beyin Sofya’yı ziyaretinin iki hükümetin arasındaki ilişkileri bir kat daha arttırmağa hizmet eyleyeceğini söylemekteydiler. Gazeteler birçok ortak menfaat ve tehlikelerin iki hükümeti birbirine bağladığını ve arada hiçbir anlaşmazlığın bulunmadığını söylüyorlardı. Ayrıca bu münasebetle yine, Romanya ile Bulgaristan arasındaki ilişkilerden de bahseyleyerek bu iki hükümet arasında anlaşmazlık yaratacak hiçbir meselenin bulunmadığı söylenmekteydi. Basın Osmanlı – Bulgar – Romen İtilafının Balkanlar’da devamlı bir denge tesisi için en emin bir zaman olduğunu beyan etmekteydi. Yarı resmi Nekodi Bulgari Gazetesi’nin Talat Bey’in Sofya’ya seyahati sebebiyle yayınladığı bir makale; Osmanlı Dahiliye Nazırı Talat Bey Efendi’nin, Meclis-i Mebusan Reisi ve Hükümet Fırkası en nüfuzlu erkânından Halil Bey ile birlikte Sofya’da bulunduğunu ve bu ziyaretin Osmanlı – Bulgar ilişkilerinin nekadar dostane olduğunu bir kez daha açık bir şekilde gösterdiğini yazmaktaydı. Bütün bunlardan dolayı bu seyahatin ehemmiyeti konusu üzerinde uzun uzadıya durmanın gereksizliği çünkü herkes için açık olan bir hususun bulunduğu onunda iki harp socunda Balkanlar’da tesis eden gayr-i tabi ahval içinde hakiki ve devamlı olan Osmanlı – Bulgar İtilafı olduğu ifade edilmekteydi. Makalenin devamında verilen malumata göre, iki hükümet, arasındaki hesabı harp sahalarında hallettiklediklerinden menfaatleri hakkında bir fikir edinmişlerdi. Osmanlı Hükümeti ile dostane ilişkiler devamını Bulgaristan’da herkesin arzu ettiği, İstanbul’da dahi Bulgar dostluğunun kıymetinin anlaşıldığı bundan dolayı Talat Bey’in Sofya’yı seyahatinin çok doğal olduğu ifade edilen malumatlardandı. Osmanlı Hükümeti’nin geleceği üzerinde en 245 “Talat ve Halil Beyler”, Sabah, 19 Ağustos 1914, s. 2. 73 kuvvetli nüfuza sahip olan Osmanlı ricalinin Bulgaristan’la o ana kadar temaslarının olduğuna ve 1913’te Mustafapaşa’da o zaman Hariciye Nazırı olan Ganediyef ile yapılan görüşmelerin Osmanlı – Bulgar ilişkilerinde çok önemli olduğuna da yer verilmişti. Bu ilk temasları tekrar etmek ve iki hükümeti birbirine bağlayan birçok ortak menfaati takviye etmek için Talat Bey’in arzusu takdir edilmekteydi. Bu ziyaretin vuku bulduğu esnada mevcut olan durum yukarıda adı geçen makalede değerlendirilmişti. Bu değerlendirmede ise, olağanüstü vahim zamanların yaşandığı, Avrupa diplomasisinden alakadar olan devletlerin bir harp felaketinden uzak bulunmak isteklerini derhal ilan eyledikleri, bu devletlerden İsveç, Norveç, Danimarka, Flemenk gibi harp meydanlarına yakın olan bütün devletlerin büyük bir dikkatle tarafsızlıklarını korumaya çalıştıklarına yer verilmişti. Bu cümleden olarak Avrupa üzerinde hüküm sürmekte olan korkunç fırtınadan uzak bulunan Balkan Hükümetlerinin de aynı şekilde hareket etmeleri gerektiği, özellikle Osmanlı Hükümeti ve Bulgaristan gibi büyük bir muharebeden yeni çıkmış devletler için bu vazifenin pek kati olduğu savunulmaktaydı. Bulgaristan’da herkesin tarafsızlığın korunması arzusunda olduğu belirtilerek siyasi ve iktisadi açıdan da Bulgaristan’a bu şekilde kalmayı devam ettirmesi tavsiye edilmekteydi. Avrupa kıtasını alt üst eden büyük karışıklık esnasında her memleket kendi menfaatlerini dikkate almaya mecburdu. Yakın zamandaki harbde bir Osmanlı – Bulgar yakınlaşmasını gerektirecek menfaatlerin ehemmiyeti Talat Bey’in seyahati ile izah edilmeye çalışılmıştı. O anda Sofya ve İstanbul yönetenlerinin arasındaki sıkı bir temas kadar hiçbir şeyin bu menafaatleri takviye eyleyemeyeceğine inanılmaktaydı. Bulgaristan başkentinde meydana gelen görüşmelerin iki memleketi yeni bir harpten uzak bulundurmaya hizmet edeceği nazariyesi hakimdi.246 Sofya basını bu seyahat hakkında yorumlarda bulunmaktaydı. Narodni Prava Gazatesi bu seyahati tamamiyle tabi olarak değerlendirmekteydi. 246 “Talat ve Halil Beyler”, Sabah, 21 Ağustos 1914, s. 2. 74 Çünkü Türkiye ile Bulgaristan arasında birçok ortak menfaatler mevcuttu. Bununla birlikte adı geçen gazete şurasını da kaydetmekteydi ki; bu seyahatte bir olağanüstülük görülür ve Avrupa’da ceryan eden olaylarla ilişkilendirilmeye çalışılırsa bu ziyaret, Türkiye ile Bulgaristan’ın Balkan Hükümetleri’nin tarafsızlığını sağlayabilmek için yapılan çalışmaların muvaffakiyetle sonuçlanacağına yeni bir delil olarak gösterilebilirdi.247 Sofya gazetelerinden okunduğunu göre Dahiliye Nazırı Talat Bey Sofya’da bulunduğu sırada Utro Gazetesi’nin müdürünü mülakata kabul etmişti. Müdürün bu mülakat esnasında Türkiye - Bulgaristan münasebetinde şu nazik zamanda tehlike var mıdır, acaba eski hatalar tekrar eder mi? sorusuna cevap olarak Nazır Talat Bey; Bulgaristan’ın siyasetini idare edenlerin tecrübeli kişiler olduklarını, Radoslavof’un bugünkü Balkan ahvalini pek iyi anladığını ve Radoslavof’la olan mülakatında onun Bulgaristan’ın pek çok fayda bekleyeceği ciddi siyasetçi olduğuna kanaat getirdiğini söylemişti. Arkasından Türkiye – Bulgaristan ilişkilerinin gayet samimi olduğunu beyan eden Nazır Talat Bey, iki hükümet arasında şimdi ve gelecekte anlaşamayacakları bir şeyin olmadığını ve maksatlarının iki tarafın dostluğunu arttırmak olduğunu ifade etmişti.248 Bulgar gazetelerinden Narodni Prava konuyla ilgili olarak yayınladığı makalesinde verdiği malumata göre; Bulgaristan Hükümeti’nin politikası Balkanlar’da devamlı bir barışın kurulmasını sağlamaya yönelik olmalıydı. Avusturya ile Sırbistan arasında harp ilan edildiği zamandan beri Bulgaristan hükümeti kati bir tarafsızlık takip edeceğini ilan eylemişti. Harp bir Avrupa Muharebesi şeklini aldığı zaman hükümet tarfsızlığını korumaya devam eyleyeceğini yeniden beyan etmişti. Bulgaristan Hükümeti komşularının Bulgaristan’ın tarafsızlığını bozmaya sevkedecek hiçbir sebep mevcut olmadığını dikkate alarak, komşularının seferberlik ilan etmesine rağmen Bulgaristan hiçbir tedbire başvurmamıştı. Bulgaristan’ın böyle tedbirlere baş vurmaması sulhperverane politikasını değiştirmeye mecbur olmaması için 247 248 “Talat ve Halil Beyler”, Sabah, 21 Ağustos 1914, s. 4. “Mülakat”, Sabah, 22 Ağustos 1914, s. 3. 75 komşularından teminat alması tabi idi. Bulgaristan’a bu yolda bir teminat verilmişti. Osmanlı Dahiliye Nazırı Talat Beyi’n Sofya’yı ziyareti Balkanlar’da sükunun temini için İstanbul ve Sofya’da sarfedilen mesainin neticesiydi. Aynı makalenin devamında yer verilen görüşlere göre; Osmanlı Hükümeti ile Bulgaristan arasında birçok ortak menfaat vardı. Şayet, bütün Avrupa’yı altüst eden bir fırtına mevcut olmasaydı Sofya ve İstanbul yöneticileri arasında görüşmeler yapılmasında hiçbir olağanüstülük görülmüyecekti. Bu hadisat olsun olmasın Osmanlı Hükümeti ile Bulgaristan arasında böyle bir iştiraki gerektirecek menfaat mevcuttu. Bu menfaatin dostane bir şekilde tanzimi için gerek Sofya’da gerek İstanbul’da gayret gösterilmekteydi. Bunlardan dolayı Talat Bey’in Soyfa’yı ziyaretinde bir gayri tabilik aramak doğru değildi. Bununla birlikte bu ziyarette bazı oalağanüstülükler bulunuyordu. Avrupa’da cereyan eden olaylar ile bu seyahat arasında bir münasebet aranıyorsa o halde bu ziyareti barışın ve tarafsızlığın muhafazası için Osmanlı Hükümeti ve Bulgaristan tarafından sarfedilen ortak mesainin iyi neticelere ulaşacağına yeni bir delil olarak sayılabilirdi. İki hükümet barış için çalışarak, yeterli derecede karışık olan Avrupa vaziyetini bir kat daha karıştırmaya girişmeyecekti. Bulgaristan tarfsızlığını korumaya, barış için çalışmaya devam edecekti.249 Universal Gazetesi Sofya muhabirinin Talat Bey ile olan mülakatını yayınlamıştı. Talat Bey bu beyanatı esnasında Mösyö Radoslavof’un dirayetli bir diplomat olduğunu, kendisiyle tanışmaktan memnun bulunduğunu beyan etmişti. Talat Bey Osmanlı – Bulgar münasebetlerinden bahsle bu münasebetin pek dostane olduğunu, Osmanlı – Yunan münasebetine gelince Bükreş’te Zaimis ile mülakat edileceğini beyan etmişti. Dahiliye Nazırı bir Osmanlı – Bulgar itilafının mümkün olduğunu, Yunanistan akılane hareket ederse, itilafın devamını temin edecek bazı şartları kabul ile bu itilafa dahil olabileceğini beyan eylemişti.250 249 250 “Mülakat”, Sabah, 22 Ağustos 1914, s. 3. “Talat Bey’in Beyanatı”, Sabah, 23 Ağustos 1914, s. 2. 76 Talat ve Halil Beyler başta Sofya’ya uğramışlar orada bir süre kaldıktan sonra Bükreş’e geçmişlerdi. Bulgaristan’da yayınlanan gazetelerde okunduğuna göre Talat ve Halil Beyler’in doğrudan doğruya Bükreş’e gidecekleri yerde Sofya’ya gelmeleri Bulgaristan kamuoyunda büyük bir etki yapmıştı. Eyyam Gazetesi’ne Sofya’dan bildirildiğine göre Bulgar ricali Talat ve Halil Beyler’e karşı büyük hürmet ve samimiyet göstermişlerdi.251 Yarı resmi Narodni Prava Gazetesi’nin bu seyahat hakkında verdiği malumatta; şimdi Bulgar kabinesinin Balkan Devletleri arasında barış tesisine gayret etmekte olduğu ve Sırbistan ile Yunanistan’ın Makedonya’da takip ettikleri siyasete rağmen bu gayretlerinde devam ettiğini yazdıktan sonra, Bulgaristan Hükümeti’nin askeri tedbirlere başvurmaması ve sulhperverane siyasetini devam ettirebilmesi için bazı teminat almaya muhtaç olduğunu ifade etmekteydi. Bundan sonra, Dersaadet ve Sofya’dan gösterilen faaliyetler neticesinde Balkanlar’da hayli sükunet husule geldiği, Bulgaristan ile Türkiye arasında ortak menfaatler pek çok olduğundan mevcut durum gerektirmese dahi bu gibi mülakatlara lüzum görülebileceği çünkü söz konusu ortak menfaatlerin eskiden beri mevcut olduğu beyan edilmekteydi. Bütün bunlardan dolayı bu seyahate olağanüstü bir olay nazarıyla bakılsa bile keyfiyeti, Bulgaristan ile Türkiye’nin barış yolundaki faaliyeti sayılmalıydı. İki hükümet barışın korunmasına karar vermişlerdi, seyahatin başka şekilde değerlendirilmesi tamamen esassızdı.252 Bulgar siyasiyesinden birinin bu seyahat ile ilgili olarak verdiği beyanata göre; Osmanlı Nazırı Sofya’ya iki memleket arasındaki ortak menfaatlere dair Bulgaristan’la müzakere etmek üzre gelmişti. Kendisine Romanya’nın bazı istekleri kabul etmesi şartıyla Bulgaristan’ın bu OsmanlıRomen-Bulgar ittifakına muhalif olmadığı bildirilmişti. Üç devletin ittifakı 251 252 “Bulgaristan Efkâr-ı Umumiyesi”, Tasfir-i Efkâr, 20 Ağustos 1914, s. 3. “Talat Bey’in Seyahati – Bulgar Gazeteleri Ne Diyor?” ,Tasfir-i Efkâr, 21 Ağustos 1914, s. 3. 77 taktirinde ise, bunlar tarafsızlıklarına hürmet ettirebilecek bir kuvvet teşkil edeceklerdi. Avrupa’daki Umumi Harp üzerinde Balkan ittihadı mühim bir rol oynayabilirdi. Mesele şimdi Romanya’nın elinde demekti. Eğer Bükreş’te Osmanlı ve Yunan delegeleri arasında da itilaf hasıl olursa Balkan İttihadına Yunanistan da girebilirdi.253 Gerçekten de Avrupa Muharebesi patladıktan sonra bu hadise karşısında Balkan Hükümetleri arasında bir itilaf zamanının geldiğine inanılmıştı.254 Bulgaristan Hükümeti, takip edeceği siyaseti hemcivar devletlerin vaziyetine göre belirleyecekti. Romanya Hükümeti seferberlik ilan ettiği takdirde Bulgaristan Hükümeti’de askeri kuvvetlerini toplayacaktı.255 “Mir” Gazetesi’nin beyanatına göre Bulgaristan ile Romanya Hükümetleri’nin her türlü ihtimale karşı birlikte hareket etmek maksadıyla bir itilaf akdetmek üzreydi. Bulgaristan Hükümeti Osmanlı Devleti’ne karşı hissiyat beslemekte ve bu üç Balkan Devleti’nin birlikte hareket edecekleri zannedilmekteydi.256 Sofya muhabirinin bildirdiğine göre, yarı resmi gazeteler Talat ve Halil Beyler’in ne maksatla Sofya’ya geldikleri hakkında pek az izahat veriyorlarsa da, yarı resmi mahiyete sahip olmadıkları halde hükümet taraftarı gazeteler, Türkiye, Romanya ve Bulgaristan arasında bir Balkan İttifakı teşkilini savunmakta ve Balkanlar’ın en kuvvetli üç devletinden oluşacak olan bu ittifak sayesinde hem Balkanlarda barışın teminat altına alınacağını hem de 1913 senesinde yapılan haksızlıkların tamir edileceğini söylemekteydiler.257 253 “Bir Bulgar Rical-i Siyasiyesi’nin Beyanatı”, Tasfir-i Efkâr, 24 Ağustos 1914, s. 3. “Makedonya’da Havf ve Dehşet”, Tasfir-i Efkâr, 6 Eylül 1914, s.2. 255 “Bulgaristan Tahşid Edecek mi?”, Tasfir-i Efkâr, 3 Ağustos 1914, s. 4. 256 “Bulgaristan ve Romanya”, Tasfir-i Efkâr, 6 Ağustos 1914, s. 3. 257 “Sofya’da Tesirat – Nim Resmi Matbuat”, Tasfir-i Efkâr, 24 Ağustos 1914, s. 3. 254 78 Muhalif olsun veya olmasın bütün gazetelerin birleşmiş oldukları bir cihet vardır ki o da hepsinin seyahatin maksadına tamamen vakıf bulunmadıklarını itiraf etmeleriydi. Her gazete bu hususta fikir ve mütalaa etmekte, bir ihtimal öne sürmekte, seyahatin maksadını keşfetmekle meşgul olmaktaydı. Bütün ihtimalleri ve mütalaaları iki kısma ayırmak mümkündü. Birinci kısma göre, seyahatin maksadı Türkiye herhangi bir devletle muharebeye giriştiği takdirde Bulgaristan’ın tarafsızlığını korumasını sağlayabilmek, diğer kısma göre de bir “Türkiye-Bulgaristan-Romanya” İttifakını teşvik etmekti. Bu ittifaka Yunanistan Epir karşılığında Adalar ile Kavala’dan vazgeçerek, Sırbistan’ın da Adriyatik’e kadar uzanmağa karşılık Makedonya’dan vazgeçmek şartıyla dahil olabileceğini iddia edenler de yok değildi. Bunların tahminlerden ibaret olduğunu, hakikati henüz kimsenin öğrenmemiş bulunduğunu söylemeye lüzum yoktu.258 Talat ve Halil Beyler bir iki gün Sofya’da kaldıktan sonra Bükreş’e geçti. Bükreş’teki bahislerin en esaslı fasıllarından birini Bükreş Antlaşması’nın uğrayacağı değişikliğin oluşturduğu zan olunmaktaydı. Avrupa Harbi çıkıncaya kadar Romanya Bükreş Antlaşması hükümlerinin korunması taraftarlarındandı. Sırbistan’ın Avusturya-Macaristan ile harbe tutuşması Bükreş Antlaşması’nın önemini yitirmesine sebeb olduğundan artık Romanya’nın varlığını dahi tehlikeye sokabilirdi. Avrupa Harbi’nin neticelerinin hesaba sığmayacak kadar büyük olacağı kesindi. Balkanlar Avrupa’nın bir parçası olduğuna göre Avrupa’nın şeklini altüst edecek olan bu zelzelenin etkilerinin Balkanlara kadar uzanacağı da muhakkaktı. Bundan dolayı bu yeni şartlar altında yeni tedbirler alınması zaruriydi. Bunlardan dolayı Balkanlılar namına karşılıklı menfaatlerin korunması için elbirliği etmek ihtimalleri varsa bunu ehemmiyeti fiilen sakat olmuş Bükreş Antlaşması değil yeni anlaşmalar Bükreş’teki görüşmelerin maksadı bu olmalıydı. 258 “Sofya’da Tesirat-ı İstitlalat”, Tasfir-i Efkâr, 24 Ağustos 1914, s. 3. sağlayabilirdi. İşte 79 Bükreş’e Yunan delegeleri de gitmişlerdi. Atina gazetelerinin kullandığı lisana bakılırsa bu delegelerin gerçekten Bükreş’e iş görmek için gittikleri söyleniyordu. Çünkü Yunanlıların Adalar Meselesi hakkında pek geniş tavizatta bulunmaya hazır oldukları söylenmekteydi.259 Bükreş’teki bir gazetenin bu seyahatle ilgili olarak yazdığı haberlere göre; Sofya kabinesi Talat Bey’in Bükreş seyahati hakkında Romanya Hükümetine resmi bir tebliğde bulunmuştu. Bu tebliğ, Bükreş Antlaşması’nın esaslı bir şekilde değiştirilmesi için Osmanlı Hükümeti ile Bulgaristan arasında bir itilaf tesisine çalışmak üzre Talat Bey’in Bükreş’e gittiği rivayeti üzerine gerçekleşmişti.260 “Mir” Gazetesinin iddiasına göre Talat Bey ile Bulgaristan arasında bazı esaslar hakkında müzakerat gerçekleşmiş ve itilaf olmuş ise de hiçbir mukavele imza edilmemişti. Çünkü iki taraf arasında bu itilaf esasları, Romanya’nın kabulü şartıyla kabul edilecekti. “Utro” Gazetesi ise daha ileri gidip, Talat Bey’in teklifinin neden ibaret olduğunu, Bükreş’ten aldığı haberlere dayanarak beyan etmekteydi. Utro’nun verdiği beyanata göre; Talat Bey’in memuriyeti, Bulgaristan ve Romanya’yı aşağıdaki esaslar üzerinde Türkiye ile itilaf ettirmekten ibaretti: Türkiye ile Romanya, Bulgaristan’ın Makedonya üzerindeki hakkını tanırlar ve Bükreş Antalaşması’nın değiştirilmesi hakkında Bulgaristan tarafından yapılacak her türlü harekâta müsaade etmeyi tahhüt ederler. Eğer Romanya bir muharebeye girişmeye mecbur olursa, Bulgaristan Romanya’ya karşı tarafsız kalmayı taahhüt eder. Utro’ya göre, Bulgaristan Hükümeti bu şartları kabul eylemiş ise de Romanya’nın bir fedakârlıkta daha bulunmasında ısrar etmişti. O da Romanya Bulgaristan hududunun Silistre-Kalpakra hattıyla değiştirilmesiydi. 259 260 “Sofya’dan Sonra Bükreşte”, Tasfir-i Efkâr, 26 Ağustos 1914, s. 1. “Bulgaristan’ın Bir Tebliği”, Sabah, 5 Haziran 1914, s. 2. 