tr-takvim-2016 - incil iyi haber

advertisement
CUMA
Freitag
1
OCAK
Januar
YILBAŞI İ NEUJAHR
RAB’be güvenen
güvenlikte olur.
Süleyman’ın Özdeyişleri 29: 25
Wer auf den HERRN
vertraut, ist in Sicherheit.
Sprüche 29, 25
vertrauen: güvenmek
das Vertrauen: güven
die Sicherheit: güvenlik
Bir yılı yine geride bıraktık. Biz de bir yıl daha
yaşlandık. Yaşlandıkça da güvenlikte olmak
daha da önem kazanıyor insanın yaşamında.
Ama gerçekten de insan kendisini bu dünyada
güvenlikte görüyor mu acaba? İnsani değerler
yok olmak üzeredir. İnsanın insana güveni
kalmamıştır. Bencillik, sadece kendisini
düşünmek yine günümüzün hastalıklarından
biridir. Dünya kaynıyor. Ortadoğu, Afrika, hatta
Avrupa’nın göbeğinde savaş oluyor. Birleşmiş
Milletler
Güvenlik
Konseyi
durmadan
toplantılar üzerine toplantılar yapıyorlar, ama
değişen hiçbir şey yok. Bilindiği gibi, Birleşmiş
Milletler Güvenlik Konseyi, dünyada barış ve
güvenliği korumak, ülkeler arasında dostluk
ilişkilerini geliştirmek, ekonomik, toplumsal,
kültürel ve insani sorunları çözmek için 1945
yılında kuruldu. Tek cümleyle söylemem
gerekirse, Güvenlik Konseyi, dünyamızı
güvenli bir ortam yapmak için kuruldu. Ama
bugüne kadar ne güvenliği sağladılar, ne
savaşları durdurabildiler, ne de ülkeler
arasında dostluğu oluşturabildiler. Öyleyse
insan güvenliği nerede bulabilir?
CUMARTE
Samstag
2
OCAK
Januar
RAB’be güvenen
güvenlikte olur.
Süleyman’ın Özdeyişleri 29: 25
Wer auf den HERRN
vertraut, ist in Sicherheit.
Sprüche 29, 25
sein, werden: olmak
der Herr: Rab
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 15
ülkeden oluşmaktadır ve bu üyelerden beşi
daimi üye statüsündedir. Bu beş ülke Amerika,
Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa’dır. Güvenlik
Konseyinde bu 5 daimi üye, veto hakkına
sahiptir. Yani, bu 5 üyeden sadece bir tanesi
hayır derse, durum ne kadar vahim olursa
olsun, karar alınamaz. Bu 5 ülke sadece kendi
çıkarlarına bakar. İnsanlar ölmüş, savaşlarda
yüz binlerce insan mahvolmuş, umurlarında
değildir gerçekte. İşte insanın getirebileceği
güvenlik, barış ancak bu kadardır. Hiçbir
dönemde insana insan tarafından yapılan
kötülük bu kadar doruklara çıkmamıştır.
Çünkü modern silahlarla insanları yok etmek
çok daha kolaydır günümüzde. Güvenlik
konseyi kurtulduktan bu yana, dünyada
300’den fazla savaşın olduğu belirtiliyor. Bu
savaşlarda ne kadar insan öldü! Sadece
geçtiğimiz yılda terör ve savaş yoluyla
ölenlerin sayısı yüz binleri geçmekte. Peki bu
yıl, önümüzdeki yıllarda savaşın, terörün bizi
de bulmayacağını garanti edebilir miyiz?
Öyleyse kendimizi nasıl güvenlikte görebiliriz?
PAZAR
Sonntag
3
OCAK
Januar
Yalnız sen, ya RAB,
güvenlik içinde tutarsın
beni.
Mezmur 4:8
Du, HERR, läßt mich,
obschon allein, in
Sicherheit wohnen.
Psalm 4, 9
allein: yalnız
halten: tutmak
du: sen
Kendimizi güvende hissetmek ne demektir?
Bir insanın korkusu, kaygısı yoksa, kuşku
duymuyorsa, geleceği için endişelenmiyorsa, o
kimse kendisini güvende hisseder. İnsan bu
güven duygusunu en yoğun şekilde anne
rahminde duyar. Ana rahminde çocuk her
ihtiyacını karşılar. Yarın için kaygısı yoktur.
Ancak çocuğu ana rahmine bile rahatsız,
huzursuz eden durumlar olabilir. Bu aile
içerisindeki durumla ilgilidir. Eğer anne
huzursuzsa, aile içerisinde kavga varsa, bu
çocuğu ana rahminde bile huzursuz eder. Yine
de çocuk orada kendisini güvenlikte hisseder.
Ama o çocuk dünyaya doğar doğmaz,
korkuları da başlar. Çocuğun kişiliğinde aile
içerisindeki sevgi, uyum büyük rol oynar.
Çünkü sevilen bir çocuk, korunduğunu da bilir
ve bu da onda özgüven duygusunu geliştirir.
Ama yine de insan büyüdükçe yaşamın
zorluklarıyla savaşması gerekir. Yaşadığı,
gördüğü olumsuzluklar onun kaygı ve
korkularını da çoğaltır ve bu dünyada kendisini
güvenlikte hissetmez. Davut peygamber, bizi
ancak Tanrı tam olarak güvenlikte tutar, diyor.
PAZARTES
İ
Montag
4
OCAK
Januar
Yalnız sen ya RAB beni
güvenlik içinde tutarsın.
Mezmur 4:8
Du, HERR, läßt mich,
obschon allein, in
Sicherheit wohnen.
Psalm 4, 9
o Herr: ya Rab
die Sicherheit: güvenlik
İnsan neden güvenini yitirir? Birçok uzman,
güvensizliğin nedenini insanların çok yalan konuşmasına bağlar. Öyle ya, insanların yalan
konuştuklarına tanık olduğumuzda, onlara güvenemiyoruz. Ya da kendimizin yalan konuşması bizi güvensizliğe itiyor. Ben yalan atıyorsam, diğerleri de yalan konuşuyor, düşüncesine sahip oluyoruz haklı olarak.
Olumsuz olarak duyduklarımız, gördüklerimiz,
yaşadıklarımız bizi güvensizliğe iter. Paranoid
düşünce yapısı birçok insanı mahveder,
depresyonlara kadar götürür. Paranoid insan,
sürekli olarak başkalarının kendisine kötülük
etmek istediğini düşünür. Bu da normal olarak
o kimseyi korku içerisinde tutar. Kimseye
güvenemez bir durumda yaşar. Ruhsal
danışman olarak bu tür insanlarla çok
karşılaştım. Böyle insanlara yardım eden
Tanrı‘ya yönelmeleri oldu. Davut peygamber
de günümüzden 3 bin yıl kadar önce, Rab’be
güvenen insan esenlik bulur, kendisini
güvenlikte hisseder, dedi.
İnsanın kendisini güven içerisinde görmesi,
onun Tanrı‘ya yönelmesi ve Rab’bin de
yardımıyla hayata, olaylara olumlu bakmayı
öğrenmesiyle mümkündür.
SALI
Dienstag
5
OCAK
Januar
Beni dinleyen güvenlik içinde
yaşayacak, kötülükten
korkmayacak, huzur bulacak.
Süleyman’ın Özdeyişleri 1:33
Doch wer auf mich hört, wird
sicher wohnen, kann ruhig
sein vor des Unglücks
Schrecken.
Sprüche 1, 33
die Ruhe: huzur
sich fürchten, Angst haben: korkmak
die Furcht: korku
Geçmiş bizi yarınlarda tutar, gelecek bize
kaygı verir. Ama bugün Rab’bin Sözü’nü
öneme alan, sırtını Tanrı‘ya dayayan insan
kendisini güvenlikte hisseder. Çünkü
Tanrı‘ya geldiğimizde O bizim geçmişimizde
yaptığımız tüm hataları, günahları bağışlar,
geçmişin acı anılarını da yavaş yavaş olumlu
yönde etkiler. Geleceğimizin de kendi elinde
olduğunu bizim yüreğimize koyar. Bu
günümüzü olumlu, esenlik içerisine
geçirmemize
yardım
eder.
Bizim
hayatımızda olan kaygı ve korkuları,
kafamızda oluşan olumsuz, sakat, soğuk
düşünceleri alır, onların yerine bize olumlu
bakmayı öğretir. Sadece bu değil, Tanrı‘ya
güvenen insan ne olursa olsun, dürüst ve
açık olmayı da öğrenir. Yalana dolana
hayatında yer vermez artık. Bu alanlarda bir
hata yapacak olsa, hemen Rab’be dönüp af
diler.
Unutmayın
Süleyman
peygamberin
dediklerini: Rab’bi dinleyen güvenlik içinde
yaşayacak, kötülükten korkmayacak, huzur
bulacaktır.
ÇARŞAMB
Mittwoch
6
OCAK
Januar
Adem ve Havva Tanrı‘nın sesini duydular.
Ondan kaçıp gizlendiler. Tanrı Adem’e
neredesin diye seslendi. Adem de
Abahçede senin sesini duyunca korktum“
dedi.
Yaratılış 3:8-10
Und sie hörten die Stimme Gottes, des
HERRN ... Da versteckten sich der
Mensch und seine Frau vor dem
Angesicht Gottes, des HERRN ... Und
Gott, der HERR, rief den Menschen und
sprach zu ihm: Wo bist du? Da sagte er:
AIch hörte deine Stimme im Garten, und
ich fürchtete mich ...
1. Mose 3, 8-10
İnsanın bu yaşamdayken en büyük düşmanı
herhalde korkudur, dersem abartmış olmam.
Korkuya ilişkin söylenen sözlere kısa olarak
bakmamız gerekir: Korkuyu, insanın kendi
bilincinde olmamasına, korkunun temelinde
ego’nun olduğunu söyleyenler vardır. Ya da
korku ben’in gölgesidir. Korkunun gerisinde,
insanın öleceğini bilmesi yatmaktadır. Bugün
insanın bir dine sarılmasının gerisinde de
korku yatar. Korkunun nedenlerini neye
bağlarsak bağlayalım, insan ana rahmini terk
ettiği günden başlayarak ölüme kadar bu
korkuyla yaşamak zorundadır. Bir bebek
neden dünyaya gelir gelmez ağlıyor? O
güvenlikli ortamını - ana rahmini - bırakıyor,
birden soğuk, belirsiz bir ortamda kendini
buluyor da ondan. Korkunun güvensizlikten ve
bilmezlikten, yitirmekten de kaynaklandığını
söyleyebilirim. Bu korku insanın günaha
düşmesiyle başladı ve bugüne kadar
sürmektedir. İnsan yaratıldığında ana rahmi
misali, Aden bahçesine konuldu ve orada
güvenlikteydi. Ama Tanrı‘ya karşı günah
işleyince, onun varlığına korku girdi ve insan o
güvenlikli ortamdan atıldı.
PERŞEMBE
Donnerstag
7
OCAK
Januar
Korktuğum zaman sana
güvenirim RAB.
Mezmur 56: 3
An dem Tag, da ich mich
fürchte - ich, ich vertraue
auf dich.
Psalm 56, 4
sich fürchten: korkmak
die Zeit: zaman
vertrauen: güvenmek
Dün de sorduğum gibi, insan neden korkar?
Korkuyu tetikleyen ya da oluşmasını sağlayan
etkenler nelerdir? Bunu biraz daha ayrıntılı
olarak inceleyelim. Bu konuda birçok tezler
ileri sürülmektedir. Bazı görüşlere göre,
korkular genetiktir; insan dünyaya doğar
doğmaz, korkuyla dünyaya gelir. Çocuk ana
rahmindeki o güvenliği, sıcak ortamı bırakıp
birden alışmadığı bir dünyaya doğuyor ve
verdiği ilk tepki, ağlamaktır. Elbette ki,
genetiğin korkularda, bazı fobilerde bir payı
vardır, ama bunu sadece genetiğe bağlamak
da doğru değildir. Korkular öğrenilen,
yaşanılan durumlarla da ortaya çıkar. Köpek
tarafından ısırılan birisinin köpekten korkması
doğaldır. Küçük yaştan beri söylenen yanlış
uyarılar korkuları geliştirir. Örneğin, yaramazlık
edersen polis amcaya söylerim ya da doktora
söylerim sana iğne yapar gibi sözler insanı
ister istemez polisten, doktordan korkmaya
iter. Ya da zamanla yaşadığımız olumsuz
olaylar bizde korkuyu oluşturur. N. 197ı yılında
büyük bir trafik kazası geçirdi. O gün bugün,
hep trafikten korkar.
CUMA
Freitag
8
OCAK
Januar
Yükünü Rab’be bırak, O sana
destek olur. Doğru insanın
sarsılmasına asla izin vermez.
Mezmur 55: ıı
Wirf auf den HERRN deine
Last, und er wird dich
erhalten; er wird nimmermehr
zulassen, dass der Gerechte
wankt.
Psalm 55, ı3
Korku ve fobilerin şartlandırılmış refleksten
kaynaklandığını bugün biliyoruz. Örneğin
iğneden korkan bir anne ya da baba, bunu
evde sürekli konuştuklarında, bu çocukta bir
korku refleksi oluşturur; böylece çocuk da
iğneden korkmayı öğreniyor. Bu da elbette ki o
kişilikte iğneye karşı bir şartlanma refleksi
oluşur.
Aynı zamanda korku, ortamın, çevrenin verdiği
yanlış bilgilerle de ortaya çıkar. Göze, nazara
gelmekten, cine çarpılmaktan sürekli söz
edildiğinde, kişi bunlarla şartlanarak korku
duyar. Ya da çocuklara uslu dur, yoksa Allah
baba seni cezalandırır sözlerini söylemek,
çocukta olumsuz bir Allah korkusu yaratır. Bu
daha sonraki yıllarda da devam eder.
Freud, fobilerin bilinçdışı çatışmalarla ilişkili
olduğunu söyler. Korkuları oluşturan faktörlerin
biri de, insanın çocukluk döneminde uğradığı
strestir. Ne demektir bu? Bir çocuk nasıl
strese maruz kalabilir? Örneğin anne babası
boşandığında. Anne ya da babanın ölmesi
durumunda çocuk bu stresi yaşar.
CUMARTESİ
Samstag
9
OCAK
Januar
Yükünü Rab’be bırak,
O sana destek olur.
Mezmur 55: 22
Wirf auf den HERRN
deine Last, und er wird
dich erhalten.
Psalm 55, 23
Bedenimizdeki hormon dengesizliği olduğunda
korkular ortaya çıkabilir. Yani bazı hormonlar
fazla olduğunda birçok organ daha duyarlı bir
hale gelir. Bu da korkuyu tetikler.
N. gece olmasını hiç sevmiyorum. Çünkü
ağrılarım korkunç derecede fazlalaşıyor,
diyordu. H. ağrılarım bazen o kadar fazla
oluyor ki, arabayla giderken, bazen bir
köprüden uçuver ve bu ağrılardan kurtul,
diyordu. Yani her insanı ağrılar korkunç
derecede yıpratır, hayattan bezdirir.
Ağrılarımız olduğunda, bu bizim yaşamakta
olduğumuzu gösteriyor ve ağrılar bizi birçok
tedbir almaya yöneltiyor. Her zaman
söylediğim gibi, belirli yaştan sonra ne yazık ki,
bedenimizde birçok sorunlar çıkıyor. Ağrı ve
korkular insanı daha da yıpratır, eğer
geleceğini bilmiyorsa. Tanrı‘ya güvenen insan
başka bir açıdan bu dünyadaki yaşama bakar.
Başka deyişle, her durumda gözlerimizi
Tanrı‘ya çevirdiğimizde, bu bizi hem teselli
eder, hem de bize dayanma gücü verir. Çünkü
O’na baktığımızda, yükümüzü de O’na
getirmiş oluyoruz.
PAZAR
Sonntag
10
OCAK
Januar
Korktuğum zaman sana
güvenirim ey Tanrım. Tanrı‘ya,
sözünü övdüğüm Tanrı‘ya
güvenirim, korkmam.
Mezmur 56:3-4
An dem Tag, da ich mich
fürchte - ich, ich vertraue auf
dich. Auf Gott - sein Wort
rühme ich - auf Gott vertraue
ich, ich werde mich nicht
fürchten?
Psalm 56, 4-5
Bedenimizin herhangi bir yerinde ağrı varsa,
bu bizi uyarır ve tedbir almaya iter. Bunun gibi
korku da bizleri, herhangi bir tehlike anında
tedbir almaya yönlendirir. Başka deyişle, korku
insanı ve diğer bütün canlıları gelebilecek olan
tehlikeler karşısında dikkatli olmaya ve tedbir
almaya yöneltir. Korku belirli sınırlar içerisinde
kalırsa, yararlı olur, ama bu sınırlar aşıldığında
insan varlığını, aklını ve sağlığını tehdit eder
duruma gelir. Annem, eve hırsız girebilir
korkusuyla doğru dürüst uyuyamazdı. Bana,
Ali, pencereleri demirlet lütfen deyip duruyordu
ve sonunda onu dinledim pencereleri ve
balkonu bile demirlettim; sonra da annemin
çok rahatladığını gördüm. Bu korku bir tedbir
almamıza neden oldu ve bu iyi bir şeydi. Ama
annem buna rağmen, eve hırsız girebilir
korkusunu sürdürseydi, bu sonunda onu
depresyonlara kadar götürürdü. Ne yazık ki,
birçok insanı ortada doğru dürüst bir tehlike
yokken, korku onları depresyonlara kadar
götürmüştür ve götürmektedir. Önemli olan,
korktuğumuzda kime gideceğimizdir! Davut,
Tanrı‘ya gitti.
PAZARTESİ
Montag
11
OCAK
Januar
Rab diyor: Beni dinleyen
güvenlik içinde yaşayacak,
kötülükten korkusu olmayacak
ve rahat bulacaktır.
Süleyman’ın Özdeyişleri 1: 33
Doch wer auf mich hört, wird
sicher wohnen, kann ruhig
sein vor des Unglücks
Schrecken.
Sprüche 1, 33
das Böse, das Unglück: kötülük
die Sicherheit: güvenlik
Öyle insanlar vardır ki, bir bakteriye
yakalanabilir korkusuyla ellerini günde 30S40
kere yıkarlar. Hatta bu öylesine aşırı bir
duruma gelir ki, kimseyle tokalaşmaz bile. İşte
bu bir takıntı, hastalık halidir. Düşünün bir
kere! Bir insan hep bu korkular içerisinde
yaşarsa, onun hali ne olur! Normal korku insan
için yararlı olabilir, ama aşırılığa kaçıldığında,
bu insanın hayatını cehenneme çevirir.
Psikanaliz, korkuların gerisinde insanın küçük
yaşlarda yaşadığı ama anımsamadığı olumsuz
olaylara bağlı olabileceğini belirtmektedir.
Buna örnek olarak şu olayı verebilirim:
Selda’nın mutfakta olan musluk korkusu
vardır. Ne zaman mutfağa girse bedeni
titremeye başlar. Her keresinde mutfağa
girdiğinde neden korktuğunu bir türlü
anlayamaz. Çünkü çocukken babası annesinin
kafasını musluğa vurmuş, annenin dudağı
parçalanmış ve musluğun başını kan
götürmüştü. Selda bunu kendi gözleriyle
görmüş ve çok korkmuştu. Bu onun
bilinçaltına yerleşmiştir. Kurtulmanın yolu,
Rab’be gitmektir.
SALI
Dienstag
12
OCAK
Januar
RAB tutsakları özgür
eder.
Mezmur 146: 7
Der HERR macht die
Gefangenen frei.
Psalm 146, 7
gefangen: tutsak
frei: özgür
İnsanın küçük yaşlarda yaşadığı kötü, korkunç
ya da korkutucu olayları pek hatırlamaz, ama
bu türden olaylar o insanın varlığında derin
izler bırakır. Fazla yağan yağmurlar sele
dönüşürler. Sel de geçtiği yerlerde derin izler
bırakır. Sel bittikten sonra, selin geçtiği o
yerleri yıllarca görmek mümkündür, yeşillense
bile. Kötü anılar da insanın varlığında derin
izler bırakır. Yaşam normal şartlarda devam
etse bile, yaşanan ve bilinç altına yerleşen o
acı anılara ilişkin herhangi bir şey çağrıştı
yaparsa, insanın kalp atışları hızlanır, onu bir
tedirginlik ya da korku sarar. Ne yazık ki,
birçok insanın yaşamında bu korku, tedirginlik
yıllar boyu sürer; kişi sürekli olarak üzerinde
bir yük hisseder, stres yaşar. Olur olmaz
şeylerde hemen öfkelenir ya da ağlamaya
başlar.
Bu tür olayları yaşayanların Tanrı‘nın önünde
durmalarını, geçmişlerini Rab’be getirmelerini,
her zaman dua yoluyla Rab’be konuşmalarını
öneriyorum. Rab, insanı her tür bağlardan buna korku, kaygı da dahildir - kurtarır ve
özgür eder.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
13
OCAK
Januar
Ey Her Şeye Egemen
RAB, ne mutlu sana
güvenen insana!
Mezmur 84: 12
HERR der Heerscharen!
Glücklich ist der Mensch,
der auf dich vertraut!
Psalm 84, 13
alles: her şey
herrschend, überlegen: egemen
glücklich: mutlu
Rus psikolog Pavlov köpekler üzerinde ilginç
testler yaptı. Aç bir köpeğin önüne et koydu ve
sonra da onlara zil sesini dinletti. Bu deneyi
kerelerce yaptı. Sonra et koymadan zil sesini
dinlettiğinde köpeklerin et görmüş gibi
salyalarının aktığını keşfetti. Freud buna,
şartlı refleks adını verdi. Pavlov başka bir
deneyde köpeklere müzik dinletti, müzikle
birlikte onlara elektrik şoku verdi. Şimdi
köpekler iki refleks arasındadır. Zil sesini
duyduklarında kuyruklarını sallar, ağızlarının
salyaları devreye girer. Ama ne zaman o
müziği dinleseler, hemen kuyruklarını
bacakları arasına koyup korkarak kaçmaya
çalıştılar. Çünkü o müzikle bir şokun
geleceğini öğrenmişlerdi. Bu da köpeklere,
bazı durumlarda ‘çaresiz olduklarını‘ öğretti.
Bu biz insanlar için de geçerlidir. Hayatın
şokları, acıları, felaketleri, hayal kırıklıkları
bizlere çaresizliği öğretebilir. Özellikle insanın
ruhsal alanda dayanacağı, güveneceği yoksa,
yani imanı eksikse, Tanrı‘ya güven yoksa bu
yıkım daha da derin olur. RAB’be iman ve
güven en büyük ilaçtır.
PERŞEMBE
Donnerstag
14
OCAK
Januar
Bilgeliğin kaynağı RAB’dir.
O’nun ağzından bilgi ve anlayış
çıkar. Doğru kişileri başarıya
ulaştırır. Kalkandır dürüst
yaşayanların.
Süleyman’ın Özdeyişleri ı:6-7
Denn der HERR gibt Weisheit.
Aus seinem Mund kommen
Erkenntnis und Verständnis. Er
hält für die Aufrichtigen Hilfe
bereit, ist denen ein Schild, die
in Lauterkeit wandeln,
Sprüche ı, 6-7
İnsan tecrübe yoluyla çaresizliği öğrenir. Buna
‘öğrenilmiş çaresizlik’ deniyor. Peki bu ne
demektir? İnsan yaşamı bir sürü acı ve hayal
kırıklıklarıyla doludur. Eğer insan tüm
çabasına rağmen, bir şeyi değiştiremiyorsa,
sonunda çaresizliği öğreniyor. Örneğin,
Gülşen, severek evlendi. Kocası da kendisi de
devlet dairesinde memurdular. Her şey çok
iyiydi, harika planları vardı. Sonra bir çocukları
da oldu. Ama koca, her geçen gün Gülşen’i
hayal kırıklığına uğratıyordu. Gülşen sürekli
olarak onu değiştirmeye, daha temiz
giyinmeye, düzenli olmaya uğraştıysa da bunu
başaramadı. Sonunda, bu adam değişmez
deyip pes etti. Çünkü istediği sonucu alamadı,
ne yaparsa da alamayacağını gördü ve çaresiz
olduğunu anladı. Böylece Gülşen çaresizliği
öğrendi. Evlilikleri de yürümedi ve sonunda
ayrıldılar. Bugüne kadar da evlenmedi. Bu
örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Hangi alanda
olursa olsun, bir insan kerelerce başarısızlığa
uğrarsa, olaylara ve kendisine olumsuz
bakmaya başlayacaktır. Daha da kötüsü,
kendisinin bir işe yaramadığını, hiçbir zaman
bir şeyi başaramayacağına inanmasıdır. Oysa
bu doğru değil!
CUMA
Freitag
15
OCAK
Januar
Yaptığın her işte Rab’bi an.
O senin yolunu düze
çıkarır.
Süleyman’ın Özdeyişleri 3: 6
Auf all deinen Wegen
erkenne nur ihn, dann
ebnet er selbst deine
Pfade!
Sprüche 3, 6
eben: düz
ebnen: düze çıkarmak
gedenken, sich erinnern: anmak
Uzmanlar öğrenilen çaresizlikleri kanıtlamak
için hayvanlar üzerinde deneyler yaptılar. Bu
deneylerden birini pireler, diğerini fareler
üzerinde yaptılar. Bu deneyler yine aynı
gerçekleri gösterdi. Yapılan deneyde, pireleri
bir kabın içerisine koymuşlar ve kaba hafif bir
elektrik şoku vermişler. Bilindiği gibi, pireler
boylarına göre hesaplandığında en yükseğe
sıçrayabilen hayvandır. Konuldukları kaba şok
verildiğinde, pireler havaya sıçrayarak kaptan
dışarı atlamışlar. Sonra kapların üzerine bir
cam konulmuş. Tekrar şok verilmiş. Havaya
fırlayan pireler kafalarını hep o cam kapağa
vurmuşlar. İlginç bir şekilde pireler sıçrama
yüksekliğini o kapağa kafaları değmeyecek
şekilde ayarlarlar. Sonra kapak kalkar, tekrar
şok verilir, ama pireler artık kaptan dışarıya
fırlamazlar.
Yaşanan olumsuzluklar da insanlara çaresizliği
öğretir. Sonra insan, bu çaresizlikler
karşısında işi şansa, kadere, alınyazısına
bağlayıp yaşamalarını bu olumsuzluklar
içerisinde sürdürmeye çalışırlar.
CUMARTESİ
Samstag
16
OCAK
Januar
RAB korkusu bilgeliğin
temelidir. Akıl Kutsal Olan’ı
tanımaktır.
Süleyman’ın Özdeyişleri 9:10
Die Furcht des HERRN ist der
Weisheit Anfang; und
Erkenntnis des allein Heiligen
ist Einsicht.
Sprüche 9, 10
der Grund, das Fundament: temel
der Verstand: akıl
die Weisheit: bilgelik
Dün de belirttiğim gibi, insanlar yaşadıkları
olumsuz olaylarla çaresizliği öğrenirler.
Uzmanlar bunu hayvanlar üzerinde deneyle
göstermişlerdir. Bugün de farelerle yapılan
deneye bakalım. Farelere önce zil sesi
dinletilir, sonra tansiyonları ölçülür, onların
tansiyonlarında bir değişiklik olmaz, her şey
normal. Daha sonra zil sesiyle birlikte onlara
elektrik akımı da verilir. Bu aşamada onların
kan basınçları oldukça yükselir. Daha sonra zil
sesi verilirken, artık elektrik akımı verilmez.
Ama onlar zil sesini duyduklarında kan
basınçları - tansiyonları - tekrar yükselir. İlk
kez zil sesi dinletildiğinde hiçbir tepki
göstermeyen fareler, daha sonra zil sesi
duyduklarında büyük bir korkuya kapılırlar.
İnsan da yaşadığı olumsuz olaylar karşısında
o korkuyu, çaresizlik düşüncesini öğrenmiş
olur. Bazen ortada hiçbir tehlike yokken insan
neden asansöre binmekten, yükseklikten,
arabaya binmekten korkar, açık alandan,
karanlıktan, yağmurdan, gök gürültüsünden ya
da insanlardan korkar? Herhalde bunların
yanıtını yaşanılan olaylardan kaynaklandığını,
yani öğrenildiğini söyleyebiliriz.
PAZAR
Sonntag
17
OCAK
Januar
Nefret çekişmeyi azdırır.
Sevgi her suçu bağışlar.
Süleyman’ın Özdeyişleri 10:12
Hass erregt Zänkereien,
aber Liebe deckt alle
Vergehen zu.
Sprüche 10, 12
der Hass: nefret
der Zank, der Streit: çekişme
anfachen, erregen: azdırmak
İnsanın hayatta tecrübe ettiği ve yaşadığı
olayları doğru algılaması onun daha özgürce
ve mutlu yaşamasına yardım eder. Yolda ya
da
bir
toplulukta
bir
tanıdığımızı
gördüğümüzde onun bize selam vermemesi
bizi iki şekilde etkiler. Olumsuz olarak
bakıldığında, hemen olumsuz düşünceler
kendini gösterir: O kişi zaten benden
hoşlanmaz. Onun burnu kaf dağında, gururlu,
kendini beğenmiş biri! İşin üzücü tarafı,
olumsuz düşünen insan, o kişiye karşı her
fırsatta bir tepki verir. Olaya olumlu yaklaşan
ise, şöyle yaklaşır: Herhalde beni görmedi. Ya
da belki de bir sorunu vardır. Onu ilk fırsatta
arar, halini ve hatırını sorarım, diye düşünür.
Olumlu yaklaşım, bizi alınganlıklardan kurtarır,
duygularımızın incinmesine izin vermez ve
zorluklar karşısında mücadele etmemize
yardım eder. Bugün olaylara olumlu
yaklaşmanın bizim bağışıklık sistemimizi bile
güçlendirdiği biliniyor. Yani olumlu yaklaşmak,
sağlık açısından da bize yardım eder.
PAZARTESİ
Montag
18
OCAK
Januar
RAB korkusu bilgeliğin
temelidir. Akıl Kutsal olanı
tanımaktır.
Süleyman’ın Özdeyişleri 9:10
Die Furcht des HERRN ist der
Weisheit Anfang; und
Erkenntnis des allein Heiligen
ist Einsicht.
Sprüche 9, 10
die Furcht: korku
heilig: kutsal
der Heilige: kutsal Olan
kennen: tanımak
İnsanoğluna verilen en büyük armağanın
insan beyni olduğunu söyleyebiliriz. İnsanı
yöneten, seçebilme, ayırt edebilme,
öğrenme, karar verme yeteneğini sağlayan
beyindir. Duygularımızı, düşüncelerimizi
yöneten yine beynimizdir. Akciğer dediğimde
hemen aklımıza oksijen gelir. Kalp
dediğimde, yaşayabilmemiz için kan
pompalayan bir organ gelir. Mide,
bağırsaklar, kaslar hep bizim yaşamamızı
sağlayan organlardır. Ama bunların tümünü
yöneten ise beyindir. Beynimiz sadece
bunları yönetmekle kalmaz, beynimiz
anlamamızı, hatırlamamızı, sevincimizi,
üzüntümüzü, kaygı ve korkularımızı da idare
eden bir organdır. Gerçekten de 1.5 kilo bile
olmayan beynimizin muazzam kapasitesi
vardır. Ve beynimizin her bir bölgesinin ayrı
ayrı görevleri vardır. Örneğin, beynimizin sağ
ve sol şakak bölgeleri, duygularımızı,
korkularımızı yönetmektedir. Yani, tüm
duygularımızın ifade edilmesinde rol
oynayan bölge başımızın şakak bölgesidir.
SALI
Dienstag
19
OCAK
Januar
Bilgeliği ve aklı sahiplen.
Söylediklerimi unutma, onlardan
sapma. Bilgelikten ayrılma, o
seni korur. Sev onu, seni gözetir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 4:5-6
Erwirb dir Weisheit, erwirb
Verstand, vergiß sie nicht! Und
weiche nicht von den Reden
meines Mundes! Verlaß sie nicht,
so wird sie dich behüten; liebe
sie, so wird sie dich bewahren!
Sprüche 4, 5-6
Duygularımızın ifade edilmesinde rol oynayan
bölge beynimizin yan bölgeleridir, dedim.
Beynimizin sağ tarafı sanatsal işleri düzenler,
yani resim, müzik gibi. Sol tarafı ise, konuşma,
düşünme,
hesaplama
gibi
durumları
yönetmektedir.
Beynin
ön
bölgesi
düşüncelerimizi, şakak bölgesi duygu ve
belleğimizi, yan bölge, kas hareketlerini, arka
bölge de görmeyi yönlendirir. Dengemizi
sağlayan da beyinciktir.
Korkularımız, öfkelenmemiz, güvensizliğimiz
ya da kıskançlığımız beynimizin elektriksel ve
kimyasal
değişmesinden
oluşmaktadır.
Beynimizde bulunan nöron hücresi, beynimizin
temel taşı olarak kabul edilir ve insan
beyninde 140 milyar civarında hücre olduğu
söyleniyor. Bu da bize, beynimizin harika
kapasitesini gösteriyor ki, insan günaha
düştükten sonra, beynin sadece çok küçük bir
kesimini kullanabiliyor. Buna rağmen Tanrı‘nın
verdiği bu harika organ sayesinde bugünkü
teknik düzeye çıkabilmişiz. Ama ne yazık ki,
insan bu beynini kötü işler, eylemler için
kullanmaktadır.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
20
OCAK
Januar
RAB’be güven, iyilik yap...
RAB’bin önünde sakin dur,
sabırla bekle.
Mezmur 37:3, 7
Vertraue auf den HERRN
und tue Gutes... Sei still
dem HERRN und harre auf
ihn!
Psalm 37, 3 u. 7
still, ruhig: sakin
das Gute: iyilik
Korkunun gerisinde her zaman kaybetme,
kötü bir şey olacak düşüncesi yatmaktadır.
Emre, ehliyet için imtihana girecekti. Ama
haftalar öncesi onu büyük bir kaygı ve korku
sardı. Aslında korkmasına, kaygılanmasına
gerek yoktu, en kötü ihtimalde kaybedecekti.
Bunu kendisi de söylüyordu; ama yine de
kaygı ve korkusuna engel olamıyordu.
Tanıdığım biri, sürekli işini kaybedecek
korkusuyla yaşıyordu. Sürekli tedirgindi iş
yerinde. Bu tedirginliği de onun dikkatini
dağıtıyordu ve sonunda da korktuğu başına
geldi.
Çünkü
işine
doğru
dürüst
odaklanamıyordu.
Hatırlıyorum, okulu bitirdikten sonra yüz kişilik
bir topluluk önünde konuşma yaptığımda terler
içinde kalmıştım. Bir saat boyunca heyecanımı
hiç yenemedim. Çünkü korkuyordum. Uzun
yıllar boyunca, ne zaman topluluk önüne çıkıp
konuşma yapsam, hep heyecanlanır ve
kaygılanırdım. Bunlar aslında doğal tepkilerdir.
Ama bu aşırıya kaçarsa, yıkıcı olabilir. Böyle
durumlarda
Tanrı
önünde
durarak
sakinleşmeyi de öğrenmeliyiz.
PERŞEMBE
Donnerstag
21
OCAK
Januar
Sevgide korku yoktur. Yetkin
sevgi korkuyu dışarı atar. Çünkü
korkuda işkence vardır. Korkuya
kapılan kişi sevgide yetkinliğe
erişmemiştir.
1 Yuhanna 4:18
Furcht ist nicht in der Liebe,
sondern die vollkommene Liebe
treibt die Furcht aus, denn die
Furcht hat es mit Strafe zu tun.
Wer sich aber fürchtet, ist nicht
vollendet in der Liebe.
1. Johannes 4, 18
Yiyenim, Yalova depreminde misafir olarak
gittiği kuzeninin evinde o depremi yaşadı.
Yıllarca yaşadığı o korkuyu üzerinden
atamadı. En ufak bir deprem söz konusu
olduğunda hemen heyecanlanır, kalbi hızla
atmaya başlardı. Hatta titremeye bile başlardı.
Peki ama aradan bunca yıl geçmesine
rağmen, o korku neden geriye geliyordu?
Beyinde ne tür bir fırtına kopuyor da bu korku
yeniden canlanıyor? Ya da o korku anında
kalbimiz neden o kadar hızlı atmaya başlar?
Dilimiz damağımız neden kupkuru olur?
Beynimiz yaşadığımız iyi ya da kötü olayları
depolar. Aslında duygusal olarak yaşadığımız
olaylar - sevinç, üzüntü, mutluluk, heyecan,
kaygı, acı, elem - bu hayatın olmazsa
olmazıdır. Çünkü insan Aden bahçesinde
günaha düştüğünde gösterdiği ilk tepki
Tanrı‘dan korkup kaçmasıydı. Böylece insan
korkuyu da miras aldı. Korkuda elem, acı işkence vardır, diyor Tanrı Sözü. Oysa yetkin
sevgi korkuyu dışarı atar, diye de okuyoruz
Kutsal Kitap’ta. Sevgide ne kadar büyürsek,
yetkinleşirsek, o oranda da korkudan
kurtuluruz.
CUMA
Freitag
22
OCAK
Januar
Her şeyi RAB’be bırak, O’na
güven, O gerekeni yapar.
Mezmur 37:5
Befiehl dem HERRN deinen
Weg und vertraue auf ihn,
so wird er handeln.
Psalm 37, 5
alles: her şey
lassen, überlassen, verlassen: bırakmak
Korku ve kaygı dereceleri insana göre
değişmektedir. Bazı insanlar daha mantıklı
yaklaşır, sakindir. Yaşadığı olayları oturup
tartar. Bazı insanlar ise daha heyecanlı,
mantıktan daha çok yaşadığı duygularıyla
hareket ederler. Bunda daha önce de
belirttiğim gibi, insan beyninin büyük rolü
vardır. Duygu ve düşüncelerimizi beynimizin
ön bölgesi denetler. Beynimizin iç bölgesi
(beyin kabuğu) duygularımız kabardığı anda
bedenimizin ortaya koyduğu değişiklikleri
kontrol eder. Bunu biraz daha açarsam, bizler
beynimizin kabuğu yoluyla korkularımızı
hissederiz. Beyin kabuğumuzun altındaki
mekanizma, kalp hızımızı artırır. Ağzımızın
kurumasına, kaslarımızın gerilmesine neden
olur.
Heyecan
ve
korkudan
dolayı
terlememizin nedeni de budur.
Olaylara daha sağlıklı yaklaşmak için
sakinleşmek gerekir. İncil buna, ‘sessiz
zaman’ diyor. Yani Tanrı‘nın önüne gelmek,
sakinleşmek ve dua etmek en büyük yardımdır
korkular, kaygılar için.
CUMARTESİ
Samstag
23
OCAK
Januar
Sağduyulu olan canını
sever, aklı izleyen iyilik
bulur.
Süleyman’ın Özdeyişleri 19: 8
Wer Klugheit erwirbt, liebt
seine Seele; wer Einsicht
bewahrt, wird Glück
erlangen.
Sprüche 19, 8
die Seele, das Leben: can
verfolgen: izlemek
Beynimiz bize verilen harika bir organdır.
Bugün dünyanın en hızlı bilgisayarının
saniyede 33000 bilyon işlem yaptığı
söyleniyor ve bu bilgisayarın alanı 7ı0 metre
kareymiş. Böylesine kocaman ve hızlı
çalışan bir bilgisayar, yine de sevgi,
merhamet, korku, özgür iradeye bir anlam
veremez. Ve beynimiz 7ı0 metre kare de
değil, sadece birkaç santimetre kadardır.
Tanrı Adem’i yaratıp Aden bahçesine
koyduğunda, ona, doğada olan hayvanlara
isim vermesini istedi. 3 milyon üzerinde
hayvanın
olduğu
söyleniyor.
İnsan
beynindeki kapasite böylesine harika
olmasına rağmen, günaha düşen insan,
beyninin sadece çok az bir kısmını
kullanabiliyor. Buna rağmen, 80 yaşına
gelen bir insanın beyni, 80 yıldır sürekli
olarak dolduruluyor, ama halen yeterince yer
vardır. İnsan ömrü beş yüz, bin, hatta on
binlerce yıl olsa bile, o beyinde yine de yer
kalır. Bizi böylesine harika yaratan bir
Tanrı‘ya neden bağlanmayalım? Neden
O’nun çizdiği akıl yolundan yürümeyelim?
PAZAR
Sonntag
24
OCAK
Januar
Bilgeliğe ilk adım onu
sahiplenmektir. Bütün
servetine mal olsa bile akla
sahip çık.
Süleyman’ın Özdeyişleri 4: 7
Der Weisheit Anfang ist:
Erwirb dir Weisheit! Und mit
allem, was du erworben hast,
erwirb dir Verstand!
Sprüche 4, 7
der Reichtum: servet
der Besitz: mal
Muazzam bir kapasiteye sahip olan insan
beyni bir buçuk kilo kadardır. Bu küçücük et
parçası olan beynimizin ön kısmı
düşüncelerimizi, yan kısmı kas hareketlerini,
şakak bölgesi ise duygularımızı idare eder,
demiştim. Görmemizi sağlayan ise,
beynimizin arka kısmıdır. Dengemizi
sağlayan da beyinciktir. Beynimizde 140
milyardan fazla sinir vardır, denilmektedir.
Bu sinirler birbirlerine eklenerek bilgiyi
sağlarlar. Bir şeyi görüp idrak etmemizi
sağlayan da bu sinirlerdir. Ellerimize,
ayaklarımıza komut veren de yine bu
sinirlerdir, yani beynimiz. Diyelim ki, sol
omuzum kaşınıyor. Beynim hemen sağ
elime komut gönderir ve sağ elim de
beynimin bu komutuna uyarak gidip sol
omzumu kaşımaya başlar. İşte değerli
okuyucumuz, insanı insan yapan özellik ona
verilen o harika beyindir. Bu beyin
aracılığıyla seçer, yanlışı, doğruyu ayırt
eder, sever, merhamet gösteririz. Aklımızı
kullanarak Tanrı Sözü’nü okuyup anlar, onu
yüreğimize alarak iman ederiz.
PAZARTESİ
Montag
25
OCAK
Januar
Doğru kişi imanla
yaşayacaktır.
İbraniler 10:38
Mein Gerechter aber
wird aus Glauben leben.
Hebräer 10, 38
der Glaube: iman
gerecht, richtig: doğru
leben: yaşamak
Beynin harikalığından, kapasitesinden söz
ederken, onun yapmadığı bazı faktörler de
vardır. Herhangi bir korku ya da kaygı anında
hızla atan kalbimize beynimiz, sakin ol,
korkacak bir şey yok, diyemiyor. Ya da bunu
söylüyorsa bile, kalp onu dinlemiyor.
Heyecandan dolayı terliyorsak, bu terleme işi
de
beynin
söylediklerini
dinlemez.
Bedenimizde bulunan tüm kas sistemi
beynimizin denetimi altındadır. Ancak herhangi
bir hastalık ya da felç anı hariç.
Bedenimizin otonom sinir sistemi var ki, bu
sinir sistemi kalbimizi, akciğerimizi, salgı
bezlerimizi, damarlarımız yönetir. Otonom sinir
sistemi biraz özgür çalışır. Bu nedenle de bir
korku anında bu otonom sistem kalbimizin
hızlı
atmasına,
tükürük
salgılarının
kesilmesine neden olur.
Beynimizin bu kadar harika olmasına rağmen,
bizi sakinliğe getiren, korku ve kaygılardan
kurtaran imandır; iman yaşamında Tanrı
Sözü’nü okumak ve dua hayatıdır. Akıl, yürek,
iman birlikte yürürse o yaşamda esenlik ve
barış var demektir.
SALI
Dienstag
26
OCAK
Januar
Kötü günler gelmeden, onlardan zevk
almıyorum diyeceğin yıllar
yaklaşmadan, güneş, ışık, ay ve yıldızlar
kararmadan... gençlik günlerinde seni
yaratanı hatırla.
Vaiz 1ı:1Sı
Und denke an deinen Schöpfer in den
Tagen deiner Jugendzeit, bevor die
Tage des Übels kommen und die Jahre
herannahen, von denen du sagen wirst:
Ich habe kein Gefallen an ihnen! - bevor
sich verfinstern die Sonne und das
Licht, der Mond und die Sterne ...
Prediger 1ı, 1Sı
Bu dünyadan göç ettikten sonra ruhumuz
nereye gidecek? Bedenimizi bu dünyadan
aldık ve bu dünyada bırakacağız. Çıplak
geldik, çıplak gideceğiz. Bu dünyaya hiçbir şey
getirmedik, hiçbir şey de götüremeyeceğiz.
Asıl soru şudur: Öz varlığımız olan ruhumuz
nereye gidecek?
Gideceğimiz yönü, daha ölmeden önce
bilmemiz gerekir. Ölümden sonra başkalarının
bizim için edeceği dualar, sis misali havada
kaybolup gider. Günah zaten birçok kişinin
yürüdüğü yönü belirlemiş durumda! Çoğu,
uçuruma doğru gidiyor!
Yaşamımızda önemsemediğimiz kötü bir
alışkanlığımız, bizim hem beden hem de ruh
sağlığımızı bozar; kalbimizin ve ruhumuzun iyi
çalışmasını engeller. Alkol, sigara ya da
uyuşturucu kullananlar çabuk yıpranır.
Tanrı‘dan ruhsal gıda almamak, günaha
direnmeyi engeller. Evet, yaşam boyu tonlarca
kan pompalayan kalbimiz aslında en fazla da
günahla yıpranır.
AO kadar kalbimi kırdı ki“ deriz. Kalbimiz
hassastır, çabuk kırılır. Kalp kırmak yerine
kalp onaralım. En ufak günahı bile
küçümsemeyelim.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
27
OCAK
Januar
Ben bedenin gereksiz isteklerine bağlıyım
(günaha satılmış köleyim), ne yaptığımı
kendim de bilmiyorum. Çünkü yapmak
istediğimi yapmıyorum; tersine, nefret
ettiğim ne ise onu yapıyorum... İçimde
iyiyi yapmaya istek var, ama güç yoktur.
Ne zavallı insanım! Ölüme götüren bu
bedenden beni kim kurtaracak?
Romalılar 7: 14,15,ı1,ı4
Ich aber bin fleischlich, unter die Sünde
verkauft; denn was ich vollbringe,
erkenne ich nicht; denn nicht, was ich
will, das tue ich, sondern was ich hasse,
das übe ich aus ...
Römer 7, 14.15.ı1.ı4
Yaşam boyu kim bilir kaç kere, AYaptıklarıma
çok pişmanım“ gibi sözler söylemişizdir. Yanlış
bir karar veririz, birisini incitiriz, kalp kırarız.
Sonra da şayet körleşmemişse, sessiz kalmış
vicdanımız ağzımızı açtırır ve pişman
olduğumuzu belirtiriz. Ama çoğu kez
pişmanlık, durumu değiştirmez; yine aynısını
yaparız ve kötü bir dairenin etrafında döner
dururuz.
Kendi hatalarımızı, günahlarımızı bilmemize
rağmen aynı şeyleri yapanları yargılarız, değil
mi? Böylece kendi suçumuzu örtbas etmeye
çalışırız.
Yine Kutsal Kitap’a bakalım: ABu gibi şeyleri
yapanları yargılayan ama aynısını yapan ey
adam, Tanrı‘nın yargısından kaçacağını mı
sanıyorsun? Tanrı‘nın iyiliğinin seni tövbeye
yönelttiğini bilmeyerek O’nun sınırsız iyiliğini,
hoşgörüsünü ve sabrını hor mu görüyorsun?“
Tanrı‘nın amacı bizleri tövbeye çağırmaktır.
Gerçek tövbe insanın yüreğini değiştirir,
günahlara karşı bir tiksinti yaratır. Tanrı bize
günahlı durumumuzu gösterdiğinde bahaneler
arayıp kaçmayalım. Yaratıcımız günahın ne
kadar öldürücü olduğunu gösterip bizleri
tövbeye çağırıyor.
PERŞEMBE
Donnerstag
28
OCAK
Januar
Birbirinize karşı sabırlı davranın;
birinin öbürüne karşı bir
yakınması varsa, birbirinizi
bağışlayın. Tıpkı RAB’bin sizleri
bağışladığı gibi, siz de
bağışlayın.
Koloseliler 3:13
Ertragt einander und vergebt
euch gegenseitig, wenn einer
Klage gegen den anderen hat;
wie auch der Herr euch vergeben
hat, so auch ihr!
Kolosser 3, 13
Erkan diyor ki, AÇocukken bizi terk edip
annemin ve benim büyük zorluklar içinde
yaşamamıza neden olan babama karşı içimde
büyük bir kin vardı. Yaşlanmama rağmen
halen yüreğimde babama karşı öfke
besliyordum. Bu da beni her keresinde üzüyor,
vicdanımı rahatsız ediyordu. Babam bu
dünyadan çoktan göç edip gitmesine rağmen
bu
öfke,
affetmeme
ilettinden
kurtulamamıştım. Geç de olsa aklım başıma
geldi. Öfkenin Tanrı Sözü’ne göre asla doğru
olmadığını gördüm. Aslında bunu biliyordum,
ama görmek istemiyordum. Sonunda Rab
yardım etti ve babamı affedebildim. Affetmenin
verdiği o huzuru, o özgürlüğü size anlatamam!
Senin
durumun
nasıl?
Öfkelendiğin,
affetmediğin insanları göz önüne getir. Öfke
duyduğun, affedemediğin kişiler için Rab’den
yardım dile. O, sana da yüreğinin gerçek
durumunu gösterecektir. Buna sakın direnme,
tersine alçakgönüllülükle boyun eğ. O zaman
Tanrı‘nın
bereketi
ve
esenliği
seni
dolduracaktır. Gerçekten de affeden yürek,
huzuru bulur.
CUMA
Freitag
29
OCAK
Januar
Yürek her şeyden daha
aldatıcıdır ve çok çürüktür,
onu kim anlayabilir?
Yeremya 17:9
Trügerisch ist das Herz,
mehr als alles, und
unheilbar ist es. Wer kennt
sich mit ihm aus?
Jeremia 17, 9
betrügen: aldatmak
trügerisch: aldatıcı
Geçmişte her birimizi utandıran işlediğimiz bir
çok hata ve günah vardır. Tarihe baktığımızda
her ulusun utanılacak kötü şeyler yaptığını
görmekteyiz ve halen de yirmi birinci
yüzyılımızda bu kötülükler devam ediyor.
Çünkü o kötülüğün, günahın merkezi insanın
yüreğidir. İnsanın yüreği değişmezse, o
yürekte Tanrı oturmazsa, bu kötülükler zinciri
devam edecektir. Bugün de olan budur.
ASuçlu benim, kabahat bizdeydi“ diyen kimse
yok! Nedense suç her zaman başkasında!
Diğeri suç işlemiştir, ben değil; diğerleri yalan
söylemiştir, biz değil.
Bu, inanç için de geçerlidir. Tanrı‘ya, ABen günahsızım, suç bende değil“ deyip kendini haklı
çıkarmaya çalışan kişi, her şeyi gören Tanrı önünde suçlu çıkar. ABen günahlıyım, ya Rab,
beni affet...“ diyen kişi ise Tanrı önünde merhamet bulur. Kutsal Tanrı önünde herkes zavallı durumdadır. Herkes günah işledi ve işlemekte! Ailesine bağlı ve onları gerçekten seven, Tanrı‘yı tüm yüreğiyle seven, komşusunu
kendi gibi seven, düşmanı için hayır dua eden,
barıştan yana olan kaç kişi tanıyoruz? Tanrı‘nın huzuruna hangi yüzle çıkacağız?
Sormamız gerekenler de budur.
CUMARTESİ
Samstag
30
OCAK
Januar
Şimdiki çağın gidişine uymayın.
Tersine, anlayışınızın, yenilenmesiyle
büsbütün değiştirilmiş insanlar olun.
Öyle ki, Tanrı‘nın istemini, neyin
yararlı, beğenilir, yetkin olduğunu
öğrenin.
Romalılar 1ı: ı
Und seid nicht gleichförmig dieser
Welt, sondern werdet verwandelt
durch die Erneuerung des Sinnes,
dass ihr prüfen mögt, was der Wille
Gottes ist: das Gute und
Wohlgefällige und Vollkommene.
Römer 1ı, ı
Ben günahlıyım ve Tanrı‘nın vereceği cezayı
hak ettim. Yüreğim ve düşüncelerim Tanrı‘yı
hoşnut etmeyen şeylerle dolu. Ama yine de
kutsal olmayı arzuluyorum. Mesih benim için
de öldü. Benim için de çarmıha çivilendi.
Benim hak ettiğim cezayı O üzerine aldı.
O’nun döktüğü kan tüm günahlarımı temizler
ve Tanrı önünde beni temize çıkarır. Bu
nedenle güvendeyim, çünkü diri bir umutla
yaşıyorum. Tanrı her birimize yardım etsin
ki, O’na yaraşan bir yaşam yaşayabilelim.
Mesih imanlıları bir arada tapınır, ilahilerle
Tanrı‘yı över ve dua ederler. Herkes Rab’de
kardeştir. Bu, yürekler ancak Rab’be
verilince ve bu yolla da o yürekler
temizlenince insanın düşünceleri arınır ve bu
davranışlarımızı etkiler. Tanrı Sözü de bize
şöyle der: ABu çağın gidişine uymayın,
Tanrı‘nın iyi, hoş ve mükemmel isteğinin ne
olduğunu ayırt etmek için düşüncenizin
yenilenmesiyle
büsbütün
değiştirilmiş
insanlar olun“ (Rom.1ı:ı).
PAZAR
Sonntag
31
OCAK
Januar
Tanrın Rab’bi tüm yüreğinle, tüm
canınla, tüm gücünle ve tüm
anlayışınla seveceksin.
Komşunu da kendini gibi
seveceksin.
Luka 10:ı7
Du sollst den Herrn, deinen Gott,
lieben aus deinem ganzen
Herzen und mit deiner ganzen
Seele und mit deiner ganzen
Kraft und mit deinem ganzen
Verstand und deinen Nächsten
wie dich selbst.
Lukas 10, ı7
Okuduğumuz ayetteki buyrukta iki kere sevgi
sözü geçer. Komşu iyi de olabilir, kötü de!
AEv alma komşu al“ sözü ne kadar da doğru
bir atasözü! Tanrı, AKomşunu kendin gibi
sev“ diyor. Yani, komşun kim olursa olsun
seveceksin.
Komşu
derken,
yalnız
yanımızdaki evde yaşayanlar aklımıza
gelmesin. Eşimiz, çocuklarımız, iş yerindeki
çalışanlar, bize ihtiyacı olanların tümü bizim
komşularımızdır.
Peki sınırlarımıza bitişik komşu devletler
bizim komşumuz değil mi? Günümüzde
sevgiden yoksun bir ortamda yaşıyoruz. Peki
kendi evimizdekilerle geçinebiliyor muyuz?
İş yerimizdekilerle, yan komşumuzla, komşu
uluslarla aramız açık değil mi? Sevgiden
uzak olunca geçimsizlik, hır gür, kavga ve
savaş sürüp gider. Şu kısacık ömrümüzde
Tanrı‘nın sözlerini öğrenip onlara uyalım ve
yaşamımızda uygulayalım. Tanrı‘dan güç,
teselli, sabır ve bilgelik dileyelim.
PAZARTESİ
Montag
1
ŞUBAT
Februar
Bizim vatanımız göklerdedir.
Oradan kurtarıcıyı, Rab İsa
Mesih’i bekliyoruz.
Filipililer 3:20
Denn unser Bürgerrecht ist
in den Himmeln, von woher
wir auch den Herrn Jesus
Christus als Retter erwarten.
Philipper 3, 20
das Heimatland: vatan
Benim adım Ali Yazar, 1953’de doğdum.
Türküm ve dünyadaki vatanım Türkiye.
Vatanımı ve oradaki insanları seviyorum.
Diğer ulusların insanlarını da. İlk kez 1971
yılında Almanya’ya geldim. Bir arayış
içindeydim, derken Almanya ikinci vatanım
oldu. Ama bu dünyadaki hayatımın geçici
olduğunu görüyordum. Hayatımın göçebe
çadırlara benzediğini, er geç bir gün bu
dünyadan göçüp gideceğimi biliyordum.
Öyleyse neydi önemli olan benim için? Bu
arayış içerisinde asıl vatandaşlığımı buldum:
1974 yılında Göksel vatanın vatandaşı oldum.
Bu vatanın diğer adı, ‘Tanrı Egemenliği’dir.
Tanrı‘nın sonsuzluk boyunca egemen olduğu
yer! Orada açlık, susuzluk, ağlayış, haksızlık,
adaletsizlik, elem, kin, nefret, intikam, ölmek
ve öldürmek yok. Orada esenlik, kutsal sevgi,
sevinç, güzellik ve iyilik var. Bu göksel vatanın
vatandaşı olduktan sonra bunları daha bu
yaşamdayken uygulamaya ve yaşamaya
çalışıyorum.
Sonsuz yaşam güvenliğine sahip olan herkes
bu tanıklığı verebilir, vermeli de. Rab’be iman
edersen, bu güvenliğe sen de sahip olacaksın.
SALI
Dienstag
ı
ŞUBAT
Februar
Ey göklerdeki Babamız! Senin
adın kutsansın, hükümranlığın
gelsin. Gökte olduğu gibi,
yeryüzünde de istemin
uygulansın.
Matta 6: 9-10
Betet ihr nun so: Unser Vater,
der du bist in den Himmeln,
geheiligt werde dein Name; dein
Reich komme; dein Wille
geschehe, wie im Himmel so
auch auf Erden!
Matthäus 6, 9-10
İsa Mesih dua ederken, Tanrı‘ya AGöksel
Baba“ diye seslendiğinde, din adamları bunu
küfür saymışlardı. İsa Mesih’in Tanrı ile olan
ilişkisi, tam olarak anlaşabilen, birbirini kutsal
bir sevgi ile seven Baba - Oğul ilişkisiydi.
Tanrımız’a AGöksel Baba“ diyemiyorsak,
yarattığı insanları da Akardeş“ olarak
göremeyiz. Karşımızdakileri kardeş olarak
görmek ve sevgi bağıyla onlara hizmet etmek,
el ele vererek çalışmak, dünya esenliği için
çabalamak ne yüce bir görev! Eğer
karşımızdakini kardeş ve Tanrı‘nın sevdiği bir
kul, insan olarak göremiyorsak, onu düşman
olarak görmeye başlarız. O, bizim taraftan
değildir, bize ne ondan, ne hali varsa görsün
deriz. O kimse için dua etmeyi bile
düşünmeyiz. Dost olarak nitelediğimiz
kimseler, yalnız bize ait olandır, bizim gibi
düşünendir. Geçmişte nice karanlık günler
yaşamadık mı? Sağ-sol, dindar-ateist, gâvur
diye gruplara ayrıldık ve halen de ayırıyoruz.
Oysa tek bir yaratıcımız var. Tanrı her birimizi
yarattı. Bir tek Göksel Babamız var. İsa Mesih
canını vererek bizi ne kadar sevdiğini
kanıtladı. Mesih, sevinç ve şükran dolu bir
yürekle yaşamamızı istiyor.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
3
ŞUBAT
Februar
Tanrı dünyayı o denli sevdi ki,
biricik Oğlu’nu verdi. Öyle ki, her
kim O’na iman ederse yok
olmasın, sonsuz yaşama
kavuşsun.
Yuhanna 3:16
Denn so hat Gott die Welt
geliebt, dass er seinen
eingeborenen Sohn gab, damit
jeder, der an ihn glaubt, nicht
verloren geht, sondern ewiges
Leben hat.
Johannes 3, 16
Türkiye’ye gittiğimde bir kahvede oturup gelip
geçenleri seyretmeyi, onların yüzlerine bakıp
durumlarını anlamaya çalışmayı çok severim.
Genelde çok az sevinçli, huzurlu bir yüz
görebiliyorum. İnsanlar sevinmek, gülebilmek,
eğlenebilmek için kulüp ya da kahvelerde
zaman geçiriyor. Bazıları çoluk çocuğunun
rızkını kumar masalarında harcıyor. Şans
oyunlarında paraları har vurup harman
savuranların sayısı hiç de az değildir. Biraz
olsun eğlenmek, gülebilmek için insanoğlu
neler yapmıyor ki!
Günümüzde insanlarımız arasında yüzü
gülene rastlamak artık zor! İnsanlar sanki artık
bayramdan bayrama birbirlerine gülümser
oldular. Günlük yaşamda suratlarımızı asar,
dertlenir, suçu da kambur feleğe atarız. AAh
felek, kimine karpuz yedirir, kimine kelek.“
Zengin misiniz, kendinizi fakir sayın. Fakir
misiniz, kendinizi zengin sayın. Üzgün
müsünüz, teselli olun. Çünkü bizleri yaratan
AGöksel Baba“, hepimizi seviyor. O seni de
seviyor. İşte insanın yüreğine gerçek esenliği,
sevinci veren bu eşsiz sevgidir.
PERŞEMBE
Donnerstag
4
ŞUBAT
Februar
Gururun ardından yıkım,
kibirli ruhun ardından da
düşüş gelir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 16:18
Vor dem Verderben
kommt Stolz, und
Hochmut vor dem Fall.
Sprüche 16, 18
der Stolz: gurur
das Verderben: yıkım
İsa Mesih gösterişli insanlara, gösterişli
dualara,
gösterişli
binalara
ya
da
ibadethanelere önem vermedi, Mesih gösterişli
ve gururlu kişileri payladı. O’nun için kendini
alçaltmak, yani alçakgönüllü olmak, kendini
yükseltmek demekti. İsa, kendini beğenmişliği
hiçe sayarak şöyle dedi: ADikkat edin,
yapacağınız doğru işleri gösteriş için insanların
gözü önünde yapmayın... Sadaka verdiğiniz
zaman sol eliniz sağ elinizin ne yaptığını
bilmesin.“
İnsanlar yardıma ihtiyaç duyan bir kuruma
yardım ettiğinde bunun herkes tarafından
bilinmesini ister, yani yapılan yardımlar davulla
zurnayla duyurulur. Bu da onun ruhunu okşar.
Oysa İsa bunun tam tersini öğretiyor. Gurura,
gösterişe, kendini beğenmişliğe asla yer
vermez.
İsa Mesih dua konusunda da benzer bir
uyarıda bulundu: ADua ettiğinizde putperestler
gibi boş sözler tekrarlayıp durmayın. Onlar söz
kalabalığıyla seslerini duyurabileceklerini
sanırlar, siz onlara benzemeyin.“ Ne
yaparsanız yapın, bunu yürekten yapın ve
kimsenin de bilmesine gerek yok.
CUMA
Freitag
5
ŞUBAT
Februar
Yeryüzündeki değil,
gökteki değerleri
düşünün.
Koloseliler 3: 2
Sinnt auf das, was
droben ist, nicht auf das,
was auf der Erde ist!
Kolosser 3, 2
sinnen, nachdenken: düşünmek
Elçi Pavlus, imanlıların gözlerini gökteki
değerlere çeviriyor. Yücelerdeki değerleri
düşünün, onları isteyin ve o göksel değerleri
arayın, diyor. Çünkü yeryüzündeki değerler
eninde sonunda yok olacaklardır. Hatta,
Süleyman peygamberin yaptırdığı o görkemli
tapınağın bile bir gün yok olup gideceğini İsa
Mesih söyledi ve gerçekten de Romalılar, 70
yılında Yeruşalim’e girip o tapınağı yerle bir
ettiler.
Değerli dostum, bugün güvendiğimiz,
dayandığımız, övündüğümüz her şey bir gün
geçip gidecek, ateşle yok olacak. İnancımızla
da övünmeyelim, çünkü bu da Tanrı‘nın bir
inayetidir. Bakın İncil’de ne yazılı: Aİman
yoluyla, inayetle kurtuldunuz. Bu sizin
başarınız değil, Tanrı‘nın armağanıdır. Kimse
övünmesin diye iyi işlerin sonucu değildir...
Övünen Rab ile övünsün!“
Bugün senin güvendiğin değerler kalıcı
değerler mi, yoksa geçici şeyler midir? Eğer
umudunu bu dünyadaki mala mülke
bağladıysan, bunların yakında yok olacağını
biliyor musun? Oysa göksel değerlere
sarılmalıyız. Bu göksel değerler kalıcı ve
sonsuzdur.
CUMARTESİ
Samstag
6
ŞUBAT
Februar
Ahmak insanın yolu kendi
gözünde doğrudur, ama
hikmetli adam öğüt dinler.
Süleyman’ın Özdeyişleri 12: 15
Der Weg des Narren
erscheint in seinen
eigenen Augen recht, der
Weise aber hört auf Rat.
Sprüche 12, 15
der Narr: ahmak
Her ulusun iyi ve kötü yönleri vardır. Yine her
ulusun başka yörelere ve uluslara karşı ön
yargıları vardır. Birisiyle tanıştığımızda ilk önce
nereli olduğunu sorarız. Geldiği yöreye ya da
ulusa göre hemen bir damga yapıştırırız. Kişiyi
tanımasak
bile
onu
ulusuna
göre
değerlendiririz. Örneğin, halkımız arasında
İskoçlular’a ilişkin ön yargılar vardır. Onları
cimrilikle suçlarız. Almanlar’ı çalışkan ve dakik
olmalarıyla överiz, ama soğukturlar diye de
damgayı basarız. İtalyanlar, İspanyollar,
Fransızlar ya da başka ülkelere ilişkin de
başka sözler ve yargılarımız vardır. Gençlik
yıllarımda bizlere ilişkin şöyle deniyordu:
ABugün git yarın gel!“ Ya da kısa yoldan
köşeyi dönmek.
Tüm bu olumsuzluklar Adem ile Havva’nın
günaha düşmesiyle başladı. Günah ve onun
getirdiği kötülükler bizim kanımıza işlemiş
ruhsal bir mikroptur! Ruhumuz, canımız bu
günahların cezasını çeker. Pek çok hastalığın
nedeni, günahın sonucudur; bugün bunu
herkes biliyor, ama kimse Rab’bin Sözünü
dinleyip günahlı yollarından dönmüyor.
Hikmetli insan Tanrı‘nın Sözünü dinler ve O’na
itaat eder.
PAZAR
Sonntag
7
ŞUBAT
Februar
Taşıdığınız umut sizlere
sevinç versin. Çektiğiniz
acılara katlanın, sürekli dua
edin!
Romalılar 1ı: 1ı
In Hoffnung freut euch; in
Bedrängnis harrt aus; im
Gebet haltet an.
Römer 12, 12
ausharren, aushalten: katlamak
beständig: sürekli
beten: dua etmek
Bir gün ufak bir sorundan dolayı hastaneye
yatmıştım. Benim odaya yaşlı bir adam
getirdiler. Ona dokunamıyorlardı, çünkü her
dokunuş ona çok acı veriyordu. Yalnız kalınca
yanına gidip kendisiyle sohbet etmeye
çalıştım. Birden ağladı. Umutsuz ve çok üzgün
bir şekilde, herhalde bu hastaneden sağ
çıkmayacağım, dedi. Kendisine, İsa’dan söz
ettim. İsa’nın kendisini sevdiğini, O’na iman
ederse sonsuz bir yaşamı olacağını
söylediğimde, bir umutla gözümün içine baktı.
Hayatımda o kadar çok yanlışlar yaptım ki,
acaba halen İsa beni kabul eder mi? Benim
için gerçekten bir umut var mı? diye sordu.
İsa’yı çarmıha çaktıklarında, o çarmıhta iki de
haydut vardı. Onlardan bir tanesi, İsa’ya
seslendi ve egemenliğinde beni hatırla, dedi.
İsa da ona, bugün benimle birlikte cennete
olacaksın dediğini ona anlattığımda, birden
gözlerinde bir umut belirdi. Dua edelim mi diye
sorduğumda, bunu kabul etti. Ben dua
ettiğimde, o ağlıyordu!
İnsanın her zaman cesaretlendirilmeye ihtiyacı
vardır. Rab’bin Sözü bize o sağlam umudu
veriyor.
PAZARTESİ
Montag
8
ŞUBAT
Februar
Günahlarımızdan ötürü O
yaralandı, esenliğimiz için olan
ceza O’nun üzerine indi ve O’nun
bereleriyle biz şifa bulduk.
Yeşaya 53:5
Doch er war durchbohrt um
unserer Vergehen willen,
zerschlagen um unserer Sünden
willen. Die Strafe lag auf ihm zu
unserm Frieden, und durch seine
Striemen ist uns Heilung
geworden.
Jesaja 53, 5
Bir gün bir telefon aldım. Adımı söyledim ve
hemen bir özür dilendi ve telefon kapandı.
Arka arkaya iki kere daha telefon etti. Üç kez
yanlışlıkla benim numaramı çevirmen
herhalde normal bir şey değil, dedim. Birisini
arıyordu ve ondan sonra da intihar edecekti.
Tanrı buna izin vermedi deyince, hıçkırıklarla
ağlamaya başladı. Sonra biraz sakinleşti. Ona
Mesih imanlısı bir vaiz olduğumu söyleyince
tekrar çok şaşırdı. Hayatında büyük hatalar
yapmış ve birkaç kere çocuk aldırmıştı. Vicdan
azabına artık dayanamıyordu. Mesih’in onu
sevdiğini, kendisine giderse tamamen
bağışlanacağını söyledim. Sonra teşekkür
edip telefonu kapattı.
Günümüzde de birçok insan yaptıkları hatalar
nedeniyle vicdan azabı çekerler. Birçok insan
fiziki suç işler, yakalanır cezaevine atılır. Biliyor
musunuz Mesih, hem cezaevindekilere hem
de dışarıda olanlara AGenel af“ ilan etti. İncil,
‘Müjde’ demektir ve ‘günahlardan af anlamına
gelir. Bugün de günahlarınız ne olursa olsun af
bulabilirsiniz, hem de yüzde yüz. Bunu İsa
mümkün kılmaktadır.
SALI
Dienstag
9
ŞUBAT
Februar
Doğruların ışığı parlak
yanar, kötülerin çırası
söner.
Süleyman’ın Özdeyişleri 13: 9
Das Licht der Gerechten
brennt fröhlich, aber die
Leuchte der Gottlosen
erlischt.
Sprüche 13, 9
brennen: yanmak
die Leuchte, die Fackel: çıra
Temizliğe pek önem verilmeyen evlerde
karınca, pire, hamam böceği ve örümcek gibi
haşaratlar cirit atar. Bunlarla savaşılmazsa,
taşıdıkları mikrop ya da neden oldukları
hastalıklar hem eve hem de evde yaşayanlara
zarar verir. Bunlarla başa çıkmak ve evi
temizlemek için her türlü şey icat edilmiştir.
Bedenimiz, canımız ve ruhumuz da yaşam
boyu verdiğimiz yanlış kararlar, yaptığımız
hatalar ve günahlarla pislenmiş durumdadır.
Bazen bunlar o denli çoğalır ki hastalıklar ve
psikolojik rahatsızlıklar sonucu yaşamlarımız
tehlikeye girer. Dikkat edip çaresine
bakmazsak, ölüm kapımızı çalar. Günah
işlemeye alışmış kişiler eninde sonunda
vicdanlarını ve ruhlarını karartırlar.
İsa Mesih şöyle der: ABen dünyanın ışığıyım.
Benim ardımdan gelen, asla karanlıkta
yürümez, yaşam ışığına sahip olur... Işığa
sahipken yürüyün ki karanlık üzerinize
basmasın. Karanlıkta yürüyen nereye gittiğini
bilmez. Işığa sahipken Işığa iman edin ki, Işık
çocukları olasınız“ (Yu.12).
ÇARŞAMBA
Mittwoch
10
ŞUBAT
Februar
Doğruların umudu onu
sevindirir. Kötülerin
beklentileriyse boşa çıkar.
Süleyman’ın Özdeyişleri 10: 28
Das Warten der Gerechten
führt zur Freude, aber die
Hoffnung der Gottlosen
wird zunichte.
Sprüche 10, 28
gerecht: doğru
die Erwartung: beklenti
Adamın biri çok uzaklardan atalarının mezarını
bulup ziyaret etmeye gelir. Kendisi seksen
yaşlarındadır
ve
yürümekte
güçlük
çekmektedir. Yarın öbür gün onun da gideceği
yer aynı mezarlık! Arayarak dedesinin
mezarını bulur ve sevincini başka biriyle
paylaşır. Ama şunu da eklemeyi unutmaz:
AYüz bin dolar kazansaydım, daha mutlu
olurdum!“
Çok uzaklardan gelen bu zavallı ihtiyar, parayı
atalarından üstün tutuyordu. Biz de
atalarımızla, paramızla, varlığımızla övünürüz.
Kim ve hangi ulus yapmaz ki bunu!
Kazandıkları, fethettikleri yerlerle övünürler.
Ama insanın kazandıkları, fethettikleri hep
tarih oldu, değil mi?
Şimdi sormamız gereken asıl soru şu: AŞu
anda neyiz? Yarınlarımız, geleceğimiz nasıl
olacak? Nereye gidiyoruz?“ Atalarımızla
övündüğümüz kadar, acaba şu anda bizlere
sağlık veren, bizleri koruyan ve seven yüce
Tanrı‘yla da övünüyor muyuz?
Tanrı her şeyden önce O’na tapınmamızı,
O’nu övmemizi, O’nu sevmemizi ve aynı
zamanda O’nun yarattığı insanları da sevip
onlara yardım elini uzatmamızı ister.
PERŞEMBE
Donnerstag
11
ŞUBAT
Februar
Göklerdeki Babamız! Adın
kutsansın, hükümranlığın
gelsin. Gökte olduğu gibi, yerde
de istemin uygulansın.
Matta 6: 9-10
Unser Vater, der du bist in den
Himmeln, geheiligt werde dein
Name; dein Reich komme; dein
Wille geschehe, wie im Himmel
so auch auf Erden!
Matthäus 6, 9-10
İncil, Aİlk önce Tanrı‘nın Egemenliği’nin ve
doğruluğunun ardından gidin“ der. Tanrı‘yı
fiziksel gözlerle görebilseydik, her dakika
O’nun yüceliğini, güzelliğini seyretmek ve
O’nu övmek isterdik. Oysa Tanrı kendisini
görmeden sevmemizi ve övmemizi istiyor.
Evet, nereye gidiyoruz? İsteyen, susayan
her an Tanrı‘ya yaklaşabilir. O’na ruhta ve
gerçekte tapınabiliriz. Gideceğimiz yeri
şimdiden seçebiliriz. Tanrı‘nın Mesih’te
sağladığı özgürlüğü kabul edenlerin
gideceği yer, Tanrı‘nın cennetidir; onlar
orada sonsuzluklar boyunca yaşayacaklar!
Reddedenler ise sonsuz azabı tadacaklar.
Sen nereye gidiyorsun ey değerli dostum?
Kimin ayak izlerinden gidiyorsun? Tanrı
kollarını açmış seni bekliyor, seni çok
seviyor. O seni de bağrına basmak istiyor:
fırsatını kaçırma!
CUMA
Freitag
12
ŞUBAT
Februar
Annem babam beni terk
etseler bile Tanrı beni kabul
eder.
Mezmur 27: 10
Sogar mein Vater und
meine Mutter haben mich
verlassen, aber der HERR
nimmt mich auf.
Psalm 27, 10
verlassen: terk etmek
annehmen, aufnehmen: kabul etmek
Akçay’da akşam sahilde yürüyordum. Sahilde
oturan birkaç bayan konuşuyordu. Bir
tanesinin şöyle dediğini duydum: ABen babamı
hiç tanımadım. Annem hamileyken babam bizi
terk edip gitmiş!
Nazan, babamı hiç tanımadım, çünkü ben
doğmadan önce ölmüş. kardeşlerim bana hep,
uğursuz, sen babamızın başını yedin derlerdi.
Ne yazık ki birçok baba ailelerini yüz üstü
bırakıp çekip gitmiştir. Ya da başka birisiyle
evlenmiştir. Günümüzde kadınlar da aynısını
yapmaktadırlar.
Güya
başka
birine
sevdalanmış ve çekip gitmiştir. Çoğu zaman
anne baba evdedir, ama ailenin diğer
fertleriyle pek ilgileri yoktur. Birçok genç belki
de babasıyla karşılıklı oturup yaşamın önemli
sorunlarına ilişkin hiç konuşmamıştır. Leyla,
babam evde olduğunda her zaman sessizlik
vardı. Baba korkusu, baba sevgisinden
üstündü. Cesaret edip kim konuşabilirdi ki!
diyordu. Sibel, 35 yaşına geldim, ama
babamın beni bir kere bile olsun kucağına
aldığını hatırlamıyorum, dedi. Peki ama göksel
baba dediğimiz Tanrı nasıl bir babadır?
CUMARTESİ
Samstag
13
ŞUBAT
Februar
Sevgiyi İsa Mesih’in bizim için
canını vermesinden biliriz.
Bizim de kardeşler için canımızı
vermemiz gerekir.
1 Yuhanna 3: 16
Hieran haben wir die Liebe
erkannt, dass er für uns sein
Leben hingegeben hat; auch
wir sind schuldig, für die
Brüder das Leben hinzugeben.
1. Johannes 3, 16
Ali amca, sen Tanrı‘ya ilişkin O’nun göksel bir
baba olduğunu ve Tanrı‘nın bizim de babamız
olduğunu söylüyorsun, ama benim öz babam
bile beni bir kere olsun kucağına almamıştır!
Onun beni sevdiğini de söyleyemem, diye
yakınmıştı Gönül. Tanrı‘nın baba olmasının
benim babamla ne farkı var? Öyle ya
böylesine acı tecrübe yaşayan bir insanın
Tanrı‘ya baba olarak bakmasının ne yararı
olabilir ki! Tanrı‘ya ilişkin baba dediğimizde bu
söz, o kimseye hep kendi babasını anımsatır.
Oysa Kutsal Kitap bize kendisi, varlığı sevgi
olan bir Baba’yı tanıtır. Öyle bir baba ki,
kendisini bizim uğrumuza veren, bizim
sonsuzlukta
cehenneme
atılmamızı
istemeyen, tam tersine cennette kendisiyle
birlikte olmamızı sağlamak için kendisini feda
eden bir babadır Tanrı. O sonsuza dek bizimle
olsun diye, cennette bizlere bir yer hazırladı.
Bugün Tanrı‘ya gelip bu sonsuz yaşama
kavuşmak için iman etmekten başka hiçbir iş
yapmanız gerekmiyor. Her şeyi Tanrı
hazırladı. Bu da O’nun sevgisinin bir kanıtıdır.
Tanrı Sözü bize açıkça, Tanrı‘nın seni, ne
olursan ol, sonsuz bir sevgiyle sevdiğini
söylemektedir.
PAZAR
Sonntag
14
ŞUBAT
Februar
Tanrı‘nın derinliğini bulabilir
misin? Kadirin sonuna erebilir
misin? Onlar gökler kadar
yüksektir, ne yapabilirsin?
Eyup 11: 7-8
Kannst du die Tiefen Gottes
erreichen oder die
Vollkommenheit des Allmächtigen
ergründen? Himmelhoch sind sie was kannst du tun? - tiefer als der
Scheol - was kannst du erkennen?
Hiob 11, 7-8
Yıllar önce aya giden kozmonotlardan biri,
orada Tanrı‘yı göremediğini söylemişti. Aya
değil, milyonlarca yıl uzaklıkta olan bir yıldıza
da gitse Tanrı‘yı göremezdi. Aya gitmekle,
sanki adam evrenin sınırına gitmiş sanki.
Evrenin ne kadar büyük olduğunu birazcık
bilirsek, ay dünyamıza bir santimden daha
yakındır. Bize en yakın yıldız güneştir. Işık
hızıyla güneşe 8 dakikada ulaşabiliriz.
