EPİSTEMOLOJİ’NİN TANIMI VE İŞLEVİ 1 Ahmed Yüksel Özemre 2 ON THE DEFINITION AND THE FUNCTION OF EPISTEMOLOGY ABSTRACT In this article, what may be the acceptable definition and function of Epistemology are discussed. Keywords: Philosophy, Epistemology, History of Science, Philosophy of Science, Vienna Circle. ÖZET Bu makālede Epistemoloji‘nin kabûl edilebilir tanımı ve işlevi tartışılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Felsefe, Epistemoloji, İlim Târihi, İlim Felsefesi, Viyana Mahfili. Matematik yasaları realiteye yollama yapıldıkları sürece kesin olamazlar. Ve bunlar kesin oldukları sürece de realiteye tekābül etmezler. Albert Einstein (Geometri ve Deney) Etimolojik anlamıyla “Epistemoloji”, Grekçe’de epistêmê (yâni: bilgi) ve semantik değeri yüksek logos (yâni: inceleme, nutuk, fiil, kelime, ilim anlamlarını haiz olabilen) kelimelerinden oluşmaktadır; buna göre ve en isâbetli olduğunu sandığım kavramıyla “Bilginin incelenmesi” anlamındadır. Ancak bu ifâde bilginin nasıl incelenmesi gerektiğine açıklık getirmediğinden Epistemoloji’nin tanımı 1 2 Sevgili ve çok değerli öğrencim Prof.Dr. Teoman Duralı’ya 60. doğum yıldönümünde muhabbetlerimle ve hayr dualarımla ithâf edilmiştir. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Teorik Fizik Kürsüsü’nün eski Kürsü Profesörü ve Matematiksel Fizik Anabilim Dalı‘nın eski Başkanı. Kutadgubilig Felsefe-Bilim Araştırmaları Dergisi, Sayı 11, Mart 2007, s. 247-251 248 Ahmet Yüksel Özemre ve işlevi genellikle hep muğlâk kalmıştır. Çok kimseye göre Epistemoloji “Bilgi Teorisi”, yâni “Gnozeoloji” ile eşanlamlıdır. Oysa Felsefe’nin bir dalı olan “Bilgi Teorisi” bilginin nasıl oluştuğunu inceler. Epistemoloji, meselâ: • André Lalande’ın meşhur Vocabulaire Technique et Critique de la Philosophie’sine 3 göre: “İlim Felsefesi’dir”; • Encyclopædia Britannica’nın 2000 târihli baskısına göre: “Beşerî bilginin tabîatının, kökeninin ve sınırlarının incelenmesidir”; • Stanford Encyclopedia of Philosophy’ye göre: “Bilginin ve te’yid edilmiş inancın incelenmesidir”; • Routledge Encyclopedia of Philosophy’ye göre: Bilginin tabîatı, kaynakları • • • • • • ve sınırlarıyla uğraşan bilim dalıdır. Columbia Encyclopedia’ya göre: Bilginin kaynaklarının, tabîatının ve sınırlarının teorilerine yönelik Felsefe dalıdır. Catholic Encyclopedia’ya göre: Beşerî bilginin değeriyle meşgūl olan bilim dalıdır. Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi’ne göre: “Bilimsel bilgiyi konu alan bilim dalıdır”; Le Petit Larousse Illustré’nin 2005 târihli baskısına göre: “İlimlerin târihini, metotlarını ve ilkelerini inceleyen Felsefe dalıdır”; Der Neue Reader’s Digest Brockhaus’a göre: “Bilginin temellerinin öğretisidir”; The Free Encyclopædia (Wikipedia)’nın 1) Almanca versiyonuna göre: Bilgi Teorisi’dir; 2) Fransızca versiyonuna göre: Bilginin ve bilimsel metodolojilerin sorgulanması