80 Romanya Hükümeti bu şartı kabul etmediğinden Talat Bey, bu meselenin Almanya İmparatorluğu’nun hakemliğine arzedilmesini teklif eylemişti.261 Romanya’nın bir yarı resmi gazetesine göre; Türkiye ve Yunan delegeleriyle Balkan İttihadı ancak bazı adaların Türkiye’ye iadesi suretiyle mümkün olabilecekti. Türkiye’nin ittifaka girmek için teklif ettiği yegane şart buydu. Şimdi Balkan Devletleri’nin başlıca menfaati Balkan İttihadının kurulmasındaydı. Bu konuda görüşmelerin yapılmasına başlanmış ve bazı Büyük Devletler’de arazi terki esasına dayanan bu görüşmelere katılmıştı. Yunanistan Türkiye’ye bazı adaları ve Bulgaristan’a da Kavala’yı terk edecek ve buna karşılık Epir’i alacaktı. Sırbistan dahi Bulgaristan’a Makedonya’yı terk edecek ve buna karşılık Adriyatik’e uzanacaktı. Balkan Devletleri arasında bu esasları kabul etmeyen yalnız Sırbistan kalmıştı. Görüşmeler bu esaslar üzerinde ceryan etmekteydi. Osmanlı ve Yunan Delegeleri’nin Bükreş’te bulunmaları bu görüşmelerin süratle ilerlemesine hayli yardım edecekti.262 Bükreş’te yayınlanan bir gazete makalesinde Balkan Devletleri arasında eseri görünmeye başlanan arzu edilen itilaftan bahsettiği bir sırada, Balkan Harbi’nin galip ve mağluplarının bugünkü menfaatlerinin ortak olduğunu takdir ederek ve ona göre hareket etmek lüzum ve ihtiyacını his etmiş olduklarını ifade etmekteydi. Balkan Harbi üzerine kurulması uzak bir geleceğe kalmış farz olunan ittihadın bu yeni ceryan neticesinde tesis edilebileceği ve bu konudaki ilk arzunun ise Atina’dan geldiği de beyan edilmişti.263 Indepandes Romen Gazetesi Bükreş Mülakatı hakkında yayınladığı bir makalede; Talat ve Halil Beyler Bükreş’e geldiklerinden, Mösyö Zaimis’in yakında Bükreş’te olacağından bahsederek Adalar Meselesi hakkında müzakeratın yakında başlayacağı kanısına varmaktaydı. İki hükümetin 261 “Talat Bey’in Seyehati” ,Tasfir-i Efkâr, 26 Ağustos 1914, s. 3. “Balkan İttihadı”, Tasfir-i Efkâr, 26 Ağustos 1914, s. 3. 263 “Balkan İttifakı”, Tasfir-i Efkâr, 27 Ağustos 1914, s. 3. 262 81 müzakere için bu kadar mühim şahısları memur eylemesinin müzakeretin sonucu hakkında ümit bahşedici olduğunu ifade eden malumatda ne Osmanlı Hükümeti’nin ne de Yunanistan’ın Adalar Meselesi’ni halletmek arzuları olmasaydı bu kadar mühim kişileri göndermeyecekleri ifade olunmaktaydı. Romanya Hükümeti’nin Balkanlar’da sükun tesis edecek son antlaşmanın kendi memleketinde imzalanmasından çok memnun olacağı görüşüne de yer verilmekteydi.264 Bulgaristan’ın yarı resmi gazetelerinden Nekodi Bulgari, Bükreş Müzekaratı münasebetiyle yayınladığı bir makalede verdiği malumata göre; Osmanlı Hükümeti bu müzakerata girişmekle takip ettiği itilaf kurma emellerini ispat etmiştir ki bu hal her türlü takdirin üstündeydi. Yunanistan hakikaten itilaf arzu ediyorsa anlaşmak kolay olacaktı. Fakat mesele buradaydı. Adı geçen makalede, o ana kadar hiçbir şey söylemeyen Mösyö Zaimis’in hükümetinin fikirleri hakkında malumat verip vermeyeceği sorusu da sorgulanmaktaydı. Romanya gazetelerinin Bükreş Müzakeratı’nın daha genel bir mahiyeti haiz olacağını da beyan ettikleri belirtilerek, bu müzakerede bir Balkan İttihadının yeniden tesisi, daha doğrusu Balkan Hükümetleri arasında bir ittifak vücuda getirilmesi meselesi tedkik olunacağı ifade ediliyordu. Müzakeratın esasını Sırbiyye ve Yunanistan’ın Bulgaristan’a arazi itibariyle müsaidatta bulunması olacağı ve Balkan Hükümetleri’nin barış içinde yaşamalarının esas menfaatleri olduğuda söylenmekteydi.265 Bükreş’te bir gazete Balkan Hükümetleri arasında mevcut anlaşmazlıklardan bahseden bir makale yayınlayarak bu hükümetler arasında anlaşılması mümkün olmayan meseleler bulunmadığını, ogünkü ahvalin geçici olduğunu ve mevcudiyetlerini muhafaza emellerinin bu hükümetleri birbirine yaklaştırdığını söylemekte ve ogünkü ahvalin bir Balkan İttihadı vücuda getirilmesini gerektirdiğini belirtmekteydi.266 264 “Bükreş Mülakatı – Talat ve Halil Beyler”, Sabah, 26 Ağustos 1914, s. 4. “Bükreş Mülakatı”, Sabah, 28 Ağustos 1914, s. 3. 266 “Balkan İttihadı Hakkında”, Sabah, 29 Ağustos 1914, s. 4. 265 82 Bükreş’ten Jön-Türk’ün bildirdiğine göre; Talat Bey’in Bükreş’i ziyareti, Osmanlı ve Yunan müzakeratı orada herkesin dikkatini çekmişti ve kamuoyu Osmanlı Hükümeti’nin sulhperverane çalışmalarını büyük bir dikkatle takip etmekteydi. Yunan Hükümeti Adalar meselesinde bir anlaşmazlık ortaya çıkararak menafaatlerini takdir edemezse Romanya artık Yunan’a karşı hiçbir taahhüt ile bağlı olmayacaktı ve anlaşmazlık konusunun halli için Osmanlı Hükümeti’ni serbest bırakacaktı. Bunlardan dolayı Yunan delegelerinin Osmanlı taleplerinin pek makul olduğunu ve barışı devam ettirecek mahiyette bulunduğunu kabul eylemesi lazımdı. Osmanlı delegeleri Talat ve Halil Beyler’in nüfuz ve dirayetleri sayesinde müzakeratın yakında iyi bir şekilde sonuçlanacağı ümit edilmekteydi. Bir Balkan İttihadı vücuda getirmeye gelince Avrupa genel vaziyeti hasebiyle meşgul sayılmaktaydı. Romanya Hükümeti Balkan Devletleri’nin iştirakiyle bir ittihad arzu ettiği halde Osmanlı Hükümeti, Romanya ve Bulgaristan ile birlikte bir Heyet-i Düveliyye vücuda getirmeyi mümkün görmekteydi.267 Zaimis gazetelere bulunduğu beyanatta; kendisinin büyük bir Balkan ittihad kitlesini vücuda getirilmesine taraftar olduğunu, Doğu Avrupa’nın bundan edeceği istifadeleri de takdir ettiğni ve kendilerinin bu gayeye ulaşmak için ellerinde gelen gayreti göstereceklerini ifade etmişti. Eğer bu ittihadın vücuda getirilmesinin kendi ellerinde olsaydı çoktan vücuda gelmiş bulunacağını sözlerine eklemişti. Talat Bey bu konu ile ilgili mülakat eylediği bir gazeteye, Yunan delegeleri ile cereyan edecek müzakeratın iyi bir şekilde sonuçlanması ümidiyle Bükreş’e geldiğini ve bu ümidin itilafperverane düşüncelere dayandığını ve Yunan Heyeti’ninde aynı hissiyatı besledikleri kanaatinde olduğunu beyan ve Osmanlı Devleti’nin önerileri Yunanistanca kabul 267 “Bükreş Mülakatı”, Sabah, 30 Ağustos 1914, s. 3. 83 olunduğu takdirde müzakeratın gayet itilafkarane hareket edeceğini ilave etmişti. Talat Bey, Balkan İttihadı lehinde olarak görüş bildirmişti.268 29 Ağustos tarihiyle Sofya’dan bildirildiğine göre Yunan delegeleri Romanya ile Yunanistan arasında bir ittifak anlaşması akdi teklifinde bulunmuşlardı. Romanya Hükümeti ancak Balkan Hükümetleri’nin dahil olacakları ittifaka girebileceklerini bildirerek bu teklifi reddetmişti.269 Utro Gazetesi’nin beyanatına göre; Yunan Hükümeti Bulgaristan’a müracaat ederek Bükreş Antlaşması’nı aşağıdaki esaslara göre değiştirilmesi için müzakereye girişmek isteklerini beyan etmişti. Bu esaslara göre; İlk olarak Osmanlı Hükümeti ile Yunanistan arasında harp çıkması durumunda Bulgaristan’ın Yunanistan’a muavenette bulunmayı tahhüt etmesi, ikinci olarak Sırp ve Yunan ordularına Bulgar buğdaylarının gönderilmesine müsaade olunması, üçüncü olarak İkinci Balkan Savaşı’ndan önce Bulgaristan’ın elinde olmayan yerler için Bulgaristan Hükümeti’nin hiçbir suretle talepte bulunmaması istenmekteydi. Utro Gazetesi bu esas üzerine müzakereyi Radoslavof’un reddettiğini ve Osmanlı Hükümeti’nin aleyhinde hiçbir taahhütte bulunmayacağını, muharip ordulardan birine erzak göndermek suretiyle tarafsızlığından vazgeçmeye rıza göstermeyeceğini beyan etmişti.270 Sonuç itibariyle Osmanlı – Yunan müzakeratı ulaşamamıştı. Bükreş Sefiri müzakeratın kesilmeyip bir neticeye tehir edildiğini ve Bükreş’te değilse bile başka bir yerde tekrar başlayabileceğini beyan etmişti.271 Bu görüşmeler Bükreş’te devam ederken diğer yandan Rusya’da Bulgaristan’ı kendi yanında savaşa katabilmek için bir dizi faaliyet içine girmişti. 268 “Bükreş Mülakatı”, Sabah, 31 Ağustos 1914, s. 3. “Bükreş Mülakatı – Yunanistan’ın Boş Bir Teşebbüsü”, Sabah, 2 Eylül 1914, s. 3. 270 “Bükreş Mülakatı – Yunanistan’ın Bulgaristan’a Müracaatı”, Sabah, 2 Eylül 1914, s. 3. 271 “Bükreş Mülakatı”, Sabah, 13 Eylül 1914, s. 3. 269 84 2- Rusya ve İtilaf Devletleri’nin Bulgaristan Politikası ve Bulgaristan Kamuoyu Birinci Dünya Savaşı başlarında hem itilaf Devletleri hem de ittifak Devletleri Bulgaristan’ı yanlarına çekmek için uğraşıyorlardı.272 Her iki tarafında gayesi, Bulgaristan’ı yanlarına almak suretiyle, Balkanlar’daki kuvvet dengesini kendi taraflarına çekmekti. Kaldı ki Bulgaristan’ın şu veya bu tarafta savaşa girmesinin Yunanistan ve Romanya’nın da durumlarını etkileyeceğine inanılıyordu.273 Osmanlı Hükümeti Almanya ve Avusturya’nın desteği ile Bulgarları kazanmaya çalışırken, karşı tarafta aynı yolda çalışmaktaydı. Ancak o taraf Bulgarlar’a vaad etmek istediği yerleri düşmanlardan değil, kendi dost ve bağlaşıklarından alıp vermeye mecbur olduğundan, önce bu bağlaşıklarla görüşmek ve onların rızalarını almak zorundaydı. 3 Ağustosta Rusya Bulgaristan’a şunları bildirir: “Geçirdiğimiz bu ağır anlarda Rus – Bulgar münasebetleri belki daimi olarak tespit edilecektir. Ve bu, Bulgarların takınacakları duruma bağlı olacaktır… Eğer Sırbistan büyürse Bulgaristan gerçek faydalar elde edebilir. Bunun aksine olarak Bulgar Hükümeti Makedonya’da karışıklık çıkarmaya koyulur ve Sırbistan’a karşı bir şeyler tasarlarsa bu olay açıktan açığa Rusya aleyhine sayılacak ve iki millet arasında daimi bir uçurum açacaktır … Umarız ki Bulgar ileri gelenleri görüşlerimizi birleştirmek için bizimle konuşmalara başlayacaklardır.” Rus elçisi bunları krala söyler. Bundan sonra Başbakan ve Dışişleri Bakanı ile yaptığı görüşmede Türkiye’nin davranışlarının engellenmesini de ister. Bu, Türkler harekete geçerlerse onlarla savaşın, veyahut Türkler Sırbistan veya Yunanistan’a çatmak için Bulgaristan’dan geçmek isterlerse onlara karşı koyun, demekti. 272 273 Turan, “Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na …”, s. 101. Armaoğlu, 20. Yüzyıl …, s. 118. 85 Bulgar Kral ve Hükümetine bu yönleri bildiren Rus Dışişleri Bakanı Sazanof, 5 Ağustos’ta Sırp Başbakanı Pasiç’e şu önergelerde bulunur: “Bulgaristan üçlü anlaşma yanında durum alırsa ona İştip, Koçana ve Vardar Irmağı’na kadar olan yerler hemen verilmelidir. Savaş kazanılınca da Eğri-Palanka’nın kuzeyinden Ohri Gölü’ne kadar giden ve eski Sırp – Bulgar bağlaşma anlaşmasında “çekişilen bölge” diye anılmış olan yerlerin bütünü Bulgaristan’ın olmalıdır. (O sırada bütün bu yerler Sırbistan’ındır).” Görüldüğü gibi Rusya Sırbistan hesabına Bulgaristan’a karşı çok cömert davranmak istemektedir. Pasiç 6 Ağustosta kesin olarak Rus önergesini reddeder. O, ilerde de bu yola ciddi olarak girmekten kaçınacak ve Sırbistan’ın en yıkımlı anlarında bile Bulgaristan’ı az çok esaslı biçimde tatmine yanaşmayacaktır. O, 8 Ağustos’ta verdiği karşılıkta ise Bulgaristan’a İştip ve Koçana’dan fazla yer vermiyeceğini Rusya’ya bildirir. Böylelikle Sırbistan’dan pek ufak bir yer için vaad almış olan Sazanof, 9 Ağustos’ta Sofya’daki Rus elçisine, bu sefer Başbakana çetin bir başvuruda bulunmak buyruğunu verir, telinin geniş bir özeti aşağıdadır: “… Türkiye’nin davranışlarını engellemekle birlikte, tarafsızlık önergemize karşılığını vakit gecikmeden beklediğimizi Bulgar Hükümeti’ne bildiriniz. Eğer bir karşılık gelmez veya geç gelirse Bulgar hükümeti bilmelidir ki Rus Hükümeti Sırp’la birlik olması dolayısıyla hareket serbestliğini tamamıyla muhafaza etmektedir. Ve bu işin sonuçlarının sorumluluğu Bulgar siyasasını idare edenlerin üzerine çökecektir. Eğer Bulgaristan kendi başına bu işin altından kalkamayacağını söylerse ona diyebiliriz ki eğer karşılığı müsbet olursa bizim Karadeniz donanmamızın yardımına güvenebilir.” Bulgar karşılığı ise şöyledir: “Eski kararların değişmesini gerektirecek hiçbir olay olmadığı için Bakanlar Kurulu kendi ulusuna karşı sorumluluğu tamamıyla müdrik olarak 86 Bulgaristan’ın en kesin tarafsızlığı muhafaza edeceğini ve ülkesinin savunmasını sağlayacağını bildirir.” Bulgar karşılığı metindir ve bir korku ifade etmemektedir. Kendini karşısındakiyle eş durumda gören bir devletin vereceği karşılıktır. Sazanof’un yukarda andığımız 9 Ağustos tarihli telinin çekildiği günde Sofya’daki Rus Elçisi Başbakan Radoslavof’tan öğrendiklerini Petrograd’a bir telle bildirmişti. Buna göre Viyana hükümeti Bulgaristan’dan Romanya’yı Avusturya ile işbirliği yapmaya mecbur etmek için ona saldırmasını istemiş, Bulgarlar buna razı olmayınca Viyana çok kızmış ve Almanya ile birlikte Türkiye’yi ele alıp Bulgaristan’ı Türk korkusuyla Sırbistan’a saldırmaya mecbur etmek istemiştir. Bu yönleri anlatan elçi, Radoslavof’un Rusya’dan olumlu vaadler beklediği duygusunda olduğunu söylemektedir. Yine bu elçi Bulgar Savunma Bakanından çok gizli kaydıyla şunu öğrendiğini yazmaktadır. Almanya ile Avusturya savaşı kazanırlarsa Bulgarlara, Pirot, Niş, Makedonya, Vardar ve Selanik kent ve bölgelerini yazıyla vaad etmişlerdir. Elçi şu düşünceleri eklemektedir: “Bugün Sırbistan’la Yunanistan bile Bükreş Antlaşması’nın değişmesi gerektiğine inanmaktadırlar. Romanya Başbakanı da Transilvanya karşılığında Bulgar Dobruca’sını Bulgarlara geri verebileceğini söylemiştir. Bunlara göre Rusya, Bulgaristan’a kesin vaatlerde bulunup onu kazanmalıdır.”274 Bulgaristan’ı tarafsızlıktan çıkarmak ve onu İtilaf Devletleri tarafına geçirmek için Rusya çok büyük gayret sarfetmekteydi.275 Sofya muhabirinin Eyyam Gazetesi’ne yazdığına göre; Rusya’nın Sofya Sefiri’nin Çar’ın huzuruna çıkıp ve tebligatta bulunduğu bildirilmekteydi. Rus Sefiri ilk müracaatında Bulgaristan’ın doğrudan doğruya Sırbistan’a 274 275 Bayur, Türk İnkılâbı …, C. III, K. I, s. 106 v.d. “Bulgaristanı İzlâl İçin”, Tasfir-i Efkâr, 30 Ağustos 1914, s. 2. 87 yardımını talep etmişti. Çar Ferdinand “Bu benim elimde değil, Bulgar Milleti’nin işidir, Bulgar Milleti ise Sırplardan gördüğü hıyanete karşı artık onun için kanını heba edemez” demişti. Diğer müracaatlarında Rus Sefiri Bulgaristan’ın Sırbistan’a erzak göndermesi hususunda şiddetle ısrar etmişti. Çar Ferdinand bu ısrar karşısında “Bulgaristan Kanun-i Esasi ile idare olunur bir memlekettir. Ben istesemde Bulgar kanunları buna müsaade etmez.” cevabını vermişti. Radoslavof’ta aynı anlama gelecek fakat daha kati cevaplar vermişti. Bu red cevaplarından sonra Rus Sefiri ve Konsolosları Bulgaristan dahilinde Bulgar Hükümeti’ne karşı adeta düşmanlık ilanına girişerek, işi kiliselerle gösteriler yapmaya kadar ileri götürmüşlerdi.276 Rus Gazeteleri, Bulgaristan’ı Islavlığa ihanet etmekle suçlamaktaydı. Bulgar basını cevap olarak, Islav olmayan bir düşmanla ittifak ile Bulgar aleyhine hücum eden Sırbistan’ın Islavlığa ihanet ettiğini beyan eyledikleri gibi, “Mir” Gazetesi de, Rusya’nın o zaman Sırbistan lehine olduğunu hatırlatmakta ve şimdi Bulgaristan’ın her şeyden evvel, Sırbistan’ın Bulgar arazisini kendisine iade eylemesinde ısrar ederse kabahatli olmayacağını ifade etmekteydi.277 Rusya ve Bulgaristan kamuoyu, iki ülke basını arasında cereyan eden şiddetli bir münakaşa ile meşgul olamaktaydı. Bazı Rus Gazeteleri Bulgaristan’ı Islav davasına sadakatsizlikle suçlamaktaydı. Bulgar Gazeteleri ise Rusya ilgili çevrelerinin bu fikre katılmadığını cevap olarak yazıyorlardı. Gerçekten Rus Hükümeti Bulgaristan’ın muharebenin sonuna kadar tarafsız kalmasıyla memnun olacağını bildirmiş ve hatta Rusya galip olduğu taktirde Bulgaristan’ın bu mesleğinin mükâfatsız kalmayacağını anlatmıştı. Zikrolunan Rus Gazeteleri Bulgaristan’ın Avusturya’ya karşı savaşmak üzre Sırbistan’la birlikte faaliyet etmesi talebinde bulunuyorlardı. Bulgar kamuoyu ise Bulgarların, Rusya ve Islavlık hakkındaki hissiyatı ile son muharebede Islav olmayan düşmanlar ile birleşmiş ve bundan dolayı Islavlığa ihanette 276 277 “Rus Parmağı”, Tasfir-i Efkâr, 20 Ağustos 1914, s. 2. “Rus-Bulgar Mücadelatı”, Tasfir-i Efkâr, 27 Ağustos 1914, s. 3. 