Güneşten sonra bize en yakın yıldıza ışık
hızıyla 4 yılda ulaşabiliriz. Bizim galaksimiz
Saman yolunda milyarlarca yıldız vardır. Bu
yıldızlara varabilmek için milyonlarca ışık yılı
gereklidir. Saman yolu gibi milyonlarca
galaksiler vardır. Böylesine bir evrende aya
gidip de Tanrı‘yı görmediğini söylemek çok
gülünç değil mi? Günahlı insan Tanrı‘yı asla
göremez. Ama bakın Tanrı yakına geldi. İsa
Mesih, AYa Rab, bize Baba’yı göster, bu bize
yeter“ diyen öğrencisine şöyle demişti: ABunca
zamandır sizinle birlikteyim. Beni daha
tanımadın mı? Beni görmüş olan, Baba
Tanrı‘yı görmüştür.“ İsa’nın sevgisinde,
merhametinde,
affetmesinde
Tanrı‘yı
görebiliriz. O’na imanla gelirsek Tanrı gelip
bizim yüreklerimizde konut kurar. Biz de O’nu
yüreklerimizde iman gözüyle görürüz.
PAZARTESİ
Montag
15
ŞUBAT
Februar
Kendisine özgü tanrısal güçle, yaşama ve
tanrısayarlığa ilişkin bütün sağlayışları O
bize verdi. Bizleri kendi yüceliğine ve
erdemine çağıranı (İsa Mesih’i) bilme
aşamasına gelmemizle bize her şeyi
sağladı. Yüceliği ve erdemiyle bizlere
değerli ve çok önemli vaatler verdi.
ı Petrus 1:3-4
Da seine göttliche Kraft uns alles zum
Leben und zur Gottseligkeit geschenkt
hat durch die Erkenntnis dessen, der uns
berufen hat durch seine eigene
Herrlichkeit und Tugend, durch die er uns
die kostbaren und größten Verheißungen
geschenkt hat ...
ı. Petrus 1, 3-4
Söz vermek kolaydır ama verilen sözü tutmak
her zaman kolay değildir. Bir kişinin bir kere
yalan söylediğini anlarsak, artık onunla pek
alışverişimiz olmaz, ona güvenimiz kaybolur.
Bizde yemin etme ve ettirme alışkanlığı vardır:
Önce vallahi billahi, sonra iki gözüm kör olsun
ki, annemin, babamın ya da çocuğumun
ölüsünü öpeyim gibi saçma yeminler edilir.
Ağzınızdan çıkan her kelimeyi tartmayı
öğrenmelisiniz.
Dünyadan büyük önderler gelip geçmiştir.
Bunlar birçok vaatlerde bulunmuşlardır, ama
ömürleri bu vaatleri gerçekleştirmeye
yetmemiştir. Ama bir kişi verdiği vaatleri yerine
getirmiştir. Bu İsa Mesih’tir. Çünkü o şimdi de
diridir ve imanlılar için aracılık etmektedir. İsa
şu vaadi verdi: Aİşte ben, dünyanın sonuna
dek her an sizinle birlikteyim.“ Yalnız
olmadığımızı bilmek, buna inanmak büyük bir
güven verir bize.
Teselliye, sevgiye, sabra da ihtiyacımız vardır.
Rab, AKorkma, seninle birlikteyim“ diyor. O
sözünde duruyor; biz de verdiğimiz sözü
yerine getirelim.
SALI
Dienstag
16
ŞUBAT
Februar
Cömert olan can bolluğa
erecek, sulayan kendisi de
sulanır.
Süleyman’ın Özdeyişleri 11: 25
Wer gern wohltut, wird
reichlich gesättigt, und wer
andere tränkt, wird auch
selbst getränkt.
Sprüche 11, 25
die Fülle: bolluk
zu trinken geben: sulamak
Nasrettin Hoca’nın eşeğine ilişkin birkaç
hikâyesi vardır; bunlardan iyi dersler
çıkarılabilir. Hocanın eşeği yük taşıyan, sabırlı
ve iyi huylu bir eşekmiş. Gün gelmiş, eşeğin
çok yem yediği takılmış hocanın gözüne.
Aklına iyi bir fikir gelmiş; her gün bir avuç
eksik yem vermeye başlamış hayvana. Her
gün yiyeceğinin biraz daha eksilmesine
rağmen, sabırlı ve iyi huylu eşek yine de ağır
yükleri taşımaya devam edip hocanın yaptığı
haksızlığa dayanmış. Hoca eşeğin yemini
azaltmaya devam etmiş; birkaç hafta sonra da
yemi tamamen kesmiş. Fakat sabırlı eşek yine
de ağır işine devam etmiş. Ne var ki eşek
birkaç gün sonra yerden kalkmak istememiş
ve kısa süre sonra da son nefesini vermiş.
Hoca bunu görünce gözlerini göğe kaldırarak
Tanrı‘ya yakınmış: “Ey Tanrım, şimdi eşeğin
canını almanın sırası mıydı? Ne güzel, hem
yem yemiyordu hem de işimi görüyordu...“
Bu nükte abartılmış olabilir. Ama aslında
insanın ne kadar açgözlü ve bencil olduğunu
ortaya koyuyor. Bizler hep başkalarından iyi
şeyler bekliyoruz, ama vermeyi bilmiyoruz.
Ruhsal alanda fakiriz.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
17
ŞUBAT
Februar
Ben iyi Çoban’ım. İyi
Çoban koyunları için
canını verir.
Yuhanna 10: 11
Ich bin der gute Hirte;
der gute Hirte lässt sein
Leben für die Schafe.
Johannes 10, 11
der Hirte: çoban
das Schaf: koyun
geben: vermek
Bazı ülkelerde at, manda, eşek, keçi gibi
hayvanları, yabanileşmiş ufak veya büyük
sürüler halinde görürüz. Mandalar bir araya
geldiğinde yan yana ve arka arkaya durarak
aslanları bile korkuturlar; aslanlar saldırmaya
cesaret edemezler. Yabani keçileri dağlarda
görürüz, bir kayadan diğerine sıçrayıp dururlar.
Oysa koyun ve kuzuların yabanileştiğini
görmeyiz. Onlar çok çabuk kurtlara yem
olurlar.
Çoğu kişi, ABen ne yapacağımı bilirim“ der ve
kendi yolunda yürür. Bizler de bazıları için,
ANe hali varsa görsün, her koyun kendi
bacağından asılır“ deriz. Tabii ki öldükten
sonra kendi bacağımızdan asılırız, ama henüz
yaşıyorken bir çobana, bir öndere, yani bir
kurtarıcıya ihtiyacımız var. Çünkü Tanrı Sözü
bizleri koyunlara benzetir. Şeytanı ise bir
kurda, aslana.
İsa Mesih kendisini bir çobana benzeterek
şöyle dedi: ABen iyi çobanım, iyi çoban
koyunları uğruna canını verir.“ İşte cesaret ve
esenlik verici bir vaattir bu! Bizler kaybolmuş
koyunlar gibiydik; İsa Mesih ise bizi arayıp
buldu ve bağrına bastı. O’nun elinden bizleri
kimse kapamaz.
PERŞEMBE
Donnerstag
18
ŞUBAT
Februar
Ben dünyayı yargılamak için
değil, kurtarmak için geldim.
Yuhanna 12: 47
... ich bin nicht gekommen,
dass ich die Welt richte,
sondern dass ich die Welt
errette.
Johannes 12, 47
richten, verurteilen: yargılamak
retten: kurtarmak
die Welt: dünya
İsa Mesih’i köylerine kabul etmedikleri için
İsa’nın iki öğrencisi o köyün üzerine ateş
inmesini istedi, ama İsa dönüp onları azarladı.
Bizler doğal olarak karşımızdakine ders
vermeyi,
ona
haddini
bildirmeyi,
cezalandırmayı
isteriz.
İsa
Mesih
cezalandırmak
veya
yargılamak
için
gelmemişti. O, insanlığı mahvolmaktan
kurtarmaya gelmişti. Elbette yargı günü bir gün
gelecek; adil yargıç da o gün kararını verecek.
Yalnız, bizim öğrendiğimiz gibi Tanrı istediğini
cennete, istediğini cehenneme atmayacak.
Tanrı bir diktatör değil ki, astığı astık kestiği
kestik olsun. Hayır Tanrı sevgidir. Bugün O
her insanın kendisine gelmesini ve kurtuluş
bulmasını istiyor. İsa Mesih bu nedenle ben bu
dünyadaki insanları yargılamak için değil,
kurtarmak ve onlara sonsuz yaşamı vermek
için geldim, dedi.
İsa Mesih’in öğrencilerinin yaptığı gibi,
suçluların başına ateş ya da taş yağmasını
isteyenler her zaman olmuştur ve olmaya da
devam edecektir. Birçok insan çok kötülük
etmiş, günah içerisinde yaşamıştır. Onlara
bile, İsa kurtuluş elini uzatıyor. Bugün değerli
dostum, kurtuluş günüdür.
CUMA
Freitag
19
ŞUBAT
Februar
Ya RAB, bende temiz bir
yürek yarat; yeniden kararlı
bir ruh var et içimde.
Mezmur 51:10
Erschaffe mir, Gott, ein
reines Herz, und erneuere
in mir einen festen Geist!
Psalm 51, 12
rein, sauber: temiz
erschaffen: yaratmak
erneuern, erfrischen: tazelemek
Hintli bir imanlının bir gün sokakta toplanan
bir kalabalık dikkatini çekmiş. O da merak
edip kalabalığın arasına karışmış. Bir yogi
(bu kişilere Afakir“ de denir), oturmuş
etrafındakilere ders veriyormuş. Bunlar,
kendilerine eziyet etmeyi ibadet gibi gören
insanlardır. Havaya kaldırdığı kolu bir deri bir
kemik halde, kaskatıymış. Bir nevi gururla,
ABu kolumla eskiden hırsızlık yapardım.
Ama işte gördüğünüz gibi, onu bu şekilde
kurutarak bir daha hırsızlık yapmasına engel
oldum“ demiş. Bu arada bunları duyan bizim
Hintli ona şöyle demiş: Aİyi ama o elinle artık
ne yazık ki iyilik de yapamayacaksın!“
Değerli dostum, önemli olan insanın yürek
tutumudur. Bu nedenle yürek değişmelidir.
İşte Tanrı bunu yapıyor. İsa Mesih’e iman
edenin günahları bağışlanıyor ve Tanrı o
kimseye yeni bir yürek de veriyor. Çünkü
iman ile Tanrı‘nın Kutsal Ruh’u iman edenin
yüreğine gelir, orada konut kurar.
CUMARTESİ
Samstag
ı0
ŞUBAT
Februar
Kabul edilen zaman
şimdidir; işte kurtuluş günü
bugündür.
ı Korintoslular 6: 2
Siehe, jetzt ist die
wohlangenehme Zeit,
siehe, jetzt ist der Tag des
Heils.
ı. Korinther 6, 2
die Zeit: zaman
die Rettung, das Heil: kurtuluş
heute: bugün
Okul dönemlerinde bir edebiyat hocamız vardı,
ona ‘kambur felek’ diyorduk. Çok sert, ciddi bir
hocaydı. Başta kendisinden çok korktuk,
zamanla, onun bizim hep iyiliğimizi istediğini
gördük. Sgaradan tutun da, kopya çekmeye
kadar her şeyle ilgilenir, kendimiz olmamız
gerektiğini söyler, bunun için de hep
çalışmalısınız,
derdi.
Verdiği
dersleri
anlamazsak, bıkmadan, usanmadan kerelerce
tekrar ederdi. Yazılı olduğumuzda hiçbir şey
onun gözünden kaçmaz ve asla kopya
çekilmesine izin vermezdi. Üzerinden
neredeyse 50 yıl geçti, ama yine de insan o
anıları unutmuyor.
Dostum, bunu örnek alırsam, Tanrı‘nın da
gözünden hiçbir şey kaçmaz. Bugün Tanrı
sabırla kurtuluş yolunu bizlere çeşitli yollarla
bildiriyor. Ama bir gün sınav vakti gelecek.
Tanrı Sözü, ATanrı‘yı bulunabilirken arayın“
diyor. Hocamız, kopya çeken ve sigara
içenlerle uğraşırdı. Tanrımız da bizim
günahtan kurtulmamız için uğraşıyor. O’nun
isteği, yüreklerimizin günahtan arıtılmasıdır.
Bunu da Rab Mesih’in döktüğü kan ile yapıyor.
Bugün O’na gelirsen, o gün ruhsal anlamda o
sınavdan geçeceksin!
PAZAR
Sonntag
21
ŞUBAT
Februar
Tanrı‘nın önünde insan nasıl
haklı çıkabilir? Biri O’nunla
tartışmak istese, binde bir bile
O’na yanıt veremez.
Eyup 9:ı-3
Und wie könnte ein Mensch vor
Gott gerecht sein? Wenn er
Lust hat, mit ihm in einen
Rechtsstreit zu treten, so
könnte er ihm auf tausend nicht
eins antworten.
Hiob 9, ı-3
Hayatımızda, bilerek, bilmeyerek ya da anlamadan birçok hatalar, yanlışlar yapmışızdır.
Bazılarının günah olduğunu bile farkına
varmamışızdır.
Bu,
düşüncelerimizdeki
yozlaşmadan ya da yanlış öğretilerden
kaynaklanıyor olabilir. Örneğin, çocuk
düşürme konusunu ele alalım. Gençliğimde
hep duyardım. Çocuğu istemiyorsan, köylere
giden ve bozuk yollardan geçen bir at
arabasına binersin, sallantıdan da çocuk
düşer. Buna hangi gerekçeyi, hangi nedeni ya
da bahaneyi gösterirseniz gösterin, çocuk
düşürme, bir insanın canına kıymaktır. Hem
de kendi annesinin elleriyle öldürülmektir.
Bunun ne kadar günah olduğunu herkes bilir,
ama yine de bile bile yaparlar.
Bunun bir ismi de kürtajdır. Şehirde yaşayanlar
bu yolu tercih ederler. Anlamı, ana rahmini bir
aletle kazımaktır. Günümüzde ana rahmindeki
milyonlarca
bebek
böyle
kazınarak
öldürülüyor. Bilmeden veya bilerek katil
oluyorlar çocuğu aldırmakla! Bu birçok anneyi
daha sonraki yıllarda depresyonlara kadar
götürmüştür. Eğer böyle bir günahı
işlediyseniz, Rab’be gidin ve O’ndan af dileyin.
PAZARTESİ
Montag
22
ŞUBAT
Februar
Zina eden adam sağduyudan
yoksundur. Yaptıklarıyla
kendini yok eder.
Süleyman’ın Özdeyişleri 6: 32
Wer aber Ehebruch treibt mit
der Frau seines Nächsten, ist
ohne Verstand. Nur wer sich
selber vernichten will, der mag
das tun.
Sprüche 6, 32
der Ehebruch: zina
vernichten: yok etmek
Anneler çocuk aldırmakla aslında kendi
çocuklarının katilleri oluyorlar. Bunun için
vicdan azabı çeken çok bayanla konuştum.
Onların Rab’be giderek yaptıklarından tövbe
etmeleri gerektiğini söyledim. Buna uyan
birçok kadının affedildiklerini görerek esenlik
bulduklarına tanık oldu. Bu sizin için de
geçerlidir. İnsan birçok nedenden, özellikle de
çaresizlik nedeniyle bazen bu türden yollara
baş vurur. İsa Mesih işlediğimiz her günahın
ceza bedelini ödemiştir. O’na gidildiğinde, O
bağışlar; ama şunu da söyler, Agit bundan
böyle günahı işleme!“ (Yu.8:11).
Bunun yanında erkekler de aile bağına darbe
vuracak zina yollarına başvururlar. Aslında bu,
sağduyudan yoksun olan insanların düştüğü
tuzaktır. Süleyman Peygamber de bu tuzağa
kerelerce
dikkat
çekmiştir.
Örneğin,
Özdeyişler’de şöyle der: AFahişe derin bir
çukurdur, ahlaksız kadın dar bir kuyudur.
Soyguncu gibi pusuda bekler, birçok erkeği
yoldan çıkarır!“ (ı3:ı7). ABu tuzağa düşen ve
zina eden erkeğin anlayışı eksiktir ve canını
yok etmek isteyen bu işi yapar!“ Bu tuzağa
düştüysen, bundan da tövbe ederek bağış
bulabilirsin.
SALI
Dienstag
23
ŞUBAT
Februar
Bugün Tanrı‘nın sesini
duyarsanız... yüreklerinizi
katılaştırmayın.
İbraniler 3:7
Heute, wenn ihr seine
Stimme hört ... verhärtet
eure Herzen nicht.
Hebräer 3, 7
hart: katı
verhärten: katılaştırmak
das Herz: yürek
Küçük bir çocuk annesiyle mezarlıktan
geçiyormuş. Çocuk, mezar taşlarındaki
yazıları okurken merakla annesine sormuş:
AAnne, buradaki ölüler hep nur içinde
yatıyorlar, huzur içinde cennetteler, ne kadar
güzel! Peki, cehenneme gidenler nereye
gömülüyor?“ Annesi bu soruya yanıt
verememiş tabii ki! Acaba biz bu çocuğun
sorusuna nasıl cevap verirdik?
Mezar taşlarına süslü yazıları yazmak kolaydır,
ama nurla dolu cennete girmek o kadar kolay
mı? Bir vaiz, bir cenaze töreninde hiç kimsenin
cesaret edemediği şu sözleri söylemiş: ABu
tabutun içindeki kişi ile yaşamının son
dakikalarında birlikteydim. Ne yazık ki, son
ana kadar Rab’bin Müjdesi’ni ve Tanrı‘nın
sevgisini reddetti. Yaşamı boyunca zaten
imanı ciddiye almamıştı. Bu nedenle de, şimdi
bunun nereye gideceği belli! Ailesi, akrabası
olan sizler de bunu biliyorsunuz. Maalesef ben
bu kimse için, huzur içinde yatsın,
diyemeyeceğim. Dileğim, bu olaydan hepinizin
bir ders çıkarmasıdır. Tanrı‘nın şu anda sizi
çağırmasını geri tepmeyin!“ Bu vaiz insanlara
yaranmak için vaaz vermiyordu. ADost acı
söyler“ diye isabetli bir söz vardır.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
24
ŞUBAT
Februar
Hiç kimsede insanın dostları
uğruna canını vermesinden
daha büyük bir sevgi yoktur.
Yuhanna 15: 13
Größere Liebe hat niemand
als die, dass er sein Leben
hingibt für seine Freunde.
Johannes 15, 13
der Freund: dost
die Liebe: sevgi
groß: büyük
Annem 95 yaşı dolayındadır. Her zaman
dediği gibi, halen de bir yerim ağrısa,
hastalansam oğlum, o ağrılar bana gelsin,
senin yerine ben öleyim, diyor. Bu sözü de
samimi olarak söyler. Çünkü onun bana olan
sevgisinin ne kadar büyük ve derin olduğunu
biliyorum.
Kendinize şunu sorun: ABöylesine büyük bir
sevgiyle bağlandığım kim var bu dünyada?“
ASenin yerine ben öleyim“ sözünü kimin için
söyleyebiliriz? Bu sözü tutabilir miyiz? İncil’de,
Aİnsanın dostları uğruna canını vermesinden
daha büyük bir sevgi yoktur“ diye yazılıdır.
Kahramanlar daima övülür, onlar vatanları için
canlarını vermişlerdir. Aileleri uğruna ölenler
de az değildir. Ya düşmanları uğruna ölenler?
Böyle davranabilecek bir kişi bile çıkmaz! Ama
gökten gelen İsa hariç. İncil’de şöyle yazılıdır:
ATanrı bizi sevdiğini şununla kanıtlıyor: Biz
henüz günahlıyken Mesih bizim için öldü.“
Mesih’in sizin için de kurban olduğunu artık
biliyorsunuz. Günahlarınız sonucu çekmeniz
gereken cezayı, yani ölümü İsa Mesih kendisi
yüklendi. O’na iman eden sonsuz yaşama
kavuşur.
PERŞEMBE
Donnerstag
25
ŞUBAT
Februar
Ya Rab... feryadım sana ulaşsın.
Sıkıntılı günümde yüzünü
benden gizleme, kulak ver
sesime.
Mezmur 10ı: 1Sı
HERR, ... laß zu dir kommen
mein Schreien! Verbirg dein
Angesicht nicht vor mir am Tag
meiner Bedrängnis! Neige zu
mir dein Ohr!
Psalm 10ı, ıS3
Murat uzun yıllar Almanya’da çalıştıktan sonra
emekli oldu ve Türkiye’ye gitti. Birkaç ay sonra
ise yaşamını yitirdi. Eşi göz yaşlarıyla, AAli
kardeş, hayatımız gurbetelde geçti. Çok
zorluklar çektik. Şimdi biraz rahat edelim
derken, eşimi kaybettim. Neden Tanrı buna
izin verdi“ diye haykırdı.
Erol, tek bir çocuğumuz vardır ve onun için her
tür fedakarlığı gösterdik, ama şimdi o kendi
bildiğini okuyor; hiçbir şeye teşekkür etmiyor.
Şimdi de polisle başı dertte. Bizi de çok çok
üzüyor. Peki biz ne günah işledik de bu
başımıza geldi, diyordu.
ı0 yıldır evliyim. Kendi evimizi alabilmek için
para biriktiriyorduk. Her şeyin iyi gittiğini
sanıyordum ki, kocam başka bir kadınla çekip
gitti. Dünyam yıkıldı, neden Tanrım, diye
ağlıyordu Özlem.
Gökhan, okuyabilmek için gece gündüz
çalıştım ve sonunda diplomamı aldım, ama iş
bulamıyorum. Bu kadar zahmet çektim, peki
neden bunlar başıma geliyor! diye yakınıyordu.
Peki dostum, senin sorunun nedir?
CUMA
Freitag
26
ŞUBAT
Februar
Günlerim duman gibi yok
oluyor, kemiklerim ateş gibi
yanıyor.
Mezmur 102: 3
Denn wie Rauch
entschwinden meine Tage,
meine Gebeine glühen wie
ein Brand.
Psalm 102, 4
der Rauch: duman
das Feuer, der Brand: ateş
das Gebein, der Knochen: kemik
Ali abi, bu gurbetelde hayat şartları o
kadar zor ki, ne yapacağımı bilmiyorum.
Sabah işe gidiyorum, eve geliyorum,
yemek, uyku derken tekrar ertesi sabah
işe. Hayat çok sıkıcı geliyor. Bu olunca da
sevincimi de kaybettim, diyordu Hasan.
Hayatın amacı nedir? Ben neden
buradayım? Bir Tanrı var mı? Varsa eğer
bu Tanrı bize gerçekten bir değer veriyor
mu? O’na ellerimizi açtığımızda bizi
duyuyor mu? Duyuyorsa, neden bir türlü
yanıt vermiyor. Neden o sıkıntımızı, bu
acımızı ya da ağrılarımızı gidermiyor?
Kendimi o kadar küçük ve değersiz
hissediyorum ki! Hatta bazen kendimden
bile nefret ediyorum! Benim bu dünyada
bir değerim var mı? diye kendime
soruyorum!
İşte değerli okuyucumuz, insanlığın
yüreğinde olan o derin sorular belki sizi de
çok rahatsız ediyor ve yüreğinizde derin
acı oluşturmuştur.
CUMARTESİ
Samstag
27
ŞUBAT
Februar
Dert topraktan çıkmaz. Sıkıntı
-zahmet - yerden bitmez.
Havaya uçuşan kıvılcımlar gibi,
insan sıkıntı çekmek için doğar.
Eyup 5: 6-7
Denn nicht kommt aus dem
Staub Unheil hervor, und aus
der Erde sproßt nicht Mühsal;
sondern der Mensch ist zur
Mühsal geboren, wie die
Funken nach oben fliegen.
Hiob 5, 6-7
Yusuf bir Mesih imanlısıdır ve 40 yıldan fazla
çalıştı. Sonra emekli oldu. Şimdi biraz
rahatlayıp
eşiyle
yaşamın
tadını
çıkarabilirlerdi. Ama birden eşinde kanser
belirdi. Zor dönemler geçirdiler. Yusuf uzun
süre eşine bakmak zorunda kaldı. Birkaç
haftalığına bir kura gittiler, ama daha kura
başlamadan eşi merdivenlerden düştü ve
bacağı kötü bir şekilde kırıldı. Tekrar gerisin
geriye hastaneye döndüler. Uzun süre bu
kardeş acı çekti. Çünkü kırılan bacak yaşlı
olma nedeniyle bir türlü tutmuyor ve
iyileşmiyordu. Yusuf eşinin ne kadar acı
çektiğini görüyor, dua ediyor, kardeşler de dua
ediyor, ama bir şey değişmiyordu. Bu türden
acı çeken birçok kardeş bana şöyle dediler: Ali
kardeş, çok acı çekiyorum. Yüzlerce kişi bizim
için dua ediyor? Peki Tanrı bizim dualarımızı
duymuyor mu? Eğer duyuyorsa, Rab bu
dualarla ne yapıyor? Başımıza gelen her tür
felaketin gerisinde Tanrı mı var? Hayatımız
Tanrı‘nın elinde. O’nun izni olmadan başımıza
bir şey gelmez, diyoruz ve buna da inanmak
istiyoruz. Öyleyse bu acılar, sıkıntılar, felaket
niye? Belki değerli dostum, bu senin de
sorundur?
PAZAR
Sonntag
28
ŞUBAT
Februar
Dert topraktan çıkmaz. Sıkıntı
-zahmet - yerden bitmez.
Havaya uçuşan kıvılcımlar gibi,
insan sıkıntı çekmek için doğar.
Eyup 5: 6-7
Denn nicht kommt aus dem
Staub Unheil hervor, und aus
der Erde sproßt nicht Mühsal;
sondern der Mensch ist zur
Mühsal geboren, wie die
Funken nach oben fliegen.
Hiob 5, 6-7
Sıkıntılar, acılar, felaketler yaşadığımızda
şüphelere düşer, Tanrı‘dan bile kuşku
duyabiliriz. Felaket anında neden bunlar
başıma geliyor sorusu aslında çok zor
sorudur. Benim Rab’de çok sevdiğim
kardeşim olan Münir’in ölümünde aklıma bu
türden sorular gelmişti. Bunca insan dua
ediyor, ama hiçbir şey olmuyor? Acaba Rab
bu dualar karşısında ne yapıyor? Aslında
yıllardan beri anlatmaya çalıştığım bir
konudur bu. Tanrı için - çoğu zaman
bilmeden ya da kendi yaşamlarında henüz
bir sorun yokken - yalancı pehlivanlık
edenlere bunu anlatmaya çalıştım. Hayatın
acı gerçekleri vardır. Bu acı gerçeklerden
asla kaçamayız. Çünkü biz iman etsek de,
halen bu dünya içinde yaşamaktayız. İş,
duygularla, abartmalarla, yeter ki iman et
demekle halledilecek bir durum değildir.
Dünyada acı var, sıkıntı var, haksızlık, yıkım
vardır. Dünya kurulduğundan, yani insan
günaha düştüğünden beri bunlar var, bugün
de var, yarın da olacaktır. Peki bunlara bir
yanıt yok mu?
PAZARTESİ
Montag
29
ŞUBAT
Februar
Ya RAB, duamı işit, feryadım
sana erişsin. Sıkıntı günümde
yüzünü benden gizleme.
Mezmur 102: 1-2
HERR, höre mein Gebet, lass
zu dir kommen mein Schreien!
Verbirg dein Angesicht nicht
vor mir am Tag meiner
Bedrängnis!
Psalm 102, ı-3
der Hilferuf, das Wehgeschrei: feryat
die Bedrängnis: sıkıntı
Kız kardeşim yıllardır romatizma ağrıları
çekiyor. Elleri ayakları yamuldu. Geçen yıl
birden dengesini kaybetti. Yürüyemez,
konuşamaz duruma geldi. Şimdi biraz daha iyi,
ama konuşmakta, kendi başına yemek
yemede zorlanıyor. Tuvalete kendi başına
gidemez. Geçen yıl onunla çok konuştum.
Şunu dedi bana hep: ABaşıma gelen bu
felaketi kabullenemiyorum. Yıllardan beri
bunca çektiğim ağrılar yetmemiş gibi, bir de bu
duruma düştüm. Tanrı neden izin verdi?“ Ona
yanıt vermenin ne kadar zor olduğunu
herhalde siz de tahmin edersiniz. Ona sadece
şunu söyledim: ASeni seviyorum, benim
bacımsın ve bana değerlisin. Ben de birçok
şeyi anlamıyorum, ama Tanrı‘nın seni
sevdiğini biliyorum!“ Sonra onu bağrıma
bastım ve ağladık. Bu kez de, Aseven Tanrı
sevdiği birisine bu kadar acı çektirir mi? Böyle
yaşamak, gece gündüz acılar içerisinde
kıvranmak istemiyorum, artık“ dedi. İnsani
açıdan baktığımızda, haklıydı. Ona, iyi de
olsak, ağrılar da çeksek, buradan eninde
sonunda göçüp gideceğimizi, Tanrı‘nın bize
gökte sonsuz bir yer hazırladığını anlatmaya
çalıştım. Tabii yine de çok zordu.
SALI
Dienstag
1
MART
März
Dert topraktan çıkmaz. Sıkıntı
-zahmet - yerden bitmez.
Havaya uçuşan kıvılcımlar gibi,
insan sıkıntı çekmek için doğar.
Eyup 5: 6-7
Denn nicht kommt aus dem
Staub Unheil hervor, und aus
der Erde sproßt nicht Mühsal;
sondern der Mensch ist zur
Mühsal geboren, wie die
Funken nach oben fliegen.
Hiob 5, 6- 7
Neden bu dünyada bu kadar elem, acı ve
haksızlık vardır? Neden böyle anlarda edilen
dualara Tanrı bir yanıt vermiyor? Ya da bir şey
olmuyor? Ben hep şunu düşündüm: Doğanın
bir çekim yasası vardır. Her şey yukarıdan
aşağıya düşer. İstediğin kadar dua et, istediğin
büyüklükte imana sahip ol, bu yasayı
değiştiremezsin. Bir binanın üzerine çıkıp
binlerce, hatta on binlerce kişilerin dua
etmelerine rağmen, aşağıya atlarsan, yere
çakılacaksın! Çünkü bir yerçekimi yasası
vardır ve bu yasayı koyan RAB’dir. Öyleyse
bilinçli olarak bu yerçekim yasasına göre
yaşamayı sürdürmeliyiz.
İman hayatına - ruhsal yaşama - gelince de
bana göre durum aynıdır. İnsan günaha
düştükten sonra ölüm yasası egemen oldu.
Şimdi ne yaparsak yapalım bunu değiştirmek
mümkün değildir. Ölümü hiçbir zaman
değiştiremeyiz ve durduramayız. İnsan
dünyada acıya doyar ve Eyup, Ainsan sıkıntı
çekmek için doğar“ diyor. Aİnsan kadından
doğmuştur, günleri kısadır ve sıkıntıya doyar!“
(Eyup 5:7; 14:1).
ÇARŞAMBA
Mittwoch
ı
MART
März
İnsan kadından doğmuştur,
günleri kısadır ve sıkıntıya
doyar!
Eyup 14: 1
Der Mensch, von der Frau
geboren, lebt kurze Zeit
und ist mit Unruhe
gesättigt.
Hiob 14, 1
die Frau: kadın
kurz: kısa
sich sättigen: doymak
ich bin satt: doydum
Sıkıntıya, acıya, eleme doymak! Yani şu
anda acı ve elem içerisinde olan ya da
başlarına bir felaket gelen insanların durumu
böyledir. Böyle olunca da acı, elem insanın
canına tak eder, hayattan bezdirir. Ama bu
sadece bu dünyayla sınırlıdır.
İsa Mesih, ADünyada sıkıntınız olacaktır,
ama cesur olun, Ben dünyayı yendim!“ dedi
(Yu.16:33).
Sıkıntımızın olacağı kesin! Bunu İsa
söylüyorsa, bu daha da ağır bir sıkıntı
demektir. Çünkü İsa bu sıkıntılardan nasıl
geçti? O’nun hayatının her alanında, ruhsal,
bedensel olarak neler çektiğini biliyoruz. O
bu sıkıntılardan, elemlerden, acılardan
geçerek zafer kazandı. İsa şimdi Tanrı‘nın
sağındadır, cennettedir. Bizler de O’nun
izleyicileriyiz. O önden gitti, bizler de o
yoldan gidiyoruz. O yol acı yoludur, elem
yoludur. Bundan kaçış yok bu dünyada,
dostum. Rab bize sonsuzlukta bir yer
hazırlamıştır, zor da gelse o sonuz vatana
bakmayı öğrenelim.
PERŞEMBE
Donnerstag
3
MART
März
Ey sen (Tanrı) duaları
işiten!
Mezmur 65:2
Du Hörer des Gebets!
Psalm 65, 3
hören: işitmek, duymak
zuhören: dinlemek
das Gebet: dua
İnsanlar hep mucizeden, Rab’bin harikalar
yarattığından,
iyi
ettiğinden,
sağlığa
kavuşturduğundan söz edip dururlar. Bizler de
yıllarca hep bunları duyduk, okuduk ve ister
istemez, kendimiz de belki aynı şeyleri
öğretmeye başladık. Sıkıntıya düştüğümüzde,
hemen iman ile edilen duanın bizi bu
sıkıntıdan çıkaracağını bekledik ya da bize
hep bunları söylediler. Afrika’da şöyle oldu,
şurada Rab böyle bir mucize yarattı, onu iyi
etti, bunu iyi etti ve ve ve... Nedense Rab hep
başka ülkelerde hep onu bunu iyi ediyor!!!
Dostum, hayatın acı gerçekleri böyle değildir;
bu yaşamın sıkıntılarla dolu olduğunu,
hepimizin
eninde
sonunda
sıkıntılara
doyacağımızı ciddiye almadık. Gecelerin
olmasını istemiyorum, çünkü acılarım
yoğunlaşıyor diyen nice insanlarla konuştum.
Peki Tanrı dualarımızı duymuyor mu? Tabii ki
duyuyor. Mezmur yazarı da Rab’bin
dualarımızı işittiğini söyler (Mez.65:ı). Peki
Rab bu dualarımıza nasıl bir karşılık veriyor?
Önümüzdeki günlerde buna değineceğim.
CUMA
Freitag
4
MART
März
Ey sen, duaları işiten.
Mezmur 65:2
Du Hörer des Gebets!
Psalm 65, 3
hören: işitmek, duymak
zuhören: dinlemek
das Gebet: dua
Acı, elem, sıkıntı! Dua ediyoruz ama bir şey
değişmiyor. Peki Rab ne yapıyor bu
dualarımızla? Ettiğimiz bu dualara nasıl bir
karşılık veriyor?
Önce ben duanın gerçekte ne olduğunu
sizlere anlatmaya çalışayım: Dua canın
Tanrı‘ya yükseltilmesidir. Mezmur ı5:1’de
Davut şöyle der: AYa Rab, sana canımı
yükseltiyorum!“ Yani dua, derin duygularla
Tanrı‘ya yakarmadır. Ben dua ederken
Tanrı‘nın kolunu harekete mi geçiriyorum? İşte
yapılan en büyük hatalardan biri budur. Bu
aslında - belki de farkında olmadan - şu
demektir:
Ben
istersem
Tanrı‘yı
yönlendirebilirim. Yeter ki imanla ve hararetle
dua edeyim.
Hayır kardeşim, bizler Tanrı‘nın kolunu
harekete geçiremeyiz. Böyle düşünüyorsanız,
bu büyük bir hatadır. Çünkü bununla, Tanrı‘nın
bilgeliğini, öngörülüğünü kısıtlıyor, siz O’nu
yönlendirebilirsiniz bir durum ortaya çıkıyor.
Tam tersi oluyor aslında. Dua ile Tanrı bizi
değiştiriyor. Daha doğrusu dua beni Tanrı‘nın
isteğini yapmaya yöneltiyor.
CUMARTESİ
Samstag
5
MART
März
Sana, ey RAB, canımı
yükseltiyorum.
Mezmur 25:1
Zu dir, HERR, erhebe ich
meine Seele.
Psalm 25, 1
die Seele, das Leben: can
erheben: yükseltmek
o Herr: ey Rab
Dua nedir? Canımızın, yüreğimizin Tanrı‘ya
yönelmesidir. Ben dua yoluyla Tanrı‘nın elini,
ayağını harekete geçiremem. Bu mümkün
değil. Peki öyleyse neden dua ediyorum?
Kendim için! Ne demek istiyorum? Dua beni
değiştiriyor, dua beni Rab’be itaatli kılıyor. Dua
beni Rab’be yaklaştırıyor. Daha da önemlisi
dua beni, Tanrı‘nın isteğini yapmaya
yöneltiyor, Tanrı‘nın isteğine boyun eğmeye
yeterli kılıyor. Dua bizi dua ettiğimiz kişilere
yaklaştırıyor olumlu biçimde. Dua bizim olumlu
düşünmemize neden oluyor. Dua bizim
yönümüzü, düşüncelerimizi Tanrı‘ya ve o
sonsuz yurda çeviriyor. Dua bize dayanma,
güvenme gücü veriyor. Dua bizi, başımıza
gelenleri kabul etmeye ve dayanmaya yeterli
kılıyor. Birbirimiz için dua, bizi birbirimize
yaklaştırıyor. Dua ettiğimiz kişinin acılarına,
sıkıntılarına ortak oluyor, onlar kadar olmasa
da, onların dertlerine ortak olmaya çalışıyoruz.
Yani dua bizi kardeşin yüküne ortak olmaya
istekli kılar. Dua bizi kardeşe daha anlayışlı,
merhametli - hoşgörülü yapmaya yöneltir. Bu
nedenle dua önemlidir ve dua ediyoruz.
PAZAR
Sonntag
6
MART
März
Sözlerime kulak ver, ya RAB,
iniltilerimi işit. Feryadımı dinle,
ey kralım ve Tanrım! Duam
sanadır.
Mezmur 5:1-2
Meine Worte nimm zu Ohren,
HERR, merke auf mein Seufzen!
Horche auf die Stimme meines
Schreiens, mein König und
mein Gott; denn zu dir bete ich.
Psalm 5, 2-3
Neden dua ediyoruz? Rab’bin iradesini
aramak için. Yani dua ettiğimde, RAB’bin
iradesini arıyorum. Rab de bana Sözü
aracılığıyla yanıt veriyor. Senin sıkıntını
biliyorum, acıya doyduğunu da biliyorum. Ama
korkma, bunlar geçecek. Biraz zaman gerek.
Bu zaman süresi senin için çok uzun bir süre
olabilir, ama bunlar geçecek. Çünkü sen zaten
bu dünyaya ait değilsin. Senin için
hazırladığım - elemin, sıkıntının, acının, göz
yaşının ve ölümün olmadığı - cennetin
vatandaşısın. Oraya geleceğini garanti
ediyorum.
Rab’bin önüne elbette ki bir engel, set
çekemeyiz. Rab istediğini yapabilir. Ama Tanrı
koyduğu kurallara ve yasaya da bağlı kaldığını
unutmamak gerekir. Tekrar edersem, her
kötülüğün, hastalıkların, ölümün nedeni
günahtır. Günah dünyada olduğu sürece bu
dertlerden de kurtulmayacağız. Her yıl biraz
daha çökecek, biraz daha yıpranacağız. Yine
de şükrolsun ki, Rab’bin insana vermiş olduğu
akıl sayesinde, birçok dünyasal, fiziksel
dertlerimize çare bulabiliyoruz. Acılarımızı az
da olsa dindirebiliyoruz.
PAZARTESİ
Montag
7
MART
März
Bana, bedenimde diken gibi batan bir
dert verildi... Beni bıraksın diye üç kez
buna ilişkin Rab’be yakardım. Rab
bana, Akayram sana yeter“ dedi.
ı Korintoslular 12:7-9
... mir wurde ein Dorn für das Fleisch
gegeben ... Um dessentwillen habe
ich dreimal den Herrn angerufen,
dass er von mir ablassen möge. Und
er hat zu mir gesagt: AMeine Gnade
genügt dir, denn meine Kraft kommt
in Schwachheit zur Vollendung.“
ı. Korinther 12, 7-9
Şunu da görmek gerekir ki, İsa öğrencilerini bu
dünyadaki
sıkıntılardan,
dertlerden
kurtarmadı. Bazı haberciler, haberciliğe özgü
iyileştirme armağanını kullandı. Ama onlar da
büyük acılar çekti. Pavlus birçok hastayı iyi
etti, ama daha sonraki yıllarda iyileştirme işini
yapmadı ya da yapamadı. Örneğin Epafroditos
(Fil.ı). O başkalarını iyi edebildi, ama kendisini
iyi edemedi. Ne kadar acılar çektiğini
bilmiyoruz. Bedeninde bir dikenin olduğunu
söylüyor. İsa’nın öğrencilerinin (Yuhanna
hariç) öldürüldüklerini, çarmıha çakıldıklarını,
hatta derilerinin bile yüzüldüğünü okuyoruz.
Eski Antlaşma’da da bazı peygamberlerin
testereyle kesildiklerini okuyoruz. Peki Tanrı
elçilerinin, peygamberlerinin böylesine acı
çekmelerini neden sonlandırmadı? Yine
baştaki söylediklerim bana göre bir yanıttır. Bu
dünya - imanlılar da içinde olmak üzere acıyla, elemle doludur. Ağlayarak dünyaya
gözlerini açan insan, sonunda ağlatarak
gidiyor. Ve Tanrı bu dünya için her şeyin güllük
gülistanlık olacağı vaadini vermedi, ama
kurtuluş garantisini verdi. Ne olursa olsun,
cennete gideceğimiz güvencesini verdi.
SALI
Dienstag
8
MART
März
Başınızdaki bütün saçlar bile
sayılıdır. Onun için
korkmayın...
Matta 10:30-31
Bei euch aber sind selbst die
Haare des Hauptes alle
gezählt. Fürchtet euch nun
nicht!
Matthäus 10, 30-31
das Haar: saç
gezählt: sayılı
zählen: saymak
Bazı kardeşler belki Matta 10:ı9S30 ayetlerini
gösterecek ve bu ayetlere ne diyeceksin diye
soracaktır. Bizim hayatımız, geleceğimiz
Tanrı‘nın elindedir. Hiçbir şey bizi O’nun
elinden kapamaz, bizi yok edemez. Bu
nedenle hem şimdiki yaşam için, hem de
gelecek için korkmamıza gerek yok.
Geleceğimizi Rab garanti altına almıştır. O
bize sonsuz bir miras vermiştir ve bu miras
bizim için saklanmaktadır. Bu miras asla
bozulmaz, çürümez, yok olmaz; sonsuza dek
kalıcıdır (1 Petrus 1:3S5). İşte Rab bu
garantiyi bizlere vermiştir. Günlük yaşam için
de, Rab’be güvenerek, O’na umut bağlayarak
- sıkıntılar, dertler olsa bile - yaşamayı
sürdürebiliriz. Ama bu yaşamdayken her gün
biraz daha yaşlanıyoruz, her yıl biraz daha
yıpranıyoruz. Her yıl bedenimizde bir yer, bir
bölge daha ağrımaya başlıyor. Normalde yaş
50’yi geçti mi, artık ağrılı yıllar başlıyor. Bu
nedenle okuduğumuz bu türden ayetleri
sonsuzluk gözlüğüyle okumaya ve anlamaya
çalışmalıyız. O zaman her tür sıkıntıya,
soruna, derde daha sağlıklı bakabiliriz. Rab
bize dayanma gücü verebilir.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
9
MART
März
Yalvarırım, sana karşı işlediğimiz İsrail
oğullarının suçlarını itiraf ederken,
kulların İsrail oğulları hakkında bugün
senin önünde, gece gündüz, bu kulunun
ettiği duayı dinlemek için, kulağın işitici
ve gözlerin açık olsun. Ben ve babamın
evi suç işledik.
Nehemya 1:6
... dass du auf das Gebet deines
Knechtes hörst, das ich heute, Tag und
Nacht, für die Söhne Israel, deine
Knechte, vor dir bete und mit dem ich die
Sünden der Söhne Israel bekenne, die wir
gegen dich begangen haben! Auch ich
und meines Vaters Haus, wir haben
gesündigt.
Nehemia 1, 6
Dua yüreğimizin Tanrı‘ya yönelmesidir,
demiştim. Duanın başka önemli bir yönü de,
bizi bize göstermesidir. Yani dua yoluyla
kendimizi, yüreğimizi, hatalarımızı, kısacası
günahlarımızı görürüz. Tabii sadece görmekle
kalmayız, dua bizi tövbeye de götürür.
Nehemya,
halkının
başına
gelenleri
duyduğunda, oturup ağladığını, günlerce yas
tuttuğunu ve Tanrı‘ya dua ettiğini söyler.
Tanrı‘nın duasını işitmesini diler. Bunları
söyledikten sonra da hem kendisinin, hem de
halkının günah işlediğini itiraf eder. Peki Rab
Nehemya’nın bu duasına nasıl bir karşılık
verdi? Onu göreve çağırdı. Bir durum için dua
ettiğimizde, Rab bizi o dua ettiğimiz göreve
çağırabilir. Nehemya peygambere de aynı şeyi
yaptı: Madem ki, halkın için dua ediyorsun,
onların başına gelenler seni üzüyor ve onların
kurtulmalarını istiyorsun, o zaman seni bu işi
üstlenmeye çağırıyorum, dedi. Bu da bize neyi
gösteriyor? Daha önce de belirttiğim gibi, dua
bizi Rab’bin isteğini yerine getirmeye, ona
boyun eğmeye istekli kılar.
PERŞEMBE
Donnerstag
10
MART
März
Yasaya kulağını
tıkayanın duası da
iğrençtir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 9
Wer sein Ohr abwendet
vom Hören des
Gesetzes, dessen Gebet
sogar ist ein Gräuel.
Sprüche 28, 9
das Ohr: kulak
verschließen, verstopfen: tıkamak
abscheulich, gräuelhaft: iğrenç
Dua bizi günahımızı görmeye, bunun sonucu
olarak da ikrar ve tövbeye götürür, demiştim
dün. Günah içerisinde yaşayarak dua etmek
sağlıklı bir yaklaşım değildir. Süleyman
peygamber, Yasayı, yani Tanrı Sözü’nü
duymayan, O’na itaat etmeyen bir insanın
duası iğrençtir, diyor. Yeşaya peygamber,
günahlarımız bizim ile Tanrı arasına bir duvar,
bir engel koyar, diyor.
Arınmış, temiz bir yürekle Rab’be yakarmamız
gerekir. Bu, temiz bir yürekle dua edersem,
her şey yoluna girecektir demek değildir. Ama
duamızın yüzde yüz duyulduğu ve bizim de
bundan emin olduğumuz demektir.
Burada Rab’bin Sözü’nden önemle söz ediyor
peygamber. O Söze kulak tıkamak demek,
Rab’bin bize konuştuklarına kulak tıkamak
demektir. Biz dua ediyoruz, ama Rab’bin
verdiği yanıta kulaklarımızı tıkıyoruz. O’nun
yanıtı, kulaklarımıza fısıldaması değil, kendi
Sözü’dür. Rab bize Sözü aracılığıyla konuşur.
Bu nedenle Kutsal Kitap, yani Tanrı‘nın
Sözü’nü okumak önemlidir.
CUMA
Freitag
11
MART
März
Bu çocuk için dua ettim ve
Rab’den dilediğim dileğimi
Rab bana verdi.
1 Samuel 1: 27
Um diesen Jungen habe ich
gebetet, und der HERR hat
mir meine Bitte erfüllt, die ich
von ihm erbeten habe.
1. Samuel 1, 27
die Bitte: dilek
(er-)bitten: dilemek
beten: dua etmek
Duadan söz ederken, şunu kesinlikle
unutmamalıyız ki, gerçekçi olacağız. Bu dünya
günahla bozulmuş durumdadır. Bizler
ölümlüyüz. Ne yaparsak yapalım, günahın
sonucu olarak bir gün öleceğiz. Her birimiz
belirli yaştan sonra acı ve sıkıntılar çekeceğiz.
Sevdiklerimizi kaybedeceğiz. Diğer yandan,
dualarımızı duyan Rab, hiçbir şey yapmaz, bir
mucize gerçekleştirmez de diyemeyiz. Rab her
şeye kadirdir. O kendi bilgeliğinde bazen
dualarımıza açık ve görünür bir şekilde yanıt
verir. Örneğin, bugün okuduğumuz ayette
bunu görüyoruz. Hanna adında bir kadının
çocuğu olmuyor. O kültürde çocuğu olmayan
bir kadının değeri bir hiçti. Bugün de ülkemizin
birçok yerinde olduğu gibi. Hanna Rab’be
yakarıyor. Eğer Rab bana bir çocuk verirse
onu Rab’be adayacağım, diyor. Rab bu
kadının duasına yanıt veriyor ve onun bir oğlu
oluyor. Onu Rab’den diledim, diyerek adını
Samuel koyuyor. Bu nedenle elbette ki, her
zaman isteklerimizi, arzularımızı Rab’be
götüreceğiz. Ama gerçekçi olmayı da asla bir
tarafa bırakmayacağız.
CUMARTESİ
Samstag
1ı
MART
März
Sen dua ederken iç odana çekil,
kapını kapat, gizlide olan Baba’na
dua et. Gizlilikte gören Baban
(Tanrı) da sana yaraşanı
verecektir.
Matta 6: 6
Wenn du aber betest, so geh in
deine Kammer, und nachdem du
deine Tür geschlossen hast, bete
zu deinem Vater, der im
Verborgenen ist! Und dein Vater,
der im Verborgenen sieht, wird dir
vergelten.
Matthäus 6, 6
Duaya ilişkin İsa Mesih’in söylediklerine
bakalım: ADua ederken ikiyüzlüler gibi
davranmayın!“ Yani kendinizi ona buna
dindar göstermeye çalışmayın, gösteriş
yapmayın, diyor. AAma sen dua ederken,
odana çekil, kapını kapat, her şeyi gören
göksel Baban’a dua et. Gizlilikte gören
Baban da sana yaraşanı verecektir!“
Yakup da duaya ilişkin çok açık ve net bir
şekilde,
duayı
kendi
istekleriniz
doğrultusunda ediyorsunuz. Ve kendi
istekleriniz bencil ve kötüdür. Eğer
yüreğinde bir kin, nefret varsa, bencillik,
kıskançlık sana hakimse o zaman nasıl
Rab’bin önüne çıkıp da, Rab onu yap,
bunu yap, şu dileğimi, şu korkumu al,
diyebiliriz? Şöyle dua edebiliriz: AYa Rab,
benim affetmede ne kadar zayıf olduğumu
biliyorsun.“ Ya da Abencil ve çıkarcıyım,
beni bu bağlardan kurtar.“ Bu şekilde
edilen samimi bir duada Rab’bin size
yardım edeceğini göreceksiniz.
PAZAR
Sonntag
13
MART
März
Ey Yeremya, bu halk için
yalvarma, onlar için dilekte
bulunma ve dua etme. Çünkü
sıkıntılarından ötürü bana
seslendiklerinde onları
duymayacağım.
Yeremya 11:14
Du aber, bitte nicht für dieses Volk
und erhebe weder Flehen noch
Gebet für sie! Denn ich werde
nicht hören zu der Zeit, da sie
wegen ihres Unglücks zu mir
rufen werden.
Jeremia 11, 14
Yunus Nineve halkına Tanrı‘nın yargısının
geleceğini bildirdiğinde bu halk tövbe etti ve
üzerlerine
gelmekte
olan
yargıdan
kurtuldular. Bazı durumlarda artık dua
etmenin de bir yararı olmaz. Tanrı‘nın da bir
kırmızı çizgisi vardır. Bir kişi, bir ulus bu
kırmızı çizgiyi geçtiğinde, artık Tanrı‘nın
yargısının geleceği kesindir, demektir.
Örneğin İsrail halkı için Rab Yeremya’ya
onları için artık dua etmemesi gerektiğini
söylüyor. Çünkü onların artık dualarını
duymayacaktır (Yer.11:14; 7:16).
Yeni Antlaşma’da da ölüme götüren
günahtan söz eder elçi Yuhanna.
AÖlüme götüren günah vardır. Buna ilişkin
istekte bulunmayın!“ diyor (1.Yu.5:16S17).
Bu bir imanlının günahta kırmızı çizgiyi
geçtiği anlamına gelmektedir. Eğer o kimse
günahta yaşamayı sürdürürse, artık o
kimsenin günah bataklığında kaldığını ve
günahtan geriye dönmesinin mümkün
olmadığını Tanrı görürse, o kimseyi ölüm
yoluyla bu dünyadan alabilir.
PAZARTESİ
Montag
14
MART
März
Tanrı onlarla birlikte olacak,
gözlerinden tüm göz yaşlarını
silecek. Artık ölüm olmayacak. Artık
ne yas, ne ağlayış ne de acı olacak.
Çünkü önceki düzen ortadan kalktı.
Vahiy 21:4
Und er wird jede Träne von ihren
Augen abwischen, und der Tod wird
nicht mehr sein, noch Trauer, noch
Geschrei, noch Schmerz wird mehr
sein: denn das Erste ist vergangen.
Offenbarung 21, 4
Şunu unutmamak gerekir ki, çektiğimiz
acılar, sıkıntılar, başımıza gelen felaketler ve
her tür hastalık bu dünyanın değişmeyen bir
kuralıdır. Doğarız, gelişiriz, büyürüz ve sonra
da acı ve sıkıntılar içerisinde bu dünyadan
göç ederiz. Böyle durumlarda dua
ettiğimizde çoğu zaman bir şey değişmez.
Bu, Tanrı bizi duymuyor, dualarımızı öneme
almıyor demek değildir. Rab bizi her zaman
duyar; ama O bize sonsuzlukta bir vatan, bir
yer hazırladı. Orada hiçbir acı, elem,
hastalık, ayrılık olmayacaktır. Cennette göz
yaşı ve ölüm olmayacaktır. Rab bize bunun
garantisini veriyor.
İşte dua ettiğimizde, dua bizim gözlerimizi,
düşüncelerimiz o sıkıntı ve dertlerden ayırıp
göksel vatana çevirir. Dua ettiğimizde
yüreğimizde o umut oluşur. Bu umutla her
tür sıkıntı ve dertlere dayanabiliriz.
Dua yoluyla aynı zamanda RAB ile konuşur,
O’nunla paydaşlığımız olur. O’nunla
paydaşlık bizim yüreğimize sevinç getirir. Bu
nedenle dua hayatı çok önemlidir.
SALI
Dienstag
15
MART
März
Tanrı, AKendi suretimizde,
kendimize benzer insan
yaratalım“ dedi... AYeryüzünün
tümüne egemen olsun.“
Yaratılış 1: 26
Und Gott sprach: ALaßt uns
Menschen machen in unserm
Bild, uns ähnlich! Sie sollen
herrschen ... über die ganze
Erde!“
1. Mose 1, 26
Birçok insan, başımıza gelen her tür dert ve
felaketi kadere bağlarlar. Oysa, Kutsal Kitap’ta
kadercilik, alın yazısı gibi bir şey yoktur. Çünkü
kadercilikte sorumluluktan kaçma vardır.
Kadercilikte, suçu her zaman Tanrı‘ya atma
vardır. Öyle ya, Tanrı kaderimde araba
kazasında öleceğimi yazmışsa, o zaman ne
istersem yapayım, yine de araba kazasında
öleceğim. Benim hızlı, sorumsuzca ya da alkol
alarak araba sürmemde bir sakınca yok,
zihniyeti yatar kadercilikte. İyi ya da kötü yolda
yürümek, kurtulmak ya da yok olmak
kaderciliğin öğretisinde vardır. Yani suçlu her
zaman Tanrı‘dır. Kadercilikte insan hiçbir
zaman yazgısını değiştiremez. Bu da insanın
kendisine verilen özgür isteğiyle, aklıyla alay
etmektir ya da bunu hiçe saymaktır. Eğer
bizler robot olarak yaratılsaydık, bir düğmeye
basmakla şu yöne ya da bu yöne gitseydik o
zaman bu kadercilik olurdu. Ama Tanrı bizi
özgür iradeyle yarattı ve bedenimizin en
yüksek noktasına da beynimizi koydu. Bizler
kendi yaptıklarımızla sorumluyuz. İyiye ya da
kötüye evet diyebiliriz. Ya da Rab’bin çağrısına
ya evet ya da hayır diyoruz.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
16
MART
März
Benim düşüncelerim sizin düşünceleriniz
değil, sizin yollarınız benim yollarım
değil, diyor RAB. Çünkü gökler nasıl
yeryüzünden yüksekse, yollarım sizin
yollarınızdan, düşüncelerim sizin
düşüncelerinizden öyle yüksektir.
Yeşaya 55:8-9
Denn meine Gedanken sind nicht eure
Gedanken, und eure Wege sind nicht
meine Wege, spricht der HERR. Denn so
viel der Himmel höher ist als die Erde, so
sind meine Wege höher als eure Wege
und meine Gedanken als eure Gedanken.
Jesaja 55, 8-9
Acıları, sorunları olan bir kral varmış. İnsanlar
bu üzgün krallarını teselli etmeye çalışmışlar,
ellerinden geleni yapmışlar, ama bu kral bir
türlü teselli bulamıyormuş. Ülkenin filozofları
çareler aramışlar, nafile. Sonra yaşlı ve basit
bir adam kralın huzuruna çıkmış ve ona kendi
yaptığı basit bir yüzük vermiş. Kral bu yüzüğü
alıp ona biraz bakınca, birden yüzü gülmeye
başlamış. Hayat zor da olsa, tekrar yaşama
sevincine kavuşmuş. Tabii herkesi bir merak
sarmış. Bu yüzükte ne tür bir keramet vardır
diye sorup durmuşlar. Sonunda bu yaşlıyı
sormuşlar. O da, Abu yüzükte hiçbir özellik
yoktu. Ben bu yüzüğün içine sadece şöyle
yazdım: ‘Bu da geçer!’“
Dostum, sizin başınızda olan dertler de bir gün
geçer. Bazen biraz daha uzun sürer, ama
sonunda bitecektir. Tabii ki, Rab’bin
düşüncelerini, planlarını anlamıyoruz. Ama bir
şeyi kesin olarak biliyoruz: İsa bu yollardan
geçti, önümüzden yürüdü, sonunda Baba
Tanrı‘nın sağına yükseldi. O’na iman ettiysek,
bir gün bizim de orada olacağımızın
güvencesidir bu.
PERŞEMBE
Donnerstag
17
MART
März
Rab çobanımdır.... Karanlık
ölüm vadisi gölgesinden
geçsem de kötülükten
korkmam, çünkü sen
benimlesin.
Mezmur 23: 1,4
Der Herr ist mein Hirte ... Auch
wenn ich wandere im Tal des
Todesschattens, fürchte ich
kein Unheil, denn du bist bei
mir.
Psalm 23, 1 u. 4
Hatırlıyorum, Münir kardeşi hastanede ziyaret
ettiğimizde, onu tek bir odaya koymuşlardı.
Kendisi, Abu oda ölüm odasıdır“ demişti.
Çünkü kanser karaciğerine sıçramış ve çok
yakında öleceğini biliyordu. Mezmur ı3. ilahiyi
söyledik. AÖlüm gölgesi vadisinden geçsem
bile korkmam“ ayetine geldiğimizde Recep
kardeş birden hüngür hüngür ağlamaya
başladı. Tabii ben de, Hayri ve Nazlı da
ağlamaya başladık. Birden Münir sakin bir
sesle, AKardeşler ne oluyor? Ben bilinmeyen
bir yere gitmiyorum. Cennete, Rab’bin yanına
sizden önce gidiyorum; siz gelince ben size
cennetin güzelliklerini göstereceğim, sizi orada
gezdireceğim“ dediğinde, onun gözlerine
baktım. Yüzde yüz emindi. Sonra da şunu
dedi: AAğrılarım çok, sizlerden ayrılmak ise
ayrı bir acı, ama Rab yüreğime insan
kavrayışını aşan o esenliğini koymuştur. Sakın
üzülmeyin kardeşler“ dedi.
Hamdolsun, İsa’da olanlara bu umut
verilmiştir. İşte her durumda bu umuda
sarılmalıyız! Bu umut bize cesaret ve güç
verecektir.
CUMA
Freitag
18
MART
März
Tanrı Mesih’i, kanıyla günahları
bağışlatan ve imanla
benimsenen kurban olarak
sundu.
Romalılar 3:25
Ihn (Christus) hat Gott
hingestellt als einen Sühneort
durch den Glauben an sein
Blut.
Römer 3, 25
Kurban denince herkes bunun ne olduğunu
anlar. Ülkemizde her aile ya ortak bir hayvan
alarak kurban kesmişlerdir, ya da tek
başlarına. Bu her yıl Kurban bayramında
tekrarlanan bir durumdur. İnsan neden kurban
keser? Kurban yoluyla aslında insan günahlı
olduğunu görür ve Tanrı‘nın, kestiği kurban
aracılığıyla günahlarını affedeceğini umar.
Tanrı‘yla barış içerisine gelmesini diler.
Aslında kurbanın anlamı kefaret demektir. Bu
da örtmek, saklamak, arındırmak anlamlarına
gelmektedir. Başka bir anlamı da, fidye ile
Tanrı‘nın gazabını yatıştırmaktır.
Tanrı kurbanlara ilişkin Musa peygamber
aracılığıyla Tevrat’ta 5 kurban çeşidinden söz
eder. Yakmalık sunu, Ekmek takdimesi (Tahıl
sunusu), Esenlik sunusu, Suç ve Günah
sunusu olmak üzere 5 çeşit sunu belirledi.
Bunların en önemlisi ve ilk sırada gelen
AYakmalık Sunu“dur. Kesilen kurban tümden
Tanrı‘ya adanır ve ateşte yakılırdı. Aslında tüm
bu kurbanların gösterdiği, simgelediği İsa
Mesih’ti. Önümüzdeki günlerde bu kurbana
biraz daha ayrıntılı bakacağız.
CUMARTESİ
Samstag
19
MART
März
Ve Rab Musa’yı çağırdı,
ona buluşma çadırından
şöyle seslendi.
Levililer 1:1
Und der HERR rief Mose,
und er redete zu ihm aus
dem Zelt der Begegnung.
3. Mose 1, 1
begegnen: buluşmak
die Begegnung: buluşma
das Zelt: çadır
Musa’nın yazdığı 5 kitaptan (Tevrat) biri
Levililer kitabıdır. Bu kitap ARab çağırdı“
diye başlıyor. Tanrı kurtulanları ne için
çağırıyor? AKutsal olmamız için!A AKutsal
olun, çünkü ben kutsalım“ diyor Tanrı
(Lev.11:45). Bizler, kutsal olmaya çağrıldık.
Bu Levililer kitabının konusudur. Kutsal
olmak ne demektir? Rab’be benzer olmak,
Tanrı gibi olmak demektir. Ayrıca kutsal
olmak, Tanrı‘nın olduğu yerde olmak
demektir.
Tanrı tüm kurtulanları yanına çağırıyor.
Kurtulanların hepsi Rab için seçilmişlerdir ki,
Tanrı‘nın yanında olsunlar. Nerede Tanrı
oturuyorsa kurtulanlar da orada olsunlar.
İnsan Tanrı‘nın olduğu yerde nasıl olabilir?
Günahsız olarak. Peki nasıl günahsız
olabiliriz? Bunun yanıtını Levililer veriyor:
Kurban aracılığıyla.
Biz de bugün İsa Mesih’in - Tanrı kuzusunun
kurban olmasıyla kurtuluyoruz. İsa Mesih’in
kurban olması, yani ölümü Kutsal Kitap’ın
merkezidir. İnsanların Tanrı önünde geçici
olarak durabilmesini olanaklı kılan kurbandı.
PAZAR
Sonntag
20
MART
März
RAB Musa’yı çağırıp
Buluşma Çadırı‘ndan
ona şöyle seslendi.
Levililer 1:1
Und der HERR rief Mose,
und er redete zu ihm aus
dem Zelt der Begegnung.
3. Mose 1, 1
rufen: çağırmak
sprechen, reden: seslenmek
Rab Musa’ya nereden konuşuyor? Buluşma
Çadırı‘nın içinden. Artık On Buyruğu
verirken yaptığı gibi Sina Dağı‘nın
tepelerinden gök gürlemesi ve şimşeklerle
seslenmiyor. Buluşma çadırından barış
içinde sesleniyor. Tanrı bu halka doğrudan
değil, Musa aracılığıyla sesleniyor.
Yeni Antlaşma’da Tanrı bizimle nasıl
konuşuyor? Tanrı bize ruhsal anlamda Oğlu
olan Mesih aracılığıyla konuşuyor (İbr.1:1).
Diyebiliriz ki, Musa peygamber Mesih’in
bir gölgesidir. O dönemlerde Tanrı Musa
aracılığıyla halka konuşuyordu. Mesih
aracılığıyla da bugün Tanrı bizlere
konuşuyor.
Tanrı‘nın sesi O’nu duymak isteyenlere
yöneliktir. Bunu görmek ve anlamak çok
önemlidir. Günümüzde de Tanrı insanları
barış ve esenlik bulmaları için kendisine
çağırmaktadır.
PAZARTESİ
Montag
21
MART
März
Rab Musa’yı çağırdı, ona buluşma
çadırından şöyle seslendi: İsrail halkıyla
konuş, onlara de ki, içinizden biri
RAB’be adak olarak bir hayvan
sunacağı zaman, sığır ya da davar
sunmalı.
Levililer 1: 1-2
Und der HERR rief Mose, und er redete
zu ihm aus dem Zelt der Begegnung:
Wenn ein Mensch von euch dem
HERRN eine Opfergabe darbringen will,
sollt ihr vom Vieh, von den Rindern und
Schafen, eure Opfergabe darbringen.
3. Mose 1, 1-2
Levililer kitabı Yakmalık sunuyla başlıyor. Bu
da Tanrı‘ya giden yolun kurban aracılığıyla
olduğunu gösteriyor. Kefaret sözcüğü
saklamak, örtmek anlamına geliyor ve bu
kitapta 45 kere geçer. Kesilen kurbanlar,
geçici bir süre için insanların günahlarını
örtüyor ve onları yargıdan kurtarıyordu. Bu
kurbanlar gelecekte gerçekleşecek İsa
Mesih’in kurban olmasıyla en doruk noktaya
çıkacak ve insanlar İsa aracılığıyla sonsuza
dek günahları bağışlanmış olarak Tanrı
önünde durabileceklerdi. Bu bize ta
başlangıçta, Levililer Kitabı‘nın ilk ayetine
belirtiliyor.
ASuçsuz ve lekesiz kuzuyu andıran Mesih’in
değerli kanıyla kurtuldunuz. O dünyanın
kuruluşundan önce bilinmişti, ama çağların
sonunda sizin yararınız için açıklandı!“ (1
Petrus 1:19Sı0)
Yakmalık sunu derin anlamıyla, İsa’nın
ölümünü resimler ve kusursuz Mesih’in
Tanrı‘ya sunulmasını simgeler. Yakmalık
sunu İsa Mesih’in kişiliğinden söz eder. O
bizim yerimizi alandır.
SALI
Dienstag
22
MART
März
Rab Musa’yı çağırdı... Ona şöyle dedi:
İsrail halkıyla konuş, onlara de ki,
içinizden biri RAB’be adak olarak bir
hayvan sunacağı zaman, sığır ya da davar
sunmalı. Eğer yakmalık sunu sığırsa,
kusursuz ve erkek olmalı. RAB’bin
sunuyu kabul etmesi için onu Buluşma
Çadırı‘nın giriş bölümünde sunmalı.
Levililer 1:ı-3
... Wenn ein Mensch von euch dem
HERRN eine Opfergabe darbringen will,
sollt ihr vom Vieh, von den Rindern und
Schafen, eure Opfergabe darbringen ...
zum Wohlgefallen für ihn vor dem
HERRN.
3. Mose 1, 1-3
Levililer kitabının ilk 7 bölümünde 5 çeşit
kurban sunulduğunu okuyoruz. Neden 5
kurban, tek bir kurban yeterli olmaz mıydı?
İkinci soru da, insanlık tarihinde ilk kere ne
zaman kurban sunuldu?
Yaratılış Kitabı‘nın başında üç insanın
yakmalık kurban sunduğunu görüyoruz. Ama
bundan önce ilk kurbanı Tanrı‘nın
sunduğunu söyleyebilirim. Çünkü Adem ile
Havva günaha düştükten sonra, Tanrı onlar
için deriden giysiler yapıp onlara giydirdi.
Deriden giysi yapılabilmesi için, bir hayvanın
kesilmesi gerekirdi (Yar.3:ı1).
İnsan olarak ilk kez Adem’in oğlu Habil bir
kurban sundu. Habil’in bir kurban sunması,
kendisinin günahlı olduğunu kabul ettiği
anlamına gelir. İkinci olarak kurban sunan
kişi Nuh, üçüncü kişi de İbrahim
peygamberdir. Bu üç kişinin kestikleri
kurban, bizim kurtulmamız ve sonsuz
yaşama kavuşmamız için nasıl bir kurbana
ihtiyacımız olduğunu ortaya koyuyor. Bu üç
çeşit kurbana önümüzdeki günlerde
bakacağız.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
23
MART
März
Habil sürüsünde ilk doğan
hayvanlardan bazılarını Rab’be
sundu, Rab Habil’i ve sunusunu
kabul etti.
Yaratılış 4:4
Und Abel, auch er brachte von
den Erstlingen seiner Herde
und von ihrem Fett. Und der
HERR blickte auf Abel und auf
seine Opfergabe.
1. Mose 4, 4
Adem ile Havva’nın Habil ve Kayin adında iki
oğulları oldu. Kayin bir çiftçi, Habil de çoban
oldu. Bir gün Kayin toprağın ürünlerinden
RAB’be sunu getirdi. Habil de sürüsünden bir
hayvan getirdi. Rab Kayin’in değil, Habil’in
sunduğu kurbanı kabul etti (Yar.4:ıS5). Kayin
kendi el emeğinin işini getiriyor ve kabul
edilmiyor. Ama Habil bir hayvan getirip kurban
ediyor. Çünkü Tanrı huzuruna insan işleriyle
gelemeyeceğini anladı Habil. Kimse Rab’bin
önüne gelip de, işte bak ben buradayım, beni
kabul et diyemez. Çünkü insan günahlıdır.
Günahın karşılığı ölümdür. Bu nedenle Tanrı
huzuruna gelebilmek için kurban gerekli. Habil
de günahlı olduğunu görerek Rab’be sunuyla
geldi ve günahının bedeli olarak bir kurban
sundu. Bu bizim için de geçerlidir: Bir kişi
bizim günahımızın bedelini üzerine almalıydı
ki, Tanrı‘nın huzuruna gelebilelim.
Yeşaya’da, ARAB hepimizin cezasını O’nun
(İsa’nın) üzerine koydu“ (53:6) diye okuyoruz.
Bizim fesadımızı, günahımızı birisi üzerine
alıyor. Günahın karşılığı ölümdür ve bu
nedenle de Habil günahı için bir kurban
kesiyor. Kan akmasıyla günah bağışlanır.
PERŞEMBE
Donnerstag
24
MART
März
İmanla Habil Tanrı‘ya Kayin’inkinden
daha üstün kurban getirdi ve bununla
doğru kişi olduğu onaylandı. Tanrı onun
armağanına ilişkin tanıklıkta bulundu. O
öldürüldü ama imanı nedeniyle bugüne
dek konuşmaktadır.
İbraniler 11:4
Durch Glauben brachte Abel Gott ein
besseres Opfer dar als Kain, durch
welchen Glauben er das Zeugnis erhielt,
gerecht zu sein, indem Gott Zeugnis gab
zu seinen Gaben; und durch diesen
Glauben redet er noch, obgleich er
gestorben ist.
Hebräer 11, 4
Habil iman ile bir kurban sundu ve bu
nedenle de bağışlandı. Bugüne dek AİMAN“
kuralı devam ediyor. İman olmadan Tanrı‘ya
yaklaşamayız. İman olmazsa o sununun da
bir değeri yoktur. Biz kendimizden bir şey
yapamıyoruz, bir şey sunamıyoruz. Ancak
Mesih’in bizim yerimize sağladığı kurtuluşa
iman ediyoruz. Habil’in kurbanıyla bu temel
gerçeği öğreniyoruz.
İkinci olarak Nuh’un sunusu geliyor. Nuh’un
sunusunda başka bir şey öğreniyoruz. ANuh
Rab’be bir sunak yaptı. Orada bütün temiz
sayılan hayvanlarla kuşlardan yakmalık
sunular sundu“ diyor Yaratılış 8:ı0’de.
Burada Nuh’un temiz, pak bir sunu getirdiği
belirtiliyor. Temiz büyük ve küçük baş
hayvan ve temiz kuşlar. Bununla da
öğreniyoruz ki, bizim yerimizi alacak olan
aracı kusursuz olmalıydı.
Nitekim Kutsal Söz de şöyle diyor: ARuhsal
yasa uyarınca hemen her şey kanla arıtılır.
Kan dökülmeden günah bağışlanması
yoktur“ (İbr.9:ıı).
CUMA
Freitag
25
MART
März
İSA’NIN ÖLÜM GÜNÜ İ KARFREITAG
(Avrupa ülkelerinin çoğunda tatildir)
Tanrı İbrahim’i denedi... ona İshak’ı,
sevdiğin biricik oğlunu al, Moriya
bölgesine git, orada sana göstereceğim
bir dağda oğlunu yakmalık kurban olarak
sun, dedi.
Yaratılış 22:1-2
Gott prüfte den Abraham.... Und er
sprach zu ihm: Nimm deinen Sohn,
deinen einzigen, den du liebhast, den
Isaak, und ziehe hin in das Land Morija,
und opfere ihn dort als Brandopfer auf
einem der Berge, den ich dir nennen
werde!
1. Mose 22, 1-2
Habil’in sunduğu kurban ile, bir aracıya
ihtiyacımız olduğunu, Nuh olayında aracılık
edenin kusursuz, günahsız olması gerektiğini
ve İbrahim’in sunduğu kurban yoluyla da bu
aracının
insan
olması
gerektiğini
öğreniyoruz. İşte bu üç nitelik İsa Mesih’i
göstermektedir. Bizim kusursuz ve insan olan
kurtarıcı İsa Mesih’e ihtiyacımız vardı. O bizim
günahlarımız, suçlarımız için öldü.
Bu nedenle tek bir kurban İsa Mesih’in
çarmıha gerilmesini anlatmaya yetmezdi.
Çünkü İsa Mesih’in kurban olması o denli
yücedir ki, Eski Antlaşma’daki tek bir sunu
bunu açıklamaya yetmezdi. Bu 5 kurbandan
ilki olan yakmalık sunu, İsa Mesih’in kusursuz
bir şekilde tümden Tanrı‘ya sunulmasını
gösteriyor. Tahıl sunusu İsa Mesih’in
insanlığını ve yaşam ekmeği olduğunu
gösteriyor. Üçüncü sunu, esenlik sunusudur,
bu da İsa Mesih’in bizim esenliğimiz, barışımız
olduğunu simgeliyor. Günah ve suç sunusu ise
İsa Mesih’in günahlarımız için kefaret
sağlayan ölümünü simgeliyor.
İsa Mesih, ATek sunuyla kutsal kılınanları
sürekli yetkinliğe erdirdi“ diye okuyoruz
İbranilar 10:14’de.
CUMARTESİ
Samstag
26
MART
März
Yakmalık sunu bütün gece,
sabaha kadar sunakta ateşin
üzerinde kalacak. Sunağın
üzerindeki ateş sönmeyecek.
Levililer 6:2
Dieses, das Brandopfer, soll auf
seiner Feuerstelle sein, auf dem
Altar, die ganze Nacht bis zum
Morgen; und das Feuer des
Altars soll auf ihm in Brand
gehalten werden.
3. Mose 6, 2
Okuduğumuz gibi, yakmalık sunu tüm gece
sönmeyen ateşin üzerinde kalacak ve
yanacaktı. Bu sunudan kimse de yiyemezdi
Diğer 4 sunudan Kahin ya da sunuyu getiren
kimse yiyebilirdi. Bu nedenle yakmalık sunu
tesadüf olarak birinci sıraya konmadı. Bu da
bize şunu gösteriyor ki, İsa Mesih’in kurbanı,
sunusu, Tanrı‘ya aitti. İsa Mesih’in kurban
olması ilk başta Tanrı‘nın adaletini yerine
getirmeli ve O’nu hoşnut etmeliydi. Tanrı
yüceltilmeliydi. Bu gerçeğin ardından diğer
bereket aldığımız noktalar da gerçekleşiyor.
Ama önce Tanrı hoşnut ediliyor. O
yüceltiliyor.
Günah hem bize hem de başkalarına zarar
veriyor. Bunu az çok anlıyoruz! Ama günahın
en kötü tarafı Tanrı‘ya karşı olmasıdır. Günah
Tanrı‘yı alçalttı, ama İsa Mesih’in kurban
olması Tanrı‘yı yüceltti. Şimdi Tanrı‘nın adı
yüceltildi. Bu nedenle O’na iman eden her kişi
sonsuz berekete, esenliğe kavuşuyor. Bunun
için Yakmalık Sunu ilk başta geliyor. Çünkü bu
sunu Tanrı‘ya ait olan bir sunudur.
PAZAR
Sonntag
27
MART
März
DİRİLİŞ BAYRAMI İ OSTERN
İçinizden biri RAB’be sunu
olarak bir hayvan sunacağı
zaman!
Levililer 1: 2
Wenn ein Mensch von euch dem
HERRN eine Opfergabe
darbringen will, sollt ihr vom
Vieh, von den Rindern und
Schafen, eure Opfergabe
darbringen.
3. Mose 1, 2
Yakmalık Sunu zorunlu değil gönüllü olarak
sunulan bir sunuydu. Günah ve suç
sunularında Aeğer biri günah işlerse“ diyor. O
zaman
sunu
sunmak
zorundaydı
günahlarının bağışlanabilmesi için. Ama
yakmalık, tahıl ve esenlik sunuları zorunlu
değil, gönüllü sunulan sunulardı.
Bu da bize şunu gösteriyor: Tanrı kendi oğlunu
gönüllü olarak dünyaya yolladı; İsa Mesih de
kendisini gönüllü olarak bizler için sundu.
Tanrı‘nın bize karşı bir borcu yoktu. Tanrı‘nın
insanlara bir kurtuluş sağlama zorunluluğu
yoktu. Biz günahı ve onun sonuçlarını seçtik.
Tanrı insanları seçtikleri günah ve sonuçları
içerisinde bırakabilirdi. Tanrı bunu yapsaydı
adil davranmış olurdu. Mesih Tanrı‘nın inayeti
sonucunda bizlere kurban kuzusu oldu, öyle ki
biz bu kurtuluşu armağan olarak alabilelim. Ki
bu armağan hak etmediğimiz bir armağandır.
Kurtuluş Tanrı‘nın kayrasıdır. Yuhanna
10:17S18 şöyle diyor İsa Mesih: ACanımı
benden kimse alamaz. Onu kendi isteğimle
veriyorum. Canımı vermeye de, yeniden
almaya da yetkim vardır!“
PAZARTESİ
Montag
28
MART
März
DİRİLİŞ BAYRAMI İ OSTERMONTAG
(Avrupa ülkelerinin çoğunda tatildir)
İçinizden biri Rab’be sunu olarak bir
hayvan sunacağı zaman, sığır ya da davar
sunmalı. Yakmalık sunu sığırsa, kusursuz
ve erkek olmalı.
Levililer 1: 2-3
Wenn ein Mensch von euch dem HERRN
eine Opfergabe darbringen will, sollt ihr
vom Vieh, von den Rindern und Schafen,
eure Opfergabe darbringen. Wenn seine
Opfergabe ein Brandopfer von den
Rindern ist, soll er sie darbringen, ein
männliches Tier ohne Fehler.
3. Mose 1, 2-3
Neden başka hayvanlar değil de, evcil olan
sığır ya da davar kurban edilmeliydi? Sığır,
koyun ya da keçi ev hayvanlarıdır ve her
zaman insanlara yakın olan hayvanlardır.