ile meşgūl olan bilim dalıdır; 3) İngilizce versiyonuna göre: “Bilginin ve inancın tabîatını ve amacını inceleyen Batı Felsefesi dalıdır”; 4) İtalyanca versiyonuna göre: Hangi şartlar altında bilimsel bilgi elde edildiğini ve bu gibi bilgiye ulaşmak için yararlanılan metodları inceleyen Felsefe dalıdır; 5) İspanyolca versiyonuna göre ise: Bilimsel bilginin üretiminin ve geçerliliğinin incelenmesidir. • Sorbonne Paris IV Üniversitesi “Çağdaş Rasyonel Sistemler” çalışma grubuna göre: “İlimlerin felsefesidir”. • Gaston Bâchelard’a (1884-1962) göre: “İlimlerin kritiğidir”; • Raimund Karl Popper’e (1902-1994) göre: “İlmî metodun teorisi ya da Mantığı’dır”. 3 Yayıncısı: Presses Universitaires de France, Paris 1947. Epistemolojinin Tanımı ve İşlevi 249 • Heinz von Föster’e (1911-2002) göre: “Ontoloji Âlem’in tabîatını, Epistemoloji de bizim Âlem hakkındaki deneyimimizin tabîatını açıklar”. • Kimilerine göre de: “Bilgiyi inceleyen Felsefe dalıdır”; ya da “Bildiğinizi sandığınızı gerçekten de bilmekte misiniz?” ve “Bildiğinizi ne yoldan bilmektesiniz?” sorularına cevap arayan bir disiplindir; veyâ: “Bilgi’nin, Gerçek’in, Mantık’ın ve Algılama’nın incelenmesidir”; veyâhut da: “Özel- likle çeşitli bilgi edinme yollarının sınırları ya da geçerliliği bağlamında bilgi ya da bilgi edinme teorilerinin incelenmesidir”. Bu tanımlar aslında daha da çeşitlidir ama bu kadarı dahî Epistemoloji’nin tanımında da işlevinde de şimdiye kadar bir fikir birliğinin sağlanamamış olduğuna ve epistemoloji literatürünün şimdiye kadar niçin biribirini tekrarlayan fuzûlî nutuklarla şişirilmiş olduğuna, sanırım, yeterince ışık tutar 4 . Ancak, bir ömür boyu Epistemoloji ile uğraşmış ve başta Fizik olmak üzere pekçok sisteme epistemolojik analizler uygulamış biri için Epistemoloji, bir ilmin ya da ilmî görünüşlü bir sistemin: 1. Kullandığı kavramların (yâni semantik vechesinin), 2. Metodolojilerinin, 3. Temelindeki modelin, 4. Dayandığı varsayımlarının, 5. Diyalektiğinin, 6. Etkisi altında kaldığı metafizik doktrinlerin, ve 7. Erişmiş olduğu sonuçların I) realitesini, ve II) bu realitenin geçerlilik sınırlarını: A) teşhis ve tesbit eden, ve B) bunların isâbetliliklerini analiz ve temyiz eden bir ilim dalıdır. Epistemolojinin bu tanımı, bu konuda özellikle felsefecilerin verdikleri tanımlardan farklı fakat konuya daha sınırlandıcı kesinlik ve açıklık kazandıran, üstelik aslî işlevini de belirleyen bir tanımdır. Epistemoloji, aynı zamanda, analiz ettiği sistemin: kuruntu (vehim), dedikodu, efsâne, spekülâsyon, senaryo ya da teori olup olmadığını da tesbit eder. 4 Epistemoloji hakkında şimdiye kadar ileri sürülmüş olan tanım ve beyânların en sıra-dışı olanı herhâlde Doç.Dr. Kutlu Merih‘in (doğ. 1945), “Epistemolojik Zincirleri Kırmak İçin MERİH” adını taşıyan, http://www.merih.net/merihnet.htm adresindeki internet sitesinde Haziran 2006‘da yer almış olan: “Osmanlı generali Mustafa Kemal‘i Cumhûriyetin sivil Cumhurbaşkanı olmaya götüren “liberter postülâlar ve düşünce sistematiği (EPİSTEMOLOJİ)“ net bir şekilde ortaya konamadığından, Atatürk ile hiç bağdaşmayan veya O‘nun özgürlükçü vizyonu ile tutarlı olmayan olumsuz gelişmeler O‘nun adına uygulamaya konabilmektedir… Atatürk‘ ün uzman bir savaşcı, devlet adamı ve entellektüel olması O‘na özgün bir epistemoloji kazandırmıştır. Bu epistemoloji bireyin sâdece kendi özgürlüğünde değil, bütün toplumun özgürlüğünden sorumlu olması ve gerektiğinde tek başına kalsa dahî bunun gereğini yerine getirmesi aksiyomuna dayanmaktadır. Atatürk bu anlayışını, Gençliğe Hitâbes‘inde öz ve açık bir şekilde ortaya koymaktadır4“ şeklindeki iddiasıdır. 250 Ahmet Yüksel Özemre İlmin yanılgıya düşmez olmadığının en iyi kanıtı ilimlerin gelişmesini açıklayan İlimler Târihi’dir. Matematik ya da Rasyonel Mekanik gibi “kesin” denilen ilimleri göz önüne almaz isek, özellikle Tabîat İlimleri’nin amacı zâten kesin sonuçlara ulaşmak değil aksine, Ernst Mach’ın (1838-1916) fikirlerinden esinlenen ama Moritz Schlick (1882-1936) tarafından kurulmuş olan “Viyana Mahfili”ndenberi: 1) belirsizlikleri, ve 2) metafizik unsurları olabildiğince azaltmaktır. Bu da ancak epistemolojik analizler sâyesinde olabilmektedir. Bu yönleriyle Epistemoloji, aslında, ilim hakkında uzmanlığa dayanan derin bir tefekkürdür. Bu kapsamda Epistemoloji’yi, çoğu kere yapıldığı gibi, “Bilgi Teorisi” (ya da “Gnozeoloji”) ile aslā karıştırmamak gerekir. Bilgi Teorisi, Felsefe’nin bir alt dalı olup, Epistemoloji’den farklı olarak bilginin nasıl oluştuğunu araştırır. Bu kapsamda Jean Piaget’nin (1896-1980) geliştirdiği ve çocuklarda bilginin oluşumunu ve gelişmesini inceleyen “Genetik Epistemoloji” de aslında bir “epistemoloji” olmayıp yalnızca bir “gnozeoloji”dir. Bu nitelikleriyle Epistemoloji kendisi hakkında da epistemolojik analizler yapabilecek kapasitededir. Epistemoloji’nin kavramsal ve târihî gelişmesi hakkında analizler yapmak ise epistemologların değil, daha çok, felsefecilerin işidir. İlim olduğu iddiasındaki her rasyonel görünümlü düşünce yapısına epistemolojik bir analiz uygulamak, bunun ilk bakışta fark olunamayan, ne türlü: 1) metafizik, 2) sübjektif, ve hattâ 3) “mitik” 5 unsurlara dayanmakta olduğunun yâni objektiflik, geçerlilik ve bir bakıma da inanılabilirlik durumunun açıklanmasına vesiyle olması bakımından isâbetlidir. Bu bağlamda: Biyoloji’nin Epistemolojisi’den, Teorik Fiziğin Epistemolojisi’nden, Kozmoloji’nin Epistemolojisi’nden, Hukūk’un Epistemolojisi’nden, Ekonomi’nin Epistemolojisi’nden, Hadîs Külliyâtlarının Epistemolojisi’nden, Psikanaliz’in Epistemolojisi’nden, Astroloji’nin Epistemolojisi’nden ve ilh.. bahsedilebilir. Bu i’tibârla, bu kapsamda epistemolojik analizlere kalkışmak felsefecilerin işi değildir. Ve bundan ötürü de kendisine yüklenen bu