88 bulunmuş olan Sırbistan hakkındaki hissiyatı başka başka şeyler olduğunu beyan etmekteydi. Mir Gazetesi, o zaman Rus basınının Sırbistan’a taraftar ve Bulgaristan’a aleyhtar bulunmuş olduğunu ifade ettikten sonra şimdi Sofya Hükümetinin her şeyden evvel Sırbistan’dan Bulgar topraklarını iade etmesi talebinde bulunmasını haksız görmenin doğru olmayacağını beyan ederek, bu taleblerinin Islav fikrine karşı olmadığını bilakis pek uygun olduğunu bildirmişti. Sırbistan’ın bilhassa Islav fikri namına bu toprakları Bulgaristan’a iade etmesi gerektiği, Rusya’ya gelince Bulgar Milletine karşı yaptığı haksızlığı tamir etmesi gerektiğini yoksa Bulgaristan’ın mevcut olan şu durumda tarafsız kalmaktan daha fazla bir şey yapamayacağı ifade edilmekteydi.278 Kampana Gazetesi’nin istihbaratına göre Rus Pansivistlerinin en ileri gelenleri ve Rus Islav Cemiyetleri Kral Ferdinand’a telgraflar göndererek Bulgaristan’ın Sırbistan’ı kurtarabileceğini beyan ile Bulgaristan’ın yardımını talep eylemişti. Ancak Bulgaristan’da hiç kimse bu politikayı takip etmeyi düşünmemekteydi.279 Nekodi Bulgari Gazetesi bir nüshasında “Bulgaristan ve Islavlık” başlığıyla uzun bir makale yayınlamıştı. Adı geçen gazete bu makalesinde, Bulgaristan’ın politikasını tenkit etmek amacıyla Rus basınının yayınlarıdan bahsederek bu yayınlara sebeb olarak Bulgaristan’ın Avusturya’ya karşı Sırplarla birlikte hareket etmemesi olduğunu söylüyordu. Bulgaristan’ın Islavlığa bağlı bulunduğunu, Rus terbiyesinin Bulgaristan’da her yerden daha fazla hissedildiğini beyan etmekle beraber, Sırplarla birlikte hareketin kabul edilemez olduğu ve Bulgarın kalplerinde geçen senenin yaralarının hala kanadığı, binlerce ailelerin Makedonya dağlarında ve ovalarında can veren evlatları için ağladıkları ifade edilmekteydi. Bu kanlı hatırayı silerek, bazı Rus gazetelerinin istedikleri şekilde, Bulgarların Sırplara yardım etmesini sağlayacak bir kuvvetin olup olamdığı sorgulanıyor ve bundan başka diğer bir takım gerekçelerle Bulgaristan’a makul bir siyaset takip etmesi tavsiye 278 279 “Bir Münakaşa”, Sabah, 27 Ağustos 1914, s. 4. “Taleb-i Muavenet”, Sabah, 9 Ağustos 1914, s. 2. 89 ediliyordu. Sırp menfaatine hizmet etmek için kendi menfaatlerini terk etmenin bir cinayet sayılacağı görüşü üzerinde duruluyor çünkü Sırp menfaatlerinin Islavlık menfaatleri ile aynı anlam ifade etmediği belirtiliyordu. Avrupa’yı altüst eden muharebenin bir ırk muharebesi olmadığı, bu harbin neticesini küçük hükümetlerin değiştiremeyeceği, asıl meselenin büyük devletlerin müthiş kuvvetleri arasında olacağı ve eğer ateş Sırbistan’a sıçramazsa Sırbistan’ında ateşe atılmak için pek çok düşüneceği muhakkak sayılıyordu. Bir senelik muharebe ile yorgun düşen ve kalbinden yaralar alan Bulgaristan’ın mevcut durum karşısında Islavlığa tarafsız kalmaktan başka bir hizmet edemeyeceği ifade olunuyordu.280 Panislavizm ceryanı idare etmekte olan Cemiyetler Bulgaristan’daki Islav cemiyetine ve matbuata her gün telgrafnameler yağdırıyorlardı ve bu telgrafnamelerde Bulgaristan’ın Sırbistan’a yardım etmeyip tarafsız kalması “Islavlığa karşı ihanet” olarak değerlendiriliyor ve Islav aleminin bu ihaneti hiçbir zaman unutmayacağı ilave ediliyordu. Lakin Bulgarlar da bu telgrafnamelere gerekli olan cevabı vermekte kusur etmiyorlardı. Yarı resmi olsun veya olmasın matbuat ve cemiyetler tarafından zikrolunan Rus Cemiyetlerine çekilen cevaplarda, Bulgaristan’ın Islav sayılan Sırbistan ve Slavlığın en büyük düşmanı olan Yunanistan tarafından mağlup ve perişan edilmesine Islav Rusya tarafından göz yumulmuş olduğu belirtilerek, Sırbistan’a karşı tarafsızlık siyaseti takip etmenin Bulgaristan tarafından yapılabilecek en büyük iyilik olduğu beyan olunuyordu.281 Bulgaristan’da, Rusya taraflarının idaresi altında olarak Sırbistan lehinde bir ceryan uyandırmak için yapılan gayretlerle ilgili olarak gazeteler, Sırbistan lehine propaganda yapanların Bulgaristan’ı boş bir siyasete atmak arzusunda olduklarını beyan ettikten sonra Sırbistan’ın Bulgaristan’a hıyanet etmiş 280 281 bulunduğunu ve Bulgaristan’ın menfaatinin “Bulgaristan ve Islavlık”, Sabah, 23 Ağustos 1914, s. 2. “Bulgaristan’ı İzlâl İçin”, Tasfir-i Efkâr, 30 Ağustos 1914, s. 2. Sırbistan’a yardım 90 etmemek olduğunu tekrar ediyor, Bulgaristan için Islavlık emellerine hizmet etmektense uğruna otuz kırk seneden beri milyarlarca frank sarf ettiği milli emellere hizmet etmek daha hayırlı ve gereklidir deniliyordu.282 Bulgaristan’ın takip ettiği siyaset hakkında hükümet fırkasıyla muhalifler arasında tartışmalar mevcuttu. Kampana Gazetesi Rusya’nın Bulgaristan’ı Sırbistan’ın yardımına mecbur etmek için sarf ettiği gayretten bahsedettiği sırada, Ruslar’ın Bulgaristan’a Sırbistan lehine müdahalesini sağlamak için tehdidlerden sonra vaadlerde bulunmaya başladığını söylüyor; ancak bunun Rusya’ya hizmet etmekten başka bir şey olmayacağını bildiriyordu. “Kampana”nın fikrine göre Bulgaristan tarafsızlığında devam etmeli şayet tarafsızlığından vazgeçmesi gerekirse mutlaka Rusya aleyhinde hareket eylemeliydi. Zira, Rusya Bulgaristan’ın en amansız düşmanıydı.283 Sofya’da Rus Sefarethanesi’nin, yarı resmi bir gazeteye yazılan bir tebligatına göre, Rusya Hükümeti mevcut durumda Bulgaristan’dan yalnız tam ve kati bir tarafsızlık talep eylemiş ve buna karşılık Bulgaristan’a tecavüz ve hücum olduğu takdirde Rusya’nın yardımını vaat etmişti.284 Rusya’nın bu girişimlerinin yanı sıra İtilaf Devletleri de Balkan Hükümetlerini kendi hesaplarına kazanabilmek için gayret etmekteydiler.285 Bu amaçla Londra’daki Balkan Komitesi Reisi olan Mösyö Bokeston Bulgaristan’a gönderilmişti.286 Bokeston Bulgaristan’ı İtilaf Devletleri tarafına çekebilmek için Şarki Trakya’yı vaad etmekle yetinmemiş ve aynı zamanda Romanya’nın idaresi 282 “Islav Kardeşliği Aleyhinde”, Tasfir-i Efkâr, 3 Eylül 1914, s. 2. “Bulgaristan’ın Siyaseti”, Tasfir-i Efkâr, 13 Eylül 1914, s. 2. 284 “Rusya’nın Bir Tebliği”, Tasfir-i Efkâr, 17 Eylül 1914, s. 3. 285 “Bolkeseden”, Tasfir-i Efkâr, 18 Eylül 1914, s. 1. 286 “Bokeston’un Ziyareti” ,Tasfir-i Efkâr, 14 Eylül 1914, s. 4. 283 91 altına geçmiş olan Dobruca’nın da kendisine iade olunacağını temin etmişti. Fakat Bokeston’un mesayisi neticesiz kalmıştır.287 İtilaf Devletleri Balkan Hükümetleri’ni kazanabilmek için gayret ediyorlardı. İtilaf Devletleri Romanya’yı kendi yanlarına çekebilmek için onlara Bukovina ve Transilvanya’yı vaat etmişlerdi. Yine İtilaf Devletleri kendilerinin yanında savaşa girmesi için Bulgaristan’a da Makedonya’yı vaat etmekteydiler.288 Sırbistan ne olursa olsun ikinci Balkan Harbi’nde Bulgaristan’ı hezimete uğratan müttefiklerin en başında bulunuyordu. Bulgaristan’ın varlığını ortadan kaldırmak için madden ve manen en fazla Sırbistan uğraşmıştı. Siyasi vesikaları sonradan ortaya çıkmış olduğundan orada açıkça görülüyordu ki Romanya’yı bile Bulgaristan aleyhine vaziyet aldırmakta Sırbistan’ın oldukça büyük tesiri olmuştu. Sonuçta Bulgarlar, Balkanlar Harbi’nde kendileri için başlıca gaye olan Makedonya’dan mahrum kaldıktan başka Silistre, Balçık gibi kıymetli Bulgar toprakları da ellerinden çıkmıştı. Be hezimet Bulgaristan için hiçbir zaman dilden düşürülmeyecek bir siyasi felaket hükmünü almıştı. Bulgarlar intikam hissi ile doluydular. Avrupa Harbi çıkınca Bulgarlar bu intikamı almak için en müsait zamanı beklemeye başladılar. İtilaf Devletleri, Romanya’da olduğu gibi Bulgaristan’da da büyük faaliyetle çalışıyorlardı. Bulgaristan’a harp neticesinde bütün milli arzularının yerine getirileceği hususunda teminat veriyorlardı.289 “Kampana’’ Gazetesi ‘’İtilaf Devletleri Bizden Ne İstiyor” adlı başmakalesinde; İtilaf Devletleri tarafından Bulgaristan’a teklif olunan tavizlerin şunlardan ibaret olduğunu söylemekteydi: 1- Sırbistan’a asker göndererek, ona yardımda bulunmak. 287 “Bokeston Merdud”, Tasfir-i Efkâr, 17 Eylül 1914, s. 4. “Bolkeseden”, Tasfir-i Efkâr, 18 Eylül 1914, s. 1. 289 “Bulgaristan-Sırbistan”, Tasfir-i Efkâr, 20 Eylül 1914, s. 1. 288 92 2- Sırbistan’a hem yardımda bulunmak hem de arka cihetten onu tehdid etmemek. 3- Türkiye’ye ve Romanya’ya karşı Rusya’ya yardımda bulunmak. Bu üçüncü teklifin Bulgaristan’a karşı yapılan tekliflerden en ciddi ve en ağırı olduğu ve Hükümetin bu üçüncü teklifi reddettiği söyleniyordu. Yine aynı makalede, İngiltere’nin Büyük Bulgaristan’a razı olduğunu Bokeston’ların söyledikleri belirtilerek ancak İngiltere’nin vaadini icra edip edemeyeceği soruluyordu. Çünkü 1913 senesi olaylarının Bulgaristan’a İngiltere’nin vaadlerini ne derecede icra edebilmiş olduğunu göstertiği ifade ediloyordu.290 Dolya Gazetesi; İngiltere’nin emelinin Bulgaristan’ı Sırplara yardım ettirerek, Türklere karşı da harp ilan ettirmek olduğunu söylüyordu. Ancak Türkler’in Bulgaristan’ın hakiki dostları olduğunu ve iki devletin menfaatlerinin aynı olduğunu ifade eden Dolya, Bulgarların Edirne’nin kendilerine yabancı ovalarında muharebe edip Bulgarlarla dolu olan araziyi Sırplara ve Yunanlılara bırakmakla büyük hata etmiş olduklarını, Bulgar menfaatinin komşuları Türklerle iyi münasebetlerde bulunmakta olduğunu ifade etmişti. Sırpların, Yunanların ve Romenlerin, geçen yıl Bulgarları büyük bir felakete uğrattıklarını ve hala kankardeşlerinin onların tazyikatı altında Makedonya’da ezilmekte bulundukları da söylenmekteydi.291 Londra Balkan Komitesi Reisi Bokeston’un yaptığı girişimlerin tamamen başarısız kaldığı anlaşılmaktaydı. Gerek Kral Ferdinand gerek Radoslavof Kabinesi Sofya’da takip olunan siyasetin memlekete faydalı olacak yegane siyaset olduğunu ve Bulgaristan’ın siyasetinden vazgeçmek fikrinde olmadığını Bokeston’a kati suretle izah etmişti. Bokeston meclis fırkaları arasında karışıklar çıkarmaya çalışmıssada Milli İttihad Fırkası Bulgaristan’ın 290 291 kuru vaadlerden usanmış olduğu “Bulgaristan ve İtilaf Müselles”, Tasfir-i Efkâr, 21 Eylül 1914, s. 2. “İngiltere ve Bulgaristan”, Tasfir-i Efkâr, 24 Eylül 1914, s. 3. cevabını vermişti. 93 Bulgaristan, sözlerini tutmayan dünkü düşmanlarıyla anlaşamayacağını Bokeston’a göstemiş oluyordu.292 Bir Romen Gazetesi tarafında izah edildiğine göre, Rusya Bulgarları İtilaf Devletleri tarafına çekebilmek için iki vasıta ile çalışmaya koyulmuştu. Bunlardan biri Panislavist Reislerince Bulgaristan’da yapılan propagandalar ikincisi Sofya’nın Rusya sefiri tarafından var kuvveti ile ileri sürülen çalışmalardı. Ancak bu gayretlerin tamamen boşa gittiğini, hatta Rusya’nın Makedonya’yı Bulgarlara vadeden beyannamesinin dahi hiçbir tesir yaratmadığını, Bulgarların Balkanlar Harbi tecrübelerinden sonra Ruslar tarafından gelecek vaatlere katiyen itimat eylememekte oldukları bildirilmekteydi. Muhabir Bokeston kardeşlerinin ziyaretleri ile ilgili olarak ta; Bulgarlar’ın bu iki İngiliz siyasiyesine hürmetkar davranmakta kusur etmemekten başka bir şeyde bulunmadıklarını ifade etmekteydi. Çünkü her Bulgar hiç hissiyata kapılmayan amil bir insan olduğundan Bokeston biraderlerin, pek çok uğraşmış olmasına rağmen hatta Rus muhibi olan Bulgarları bile kuru lafta ibaret kalan vaatlerle kandıramadığı ifade edilmekteydi. Daha garibinin şurası olduğu vugulanmaktaydı ki, Bokeston Biraderlerin İngiltere namına Bulgaristan’a Midye-Enez hattına kadar Şarkı Trakya’nın Türkiye’den geri alınmasını vaad etmiş olmalarıydı. Böyle zamanda bu tür bir vaat abes olarak değerlendiriliyordu. Çünkü ilk olarak Osmanlı-Bulgar münasebetleri gayet samimiydi. İkinci olarak Bulgarların ahalisi yüzde doksan Müslüman olan Edirne ve çevresinde hiçbir milli emelleri olmadığı ifade ediliyordu. Bulgarların milli emellerinin ise şu iki kelimeden ibaret olduğu vurgulanıyordu: Makedonya ve Dobruca!293 Bulgaristan’ın tarafsızlığını temin için İtilaf Devletleri Sofya Hükümeti’ne, Sırbistan ve Yunanistan’dan arazi tavizatını da teklif ediyorlardı, 292 293 “Bokeston Muvaffak Olamadı”, Tasfir-i Efkâr, 25 Eylül 1914, s. 4. “Yine Bulgaristan’a Dair”, Tasfir-i Efkâr, 29 Eylül 1914, s. 1. 94 halbuki Bulgar gazetelerinin aldığı malumata göre Sırbistan hükümeti harp etmeksizin bir karış yer bile terk edemeyeceklerini beyan eylemişti.294 Bir Bulgar gazetesi Rusya-Bulgaristan ilişkilerinden bahsettiği bir sırada; Rusya’nın Bulgaristan’a İtilaf Devletleri tarafına geçmesini tavsiye ettiğini ancak bunu başaramayacağını görünce tarafsız kalmasını teklif eylemiş olduğunu, buna karşılık Makedonya’nın Bulgaristan’a verileceği vaadinde bulunmadığını bildiriyordu. Burada, Rusya’nın Sırbistan’ın zararına olarak Bulgaristan’a vaadlerde bulunmaktan kaçındığının görülebileceği ve Bulgaristan’ın menfaatini Rusya’dan başka cihetlerde araması gerektiği ifade olunmaktaydı. Narodni Prava namında yarı resmi Bulgar Gazetesi tarafından aynen naklolunan bir Rus Gazetesinin makalesinde; Bulgaristan’ın şimdiki siyasetinden başka bir siyaset takip edemeyeceği izah olunmaktaydı. Bu makalede, Rusya Sırbistan ve bütün Islav aleminin Balkan Harbi sırasında Bulgaristan’a yardım etmemiş olduğu beyan edildikten sonra şayet şimdi Bulgaristan, Sırbistan’a yardım için askerini Niş’e gönderecek olursa Osmanlı Ordusu’nun derhal Bulgaristan’a gireceği ve bundan dolayı Bulgaristan’ın tehlikeye maruz kalacağı beyan ediliyordu.295 Sofya’da yayınlanan Utro Gazetesi muhabiri Bulgar memurlarından biri ile mülakat etmiş ve Bulgaristan’ın takip ettiği siyasete dair sorular sormuştu. Alına cevapta; Bulgaristan Hükümeti’nin tarafsız kalma hususunda vermiş olduğu kararda sabit bulunmasıyla Bükreş Antlaşması’nın yeniden tetkiki için hiçbir hükümet ile müzakerete girişmemiş olduğu, yalnız Rusya ve İtilaf Devletleri’ne mensup büyük bir devlet tarafından da Bulgaristan’a tavizat teklif edilmiş olduğu ancak Bulgaristan Hükümeti’nin bu tekliflerin hepsini reddetmiş olduğu ifade edilmekteydi. Şimdiye kadar Bulgaristan Hükümeti tarafından tavizat meselesine dair asla müzakereye girilmemiş olduğuna zira böyle bir hareketin Bulgaristan’ın tarafsızlığını ihlal etmesi demek olacağına 294 295 “Sırbistan – Bulgaristan”, Tasfir-i Efkâr, 3 Teşrin-i Evvel 1914, s. 2. “Bulgaristan ve Rusya”, Tasfir-i Efkâr, 10 Teşrin-i Evvel 1914, s. 2. 95 da yer verilmekteydi. Gerek Rusya ve gerek İtilaf Devletleri’ne mensup olan büyük devletlerin Bulgaristan’ın tarafsızlığını kendilerine faydalı olacak bir şekilde gelecek içinde temin etmek arzusunda oldukları ifade ediliyordu. Eğer Bulgaristan hükümeti bu iki devletten birinin teklifini kabul ederse tarafsızlığının gerektirdiği şartları yerine getiremeyecek ve bundan dolayı tarfsızlığına aykırı hareket ettiğine dair bir takım şikâyetler ortaya çıkacaktı. Zaten Bulgaristan Hükümeti böyle bir hareket ile muharip taraflardan birine katılmış olduğunu ilan eylemiş olacaktı. Mamafih Bulgaristan’ın Bükreş Antlaşması’nın tedkiki için şimdiye kadar müzakerata girişmiş olmaması adı geçen antlaşmanın tedkiki aleyhinde bulunduğu anlamına gelmemekteydi. Bilakis Bulgaristan Hükümeti geçen sene Bükreş Antlaşması’nın tedkiki hususunda kabul edilen fikirlerin uygulanmasına taraftardı. Bulgaristan Hükümeti ileride bu meselenin iyi bir şekilde sonuçlanması için yapacağı çalışmaların neticesiz kalacağına inanıyordu. Bulgaristan, Balkanlar’daki mevcut vaziyetin ilerisi için Balkanlar’a barış dairisinde bir vaziyet meydana getirilebilmesi için uygun olarak görüyordu. Bununla birlikte eğer gerekirse Bulgaristan Hükümeti milli davasını kazanmak için her türlü tedbire başvurmaktan asla kaçınmayacaktı. Yakında hükümetin takip ettiği siyaseti neticeleneceğine ve bu neticenin pek de Bulgar menafaatine aykırı olmayacağına inanılıyordu.296 Bulgar matbuatında mühim bir yer alan “Kampana” Gazetesi “İtilaf Müselles Teklifatı” başlığıyla yazdığı bir makalede verdiği beyanata göre; İtilaf Devletleri’nin muharebe ilerledikçe Bulgaristan’a tavizat olarak eskiden beri sudukları tekliflerini dahada arttıracaklarını ifade etmekteydi. Ogün için İngiltere, Fransa ve Rusya Hükümetleri tarafından Bulgaristan’a teklif olunanan tavizatın artık kesinleştiği ve bu tekliflerin ise şunlardan ibaret olduğu ifade edilmekteydi: Bulgaristan Sırbistan’a yardım edecek ve Avusturya’yı karşı askeri kuvvet sevkeyleyecek ve bundan başka Bulgaristan Osmanlı Hükümeti ve Romanya ile olan ilişkilerini değiştirecek ve Rusya’ya 296 “Bulgaristan’ın Siyaseti”, Sabah, 17 Eylül 1914, s. 2. 96 yardım edecek ve diğer taraftan Türkiye’ye karşı harp ilan edecek ve Tekfurdağ’ı da dahil olmak üzre Midye-İnöz hattını işgali altına alacaktı. Kapmana Gazetesi İtilaf Devletleri’nin Bulgaristan’a sundukları bu teklifleri ifade ettikten sonra kendi tarafında mutalaata girişerek Bulgaristanın bu gibi makul olmayan teklifleri kabul edemeyeceğini, zaten Bulgaristan Hükümeti’nin menfaatinin İttifak Devletleri tarafında olup o tarafa yönelmesi gerektiğini ve Bulgarlar’ın İtilaf Devletleri’nden hiçbir fayda sağlayamayacaklarını beyan eylemişti. Muhalif fırkaların yayın organları olan gazetelerin bir kısmıda mevcut durumda artık Bulgaristan’ın tarafsız kalamadığını ve herhalde muharebeye katılması gerektiğini iddia ediyorlardı. Ditonik Gazetesi muhabirlerinden biri Radikal Fırkası Reisi ile mülakat etmiş, Bulgaristan’ın takip etmesi gereken siyaset hakkında görüşünü sormuş ve Reiste; Şimdilik hiçbir fikir beyan edemeyeceğini belirterek, bütün muhalif fırkaların genel bir meclis toplayarak Bulgaristan Hükümeti tarafından takip edilmesi gerekli olan siyaset hakkında müzakeretda bulunacaklarını sonuçta bütün fırkalar arasında bir anlaşmaya varılırsa bir beyanname yayınlanarak Bulgaristan Hükümeti’nin takip etmesi gerekli olan siyasetin ilan olunacağı ifade olunmuştu. Şu durumda Bulgaristan’ın mevcut muharebede takip edeceği siyasetenin nasıl olacağını anlamak için birkaç gün beklemek gerektiği belki birkaç güne kadar kabinenin istifa edip ve bütün fırkalardan oluşan bir kabinenin kurulabileceği bildiriliyordu.297 Bükreş’ten Bulgar Gazeteleri’ne bildirildiğine göre; Sırbistan ve Rusya Bulgaristan’a yeniden teklifte bulunmuşlardı. Avusturya’nın Sırbistan’a taarruzu sebebiyle yapılan bu teklif Bulgaristan’ın Makedonya’nın bir kısmını derhal işgal etmesine, fakat buna karşılık Sırbistan’a 100 bin asker vermesine veya Sırplarla birlikte harp için 200-250 bin kişilik bir Rus ordusunun geçmesine izin vermesine dairdi. Bulgar Hükümeti bu teklife henüz cevap vermemişti. 