Tanrı bir geyik ya da bir dağ keçisi
sunacaksınız demedi. Bunları sunmak için
önce gidip onları yakalamaları gerekliydi.
Ama Tanrı, yanınızda olan hayvanlardan
kurban sunun diyor.
Tüm bu kurbanların işaret ettiği İsa Mesih,
insanlara en yakın olandır. O bir insan oldu,
aramızda yaşadı. Sonra, sunulan kurbanın
erkek ve kusursuz olmasından söz ediyor.
Bu güç ve yeterlilik anlamına gelir. Yani Rab
İsa Mesih’in kurtarmaya gücü olduğunu, aynı
zamanda Mesih İsa’nın kusursuzluğunu dile
getirir.
İbraniler mektubunda İsa hakkında, AO’nun
aracılığıyla Tanrı‘ya yaklaşanları tamamen
kurtarmaya gücü yeter. Çünkü onlara
aracılık etmek için hep yaşamaktadır“ (İbr.
7:ı5) der.
SALI
Dienstag
29
MART
März
Yakmalık sunu sığırsa, kusursuz ve
erkek olmalı. RAB’bin sunuyu kabul
etmesi için onu Buluşma Çadırı‘nın
giriş bölümünde sunmalı.
Levililer 1:3
Wenn seine Opfergabe ein
Brandopfer von den Rindern ist, soll
er sie darbringen, ein männliches
Tier ohne Fehler. Am Eingang des
Zeltes der Begegnung soll er sie
darbringen, zum Wohlgefallen für
ihn vor dem HERRN.
3. Mose 1, 3
Yakmalık sunuda yabani ya da etçil hayvanlar
sunulamazdı. Başka hayvanları parçalayarak
yiyen hayvanların hiçbiri İsa Mesih’i
simgeleyemez.
İsa
Mesih,
insanları
parçalamak, onları yargılamak için yeryüzüne
gelmedi, onlar uğruna kendi hayatını vermeye
geldi. İşte bugünlerde Hristiyan dünyasında
kutlanan Diriliş Bayramı‘nın anlamı budur.
Kurban sunulan bu hayvanlar insana boyun
eğen hayvanlardı. Bu İsa Mesih’in harika bir
resmini simgeler. Mesih Baba Tanrı‘ya her
konuda boyun eğen itaatkar kul yerini aldı. O
hizmet etmeye geldi ve sonuna dek, ölüme
kadar boyun eğdi.
Yakmalık adak ‘olah’ sözcüğüyle belirtilir ki,
bunun anlamı yukarıya yükselen demektir.
Yakılan kurbanın dumanı göğe doğru
yükseldiğinde bu Rab için güzel kokuydu.
Tanrı İsa’yı bu yakmalık sunu olarak görür.
AMesih bizi nasıl sevdiyse ve kendisini bizim
için güzel kokulu bir sunu ve kurban olarak
Tanrı‘ya sunduysa, siz de öylece sevgi
yolunda yürüyün“ (Efes 5:ı) diye okuyoruz
İncil’de.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
30
MART
März
Yakmalık sunu, yakılan sunu
RAB’bi hoşnut eden kokudur.
Levililer 1:13
Ein Brandopfer ist es, ein
Feueropfer als wohlgefälliger
Geruch für den HERRN.
3. Mose 1, 13
jemandem gefallen: hoşnut etmek
der Geruch: koku
verbrennen: yakmak
Levililer kitabının birinci bölümü 9, 13 ve 17.
ayetlerinde yakılan sununun ARAB’bi hoşnut
eden koku“ olduğunu belirtir. Yaratılış 8:ı1’de
Nuh’un sunduğu kurbandan söz ederken,
Rab’bin güzel kokudan hoşnut olduğunu
söyler. Hoş bir koku! Bunun İbranice
anlamı, rahatlatan bir kokudur. Kesilen
kurban aracılığıyla Tanrı rahatlıyor! Çünkü
bu yolla Tanrı‘nın adaleti yerine geliyor,
tatmin oluyor ve böylece RAB tüm sevgisini,
inayetini sunabiliyor.
Rab Tanrı, İsa Mesih’te bu özelliği görür.
ABu benim sevgili Oğlumdur, O’ndan
hoşnudum“ diyen Baba, Mesih’te bu özelliği
gördüğü için bunu söylemiştir. Ne demek
istiyor Rab? Senin ve benim günahlarım için
Mesih’in yapmış olduğu işten memnun
kalmıştır. Eğer sen tüm güvenini İsa Mesih’e
bağlayıp hayatını O’na teslim edebildiysen O
seni sonsuza dek kurtarmaya, günahının
yaraştırdığı cezanın bedelini ödemeye
yeterlidir. İşte Tanrı bundan hoşnut
olmuştur.
PERŞEMBE
Donnerstag
31
MART
März
RAB’bin sunuyu kabul etmesi
için onu Buluşma Çadırı‘nın
giriş bölümünde sunmalı.
Levililer 1:3
Am Eingang des Zeltes der
Begegnung soll er sie
darbringen, zum
Wohlgefallen für ihn vor dem
HERRN.
3. Mose 1, 3
die Annahme, die Akzeptanz: kabul
annehmen, akzeptieren: kabul etmek
Hayvan Tanrı‘ya diri olarak sunulamazdı,
öldürülüp sunulmalıydı. Yani diri diri
yakılamazdı. Bu çok önemli ve gerekliydi.
Bizi günahlarımızdan kurtaran olay, İsa’nın
kusursuz hayatı ve bizim O’nun bu hayatına
hayran kalışımız değildir. Bizi kurtaran
İsa’nın ölümüdür. Günahlıyı kurtarabilecek
tek şey günahsız bir hayatın ölmesidir. Tek
günahsız hayat ise İsa Mesih tarafından
yaşandı.
Müjde yazılarında, İsa Mesih’in çarmıh
üzerinde öldüğü anda Kutsalların Kutsalını
diğer bölümlerden ayıran perdenin yukardan
aşağı yırtıldığını okuyoruz. Bu demek oluyor
ki, artık Mesih aracılığıyla biz Tanrı‘nın
huzuruna girebiliriz. Bunu olanaklı kılan
İsa’nın ölümüydü.
ABu nedenle ey kardeşler, İsa’nın, kendi
kanı sayesinde perdede, yani kendi
bedeninde bize açtığı yeni ve diri yoldan
kutsal yere girmeye cesaretimiz vardır“ diye
okuyoruz Kutsal Söz’de.
Perde İsa’nın bedenini temsil ediyordu.
CUMA
Freitag
1
NİSAN
April
Elini yakmalık sununun başına
koymalı. Sunu kişinin
günahlarının bağışlanması için
kabul edilecektir!
Levililer 1:4
Und er soll seine Hand auf den
Kopf des Brandopfers legen,
und es wird als wohlgefällig
angenommen werden für ihn,
um Sühnung für ihn zu
erwirken.
3. Mose 1, 4
Elini yakmalık sununun başına koymalı. El
koymak ne demektir? Özdeşleşmek, bir
olmak anlamına geliyor. Sunuyu sunan kişi el
koymakla o sunulan hayvanla özdeşleşiyor.
Yani, hayvana yapılan her şey kendisine
yapılmış gibi oluyor. Hayvan öldürülüyor, kanı
akıtılıyor ve bu o kişiye sayılıyor. İsa Mesih’in
de yaptığı her şey bize sayılıyor.
Tanrı‘ya hayatımız boyunca itaat etmedik,
O’nun isteğini yerine getirmedik. Ama Mesih
Tanrı‘ya her konuda, her alanda itaat etti.
O’nun yaptığı her şey şimdi bizim hesabımıza
yazıldı.
Günah sunusunda sunuyu getiren kişi o
hayvan üzerine ellerini koyuyor. Bu yolla
insanın günahı o hayvana aktarılıyor. Bzim
günahımız da Mesih’in üzerine aktarıldı ve
Tanrı‘nın öfkesi, yargısı bizim yerimize
Mesih’in üzerine indi. Bu nedenle artık Mesih’e
iman edenlere yargılama yoktur.
Hayvanın üzerine konulan el, günahlardan
dolayı ağır oluyordu. Mezmur yazarı, AÖfken
üzerime çöktü, dalga dalga kızgınlığınla beni
ezdin“ (Mez.88:7) diye yazarken, buna benzer
bir durumu dile getirmişti.
CUMARTESİ
Samstag
2
NİSAN
April
Boğayı RAB’bin önünde
kesmeli.
Levililer 1:5
Und er soll das junge Rind
schlachten vor dem
HERRN.
3. Mose 1, 5
das Rind: boğa
schlachten, schneiden: kesmek
vor: önünde
Kesilen kurban açıkça ARab’bin önünde“
kesilmeli diyor. Ta başlangıçtan beri Tanrı
kurtuluş için İsa’nın kurban edilmesini
planlamıştı. Mesih’in kurban edilmesi bir kaza
sonucu değildi; Tanrı‘nın istemi orada
uygulandı.
Yeşaya 53:10’da, AOnu ezmek RAB’be hoşnut
göründü!“ diyor. Oğlunu ezmek, O’nu vurmak
hoş göründü Rab’be.
Zekarya 13:7’de şöyle okuyoruz: AUyan ey
kılıç! Çobanıma, yakınıma karşı harekete geç,
diyor Orduların Rab’bi. Çobanı vur da koyunlar
darmadağın olsun.“
Tanrı emrediyor: Kılıç çobanı, Mesih’i, vursun!
Bu nedenle Levililer 1:5’te ABoğayı Rab’bin
önünde kesmeli!“ diyor.
Neyle kesiliyor? Tabii ki bıçakla. Bunu Tanrı
planladı ve yerine getirdi. Bunu hiçbir zaman
tam olarak anlayamayacağız. Bunu ancak
kabul edip O’na hamdedebiliriz.
Rab’bin Oğlunu feda etmeye hazır olması
bizde hayranlık yaratıyor.
PAZAR
Sonntag
3
NİSAN
April
Harun soyundan gelen kahinler
boğanın kanını getirip Buluşma
Çadırı‘nın giriş bölümündeki
sunağın her yanına serpecekler!
Levililer 1:5
Und die Söhne Aarons, die
Priester, sollen das Blut
herzubringen und das Blut
ringsherum an den Altar
sprengen, der am Eingang des
Zeltes der Begegnung steht.
3. Mose 1, 5
Asıl metinde AKanın Serpilmesi“ diyor. Peki
kanın serpilmesi ne anlama geliyor? Kan
Tanrı‘ya konuşuyor. İbraniler mektubunda
ASerpilmiş kana yaklaştınız“ diye okuyoruz
(1ı:ı4). Mesih’in kanı Tanrı‘ya sesleniyor. Kan
Mesih’in itaatinden ölümüne kadar her şeyi
bildiriyor ve Mesih günahlılar için kanını akıttı.
Habil’in kanından daha çok ve daha iyi
Tanrı‘ya konuşuyor Mesih’in kanı. Habil’in kanı
Rab’be nasıl konuştu: Yaratılış 4:10S11’de
RAB Kayin’e, Akardeşin Habil’in kanı topraktan
bana sesleniyor“ diyor.
Habil’in kanı ne şekilde konuşuyor? Kayin’in
suçundan söz ediyor, onu suçluyor ve
Tanrı‘nın adil yargısını bekliyor.
İsa’nın kanı ise bambaşka bir şekilde
konuşuyor. Ne diyor? İsa’nın kanı Tanrı‘ya
Abağışla! diyor“. Çünkü o suçların bedelini
Ben ödedim.
Bizim kurtuluş güvencemiz burada yatıyor;
kurtuluşumuzun temeli sağlamdır. Bu sağlam
kurtuluş İsa Mesih’in ölmesi ve dirilmesiyle
gerçekleşti. İşte bu Diriliş (Ostern) bayramıdır.
PAZARTESİ
Montag
4
NİSAN
April
Tanrısız kişi başkalarını ağzıyla
yıkıma götürür, oysa doğrular
bilgi sayesinde kurtulur.
Süleyman’ın Özdeyişleri 11: 9
Mit dem Mund richtet der
Ruchlose seinen Nächsten
zugrunde, aber durch
Erkenntnis werden die
Gerechten befreit.
Sprüche 11, 9
der Mund: ağız
das Verderben: yıkım
Burada ATanrısız“ olarak geçen sözcük
ikiyüzlü anlamındadır. İkiyüzlü karşılık veren
anlamına gelen iki Yunanca sözcükten
gelmektedir. İkiyüzlü karşılık veren kişidir ve
bu sözcük Yunan tiyatrosunda aktörler için
kullanılmıştır. Bir aktör diğer aktöre sufle
verdiğinde, diğeri kendi parçasını söyleme
vakti geldiğini bilirdi. Rol yapıyordu. Birisinin
inançla ilgili konularda ikiyüzlü olması onun
sahtekâr olduğu anlamına gelir. Bu adam
içtenlikten uzak bir şekilde, ARab’be övgüler
olsun!“ diyecektir. Sadece bir rol yapmaktadır;
yüreğinde ise Rab’be şükretme yoktur.
Aİkiyüzlü kişi başkalarını ağzıyla yıkıma
götürür.“ Sizin dostunuzmuş gibi yapar ama
kendi hayatındaki günahı kapatmak için sizi
arkadan vurur. Ne yazık ki, bazen inanlılar
topluluğunda da, kendini korumak için korkunç
şeyler söyleyecek ikiyüzlü insanlar vardır.
İnsanın yüzüne gülüp arkasından konuşan
insanlardan hep çekinmişimdir. Kendi
yaşamındaki bir şeyi saklamaktadır. Zaman,
bana bu değerlendirmemde sık sık haklı
olduğumu göstermiştir. Bu özdeyiş bu tür bir
ikiyüzlülükten söz ediyor.
SALI
Dienstag
5
NİSAN
April
Bilge kadın evini yapar,
ahmak kadın evini kendi
eliyle yıkar.
Süleyman’ın Özdeyişleri 14: 1
Die weise Frau baut ihr
Haus, aber die Närrin reißt
es mit eigenen Händen
nieder.
Sprüche 14, 1
weise: bilge
dumm, närrisch, töricht: ahmak
ABilge kadın evini yapar“ sözü sadece evin
fiziksel yapımından söz etmez. Bence
İbrahim peygamberin karısı Sara, evini
yapan örnek bir kadındı. Bir atanın karısıydı
ve Yakup evini bina etti. Musa’nın annesi
Yokevet’in de evini yaptığını söyleyebiliriz.
Yabancı bir ülkede köle olduğu halde,
oğlunu kurtarmak için onu sakladı, onu
gözünün önünden ayırmadı ve sonunda
Firavun’un kızının hizmetinde onun süt
annesi oldu. Musa’ya Rab’bi ve Rab’bin
İsrail’e vaadini öğreten oydu. Harika bir
anneydi ve evini yaptı.
AAma ahmak kadın evini kendi eliyle yıkar.“
Kutsal Kitap’ta birkaç kadın bunu yaptı.
Kötülüklerinden ötürü, yapmış oldukları ev
mahvoldu (ı.Tarihler ıı:3S4). Ahazya bir
kraldı ve annesinin öğütleri onun evini
gerçekten alçalttı. Bu gerçekten de doğru bir
özdeyiştir. Bunları yaşamın laboratuarlarına
alıp bugün bile doğru olduklarını
görebilirsiniz. Kişisel günahları yuvalarını
mahveden birkaç kadın tanıyorum.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
6
NİSAN
April
Doğru yolda yürüyen,
RAB’den korkar, yoldan
sapan, RAB’bi hor görür.
Süleyman’ın Özdeyişleri 14: 2
Wer in seiner Geradheit
lebt, fürchtet den HERRN;
wer aber in seinen Wegen
verkehrt ist, verachtet ihn.
Sprüche 14, 2
gehen, marschieren: yürümek
abbiegen, abweichen: sapmak
Bu bize, hayatımızın Tanrı‘yla olan
ilişkimizi ortaya koyacağını söylemektedir.
Elçi Yuhanna bizlere, ATanrı‘da yaşıyorum
diyen,
Mesih’in
yürüdüğü
yolda
yürümelidir“ (1 Yu. ı:6) dedi. Yaşayışımız
tıpkı Rab İsa’nın yaşamında olduğu gibi
Baba Tanrı‘ya itaat içinde olmalıdır.
Samuel’in bu konuyu Kral Saul’un önüne
açıkça yatırdığını hatırlayacaksınız: Aİşte
söz
dinlemek
kurbandan,
sözü
önemsemek de koçların yağlarından daha
iyidir“ (1 Samuel 15:ıı) dedi. Önemli olan
şey Rab’be itaattir. İman ve imanı izleyen
itaat. Bu olmadan inancınız yapmacık ve
sahtedir. Eğer Rab’be inanıyorsak, o
zaman O’nun Sözüne de itaat etmemiz
gereklidir. Tanrı‘nın Sözünü sadece
kafada değil, yaşamda da göstermek
gerekir. Yani hem akıl, hem de yürek işidir
iman ve itaat.
PERŞEMBE
Donnerstag
7
NİSAN
April
Saf kişi her söze inanır, ihtiyatlı
olansa attığı her adımı hesaplar.
Bilge kişi korktuğu için kötülükten
uzaklaşır, akılsızsa büyüklük
taslayıp kendine güvenir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 14: 15
Der Einfältige glaubt jedem Wort,
aber der Kluge achtet auf seinen
Schritt. Der Weise fürchtet sich
und meidet das Böse, aber der Tor
braust auf und fühlt sich sicher.
Sprüche 14, 15
Gerçek bir imanlı asla saf değildir, olmamalı
da. İmanlı her şeye inanmaz. Habercilerin
Rab’be sürekli sorular sorduklarına hiç dikkat
ettiniz mi? Adına, AŞüpheci Tomas“ dediğimiz
kişi sürekli sorular soruyordu. Simun Petrus,
birçok sorular sordu: ARab, nereye
gidiyorsun? Neden seni izleyemiyorum?“
Sessiz olan Filipus, ABize Baba’yı göster,
bütün ihtiyacımız olan bu“ dedi. Yahuda
(İskariyot değil), ANasıl olup da bunları bize
göstereceksin
de
dünyaya
göstermeyeceksin?“ diye sordu. Bu kişiler, her
zaman sorular soruyorlardı. Merak etmek,
sorular sormak gerekli ve olumludur.
Eğer Tanrı çocuğuysanız, her şeye
inanmazsınız.
Duyduğunuz
her
şeyi
yutmazsınız. İman, karanlıkta bir yere atlama
değildir. İman, yaşamınızı bir şeye oynamak
değildir. İman, öyle olmadığını bildiğiniz bir
şeye inanmaktır da değildir. Dostum, iman
sağlam bir temelin üzerinde durur. Tanrı, eğer
sağlam bir temel değilse, inanmayın der. ASaf
kişi her söze inanır.“ Sağduyulu kişi, bilge kişi
duyduklarını sınar, gerçeği arar ve bulduğunda
buna inanır.
CUMA
Freitag
8
NİSAN
April
RAB kötülerin kurbanından
iğrenir, ama doğruların duası
O’nu hoşnut eder.
Süleyman’ın Özdeyişleri 15: 8
Das Opfer der Gottlosen ist ein
Gräuel für den HERRN, aber
das Gebet der Aufrichtigen
sein Wohlgefallen.
Sprüche 15, 8
das Opfer: kurban
verabscheuen: iğrenmek
Bu temel bir ilkedir. Kötüler iyilik yapamazlar
ve doğru düşünemezler. Böyle yapabilmeleri
imkânsızdır. Bir an için biraz aşağılara inip
aynı gerçeği dile getiren başka bir ayete
bakalım. ARAB kötünün tasarılarından
iğrenir, temiz düşüncelerden hoşnut kalır“
(Özdeyiş 15:ı6). Kötünün düşünceleri Rab
için iğrençtir, getirdiği kurbanlar da öyledir.
Bunların iğrenç olmasının nedeni yanlış
oluşudur, içte ve dışta yanlış, tamamiyle
yanlıştır ve yaptığı şeyler de yanlıştır. Sorun,
alçakgönüllülük içinde gelip kayıp durumunu
kabul etmeyi, kurtuluş için Rab İsa Mesih’e
gelmeyi öğrenmemiş olmasıdır.
Bir insan dindar olabilir. Kiliseye gidebilir ve
belirli formaliteleri yerine getirebilir ama
Tanrı‘nın önünde bunların hiçbir değeri
yoktur. İnsanların belirli dindar şeyler
yaparlarsa bunun kendilerini Tanrı‘yla doğru
bir ilişkiye sokacağını düşünmeleri asla
doğru değildir. Yüreğin değişmesi gerektir.
Tanrı da insanın dış görünüşünü değil, onun
iç dünyasını, yüreğini değiştirir.
CUMARTESİ
Samstag
9
NİSAN
April
RAB, ölüm ve yıkım diyarında
olup biteni bilir, nerede kaldı
ki insanın yüreği!
Süleyman’ın Özdeyişleri 15: 11
Scheol und Abgrund liegen
offen vor dem HERRN,
wieviel mehr die Herzen der
Menschenkinder!
Sprüche 15, 11
der Tod: ölüm
das Verderben, der Abgrund: yıkım
das Land, der Bezirk: diyar
İbraniler’e Mektup bizlere, ATanrı‘nın
görmediği hiçbir yaratık yoktur. Kendisine
hesap vereceğimiz Tanrı‘nın gözleri önünde
her şey çıplak ve açıktır“ der (İbr. 4:13).
Tanrı, yüreğin düşüncelerini ve amaçlarını
yargılar. Hiçbirimizin görmemiş olduğumuz
ve dünyasal insanların var olduğuna
inanmadıkları ölüler diyarı Tanrı‘nın
gözlerinin önünde açıktır.
Sadece Tanrı, görülmeyen dünyayı bir Tanrı
çocuğu için gerçek kılabilir, ki bu ona bu
hayat hakkında gerçek bir görüş açısı
verecektir. Her şeyin sadece bu hayat
olduğunu
düşünen
kişi,
Tanrı
çocuğununkinden farklı görüş açısına
sahiptir. Tanrı‘nın çocuğu olmayan kişilerle
konuştuğumuzda, onların yaşama ilişkin
görüş
açılarını
öğrenmek,
nasıl
düşündüklerini görmek önemlidir. Ama
görünmeyen dünyanın diğer tarafında ne
olduğunu ancak Tanrı gösterebilir. Sadece
Tanrı‘nın Ruhu, Mesih’le ilgili şeyleri alıp
onları bizler ve onlar için gerçek kılabilir.
PAZAR
Sonntag
10
NİSAN
April
İnsanın kendi yolu, kendi
gözlerine temiz gözükebilir
ama RAB ruhları tartar.
Süleyman’ın Özdeyişleri 16: 2
Alle Wege eines Mannes
sind lauter in seinen
Augen, aber der die Geister
prüft, ist der HERR.
Sprüche 16, 2
die Absicht: niyet
wiegen, abwiegen, prüfen: tartmak
Aİnsan her yaptığını temiz sanır.“ Özdeyişler
14:1ı’de de şöyle der: AÖyle yol var ki, insana
düz gibi görünür, ama sonu ölümdür.“
Kayıp insanlarla kurtuluşları hakkında
konuştuysanız, vaizlik ya da öğretmenlik
yaptıysanız çoğu zaman aldığınız yanıtı
bilirsiniz: ABenim kurtulmaya ihtiyacım yok.
Ben iyiyim. Benim neyim var? Tanrı‘nın
önünde durmaya razıyım. Ben dürüst bir
insanım“ derler. Bu tür şeyler söyleyip dururlar.
İnsanlar kendi gözlerinde temizdirler. Bu
sözlerle bana meydan okuyan insanlar
olmuştur.
Hatta Tanrı‘nın önündeki yaşamlarının
kusursuz olduğunu düşünen çok sayıda
Hıristiyan da vardır. Konunun tamamı Kutsal
Kitap’ın bir ayetinde ortaya konmuştur: AAma
kendisi ışıkta olduğu gibi, biz de ışıkta
yürürsek, birbirimizle paydaşlığımız olur ve
O’nun Oğlu İsa’nın kanı bizi her günahtan
arındırır“ (1 Yu.1:7). Tanrı Sözü’nün aynasını
yaşamlarımıza tuttuğumuzda o Söz tam olarak
doğru olmayan şeyleri, Tanrı‘nın standardına
erişmediğimiz noktaları bize gösterecektir.
PAZARTESİ
Montag
11
NİSAN
April
İnsanın kendi yolu, kendi
gözlerine temiz gözükebilir
ama RAB ruhları tartar.
Süleyman’ın Özdeyişleri 16: 2
Alle Wege eines Mannes
sind lauter in seinen
Augen, aber der die Geister
prüft, ist der HERR.
Sprüche 16, 2
das Auge: göz
ansehen, betrachten: gözükmek
Tanrı sizi araştırır. Ruhları tartabilen bir
terazi gördünüz mü? Size söyleyeyim: Tanrı
Sözü! Tanrı Sözü bir aynadır. Sizi ölçmek
için bir tartıdır ve yetişmediğinizi, standarda
erişmediğinizi
size
söylemekte
ve
göstermektedir.
Dostum, Tanrı‘nın yasasına bakıp da hâlâ
ona uyabildiğinizi söyleyebiliyorsanız o
zaman henüz yasayı görmemişsiniz
demektir. Yasanın ne söylediğini gerçekten
bilmiyorsunuz demektir. Yasa kusursuz
olmanız gerektiğini bildirir. Siz ve ben asla
bu kusursuzluğu yaşayamaz ve üretemeyiz.
Bu yüzden bir Kurtarıcı‘ya ihtiyacımız vardır.
Yasa’nın yaptığı şudur: Bizleri Mesih’e
götüren bir öğretmendir. Sizi elinizden tutup
çarmıha getirir ve, AÇocuğum, ihtiyacın olan
şey bir Kurtarıcı‘dır“ der. Yasa iyidir ama sizi
kurtarmayacaktır. İnsanın yolları, önünde
Tanrı Sözü olduğu halde, kendi gözlerinde
temizse, o zaman görmeyi istemeyenler
kadar kör olanlar olmadığını söylemek
istiyorum. RAB ruhları tartar.
SALI
Dienstag
12
NİSAN
April
Yapacağın işleri RAB’be
emanet et, o zaman
tasarıların gerçekleşir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 16: 3
Befiehl dem HERRN deine
Werke, und deine
Gedanken werden
zustande kommen.
Sprüche 16, 3
das anvertraute Gut: emanet
anvertrauen: emanet etmek
Emanet etmek burada Ayuvarlamak“
anlamına gelmektedir. İşlerinizi Rab’be
yuvarlayın ve Rab onlara bakacaktır. Ben
öyle kurtuldum. Gençken oraya buraya
kaçtım, günaha düştüm, eve döndüm ve
vicdanım beni rahatsız etti. Tanrı Sözü elime
geçti. Tanrı Sözü’nde Tanrı‘nın bana kızgın
olmadığını, İsa’nın günahlarımı taşıdığını ve
imanla aklanmış olarak Tanrı‘yla barış içinde
olabileceğimi okudum. Dört yıl kadar
araştırdım, inceledim. Bunları anladıktan
sonra günahlarımı Mesih’e yuvarladım.
Bugün bile gece uyuyamadığım zamanlar
vardır, yatakta dönüp, ARab İsa, Sen’de
dinleniyorum“ derim. Dönün. O’nda dinlenin.
Yollarınızı Rab’be teslim edin.
Yarın, gelecek hafta, gelecek yıl ya da
görünemeyen gelecekten ötürü endişe
duyuyor musunuz? Her şey nasıl olacak?
Neden bütün bunları Rab’be teslim
etmiyorsunuz? O’na yuvarlayın. Bu harika bir
resimdir.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
13
NİSAN
April
Çünkü her şey O’ndan, O’nun
aracılığıyla ve O’nun içindir.
Yücelik sonsuzlara dek
O’nundur.
Romalılar 11: 36
Denn aus ihm und durch ihn und
zu ihm hin sind alle Dinge! Ihm
sei die Herrlichkeit in Ewigkeit!
Amen.
Römer 11, 36
ewig, endlos: sonsuz
bis in Ewigkeit: sonsuzlara dek
Doğrusunu isterseniz, anlamadığım bazı
şeyler var ve Rab’be çok güzel bazı
önerilerde bulunabileceğimi sanıyorum. Ama
Rab bana Aben bu evreni senin için
yapmadım. Bu evren benim için var ve sen
benim için varsın; iyi ya da kötü, kurtulmuş
ya da kayıp benim yüceliğim için olacaksın“
der.
Tanrı
bugün
Kendi
amacını
gerçekleştirmektedir. Sizce Tanrı‘ya ayak
uydurmanızın zamanı gelmedi mi? Evreni
yöneten O’dur.
Çok sayıda insan kalabalığa ayak uyduruyor,
popüler olana uyuyor, işe yarayacak şeyi
yapıyor. Dostum, bu dünyada her şeyin nasıl
olacağını bilmiyorum ama şunu biliyorum:
Nihai olarak, her şey Tanrı‘nın yüceliği için
olacak. AYasasız bile kötülük günü içindir.“
Tanrı insanın öfkesinin Kendisini övmesine
neden olacaktır (Mezmur 76:10). Bunu nasıl
yapacaktır? Bilmiyorum. Bekleyelim; bir gün
bize gösterecektir. Tanrı‘ya güvenmeye ve
yolunuzu O’na teslim etmeye ve O’na ayak
uydurmaya hazır mısınız?
PERŞEMBE
Donnerstag
14
NİSAN
April
Mazlumlar arasında
alçakgönüllü biri olmak,
kibirlilerle çapul malı
paylaşmaktan iyidir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 16: 19
Besser bescheiden sein
mit Demütigen, als Beute
teilen mit Hochmütigen.
Sprüche 16, 19
bescheiden, unterdrückt: mazlum
der Hochmut, der Stolz: kibir
Burada vurgulanan nokta, gururdur, ki Tanrı
gururdan nefret eder. Gurur, Tanrı‘nın
Anefret ettiği şeyler listesi“nde ilk sırayı alır
(Öz. 6:16S17). Günümüzde şeytan olarak
tanınan baş meleği yerinden eden şey
gururdu; yani şeytanın düşmesine neden
olan gururdu. Şeytan, seherin oğlu,
Lusifer’di, kendisinde günah bulunana dek
büyük bir olasılıkla Tanrı‘nın yaratmış olduğu
en yüksek varlıktı. Bu günah neydi?
Gururdu. Kendisini Tanrı‘dan yükseğe
çıkartmaya çalışmıştı, çünkü kendisi
Tanrı‘nın yaratmış olduğu çok harika bir
yaratıktı ve kendisine özgür irade gücü
verilmişti.
Özgür irade, Tanrı‘nın yaratıklarının ellerine
vermiş olduğu çok tehlikeli bir silahtır. Bazı
yaratıklar bir içgüdüyü izlerler. Örneğin,
ördekler, leylekler kışın kuzeyden güneye,
sıcak ülkelere uçarlar. Yazın yeniden geri
gelirler. İnsanın özgür iradesi vardır. İnsan
kışın istediği yerde kalabilir. Ama özgür irade
olduğunda aynı zamanda gurur ve Tanrı‘ya
karşı isyan olasılığı da vardır.
CUMA
Freitag
15
NİSAN
April
Altın ocakta, gümüş potada
arıtılır, yüreği arıtansa
RAB’dir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 17: 3
Der Schmelztiegel für das
Silber und der Ofen für das
Gold; aber ein Prüfer der
Herzen ist der HERR.
Sprüche 17, 3
reinigen: arıtmak
das Gold: altın
das Silber: gümüş
Saf gümüş elde etmek için madenden
çıkarılan cevher potaya konur ve pislikler
çıkartılabilsin ve saf metal kalsın diye
eriyene dek ısıtılır. Aynı şey altın için de
geçerlidir. Fırına konur ve içindeki kirler
çıkarılır. Rab de imanlıları geliştirebilmek için
bazen onların ateşten geçmesine izin verir.
Bizleri güçlendirmek için yüreklerimizi sınar.
Kendi kullanımı için daha olgun oğullar ve
kızlar haline gelmemizi ister.
Tanrı‘nın Eyüp peygamberin sıkıntı
fırınından geçmesine izin vermesinde bir
amacı vardı. Tanrı‘nın Pavlus’a bedende bir
diken vermesinde bir amacı vardı. Tanrı‘nın
kilise tarihinde bir şehitler dönemi olmasına
izin vermesinde bir amacı vardı. Zulüm
aslında kiliseyi birbirine kenetledi ve kilise
hiçbir zaman o dönemde olduğu kadar
ruhsal alanda zengin olmamıştır.
Bizler Tanrı için altın ve gümüşten daha
değerliyiz. Bu yüzden sınandığımızda
cesaretimiz kırılmamalı.
CUMARTESİ
Samstag
16
NİSAN
April
Dost her zaman sever,
kardeş sıkıntılı günde
belli olur.
Süleyman’ın Özdeyişleri 17: 17
Ein Freund liebt zu jeder
Zeit, und als ein Bruder
wird er in Not erfunden.
Sprüche 17, 17
der Freund: dost
der Bruder, die Schwester: kardeş
die Not, die Bedrängnis: sıkıntı
Bu ayet bize Davut için harikulade bir
arkadaş olan Yonatan’ı hatırlatıyor. ADost
her zaman sever.“ Yonatan Davut’u sarayda
müzik çalarken de seviyordu, Kral Saul’dan
kaçmaya çalışırken hayatını kurtarmak için
saklanırken de seviyordu. Yonatan, Saul’un
oğlu ve tahtın varisi olduğu halde Davut’u
seviyordu.
Böyle bir dosta sahip olmak harikulade bir
şeydir. Eğer birisi sizi her zaman sevmiyorsa
o kişi sizin gerçek anlamda dostunuz
değildir. Birisinin sizi sevdiğini ve dostunuz
olduğunu söylemesi ve sıkıntı geldiğinde
onun sizi sevmediğini öğrenmeniz büyük bir
hayal kırıklığıdır. Bu kişi, size sadakatsizlik
eden bir Yahuda İskariyot ya da ihanet eden
Davut peygamberin oğlu Avşalom gibidir.
Ama sizi seven çok sadık bir dostunuzun
olduğunu söylemek istiyorum: İsa Mesih sizi
seven ve sizin uğrunuza canını bile ölüme
veren bir dosttur. O sizi ne olursa olsun, asla
terk etmez. Her zaman sizin yanınızdadır.
PAZAR
Sonntag
17
NİSAN
April
İç ferahlığı sağlık getirir,
ezik ruh ise bedeni
yıpratır.
Süleyman’ın Özdeyişleri 17: ıı
Ein fröhliches Herz bringt
gute Besserung, aber ein
niedergeschlagener Geist
dörrt das Gebein aus.
Sprüche 17, ıı
erdrückt, zerdrückt, niedergeschlagen: ezik
der Geist: ruh
Günümüzde yüreklerinin ezikliklerinden
ötürü gerçekten hasta olan birçok insan
vardır. Bu kalp hastalığı değildir. Sevinç
eksikliğidir. Peki neden insanda bu huzur,
barış, ferahlık yoktur? Her insan yüreğinde o
huzuru, esenliği, yani ferahlığı istemiyor mu?
Hem de nasıl! Öyleyse neden yok? Yanıtını
size söyleyeyim: insan günahlıdır. Günahlı
yürek o huzuru, esenliği bulamaz. Yeşaya
peygamber, kötülere S günahlı yüreğe S
esenlik, huzur yoktur, demiştir. Yürekte olan
günahın sonucu nedir? Barışsızlık, nefret,
kin, affetmezlik, merhametsizlik, korku, yalan
dolan, kısacası her tür kötülük. Bunlar da
insan yüreğini hasta eder, insanın ruhunu
ezer, ezik ruh ise insanı mutsuz eder.
Günahları bağışlanan insan özgür olan
insandır. Tanrı‘nın amacı da budur zaten.
İnsanların günahlarını bağışlasın ve onlara
sonsuz huzuru, esenliği versin. Bu
mümkündür. Bu nedenle Tanrı İsa Mesih’i
gönderdi ve sizi İsa Mesih’e sunduğu bu
esenliğe çağırıyor.
PAZARTESİ
Montag
18
NİSAN
April
Çenesini tutup susan ahmak
bile bilge ve akıllı sayılır.
Süleyman’ın Özdeyişleri 17: 28
Auch ein Narr, wenn er
schweigt, kann als weise
gelten, und wenn er seine
Lippen verschließt, als
verständig.
Sprüche 17, 28
das Kinn, das Mundwerk: çene
seinen Mund halten, schweigen: çenesini tutmak
Bu özdeyiş mizah içerir. Ağzınızı kapalı
tutmanın işe yaradığını söyler.
Bir çiftçinin biraz saf olan bir oğlu vardı.
İnsanlar onun biraz bön olduğunu
söylerlerdi. Elma dolu at arabasıyla
kasabaya gittiler ve baba birkaç iş görmek
için giderken oğlunu atların dizginlerini
tutmak için orada bıraktı. Babası oğluna,
ABak oğlum, kimseye bir şey söyleme,
çünkü eğer söylersen aptal olduğunu
anlarlar“ dedi. Oğlan ağzını açmayacağına
söz verdi. Arabaya bir adam yaklaşıp,
AElmalar kaça oğul?“ dedi. Oğlan cevap
vermedi. Adam iki, üç kere aynı soruyu
sordu ama oğlan orada öyle oturup ona
baktı. Sonunda adam, ANeyin var senin?
Tam bir ahmak gibi davranıyorsun“ dedi
ve oradan uzaklaştı. Babası döndüğünde
oğluna, ANasıl gitti?“ diye sordu. Oğlan,
AAğzımı açmadım ama ahmak olduğumu
yine de anladılar“ dedi.
SALI
Dienstag
19
NİSAN
April
Bilge kişinin ağzından çıkan
sözler derin sular gibidir,
bilgelik pınarı da coşkun bir
akarsu.
Süleyman’ın Özdeyişleri 18: 4
Tiefe Wasser sind die Worte
aus dem Mund eines Mannes,
ein sprudelnder Bach, eine
Quelle der Weisheit.
Sprüche 18, 4
Rab İsa Mesih’e gerçekten iman eden
herkesin içinde Kutsal Ruh yaşar. Rab
İsa,
Tapınaklar
Bayramı‘nda
su
dökülürken tapınakta durup, ABir kimse
susamışsa bana gelsin, içsin. Kutsal
Yazı‘da dendiği gibi, bana iman edenin
içinden diri su ırmakları akacaktır“ dedi
(Yu.7: 37S38). Sonra Yuhanna bunu bizim
için yorumlar. ABunu, kendisine iman
edenlerin alacağı Ruh’la ilgili olarak
söylüyordu. Ruh henüz verilmemişti.
Çünkü İsa henüz yüceltilmemişti“ (Yu.7:
39).
Tanrı çocuğu, Kutsal Ruh’un gücünde
konuşmayı öğrenmelidir. Bu, Tanrı
Sözü’nü sunmakta ve Tanrı‘yla ilgili
şeylerden bahsederken çok önemlidir.
Çünkü ‘Ruh’un kılıcı‘, Tanrı Sözü’dür.
Tanrı‘nın Sözü’nde gerçek, kutsallık,
bilgelik, sevinç, teselli ve ruhsal eğitim
vardır.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
20
NİSAN
April
Akılsızın dudakları çekişmeye yol açar,
ağzı da dayağı davet eder. Akılsızın ağzı
kendisini mahveder, dudakları da canına
tuzaktır. Dedikodu tatlı lokma gibidir,
insanın ta içine işler.
Süleyman’ın Özdeyişleri 18: 6-8
Die Lippen des Toren kommen an mit
Streit, und sein Mund schreit nach
Prügel. Der Mund des Toren wird ihm
zum Verderben, und seine Lippen sind
eine Falle für seine Seele. Die Worte des
Ohrenbläsers sind wie Leckerbissen, sie
gleiten hinab in die Kammern des Leibes.
Sprüche 18, 6-8
ADedikoducunun sözleri“ ya da fısıldayan
kişinin sözleri ruhun derinliklerine inen tatlı
lokmalar gibidir. Yeniden akılsız konusuna
döndük. Rab İsa bizlere, AKimseye aptal
bile demeyin“ dediğini hatırlayın. Ancak
Tanrı bazı insanların aptal olduklarını
söylüyor çünkü Tanrı onları biliyor.
Akılsız kişinin bir sorun kaynağı olduğunu
yeniden görüyoruz. Çekişmeler oluşturan,
şikayetler eden ve hatalar bulan odur.
Buna uygun bir çağdaş özdeyiş verebiliriz:
ADüşünceli olun. Birçok insan şikayet
etmesini bilir ama çok az kişi şikayetlerini
lütufkar bir biçimde dile getirir. Arı, bal
yaptığı için nadiren övülür, sadece
soktuğu için eleştirilir.“ Ne kadar doğru!
PERŞEMBE
Donnerstag
21
NİSAN
April
İnsanın ruhu hastalıkta ona
destektir. Ama ezik ruh nasıl
dayanabilir?
Süleyman’ın Özdeyişleri 18: 14
Eines Mannes Geist erträgt
seine Krankheit; aber einen
niedergeschlagenen Geist,
wer richtet den auf?
Sprüche 18, 14
krank: hasta
die Krankheit: hastalık
der Mensch: insan
Bacağınızı kırıp iyileşebilirsiniz ama eğer
ruhunuz kırılmışsa tamamiyle kırılmışsınız
demektir. Böylesi bir zamanda size ancak
Tanrı cesaret verebilir. Nehemya’nın İsrail
halkı üzerinde vali olduğu zaman ve
duvarları yeniden inşa ettikten sonra bile
Tanrı Sözü’nü henüz duymamışlardı.
Tanrı Sözü kendilerine okunduğunda
Tanrı‘dan ne kadar uzakta olduklarını
gördüler ve ağlamaya başladılar.
Nehemya onlara ağlamamalarını çünkü
bunun bir sevinç zamanı olduğunu
söyledi. ARAB’bin verdiği sevinç sizi güçlü
kılar“ dedi (Nehemya 8: 10). Rab’bin
sevincinin bizim kuvvetimiz olduğunu
bilmemiz çok önemlidir.
Aslında bu çağdaş bir özdeyiştir: “Sevinç,
Efendi
orada
olduğunda
yürekte
dalgalanan bayraktır.“
CUMA
Freitag
22
NİSAN
April
Yıkıma götüren dostlar
vardır, ama öyle dost var ki,
kardeşten yakındır insana.
Süleyman’ın Özdeyişleri 18: 24
Manche Gefährten führen
ins Verderben, aber
mancher Freund ist
anhänglicher als ein Bruder.
Sprüche 18, 24
das Verderben, der Zusammenbruch: yıkım
führen, bringen: götürmek
Eğer dostlarınız varsa o zaman kendinizi
dost canlısı olarak gösterin. Bu arada,
arkadaşlarınıza karşı bir arkadaş mısınız?
AÖyle bir dost var ki, kardeşten yakındır
insana.“ O’nun kim olduğunu biliyor
musunuz?
O
size
bir kardeşin
olabileceğinden daha yakındır. O kişi
İsa’dır
ve
size,
ABuyurduklarımı
yaparsanız, benim dostlarım olursunuz“
der (Yu.15: 14). İnsanların, Aİsa benim
arkadaşımdır“, demesi elbette doğru
değildir. Ama İsa’nın bizlere dost demesi
bir onurdur. Size sormak istediğim soru
şu: AO’nun buyruklarına itaat ediyor
musunuz?“ İsa, ASize buyurduklarımı
yaparsanız, benim dostlarım olursunuz“
diyor. Eğer O’na itaat etmiyorsanız, O’nun
dostlarından
biri
olmadığınızı
söyleyebilirim.
İsa, bir kardeşten daha yakın olan dosttur.
O bizim Kurtarıcımız’dır. Bizleri, bizim için
ölecek kadar sevmiştir.
CUMARTESİ
Samstag
23
NİSAN
April
Yıkıma götüren dostlar
vardır, ama öyle dost var ki,
kardeşten yakındır insana.
Süleyman’ın Özdeyişleri 18: 24
Manche Gefährten führen
ins Verderben, aber
mancher Freund ist
anhänglicher als ein Bruder.
Sprüche 18, 24
der Freund: dost
nahe: yakın
A.M., Ali amca, Türkiye’de bir dostumuz vardı.
Ona güvenerek evimizi teslim ettik, sonra bir
gittik ki, eve taşınmış ve çıkmak istemiyor.
Aylarca mahkeme kapılarında süründük.
Sonunda çıkardık, ama onun yaptıkları
yüreğimize oturdu ve bir türlü unutamıyoruz.
Herhangi birisi yapsaydı, bu kadar zorumuza
gitmezdi, dediler.
Ne yazık ki, dünyada gerçek anlamda dost
bulmak imkansız gibidir. Ama bize gerçek dost
olan ve bizim uğrumuza kendi hayatını
severek veren İsa Mesih vardır. O bizleri
ölesiye sevdi ve sevmektedir. İsa’nın
dostluğunu ve sevgisini anlatan bir ilahi
yazmıştım. Bir kıtası şöyle:
AKollarım açık ardına kadar, sevgimde yaşa
sonsuza kadar.
Hiçbir ortamda yok olmaz sevgim, çünkü seni
ölesiye sevdim!“
Bizleri ölesiye seven Mesih! Bizlere, Aİşte ben,
dünyanın sonuna dek her an sizinle
birlikteyim“ (Matta ı8: ı0) ve ASeni asla terk
etmem, seni asla bırakmam“ (İbr.13: 5)
demiştir Mesih. O sana da bu dost elini
uzatmaktadır.
PAZAR
Sonntag
24
NİSAN
April
Henüz umut varken
çocuğunu eğit, onun
yıkımına neden olma.
Süleyman’ın Özdeyişleri 19: 18
Züchtige deinen Sohn,
solange noch Hoffnung da
ist; aber lass dich nicht dazu
hinreißen, ihn zu töten!
Sprüche 19, 18
die Hoffnung: umut
das Kind: çocuk
Disipline çocuklarınız küçükken başlayın.
Çok geç olana dek beklemeyin. İleri yaşlarda
kurtulan bir adam bana, AKarımla ben
geçenlerde kurtulduk ve bundan ötürü
Tanrı‘ya
teşekkür
ediyoruz
ama
çocuklarımızı kaybettik. Şeytan’ın yolunda
yaşıyorduk
ve
aynı
şeyi
bugün
çocuklarımızda görüyoruz“ dedi. Çocuklarına
doğru eğitimi vermek için çok geç olana dek
beklemişlerdi.
Çocuklarınızı eğitmeye, onlar daha
küçükken başlayın. AEvet“iniz evet,
Ahayır“ınız hayır olsun. Çocuğunuzun her
isteğine evet demeyin, ağladığında buna
kulak asmayın. Diğer yandan her babanın
çocuğunu nasıl ele aldığı konusunda dikkatli
olması gerektir. Kimsenin çocuklarına karşı
zalim davranma hakkı yoktur. Umut varken
çocuğunu disiplin et, ama bunu onu
ezmeden yap. Disiplin etmekten korkmayın
ama zalimce cezalara izin verilmemelidir.
Disiplini sevgiyle yapın.
PAZARTESİ
Montag
25
NİSAN
April
Kavgadan kaçınmak insan
için onurdur, oysa her
ahmak tartışmaya hazırdır.
Süleyman’ın Özdeyişleri 20: 3
Ehre ist es dem Mann,
vom Streit abzulassen,
jeder Narr aber fängt Streit
an.
Sprüche 20, 3
die Ehre: onur
der Streit: kavga
Bir Mesih inanlısını belirleyen işaretlerden
biri, gerginlik ve çekişmeyi uzatmamasıdır.
Birisi, Adurumu eşitlemeye çalıştığımız“
kişilerin ancak bize yardım eden insanlar
olması gerektiğini söylemişti. Yani iyiliğe
iyilikle
karşılık
vermeliyiz.
Ama
düşmanlarınızdan öç almaya çalışmayın.
Kötülüğe kötülükle cevap vermeyin. Bunun
yerine kendinizi Tanrı‘ya teslim edin, çünkü
Tanrı, AÖç benimdir, kötülüğün karşılığını
ben vereceğim“ demiştir (Rom.1ı: 19).
Tanrı‘nın bize kendimiz için öç almaya
çalışmamamız gerektiğini söylemesinin
nedeni budur. Durumu kendi ellerimize
almak aslında iman yolundan ayrılmaktır.
Tanrı bunu bizim yapabileceğimizden çok
daha iyi bir şekilde yapar.
Tanrı çocuğu Pavlus’un Filipili inanlılara
söylediklerini hatırlamalıdır: AUysallığınız
bütün insanlarca bilinsin“ (Fil.4: 5). Uysallık!
AKavgadan kaçınmak insan için onurdur.“
Unutmayın ki, kavga aklın, bilginin, bilgeliğin
ve mantığın bittiği yerde olur!
SALI
Dienstag
26
NİSAN
April
İşiten kulağı da gören
gözü de RAB yaratmıştır.
Süleyman’ın Özdeyişleri ı0: 12
Das hörende Ohr und das
sehende Auge, der HERR
hat sie alle beide gemacht.
Sprüche ı0, 12
hören: işitmek
sehen: görmek
erschaffen, machen: yaratmak
das Auge: göz
Buradaki düşünce kafanızı kullanmanızdır.
Tanrı size göz ve kulak vermiştir. Bakın ve
dinleyin, bu sadece karşıdan karşıya
geçmek için değil, günlük yaşam
konusunda da iyi bir öğüttür.
Bu özdeyişler grubu boyunca büyük bir
ilke görüyoruz. İlk olarak, AKim ‘Yüreğimi
pak kıldım, günahımdan arındım’
diyebilir?“ Siz diyebilir misiniz, dostum? Ne
sizin
ne
de
benim
bunu
söyleyemeyeceğimizden eminim. Kimse
kendi çabalarıyla pak olduğunu iddia
edemez. Beşikteki küçük bir bebek bile
böyle bir şey iddia edemez. O küçük
çocuklar daha bebekken sinirlerini belli
ederler. Önce onlar günahsız gibi
gözüküyor. Bu harikadır! Sonra sinir içinde
olduğunu fark edersiniz, yüzü kıpkırmızı
olur ve hatta nefesini tutar kızgınlıktan.
Onun da bütün geri kalanlarımız gibi insan
yozluğuna tabi olduğunun bilincine
varmamız gerekir.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
27
NİSAN
April
İnsan yeniden doğmadıkça,
Tanrı‘nın hükümranlığını
göremez.
Yuhanna 3: 3
Wenn jemand nicht von
neuem geboren wird, kann er
das Reich Gottes nicht
sehen.
Johannes 3, 3
geboren werden: doğmak
das (König-)Reich: hükümranlık
von neuem: yeniden
Doğal haliyle bir kimse, “Yüreğimi pak kıldım,
günahımdan arındım“ diyemez. Dostum
cennete gitmek istiyorsanız, önce cennetten
doğmanız gerekmektedir. Rab İsa dindar bir
adama şöyle dedi: “Sana doğrusunu
söyleyeyim, bir kimse yeniden doğmadıkça
Tanrı‘nın Egemenliğini göremez“ (Yu.3: 3).
Kimse, kurtuluş için Mesih’e gelip Mesih’in
doğruluğu kendisine giydirilene dek, kendisinin
iyi, pak ya da temiz olduğunu söyleyemez.
Bizler İsa’da kabul edilince doğrulukla
donatılıyoruz. Ama eski doğamız bu dünyadan
göç edene kadar bizimle birlikte gitmeye
devam
edecektir.
Ama
Süleyman’ın
Özdeyişleri’nde, iyilik etmenin çok önemli
olduğunu belirtir; ama doğruluğun, dürüstlüğün
Tanrı için çok daha fazla önemli olduğunu
ortaya koyar. Pak ve temiz olmanın,
dürüstlüğün bir değeri vardır. Tanrı çocuğu,
Tanrı‘ya
onur
getirecek
bir
şekilde
yaşamalıdır. Onun söylediği sözler ile yaşamı
birbirine uygun olmalıdır. Peki, hayatınız,
yüreğinizin paklanmış olduğunu kanıtlıyor mu?
Unutmayınız ki, sizi kimsenin görmediği
zaman siz gerçekte kimsiniz!
PERŞEMBE
Donnerstag
ı8
NİSAN
April
İşiten kulağı da gören
gözü de RAB yaratmıştır.
Süleyman’ın Özdeyişleri ı0: 12
Das hörende Ohr und
das sehende Auge, der
HERR hat sie alle beide
gemacht.
Sprüche ı0, 12
das Ohr: kulak
das Auge: göz
erschaffen, machen: yaratmak
Aİşiten kulağı da gören gözü de RAB
yaratmıştır“ özdeyişinde bir düşünce de şudur.
Tanrı size görmeniz için gözler ve işitmeniz
için kulaklar vermiştir. Onları kullanın. Durun,
bakın ve dinleyin. Yaşamınızı kör bir şekilde
geçirmeyin; yani yaşamınızı gözleriniz görüyor,
ama gerçekte görmeyerek yaşamayın.
Gözlerinizi doğru, sevgi ve adalet için kullanın.
Kulaklarınızı açın. Kulaklarınızı yine aynı
şekilde doğru olan şeyler için açın, onları
dedikodu, yalan dolan için açmayın. Tanrı size
belirli ölçüde sağduyu, belirli bir miktar cesaret
vermiştir. Tanrı‘nın size verdiği haberi dinleyin.
Siz kendinizi pak kılamazsınız. Sadece Tanrı
sizi pak kılabilir. Tanrı size, Kendi önünde,
günahınızın bütün suçluluğunu kaldıran ve bu
dünyada onurlu bir şekilde yaşamanıza yardım
eden bir konum verebilir. Yeter ki O’na bakın
ve O’nu dinleyin. Duymak istemeyenlere ilişkin
olarak Tanrı Sözü şöyle der: AÇünkü bu halkın
yüreği duygusuzlaştı, kulakları ağırlaştı.
Gözlerini de kapadılar. Öyle ki, gözleri
görmesin, kulakları duymasın, yürekleri
anlamasın ve bana dönmesinler. Dönselerdi,
onları iyileştirirdim!“ (H.İ. ı8:ı7).
CUMA
Freitag
29
NİSAN
April
Kralın yüreği RAB’bin
elindedir, kanaldaki su gibi
onu istediği yöne çevirir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 21: 1
Wie Wasserbäche ist das
Herz eines Königs in der
Hand des HERRN; wohin
immer er will, neigt er es.
Sprüche 21, 1
die Richtung: yön
lenken: çevirmek
İsrail ulusu Farslar’ın egemen olduğu
dönemde tutsaktı. Daha önceden bildirilen
peygamberlik sözü uyarınca 70 yıllık
sürgünlük dönemi bitince, Fars kralı Koreş,
İbranileri ülkelerine dönüp tapınağı inşa
etmeleri ve Rab’be tapmaları için serbest
bıraktı. Sonra Roma İmparatorluğu
Avgustos’un yaptığı nüfus sayımı nedeniyle
Meryem’le Yusuf Beytlehem kasabasına
gittiler. Peygamberler tarafından bildirildiği
gibi Rab İsa orada doğdu. Bu iki olayda da
görüyoruz ki, kimse yüce Tanrı‘dan bağımsız
değildir ve bizlerin O’na olan bağımlılığımızı
kabul
etmemiz
gerekir.
Ülkemin,
insanlarımın sevgi, gerçek ve doğruluk
ilkelerinde yaşamaları için her zaman dua
ediyorum. Yeni bir bildiriye ihtiyacımız var
ama bu kez bu yüce Tanrı‘ya bağımlılık
bildirisi olmalıdır. Böylesi bir değişikliğin
olabilmesinin tek yolu, insanların Tanrı
Sözü’ne dönmesiyle gerçekleşebilir. Çünkü
Tanrı Sözü bizi gerçeğe, doğruluğa, barışa
getirir ve bize kurtuluş sağlar. Tanrı Sözü’nü
bildirmemizin bu kadar önemli olmasının
nedeni de budur.
CUMARTESİ
Samstag
30
NİSAN
April
İnsan izlediği her yolun doğru
olduğunu sanır, ama
niyetlerini tartan RAB’dir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 21: 2
Jeder Weg eines Mannes ist
gerade in seinen Augen, aber
der die Herzen prüft, ist der
HERR.
Sprüche 21, 2
meinen, denken, vermuten: sanmak
die Absicht: niyet
prüfen, abwägen: tartmak
Burada da yine insanın kendisini doğru
görmesi konusunu görüyoruz. İnsan mantıklı
mazeretler bulmaya çalışır ama Tanrı ince
eleyip sık dokuyarak insanın yüreğine bakar.
Yüzeyi boyamaya çalışırız ve dış cephe iyi
gözükür. ABen iyi ve dindar bir insanım,
kalbim o kadar da kötü değil. Her zaman iyilik
etmeyi severim“ diye övünürüz. Bunların hepsi
doğru olabilir ama Tanrı, insanın yüreğine
bakar. Yürek tutumu çok önemlidir. Ben her
zaman şunu söylerim: Yüreğinde yer varsa,
oraya dünyalar sığar. Yüreğinde yer yoksa, bin
metre karelik bir evin de olsa, oraya bir tek
insan bile sığdıramazsın. İnsan dış görünüşe
bakar, ama Rab yüreğe bakar ve yürekleri
tartar. Yeremya peygamber, AYürek her
şeyden daha aldatıcıdır, iyileşmez, onu kim
anlayabilir?“ diye bildirmiştir (Yer.17: 9). Rab
İsa’ya gidip O’na çaresiz durumunuzdan söz
ettiniz mi? O, Büyük Doktor’dur ve kalp
hastalıkları uzmanıdır. Size yeni bir yürek
verir. Kalp değiştirme işini ilk yapmaya
başlayan O’ydu. Rab size, itaat eden, seven,
merhamet gösteren bir yürek verecektir.
PAZAR
Sonntag
1
MAYIS
Mai
(Avrupa ülkelerinin çoğunda tatildir)
Ağzını ve dilini tutan başını
beladan korur.
Süleyman’ın Özdeyişleri 21:23
Wer seinen Mund und
seine Zunge bewahrt,
bewahrt vor Nöten seine
Seele.
Sprüche 21, 23
der Mund: ağız
die Zunge, die Sprache: dil
die Not, das Unglück: bela
İnsanın en büyük düşmanı kendisidir! Bu söz
gerçekten doğru bir sözdür. Bir de insanın o
dili yok mu! Öylesine yaralar ki, o yara izleri
uzun yıllar sürebilir. Atalarımız boşuna, Akılıç
yarası geçer, ama dil yarası geçmez“
dememişler. Dile ilişkin şu atasözlerimiz iyi
bilinir: Aİnsan ne çekerse hep kendi dili
yüzünden çeker... Dil ile düğümlenmiş şey, diş
ile çözülmez... Dil söylenir haklanır, baş belaya
katlanır... Dil sükut ederse, baş selamet bulur!“
Süleyman peygamber de, AAğzını ve dilini
tutan başını beladan korur“ demektedir.
Burada yine dilin doğru kullanımından söz
eder. Dost istiyorsanız dostça davranmanız
gerektiğini zaten söylemiştir. Bu yüzden eğer
konuşacaksanız,
söylediklerinize
dikkat
etmelisiniz. Dostlara ihtiyacınız vardır ve
Süleyman’ın Özdeyişleri kitabı, dostlar ve
düşmanlar hakkında çok şey söyler. Şöyle bir
söz vardır: ABin dostu olanın onsuz yapacak
bir dostu yoktur, ve tek bir düşmanı olan her
yerde onunla karşı karşıya gelir.“ Ne kadar
doğru!
PAZARTESİ
Montag
2
MAYIS
Mai
At savaş günü için hazır
tutulur, ama zafer sağlayan
RAB’dir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 21: 31
Das Pferd wird gerüstet für
den Tag der Schlacht, aber
die Rettung ist Sache des
HERRN.
Sprüche 21, 31
das Pferd: at
der Kampf, die Schlacht: savaş
Davut peygamber, “Karşımda bir ordu
konaklasa, kılım kıpırdamaz, bana karşı
savaş açılsa, yine güvenimi yitirmem“ diye
yazmıştı Mezmur ı7: 3’te. Kral Asa da bu
gerçeği öğrenmişti. “Asa, Tanrısı RAB’be,
‘Ya RAB, güçlünün karşısında güçsüze
yardım edebilecek senden başka kimse
yoktur’ diye yakardı, ‘Tanrımız RAB, bize
yardım et, çünkü sana güveniyoruz. Senin
adınla bu kalabalığa karşı çıktık. Ya RAB,
sen bizim Tanrımız’sın. İnsanlar sana
karşı zafer kazanmasın’“ (ı. Tarihler 14:
11). Tanrı‘ya güvenmek çok harika bir
şeydir.
Bu, hazırlık yapmamamız gerektiği
anlamına gelmez. İsa, güçlü bir adam
kendi evini koruduğu sürece, malları
güvenlik içinde olur demişti. “Ama
güvenlik Rab’dendir.“ Hazırlığınızı yapın
ama imanınızın Rab İsa Mesih’te
olduğundan ve O’nda dinlenmekte
olduğunuzdan emin olun.
SALI
Dienstag
3
MAYIS
Mai
İhtiyatlı kişi tehlikeyi görünce
saklanır, bönse öne atılır ve
zarar görür.
Süleyman’ın Özdeyişleri 22: 3
Der Kluge sieht das Unglück
und verbirgt sich; die
Einfältigen aber gehen weiter
und müssen es büßen.
Sprüche 22, 3
die Gefahr: tehlike
sich verbergen, sich verstecken: saklanmak
der Schaden: zarar
Akıllı bir adam olmayı istiyor musunuz? O
zaman gelecek için hazırlıklar yapın.
Günümüzde gelecek için düzenlemeler
yapmanıza yardım edecek birçok insan vardır.
Her türlü sigorta şirketi ve acentesi vardır.
Yaşlılığınız için düzenlemeler yapmanıza,
çocuklarınıza bakmanıza ve bu tür şeyler
yapmanıza yardım edecek insanlar vardır.
Peki ama sonsuzluğunuzu düşünüyor
musunuz? Kutsal Kitap, sonsuzluk için hazırlık
yapmayan adama akılsız demektedir.
Böylesine akılsız bir adamı şu hikaye güzel
anlatmaktadır: Bir gün kral çok hastalanır ve
ölmek üzeredir. Sarayının maskarası krala,
Aey kralım, nereye gideceğinizi biliyor
musunuz?“ diye sorar. O da, Ahayır,
bilmiyorum“ yanıtını verir. Peki hazırlık yaptınız
mı? Buna da Ahayır“ der kral. Sarayın
maskarası biraz düşündükten sonra başındaki
gülünç şapkasını çıkarıp krala uzatır. AKralım,
siz bana, benden daha aptal birisini bulursam
şapkamı
ona
vermem
gerektiğini
söylemiştiniz. Siz sonsuz bir ülkeye
gidiyorsunuz,
ama
hiçbir
hazırlık
yapmamışsınız. Bu nedenle bu şapkam size
aittir.“
ÇARŞAMBA
Mittwoch
4
MAYIS
Mai
İşinde usta birini görüyor
musun? Öylesi sıradan kişilere
değil, krallara bile hizmet eder.
Süleyman’ın Özdeyişleri 22: ı9
Siehst du einen Mann, der
gewandt ist in seinem Geschäft,
- vor Könige wird er hintreten,
er wird nicht vor Niedrige
hintreten.
Sprüche 22, 29
Tanrı,
çalışkan
insanı ödüllendirmeyi
tasarladığını söylüyor. Rab İsa’nın sonsuzlukta
övgüsünün, AAferin, iyi ve güvenilir köle!“
olacağını
söylediğini
hatırlayacaksınız.
Övgüsü, yaptığınız işin miktarı ya da tanıklık
ettiğiniz kişilerin sayısını ya da ne kadar çok
çalıştığınızı değil, size vermiş olduğu görevde
ne kadar sadık olduğunuzu temel alacaktır.
Rab size sadece evinizdeki küçük çocuğunuza
anne olma görevini vermiş olabilir. Musa’nın
annesi bu şekilde sadıktı ve ismi Tanrı
Sözü’ne geçmiştir. Ödül, sadakat için
olacaktır.
Elçi Pavlus bunu Romalılar 1ı: 10S11’de şöyle
dile getirmiştir. AKardeşlik sevgisinde
birbirinize içtenlikle bağlanın - bir ailenin
üyeleri gibi - birbirinizi sevin! Birbirinizle
yarışırcasına karşılıklı saygı gösterin. Çabanız
- gayretiniz hiçbir zaman eksilmesin. Ruh’ta
ateşli olun. Rab’be böyle hizmet edin!“
Bu ayetler bize, Tanrı‘ya sadık olun ve bu
sadaket içerisinde, alev alev yanan bir ateşle
Rab’be hizmet edin, diyor.
PERŞEMBE
Donnerstag
5
MAYIS
Mai
(Avrupa ülkelerinin çoğunda dini
bayramdır)
Bir önderle yemeğe oturduğunda önüne
konulana dikkat et. İştahına yenilecek
olursan, daya bıçağı kendi boğazına.
Onun lezzetli yemeklerini canın
çekmesin, böyle yemeğin ardında hile
olabilir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 23: 1-3
Wenn du dich hinsetzt, um mit einem
Herrscher zu speisen, so achte ja auf das,
was du vor dir hast! Und setze ein
Messer an deine Kehle, wenn du
heißhungrig bist ...
Sprüche 23, 1-3
Ben bunu gayet sıradan bir dille şöyle
söyleyebilirim: Bir yere yemeğe davet
edildiğiniz zaman, orada oturuşunuza,
kalkışınıza dikkat edin. Özellikle de
yemeye oturulduğunda, her zaman alışık
olduğunuzdan daha farklı bir şekilde
davranın. Lezzetli, zengin yemeklerle
süslenmiş masada oburcasına - açgözlü
bir şekilde yemeklere hücum etmeyin!
Böylesine oburca yemek yemektense,
Süleyman peygamberin de söylediği gibi,
bıçağı boğazınıza dayamanız daha iyidir.
Bunu daha kibar bir dille söylersek, yemek
yerken aşırıya kaçmayın ve kendinizi
denetimde tutun.
Günümüzde bazı insanların gerçekten aç
oldukları için değil, psikolojik bir etkenden
ötürü yemek yedikleri teorisi var. Bazı
insanlar gergin olduklarında, sinirli
olduklarında yemek yerler. Rahatlamalı ve
yemeklerimizin tadını çıkartmalı ama
aşırıya kaçmadan.
CUMA
Freitag
6
MAYIS
Mai
Zengin olmak için didinip durma,
bunu aklından çıkar. Servet göz
açıp kapayana dek yok olur,
kanatlanıp kartal gibi göklere uçar.
Süleyman’ın Özdeyişleri 23: 4-5
Mühe dich nicht ab, es zu
Reichtum zu bringen, da verzichte
auf deine Klugheit! Wenn du deine
Augen darauf richtest, ist er nicht
mehr da. Denn plötzlich macht er
sich Flügel wie ein Adler und fliegt
zum Himmel.
Sprüche 23, 4-5
Amerikan dolarının üzerinde bir kartal
olduğuna dikkat etmişsinizdir. Dikkatli
olmazsanız o kartal uçup gidecektir.
Buradaki düşüncenin tamamı şöyle: Zengin
olmanın yanlış bir tarafı yoktur. Çalışkanlığın
yanlış bir tarafı yoktur. Ancak sadece bunu
hayatınızın amacı haline getirmeyin.
Yüreklerimizin hedefi zenginlik olmamalıdır.
Bazı insanların para kazanmak için bir
hırsları, bir açlıkları, bir açgözlülükleri vardır
ve para onların tanrısı haline gelir. Tanrı
çocuğunun bunu yapmaması gerektir.
Zengin bir adam bana, ABen parayı sırf para
kazanmış olmak için kazanmıyorum. Parayı
yapabileceği şeyler için kazanıyorum. Önce
parayı benim için yapabileceği şeyden ötürü
kazanıyordum. Şimdi Tanrı için yapabileceği
şeylerden ötürü kazanıyorum“ demişti. Bir
adamın zengin olmasının yanlış bir yanı
yoktur. Yanlışlık yürekte para kazanmak için
bastırılmaz bir tutku olmasındadır. Bu
açgözlülüktür ve aslında bu çağdaş
putperestliktir.
CUMARTESİ
Samstag
7
MAYIS
Mai
Gerçeği satın al ve satma;
bilgeliği, terbiyeyi, aklı da.
Süleyman’ın Özdeyişleri 23: 23
Kaufe Wahrheit und
verkaufe sie nicht, dazu
Weisheit und Zucht und
Verstand!
Sprüche 23, 23
kaufen: satın almak
verkaufen: satmak
die Weisheit: bilgelik
die Erziehung, die Zucht: terbiye
Bizler “gerçeği“ parayla satın almamız
gerekmiyor. Zaten, gerçeği hiçbir zaman satın
alamazsınız. Gerçek her zaman gerçektir ve
gerçek kalacaktır. İnsan parayla gerçeği
saptırabilir, ama gerçek yine gerçek olarak
kalır. Gerçek parasız ve ücretsiz olarak bize
açıktır. İsa Mesih bir keresinde şöyle dedi:
“Yol, gerçek ve yaşam Benim! Bana iman
eden sonsuz yaşama kavuşur!“ (Yu.14:6). İsa
Tanrı‘ya giden yol olduğu kadar, O yaşamdır,
aynı zamanda O gerçektir. O’na iman etmek
gerçeğe iman etmek demektir. O’na iman
etmek yaşama iman etmektir. O, bu dünyadaki
yaşam için gerekli olan her tür susuzluğumuzu
giderir.
“Ey susamış olanlar, sulara gelin, parası
olmayanlar, gelin, satın alın, yiyin. Gelin,
şarabı ve sütü parasız, bedelsiz alın“ (Yeş.55:
1) diye yazar Yeşaya peygamber. Mesih, Tanrı
çocuğu için bunların hepsidir. Mesih İsa
Gerçek, bilgelik ve anlayıştır. Büyük bir elçi
olan Pavlus bizlere bundan söz eder: AAma
siz Tanrı sayesinde Mesih İsa’dasınız. O bizim
için Tanrısal bilgelik, doğruluk, kutsallık ve
kurtuluş oldu“ (1 Kor.1: 30).
PAZAR
Sonntag
8
MAYIS
Mai
Oğlum, beni yürekten dinle,
gözünü gittiğim yoldan
ayırma.
Süleyman’ın Özdeyişleri 23: 26
Gib mir, mein Sohn, dein
Herz, und deine Augen lass
an meinen Wegen Gefallen
haben!
Sprüche 23, 26
zuhören: dinlemek
trennen von: (bir şeyden) ayırmak
der Weg: yol
Birisi, AAli, Tanrı‘nın bizim kirli pis
yüreklerimizi istemediğini söylediğini
sanıyordum“ diyecektir. Bu doğrudur.
Tanrı onları kullanamaz. Ama Rab,
AOğlum, yüreğini bana ver“ dediğinde
kurtulmamış kişilere hitap etmiyor. Oğluna
hitap ediyor. Kendisine yeni bir yürek, yeni
bir doğa verdiği, yeniden doğmuş olan
kişiye hitap ediyor.
Şimdi o kişiye, ABana gelmeni ve kendini
Bana teslim etmeni istiyorum. Eğer beni
seviyorsan, buyruklarımı da yerine
getirmen gerekir“ diyor. Mesih’in kanı
aracılığıyla kurtarıldıysanız şu ilahiyi
söyleyebilirsiniz:
Zavallı yüreğimi al,Ve o yürek Sen’den
başka her şeye kapalı olsun.Sevgimi al,
Rab’bim,İçinin bütün hazinelerini Senin
ayakların önüne seriyorum.
PAZARTESİ
Montag
9
MAYIS
Mai
Tanrı‘yı gizli tuttuğu şeyler için,
krallarıysa açığa çıkardıkları
için yüceltiriz.
Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 2
Gottes Ehre ist es, eine Sache
zu verbergen, die Ehre der
Könige aber, eine Sache zu
erforschen.
Sprüche 25, 2
verborgen: gizli
verbergen, verborgen halten: gizli tutmak
an die Öffentlichkeit bringen, ans Licht bringen:
açığa çıkarmak
Bu, özdeyişin Rab İsa’nın, “Kutsal Yazıları
araştırın“ sözünü (Yu.5: 39) dile getirişinin
bir başka biçimidir. Pavlus da aynı şeyi
yazmıştı: “Gerçeğin bildirisini doğru
kullanarak kendini Tanrı‘ya makbul ve alnı
ak bir işçi olarak sunmaya gayret et“ (ı.
Tim.ı: 15).
“Bir şeyi açığa çıkartmamız“ gerektir. O
zaman bile, Tanrı‘nın bize bildirmemiş
olduğu birçok şey olduğunun bilincine
varmamız gerektir. Eğer bildirseydi onları
anlayabilecek olduğumuzdan şüpheliyim.
Bunlar araştırılamaz, insanın anlayışının
ötesinde olan şeylerdir. Tanrı da zaten bunu
açıkça söylemişti: “Çünkü gökler nasıl
yeryüzünden yüksekse, yollarım da sizin
yollarınızdan,
düşüncelerim
düşüncelerinizden yüksektir“ (Yeşaya 55: 9).
Ancak Tanrı‘nın bize bildirmiş olduğu şeyleri
incelemeliyiz;
bunların
üzerinde
düşünmeliyiz. Tanrı Sözü’nü araştırmamız
ve o Sözü incelemeye ihtiyacımız olduğunu
anlamamız çok önemlidir.
SALI
Dienstag
10
MAYIS
Mai
Yerinde söylenen söz,
oyulmuş gümüşün içinde
altın elma gibidir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 11
Goldene Äpfel in silbernen
Prunkschalen, so ist ein
Wort, geredet zu seiner Zeit.
Sprüche 25, 11
der Apfel: elma
der Ort, die Stelle: yer
am Platz, passend: yerinde
İnsanoğlu genellikle çok konuşur, değil mi?
Bazı insanlar vardır ki, onların çeneleri
açılmayagörsün, onu susturana bravo! Bazı
insanlar sırf konuşmak için konuşur. Sana
bir söz söyler, birkaç dakika sonra söylediği
sözün tam tersini söyler. Bunlar boş ve
yersiz sözlerdir. Tanrı Sözü sık sık
bilgelikten söz eder. Bilgelik, yerinde ve
zamanında uygun sözü söyleme yeteneğidir.
Bugünkü ayetimizde de, yerinde söylenen
söz, oyulmuş gümüş içinde altın elma gibi
olduğunu söyler. Yerinde söylenen doğru
söz, iyi ve değerlidir! (Öz.15:ı3).
Bu çoğumuzun üzerinde dua etmemiz
gereken bir durumdur: ne söylememiz
gerektiği ve bunu doğru zamanda söylemek.
Birçok kereler doğru zamanda yanlış şeyi
söylediğimizi ya da doğru şeyi yanlış
zamanda söylediğimizi anlamalıyız. Bazen
de ağızlarımızı hiç açmamamız gereken
zamanlar vardır.
Söylediğimiz sözlerin yerinde olması için
Tanrı‘nın Sözü’nden öğrenmemiz gerekir.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
11
MAYIS
Mai
Altın küpe ya da altın bir süs
neyse, bilgenin azarlaması
da, dinleyen kulak için
öyledir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 1ı
Ein goldener Ohrring und ein
Halsgeschmeide aus feinem
Gold, so ist ein weiser
Mahner für ein hörendes Ohr.
Sprüche 25, 12
der Ohrring: küpe
das Ohr: kulak
tadeln, mahnen: azarlamak
Küpe takma tarih öncesine kadar uzanıyor.
Eski Mısır’da, Yunanistan ve Roma’da küpe
kullanılıyordu. Osmanlılar döneminde, küpe,
kadınların önde gelen süs eşyaları arasına
girerdi. Altın küpe ya da altın bir süs eşyası
aslında fiziksel güzelliği arttırmak amacında
kullanılmaktaydı ve günümüzde de aynı
amaçla kullanılıyor genelde. Hatta günümüzde
kadınların yanında bazı erkekler de küpe
kullanmaya
başlamışlardır.
Doğrusunu
isterseniz bunu hiç de uygun görmediğimi
söylemek istiyorum.
Bugünkü ayetimizde Tanrı Sözü AAltın küpe
ya da altın bir süs neyse, bilgenin azarlaması
da, dinleyen kulak için öyledir!“ der. Bu,
bilgenin azarlamasının dinleyen kulak
üzerindeki
etkisini
tanımlar.
Birisinin
düzeltilmesi ve azarlanması gereken zamanlar
vardır. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, birisini
azarlarsak özellikle de bunu başkalarının
önünde yaparsak insanlar, AAh, onu kaybettin.
Onu bir daha asla kazanamayacaksın“ derler.
Dostum eğer o kişi doğru türde biriyse onu
kazanırsınız. Ve eğer yanlış türde biriyse onu
nasılsa kazanamazsınız.
PERŞEMBE
Donnerstag
12
MAYIS
Mai
Hasat vaktinde kar serinliği
nasılsa, güvenilir ulak da
kendisini gönderenler için
öyledir. Böyle biri efendilerinin
canına can katar.
Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 13
Wie Kühlung des Schnees an
einem Erntetag ist ein
zuverlässiger Bote denen, die
ihn senden: die Seele seines
Herrn erquickt er.
Sprüche 25, 13
Bilindiği gibi Ortadoğu yaz aylarında çok sıcak
olur. Eski dönemlerde insanlar yaz aylarında
da üzerinde kar olan Hermon dağından kar
alıp getirirlerdi.
Hasat vaktinde kar yağarsa, bu aslında bir
felaket olur. Ama ayetimizde anlatılan olay,
hasat zamanında karın yağması değil, tarlada
çalışan bir işçiye verilen, içinde buz ya da kar
olan bir bardak sudur. Yazın ortasında, günün
en sıcak döneminde serin bir bardak su kişiyi
nasıl ferahlatırsa, aynı biçimde sadık bir
habercinin de kendisini gönderenlerin canını
serinletir, onları rahatlatır.
Aslında her insan etrafında güvenilir, sadık
insanların olmasından hoşlanır. Bir adam
sadık bir eş ister. Sadık çocukları takdir eder.
Bir işveren sadık çalışanlar ister. Bir vaiz sadık
elemanlar ve sadık bir cemaat ister. Ve
insanlar da sadık bir vaiz isterler. Sadakat
harika bir özelliktir. İnsan ilişkilerinde, özellikle
de aile içerisinde çok önemli bir yer tutar ve
insan canına can katar. Ne mutlu sadakat
gösteren insana!
CUMA
Freitag
13
MAYIS
Mai
Yağmursuz bulut ve yel
nasılsa, vermediği armağanla
övünen kişi de öyledir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 14
Aufziehende Wolken mit Wind,
doch kein Regen, so ist ein
Mann, der mit trügerischem
Geschenk prahlt.
Sprüche 25, 14
das Geschenk: armağan
der Wind: yel
die Wolke: bulut
Bazı insanlar sahip olmadıkları armağanlarla
övünürler. Kaç kere konuşmalarda kendilerinin
ne kadar harika olduklarını söyleyen insanlara
tanık oldum. Bir de kendilerini övmeye
başlarken, Aövünmek gibi olmasın“ sözünü
söyleyerek başlarlar kendilerini şişirmeye. Ben
şu iyiliği ettim, şöyle becerikliyim, şunu
başardım; elimden şu yetenekler gelir vs.
İmanlılar arasında şuna da tanık oldum
kerelerce: Canım ben bir vaaz verirken öyle
hazırlanmam, açarım bir yer başlarım
konuşmaya! İşte bu ve benzeri insanlar tam
ayetimizde belirtilen duruma, yani, insanlara
yağmur yağacağını düşündüren, ama yağmur
getirmeden çekip giden bulut ve rüzgara
benzerler. Evet, gökyüzü bulutlarla doludur,
ama ortalıkta yağmur yok! Sadece öyle
göründüler.