fonksiyonlarla Epistemoloji, Felsefe’den farklı bir disiplin olarak karşımıza çıkmaktadır. Belirli bir rasyonel görünümlü düşünce yapısının epistemolojik analizine kalkışan bir kimsenin: 1) hem felsefî düşünceye, ve 2) hem de epistemolojik analize tâbi’ tutacağı o konuya mutlakā hâkim olması gerekir. Bu ikinci şartı tatmîn etmediği hâlde epistemolojik analiz yapmağa kalkışan bir kimse yalnızca kendi vehimlerini dile getirecektir. Bir konu hakkında epistemolojik analiz yapmağa ehil bir kimse ise epistemolojik analizin metodolojisinden anlaması mümkün olmayanlarca kolaylıkla fakat haksız yere tenkid ve red edilebilirler. Bunun en belirgin örneklerinden biri Hadîs Külliyâtları’nın epistemolojik analizleridir. Bugüne kadar çoğu İlâhiyat Fakülteleri hocalarının âdetâ Kur’ân’a inandıkları gibi î- 5 Mitik: Grekçe mitos yâni efsâne‘den türetilmiştir. Fizik dahî, hâlâ gerçek gibi addedilmekte olan bir takım mitoslardan kurtulabilmiş değildir. Epistemolojinin Tanımı ve İşlevi 251 mân ettikleri bâzı hadîslerin bu epistemolojik analizler sonucunda 6 sahih olmadıklarının ortaya çıkması haksız ve temelsiz reddiyelere sebeb olmuştur. Epistemoloji yalnızca bir analiz aracıdır. Bunun temin ettiği sağlıklı bir analizin sonuçlarına bakarak bir kimse ancak, kendi: 1) psikolojisinin, 2) Âlem telâkkisinin, 3) inanmakta olduğu doktrinlerin, 4) vehimlerinin, ve 5) hayâllerinin etkisi altında bir hükme varabilir. Bu konuda biri Kuvantum Mekaniği, diğeri ise Rölâtivite Teorileri ile ilgili olmak üzere iki misâl vermek yeterli olacaktır. Meselâ Kuvantum Mekaniği’nin “Kopenhag Yorumu” ile “Paris Yorumu” hakkında ortaya konulmuş olan epistemolojik analizlerden sonra bu iki yorumdan birini Fiziksel Realite’nin eksiksiz yansıması olarak gören bir kimsenin motivasyonunun temelinde ister istemez bu psikolojik, vehmî ve imânî etkenler olacaktır. Kezâ fiziksel uzayın 4-boyutlu olduğunu iddia eden bir kimse de vehmini ve bu konudaki îmânını dile getirmektedir; zîrâ fiziksel uzay yalnızca 3-boyutludur. 4-boyutlu olan uzay ise Rölâtivite Teorileri’nde “Kovaryans İlkesi’nin tercih edilmesine dayanak olan” matematiksel bir hiyledir. Fizik kānûnlarının bir referans sisteminden diğerine geçerken şeklen değişmez kalması demek olan kovaryans özelliği 3-boyutlu gerçek maddî uzayda değil fakat ancak sanal bir sayı ile t zaman parametresinin − 1 t şeklindeki çarpımının yeni bir boyut olarak telâkki edildiği (aslā maddî değil, fakat kavramsal olan) bir 4-boyutlu uzay-zaman kontinuumu’nda korunmaktadır. Bu 4-boyutlu uzay-zaman kontinuumu ise fiziksel, ontolojik bir varlık değildir; yalnızca teorik, matematiksel bir yapıdır. 6 Bk. 1) Ankara İlâhiyat Fakültesi hadisçilerinin çalışmaları, 2) Ahmed Yüksel Özemre, “Hadîslerin Sıhhati Meselesine Objektif Bir Metodoloji Çerçevesinde Bakış“, Din, İlim, Medeniyet (Düşünceler), s. 99127, Pınar Yayınları, İstanbul, Ocak 2002.