297 “Bulgaristanın Vaziyeti”, Sabah, 22 Eylül 1914, s. 2. 97 Sırp Gazetesi’nin verdiği haberlere göre, Rusya ile Sırbistan Hükümetleri Bulgaristan’a bir beyanname göndererek üç gün zarfında vaziyetinin tayinini talep etmişlerdi. Bulgaristan Hükümeti’de adı geçen hükümetlere verdiği cevapta, Bulgaristan’ın bir Islav Hükümeti olduğunu kabul ettiklerini ve bu sebebden dolayı Islavlığa karşı hiçbir garezlerinin olmadığını ifade etmişlerdi. Ancak mevcut olan durumun Bulgaristan’ı kati suretde tarafsızlık siyasetini takip etmesini gerektirdiği ifade edilmişti. Yine Sırp Gazeteleri’nin beyanatına göre eğer Bulgaristan Hükümeti muharebede kati suretde tarafsız kalırsa sadece Makedonya’nın bir kısmı kendisine verilecek ve başka hiçbir surette ödüllendirilmeyecekti.298 Bulgaristan’ın Harbiye Nezareti’nin yayın organı olan bir gazete Bulgaristan tarafından takip olunan siyasete dair yazmış olduğu bir makalede beyanatta bulunduğu sırada, Bulgaristan’ın her türlü ihtimale karşı daima hazır bulunması gerektiğini belirttikten sonra kati suretde tarafsızlık siyasetine devam etmesi gerektiğini çünkü Bulgaristan’ın şahsi menfaatlerinin bu hususu gerektirdiğini ifade etmişti. Muhaliflerin yayın organlarından biri olan Mir Gazetesi ise; Radoslavof Hükümeti’nin hatalarından bahsetmiş ve kabinenin 16 Temmuz’dan beri Avusturya lehinde bir siyaset takip ettiğini halbuki bu siyasetin katiyen milli bir siyaset teşkil etmediğini bildirmişti. Zaten mevcut durumda fırka kabinesinin gereği gibi iş göremeyeceği bu sebepten dolayı Radoslavof Kabinesi yerine muhtelif olan fırkalar erkanından kurulu bir kabine teşkilinin gerekli olduğu da bildirilmekteydi. Bulgar Gazeteleri’nin beyanatına göre; Sofya’da kadınlar aralarında özel heyetler kurmuşlar ve bu heyetler bütün evleri dolaşarak Rus yaralıları için iane topluyorlardı. 298 “Bulgaristan “, Sabah, 30 Eylül 1914, s. 2. 98 Ditonik Gazetesi’nin yazdığına bakılırsa İtalya Hükümeti tarafından gönderilmiş hususi memurlar İtalya – Romanya İtilafı esası üzerine birde İtalya – Bulgaristan İtilafı meydana getirmeye çalışıyorlar, bu konuda gerekli kişiler ile görüşmelerde bulunuyorlardı. Hatta İtalyanlar bu görüşmelerin iyi bir şekilde sonuçlanacağını da ümit ediyorlardı. Bulgar muhalif fırkaları tekrar genel bir meclis toplayarak hükümetin harici siyaseti ile ilgili bir takım meseleler hakkında görüş bildirmişlerdi. Görüşmelerin sonucunda “Utro” Gazetesi muharrirlerinden biri eski nazırlardan biri ile bir mülakat yapmıştı. Nazırın bu mülakatda verdiği beyanata göre; mevcut olan durumda Bulgaristan Hükümeti Romanya’nın elinde bir esir hükmünde bulunmaktaydı ve Romanya Hükümeti kendi siyasetini ilerleterek Bulgaristan’ın zararına olarak kendi menfaatlerini korumaktaydı. Ortaya çıkan fırsattan Bulgaristan Hükümeti istifade edememişti ve sadece Romanya’nın bu fırsatı değerlendirmesinden dolayı üzülmekle yetinmekteydi. Gerçekten Bulgaristan’ın çoğunluğunu oluşturan muhalif fırkaların Avrupa’da meydana gelen büyük olayı dikkatten uzak tutmayacaklardı ve Bulgar Milleti’nin menfaatlerinin korunması işini kendilerine verdiklerine inanıyorlardı. Kendileri de daima görüşmelerde bulunarak ve Bulgaristan’ın takip ettiği siyaseti terk etmemekle yapmış olduğu hataya meydan vermemek için gerekli bütün vasıtalara baş vuracaklardı.299 Sofyadan bildirildiğine göre, Sofyadaki Rusya Sefiri Sırbistan’a ait harp mühimmatının Bulgaristan arazisinden geçmesine müsaade etmesi konusunda Bulgaristan Başvekili nezdinde şiddetli teşebbüste bulunmuş ve Romanya ve Yunanistan Hükümetleri’nin tarafsızlıklarına zarar gelmeksizin arazilerinden mühimmat nakline müsaade ettiklerini delil olarak göstermişti. Mösyö Radoslavof bu teklifleri reddetmişti.300 299 300 “Bulgaristan’da Ahval”, Sabah, 2 Teşrinevvel 1914, s. 3. “Bulgaristan – Sofya Sefirinin Bir Teşebbüsü”, Sabah, 4 Teşrinevvel 1914, s. 3. 99 Bulgaristan’ın yarı resmi gazetesi olan Dolya Gazetesi Bulgaristan’ın mevcut durumuna dair bulunduğu beyanatta; Bulgaristan Hükümeti’nin muharebede kati suretde tarafsız kalmaya karar vermiş olduğunu ve bu tarafsızlık dairesinde milli emellerine dayanarak ülküsüne vücut vermek için bütün kuvvetiyle çalıştığını ifade etmişti. Ayrıca Rus gazetelerinin bir kısmının geçmişi dikkate alarak Bulgaristan’ın şimdiki hareketini haklı gördükleri beyan ile Türkler’in dahi Bulgaristan Hükümeti’nin siyasetini uygun gördükleri ifade edilmişti. Diğer taraftan Bulgaristan’ın dahi Osmanlı Devleti’’nin kendisine karşı samimi hisler beslediğine kanat ettiği ve bu konuda elinde birçok delili olduğuda bildiriliyordu. Romanyalılar’ın dahi Bulgaristan’ın muharebede tarafsızlık takip edeceklerine emniyet ettikleri ve hükümetlerini Avusturya’ya karşı harp ilanına davet ettikleri belirtiliyordu.301 Sofyadan İstanbul ilgili çevrelerine ulaşan malumata göre; Bulgaristan’ın Umumi Harp esnasında şimdiye kadar takip ettiği siyaseti uygulamaya devam edeceğini ve menfaatlerinin Osmanlı Hükümeti ile birlikte hareket etmekte olduğuna tamamen kanaat ettiğini, Bulgar Başvekili Radoslavof Osmanlı Sefiri Fethi Bey’e beyan etmişti. Bulgaristan’ın İstanbul Sefiri de Sadrazam Paşa’ya aynı anlamda beyanatta bulunmaya memur edilmişti. Bu haberler İstanbul’da pek büyük memnuniyete neden olmuştu.302 Kampana Gazetesi yayınladığı bir makalede; Makedonya’daki kardeşlerine baskı yapanların Sırplar ve Yunanlılar olduğunu fakat en büyük düşmanlarının Ruslar olduğunu ifade etmişti. Çünkü Ruslar’ın Sırbistan ve Yunanistan’ı kuvvetlendirmek için Bulgaristan’ın elinden yer alıp, Bulgaristan’ın yarısını Romenlere, Sırplara, Yunanlılara vermiş olduğu ifade edilmişti. Bundan dolayı Bulgaristan’ın Makedonya’yı silahla elde etmeye 301 302 “Bulgaristan’ın Vaziyeti”, Sabah, 5 Teşrin-i evvel 1914, s. 3. “Mütenevvi Haberler – Vaziyet”, Sabah, 7 Teşrinievvel 1914, s. 2. 100 mecbur olduğu üzerinde durularak bu hudutlara ulaşabilmek için kuvvet kullanmaktan başka çare olmadığı belirtilmekteydi.303 Bulgaristan’ın İtilaf Devletleri lehine olarak tarafsız kalması için İtilaf Devletleri’nin sarf ettiği gayretler neticesiz kalmıştı. Bulgarların Makedonya meselesinden dolayı Sırp-Bulgar Hükümetleri arasında dostane ilişkiler kurulmasına ve bundan dolayı da Bulgaristan’ın İtilaf Devletleri lehine bir siyaset takip eylemesine engel olduğunu dikkate alan Üçlü İtilaf Devletleri Bulgaristana yeni tekliflerde bulunmuştu. Pek mühim bir kaynaktan elde edildiğine göre Rusya’nın Sofya Sefiri ve Fransa, İngiltere Sefirleri Bulgarlar’ın Makedonya üzerindeki isteklerinin haklı görüldüğünü ve devlet yayın organlarının Niş Hükümeti’ni bilhassa Makedonya’da arazi terki suretiyle Bulgaristan’la itilafa sevk için çalıştıklarını beyan eylemişti. İtilaf Devletleri terkedilecek arazinin miktarını tayin etmeksizin Sırbistan’la Bulgaristan arasında bir itilaf akdini tasavvur eyliyor demekti. Bulgaristan Hükümeti Sırbistan’dan memnuniyet verici bir cevap almayı ümit etmediğini beyan ile İtilaf Devletleri’ne teşekkür etmekle beraber Niş Sefiri’ni Pasiç ile görüşmeye memur etmişti. Aynı zamanda İtilaf Devletleri bu itilafdan Rusya’nın ne kadar memnun olacağını izah ile Niş’te teşebbüste bulunmuşlardı. Bulgaristanın Niş Sefiri Makedonya’nın Ohri ve Manastır’la terki luzumunu kati bir şekilde beyan eylemişti. İştip, Köprülü, Kumonova’ya malikiyet yalnız Bulgaristan’ın ait olacaktı. Pasiç cevap olarak bu kadar arazinin terkinin kabul edilmesinin mümkün olmadığını söylemiş ancak harbi müteakip Usturoga’ya kadar Makedanoya’yı terk etmeğe hazır bulunduklarını, şimdiki halde böyle bir karar Sırbistan’da kamuoyunu galeyana getirip harbin devamı meselesine etki edebileceğini söylemişti. Pasiç Bulgaristan’ın bu yolda beyanatta bulunmasını Rusya’nın Sofya sefirinden rica eylemişti. Rusya Sefiri teşebbüsünün neticesiz kalmasından şüphe ederek Bulgaristan’ı bazı vaatlerle iknaya çalışmıştı. Rusya’nın Balkan Savaşların’da olduğu gibi Bulgaristan’a silah ve cephane vereceğini, fakat bunun için Sırp vekili ile itilaf edilmesinin lüzumunu beyan etmişti. Radoslavof 303 “Bulgaristan – Ceryan-ı Efkâr”, Sabah, 20 Teşrinevvel 1914, s. 2. 101 bunun üzerine beyatının Bulgar milli emellerine dayandığını ve kamuoyunun memleketde bu merkezde bulunduğunu söylemişti. Bulgaristan’ın, Bulgarların uğradıkları mezalime netice vermesi için Niş’te icra ettiği teşebbüs İtilaf Devletleri’nin arzu ettiği itilafın gerçekleşmediğini göstermekteydi.304 Ayandan birinin Kampana Gazetesi ile yaptığı bir mülakatta, bugün bir Balkan İttihadı’nın yapılmasının mümkün olduğunu fakat Sırbistan’ın ve Yunanistan’ın bu ittifaka dahil olmaları için Sırbistan’ın Makedonya ve Yunanistan’ın da Siroz, Drama ve Kavala gibi mevkileri Bulgaristan’a ve Sakız, Midilli Adaları’nı da Türkiye’ye terk etmesi gerektiğini beyan ettikten sonra Sırbistan’ın ve Yunanistan’ın bu fedakarlıkta bulunamayacaklarını bildiriyordu. Bu sebepledir ki ancak Türkiye-Bulgaristan-Romanya arasında akdedilecek bir ittifaktan bahsedilebilirdi.305 3- Talat ve Halil Beyler’in Sofya ve Bükreş Seyahatleri’nin Sonuçları ve Türk-Bulgar Dostluk ve İttifak Antlaşması Bulgaristan, Osmanlı Devleti ve Romanya barışın korunması taraftarıydılar ve Balkanlar’da Bükreş Antlaşması’nın tesis edemediği sabit bir denge arzu etmekteydiler. Bu gayeye doğru seri bir adım atılmadığı taktirde ceryan eden olaylar Balkan ahvaline arzu edilmeyen bir renk ve şekil verecekti. Balkanlarda barışın korunmasını en fazla Romanya istiyordu. Çünkü sulhperverane hareket etmekte olan Türkiye ve Bulgaristan ile itilaf ettikten sonra, Balkanlarda bir muharebe zuhuru, Romanya için hiçbir fayda zuhur etmeyecekti. 304 305 “Bulgaristan ve İtilaf Müselles”, Sabah, 21 Teşrinevvel 1914, s.2. “Beserya Efendi’nin Beyanatı”, Tasfir-i Efkâr, 28 Ağustos 1914, s. 3. 102 Romanya’nın Balkanlarda barışın korunması hususunda Osmanlı Hükümeti ve Bulgaristan ile anlaştığı da Talat Bey’in Bükreş’ten ayrılmasına rağmen Halil Bey’in Bükreş’te kalmasından anlaşılabilmekteydi.306 1 Eylül tarihiyle bildirildiğine göre Talat Bey Sofya’ya hareket etmişti. Osmanlı-Yunan müzakeratına Osmanlı Hükümeti adına Halil Bey devam edecekti.307 Talat ve Halil Beyler’in Bükreş’teki memuriyetleri, Bulgar Gazeteleri’ni şiddetle işgal ediyordu. Sofya’daki Rus Sefarethanesine en yakın “Mir” Gazetesi’nin bir nüshasındaki habere göre Talat ve Halil Beyler Yunan delegelerine karşı Sakız ve Midilli’den başka Limni ve Rodos Adaları hakkında da istekte bulunduklarından Yunan delegeleri müzakereye devam etmekten kaçınmışlardı. Diğer taraftan Bulgaristan’ın dahil olacağı bir Türk-Romen İtilafı hakkında Romanya ile ceryan eden müzakeratın başarıyla sonuçlanacağına dair pek koyu ümitler mevcuttu.308 Talat Bey Bükreş Seyahati ile ilgili olarak verdiği beyanatda; seyahatinden pek güzel hisler ile ayrıldığını ifade ettikten sonra kendilerinin Bükreş’e yalnız Adalar Meselesi’ni halletmek için gittiklerini, Halil ve Safa Beyler’in bu konudaki müzakerata devam edeceklerini ve bazı sebeplerden dolayı kendisinin erken ayrılmak zorunda olduğunu bildirmişti. Osmanlı Ajansının istihbaratına göre, Osmanlı ve Yunan delegeleri arasında ceryan eden müzakerat kesilmeyip devam etmekteydi. Birinci toplantı ile ikinci toplantı arasında zaman geçmesi, Yunan delegelerinin hükümetlerinden talimat beklemelerinden ileri gelmişti. Müzakerat Halil ve Safa Beyler’le Yunan delegeleri arasında devam edecekti.309 306 “Talat Bey’in Avdeti”, Tasfir-i Efkâr, 2 Eylül 1914, s. 1. “Bükreşte”, Tasfir-i Efkâr, 2 Eylül 1914, s. 4. 308 “Ahval-i Siyasiye – İstanbul ve Sofya Matbuatı”, Tasfir-i Efkâr, 3 Eylül 1914, s. 2. 309 “Talat Bey’in Beyanatı, Tasfir-i Efkâr, 3 Eylül 1914, s. 4. 307 103 Ancak bu Osmanlı-Yunan müzakeratı bir neticeye ulaşamayacaktı.310 Radoslavof’un beyanatına göre; Osmanlı ricali Sofya’ya gelerek Bulgaristan’ın siyasetini görmüşler ve Türkiye tarafsızlığından çıkmak mecburiyetinde kalırsa Bulgaristan’ın tarafsızlığını koruyacağına dair teminat almışlardı.311 Türk ve Bulgar basınındaki yankıları bu şekilde olan Talat ve Halil Beylerin Sofya Seyahati sonucunda Bulgaristan ile Osmanlı Devleti arasında “Osmanlı-Bulgar İttifak ve Dostluk Andlaşması” adlı gizli bir antlaşma imzalanmıştı.312 Bu bağlamda Osmanlı İmparatorluğu Almanya ile yaptığı 2 Ağustos 1914 tarihli İttifak Anlaşması’ndan 17 gün sonra, yani 19 Ağustos 1914 tarihinde, Sofya’da Talat Bey ile Radoslavof arasında bir Dostluk ve İttifak Antlaşması imzalanmıştı.313 Ancak bu ittifak her iki tarafca gizli tutulmuştur. Nitekim ittifakın imzası için Dahiliye Nazırı Talat Bey beraberinde Halil Bey ile birlikte Sofya’ya hareketlerinden önce Sadrazam Said Halim Paşa, Sofya’da bulunan Fethi Bey’e onlar için özel tren tahsis edilmesini, seyahatin özellik arzetmesinden dolayı hiçbir resmi karşılamanın yapılmamasını ve hiç kimse ile görüşmemeleri konusunda talimat vermiştir. Osmanlı Bulgar ittifakı’nın Sofya Askeri Ataşesi Mustafa Kemal’den dahi gizli tutulduğunu314 Mustafa Kemal tarafından gönderilen 21 Ağustos 1914 tarihli raporundaki; “Sonucunun bir savunma ittifakı imzalanmasının ibaret olduğunu anladığım görüşmelerin ceryan tarzından ve ayrıntılarından habersizim…” şeklindeki ifadelerinden anlıyoruz.315 310 “Osmanlı – Yunan Müzakeratı’nın İnkıtaı”, Tasfir-i Efkâr, 13 Eylül 1914, s. 2. “Doktor Radoslavof’un Beyanatı”, Tasfir-i Efkâr, 6 Eylül 1914, s. 2. 312 Sarınay, a.g.m., s. 136. 313 Turan, “Sofya’da Türk Ataşesi …”, s. 141, Sarınay, a.g.m., s. 136. 314 Sarınay, a.g.m., s. 136. 315 Tetik, a.g.e., s. 124; Belgelerle Mustafa Kemal ve …, s. 174. 311 104 Herkesten gizli tutulmuş olan bu seyahatin aslında en baştaki amacının Bulgarları kazanmak olduğu Talat Bey’in hatıralarında görülebilir. O, bu seyahatle ilgili olarak anılarında; “Bundan sonra elçiliklerle Bulgaristan’ın nasıl kazanılması gerekeceği üzerinde görüşmeler yapıldı. Nazırlar heyeti Radislavov ile görüşmek üzre Halil Bey ile beni Bulgaristan’a göndermeye karar verdi. Dış görüntüyü korumuş olmak için Yunanistan’a Adalar Sorunu’nu görüşmek üzre Bükreş’te görüşmelere başlanması önerilecekti. Yunanistan bu öneriyi kabul ederek Zaimis ve Politis’i Bükreş’e gönderdi. Sofya’ya varışımızda Radislavov’u Türkiye ile ittifaka eğimli bulduk. Ganadiev’in aracılığıyla elçilikte görüşmelere başlandı. Ve böylelikle herhangi bir saldırı karşısında birlikte savunmaya geçilmesini sağlamak üzre kaleme alınan antlaşma metni, padişah tarafından onaylanma hakkı saklı kalmak şartıyla, tarafımızdan imza edildi. Bulgaristan’ın savaşa katılmak istediği böylelikle kesinleşmişti. Radislavov yalnızca vakit kazanmak ve Rusya yanlılarına karşı kamuoyunu kendi yanına çekmemek istiyordu…” Yine Talat Paşa bu hatıralarında bizim nasıl savaşa girmeden önce Bulgaristan’dan emin olmak istediğimiz gibi Bulgarlar’ın da Romanyalılar’a güvenmek istediklerini belirtiyor ve Bükreş’teki görüşmeler esnasında Alman ve Avusturya Büyükelçileri tarafından Bulgaristan’ın savaşa katılması durumunda Romanyalılar’dan Bulgaristan’a saldırmayacaklarına ilişkin yazılı bir güvence istenildiğini ve bunu sağlamak için çok çalışıldığını ancak Romanyalılar tarafından bu istenilen yazılı güvencenin tarafsızlığın çiğnenmesi demek olacağı tersine böyle bir güvencenin Bulgaristan’ı savaşa sürükleyeceği söylendiğini belirtiyordu.316 Ali İhsan Sabis Bükreş Görüşmeleri ile ilgili olarak; “Talat ve Halil Beyler Sofya’dan Bükreş’e geçerek hem Romanya’nın tarafsızlığını temin 316 Talât Paşa’nın Anıları, Yay. Haz. Alpay Kabacalı, İstanbul,Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2000, s. 35. 