İncil’den Yahuda mektubu da bunları çok iyi
tanımlar. Onlardan, Abirer kir, rüzgarın
etkisiyle sürüklenen yağmursuz bulutlar,
meyvesiz meyve ağaçları gibi olduklarını,
köpüğünü savuran denizin vahşi dalgaları gibi,
ayıplarını etrafa savurduklarını“ söyler
(Yahuda 1ı,13).
CUMARTESİ
Samstag
14
MAYIS
Mai
Düşmanın acıkmışsa onu
doyur, susamışsa ona su ver.
Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 21
Wenn deinen Hasser hungert,
speise ihn mit Brot, und
wenn ihn dürstet, tränke ihn
mit Wasser.
Sprüche 25, 21
der Feind: düşman
hungrig sein: acıkmak
Durst haben: susamak
İnsanoğlu ne der ve neye inanır? Sana bir
tokat atana sen iki tane at. Düşmanı yok
etmeye çalış. Acaba düşman dediğimiz
kimdir? Tanrı‘nın yarattığı insan değil mi?
Neden öyleyse birbirimize düşman olduk? Bu
sadece iki ulus arasında değil, aile içerisinde,
karı koca, iki kardeş arasında bile düşmanlık
başlayıp
gitmektedir.
Çünkü
yapımız
günahlıdır. Bizler günah işleyerek aslında
Tanrı‘ya düşman olduk. O’nun bizi yok etmesi
gerekirken, bunu yapmadı. Bize düşmanca
davranmadı, tam tersine bizi sevmeye devam
etti. Bizi sonsuz yaşam armağanıyla doyurdu,
yani bize sonsuz yaşam yolunu açtı. Şimdi
Tanrı‘ya gelip sonsuz yaşam güvenliğini
alabiliriz. Yol açık. Buna sahip olan kimseye
de Tanrı, sen de öyle davran, diyor. Yani
düşmanlığı bir tarafa at. İnsanlara yardım et.
Elçi Pavlus da bu ayeti İncil’den Romalılar
1ı:ı0’ye aktarmıştır. Bize yapılan her tür
kötülüğe nezaketle karşılık verirsek, kötülüğü
iyilikle yenebiliriz. O zaman da bunun
bereketlerini yaşar, insanlara örnek olabiliriz.
PAZAR
Sonntag
15
MAYIS
Mai
PENTİKOST BAYRAMI İ PFINGSTEN
Kuzeyden esen rüzgar nasıl
yağmur getirirse, iftiracı dil de
öfkeli bakışlara yol açar.
Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 23
Nordwind gebiert Regen, und
eine heimliche Zunge
verdrießliche Gesichter.
Sprüche 25, 23
Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, efendim,
şöyle söyleme kırılır, böyle söyleme üzülür,
şunu söyleme kaçıp gider, derler. Hatta
Tanrı Sözü’ne ilişkin bile, bu kadar da dar
görüşlü olmamak gerekir, bazı durumlar
Tanrı Sözü’ne uymasa bile, artık bunlara
alışmak gerekir, deniyor. Sanımca bu
nedenle - gerçeklerden, doğrulardan taviz
verildiği için - insanlık batmaya, aşağılara
doğru gitmeye başlamıştır. Sevgi dolu
olacaksın, ama her zaman gerçeklerde de
kalacaksın. Sevginin doğrulukla, kutsallıkla
bir bağı vardır. Sevgi gerçeği söyler. Eğer
her insan gerçekte dedikoduyu, yalanı dolanı
bırakıp bunları yapanları da eleştirseydi,
eminim ki, insanlar arasında olan o
bozuklukların büyük bir kısmı yok olurdu.
Unutmayalım ki, iftiracı dil, dedikodu öfkeye,
kine nefrete yol açmaktadır. Bunlar insan ve
aile ilişkilerini yıkan, mahveden durumlardır.
Bir an önce Rab’bin yardımını dileyip her tür
günah eyleminden uzak durmak gerekir.
PAZARTESİ
Montag
16
MAYIS
Mai
PENTİKOST BAYRAMI İ
PFINGSTMONTAG
(Avrupa ülkelerinin çoğunda kutlanır)
Kuzeyden esen rüzgar nasıl
yağmur getirirse, iftiracı dil de
öfkeli bakışlara yol açar.
Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 23
Nordwind gebiert Regen, und
eine heimliche Zunge
verdrießliche Gesichter.
Sprüche 25, 23
Ne şiş yansın ne de kebap misali bir dönemde
yaşıyoruz. Yanlış öğretiler, iman hayatında
sahte pehlivanlık edenler için her zaman
gerçeği açıkça söylerim. Bu birçok kardeşin
gözlerini açar, onları teşvik eder, ama
bazılarını da kızdırır. Bu kadar da sert olman
gerekmiyor, diyorlar. Ben, doğru gördüğüm
şeyleri söylemem gerektiğine inanıyorum.
İnsanları kızdırmamak, onlara tatlı ve
yumuşak şeyler söylemek güzel ve harika olur,
ama hayat yolunda yılanların olduğu bir
dünyada
yaşadığımızı
unutmamalıyız.
Yolumuzda tehlikeli çukurlar vardır: sahte
doktrinler ve Tanrı Sözü konusunda sahte
öğretiler vardır. Tanrı Sözü’nün gerçeklerini
söylemek her insanın - özellikle de
öğretmenlerin, çobanların sorumluluğudur.
Bunu yapmıyorsak, hizmetimizi doğru
yapmıyoruz demektir. Gerçekleri söylerken
kesinlikle hiç kimseyi kırmak, incitmek
amacında değilim, sadece Tanrı‘nın gerçeğini
bildirmeye çalışıyorum. Tanrı Sözü’nde bunu
destekleyen birçok ayet vardır ve bugünkü
ayetimiz de o ayetlerden biridir.
SALI
Dienstag
17
MAYIS
Mai
Susamış kişi için soğuk su
neyse, uzak ülkeden gelen iyi
haber de öyledir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 25
Kühles Wasser auf eine
lechzende Kehle, so ist eine
gute Nachricht aus einem
fernen Land.
Sprüche 25, 25
Durst haben: susamak
durstig: susamış
die Nachricht: haber
Annem çok yaşlıdır. Onu ancak yılda bir kere
görebiliyorum. Ama sık sık telefon edip
kendisiyle konuşuyorum. Bazen araya bazı
şeyler girer, bir iki hafta telefon etmem. Sonra
kız kardeşim telefon edip annemin hasta
olduğunu söyler; çünkü senin sesini özledi.
Senden haber alınca ona çok iyi geliyor. Ona
bir telefon et, der. Telefon edip annemle
konuşunca o tekrar canlanır.
Sen dostum, son zamanlarda ailenden, aile
fertlerinden haber aldın mı? Ya da onlara bir
telefon açıp hal hatır sordun mu? Bu
önemlidir. Ama bu ayette ilk bakışta göze
çarpandan daha fazlası vardır.
Uzak bir ülkeden iyi haber gelmişti. Rab İsa,
ABen Baba’dan çıkıp dünyaya geldim. Şimdi
dünyayı bırakıp Baba’ya dönüyorum“ demişti
(Yu.16: ı8). Bu kısa zaman içinde John
Wesley’in söylemiş olduğu gibi, Tanrı sizin ve
benim kurtuluşumuzu gerçekleştirdi. Ve bu
bize uzak bir ülkeden gelen iyi haberdir. Bu
arada sorayım, O’nu kabul ettiniz mi? İsa
Yaşam Suyu’dur. Sıcakta susamış insan için
İsa Mesih soğuk sudur.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
18
MAYIS
Mai
Kötünün önünde pes eden
doğru kişi, suyu bulanmış
pınar, kirlenmiş kuyu gibidir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 26
Getrübter Quell und
verdorbener Brunnen, so ist
ein Gerechter, der vor einem
Gottlosen wankt.
Sprüche 25, 26
verschmutzt, getrübt: bulanmış
verdreckt: kirlenmiş
Küçük bir çocukken ava giderdik ve
yanımızda hiç su götürmezdik. Bir ırmak
ya da kaynak kenarına giderdik. Bazen su
berrak olurdu (o zamanlarda suyun kirliliği
diye bir sorun yoktu) ama ara sıra pislikten
yeşilleşmiş bir kaynak bulurduk. Bu da
büyük bir hayal kırıklığı olurdu.
Bu, gerçek için ayağa kalkmış olan doğru
birinin sonunda kötülerin önünde
eğilmesiyle yapılan bir kıyastır. Bu durum
iş dünyasında çok görülür. Politikada çok
görülür. Dürüst insanlar, bir konuma
gelmek için kötülerin önünde eğilirler. Bu
inanlılar topluluğunda bile olur. Pak
doktrini, sağlıklı öğretiyi, doğru olan şeyleri
savunmuş olan biri ödün vermeye başlar.
Bu günümüzün en büyük sorunlarından
biridir. Susuzken bir kaynağın kenarına
varıp içini pislik dolu bulmak gibidir. Harika
bir ayet!
PERŞEMBE
Donnerstag
19
MAYIS
Mai
Fazla bal yemek iyi değildir; hep
yüceltilmeyi beklemek de...
Kendini denetleyemeyen kişi
yıkılmış sursuz kent gibidir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 25: 27-28
Zuviel Honig essen ist nicht
gut, und ehrende Worte
gebrauche sparsam! Eine
aufgebrochene Stadt ohne
Mauer, so ist ein Mann ohne
Selbstbeherrschung.
Sprüche 25, 27-28
Balın büyük yararları vardır, ama fazla bal
yendiğinde insanı hasta eder. Bir insanın
özellikle de Tanrı‘nın hizmetinde kendini
ön plana çıkartmaya çalışması insanın
midesini bulandırır.
Eski Antlaşma’da bal, doğal tatlılığı anlatır.
Ekmek ya da yemek sunusuna balın
katılması yasaktı. Neden mi? Çünkü o
sunu, İsa Mesih’in insanlığını temsil
ediyordu. İsa’da asla, dünyasal, suni bir
tatlılık yoktu. O’ndaki tatlılık göksel ve
sonsuz bir tatlılıktır.
Peki bu ayetle bizler ne öğreniyoruz ya da
bize neyi söylemek istiyor Tanrı Sözü?
Tanrı‘nın ilkelerinde kalmak her zaman
iyidir. Ama Tanrı‘nın yeter dediği
durumların ötesine gitmek, insana bir
sevinç getirmez, tam tersine insanın
midesini bulandırır.
İkinci noktada, kendi yüceliğini aramak, bir
yücelik değildir. Asıl aranılması gereken
Tanrı‘nın yüceliğidir.
CUMA
Freitag
20
MAYIS
Mai
Dua ederken ikiyüzlüler gibi
davranmayın. Onlar sinagoglarda,
sokak köşelerinde dikilip dua etmeyi
severler. Amaçları gösteriştir. Doğrusu
size derim ki, onlar karşılıklarını aldılar.
Matta 6:5
Und wenn ihr betet, sollt ihr nicht sein
wie die Heuchler; denn sie lieben es, in
den Synagogen und an den Ecken der
Straßen stehend zu beten, damit sie
von den Menschen gesehen werden.
Wahrlich, ich sage euch, sie haben
ihren Lohn dahin.
Matthäus 6, 5
İnsan yaşamında duanın çok önemli bir yeri
vardır. İsa Mesih, öğrencilerine dua
konusunda
önemli
talimatlar
verdi.
Okuduğumuz ayette, dua ederken ‘ikiyüzlüler
gibi davranmayın’ dedi. Dua ederken ikiyüzlü
ne demektir? İkiyüzlü insan inandığı,
düşündüğü gibi davranmayan, özü sözü bir
olmayan insan demektir. İkiyüzlü dua,
insanlara gösteriş için yapılan duadır. Duayı
gösteriş için yaparlar. İnsanlar onların ne
kadar hararetle dua ettiklerini, ne kadar dindar
olduklarını görsünler diye can atar. Böyle bir
dua yapmacık ve sahte bir duadır. Bunun
Rab’de hiçbir karşılığı yoktur. Peki İsa’ya iman
edenler nasıl dua etmeliydiler? İç odalarına
çekilip gizlide olan Babaya dua edeceklerdi“
(Matta 6:6).
Burada Rab İsa ABaba“ terimini kullanır.
Rab’bin sözünü ettiği kişiler Tanrı‘nın
Egemenliğinin yurttaşlarıdır. Bugün Tanrı‘nın
çocuğu olmak için ne yapabiliriz? Yuhanna
1:1ı bize yanıtı veriyor: Akendisini kabul edip
adına iman edenlerin hepsine Tanrı‘nın
çocukları olma yetkisini verdi!“ İsa Mesih’e
iman ettiysen Tanrı senin de babandır. O’na
samimi, candan bir yürekle dua edebilirsin.
CUMARTESİ
Samstag
21
MAYIS
Mai
Dua ederken, putperestler gibi
boş sözler tekrarlayıp durmayın.
Onlar boş tekrarlamalarla
dualarının işitileceğini sanırlar.
Matta 6: 7
Wenn ihr aber betet, sollt ihr
nicht plappern wie die von den
Nationen; denn sie meinen,
dass sie um ihres vielen
Redens willen erhört werden.
Matthäus 6, 7
Her dönemde olduğu gibi, İsa Mesih
döneminde de duanın önemli bir yeri vardı
insanlar arasında. Ama zamanla dua bir
alışkanlık halini aldı ve onu sadece dini
kuralları yerine getirmek için kullandılar, bugün
de olduğu gibi. Mesih döneminde Yahudiler
ezberlenen duaları tekrar edip duruyorlardı.
Ama İsa Mesih duaya gerçek anlamını
vererek, öğrencilerine nasıl dua etmeleri
gerektiğini öğretti. Dua ederken putperestler
gibi ezberlenmiş dualardan kaçının, dedi.
Dua hayatı önemlidir, çünkü dua iç dünyamıza
doğru bir geçiş, yüreğimizin Tanrı‘ya
yükselişidir. Genellikle, yüreğin acılarını,
bazen şikayetlerini, isteklerini, bazen de
yüreğin sevincini Tanrı‘ya iletmektir. Başka
anlamıyla,
dua
ruhumuzun
Tanrı‘ya
yükselmesidir. Evreni yaratan, kutsal olan
Tanrı‘yla
paydaşlık
etmek,
O’nunla
konuşmaktır. Bu nedenle de ezberlenen
duaların, bir formaliteden öteye geçmediğini
belirtti İsa. Bir insanla konuşurken, ona
ezberlediğin şeyleri söylemezsin, onunla
konuşursun. Dua ile biz de Tanrı‘yla
konuşuyoruz.
PAZAR
Sonntag
22
MAYIS
Mai
Dua ederken, putperestler gibi
boş sözler tekrarlayıp durmayın.
Onlar boş tekrarlamalarla
dualarının işitileceğini sanırlar.
Matta 6: 7
Wenn ihr aber betet, sollt ihr
nicht plappern wie die von den
Nationen; denn sie meinen,
dass sie um ihres vielen
Redens willen erhört werden.
Matthäus 6, 7
İsa’nın öğrettiği duada ezbercilik yoktur. Sevgi
duygularıyla, Tanrı‘ya, O’nun harikalığına,
güzelliğine yaklaşmaktır dua. Sevgi duada çok
önemli yer tutar. Sevginin olduğu yerde Tanrı
vardır, ama sevgi yoksa, orada Tanrı da yoktur
der Tanrı Sözü. Dua, yüreğimizin, aklımızın o
karanlık ortamında yanan bir ışık gibidir.
Dua ile aynı zamanda evrenlerin yaratıcısı
olan Tanrı‘ya sevgiyle bağlanıyoruz. Tanrı‘nın
yüceliğini, görkemini sadece bilmek yeterli
değildir. Tanrı‘ya sevgi ve imanla bağlanmak
duayı önemli ve anlamlı kılar. Duada formalite
değil, samimiyet, içtenlik önemlidir. Dua, bir
çocuğun babasıyla konuşması, onunla sohbet
etmesi, kaygılarını, korkularını, isteklerini
babasına anlatması gibidir. Çocuk babasıyla
konuştuğu zaman, duyulsun diye bağırıp
çağırmaz, ezberlenmiş sözler de söylemez.
Bunun gibi İsa, dua ettiğiniz zaman
ezberlerden,
tekrarlamalardan,
bağırıp
çağırmalardan, güzel ve tantanalı sözler
söylemekten uzak durun, dedi. Rab sizin
yüreğinizi görüyor. Öyleyse yürekten O’nunla
konuşun.
PAZARTESİ
Montag
23
MAYIS
Mai
Dua ederken, putperestler gibi
boş sözler tekrarlayıp durmayın.
Çünkü onlar çok söyledikleri
için Tanrı‘nın kendilerini
işiteceğini sanırlar
Matta 6:7
Wenn ihr aber betet, sollt ihr
nicht plappern wie die von den
Nationen; denn sie meinen,
dass sie um ihres vielen
Redens willen erhört werden.
Matthäus 6, 7
Bizler topluluklarda genellikle nasıl dualar
duyarız? Hep tekrar edilen dualar ya da
ezberlenen dualar. Hatta bazen durmadan,
bağırıp çağırarak dua etmek gerektiği
söylenir. Sanki Tanrı iyi duymuyor da,
bağırıp çağırmakla, ısrar etmekle O’na
isteklerimizi duyurabileceğiz!
Oysa bir isteği Rab’be bir kez söylemek
yeterlidir. Çünkü Tanrı‘dan bir kez dilesek
bile Rabbimiz bizi duyacaktır. O bizi her
zaman duyar. Evet bazı durumlarda duada
ısrarla durmalıyız, ama aynı duayı durmadan
tekrarlayıp
durmakla
değil!
Böyle
davrananlar için İsa ne diyor? Onlar gibi
olmayın. Çünkü Babanız size gerekli olanı,
siz daha O’ndan dilemeden önce bilir (Matta
6:8).
Bu ne anlama geliyor? Biz Tanrı‘ya
isteklerimizi, ihtiyaçlarımızı bildirdiğimiz
zaman, O’na bağlı olduğumuzu, O’na
güvendiğimizi ilan etmiş oluyoruz. Zaten
Tanrı‘yla olan bağımızın temeli budur.
SALI
Dienstag
24
MAYIS
Mai
Şöyle dua edin: ‘Göklerdeki
Babamız! Adın kutsansın!’
Matta 6:9
Betet ihr nun so: Unser
Vater, der du bist in den
Himmeln, geheiligt werde
dein Name!
Matthäus 6, 9
der Himmel: gök
der Name: ad, isim
heiligen: kutsamak
Bu dua İsa Mesih’in ettiği dua değil, bizim
etmemiz gereken duadır. Ben bir insan
olarak İsa Mesih’e olan iman sayesinde
yeniden doğdum ve Tanrı‘nın çocuğu oldum.
Ben Tanrı‘ya ABaba“ diyebilirim, çünkü yeni
doğuş mucizesi bana bu hakkı tanıdı. İsa
benimle aynı safa geçemez. O’nun Babayla
olan ilişkisi yeniden doğuş sayesinde
değildir. O ezelden beri Baba Tanrı‘yla
birliktedir.
AGöklerdeki Babamız!“ Bazen Tanrı‘nın
göklerde olduğunu unutuyoruz. Dünyada
hapsedilmiş bir varlık değildir. Göklerde de
hapsedilmiş birisi değildir. O her şeyin
dışında ve üstündedir. Evet, O her yerde
hazır ve nazırdır, uzayın boşluğunda olduğu
kadar
dünyamızın
dağlarında
ve
atmosferinde de vardır, ama yarattığı
şeylerden tümüyle arı ve ayrıdır. O kendi
yarattığı
şeylerin
toplamı
olamaz.
Yaratılıştan çok daha fazla bir varlığı vardır.
Evrenin tahtı üzerinde oturandır O. O’nun
izni olmadan hiçbir şey olamaz ve her şey
O’nun denetimi altındadır.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
25
MAYIS
Mai
Şöyle dua edin: Göklerdeki
Babamız. Adın kutsal kılınsın,
egemenliğin gelsin. Gökte
olduğu gibi, yeryüzünde de senin
isteğin olsun.
Matta 6: 9-10
Betet ihr nun so: Unser Vater,
der du bist in den Himmeln,
geheiligt werde dein Name; dein
Reich komme; dein Wille
geschehe, wie im Himmel so
auch auf Erden!
Matthäus 6, 9-10
AGöklerdeki babamız!“ sözü Baba Tanrı‘yı
tüm evren üzerinde egemen olarak kabul eden
bir duadır. Baba sözü, aynı zamanda O’nun
bizlere ne kadar yakın olduğunu, bizleri bir
babadan daha çok sevdiğini ortaya
koymaktadır.
AHükümranlığın gelsin“. Hangi hükümranlıktan
söz ediliyor? İsa Mesih’in ikinci gelişinde
yeryüzünde kuracağı Tanrı Egemenliğinden
söz ediliyor. İsa Mesih’in yeryüzünde kuracağı
hükümranlığı O adaletle, doğrulukla ve tam bir
barış içerisinde yönetecektir. Bence hepimiz
AHükümranlığın
gelsin“
duasını
yükseltmeliyiz..
AAdın kutsansın!“ Tam anlamı zaten budur:
Tanrı‘nın adı kutsal olsun. Tanrı adı Tanrı
neyse onu temsil eder. O’nun adı kendisidir.
Adı ile şahsı arasında bir ayrım yapılamaz. O
zaman sorabiliriz: Sen ya da ben Tanrı‘nın
adını nasıl kutsal kılabiliriz? Mesih imanlıları
olarak yaşam tarzımızla Tanrı‘nın adını kutsal
kılabiliriz. O’nun adına sahibiz ve kendi
yaşamımızda kutsal yaşamakla O’nun adını
kutsal kılabiliriz.
PERŞEMBE
Donnerstag
26
MAYIS
Mai
(Avrupa ülkelerinin bazısında dini
bayramdır)
Şöyle dua edin: Göklerdeki Babamız.
Adın kutsal kılınsın, egemenliğin
gelsin. Gökte olduğu gibi, yeryüzünde
de senin isteğin olsun.
Matta 6: 9-10
Betet ihr nun so: Unser Vater, der du
bist in den Himmeln, geheiligt werde
dein Name; dein Reich komme; dein
Wille geschehe, wie im Himmel so
auch auf Erden!
Matthäus 6, 9-10
Tanrı‘ya bağlı olmanın, O’nunla birlikte
yürümenin en harika şekli, O’na itaat etmek
ve O’nun isteklerini yerine getirmektir. O’nun
egemenliğini hayatımızda işler duruma
koymaktır. Tanrı‘nın isteğini, iradesini yerine
getirmek, kuşku yok ki, tüm varlığımızda dokularımızda, canımızda, kanımızda,
ruhumuzda O’nun istemine itaat etmektir.
Dua Rab’be bakmaktır, O’nun verdiği
nimetleri görmektir.
İnsan, her şeyin sahibine seslendiğinde,
aslında O’nu sevdiğini, verdiği nimetler için
şükrettiğini, ne olursa olsun, O’nun istemini
yerine getirmeye hazır olduğunu ilan etmiş
olur.
Yaşlı bir imanlı, toplantıda en arka sıralarda
oturmuş, bir yere bakıyormuş. Kendisine,
nereye bakıyorsun diye sorulduğunda,
Rab’be bakıyorum ve O da bana bakıyor,
demiş. Bu duanın bir resmidir. Dua ile biz
Rab’be bakıyoruz. O ise bizim durumumuzu
görür, yüreğimizde olanlara bakar.
CUMA
Freitag
27
MAYIS
Mai
Sürekli dua edin, her durumda
teşekkür sunun. Çünkü
Tanrı‘nın Mesih’te size ilişkin
istemi budur.
1 Selaniklilere 5:17-18
Betet unablässig! Sagt in allem
Dank! Denn dies ist der Wille
Gottes in Christus Jesus für
euch.
1. Thessalonicher 5, 17-18
unablässig, ständig: sürekli
danken: teşekkür sunmak
Nerede ve ne zaman dua edebiliriz? Her
yerde dua edilebilir. Sokakta, otomobilde,
trende, büroda, okulda, iş yerinde. Kırda,
bayırda, evde yemek pişirirken, bulaşıklar
yıkarken, ütü yaparken dua edilebilir. Tabii
ailece ya da toplulukta birlikte dua etmek
de güzeldir.
Kısacası dua yeri nerede olursa olsun,
dua insana iç huzuru getirir. Dua, bizim
karakterimizi, kişiliğimizi de etkiler. Dua
bize sabretmeyi, sakin kalmayı öğretir. Bu
nedenle dua hayatı önemlidir. Dostum,
sana şunu söyleyeyim: Durmadan nefes
alıp verdiğin gibi, sen de her zaman
Tanrı‘yı düşün, O’nun Sözü’nü oku,
O’nunla konuş. Bunu yapmazsan, imanda
gelişemezsin, büyüyemezsin; ruhsal
hayatın
çöker.
Kurtuluş
sevincini
kaybedersin!
CUMARTESİ
Samstag
28
MAYIS
Mai
Göklerdeki Babamız!
Gündelik ekmeğimizi bize
bugün ver.
Matta 6: 11
Unser Vater, der du bist in
den Himmeln, unser
tägliches Brot gib uns heute!
Matthäus 6, 11
der Tag: gün
täglich: gündelik
das Brot: ekmek
İlginçtir ki, İsa Mesih’in öğrettiği bu duada
sadece AGündelik ekmeğimizi bize bugün
ver!“ denilmektedir. Burada dün ya da ondan
önceki günlerde yemeye zorunlu olduğumuz
bayat ekmeklerden şikâyet edilmiyor.
ATanrım, geçen yıl kurak geçti. Önümüzdeki
yıl da kurak olursa o zaman sonbaharda
ekmeği nereden alacağım“ diye de bir
yakınma ya da kaygı yok. İşimi
kaybedersem, o zaman ailemi nasıl
geçindireceğim, ekmeği nereden bulacağım
gibi sözler de yok.
Hayır. İsa’nın öğrettiği dua bize, yalnız
bugünün ekmeğini istemeyi öğretiyor. Sizin
yiyebileceğiniz, ancak bugünkü ekmektir. İsa
Mesih bu duayı öğretirken, kendisi bolluk
içerisinde yaşamadı. Malı mülkü de yoktu.
Sıradan, fakir birisiydi. Ama verdiği o öğreti,
günümüze kadar gelmiş ve insanlara halen
yol göstermektedir. O’nun öğrettiği bu duayı
iyi anlamak ve günlük yaşamda uygulamaya
koymak size de esenlik ve güven
getirecektir.
PAZAR
Sonntag
29
MAYIS
Mai
Gündelik ekmeğimizi bize
bugün ver.
Matta 6:11
Unser tägliches Brot gib
uns heute!
Matthäus 6, 11
heute: bugün
geben: vermek
Daha önce belirttiğim gibi, İsa Mesih’in
öğrettiği dua, bizim nasıl dua etmemiz
konusunda bize bir örnek olarak verildi. Şimdi
özellikle
bu
dilek
konusunda
biraz
düşünmenizi istiyorum. Harika bir dilektir bu,
bu istek yüreğimizin en derin yerinden büyük
bir arzuyla kopup Rab’be yükselmelidir.
Tümüyle Rab’bin sağlayışına ihtiyacımız
olduğunu dile getirir. Bedensel ve ruhsal
ihtiyaçlarımızın
tümü
Rab
tarafından
sağlanmaktadır. AGündelik ekmeğimizi bize
bugün ver!“ Bizler güncel ihtiyacımız olan
ekmeğin
günbegün
bize
verilmesini
dualarımızda isteyebiliriz. Yarının ya da ondan
sonraki günlerin, ayların kaygısına kapılmaya
gerek yoktur. Kaygının bize sadece zararı
vardır. Kaygı aynı zamanda iman hayatına
kısa devre yaptırır. Biz Rab’be güvenmeyi
öğrenmeliyiz. O bizim her gün ihtiyacımızı
karşılayandır ve buna da söz vermiştir.
AGündelik ekmeğimizi bize bugün ver“
duasıyla, her gün Rab’be muhtaç olduğumuzu
da belirtmiş oluyoruz.
PAZARTESİ
Montag
30
MAYIS
Mai
Bize karşı suç işleyenlerin
suçunu bağışladığımız gibi
sen de bizleri bağışla!
Matta 6:12
Und vergib uns unsere
Schulden, wie auch wir
unseren Schuldnern
vergeben haben!
Matthäus 6, 12
die Schuld: suç
Schuld begehen, sündigen: suç işlemek
İsa Mesih’in öğrettiği duaya Rab’bin duası
demek aslında doğru değildir. İsa Mesih asla
ASuçlarımı bağışla Rab“ diye dua edemezdi.
Neden? Çünkü O’nda hiçbir suç, hiçbir
günah yoktu. Bu dua İsa’nın öğrencilerinin
etmesi gereken duaydı. ABize karşı suç
işleyenlerin suçunu bağışladığımız gibi sen
de bizleri bağışla!“ şeklinde yükselen dua
gerçekten şeriata bağlı duadır. Bu duanın
inayet ile hiçbir bağlantısı yoktur, ancak iyi
bir tarafı vardır: Bizi, insanları bağışlamaya
yönlendirir. Efesoslulara yazılan mektupta
inayet ile bağlantılı bir bağış yolu belirtilir:
ABirbirinize karşı iyi yürekli, şefkatli olun.
Tanrı sizi Mesih’te bağışladığı gibi, siz de
birbirinizi bağışlayın“ (Ef.4:3ı).
Tanrı bizi Mesih’te nasıl bağışladı? İnayet
yoluyla, yani İsa Mesih’in çarmıh üzerinde
tamamlamış olduğu iş sayesinde bağışladı!
Öyleyse bizler de, tamamen, karşılıksız
olarak bağışlandığımız için birbirimizi
bağışlamalıyız.
SALI
Dienstag
31
MAYIS
Mai
Bize karşı suç işleyenlerin
suçunu bağışladığımız gibi
sen de bizleri bağışla!
Matta 6:12
Und vergib uns unsere
Schulden, wie auch wir
unseren Schuldnern
vergeben haben!
Matthäus 6, 12
vergeben: bağışlamak
du: sen
wir: biz
ABize karşı suç işleyenlerin suçunu
bağışladığımız gibi sen de bizleri bağışla!“
sözü hiçbir şekilde kurtuluştan söz edemez.
Çünkü burada Aeğer bağışlarsak, Tanrı da
bizim suç ve günahlarımızı bağışlar ve bize
sonsuz yaşamı verir“ demiyor. Neden? Çünkü,
doğrulukla donatılmak, kurtuluşa ve sonsuz
yaşama sahip olmak inayetle bize verildi. Yani
inayetle bağışlandık. Bu bağışlanma bize
karşılıksız olarak İsa aracılığıyla sağlandı.
Kardeşim, Rab seni bağışlamak istediği
zaman önce senin başkalarını bağışlamanı
beklemez. Günah konusunu Rab bu şekilde
halletmez. Günah sorununu halletmek için
kendi özünden biricik Oğlu İsa’yı verdi, O’nu
çarmıh ölümüne teslim etti. Asıl bağış bu
temele dayanır ve başka hiçbir yolla elde
edilemez. Bağışlandığımız için bağışlamak
da bizim boynumuzun borcu oluyor. Eğer
bağışlamıyorsak, bu, Rab’den gelen esenliğin,
bereketin ve barışın gelmesini önler.
Bağışlamıyorsak, Rab için iyi bir tanklık da
etmiyoruz demektir.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
1
HAZİRAN
Juni
Duaya durduğunuzda, herhangi birine
karşı bir şeyiniz varsa onu bağışlayın ki,
göklerdeki Babanız da suçlarınızı sizlere
bağışlasın. Ama bağışlamazsanız,
göklerdeki Babanız da suçlarınızı
bağışlamayacaktır.
Markos 11:ı5-ı6
Und wenn ihr steht und betet, so vergebt,
wenn ihr etwas gegen jemand habt, damit
auch euer Vater, der in den Himmeln ist,
euch eure Übertretungen vergebe. Wenn
ihr aber nicht vergebt, so wird euer Vater,
der in den Himmeln ist, auch eure
Übertretungen nicht vergeben.
Markus 11, ı5Sı6
Buradaki önemli nokta, duanın duyulması ve
yanıt verilmesinde bir koşul vardır. Kardeşini
bağışlamazsan ve bunda direnirsen, ruhsal
yaşamında kısa devre yaratırsın. Kısa devre
ruhsal yaşamının gücünü çekip alır. Bunu
anlamak önemlidir. Tanrı bizi Mesih uğruna
bağışlar. Kurtuluş tamamen inayete dayanır.
Kurtuluş bulan imanlı da bağışlamalıdır.
Mesih imanlısı olarak herhangi bir insana
karşı içinde acılık kökleri, kıskançlık,
çekememezlik ve dedikodu düşünceleri
varsa, bu Rab’bin vereceği bereketlerin
önünü tıkar. Duanın en önemli koşuludur bu.
Evet, İsa Mesih’e iman ettiğimiz zaman tüm
günahlarımız bağışlanır, ama burada bir
imanlı olarak Rab’be yakışır bir tutum
takınmak söz konusudur.
Efesoslular 4:3ı’de Pavlus şöyle yazar:
ABirbirinize karşı iyi yürekli olun. Mesih’te
Tanrı‘nın sizleri bağışladığı gibi, siz de
sevecenlikle birbirinizi bağışlayın!“
PERŞEMBE
Donnerstag
ı
HAZİRAN
Juni
Birbirinize karşı iyi yürekli olun.
Mesih’te Tanrı‘nın sizleri
bağışladığı gibi, siz de
sevecenlikle birbirinizi
bağışlayın!
Efesoslular 4: 32
Seid aber zueinander gütig,
mitleidig, und vergebt einander,
so wie auch Gott in Christus
euch vergeben hat!
Epheser 4, 32
Tanrı bizleri Mesih’te bağışladı. Bu hiçbir
koşula bağlı değildir. Kurtuluş tamamen
bizlere sunulan sonsuz hediyedir. Ama sen
ve ben yaşamımızda güçlü olmak istersek,
bağışlamalıyız. Bu çok önemli!
Kardeşini
bağışlamazsan,
Rab’bin
bereketlerinden yararlanamazsın, ruhsal
yaşamında ilerleme olmaz. Huzurunu ve
esenliğini, daha da önemlisi kurtuluş
sevincini kaybedersin. Bağışlamak çok
önemli olduğu için tekrar vurgulayayım: Bak
kardeşim, bağışlamamakta direnirsen ruhsal
yaşamında kısa devre yaratırsın. Kısa devre
ruhsal yaşamının gücünü çekip alır.
ABirbirinizi bağışlayın.“ Başka insanların
hatalarını
büyütecek
yerde
onları
bağışlamalıyız. Çok kez duygularımızı
gizlemeye çalışırız. Birisi bizi birazcık
incitsin, hemen içimizde o kişiye karşı
olumsuz duygular oluşmaya başlar. O kişi
gelip özür dilese bile onu bir türlü
bağışlamak istemeyiz. ABağışladım“ deriz
dilimizle, ama yüreğimiz başka okur. Bu
olmamalıdır!
CUMA
Freitag
3
HAZİRAN
Juni
Birbirinize karşı iyi yürekli olun.
Mesih’te Tanrı‘nın sizleri
bağışladığı gibi, siz de
sevecenlikle birbirinizi
bağışlayın!
Efesoslular 4: 32
Seid aber zueinander gütig,
mitleidig, und vergebt einander,
so wie auch Gott in Christus
euch vergeben hat!
Epheser 4, 32
ATanrı sizi Mesih’te bağışladığı gibi!“
dedikten sonra, siz de merhamet
göstererek birbirinizi bağışlayın diyor.
Önce Mesih bizi nasıl bağışladı? Günahlı
olduğumuz halde, Rab hiçbir karşılık
beklemeden ve tam olarak bağışladı.
Bizler de Rabbimizi örnek alarak
bağışlamalıyız. Bağışladığımız zaman,
Kutsal Ruh’u üzmeyiz. Bağışlarken de
bunun temeli yasa değil, kayradır.
Normalde bağışlamak yasal bir şey
değildir. Çünkü suç işlenildiğinde cezası
da verilmelidir. Yasa bunu gerektirir. Eğer
Rab de bizi yasaya göre bağışlamak
isteseydi, asla bağışlanmazdık ve
yargılanıp günahın cezası olan cehennemi
hakkederdik. Ama şükrolsun, Rab bize
karşı yasaya göre hareket etmedi.
Tanrı‘nın yargısı gönderdiği İsa Mesih
üzerine indiği için, bizleri Rab bağışlıyor.
Bu bağışa sahip olan ve bunu anlayan
birisi de bağışlama yolunu seçer.
CUMARTESİ
Samstag
4
HAZİRAN
Juni
Ayartılmamıza izin verme.
Bizi kötü olandan kurtar.
Matta 6:13
Und führe uns nicht in
Versuchung, sondern
errette uns von dem
Bösen!
Matthäus 6, 13
verführen: ayartmak
die Erlaubnis: izin
retten: kurtarmak
Okuduğumuz ayette ifade edilen düşünce
şudur: Denenmemize yol açacak bir olanak
sağlama. Günah konusunda Rab bizi
denenmeye sokmaz, daha doğrusu bizi
ayartmaz. Bunu İncil’de okuyoruz. Tanrı hiç
kimseyi ayartmaz. Ancak insan bazen bedenin
isteklerine boyun eğdiğinde, denenmeye
düşer. İşte eski ademin isteklerine, arzularına
boyun eğmemek için dua edebiliriz. ABizi
denenme içinde bırakma!“ Rab denenmemize
izin verir, ama aynı zamanda denenmeden
çıkış yolunu da sağlar. İşte bu çıkış yolu için,
bizi denenme içinde bırakmaması için O’na
yakarmalıyız.
ABizi kötü olandan kurtar!“ Bizler iman edince
Tanrı bizleri yüzde yüz kurtarır ve tamamen
Rab’be ait oluruz. Ama halen eski bedende,
eski benlikteyiz. Eski bedenin istekleri,
Tanrı‘nın istekleriyle bağdaşmaz. Hatta
Pavlus, bedenin işlerini Galatyalılar 5:19 ve
devamında sıralar. Bizler her zaman eski
bedenin tuzaklarına düşme meylindeyiz.
Rab’bin Sözü’nü okuyarak, dua ederek,
bedenin kötü isteklerine hayır diyebiliriz.
PAZAR
Sonntag
5
HAZİRAN
Juni
Ayartılmamıza izin verme.
Bizi kötü olandan kurtar.
Matta 6:13
Und führe uns nicht in
Versuchung, sondern
errette uns von dem
Bösen!
Matthäus 6, 13
verführen: ayartmak
die Erlaubnis: izin
retten: kurtarmak
Bu dua, bir Mesih imanlısı için gerçekten
harika bir duadır. Rab’de yeni doğan bir
imanlının dile getirmesi gereken bir duadır.
Tanıdığım bir bayan ilerlemiş bir yaşta İsa
Mesih’e iman etti. Nasıl dua etmesi
gerektiğini bilmiyordu. Sadece Rab’bin
duasını tekrarlamakla yetiniyordu. Bir süre
sonra bu sınıfı geçti ve kendi sözleriyle dua
etmeye başladı.
Başka bir noktaya değineyim: Dostum, birine
karşı yüreğinizde kin, nefret duyguları var
mı? Varsa Tanrı‘nın önünde nasıl
durabilirsiniz? Bu tür eylemler, eski bedenin
işleridir. Bunları yapmaya devam ettiğinizde,
kendi benliğinize yenilmiş durumdasınız
demektir. İnayetle bizi kurtaran Tanrı‘nın
huzurunda günahlarımızla duramayız. İşe
bağışlamakla başlayın. Önce kardeşinizi,
annenizi, babanızı ya da kaynananızı,
komşunuzu bağışlayın. İşte o zaman ruhsal
alanda güç bulursunuz. Bu güç ile de sevinç,
esenlik gelir.
PAZARTESİ
Montag
6
HAZİRAN
Juni
Yarın için hiç kaygılanmayın.
Çünkü yarınki gün payına
düşen kaygıyı taşıyacaktır. Her
günün derdi kendine yeter.
Matta 6:34
So seid nun nicht besorgt um
den morgigen Tag! Denn der
morgige Tag wird für sich
selbst sorgen. Jeder Tag hat an
seinem Übel genug.
Matthäus 6, 34
İsa Mesih çok sıradan, basit bir ahırda
dünyaya geldi. Fakir bir yaşam sürdürdü.
Hiçbir zaman dünyasal zenginliğe önem
vermedi. Yürek zenginliğine, ruhsal zenginliğe
hep önem verdi ve bu konuda öğretti.
Yine bir gün bir dağın yamacında etrafına
toplanan kalabalığa söylediği sözleri, öğretileri
hiçbir dönemde hiçbir insan vermemiştir.
ANe yiyeceğiz, ne içeceğiz diye yaşamınız
konusunda ve ne giyeceğiz diye de bedeniniz
konusunda kaygılanmayın“ dedikten sonra,
AYarın için hiç kaygılanmayın. Çünkü yarınki
gün payına düşen kaygıyı taşıyacaktır. Her
günün derdi kendine yeter“ (Matta 6:34) dedi.
İsa’nın bu sözlerine birçok insan itiraz etmiştir,
ya da bu sözleri kabul etmezler. Canım yarını
düşünmek gerekmez mi? diyorlar. AYarın için
kaygılanma“ sözünü insanı mükemmel olmaya
davet eden bir öğüt ve doğu kültürüne özgü bir
tasavvur olduğunu öne sürerler. Oysa daha
sonra da göreceğimiz gibi, İsa Mesih insanın
günlük yaşamında nasıl daha huzurlu, amaçlı
yaşayabileceğini göstermektedir.
SALI
Dienstag
7
HAZİRAN
Juni
Yarın için hiç kaygılanmayın.
Çünkü yarınki gün payına
düşen kaygıyı taşıyacaktır. Her
günün derdi kendine yeter.
Matta 6:34
So seid nun nicht besorgt um
den morgigen Tag! Denn der
morgige Tag wird für sich
selbst sorgen. Jeder Tag hat an
seinem Übel genug.
Matthäus 6, 34
Yarın için kaygılanmamak mı? Bu öğretiyi
doğru bulmayanlar şöyle derler: ABen
yarını düşünmek zorundayım. Ailemi
geçindirmek, onların geleceklerini garanti
altına almak benim sorumluluğumdur. Bu
nedenle de kendimi, ailemi sigorta
ettirmeliyim.
Yaşlandığım
zaman
geçinebilecek imkanları düşünmeli ve
bunun için hazırlık yapmalıyım!“
Çok doğru! Elbette düşünmeli ve yarınlar
için planlar yapılmalıdır. Ama İsa burada
yarınları düşünme, plan yapma demiyor ki!
İsa, “Yarın için kaygılanma“ diyor.
Dediğim
gibi,
yarınımızı
elbette
düşünmeliyiz, planlar kurmalıyız, hazırlık
da yapmalıyız. Bunu yapmıyorsak aptallık
ederiz.
Ama
bunları
yaparken,
kaygılanmamalıyız. Kaygılanmanın bize
getireceği sadece zarardır. Kaygılanmak
aynı zamanda bizim Rab’be olan
güvenimizi zedeler.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
8
HAZİRAN
Juni
Hiçbir şeyde kaygılanmayın.
Ama her konuda dua ve dilekle,
şükran dolu bir yürekle Tanrı‘ya
bildirin.
Filipililer 4:6
Seid um nichts besorgt,
sondern in allem sollen durch
Gebet und Flehen mit
Danksagung eure Anliegen vor
Gott kundwerden.
Philipper 4, 6
Her birimizin bu dünyadaki yaşamı bir kum
saatine benzer. Kum saatinin üst
kısmında binlerce kum taneleri vardır.
Kum saatini ters çevirdiğinde o kum
tanecikleri o dar boğazdan yavaş yavaş ve
sırayla aşağıya inerler. Bizler ne yaparsak
yapalım, saati bozmadan o dar boğazdan
bir taneden fazlasını geçiremeyiz. Öyleyse
bunun için kaygılanmaya, öfkelenmeye ya
da korkmaya gerek var mı?
Her birimiz dediğim gibi kum saati gibiyiz.
Sabahleyin işe başlayınca o gün yapmak
zorunda olduğumuz işleri düşünür ve
onları yapmaya çalışırız. Bu işlerin hepsini
birden yapmaya kalkarsak hiçbir iş
yapamayız. Bu işleri kum saati misali,
sırasıyla yavaş yavaş yaptığımızda yarar
getirir. Ters durumda hem bedenimizi hem
de ruhumuzu yıpratırız.
Unutmayalım, kum taneleri o dar
boğazdan birer birer geçer. Yapacağımız
işleri de birer birer yapmalıyız.
PERŞEMBE
Donnerstag
9
HAZİRAN
Juni
Yarın için hiç kaygılanmayın.
Çünkü yarınki gün payına
düşen kaygıyı taşıyacaktır. Her
günün derdi kendine yeter.
Matta 6:34
So seid nun nicht besorgt um
den morgigen Tag! Denn der
morgige Tag wird für sich
selbst sorgen. Jeder Tag hat an
seinem Übel genug.
Matthäus 6, 34
Sinir krizleri, ruh hastası, depresyon
günümüzün
hastalıklarının
başında
gelmektedir.
Hatta,
günümüzdeki
hastalıkların yarısı sinir ve ruh hastalığı
olduğu belirtilmektedir. Neden bu insanlar
sinir ve ruh hastası olmuşlardır? Çünkü
biriken dünler ve korkulan yarınların ezici
yükü altında ezilmişler, çökmüşlerdir de
ondan.
Yaşanan acı tecrübeler ile insan olumsuz
düşünmeye, yaşama karamsar bakmaya
başlar. Olumsuz düşünce, insanı gerer ve
bunun sonucu da sinir krizlerine kadar gider.
Ama hayata olumlu bakmak aslında
mantıksal, yapıcı bir planlama yapma
olanağı sağlar.
Bu hayattan, gelecekten korkan ve kaygı
çeken insanlar, bu dertlerden kurtulabilirler,
eğer İsa Mesih’in söylediği sözlere uyup
onları yaşamlarında uygulamaya koyarlarsa:
AYarın için kaygılanmayın. Çünkü yarınki
gün payına düşen kaygıyı taşıyacaktır. Her
günün derdi kendine yeter“ (Matta 6:34).
CUMA
Freitag
10
HAZİRAN
Juni
Yarın için hiç kaygılanmayın.
Çünkü yarınki gün payına
düşen kaygıyı taşıyacaktır. Her
günün derdi kendine yeter.
Matta 6:34
So seid nun nicht besorgt um
den morgigen Tag! Denn der
morgige Tag wird für sich
selbst sorgen. Jeder Tag hat an
seinem Übel genug.
Matthäus 6, 34
Sen ve ben şu anda iki sonsuzlukta duruyoruz.
Yani ezeli ile sonsuzluğun birleştiği yerdeyiz!
Birisi geçmiş, ki bu dünyaya geldiğimiz andan
başlayarak devam etmekte, diğeri de
sonsuzluk, bu da son nefes alıp verene dek
devam edecektir. Biz bu iki dünya sisteminde
asla yaşayamayız, yani hem geçmişte, hem de
gelecekte birden yaşayamayız. Başka deyişle,
hem geçmişe, hem de geleceğe takılıp
yaşamak olanaklı değil. Hayır, bir an için bile
mümkün değildir. Eğer öyle bir şey yapmaya
uğraşırsak hem bedenimizi, hem aklımızı,
ruhumuzu perişan edebiliriz. İsa Mesih, günün
derdi kendisine yeter dediğinde, bu günü
yaşayın, bu gün içerisinde mutlu olmaya
çalışın, gelecek için kaygılanmayın, diyordu.
Zaten istesek de geçmişte ya da gelecekte
yaşayamayız.
Bu nedenle biz bu günü yaşıyoruz ve
yaşamalıyız. Sabahleyin kalktığımızdan akşam
yatana kadarki zamanda yaşıyoruz. O zaman
bu günü korku ve kaygıyla yıpratmaya değer
mi? Neden Rab’bin verdiği bugünden zevk
alarak yaşamayalım!
CUMARTESİ
Samstag
11
HAZİRAN
Juni
Yükünü RAB’be bırak, O
sana destek olur.
Mezmur 55: 22
Wirf auf den HERRN
deine Last, und er wird
dich erhalten.
Psalm 55, 23
lassen, zurücklassen: bırakmak
stützen, erhalten: destek olmak
Bir insanın yükü ne kadar ağır olursa olsun,
o yükü ancak geceye kadar taşıyabilir. Bir
insanın işi ne kadar ağır olursa olsun, o işi
ancak o gün için yapabilir. İnsan güneşin
doğuşundan batışına kadar daha esenlikli,
daha sabırlı ve huzurlu yaşayabilir. Aslında
yaşamın anlamı, daha doğrusu bizden
beklediği de zaten budur.
Sizlere daha huzurlu yaşayabilmenin bir
yolunu göstereyim: Dünü, yani geçmişi
unutup geleceği düşünmeyi bir kenara atın.
Her sabah kalktığınızda, şunu düşünün:
ABugün yeni bir gündür ve ben de bu yeni
güne bu yenilikle başlamak istiyorum!“
Bunu başaran insan yalnızlık korkusunu
yenebilir, mutlu ve esenlik içinde olur.
Yaşama karşı sevgi ve istekli olur. Böyle
olunca da hayat ve onun getirdiklerinden
korkmaz; geleceğe ilişkin kaygı duymaz.
Kendisine verilen o günün değerini bilir ve o
günü amaçlı ve doğru yaşamaya çalışır. Her
gün yeni bir hayatın başlangıcıdır!
PAZAR
Sonntag
12
HAZİRAN
Juni
RAB’be güvenen
güvenlikte olur.
Süleyman’ın Özdeyişleri 29: 25
Wer auf den HERRN
vertraut, ist in Sicherheit.
Sprüche 29, 25
vertrauen: güvenmek
die Sicherheit: güvenlik
İnsanın doğası hakkında bildiğim ve
öğrendiğim en hüzünlü şeylerden biri, sevgi,
esenlik ve dinginlik içerisinde yaşamaktan
uzaklaşmaya pek istekli olduğudur. Bizler
genelde hep hayaller kurarak yaşamaya
alışmışız. Bu nedenle de bugünün zevkini
çıkaramıyoruz. Bugünde önümüzde olan
nimetleri görmüyoruz. Başka deyişle
pencerelerimiz önünde bulunan ve açan
gülleri görüp onlardan haz duyacağımız
yerde, her nedense, hep ufkun ötesinde
gizemsel bir gül bahçesi aramakta ve hayal
etmekteyiz. Peki neden böylesine akılsızlık
ediyoruz? Bize verilen günün tadını neden
çıkararak yaşamıyoruz?
Dostum, bugünün güzelliğini, pencereleriniz
önündeki gülleri görmek istiyorsanız,
bilmeniz gereken ilk şey, geçmişe ve
geleceğe bir çizgi çekmektir, yani mazinin ve
istikbalin üzerine kapıları kapamanız gerekir.
Tanrı‘nın bize verdiği bu günü yaşamalıyız.
PAZARTESİ
Montag
13
HAZİRAN
Juni
Ya Rab, yolunu bana
öğret, senin gerçeğinde
yürüyeyim.
Mezmur 86: 11
Lehre mich, HERR,
deinen Weg: ich will
wandeln in deiner
Wahrheit!
Psalm 86, 11
lehren: öğretmek
lernen: öğrenmek
wandeln, gehen: yürümek
İnsanın yaşam tarzı, isteği oldukça
ilginçtir. Çocukken hep büyümek ister,
büyüyünce de hep tekrar çocukluk
dönemlerini arzular.
Ya da, küçük çocukken, büyük bir çocuk
olduğum zaman, der. Büyük çocuk
olduğunda, büyüdüğüm zaman, der.
Sonra büyür ve bu kez de, evlendiğim
zaman der. Evlendikten sonra, emekliliğe
ayrıldığımda artık çalışmayacağım, der.
Eh, zaman da hızla geçer ve bir gün
emekli de olur. Sonra? Birden kendisini
boşlukta, yararsız birisi olarak görmeye
başlar. Geriye döner, geçtiği yollara bakar,
yaşadığı o günlerin, ayların, yılların bir
rüya gibi gelip geçtiğini, şimdi yerinde
yellerin estiğini hüzünlü bir şekilde görür.
Vay be! bana verilen hayattan hiç
yararlanmadım, bir daha gelirsem.... Ama
artık her şey çok geç. Dostum, bize verilen
zamanın değerini bilelim. Hayat, bugün,
şu anda yaşadığımız andır.
SALI
Dienstag
14
HAZİRAN
Juni
Bugün RAB’bin yarattığı
gündür. Onun için sevinip
coşalım.
Mezmur 118: 24
Dies ist der Tag, den der
HERR gemacht hat! Seien wir
fröhlich und freuen wir uns in
ihm!
Psalm 118, 24
machen, erschaffen: yaratmak
sich freuen: sevinmek
fröhlich sein: coşmak
İsa doğmadan 500 yıl kadar önce Yunan
filozoflarından Heraklitus şöyle demişti: AHer
şey değişir, yalnız değişme kanunu
değişmez!“ Bu ne demektir? Bizler dünyaya
doğarız ve her gün öğrenerek gelişiriz. Bu
hayatta her şey değişiyor. İnsan da değişiyor
ve değişmeli de. Ama olumlu yönde değişmeli.
Bizi hem bedensel, hem de ruhsal hayatımızı
yıpratacak, ezecek durumları bir tarafa
atmalıyız.
Geçmişte
yaşadığımız
olumsuzluklara takılıp kalmamalı, geleceğe
ilişkin de eyvah, ne olacak, nasıl olacak, ya
olmazsa, ya şöyle olursa, ya böyle olursa gibi
olumsuzluklara
düşüncemizde
yer
verdiğimizde, bunlar bizi kaygıda tutar,
çaresizliği öğrenir ve bu günümüzü zehir
ederiz. Öyleyse geçmişle değil, istikballe de
değil, bu günün güzelliğiyle uğraşmalıyız.
Tanrı‘nın bizlere armağan ettiği bu günün
güzelliğini neden olumsuz düşüncelerle
bozalım! Dostum, bugünün tadını çıkar,
bugünü sıkı tut. Evet, bugünü yaşamaya bak,
yani sana verilen bu günün değerini bil ve
bugünden yararlanmaya bak. Bu gününü
korkuyla, kaygıyla doldurma. Yoksa bugüne
yazık edersin.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
15
HAZİRAN
Juni
Bugün RAB’bin yarattığı
gündür. Onun için sevinip
coşalım.
Mezmur 118: 24
Dies ist der Tag, den der
HERR gemacht hat! Seien wir
fröhlich und freuen wir uns in
ihm!
Psalm 118, 24
heute: bugün
der Tag: gün
der Herr: Rab
Mezmur yazarının dediği gibi, evet, ABugün
RAB’bin yarattığı gündür. Onun için sevinip
coşalım!“
Bir Mesih inanlısını ziyaret eden bir adam,
onun evinde ilginç bir tabelayla karşılaşır.
Tabelada sadece tek bir söz görür:
ABUGÜN!“ Bu sözle ev sahibinin neyi
anlatmak istediğini anlayamaz. Sonra ev
sahibine ABugün“ sözüyle ne demek
istiyorsun, diye sorar. Mesih inanlısı şöyle
yanıt verir: ABenim iman edip yaşamımı
ellerine teslim ettiğim İsa Mesih, ‘dün, bugün
ve sonsuzluğa dek hep aynıdır!’ Benim
kurtarıcım İsa Mesih, bana ABUGÜN“
güvenlik içinde yaşamayı öğretti. Bu tabela
bana O’nun Sözlerini anımsatır. Her yetkiye,
her yeterliliğe ve her güce sahip olan
Kurtarıcım
bugün
diridir;
yaşamın
kaynağıdır. O, hiçbir zaman değişmez.
Ezelden neyse, gelecekte odur ve bugün de
yine aynıdır. Zaman O’nu etkileyemez.
(Devamı yarın)
PERŞEMBE
Donnerstag
16
HAZİRAN
Juni
Bugün RAB’bin yarattığı
gündür. Onun için sevinip
coşalım.
Mezmur 118: 24
Dies ist der Tag, den der
HERR gemacht hat! Seien wir
fröhlich und freuen wir uns in
ihm!
Psalm 118, 24
machen, erschaffen: yaratmak
sich freuen: sevinmek
fröhlich sein: coşmak
İman ettiğim Mesih İsa, benim tüm geçmiş
günahlarımı sildi, temizledi. Geleceğim
Rab’bin elinde, güvenliktedir. Ama ben
bugünümü
Rabbim’le
yaşamaya
çalışıyorum. Ben İsa Mesih’e iman
ettiğimden bu yana, sürekli olarak
ABUGÜN“ü
yaşıyorum.
Bugünün
mutluluğunu göneniyorum. Bana soran
herkese şunu söyler ve öneririm:
AArkadaşım, bugünü mutlu, huzurlu
yaşamak istiyorsan, İsa Mesih’e bağlan,
O’na itaat et. O seni de hiçbir zaman hayal
kırıklığına uğratmayacaktır. Unutma ki, para
ile satın alınamayan, ancak Tanrı tarafından
armağan olarak verilen birçok değerli şeyler
vardır. Evrenleri yaratan Tanrı‘nın yetkisiyle
Mesih İsa yeryüzüne geldi senin ve benim
için. O’nun dünü, bugünü, yarını, geleceği,
geçmişi yoktur. Bu nedenle şu anda
yaşamına gerekli olan desteği O sağlamak
istiyor. Senin yapacağın, O’na güvenle
teslim olmandır. Dün, bugün ve sonsuzluğa
dek hep aynı olan Mesih İsa’nın verdiği vaat,
geçmişi, geleceği, bugünü ve tüm
sonsuzluğu kapsar.“
CUMA
Freitag
17
HAZİRAN
Juni
Bana acı ya RAB, çünkü
sıkıntıdayım. Üzüntü gözümü,
canımı, içimi kemiriyor.
Mezmur 31: 9
Sei mir gnädig, HERR, denn
ich bin in Bedrängnis; vor
Gram verfällt mein Auge,
meine Seele und mein Leib.
Psalm 31, 10
die Bedrängnis: sıkıntı
der Kummer, der Gram: üzüntü
zerfressen: kemirmek
Üzüntü ile mücadele etmeyi bilmeyen iş
adamları genç ölürler.
Üzüntü, kaygı ve korku ile savaşmasını
bilmeyen insanlar genç yaşta ölürler, dedi
Dr. Alexis. Gelişmiş ülkelerde yaşayan her
ı0 kişiden birinin sinir krizleri geçirip
hayatının belirli dönemlerinde belirli bir
süre sinir kliniğinde geçirdiklerini söylerler.
Sinir krizleri geçirmenin, sonunda da
delirmenin nedeni nedir acaba? Buna hiç
kimse tam bir yanıt veremez. Ne var ki, bir
çok vakalarda korkunun sonucunda
oluşan kaygının ve üzüntünün bu krizlere,
depresyonlara, delirmeye neden olduğu
gözlenmiştir. Hayatın acı gerçekleriyle,
yaşam fırtınalarıyla başa çıkamayan, acı
çeken ve yorgun bir insan, çevresiyle her
türlü ilişkiyi keser, kafasında kurduğu
hayali dünyaya çekilir.
CUMARTESİ
Samstag
18
HAZİRAN
Juni
Kaygılar içimi sarınca, Rab,
senin avutmaların gönlümü
sevindirir.
Mezmur 94: 19
Als viele unruhige
Gedanken in mir waren,
beglückten deine
Tröstungen meine Seele.
Psalm 94, 19
trösten: avutmak
die Seele, das Gemüt, das Innere: gönül
Bir uzman şöyle demiştir: Korku ve kaygıdan
kurtulursan iyileşirsin! Korku ve bunun
getirdiği kaygı insanı mahveden bir
durumdur. Peki kaygı insanda ne yapar.
- Kaygı yüksek tansiyonu besler
- Kaygı romatizmayı tetikler
- Kaygı mideye saldırır. Bu nedenle
midenizin hatırı için kaygılanmayı bırakın.
- Kaygı nezleye de neden olur
- Kaygı tiroidi etkileyebilir
- Kaygı şeker hastalığını ortaya çıkarabilir
İnsanın en büyük düşmanı kendisidir, derler.
Bu ne kadar doğru bir sözdür! Dr. Alexis
Carrel de, kaygıyla savaşmasını bilmeyen
insanlar genç yaşta ölürler, dedi.
Öldürücü heyecanların yaşamınıza egemen
olmasına izin verdiğiniz zaman kendinize ne
kadar kötülük ettiğinizi unutmayın. Kendi
kendinizin düşmanı olmak istemiyorsanız,
kaygıyı, korkuyu yenmenin yollarını
bulmalısınız.
PAZAR
Sonntag
19
HAZİRAN
Juni
Eğer Oğul (İsa Mesih) sizi
özgür ederse, gerçekten
özgür olursunuz.
Yuhanna 8:36
Wenn nun der Sohn euch
frei machen wird, so
werdet ihr wirklich frei
sein.
Johannes 8, 36
frei: özgür
die Wahrheit: gerçek
wirklich: gerçekten
Eskiden Çinlilerin korkunç bir işkence
yöntemi vardı. Savaşta yakaladıkları
esirlerin ellerini ayaklarını bağlar, hiç
durmadan damlayan bir su torbasını
adamın kafasına damlayacak şekilde
asarlardı. Başın üzerine birer birer düşen
su damlaları sonunda dayanılmaz bir hal
alır, her damla sanki kafaya bir çekiçle
vurur gibi acı vermeye başlardı. Sonunda
bu o insanın kafayı yemesine neden
olurdu. Bu işkence sistemini daha sonra
İspanyollar engizisyon sırasında ve Hitler
esir kamplarında uygulamaya koydu. İşte
kaygı da insanın kafasında durmadan
damlayan o su damlacıkları gibidir.
Kaygının sürekli olarak devam etmesi,
yani damlaması çoğu kere insanı deli eder
ve intihara kadar götürür. Ama bundan
kurtulmanın yolu, insanı her tür bağlardan,
korku ve kaygılardan özgür eden İsa
Mesih’e gelmek ve O’na iman etmekten
geçer.
PAZARTESİ
Montag
20
HAZİRAN
Juni
Sevgiyi engin sular
söndüremez.
Ezgiler Ezgisi 8: 7
Viele Wasser können die
Liebe nicht auslöschen.
Hoheslied 8, 7
das Wasser: su
auslöschen: söndürmek
nicht auslöschen können: söndürememek
Tanrı‘nın Sözü’ne bir bütün olarak
baktığımızda Kutsal Kitap’ın bir sevgi
kitabı olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü tüm
Kutsal Kitap boyunca en başta Tanrı‘nın
insanlara olan sevgisini görüyoruz. İkinci
olarak Tanrı Sözü’nde anlatılan bir çok
olay ve öykülerde Tanrı‘nın sevgisinin bir
resmini, simgesini görmekteyiz. Karı koca
arasındaki sevgi, anne baba ve çocuklar
arasındaki sevgi, arkadaş sevgisi hep
simgesel açıdan Tanrı sevgisinin birer
resimleridir. Daha sonra da Tanrı bize
olan sevgisini İsa Mesih’i dünyaya
göndermekle kanıtladı. Zaten sevgi
sadece sözde değil, eylemde de kendisini
göstermelidir. Tanrı‘nın bu sevgisini hiçbir
güç söndüremez, ortadan kaldıramaz.
Bugün her insan Rab’be gelerek bu
sevgiyi yaşamına alabilir ve Rab’bin bu
sevgisi içerisinde yaşamını sürdürebilir.
SALI
Dienstag
21
HAZİRAN
Juni
İnsan varını yoğunu sevgi
uğruna verse bile, yine de
hor görülür!
Ezgiler Ezgisi 8: 7
Wenn einer für die Liebe
auch alles Gut in seinem
Hause geben wollte, würde
er verachtet werden.
Hoheslied 8, 7
das Gut: mal, mülk
verachtet werden: hor görülmek
Aİnsan varını yoğunu sevgi uğruna verse bile,
yine de hor görülür!“ Hor görülür sözü,
tiksinilir, aşağılanır anlamına gelir. Yani
sevgiye karşılık insanın verebileceği hiçbir şeyi
yoktur. Başka deyişle insan sevgiyi parayla,
mal ve mülkle asla satın alamaz, elde
edemez. Güneşin hayat veren özelliğini,
ışığını, ısısını kim satın alabilir ki! Sevgi de
öyle. Sevgiye karşılık ancak sevgi verilebilir.
Tanrı da bizim dinsel kurallarımızı,
ibadetlerimizi, iyiliklerimizi, sevaplarımızı
istemiyor; sevgimizi istiyor. Diğer şeylerin malın mülkün - tümü aşağı görülür; yani
bunların hiçbir değeri yoktur, sevgi yoksa.
İnsan ilişkilerinde de sevgi başta gelir. Eğer
sevgi yoksa, insan ilişkileri de ölüdür. Sevgi
varsa, orada barış, esenlik, kısacası hayat var
demektir. Böyle bir sevginin örneğini, Kutsal
Kitap’ta anlatılan Rut öyküsünde görüyoruz.
Bu kesimde İbrani olan, Naomi adında bir
kaynanayla Moab ülkesinden olan gelini Rut
arasındaki harika sevgi öyküsü anlatılıyor.
Önümüzdeki günlerde Rut öyküsünü ayrıntılı
olarak anlatacak ve bu öyküden kendimize
dersler çıkaracağız.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
22
HAZİRAN
Juni
Hâkimlerin egemenlik sürdürdüğü
günlerde İsrail’de kıtlık başladı.
Yahuda’nın Beytlehem kentinden bir
adam, karısı ve iki oğluyla birlikte geçici
bir süre kalmak üzere Moab topraklarına
doğru yola çıktı.
Rut 1: 1
In den Tagen, als die Richter regierten,
begann eine Hungersnot in Israel. Ein
Mann aus der Stadt Bethlehem in Juda
machte sich mit seiner Frau und seinen
zwei Söhnen auf den Weg in das Land
Moab, um dort eine begrenzte Zeit zu
bleiben.
Rut 1, 1
Kutsal Kitap’ta geçen Rut öyküsü, Tanrı‘ya
güvenmenin, insan ilişkilerinde sevginin
derinliğini, özellikle de gelin ve kaynana
arasında olan sevgi ilişkisinden doğan
bereketleri önümüze serer.
Rut kitabındaki öyküde üç kişi öne çıkmakta
ve olaylar bu kişiler arasında gelişmektedir.
Kaynana Naomi, dul kalan gelini Rut ve
zengin bir akraba olan Boaz. Bu üç kişinin
simgelediği üç önemli nokta vardır. Naomi
İsrail halkının sadakatsizliğini, itaatsizliğini,
hatalarını simgeliyor. Elimelek ve karısı
Naomi ile iki oğlu Beytlehem’i terk etmekle
Tanrı‘ya olan güvenlerini yitirdiklerini
gösteriyor. Ama Rab yine inayetiyle
Naomi’nin geriye dönmesini olanaklı kılıyor.
İsrail halkı da Rab’be itaatsizlik ederek
Tanrı‘nın onlar için bu dünyada söz verdiği
bereketi yitirdiler. Ama bir gün, onlar da
kendi hatalarını görüp tövbe ederek Tanrı‘ya
döneceklerdir. Günahlarından tövbe ederek
Tanrı‘ya gelen her insanı Tanrı inayeti
aracılığıyla kabul eder.
PERŞEMBE
Donnerstag
23
HAZİRAN
Juni
Hâkimlerin egemenlik sürdürdüğü
günlerde İsrail’de kıtlık başladı.
Yahuda’nın Beytlehem kentinden bir
adam, karısı ve iki oğluyla birlikte geçici
bir süre kalmak üzere Moab topraklarına
doğru yola çıktı.
Rut 1: 1
In den Tagen, als die Richter regierten,
begann eine Hungersnot in Israel. Ein
Mann aus der Stadt Bethlehem in Juda
machte sich mit seiner Frau und seinen
zwei Söhnen auf den Weg in das Land
Moab, um dort eine begrenzte Zeit zu
bleiben.
Rut 1, 1
Naomi Yahudi halkının itaatsizliğini
simgelemektedir dedim ve aynı zaman
Rab’be itaatsizlik eden, O’na sırtını dönen
ve Rab ile paydaşlığını yitiren bir imanlıyı
da simgelediğini söyleyebilirim. Ama Rab
onu bırakmaz, yine kayrası aracılığıyla o
imanlının geri dönmesini sağlar.
İkinci olarak Rut vardır ki, Rut da yeni
iman eden birisini simgeliyor. Böyle bir
imanlı Rut gibi, Tanrı‘yı ve O’nun
bağlılarını daha çok tanımak, Rab’bin
Sözü’nü bilmek, öğrenmek ve Rab’bi
kişisel olarak daha çok tanımak istiyor.
Rut öyküsünde adı geçen üçüncü kişi
Boaz,
Kurtarıcı
İsa
Mesih’i
simgelemektedir. Çünkü bizler de İsa
Mesih aracılığıyla kurtuluyoruz ve ruhsal
bereketlere kavuşuyoruz. Aynı zamanda
inayet aracılığıyla Tanrı‘yla kişisel bir
ilişkiye sahip oluyoruz.
CUMA
Freitag
24
HAZİRAN
Juni
RAB’be güvenen adamın
çevresini inayet kuşatır.
Mezmur 3ı: 10
Wer auf den HERRN
vertraut, den umgibt er
mit Gnade.
Psalm 3ı, 10
die Gnade: inayet, lütuf, kayra
umgeben: kuşatmak
4 bölümden oluşan Rut kitabının birinci
bölümü, bir imanlının günahlarından tövbe
ederek geriye, Rab’be dönüşünü simgeler.
Rut ikinci bölümde bir imanlının iman
yaşamındaki büyüme sürecini betimler. Üç
ve dördüncü bölümler de bir imanlının
Rab ile arasındaki o kişisel, harika
yakınlığı dile getirir.
Rut kitabında Tanrı kayrasının çeşitli
yönlerini görmekteyiz. Birinci bölümde
Tanrı‘nın kurtaran inayetini görüyoruz.
İkinci bölümde Tanrı‘nın geliştiren,
büyüten inayetini, üçüncü bölümde esenlik
ve dinginlik getiren inayetini görüyoruz.
Dördüncü bölümde ise inayetin getirdiği
ürün ortaya konuyor.
İnayet, bir insanın hiçbir şekilde
hakketmediği bir iyiliğin kendisine
verilmesidir.
Bizler
hiçbir
zaman
günahlarımızdan
bağışlanmayı
hakketmiyoruz, ama seven Tanrı inayeti
aracılığıyla bizlere kurtuluş sunmaktadır.
CUMARTESİ
Samstag
25
HAZİRAN
Juni
Hâkimlerin egemenlik sürdürdüğü
günlerde İsrail’de kıtlık başladı.
Yahuda’nın Beytlehem kentinden bir
adam, karısı ve iki oğluyla birlikte geçici
bir süre kalmak üzere Moab topraklarına
doğru yola çıktı.
Rut 1: 1
In den Tagen, als die Richter regierten,
begann eine Hungersnot in Israel. Ein
Mann aus der Stadt Bethlehem in Juda
machte sich mit seiner Frau und seinen
zwei Söhnen auf den Weg in das Land
Moab, um dort eine begrenzte Zeit zu
bleiben.
Rut 1, 1
Öyküsüne başladığımız olayın geçtiği yer,
Yahuda’nın Beytlehem kentidir. Bu aslında
çok önemli bir noktadır. Beytlehem kentinin
bugünkü Mesih inanlıları için çok büyük bir
anlamı ve değeri vardır. Eğer Rut kitabında
yaşanan olaylar Beytlehem’de yer almamış
olsaydı, İsa Mesih de Beytlehem
kasabasında doğmayabilirdi. İsa’nın doğumu
kutlandığında
söylenen
ABeytlehem
kentinde,
Mesihim
doğdu“
ilahisini
duyduğunuz zaman, İsa’nın doğum
öyküsünü, İsa’dan yüzlerce yıl önce bu
küçük Rut kitabında geçen olaylarla
başladığını görüyoruz.
Beytlehem daha öncede söylediğim gibi,
AEkmek evi“, Yahuda ise AÖvgü“ demektir.
Bu açıdan Yahuda Beytlehem’i tam
yaşanacak bir yerdi, diyebiliriz! Rut’la ilgili
öykü
Beytlehem’de
başlar,
yine
Beytlehem’de son bulur. O aynı yer aynı
zamanda, Rab İsa Mesih’in yeryüzüne
bebek olarak doğduğu yerdir. Beytlehem
bizler için ruhsal anlamda, ruhsal bereketin,
bolluğun olduğu yerdir.
PAZAR
Sonntag
26
HAZİRAN
Juni
Yahuda’nın Beytlehem kentinden
bir adam, karısı ve iki oğluyla
birlikte geçici bir süre kalmak
üzere Moab topraklarına doğru
yola çıktı.
Rut 1: 1b
Ein Mann aus der Stadt Bethlehem
in Juda machte sich mit seiner
Frau und seinen zwei Söhnen auf
den Weg in das Land Moab, um
dort eine begrenzte Zeit zu
bleiben.
Rut 1, 1b
Beytlehem ve bölgesinde kıtlık başlamıştır.
Bir aile bu kıtlık nedeniyle kendi kentinden,
yurdundan ayrılıp başka bir diyara gidiyor.
Ruhsal alanda ekmek ve övgü evinde
yaşayan bir adam Moab diyarına geçici bir
süre ekmek bulmak için gidiyor ve orada
yaşamaya başlıyor. Kutsal Kitap’ta Moab için
çok ilginç bir ayet vardır. Mezmur 108: 9’da
şu sözleri okuyoruz: AMoab yıkanma
leğenimdir!“ Moab’da yaşayan insanlar
dışlanmış, sevilmeyen insanlardı. Tanrı
önündeki yaşam biçimleri nedeniyle böyle bir
duruma düşmüşlerdi. Tanrı‘nın Moab’la ilgili
bu sözünü biraz daha eşeleyecek olursak,
AMoab benim çöp tenekemdir“ anlamı da
ortaya çıkıyor.
Bir adam, karısı ve iki oğulları yurtlarından
kalkıp Moab’a gidiyorlar. Ruhsal anlamda
ekmek ve övgü evini terk edip Açöp
tenekesinden“
karınlarını
doyurmaya
gidiyorlar. Tanrı‘nın kendilerini ekmek ve
övgü evinde koruyabileceğine inanmadılar
ve Moab ülkesine gittiler.
PAZARTESİ
Montag
27
HAZİRAN
Juni
Adamın adı Elimelek, karısının
adı Naomi, oğullarının adları
da Mahlon ve Kilyon’du.
Rut 1: 2
Der Name des Mannes war
Elimelech, der Name seiner
Frau Naomi, und die Namen
seiner Söhne waren Machlon
und Kiljon.
Rut 1, 2
der Sohn: oğul
die Ehefrau: karı, eş
Kendi şehrini terk edip Moab diyarına giden
aile reisinin adı Elimelek’ti. Bu ad ATanrı
kraldır“ ya da AKral benim Tanrım’dır“
anlamlarına geliyordu. Gerçekten çok
anlamlı bir ada sahip bir adamdı Elimelek.
Çalıştığı yerde verdiği tanıklığı bir düşünün.
Onu çağırdıkları ya da ona seslendiklerinde,
ona Türkçede dediğimiz gibi AElimelek“
demiyorlar, ama ATanrım kraldır“ ya da
ATanrı kralımdır“ diyorlardı. Bu ad kendi
başına güçlü bir tanıklıktır. Böyle bir ad
taşıyıp da Rab’be güvenmeyerek Moab
diyarına kaçmak hiç de uygun bir davranış
değildi. Burada bir imansızlık, bir itaatsizlik
görüyoruz. Elimelek, sanki Tanrı onun kralı
değilmişçesine hareket ediyordu.
Dostum, Rab’be güvenmek, O’nun bizi her
alanda
güdeceğini,
koruyacağını,
ihtiyaçlarımızı da karşılayacağını bilmek
demektir. İman ve güven itaati de
beraberinde getirir. Rab’bi hoşnut eden şey
iman ve itaattir.
SALI
Dienstag
28
HAZİRAN
Juni
Adamın adı Elimelek, karısının
adı Naomi, oğullarının adları
da Mahlon ve Kilyon’du.
Rut 1: 2
Der Name des Mannes war
Elimelech, der Name seiner
Frau Naomi, und die Namen
seiner Söhne waren Machlon
und Kiljon.
Rut 1, 2
der Name: ad, isim
der Mann: adam
Kendi yurdunu terk edip giden sadece
Elimelek değil, karısı Naomi de onunla
birlikte gidiyor. Naomi adının anlamı AHoş“
demektir. Naomi çok tatlı, hoş bir kadındı.
Yaşama her zaman olumlu yönden bakar,
en küçük şeylerden bile kendisine mutluluk
çıkartırdı.
Bugün de yaşama pozitif S olumlu bakan ve
küçük şeylerden mutluluk duyan birçok
Mesih inanlısı vardır. Her zaman olayların
olumlu yönünü görürler. Öte yandan her
şeyde kusur arayan, her fırsatta şikayetçi
olan insanlar da vardır. Ama Naomi
bunlardan biri değildi. O hoş bir bayandı.
Elimelek, Naomi yanlarına Mahlon ve Kilyon
adında olan iki oğullarını da alarak Moab
diyarına gitmiş ve orada yaşamaya
başladılar. Ama kısa bir süre sonra
Naomi’nin kocası Elimelek öldü. Naomi ve
oğulları Moab ülkesinde yalnız kaldılar. Ama
bu ailenin bu iki genci, Moab kızlarıyla
evlendiler. Ama onların başlarına bir sürü
felaket gelecektir.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
29
HAZİRAN
Juni
Adamın adı Elimelek, karısının
adı Naomi, oğullarının adları
da Mahlon ve Kilyon’du.
Rut 1: ı
Der Name des Mannes war
Elimelech, der Name seiner
Frau Naomi, und die Namen
seiner Söhne waren Machlon
und Kiljon.
Rut 1, ı
die (EheS)Frau: karı
seine (EheS)Frau: karısı
Naomi’nin oğulları Mahlon ve Kilyon’un
adlarının ilginç anlamları vardır. Mahlon,
ASağlıksız“ demektir. Kilyon ise AZayıf,
çelimsiz, cılız“ anlamlarına geliyor. O
dönemlerde verilen isimlerin iyi bir anlama
geldiğine dikkat ederlerdi. Ama her nedense
bu iki gence sağlıksız ve zayıf cılız
anlamlarına gelen isimleri verdi anne ve
baba. Bu da bize herhalde Naomi’nin bu iki
oğlunun da hasta olduğunu gösteriyor. Buna
rağmen, eminim ki, Naomi Beytlehem’de bu
açıdan güçlü bir tanıklığa sahipti. Naomi’nin
iki oğlu sağlıksız ve hasta iken hayatta
böylesine sevinçli ve mutlu kalabilmesi, başlı
başına büyük bir tanıklıktı. Neden Tanrı
bana böyle iki hasta oğul verdi diye şikâyet
ettiğini görmüyoruz. Tüm olup bitenleri
Tanrı‘dan kabul ediyordu büyük olasılıkla.
Bu nedenle Naomi’nin yaşamı sevgi ve
sevinç doluydu.
Rab’be güvenmek, her şeyi Rab’bin elinden
almak ve Rab’bin tüm planlarının bizim için
iyi olduğuna inanmak harikadır dostum.
PERŞEMBE
Donnerstag
30
HAZİRAN
Juni
Moab kızlarından kendilerine
birer eş aldılar: birinin adı Orpa,
diğerinin adı da Rut idi; ve on
yıl kadar orada oturdular.
Rut 1: 4
Sie nahmen sich Frauen von
den moabitischen Töchtern: der
Name der einen war Orpa, und
der Name der anderen war Rut;
und sie wohnten dort etwa zehn
Jahre.
Rut 1, 4
Naomi’nin oğulları Moablı kadınlarla
evlendiler. Evlendikleri kızların birinin adı
Orpa, diğerinin adı da Rut idi. Aslında onlar
bu evliliği yapmakla, Musa’nın verdiği şeriata
itaatsizlik etmiş oldular. Tanrı‘yı tanımayan,
putperest kadınlarla evlilikte birleşmek
ATanrı‘nın halkı“ sayılan İbranilere yasak
edilmişti. Bugün de iman evliliğinde aynı
kural geçerlidir. İman eden birisiyle, iman
etmeyen, ya da ateist olan birisiyle
evlenmeye Kutsal Kitap ‘hayır’ diyor.
Orpa, anlam olarak Ageyik“ demektir. Belki
de Orpa atletik bir yapıya sahipti. Atletik bir
yapıya sahip bir kızın hasta bir oğlanla
neden evlendiğini merak ediyor olabilirsiniz.
Ama evlendi. İkinci gelin Rut’tur. Rut,
Agüzellik“ ve Akişilik“ anlamlarına geliyor.
Gerçekten de daha sonra göreceğimiz gibi
Rut kişilikli bir kadındı. Böyle birinin hasta
biriyle evlenmesini başlangıçta anlamasak
da, ilerideki bölümleri incelerken bunun
nedenini açık bir şekilde göreceğiz.
CUMA
Freitag
1
TEMMUZ
Juli
Moab kızlarından kendilerine
birer eş aldılar: birinin adı Orpa,
diğerinin adı da Rut idi; ve on
yıl kadar orada oturdular.
Rut 1: 4
Sie nahmen sich Frauen von
den moabitischen Töchtern: der
Name der einen war Orpa, und
der Name der anderen war Rut;
und sie wohnten dort etwa zehn
Jahre.
Rut 1, 4
Bir umutla gurbet ele giden bu ailenin başı
olan baba Elimelek’in ölümüyle hüzne
boğulan aile, oğullarının evlenmesiyle
yeniden canlanmaya başlamıştı. Ama büyük
bir felaket daha bu ailenin başına geldi.
Babalarının ölümünden yaklaşık on yıl
sonra, Naomi’nin iki oğlu da çocukları
olmadan, öldüler. Neden öldüklerini Kutsal
Söz bize açıklamıyor. Sonuç olarak bu üç
dul kadın ortada kalıverdiler. Durumu bir
gözünüzün önünde canlandırın. Büyük
hayallerle geçiminizi sağlamak için ailece
gurbet ele geldiniz. Ama birdenbire bu
gurbet elde eşinizi kaybediyorsunuz; sonra
da on yıl geçmeden iki oğlunuzu da torun
sahibi bile olmadan kaybediyorsunuz!
Hiçbir insanın başına bu türden felaketlerin
gelmesini arzulamayız; ama yaşamın
gerçekleri böyle şeylerin olabileceğini
gösterir. Dostum, şunu bilmeliyiz ki, birçok
şeyi anlamazsak, görmesek bile, Tanrı‘nın
hakkımızdaki
düşünceleri
sevgi
düşünceleridir.
CUMARTESİ
Samstag
2
TEMMUZ
Juli
Naomi, Moab topraklarındayken
RAB’bin kendi halkının yardımına
yetişip yiyecek sağladığını
duyunca gelinleriyle oradan
dönmeye hazırlandı.
Rut 1: 6
Als Naomi im Land Moab hörte,
dass der HERR seinem Volk
geholfen und ihm Brot gegeben
habe, machte sie sich bereit, mit
ihren Schwiegertöchtern von dort
zurückzukehren.
Rut 1, 6
Naomi’nin memleketinde yaşanan kıtlık sona
ermişti; ekmek ve övgü evi olan
Beytlehem’de tekrar ekmek vardı. Rab,
İbrani halkına acıyarak bu halka yardım
etmişti. Naomi şimdi Beytlehem’e geri
dönmek istiyordu. Baba evini, yurdunu
özlüyordu.
Evet, sonuçta bu ailenin geriye kalan tek
ferdi olan Naomi, geldiği memlekete geri
dönmek istedi. Yolculuk için hazırlıklara
başladı ve daha fazla beklemeden iki
gelinine, “Ben, artık ülkeme, Beytlehem’e
geri dönüyorum“ dedi. ASizler de kendi
başınızın çaresine bakın, kendi ailenize
dönün!“
Bu da çok doğaldı. Bu iki gelinin kocaları
öldü, onlar şimdi dullar. Kaynana geriye
dönüyor. Onlar da normal olarak kendi anne
babalarına geri dönmeleri gerekiyordu.
Acaba kaynana Naomi’nin normal olan ve
yapılması da gereken bu önerisine nasıl bir
tepki gösterecektir bu iki gelin?
PAZAR
Sonntag
3
TEMMUZ
Juli
Naomi iki geliniyle beraber
olduğu yerden çıktı; ve Yahuda
ülkesine dönmek üzere yola
koyuldular.
Rut 1: 7
Naomi brach mit ihren zwei
Schwiegertöchtern auf von dem
Ort, wo sie gewesen war; und
sie machten sich auf den Weg,
um ins Land Juda
zurückzukehren.
Rut 1, 7
Şimdi Naomi iki geliniyle vedalaşmaya
hazırlanıyordu. Gelinler Moablı olduğu için
İsrail’de yaşamalarının çok güç olacağını,
hatta imkansız olacağını biliyordu Naomi.
Çünkü onlara verebilecek hiç bir şeyi yoktu.
Başka büyük bir sorun daha vardı. İsrailliler
ile Moablılar birbirleriyle hiç alışverişte
bulunmazlardı. Naomi, gelinlerinin kendisiyle
Beytlehem’e gelmelerinin onlar için büyük
zorluklar yaratacağını, hatta onlar için büyük
bir felaket olacağını anlatmaya çalışıyordu.
Gelinleri gençtiler, duldular ve belki bir daha
evlenmeyeceklerdi. Naomi tüm aile fertlerini,
sahip olduğu her şeyi yitirdiğinden dolayı,
hayatları boyunca dul ve yoksulluk içinde
yaşamak zorunda kalacaklardı. Bu nedenle
de gelinlerinin kendi anne babalarının yanına
dönmelerini, orada daha çok şanslarının
olduğunu söylüyordu.
Kaynana Naomi’nin kendisinden daha çok
gelinlerini düşünmesi harika değil mi?
PAZARTESİ
Montag
4
TEMMUZ
Juli
Naomi, “Geri dönün
kızlarım, niçin benimle
gelesiniz?“ dedi.
Rut 1: 11
Naomi sagte: AKehrt um,
meine Töchter, warum
wollt ihr mit mir gehen?“
Rut 1, 11
umkehren: dönmek
zurück: geri
warum: niçin
Naomi gelinlerini ikna edip Moab
ülkesinde kalmalarını istiyordu. Çünkü bir
Moablı olarak İsrail’de birer yabancı olarak
yaşayabilmeleri hiç de kolay olmayacaktı.
Yahudiler zaten Moablılar’la işbirliği
yapmazlar, onları küçük görür ve
dışlarlardı. Bu nedenle de zaten orada
evlenmeleri olanaksız gibiydi. Kim alacak
bu hor gördükleri Moablı dul kadınları?
Hüzünlü
Naomi,
bunun
acısıyla
kıvranıyordu.
Naomi gelinlerini kendi ülkelerinde, kendi
ailelerinin yanında bırakmaya kararlıydı.
Söylediği sözler sade ve basitti. ABundan
sonra hiç oğlum olmaz. Eğer oğullarım
olsa dahi, onların büyümesini ve sizinle
evlenmesini bekler miydiniz? Hayır, hiç
kendinizi aldatmayın. Yol yakınken dönün
ve hayatınızı boş yere sıkıntıya sokmayın!“
diyordu.
Bu kadının gelinlerine olan sevgisi harika
ve örnek bir tutumdur.
SALI
Dienstag
5
TEMMUZ
Juli
Ölenin dul kalmış eşi aile
dışından biriyle evlenmemeli.
Yasanın Tekrarı 25: 5
Die Witwe des Verstorbenen
soll nicht jemanden
außerhalb der Familie
heiraten.
5. Mose 25, 5
die Witwe: dul (kadın)
derİdie Verstorbene: ölen
heiraten: evlenmek
Musa
Peygamberin
getirdiği
şeriat
kurallarına göre, bir adam öldüğü zaman, en
yakın akrabası dul bıraktığı karısıyla
evlenmek zorundaydı. Buna benzer töreleri
bugün Anadolu’nun bazı yörelerinde görmek
mümkün. Aslında acayip bir kural, ama o
dönemlerde uygulama böyleydi. Tabii ki
bunun önemli nedenleri vardı. Önce, ailenin
sahip olduğu malın mülkün yabancılara
gitmemesi gerekliydi. Her soya bir bölge
verilmişti o dönemlerde ve verilen bu
bölgeler o soy içinde kalmalıydı. Bu nedenle
dul kalan kadını, kayınbiraderi almalıydı.
Buna Akayınbiraderlik görevi“ de deniyordu.
İkinci olarak, ölenin soyu devam etmeliydi.
Naomi bu zorunluluğa ilişkin söz ediyordu
(Yasanın Tekrarı ı5: 1S10). ABaşka oğlum
yok ki, sizleri alsın, yeniden çocuk
doğuracak halim de yok“ dediğinde bunu
kastediyordu. AÖyleyse kızlarım, gelinlerim,
bırakın beni ve kendi ülkenize, ailenize
dönün.
Üzgünüm,
sizden
ayrılmak
istemiyorum, ama bundan başka da çaremiz
yok!“
ÇARŞAMBA
Mittwoch
6
TEMMUZ
Juli
Seni bırakıp geri dönmemi
isteme. Sen nereye gidersen
ben de oraya gideceğim, sen
nerede kalırsan ben de orada
kalacağım.
Rut 1: 16
Verlange nicht von mir, dich zu
verlassen und zurückzukehren.
Wohin du gehst, will ich auch
gehen, und wo du bleibst, will
ich auch bleiben.
Rut 1, 16
Naomi’nin adının anlamı Ahoş, güzel“
demektir. Ama o, acınacak bir kadındır.
Sevdiklerini yitirmiştir. Çok derin üzüntü
içindedir, ve şimdi de gelinlerinden ayrılmak
zorundadır. Bu nedenle yüreği kan ağlıyor
Naomi’nin.
Kaynanasıyla birlikte kalmak istemesine
karşın bu acıklı duruma dayanamayan Orpa,
onunla öpüştükten sonra geriye, kendi ailesine
döndü. Ama bir kişi Naomi’ye büyük bir teselli
kaynağıydı. Bu kişi Rut’tu. Adının anlamı
Akişilikli, güzel, arkadaş, dost“ olan Rut,
kaynanası Naomi’ye sarıldı. ABeni zorlama“
dedi. Seni asla yalnız bırakmayacağım...
ANereye gidersen, ben de oraya gideceğim,
nerede kalırsan, ben de orada kalacağım.
Senin halkın benim halkım, senin Tanrın
benim Tanrım olacak; nerede ölürsen, ben de
orada öleceğim, orada gömüleceğim“ (1:
16S17). Ne büyük bir karar! Aynı zamanda ne
kadar büyük bir sevgi ve fedakarlık gösteriyor
bu kadın. Ey gelinler, kaynanalarınıza karşı
böyle bir fedakarlık gösteriyor musunuz? Ey
kaynanalar, sizler de gelinlerinizi böylesine
seviyor musunuz?
PERŞEMBE
Donnerstag
7
TEMMUZ
Juli
Seni bırakıp geri dönmemi isteme.
Sen nereye gidersen ben de oraya
gideceğim, sen nerede kalırsan
ben de orada kalacağım... Senin
Tanrın benim Tanrım olacak.
Rut 1: 16
Verlange nicht von mir, dich zu
verlassen und zurückzukehren.
Wohin du gehst, will ich auch
gehen, und wo du bleibst, will ich
auch bleiben... Dein Gott ist mein
Gott.
Rut 1, 16
Rut’un verdiği karar insanı oldukça
duygulandırıyor. Özellikle biz gurbette
yaşayanlar bunu iyi anlıyoruz. Rut, Moab
diyarında doğup büyüdü. Moab onun
vatanıydı. Rut anne ve babasıyla Moab’da
yaşadı. Onun arkadaşları Moab’daydı. Şimdi
bir dul olarak baba evine dönmeliydi ve babası
elbette ki ona bakacak ve koruyacaktı. Ama
Rut bunların hepsinden vazgeçti, tanımadığı,
bilmediği bir halkın arasına, bir diyara, gurbete
gitmeyi seçti. O kaynanası Naomi ile gitmeyi,
onun yanında ve onunla onun ülkesinde,
Beytlehem’de yaşamayı seçti. Aynı zamanda
Naomi’nin inandığı Tanrı‘yı kendi Tanrısı
olarak kabul etti ve buna da eylemiyle
yürekten bağlı olduğunu gösterdi.
Bu bize Rut’un gelişen, büyüyen sevgisini,
imanını ve bunun sonucunda olan itaatini
gösteriyor. Rut’un her alanda ne kadar söz
dinleyen, itaat eden birisi olduğunu tüm kitapta
görmek mümkündür. Onun tutumu ve
davranışları bugüne dek bu kitabı okuyanlara
büyük bereket getirmektedir.
CUMA
Freitag
8
TEMMUZ
Juli
Beni seven buyruklarımı
tutar.
Yuhanna 14:21
Wer meine Gebote hat und
sie hält, der ist es, der mich
liebt.
Johannes 14,21
lieben: sevmek
halten: tutmak
das Gebot: buyruk
İsa Mesih, sevginin itaat ile birlikte gideceğini
belirtti. Eğer beni seviyorsanız, buyruklarımı
tutarsınız, dedi. Sevgi kendisini eylemle ortaya
koyar. Rut da kaynanasına olan sevgisini,
eylemiyle ortaya koydu. Rut ASen nereye
gidersen, ben de oraya gideceğim“ sözüyle
sevgisini kanıtladı. Tanrı halkına olan sevgisini
de, ASenin halkın benim halkım olacaktır“
sözüyle gösterdi. Tanrı‘ya olan sevgisini de,
ASenin Tanrın benim Tanrım olacaktır“
sözüyle kanıtladı.
Rut, bizim de onun tutum ve davranışlarından
öğrenmemiz gereken bir örnektir. İmanda
büyümek, en başta vereceğimiz karara
bağlıdır. Dünyaya ne kadar bağlıyız? Ruhsal
değerlere ne kadar önem veriyoruz? Bunlar
imanda büyümenin anahtarıdır.
Gerçek anlamda kilise demek zaten,
dünyadan, günahtan ayrılıp Mesih’e gelen
inanlılar topluluğu demektir. Soru şu: Rab’bi
seviyor muyuz? Sevginin itaat ile birlikte
gittiğini unutmayalım. İtaat ile hem ruhsal
dinginliği buluruz, hem de Rab’bi daha çok
tanımaya başlarız.
CUMARTESİ
Samstag
9
TEMMUZ
Juli
İşte Naomi, Moablı gelini Rut ile
birlikte Moab topraklarından
böyle döndü. Beytlehem’e
gelişleri, arpanın biçilmeye
başladığı zamana rastlamıştı.
Rut 1:22
So kehrte Naomi mit ihrer
moabitischen Schwiegertochter
Rut aus dem Land Moab
zurück. Sie kamen nach
Bethlehem zu Beginn der
Gerstenernte.
Rut 1, 22
Her şey Rut ve Naomi’nin Beytlehem’e
dönmesiyle başladı.
Beytlehem kentinden ilk kere Yakup söz etti.
Yakup’un sevdiği eşi öldüğünde Yakup onu
Efrata-Beytlehem kentine gömdü. İkinci olarak
Hakimler 17:7S8’de Yahuda’nın Beytlehem
kentinden söz edilir. Üçüncü olarak da Rut
4:11’de Beytlehem Efrata kentinden söz
ediliyor. Bu üç isim harika bir anlam ve resim
ortaya koymaktadır. Beytlehem ve Yahuda’nın
anlamlarını daha önce vermişti. Hatırlarsanız,
Beytlehem, ekmek evi, demektir. Yahuda ise
hamt etmek anlamındadır. Efrata da verimli,
bereketli demektir.
İlginçtir ki, İsa’dan 700 yıl kadar önce yaşamış
olan Mika peygamber, İsa Mesih’in doğumunu
peygamberlik sözüyle belirtirken bu üç ismi de
kullanarak şöyle dedi: AAma sen ey
Beytlehem Efrata, Yahuda boyları arasında
önemsiz olduğun halde İsrail üzerine
hükümdar olacak adam senden çıkacak.
O’nun çıkışı, eski vakitten, ezeli günlerdendir!“
(Mika 5:ı).
PAZAR
Sonntag
10
TEMMUZ
Juli
İşte Naomi, Moablı gelini Rut ile
birlikte Moab topraklarından
böyle döndü. Beytlehem’e
gelişleri, arpanın biçilmeye
başladığı zamana rastlamıştı.
Rut 1:22
So kehrte Naomi mit ihrer
moabitischen Schwiegertochter
Rut aus dem Land Moab
zurück. Sie kamen nach
Bethlehem zu Beginn der
Gerstenernte.
Rut 1, 22
Bazen çok kısa yazılan bir olayın gerisindeki
resmi görmeyebiliriz. Örneğin, arpa biçilme
vakti, diyor. Bu ruhsal bir öğretidir. Arpa biçimi
olayı, Tanrı‘nın bu halkı yeniden bereketlediği
anlamına geliyor. Ve onlar topladıkları ürünün
ilk demetini Rab’be sunmalıydılar. Bu buyruğu
Levililer ı3:10’da okuyoruz. Tanrı halkı
topladıkları ürünün ilk demetini Rab’be
getirmeleri gerekiyordu.
Peki bu neyi gösteriyor? İlk ürünün Rab’be
sunulması İsa Mesih’i göstermektedir. 1
Korintoslulara 15:ı0’de şöyle yazar: AGerçekte
Mesih ölüler arasından dirilmiştir. O,
uyuyanların
ilk
ürünüdür!“
Pavlus,
APassahımız Mesih kurban edildi!“ diyor (1
Kor.5:7).
Arpa biçimi ve toplanan arpaların ilk demetinin
Rab’be sunulması, İsa Mesih’in ölümü ve
ölümden dirilmesiyle bağlantılıdır. Romalılar
7:4’te şöyle yazar: Akardeşlerim!.. ölen
Mesih’in bedeni aracılığıyla sizler de ruhsal
yasa karşısında öldünüz. Artık başkasına ölüler arasından dirilene - varmakta
özgürsünüz. Öyle ki, Tanrı‘ya ürün getirenler
olalım.
PAZARTESİ
Montag
11
TEMMUZ
Juli
Sen nereye gidersen ben de oraya
gideceğim, sen nerede kalırsan
ben de orada kalacağım... Sen
nerede ölürsen ben de orada
öleceğim ve orada gömüleceğim.
Rut 1: 16-17
Wohin du gehst, will ich auch
gehen, und wo du bleibst, will ich
auch bleiben. Wo du stirbst, will
ich auch sterben und dort
begraben werden.
Rut 1, 16-17
Rut burada çok büyük bir karar vermişti.
Rut’un bu kararı yedi yönlü bir karardı. Bunu
anlamak gerekir! Çünkü Rut’un kararına
dikkatle baktığımız zaman gerçek tövbenin ne
anlama geldiğini ve hangi alanları kapsadığını
iyice anlayabiliriz. Bugün bizim ve tüm
insanlığın muhtaç olduğu kimseler, aldığı
kararlara sadık kalan kimselerdir. Rut da böyle
biriydi.
Rut ilk kararında Naomi’ye, ASen nereye
gidersen ben de oraya gideceğim“ demişti.
Diğer bir deyişle Rut şöyle diyordu: ASen ne
dersen de, ben seninle geliyorum! Benim için
başka doğru bir yol yok. Ve doğru gördüğüm
bu yolda da yürüyeceğim. Seninle senin
halkına geleceğim ve orada seninle yaşamayı
sürdüreceğim. Sen nerede olursan, ben de
orada seninle birlikte olacağım ve senden
ayrılmayacağım.“ Böyle bir geline kim hayran
kalmaz ki! Hiç kuşku yok ki, Rut’ta böyle derin
bir sevgi yaratan Naomi’nin ona karşı olan
tutumu ve sevgisiydi, bunu da unutmamak
gerekir. Sevgi sevgiyi yansıtır!
SALI
Dienstag
12
TEMMUZ
Juli
Sen nerede kalırsan ben
de orada kalacağım.
Rut 1: 16
Wo du bleibst, will ich
auch bleiben.
Rut 1, 16
wo? nerede?
dort: orada
hier: burada
Rut’un kararının ikinci özelliği de şuydu:
ASen nerede kalırsan, ben de orada
kalacağım“ diyordu. Yani Rut sadece
Naomi’yle İsrail’e kadar gitmeyecek, ama
onun yanında kalacak, ona bakacak ve
onu hiçbir zaman tek başına, yalnız
bırakmayacaktı.
Naomi’nin
tüm
sıkıntılarına, acılarına ortak olmaya devam
edecek ve onun gibi yaşayacak, onun
yediğinden yiyecek ve onun yattığı yerde
yatacaktı. Naomi’nin oğullarından biriyle
evlendiği için artık kendisini bu aileye ait
görüyor ve onların adını taşıyordu. Daha
da önemlisi, onların inandığı yaşayan, diri
Tanrı‘ya iman ediyordu. Şimdi Rab’be
yaraşır bir yaşam sürdüreceğim, diyordu.
Gerçekten tövbe eden kişi de bunun gibi,
Tanrı‘yla beraber yaşayacağına, O’ndan
hiç ayrılmayacağına, O’nun ailesine ait
olacağına, O’na yaraşır bir hayat
yaşayacağına kesin karar verir.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
13
TEMMUZ
Juli
Sen nerede kalırsan ben
de orada kalacağım.
Rut 1: 16
Wo du bleibst, will ich
auch bleiben.
Rut 1, 16
bleiben: kalmak
ich werde bleiben: kalacağım
Rut’un kararının üçüncü özelliği şöyleydi:
ASenin halkın benim halkım olacak. Yani,
kendi putperest halkımı terk ediyor ve
kendimi senin yaşayan, diri Tanrına ait
görüyorum. Sen benim bir yabancı
olduğumu söylüyorsun. Doğru, ama senin
diri Tanrı‘ya inanan halkın bundan böyle
benim halkım olacak.“ Bu çok büyük bir
karardı. Rut bu kararı verirken, ileride
kendisini çok zor bir hayatın beklediğini de
çok iyi biliyordu. Çünkü bir Moablı olarak
Beytlehem kentinde, Yahudiler arasında
yaşamak hiç de kolay olmayacaktı. Buna
rağmen O Rab’be güvenerek adım atıyor.
Gerçekten tövbe eden kişi de, diri Tanrı‘yı
sevmeyen yakınlarını, çevresini terk etmek
zorunda kalabilir. Olabilir ki onlar, Asen artık
bizden sayılmıyorsun“ diyecekler. Böyle
sözler işitmek çok zordur. Ama Tanrı‘ya ait
olmak her şeyden daha değerlidir.
Dostum, eski yaşamınızı terk etmeyip,
kendinizi Tanrı‘ya ait görmedikçe, Tanrı için
gerçek bir karar vermiş sayılmazsınız.
PERŞEMBE
Donnerstag
14
TEMMUZ
Juli
Senin halkın benim
halkım, senin Tanrın
benim Tanrım olacak.
Rut 1: 16
Dein Volk ist mein Volk,
dein Gott ist mein Gott.
Rut 1, 16
das Volk: halk
Gott: Tanrı
Rut’un kararının dördüncü özelliği, ASenin
Tanrın, benim Tanrım olacak.“ Rut’un,
Beytlehem’den gelip kendi ülkesi olan
Moab’da kentinde kalan o hasta oğlanla
niçin evlenmeye karar verdiğini şimdi
sanırım daha iyi anlayabiliyoruz. Bunun
nedeni sanımca ortada. Hayatında ilk defa
gerçek ve yaşayan Tanrı‘yı bilen, tanıyan ve
iman eden bir aileyle karşılaşmıştı ve bu
gerçek Tanrı‘yı kendisi de tanımak istedi.
Dolayısıyla bu ailenin oğullarının birine gelin
gitmeye karar vermişti. ASenin Tanrın,
benim Tanrım olacak.“ Rut’un verdiği karar
gerçekten büyük bir karardı! Bakın Rut
başka neler söylüyor: ASen nerede ölürsen,
ben de orada öleceğim.“ Bu sözlerin Rut için
taşıdığı anlam, bugün yaşayan bizler için
taşıyacağı anlamdan çok daha derindi. Rut
bu sözlerle ASenin halkının umudu artık
benim de umudum olacaktır“ diyordu. İman
hayatı zorluklara, sıkıntılara bakmak değil,
yukarıya, Tanrı‘ya bakmaktır.
CUMA
Freitag
15
TEMMUZ
Juli
Sen nerede ölürsen ben
de orada öleceğim ve
orada gömüleceğim.
Rut 1: 17
Wo du stirbst, da will ich
auch sterben und dort
begraben werden.
Rut 1, 17
sterben: ölmek
begraben: gömmek
begraben werden: gömülmek
Rut Naomi’ye sadece, ASen nerede ölürsen
ben de orada öleceğim“ demedi; ASen
nerede gömülürsen, ben de orada
gömüleceğim“ dedi. Görüleceği gibi, Rut’un
da umudu, Eski Antlaşma inanlılarına özgü
bir umuttu.
Rut’un kararının son özelliğine gelince,
şunları diyor: AEğer ölümden başka bir
nedenle senden ayrılırsam, Rab bana daha
kötüsünü yapsın!“ Gerçekten Rut burada
çok büyük bir karar vermişti. Hem de çok
kesin bir karar. Verdiği karar birkaç saatlik,
haftalık ya da aylık bir karar değil, uzun
zaman ve sonsuzluğu kapsayan bir karardı.
Rut’un bu kararında gerçek ve içten bir
tövbeyi görüyoruz. Bugünlerde bazı insanlar
bir iki göz yaşı dökünce tövbe ettiklerini
zannediyorlar. Gerçek tövbe, 180 derece
geriye dönüp eski yaşam tarzını bırakıp yeni
yaşama başlamaktır. Rut’un tövbesi onun
bütün kararlarını, tüm hayatını değiştirdi.
CUMARTESİ
Samstag
16
TEMMUZ
Juli
Tanrı‘nın isteğine uygun olarak
üzülmek günahtan dönmeyi
sağlar. Bu da pişmanlığa
düşürmeyen kurtuluşa yöneltir.
Oysa dünyasal üzüntü ölüme yol
açar.
ı Korintliler 7: 10
Denn die Betrübnis nach Gottes
Sinn bewirkt eine nie zu
bereuende Buße zum Heil; die
Betrübnis der Welt aber bewirkt
den Tod.
ı. Korinther 7, 10
Tanrı Sözü, dünyasal üzüntünün ölüme yol
açtığın söyler. Peki, nedir dünyasal üzüntüler
ya da dünyanın acıları? Dünyanın üzüntüleri,
tövbe etmeksizin üzülüp göz yaşı dökmek ya
da bir suç üstü yakalanınca, pişman olmak
demektir. Dünyasal insanlar, bazen
günahlarının sonucu olarak korkunç zararlar
görür: bozulmuş ilişkiler, paramparça olmuş
aileler, utanç, yalnızlık ve her çeşit sıkıntı.
Çektikleri bu acı ve sıkıntılar yüzünden
insanlar göz yaşı dökerler. Ama tövbe
etmedikçe, yaşam tarzı, düşünce yapısı
değişmedikçe bu göz yaşları, bu üzüntüler
neye yarayacak?
Gerçek tövbe nedir? ı. Korintliler 7: 10
ayetinde kullanılan ATövbe“ sözcüğü
Adüşünceyi değiştirmek“ demektir. Yani
belirli bir yöne giderken duruyor ve
düşüncenizi değiştiriyorsunuz ve tamamen
farklı
bir
yöne
doğru
yürümeye
başlıyorsunuz. Başka deyişle, gittiğiniz
günahlı yoldan yüz seksen derece geriye
dönüp Tanrı‘ya gidiyorsunuz.
PAZAR
Sonntag
17
TEMMUZ
Juli
Tanrı‘nın isteğine uygun olarak
üzülmek günahtan dönmeyi
sağlar. Bu da pişmanlığa
düşürmeyen kurtuluşa yöneltir.
Oysa dünyasal üzüntü ölüme yol
açar.
ı Korintliler 7: 10
Denn die Betrübnis nach Gottes
Sinn bewirkt eine nie zu
bereuende Buße zum Heil; die
Betrübnis der Welt aber bewirkt
den Tod.
ı. Korinther 7, 10
Birçok insan kurtuluşla ilgili müjdeyi
duydukları zaman çok etkileniyor ve
değişmeye hazırlanıyorlar ya da en azından
değişmek istediklerini söylüyorlar ve birkaç
göz yaşı da döküyorlar bazen, ama her
nedense halen o eski yürüdükleri yönde
yürümeye devam ediyorlar. Hayatlarında
doğru dürüst bir değişme olmaz.
Naomi’nin gelini Orpa da önce kaynanasıyla
yola çıkmıştı. Ama o, gerçek ve yaşayan
Tanrı‘nın yanında yer almadı. Tam tersine,
putlara geri döndü. Bugün de birçokları Orpa
gibidirler. Tövbeden söz ederler, göz yaşı da
dökerler, ama hepsi o kadar. Akıtılan göz
yaşı tövbe demek değildir. Gerçek tövbede
göz yaşları da bulunabilir; ama sadece göz
yaşları bir şey değiştirmez. Göz yaşı kişinin
tövbe edip yaşamına yeni bir yön verdiğini
göstermez. Dostum, tövbe, gittiğin yanlış,
günahlı yoldan dönüp Tanrı‘ya evet demek
ve O’nun yolunda yürümektir.
PAZARTESİ
Montag
18
TEMMUZ
Juli
Naomi, Rut’un kendisiyle
gitmeye kesin kararlı olduğunu
görünce üstelemekten
vazgeçti.
Rut 1: 18
Als Naomi sah, dass Rut fest
entschlossen war, mit ihr zu
gehen, ließ sie ab, ihr
zuzureden.
Rut 1, 18
sich entscheiden, sich entschließen: karar
vermek
Bazı bayan kardeşlerimiz her ortamda, her
duada ağlamayı, göz yaşı dökmeyi adet
haline getirmişler; sanki ağlamaklı dua
şekliyle Tanrı‘yı etkileyeceklerini sanırlar;
ama henüz yürekten gerçek anlamda
tövbe etmemişler. Bazen insanlar tek
damla göz yaşı dökmeden bile İsa Mesih’e
iman edebilirler ve bu imanları gerçek ve
sağlamdır. Gerçek tövbe, pişman
olunacak bir şey değildir. Gerçek anlamda
tövbe ettiğinizde bu sizi kurtuluşa
götürecek ve aynen Rut’ta olduğu gibi, siz
de gerçek anlamda kurtulacaksınız.
Rut, Tanrı‘yı izleyeceğine kesin bir karar
vererek şöyle diyordu: AYoksulluğa
razıyım.
Dışlanmaya
da
razıyım.
Hayatımın sonuna kadar dul kalacaksam
bile, buna da razıyım.“ Tanrı‘ya inanan biri
olduğundan bütün bu olumsuzlukları
göğüslemeye istekli ve hazırdı. Böylece
Rut Naomi ile birlikte Beytlehem yoluna
çıktı. Naomi Rut’u iyi tanımıştı.
SALI
Dienstag
19
TEMMUZ
Juli
Naomi, Rut’un kendisiyle
gitmeye kesin kararlı olduğunu
görünce üstelemekten
vazgeçti.
Rut 1: 18
Als Naomi sah, dass Rut fest
entschlossen war, mit ihr zu
gehen, ließ sie ab, ihr
zuzureden.
Rut 1, 18
verzichten, ablassen: vazgeçmek
fest, genau: kesin
Naomi, gelini Rut’un bir şeye karar
verdiğinde, o şeyi kesinlikle yapacağını ve
bu uğurda sonuna dek mücadele edeceğini
çok iyi biliyordu. Rut’un verdiği sözü
tuttuğunu da biliyordu. Onun sözü evetse,
evettir, asla yağ yapmaz. Bu nedenle Rut’a
daha fazla söz söyleme gereği duymadı. Ve
böylece her ikisi de Beytlehem’in yolunu
tuttular. Beytlehem’e dönüşleri bütün kenti
ayağa kaldırdı. Kadınlar birbirlerine, ANaomi
bu mu?“ diye soruyorlardı (Rut 1: 19).
Artık Beytlehem’e geri gelmişlerdi. Kaybolan
aile vatana dönmüştü, ama aile denecek bir
şeyleri kalmamıştı. Sadece geriye iki tane
zavallı dul kalmıştı, biri yaşlı Naomi, diğeri
de yabancı gelini Rut. Bunları gören kasaba
halkı birbirlerine, ANaomi bu mu?“ diye
hayretler içerisinde soruyorlardı. Belki de,
Naomi’nin başına gelenleri bir günaha bile
bağlayanlar vardı. Ama daha sonra da
göreceğimiz gibi, Rab Rut aracılığıyla
dünyaya bereketin geleceğini sağlayacaktır.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
ı0
TEMMUZ
Juli
Naomi, Moablı gelini Rut’la
birlikte Moab topraklarından
böyle döndü.
Rut 1: 22
So kehrte Naomi mit ihrer
moabitischen
Schwiegertochter Rut aus
dem Land Moab zurück.
Rut 1, 22
die Schwiegertochter: gelin
zusammen (mit): (ile) birlikte
Rut’un kaynanasına gösterdiği sevgi, bağlılık
ve itaat bizi hayran bırakıyor. Nereden
geliyordu böylesine bir sevgi ve bağlılık?
Kaynanasının öyle bir malı mülkü de yoktu
ki, Rut Ahaydi mirasa konacağım“ desin.
Aslında Naomi’nin ardına takılmak, karanlık
ve belirsiz bir geleceğe yönelmek demekti.
Öyleyse Rut’u kaynanasına bu kadar derin
bir bağ ile bağlayan etken neydi? Bu
bağlılığın, bu derin ilişkinin nedeni hiç kuşku
yok ki, sevgiydi. Evet, gerçek sevgi! Her iki
gelin de kaynanalarını seviyordu. Demek ki,
kaynanaları onlara gerçek bir anne olmuştu.
Naomi Rut’un sevgisini sevgiyle kazanmıştı.
Çünkü gerçek sevgi sevgiyle kazanılır.
Sevgi bir ayna gibidir, verdiğinizde, aynı
şey size de yansır.
Tanrı‘nın Sözü, ABiz seviyoruz, çünkü ilkin O
(Tanrı) bizleri sevdi“ (1. Yuhanna 4: 19)
diyor.
Sevgimiz
Tanrı‘dan,
O’nun
sevgisinden kaynaklanıyorsa, bizler de
sevebiliriz.
PERŞEMBE
Donnerstag
21
TEMMUZ
Juli
Sevgi sabırlıdır, iyilikle davranır...
kendi çıkarını aramaz. Sevgi
haksızlığa sevinmez, sevgi her
güçlüğe dayanır.
1 Korintliler 13: 4-7
Die Liebe ist geduldig, ist gütig...
die Liebe sucht nicht den
eigenen Vorteil, sie freut sich
nicht über die Ungerechtigkeit,
die Liebe erträgt alle
Schwierigkeiten.
1. Korinther 13, 4-7
Değerli okuyucumuz, sevginin sevgiyle
kazanıldığını hiçbir zaman unutmayalım!
Şunu da vurgulamak gerekir ki, sevgi
Aözgürce“ olmalıdır. Zorla güzellik olmaz!
deriz. Kaynana Naomi gelini Rut’a
özgürlüğünü vermişti. Öteki gelini çekip gitti.
Rut da çekip gidebilirdi. Ama bunu yapmadı.
Özgür olarak, isteyerek, hatta, kaynanası ile
gitmenin büyük felaketlere, yokluğa,
perişanlığa yol açacağını bile bile onunla
gitmeye karar verdi.
Bugün hemen hemen her ailede, her evde
gelin ve kaynana arasında sürekli bir
anlaşmazlık, sevgisizlik sürüp gitmektedir.
Birbirlerine düşman gibi bakarlar. Çünkü
sevgileri eksiktir. Anlayışları, hoşgörüleri
eksiktir. Sevgiyle sevgi kazanamıyorlar.
Kendi
çıkarlarını,
kendi
rahatlarını
düşünüyorlar. Rut öyküsünde görülen
gerçek sevgi hepimize örnek olsun. Ey
gelinler, ey kaynanalar! Unutmayın ki,
sevginizi sunduğunuzda, bunun bereketi
size de yansıyacaktır.
CUMA
Freitag
22
TEMMUZ
Juli
Sevgi sabırlıdır, iyilikle davranır...
kendi çıkarını aramaz. Sevgi
haksızlığa sevinmez, sevgi her
güçlüğe dayanır.
1 Korintliler 13: 4-7
Die Liebe ist geduldig, ist gütig...
die Liebe sucht nicht den
eigenen Vorteil, sie freut sich
nicht über die Ungerechtigkeit,
die Liebe erträgt alle
Schwierigkeiten.
1. Korinther 13, 4-7
Rut ile kaynanası arasında derin bir sevgi,
gerçek sevgi vardı, dedik. İşte İncil bu
gerçek sevgiyi, sabreden, fedakârlık
gösteren, dayanan, çıkarını aramayan, her
zaman bağışlayan olarak niteler. Evet,
sevgi özveriyle yoğrulmuştur. Gerçek
sevgi sevene çok pahalıya mal olabilir.
İncil’de İsa’nın bizleri çok sevdiğini ve bu
sevginin O’na çok pahalıya mal olduğunu
yazar. O, bizleri o kadar çok sevdi ki,
bizler günahlarımıza bağış bulalım ve
gerçek
berekete,
sonsuz
yaşam
bereketine kavuşalım diye uğrumuza
canını feda etmeye bile razı oldu. İşte
sevgi budur. Sevginin özelliği vermektir.
Vermeyen bir sevgi gerçek sevgi değildir.
Tanrı bizleri sevdi ve kurtulmamız için
kendi özünden olan İsa Mesih’i verdi. İsa
Mesih’teki sevgiyi yüreğine alan da,
sevmeye başlar.
CUMARTESİ
Samstag
23
TEMMUZ
Juli
Hiç kimsede, bir kişinin
dostları uğruna canını
vermesinden daha büyük
sevgi yoktur.
Yuhanna 15: 13
Größere Liebe hat niemand
als die, dass er sein Leben
hingibt für seine Freunde.
Johannes 15, 13
der Freund: dost
niemand: (hiç) kimse
das Leben geben: canını vermek
Gerçek sevgi çok pahalıya mal olabilir
demiştim daha önce. Tanrı‘nın bize olan
sevgisi de Rab’bin kendisine çok çok
pahalıya mal oldu. Nasıl mı? Biz insanlar
günah işleyerek Tanrı‘ya baş kaldırdık,
O’nun sözlerini ayaklar altına aldık. Böylece
de Tanrı‘dan ayrıldık. O’ndan uzaklaştık.
Ölüm felaketi bizi sardı. Ağır bir hükmün
altındaydık. Ama bizi sevdiği için Tanrı
büyük bir fedakârlık göstererek dünyamıza
İsa Mesih’i gönderdi. İsa da gönüllü olarak
biz günahlıların yerine öldü ve böylece O’na
iman edeni sonsuz ölümden kurtardı.
Şimdi Tanrı bu derin sevgiyi İsa Mesih’ten
isteyen herkese vermektedir. O, kimseyi
zorlamaz. Ama İsa’ya iman eden, O’ndan
aldığı sevgiyle başka insanlarla, hatta
kaynanasıyla ya da geliniyle sevgi kapsamı
içinde yaşayabilir. Birkaç gün önce
söylediğim şu sözü tekrar edeyim: Sevgi bir
ayna gibidir, verdiğinizde, aynı şey size
de yansır.
PAZAR
Sonntag
24
TEMMUZ
Juli
Beni, Naomi değil, Mara (acı) diye
çağırın. Çünkü her şeye gücü
yeten Tanrı bana çok acı verdi.
Giderken her şeyim vardı, ama
Rab beni eli boş döndürdü.
Rut 1: 20-21
Nennt mich nicht Naomi, sondern
Mara (die Bittere). Der
Allmächtige, Gott, hat mir Bitteres
zugefügt. Als ich ging, hatte ich
alles, aber der Herr hat mich mit
leeren Händen zurückkehren
lassen.
Rut 1, 20-21
Hoş, güzel anlamına gelen Naomi’nin derdi
büyüktü; o acınacak bir kadındı. Çok derin
üzüntü içinde, ABana ‘Naomi’ demeyin, acı
anlamına gelen ‘Mara’ deyin“ diye yakardı.
ARab bana acı davrandı; dolu gittim, boş
döndüm!“
Okuldayken matematikte hiç de iyi değildim
ve halen değilim, ama şu kadarını biliyorum
ki, boş olmak ile dolu olmak arasında çok
büyük bir mesafe vardır. Yine her şeye sahip
olmak ile meteliğe kurşun sıkacak kadar
züğürt olmak arasında dağlar kadar fark
vardır. Bir taraf dolu, bir taraf boş. Naomi eli
dolu gitti, eli boş döndü.
Naomi, AGiderken her şeyim vardı, ama
Rab beni eli boş döndürdü. Öyleyse bana
neden Naomi diyorsunuz?“ diye yüreğinin
acılığını dışa vuruyor. Görüyoruz ki, onun
yüreğinde yaşadıkları felaketler nedeniyle bir
acılık oluşmuştu. İnsan yüreğinde olan acılık
bir diken gibi, onu rahatsız eder, yüreğini
sızlatır. Naomi de bir an önce o acılıktan
kurtulmalıydı.
PAZARTESİ
Montag
25
TEMMUZ
Juli
Giderken her şeyim vardı, ama
Rab beni eli boş döndürdü.
Öyleyse bana neden Naomi
diyorsunuz?
Rut 1: 21
Als ich ging, hatte ich alles,
aber der Herr hat mich mit
leeren Händen zurückkehren
lassen. Warum also nennt ihr
mich Naomi?
Rut 1, 21
Naomi’nin yüreğinde büyük bir acı var,
hüzün var. AGiderken her şeyim vardı. Eşim,
çocuklarım yanımdaydı, ama şimdi bunların
tümünü yitirdim. Bana Mara S acı deyin“
diyor. Belki de Naomi’nin adını Mara’ya, yani
Acı‘ya ya da dertli sultana değiştireceklerini
düşündünüz, ama değiştirmediler. Tanrı
buna izin vermedi. Naomi, yine Naomi
olarak kalacaktı.
Bu iki dul kadının Beytlehem’e gelme
dönemi tam arpa, buğday biçme zamanıydı.
Böylece diyebiliriz ki, Beytlehem’e dönmek
için çok uygun bir zamanı seçmişlerdi. Artık
Moab ülkesi çok gerilerde kalmıştı. Geriye
dönmek artık olanaksızdı.
Rab duruma tamamen hakimdi ve Rab
kendisine güven bağlayanları hiçbir zaman
utandırmaz. Bazen acılı, ağrılı, zor yollardan
geçmemize izin verir, ama Rab her zaman
her şeyi kendi bilgeliği ile kendi zamanında
düzene koyandır. Yeter ki, O’na güvenelim.
SALI
Dienstag
26
TEMMUZ
Juli
İşte Naomi, Moablı gelini Rut
ile birlikte Moab
topraklarından böyle döndü.
Rut 1: ıı
So kehrte Naomi mit ihrer
moabitischen
Schwiegertochter Rut aus
dem Land Moab zurück.
Rut 1, ıı
die Schwiegertochter: gelin
die Schwiegermutter: kaynana
Rut kitabının 1. bölümünde Rut’un Moab
diyarından geldiğini gördük. Bu kitapta 4
kere Moab diyarından söz eder (1:ıı; ı:ı,ı1;
4:10).
Moab
dünyayı
ve
onun
umursamazlığını betimliyor. Moab’da ruhsal
değerlere,
deneyimlere
rastlanmaz
(Yer.48:11). Ama Rut o diyarı, o ülkeyi terk
etmeyi seçti. Beytlehem’e gelmeden önce
çok zor bir karar vermek zorunda kaldı.
Kendi öz kaynanası Naomi bile onu
zorlayarak, kendi ülkesinde, anne babasının
yanında kalmasını istedi. Öteki gelini Orpa,
kendi ailesine geri döndü. Rut’un da bunu
yapmasını istedi kaynana. Hatta kendisiyle
geldiğinde onu ne tür zorlukların ve
tehlikelerin beklediğini söylediğinde, bu
Rut’un kararını değiştirmedi. Rut karar
vermişti ve ne olursa olsun bu kararından
geriye dönmeyecekti. Böylece Rut Moab’ı
terk ederek Beytlehem’e geldi. Ruhsal
açıdan şunu söyleyebiliriz: Rut dünyadan
ayrılarak, ekmek evine, yani bereket ve
kurtuluş evine geldi. Bugün de kurtuluş aynı
şeyi yapıyor.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
27
TEMMUZ
Juli
Ey sen, Yahuda binleri arasında
bulunmak için küçük olan Beytlehem
Efrata... hükümdar olacak adam bana
senden çıkacak ve onun çıkışı eski
vakitten, ezeli günlerdendir.
Mika 5:2
Und du, Bethlehem Efrata, das du
klein unter den Tausendschaften von
Juda bist, aus dir wird mir der
hervorgehen, der Herrscher über
Israel sein soll; und seine Ursprünge
sind von der Urzeit, von den Tagen
der Ewigkeit her.
Micha 5, 1
O dönemlerde iki Beytlehem vardı, biri
Beytlehem Galile, diğeri de Beytlehem-Efrata.
Tanrı Sözü açıkça dünyaya gelecek olan
hükümdarın,
yani
kurtarıcının
Beytlehem-Efrata’da doğacağını belirtiyor. İsa
Mesih Beytlehem-Efrata’da dünyaya geldi.
Beytlehem kurtarıcının doğduğu, Tanrı sırrının
açıklandığı yerdir. Beytlehem’in anlamını
hatırlıyor musunuz? AEkmek evi!“ Demek ki,
ruhsal anlamda İsa Mesih ekmek evinden
geldi. İsa, yaşam ekmeğidir. Kendisine
gelenler ruhsal olarak sonsuz doyuma
kavuşurlar.
İşte bu olay, yüzlerce yıl önce, Yahuda
Beytlehem’in Rut ile Boaz’ın birbirlerini
tanımalarıyla başlar.
Bu bize başka harika bir resmi daha
gösteriyor. Bizler de Rabbimizi O’nun olduğu
yere gittiğimizde daha çok tanımaya başlarız
ve O’nunla paydaşlığımız olur. Rabbimizi bize
tanıtan, Tanrı Sözü’dür. Eğer Rab’bi daha çok
tanımak, O’ndaki sevince, esenliğe sahip
olmak istiyorsak, Tanrı Sözü’ne gitmemiz
gerekir.
PERŞEMBE
Donnerstag
28
TEMMUZ
Juli
Naomi’nin Boaz adında bir
akrabası vardı. Kocası
Elimelek’in boyundan olan
Boaz, ileri gelen, varlıklı bir
adamdı.
Rut 2: 1
Naomi hatte einen Verwandten
mit Namen Boas, aus der Sippe
Elimelechs, ein angesehener,
vermögender Mann.
Rut 2, 1
Rut kitabının ikinci bölümüne başlar
başlamaz, Boaz adında bir adamla
karşılaşıyoruz. Boaz tüm Rut kitabında bir
kahraman olarak ortaya çıkmaktadır. Evet,
ileride Boaz’ı, yakın akrabalık görevini
yaparak Akurtarıcı“ olan biri olarak
göreceğiz. Dikkat ederseniz Boaz burada
hemen, Naomi’nin kocasının bir akrabası
olarak tanıtılıyor.
Boaz adı, anlam olarak AGüç, kudret“
demektir. Boaz güçlü ve varlıklı bir
adamdı. Aynı zamanda Boaz adını AGüçlü
bir yasa adamı“ olarak çevirmek de
mümkündür. Adının bu anlamları Boaz’ın
yaşamında belirgindi. Kendisi güçlü bir
şekilde mücadele eden biriydi; çok varlıklı
ve zengindi ve güçlü bir yasa adamıydı;
yani Tanrı‘nın ruhsal yasasına sadık
yaşayan ve bu yasaları iyi bilen, bildiklerini
de uygulamaya koyan biriydi. Aynı
zamanda Naomi’nin kocası Elimelek’in bir
akrabasıydı.
CUMA
Freitag
29
TEMMUZ
Juli
Bir gün Moablı Rut, Naomi’ye
şöyle dedi: İzin ver de tarlalara
gideyim, iyiliksever bir adamın
ardında başak devşireyim.
Rut 2: 2
Eines Tages sagte die
Moabiterin Rut zu Naomi:
Erlaube mir, auf die Felder zu
gehen und hinter einem gütigen
Mann her Ähren aufzulesen.
Rut 2, 2
Rut’un Musa’ya verilen yasa hakkında ne
oranda bilgisinin olduğunu bilmiyoruz, ama
Naomi bu yasayı biliyordu. Musa’ya verilen
yasada şöyle yazılıdır: AÜlkenizdeki ekinleri
biçerken
tarlanızı
sınırlarına
kadar
biçmeyeceksiniz.
Artakalan
başakları
toplamayacaksınız.
Bağ
bozumunda
bağınızı tümüyle devşirmeyecek, yere düşen
üzümleri
toplamayacaksınız.
Onları
yoksullara ve yabancılara bırakacaksınız.
Tanrınız Rab benim!“ (Levililer 19:9S10).
Tanrı
yoksullara
yardım
kuruluşu
kurmamıştır. Onlara para vererek yoksulluğu
ortadan kaldırmadı. Tanrı, yoksulların kendi
kişiliklerine saygılarını yitirmeden, kendi
ellerinin emekleriyle onurlu bir şekilde
geçimlerini sağlamak için böyle bir yasa
verdi. Rut ve Naomi de çok yoksuldular.
Ancak Rut bir Moablı olduğu için böyle bir
şey talep edemezdi. O sadece inayet
dileyebilirdi. İnayet diledi ve inayet buldu.
CUMARTESİ
Samstag
30
TEMMUZ
Juli
Moablı biri RAB’bin topluluğuna
girmeyecek. Onların soyundan
gelenler de onuncu kuşağa dek
asla RAB’bin topluluğuna
girmeyecek.
Yasanın Tekrarı 23:3
Ein Ammoniter oder Moabiter darf
nicht in die Versammlung des
HERRN kommen; auch die zehnte
Generation von ihnen darf nicht in
die Versammlung des HERRN
kommen, für ewig.
5. Mose 23, 4
Tanrı yoksullar için bir yasa verdi, ama Rut
Moablı olduğu için bu yasadan yararlanması
da mümkün değildi. Çünkü okuduğumuz
ayette bu yasayı da görüyoruz. Rut ne
yapabilirdi? Sadece inayet dileyebilirdi. Rut da
bunu yaptı ve inayet buldu. Tanrı her zaman
inayetini sunmaktadır; inayet bulmak için
Tanrı‘nın inayetini almak gerekir. Yani imanla
onu kabul etmeliyiz, başka türlü inayete
kavuşmak olanaklı değil. İman, inayetin
kendisine gelmesini oturup beklemez, o
inayete uzanıp onu alır. Kurtuluş için insandan
beklenen tek eylem imandır. Bu insanın
sorumluluğudur. Hiç bir imanlı Mesih
aracılığıyla sunulan inayetin zenginliğini
yaşayamaz, eğer o kayraya sarılıp onda
gelişmiyorsa.
Rut, herhangi bir mirasa konamazdı, herhangi
bir yere sahip olamazdı. O yaşayabilmek için
biraz arpa toplamak istiyordu. Bunun için o
imanla inayete sığındı, karşılığını da aldı.
Şu kesin: imanda çıkmaz sokak yok, her
zaman bir çözüm yolu vardır.
PAZAR
Sonntag
31
TEMMUZ
Juli
Bir gün Moablı Rut, Naomi’ye
şöyle dedi: İzin ver de tarlalara
gideyim, iyiliksever bir adamın
ardında başak devşireyim.
Rut 2: 2
Eines Tages sagte die
Moabiterin Rut zu Naomi:
Erlaube mir, auf die Felder zu
gehen und hinter einem gütigen
Mann her Ähren aufzulesen.
Rut 2, 2
Dün de belirttiğim gibi, Rut’un Beytlehem’de
hiçbir hakkı yoktu bir Moablı olarak. Kendisi
de bunu biliyordu kuşkusuz. Günlük
yiyeceğe muhtaçlar, çünkü fakirler. Ama Rut
boş duracak, Aeh, kader utansın“ diyecek bir
yapıya sahip değildir. O yüce Tanrı‘ya
güvenmiş ve hareket etmişti. Şimdi bu
imanla
hareket
ediyor.
Kaynanası
Naomi’den kendisine tarlaya gidip başak
toplaması için izin vermesini istedi ve Naomi
Rut’a gidebileceğini söyledi. ARut gidip
tarlalarda, orakçıların ardından başak
devşirmeye başladı. Bir rastlantı sonucu,
kendini Elimelek’in boyundan Boaz’ın
tarlasında buldu (Rut ı: 3).
Eğer o gün Rut’u Beytlehem’den dışarıya
tarlalara doğru yürürken görseydiniz, hangi
tarlaya gideceğini bilmeyen küçük bir kızı
görmüş gibi olacaktınız. Rut’un, Boaz’ın
tarlasına gitmesi çok önemliydi. Peki ama
Rut, doğru tarlayı nasıl bulacaktı? Bir
rastlantı sonucu diyor, ama Tanrı‘ya güven
bağlayan Rut’u yönlendiren Tanrı‘ydı.
PAZARTESİ
Montag
1
AĞUSTOS
August
Rut gidip tarlalarda, orakçıların
ardından başak devşirmeye
başladı. Bir rastlantı sonucu,
kendini Elimelek’in boyundan
Boaz’ın tarlasında buldu.
Rut 2: 3
Rut ging und begann, auf den
Feldern hinter den Schnittern
her Ähren aufzulesen. Sie traf
zufällig auf das Feld des Boas
aus der Sippe Elimelechs.
Rut 2, 3
Kutsal Yazı „Rut, bir rastlantı sonucu kendini
Boaz’ın tarlasında buldu“ diye yazar. Eski
çevride, „Rast gele“ diyor. Ama bu „rastlantı“
ya da „Rast gele“ sözü akla şu soruyu
getiriyor: Rut’un doğru tarlaya gitmesi bu
kadar önemliyken, kimse söylemediği halde
Boaz’ın tarlasına nasıl oldu da gidebilmişti?
Bu bir tesadüf müydü? Ya da Tanrı ona
çeşitli belirtilerle kılavuzluk mu etmişti? Rut,
gökten bir ses mi duymuştu? Kesinlikle
hayır. Bunların hiçbiri değil. Rut’a, „Rut, sen
o kadar tarla arasında doğru tarlayı nasıl
bulabildin? diye sorabilseydik, Rut herhalde
şöyle diyecekti: „Ben Tanrı‘ya güvenerek
geldim buralara. Bu konuda da dua ettim. Bu
sabah evden çıkmadan önce Rab’be dua
ederek beni yönlendirmesini ve kendi seçtiği
yere götürmesini istedim. Yoluma devam
ettim ve bu tarlaya geldim!“
Dostum, Rab’be güveneni Rab hiçbir zaman
yalnız bırakmaz. Bazen gittiğimiz yönü
bilmesek bile, Rab sabırla bizleri gütmekte
ve yönlendirmektedir.
SALI
Dienstag
ı
AĞUSTOS
August
Bu arada Beytlehem’den gelen
Boaz orakçılara, RAB sizinle
olsun, diye seslendi. Onlar da
‘Rab seni kutsasın’ diye karşılık
verdiler.
Rut 2: 4
Und siehe, Boas kam von
Bethlehem und sagte zu den
Schnittern: Der HERR sei mit
euch! Und sie sagten zu ihm:
Der HERR segne dich!
Rut 2, 4
Bu sahnede, Rut’un tarlada başak topladığını
görüyoruz. Tarla sahibi Boaz, işçilerini görmek,
onlarla paydaşlıkta bulunmak için geliyor.
Bu bize bir durumu anımsatıyor: Eğer
Tanrı‘nın o zengin bereketleriyle uğraşıyorsak,
o zaman simge dilini kullanırsam, Boaz’ın
kendisi - yani Tanrı - gelip bizimle paydaşlık
ediyor. Bizler sadece O’nun Sözü’nün
sağladığı bereketlere kavuşmuyoruz, aynı
zamanda da RAB’bin önünde, O’nun
huzurunda o esenliği, bereketi buluyoruz.
Boaz,
ekmek
evi
anlamına
gelen
Beytlehem’den geliyor. Tarladaki verimliliği
ondan ayrı tutmak mümkün değildir. Bir Mesih
imanlısının da o zengin ruhsal yiyeceğini
Mesih’ten ayrı tutmak mümkün değildir. İsa
Mesih’in kendisi şöyle dedi: AYaşam ekmeği
Ben’im!“ (Yu.6:35).
Boaz’ın adamlarını nasıl selamladığını fark
ettiniz mi? ARab sizinle olsun!“ Bu, bir insan
için en harika bir dilektir. Çünkü Rab’bin
önünde esenlik, huzur, barış vardır.
Bereketlerin kaynağı RAB’dir.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
3
AĞUSTOS
August
Bu arada Beytlehem’den gelen
Boaz orakçılara, RAB sizinle
olsun, diye seslendi. Onlar da
‘Rab seni kutsasın’ diye karşılık
verdiler.
Rut 2: 4
Und siehe, Boas kam von
Bethlehem und sagte zu den
Schnittern: Der HERR sei mit
euch! Und sie sagten zu ihm:
Der HERR segne dich!
Rut 2, 4
Günümüzdeki selamlama şekline hiç dikkat
ettiniz mi? Hay, helo, selam, merhaba moruk
ve benzeri gibi. İçinde hiçbir anlam, mana
olmayan bir konuşma, selamlama şekli.
Ayrıca etikten, kültürden, anlayıştan,
incelikten uzak bir selam biçimi. Bu aynı
zamanda da insanın insana ne kadar az
değer verdiğini gösteriyor.
Okuduğumuz ayette, Boaz adamlarına
samimi ve yürekten gelen bir istekle ARab
sizinle olsun“ diyor. Bu, insana değer veren
bir selamdır. İnsanı yaratan Tanrı‘ya onur
veren bir selamdır. Çünkü düşmüş, günahla
yoğrulmuş olan dünyada insana yardım
edebilecek, onu günah çamurundan
yıkayabilecek olanın Tanrı olduğunu bilir
böyle selam veren insan.
İnsanın insana zulmetmesinin gerisinde,
insanın Tanrı‘dan uzaklaşması yatar.
Tanrı‘dan uzaklaşmak demek, insanın,
sevgiden, merhametten, barıştan, esenlikten
uzaklaşması demektir. Rab’bin sizinle
olmasını yürekten diliyorum.
PERŞEMBE
Donnerstag
4
AĞUSTOS
August
Beytlehem’den gelen Boaz...
orakçıların başında duran
adamına, “Kim bu genç kadın?“
diye sordu.
Rut 2: 4-5
Boas, der von Bethlehem
gekommen war, ... fragte den
Mann, der die Schnitter
beaufsichtigte: „Wer ist diese
junge Frau?“
Rut 2, 4-5
Bu ayetten itibaren Rut öyküsünün en
heyecanlı kesimine başlıyoruz. Rut adındaki
bu yabancı kadın, dışlanmaya, yoksulluğa
ve hayatının sonuna kadar dul kalmaya razı
olmuş bir şekilde, tarlada çalışmaya, kendisi
ve kaynanası Naomi için tahıl toplamaya
gitmişti. Rab onu yönlendirmiş, kendisini
ileride kurtaracak, onu onurlandıracak Boaz
adındaki adamın tarlasına gitmişti. Boaz,
Beytlehem’in en gözde insanlarından biriydi.
Boaz tarlasına geliyor, Rut hemen gözüne
takılıyor. Boaz orakçıların başındaki adama
soruyor: ABu genç kadını daha önce
buralarda hiç görmedim, kimdir, neyin
nesidir, kimlerdendir bu kadın?“ Bana öyle
geliyor ki, Boaz, Moablı Rut’u görür görmez,
bu kadın onun dikkatini çekti. Bu da bize,
Rut’un çok güzel bir kadın olduğunu
gösteriyor.
Rut’un
güzelliği
Boaz’ın
gözünden kaçmamıştı. Ama Rut’un asıl
güzelliği yüreğindeydi, karakterindeydi.
Önemli olan da budur!
CUMA
Freitag
5
AĞUSTOS
August
Orakçıların başında duran adam
şu karşılığı verdi: ANaomi ile
birlikte Moab topraklarından
gelen Moablı genç kadın budur.“
Rut 2: 6
Der Mann, der die Schnitter
beaufsichtigte, gab zur Antwort:
ADas ist die junge moabitische
Frau, die mit Naomi zusammen
aus dem Land Moab
zurückgekehrt ist.“
Rut 2, 6
Boaz, orakçılarının başında bulunan
adamına bu kadının kim olduğunu sorunca
adam, Rut’un o tarlaya gelmesinin
sorumlusu
kendisiymiş
düşüncesiyle
savunmaya geçmişti sanki. ABu Moablı
kadın sabah erkenden tarlaya girdi ve başak
toplayıp toplayamayacağını sordu, ben de
onun halini görünce hayır diyemedim“ diyor.
Ama kendisini savunmasına hiç gerek yoktu.
Çünkü Boaz zaten Kutsal Kitap’ın da verdiği
buyruk uyarınca, dul kalmış kadınların ve
yabancıların haklarını korumak isteyen
biriydi. Bundan başka Rut gerçekten zeki,
alımlı, güzel bir kadındı. Beytlehem’in bütün
kızlarının başaramadığı şeyi, bu genç kadın
hiç uğraşmadan başarmıştı. Rut, bir Moablı
olarak kabul edilmeyeceğini, hep yabancı
kalacağını ve dışlanacağını biliyordu ve
bunları kabul etmişti. Herhangi bir insanın
dikkatini çekeceği aklının ucundan bile
geçmemişti.
Ama
Rut
Tanrı‘nın
dikkatindeydi. Tanrı onu ve verdiği kararı çok
öneme almıştı. Şimdi Tanrı bu kadının
sadakatini ödüllendiriyordu.
CUMARTESİ
Samstag
6
AĞUSTOS
August
Boaz Rut’a, “Dinle, kızım“ dedi.
ABaşak devşirmek için başka
tarlaya gitme, buradan ayrılma.
Burada, benim hizmetçi kızlarla
kal.“
Rut 2: 8
Boas sagte zu Rut: „Höre, meine
Tochter. Geh nicht auf ein anderes
Feld, um Ähren aufzulesen, geh
nicht fort von hier. Bleibe hier, bei
meinen Mägden.“
Rut 2, 8
Rut’un kendisi için bir şeyler söylemesine artık
gerek yoktu. Rut daha önce kaynanasına
söyleyeceğini söylemişti 1:16S17. ayetlerde:
ASen nereye gidersen ben de oraya
gideceğim, sen nerede kalırsan ben de orada
kalacağım. Sen nerede ölürsen ben de orada
öleceğim ve orada gömüleceğim!“ Ama
burada, başka birisi Rut için konuşuyor.
Konuşan kişi ise, her güce ve yetkiye sahip
olan kişidir. Artık Rut’un korkmasına,
kaygılanmasına gerek yoktur. Hatta Boaz
söylediği sözlere vurgu yaparak konuşuyor.
Önce AKızım“ diyor. Bu hiç kuşku yok ki, Rut’u
hem çok etkiledi, hem de rahatlattı. Kızım
demek, kişinin o kimseye yakın olduğu, Rut
olayında ise, ona sahip çıkacağı anlamındadır.
Kimsen yoktu, sahipsizdin şimdiye dek, ama
artık bir sahibin vardır, o da benim, diyordu
Boaz ona aslında. Sonra ona ADinle“ diyor.
Yani söylediklerimi iyice dinle, verdiğim söz,
sözdür.
Bu bizim için de harika bir resimdir. Rab bizim
sahibimizdir. O bizi artık asla sahipsiz
bırakmayacaktır. Hayatımız, geleceğimiz
O’nun elindedir. Kurtuluşumuz garantidir;
çünkü O söz verdi.
PAZAR
Sonntag
7
AĞUSTOS
August
Boaz Rut’a, “Dinle, kızım“ dedi.
“Başak devşirmek için başka
tarlaya gitme, buradan ayrılma.
Burada, benim hizmetçi kızlarla
kal.“
Rut ı: 8
Boas sagte zu Rut: „Höre, meine
Tochter. Geh nicht auf ein anderes
Feld, um Ähren aufzulesen, geh
nicht fort von hier. Bleibe hier, bei
meinen Mägden.“
Rut ı, 8
Boaz, Rut’tan sadece tarlasında kalmasını
değil, ama kendi koruyucu kanatları altına
girmesini de istiyor. Şöyle diyordu Rut’a:
ABundan böyle benim tarlalarıma
rahatlıkla girmen için emir verdim. Hiç
kimse senin kılına zarar getiremez.“ Evet,
o günlerde yabancı biri, özellikle de
Moablı biri Yahudi toplumu arasında pek
sevilmezdi, sürekli aşağılanırdı. Rut gibi
genç bir kadın için, özellikle Moablı olması
nedeniyle, İsrail’de yaşamak hiç de kolay
değildi, hatta tehlikeliydi. Rut, üstelik dul,
korumasız, kimsesiz ve yoksuldu. Boaz,
Rut’u çevreleyen olası tehlikelerin
bilincinde olarak Rut’u kendi koruması
altına alıyordu. Bundan sonra Rut’un
güvenliği Boaz’ın gözetimi altında
bulunacaktı.
İnsanın, hayatının ve geleceğinin Tanrı‘nın
gözetimi ve koruması altında olduğunu
bilmesi kadar güzel bir şey olabilir mi?
PAZARTESİ
Montag
8
AĞUSTOS
August
Boaz Rut’a, “Dinle, kızım“ dedi.
“Başak devşirmek için başka
tarlaya gitme, buradan ayrılma.
Burada, benim hizmetçi kızlarla
kal.“
Rut 2: 8
Boas sagte zu Rut: „Höre, meine
Tochter. Geh nicht auf ein anderes
Feld, um Ähren aufzulesen, geh
nicht fort von hier. Bleibe hier, bei
meinen Mägden.“
Rut 2 8
Zengin, gücü olan Boaz’ın direkt olarak
Rut ile konuşması, kim bilir Rut’un
yüreğinde nasıl bir etki bırakmıştı! İlginçtir
ki, Boaz hemen Rut ile samimi ve kişisel
olarak konuşuyor. ADinle kızım!“ diyor.
Burada Boaz’ın Rut’tan daha yaşlı
olduğunu görüyoruz. Rut belki de çok
güzel ve çekici olduğu için, oldukça genç
görünüyordu. Boaz böyle hitap etmekle
Rut’a söyleyeceğini Rut pür dikkatle
dinlemesini istiyordu. Artık onun herhangi
bir tarlaya gitmesini kesinlikle istemiyordu.
Bundan sonra onun her şeyi ile Boaz
ilgilenmek istiyordu. Boaz onu artık
kesinlikle bırakmayacaktır. Daha önce de
belirttiğim gibi, Boaz, İsa Mesih’i, Rut da
imanlıları - özellikle de yeni imanlıları
simgelediğini düşünüyorum. Çünkü bizler
de Rab’be geldiğimizde, O bizi kabul eder
ve ondan sonra da asla imanlıyı
bırakmaz. Bu nedenle Mesih’te olanların
kurtuluş yüzde yüz kesindir.
SALI
Dienstag
9
AĞUSTOS
August
Gözün orakçıların biçtiği tarlada
olsun! Onların ardınca yürü; sana
ilişmesinler diye adamlarıma buyruk
verdim. Susadığın zaman
adamlarımın kuyudan çektikleri
sudan iç.
Rut 2: 9
Richte deine Augen auf das Feld, wo
man schneidet, und geh hinter den
Sammlerinnen her! Habe ich nicht
den Knechten befohlen, dich nicht
anzutasten? Und hast du Durst, dann
geh zu den Gefäßen und trink von
dem, was die Knechte schöpfen.
Rut 2, 9
Boaz’ın kendisiyle böylesine direkt
konuşması, ona güvence vermesi,
sanıyorum ki, Rut’un gözlerinden yaşların
akmasına neden oldu. Eğer bu sahne
benim de gözlerimin dolmasına neden
olduysa, Rut’u da ağlatmıştır, ama bu göz
yaşları sevinç göz yaşlarıydı.
Bu bana iman eden bir imanlının gücünü
aşan bir yükün ona yüklenmeyeceğini
gösteriyor. Gelen sorunlar, imanlının
imanda büyümesini sağlamaktadır.
Boaz Rut’a bir şey daha diyor: „Gözün
orakçıların biçtiği tarlada olsun!“ Peki
bizler günlük yaşamda gözlerimizi nereye
yöneltiyoruz? Bu dünyanın geçici işlerine
mi? Ya da kendi çıkarlarımıza mı? Yoksa
Rab’bin bize vermek istediklerine mi? Elçi
Pavlus şöyle diyor bizlere: „Yüreklerinizin
gözleri ışığa kavuşsun. Böylece O’nun
çağrısında beliren umudun niteliğini,
kutsal yaşamlılardaki yüce mirasının
zenginliğini kavrayasınız“ (Ef.1:18).
ÇARŞAMBA
Mittwoch
10
AĞUSTOS
August
Gözün orakçıların biçtiği tarlada
olsun! Onların ardınca yürü; sana
ilişmesinler diye adamlarıma buyruk
verdim. Susadığın zaman
adamlarımın kuyudan çektikleri
sudan iç.
Rut 2: 9
Richte deine Augen auf das Feld, wo
man schneidet, und geh hinter den
Sammlerinnen her! Habe ich nicht
den Knechten befohlen, dich nicht
anzutasten? Und hast du Durst, dann
geh zu den Gefäßen und trink von
dem, was die Knechte schöpfen.
Rut 2, 9
Okuduğumuz ayette geçen su, Tanrı
Sözü’nü simgelemektedir. Tanrı‘nın Sözü
insanın yüreğindeki susuzluğu giderebilir.
Bir insan Tanrı Sözü’nü duyarak, o Söz’de
belirtilen İyi Haber’e iman ederek kurtulur,
yani günahlarına bağış bulur. Yine imanlı
Tanrı‘nın Sözü aracılığıyla gelişir, büyür.
Nitekim Elçi Pavlus şöyle der Tanrı
Sözü’ne ilişkin: ATüm Kutsal Yazı Tanrı
esinlemesidir. Gerçeği öğretmeye, yüreği
eleştirmeye, yaşamı düzeltmeye ve
doğruluk yolunda eğitmeye yarar. Öyle ki
Tanrı adamı yetkin olsun ve her iyi iş için
donatılsın“ (ı Tim.3:16S17).
Bu nedenle bir imanlı Tanrı Sözü’nü
sürekli olarak okumalı ve çalışmalıdır.
Kutsal Kitabı okudukça yaşamlarımızda
Tanrı‘yı hoşnut etmeyen noktaları daha iyi
fark ederiz. Sadece fark etmekle kalmaz,
onları nasıl düzeltebileceğimizi de bize
açıklar.
PERŞEMBE
Donnerstag
11
AĞUSTOS
August
Rut eğilip yüzüstü yere kapandı.
Boaz’a, “Bir yabancı olduğum
halde neden gözünde lütuf
buldum da beni sayıyorsun?“
dedi.
Rut 2: 10
Rut fiel auf ihr Angesicht und
neigte sich zur Erde nieder.
AWarum habe ich Gnade in deinen
Augen gefunden, dass du mich
beachtest, obwohl ich doch eine
Fremde bin?“ fragte sie Boas.
Rut 2, 10
Rut’a Boaz’ın söyledikleri gerçekten de
büyük bir lütuftu. Yabancı bir insana, Boaz
sahip çıkıyor; ona, bundan sonra benim
tarlamda, benim korumamda kalarak başak
topla, diyor. Benim soframda otur, benim
yediğim ekmekten ye, içtiğim sudan iç! Rut
bu kayra dolu sözleri duyduğu zaman acaba
ne düşündü! Acaba hayretler içerisinde mi
kaldı? O anda onun aklından geçenleri tam
olarak anlamayabiliriz, ama eminim ki
yüreğinde büyük bir mutluluk hissi vardı.
Şimdi nasıl hareket etmeliydi? Bu güdüyle
nasıl bir iman adımı atacaktı?
Rut, gördüğü bu inayet karşısında yüz üstü
yere kapandı! Bu yine Rut’un o harika
karakterini, imanını göstermektedir. Asla
şımarmaz, haddini bilir ve gönül borcuyla
kendisine kurtuluş elini uzatana hayran kalır.
Bu bizim için de harika bir resimdir. Rab
bizlere hiç hakketmediğimiz halde o yüce
inayetini sundu. Peki bizim Rab’be karşı
yüreğimizin tutumu nasıldır? Rab’bi
inayetinden dolayı yüceltiyor muyuz?
CUMA
Freitag
12
AĞUSTOS
August
Neden gözünde lütuf
buldum da beni
sayıyorsun?
Rut 2: 10
Warum habe ich Gnade in
deinen Augen gefunden,
dass du mich beachtest?
Rut 2, 10
die Gnade: inayet, lütuf, kayra
achten, beachten, schätzen: saymak
Moab diyarından Beytlehem’e gelen ve
orada hiçbir hakkı olmayan Rut, birden lütuf
buluyor. Bu nedenle de kendisine böylesine
bir inayet gösteren Boaz’a şaşkınlık
içerisinde, ANeden gözünde lütuf buldum?“
diyor. Yani, hiçbir hakkım yokken, bana
neden bu kadar değer verdin, kendinizden
biri gibi kabul ettin? İşte dostum, bu inayettir.
Tanrı bizlere inayetini karşılıksız olarak
uzatmıştır. Rut kitabında da bu aynı gerçek
anlatılır. Hiç hakketmediği halde Tanrı‘nın
inayeti Rut’un üzerine gelmişti. Rut Tanrı‘nın
lütfunu hakkedecek hiçbir şey yapmadı.
Bizler de yapmadık. Rut gibi Tanrı‘ya biz de
şu soruyu yöneltebiliriz, ANiçin gözünde lütuf
buldum? Nasıl oldu da bana acıdın ve benim
için bir kurtarıcı gönderdin?“ Bizler
gerçekten de Tanrı‘ya cazip, hoş,
görünmüyoruz. Tanrı‘nın aradığı niteliklere
sahip değiliz. Ama bütün bunlara rağmen
Tanrı bizi seviyor. O’nun bizi olduğumuz gibi
sevmesi en büyük gerçeklerden biridir. O,
bize olan sevgisini açıkça gösterdi. ABiz
daha günahlıyken, Mesih bizim yerimize
öldü.“
CUMARTESİ
Samstag
13
AĞUSTOS
August
Rut eğilip yüzüstü yere kapandı.
Boaz’a, “Bir yabancı olduğum
halde neden gözünde lütuf
buldum da beni sayıyorsun?“
dedi.
Rut 2: 10
Rut fiel auf ihr Angesicht und
neigte sich zur Erde nieder.
AWarum habe ich Gnade in deinen
Augen gefunden, dass du mich
beachtest, obwohl ich doch eine
Fremde bin?“ fragte sie Boas.
Rut 2, 10
Rut Beytlehem’e geldiğinde hiç beklemediği
bir şekilde sevgiyle karşılandı. Bir yabancı
olarak hiçbir hakkı yoktu, ama gördüğü sevgi
ve ilgi onu hayran bıraktı. Bu bir inayetti!
Bugün de inayete kavuşan insan inayeti
sunan Tanrı‘ya hayran kalır. Çünkü insan da
hiçbir şekilde hakketmediği halde neden
inayete kavuştuğunu merak eder. Ama yine
de yüreğinde büyük bir sevinç duyar.
İnayette gurura asla yer yoktur, çünkü inayeti
kimse hakketmedi. İnayet Tanrı‘nın
karşılıksız olarak bizlere sunduğu iyiliğidir.
İnayet aynı zamanda insanın yüreğini
değiştiriyor. Rut’a sunulan inayet karşısında
O yüzüstü yere kapandı. Bir insan inayete
kavuştuğunda Tanrı‘ya şükretmeye başlar.
İnayet yeni bir ilişkinin başlamasına zemin
hazırlar. Bu inayetle Boaz ile Rut arasında
bir ilişki başlamış oldu.
Günahlı olduğumuz halde, Tanrı‘nın
gözünde inayet bularak bağışlanmamız,
bizim de yüreğimizde bir hayranlık uyandırır
ve Rab’be olan güvenimiz gelişmeye başlar.
PAZAR
Sonntag
14
AĞUSTOS
August
Anneni babanı, doğduğun
ülkeyi bıraktın; önceden hiç
tanımadığın bir halkın arasına
geldin.
Rut 2: 11
... dass du deinen Vater und
deine Mutter und das Land
deiner Verwandtschaft
verlassen hast und zu einem
Volk gegangen bist, das du
früher nicht kanntest.
Rut 2, 11
Rut’un yaptığı fedakarlığı Beytlehem
kentinde herkes biliyordu. Varlıklı birisi olan
Boaz’a da her şey anlatılmıştı. Bir gün Rut’u
kendi tarlasında çalışırken gören Boaz, ona
olan hayranlığını gizlemeden şöyle dedi:
AKocanın ölümünden sonra kaynanan için
yaptığın her şey bana bir bir anlatıldı. Anneni
babanı, doğduğun ülkeyi bıraktın; önceden
hiç tanımadığın bir halkın arasına geldin!“
Böyle bir insana bugün de hayranlık
duymamak elde değil. Rut, kaynanasına,
senin halkın benim halkım, senin Tanrın
benim Tanrım olacak, demişti. Ben seni asla
yalnız bırakmayacağım. Çünkü sen eşini,
çocuklarını kaybettin. Ben senin gelininim,
beni de kaybetmene izin vermeyeceğim,
diyor aslında.
Günümüzdeki gelin kaynana ilişkisinin ne
kadar bozuk olduğunu biliyoruz. Gelin
kaynanayı, kaynana da gelini istemez. Ama
Rut ve kaynanası Naomi sizlere bir örnek
olsun! Onların fedakarlıkları, birbirlerine olan
sevgileri, büyük bereket getirdi.
PAZARTESİ
Montag
15
AĞUSTOS
August
Boaz Rut’a cevap verip dedi:
AKaynanana yaptığın her şey bana
bildirildi. Babanı ananı ve doğduğun
ülkeyi bıraktın ve önceden hiç
tanımadığın bir halk arasına geldin.“
Rut 2: 11
Boas antwortete Rut: AMir wurde
alles mitgeteilt, was du an deiner
Schwiegermutter getan hast. Du hast
deinen Vater, deine Mutter und das
Land deiner Geburt verlassen und
bist zu einem Volk gekommen, das du
nicht gekannt hattest.
Rut 2, 11
Boaz Rut’a ilişkin duymuştu ve Rut’la ilgili
söylenenler oldukça iyi şeylerdi. Hemen
hemen
her
yerde
olduğu
gibi
Beytlehem’de de dedikodular yapılıyordu.
Kasabalılar kuşkusuz bu Moablı kadınla
ilgili olarak da dedikodu yapıyorlardı, ama
ilginçtir ki, onunla ilgili olarak iyi şeyler
söylüyorlardı.