105 eylemeye hem de Adalar Meselesi üzerinde bir anlaşma yapmağa çalıştı. Fakat Bükreş görüşmeleri de bir netice vermedi” demektedir.317 Bükreş Görüşmeleri’nde Romanya’nın tarafsızlığı sağlanamamıştı. Romanya kralı Romanya’nın küçük bir ülke olduğunu ve Romanya hangi ülke lehine olursa olsun savaşa girdiği takdirde Başkentleri’nin daha ikinci günden itibaren ele geçirilip ülkenin tahrip edileceğini söylemişti.318 Bulgaristan Romanya’nın da Almanlar yanında savaşa girmesini istiyordu. Böylece kuzey sınırını güvence altına alacaklarına inanıyorlardı. Ancak yapılan girişimler bu sonuç vermedi.319 Sonuçta Halil ve Talat Bey’ler Romanya’nın tarafsızlığını sağlayamamışlar ama Bulgarlar ile bir Dostluk ve İttifak Antlaşması imzalamışlardı. Osmanlı Hükümeti adına Dahiliye Nazırı Talat Bey ile Bulgaristan adına Radoslavof arasında imzalanan Osmanlı-Bulgar İttifak ve Dostluk Antlaşması’320nın hükümleri şöyledir: 1- Osmanlı Devleti ile Bulgaristan Krallığı, birbirlerine karşı sulh ve dostluk vaat eder ve iki devlet memleketlerinin hudutlarına riayetkar olmayı taahhüt eder. 2- İki taraftan herhangi biri, Balkan Hükümetleri’nden biri veya bir kaçı tarafından tecavüze maruz kalırsa diğer taraf, müttefikinin talebi üzerine tecavüz eden veya edenlere karşı, derhal harp ilan etmeye ve çıkarabileceği bütün kuvvetiyle müttefikine yardım etmeye mecburdur. 3- Her iki taraf, diğer tarafın muvaffakiyetini almadan bir veya birkaç Balkan Devleti’ne karşı tecavüzi bir harbe girişmemeyi taahhüd ederler. İki 317 Ali İhsan Sabis, Birinci Cihan Harbi Harp Hatıralarım, C. 2, İstanbul,Nehir Yayınları 1990, s. 39. 318 Tevfik Çavdar, Talat Paşa :Bir Örgüt Ustası’nın Yaşam Öyküsü, Kültür Bakanlığı Yayınları,s. 331; Talat Paşa’nın …, s. 35. 319 Çavdar, a.g.e., s. 331. 320 Sarınay, a.g.m., s. 136. 106 taraftan biri, diğer tarafın reyini almaksızın Balkan Devletlerinden herhangi birine karşı harp ilanına mecbur olup da diğer taraf fiilen iştirak etmeyi arzu etmezse, müttefikine karşı hayırhane bir tarafsızlık muhafaza eylemeye mecburdur. 4- Her iki ordunun ortak hareketleri, sonra imzalanacak bir askeri sözleşme ile tayin edilecek ve orduların müttefikler arazisinden geçiş şartları da bu sözleşmede belirtilecektir. 5- Bulgaristan, Osmanlı Devleti ile birlikte, tecavüzi bir harbe girebilmek hususundaki taahhüdünün, gerek Romanya ile doğrudan doğruya ve gerek dahil Osmanlı Devleti olduğu halde üçlü arasında, tarafsızlık esası dairesinde kararlaştırılmış bir anlaşma ile Romanya’dan teminat alınmasına bağlı olduğunu açıklar. 6- Bulgar Ordusu’nun seferberliği, Bulgaristan Hükümeti tarafından tayin olunacak münasip bir zamanda yapılacaktır. Sözü geçen hükümet, Osmanlı Devleti’ni bundan haberdar edecek ve harp harekatına hangi gün başlanacağı evvelden bildirilecektir. 7- Bu antlaşmanın müddeti, içinde bulunduğumuz Avrupa Harbi’nin kat’i tesviyesi ve orduların terhisiyle sınırlandırılmıştır. Bununla beraber, Osmanlı ve Bulgar ordularının terhisini takip eden üç ay içinde iki akitten biri tarafından feshi talep edilmezse beş sene müddetle devam edecektir.321 Yedi maddeden oluşan bu ittifakla, hükümlerinden anlaşıldığına göre, her iki taraf birbirlerinin sınırlarına saygı gösterecek, taraflardan biri herhangi bir Balkan ülkesinin hücumuna uğrarsa, diğer taraf müttefikinin talebi üzerine saldırgan devlete karşı savaş ilan edecek, taraflardan biri müttefikinin rızasını almadan bir başka ülke ile savaşa girer ve müttefiki de bu savaşa katılmak istemezse müttefikini gözetir bir tarafsızlık içerisinde bulunacaktı. İttifak 321 Tevfik Bıyıklıoğlu, Trakya’da Milli Mücadele , C. I, Ankara, 1992, s. 101. 107 savaşın sonuna kadar geçerli olacak, mevcudiyeti ve maddeleri gizli kalacaktı.322 Cavit Bey’e göre; Bulgarlar bu antlaşma ile hiçbirşey vaat etmiyorlardı ve hareket serbestliklerini muhafaza ediyorlardı. Yine Cavit Bey, Canbolat’ın Romanyalılar’ın yazılı bir teminat vermeğe yanaşmadıklarını ifade ettiğini söylemişti. Osmanlı Maliye Nazırı’nın bu hükmü doğruydu. Bulgaristan esasen kesin bir şey üstlenmiyor ve bir şey üstleniyor göründüğü yerde de Romanya’nın tarafsız kalacağına dair bir anlaşma imzalamasını şart koşuyordu. Bu son devlette üçlü anlaşma devletlerine yakın olduğu için Bulgaristan’a onların hoşuna gitmeyecek bir teminatı vermesi düşünülmezdi. Talat Paşa Halil Bey’le birlikte Sofya’ya gidişinin Alman ve Avusturya Büyükelçi’lerinin isteği üzerine olduğunu belirtmekteydi. Almanya ve Avusturya Sefirleri’nin Türkiye’nin Bulgaristan’ın vaziyetini ileri sürerek müttefiklik vazifesini yerine getirmekten kaçınma durumundan kurtulmak istedikleri için kendilerine Sofya’da bir müzakere yapılması teklifinde bulunduklarını ve böyle bir teklifi şeklen reddetmenin mümkün olmadığını ifade etmekteydi. Bundan sonra Talat Paşa, Bulgar Başbakanı Radoslavof ve şahsen tanışdığı Dışişleri Bakanı Ginadief’le yapılan konuşmaları anlatır ve özet olarak şöyle der: “Bunlarla görüştükten sonra anladık ki vaziyetin anahtarı Sofya’da değil Bükreş’tedir. Bulgar Sırb’a karşı harekete müheyya idi. Fakat Romenlerin arkadan bir darbe vurmalarından korkuyordu. Heleki, o, Ruslar tarafından da takviye edilebilirdi…” Bükreş’te Talat ve Halil Bey’ler Alman Elçisi Külman (von Kühlmann) Avsturya Elçisi Kont Çernin (Czernin) ve Bulgar Elçisi Radef ile sıkı bir iş 322 Turan, “Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na …”, s. 100; Sarınay, a.g.m., s. 136, Turan, “Sofya’da Türk Askeri Ataşesi …”, s. 141. 108 birliği yaparlar, tutulan yolu ve varılan sonucu Talat Paşa söylevinde şöyle anlatır: “Kendileriyle (Külman ve Çernn’le) müzakere ettikten sonra Bulgar sefiri Radef ile de ayrıca görüştük ve aramızda bir program yaparak her birimiz ayrı ayrı kralı, başvekili, hariciye nazırını, başlıca fırka rüesasını ziyarete başladık. Her akşam sefaretlerden birinde görüşülerek o gün yaptığımız işleri birbirimize hikâye ediyor, ertesi gün yapılacak işleri kararlaştırıyorduk. Birçok müzakereden sonra nihayet Romanya Hükümeti bize BulgarSırp anlaşmazlığından dolayı Romanya’nın katiyen tarafsız kalacağını vaat etti. Bu vaatten haberdar edilen Sofya Kabinesi, sefirine yeniden talimat vererek yazılı bir teminatı talep eylemesini emretti.” Kendilerinin bunu istemesi üzerine Bratizno; Romanya Hükümeti’nin ceryan etmekde olan muhaberede tarafsız kalmayı hem muhariplere, hem de bütün aleme karşı taahhüt eylemiş olduğu ve Sırbistan’da bugün muharip zümrelerden birine mensup olduğu cevabını vermişti. Eğer bugün Sırbistan’a karşı muharebe ettiği takrirde Bulgaristan’a karşıda tarafsız kalacaklarını yazılı olarak taahhüt ederlerse bu hareket muharip zümrelerden biri lehine hareket için tarafsız bir hükümeti teşvik ve tahrik demek olacağını söylemişti. Bu da tarafsızlığa aykırı hareket etmek demek olacağı için Romanya Hükümeti’nin şeref ve haysiyetini tehlikede bırakacak böyle bir kağıt altına imza atmasının mümkün olmayacağını ifade etmişti. Fakat şifahi olara kati suretle taahhüt edilerek Bulgaristan’ın harbe girmesi durumunda Romanya’nın hareket etmeyeceği belirtilmişti. Talat Bey’e göre, Bratiano’nun bu sözleri karşısında yapacak bir şey bulunmuyordu. Sofya Hükümeti yazılı bir teminat talebinde ısrar eyleme konusunda daha fazla bir şey elde etmek imkânı olmadığına kanaat getirince Bükreşt’en ayrıldıklarını ifade etmişti. 109 Talat ve Halil Beyler’in Sofya’yı ziyaretleri Üçlü Anlaşma Devletleri’nin kuşku ve kaygısını çok kabartmış ve Bulgaristan’a bir takım vaadlerde bulunmuşlardı. Sofya’daki Rus Elçisi 18 Ağustos’da Radoslavof’la uzun bir konuşma yapar ve ondan şunları öğrenir: “Kendisi henüz Talat’la hiçbir sonuca varmamış, ancak bu gün Bükreş’e gitmesinden önce onu yeniden görecek ve bana sonuçları bildirecekmiş. O, Talat’ın gelişinden doğan kuşkularını kabul etmiyor ve yalnızca kendilerinden çekindiği komşularla dostluk münasebetleri kurmak isteği üzerinde ayak diriyor. Osmanlı – Bulgar anlaşmasına Romanya’nında katılması ihtimalinide anıyor, ancak bu anlaşmanın barışçı amaçlar güttüğünü söylüyor.” Rus elçisinin anlattığına göre Talat Bey’in seyahati bir Alman Avusturya tertibatıdır ancak Bulgaristan bundan işine geleni alacak, tarafsızlığını koruyacak ve Türkiye ile Romanya yönlerinden güvenini sağlaycaktır. Rus elçisi böylece kurulacak kütlenin Bulgaristan’ı Rusya aleyhine sürükleyebilmesi kaygısını gösterince, Radoslavof Sırbistan ‘la her türlü savaş ihtimalini inkâr eder ve Talat’la görüşmelerinden Türkiye’nin Rusya’dan çekindiğini sezdiğini söyler. Elçi, Radoslavof’la yaptığı bu görüşmeden fena intibalarla ayrılmıştır. Talat ve Halil Beyler’in Sofya ve Bükreş seyahatlerinin bir sonucu da üçlü anlaşma devletlerinin Bulgaristan’a toprak vaadinde acele etmeleri olmuş, yani diplomatik bakımdan o an için olsun, Bulgaristan’a yaramıştır. Çok geçmeden Sazonof 25 Ağustos’ta ilgili elçiliklere gönderdiği bir genelgede Yunanistan’ın kuzeyinde Sırp sınırına bitişik olup Slavlarla meskun bulunan bölgelerin Bulgarlar’a verilebileceğini ileri sürer, 30 Ağustos günü ikinci bir genelgesinde ise Bulgaristan Türk ilerlemesine karşı koyarsa Delkase’nin İnöz-Midye çizgisinin kuzeyindeki yerleri Türklerden alıp Bulgarlara verilmesini önerdiğini teller. Böylelikle Bulgaristan kazanılmak 110 istenirse de Sofya hükümeti vaad edilen yerleri yeterli bulmayacaktır. Sazanof’ca sağa sola yapılan vaatler bazen bir takım dedikodular doğurmakta ve aksi tepkiler uyandırmaktadır. Mesela Bükreş’teki Rus elçisinin 25 Ağustos tarihli bir teline göre oradaki Bulgar elçisi Ruslar’ın bir yandan Romanya’ya dostluk inançları verdiklerini, öbür yandan Bulgaristan’daki taraftarlarına Romen Dobruca’sını vaat etmekle Romanya aleyhinde davrandıklarını etrafa yaydığını bildirir. Osmanlının genel savaşa katılmasına karar ve ondan sonra Bulgaristan’a onu üçlü anlaşma tarafına çekmek için toprak vermek konusu üzerine de görüşmeler yapılıp duracak ancak Bulgarları tatmin edecek bir sonuca varılamayacaktır.323 4- İttifak ve Dostluk Antlaşmasından Sonra Bulgaristan Tarafından Takip Edilen Siyaset Osmanlı-Bulgar ittifakına rağmen, Bulgaristan Üçlü İttifakla beraber savaşa girmekte acele etmemiştir.324 Bulgarlar bu konuda acele karar vermek istemiyorlardı. Özellikle Bulgaristan’daki Rus yanlılarının bir karşı hareketinden korkuyorlardı. Yıllar boyunca Panslavist bir politika izleyen Bulgaristan Hükümeti için Almanya ve Türkiye’nin yanında Rusya’ya karşı savaşa girmek, kolayca hoş görülecek bir eylem olarak kabul edilmiyordu.325 Osmanlı Devleti açısından ise, Osmanlı Devleti Almanya ile ittifak yapmasına rağmen aralarında herhangi bir kara bağlantısı yoktu. Üstelik Sırbistan’ın Avusturya’ya direnmesi bu bağlantının kurulmasını daha da güçleştiriyordu. Bundan Osmanlı Devleti Almanya’dan arzu ettiği yardımı 323 Bayur, Türk İnkılâbı …, C. III, K. I, s. 112 v.d. Sarınay, a.g.m., s. 136. 325 Çavdar, a.g.e., s. 331. 324 111 alamıyordu. Savaşan taraflar arasında Bulgaristan kilit bir ülke konumuna gelmişti. Bulgaristan’ın İttifak Devletleri yanında harbe girmesi halinde, Türkiye ile müttefikleri arasında ulaşım olanakları da sağlanacaktı.326 Almanya ile aramızdaki yolu açmadıkça, Almanya’dan getirmeğe mecbur olduğumuz cephaneyi, silahları vesair harp malzemesini tedarik mümkün olmadığından bunun açılmasını beklemek açılmadıkça harbe girmemek lazımdı.327 O günün şartları içerisinde Osmanlıların en önemli siyasal istekleri Bulgaristan’ın Almanya ve Türkiye yanında savaşa girmesi meselesiydi. Bulgaristan’ın savaşa girmesiyle Avrupa’nın ortasında yani Almanya ve Macaristan’dan Osmanlı Devleti’nin sınırına kadar uzanan güvenlik zincirinin halkalarındaki tek eksiklik de tamamlanacaktı.328 Bulgarlar ise kati netice hakkında emniyet verici bir kanaat hasıl olmadıkça Bulgaristan’ın harbe girmesinin doğru olmayacağı görüşünü savunuyorlardı.329 Mustafa Kemal’in 21 Ağustos 1914 tarihli raporundan, Osmanlı Devleti’nin Bulgaristan’ı biran evvel Sırbistan’a karşı hareketinin lüzumu konusunda telkinlerde bulunduğunu ancak Bulgarların hiç olmazsa Alman ve Fransız ordularının çarpışmalarının sonucu görülmeden Rusları gücendirmemek, Rusların istek ve tavsiyeleri üzerine tarafsızlığı korumak azminde bulunduklarını anlıyoruz. Yine Mustafa Kemal aynı tarihli raporunda Bulgar ordusunun bir an önce Sırp ordusuna karşı taarruzunu sağlamak amacıyla Harbiye Nezareti ve Genelkurmay Başkanlığına teşviklerde bulunduğunu belirtiyor ancak aldığı 326 Sarınay, a.g.m., s. 136. Sabis, a.g.e., s. 40. 328 Taşkıran, a.g.m., s. 3. 329 Cemal Paşa, Hatıralar, s. 170. 327 112 cevapların Bulgarların Romenlerden, Yunanlılardan ve Rusların karşı tezlerinden korkmakta oldukları için hareket etmedikleri tarzında olduğunu söylüyordu. Buna karşılık Türk ordusunun ve Karadeniz’de üstünlük kazanan Türk donanmasının bu şekilde tereddütlere meydan vermeyeceğinin açıklanmasına karşı en son “Bulgar kamuoyu ve hatta ordu subaylarının bir kısmı Rusya aleyhinde harbe müsait değildir. Birde Türk ordusu bize yardım için Bulgaristan’a girdiği takdirde çıkamayacağı, terk etmek istemeyeceği topraklar vardır” cevabı ile karşılaştığını belirtiyor ve bugün edilen kanaatin Bulgarların Avusturyalıları aldattığı yönünde olduğunu bildiriyordu.330 Mustafa Kemal’in 6 Kasım 1914 tarihli raporunda belirttiğine göre, Almanya ve Avusturya askeri ataşeleri de Bulgar Genelkurmayı ile görüşmüşlerdi. Ve Golç , Fiçefe “Artık Bulgaristan’ın da Sırplar ve Yunanlılara karşı Osmanlı kuvvetleriyle birlikte taarruz etmesi zamanının geldiğini” söylemesi üzerine, o da “Doğrusu, bundan münasip askeri harekat olamaz. Türklerin düşüncesi Gümülcüne havalisine sahip olmaktır. Halbuki bu toprakları Türklere terk edemeyiz” tarzında cevap vermişti. Yine aynı raporda bildirildiğine göre; ismi verilmeyen bir Bulgar bakanı Lakse’ye, Bulgaristan’ın tarafsızlığını muhafaza etmekle, Avusturya’ya çok büyük hizmette bulunduğunu, Yunanlıların Türkiye’ye karşı saldırmaya başlamaları halinde bile Bulgaristan Hükümeti’nin tarafsızlığını korumaya devam edeceğini söylemişti. Gerek Golç ve gerekse Lakse’nin şahsi kanaatlerinin Yunanistan’ın bize karşı harekete geçtiği taktirde dahi Bulgaristan’ın kımıldamayacağı merkezinde olduğunu, yine Mustafa Kemal kendisinin de bu noktada Bulgarlara hiç güvenmediğini belirtmekteydi.331 11 Kanun-i Sani 330 tarihiyle Başkumandanlık Vekalet-i Celilesine gönderilen rapordan, Osmanlı Devleti’nin muharebeye iştirakı halinde Bulgaristan’a tam olarak güvenilmeyeceğine dair mütalaatı içeren Berlin 330 331 Tetik, a.g.e., s. 124. Tetik,a.g.e., s. 146. 113 Sefiri Mahmut ve Muhtar Paşa Hazretleri’nden 22 Teşrin-i Evvel 1914 tarihiyle Hariciye Nezaret-i Celilesi’ne bir yazının gönderilmiş olduğu anlaşılmaktadır.332 Hariciye Nazırı Namına Umur-ı Siyasiye Müdür-i Umumisi Ahmet Paşa tarafından 31 Kanunsan-i 330 tarihiyle Harbiye Nezaret-i Celilesine gönderilen raporda, Geşof Fırkası’nın Sofya’daki merkez kulübünde fırka liderlerinden ve eski Geşof Kabinesi nazırlarından Todor Todorof’un Bulgaristan’ın ne istediğine ve Bulgaristan’ın harici siyasetinin nasıl olması lazım geldiğine dair uzun bir nutuk okuduğu bildirilmekteydi. Todorof nutkunda Bulgar Milletinin milli emellerinin ne olması lazım geldiğini izah ederken bu milli emellerin dairesi içinde Edirne ile Şarki Trakya’nın da girdiğini, zira bu arazinin Bulgaristan’ın Akdeniz yoluna engel olduğunu ve bundan sonra Bulgar milli emellerinin Londra Muahedesi’nin çizmiş olduğu hudut ile sınırlı bulunduğunu beyan etmişti. Sonra Todorof, mevcut hükümet ricalinden bazılarının Edirne dolaylarında artık Bulgar olmadığı için Bulgaristan’ın o arazi hakkında bir davası kalmadığına dair olan beyanatını reddederek “Eğer Türklerin Bulgarları kovmasıyla Bulgar anasırından hali kalan Edirne vilayeti hakkında bir iddiada bulunmaktan vazgeçer isek yarın Sırpların ve Yunanlıların Bulgarları tard etmesinden dolayı Bulgar ahalisinden hali kalacak Makedonya’dan dahi vazgeçmemiz icap edecektir ki bu halin netice-i vahimiyesini izaha hacet yoktur” yolunda söz söylemiş ve bundan başka Türklerin, Bulgarlar hakkındaki dostluğunun samimi olmadığına ve muharebede galip gelirlerse Garbi Trakya’yı dahi Bulgarların ellerinden alacaklarını ve sırası gelince Bulgarlar aleyhine olarak Yunanlılar ve Romenlerle pek çabuk uzlaşacaklarını ilave eylemişti.333 Bu konuyla ilgili olarak Harbiye Nezaret-i Celilesine gönderilen ve yukarıda geçen 31 Kanunisani 330 tarihli tezkerenin zeylinde; yarı resmi Dolya Gazetesi’nin bir nüshasındaki baş makalesine yer verilmişti. Bu makalede; Todor Todorof’un nutukta beyan ettiği düşüncelerden ve özellikle 332 333 BDH, Kl. 261, D. 855-1084, F. 2. BDH, Kl. 261, D. 855-1084, F. 6-6. 114 Edirne vilayeti hakkındaki beyanatından bahsedilerek bu mühim zamanlar da vicdan sahibi ve vatanını seven bir devlet adamı için Edirne hakkında Todorof’un söylediği fikirleri savunmanın mümkün olmadığı ifade edilmekteydi. Eğer şimdiki şartlar dahilinde Türkler aleyhine hareket edip Türkiye’nin çıplak ovalarına ve hatta Çatalca ve Bolayır’a ulaşılsa bile arkasından yine evvelki felaketlere uğranacağı çünkü Bulgar askeri Çatalca ve Bolayırda Türklerle boğuşurken Yunanlılar, Sırplar ve Romenler’in Bulgar arazisinde istedikleri gibi tasarruf edecekleri bildiriliyordu. Bulgarların bu hatayı bir defa yaptıkları, şimdi onu tekrar etmeğe lüzum olmadığı ve bu defa Bulgaristan’ın menfaatleri nereye gitmeyi gerektirirse o tarafa gidecekleri; çünkü, Bulgarlar’ın vaktiyle müttefikleri oldukları halde bile yar olmayan Yunanlılarla Sırpların insanlık meziyetlerinin şimdi daha ziyade artmış olmadığı bildirilmekteydi. Yukarıda adı geçen makalenin devamıda ise, Yunanlılar’ın Siroz, Kavala, Drama diye ve Bulgarlar’a hiçbir şey vermeyeceğiz diye haykırıp durduklarından ve Sırplar’ın Bulgarlara taviz vermemek hususundaki inadlarının daha da arttığından Romenler’in ise için için Rusçuk ve Varna hakkında daha sarihane bir arzu beslediklerinden bahsedilerek Bulgaristan’ın komşularının aç kurt gibi Bulgaristan’a açıkca diş biledikleri bir zamanda Todorof’un Bulgaristan’ı çıkmaz bir yola sevketmek ve komşularımıza karşı ellerimizi bağlamak istediği ifade olunuyordu. Böyle bir hareketin cinayet ve ihanet olduğu vurgulanıyor ve bunu ancak Geşof Partisi mensuplarının yapabileceği ifade olunuyordu. Yine Mösyö Radoslavof Kabinesi’nin memleketin idaresi hususunda şimdiye kadar büyük bir siyaset takip ettikleri ve bundan sonrada mevcut hükümetin Bulgar menfaatine sahip çıkmakla sabit kalacağı ve dışarının kışkırtmalarına kapılmayacağı ümidinde olduklarına yer verilmekteydi.334 Geşof partisinin bütün erkanı Sofya’da bir meclis kurarak Bulgaristan’ın dış siyasetinin ne yolda ceryan etmesi lazım geldiğine dair 334 BDH, Kl. 261, D. 855-1084, F. 6-7. 115 müzakeretda bulunmuş ve bu konudaki kararlarını bir beyanname ile kamuoyuna sunmuşlardı. Adı geçen beyannamede Bulgaristan için en iyi siyasetin Üçlü İtilaf veya hususi Rusya tarafına iltizam etmek olduğu ve milli emellerinin ancak bu sayede sağlanabileceği zira bu harbi Bulgar umumi neticesinde İtilaf Devletleri’nin galip geleceğinin muhakkak bulunduğu ve onun için gerektiği takdirde bu taraf muharib lehine olarak silah ile muharebeye iştirakten bile çekinmemek lazım geldiği izah ediliyordu.335 Bu beyanname yalnız hükümet gazeteleri değil hatta birtakım muhalif partiler matbuatı tarafından bile pek şiddetli eleştirelere maruz kalmıştı. Memleketi Rusya lehine ateşe sokmak maksadıyla yazıldığına kanaat getirilen bu beyannamede milli birlik ve bereberlikten bahsedildiği bir sırada asıl olarak ona mani olan Sırbistan ile Yunan lehine olarak muharebe etmek gerektiği fikri savunulduğu için bu beyannameyi düzenleyenler kötü niyet sahibi olmakla yani Bulgar milli emelleri için değil ancak Rusya’nın menfaati için Bulgaristan’ı harbe sokmağa çalışmak ile suçlanmıştı. Yarı resmi Dolya Gazetesi bu hususa dair yazdığı bir makalede; bu beyannameye göre Sırp ve Yunan boyunduruğu altında inleyen milletdaşlarının kurtarılması için Üçlü İtilaf ile ortak olan düşmanlara ve Avusturyalılara karşı harp etmeleri gerektiğinden bahsettikten sonra gerek Türkler ve gerek Avusturyalılar’ın bugün Bulgarlığın düşmanı olan Srplar’ın ve Yunanlılar’ın düşmanı düşmanı bizim bulunduklarını dostumuzdur bildiiyordu. nazariyesi Düşmanlarımızın savunalarak oysaki bu beyannamenin sahiblerinin fikrine göre düşmanlarımız ile müştereken Türkiye ve Avusturya’ya karşı silah kullanmaları gerektiği ifade edilildikten sonra bundan daha büyük bir mantıksızlık olamayacağı bildiriliyordu. Zaten Bulgaristan’da organize olmuş bir alçaklık şeklinde mevcudiyet eden Gaşof Partisi Bulgaristan için daha suçlanmaktaydı.336 335 336 BDH, Kl. 261, D. 855-1084, F. 7-1. BDH, Kl. 261, D. 855-1084, F. 7-2. iyi bir şey düşünemezdi denilerek 116 Mustafa Kemal, Sofya’dan ayrılırken, Bulgarların Osmanlıların safında savaşa girmeye mecbur olduklarını düşünmektedir. Arkadaşı Elçi Ali Fethi Bey’e şunları söyler: “Almanlar, Sofya üzerinde ağır tazyik yapıyorlar. Kral Ferdinand, Balkan Harbi sonunda Rusya’nın, Sırpları kendisine tercihini unutamıyor ve İtilaf Devletlerine güvenemiyor. Sırbistan’ı işgal eden Almanların, kendilerini çiğneyerek, düşmanların safındaki Romanya’yı aşıp, Rusya’yı cenubundan vurmayı deneyeceklerinden endişe ediyorlar. Halbuki Almanya ile beraber harbe girerlerse coğrafi vaziyetleri dolayısıyla ancak Romanya cephesinden taarruza uğrayabilirler ki, bunu da durdurabilirler. Çünkü öteki üç taraflarından korkmalarına sebep yok.”337 Bilindiği gibi Bulgaristan çekimser tavrını uzun bir süre daha sürdürmüştür. Osmanlı, Almanya ve Avusturya ile yaptığı görüşmeler ve anlaşmalar sonucunda bir hayli taviz kopardıktan sonra ancak 1915 Ekiminde Müttefik Devletler safında savaşa katılmıştır.338 337 338 Okyar, a.g.e, 1980, s. 217. Turan, “Sofya Askeri Ataşesi …”, s. 142. SONUÇ 1877-1878 Osmanlı – Rus Harbi’nden sonra imzalanan 1878 Ayastefanos Antlaşması sonucunda Büyük Bulgar Devleti kurulmuştur. Nevar ki, başta İngiltere ve Avusturya Rusya’nın bu antlaşma ile bölgede etkin hale gelmesine, şark meselesini kendi lehine çözmüş olmasına itiraz etmişlerdir. Nihayet onların itirazı üzerine 13 Haziran – 13 Temmuz 1878’de Berlin’de toplanan Barış Kongresi’nde Bulgaristan üçe bölünmüştür. Doğu Rumeli ayrı bir özerkliğe kavuşturulup Osmanlı Devletine bağlanmış, Makedonya ise yenilikler yapılmak şartı ile Osmanlı Devleti’ne bırakılmıştır. Bulgaristan topraklarının bir kısmında da Bulgar özerk prensliği kurularak başına Alman botanikçisi Ferdinand getirilmiştir. Böylece Büyük Bulgaristan daha doğmadan yok edilmiştir. Berlin Antlaşmasından sonra Bulgaristan yarı bağımsız bir statü kazanmıştır. Ancak Bulgaristan, bağımsızlığını kazandığı 22 Eylül 1908 tarihine kadar geçen dönemde fiilen bağımsız bir devlet gibi hareket etmiştir. Yine bu dönem zarfında Bulgaristan’ın Doğu Rumeli vilayetini ilhak etmesi ve Makedonya’yı topraklarına katarak Büyük Bulgaristan’ı gerekleştirme çabaları Osmanlı Devleti ile Bulgaristan ilişkilerini etkileyen önemli sorunlar olmuştur. Bulgarlar bu tarihten sonra ne Ayastefanos Antlaşması ile öngörülen “Büyük Bulgaristan’ı ne de bağımsızlık ideallerini unutmuşlardır. Osmanlı Devleti’nde 24 Temmuz 1908’de I. Meşrutiyet’in ilanının getirdiği hürriyet havası içinde Bulgaristan bağımsızlığını ilan etmiştir. Büyük devletlerin araya girmesiyle Osmanlı Devleti tazminat karşılığında Bulgaristan’ın bağımsızlığını tanımıştır. Bulgaristan bu tarihten sonra Osmanlı aleyhine genişleme sürecine girmiştir. Balkanlardaki bu hareketlenmeye destek veren Rusya’nın Balkanlar’daki milletleri Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtma girişimleri netice vermiş ve Balkan Devletlerinden Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ’dan oluşan ittifak Ekim 1912’de Osmanlı Devleti’ne saldırmıştır. İlk 118 savaşta Bulgaristan’ın ittifak içerisine girdiği komşuları bile kıskandıracak kadar büyümesi diğer Balkan Devletlerini memnun etmemiş, özellikle Makedonya’nın paylaşımı meselesi Balkan Devletleri arasında ihtilafa yol açmıştır. Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki topraklarının paylaşımı konusunda anlaşamayan Balkan ülkeleri ikinci Balkan savaşına giden yolu açmıştır. Bu ikinci savaşta, daha bir iki yıl önce müttefik olduğu komşularıyla çarpışan ve çoklu bir kıskaç altında kalan Bulgaristan savaş sonunda tedavisi güç yaralar almış ve ilk savaşta elde ettiklerini kaybetmiştir. Balkan Savaşları sonucunda; Makedonya Bulgaristan’ın erişmeyi başaramadığı bir hedef olarak kalmış, Bulgarların en çok göz diktikleri yerler Sırplara geçmiştir. Bu sonuç, Bulgarların kendi kabahatleri neticesi dahi olsa, buna boyun eğmeyeceği için Yunanistan ve Sırbistan’a karşı duyulan Bulgar kini çok artmıştır. Balkan savaşları Balkan Hükümetlerini iki karşıt kampa bölmüştür. Sırbistan, Romanya ve Yunanistan arasındaki birliğin karşısında Bulgaristan yerini almıştır. Bunlardan Bulgaristan bu tarihten sonra Balkanlar ahvaline hiçte tabi şekiller vermemiş olan Bükreş Antlaşması’nın değiştirilmesi siyasetini takip edecektir. Diğer grup ise Bükreş Antlaşması’nın getirdiği durumun korunması politikası üzerinde duracaklardır. Birinci Dünya Savaşı arifesinde Osmanlı Bulgar ilişkilerine yön veren gelişmelerden biri Makedonya meselesi diğeri ise Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nun takip ettiği Balkan politikasıdır. Balkan Savaşları’ndan sonra yapılan Bükreş Antlaşmasıyla Makedonya’nın büyük bir kısmı Sırbistan ve Yunanistan’a bırakılmıştır. Sırplar ve Yunanlılar bu bölgedeki hakimiyetlerini sağlamlaştırmak için bir dizi faaliyete girmişlerdir. Yunanistan Yunanlılaştırma politikası ile Makedonya’daki Müslümanlar hükümeti muhafaza ve Bulgarlar Makedonya’yı edeceğine üzerinde ancak inandığından, çeşitli baskılar 119 uygulamışlardır. Ayrıca yine Sırpların Makedonya’da Bulgar ve İslam ahaliye karşı giriştikleri faaliyetlerle onları silah ve süngü kuvvetiyle Sırplaştırmak istemeleri Bulgarlar arasında derin bir nefret uyandırmıştır. Sırplar ve Yunanlıların Makedonya’da İslam ve Bulgarlara yaptıkları mezalim Balkanlardaki barışın korunmasını tehlikeye düşürmüş, Makedonya’daki bu mezalim Türkiye ve Bulgaristan kamuoyu üzerinde pek fena tesir meydana getirmiş ve bu olaylar iki memleketi birbirine yaklaştırmıştır. Bulgaristan ve Osmanlı Devleti’ni bu dönemde birbirine yaklaştıran diğer bir gelişme II. Balkan Savaşlarından sonra Avusturya – Macaristan’ın takip ettiği Balkan politikası olmuştur. Balkan savaşları sonucunda genişleyip kuvvetlenen Sırbistan, Avusturya için korkutucu bir güç olmuştur. Çünkü Avusturya Macaristan İmparatorluğu içerisinde halkın yarısına yakın kısmı Slavlar idi ve Rusya’nın kışkırtmaları ile Sırplar bu bölgedeki Slavlar üzerinde propagandadan geri durmamaktaydılar. Bu sebeplerden ötürü bu tarihten sonra Avusturya’nın Balkan siyasası ora Slavlarını (Sırbistan ve Bulgaristan) birbirine düşman iki parça halinde tutmak ve kendisine dost olan tarafı (Bulgaristan) Osmanlı ile bağlaştırıp kuvvetlendirmek olmuştur. Avusturya’nın bu son politikası, Balkan Savaşları’ndan Rusya ve Sırbistan’a kızgın çıkan ve Balkanlarda Sırbistan aleyhine genişleyip Ayastefanos Bulgaristan’ını kurmak isteyen Bulgaristan’ın işine gelmiştir. Bu yüzden Bulgaristan, Balkan savaşlarından sonra Avusturya yanlısı bir dış politika izlemeye başlamış ve bu devletle ittifak kurmaya çalışmıştır. Bütün bu gelişmelere ek olarak incelediğimiz dönemde OsmanlıBulgar ilişkilerini etkileyen diğer bir amil Bulgaristan hükümeti tarafafından takip edilen siyasettir. 120 Balkan Savaşları’ndan sonra Kral Ferdinand kendisi gibi Alman ve Avusturya yanlısı olan Vasil Radoslavof’a yeni kabineyi kurma görevini vermiştir. Rodoslavof başta Ruslar olmak üzere İngilizler ve Fransızlara kesinlikle sempati duymamıştır. Bu dönemde Rus aleyhtarlığının yapılmasının en önemli sebebi, Ruslar hakkında hep olumlu hisler besleyen Bulgar halkının Balkan Savaşlarında Rusların yanlarında olmadığını görmüş olmalarından kaynaklanmaktadır. Geçte olsa Bulgar halkı onlarca yıl boyunca Balkanlar coğrafyasında yürütülen Panislavist ve Osmanlı düşmanlığı üzerine kurulu politikanın kan bağından daha çok Rusların çıkarlarına hizmet ettiğini anlamışlardır. Ruslara beslenen bu antipatinin sebepleri arasında en önemlisi Dobruca meselesidir. Çünkü Ruslar Bulgarları Bükreş Anltaşması’nı imzalamaya zorlamışlardır. İngiliz ve Fransızlarında hazırlanmasında etkili oldukları bu antlaşma ile Bulgarlar Dobruca’yı kaybetmişlerdir. Rusların Sırp ve Yunan emellerini destekledikleri meydana çıkmıştır. Zira Bulgaristan için Dobruca en az Makedonya kadar önem verilen topraklardandır. İşte bu durum Rusya’ya olduğu kadar II. Balkan Savaşı’nda Bulgaristan’ı arkasından vuran Romanya’ya da uzun yıllar boyunca devam edecek gizli bir husumetin oluşmasına sebep olmuştur. Öyle ki bu husumet neticesinde Bulgaristan I. Dünya Savaşı’nda Rusya’nın ve Romanya’nın tam karşısında yer almıştır. Elbette bu bloklaşmada daha öncede belirttiğimiz gibi Almanya ve Avusturya ile kan bağı bulunan Ferdinand’ın ve Panislavizmi Rusya’nın aleyhine ve kendi menfaatlerine kullanan, aynı zamanda harp sonrası güçlenen Sırbistan tehlikesine karşı Bulgaristan kozunu öne sürmek isteyen Avusturya Macaristan’ın politikalarını da yadsımamak gerekir. Balkan Savaşları sonrasında Bulgarlar ile diğer Balkan Devletleri özellikle Yunanistan ve Sırbistan münasebetlerini belirleyen temel unsur Sırbistan ve Yunanistan hâkimiyetleri altında giren Makedonya’da Bulgarlara karşı takip edilen siyaset olmuştur. Yunan ve Sırbistan hakimiyeti altındaki 121 Bulgar ve İslamlara karşı giriştiği mezalim karşısında tahammül edemeyen ahali her şeylerini bırakıp firar etmişlerdir. Yunanistan ve Sırbistan hükümetleri tarafından Makedonya’da bulunan Bulgarlara karşı irtikâp olunan bu mezalim Bulgaristan’da Yunanlılara ve Sırplara karşı fevkalade azim bir kin perurde etmiştir. Bulgarlar için milli bir ülkü olan Makedonya’ya tümüyle sahip olmaktan yoksunluk ve ordularının en zayıf ve en uygun olmayan durumunda Romanyalıların Sofya’ya kadar yürüyerek Bulgaristan’ın en verimli parçasını kendilerine katmaları Bulgarlar için unutulmaz bir yara açmıştır. Bulgarlar bu yarayı, ancak Makedonya’dan Sırp ve Yunanlıların eline geçen kısımları yeniden ele geçirmek ve Romanyalıların aldıkları yerleri geri almak, daha iyi düşünerek hareket edip ve İkinci Balkan Savaşı’nda kendisini yenmiş bulunanlara bir intikam darbesi indirmek suretiyle tedavi edebileceklerini inanmaktaydılar. Bu sebeple önce Makedonya’ya ait amaçlarının sağlanmasını öne almaktaydılar. Ancak Bulgar askeri kuvvetleri aynı zamanda hem kuzeyde hem de batı ve güneyde Sırp ve Yunana meydan okumaya yetmeyeceğinden Bulgarlar Osmanlıların ittifakını ve Romanyalıların da tarafsızlığını gerekli saymaktaydılar. Romanya’nın ise Bulgarlarla birlikte hareket etmesi Bükreş Sözleşmesinin hükümlerini bozmak demek olacağından Romanya böyle bir sorumluluğu üzerine almaktan kaçınmıştır. Zira o günün şartlarında Romanya’nın çıkarları Bükreş Antlaşması’nın korunması odağındaydı. Avrupa Harbi çıkıncaya kadar, Romanya Bükreş Antlaşması’nın muhafazası siyasetini gütmüştür. Sırbistan’ın Avusturya Macaristan ile harbe tutuşması Bükreş Antlaşması’nı adeta solda sıfır hükmüne itmiştir. Bu hadise Romanya’nın mevcudiyetini bile tehlikeye sokabilecek nitelikteydi. Bu yeni şartlarda Balkanlıların menfaatleri Bükreş Antlaşması ile değil, yeni anlaşmalarla mümkün olabilirdi. Avrupa Harbi çıktığında Balkanlarca sulhu 122 muhafazaya en ziyade Romanya hadım olacaktır. Çünkü sulhperverane hareket etmekte olan Türkiye ve Bulgaristan ile itilaf ettikten sonra Balkanlarda bir muharebe zuhuru Romanya için hiçbir fayda temin etmeyecektir. Osmanlı İmparatorluğu Balkan Savaşlarının ardından hem büyük devletlerle hem de Balkan Devletleriyle ittifak arayışlarına hız vermiştir. Bulgaristan’da Osmanlı İmparatorluğuna yönelme gözlenmiştir. İkinci Balkan Savaşı’nda Bulgaristan’ın Sırbistan ve Yunanistan ve Romanya karşısında aldığı büyük yenilgi ve bu savaşta Rusya’nın bile Romanya’nın yanında yer alarak Bulgaristan’ın karşısına geçmesinin yarattığı hayal kırıklığı bu ülkenin tekrar Osmanlı İmparatorluğu ile iyi ilişkiler kurmak istemesinin önemli nedenlerindendir. Balkan Savaşları’ndan sonra Bulgaristan’ın içinde bulunduğu durum Bulgaristan’ın sulhperver olmasını veyahut daha ziyade öyle görünmesini gerektirmektedir. Balkan Savaşlarının ardından Bulgaristan’la Osmanlı devletinin ilişkileri düzelir. İki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi karşılıklı çıkar ve geçmiş savaşlarda kaçırılan fırsatları telafi etme isteğine bağlıdır. Bu dönemde Osmanlı – Bulgar dostluğu gerektiren ortak menfaatler, iki halkın köken birliği, nice yıllar tarihi beraberliği, çilelerinin ve düşmanlarının, ekonomik ve pratik çıkarlarının ortaklığı, umum düşmanlara karşı birlikte savaşma gerekliliği, Bulgaristan da kalabalık bir Türk nüfusunun varlığı ve Bulgaristan’ı İstanbul’un batıda en güvenilir müdafisi yapan iki komşu devletin coğrafi konumu gibi konulardır. Gerek Balkan Savaşları’nın Bulgaristan üzerinde oluşturduğu etki gerekse bu zaman dilimi içinde Bulgar ve Osmanlı Devletleri’nin menfaatlerinin ortaklığı Türk – Bulgar ilişkilerinde bir yakınlaşmanın doğmasına neden olmuş ancak Avusturya veliahdının Saraybosna’da öldürülmesine kadar bir Bulgar-Türk ittifakı gerçekleştirilememiştir. 