Evet,
Rut’a
hayran
kalmışlardı. ABu yabancı kadın ülkemize
geldi geleli kaynanasına sadık bir hayat
yaşıyor. Erkeklere çalım atıp kötü şeyler
yapmaktan çok uzak ve mükemmel bir
kimse.“
Rut’un hayatı örnek bir hayattı. Onun
imanı ve sadakati örnekti. Herkes ona
ilişkin iyi şeyler diyordu. Rut’un ne tür
sıkıntılara katlandığını anlayan Boaz,
bakın Rut’a ne diyor: ARab işinin
karşılığını ödesin ve kanatları altına
sığınmak için geldiğin Tanrımız Rab
tarafından ücretin dolu olsun“ (Rut 2: 12).
SALI
Dienstag
16
AĞUSTOS
August
Boaz Rut’a cevap verip dedi:
AKaynanana yaptığın her şey bana
bildirildi. Babanı ananı ve doğduğun
ülkeyi bıraktın ve önceden hiç
tanımadığın bir halk arasına geldin.“
Rut 2: 11
Boas antwortete Rut: AMir wurde
alles mitgeteilt, was du an deiner
Schwiegermutter getan hast. Du hast
deinen Vater, deine Mutter und das
Land deiner Geburt verlassen und
bist zu einem Volk gekommen, das du
nicht gekannt hattest.
Rut 2, 11
Boaz, Rut’un kendi tarlasında neler
yaptığından söz etmez. Onun işinden,
çalışkanlığından da söz etmez. Ama Boaz
Rut’un verdiği o karardan söz ediyor. Önce
Rut putperest olan kendi ülkesini terk ediyor.
Sonra kaynanası Naomi’yi terk etmediğini,
ona hizmette devam ettiğini belirtiyor. Daha
da önemlisi Boaz Rut’un büyük bir iman
adımı attığını söylüyor, tıpkı iman babası
olan İbrahim gibi. İbrahim, imanla Tanrı
buyruğuna uydu ve nereye gittiğini bilmeden
ülkesinden ayrıldı. İman sayesinde bir
yabancı olarak vaat edilen ülkeye yerleşti“
(İbr.11:8S9). Rut karar verip bilmediği bir
diyarın yolunu tuttuğunda, hiç kuşku yok ki,
imanla hareket etti.
İşte Boaz da tam bunlardan söz ediyor.
Tanrı dış görünüşe bakmaz, Rab insanı
güdüleyen yüreğe bakar. Rab bize
baktığında, bizde sevginin, fedakarlığın ve
imanın olup olmadığına bakar. Bizi
güdüleyen bu erdemlerse, bu değerlidir ve
sonunda bereket getirir.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
17
AĞUSTOS
August
Rab yaptıklarının karşılığını versin
ve kanatları altına sığınmak için
geldiğin İsrail’in Tanrısı Rab
tarafından ücretin dolu olsun.
Rut 2: 12
Der Herr vergelte dir dein Tun,
und dein Lohn möge ein voller
sein von dem Herrn, dem Gott
Israels, zu dem du gekommen
bist, um unter seinen Flügeln
Zuflucht zu suchen.
Rut 2, 12
Egemen Tanrı, Rut’un bağlılığını, iyi
yürekliliğini ödüllendiriyordu. Rut, ölen
kocası Mahlon’un eşi olduğu günden bu
yana, yaşayan diri Tanrı‘yı sevmiş, O’na
yaşamını vermiş ve Tanrı‘ya yaraşan,
O’nu hoşnut eden bir yaşam sürdürmeyi
benimsemişti. Zorluklar, sıkıntılar geldiği
zaman kolay yolu seçmedi. Hiç kuşku yok
ki, Rut, “Tamam, bu başıma gelen üzücü
olayları, felaketi anlamıyorum, ama ben
yine de Tanrı‘ya güveneceğim“ diye
düşündü kerelerce. İmanı şimdi karşılığını
almaktaydı.
Boaz da Rut’a şöyle dedi: AAnanı babanı
bıraktın ve önceden hiç tanımadığın bir
halkın arasına geldin. Rab yaptıklarının
karşılığını versin. Kanatları altına sığınmak
için geldiğin diri Tanrı Rab tarafından kutlu
olasın!“
Dostum, sen de Tanrı‘nın kanatları altına
sığınmak istemez misin?
PERŞEMBE
Donnerstag
18
AĞUSTOS
August
Rab yaptıklarının karşılığını versin
ve kanatları altına sığınmak için
geldiğin İsrail’in Tanrısı Rab
tarafından ücretin dolu olsun.
Rut 2: 12
Der Herr vergelte dir dein Tun,
und dein Lohn möge ein voller
sein von dem Herrn, dem Gott
Israels, zu dem du gekommen
bist, um unter seinen Flügeln
Zuflucht zu suchen.
Rut 2, 12
Rut, Rab’be güvenen sadık bir kişi olduğu
için Beytlehem’e gelmişti. Kendi ülkesini
terk edip bu köklü kararı almasının nedeni
buydu. Putperestliği bırakıp yaşayan ve
gerçek Tanrı‘ya yönelen Rut, Tanrı‘ya olan
güveni ve imanıyla yola çıkmıştı. Ve şimdi
artık Tanrı‘nın bir çocuğuydu.
Boaz Rut’a şöyle dedi: ABu kararından
dolayı Rab seni ödüllendirsin.“ Elindeki
imkanlarla Boaz’ın kendisi de Rut’u
ödüllendirecek ve onu yoksulluktan ve
düşkünlükten, dul ve yabancı olmaktan
kurtaracaktı..
Rut’un kurtarıcıya ihtiyacı vardı. Senin de
dostum, kurtarıcıya ihtiyacın vardır! Senin
suçunu bilmesine, yüreğinin derinliklerini
görmesine rağmen seni seven ve sana
kurtarıcı olmak isteyen biri vardır: O İsa
Mesih’tir!
CUMA
Freitag
19
AĞUSTOS
August
Rab yaptıklarının karşılığını versin
ve kanatları altına sığınmak için
geldiğin İsrail’in Tanrısı Rab
tarafından ücretin dolu olsun.
Rut 2: 12
Der Herr vergelte dir dein Tun,
und dein Lohn möge ein voller
sein von dem Herrn, dem Gott
Israels, zu dem du gekommen
bist, um unter seinen Flügeln
Zuflucht zu suchen.
Rut 2, 12
Boaz Rut’a, AKanatları altına sığındığın Tanrı“
diyor. Bir kuş yavrularını kanatları altına
aldığında, onları korur ve yavrular güvenlik
içinde olur. Başka açıdan kanat, gücü ve
yetkiyi simgeler Kutsal Kitap’ta. Örneğin,
Davut peygamber şöyle seslenir Tanrı‘ya: AEy
sana sığınanları saldırganlardan sağ eliyle
kurtaran! Koru beni göz bebeği gibi,
kanatlarının gölgesinde gizle“ (Mez.17:8S9).
Aİnayetin ne değerlidir ey Tanrı! Kanatlarının
gölgesine sığınır insanoğlu!“ (Mez.36:7).
ABana acı ey Tanrım! Çünkü sana
sığınıyorum, felaket geçinceye kadar, senin
kanatlarının gölgesine sığınırım“ (Mez.57:1.
ASen bana yardımcı oldun Rab. Kanatlarının
gölgesinde sevincimi dile getiririm“ (Mez.63:7).
ARab seni kanatlarıyla örter, onların altına
sığınırsın“
(Mez.91:4).
Tanrı
Musa
peygambere de şöyle dedi: ASizi nasıl kartal
kanatları üzerinde taşıyarak yanıma getirdim“
(Çıkış 19:4). AYuvasında yavrularını uçmak
için harekete geçiren, onların üzerinde kanat
çırpan bir kartal gibi kanatlarını gerip onları
aldı ve kanatları üzerinde taşıdı (Yasa 3ı:11).
Rut şimdi bu Tanrı‘nın kanatları altına
sığınmıştı. Onun muhtaç olduğu sadece
buydu. Bizim de öyle.
CUMARTESİ
Samstag
20
AĞUSTOS
August
Rut, Asenin gözünde inayet
bulayım, efendim; çünkü beni
teselli ettin“ dedi. AKölelerinden
biri olmadığım halde söylediğin
sözlerle yüreğimi okşadın.“
Rut 2: 13
Rut sagte: ADu bist sehr gütig zu
mir, Herr; denn mit deinen Worten
hast du mich getröstet; obwohl
ich nicht einmal eine deiner
Sklavinnen bin, hast du freundlich
zu meinem Herzen geredet.
Rut 2, 13
Rut’un burada gösterdiği tepki ilginçtir. Hiç
kimseden
herhangi
bir
teselli
beklememişti. Herhangi bir kimsenin
kendisine gelip dostça konuşmasını bile
beklemiyordu. Bunları beklememesinin
nedeni önce kendisinin bir Moablı
olmasıydı, ikinci olarak da Rut’un Boaz’in
adamlarından biri olmamasıydı. Ama
Boaz’ın Rut’u fark etmesinin bir nedeni de,
Rut’un diğer kızlara hiç benzemeyişiydi.
Gelişmelerin ne yönde ilerlediği ilginçtir.
Boaz Rut’u yemeğe davet ediyor.
Düşünebiliyor musunuz? Bundan binlerce
yıl önceki dönemleri, medeniyetten uzak
ve cehalet dönemi olarak düşünmüşüzdür.
Ama öyle değildi. Bir görgü, uygarlık,
gelişmişlik elbette vardı. Bakın, bu olayda
Boaz sabahleyin Rut’la tanışıyor, tanışır
tanışmaz onu öğle yemeğine davet ediyor
ve Rut da onunla aynı gün öğle yemeği
yiyordu.
PAZAR
Sonntag
21
AĞUSTOS
August
Rut, Asenin gözünde inayet
bulayım, efendim; çünkü beni
teselli ettin“ dedi. AKölelerinden
biri olmadığım halde söylediğin
sözlerle yüreğimi okşadın.“
Rut ı: 13
Rut sagte: ADu bist sehr gütig zu
mir, Herr; denn mit deinen Worten
hast du mich getröstet; obwohl
ich nicht einmal eine deiner
Sklavinnen bin, hast du freundlich
zu meinem Herzen geredet.
Rut ı, 13
Boaz’ın Rut’a konuşması, onun yaptıklarını
övmesi Rut’u teselli etse de, Rut
alçakgönüllülüğünü yitirmez. Onun verdiği
yanıt harika bir yanıttı: AEfendim, gözünde
inayet bulayım!“ İnayet, hakkedilmeden
sunulan bir iyiliktir. Rut da bir yabancı olarak
bunun farkında. Kendisine sunulan bu iyilik
karşısında yüreği sevinir.
Bugün de kurtuluş Tanrı‘nın inayeti
aracılığıyla sağlanır, bu inayete kavuşanın
yüreği büyük sevinç bulur.
Rut önemli bir söz daha söylüyor: Asenin
sahip olduğun bu kızlardan biri olmadığım
halde, beni teselli ettin!“
Dostum bugün bizler Tanrı Sözü aracılığıyla
sadece
eleştirilmiyor,
eğitilmiyor,
yaşamlarımız düzeltilmiyor, aynı zamanda
da teselli buluyoruz.
119. Mezmur’da Davut peygamber şöyle der
Tanrı Sözü’ne ilişkin: Acı çektiğimde beni
teselli eden Sözün’dür, çünkü Sözün bana
yaşam verir!“ (50).
PAZARTESİ
Montag
22
AĞUSTOS
August
Boaz yemek vaktinde Rut’a
şöyle dedi: buraya gel,
ekmekten ye ve lokmanı sirkeye
batır. Rut da orakçıların yanında
oturdu.
Rut 2: 14
Und zur Essenszeit sagte Boas
zu ihr: Tritt hierher und iß von
dem Brot und tunke deinen
Bissen in den Essig! Da setzte
sie sich neben die Schnitter.
Rut 2, 14
Rut, Boaz’ın önerisini kabul edip, orakçıların
yanına giderek sofraya oturdu. Bu sofra
olayını, yani çalışan insanın yemek yemek için
sofraya oturmasını bir simge olarak alırsam,
insanların kendilerine zaman ayırmaları
gerektiğini söyleyebilirim. Günümüzde en
büyük sorun stres sorunudur. İnsanlar
kendilerini işe o kadar vermişlerdir ki, doğru
dürüst dinlenemez, hatta ağız tadıyla yemek
bile yiyemezler.
Orakçılık buradaki insanların meslekleriydi.
Onların işlerine ara vermeleri ve biraz
dinlenmeleri gerekliydi. Bu yine bize Rab için
hizmet veren insanları anımsatıyor. Öyle
kardeşler vardır ki, harika bir şekilde Kutsal
Kitap’ı öğretebilir, başkaları iyi müjdecidirler ve
daha birçok alanda yetenekli kardeşler vardır.
Bu insanların da kendileri için zaman
ayırmaları, o sakinliği, dinginliği yakalamaları
gerekir.
Bugün Rab için yapılan her hizmet, birliktelik
içerisinde yapılmalıdır. Eğer Rab ile paydaşlık
yoksa, O’nun tarafından yönlendirme
olmuyorsa, yapılan işi o kimse kendisi için
yapıyor demektir ve bunun bir bereketi de
olmaz.
SALI
Dienstag
23
AĞUSTOS
August
Boaz yemek vaktinde Rut’a
şöyle dedi: buraya gel,
ekmekten ye ve lokmanı sirkeye
batır. Rut da orakçıların yanında
oturdu.
Rut 2: 14
Und zur Essenszeit sagte Boas
zu ihr: Tritt hierher und iß von
dem Brot und tunke deinen
Bissen in den Essig! Da setzte
sie sich neben die Schnitter.
Rut 2, 14
Burada Rut’a Aekmekten ye ve sirkeye
batır!“ diyor. Yeni çeviride sirke yerine
pekmez diyor, ama orijinal metinde sirke
geçiyor. Sirkeli içecek o dönemlerde özel
bir içecekti yemek sırasında. Kavrulmuş
arpa ya da buğday temel yiyecekti.
Binlerce yıldır sirke bilinmekte ve
kullanılmaktadır. Bugün sirkenin - özellikle
de elma sirkesinin ne kadar yararlı
olduğunu herkes biliyor.
Sirkeyi bir simge olarak kullanırsam, sirke
İsa Mesih’in o acı elemlerini resmeder.
İnsan olan İsa’yı elemlerden ayırmak
mümkün değildir. Önce bir hayvan
yemliğinde dünyaya geldi İsa, sonra bir
çarmıhta hayatını verdi. O’nun tüm yaşamı
acılarla geçti. O’na boşuna Aelemlerin
adamı“
denmemiştir.
İsa’yı
düşündüğümüzde, o acı çarmıh aklımıza
geliyor. O bir arpa ya da buğday tanesi
gibi ateşte kavruldu. Şimdi kendisine iman
eden herkes için cennette bir yer vardır.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
24
AĞUSTOS
August
Boaz yemek vaktinde Rut’a şöyle
dedi: buraya gel, ekmekten ye ve
lokmanı sirkeye batır. Rut da
orakçıların yanında oturdu. Boaz ona
kavrulmuş başak verdi ve Rut onu
yedi...
Rut 2: 14
Und zur Essenszeit sagte Boas zu ihr:
Tritt hierher und iß von dem Brot und
tunke deinen Bissen in den Essig! Da
setzte sie sich neben die Schnitter, er
aber reichte ihr geröstete Körner...
Rut 2, 14
Rut’un kendisine verilen başaktan yemesi,
ona hiç kuşku yok ki güç verdi. Kim bilir ne
zamandan beri doğru dürüst bir şey
yememişti. Ama şimdi kavrulmuş
başakları afiyetle yiyordu.
Yeremya Peygamber şöyle der Tanrı
Sözü’ne ilişkin: AEy RAB... Sözlerin
bulundu ve onları yedim. Sözlerin bana
neşe, yüreğime sevinç oldu. Çünkü senin
adınla çağrılıyorum ey orduların RAB’bi“
(Yer.15:16).
İnsanın ruhuna, yüreğine güç ve sevinç
verecek olan Tanrı Sözü’dür. Her gün
Tanrı Sözü’yle beslendiğimizde, ruhsal
alanda büyüyecek, imanda gelişecek ve
yüreğimiz o dinginliği bulacak ve
hayatımızda sevinç olacaktır.
Şunu
kesinlikle
söyleyebilirim
ki,
imanlıların sevinçlerinin olmaması, imanda
büyümemelerinin nedeni yeterince Tanrı
Sözü’yle beslenmemeleridir.
PERŞEMBE
Donnerstag
25
AĞUSTOS
August
Rut akşama kadar başak
devşirdi ve devşirdiğini dövdü
ve bir sepet dolusu kadar arpa
oldu.
Rut 2: 17
Rut las bis zum Abend Ähren
auf und schlug aus, was sie
aufgelesen hatte, und es wurde
etwa ein Korb voller Gerste.
Rut 2, 17
die Ähre: başak
Bir sepet dolusu arpa toplamıştı Rut. O
günlerde bir sepet dolusu buğday veya
arpa epey para ederdi. Özellikle bu kadın
için çok büyük bir şeydi. Rut topladıklarını
yüklenip şehre, eve geldi ve kaynanası
için sakladığı yiyeceği çıkarıp ona verdi.
Rut bu kadar çok arpa toplayıp Naomi’ye
getirdiği zaman Naomi çok şaşırdı.
Merakla Rut’a, ABugün neredeydin? diye
sordu. Aslında şöyle diyordu: Bugün sana
biri uygun olmayan bir teklifte mi bulundu
yoksa? Rut kaynanası Naomi’ye tüm olup
bitenleri, tarlasında çalıştığı adamın Boaz
adında biri olduğunu anlattı. O ana kadar
Rut Boaz’ın kim olduğunu gerçek anlamda
bilmiyordu, ama Naomi biliyordu. Her
şeyin Tanrı‘nın denetiminde olduğunu
görmesi kuşkusuz Naomi’yi çok sevindirdi.
CUMA
Freitag
26
AĞUSTOS
August
(Rut tarladan topladıklarını)
yüklenip kente döndü.
Devşirdiklerini gören kaynanasına
ayrıca, tarlada doyduktan sonra
artırdığı başakları da çıkarıp verdi.
Rut 2: 18
Und sie hob es auf und kam in die
Stadt, und ihre Schwiegermutter
sah, was sie aufgelesen hatte.
Und sie zog heraus, was sie
übriggelassen, nachdem sie sich
gesättigt hatte, und gab es ihr.
Rut 2, 18
Rut akşama kadar tarlada kaldı, başak
devşirdi, sonra onları dövdü, sırtlayıp kente
döndü. Daha önce tarlada yediği yiyeceklerden
kaynanası
için
sakladığı
yiyecekleri
kaynanasına verdi. Rut’un sadakatini,
sevgisini, anlayışını görüyor musunuz? Daha
önce de belirttiğim gibi, Boaz İsa Mesih’i, Rut
da Rab’be gelen imanlıları simgelemektedir.
İmanlılar olarak Rut’u örnek almalıyız. Rut gibi,
sadık, sevgi dolu, ince düşünceli ve
kardeşlerimizi düşünenler olmalıyız.
Ben Mesih imanlısıyım demek, sadece sözde
olan bir imandır. Eğer imanın hayatında
görülüyorsa, o zaman bu değerlidir. Yani ben
imanlıyım diyorsan, en başta dürüst olacaksın.
Devletin koyduğu kurallara uyacaksın.
Söylediğin söz ile hayatın birbirine uyacak.
İnsanlar ancak senin hayatına bakarak senin
inancına ilişkin düşünebilirler. İmanlıyım
diyorsan ve hayatın buna uymuyorsa, iman
sözünü de kullanma. Rut imanını sözleriyle,
kararlarıyla ve yaşamıyla ortaya koydu.
CUMARTESİ
Samstag
27
AĞUSTOS
August
Naomi gelinine, AO adam
(Boaz) akrabamızdan, yakın
akrabamızdan biridir“ dedi.
Rut 2: ı0
Naomi sagte zu ihrer
Schwiegertochter: AJener
Mann (Boas) ist von unseren
Verwandten, einer von
unseren nahen Verwandten.“
Rut 2, ı0
nahe: yakın
Burada Rut’un öyküsünde, Ayakın akraba“
sözcüğü üzerinde vurgu vardır. Yakın
akraba, dullar ilişkisinde fakir düşen, her
şeyini yitiren akrabasını kurtaran kimsedir.
Akrabasını kurtaran bu Ayakın akraba“,
Kurtarıcımız Rab İsa Mesih’i çok güzel bir
şekilde resimliyor. Bizi kurtaran Ayakın
akrabamız“, kurtarıcımız İsa Mesih’tir.
Kurtulan kişi, bundan böyle kurtarıcısına
bağlı, ama bütünüyle özgür bir şekilde
yaşar. İsa Mesih sadece bireyleri değil,
tüm insanları kurtarmak için ölmüştür.
Sizler ve ben yıkıma giden bir dünyada
yaşıyoruz. Bu süreç sona erdikten sonra,
Tanrı yeni bir yer ve yeni bir gök
yaratacak. Rab bizi yıkıma giden bu
dünyadan kurtaracak, hiçbir zaman yok
olmayacak yeni bir dünyada, kendi
cennetinde yaşatacaktır.
PAZAR
Sonntag
28
AĞUSTOS
August
Naomi gelinine, AO adam
(Boaz) akrabamızdan, yakın
akrabamızdan biridir“ dedi.
Rut 2: 20
Naomi sagte zu ihrer
Schwiegertochter: AJener
Mann (Boas) ist von unseren
Verwandten, einer von
unseren nahen Verwandten.“
Rut 2, 20
der Verwandte: akraba
Rut kitabı kurtuluşun sevgi yönünü ele
alıyor. Burada yakın akrabalık görevini
yerine
getirebilecek
bir
kurtarıcı
duruyordu, ama onun bu işi üstlenme
zorunluluğu yoktu. Böyle bir şey yapmaya
mecbur değildi. Gerçekten de Boaz’dan
daha yakın başka bir akrabası vardı, ama
bu kişi elinde bu fırsatı olduğu halde bu
fırsattan yararlanmak istemedi. Rut’u
umursamazlıktan geldi; ama Boaz Rut’u
seviyordu, hem de derin bir sevgiyle. İşte
önemli ve fark yaratan nokta burasıdır.
Tanrı da bizi kurtarmak zorunda,
mecburiyetinde değildi. Bizler her birimiz
kayıp günahlılardık. Eğer Tanrı bizi
kurtarmasaydı bile, O halen adil ve kutsal
bir Tanrı olarak kalacaktı. Ama Tanrı bizi
sevdi, hem de eşsiz, sonsuz bir sevgiyle
sevdi! Dostum, buna sen de dahilsin.
PAZARTESİ
Montag
29
AĞUSTOS
August
Rut’un kaynanası Naomi ona
dedi: AKızım, sana iyilik olsun
diye rahat edeceğin bir yer
aramayayım mı?“
Rut 3: 1
Ruts Schwiegermutter Naomi
sagte zu ihr: AMeine Tochter,
sollte ich dir nicht einen
Ruheort suchen, damit es dir
gut geht?“
Rut 3, 1
Tüm arpa ve buğday biçimi zamanı
Naomi,
büyük
olasılıkla
evinin
penceresinde her akşam üstü, Rut ve
Boaz’ın Beytlehem’e gelişlerini seyretmişti.
Yaklaşık altı yedi haftadır bu böyleydi.
Artık tarlalardan arpaları, buğdayı toplayıp
kaldırmışlardı. Naomi, Rut’un iffetli bir
kadın
olup
Boaz’a
evlilik teklifi
götürmediğini fark etmişti. Öte yandan
Boaz’ın Rut’u sevdiği ortadaydı. Bu
nedenle Naomi Rut’a kendisi için rahat
edeceği bir yer arayıp aramayacağını
sorar. Burada sözü edilen Arahat“ evlilik
demektir. Aslında Rut’a, ASeni evereyim
mi, kızım?“ diye soruyordu. Gelini Rut’u
gerçekten seven Naomi’nin tüm amacı ve
isteği, Rut’a rahat edeceği, mutlu olacağı
bir yer hazırlamaktı. Şimdi bunun mümkün
olduğunu görüyor, buna çok seviniyor ve
hemen devreye girip Rut için rahat
edeceği bir yer arayacağını söylüyordu.
SALI
Dienstag
30
AĞUSTOS
August
Hizmetçileriyle birlikte
bulunduğun Boaz bizim
akrabamızdan değil mi?
Rut 3: 2
Ist Boas, bei dessen
Mägden du dich
aufgehalten hast, nicht
von unseren
Verwandten?
Rut 3, 2
der Knecht, die Magd: hizmetçi
Yakın akrabalık görevi, zor bir duruma
düşen birine, en yakın akrabanın el
uzatması, onu kurtarmaya çalışması
olayıdır. Yakın akrabalık görevinin yerine
getiriliş olayı, Rabbimiz İsa Mesih’in bizim
için yaptıklarını çok anlamlı bir şekilde
resimlemektedir. Rut’un hikayesi bizim
kurtuluşumuzun bir görüntüsü, bir
resmidir. Bizim kurtarıcımız olan İsa Mesih
de, bizi kurtarmak için gönüllü olarak
benzer bir girişimde bulunmuş, bizi
kendisine satın almıştır. Hiçbir zorunluluğu
olmamasına rağmen yeryüzüne geldi ve
bizleri satın alabilmek, kurtarabilmek için
kendi canını verdi. Bu da Rabbin bizlere
olan sevgisinin harika göstergesidir. İşte
dostum, sen de böyle bir sevgiyle
sevilmektesin. Rab İsa Mesih, senin de
yakın akraban olmak, seni günahın
çıkmazından kurtarmak istiyor.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
31
AĞUSTOS
August
Hizmetçileriyle birlikte
bulunduğun Boaz bizim
akrabamızdan değil mi? Bak
şimdi, bu akşam Boaz harman
yerinde arpa savuracak.
Rut 3: 2
Ist Boas, bei dessen Mägden du
dich aufgehalten hast, nicht von
unseren Verwandten? Sieh,
heute abend wird er auf der
Tenne Gerste worfeln.
Rut 3, 2
Naomi Rut’a burada açıkça şunu diyordu:
ABoaz adındaki bu adam bizim yakın
akrabamızdır. Onunla evlenmeye, onu
istemeye hakkın vardır. Yıkan, kokular
sürün, giyinip harman yerine git; ama
adam yiyip içmeği bitirinceye kadar
kendini ondan sakla“ (Rut 3: 3).
Naomi burada Rut’a yapması gereken
dört şey söylemişti. Öyle zannediyorum ki,
Rut’un Boaz’a gidişiyle, günahlı bir
kimsenin Rab İsa’ya gidişi arasında çok
büyük benzerlikler bulunmaktadır. Bunlar
her günahlının kesinlikle atması gereken
dört adımdır. Birincisi şudur: Bakın, eğer
sizler ve ben Rab İsa Mesih’e gelip
kurtulacaksak, o halde, Adoğrulukla
yaptığımız işlerden dolayı değil, Rab’bin
kendi merhametiyle“ olacak“ (Titus 3: 5).
PERŞEMBE
Donnerstag
1
EYLÜL
September
Yıkan, kokular sürün, giyinip
harman yerine git; ama adam
yemeyi içmeği bitirinceye kadar
orada olduğunu belli etme.
Rut 3: 3
Wasch und salbe dich, zieh
deine Kleider an und geh zur
Tenne hinab; lass dich von dem
Mann aber nicht bemerken, bis
er fertig gegessen und
getrunken hat.
Rut 3, 3
Naomi’nin Rut’a yapmasını söylediği ikinci
şey, kendisine kokular sürmesiydi. Rut, ilk
kocası öldükten sonra dul kadınlara özgü
bir elbise giyinmiş ve kendisini çekici
yapmak için hiçbir atılımda bulunmamıştı.
Ama şimdi Naomi, Rut’la bir kişinin
ilgilendiğini gördüğünden, Rut’a, ABu
yağdan, parfümden iyice sürün“ diyordu.
Bunu iman hayatımızdaki olaylardan birine
de benzetebiliriz. Bizler, iman edip
yeniden
doğduğumuzda
Tanrı‘nın
çocukları oluyoruz ve iman hayatımıza
yeni doğan bir bebek benzerliğinde
başlıyoruz. Kutsal Kitap imanlının Kutsal
Ruh
tarafından
meshedildiğinden,
yağlandığından söz eder. Eğer imanlı
biriysen, Kutsal Ruh’un meshi senin de
üzerindedir.
CUMA
Freitag
2
EYLÜL
September
Yıkan, kokular sürün, giyinip
harman yerine git; ama adam
yemeyi içmeği bitirinceye kadar
orada olduğunu belli etme.
Rut 3: 3
Wasch und salbe dich, zieh
deine Kleider an und geh zur
Tenne hinab; lass dich von dem
Mann aber nicht bemerken, bis
er fertig gegessen und
getrunken hat.
Rut 3, 3
sich waschen: yıkanmak
Rut’un yapacağı üçüncü şey, esvabını
giymekti. Ama nasıl bir giysi olacaktı bu?
Zaten dullara özgü basit bir elbise
giyinmekteydi. Belki Naomi Rut’a bir
bayram elbisesi ya da genç kız elbisesi
giymesini söylüyordu. Dulların giydiği
elbiseyi üzerinden çıkarmalı, bir daha
giymemeliydi. Artık yeni bir hayatı ve
evliliği düşündüğünden Rut güzel bir
elbise
giyinmeli,
çekici,
temiz
görünmeliydi.
Bu, imanlının atacağı üçüncü adımdır.
Bizler günahlarımızdan dönüp İsa Mesih’e
Rab ve kurtarıcımız olarak iman ettiğimiz
zaman, Mesih bizim doğruluğumuz
olmaktadır. Bu doğruluk giysisini giyen bir
günahlıyı Tanrı, Mesih’in doğruluğu
altında görerek onu suçsuz ve günahsız
saymaktadır (Romalılar 3: ıı). İşte, bugün
bizim iman yoluyla sahip olduğumuz
doğruluk giysimiz budur.
CUMARTESİ
Samstag
3
EYLÜL
September
Adam yatıp uyuduğunda, nerede
yattığını öğren; sonra gidip onun
ayaklarının üzerindeki örtüyü
kaldır ve oracıkta yat. Ne yapman
gerektiğini o sana söyler.
Rut 3: 4
Wenn der Mann sich zum Schlafen
hingelegt hat, merke dir die Stelle;
dann geh, hebe die Decke zu
seinen Füßen auf und lege dich
dort hin. Er wird dir sagen, was du
tun sollst.
Rut 3, 4
Dördüncü olarak, Naomi gelini Rut’a,
AHarman yerine git, Boaz’dan, yakın
akrabalık görevini yapmasını iste“ dedi. Bu
nokta her bir insan için önemli bir noktadır.
Bu, her günahlı insanın atması gereken
bir adımdır. İsa’ya gidip kurtuluşu istemek.
Şimdi size sormak istiyorum: ASiz İsa
Mesih’e gidip O’na size kurtarıcı olması
için yalvardınız mı?“ Sevgili dostum, bunu
yapmak zorundasınız. Günahlarınızdan
temizlenmek, Tanrı‘yla barışmak ve
yaşama yeniden başlamak istiyorsanız,
İsa Mesih’e Rab ve kurtarıcınız olarak
iman etmeniz gerekecektir. Bu aktif,
harekete geçen bir iman olmalıdır. Sadece
lafta, Aİman ediyorum“ demeniz yeterli
olmayacaktır. Yürekten iman ve tövbe sizi
kurtuluşa kavuşturacak.
PAZAR
Sonntag
4
EYLÜL
September
Rut, harman yerine
giderek kaynanasının her
dediğini yaptı.
Rut 3: 6
Rut ging zur Tenne und
tat alles, was ihre
Schwiegermutter gesagt
hatte.
Rut 3, 6
die Schwiegermutter: kaynana
Burada Naomi’nin Rut’tan yapmasını
istediği şeylerde garipsenecek bir şey
yoktur. Rut’un Boaz’ın yanına gidip
ayaklarının dibine yatması bir ahlaksızlık
olmuş olsaydı, Naomi bunu ona asla
söylemezdi. Naomi’nin gelini Rut’a
söylediklerini Rut aynen uyguladı. Çünkü
orada adet böyleydi. Boaz gece yarısı
ayakları dibinde birinin yattığını fark etti.
ASen kimsin?“ diye sordu. Rut, ABen
cariyen Rut’um, cariyenin üzerine eteğini
ört, çünkü sen yakın akrabadansın“ dedi.
Rut, Boaz’a, ABen senin yakın akrabalık
görevini yapmanı, beni yasal çıkmazımdan
kurtaracak kişi olmanı istiyorum, buraya
da bunu söylemeye geldim“ diyordu.
İşte dostum, püf nokta budur: AÜzerime
eteğini ört, beni korumana al!“ Boaz başta
biraz şaşırdıysa da, hiç kuşku yok ki, daha
sonra çok sevindi.
PAZARTESİ
Montag
5
EYLÜL
September
Boaz, ARAB seni kutsasın, kızım“
dedi. ABu son iyiliğin, ilkinden de
büyük. Çünkü yoksul olsun,
zengin olsun, gençlerin peşinden
gitmedin.
Rut 3: 10
ADer HERR segne dich, meine
Tochter“ sagte Boas. ADiese
deine letzte Güte ist größer als
deine erste. Denn du bist nicht
den jungen Männern S ob arm
oder reich S nachgelaufen.“
Rut 3, 10
Rut, Boaz’dan kendisini kanatları altına
almasını çok tatlı bir dille, güzel bir yolla
istemişti. Bunun üzerine Boaz, Rut’a,
AKorkma kızım; her istediğini yapacağım.
Bütün kent halkı senin erdemli bir kadın
olduğunu biliyor“ dedi.
Hamdolsun, bizim de bir kurtarıcımız var
ve O’nunla olan ilişkimiz bir sevgi ilişkisi
benzerliğindedir. O bizi çok sevdi ve bizi,
içinde
bulunduğumuz
çıkmazdan
kurtarabilmek için kendisini feda etti. Bizi
seven, bizim için ölen, bugün halen
yaşayan ve sonsuzlukta da yaşayacak
olan bir kurtarıcımızın var olduğunu bilmek
ne güzel, ne büyük bir ayrıcalıktır!
SALI
Dienstag
6
EYLÜL
September
Naomi, AKızım, bu işin ne
olacağını öğreninceye kadar evde
kal“ dedi. AÇünkü Boaz bugün bu
işi bitirmeden rahat edemeyecek.“
Rut 3: 18
Naomi sagte: AMeine Tochter,
bleib zu Hause, bis du erfährst,
was aus dieser Sache wird. Denn
Boas wird nicht ruhen, es sei
denn, er habe diese Sache heute
zu Ende geführt.“
Rut 3, 18
Naomi Rut’a, ASen otur, dinlen ve bekle“
diyordu. Bundan sonra ne yapılacaksa,
hepsini Boaz yapacaktır. Rut’a beklemek
düşüyordu. Kurtarıcılık görevi şimdi
Boaz’ın üzerindeydi ve bunu yerine
getirecekti.
Dostum, senin de bugün güvenebileceğin
bir kurtarıcın var mı? İsa Mesih dünyanın
kurtarıcısıdır. O seni de kurtarmak, özgür
etmek istiyor. Günahlı insanın kurtulması
için ne gerekiyorsa, bunların hepsini O
yerine getirdi. Sen ve ben, hepimiz O’nun
rahatına girmeye davet edildik, çünkü
kurtuluş işi tamamlanmış, hazırlanmıştır.
Bu, İsa’nın çarmıh üzerinde tamamlamış
olduğu
kurtuluştur.
O,
çarmıh
üzerindeyken, ATamam oldu“ demişti
(Yuhanna 19: 30) O, ATamam oldu“ diye
söylediği zaman, senin ve benim
kurtuluşumuzun
tamam
olduğunu
söylüyordu.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
7
EYLÜL
September
Naomi, AKızım, bu işin ne
olacağını öğreninceye kadar evde
kal“ dedi. AÇünkü Boaz bugün bu
işi bitirmeden rahat edemeyecek.“
Rut 3: 18
Naomi sagte: AMeine Tochter,
bleib zu Hause, bis du erfährst,
was aus dieser Sache wird. Denn
Boas wird nicht ruhen, es sei
denn, er habe diese Sache heute
zu Ende geführt.“
Rut 3, 18
İnsanı günahlarından kurtarabilecek kişi İsa
Mesih’tir. Bizler O’nun hazırlayıp sunduğu
kurtuluşa sadece iman yoluyla sahip olabilir,
O’nun huzuruna ancak bu yolla girebiliriz.
O’nun huzuruna, rahatına girmiş olan bir
kimsenin yüreğine sonsuz bir esenlik
gelmektedir. Bu nedenle sevgili kardeşim,
günahlarından kurtulmak için kendi gücüne,
dindarlığına, iyiliklerine, sevaplarına sakın
güvenme. Günahlı bir yürekten ancak kirli
şeyler çıkar; ve herkes günahlıdır. Bizim en
iyi işimiz bile - buna her tür iyilik, sevaplar da
dahildir - Tanrı önünde kirli paçavralar
gibidir. Kurtuluş Tanrı‘dan gelen ve bizlere
kayra aracılığıyla sunulan bir armağandır.
Bu armağanı satın alamayız. Sadece iman
yoluyla kabul edebiliriz. Hepimiz ruhsal
anlamda iflas etmiş kişileriz. Kurtuluşa
kavuşmak istiyorsanız, İsa Mesih’e gelmeniz
gerekecektir. Çünkü bizi kurtarmak için ne
gerektiyse İsa Mesih onu yaptı.
PERŞEMBE
Donnerstag
8
EYLÜL
September
İşte kapıda duruyor ve çalıyorum.
Eğer birisi sesimi işitir ve kapıyı
açarsa, ben içeriye (o kişinin
yaşamına) gireceğim. O benimle ve
ben onunla akşam yemeği yiyeceğiz.
Vahiy 3: 20
Siehe, ich stehe an der Tür und klopfe
an. Wenn jemand meine Stimme hört
und die Tür öffnet, werde ich (in sein
Leben) hinein kommen. Er wird mit
mir, und ich mit ihm Abendbrot
essen.
Offenbarung 3, 20
Rut, Moab ülkesinden çıkıp gelmişti ve
şimdi artık Boaz’ın kalbine ve evine
giriyordu. Bizler de bir zamanlar yabancı,
Tanrı‘dan uzak ve umutsuz olduğumuz
halde, şimdi İsa Mesih’in kanı aracılığıyla
Tanrı‘ya yaklaşmış bulunuyoruz. Bizler
bugün İsa’ya imanla Tanrı‘nın ailesinin
birer üyeleriyiz, O’nun yüreğindeyiz. İleride
de O’nun evinde olacağız, hem de
sonsuza kadar. Bir gün O’nunla yüz yüze,
sonsuza
dek
birlikte
olacağımızı
düşünmek ne yüce bir berekettir!
Daha önce Boaz’ın eli kolu bağlıydı ve
hiçbir şey yapamıyordu, ama Rut ondan
yakın akrabalık görevini yapmasını istediği
zaman Boaz onun kurtarıcısı olacak ve
Rut’u kanatları altına alacaktır. Dostum,
siz de İsa’ya gidip, O’ndan kurtarıcınız
olmasını istemeniz gerekir. Bunu
söylediğiniz an, O sizin kurtarıcınız olacak
ve sizi kanatları altına alacaktır.
CUMA
Freitag
9
EYLÜL
September
İşte kapıda duruyor ve çalıyorum.
Eğer birisi sesimi işitir ve kapıyı
açarsa, ben içeriye (o kişinin
yaşamına) gireceğim. O benimle ve
ben onunla akşam yemeği yiyeceğiz.
Vahiy 3: 20
Siehe, ich stehe an der Tür und klopfe
an. Wenn jemand meine Stimme hört
und die Tür öffnet, werde ich (in sein
Leben) hinein kommen. Er wird mit
mir, und ich mit ihm Abendbrot
essen.
Offenbarung 3, 20
İsa kalbinizin dışında duruyor ve açasınız
diye kapıyı vuruyor. O zor kullanarak
içeriye girmez. Sizin yüreğinizin kapısını
açıp İsa’yı yaşamınıza çağırmanız
gerekmektedir. Tanrı sonsuz yaşam
armağanını size İsa Mesih aracılığıyla
uzatıyor, ama bu armağanı alabilmek için
sizin elinizi uzatıp bu armağana imanla
sarılmanız gerekmektedir.
Boaz,
yakın
akrabalık
görevini
yapabilecek özelliklere sahip birisiydi. Rut
oturup Boaz’ın bu işleri bitirmesini
beklemek durumundaydı. Bu amaçla
Boaz, tüm varlığını ve kişiliğini açıkça
ortaya
koyacaktı.
Bunu
isteyerek
yapıyordu, çünkü Rut’u seviyordu. Rut
kitabında bize verilen en büyük mesaj
kurtuluştur. Kurtuluş, bir aşk hikayesi
gibidir. Tanrı bizi, bize olan sevgisi
nedeniyle kurtarmıştır! Evet, bizi tüm
bağlarımızdan kurtarıp özgür eder Rab,
O’na geldiğimizde.
CUMARTESİ
Samstag
10
EYLÜL
September
Boaz Rut’u kendine eş
olarak aldı.
Rut 4: 13
Boas nahm Rut zur Frau.
Rut 4, 13
Ehemann, Ehefrau: eş
Boaz Rut’u kendine eş olarak aldı. Bunu
isteyerek yaptı; çünkü Rut’u seviyordu.
Böylece Rut’u kurtardı, onu kanatları
altına aldı. Bundan böyle Rut, dul,
kimsesiz, fakir biri değil, tam tersine,
Boaz’ın eşi, onun adına ve tüm varlığına
ortak olan biri konumuna geldi. Rut’un
bundan böyle tarlalara gidip fakirlere,
dullara özgü başak devşirmesine gerek
yoktu. Rut artık tüm o malların sahibiydi.
Onun sadakati, Rab’be bağlılığı, Rab’be
güvenmesi Rut’a böylesine bereket
getirdi. Rab’be itaat etmenin, O’na
güvenmenin ve sadık kalmanın armağanı
budur. İsa Mesih’e iman edenleri de bir
gün Rab eş olarak cennetine alacaktır.
Evet dostum, Boaz burada, kurtarıcı İsa
Mesih’i harika bir şekilde resimler. Bugün
bizim de böylesine yakın bir akrabamız,
kurtarıcımız vardır. O senin de kurtarıcın
olmak istiyor.
PAZAR
Sonntag
11
EYLÜL
September
Boaz Rut’u kendine eş
olarak aldı.
Rut 4: 13
Boas nahm Rut zur Frau.
Rut 4, 13
er nahm: aldı
Beytlehem’in ileri gelenlerinden biri olan
Boaz, Rut’u kendine eş olarak aldı.
Ağırbaşlı, erdemli, imanlı genç bir dul
kadın olan Rut, öz yapısına yaraşan
tanrısayar bir akrabayla; haksever,
iyiliksever, insan sever bir çiftçi olan
Boaz’la evlendi. Yoksul bir yabancı
durumunda onun tarlasında başak
devşirmeye gelen, kaynanasıyla birlikte
kendi karnını doyurmak isteyen, Boaz’ın
saygısını, sevgisini kazanan Moab’lı genç
kadın Rut, Yahudiler arasında çok değerli
bir anne konumuna geldi ve bu gelişim
Tanrı‘dandı.
Bize ulaşan bu tarihsel olayda, kadın
erkek yaşamıyla ilgili her öğe, her özellik
karşımızdadır: Sevgi, iman, kayra, içten
bağlılık, güven, iyilikseverlik, lütuf ve
bunlara benzer başka erdemler.
PAZARTESİ
Montag
1ı
EYLÜL
September
Komşu kadınlar, ANaomi’nin bir
oğlu oldu“ diyerek çocuğa ad
koydular; ona Ovet adını
koydular. Ovet, İşay’ın babası,
İşay da Davut’un babasıdır.
Rut 4: 17
ADer Naomi ist ein Sohn
geboren“ sagten die
Nachbarfrauen und nannten
das Kind Obed. Obed ist der
Vater Isais, Isai ist der Vater
Davids.
Rut 4, 17
Rabbin kutsamasıyla gebe kalan Rut bir
oğul doğurdu. Bu çocuk Naomi’nin
torunuydu. Naomi evlerine gelen bu bebek
nedeniyle ne kadar da mutluydu! Tabii,
gelen bu bebek Boaz ve Rut için de çok
değerliydi.
Naomi’nin komşuları, Naomi’nin bebeğine
AHizmetçi“ ya da ATanrı‘ya tapınan“
anlamına gelen Ovet adını koydular. Bebek
Naomi’ye kan bağıyla bağlı değilse bile,
yasal olarak onun torunuydu. Hiç kuşku yok
ki, Naomi’nin kaybettiği kocası ile iki oğlunun
bıraktığı boşluğu bu çocuk doldurmaya
başladı. Naomi’ye ait bütün mal ve mülk,
Boaz’la Rut’un bu oğluna kalacaktı. Bu
çocuk aynı zamanda Tanrı‘ya inanan ve onu
yücelten biri olacaktı.
Ovet İşay’ın babası, İşay da Davut
Peygamberin babası olduğunu biliyor
muydunuz?
En
büyük
kral
ve
peygamberlerden biri olan Davut’un büyük
babası Ovet’ti.
SALI
Dienstag
13
EYLÜL
September
Ovet, Rut’tan doğan
Boaz’ın oğluydu.
Matta 1: 5
Obed war der Sohn des
Boas, den ihm Rut
gebar.
Matthäus 1, 5
der Sohn: oğul
geboren werden: doğmak
Rut’un yüreği kaynanası Naomi’ye ve
onun soyuna öylesine bağlanmış ve
kenetlenmişti ki, hiçbir engel, hiçbir zorluk
onu kaynanasından ayıramadı. Boaz’la
evlendikten sonra Tanrı onlara Ovet adını
koydukları çok değerli bir evlat verdi.
İncil’de Matta kesimini açıp da birinci
bölümde Kurtarıcı İsa’nın soyağacına
baktığımızda, bunca ad arasında şu
çarpıcı açıklamaya rastlıyoruz:
Boaz, Rut’tan doğan Ovet’in babasıydı.
Ovet İşay’ın babasıydı. İşay kral Davut’un
babasıydı (Matta 1: 5). Bu olaylar zinciri,
yüzyıllar sonrası Meryem’den doğacak
olan İsa’nın dünyamıza geldiği Beytlehem
kasabasında gerçekleşti.
Görüyor musunuz kardeşim, sadakatin,
Rab’be güvenmenin ne kadar bereket
getirdiğini! Sadakat, Rab’be güven bugün
de hayatımıza bereket getirmektedir.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
14
EYLÜL
September
Naomi çocuğu alıp
bağrına bastı, ona dadılık
yaptı.
Rut 4: 16
Naomi nahm das Kind und
drückte es an ihre Brust
und wurde seine Amme.
Rut 4, 16
die Brust: bağır
drücken: basmak
an die Brust drücken: bağrına basmak
Kaynanası Naomi’yi bu kadar çok sevindiren
Rut’un, acıklı bir durumu nasıl sevince
dönüştürdüğünü
görüyoruz.
Naomi
Beytlehem’e döndüğü zaman herkes,
ANaomi bu mudur?“ diye şaşkına dönmüştü.
Ama Rut, Boaz’ın eşi olduktan sonra Ovet
adında bir oğul doğurunca, bu Naomi’yi çok
sevindirdi ve teselli etti. Naomi, yaşamın acı
darbelerini yiyen, yaralı bir kadındı. Kim bilir
kaç kez Rab’be, AYa Rab, niçin bu felaketler
benim başıma geldi?“ diye yakardı. Bir türlü
de başına gelenlere anlam veremiyordu.
AYa gelinim Rut’un ne suçu vardı da, o da
bu felakete uğradı?“ diye düşündü belki de.
Ama şimdi her şeyin Rab’bin elinde
olduğunu görüyor. Özellikle de torunu Ovet,
ona çok çok büyük bir teselli ve sevinç
kaynağı oldu. Herhalde her gün, AEy Rab,
Sen ne yücesin, Senin yolların ne harikadır“
diye Rab’bi övüyordu. Öyle ya, şimdi harika
bir torunu vardır ve bununla çok seviniyor.
Torunu olanlar bu sevincin ne demek
olduğunu çok iyi anlar!
PERŞEMBE
Donnerstag
15
EYLÜL
September
Sevgi her suçu bağışlar.
Süleyman’ın Özdeyişleri 10: 12b
Die Liebe vergibt alle
Schuld.
Sprüche 10, 12b
die Schuld: suç
alle Schuld: her suç
vergeben: bağışlamak
“Kaynana“
sanki
hep
kötülenen,
aşağılanan biridir. Ama Rut öyküsünde
kaynananın ne kadar sevildiğini, kendisine
saygı duyulduğunu görerek apayrı bir
gelişimle karşılaşıyoruz. Keşke her gelin
ile kaynana ilişkileri Rut ile Naomi ilişkisine
benzeyebilseydi! Kaynana Naomi ile gelini
Rut’u iyice izlediyseniz, bu gelin ile
kaynana arasındaki derin sevgiyi, saygıyı,
anlayışı ve güveni apaçık görebilirsiniz.
Biri öbürünün hatasını başına kakmıyor,
ötekinin verdiği karara karışmıyor, buna
anlayış gösteriyordu. Daha da önemlisi,
Naomi Tanrı‘ya iman eden bir kadındı;
muhakkak imanı sözde bir iman değildi.
Rut da kaynanasının örnek yaşamını
gördü. Ona saygı duydu. Kaynanası da
gelininin cana yakınlığını gördü; böylece
birbirlerine kenetlendiler.
Unutmayın ki, daha önce de söylediğim
gibi, sevgi bir ayna gibidir, verdiğinizde
size de yansır!
CUMA
Freitag
16
EYLÜL
September
İyi yürekliliğiniz herkesçe
bilinsin!
Filipililer 4: 5
Eure Güte werde allen
Menschen bekannt!
Philipper 4, 5
die Güte: iyi yüreklilik
bekannt werden: bilinmek
jeder: herkes
Naomi’nin bir Yahudi kadını, Rut’un ise
putlara tapan Moablı bir kız olduğunu, böyle
bir halktan geldiğini unutmamak gerek. Bu
iki halkın birbirlerinden kız alıp kız
vermelerine Hz. Musa yasak damgasını
koymuştu (Tesniye 23: 3). Buna rağmen
İbrani olan Naomi ile ailesi ne kadar
konukseverlik görmüştü Moab ülkesinde.
Moablı Rut ne kadar büyük bir saygı ve
sevgi göstermişti yabancı ülkeden gelen
kaynanasına! Aynı zamanda kaynana
Naomi örnek bir yaşam yaşadı; tıpkı Rut’un
takındığı tutum gibi, gelinine karşı sabırlı,
anlayışlı, sevecen, hoşgörülü davrandı; yani
her ikisi de birbirlerine iyi yüreklilikle
davrandılar Rab’bin Sözü’nün dediği gibi.
Saygı
saygıyla
kazanılır,
hoşgörü
hoşgörüyle, sevgi de sevgiyle! Bu Tanrı
Sözü’ne de uygundur: İnsan ektiğini biçer.
Sen ey kaynana ya da gelin! Hayatına ne
ekiyorsun? Kin, nefret, öfke mi, yoksa sevgi,
anlayış ve hoşgörü mü?
CUMARTESİ
Samstag
17
EYLÜL
September
Her biriniz yalnız kendi
yararını değil, başkalarının
yararını da gözetsin.
Filipililer 2: 4
Jeder von euch sehe nicht
nur auf seinen eigenen
Vorteil, sondern auch auf den
Vorteil der andern.
Philipper 2, 4
jeder von euch: her biriniz
der Vorteil: yarar
achten: gözetmek
Kesinlikle Naomi, gelinine karşı çok derin
bir sevgi ve anlayış gösterdi ki, gelini Rut
da ona bu sevginin karşılığını verdi. Ve
böylece gelin kaynana ilişkisinde çok
sağlam bir temel oluştu. Çünkü kaynana
Naomi diri Tanrı‘ya inanıyor, Tanrı‘nın
sözlerini yaşamında uyguluyordu. İman
hayatı sözle değil, hayatla, tutum ve
davranışlarla gösterilir. Naomi böyle bir
imanlıydı. Bu da kendi gelininin diri
Tanrı‘ya iman etmesine neden oldu
muhakkak; böylece her ikisi de Tanrı
bağlılığını yaşamlarının temel ilkesi olarak
benimsediler. Zaten Tanrı‘yla sağlıklı
ilişkiyi ön sıraya koyan kadın ve erkek,
insan kardeşiyle aynı ilişkide, yani sevgi,
merhamet, hoşgörü, alçakgönüllülük
ilişkisinde yaşayabilir.
PAZAR
Sonntag
18
EYLÜL
September
İnsanoğlu (Mesih İsa)
kaybolmuş olanı aramaya ve
kurtarmaya geldi.
Luka 19: 10
Der Sohn des Menschen
(Christus Jesus) ist
gekommen, um das
Verlorene zu suchen und zu
retten.
Lukas 19, 10
das Verlorene: kaybolmuş olan
suchen: aramak
retten: kurtarmak
Boaz, dul, kimsesiz, yoksul Rut’un kocası
ve kurtarıcısı oldu. Tarlada ona sahip çıktı,
hiçbir şeyi yokken, onu kendi evi, malı
üzerine ortak etti; aynı zamanda onu tüm
tarih boyu tanınan, saygıdeğer bir kadın
kıldı. Bu Rut’un soyundan insanlığa bir
kurtarıcı doğdu. İsa Mesih kendi göksel,
yüce tahtını bıraktı, insan bedeni
kuşanarak
şu
dertli,
adaletsiz,
haksızlıklarla dolu dünyaya geldi, kendisini
alçalttı. Bu dünyada sahipsiz, kimsesiz,
koruyucusuz dolaşıp duran, Tanrı‘yla ilişki
kuramayan günahlı insanı aradı; bize
yakın akraba oldu, kurtarıcı oldu. Günahta
çalkalanan insanlık ailesinden Kendisine
bir gelin seçti. Bir gün O, bu gelini, yani
kendisine iman eden inanlılar topluluğunu
Kendi yanına alacaktır, sonsuzluklar
boyunca bu geliniyle olacaktır. Peki sen
değerli okuyucu, nerede duruyorsun?
PAZARTESİ
Montag
19
EYLÜL
September
Rabbin inayeti ezelden
ebede kadardır.
Mezmur 103: 17
Die Gnade des Herrn währt
von Ewigkeit zu Ewigkeit.
Psalm 103, 17
die Gnade: inayet
die Ewigkeit: ezel, ebediyet, sonsuzluk
von Ewigkeit zu Ewigkeit: ezelden ebede kadar
Tanrı‘nın Sözü, O’nun lütfunun, kayrasının
ve sevgisinin sonsuz olduğunu bildiriyor.
Aynı zamanda şöyle yazıyor Söz:
ATanrı, bizi sevdiğini şununla kanıtlıyor:
Biz daha günahkârken (çaresizken),
Mesih bizim için öldü. Böylece şimdi
O’nun kanıyla doğrulukla donatıldığımıza
göre, O’nun aracılığıyla Tanrı‘nın
gazabından kurtulacağımız çok daha
kesindir“ (Romalılar 5: 8S9).
Boaz nasıl Rut’a yakın akraba olup ona
kurtarıcı olduysa, İsa Mesih de biz zavallı,
günahlı, sahipsiz insanlara yakın akraba
ve kurtarıcı oldu. Dostum, bu kurtarıcı İsa
seni de Kendi evine, Kendi ailesine
katmak istiyor. Sen de bu aile içinde
olabilirsin, sen de sonsuz yaşam
güvenliğine sahip olabilirsin, eğer İsa’nın
uzattığı sevgi, inayet ve merhamet elini
tutarsan!
SALI
Dienstag
20
EYLÜL
September
Yaz ortasında kar, hasat
vaktinde de yağmur uygun
olmadığı gibi, akılsız insana
onur yakışmaz.
Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 1
Wie Schnee im Sommer und
wie Regen in der Ernte, so
unpassend ist Ehre für einen
Toren.
Sprüche 26, 1
Yaz ortasında karın yağması harika olabilir,
ama bu mümkün değildir. Çünkü bu doğanın
yasasına uygun değildir. Kar nasıl oluşur?
Atmosferde, yani havada bulunan su buharı
yoğunlaşır ve yeryüzüne beyaz ve hafif
billurlar biçiminde donarak iner. Su
buharının buzlaşabilmesi için havanın sıfır
derece dolayında olması gerekir. Yazın bu
mümkün olmaz. Karın ve yağmurun vaktinde
yağması hayati önem taşımasına rağmen,
ekin vaktinde yağan yağmur zarar verir ve
yıkım getirir. Ruhsal açıdan akılsıza ilişkin
Tanrı Sözü şöyle der: AAkılsız kişi yüreğinde
Tanrı yoktur, der!“ (Mezmur 14:1).
Süleyman peygamber akılsız kişilere ilişkin
bakın neler diyor:
ABilge kişiler onuru miras alacaklar, ama
akılsızlara sadece utanç kalacaktır...
Nefretini
gizleyen
kişinin
dudakları
yalancıdır. İftira atan akılsızdır... Akılsız kişi
kötülükten uzak kalamaz... (Özdeyiş 3:35;
10:18; 13:19).
ÇARŞAMBA
Mittwoch
21
EYLÜL
September
Öteye beriye uçuşan serçe ve
kırlangıç gibi, hak edilmemiş
lanet de tutmaz.
Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 2
Wie der Sperling hin und her
flattert, wie die Schwalbe
wegfliegt, so ein unverdienter
Fluch: er trifft nicht ein.
Sprüche 26, 2
der Fluch: lanet
das Recht: hak
unverdient: hak edilmemiş
Serçe çok hareketli, göç etmeyen bir
kuştur, kırlangıç da küçük göçebe bir
kuştur. Bu iki kuş da havada çok hızlı
hareket etme yeteneğine sahiptirler. Serçe
insanlara yakın yerlerde yaşamasına
rağmen her iki kuş da insanların
üzerlerine, başlarına konmazlar. İlginçtir
ki, Tanrı Sözü bu iki kuşu örnek
göstererek, hak edilmeyen bir lanetin
insana dokunmayacağını söyler. Yani sen
istediğin kadar birisine lanet et, ettiğin o
lanet ya da beddua o kimseye bir şey
yapmaz. Bunun güzel bir örneğini Eski
Antlaşma’da görüyoruz. Moab kralı Balak,
Balam adında birisine Tanrı halkı için
lanet etmesini söyledi. Ama onun bu
çabası hiçbir işe yaramadı. Ne yazık ki,
bizde bu türden bir sürü boş inanç vardır.
Bu ayet de bizlere, bu türden boş
inançlardan kurtulmamız gerektiğini
belirtir.
PERŞEMBE
Donnerstag
ıı
EYLÜL
September
Öteye beriye uçuşan serçe ve
kırlangıç gibi, hak edilmemiş
lanet de tutmaz.
Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 2
Wie der Sperling hin und her
flattert, wie die Schwalbe
wegfliegt, so ein unverdienter
Fluch: er trifft nicht ein.
Sprüche 26, 2
hin und her, hierhin und dorthin: öteye beriye
der Spatz, der Sperling: serçe
die Schwalbe: kırlangıç
İnsanlar arasında her şeyi bilen, hatta
kendisinde geleceği görme ve bilme yeteneği
olduğunu iddia eden insanlar vardır. Tabii ki,
insanları bu şekilde inandırabilirse, hem o
insanlar kendisine saygı duyarlar, hem de
onları
korku
içinde
tutabilir,
onları
lanetleyebileceğinden
söz
eder.
Peki
kendisinde bu yeteneğin olduğunu söyleyenler
doğru mu söylüyorlar? Kesinlikle hayır, bu
insanlar yalan atıyorlar. Ama insanın boş
inanca kapılması, insanı insana köle eder.
Hatta günümüzde din, inanç kisvesi altında
kendilerinde peygamberlik ruhu olduğunu
söyleyen üçkağıtçılar vardır. Tabii ki insanlar
tahminlerde bulunabilirler ve bazen bir tahmin
tutabilir. Ama bunun asla peygamberlikle falan
ilgisi yoktur. Tanrı bu tür safsatalarla
uğraşmaz. Tanrı gerçektir ve O’nun bize
söylemek istediklerini yazılı olarak bizlere
vermiştir. Bu Tanrı‘nın Sözü olan Kutsal
Kitap’tır. Eğer Tanrı‘ya, kendimize ve geleceğe
ilişkin bir şey öğrenmek istiyorsak Tanrı
Sözü’nü okumalıyız. Onun bunun seni
kandırmasına, seni korkutmasına, seni
yönetmesine izin verme.
CUMA
Freitag
23
EYLÜL
September
Ata kırbaç, eşeğe gem, akılsızın
sırtına da değnek gerek.
Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 3
Die Peitsche für das Pferd, der
Zaum für den Esel und der
Stock für den Rücken der
Toren.
Sprüche 26, 3
die Peitsche: kırbaç
das Pferd: at
der Zaum: gem
der Esel: eşek
Tanrı Sözü’nde en ağır şekilde eleştirilen
akılsızlıktır. Süleyman peygamber, akılsız
insanın sırtına değnek gereklidir, diyor. Bunu
yaparken de iki hayvanı örnek kullanıyor. At ve
eşek. Ben biraz başka bir yöne - bizi
hayvanlardan ayıran özelliğe - değineceğim.
Nedir bizi hayvanlardan ayıran özellik?
Ruhumuz,
aklımız,
düşünmemiz,
konuşmamız, ayırt edebilmemiz, iyiyle doğruyu
birbirinden ayırabilmemiz, bağışlamamız,
merhamet göstermemiz, sevmemiz, bağrımıza
basmamız gibi niteliklerdir! O zaman bu
erdemler bizim hayatlarımızda neden eksik?
Neden aile içerisinde bu kadar akılsızca
davranışlar oluyor? Neden insan birbirine
giriyor? Neden durmadan hep aynı hataları,
günahları işliyoruz? Kısacası bu kadar akılsız
eylemler, davranışlar neden? Tek nedenini
size söyleyeyim: Tanrı‘dan uzakta yaşıyoruz
da ondan. Tanrı‘yı hayatımızın merkezine
oturtmuyoruz da ondan. Bu nedenle Tanrı‘yı
yeniden hayatımızın merkezine koymalı, O’na
yakın yaşamalıyız. Bunu yaptığımızda da, bir
insan olarak durmamız gereken yerde oluruz.
CUMARTESİ
Samstag
24
EYLÜL
September
Akılsıza ahmaklığına göre
karşılık verme, yoksa sen de
onun düzeyine inersin.
Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 4
Antworte dem Toren nicht
nach seiner Narrheit, damit
nicht auch du ihm gleich
wirst!
Sprüche 26, 4
die Entgegnung: karşılık
entgegnen, antworten: karşılık vermek
die Stufe: düzey
Bugünkü ayetimizde, AAkılsıza ahmaklığına
göre karşılık verme, yoksa sen de onun
düzeyine inersin“ dedikten sonra, şöyle
devam eder:. AAkılsıza ahmaklığına uygun
cevabı ver, yoksa kendini bilge sanır!“
Bu iki ayette sanki birbirine ters düşen bir
durum vardır. Önce, akılsıza yanıt verme,
sonra da yanıt ver diyor. Bu ne anlama
gelmektedir?
Akılsızın
birisi
sizinle
tartışmaya girerse, kendini kaybetme, kaba
davranma, öfkelenme, sen ben kavgasına
girme; eğer onun gibi sen de davranırsan o
kişinin düzeyine inersin ve onunla bir farkın
olmaz. Tabii ki, ahmak olan birini yanıtsız da
bırakma, ona gereken uygun yanıtları ver ve
onu akılsızlığıyla baş başa bırakma, yoksa
kendini bir şey sanır.
Olgunluk, bilgeli olmak zaten tam burada
kendisini gösterir. Söylenecek bir sözü,
yerinde ve uygun zamanda söylemek!
Aslında bu türden insanlara, önderlere,
yöneticilere ihtiyacımız vardır!
PAZAR
Sonntag
25
EYLÜL
September
Ahmaklığını tekrarlayan
akılsız, kusmuğuna dönen
köpek gibidir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 11
Wie ein Hund, der
zurückkehrt zu seinem
Gespei, so ist ein Tor, der
seine Narrheit wiederholt.
Sprüche 26, 11
der Tor, der Narr, der Dumme: akılsız (kişi)
der Verstand: akıl
der Hund: köpek
İnsan hata yapabilir. Bazen de ahmakça bir
hata yapabilmesi mümkün. Ama bunu
tekrarlaması tam ahmakça bir iştir. Peki
ama ahmaklık nedir? Ahmak aslında aklını
gerektiği biçimde kullanmayan, ya da bu
alanda yeteneği olmayan, aptal, bön, budala
birisine deniyor. Ahmaklık da aptallık,
budalalıktır.
Süleyman
peygamber,
kusmuğuna dönen köpeğe benzetiyor
ahmak insanı. Bu çok ağır bir sözdür. Bunu
düşünmek bile iğrenç ve tiksindiricidir.
Elçi Petrus’un da bizlere ikiyüzlü insana
ilişkin söyledikleri bunun aynısıdır: AŞu
gerçek özdeyiş onların durumunu anlatıyor:
‘Köpek kendi kusmuğuna döner, domuz da
yıkandıktan sonra çamurda yuvarlanmaya
döner’“ (ı. Petrus ı: ıı)
Ahmaklığın tersi, akıllılık, olgunluk ve bilgeli
olmaktır. Bilgelik Tanrı‘dan gelir. Rab
korkusu bilgeliğin başlangıcıdır. Bilgeli kişi
buyrukları kabul eder, diyor Süleyman
peygamber.
PAZARTESİ
Montag
26
EYLÜL
September
Ahmaklığını tekrarlayan
akılsız, kusmuğuna dönen
köpek gibidir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 11
Wie ein Hund, der
zurückkehrt zu seinem
Gespei, so ist ein Tor, der
seine Narrheit wiederholt.
Sprüche 26, 11
die Dummheit, die Torheit: ahmaklık
dumm, beschränkt: ahmak
das Gespei: kusmuk
İsa Mesih bir keresinde, kaybolan bir oğlun
öyküsünü anlattı. Bu oğul akılsızlık edip
mirasına düşeni babasından alıp uzak bir
ülkeye gider. Kısa sürede paraları biter ve çok
perişan bir duruma düşer ve sonunda domuz
güdücüsü olur, domuz ağılında yatıp kalkar.
Bir gün aklı başına gelir ve baba evine döner.
Babası onu büyük sevgiyle kabul eder. Çünkü
babanın oğluydu o. Ama düşünün ki, bu
akılsızlık eden oğul eve döndüğü zaman
kendisiyle birlikte bir domuzu da getirmiş
olsun. Hiç kuşku yok ki, ilk başta bu domuz,
bu oğlun babasının evini beğenirdi. Ama orada
ne kadar kalabilirdi? Fazla kalamazdı. Neden?
Çünkü bu kez de domuz kendi babasının
evini, yani o pisliği, çamuru özlerdi ve geriye
dönerdi. Bu onun yapısında, karakterinde
vardır. Ahmak insanın yapısında ahmaklık
olmalı ki, hep o ahmaklığa geri döner. Ama
yine de insan Tanrı benzerliğinde yaratıldığı
için, onun bu ahmaklıktan kurtulma olanağı
vardır, eğer yaşayan diri Tanrı‘ya dönerse.
Zaten Tanrı‘nın amacı ve hedefi de bizi günah
pisliğinden kurtarmaktır.
SALI
Dienstag
27
EYLÜL
September
Kendini bilge gören birini
tanıyor musun? Akılsız bile
ondan daha umut vericidir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 12
Siehst du einen Mann, der
in seinen Augen weise ist, für einen Toren gibt es
mehr Hoffnung als für ihn.
Sprüche 26, 12
die Hoffnung: umut
weise: bilge
Bir seminerdeyiz. Hocamız çok derin bir
profesör; hem de oldukça alçakgönüllü biri.
Orada birkaç kişi vardır. Bunlar ikide bir
aralarında hocanın söylediklerinin doğru
olmadığını konuşuyorlar. Onlarla konuştum
ve eğitim derecelerini sordum. Bazısı
ilkokulu bile bitirmemiş. Peki hocanın
söylediklerinin tersini kanıtlayabilir misiniz ya
da bana herhangi bir kaynak gösterebilir
misiniz? Çıt yok. Nereden göstersinler ki
zavallılar. İşte Süleyman peygamber tam
buna parmak basıyor. Kendisini bilge gören
insanın düştüğü korkunç durumu ortaya
koyuyor. Akılsız bile ondan daha umut
vericidir, diyor.
Gerçekten de bu yaşamın her alanında
görülmektedir. Kendini bilge gören kişiyi
düzeltmek, paylamak ya da ona öğüt vermek
mümkün değildir. Onu yola getirmeye
çalışmak boştur. Eğitimsiz, yani akılsız birini
zorlayarak belki ona yardım edilebilir, ama
ahmak, kendisini beğenen, bilge gören biri
öğüt dinlemez.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
28
EYLÜL
September
Dedikodu tatlı lokma gibidir,
insanın ta içine işler.
Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 22
Die Worte des Ohrenbläsers
sind wie Leckerbissen, und
sie gleiten hinab in die
Kammern des Leibes.
Sprüche 26, 22
der Bissen: lokma
süß, lecker: tatlı
das Gerede: dedikodu
Bizler dedikoduyu hiç sevmeyiz! Ama
dedikodudan da geri durmayız. Öyle değil
mi? Evet, dünyanın her yerinde dedikodu
yapılır, ama bizdeki kadar aşırı değil. Hatta
bizler dedikoduya bayılırız. O dedikodu ile
nice yuvalar yıkıldı, nice ocaklar söndü. Nice
dostluklar bozuldu. Süleyman peygamber
daha önce şöyle demişti: AAteşli ve öldürücü
oklar savuran bir deli neyse, komşusunu
aldatıp, şaka yapıyordum diyen de öyledir.
Odun bitince ateş söner. Dedikoducu yok
olunca kavga da diner!“ (Öz.ı6:18Sı0).
Bu neye benzer biliyor musunuz? Birisini
öldürüyorsunuz, bunun bir şaka olduğunu
söylüyorsunuz! Yani şunu kesinlikle
bilmelisiniz ki, dedikoduyla korkunç
derecede kötülük ediyor, insanların
onurlarını, şereflerini, namuslarını rencide
ediyorsunuz. Bunun vebali çok ağırdır.
Dostum, eğer sen bir Tanrı çocuğuysan,
kesinlikle dedikodulardan uzak durmalısın.
Gerçek Tanrı çocuğu çirkin olan şeyleri
duymayı istemez.
PERŞEMBE
Donnerstag
29
EYLÜL
September
Yüreği nefret dolu kişi
sözleriyle niyetini gizlemeye
çalışır, ama içi hile doludur.
Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 24
Mit seinen Lippen verstellt
sich der Gehässige, aber in
seinem Innern hegt er Betrug.
Sprüche 26, 24
die Absicht: niyet
verstecken: gizlemek
verheimlichen: niyetini gizlemek
Okşayıcı dudaklarla kötü yürek, üzerine
gümüş cürufu sıvanmış toprak kaba benzer.
Bu gümüş kaplama altında olan kabın toprak
olduğunu, yani bir değerinin olmadığını
gizler. Sahte gülüş, sahte davranış ve sahte
sevgi de yürekteki o nefreti gizler. Başka
deyişle, yüreği nefretle dolu insan, yüreğinde
yatan o kini, nefreti, düşmanlığı güzel
sözlerle gizlemeye çalışır. Eline ilk fırsat
geçtiğinde, hiç merak etmeyin, sizi arkadan
vuracaktır. Zaten bunu sizin hakkınızda
dedikodu ederek yapıyor. Ama Tanrımıza
şükürler olsun ki, O adil bir Rab’dir; O yeri ve
zamanı geldiğinde adaletini uygular. Nitekim
Tanrı Sözü şöyle der: “Başkasının kuyusunu
kazan içine kendi düşer. Taşı yuvarlayan
altında kalır (Öz.ı6: ı7).
Dostum, kötülük edenler için üzülme.
İnsanın yaptığı kötülük eninde sonunda
kendisine geri dönecektir. Bu nedenle her
şeyi Rab’be bırak. O senin hakkını
arayacaktır.
CUMA
Freitag
30
EYLÜL
September
Başkalarının kuyusunu kazan
içine kendi düşer. Taşı
yuvarlayan altında kalır.
Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 27
Wer eine Grube gräbt, fällt
selbst hinein; und wer einen
Stein wälzt, auf den rollt er
zurück.
Sprüche 26, 27
der Brunnen, die Grube: kuyu
graben: kazmak
wälzen: yuvarlamak
İlk Fransız savaşları sırasında Güçlü Louis
olarak bilinen bir demirciden söz edilir. Kral
bu kişiden, ölüme mahkum olan insanların el
ve ayak bileklerine geçirmek için çok güçlü,
sağlam kelepçeler yapmasını ister. Bu
demirci çok uğraşır ve sonunda saf çelikten
çok dayanıklı zincir kelepçeler yapar. Zaman
gelir, devran döner ve bu Louis vatan
hainliğiyle suçlanır, yakalanıp zindana atılır.
Tabii ki kendisine de zincir kelepçeler
vurulur. Bu adam sürekli inler, haykırır ve
şunu söyler: AAh, bunlar benim yaptığım
zincirler! Bu zincirleri yapmak için ne kadar
emek verdim. Eğer bunları kendim için
yaptığımı
bilseydim,
daha
farklı
davranırdım!“
Değerli dostum, Tanrı‘nın Sözü’nde belirtilen
sözler eninde sonunda kesinlikle yerine
gelecektir. Başkalarının arkasından kuyu
kazarsan, oraya kendin düşeceksin. Ne
ekersen, onu biçeceksin. Öyleyse bir an
önce insanlar hakkında kuyu kazmayı bırak,
onlara yardım etmeye çalış.
CUMARTESİ
Samstag
1
EKİM
Oktober
Yalancı dil, yaraladığı
adamlardan nefret eder.
Yaltaklanan ağızdan yıkım
gelir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 26: 28
Eine Lügenzunge hasst die
von ihr Zermalmten; und ein
glatter Mund bereitet Sturz.
Sprüche 26, 28
lügnerisch: yalancı
die Zunge: dil
der Untergang: yıkım
Bu özdeyişler ikiyüzlüyü tanımlar ve ona karşı
uyarıda bulunur. Bu, ikiyüzlü adamdır. Size
iltifatlar eder ama yüreğinde sizden nefret
eder.
Bir Tanrı adamı, Aİnsanların yaraladıkları
kişilerden nefret etmeleri çok görülen bir
durumdur“ dedi. Başka bir vaiz, bunu şu
şekilde dile getirir: ABaşka birisine karşı yanlış
bir şey yapmış olmanın bilinci içinde ve bunu
itiraf etmeme azminde olan ikiyüzlü biri,
yüreğinde yanlışlığının hedefi olan kişiye karşı
yüreğinde nefret saklayacaktır. Böyle birisi
zavallı hislerini saklamak için dudaklarıyla
yaltaklanacaktır, halbuki bütün bu zaman
içinde kurbanının yıkımını planlamaktadır.“
İkiyüzlülük, yaltaklanmak her yerde olduğu
gibi,
Mesih
inanlıları
arasında
da
görülmektedir, ne yazık ki! Bunu kabul
etmemiz gerektir.
Bu nedenle Rab’bin Sözü’nün ışığı altında
kendi yüreğimizi yoklayalım. Mesih inanlıları
bu günahlarını görmeleri gerektir ve
Süleyman’ın Özdeyişleri bunları görmemize
yardım eder.
PAZAR
Sonntag
2
EKİM
Oktober
Yarınla övünme, çünkü ne
getireceğini bilemezsin.
Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 1
Rühme dich nicht des
morgigen Tages! Denn du
weißt nicht, was ein Tag
gebiert.
Sprüche 27, 1
morgen: yarın
sich rühmen: övünmek
İşleri erteleme felsefesini hepimiz iyi biliriz.
Bugünkü işini yarına bırak! Biz buna ABugün
git, yarın gel“ deriz. Bu kolay yoldur. Genelde
birisi Abakalım“ dediğinde bu aslında, Ahayır“
demektir. Asıl sorun yapılacak işi yapmamak
değil, sadece ertelemektir. Bunu çok açık
olarak dile getiren bir özdeyiş şöyledir:
ACehenneme giden yol, iyi niyetlerle döşelidir!“
Başka bir özdeyiş, AErtelemek zaman
hırsızıdır“ der. Tanrı Sözü bunu şu şekilde dile
getirir: AEğer bugün O’nun sesini işitirseniz,
yüreklerinizi katılaştırmayın, nasırlaştırmayın“
(İbr.4: 7). AUygun zaman işte şimdidir.
Kurtuluş günü işte şimdidir“ (ı. Kor.6: ı).
İnsanların yatkınlığı başka bir zamanı
beklemektir. Vali Feliks, elçi Pavlus’tan
kurtuluş müjdesini duyduğunda korkmuştu.
Feliks, AŞimdilik gidebilirsin, fırsat bulunca
seni yine çağırtırım“ demişti (H.İ. ı4: ı5). Tanrı
Sözü’nden bildiğimiz kadarıyla o Afırsat“ hiç
gelmedi.
Bugün de durum aynıdır. Bugün kurtuluş
günüdür. Şu anda kurtulabilirsin. Ama bunu
ertelersen, o gün bir daha gelmeyebilir.
PAZARTESİ
Montag
3
EKİM
Oktober
Almanya’da milli bayramdır
Seni kendi ağzın değil,
başkaları övsün, kendi
dudakların değil, yabancı
övsün.
Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 2
Es rühme dich ein anderer und
nicht dein eigener Mund, ein
Fremder und nicht deine
Lippen!
Sprüche 27, 2
AÖvünmek gibi olmasın“ diyerek kaç kez söze
başladınız! Bunun ile aslında kendi kendinizle
övündüğünüzü gösteriyorsunuz. Bizler genelde
kendimizle övünürüz. Hatta şu mizah olayı
anlatılır: Ainsan beyinlerini satışa çıkarmışlar,
herkes gidip yine kendi beynini almış!“ Ama
şunu bilmemiz gerekir ki, insanın kendisini
övmesi hoş bir şey değildir. Üzeri meyvelerle
dolu olan bir ağacın kendisini övmesine gerek
yoktur, değil mi? Çünkü herkes onun üzerinde
meyvelerin olduğunu görür. Hatta üzeri
meyvelerle dolu olan ağaç başını aşağıya
eğer. Bunun gibi, eğer insan gerçekten
doluysa, yani, doğrulukta, iyilikte, sevgide,
sabırda,
yumuşak
huylulukta,
alçakgönüllülükte doluysa, onu zaten başkaları
görecektir. Onun bunun söylemesine zaten
ihtiyacı da yoktur.
Sürekli olarak, aa, Ali amcası, bizim kızımız
çok akıllıdır, çok uysaldır vb gibi sözleri
duyduğumda,
aslında
bunun
tersini
düşünüyorum. Neden bunları sürekli olarak
söyleme gereği duysunlar ki? Gerçekten
öyleyse, bu zaten görülecektir. Süleyman
peygamber de, seni kendi ağzın değil, bırak
başkaları övsün, diyor.
SALI
Dienstag
4
EKİM
Oktober
Taş ağırdır, kum bir yüktür.
Ama ahmağın kışkırtması
ikisinden de ağırdır.
Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 3
Schwer ist der Stein, und
eine Last ist der Sand, aber
der Ärger über einen Narren
ist schwerer als beide.
Sprüche 27, 3
der Stein: taş
der Sand: kum
schwer: ağır
Bir akrabam var. O ilk yıllarda kendisiyle inanç
hakkında konuşurdum. Gerçekleri ona
gösterirsem, fikrini değiştirir diye düşünürdüm.