123 Avusturya Veliahdının bir Sırplı tarafından öldürülmesi ile Birinci Dünya Harbi başlamıştır. Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasına yakın devletlerarası gruplardan birinin içerisinde bulunma ihtiyacı Osmanlı Devletini harekete geçirmiştir. İtilaf Devletleri bloğuna katılma teşebbüsü başarısız olan Osmanlı Devleti sonuçta Almanya ile 2 Ağustos 1914’te Türk Alman ittifakını imzalamıştır. Almanya, antlaşmanın imzalanmasının ardından Türk ordusunun Bulgaristan ve Romanya ile birlikte Rusya’ya saldırmasını istemiştir. Almanya’nın Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki baskısı artınca bu çerçevede İstanbul, Sofya ve Bükreş ile İttifak Anlaşması imkânları aramaya başlamıştır. Bundan sonraki safhada Türk Bulgar ilişkileri; Osmanlı Devleti’nin Bulgaristan’ı müttefik olarak Osmanlı Devleti safına çekme çabaları temeline dayanmıştır. Nitekim Bulgaristan’ı aynı safta savaşa girmeye ikna etmek ve Romanya’nın tarafsızlığını sağlamak için 15 Ağustos 1914’te Talat Paşa ile Halil Bey Sofya’ya gönderilmiştir. Halil ve Talat Beylerin bu seyahatleri gerek Bulgar basınında gerekse Osmanlı basınında çeşitli mütalaalara sebep olmuştur. Basında çeşitli yankıları görünen Talat ve Halil Beylerin Sofya seyahati sonucunda Bulgaristan ile Osmanlı Devleti arasında Osmanlı – Bulgar İttifak ve Dostluk Antlaşması adında gizli bir antlaşma imzalanmıştır. Bu bağlamda Osmanlı İmparatorluğu Almanya ile yaptığı 2 Ağustos 1914 tarihli İttifak Anlaşmasından 17 gün sonra, 19 Ağustos 1914 tarihinde, Sofya’da Talat Bey ile Radoslavof arasında bir dostluk ve ittifak anlaşması imzalanmıştır. Ancak Talat ve Halil Beyler’in Romanya’nın tarafsızlığını sağlaması yönündeki girişimleri sonuçsuz kalmıştır. Bizim nasıl savaşa girmeden önce Bulgaristan’dan emin olmak istediğimiz gibi Bulgarlar da Romanyalılara 124 güvenmek istemişlerdir. Bükreş’teki görüşmeler esnasında, Almanya ve Avusturya elçileri tarafından Bulgaristan’ın savaşa katılması durumunda Romanyalıların Bulgaristan’a saldırmamalarını sağlayacak güvence için çok çalışılmış ancak Romanya böyle bir güvencenin tarafsızlığını çiğnemek olacağı gerekçesiyle bu güvenceyi vermekten kaçınmıştır. Osmanlı – Bulgar ittifakına rağmen Bulgaristan üçlü ittifakla beraber savaşa girmekte acele etmemiştir. O günün şartları içinde Osmanlıların en önemli siyasi istekleri, Bulgaristan’ın Almanya ve Türkiye yanında savaşa girmesi meselesiydi. Bulgaristan’ın İttifak Devletlerinin yanında savaşa girmesi ile Berlin – İstanbul bağlantısı sağlanmış olacaktı. Bulgarlar ise daha sonraki gelişmelerden de anladığımız üzere kati netice hakkında emniyet verici bir kanaat hasıl olmadıkça Bulgaristan’ın harbe girmesinin doğru olmayacağı nazariyesini müdafaa ediyordu. Osmanlı Devleti’nin Bulgaristan’ı biran evvel Sırbistan’a karşı hareketinin lüzumu konusundaki telkinlerine rağmen Bulgaristan çekimser tavrını uzun bir süre daha sürdürmüştür. Osmanlı, Almanya ve Avusturya ile yaptığı görüşmeler ve anlaşmalar sonucunda bir hayli taviz kopardıktan sonra ancak 1915 Ekiminde müttefik devletler safında savaşa katılmıştır. İncelediğimiz dönemde Bulgaristan’ın takip ettiği politika ülkelerin uluslararası sistemden beklentilerini ve hedeflerini belirleyerek politikalarını ona göre şekilendirdikleri tezini bir kez daha ispat etmiştir. dış 125 KAYNAKÇA ARŞİV BELGELERİ Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Arşivi BDH, Kl. 261, D. 855-1084, F. 2. BDH, Kl. 261, D. 855-1084, F. 6-6. BDH, Kl. 261, D. 855-1084, F. 6-7. BDH, Kl. 261, D. 855-1084, F. 7-1. BDH, Kl. 261, D. 855-1084, F. 7-2. BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 003-01. BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 003-02. BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 003-02a. BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 005a. BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 009. BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 009a. BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 014. BDH, Kl. 442, D. 13-1737, F. 020. BDH, Kl. 461, D. 203-1814, F. 001. BDH, Kl. 461, D. 203-1814, F. 001-01. BDH, Kl. 461, D. 203-1814, F. 003. BDH, Kl. 461, D. 203-1814, F. 003-01. BDH, Kl. 1654, D. 985-9, F. 008. GAZETELER Sabah Tasfir-i Efkâr 126 DİĞER KAYNAKLAR ACAROĞLU, M.Tüker; Bulgaristan’da Türkçe Yer Adları Kılavuzu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Milli Folklor Araştırma Dairesi Yayınları: 89, Halk Edebiyatı Dizisi: 12, Ankara,1988. AĞANOĞLU, H.Yıldırım; Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Balkanlar’ın Makus Tarihi Göç, Kum Saati Yayınları,İstanbul,2001. ARMAOĞLU, Fahir; 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914), 2. Baskı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Akara, 1999. ARMAOĞLU, Fahir; 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1914-1980), Cilt.1, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. AVCI, Orhan-V.d.; Tarih El Kitabı:Selçuklular’dan Bugüne, Editör: Ahmet Nezihi Turan, Grafik Yayınları: 19, Ankara, 2004. AVCI, Yasemin; “Bağımsız Bulgaristan ile Osmanlı Devleti Arasında Modern Diploması (1908-1912)”, Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk – Bulgar İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Odunpazarı Belediyesi Yayınları: 7, Eskişehir, 2005. AYDEMİR, Şevket Süreyya; Tek Adam Mustafa Kemal, C. 1, Remzi Kitabevi, İstanbul,1983. AYDIN, Mahir; Şarki Rumeli Vilayeti, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1992. BAYUR, Yusuf Hikmet; Türk İnkılâbı Tarihi, Cilt: 2, Kısım: 2, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1943. BAYUR, Yusuf Hikmet; Türk İnkılâbı Tarihi, Cilt: 2, Kısım: 4, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1983. 127 BAYUR, Yusuf Hikmet; Türk İnkılâbı Tarihi, Cilt 3, Kısım: 1, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1983. Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk ve Türk-Bulgar İlişkileri (1913-1918), Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları, No: 16, Ankara, 2002. BIYIKILOĞLU, Tevfik; Trakya’da Milli Mücadele, Cilt: 1, Ankara, 1955. Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi:Osmanlı İmparatorluğunun Siyasi ve Askeri Hazırlıkları ve Harbe Giriş, Cilt:1, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1991. BULUT, S; “Tarihsel Açıdan Makodanya Meselesi ve Bölgesel Etkileri”, Dokuzuncu Askeri Tarih Semineri Bildirileri I, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2005. Cemal Paşa; Hatıralar, İstanbul, 1996. Cemal Paşa; Hatıralar; Çağdaş Yayınları, 1977. ÇAVDAR, Tevfik; Talat Paşa: Bir Örgüt Ustasının Yaşam Öyküsü, Kültür Bakanlığı Yayınları. DELİORMAN, Atlan; Mustafa Kemal Balkanlarda, Türkiye Yayın Evi, İstanbul, 1959. DEMİR, Necati; “Balkanlar’ın Parçalanmasında Azınlık Okulları ve Ana Dil Eğitiminin Rolü”, Dokuzuncu Askeri Tarih Semineri Bildirileri I, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2005. DOBRAV, Angel; “1915 Yılında Bulgar-Türk Sınırının Düzeltilmesi”, XX. Yüzyılın İlk Yarısında Türk – Bulgar Askeri Siyasi İlişkileri, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2005. 128 ERENDİL, Muzaffer; Tarihte Türk – Bulgar İlişkileri, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1976. ERİM, Nihat; Devletlerarası Hukuki ve Siyasi Tarih Metinleri:Osmanlı İmparatorluğu Andlaşmaları, Cilt: 1, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1953. HALAÇOĞLU, Ahmet; “Balkan Savaşı (1913-1913)”, Türkler, Cilt: 13, Ankara, 2002. HALL, Rıchard C.; Balkan Savaşları – 1912-1913: I. Dünya Savaşı’nın Provası, Çev: M. Tanju Akad, Homer Kitabevi ve Yayıncılık, İstanbul, 2003. KARAL, Enver Ziya; Osmanlı Tarihi: Birinci Meşrutiyet ve İstibdat Devirleri (1876-1907), Cilt: 8, Ankara, 1988. KARAL, Enver Ziya; Osmanlı Tarihi: İkinci Meşrutiyet ve Birinci Dünya Savaşı (1908-1918), Cilt: 9, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1996. KOYLU, Zafer; “Ayastefanos Antlaşması ve Sonrasında Balkanlar’da Bulgaristan’ın Osmanlı ve Genişleme Politikaları: Cumhuriyet Makedonya”, Dönemi Uluslararası Türk-Bulgar İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Odunpazarı Belediyesi Yayınları: 7, Eskişehir, 2005. KULOĞLU, Abdullah; “Balkan Devletlerinin Osmanlı İmparatorluğundan Ayrılma Sebepleri”. Askeri Tarih Bülteni, Yıl: 5, S. 9, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara,1980. KURAT, Akdes Nimet; Birinci Dünya Savaşı Sırasında Türkiye’de Bulunan Alman Generallerinin Raporları, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları: 23, Ankara, 1966. 129 KURAT, Akdes Nimet; Türkiye ve Rusya, Ankara,1990. OKYAR, Fethi; Üç Devirde Bir Adam, Yayına Hazırlayan: Cemal Kutay, Tercüman Yayınları, İstanbul,1980. ÖKSÜZ, Hikmet; “Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı Öncesi Balkanlarda Yaşamış Olduğu Siyasal Süreç”, Osmanlı, Cilt: 2, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara,1999. ÖZDEMİR, Yavuz; Bir Savaşın Bilinmeyen Öyküsü, Erzurum Kalkınma Vakfı Yayınları, Erzurum, 2003. SAATÇİ, Meltem Begüm; “II. Meşrutiyet Öncesi Makedonya Sorununda “Bulgar” Rolü”, Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk Bulgar İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Odunpazarı Belediyesi Yayınları: 7, Eskişehir,2005. SABİS, Ali İhsan; Birinci Cihan Harbi Harp Hatıralarım, Cilt: 2, Nehir Yayınları, İstanbul,1990. Said Halim Paşa; Buhranlarımız ve Son Eserleri, Hazırlayan: M. Ertuğrul Düzdağı, İz Yayıncılık, İstanbul, 1991. SANDER, Oral; Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918’e, İmge Yayınları, Ankara,1989. SARINAY, Yusuf; Tanıması “Osmanlı ve Türk Devleti’nin Bulgar Bulgaristan’ın İlişkilerinin Gelişmesi Bağımsızlığını (1908-1914)” Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Odunpazarı Belediyesi Yayınları: 7, Eskişehir, 2005. ŞENTÜRK, Hüdai; Osmanlı Devletinde Bulgar Meselesi (1850-1855), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1992. 130 Talat Paşa’nın Anıları; Yayına Hazırlayan: Alpay Kabacalı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,İstanbul 2000. Tarihte Türk-Bulgar İlişkileri, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2004. TAŞKIRAN, Cemalettin; “1913’te Mustafa Kemal Atatürk’ün Sofya’daki Faaliyetleri ve Birinci Dünya Savaşında Türk-Bulgar Askeri İlişkileri”, Askeri Tarih Bülteni, Yıl: 1998, Sayı: 45, Genelkurmay Askeri ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1998. TETİK, Ahmet; Sofya Askeri Ataşesi Mustafa Kemal’in Raporları (Kasım 1913-Kasım1914), Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2007. TOLON, Ahmet Hurşit; Birinci Dünya Savaşı Sırasında Taksim Anlaşmaları ve Sevr’e Giden Yol, Türk Hava Kurumu Basımevi, 2004. TOKAY, A.Gül; “Osmanlı-Bulgar İlişkileri”, Osmanlı, Cilt: 2, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999. TOKAY, Gül; “Meşrutiyet Dönemi Dış İlişkileri 1908-1914”, Türk Dış Politikasının Analizi, Derleyen: Faruk Sönmezoğlu, İstanbul, 2001. TUĞLACI, Pars; Bulgaristan ve Türk-Bulgar İlişkileri, Cem Yayınevi, İstanbul, 1984. TURAN, Ömer; “Sofya’da Türk Askeri Ataşesi Mustafa Kemal (Atatürk)”, Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi Türk-Bulgar İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Odunpazarı Belediyesi Yayınları: 7, Eskişehir, 2005. 131 TURAN, Ömer; “Balkan Savaşlarından Kurtuluş Savaşına Kadar Uzanan Süreçte Türk-Bulgar İlişkileri (1912-1920)”, XX. Yüzyılın İlk Yarısında Türk-Bulgar Askeri- Siyasi İlişkileri, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2005. TÜRKMEN, Zekeriya; “Makedonya Meselesi ve Osmanlı Ordusunun Makedonya Bölgesinde Eşkıya ile Mücadelesi”, Dokuzuncu Askeri Tarih Semineri Bildirileri I, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2005. UÇAROL, Rıfat; Siyasi Tarih, İstanbul, 1985. ÜÇOK, Coşkun; Siyasal Tarih (1789-1960), Ankara, 1978. ÜLMAN, Haluk; Birinci Dünya Savaşına Giden Yol, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, No: 355, Ankara,1973. YAKUT, Kemal; “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Bulgaristan Müftülerinin Statüsü (1878-1929)”, Uluslararası Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemi TürkBulgar İlişkileri Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Odunpazarı Belediyesi Yayınları: 7, Eskişehir,2005. YALÇIN, E.SemihV.d.; Türk İnkilâp Tarihi ve Atatürk İlkeleri, 4. Baskı, Siyasal Kitabevi, Ankara, 2004. YALÇIN, DurmuşV.d.; Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 132 EKLER 133 EK - 1 134 135 136 Sofya Sefâret-i Seniyyesi Ataşemiliterliği Aded 50 1 Nîsân 330 1) Bulgaristan - Türkiye münâsebâtı 2) Bulgaristan - Romanya münâsebâtı 3) Bulgaristan - Sırbistan münâsebâtı 4) Romanya - Sırbistan münâsebâtı 5) Yunan - Sırbistan münâsebâtı Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye Riyasetine 1 Hükümete muhalif bulunan fırkalar rüesâsı ve ileri gelenler tarafından İstanbul Muahedesi ahkâmının tasdikine kendileri tarafından muvafakat edilmeyeceği ve Meriç havzasına tamamen hâkimiyyet te'mîn edilmedikçe Türkiye ile akd-i i'tilâf mümkin olamayacağı yolunda beyânâtda bulunulduğu [Şu'be 2'den 200 numro ve 15 Mart 330 târihiyle yazılan tahrîrât] rivayetleri mukarin-i sıhhat değildir. Bulgarlar tarafından, Meriç havzasını kamilen yed-i idarelerine geçirmek ve Edirne'yi tekrar zabt eylemek gibi, emeller beslenmesi ihtimâlâtı müsteb'ad değil ise de, Bulgaristan'ın vaz'iyyet-i hâzırası devam eyledikçe Devlet-i Aliyyeye karşı dost-âne bir politika ta'kîbini yalnız hükûmet-i hâzıraya değil ileride mevki'-i iktidara gelmesi muhtemel olan dîger partilere de lüzumlu add etdirmekdedir. Malinofun ve muhalif fırkaların dîger ba'zı rüesâsının son intihabat esnasında îrâd eyledikleri siyâsî beyânâtda bu arz etdiğim zemînde idâre-i kelâm eyledikleri, sözüne i'timâd edilir zevat tarafından ihbar edilmişdir. 137 Maa-mâ-fîh bu misilli kavliyyâta lüzumundan fazla ehemmiyyet atf edilmeyerek, haricî politikası haricî cereyanlarla tahavvül eden Bulgaristan'ın meslek-i siyâsîsi dâima taht-ı tarassudda bulundurulmak îcâbât-ı hâldendir. Fikr-i âciz-ânemce, Edirne'nin lâyıkı vechle tahkîm edilmesi ve nazar-ı müsamaha ile görülemeyecek derecede mühimm bir kuvvetin Edirne havâlîsinde (Trakya'da) mevcûd bulundurulması ve tedâbîr-i sâire-i askeriyyenin ittihâzı, Bulgaristan'ın âtiyen ittihâz edeceği haricî politikanın lehimizde kalmasını intaç edecek en mühimm vâsıtadır. 2 Bulgaristan ile Romanya münâsebâtına atf-ı nazar edildikde, henüz bu münâsebâtın Bulgarlarca memnûniyyet-bahş bir seki almamış olduğu görülür. Çünki Bükreş Muahedesi ahkâmının tamâmi-i icrasında Romanyalılar henüz bir gûnâ tebeddülat ve ta'dîlâta müsâid görünmemekdedi. Romanya ve Bulgaristan sefîrleri ara sıra şu son günlerde memleketlerine gidib gelmekde ve bu seyahatlerine paskalya yortularını vesîle göstermekde iseler de bu tebdîl-i mekânların diğer bir mâhiyyeti olduğunda şüphe yokdur. 3 Bulgaristan ile Sırbistan arasındaki münâsebâtda henüz bir tahavvül hâsıl olmamışdır. Rusların bu iki devlet beyninde hâl-i sabıkın iadesi için kemâl-i germî ile çalışdıkları ve devleteyn beyninde tekrar bir ittifakın akd olunması hâlinde tarafeyne Yunanistan'da ba'zı ta'vîzât bile gösterdikleri ve fakat Bulgarların - bu gibi va'dlere atf-ı ehemmiyyet etmeyerek, kendilerine Sırblar tarafından Sırbistan'da, arazî ve iktisadî menâfi' te'mîn edildiği takdîrde Rus nasâyihini ısfâ' edebilecekleri yolunda - beyânâtda bulundukları rivayetleri de deveran etmekdedir. 138 4 Romanya ile Sırbistan arasında bir ittifakın akdine dâir hiçbir emare mevcûd değildir. Yalnız Tuna üzerinde bir köprü inşâsı (Bulgarlarla olandan başka) için akd edilen mukavelenin İskopçina tarafından müttehiden tasdîki ve bu vesîle ile Romanya lehinde hararetli nümâyişâtda bulunulması devleteyn beynindeki münâsebâtın pek samîmî olduğuna delâlet ederse de, islav amalinin başlıca âmillerinden bulunan Sırbistan'ın Romanya ile olacak dostluğunun ne noktaya kadar gidebileceği cây-i teemmüldür. Harb-i ahîr esnasında bir mevki'-i mümtaz işgal etmiş olan ve bugün Avrupa gruplarından mümkin mertebe tecerrüdle Balkanlarda hakem rolünü oynamak kabiliyyetini kendinde görmekde bulunan Romanyalıların islav cereyanını ta'kîbe kolay kolay muvafakat edecekleri teslîm edilemez. Romanya, karşısında kuvvetli bir Türkiye gördüğü takdîrde daha ziyâde ona temayül edeceği vârid-i hâtır-ı âcizî olmakdadır. 