Konuşmalarımız sırasında ona söylediklerimi
kabul etmiyordu. Daha sonra ona kaynaklar ansiklopedileri
göstererek
anlatmaya
çalışırdım. Bu kez, hayır, ben o kaynaklara,
ansiklopedilere inanmam diye diretirdi. Sonra
da beni kışkırtmaya çalışırdı. Buna biraz kızar,
insan bu kadar da aptal olur mu diye
düşünürdüm! Bu bana bir yük gibi gelirdi. Ama
zamanla duruma başka türlü bakmaya ve
yaklaşmaya başladım. İnsanın kapasitesi
önemlidir. Eğer insan öğrenmeye eğilimliyse,
bu harikadır. Ama değilse, bu ağır bir yüktür,
uğraşırsan üzerine bir kum torbası gibi düşer.
Böyle birisi zaten ahmaklığını ortaya
koymaktadır.
Bu, inanç konusunda daha da önemlidir.
Çünkü ortada sonsuz ölüm ve sonsuz yaşam
sorunu vardır. Tanrı size sonsuz yaşamı
sunuyor, dediğimizde ya inat edip çekip
gideceksiniz ya da Tanrı Sözü’nü kendim alıp
okuyayım ve araştırayım, diyeceksiniz. Bu
ikinci yol akıllıca ve insana yakışan bir yoldur,
bunu izlemenizi diliyorum.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
5
EKİM
Oktober
Açık bir azar, gizli tutulan
sevgiden iyidir. Düşmanın
öpücükleri aldatıcıdır, ama
dostun seni iyiliğin için yaralar.
Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 5-6
Besser offene Rüge als
verborgen gehaltene Liebe.
Treu gemeint sind die Schläge
dessen, der liebt, aber
überreichlich die Küsse des
Hassers.
Sprüche 27, 5-6
Dost acı söyler, derler. Yani dost olan
kimsenin söylediği söz acı da olsa, insanın
iyiliği içindir. Dost olan bir kimse
karşısındakinin hatalarını söylemezse, ona
iyilik etmez, tam tersine zarar verir. Bu
nedenle de Süleyman peygamber, açık bir
azar, gizli tutulan sevgiden daha çok yarar
sağlar, dedi. Her zaman olduğu gibi,
günümüzde de insanların çoğu diğer
insanların hataları konusunda samimi
davranmazlar. Neden öyle olsun? Sanıyorum
ki, böyle davranan insanlar, karşılarında olan
insanların kendilerine karşı bir tavır
alacağından korkarlar. Ama her şeyi göze
alarak gerçekleri insana söyleyen, ama bunu
tabii ki yapıcı bir biçimde söyleyen gerçek
dosttu.
Hatalarınızda size yardımcı olacak bir şekilde
dikkatinizi çekecek bir arkadaşınızın olması
harika bir şeydir. Biz azarlayıcı sözler işitince
önümüzde iki yol var. Ya olumsuz açıdan
kızabilir, darılabiliriz ve böylece hatalarımızı
görmek istemediğimizi belli edebiliriz. Ya da
kabul edip düşünebiliriz. Nasıl bir tepki
bırakmalıydım? Tabii ki kendimizi böyle inkar
etmekle en zor yolu izleriz.
PERŞEMBE
Donnerstag
6
EKİM
Oktober
Tok insanın canı balı bile
çekmez, aç kişiye en acı
şey tatlı gelir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 7
Der Satte tritt Honig mit
Füßen; aber dem
Hungrigen ist alles Bittere
süß.
Sprüche 27, 7
satt: tok
hungrig: aç
der Honig: bal
Tok olan bir insanın canı güzel yiyecekleri bile
çekmez; ama aç olan için soğan ekmek bile
en güzel yemek gibi olur. Ama günümüzde
öylesine bir adaletsizlik yaşanıyor ki, birçok
Afrika ülkelerinde insanlar bir dilim ekmeğe
muhtaçken, batı dünyasında, akıl almaz
yemek çeşitleri sunulmaktadır. Bazı insanların
yemeklerinden zevk almaları için önlerine
sinekkuşu kanatları ya da tavus kuşu dilleri
getirilmesi gerektir. Fransa, İtalya, İspanya ve
Almanya gibi ülkelerde yemek pişirmenin
böylesine yüksek bir kusursuzluk düzeyine
erişmesinin nedeni budur. Yönetici sınıf o denli
bolluk içindedirler ki, sade yiyecekleri
yemekten sıkılırlar. Bunu aç bir adamla
karşılaştırın. Bu aç insanlar için her tür yiyecek
lezzetlidir.
Bunu Tanrı Sözü’ne de uyarlayabiliriz. Tanrı
Sözü’nü yememiz, çiğnememiz ve üzerinde
geviş getirmemiz gerektir. Aslında Tanrı Sözü
üzerinde derin düşünmenin anlamı budur. Dua
edelim ki, Tanrı bizlere Sözü için bir iştah ve
bir açlık versin!
CUMA
Freitag
7
EKİM
Oktober
Yuvasından uzak kalan kuş
nasılsa, yurdundan uzak
kalan insan da öyledir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 8
Wie ein Vogel, der fern von
seinem Nest schweift, so
ist ein Mann, der fern von
seinem Wohnort schweift.
Sprüche 27, 8
das Nest, das Zuhause: yuva
der Vogel: kuş
Vatanından, doğup büyüdüğü yerlerden, yani
yuvasından uzak kalan insan hoşnut, mutlu
değildir, huzursuzdur. Bunu en iyi bizler anlarız
değil mi? Yıllarımız gurbet elde, vatandan,
anne babadan uzak, o özlem içerisinde geçip
gitti! Böyle yaşamak hiç de kolay olmadı.
İntihar eden oğlunun cenazesinde bir anne
şöyle haykırıyordu: Vatanımızda fazla bir
gelirimiz yoktu, zar zor geçiniyorduk, ama
yaşamımızın bir amacı vardı, mutluyduk.
Sonra Almanya’ya geldik, her şeyimiz oldu,
ama o mutluluğu yitirdik; şimdi oğlumu yitirdim
ve biz aile içerisinde birbirimize yabancı, hatta
düşman olduk. Gözü kör olası gurbet! Benden
oğlumu aldın gitti. Neden geldik buralara? Bu
feryat sadece bu annenin feryadı değildir. Nice
anne babalar bu feryadı her gün yaparlar.
Süleyman peygamber bu nedenle gurbet elde
yaşayan insanın durumunu yuvasından uzak
kalan bir kuşa benzetir. Buna rağmen, o
huzur, o esenlik yakalanabilir eğer gerçek ve
yaşayan Tanrı‘ya gelinirse. Çünkü dünyamıza
gelen, bizim geçtiğimiz tecrübelerden geçen
bir Rab vardır. O İsa’dır kardeşim. O kendisine
iman edenlerle sonsuza dek olacağını vaat
etti.
CUMARTESİ
Samstag
8
EKİM
Oktober
Güzel koku ve buhur canı ferahlatır,
dostun verdiği öğüt insana tatlı gelir.
Kendi dostunu da babanın dostunu da
bırakma ve felakete uğradığın gün
kardeşinin evine gitme; yakın komşun
uzaktaki kardeşten iyidir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 9-10
Öl und Räucherwerk erfreuen das Herz,
und die Süße eines Freundes kommt aus
dem Rat der Seele. Deinen Freund und
deines Vaters Freund lass nicht fahren
und geh nicht in deines Bruders Haus am
Tag deiner Not! Besser ein naher
Nachbar als ein ferner Bruder.
Sprüche 27, 9-10
İnsanın güvenebileceği, her durumda ve her
zaman gidebileceği bir dostunun olması
harikadır! Öyle dostluklar vardır ki, kardeşten
daha da ileridir. Bu alanda da bir sürü
atasözümüz vardır. Örneğin, ADost bizi iyi
yolda öğütleyendir!“ ADost yüzünden, düşman
gözünden bellidir.“ ADostun varsa candan,
artık korkma çıkardan!“ ADost kendisini kötü
günde belli eder!“
Bugünkü ayetlerimizde de güzel koku ve
buhur, dostun verdiği öğütle karşılaştırılır. İyi
bir dost ile arkadaşlık, paydaşlık, insanın
yüreğini ısıtacak kadar harikadır. Bu nedenle
de dostlukların canlı tutulması çok önemlidir.
Yani
dostlukları
beslemek
gerekir.
Beslenmeyen dostluk eninde sonunda
kurumaya yüz tutar.
AKardeşinin evine gitme. Yakın komşun
uzaktaki kardeşten iyidir“ sözü, herhalde
darılan birine işaret etmektedir. Hepimizin
dostlara ihtiyacı vardır ve komşularımızla
arkadaşlıklar kurmak, bizden çok uzaklarda
oturan ailemiz ve eski dostlarımıza bağımlı
olmaktan daha iyidir.
PAZAR
Sonntag
9
EKİM
Oktober
İhtiyatlı kişi tehlikeyi görünce
saklanır, bön adamlar ise öne
atılır ve zarar görür.
Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 12
Der Kluge sieht das Unglück
und verbirgt sich; die
Einfältigen gehen weiter und
müssen büßen.
Sprüche 27, 12
die Vorsicht, die Umsicht: ihtiyat
vorsichtig, umsichtig: ihtiyatlı
einfältig, dumm: bön
Nuh peygamber, sağduyulu bir insandı.
Tanrı‘nın söylediğini ciddiye alıp ailesinin
kurtuluşu için bir gemi yaptı ve gelen felakette
ailesinin kurtuluşunu sağladı. Diğer insanlar
buna boş verdiler ve sonunda da yok olup
gittiler.
Dünyamız sorunlarla doludur ve her geçen
gün daha da bu sorunlar çoğalmaktadır. Bazı
siyasetçiler, ben dünyanın sorunlarını çözerim,
derler. Bu insanlar gerçekten ne dediklerini
bilmiyorlar. Tanrı Sözü, gelecekte sorunlar
olduğunu ve Tanrı‘nın yargısının bu yaşlanmış
dünyaya
gelmekte
olduğunu
açıkça
bildirmektedir. Peki buna karşı sizin aldığınız
önlem nedir?
Bu özdeyişle bağlantılı olan bir başka düşünce
de, ihtiyatlı kişi gelmekte olan zor günler için
hazırlık yapar. Bazı insanlar emeklilik için
hazırlık yapmak gerekmediğini söylerler. Ya
da sigorta olunması gerekmez diyorlar.
Neden? Tanrı‘ya güvenmemiz gerekir de
ondan, diyorlar. Oysa Rab bizlere akıl verdi ve
gelecek için de hazırlık yapmamız gerektiğini
söyler.
PAZARTESİ
Montag
10
EKİM
Oktober
Sabah sabah komşuya verilen
gürültülü bir selam küfür sayılır.
Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 14
Da ist einer, der wünscht - am
Morgen früh aufgestanden seinem Nächsten mit lauter
Stimme Glück, aber als
Verwünschung wird es ihm
angerechnet.
Sprüche 27, 14
der Fluch, die Verwünschung: küfür
Bu sözlerde epey ironi bulunmaktadır.
Sevgi ve muhabbet konusunda öylesine
yüksek sesli bildirilerde bulunanlar vardır
ki, bunların arkasında başka bir
motivasyon olduğunu bilirsiniz. Sizi
övülmeniz gerekenden fazla öven kişi
hakkında dikkatli olun.
Bunun Kutsal Kitap’taki örneklerinden biri,
Avşalom’un İsrail oğullarının gönüllerini
çelme biçimidir (ı. Samuel 15: 1S6). Bir
tartışmadan ötürü kralla görüşmeye gelen
kişilerle konuşmak için sabahları erkenden
kalkıyordu. Avşalom onların gururunu
okşadı ve onları seviyormuş, onların
durumlarıyla ilgileniyor gibi yapmıştı. Ama
gerçek ilgilendiği şey, tahtı ele
geçirdiğinde onların desteğine sahip
olmaktı. Dünyada siyasetçiler de genelde
o zamandan günümüze dek hep aynı
yöntemi izlemekte ve uygulamaktadırlar.
SALI
Dienstag
11
EKİM
Oktober
Demir demiri biler, insan
da insanı...
Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 17
Eisen wird durch Eisen
geschärft, und ein Mann
schärft das Angesicht
seines Nächsten.
Sprüche 27, 17
das Eisen: demir
schleifen, schärfen: bilemek
İyi hatırlıyorum, çocukken mahallemize
bıçak bileyicisi gelirdi ve Abileciiiii“ diye
bağırırdı. Bunu duyan mahalleliler de hemen
bıçaklarını götürüp biletirlerdi. Tanrı Sözü,
ADemir demiri biler, insan da insanı!“ derken
neyi öğretmek istiyor bize? İnsanlar
arasındaki düşünce alışverişini. İnsanlar ile
fikir alışverişinde bulunmak insanı ileriye
götürür. Soru sormak anlayışı arttırır. Dostça
ilişkiler kişiliği geliştirir.
Kendisiyle
birlikte
aklınızı,
bilginizi
geliştirebileceğiniz bir dostunuzun olması
harika bir şeydir. Onunla belirli şeyler
üzerinde
konuşabilir
ve
çok
yararlanabilirsiniz. Benim böyle üç dostum
vardır. Bunlardan biri olan Münir dostumu
kaybettim, O Rab’bin yanına gitti. Ama öteki
iki dostum için Rab’be şükrediyorum. Bizler
bir araya geldiğimizde hem büyük bir sevinç
bulur, bereket alır, paydaşlık eder, hem de
yeniden
tazelenmiş
olarak
hizmete
koyulurum.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
12
EKİM
Oktober
Su görüntümüzü nasıl
yansıtıyorsa, yürek de insanın
içini yansıtır.
Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 19
Wie im Wasser das Gesicht
dem Gesicht entspricht, so
das Herz des Menschen dem
Menschen.
Sprüche 27, 19
das (Spiegel-)Bild: görüntü
sich spiegeln: yansımak
(etwas) spiegeln: yansıtmak
Temiz bir göle, temiz bir havuza
bakarsanız, bir ayna gibi, o su üzerinde
kendinizi görürsünüz. Yani temiz suda
yüzünüzün yansımasını görürsünüz. Buna
benzerlikte yürek de insanın içini yansıtır
diyor Tanrı Sözü. Yürek yine Kutsal
Kitap’a göre insanın tüm varlığını
betimleyen, insanın iç dünyasını anlatan
bir sözdür. İnsanın zayıflıkları, korkuları,
kaygıları, acıları, sevinci, imanı yürek
sözüyle belirtilir. Örneğin, Süleyman
peygamber şöyle der: Her şeyden önce
yüreğini koru, çünkü yaşam ondan
kaynaklanır“ (Öz.4:ı3).
Bedenin yaşaması için kan gereklidir ve
kanı vücudumuzun her bir köşesine
pompalayan yürektir. İsa Mesih, tüm kötü
tasarıların, kötülüklerin yürekten çıktığını
belirtti (Matta 15:19).
Yürek, kişiliğimizin merkezi olduğu için
onu büyük bir gayretle korumamız
gerektir.
PERŞEMBE
Donnerstag
13
EKİM
Oktober
Ölüm ve yıkım diyarı insana
doymaz, insanın gözü de
hiç doymaz.
Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 20
Scheol und Abgrund
werden nicht satt, und die
Augen des Menschen
werden nicht satt.
Sprüche 27, 20
satt werden: doymak
der Tod: ölüm
Neden ölüyoruz? Öldükten sonra bize neler
oluyor? Sanımca bu her insanın kafasını
kurcalayan ve insanı korkutan bir konudur.
Ölüyoruz, çünkü günah işledik. Tanrı, Adem’e
koyduğum kurallara itaatsizlik etme, bunu
yaparsan Akesinlikle öleceksin“ dedi. Bunun
aslı, ölümle öleceksindir. İnsan Rab’be itaat
etmeyip günaha düşünce o sonsuz yaşamı
yitirdi. Toprak ağzını açtı, doymak bilmez bir
şekilde insanları yutuyor. Öldükten sonra insan
iki yerden birine gidecektir. Ya cennet ya da
cehennem. Buna bu dünyadayken insanın
kendisi karar verir. Eğer insan cennete
gideceğini bilirse, o zaman ölüm, onun için
kaybetme değil kazanç olur. Çünkü artık
sonsuza dek cennette yaşayacaktır. Bu
güvenceye bugün, şu anda sahip olmak
mümkün mü? Evet, eğer Tanrı‘nın gönderdiği
kurtarıcı İsa Mesih’e iman edilirse. Bunun
dışında Tanrı Sözü’ne göre başka bir kurtuluş
yolu yoktur.
Evet, Ölüm ve yıkım diyarı insana doymaz.
İnsanın gözü de dünyanın kendisine sunduğu
şeylere doymuyor. Şükürler olsun ki, insanın
yüreği Mesih’te tam doyuma ulaşır.
CUMA
Freitag
14
EKİM
Oktober
Pota gümüş için, ocak da
altın içindir. İnsan ise
övülmesiyle denenir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 21
Der Schmelztiegel für das
Silber und der Ofen für das
Gold, und ein Mann wird
beurteilt nach seinem Ruf.
Sprüche 27, 21
das Silber: gümüş
das Gold: altın
Pota, içinde maden ve benzeri şeylerin
eritilmesine yarayan, çok yüksek ısıya
dayanıklı özel bir kaptır. Gümüş potada, altın
ocakta denenir. İnsan ise aldığı övgüyle
denenir. Önce insanın övgüye değer erdemleri
hayatında yaşaması ve göstermesi gerekir.
Ardından da bu insanın övgüye verdiği
karşılığa bakılmalı. Bu aslında insanın övdüğü
şeyler aracılığıyla denendiği anlamına da
gelebilir. Övüldüğü zaman, bu övgü onu
gurura mı itecek, yoksa alçakgönüllülüğe mi
yöneltecek!
Bir
adamın
ne
oranda
alçakgönüllü olup olmadığını anlamak
istiyorsanız, onu överek deneyin, denmektedir.
Övgü konusunda dikkatli olun. Üzerinizde
doğru etkisi olmasına dikkat edin. Bir adamı
denemek için, övgü ve aşırı övgü ateşine
konduğu zamankinden daha sıcak bir pota
yoktur. İnsan övüldüğü, kendisine alkış
tutulduğu zaman etkilenmeden yoluna
alçakgönüllü bir şekilde devam etmesi, onun
gerçekten de Tanrı yolunda yürüdüğünü
gösterir.
CUMARTESİ
Samstag
15
EKİM
Oktober
Zenginlik kalıcı değildir ve taç
kuşaktan kuşağa geçmez.
Süleyman’ın Özdeyişleri 27: 24
Kein Reichtum währt ewig.
Und währt etwa eine Krone
von Generation zu
Generation?
Sprüche 27, 24
reich: zengin
der Reichtum: zenginlik
die Krone: taç
AZenginlik kalıcı değildir,“ maddeci
çağımızda bunun gerçeğini görmemiz
gerektir. Zenginliklerinizi öbür dünyaya
götüremezsiniz. Kefenin cebi yoktur. Yıllar
önce çok zengin biri öldüğünde bütün
akrabaları avukatının bürosunun dışında
bekliyordu. Avukat dışarı çıktığında, ANe
kadar bıraktı?“ diye sordular. Avukat,
AHepsini“ dedi. Hiçbir şeyi yanına almamıştı.
ATaç kuşaktan kuşağa geçmez.“ Bu
değişimler dünyasında hanedanlar yükselir
ve çöker. Güvenip bağlanabileceğimiz
sadece Tanrı‘dır. Tek değişmeyen Dost,
O’dur. Öyleyse bu dünyanın değerlerine
değil, göksel, sonsuz değerlere sarılmak
gerekmez mi?
Gökyüzünde
kendine
hazineler
biriktir,geçicidir bu dünya, sonsuz yaşam
Tanrı‘daBende sonsuz yaşam var, bunu
Mesih’ten aldımBana bir miras verdi,
sonsuza dek kalıcı!Sahip olduğum miras,
hep yenidir çürümezOrda hep gündüz vardır,
karanlık asla olmaz.
PAZAR
Sonntag
16
EKİM
Oktober
Kötü kişi kendisini kovalayan
olmasa bile kaçar, doğrularsa
genç aslan gibi yüreklidir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 1
Es flieht der Gottlose, ohne
dass ihm einer nachjagt; der
Gerechte aber fühlt sich
sicher wie ein Junglöwe.
Sprüche 28, 1
nachjagen: kovalamak
fliehen: kaçmak
der Löwe: aslan
Tanıdığım birkaç kişi var. Hiçbir zaman bir
yerde fazla duramazlar. Bir toplantıya gelir,
hem de uzun bir yoldan, toplantıya
katılmadan tekrar kaçar. Bu kadar uzun yolu
neden geldin dediğimde de sizi kısaca
göreyim, dedim, der. Bazen başka biri beni
ziyarete gelir, bir çay içene kadar ancak
kalabiliyor, sonra da kaçar. Yaşamlarında bir
şeylerin doğru olmadığını biliyorlar. Bunları
düzeltecekleri yerde, kaçarlar. Söylemeseler
bile, ben onların vicdanlarının kendilerini bir
yolla rahatsız etmekte olduğunu biliyorum.
Dostum, günah insanı sürekli olarak korku
ve kendini suçlama konumuna koyar. Bir
konuşmam sırasında günahın yıkıcılığından
söz ederken, bir gencin kendisini
savunmaya geçmesini görmem ilginçti. Ona
parmak uzatan yoktu. Konuşma günah
hakkındaydı, onun özel günahı hakkında
değildi. Suçlu bir vicdan kişinin en küçük bir
sesten bile irkilmesine neden olur. Vicdanları
temiz olanların içleri rahattır. Doğrular bir
aslan kadar yüreklidir.
PAZARTESİ
Montag
17
EKİM
Oktober
Kötü kişi kendisini kovalayan
olmasa bile kaçar, doğrularsa
genç aslan gibi yüreklidir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 1
Es flieht der Gottlose, ohne
dass ihm einer nachjagt; der
Gerechte aber fühlt sich
sicher wie ein Junglöwe.
Sprüche 28, 1
böse: kötü
gerecht: doğru
ASuçluluk kompleksi“ diye psikolojik bir terim
vardır. Hepimiz suçluluk duygusuna sahibiz.
Bu, sağ kolumuz gibi bizim bir parçamızdır.
Kimse bundan kurtulmayı arzulayarak
suçluluk duygusundan kurtulamaz! Birçok
insan bunu yapmaya çalışır. Psikologlar bu
alanda bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Ama
o suçluluk kompleksini nereye koyacaklarını
bilmezler. Yani, bir insanın sorununu ortaya
çıkarabilirsin; ama sonra o sorunu nereye
koyacaksın, kime yükleyeceksin? Belki bir
yerden başka bir yere kaydırabilirsin belirli
bir süre, ama ortadan kaldıramaz, yok
edemezsin. Mesih inancında şu ayrıcalık
vardır. O suç kompleksini ya da herhangi bir
sorunu ortaya çıkarırsın ve onu İsa Mesih’e
verirsin. İsa Mesih o sorunu, o kompleksi
kendi üzerine alır ve onu yok eder. Böylece
kişinin suçları bağışlanır, özgür edilir. Özgür
edilen bir kimse de ayağa kalkıp konuşabilir.
Kendi kafası, vicdanı suçluluktan özgür
edilen biri, başka insanlardan, onların
düşüncelerinden ve ne diyeceklerinden
korkmaz.
SALI
Dienstag
18
EKİM
Oktober
Bir ülkenin isyanı yüzünden
başkanları çok olur, ama
anlayışlı ve bilgeli adamlarla
hali sürekli olur.
Süleyman’ın Özdeyişleri 28: ı
Durch die Verbrechen eines
Landes werden zahlreich seine
Obersten; aber durch einen
verständigen, einsichtigen
Mann hat das Rechte lange
Bestand.
Sprüche 28, ı
Bir ülkede sürekli baş kaldıranlar varsa, o ülke
yönetimi sık sık değişecektir. Bunun zararı ise
hep halka çıkartılır, yani halk sıkıntı çeker. Bir
ülkede isyan çıkartılmak, aslında çıkarları olan
insanların ve ülkelerin işine gelmekte ve onlar
bunu tetiklemektedirler. Bir ülkenin güçlenmesi
diğer güçlü ülkelerin işlerine gelmez. Bu
nedenle de gelişmekte olan ülkelerde hep
kargaşa çıkarmaya, milliyetçilik, dincilik
duygularını ön plana çıkarıp insanları kukla
olarak kullanırlar. Dediğim gibi, bir ülkeyi ne
kadar çok zayıflatır ve onları bölerlerse, onları
yönetmeleri, onlara istediklerini yaptırmaları
çok daha kolay olur. Bu bizim ülkemizde de ne
yazıktır ki böyledir. Düşünün bir kere! Bin
yıldan beridir ki Anadolu’da birlikte yaşamış,
evlilikle birbirine karışmış, akraba, kardeş
olmuşsunuz. Öyleyse bu dargınlıklar, bu
düşmanlıklar
niye?
Bizler
birbirimize
sarılmalıyız; el ele, omuz omza vermemiz
gerekir kendimiz, ailemiz, çocuklarımız,
ülkemiz ve geleceğimiz için. Yoksa, deyim
yerindeyse kurda kuşa yem olup gideceğiz
eninde sonunda.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
19
EKİM
Oktober
Bir ülkenin isyanı yüzünden
başkanları çok olur, ama
anlayışlı ve bilgeli adamlarla
hali sürekli olur.
Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 2
Durch die Verbrechen eines
Landes werden zahlreich seine
Obersten; aber durch einen
verständigen, einsichtigen
Mann hat das Rechte lange
Bestand.
Sprüche 28, 2
Büyük ve güçlü ülkeler, güçlenen, gelişen
ülkeleri pek istemezler. Ne yazık ki bu
doğrudur. İnsanın gözü doymak nedir
bilmez. İnsan insanı yıllarca köle olarak
satmadı mı? Bugün Afrika ülkelerinde günde
on binlerce çocuk açlıktan ölmüyor mu?
Kimin umurunda bunlar! Zengin ve güçlü
ülkeler hep öteki ülkeleri nasıl bölebilirim,
onları nasıl güçsüz duruma getirip
yönetebilirim, sömürebilirim planlarının
peşindeler. Ne yazık ki bunda da başarılı
oluyorlar. Bu bizim ülkemiz için de geçerlidir.
İyi ama ağır bir atasözümüz vardır: ABiz
eşek olduktan sonra semer vuran çok olur!“
Bu nedenle aslında aklımızı başımıza
almalı, birliğin, beraberliğin değerini bilelim.
El ele vermek gerekir. Tabii ki ülkeyi
yönetenler her zaman iyi yönetmediler,
hatalar yaptılar ve yapmaktalar. Ama hangi
ülkede yok ki bu türden hatalar. Öyleyse
hatalar, eksiklikler bir ayrılma, düşman olma
nedeni kesinlikle olmamalı. Birlik ve
beraberlik içinde bunu çözmek gerekir.
Birlikten güç doğar; bunu unutmayalım.
PERŞEMBE
Donnerstag
20
EKİM
Oktober
Kötü adamlar adaletten
anlamazlar. Ama Rab’bi
arayanlar her şeyi anlarlar.
Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 5
Böse Menschen verstehen
nicht, was recht ist; die aber
den HERRN suchen,
verstehen alles.
Sprüche 28, 5
verstehen: anlamak
gerecht: doğru, adil
die Gerechtigkeit: doğruluk, adalet
Ah o kötülük edenler yok mu, dünyamızı
mahvetmekteler. Bir ülke kalkıp dünyanın ta
öteki ucundan Ortadoğudaki bir ülkeyi, beni
tehdit ediyor bahanesiyle işgal ediyor. Yıllarca
orada savaş oldu, yüzbinlerce insanlar
öldürüldü. Sonra da utanmadan biz bu ülkeye
demokrasi getirmek istiyoruz yalanını attılar.
Herkes çok iyi biliyor ki, onların gözleri
petroldadır. Emin olun, insanlar onların
umurunda değildir. Ama halen o ülkelerde
savaş ve kaos vardır. Bu mu demokrasi?
İnsanları öldürerek demokrasiyi getiremezsin.
Öldürülen yüzbinlerce insanın yakınlarının
yüreklerindeki kin ve nefreti nasıl ortadan
kaldıracaksın! Bu nedenle aklımızı başımıza
alalım. Birlik ve beraberliğimizi ne olursa olsun
korumamız gerekir. Birlik ve beraberlikten güç
doğar ve kimse bizim aramızı açamaz, bizi
birbirimize düşüremez, bölemez. Kötü
insanların yemi olmayalım. Eksiklikler mi var,
bunları el ele vererek gidermeye çalışalım. En
iyi yol ve çözüm Tanrı Sözü’nün söylediği şu
yoldur: Aİnsanların size nasıl davranmasını
istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın!“
(Luka 6:31).
CUMA
Freitag
21
EKİM
Oktober
Kötü adamlar adaletten
anlamazlar. Ama Rab’bi
arayanlar her şeyi anlarlar.
Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 5
Böse Menschen verstehen
nicht, was recht ist; die aber
den HERRN suchen,
verstehen alles.
Sprüche 28, 5
böse: kötü
die Sache: şey
alles: her şey
Unutmayalım ki, bir insana, topluma ya da
ülkeye zarar veren insanlar adaleti
anlamayan insanlardır. Kimdir bunlar? Kötü
kişilerdir. Çünkü onlar adaletten anlamazlar.
Adaleti uygulamak işlerine pek gelmez. Bu
nedenle de böyle insanlar sağduyularını,
anlayış
güçlerini
yitirirler.
Yeniden
sağduyuya, anlayışa sahip olmanın yolunu
görüyoruz bugünkü ayetimizde: Rab’bi
aramak! Rab yaşamın ta kendisidir. Rab
sonsuzdur, tüm bilgi ve bilgeliğin gömüleri
kendisinde saklıdır. Merhamet doludur ve
sevgidir. Rab’bi aradığımızda, yaşamı
arıyoruz demektir. Rab’bi aradığımızda,
sonsuzluğu, bilgiyi ve bilgeliği arıyoruz
demektir. Sevgiyi, inayeti arıyoruz demektir.
Rab’be yüreğimizi verdiğimizde yaşamımıza
sonsuz yaşam, sonsuzluk, bilgelik, sevgi,
inayet giriyor. Bunlara sahip olan insan
sonsuz yaşam güvenliğindedir ve esenliği,
huzuru vardır. İşte Tanrı‘dan bu değerleri
alanlar, kötülükten uzak durup her zaman
adil olmaya çalışırlar.
CUMARTESİ
Samstag
22
EKİM
Oktober
Yasaya kulağını
tıkayanın duası da
iğrençtir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 9
Wer sein Ohr abwendet
vom Hören des
Gesetzes, dessen Gebet
sogar ist ein Greuel.
Sprüche 28, 9
verschließen, verstopfen: tıkamak
das Ohr: kulak
das Gesetz: yasa
Bugünkü ayetimizde sözü edilen AYasa“,
Tanrı Sözü demektir. Tanrı‘nın burada
söylediği şey çok önemlidir. Eğer biri
Tanrı‘nın Sözü’nü duyup ona itaat ederse,
Tanrı onun duasını duyacaktır. Başka
deyişle, eğer Tanrı‘nın sizi duymasını
istiyorsanız, önce siz O’nu duymalısınız.
Tanrı‘yı nasıl duyacaksınız? Bize verdiği
Sözü aracılığıyla. Tanrı, Kendisinden uzakta,
Sözü’nü okuyup dinlemeyen, bu Söz’de
bildirilen ilkelere itaat etmeyen birinin
duasını duymayacağını çok açık bir şekilde
bildirmiştir. Elçi Petrus da şöyle demiştir:
ARab’bin gözleri doğru kişilerin üzerindedir.
Kulakları onların yalvarışını işitir. Ama Rab
kötülük yapanlara karşı durur“ (1 Petrus 3:
1ı). Dua, Tanrı‘yla konuşmaktır. Tanrı bize
Sözü aracılığıyla konuşur, bizler de dua ile
Tanrı‘ya sesleniriz, Tanrı‘yla konuşuruz.
Bunun olabilmesi için Tanrı‘yla kişisel bir
ilişkimizin olması gerekir. Bu ilişki de ancak
günahlarımız bağışlanırsa mümkün olur.
Şükrolsun ki, Tanrı bu yolu açmıştır İsa
Mesih aracılığıyla.
PAZAR
Sonntag
23
EKİM
Oktober
Zengin kendini bilge sanır,
ama akıllı yoksul onun içini
okur.
Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 11
Weise in seinen Augen ist der
Reiche, aber ein Geringer,
der verständig ist,
durchschaut ihn.
Sprüche 28, 11
weise: bilge
klug: akıllı
arm: yoksul
Zenginlik gurur ve kibre hizmet eder.
Zenginliğiyle övünen insan bu durumuyla
övünerek akıllı ve bilgeli olduğunu sanır.
Etrafındaki insanlar da ona yağ çekerek
böyle dolduğunu hissettirirler. Zengin geldi
mi, herkes ona saygı gösterir, ayağa kalkar.
Aslında zenginin bilgeliği için kendisine
hürmet ve saygı gösterilmez; parası için
gösterilir. Böyle zengin kişiler, toplantılarda,
ziyafetlerde hep baş sırada oturtulur. Biraz
bağış yapınca o okula, bu mahalleye onun
adı verilir. Hiç fakir birinin böyle bir
toplantıda,
ziyafette
baş
köşeye
oturtulduğuna ya da kendisine bir konuşma
verildiğine tanık oldunuz mu? Ne yazık ki,
dünyanın sistemi budur. Zengin insanın bir
yönü de ruhsal anlayıştan uzak olmasıdır.
Tabii bunu genelleme yapmıyoruz, ama bir
insanın malı neredeyse yüreği de genelde
orada olur. Ama anlayışa sahip, dünya
gözüyle fakir olan bir insan böyle bir kişinin
yüreğinden geçenleri çok iyi bilir ve okur.
Tanrı‘nın dediği de budur: AZengin kendini
bilge sanır, ama akıllı yoksul onun içini
okur.“
PAZARTESİ
Montag
24
EKİM
Oktober
Günahlarını gizleyen başarılı
olmaz, itiraf edip bırakansa
merhamet bulur.
Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 13
Wer seine Verbrechen zudeckt,
wird keinen Erfolg haben; wer
sie aber bekennt und lässt,
wird Erbarmen finden.
Sprüche 28, 13
zudecken, verstecken: gizlemek
bekennen, zugeben: itiraf etmek
Bu harika bir özdeyiştir. Günümüzde
insanların günahlarını örtmeye çalışmaları
yaygın bir uygulama gibi gözükmektedir.
Birçok toplulukta günah kanseri üzerine
sessizlik yara bandının uygulandığını
görürsünüz. İnsanlar bundan söz etmekten
hoşlanmazlar, hatta onun varlığını itiraf bile
etmezler. Kendilerinin çok iyi olduğunu
düşünmekten hoşlanırlar. Ama burada
bizlere, Agünahlarını itiraf edip bırakan
merhamet bulur“ denilmektedir. Ve bunun
İncil’deki paralel ayeti de 1 Yuhanna 1: 9’da
bulunur: AAma günahlarımızı itiraf edersek,
güvenilir ve adil olan Tanrı, günahlarımızı
bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır.“
Bu, günahın başkalarına itirafından söz
etmiyor, itiraf sizinle Rab arasındadır ve
günah konusunda gereken yapılmalıdır.
Dostlarınızdan oluşan küçük grubun önünde
günahsız görünmeye çalışmak büyük bir
hatadır. Eğer günahınızı Rab’be itiraf edip
onu bırakırsanız, merhamet bulacaksınız.
Bu aynı zamanda bağışlanacaksınız
anlamına da gelmektedir. Ne kadar harika!
(İbr.10:17).
SALI
Dienstag
25
EKİM
Oktober
Günahtan çekinen ne mutludur!
İnatçılık edense belaya düşer.
Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 14
Glücklich der Mensch, der
beständig in der Gottesfurcht
bleibt! Wer aber sein Herz
verhärtet, wird ins Unglück
fallen.
Sprüche 28, 14
der Eigensinn, der Trotz: inat, inatçılık
eigensinnig, hartnäckig: inatçı
das Unglück, das Unheil: bela
AGünahtan çekinme“ Rab korkusunda
yaşamanın
bir
gereğidir.
ARab
korkusunun
bilgeliğin
başlangıcı
olduğunu“
hatırlayın.
Yüreklerimizin
Tanrı‘ya karşı her zaman açık oldukları
anlamına gelir bu. Yüreğini katılaştıranın
ya da inatçılık edenin tam tersidir.
Tanrı‘dan korkan kişi Tanrı‘yı dinleyen
kişidir. Tanrı‘yı hoşnut eden bir biçimde
yaşamaya çalışan kişidir. Rab’bin önünde
alçakgönüllülükle yaşar. Zayıflıklarının ve
Tanrı‘ya tamamiyle bağımlılığının bilinciyle
yaşar. Gerçek mutluluğun, esenliğin
gereklerinden biri yumuşak bir yüreğe
sahip olmaktır. Sert ve tövbeden uzak bir
yüreğe sahip olan insanın başı sürekli
derde girer. Tanrı gururlulara karşıdır,
ama alçakgönüllü, kırık ve ezik bir yüreği
asla reddetmez.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
26
EKİM
Oktober
Adam öldürmekten vicdan
azabı çeken, mezara dek
kaçacaktır; kimse ona yardım
etmesin.
Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 17
Ein Mensch, belastet mit dem
Blut einer Seele, ist flüchtig
bis zum Grab; man unterstütze
ihn nicht!
Sprüche 28, 17
das Grab: mezar
helfen, unterstützen: yardım etmek
Korkunç bir suç işleyip suçluluğunun bilincini
taşıyan kişi, vicdanında korkulu bir yük
taşımaktadır. Bu durum sık sık da böylesi
kişileri sonunda intihara sürükler. Günümüzde
böyle birçok durum görüyoruz. Kutsal Kitap’ta
bunun en iyi örneği, işlediği korkunç, alçakça
suçtan ötürü intihar eden Yahuda İskariyot’tur.
Bu adam İsa Mesih’i ele vermişti.
Bir emniyet amiri, bazen bir suçu kimin
işlediğinin yıllarca çözülmediğini söyledi. Suçlu
konusunda hiçbir kanıt ya da iz bulamazsınız.
Sonra bir itirafta bulunma ihtiyacını hisseden
bir adam ya da bir kadın ortaya çıkar. Bazen
bu kişi başka bir suçtan ötürü zaten
hapishanede olur. Polisin üzerinde hâlâ
çalışmakta olduğu sırrı çözülmemiş suçu itiraf
eder. Bunu neden yapar? Çünkü işlediği suç,
suçlu kişinin yüreğindedir. Ondan kaçamaz.
Günah da böyledir. İnsanın yüreğindedir.
Ancak Tanrı İsa Mesih aracılığıyla yürekten o
günahı ve onun yargısını kaldırabilir. Yani,
günahın cezasından kurtuluş doğru yaşayarak
değil, yalnızca Rab İsa Mesih’e iman
aracılığıyla elde edilir.
PERŞEMBE
Donnerstag
27
EKİM
Oktober
Toprağı işleyen adam ekmeğe
doyar. Boş adamların ardınca
giden ise, fakirliğe doyar.
Süleyman’ın Özdeyişleri 28: 19
Wer sein Ackerland bebaut,
wird sich satt essen können an
Brot; wer aber nichtigen Dingen
nachjagt, wird sich an der
Armut satt essen.
Sprüche 28, 19
Süleyman peygamber, bol yiyecekle
yoksulluk arasındaki tezadı gözlerimizin
önüne seriyor. Çalışkan, toprağını işleyen,
yani işine gücüne dört elle sarılan insan
bereket alır. Böyle birisi de ele güne muhtaç
olmaz. Ama tembel, iş üretmeyen, onun
bunun sırtından geçinmeye çalışan
vicdansız insan ise, yoksulluğa mahkumdur.
Süleyman peygamber, bolluğa kavuşmanın
bir yolunu daha gösteriyor: AGüvenilir - sadık
kişi bolluğa erer, zengin olmaya can atansa
beladan kurtulmaz (Özdeyiş ı8:ı0). Güvenilir,
sadık insan kimdir? Doğruluğuyla, verdiği
sözünde durmasıyla, sadakatiyle, kolay yolu
seçmemekle, söylediği sözleriyle yaşayışının
birbirine uymasıyla, aldığı bir emaneti
zamanında geriye vermesiyle bilinen
birisidir. Yanlış ve doğru yollardan kazanca
kesinlikle hayatında yer vermeyen bir
insandır. İşte böyle kişiler berekete, bolluğa
ereceklerdir, diyor Tanrı Sözü. Rab bizlere
yardım etsin ki, güvenilir insanlar olabilelim.
CUMA
Freitag
28
EKİM
Oktober
Defalarca azarlandığı halde dik
başlılık eden, ansızın yıkıma
uğrayacak, çare yok.
Süleyman’ın Özdeyişleri 29: 1
Ein Mann, der trotz
Ermahnungen halsstarrig
bleibt, wird plötzlich
zerschmettert werden ohne
Heilung.
Sprüche 29, 1
halsstarrig: dik başlılık
plötzlich: ansızın
Tanrı‘nın insanı azarlamasının birçok yolu
olduğu halde insan günaha devam edebilir.
Kardeşim, günah işlemeye devam eden
insan sürekli olarak uyarılmaktadır. Şu anda
sen de uyarılmaktasın. Ama bu uyarılara
kulak asmayan, günah yaşamına devam
eden birisi, hiç kuşkunuz olmasın ki, bir gün
aniden yıkıma uğrayacaktır. Nuh olayı bize
çok iyi bir uyarıdır. Nuh da o zamanın
insanlarını uzun süre günah konusunda
uyardı, ama onlar dik başlılık ettiler ve onu
dinlemediler. Bir gün Tufan geldi onların
tümünü yok etti.
Kendim de birçok kere uyarılara kulak
tıkayan, kendi yanlış yolunda devam eden
insanların sonunda yıkıma uğradıklarına
tanık oldum.
Günah ciddi bir konudur ve Tanrı Sözü sizi
kim bilir şimdiye dek kaç kez uyardı. Sakın
ola dik başlılık, inat etmeyin. Bugün kurtuluş
günüdür. Bunun değerini bilin, yarın çok geç
olabilir.
CUMARTESİ
Samstag
29
EKİM
Oktober
Defalarca azarlandığı halde dik
başlılık eden, ansızın yıkıma
uğrayacak, çare yok.
Süleyman’ın Özdeyişleri 29: 1
Ein Mann, der trotz
Ermahnungen halsstarrig
bleibt, wird plötzlich
zerschmettert werden ohne
Heilung.
Sprüche 29, 1
die Rüge, der Tadel: azar
rügen, tadeln, schelten: azarlamak
Bir akşam bir arkadaşımla sokakta
yürüyordum. Bir sinemanın önünde bir
kalabalık toplanmıştı. Orada hurda olmuş bir
araba vardı ve inanın bana çok kötü bir
durumdaydı. İçinde bir lise öğrencisi ve kız
arkadaşı vardı. Başka bir kızı kendilerine
katılması için çağırmak üzere durmuşlardı.
Kız, AHayır, bu akşam sizinle çıkamam“
demiş; onları kendisiyle birlikte bir Kutsal
Kitap dersine gelmeye davet etmişti.
Sonunda onu Kutsal Kitap dersine götürmeyi
kabul etmişlerdi ama onunla derse
gitmeyeceklerdi. Yolda kız onlara İsa
Mesih’te sunulan kurtuluşu anlattı. Kutsal
Kitap dersi aracılığıyla Mesih’i kabul ettiğini
ve onların da Mesih’e ihtiyaçları olduğunu
söyledi. Onlar sadece gülüp geçtiler ve kızı
bıraktılar. Beş dakika sonra yolda hızla
giderlerken başka bir arabayla çarpıştılar ve
her ikisi de anında öldüler.
Yarın bize ne olacağını kim bilebilir? Öyleyse
bugün Tanrı‘nın İsa Mesih’te sunduğu bu
kurtuluşa evet demek en akıllıca bir karardır.
PAZAR
Sonntag
30
EKİM
Oktober
Doğru kişiler çoğalınca halk
sevinir, kötü kişi hükümdar
olunca halk inler.
Süleyman’ın Özdeyişleri 29: 2
Wenn die Gerechten
zahlreich sind, freut sich das
Volk; wenn aber ein Gottloser
herrscht, seufzt das Volk.
Sprüche 29, 2
mehr werden: çoğalmak
seufzen: inlemek
Kötülerin, doğru olmayanların güçlü
konumlarda olduklarında, bir devleti
yönettiklerinde ulus - tüm insanlar inler, acı
çeker. Bunun yanında bir ülkenin önde
gelenleri, öğretmenleri, polisi, sanatkarı,
bilim adamları, uzmanları ve yöneticileri
doğru insanlarsa, onların karakterleri
doğruysa bu tüm ulusun karakterini, tutum
ve davranışlarını olumlu yönde etkiler. Doğru
insanlar çok olunca insanlar da sevinir.
Biliyor musunuz, ülkemizin, insanlarımızın
her şeyden çok buna ihtiyacı vardır. Her
sorunu çözebileceklerini iddia eden
insanlara ihtiyacımız yoktur. Bu dünyanın
sorunları için kimsede çözüm yoktur ve eğer
birisi kendisinde olduğunu söylerse bunu
şakacı bir şekilde söylüyor olmalıdır.
Günümüzde ihtiyacımız olan şey, her ne
pahasına olursa olsun doğruluğu savunan
ve doğruluk içinde yaşayan kişilerdir.
Bilge Süleyman da bunu söyler: ADoğru
kişiler çoğalınca halk sevinir, kötü kişi
hükümdar olunca halk inler!“
PAZARTESİ
Montag
31
EKİM
Oktober
Adaletle yöneten kral ülkesini
ayakta tutar, ağır vergiler
koyansa çökertir.
Süleyman’ın Özdeyişleri 29: 4
Ein König gibt durch das
Recht dem Land Bestand;
aber wer nur Abgaben erhebt,
zerstört es.
Sprüche 29, 4
die Steuer, die Gabe: vergi
zusammenbrechen: çökmek
zusammenbrechen lassen: çökertmek
Türkiyemiz zengin bir ülkedir. Belki de
dünyada zengin ülkeler arasında ilk birkaç
sıraya bile girebilir. Ama ne yazık ki, ülkemiz
uzun yıllar kötü yönetile yönetile hep acı,
sıkıntı, yokluk çekildi. Başa gelenler hep
kendilerini,
yakınlarını
düşündüler,
kendilerinin ve onların ceplerini doldurdular.
Dünyanın hiçbir ülkesinde sanımca şu deyim
yoktur: ADevletin malı deniz, yemeyen
keriz!“ Bu da hem bu ülkeyi yönetenlerin,
hem de aslında hepimizin ne kadar bu
ülkeye kötülük ettiğimizi gösterir. Acısını kim
çekiyor, yine bizler.
Rüşvet alan kötülük ettiği kadar, rüşvet
veren de kötülük etmektedir. Ne yazık ki,
rüşvet, siyasetçilerimizden, en alt tabakadaki
memura kadar herkesi etkiliyor. Bunlar birer
mikrop gibidir. Bu mikropların bizleri de
mikropladığını bazen farkında bile değiliz.
Adaletle, doğrulukla yöneten insanlara
ihtiyacımız vardır ve bu doğruluk ve adalet
bizde başlamalı. Dua edelim ki Rab böyle
yöneticiler çıkarsın ülkemizde.
SALI
Dienstag
1
KASIM
November
Başkasını pohpohlayan
kişi, ona tuzak kurar.
Süleyman’ın Özdeyişleri 29: 5
Ein Mann, der seinem
Nächsten schmeichelt,
breitet ein Fangnetz vor
seinen Schritten aus.
Sprüche 29, 5
schmeicheln: pohpohlamak
die Falle: tuzak
eine Falle stellen: tuzak kurmak
İyi iş yapan birisini övmek kesinlikle
gereklidir. Erdem görülüp övülmelidir. Ayağa
kalkıp birisini övmenin bir zamanı olduğuna
inanıyorum. Ama birisini pohpohlamaya
kalkıştığınız zaman, bu kitapta okumuş
olduğumuz aşırı dozda bal gibidir. Bazı
insanlar başkalarını pohpohlamaya çok
meraklıdırlar. Gerçekten yüreklerinde olan
şeyi söylemezler.
Daha önce tanıdığım biri vardı. Her
keresinde muhakkak bir şeyler isterdi. Ama
bunu ilginç bir yöntemle yapardı. AAh Ali
kardeş, geçen hafta senin bir yazını
okudum, gerçekten çok büyük bir bereket
aldım. Şimdiye kadar hiç bu kadar güzel bir
yazı okumadım. Umarım bu yazıyı CD’ye de
alırsın!“ Ne kadar çok pohpohlayıcı söz
söylerse, isteyeceği iyilik de o kadar büyük
olurdu. Pohpohlamak tehlikeli bir şeydir
çünkü bazen insanlar buna inanırlar.
Pohpohlanmaya inandığımızda bu bir
tuzaktır, diyor Tanrı Sözü.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
ı
KASIM
November
Kana susamışlar dürüst
kişiden nefret eder,
doğrularsa onun canını korur.
Süleyman’ın Özdeyişleri 29: 10
Blutmenschen hassen den
Rechtschaffenen, aber die
Aufrichtigen suchen das
Beste für sein Leben.
Sprüche 29, 10
das Blut: kan
aufrichtig, rechtschaffen: dürüst
hassen: nefret etmek
Bugünkü ayetimizi şöyle söylemek de
mümkün:
AKanlı
insanlar
doğru
olanlardan nefret ederler ama doğru kişi
onun canını arar ya da korur!“ Kana
susamış kişinin yüreğinde adam öldürmek
ve nefret vardır. Rab İsa, eğer
kardeşinizden nefret ederseniz adam
öldürmüş gibi olursunuz, der. Yani nefret
eden katildir!
Adem’in oğlu Kayin katildi ve katillik onun
yüreğinde başlamıştı. Bu, insanın
Tanrı‘dan ne kadar uzaklaştığını ve ne
kadar çabucak düştüğünü gösterir.
Tanrı‘nın Adem’le Havva’yı kusursuz
yarattığını hatırlayın. Düştükleri zaman
dünyaya getirebilecekleri tek şey bir
günahlıydı. Kendilerine benzeyen oğulları
ve kızları oldu. Kayin bunlardan biriydi.
Yüreğinde katillikle doğmuş olan bir
çocuktu, kardeşinden nefret ediyordu.
Kardeşim, hayatınızda asla kine ve
nefrete yer vermeyin, yoksa sonunda sizi
de kardeş katili yapar.
PERŞEMBE
Donnerstag
3
KASIM
November
Sülüğün iki kızı vardır, adları
AVer, ver“dir. Hiç doymayan
üç şey, AYeter“ demeyen dört
şey vardır.
Süleyman’ın Özdeyişleri 30: 15
Der Blutegel hat zwei Töchter:
Gib her, gib her! Drei sind es,
die nicht satt werden, vier, die
nicht sagen: Genug!
Sprüche 30, 15
satt werden: doymak
genug: yeter
Genç iken, bir kere ata bindim, ama ne binişti
o. Atın eyeri yoktu, sadece ağzına bir gem
vurulmuştu. Elimde gelki dizginler vardı ama,
at birden dört nala koşmaya başladı, ama ne
koşuş! Ben dizginlere asılıp durdurmak
isterken at sanki daha çok hızlanıyordu. Sanki
bana, bırak koşabildiğimce koşayım diyordu.
Dizginlere asıldım ve atı zor durdurdum. O
günden sonra tövbe ettim ata binmeye.
Günlerce yürüyemez oldum.
Bunu bir resim olarak kullanırsam, bu dizginler
gibi bizim de bu yaşamda ihtiyacımız olan
özdenetim, kendimizi tutma ihtiyacımız vardır.
Davut peygamber şu ilginç ve ağır sözü
söyledi: AAt ya da katır gibi anlayışsız olmayın;
Onları idare etmek için gem ve dizgin gerekir“
(Mezmur 3ı: 9). Kendimizi kontrol için Rab’be
teslim etmemiz gerektir.
Mesih’e iman eden kimsenin yüreğine Kutsal
Ruh gelip konut kurar. Kutsal Ruh’un
ürünlerinden biri özdenetimdir. Kendimizi
O’nun
denetimine
bıraktığımızda,
O,
özdenetimi bizde oluşturur.
CUMA
Freitag
4
KASIM
November
Karıncalar güçlü olmayan bir
topluluktur, ama
yiyeceklerini yazdan
biriktirirler.
Süleyman’ın Özdeyişleri 30: 25
Die Ameisen, ein nicht
starkes Volk, und doch
bereiten sie im Sommer ihre
Speise.
Sprüche 30, 25
die Ameise: karınca
Karıncalar, o küçük yaratıklar, akıllıdırlar ve
bizler onlardan bir şeyler öğrenebiliriz.
Süleyman’ın Özdeyişleri 6: 6S8’de şunu der:
AEy tembel kişi, git, karıncalara bak, onların
yaşamından bilgelik öğren. Başkanları,
önderleri ya da yöneticileri olmadığı halde,
yazın erzaklarını biriktirirler, yiyeceklerini
toplarlar.“ Karıncalar tahıl toplarlar. Doğup
büyüdüğüm yerlerde bunu yapışlarını
seyretmiştim.
Küçük
bir
karınca,
kendisinden daha büyük olan bir buğday ya
da yulaf tanesini taşır. Hasadın o kısa ve
parlak günlerinde yiyecek depolarlar.
Karıncalar gelecek için maddesel şeyler
hazırlama konusunda bizim için bilgelik
örneğidirler.
Ya sen dostum? Geleceğin için ne
yapmaktasın? Bir gün Tanrı‘nın önünde
duracaksın. Eğer bu yaşamdayken göksel
hazine biriktirmediysen S ki bu hazine İsa
Mesih’tir S yargılanacaksın. Ama İsa’ya
sahipsen kurtulacaksın.
CUMARTESİ
Samstag
5
KASIM
November
İsa Mesih’in habercisi Petrus’tan,
Pontos’a, Galatya’ya, Kapadokya’ya,
Asya’ya ve Bitinya’ya dağılmış olan
seçkin göçmenlere ... kayra ve
esenlik olsun.
1 Petrus 1:1-2
Petrus, Apostel Jesu Christi, den
Fremdlingen von der Zerstreuung
von Pontus, Galatien, Kappadozien,
Asien und Bithynien, die auserwählt
sind ... Gnade und Friede werde
euch immer reichlicher zuteil!
1. Petrus 1, 1-2
Okuduğumuz ayetlerde geçen yerler o
dönemlerde Roma bölgeleriydi, bugün ise
tüm bu yerler ülkemizin toprakları içinde
bulunuyor. Bu bölgelere dağılmış olan
seçilmişlere, diyor Petrus. Peki bu dağılanlar
kimlerdi ve neden dağılmışlardı? Bu
Yahudiler’di. İşte bu Yahudiler arasında İsa
Mesih’e iman edenler oldu.
Yahudi halkı neden dağıtılmıştı? Yahudi
halkının Rab’be olan itaatsizliğinden,
günahlarından dolayı. Bu dağıtılma aslında
Tanrı‘nın bu halk üzerine gelen yargısıydı.
Yasanın Tekrarı ı8. bölümde bundan söz
eder. Tanrı onlara, Aeğer bana itaat etmez,
günahta ve putperestlikte devam ederseniz,
sizi uluslar arasına dağıtacağım, dünyanın
tüm ülkelerinde serseri gibi olacaksınız“
demişti. Ama bu insanlar arasında
günahlarından tövbe ederek İsa Mesih’e
iman edenler vardı. Petrus onlara, Rab’bin
sunduğu bu inayetin değerini iyi bilmeleri
gerektiğini söylüyordu.
PAZAR
Sonntag
6
KASIM
November
İsa Mesih’in habercisi Petrus’tan,
Pontos’a, Galatya’ya, Kapadokya’ya,
Asya’ya ve Bitinya’ya dağılmış olan
seçkin göçmenlere ... kayra ve
esenlik olsun.
1 Petrus 1:1-2
Petrus, Apostel Jesu Christi, den
Fremdlingen von der Zerstreuung
von Pontus, Galatien, Kappadozien,
Asien und Bithynien, die auserwählt
sind ... Gnade und Friede werde
euch immer reichlicher zuteil!
1. Petrus 1, 1-2
Dün de belirttiğim gibi, dağıtılmış olan halk,
Yahudi halkıydı. Çünkü onların günahları,
Tanrı‘ya karşı olan isyanları, itaatsizlikleri
onların ülkelerinden sürülmelerine neden oldu.
Yeruşalim, aslında ABarış kenti“ demektir.
Ama orada bugüne kadar barış yok! Çünkü bu
halk barış başkanı olan İsa Mesih’i reddetti ve
hatta O’nun çarmıha çakılması için ellerinden
geleni yaptılar. İsa Mesih’te suç bulmayan
Romalı Vali, bu adamın kanından ben sorumlu
değilim, dediğinde, Yahudi halkı aynen şöyle
dediler: AO’nun kanının sorumluluğu bizim ve
çocuklarımızın üzerinde olsun (Matta ı7:ı5). Bu
olaydan 30S35 yıl sonra Romalı Titus,
Yeruşalim’i yerle bir etti ve halkı da sürgüne
gönderdi. Bu Tanrı‘nın yargısıydı ve bu yargı
bugüne dek sürmektedir. Bu nedenle
Yeruşalim’de barış yok ve olmayacaktır da.
Ancak İsa Mesih tekrar geldiğinde,
Yahudiler’in büyük bir çoğunluğu günahlarını
görecek, tövbe edip İsa Mesih’e iman
edecekler ve o zaman gerçek anlamda barışa
kavuşacaklardır. O zaman o diyarda insanlar
ve uluslar arasında gerçek barış olacaktır.
PAZARTESİ
Montag
7
KASIM
November
İnayet ve esenlik artan
ölçüde sizin olsun.
1 Petrus 1: 2b
Gnade und Friede werde
euch immer reichlicher
zuteil!
1. Petrus 1, 2b
mehr werden, vermehrt werden: artmak
Hem Pavlus’un mektuplarında, hem de
Petrus’un yazdıklarında hep önce inayet
gelir ve bunun sonucunda da esenlik. Yani
inayetin sağladığı, getirdiği sonuç esenlik ve
barıştır. Bu sıralama bir tesadüf eseri değil.
İnayetin üzerimize inmesi gerekir ki,
yüreğimizde esenlik olsun. İnayet olmadan,
esenliğin, barışın olması da mümkün değil.
Bu inayet ne kadar büyükse, o oranda da
esenlik büyük olur ve sağlam temeldedir.
Eğer bizim hayatımızda inayet büyüyorsa, o
zaman esenlik de derinleşecektir demektir.
İnayet,
Tanrı‘nın,
hiçbir
şekilde
hakketmediğimiz halde bize sunduğu
iyiliğidir. Petrus bu mektubunda imanlıların
bu inayeti iyi kavramalarını ve ona
sarılmalarını istiyor. ATanrı‘nın gerçek
inayetidir bu, onda durun“ (5:1ı) diyor. Evet,
kurtuluş inayet aracılığıyla geliyor. Sonra
hayatımızda ürün vermek için çağrıldığımızı
belirtiyor.
Aynı
zamanda
inayetle
korunuyoruz ve sonsuz umuda sahibiz ve
gelecekte bizi bir yücelik bekliyor!
SALI
Dienstag
8
KASIM
November
Babamız Tanrı‘nın öngörüsü uyarınca
Ruh’un kutsamasıyla, İsa Mesih’in
buyruğuna uymak ve O’nun kanı
üzerinize serpilmek için seçilmiş olan
sizlere inayet ve esenlik çoğalsın.
1 Petrus 1: 2
Nach Vorkenntnis Gottes, des Vaters,
in der Heiligung des Geistes zum
Gehorsam und zur Besprengung mit
dem Blut Jesu Christi: Gnade und
Friede werde euch immer reichlicher
zuteil!
1. Petrus 1, 2
Okuduğumuz ayette, „Buyruğa uymak - itaat
etmek için İsa Mesih’in kanının serpilmesi için
seçildiniz!“ diyor. Tanrı‘ya itaat etmek, her
imanlının yaşamında olması gereken
durumdur. Tanrı‘ya itaat etmeliyiz, O’nun
Sözü’nü öneme almalı ve bu Söz’ü
okumaktan, incelemekten zevk almalıyız. Ama
her zaman bunu yapamıyoruz. Bazen
sarsılıyor, çöküyoruz. Petrus ise, Aİsa Mesih’in
sözünü dinlememiz ve O’nun kanının
üzerimize serpilmesi için... seçildiniz“! diyor.
İtaatimizde çoğu zaman düşüyoruz, tam itaat
edemiyoruz. İşte burada bizim önümüzde o
harika gerçek olan Rab İsa Mesih’in kanı bizim
için konuşuyor. Bu kan ne diyor? Bağışla!
Mesih’in kanı bizim vicdanımıza da konuşuyor.
İşte İsa Mesih’in kanının serpilmesinin anlamı
budur. Kurban sunularına dikkat ettiğimiz
zaman, bazen kan dökülmeliydi. Ama kanın bir
kısmının serpilmesi gerekliydi. Kanın
serpilmesi demek, ruhsal anlamda kanın
konuşması demektir. Bunu İbraniler 1ı:ı4’te
okuyoruz.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
9
KASIM
November
Size öğütte bulunuyorum ve
tanıklık ediyorum ki, Tanrı‘nın
gerçek kayrasıdır bu. Ona bağlı
kalın!
1 Petrus 5:12
... ich habe euch mit wenigen
Zeilen geschrieben und euch
ermahnt und bezeugt, dass dies
die wahre Gnade Gottes ist, in
der ihr steht.
1. Petrus 5,12
Okuduğumuz ayetten de görüyoruz ki, bu
mektubun ana konusu inayettir. Tanrı bizleri
ancak ve ancak inayeti aracılığıyla kurtarır.
İşte bu kurtuluş sonsuz bir kurtuluştur.
Ardından Petrus Tanrı‘nın koruyan inayetinden
söz eder. Tanrı‘nın kayrası imanlıları koruyor.
Aynı zamanda Tanrı‘nın kayrası bizleri kutsal
kılmaktadır. Yani, inayet bizi kutsal olma
yolunda eğitiyor.
İnayet aracılığıyla seçilip korunuyoruz.
Kurtuluşta Tanrı bunların hepsini yapıyor.
Sonra Tanrı‘nın inayeti bizi kutsallığa doğru
götürüyor ve biz bu nedenle iman yolunda
yürüyebiliyoruz. İnayet bizi itaat etmeye yetkin
kılıyor. Hatta inayet sıkıntı ve elemlerde bizlere
dayanma gücü veriyor. İnayet, iyilik etmek,
kutsal bir yaşam sürmek için bizi yetkin kılıyor.
İnayet aynı zamanda, birbirimize hizmet etmek
için bizi yetkin kılıyor. Bu nedenle Petrus,
imanlıların inayete sarılmaları gerektiğini
vurgular. İnayetle kurtulma bize, asla
istediğimiz gibi yaşayabiliriz iznini vermez.
İnayet bizi Rab’bin yolundan gitmeye ve O’nun
isteğini hayatımızda uygulamaya yeterli kılar.
PERŞEMBE
Donnerstag
10
KASIM
November
Rabbimiz İsa Mesih’in Tanrısı ve
Babası‘na övgüler olsun! Sınırsız
merhameti uyarınca yeniden
doğmamızı sağladı, bizleri diri umuda
kavuşturdu.
1 Petrus 1:3
Gepriesen sei der Gott und Vater
unseres Herrn Jesus Christus, der
nach seiner großen Barmherzigkeit
uns wiedergeboren hat zu einer
lebendigen Hoffnung durch die
Auferstehung Jesu Christi aus den
Toten.
1. Petrus 1, 3
İsa’nın öğrencilerinden biri olan Petrus, İsa
Mesih çarmıha giderken İsa’yı tanıdığını üç
kere inkar etti, daha önce İsa’nın söylediği
gibi. Daha sonra yaptığı bu inkardan dolayı
acı acı ağladı. İsa Mesih ölümü yenerek
dirildikten sonra, Petrus’a göründü, ona hiç
kızmadı, yaptığı bu ihaneti onun başına da
kalkmadı. Petrus’u yine eskisi gibi sevdi.
Hatta Petrus’a büyük bir görev verdi. Bu
Petrus’un Rab’bin inayetinin ne kadar yüce,
eşsiz ve harika olduğunu tam olarak
anlamasına neden oldu. Daha sonraki
yıllarda tarih, Petrus’u çarmıha çakarak
öldürmek isterlerken, kendisine son isteğini
sorarlar ve o, beni baş aşağı olarak çarmıha
gerin, çünkü ben Rabbim İsa gibi çarmıha
bile çakılmaya layık değilim, dediğini belirtir.
Güçsüz bir Petrus’tan Rab güçlü bir Petrus
oluşturdu, onu adına yaraşır şekilde kaya
gibi yaptı. Bu inayetti. Ve Petrus iki mektup
yazdı. Birinci mektubunun ana konusu da
inayet üzerinedir. Bugün okuduğumuz ayette
de Rab’bin verdiği o sonsuz, kalıcı umuttan
söz eder.
CUMA
Freitag
11
KASIM
November
Rabbimiz İsa Mesih’in Tanrısı ve
Babası‘na övgüler olsun! Sınırsız
merhameti uyarınca yeniden
doğmamızı sağladı, bizleri diri umuda
kavuşturdu.
1 Petrus 1:3
Gepriesen sei der Gott und Vater
unseres Herrn Jesus Christus, der
nach seiner großen Barmherzigkeit
uns wiedergeboren hat zu einer
lebendigen Hoffnung durch die
Auferstehung Jesu Christi aus den
Toten.
1. Petrus 1, 3
Rab’bin inayetini, sevgisini, merhametini çok
iyi anlayan elçi Petrus, vahiy yoluyla yazdığı iki
mektupta özellikle Tanrı‘nın inayetine
değinmekte ve bu inayet aracılığıyla
kurtulduğumuzu söylemektedir.
Bize sağlanan bu yeniden doğuş bizim için
büyük bir yücelik demektir. Yaşayan diri bir
umuda doğduk. İşte bu yeniden doğuş sonsuz
yaşamı ve sonsuz mutluluğu içine alıyor. İsa
Mesih’in ölüler arasından dirilmesiyle
bozulmaz, yozlaşmaz göksel mirasa atandık!
O’nun ölüp dirilmesiyle tüm günah ve günahın
sonuçları bizim için ortadan kalktı.
Günah, karanlık, kötülük, yargılanma ve
cehenneme atılma demektir. Ama İsa’ya iman
edenler için artık hiçbir yargılanma yoktur
(Rom.8:1).
Çünkü İsa’ya iman edenler biliyorlar ki, İsa
Mesih günahı ve ölümü yendi, ölüler arasından
dirildi; imanlı da O’nunla birlikte dirildi, günün
birinde her imanlı O’nun olduğu yerde
olacaktır. İşte bu yaşayan diri umut budur.
Umut, henüz açıklanmadı, gelecekte olacaktır;
ama bu umut kesin ve garantidir.
CUMARTESİ
Samstag
12
KASIM
November
Bizi bozulmaz, çürümez,
lekesiz bir mirasa
kavuşturdu.
1 Petrus 1:4
... zu einem unvergänglichen
und unbefleckten und
unverwelklichen Erbteil, das
in den Himmeln aufbewahrt
ist für euch.
1. Petrus 1, 4
unvergänglich: bozulmaz
unverwelklich: çürümez
unbefleckt: lekesiz
Günah solgunluk getirir. Solmak demek
ölümün yaklaştığı demektir. Bir yaprak
solmaya başlıyorsa, ölüme doğru gidiyor
demektir. Ardından o yaprak yere düşer, sonra
da çürüyüp gider. Biz de çürüyoruz. Hepimiz
bir yıl öncesine göre biraz da çirkinleştik.
Yavaş yavaş soluyoruz. Bizim içimizde olan o
günah her gün bizi içimizden kemiriyor. Ama
Tanrı Sözü göksel bir mirastan söz ediyor.
Öyle bir miras ki, lekesiz, bozulmaz ve
çürümez. Hiçbir zaman değeri düşmez ve yok
olmaz. Sonsuza kadar kalıcı. Yeryüzünde
böyle bir miras yok, ama gökte, cennete böyle
bir miras vardır. İşte Petrus, İsa Mesih’in ölüp
dirilmesiyle böyle bir mirasın sağlandığını
söylüyor. Şimdi İsa’ya iman eden her insanın
gökte bir mirasa sahip olduğunu ve bu mirasın
onlar için saklandığını belirtiyor. Bu şu
demektir: bu mirası yitirmek mümkün değil.
Bu mirastan sürgün edilmek de mümkün değil.
Neden, çünkü yukarıda da belirttiğim gibi, bu
miras bozulmaz, yozlaşmaz ve solmaz.
Herhangi bir günah, günahın herhangi bir
sonucu asla bu mirasa etki yapamaz.
Mirasımız kesinlikle güvenliktedir.
PAZAR
Sonntag
13
KASIM
November
Çağın sonunda açıklanmaya
hazır kurtuluş için, Tanrı‘nın
gücüyle bir kaledeymiş gibi
imanla korunmaktasınız.
1 Petrus 1: 5
... die ihr in der Kraft Gottes
durch Glauben bewahrt werdet
zur Rettung, die bereit steht, in
der letzten Zeit geoffenbart zu
werden.
1. Petrus 1, 5
Dün de gördüğümüz gibi, 4. ayette, bozulmaz,
yozlaşmaz ve solmaz mirasımızın göklerde
bizim için saklandığını okuduk. 5. ayette
Aimanla korunduğumuzu“ belirtiyor. Ne
demektir bu?
Diyelim ki bir mirasın vardır ve bu miras
onaylanmış, mühürlenmiş ve garantidir. Belki
de bu miras Türkiye’de deniz sahilinde harika
bir yazlık evdir. Mirasın yüzde yüz kesin. Ama
sen mirasa sahip olmadan ölürsen ne olacak?
Bu nedenle sadece miras değil, mirasa sahip
olan kişi de korunmalıdır. 5.ayette bu
söyleniyor.
Tanrı bizi öylesine koruyor ki, hiçbirimiz
yollarda kaybolup gitmeyelim ve böylece
mirasımızdan mahrum kalmayalım. Bu Tanrı
inayetinin bir kanıtıdır bizim için. Biz hiçbir
zaman kendi kendimizi koruyamayız; bizim
gücümüz yetersizdir; ama Tanrı‘nın gücüyle
korunmaktayız. Tanrı‘nın gücü aracılığıyla!
Bize düşen iş, iman etmektir. Bu mirasa
sadece iman eden kavuşuyor. Zaman sona
erdiğinde, bizim için ayrılan o mirasa
kavuşmak
için
iman
aracılığıyla
korunmaktayız!
PAZARTESİ
Montag
14
KASIM
November
Bende kalın ben de sizde. Çubuk
asmada kalmazsa kendiliğinden
ürün vermediği gibi siz de bende
kalmazsanız ürün veremezsiniz.
Yuhanna 15: 4
Bleibt in mir und ich in euch! Wie
die Rebe nicht von sich selbst
Frucht bringen kann, sie bleibe
denn am Weinstock, so auch ihr
nicht, ihr bleibt denn in mir.
Johannes 15, 4
Tanrı‘nın çocukları olarak bu dünyada
yaşarken Tanrı bizden ne bekliyor? Evet,
İncil’de Petrus Mektubunda gördüğümüz
gibi, Tanrı bizi inayeti aracılığıyla kurtardı ve
bize sonsuz hayat verdi. Bu garanti. Ama bu
dünyada yaşamaktayız ve hayatın gerçekleri
vardır. Bu gerçekler ne yazık ki öyle iç açıcı
değil.
Yaşam
acılarla,
sorunlarla,
haksızlıklarla doludur. Ne yaparsak yapalım,
bizi bekleyen sıkıntılardan, acı ve ağrılardan
bu dünyada kurtulamayacağız. Ölüm - tabii
buna bağlı olarak her tür sıkıntı, acı,
yıpranma, bedenin yavaş yavaş çökmesi
dünyaya günah sonucu geldi. Tanrı da
bizlere bu dünyada her şey güllük gülistanlık
olacaktır vaadini vermedi. Hatta bu dünyada
sıkıntılarımızın, acılarımızın, yüklerimizin
olacağını söyledi. O bizi kurtardığında, belirli
bir süre daha bu dünyada yaşamamıza izin
verir. Ama Rab’bin beklediği bir şey vardır.
İman ettiysek, hayatımızın ürün vermesi
gerekir. İsa Mesih şöyle dedi: Gidip ürün
veresiniz ve ürününüz kalıcı olsun diye ben
sizi seçtim“ (Yu.15:16).
SALI
Dienstag
15
KASIM
November
Gidip ürün veresiniz ve
ürününüz kalıcı olsun diye
ben sizi seçtim!
Yuhanna 15:16
... ich habe euch erwählt und
euch dazu bestimmt, dass ihr
hingeht und Frucht bringt
und eure Frucht bleibe.
Johannes 15, 16
die Frucht: ürün, meyve
bleibend: kalıcı
İsa’nın bizlerden beklediği ve sözünü ettiği
ürün nedir? Buna İncil yanıt veriyor: Asevgi,
sevinç, esenlik, sabır, iyi yüreklilik, iyilik, içten
bağlılık - sadakat, yumuşak huyluluk, tutkulara
üstünlük!“ (Gal.5:ıı).
Elçi Pavlus, AVaktinizi Rab’be yaraşır yolda
geçirin ve her bakımdan beğenilir olun!“ diyor
(Kol.1:11).
Dürüst, merhametli, bağışlayan, doğruyu
söyleyen biri olun diyor aslında. Ama ne yazık
ki çoğu zaman dürüstlükten, sevgiden uzak,
hatta bazen yalan dolanla sürdürülen bir
yaşam yaşanmaktadır. İmanlıyız diyorsunuz,
ama insanlar sizin iman hayatınıza, aile
yaşamınıza baktığında, orada bir sürü
bozukluk görmektedir. İmanlıyız diyorsunuz,
ama öfkenize hakim olamıyorsunuz; kin ve
nefretle dolusunuz; dedikodu başını alıp
gidiyor. Hele affetmeye hiç yanaşmıyorsunuz.
Hayatınızda bir sürü yalan dolan vardır. Tüm
bunlar hiç de o iman hayatına, göksel vatana
layık bir yaşam değildir. İsa Mesih, ABende
kalın“ diyor. O’nda kalmak, O’nunla ve O’nun
buyruklarına itaat ederek yürümek demektir.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
16
KASIM
November
Vaktinizi Rab’be yaraşır yolda
geçirin ve her bakımdan
beğenilir olun. Her türlü iyi işe
özgü ürün verin.
Koloseliler 1:10
... Um des Herrn würdig zu
wandeln zu allem Wohlgefallen,
fruchtbringend in jedem guten
Werk und wachsend durch die
Erkenntnis Gottes.
Kolosser 1, 10
Rab’be yaraşır bir şekilde yaşamak, örnek bir
hayat demektir. Geçenlerde esrar, alkol
bağımlısı bir kişinin tanıklığını duyduğumda,
aile yaşamının örnek olmasının ne kadar
önemli olduğunu tekrar gördüm. Adam, bu
bağımlılıktan kurtulmak istiyordum, ama
başaramıyordum, dedi. Hastanede yattım,
doktorlara, beni bu beladan kurtarmaları için
yalvardım, ama yapamadılar. Artık umudumu
yitirmiştim. Bir sabah yine kafayı çekmiş olarak
yürürken, yolda bir bayanın çocuğunu okula
götürdüğünü,
insanların
işe
gittiğini
gördüğümde, bunların bir amaçları vardır bu
yaşam için, ama benim hiçbir amacım yok!
diye düşündüm. İlk kez Tanrı‘ya dua ettim!
Çiftlikleri olan bir imanlı aile beni yanlarına
aldı. Burada beni iki şey çok etkiledi. İlkinde,
İsa’ya gelenin her tür tutsaklıktan özgür
edileceğini okudum. Ama bu ailede, kadının
kocasına, kocasının karısına tutumu ve
çocuklarıyla olan ilişkileri beni o kadar etkiledi
ki, sonra hayatımı Rab’be verdim. Sonra
evlendim, ama halen o ailenin yanındayım ve
bağımlı olan insanlara yardım etmeye
çalışıyorum.
PERŞEMBE
Donnerstag
17
KASIM
November
Yüreğinizde kin, kıskançlık,
bencillik varsa sakın övünmeyin
ve gerçeğe karşı yalancılığa
düşmeyin.
Yakup 3: 14
Wenn ihr aber bittere Eifersucht
und Eigennutz in eurem Herzen
habt, so rühmt euch nicht und
lügt nicht gegen die Wahrheit!
Jakobus 3, 14
die Eifersucht: kıskançlık
der Eigennutz, die Ichsucht: bencillik
Aile hayatındaki en büyük bozukluğun başında
bencillik
ve
kıskançlık
gelmektedir.
Kıskançlığın gerisinde kaybetmek korkusu
vardır. Aynı zamanda kıskanan insanın hem
kendisine, hem de karşısındaki kişiye güveni
yoktur. Bencilliğin gerisinde ise zayıflık vardır.
Böyle kimse önce hep kendisini düşünür.
Sadece kendisine odaklanıp yaşam süren
birini düşünün! Ben biraz daha ileri gidip, hem
kıskançlığın, hem de bencilliğin gerisinde
gelişmemiş kişiliğin olduğunu söyleyebilirim.
Bencilliğin, sevincin düşmanı olduğunu
unutmamalıyız. Eğer bir insan kendini merkez
alıyorsa, orada vermenin mutluluğu olmaz.
Bencil insanın başka bir özelliği de hep şikayet
etmesidir.
Bedendeki en bencil hücrelerin kanser
hücreleri olduğunu okumuştum. Bencil insan
da aile içerisinde, toplum arasında kanser
hücresi gibidir.
Rab bizi kurtardığında, bu tür bağlardan da
özgür etmektedir. Ve Rab bizi özgür ettiğinde,
hayatımızın ürün getirmesini istiyor. Bunu da
ancak İsa’ya bağlı kalarak yapabiliriz.
CUMA
Freitag
18
KASIM
November
Sevgilimin bağı için sevgilimin
türküsünü okuyayım. Toprağı
yağlı (verimli) bir tepede
sevgilimin bir bağı vardı.
Yeşaya 5:1
Singen will ich von meinem
Freund, das Lied meines
Liebsten von seinem Weinberg:
Einen Weinberg hatte mein
Freund auf einem fetten
(fruchtbaren) Hügel.
Jesaja 5, 1
Yeşaya 5. bölümün ilk yedi ayeti, İsrail
ulusunun günahlarını ve gelmekte olan
sürgünlük dönemini anlatan bir bağ ezgisidir.
Bu ayette geçen bağ, İsrail evidir (7). Böylece
bağ, Kutsal Kitap’ta İsrail ulusunun tamamını
simgelemektedir. İncir ağacı da bu ulusu
betimler (Mez.80:8-16).
İsa Mesih ölümünden önce, Yahudi ulusunu
gösteren bir bağ sahibinden söz etti. Bu adam
bağına asmaları dikti, sonra bu bağı kiralayıp
başka bir ülkeye gitti. Zamanı gelince oğlunu
gönderdi bu bağcılara, ama onlar bu adamın
oğlunu öldürdüler. (Matta ı1:33S46).
Bu simgede kendisini baba olarak belirten
Tanrı, Oğlu Mesih’i İsrail halkına yolladı, ama
bu halk İsa’nın çarmıha çakılarak ölmesini
sağladı. Bu nedenle de Yahudilerin üzerine
yargı geldi ve bu yargı bugüne kadar devam
etmektedir. Sonuç olarak Yeruşalim’de barış
yok. Ama bir gün bu ulus kendi günahlarını
görecek ve İsa’ya iman edip O’nun adıyla
Tanrı‘dan bağış dileyecektir. İşte o zaman
ancak barışa kavuşacaklardır.
CUMARTESİ
Samstag
19
KASIM
November
Sevgilimin bağı için sevgilimin
ezgisini okuyayım. Toprağı yağlı
bir tepede sevdiğimin bir bağı
vardı.
Yeşaya 5:1
Singen will ich von meinem
Freund, das Lied meines
Liebsten von seinem Weinberg:
Einen Weinberg hatte mein
Freund auf einem fetten
(fruchtbaren) Hügel.
Jesaja 5, 1
ASevgilim!A Bu ezgi Rab’bin sevgilisinin
türküsüdür. Peki ama RAB’bin sevgilisi
kimdir? Tanrı, Yeşaya 41:1’de şöyle der:
AKendisine destek olduğum ve gönlümün
hoşnut olduğu seçme kulum!“ İncil’de
İsa’ya ilişkin Tanrı şöyle tanıklıkta bulunur:
ASen benim sevgili Oğlumsun, senden
hoşnutum!“ (Luka 9:35; 3:ıı).
Demek ki, Tanrı‘nın sevgilisi Rab İsa
Mesih’tir. O, tüm dünyanın kurtarıcısıdır. O
Tanrı‘nın sevgilisidir, çünkü kendisi
ezelden beri var olandır ve sonsuzluğa
kadar da var olacaktır. O bir insan olarak
dünyaya geldi ve tüm hayatı boyunca da
Rab’be yüzde yüz itaat etti. Bir tek günah
bile işlemedi. Her zaman Rab’bi hoşnut
edecek şekilde yaşadı, konuştu ve
hareket etti. Eğer O’na iman ettiysek, Rab
bizim sevgilisi olan Mesihi izlememizi,
O’na bağlı olup O’nu örnek alarak
yaşamamızı istiyor. Mesih’i izleyip O’nda
kaldığımızda hayatımız ürün getirir.
PAZAR
Sonntag
20
KASIM
November
Sevgilimin bağı için sevgilimin ezgisini
okuyayım. Toprağı yağlı bir tepede
sevdiğimin bir bağı vardı. Toprağını
belleyip taşlarını ayıkladı, seçme
asmalar dikti, ve ortasında bir gözcü
kulesi yaptı. Sonra da üzüm versin diye
bekledi, ama bağ yabani üzüm verdi.
Yeşaya 5:1Sı
Singen will ich von meinem Freund, das
Lied meines Liebsten von seinem
Weinberg: Einen Weinberg hatte mein
Freund auf einem fetten (fruchtbaren)
Hügel ...
Jesaja 5, 1Sı
İnsanlık tarihinde Tanrı‘nın üç kez (simgesel
açıdan) bağ diktiğini söyleyebilirim. Üç kez
verimli toprağı belleyip taşlarını ayıkladı. Üç
kez seçme asmalar dikti, orta yerde gözcü
kulesi yaptı, etrafına çit duvar çekti. Her
üçünde de kaliteli, üstün ürün vermesin
bekledi. Ama her üçünde de bağ yabanıl üzüm
verdi. Yani Tanrı ektiğinin karşılığını almadı.
Birinci bağ, Tanrı‘nın Aden bahçesinde
oluşturduğu bağdı. Yaratılış ı:8S9’de şöyle
okuyoruz: ARAB Tanrı doğuda, Aden’de bir
bahçe dikti. Yarattığı Adem’i oraya koydu.
Bahçede iyi meyve veren türlü türlü güzel ağaç
yetiştirdi. Bahçenin ortasında yaşam ağacını
dikti!“ Tanrı‘nın hazırladığı yaratılışta her şey
kusursuz ve harikaydı (1:31). Şimdi haklı
olarak Tanrı Adem ile Havva’nın yaşamlarının
ürün getirmesini bekledi. Yani onlar Rab’be
itaat ederek yaşamalıydılar. Ama onlar itaat
etmediler ve günaha düştüler. Sonuç ne oldu?
Yıkım, çürüklük ve bozukluk ve bunun sonucu
olarak ölüm! Bunun ardından yargı geldi Nuh
tufanı aracılığıyla (Yar.6).
PAZARTESİ
Montag
21
KASIM
November
Tanrınız RAB sizi verimli bir ülkeye
götürüyor. Öyle bir ülke ki, ırmaklar,
pınarlar, derelerden çıkan su kaynakları
vardır. Buğdayı, arpası, üzümü, inciri,
narı, zeytinyağı , balı vardır.
Yasanın Tekrarı 8:7-8
Denn der HERR, dein Gott, bringt dich in
ein gutes Land, ein Land von
Wasserbächen, Quellen und Gewässern,
die in der Ebene und im Gebirge
entspringen; ein Land des Weizens und
der Gerste, der Weinstöcke,
Feigenbäume und Granatbäume; ein
Land mit ölreichen Olivenbäumen und
Honig.
5. Mose 8, 7-8
Tanrı‘nın diktiği ikinci bağ, bir ulustur, İbrahim
ve onun soyundan gelen Yahudi halkı.
Putperest insanlar arasından Tanrı İbrahim
peygamberi çağırdı. O da Rab’be itaat ederek
o ülkeden ayrıldı. Tanrı İbrahim’e, kendi
soyundan gelenlere vaatlerde bulundu. Onları
bir ulus yapacak ve onları süt ve bal akan bir
diyara yerleştirecekti. Ama onların önüne Rab
bir şart koydu. Rab’be itaat edip, O’nun
yolundan gideceklerdi. Onlar Rab’be itaat
ettiklerinde, korunacaklar, aralarında barış ve
esenlik olacaktı. Ama itaat etmedikleri
takdirde, Rab onlardan elini çekecekti. Rab
verdiği sözü tuttu ve seçme asma olarak
betimlediği İbrahim’in soyunu oraya yerleştirdi.
Verdiği Kutsal Yasa’yla bu insanların
çevrelerine bir çit çekti, duvar ördü. Canlarına
bekçilik eden peygamberleri kule gibi İsrail’e
dikti (Hez. 3:17; ıı:30; 33:7). Haklı olarak da
adalet bekledi ve işte zorbalık, doğruluk
bekledi işte feryat (7).
Sonuç, yine yargı. Rab onları yargıladı ve
getirdiği bu verimli ülkeden kovulmalarını
sağladı ve onları uluslar arasına dağıttı.
SALI
Dienstag
22
KASIM
November
Ben asmayım, sizler
çubuklarsınız. Bende kalan ve
benim kendisinde kaldığım kişi
bol ürün verir. Çünkü bensiz
hiçbir şey yapamazsınız.
Yuhanna 15: 5
Ich bin der Weinstock, ihr seid
die Reben. Wer in mir bleibt und
ich in ihm, der bringt viel
Frucht, denn getrennt von mir
könnt ihr nichts tun.
Johannes 15, 5
Tanrı‘nın diktiği üçüncü bağ, Mesih
inanlılarıdır. Tanrı Mesih imanlılarına belirli bir
bölge, belirli bir ulusu değil, tüm dünyayı verdi.
Sonra da onlara, AVaktinizi çağrıldığınız
çağrıya yaraşır biçimde geçirin. Her bakımdan
alçakgönüllü, yumuşak huylu, sabırlı olun,
sevgiyle birbirinize katlanın“ (Ef.4:1Sı) dedi.
Peki imanlılar ne yapıyorlar? Onlar dünyadaki
ilkelere göre yaşıyorlar. Oysa onlar Mesih’in
ilkelerine göre yaşamaları gerekir. Bunun için
de Rab Kutsal Sözü’nü verdi. Kutsal Söz ile
bizim etrafımıza çit çekmiştir. Kutsal Ruhu
verdi. O yüreğimizde ve bizi mühürlemiştir.
Şimdi iman ile Rab’bin yolundan gitmemiz
gerekirken, bunu yapmıyoruz. İnanlılar
toplulukları arasında bir sürü sürtüşme vardır.
Tanrı Sözü ciddiye alınmıyor. İnsanlara örnek
olamıyoruz. Bir çocuğun belirli yaşa kadar
altının temizlenmesi normaldir. Ama 10 yaşına
gelmiş bir çocuğun halen altı temizleniyorsa,
orada bir hastalık var demektir. İmanlıların
ruhsal anlamda çoğunun halen altlarının
temizlenmeye ihtiyacı vardır. Bu da onların
hayatlarında ürünün olmadığını gösteriyor.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
23
KASIM
November
Ben asmayım, sizler
çubuklarsınız. Bende kalan ve
benim kendisinde kaldığım kişi
bol ürün verir. Çünkü bensiz
hiçbir şey yapamazsınız.
Yuhanna 15: 5
Ich bin der Weinstock, ihr seid
die Reben. Wer in mir bleibt und
ich in ihm, der bringt viel
Frucht, denn getrennt von mir
könnt ihr nichts tun.
Johannes 15, 5
Mesih’e iman edenler ürün versinler diye
kurtarıldı. Bir incir ağacı ya da elma ağacı,
daima kendi türünü üretir. Yani, her ağaç,
kendi adıyla bilinen meyveyi verir. İsa Mesih,
bizim bol ürün vermemiz gerektiğini söylüyor.
Tekrar etmem gerekirse, Rab’bin bizim
hayatımızda beklediği ürün, insanları Mesih’e
kazanmaktan çok, Kutsal Ruh’un ürünleridir.
Bunlar, sevgi, sevinç, esenlik, sabır, şefkat,
iyilik, bağlılık, yumuşak huyluluk ve
özdenetimdir (Gal.5:ıı).
Bu ürünler her birimizin muhtaç olduğu ve
aradığı ürünlerdir. Bu ürünler de ancak İsa’ya
yakın, O’na bağlı kalarak hayatımızda
filizlenebilirler.
Aynı zaman İsa Mesih burada çok güzel bir dil
kullanarak, insanın belirli bir dine, örgüte ya da
etnik kökene bağlı olmasının değil, ama
Mesih’e bağlı olmasının önemli ve gerekli
olduğunu söylüyordu. İsa Mesih’e Rab ve
Kurtarıcımız olarak iman ettiğimiz anda ruhsal
anlamda yeniden doğuyor ve Kutsal Ruh’un
vaftiziyle İsa Mesih’e ait bir duruma geliyoruz.
PERŞEMBE
Donnerstag
24
KASIM
November
Bende kalın, ben de sizde.
Çubuk asmada kalmazsa
kendiliğinden ürün vermediği
gibi, siz de bende kalmazsanız
ürün veremezsiniz.
Yuhanna 15: 4
Bleibt in mir und ich in euch! Wie
die Rebe nicht von sich selbst
Frucht bringen kann, sie bleibe
denn am Weinstock, so auch ihr
nicht, ihr bleibt denn in mir.
Johannes 15, 4
Asma çubuklarının ürün verebilmeleri için
asmanın üzerinde olmaları gerekir. Asla
asmadan kopuk olmamalılar. İsa Mesih de
bizlere, bende kalın ki, hayatınızda ürün olsun,
diyor. Şunu unutmamak gerekir ki, İsa
Mesih’te olan kişi kurtulmuş olan kişidir.
Kurtuluşun çeşitli boyutlarını tanımlayan
uzlaşma, kurtarma, yenileme, hoşnut olma gibi
sözcükler olmakla birlikte, kurtuluşun tamamı
‘Mesih’te’ sözüyle özetlenebilir. Yeryüzünde
yaşayan insanlar sadece iki guruptadırlar.
Mesih’te olanlar ve Mesih’te olmayanlar. Peki,
nasıl Mesih’te olabiliyoruz? Yeniden doğuş
yoluyla. İsa Mesih’e iman ettiğiniz zaman iman
aracılığıyla Tanrı‘nın çocuğu oluyorsunuz.
Tanrı‘nın Kutsal Ruh’u aracılığıyla yeniden
doğuyorsunuz. Bu arada Kutsal Ruh başka bir
şey daha yapıyor: Sadece yüreğinize gelmekle
kalmıyor, aynı zamanda sizi vaftiz de ediyor.
Yani sizi İsa Mesih’in bedenine yerleştiriyor ve
bu yolla O’nun bedenine ait birer parça
oluyorsunuz. İsa’nın dediği gibi, O’nda olan bir
çubuk oluyorsunuz ve normal olarak da ürün
vermeniz gerekiyor.
CUMA
Freitag
25
KASIM
November
Bende kalın, ben de sizde.
Çubuk asmada kalmazsa
kendiliğinden ürün vermediği
gibi, siz de bende kalmazsanız
ürün veremezsiniz.
Yuhanna 15: 4
Bleibt in mir und ich in euch! Wie
die Rebe nicht von sich selbst
Frucht bringen kann, sie bleibe
denn am Weinstock, so auch ihr
nicht, ihr bleibt denn in mir.
Johannes 15, 4
Yuhanna 15. bölümün ana konusu
kurtuluş değil, iman yaşamında ürün
vermektir. Mesih’te olup ürün vermek!
Ürün sözcüğü ilk on ayette yedi kere
geçmektedir. Ayetleri inceledikçe ürün
verme olayının üç aşamalı bir olay
olduğunu görüyoruz: ürün vermek, çok
ürün vermek ve daha çok ürün vermek.
Burada bütünüyle üzerinde durulan konu,
imanlının Mesih’te durup ürün vermesi
konusudur.
İsa Mesih de, ‘Bende ürün vermeyen her
çubuk kesilip atılır’ dedi. Nereden kesilip
atılır? İşe yaramayan yerden. İmanlıları
simgeleyen çubuklar olarak ürün vermek
istiyorsak, bağcı olan Baba Tanrı‘nın
bakımı - budaması altına girmeliyiz.
Bir ürünün gelişmesi için güneşe, suya ve
bakıma ihtiyacı vardır. Bizim de suyumuz,
güneşimiz Rab ve O’nda kalmaktır.
Alacağımız besin, Tanrı‘nın değişmeyen,
ama değiştiren, geliştiren, büyüten, yetkin
kılan Sözü’dür.
CUMARTESİ
Samstag
26
KASIM
November
Babam bununla, yani bol
ürün vermenizle yüceltilir.
Böylece öğrencilerim
olursunuz.
Yuhanna 15: 8
Hierin wird mein Vater
verherrlicht, dass ihr viel
Frucht bringt und meine
Jünger werdet.
Johannes 15, 8
verherrlichen: yüceltmek
der Jünger, der Schüler: öğrenci
Daha önce İsa Mesih, ABende kalan, benim
de kendisinde kaldığım kişi bol ürün verir!“
dedi. Eğer samimi olarak ürün vermek
istiyorsak, Mesih’te kalmamız, O’nunla yakın
bir ilişkide olmamız şarttır. Eğer O’nunla
yakın bir ilişki içerisinde bulunuyorsak, o
zaman ürün vereceğiz. O’nunla ilişki
içerisinde değilsek iyi ürün vermemiz
mümkün olmaz.
İsa Mesih’in bu bölümdeki meyve ya da ürün
dediği şey, O’nun Kutsal Ruh aracılığıyla
hayatımızda oluşturmak ve geliştirmek
istediği Asevgi, sevinç, esenlik, sabır, iyi
yüreklilik, iyilik, içten bağlılık, yumuşak
huyluluk ve tutkulara üstünlüktür!“ Bu
ürünleri her birimiz istiyoruz değil mi?
Öyleyse bunlara nasıl sahip olacağız? İsa’da
kalarak
ve
Kutsal
Ruh’un
bizi
denetlemesine, bizi yönetmesine izin
vererek.
Bu
ürünler
hayatımızda
gözüktüğünde, bununla Tanrı‘yı yüceltmiş
oluruz. Aynı zamanda başka insanları da
Rab’bin önüne getirebilir, hatta Rab’be
kazandırabiliriz.
PAZAR
Sonntag
27
KASIM
November
Ben asmayım, sizler
çubuklarsınız. Bende kalan ve
benim kendisinde kaldığım kişi
bol ürün verir. Çünkü bensiz
hiçbir şey yapamazsınız.
Yuhanna 15: 5
Ich bin der Weinstock, ihr seid
die Reben. Wer in mir bleibt und
ich in ihm, der bringt viel
Frucht, denn getrennt von mir
könnt ihr nichts tun.
Johannes 15, 5
ı. ayette, ürün getirmeyen çubuğun kesilip
atıldığını söyler. İsa’ya iman ettiğimizde
Tanrı‘nın çocuğu oluyoruz. Rab bizim
hayatımızı değiştirmeye başlar. Bir asma bağı
gibi hayatımızda işe yaramayan, kuruyan
çubukları temizleyip atar. Bir tarla, bir bağ ya
da
bir
meyve
ağacı
bakılmazsa,
temizlenmezse, orada iyi bir ürün elde
edilemez. İyi ve güzel ürünler almak isteyen bir
bağcı, her yıl bağa bakar, ilaçlar, temizler ve
sonra da cılız, zayıf, kurumuş olan çubukları
kesip atar ve iyi ürün getirecek çubukları
bırakır.
Dostum, Rab de bizim hayatımızda meyve
olsun istemektedir. Bu meyveler, bizim kendi
hayatımız için çok büyük önem taşımaktadır;
daha da önemlisi bizim bu ürünlere çok büyük
ihtiyacımız vardır. Örneğin, sevgi, sevinç,
esenlik, barış! Bir aile içerisinde sevgi, sevinç,
esenlik yoksa, orada sağlıklı kişilikler değil,
bozuk, hasta, mutsuz kişilikler oluşur.
Görüyor
musunuz,
hayatımızın
ürün
vermesinin en büyük yararı bizedir. Rab de bu
ürünlere
Kendisinde
kalarak
sahip
olabileceğimizi söylüyor.
PAZARTESİ
Montag
28
KASIM
November
Birbirinizi candan, yürekten sevin.
Çünkü ölümlü değil, ölümsüz bir
tohumdan, yani Tanrı‘nın diri ve kalıcı
olan Sözü aracılığıyla yeniden
doğdunuz.
1.Petrus 1:22-23
... Liebt einander anhaltend, aus
reinem Herzen! Denn ihr seid
wiedergeboren nicht aus
vergänglichem Samen, sondern aus
unvergänglichem durch das
lebendige und bleibende Wort Gottes.
1. Petrus 1, 22-23
Bizler Tanrı‘nın Sözü aracılığıyla yeniden
doğduk ve günahlarımızdan yıkandık.
Bundan sonra, günlük hayatımız içerisinde
yürürken kirleniyoruz. Bu gibi durumlarda
bizi her zaman temizlemesi için Tanrı‘nın
Sözü’ne ihtiyacımız vardır. Kutsal Kitabı
çalışmamızın nedenlerinden bir tanesi de
budur - temizlenmek!
Mezmur yazarı şöyle sorar ve yanıtını da
kendisi verir: AGenç adam yolunu nasıl
temiz tutar? Senin Sözü’nü tutmakla!“
(Mez.119:9).
Bir kimsenin Tanrı‘yla olan ruhsal
ilişkisinde samimi olup olmadığı, o kişinin
Kutsal Kitabı okuyup okumamasıyla, bu
sözleri
yaşamında
uygulayıp
uygulamamasıyla kolayca anlaşılabilir.
Tanrı bizden O’nun sözlerine itaat
etmemizi, onu tutmamızı beklemektedir.
SALI
Dienstag
29
KASIM
November
Bende kalın, ben de sizde. Çubuk asmada
kalmazsa kendiliğinden ürün veremediği
gibi, siz de bende kalmazsanız ürün
veremezsiniz! Ben asmayım, sizler
çubuklarsınız. Bende kalan, benim de
kendisinde kaldığım kişi bol ürün verir.
Çünkü bensiz hiçbir şey yapamazsınız.
Yuhanna 15:4-5
Bleibt in mir und ich in euch! Wie die
Rebe nicht von sich selbst Frucht
bringen kann, sie bleibe denn am
Weinstock, so auch ihr nicht, ihr bleibt
denn in mir. Ich bin der Weinstock, ihr
seid die Reben ...
Johannes 15, 4-5
Bu ayet bize Mesih’te kalmaktan söz ediyor.
Mesih’te kalmak ya da O’nda durmak, O’nunla
sürekli ruhsal paydaşlıkta olmak demektir.
Tanrı Sözü’nün temizleme gücü vardır, dedim.
Bu, Mesih’te durmanın bir parçasıdır. Bizler
her gün temizlenmeliyiz. Temizlenerek ancak
sağlıklı ürün verebiliriz.
Mesih’te durmak, sürekli olarak O’nunla olan
paydaşlığımızda kalmak için günahımızı
Rab’be açıkça söylememiz gerekiyor. Öte
yandan O’nda durmak için O’nun emirlerini de
tutmamız gerekmektedir.
İnsan olarak özgür bir iradeye sahip
olduğumuzdan, hayatımızda bir günah olduğu
zaman - burada günaha düşmek değil,
günahta yaşamak söz konusudur - Rab ile
olan ilişkimize darbe iner, o kurtuluş
güvencesini, sevincini yitiririz. Zaten günahta
yaşamak, Rab’bin isteğinden çıkmamızı sağlar
ve Tanrı‘yla olan bu paydaşlığımızı koparır.
Bizler çok ürün verebilelim diye Rab bizden
kendisinde durmamızı istemektedir. Rab’siz
hiçbir şey yapamayacağımızı, iyi ürün
veremeyeceğimizi bilmeliyiz. Ancak O’nda
kalarak hayatımızda ürün verebiliriz.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
30
KASIM
November
Toprağı belleyip taşları ayıkladı, seçme
asmalar dikip orta yere bir gözcü kulesi
yaptı. Üzüm sıkmak için bir çukur kazdı
ve bağının üzüm vermesini bekledi.
Ama bağ yabanıl üzüm verdi.
Yeşaya 5:2
Und er grub ihn um und säuberte ihn
von Steinen und bepflanzte ihn mit
Edelreben. Er baute einen Turm in seine
Mitte und hieb auch eine Kelterkufe
darin aus. Dann erwartete er, dass er
Trauben bringe. Doch er brachte
schlechte Beeren.
Jesaja 5, 2
İsa Mesih bağın ürün vermesi ve güzelliği için
her şeyi yaptı ve yapmadığı bir şey kalmadı.
Önce ne yapıyor? Bağın etrafına hem çit hem
de duvar çekiyor (5:5; ı7:ıS3; Mezmur 1ı5:ı).
Normalde bağın etrafına ya çit ya da duvar
çekilir, ikisi bir arada pek olmaz. Ama Tanrı
bağını korumak için her önlemi alıyor. Bu şunu
gösteriyor ki, Tanrı‘yı arayanların etrafına Rab
duvar çekiyor ki şeytan onlara saldırıp onları
elemesin. İkinci olarak bağı verimli bir tepeye
kuruyor. Bu şu demektir ki, Rabbimiz bizim
yüreklerimizi Kendi Sözü’nü anlamaya ve
kabul etmeye verimli kılıyor. Sonra toprağı
ekilecek hale getir. Taşlar ve işlenmemiş sert
toprak,
Rab’bin
Sözü’nün
yüreklere
alınmasına ve kök salmasına engel olmayı
simgeler (Luka 8:4S15). Ama harika olan
şudur ki, Tanrı bir kimse kendisini arıyorsa,
gerçekten de engelleri kaldırıyor (Öz.8:17;
Yer.ı9:13).
Rab en iyi seçme asmaları dikti bağına
(Yer.ı:ı1). Orta yerde uzaktan gelen
düşmanları görmek için bir gözcü kulesi yaptı
(Mt.ı1:33). Bu sanımca Kutsal Ruh’un
korumasını gösteriyor.
PERŞEMBE
Donnerstag
1
ARALIK
Dezember
Tanrınız RAB sizi verimli bir ülkeye
götürüyor. Öyle bir ülke ki, ırmaklar,
pınarlar, derelerden çıkan su kaynakları
vardır. Buğdayı, arpası, üzümü, inciri,
narı, zeytinyağı, balı vardır.
Yasanın Tekrarı 8:7-8
Denn der HERR, dein Gott, bringt dich in
ein gutes Land, ein Land von
Wasserbächen, Quellen und Gewässern,
die in der Ebene und im Gebirge
entspringen; ein Land des Weizens und
der Gerste, der Weinstöcke,
Feigenbäume und Granatbäume; ein
Land mit ölreichen Olivenbäumen und
Honig.
5. Mose 8, 7-8
Tanrı İsrail ulusunu Mısır’dan çıkarıp vaat
edilen diyara götürdü. Onların doğruluk
ürünleri vermelerini bekledi ve onlardan Kendi
ismini yüceltmelerini talep etti. Ama onlar
alçakça davranıp O’nun beklentilerini yerine
getirmediler. İmansızlık ve itaatsizlik kadar
kötü bir şey yoktur Tanrı gözünde.
Rab bizim hayatımızda da Kutsal Ruh’un
ürünlerini görmek istiyor. Peki var mı senin
yaşamında sevgi, sevinç, esenlik, sabır,
alçakgönüllülük,
yumuşaklık?
Herhalde
hayatında bu ürünlerin ne kadar eksik
olduğunu görüyorsun. Böyle bir ortamda
sevincin olabilir mi? Esenliğin olabilir mi?
Yıllar önce imanlı bir kız, iman etmeyen bir
erkekle tanışıp evlenmek istediklerinde, bu kız
kardeşi çok uyardım. Bu bir itaatsizliktir ve
sonucunda esenlik olmaz dedimse de
dinlemedi ve evlendi. Birkaç yıl geçmeden, Ali
amca haklıydın, büyük bir hata yaptım, dedi.
Şimdi aile hayatı berbat bir durumda. İtaat
etmek her zaman kolay değil, ama itaat
sonunda büyük bereket getirir; bunu
unutmayın.
CUMA
Freitag
2
ARALIK
Dezember
Sevgilim diyor ki, AEy Yeruşalim’de
yaşayanlar ve Yahuda halkı, lütfen
benimle bağım arasında hakem olun!
Bağım için yapmadığım ne kaldı? Ben
üzüm vermesini beklerken niçin yabanıl
üzüm verdi?“
Yeşaya 5:3-4
Und nun, Bewohner von Jerusalem und
Männer von Juda, richtet doch zwischen
mir und meinem Weinberg! Was war an
meinem Weinberg noch zu tun, und ich
hätte es nicht an ihm getan? Warum habe
ich erwartet, dass er Trauben bringe, und
er brachte schlechte Beeren?
Jesaja 5, 3-4
Okuduğumuz ayette Tanrı bir bağı simge
olarak kullanıyor ve bağın üzüm vermesi
için her ne gerekliyse onu fazlasıyla
yaptığını belirtiyor. Yani Tanrı, onların
doğruluk meyveleri verebilmeleri için
Kendi üzerine düşen her şeyi sağladığını
söylüyor. Buna rağmen bu bağın bir türlü
ürün vermediğini belirtiyor. Tanrı Yahudi
halkını seçti, onlara peygamberler
gönderdi, yasasını, Kutsal Kitap’ı verdi.
Onlardan da doğruluk, dürüstlük, adalet,
merhamet bekledi; yani hayatlarında iyi
ürünlerin olmasını istedi, ama Rab bunları
görmedi. Bırakın bunları görmeyi,
yaptıklarıyla Tanrı‘nın adına leke getirdiler.
Şimdi haklı olarak Rab, bu bağı bozmam,
atmam gerekmiyor mu, diyor.
Şimdi kendimize bakalım. Başkalarını
suçlamak kolaydır. Peki bizim hayatımız
ne
durumdadır?
Yaptıklarımız,
söylediklerimiz, tutum ve davranışlarımız
Rab’be yücelik mi getiriyor yoksa leke mi?
CUMARTESİ
Samstag
3
ARALIK
Dezember
Şimdi bağıma ne yapacağımı size
söyleyeyim: Çitini söküp atacak, duvarını
yıkacağım. Asmalarını yiyip toprağını
çiğneyecekler. Harabeye çevireceğim
onu; budanmayacak, çapalanmayacak;
çalılar, dikenler bitecek her yanında.
Üzerine yağmur yağdırmasınlar diye
bulutlara buyruk vereceğim.
Yeşaya 5:5-6
Nun, so will ich euch denn mitteilen, was
ich mit meinem Weinberg tun werde:
Seinen Zaun will ich entfernen, dass er
abgeweidet wird, seine Mauer
niederreißen, dass er zertreten wird...
Jesaja 5, 5-6
Yeşaya
peygamber,
Yahudi
halkını
imansızlıkları nedeniyle çok açık bir şekilde
uyardı. Eğer tövbe edip Rab’be dönmezlerse,
sürgüne götürüleceklerini, 70 yıl sürgünlükte
kalacaklarını söyledi. Ama bu ulus
peygamberlerin uyarılarını pek ciddiye
almadılar, hatta bazen de kendilerini uyaran
peygamberlere eziyet ettiler. İşte sonunda
Tanrı‘nın yargısı gelmek üzeredir. Yeşaya
peygamber aracılığıyla Tanrı şöyle dedi:
ASizler benim bağımsınız. Sizin etrafınıza bir
çit koymuştum, ama şimdi duvarı yıkıyorum!“
Sonunda önce Suriye İsrail topraklarına akın
etti, daha sonra Asur, sonra da Babil bu halk
üzerine
yürüdü,
mallarını
mülklerini
yağmaladılar ve bu ulusu o vaat edilen
topraklardan sürgün ettiler. İsrail ulusu bugüne
kadar Tanrı‘ya dönmedi, İsa Mesih’e iman
etmedi. Onlar tövbe edip Rab’be dönene
kadar orada barış olmayacaktır. Neden?
Çünkü Tanrı onları kuşatan, koruyan çiti söküp
attı.
Dostum Rab’be itaatsizsek asla yüreğimiz
esenlik bulmayacaktır. O’na döndüğümüzde,
O’nun huzurunda yaşadığımızda o esenliği,
barışı buluruz.
PAZAR
Sonntag
4
ARALIK
Dezember
Her Şeye Egemen RAB’bin bağı İsrail
halkıdır, zevk aldığı fidan da Yahuda
halkıdır. RAB adalet bekledi, zorbalık
gördü; doğruluk bekledi, feryatlar
duydu.
Yeşaya 5:7
Denn der Weinberg des HERRN der
Heerscharen ist das Haus Israel, und
die Männer von Juda sind die
Pflanzung seiner Lust. Und er wartete
auf Rechtsspruch, und siehe da:
Rechtsbruch; auf Gerechtigkeit, und
siehe da: Geschrei über Schlechtigkeit.
Jesaja 5, 7
Bağ sözü, İsrail ulusunun tümünü kapsıyor. Bu
ulusa Rab Kutsal Sözü’nü verdi, onlara
peygamberler gönderdi. Tüm bu ayrıcalıklara
rağmen, bu ulus adaletli davranmadı. Her
zaman zorbalığa baş vurdu. Böylece feryat
sesi birçok yürekte yankılandı. Bu nedenle
Yeruşalim’de barış, esenlik yok. Bugün bile
orası kaynıyor. Yarın ne olacağını kimse
bilmiyor. İnsanlar diken üzerinde yaşıyorlar. Bu
Tanrı‘ya baş kaldırmanın, günah içerisinde
yaşamanın getirdiği kötü ürünlerdir.
Yine aynı şeyi söyleyeceğim: Başka insanları,
başka ulusları suçlamak kolay bir iştir. Ya da
suçu hep başkalarına atmak, hep yaptığımız
hatalardır. Peki bizler ne durumdayız? Bugün
bize de birçok ayrıcalıklar tanınmıştır. Kutsal
Kitap’ı kendi dilimizde okuyabiliriz. Tanrı‘nın
bizden neler beklediğini çok açık bir şekilde
öğrenebiliriz ya da zaten biliyoruz.
Bizler de Tanrı‘nın bağına dikilen fidanlarız.
Ürün vermemiz gerekirken ürün vermiyoruz.
Ya da bugün inanlılar ve inanlılar topluluğu
ürün vermiyor. NEDEN? Yanıtını yarın
vereceğim.
PAZARTESİ
Montag
5
ARALIK
Dezember
Efraim kavimlere karışıyor. Efraim
çevrilmemiş pidedir. Onun gücünü
yabancılar yediler ve o bilmiyor;
saçlarına ak düştü ve o bilmiyor!
Hoşeya 7:8-9
Ephraim vermischt sich mit den
Völkern. Ephraim ist ein Brotfladen
geworden, der nicht gewendet ist.
Fremde verzehren seine Kraft, und er
erkennt es nicht. Auch graues Haar
hat sich bei ihm eingeschlichen, und
er erkennt es nicht.
Hosea 7, 8-9
Dün şunu sordum: Bizler Tanrı‘nın bağına
dikilen fidanlarız. Ürün vermemiz gerekirken
ürün vermiyoruz. Acaba hayatlarımızda neden
ürün gözükmüyor? Bunun nedenini bugün
okuduğumuz ayet veriyor.
AEfraim
kavimlere
karışıyor.
Efraim
çevrilmemiş pidedir. Onun gücünü yabancılar
yediler ve o bilmiyor; saçlarına ak düştü ve o
bilmiyor!“ (Efraim burada İsrail için
kullanılıyor).
Hayatımızda ürünün olmasını, yani sevgi,
sevinç, esenlik, sabır, alçakgönüllülük,
yumuşak huyluluk erdemlerini engelleyen
faktörler nelerdir? Hoşeya peygamber bunun
ilk nedenini, putperest uluslara karışmak
olarak veriyor.
Elçi Yuhanna, dünyayı sevmeyin, dünyayla
ilgili şeyleri de sevmeyin. Eğer bir kimse
dünyayı severse, ondan Baba’nın sevgisi
yoktur“ diyor (1 Yu.ı:15). Dünyayı sevmeyin
derken, Tanrı‘ya ve doğruluğa, adalete,
sevgiye, barışa baş kaldıran sistemi sevmeyin
diyor. Bunlara bağlanmak, dünyaya karışmak
demektir. (1 Yu.3:1,13; 5:19).
SALI
Dienstag
6
ARALIK
Dezember
Efraim kavimlere karışıyor. Efraim
çevrilmemiş pidedir. Onun gücünü
yabancılar yediler ve o bilmiyor;
saçlarına ak düştü ve o bilmiyor!
Hoşeya 7:8-9
Ephraim vermischt sich mit den
Völkern. Ephraim ist ein Brotfladen
geworden, der nicht gewendet ist.
Fremde verzehren seine Kraft, und er
erkennt es nicht. Auch graues Haar
hat sich bei ihm eingeschlichen, und
er erkennt es nicht.
Hosea 7, 8-9
İmanlıların hayatlarında sağlıklı ürünlerin
olmamasının
ilk
nedeni,
uluslara
karışması olduğunu gördük dün. İkinci
olarak, Hoşeya, çevrilmemiş pidelerdir,
diyor. Bu, inanlıların olgunlaşmaması
demektir.
Yani,
imanlılar
imanda
büyümediler,
olgunlaşmadılar.
Çevrilmemiş bir pide hiçbir işe yaramaz.
Onu yiyemezsin. Çünkü altında ateş
yanan bir sacın üzerinde çevrilmeyen
pidenin bir yüzü yanar, öteki yüzü hamur
kalır.
Ne kadar hüzünlüdür ki, birçok imanlı
yıllardan beridir imanlıdır, ama halen
çevrilmeyen bir pide gibidir. Hiçbir işe
yaramaz. Toplulukta insanlara bir yararı
yoktur. Hep şikayet eder, hep onu bunu
eleştirir. Peki sen dostum, çevrilmemiş bir
pide misin? Yıllardan beri imanlısın, ama
olgunlukta bir adım bile atmamışsın! Ne
yazık!
ÇARŞAMBA
Mittwoch
7
ARALIK
Dezember
Efraim kavimlere karışıyor. Efraim
çevrilmemiş pidedir. Onun gücünü
yabancılar yediler ve o bilmiyor;
saçlarına ak düştü ve o bilmiyor!
Hoşeya 7:8-9
Ephraim vermischt sich mit den
Völkern. Ephraim ist ein Brotfladen
geworden, der nicht gewendet ist.
Fremde verzehren seine Kraft, und er
erkennt es nicht. Auch graues Haar
hat sich bei ihm eingeschlichen, und
er erkennt es nicht.
Hosea 7, 8-9
İmanlıların
hayatlarında
ürünün
olmamasının ilk nedeni, uluslara karışmış
olmasıdır, yani, doğruluğa, adalete uymayan
kapital bir sisteme karışmış olmasıdır, ikinci
olarak
olgunlaşmamasıdır.
Hoşeya
peygamber, buna Açevrilmemiş pide“ diyor.
Bu bir işe yaramamak, kimseye bir
faydasının olmaması demektir. Yani Rab ile
yarım yamalak bir ilişkimizin olmaması
gerekir.
Hoşeya peygamber üçüncü neden olarak,
gücünü yabancılar yedi, diyor.
Rab bize güç verdi; ama bizim gücümüzü
yabancılar yedi. Yani bizim iman
yaşamımızda zamanımızı, gücümüzü hep
maddesel şeyler alır; dünyasal şeyler bizim
yaşamımızda ilk yeri tutar. Ya da hep
bedenin istekleri, egomuz önde gelir. Hep
ABen“, yine Ben, tekrar ben! Bu nedenle
ruhsal şeylere - Tanrı‘ya, Tanrı Sözü’nü
okumaya, araştırmaya zamanımız ve
gücümüz kalmaz. İşin acıklı yönü ise,
farkında olmamasıdır ya da görmemesi.
PERŞEMBE
Donnerstag
8
ARALIK
Dezember
Efraim kavimlere karışıyor. Efraim
çevrilmemiş pidedir. Onun gücünü
yabancılar yediler ve o bilmiyor;
saçlarına ak düştü ve o bilmiyor!
Hoşeya 7:8-9
Ephraim vermischt sich mit den
Völkern. Ephraim ist ein Brotfladen
geworden, der nicht gewendet ist.
Fremde verzehren seine Kraft, und er
erkennt es nicht. Auch graues Haar
hat sich bei ihm eingeschlichen, und
er erkennt es nicht.
Hosea 7, 8-9
İman hayatında ürün vermemenin dördüncü
nedenini
peygamber
şöyle
belirtiyor:
Asaçlarına ak düştü, ama o bunu bilmiyor!“
İmanda bir adım attı, ama dünyaya daldı,
gelişmedi, olgunlaşmadı ve aradan yıllar geçti,
saçlarına ak düştü, yani yaşlandı, ama halen
gelişmedi, büyümedi. Ben birçok imanlı
tanıyorum ki, onlar yıllar önce Rab’be iman
ettiler. Bunlar arasında, 10, 15, hatta ı0 yıl
önce Rab’be gelen insanlar vardır, ne yazık ki,
onlar halen yerlerinde sayıyorlar. İmanda
gelişme, büyüme bir türlü gerçekleşmedi.
Daha Kutsal Kitap’ı baştan sona bir kere bile
okumamıştır.
Saçları ağardı, ama aklı değil. Halen geçici
şeyler ilk sırayı tutar ve farkında değil. Hoşeya
peygamber bir şey daha diyor böyle insanlara:
AOnların gururu kendilerine karşı tanıklık eder.
Ama yine de Rab’be (bana) dönmüyorlar!“
(10). Peki böyle bir insan, böyle bir imanlı
Rab’den nasıl bereket bekleyebilir? Onun
hayatında nasıl sevgi, sevinç, esenlik olabilir?
Belki bu sizin hayatınızdır, dostum. Ama böyle
yaşamanız gerekmez. Sadece Rab’be
dönmeniz gerekir.
CUMA
Freitag
9
ARALIK
Dezember
Vaktinizi çağrıldığınız çağrıya
yaraşır biçimde geçirin. Her
bakımdan alçakgönüllü,
yumuşak huylu, sabırlı olun,
sevgiyle birbirinize katlanın.
Efesoslular 4:1-2
Wandelt würdig der Berufung,
mit der ihr berufen worden seid,
mit aller Demut und Sanftmut,
mit Langmut, einander in Liebe
ertragend!
Epheser 4, 1-2
Bir aydan fazladır ki, Rab’be yaraşır bir
şekilde yaşamaktan, ve hayatımızın ürün
getirmesi gerektiğinden söz ettim. Şimdi
sevinçli, esenlikle dolu bir iman yaşamını
pratikte nasıl yaşayabiliriz? Önce, Tanrı
tarafından çağrıldığımızı unutmamalıyız.
Matta 3:7S8’de de belirtildiği gibi, ATövbeye
yaraşır“ bir yaşam sürdürmeye çaba
göstermeliyiz. İsa’da kalmalıyız. Yuhanna
15:16’da İsa öğrencilerine şöyle dedi: ASiz
beni seçmediniz, ben sizi seçtim. Gidip ürün
veresiniz ve ürününüz kalıcı olsun diye ben
sizi atadım!“ Atandığımızın bilincinde olarak
emek vermeliyiz. Pavlus, Koloseliler 1:11’de,
ATanrı‘yı bilme aşamasında gelişin“ diyor.
Burada da bir emekten, çaba harcamaktan
söz ediyor.
Bu alanda atılacak ilk adım, Tanrı Sözü’nü
okumak ve bu Söz üzerinde düşünmektir.
İkinci olarak dua hayatı çok önemlidir. Rab
ile vakit geçirin. Bunu her gün yapın.
Bunlarda süreklilik gösterin.
CUMARTESİ
Samstag
10
ARALIK
Dezember
Ne mutludur o adam ki...
Rab’bin yasasından
(Sözü’nden) zevk alır. Gece
gündüz bu söz üzerinde derin
derin düşünür.
Mezmur 1:1-2
Glücklich der Mann, der ... seine
Lust hat am Gesetz des HERRN
und über sein Gesetz sinnt Tag
und Nacht!
Psalm 1, 1-2
Birinci Mezmur Ane mutludur“ sözüyle
başlıyor. Mutlu adamın takınması gereken üç
tavır vardır. Önce kötülerin öğüdüyle yürümez,
ikinci olarak günahkarların yolunda durmaz,
üçüncü olarak da, alaycıların arasında
oturmaz. Tersi durumda, kişi bu yaşam
yolunda
yürürken
kötülerle,
yani
tanrısaymazlarla ilişki kurar, sonunda
alaycıların dergahına oturur, sonra da onların
yaptıklarını yapmaya başlar.
Dostum, günah yolunda olan bir insandan asla
iyi ve kalıcı bir öğüt alamazsın. Böyle
insanların size verecekleri öğüt sizi ancak kötü
yollara sürükler. Neden mi? Gelin size bunu bir
örnekle açıklayayım. Akan bir suyun kaynağı
kirliyse, isterseniz çeşmeleri, boruları altınla
kaplayın, yine oradan kirli su gelecektir. Şimdi
kötü ve günahkar bir insandan temiz bir şey
çıkar mı? Temiz gözüküyor görünse bile, pak,
temiz bir şey çıkmaz, çünkü kaynağı kirlidir.
Böyle birilerinden gelecek öğüdün de temeli
bozuktur. Bu nedenle seçeceğin, ilişki
kuracağın insanları iyi seçmelisin.
PAZAR
Sonntag
11
ARALIK
Dezember
Doğru yolda yürüyen
RAB’den korkar, yoldan
sapan RAB’bi hor görür.
Süleyman’ın Özdeyişleri 14:2
Wer in seiner Geradheit
lebt, fürchtet den HERRN;
wer aber in seinen Wegen
verkehrt ist, verachtet ihn.
Sprüche 14, 2
abweichen: sapmak
Tanrı Sözü, “İnsan her yaptığını doğru, temiz
sanır; ama RAB niyetimizi bilir ya da niyetleri
tartan Rab’dir“ (Özdeyiş 16:ı) der. Günahlı
insan çok kez kendi düşüncelerinin, yaşam
tarzının doğru olduğunu sanır. Ama o yine
de günahlıdır. Rab Yeşaya peygamber
aracılığıyla şöyle der: “Kötü kişi yolunu,
fesatçı düşüncelerini bıraksın; Rab’be
dönsün, merhamet bulur. Tanrımıza dönsün,
bol bol bağışlanır“ (Yeşaya 55:7).
İnsan günahlı olduğu için yolunu şaşırmıştır.
Yolunu şaşıran insan başka insanlara nasıl
öğüt verebilir ki? Yeşaya peygamber şöyle
de diyor: “Hepimiz koyunlar gibi yolu
şaşırdık; her birimiz kendi yoluna döndü; ve
RAB hepimizin fesadını onun üzerine koydu“
(Yeş.53:6).
İşte, Tanrı bizim tüm günahlarımızın,
suçlarımızın gerektirdiği yargıyı O’nun
üzerine yükledi. Genelde kendi hayatımızı
değerlendireceksek günahlı olduğumuzu
hemen görmeliyiz. İşte bizim hayatımız
böyledir.
PAZARTESİ
Montag
12
ARALIK
Dezember
Ne mutlu o insana ki, kötülerin
öğüdüyle yürümez,
günahkarların yolunda durmaz,
alaycıların koltuğuna oturmaz.
Mezmur 1:1
Glücklich der Mann, der nicht
folgt dem Rat der Gottlosen,
den Weg der Sünder nicht
betritt und nicht im Kreis der
Spötter sitzt.
Psalm 1, 1
Günahlılarla durduğumuz zaman atmamız
gereken bir adım daha oluyor. Bu adımla daha
aşağılara inip alaycılarla otururuz. Alaycılar
kimlerdir? Önce Tanrı ile, O’nun varlığı ve
yasalarıyla alay edenler söz konusudur.
Ateistler Tanrı‘nın var olduğuna inanmıyorlar
ve bu tutumlarıyla alay etmiş oluyorlar. Bakın,
günahlı ne yapar? Yoldan sapmak üzere olan
insanı alır, yanına oturtur ve ona türlü yalanlar
söylemeye başlar. ATanrı yoktur“ der. Bu
alaycı sadece Tanrı‘nın var olduğunu inkar
etmekle kalmaz, aynı zamanda tüm evrenin
yaratıcısına karşı içinde bir kin ve nefret
vardır. Tanrı‘yı inkar eden bir insan olarak o
kadar alçalır ki, o alçak durumdan daha
aşağılara inemez. Bataklığın en derinliklerine
inmiştir. Tanrı bu gibi kişiler hakkında şöyle
der: ARAB, alaycılarla alay eder, ama
alçakgönüllülere lütfeder“ (Özd. 3:34).
Tanrı, kendisiyle alay edenlere karşıdır.
Aslında Tanrı ile alay eden insanın kendisi
Tanrı tarafından aşağılanacaktır. İşte Rab’bin
yolunda yürümeyen insanın durumu böyledir.
Mutlu insan, mutlu olmak isterse bu yolda
yürümemesi gerekir.
SALI
Dienstag
13
ARALIK
Dezember
Ne mutlu o insana ki, kötülerin
öğüdüyle yürümez, günahkarların
yolunda durmaz, alaycıların
koltuğuna oturmaz. Ancak zevkini
RAB’bin Yasası‘ndan alır, gece
gündüz onun üzerinde derin derin
düşünür.
Mezmur 1:1-2
Glücklich der Mann, der nicht folgt
dem Rat der Gottlosen, den Weg der
Sünder nicht betritt und nicht im
Kreis der Spötter sitzt, sondern seine
Lust hat am Gesetz des HERRN und
über sein Gesetz sinnt Tag und
Nacht!
Psalm 1, 1-2
Mutlu kişi Rab’bin Sözünü okumakla, o
Sözün buyurduklarını yapmakla ve Rab’bi
izlemekle hayattan zevk alır. Mutlu adam
yalnız Rab’bin Sözünü okumakla
yetinmez, aynı zamanda o sözü derin
derin düşünür. Bünyesine aldığı gerçekleri
kafasında evirir çevirir, hayatının bir
parçası yapmaya çalışır ve o Sözü
defalarca okuyup Rab’bin ne demek
istediğini, bu söz ile hayatına nasıl bir
katkıda bulunabileceğini düşünür.
Geviş getiren hayvanlar sabahleyin çayıra
gidip mideyi doldururlar. O taptaze otları
çabucak mideye indirdikten sonra bir yere
oturup geviş getirmeye başlarlar. Ancak
bunu yaptıktan sonra sabahleyin yediği
otun gıdası onu beslemeye başlar. Biz de
Rab’bin Sözünü bu şekilde bünyemize
almalıyız. Bir kere okuduktan sonra onu
tekrar aklımıza getirip o yaşam sözünün
bizim yaşamımıza yaşam katmasını
sağlayabiliriz.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
14
ARALIK
Dezember
Ne mutlu o insana ki, kötülerin
öğüdüyle yürümez, günahkarların
yolunda durmaz, alaycıların
koltuğuna oturmaz. Ancak zevkini
RAB’bin Yasası‘ndan alır, gece
gündüz onun üzerinde derin derin
düşünür.
Mezmur 1:1-2
Glücklich der Mann, der nicht folgt
dem Rat der Gottlosen, den Weg der
Sünder nicht betritt und nicht im
Kreis der Spötter sitzt, sondern seine
Lust hat am Gesetz des HERRN und
über sein Gesetz sinnt Tag und
Nacht!
Psalm 1, 1-2
Mutlu insan zamanını, hem de tüm zamanını
gece gündüz Rab’bin Sözünde geçirir.
Dostum, Rab senin iman hayatını
geliştirebilmen ve yaşamında iyi ürün
verebilmen için O’nun Kutsal Sözünü
okumaktan
başka
bir
program
hazırlamamıştır. Bakın elçi Pavlus ne diyor
Tanrı Sözü’ne ilişkin: ATüm Kutsal Yazı
Tanrı esinlemesidir. Gerçeği öğretmeye,
yüreği eleştirmeye, yaşamı düzeltmeye ve
doğruluk yolunda eğitmeye yarar. Öyle ki,
Tanrı adamı yetkin olsun ve her iyi iş için
donatılsın!“ (ı Tim. 3:16S17).
Belki topluluk içinde karınca gibi çalışkansın,
çeşitli işler yapıyorsun, ama bu iş bolluğu
içinde
Rab’bin
Sözüne
zaman
ayıramıyorsan, yaptığın işlerin senin ruhsal
hayatına hiçbir yararı olmaz. Çalışmakla,
didinmekle
iman
hayatında
ürün
veremezsin. Sana ruhsal besin gerek
kardeşim! Ancak Rab’bin Sözünü okumakla,
onu varlığına almakla gelişeceksin. O Söz
senin hayatının bir parçası olmalıdır.
PERŞEMBE
Donnerstag
15
ARALIK
Dezember
Böylesi akar sular kenarına
dikilmiş ağaca benzer,
meyvesini mevsiminde verir,
yaprağı hiç solmaz. Yaptığı her
iş de iyi gider.
Mezmur 1:3
Er ist wie ein Baum, gepflanzt
an Wasserbächen, der seine
Frucht bringt zu seiner Zeit, und
dessen Laub nicht verwelkt;
alles was er tut, gelingt ihm.
Psalm 1, 3
Davut peygamber mutlu insanı sular
kenarına dikilen bir ağaca benzetir.
Burada bir ırmak ya da çay söz konusu
değildir. Bol suları olan bir yer göz önüne
getirilmelidir. Bol suların bulunduğu yerde
ağaçlar çok iyi beslenir ve iyi ürün verir.
Mutlu adam işte böyle bir ağaca benzetilir.
Mutlu insan hayatında ürün veren
insandır. Bu ürünler, Kutsal Ruh’un
ürünleridir: Sevgi, sevinç, esenlik, sabır
vb. gibi. Bu da bize, simgesel anlamda,
Tanrı‘nın ektiği ağaçlar en iyi, en harika
ürünleri veren ağaç ya da asmadır.
Tanrı yaban ağaçları kullanmaz, özel
olarak kendisi ağaç diker. Onun ağaçları
mecazi
anlamda
yeniden
doğan
insanlardır. Rab onlara yeni yaşam verir
ve bunu yaptıktan sonra akar sular
kenarına diker. Normal olarak da onların
ürün vermesini bekler.
CUMA
Freitag
16
ARALIK
Dezember
Böylesi akar sular kenarına
dikilmiş ağaca benzer,
meyvesini mevsiminde verir,
yaprağı hiç solmaz. Yaptığı her
iş de iyi gider.
Mezmur 1:3
Er ist wie ein Baum, gepflanzt
an Wasserbächen, der seine
Frucht bringt zu seiner Zeit, und
dessen Laub nicht verwelkt;
alles was er tut, gelingt ihm.
Psalm 1, 3
Acaba akar sular neyi simgeler? Su yine
Rab’bin Sözünü dile getirir. Mezmur yazarı
ağacın gövdesinde yürüyen yaşam
suyunu dile getirirken Tanrı Sözünün
hayatımızda
aynı
işi
yaptığını
belirtmededir. Ağaca yaşam sağlayan
köklerinden dallarına çektiği sudur. Bizim
de ruhsal yönden gelişebilmemiz için
Rab’bin Sözüne ihtiyacımız vardır.
Yeremya Peygamber şöyle der: ANe mutlu
Rab’be güvenen insana... böylesi su
kıyılarına dikilmiş ağaca benzer, köklerini
akarsulara salar. Sıcak gelince korkmaz,
yaprakları hep yeşildir. Kuraklık yılında
kaygılanmaz, meyve vermekten geri
durmaz (Yer.17:7-8).
AAkar sular kenarına dikilen ağacın
yaprakları solmaz“ sözü, imanlıların
tanıklıklarını dile getirir. Bu sadece sözle
tanıklık değil, yaşam tarzıyla, tutumuyla,
davranışıyla da gösterilmesi gerekir.
CUMARTESİ
Samstag
17
ARALIK
Dezember
Ben asmayım, sizler
çubuklarsınız. Bende kalan, benim
de kendisinde kaldığım kişi bol
ürün verir... Babam (Tanrı) bol
ürün vermenizle yüceltilir.
Yuhanna 15: 5, 8
Ich bin der Weinstock, ihr seid die
Reben. Wer in mir bleibt und ich in
ihm, der bringt viel Frucht ...
Hierin wird mein Vater
verherrlicht, dass ihr viel Frucht
bringt und meine Jünger werdet.
Johannes 15, 5 u. 8
İmanlıların pratik olarak nasıl ürün
verebilirler diye sormuştum birkaç gün önce.
Tanrı Sözü’yle beslenmesi gerektiğini
gördük. Ruhsal konulara değer vermesi,
onları öneme alması gerekir. Eski doğasının
isteklerine hayır demeyi öğrenmesi gerekir.
Bunu da ancak ruhsal hayatını güçlendirirse
yapabilir (Yu.12:24; Gal.2:20).
İsa’da kalmaya, O’na yakın yaşamaya,
O’nun buyruklarını uygulamaya önem
vermelidir (Yu. 15:1-5). Sürekli - her gün
Kutsal Ruh’la dolu olmayı istemelidir
(Ef.5:17S18). Yani Kutsal Ruh’un onu
yönetmesine izin vermelidir. Sevgide
yürümesini istemeli ve bunda çaba
harcamalıdır (Ef.5:2).
Hayatında hiçbir karanlık işe, yani yalana,
dolana, her tür kötülüğe yer vermemelidir.
Her zaman ışıkta yürümeye özen
göstermelidir (Ef.5:11). Unutulmamalıdır ki,
İsa Mesih imanlılarına “Siz dünyanın
ışığısınız“ diyor (Matta 5:14).
PAZAR
Sonntag
18
ARALIK
Dezember
İçkiyle sarhoş olmayın, bu
aşağılık bir şeydir, tersine
Ruh’la dolu olun.
Efesoslular 5: 18
Und berauscht euch nicht
mit Wein, worin
Ausschweifung ist,
sondern werdet voller
Geist.
Epheser 5, 18
betrunken: sarhoş
Bu ayetleri okuduğumuzda şaşırabiliriz.
Pavlus neden şarap - alkol sözünü
kullanıyor? Bunun ruhsallıkla - ürün
vermekle ne ilgisi var? Aslında elçi Pavlus,
içkinin insanı ne kadar aşağıladığını, rezil
duruma getirdiğini belirtir, çünkü içki fazla
alındığında, kişiyi tamamen kendi kontrolüne
alır. İnsan insanlıktan çıkar ve içkinin
etkisiyle - tamamen ona bağlı olarak hareket eder. Onu yöneten artık kendisi
değil, alkoldür. Pavlus, alkolü bir resim
olarak kullanıyor ve bir karşılaştırma yapıyor.
Sizleri dolduran, yöneten Kutsal Ruh olsun,
diyor. Eğer Kutsal Ruh’la dolu bir yaşam
sürdürürseniz, o zaman Kutsal Ruh sizi
yönetecek, etkisi altına alacak, Kutsal
Ruh’un ürünleri olan sevgi, sevinç, esenlik,
sabır, şefkat, iyilik, bağlılık (sadakat),
yumuşak huyluluk, özdenetim hayatınızda
görünmeye başlayacaktır. Unutmayalım ki,
Kutsal Ruh ile dolu bir yaşamı sürdürmek
isteyen kişiyi artık kendisi değil, Kutsal Ruh
yönetir.
PAZARTESİ
Montag
19
ARALIK
Dezember
RAB’bin bütün yolları
inayete ve sadakate
(gerçeğe) dayanır.
Mezmur 25: 10
Alle Pfade des HERRN sind
Gnade und Treue.
Psalm 25, 10
die Gnade: inayet, kayra, lütuf
die Treue: sadakat
alle: bütün
İnayet, hakkedilmeyen iyiliktir. Tanrı inayet
doludur ve bu nedenle de bizlere kurtuluş oldu.
Bunun yanında sadakat, bağlılık sözü de
Kutsal Kitap’ta önemli bir yer tutar. Bereketin
yolu sadakattir. Peki nedir sadakat? Hiçbir
karşılık beklemeden birisine bağlanmak
demektir. Sadakat, içten bağlılık, sağlam,
güçlü dostluk anlamlarına da geliyor.
Yürekten, içten ya da samimi bağlılık insan
için çok çok önemli bir duygudur. İşte bu
bağlılık sadakat gösterilmesiyle değer kazanır.
İnsan olarak bağlanma ilkesiyle yaratıldık. İlk
bağlılığımızı da Tanrı‘ya göstermeliydik, ama
gösteremedik. Buna rağmen o bağlılık
duygusuyla dünyaya doğarız. En önemli bağ
da anne ile çocuk arasındadır. Günümüz
dünyasında anne ile çocuk arasındaki bağlılığı
biyolojik ve hormonal bir duruma bağlarlar.
Bunda doğruluk payı vardır. Ama yaratılışta
Tanrı bu duyguyu bizim varlığımıza koydu. Bu
nedenle de bugün birbirlerine bağlı olan
insanlar, aileler daha mutlu ve daha
esenliktedirler.
SALI
Dienstag
20
ARALIK
Dezember
RAb diyor... çocuğunu
teselli eden - avutan - bir
anne gibi sizi teselli
edeceğim.
Yeşaya 66: 13
Wie einen, den seine Mutter
tröstet, so will ich euch
trösten.
Jesaja 66, 13
der Trost: teselli
trösten: teselli etmek
Sadakat, bağlılık insanlara güven veren bir
duygudur. Çünkü sadakat birisine bağlanmak,
hem de karşılık beklemeden bağlanmak o
kimseye sadık olmak demektir. Anne ile çocuk
arasındaki bağlılık bunun en iyi örneğidir.
Çocuk kendisini güvende hisseder. O anne
sesini arar. Acıktığında, korktuğunda anneyi
arar. Anne onu okşadığında rahatlar.
Şöyle denmektedir: Çocuk ile anne arasındaki
bağ biyolojik ve hormonal sayesinde oluyor.
Kadınlarda bulunan oksitosin hormonu anne
sütünü artırmakta ve annede çocuğuna karşı
derin bir ilgi ve koruma duygusu yaratır.
Annenin sadakatini, sevgisini, koruyuculuğunu
neye bağlarsanız bağlayın, anne yaratılış
itibariyle sevgi dolu, koruyan, çocuğu için
saçını süpürge eden, her tür acıya, sıkıntıya
dayanan biridir. Ana gibi yar olmaz, sözü
boşuna söylenmemiştir.
İlginçtir ki, Tanrı da kendisini bazen bir anneye
benzetti. “Bir anne gibi sizi teselli edeceğim“
diyor.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
ı1
ARALIK
Dezember
RAB diyor: bir kadın emzikteki yavrusunu
unutabilir mi? Rahminden çıkan çocuktan
sevecenliğini esirger mi? Kadın
unutabilir, ama ben seni asla unutmam.
Bak, adını avuçlarıma kazdım.
Yeşaya 49:15-16
Vergißt etwa eine Frau ihren Säugling,
dass sie sich nicht erbarmt über den
Sohn ihres Leibes? Sollten selbst diese
vergessen, ich werde dich niemals
vergessen. Siehe, in meine beiden
Handflächen habe ich dich eingezeichnet.
Jesaja 49, 15-16
Biliyor musunuz, annelerde annelik hormonu
vardır. Bu hormonun adının da oksitosin
olduğu belirtiliyor. Bu annelik duygusu
anneye aşırı oranda güç, dayanma,
sabretme ve her tür fedakarlıkta bulunma
özelliğini verir. Tanrı‘nın kadını doğurgan
olarak yaratması onda bu annelik
duygusunu oluşturmuştur. Öyle ya, anne
çocuğunu 9 ay karnında taşımaktadır. 9 ay
boyunca onu yüreğinin derinliklerinde
hissetmiş, sevmiş ve korumuştur. Çocuk
dünyaya gelince de annedeki bu koruma,
sevgi, bağlılık devam etmektedir. Tabii
babalar da çocuklarını çok sever, ama ilginç
olanı şudur: Babalarda babalık hormonu
yoktur.
Rab’be şükürler olsun ki, Tanrı annelerimize
bu annelik duygusunu verdi. Güzel olanı ise,
RAB, bizlere olan sevgisini bir annenin
çocuğuna olan sevgisinden daha derin, daha
büyük olduğunu belirtmektedir. Benim
annem 63 yaşını geçmeme rağmen, halen
izine gittiğimde, benim başımı okşar. Ne
güzel bir duygu!
PERŞEMBE
Donnerstag
22
ARALIK
Dezember
RAB diyor: bir kadın emzikteki yavrusunu
unutabilir mi? Rahminden çıkan çocuktan
sevecenliğini esirger mi? Kadın
unutabilir, ama ben seni asla unutmam.
Bak, adını avuçlarıma kazdım.
Yeşaya 49:15-16
Vergißt etwa eine Frau ihren Säugling,
dass sie sich nicht erbarmt über den
Sohn ihres Leibes? Sollten selbst diese
vergessen, ich werde dich niemals
vergessen. Siehe, in meine beiden
Handflächen habe ich dich eingezeichnet.
Jesaja 49, 15-16
Bağlılık ya da sadakat, aile bağı için de çok
önemlidir.
Eşler
sadakat,
bağlılık
gösterdikleri sürece kendilerini güvenlikte
hissederler. Neydi sadakat? İçten, yürekten
bağlanmak, sağlam ve güçlü dostluktur.
Sadakatin gerisinde elbette sevgi vardır.
Yürekte oluşan sevgi insanı karşıdakine
doğru çeker. Sevgi büyük fedakarlık gösterir,
her zorluğa, sıkıntıya dayanır. Bu nedenle de
sadakat ve sevgi birlikte yürür. Bunları
birbirinden ayıramazsınız. Özellikle de analık
duygusuna sahip olan kadınlarda aile
içerisinde sadakat ve bağlılık çok önemlidir.
Sevmek, bağlılığın, sadakatin yanında değer
vermeyi, öneme almayı da sağlar. Belki de
aile içerisinde en büyük sorun burada
yatmaktadır. Artık aldırış etmemek, tutum ve
davranışlarla karşıdakine değer vermediğini
hissettirmek. İşte o zaman huzursuzluk,
çekişme ve kavga başlar. Tanrı‘nın bizi öz
annemizden daha derin, daha yüce sevdiğini
anladığımızda,
O’nun
bu
sevgisine
sadakatsizlik etmekte acı duyarız. Rab’bin
sevgisi karşısında biz de O’na ve birbirimize
bağlılık göstermeye çalışırız.
CUMA
Freitag
23
ARALIK
Dezember
Çünkü Tanrımız’ın yüreği merhamet
doludur. O’nun merhameti sayesinde,
Yücelerden doğan Güneş, Karanlıkta ve
ölümün gölgesinde yaşayanlara ışık
saçmak ve ayaklarımızı esenlik yoluna
yöneltmek üzere Yardımımıza gelecektir.“
Luka 1:78
... durch die herzliche Barmherzigkeit
unseres Gottes, mit der uns der Aufgang
aus der Höhe besuchen wird, um denen
zu leuchten, die in Finsternis und
Todesschatten sitzen, und unsere Füße
zu richten auf den Weg des Friedens.
Lukas 1, 77S79
Golfstrim diye bir akım vardır okyanusta. Bu
golfstrim akıntısı harikadır. Golfstrim, Atlantik
okyanusunda,
Meksika
körfezinden
başlayarak Britanya ve İskandinavya kıyılarına
kadar ulaşıp Avrupa ve Rusya’nın kuzey
kıyılarına kadar gelen ve batı Avrupa’nın deniz
iklimini yumuşatan sıcak su akımıdır. Bu
harika golfstrim güney bölgesinin sıcak
akımını soğuk olan kuzey bölgesine çeker.
Eğer bu golfstrim olmasaydı, kuzey bölgeleri
tamamen buzlarla kaplanır ve yaşam da
durma noktasında olurdu. Ama bu golfstrim bu
ülkelere akım yoluyla sıcak havayı getirir;
orada yaşamı olanaklı kılar.
Biliyor musunuz, başka bir golfstrim buz
kesilen bu dünyamıza sıcak akımı
getirmektedir. Bu akım insan yüreğine
gelmekte ve o yüreği bu dünyada yeşertmeye
başlar. Bu akım yüreğe sıcaklık ve yaşam
getirir. Bu akım, İsa Mesih aracılığıyla
dünyamıza gelen Tanrı sevgisidir.
Bu sevgi olmadan dünyamız soğuk ve ölüdür.
Mesih aracılığıyla dünyamıza gelen bu sevgi
akımı olmasaydı, insanın günahı ve bencilliği
bu dünyanın yok olmasını çoktan sağlardı.
CUMARTESİ
Samstag
24
ARALIK
Dezember
İşte erden kız gebe kalacak ve
bir oğul doğuracak. O’nun adını
İmmanuel koyacaklar.
İmmanuel, ATanrı Bizimle“
demektir.
Matta 1: 23
ASiehe, die Jungfrau wird
schwanger sein und einen
Sohn gebären, und sie werden
seinen Namen Emmanuel
nennen“, was übersetzt ist:
Gott mit uns.
Matthäus 1, 23
Denizlerde görülen golfstrim, Almanca
adıyla Golfstrom (körfez akıntısı) Kuzey
Atlas okyanusundan başlayan sıcak su
akıntısıdır.
Bu
sıcak
akım,
Atlas
Okyanusunun kuzeyinde saat yönünde
dönen genel akıntı sisteminin parçasıdır.
Dün de belirttiğim gibi, bu akım çevredeki
kara parçalarının iklimini etkiler, sıcaklığın
yükselmesini sağlar. Yani, oldukça karmaşık
olan bu doğa olayı, tropikal bölgelerle kutup
bölgeleri
arasındaki
termodinamik
dengesizliği gidermektedir.
İnsan günaha düşünce insanın kendisi ve
dünyası bozuldu, insan ilişkileri dengesiz ve
yaşanmaz bir duruma geldi. Ama Tanrı,
yeniden insandaki bu dengesizliği gidermek,
ona yeniden yaşamı olanaklı kılmak için
dünyaya kendi varlığı olan İsa Mesih’i
gönderdi. İsa, insan yüreğindeki buzları
eriten, her tür düşmanlığı ortadan kaldıran o
sıcaklığı getirdi. Bugünlerde kutlanan Doğuş
Bayramı‘nın anlamı aslında budur. Tanrı
bizimle olmaya, bizim yüreğimizi ısıtmaya ve
yaşam vermeye geldi.
PAZAR
Sonntag
25
ARALIK
Dezember
İSA MESİH’İN DOĞUM GÜNÜ İ
WEIHNACHTEN
İşte erden kız gebe kalacak ve bir
oğul doğuracak. O’nun adını
İmmanuel koyacaklar.“ İmmanuel
ATanrı bizimle“ demektir.
Matta 1:23
ASiehe, die Jungfrau wird schwanger
sein und einen Sohn gebären, und sie
werden seinen Namen Emmanuel
nennen“, was übersetzt ist: Gott mit
uns.
Matthäus 1, 23
İsa Mesih’e İmmanuel denmesi oldukça
ilginçtir. O’na verilen ad İsa’dır. Bu kurtarıcı
demektir. Çünkü O insanları günahlarından
kurtaracak olandı. Mesih adı ise O’na verilen
bir unvandır. Ama Yeşaya peygamber, İsa
dünyaya gelmeden 750 yıl kadar önce
İsa’nın bakire bir kızdan doğacağını ve O’na
İmmanuel denileceğinden söz eder. Bunun
anlamı ATanrı bizimle“dir. İsa’nın dünyamıza
gelmesiyle Tanrı bizimle oldu! İsa Mesih
şöyle dedi: Yol, gerçek ve Yaşam Benim!
İşte yaşamın ta kendisi olan İsa, ölüme
mahkum, buz dağı gibi olan dünyamıza geldi
ve O’ndan bizlere yaşam akmaktadır.
Bugün
benim,
beni
günahlarımdan
kurtarabilecek bir kurtarıcıya ihtiyacım var.
Normal bir insanın - peygamberler dahil benim yüreğimdeki buzları eritemezdi. Ama
Tanrı‘nın o sıcak akımıyla, yani sevgisiyle,
inayetiyle dünyamıza gelen İsa bana yaşam
verir. O sana da bu yaşamı vermek istiyor.
PAZARTESİ
Montag
26
ARALIK
Dezember
İSA MESİH’İN DOĞUM GÜNÜ İ
WEIHNACHTEN
(Avrupa ülkelerinin çoğunda tatildir)
Evindeki bolluğa doyarlar,
zevklerinin ırmağından içirirsin
onlara.
Mezmur 36:8
Sie laben sich am Fett deines
Hauses, und mit dem Strom
deiner Wonnen tränkst du sie.
Psalm 36, 9
Düşen bu dünyamıza Tanrımız aracılığıyla
esenlik gelmektedir. Güneşin ışığı, parlaklığı
dünyamız için ne kadar güzeldir. Ama nice
acı ve göz yaşı vardır bu dünyamızda. Nice
göz yaşı, nice ağlayan çocuklar ve insanlar!
Nice yıkılmış evlilikler, nice korku dolu
yürekler vardır. Nice ortada kalan,
gelecekleri kararan çocuklar vardır. Nice
kargaşa, kavga, savaş! Nice yalnızlık,
yıkılmış vicdanlar vardır.
Böylesine soğuk, sert, merhametsiz
dünyamıza hiç eksilmeyen, yok olmayan
Tanrı‘nın merhameti, inayeti ve sevgisi bir
bebek olarak gelen İsa Mesih aracılığıyla
akmaktadır. Tanrı‘nın yüreğinden bizlere
sevgi, inayet ve merhamet akmaktadır.
ATanrımız merhametli ve inayet doludur,
diyor Tanrı Sözü. Ezeli ve yüce olan İsa
Mesih Tanrı‘nın bu sevgi akımıyla
dünyamıza geldi. Kutsal Ruh aracılığıyla
Rab bizim yüreğimize bu sevgi akımını
getirmiştir ve O senin de yüreğine bu sevgi,
inayet ve merhamet akımını getirmek istiyor.
SALI
Dienstag
27
ARALIK
Dezember
İsa ona şu karşılığı verdi: ABeni
seven sözümü tutar, Babam da
onu sever. Biz de ona gelir,
onunla birlikte yaşarız.
Yuhanna 14: 23
Jesus antwortete und sprach zu
ihm: Wenn jemand mich liebt,
so wird er mein Wort halten,
und mein Vater wird ihn lieben,
und wir werden zu ihm kommen
und Wohnung bei ihm machen.
Johannes 14, 23
Yıkık dökük, eski, bakımsız, kirli bir ev vardı.
Bir gün bu evi varlıklı birisi satın alır.
Komşular bu eski evin yıkık dökük yerlerinin
tamir edildiğini, boyandığını, bahçıvan
tutulup bahçesinin düzene konduğunu
görürler. Kısa bir sürede o eski püskü evden
eser kalmamış, onun yerine güzel bahçeli bir
ev ortaya çıkar. Bir insan yeni bir eve
taşınacaksa, o evi eski haliyle bırakmaz; onu
düzene koyması, temizlemesi gerekir.
Bu ruhsal alanda bizim yüreğimiz için de
geçerlidir. Gökte ve yeryüzünde tüm yetkiye
sahip olan (Matta ı8:18) İsa Mesih, iman
edenlerin Baba Tanrı‘yla birlikte yüreklerinde
oturacağını söyledi (Yu.14:ı3).
İsa’nın sözünü tutan demek, Tanrı Sözü’nün
söylediklerini tutan, onları yerine getiren,
demektir. Gerçekten Tanrı‘nın yüreğimizde
oturmasını istiyor muyuz? Yanıtımız evetse,
o zaman İsa, ABeni seven sözümü tutar!“
diyor. Böyle bir sevgiyi O’na gösteriyorsak, O
yüreğimizi de temizleyecek ve kendisinin
oturacağı bir duruma getirecektir.
ÇARŞAMBA
Mittwoch
28
ARALIK
Dezember
Ya Rab, günlerimizi saymayı
bizlere öğret. Böylece
hikmetli yürek edinelim.
Mezmur 90: 12
Herr, lehre uns, unsere Tage
zu zählen. Dann gewinnen
wir ein weises Herz.
Psalm 90, 12
so, auf diese Weise: böylece
das Herz: yürek, kalp
ı016 yılının takvimini yazmayı bitirmek
üzereydim. Sadece dört gün kalmıştı ki,
annemin ağır hasta olduğunu duydum.
Hiçbir şey yiyemiyordu. Tek isteği, benim
sesimi duymaktı. Kendisine telefon edip
konuştum. Sıvı bir şeyler içmesini, buradan
kendisine iyi bir tencere aldığımı, izine
geldiğimde bana o harika türlüden yapması
gerektiğini söyledim. Bu annemi 95 yaşı
dolayında olmasına rağmen öylesine
canlandırdı ki, birkaç saat sonra ayağa
kalktı, yemek yemeye başladı. Şimdi ı ay
kadar sonra oraya gideceğim ve o bana türlü
pişirecek. Annemin önünde bir hedefi var
şimdi. Bu onu harika bir şekilde motive etti.
Bu olay bana, tekrar insan olarak önümüze
koyduğumuz hedefin ne kadar önemli
olduğunu gösterdi. İnsanı ayakta tutan, ona
güç veren önüne koyduğu yapıcı ve olumlu
hedeflerdir. Ruhsal olarak da geleceğe sonsuzluğa yönelik hedefiniz varsa, bu sizi
ruhsal alanda da sağlıklı tutar, size güç verir.
PERŞEMBE
Donnerstag
29
ARALIK
Dezember
Akıllı kişi gözünü bilgelikten
ayırmaz. Akılsızın gözüyse
hep sağda soldadır.
Süleyman’ın Özdeyişleri 17:24
Der Verständige hat die
Weisheit vor dem Angesicht,
aber die Augen des Toren
sind am Ende der Erde.
Sprüche 17, 24
verständig: akıllı
der Verstand: akıl
der Unverständige: akılsız
Leyla ile Mecnun’un sevgi öyküsünü bilmeyen
yoktur. O dönemlerde bu sevgi öyküsünü
padişah da duyar ve nasıl olur da Mecnun
Leyla’nın aşkıyla deli divaneye dönüp çöllere
düşebilir diye sorar kendi kendine ve Leyla’yı
çok merak eder. Sonra Leyla’nın bulunup
huzuruna getirilmesini emreder. Leyla’yı
padişahın huzuruna getirirler. Padişah Leyla’yı
görünce şaşırıp kalır. Mecnun’un aşkından
deli divaneye dönüp çöllere düştüğü Leyla’nın
pek de güzel olmadığını görür. Kıza dönüp,
kızım, senin öyle güzelliğin yok, sıradan bir
kızsın. Nasıl olur da Mecnun senin için deli
divane olur, der. Leyla, padişahım, der. Sen
Mecnun değilsin. Bendeki güzelliği görebilmen
için Mecnun’un gözlerine sahip olman gerek!
Bu öykü bize, insanın bakış açısını harika bir
şekilde açıklar. Bizim insanlara, uluslara,
kendimize, ailemize, olaylara, sorunlara bakış
açımız ya bizi yukarılara çıkarır ya da
aşağılara indirir. Sen hangi bakış açısıyla
bakıyorsun? Günahlı bakış açısıyla mı, yoksa
Tanrısal bakış açısıyla mı? Umarım Tanrı‘nın
sevgi açısında bakıyorsun.
CUMA
Freitag
30
ARALIK
Dezember
Bugün RAB’bin yarattığı
gündür. Onun için sevinip
coşalım.
Mezmur 118:24
Dies ist der Tag, den der
HERR gemacht hat! Seien
wir fröhlich und freuen wir
uns in ihm!
Psalm 118, 24
machen, erschaffen: yaratmak
sich freuen: sevinmek, coşmak
Bizler saniyede 30 km hızla güneş
etrafında dönen bir dünyada yaşıyoruz.
Yani dünyamız saniyede 30 km hızla
dönmektedir. Asla yerinde durmaz. Biz de
öyleyiz. Saniyede 30 km hızla gitmiyoruz,
ama hayatımız, günlerimiz, bir daha geriye
dönmemek üzere çekip gitmektedir.
Nedense
bunları
çoğu
zaman
düşünmüyor ya da farkında değiliz.
Unutmayın, kaybedilen her şey yeniden
kazanılabilir, ama kaybettiğiniz günler bir
daha geriye gelmez. Doğanın bir baharı,
bir güzü vardır. İnsanın da bir baharı, bir
güzü vardır. İşte bakın, bir baharı, bir güzü
yine geride bıraktık, sona doğru bir yıl
daha yaklaştık. Bu dünyada bize verilen
her gün Rab’bin yarattığı gündür. Bu
nedenle bu günlerin değerini bilerek
yaşayalım. Bu bilinçle yaşadığınızda
yaşamanızın bir anlamı ve amacı olur.
Amaçlı yaşam mutlu, anlamlı ve sağlıklı bir
yaşamdır.
CUMARTESİ
Samstag
31
ARALIK
Dezember
Ömrümüzün günleri yetmiş yıldır,
bilmedin seksen, o da
sağlıklıysak. En güzel yıllar da
zahmetle, kederle geçiyor. Çabuk
bitiyor, uçup gidiyoruz.
Mezmur 90: 10
Die Tage unserer Jahre sind
siebzig Jahre, und, wenn in Kraft,
achtzig Jahre, und ihr Stolz ist
Mühe und Nichtigkeit, denn
schnell eilt es vorüber, und wir
fliegen dahin.
Psalm 90, 10
Günümüzde her alanda olduğu gibi, tıp da
oldukça ilerlemiştir. Buna rağmen, insanoğlu
özellikle
de
ruhsal alanda
çöküntü
yaşamaktadır. Çünkü, doktorlar, tıp insanın
ruhunu öneme almadan, düşünmeden sadece
bedenini iyileştirmeye çalışmaktadır. Oysa bu
dünyada ruh ve bedeni birbirinden ayırmak
mümkün değildir. Bu nedenle de hem ruhsal
hem de bedensel olarak iyileştirme yoluna
gidilmelidir. Bedensel iyileştirme için tıbbı
tedbirler, öneriler, ilaçlar gerekmektedir; ruhsal
sağlık için de Tanrı, O’na olan iman ve sevgi
gereklidir. Hatta sağlıklı imanın insan sağlığını
bile olumlu yönde etkilediğini, bağışıklık
sistemini güçlendirdiğini bugün biliyoruz.
Başka deyişle, elemin, sıkıntıların, zorlukların
olduğu bir dünyada sevgi ve iman en büyük
ilaçtır - derde dermandır. Temeli sevgiye
dayanan bir imanın insana ne kadar güç
verdiği inkar edilemez. Böyle bir iman ve sevgi
insan ruhuna o derin huzuru ve esenliği,
dinginliği getirir. Bu nedenle bu yılı bitirirken,
tüm yürekten böyle bir imana ve sevgiye sahip
olmanızı diliyorum.
Download