5 Yunanistan ile Sırbistan arasında İkinci Balkan Harbi'nden evvel mevcûd ittifak el-yevm samîmiyyet dâiresinde devam etmekdedir. Çünki Bulgarlar Sırbistan ve Yunanistan'a karşı ba'zı emeller beslediklerini saklamadıkları gibi Arnavudluk hükûmet-i cedîdesine mukarenete sarf-ı mesaî eylemekde ve Sırbistan ve Yunanistan'da birçok iğtişâşâta meydan hazırlayacak - el altından - çeteler tertîb etmekdedirler. Böyle bir hâlin karşısında Sırblar ile Yunanlıların tedâbîr-i lâzıme-i tahaffuzıyyeden olmak üzre müttefik kalmaları pek tabiî görülür. Ahîren Selanik hakkında Sırbistan ve Yunanistan beyninde imza' edilen i'tilâf-ı iktisadî, beynlerindeki samîmiyyete pek alenî bir nişanedir. 139 Sırbistan'ın bu i'tilâf dolayısıyla Selânik'de te'mîn etdiği menâfi' Avusturya'yı telâşa düşürmüş ve menâfi'-i mezkûreden fazla bir takım imtiyâzât talebine kadar kıyam etdirmişdir. Sırbistan'ın Gevgili civarında mühimm kuvvetler tahşîd eylediğine dâir mevsuk hiçbir ma'lûmât mevcûd değildir [Şu'be 2'nin istîzâh etdiği bir noktadır] ve (Sırbistan - Yunanistan) münâsebât-ı hâzırası dahi böyle bir tedbîri istilzam edecek mâhiyyetde değildir. Gevgili havâlisinde mu'tâdm fevkinde fazla bir kuvvet bulundurulduğu tahakkuk ederse, bunun o havalideki Bulgar ahâlî ve bi-l-hâssa Bulgar çetelerinin faâliyyet-i muhtemelesi karşısında te'mîn-i inzibât-ı mahallî maksadına atfedilebileceği mütâlaasındayım. Sofya Ataşemiliteri Erkân-ı Harbiyye Kaim-makamı M. Kemâl 140 EK - 2 141 Sofya Sefâret-i Seniyyesi Ataşemiliterliği Aded 59 28 Nîsân 330 Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye Riyasetine Askerî büdce gönderildi Esliha sipariş edildi 1) Subraniye'ye tevdi' olunan askerî büdce ve şâir kanun lâyihaları leffen takdîm ve tesyâr kılınmışdır. Askerî büdce muhteviyyâtı hakkındaki mütâlaâtımı ayrıca bir raporla arz edeceğim. 2) Bulgaristan hükümetinin yeniden 12 Nîsân 1914 târihinde Avusturya ve Macaristan fabrikalarına (50.000) elli bin manliher ve (10.000) on bin karabine sipariş etdiğini mevsuk bir menba'dan öğrendim. Bu eslihanın 2/3'ü Vaffen Stayer Fabrique ve 1/3'ü Budapeşte'deki fabrikaya sipariş edilmişdir. Sofya Ataşemiliteri Erkân-ı Harbiyye Kaim-makamı M. Kemâl 142 EK – 3 143 144 145 Sofya 16/17 Temmuz 1330 Mahsûs ve mahremdir. Harbiyye Nezâreti ve Erkân-ı Harbiyye-i Umûmiyye Riyasetine! Bir hafta evvel Avusturya Ataşemiliterinin iki misafiri gelmişdi. Bunların iki Avusturya Erkân-ı Harbiyye zabiti olduğu ve geldikleri günden beri Avusturya Sefaretinde hafî olarak mütemadiyen çalışmakda olduklarını ve ataşemiliterin bunlarla Bulgar Erkân-ı Harbiyyesi arasında bir temas ve irtibat muhafaza etmekde olduklarını anlıyorum. Tahminime nazaran, Bulgar ordusu, tamamen Avusturyalılar tarafından gösterilecek hedef-i sevk-ül-ceyşîye karşı isti'mâl olunacakdır ve gelmiş olan erkân-ı harbiyye zâbitânı hükümetlerinden aldıkları ta'lîmâta ve Bulgar Erkân-ı Harbiyyesinden verilen esâsât dâhilinde çalışmakdadırlar. Bulgarlar, bizi, Avusturya politikasına meczûb ve Bulgar dostluğuna riayetkar vaz'iyyetde tesbît ederek îcâbında Romanya ordusuna teveccüh etmeyi düşünebilirler. Ve Sırb ordusunun Avusturya ordusu tarafından ezileceğini ve Yunan ordusunun dahi aynı darbeye ma'rûz kalmakdan havf ederek ve belki Avusturya'nın va'd edeceği bir mükâfata mukabil yerinde kalacağını me'mûl ederler. Neticede Avusturya'nın mükâfatı olarak Makedonya'dan bir kısım arazî ve Romanya'dan Dobruca'yı elde etmeyi tasavvur edebilir. Bulgarlar, böyle bir neticeye dest-res olurlarsa cidden âtilerini pek kuvvetli te'mîn etmiş bulunurlar. Büyük ve kuvvetli bir Bulgaristan teşekkül etmiş olur. Ve ondan sonra da Bulgaristan'ın şimalde ve garbdeki amali tatmin edilmiş olur, fakat herhalde Bulgaristan bu vaz'iyyetiyle kanâat etmek istemeyecekdir. Bu takdirde kendisi için sâha-i tevessü' şark istikametinden başka yerde olmayacakdır. 146 Binâen aleyh, vaz'iyyet-i hâzıra ilcâsıyla Bulgaristan'a müteveccih görünen tâli'in tecellîsine müsâade etmek Türkiye'nin âtisi için mühimm bir tehlike ihzar etmekdir. Bu sebeble, bizim için, hatırıma gelen sûret-i hareketi - ki zât-ı nezâret penâhîlerince de o yolda olacağını tahmin ediyorum - arz etmeyi münâsib görüyorum. Bulgarların bizi birçok suretlerle iğfale çalışacaklarına şübhe yokdur. Fakat, biz, zâten hiçbir Avrupa grubuna irtibât-ı kat'î hâsıl etmemiş bulunduğumuzdan bu ilk safhalarda zahiren muhâfaza-j sükûnet eden Bulgarlara - telâkki eyledikleri gibi dost görünmekde hiçbir be's görmeyebiliriz. Ve safahât-ı hâdisât yukarıda tahmîn eylediğim gibi cereyan eylediği takdirde o dostluğumuzu bizce lâzım olduğu kadar temadi etdiririz. Ancak Avusturya - Sırbiya muharebesi umûmiyyet ve ihtilât peyda eder ve Igar ordusu Romanya'ya angaje olursa bence, bizim yapacağımız şey âsi pek kolay olacak bir sebeble Bulgaristan'ı çiğnemekdir. Hem böyle bir hareket Yunanistan'la da Adalar mes'elesinde bizim ınâfiimize uzlaşmak imkânını te'mîn edebilir zann ederim. Bu tarz •eketimizin Avusturyalılarda hâsıl edeceği adem-i hoşnûdiyyetin ne te'sîri Rusya'da mûcib olacağı memnûniyyetin âtîmizce ne fâidesi olabileceği :-ı nezâret penâhîlerince daha güzel takdîr buyurulur. Harbin kesb-i lûmiyyet eylemesi hâlinde sâkit ve âtıl kalınabileceğini zann etmiyorum. Fa'âliyyete geçilmediği takdîrde - tefevvuk-ı bahrîmizin karîben lassulünü kabul ediyorum - Yunanistan'a karşı hareket ederek Adalar is'elesini hâil ederiz. Fakat ordumuzu - Bulgarlar müsâade etseler dahi-lânik'e kadar yürümekden bile büyük faydalar intizâr etmiyorum. Bil-akis (garların bir hıyanetinden korkarım. 147 Hulâsa Bugün içinde bulunduğumuz hâdise-i fevk-al-âdeden Osmanlı ıkûmetinin istihsâl edebileceği en faydalı netîce bile Bulgaristan'ı kesb-i îmet etmekden men' ve Adalar mes'elesini lehimize hâil çârelerinin /hîdiyle vâsıl olunacağı i'tikadında bulunduğum ma'rûzdur. M. Kemâl Sofya Ataşemiliteri 148 EK - 4 149 150 151 Şifre 8 Ağustos 330 Harbiyye Nezâretine Dünki telgraf-nâmeniz Tal'at Bey'in müfârekatından sonra geldi. 1)Neticesinin tedâfüî bir ittifak akdinden ibaret olduğunu anladığım müzâkerâtın sûret-i cereyan ve tafsilâtından bî-gâneyim. İttifâk-nâme imza' olunmadan evvel Harbiyye Nazırının bir iki güne kadar Bulgar ordusunun sefer-berliğe başlayıb Sırbistan'a taarruzu muhtemeldir diye olan ifâdesinin tatbîk olunacağına dâir imzadan sonra hiçbir emare yokdur. Anladığıma göre hey'etimiz bu ciheti kabul etdirememişdir. Bulgarların Sırbistan'a karşı sür'atle hareketin lüzumu emriniz vechle telkîn edilmekdedir. Ancak hiç olmazsa Alman Fransız ordularının netîce-i müsademesi görülmeden Rusları gücendirmemek ve Rusların taleb ve tavsiyesi üzerine bî-taraflığı muhafaza etmek azminde bulundukları ve çetelerin bile Makedonya'ya geçmesine müsâade eylemedikleri görülüyor. 2) Bulgaristan'da henüz bir hareket emaresi yokdur. Varna ve Burgaz limanları torpiller ile sedd olundu. 3) Avusturya ataşemiliterinin tahmîn üzerine vuku' bulan ifâdesine nazaran Avusturya'nın Sırb ordusuna taarruz eden ordusu 300.000 kişi mevcudunda bulunuyormuş. Fi-l-hakika böyle ise ve Avusturyalıların bugüne kadar Sırb ordusuna sefer-berlik ve tecemmuda ve mühimm istikâmetlerdeki mevâziin tahkiminde bahş eyledikleri müsâadât ve geçen Balkan Harbi'nde Sırb ordusunun 15 bin, Karadağlar ile beraber 390.000 kişilik bir kuvvetin taht-ı silâha celbine muvaffak olduğu nazar-ı dikkate alınırsa Avusturya'nın Sırbistan'a tahsîs olunan ordusunun ihtimâl-i muvaffakiyyeti pek zaîf oluyor. 152 Dün Niş menâbiinden gelib Sırb ordusunun muvaffakıyyâtından bahs eden telgraf-nâmeler üzerine Avusturya ataşemiliterine bâlâdaki mülâhazatı söyledim ve kendisini Bulgar ordusunun bir an evvel Sırb ordusuna taarruzunu te'mîn için Harbiyye Nezâreti ve Erkân-ı Harbiyye Dâiresinde demarş(?) yapmayı teşvîk ettim. îcâb edenlerle görüşdü. Aldığı cevâblar Romenlerden, Yunanlılardan ve Rusya'nın deyargümânından(?) korkmakda oldukları için hareket edememekde bulundukları tarzında olmuş. Buna mukabil Türk ordusu ve Karadeniz'de ihrâz-ı fâikıyyet eden Türk donanması böyle tereddüdlere mahall bırakamayacağı beyânına karşı en son "Bulgar efkâr-ı umûmiyyesi ve hattâ ordu zâbitânının bir kısmı Rus aleyhinde harekete müsâid değildir." Bir de Türk ordusu bize muavenet için Bulgaristan'a girerse bir daha çıkmak, bırakmak istemeyeceği arazî vardır. Cevâbında tevakkuf ediyorlar, ki bendenizin de gerek ricâl-i askeriyye ve gerek ricâl-i sâireden işiddiğim sözler bu tarzdadır. Bugün hâsıl olan kanâat şudur ki Bulgarlar Avusturyalıları aldatıyorlar. 4) On gün evvel Sırbistan'a geçmek üzre Selânik'e 8 obüsün (çapı ve sâiresi ma'lûm değil) geldiğini ve mezkûr obüslerin Meladenovac'a gönderildiğini istihbar eyledim. M. Kemâl 153 EK – 5 154 155 Mahrem ve mahsûsdur 24 Teşrîn-i evvel 1330 Başkumandanlık Vekâleti Erkân-ı Harbiyye Reîsi Kaim-makam İsmail Hakkı Bey'e Kardeşim, İ'tilâf hükümetlerine karşı i'lân-ı muhasamat edildiği zaman hükümetimizin, Sofya Sefareti vasıtasıyla, Bulgar Hükümetine vuku' bulan teblîgata cevaben Reîs-i Nuzzârın "Efkâr-ı dâhiliyyenin Almanya lehine harekâta müsâid olmadığı ve fakat Yunanistan'ın Devlet-i Âliyyeye karşı muhasamata başlaması hâlinde ol bâbdaki ittifakımız mucibince Bulgaristan'ın dahi Yunanistan aleyhine hareket edeceği" yolunda verdiği cevâbı ve sefîrin buna inzimam eden mütâlâası vâsıl-ı ıttılâınız olmuşdur. Ben, General Fiçef'in, nokta-i nazarını istişmâm eylemek maksadıyla Yunan ordusu hakkında istihsâl eylediğim ma'lûmâtı vermek bahanesiyle kendisinden mülakat taleb etdim. Müşârün-ileyh vâki' olan suâllerime verdiği cevâblarda, fevk-al-âde ihtiyatlı idâre-i kelâm ediyor, adetâ hiçbir fikr, hiçbir ma'nâ izhâr etmiyordu. Bütün cevâbları "Türkiye'nin Harb-i Umûmîye iştirak etmesi zamanının geldiği Almanya Hükümetince takdîr ve ta'yîn edilmiş olacakdır" cümlesiyle hulâsa edilebilir. Almanya ve Avusturya Ataşemiliterleri de Fiçef ile görüşmüşler. Golç'un Generale "Artık Bulgaristan'ın da Sırb ve Yunan aleyhine Osmanlı kuvvetleriyle müştereken taarruz etmesi zamanının geldiğini" beyân etmesi üzerine müşârün-ileyh "Fi-l-hakika bundan münâsib hareket-i askeriyye olamaz; ancak Türklerin fikri Gümülcine havalisine sâhib olmakdır. Hâl-bu-ki bu arazî bütün Makedonya'dan pek çok kıymetlidir. Her hâlde buralarını Türklere terk edemeyiz" demiş. Lakse, ismini vermek istemediği bir nazırın kendisine "Bulgaristan bîtaraflığı muhafaza etmekle Avusturya'ya pek büyük hizmet eylemekde olduğunu ve Yunanlılar Türkiye'ye karşı harekât-ı hasm-âneye başladıkları 156 takdîrde dahi Bulgaristan Hükümetinin bî-taraflığı muhafazaya devam edeceği" beyanâtında bulunduğunu söyledi. Gerek Golç ve gerek Lakse'nin şahsî kanâatleri, Yunanistan bizim aleyhimizde hareket etdiği takdîrde dahi Bulgaristan'ın kımıldamayacağı merkezindedir. Benim, de, bu noktada Bulgarlara hiç i'timâdım yokdur. * Sırb ve Yunan taht-ı işgalinde bulunan Makedonya'daki çetelerimizin harekâtı netîcesi olarak oralardaki ahâlî-yi İslâmiyye mahv ü perîşân edilmekdedir. 800'ü mütecaviz İslâm Ustrumca'ya iltica' eylemiş, orada aç ve sefîl bir hâldedir. Çete rüesâsından ba'zıları Sofya'ya geldi. Bunlar sevk-i tabîiyle bize müracaat ediyor ve ne yapmak lâzım geleceğini soruyorlar. Müşterek hareket eyledikleri Bulgar komitesinin birçok noktalarda verdikleri sözlere riâyet eylememekde olduklarından ve hudûd me'mûrlarına Bulgar Harbiyve Nezâretinden Sırbive'deki İslamların nrplarrian Mrrotiorino müsâade olunması teblîğ edildiğinden ve sâireden bahs ediyorlar ve hicret etmiş bulunanların emr-i iaşesinin te'mînini taleb ediyorlar. Bugünlerde, Sofya'da, ba'zı Bulgar komite rüesâsı içtimâ' edib hareket edip etmemek hususunda müzâkerâtda bulunuyorlar. Bulgar komitesi rüesâsı ve efradı muhtelif fikrde birtakım kesândır içlerinde Rusofil olanlar az değildir. Protokerof gibi en ileri gelen ba'zı reîsleriyle bi-l-münâsibe görüşdüm. Yakında harekete hazırlanmakta olduklarını beyân ediyorlar fakat bu ifâdeyi tevsîk edecek henüz bir emâre-i fi'liyye yokdur. * Bence, bütün harekâtımızda Bulgaristan'ı hareket etmiş görmedikçe ona karşı tedâbîr-i ihtiyâtiyye ahzında müsamaha eylemek caiz değildir. * Başlanılan azîm işden, Millet-i Osmâniyyenin yüzü gülerek çıkması ve ordumuzun Balkan Harbi'nde yüzüne sürülen namus lekelerinin silinmesi zamân-ı mes'ûdînin hululüne intizâren gözlerinizden öperim kardeşim. M. Kemâl 157 EK – 6 158 EK - 7 159 EK - 8 160 EK - 9 161 EK - 10 162 EK - 11 163 EK - 12 164 EK - 13 165 ÖZET ERYAMAN, Ayşe. Birinci Dünya Savaşı Arifesinde Türk-Bulgar İlişkileri, Yüksek Lisans Tezi, Ankara,2009. Birinci Dünya Savaşı arifesinde Türk-Bulgar ilişkileri, Balkan Savaşları’nın Bulgaristan üzerinde oluşturduğu etki ve bu zaman dilimi içinde Bulgar ve Osmanlı Devleti’nin menfaatlerinin ortaklığı nedeni ile yeni bir yakınlaşma sürecine girmiştir. Bu süreçte Bulgaristan tarafından Osmanlı Devleti’ne karşı bir yönelme gözlenmiştir. İkinci Balkan Savaşı’nda Bulgaristan’ın Sırbistan, Yunanistan ve Romanya karşısında aldığı büyük yenilgi ve bu savaşta Rusya’nın dahi Romanya’nın yanında yer alarak Bulgaristan’ın karşısına geçmesinin yarattığı hayal kırıklığı nedeni ile Bulgaristan tekrar Osmanlı Devleti ile iyi ilişkiler kurmak istemiştir. Balkan Savaşları ardından Bulgaristan ile Osmanlı Devleti’nin ilişkileri düzelmiştir. İki ülke arasındaki ilişkilerin düzelmesi karşılıklı çıkar ve geçmiş savaşlarda kaçırılan fırsatları telafi etme isteğine bağlıdır. Birinci Dünya Savaşı çıkmasına yakın devletlerarası guruplardan birinin içerisinde bulunma ihtiyacı Osmanlı Devleti’ni harekete geçirmiştir. İtilaf Devletleri bloğuna katılma teşebbüsü başarısız olan Osmanlı Devleti sonuçta Almanya ile 2 Ağustos 1914 tarihinde Türk-Alman ittifakını imzalamıştır. Almanya antlaşmanın imzalanmasının ardından Türk ordusunun Bulgaristan ve Romanya ile birlikte Rusya’ya saldırmasını istemiştir. Almanyanın Osmanlı Devleti üzerindeki baskısı artınca bu çerçevede İstanbul, Sofya ve Bükreş ile ittifak antlaşması imkanları aramaya başlamıştır. Bundan sonraki safhada Türk-Bulgar ilişkileri, Osmanlı Devleti’nin Bulgaristanı müttefik olarak Osmanlı Devleti safına çekme çabaları temeline dayanmıştır. Anahtar Kelimeler: 1-Bulgarlar, 2-Bulgaristan, 3-Bulgaristan ve Osmanlı Devleti, 4-Balkanlar, 5-Birinci Dünya Savaşı ve Bulgaristan 166 ABSTRACT ERYAMAN, Ayşe. Turkish - Bulgarian Relations on the Eve of World War I, Post Graduate Thesis, Ankara, 2009. The Turkish- Bulgarian Relations intensified in this period because of the impact of Balkan Wars on Bulgaria and the common interests of Bulgaria and Ottoman Empire in this period. An inclination of Bulgaria towards Ottoman Empire is observed in this period. Bulgaria was intent to build good relations with Ottoman Empire because of the fact that it was heavily defeated by Serbia, Greece and Romania in the First Balkan War and because of the fact that it was disappointed due to the fact that even Russia took the side of Romania against it. Bulgarian and Ottoman relations were promoted in the aftermath of Balkan Wars. The reason behind the promotion of relations between the two countries is based on the mutual interests and the desire of both parties to recover the missed opportunities in the past. The need to take part in one group of countries organized just before the World War I urged the Ottoman Empire to take action. Having failed in taking part in Allied Powers, Ottoman Empire signed the Turkish- German Friendship Pact on 2 July 1914. After signing the Pact, Germany wanted Ottoman Empire to attack Russia together with Bulgaria and Romania. Seeing that German make impression on Ottoman Empire after signing the Pact, İstanbul (Ottoman Empire) sought ways to make alliance agreement with Sophia and Bucharest. In the next phases, the Turkish- Bulgarian relations depend on Ottoman Empire’s attempt to make Bulgaria its alley. Key Words: 1- Bulgarians 2- Bulgaria 3- Bulgaria and Ottoman Empire 4- The Balkans 5- World War I and Bulgaria