YILDÖNÜMÜ Dalgaların ressamı 200 yaşında Ayvazovski’nin iki şehri B u yıl dünyaca ünlü Rus ressam İvan Konstantinoviç Ayvazovski’nin doğumunun 200’üncü yılı. Yaşamı, dönemin biyografi yazarlarınca, hatta ressamın bizzat kendisi tarafından efsanelerle dolu hale getirilmiş. Rus çarı ile dostluğu, romantik serüvenleri, yüksek sosyetede ve dünyanın dört bir yanında kazandığı başarıları, Rus ünlüleri ile olan dostlukları ve doğumu üzerindeki gizemiyle ilgili pek çok söylenti var. Örneğin babasının Osmanlı-Rus Savaşı (17681774) sırasında Rusların ele geçirdiği Bender Kalesi’nde (1770) bulunan Türk çocuklardan biri olduğu anlatısı veya dedesinin Büyük Petro’nun Osmanlı seferleri sırasında Karadeniz kıyısındaki Azov Kalesi’nde bulunduğu hikâyesi gibi. Ayvazovski’nin doğum günü 17 Temmuz 1817. Kırım’da Feodosiya şehrinde Ermeni bir ailenin çocuğu olarak doğan İvan (Hovhannes) Ayvazovski, Napolyon’un Moskova’yı işgal etmesinin ardından Rusya’nın yaşadığı Avrupalılaşma döneminde yetişti. 19. yüzyıl bilim, eğitim, kültür, iletişim ve idari konularda büyük değişimlerin ve gelişmelerin yaşandığı bir asırdı. Aynı zamanda Fransız Devrimi’nin etkileri çokuluslu büyük imparatorlukları sarsmaya başlamıştı bile. Bu yıl doğumunun 200. yıldönümünde anılan dünyaca ünlü Rus ressam İvan Ayvazovski’nin sanat yaşamını en çok etkileyen iki şehir vardı. Doğduğu yer olan Kırım’daki Feodosiya (Kefe) ve Osmanlı başkenti İstanbul. SEMİH-DİANA KALKAN OĞLU Ayvazovski’nin 1856 tarihli yağlıboya tablosu: İstanbul (Sotheby’s Londra, 15-6-1995) AYVAZOVSKİ, DENİZLER, ŞEHİRLER VE DÜŞLER, BOYUT YAYINLARI ATLAS TARİH 35 Eski Feodosiya, 1839 (altta, Ayvazovski Müzesi, Feodosiya) Hayatının büyük bölümünü Avrupa’dan Amerika’ya kadar seyahat ederek geçiren Ayvazovski iki şehre özel bir ilgi duydu. İstanbul ve doğduğu yer olan Feodosiya (ya da Osmanlı dönemindeki ismiyle Kefe). Feodosiya’nın ününü artırdı Ayvazovski 1887 tarihli bir resminde kendisini küçük bir çocuk olarak Feodosiya’ya hâkim bir tepeden şehri resmederken tasvir etmişti. Bu resim çocukluğunu geçirdiği şehir olan Feodosiya’nın onun üzerindeki etkisini de gösteriyordu. Feodosiya Karadeniz’de Kırım’ın doğusunda yer alan bir liman şehriydi. Genel olarak düz bir yapıya sahipti. Tarihi İÖ VI. yüzyıla kadar uzanan bu şehire Helen kolonileşme döneminde Milet’ten gelen Grekler yerleşmiş, milattan sonra önce Gotların, sonra da Hunların egemenliğine girmişti. XIII. yüzyılda şehir Latin hâkimiyetine geçti ve ardından Cenovalı tüccarların idaresinde Caffa adını aldı. Şehrin idaresi 1475’te Osmanlılara geçince Kefe olarak adlandırıldı; 1771’de Ruslar tarafından alındıktan sonra Feodosiya olarak anılmaya başlandı. Şehir ticaret limanı oluşu nedeniyle dış dünyayla iletişim halindeydi. Diğer taraftan Ermeniler, Ruslar, Tatarlar, Türkler, Yahudiler ve Arapların iç içe yaşadığı kozmopolit bir yapıya sahipti. 19. yüzyılda Ayvazovski’nin şöhreti, toplumsal konumu ve hatırı sayılır serveti, doğduğu şehrin de Rusya’daki ününü ve nüfuzunu arttırmasına olanak sağladı. Ayvazovski 1865 yılında DERSAADET’İN FOTOĞRAFÇILARI, AYGAZ, 2003 AYVAZOVSKİ, DENİZLER, ŞEHİRLER VE DÜŞLER, BOYUT YAYINLARI Ayvazovski Çar I. Nikola döneminin bir sanatçısıydı. Varlıklı ve soylu bir kişi olmasının yanı sıra ününü ve Rusya’yı yönetenlerle kurduğu ilişkileri kullanarak memleketi Feodosiya’yı kendi adıyla anılan bir yer haline getirdi. Döneminin ünlü yazarları arasında en çok Aleksandr Puşkin’e hayrandı. 1887 yılında İlya Repin ile birlikte yaptığı “Karadeniz’e Veda Eden Puşkin” ve 1889 yılında yaptığı “Karadeniz Sahilinden Denizi Seyreden Puşkin” tabloları onun bu büyük yazara duyduğu bağlılığı gösteriyordu. Ayrıca Lord Byron ve birlikte İtalya seyahati yaptığı Nikolai Gogol da Ayvazovski üzerinde iz bırakan isimlerdi. Yunanların ve Ermenilerin bağımsızlığını savunan Ayvazovski’nin en çok ilgi duyduğu coğrafya hiç kuşkusuz Osmanlı’ydı. Feodosiya’da bir sanatsal atölye ve sanat okulu açtı. 1871’de kendi hesabına Arkeoloji Müzesi yaptırdı. 1880’de buradaki evini yeniden inşa ettirdi. Ayrıca o bölgedeki ilk sanat müzesi olarak tanımlanan ve günümüze kadar açık kalan bir de resim galerisi açtı. Ressamın çabaları sayesinde gerçekleştirilen başka birçok proje vardı. Feodosiya’da onun aracılığıyla bir kütüphane, bir konser salonu ve değişik okullar açıldı. Bazı okullar da restore ettirildi. Ayvazovski’nin büyük hayranlık beslediği diğer şehir ise Osmanlı başkenti İstanbul’du. Zaten doğduğu şehir Feodosiya, yani diğer adıyla Kefe de Osmanlılar tarafından Küçük İstanbul olarak isimlendirilmişti. Yaşamı boyunca Osmanlı başkenti İstanbul’u sekiz kez ziyaret etti. İlk İstanbul ziyaretini 1845 yılının ilkbaharında gerçekleştirdi. Daha 28 yaşındaydı. Grandük Konstantin’e maiyetiyle birlikte Anadolu, Ege adaları ve Doğu Akdeniz’e yaptığı seferde eşlik etti. Sakız , Samos, Girit, Patmos ve Rodos adaları, Doğu Akdeniz kıyıları, Truva ve İstanbul’da bulundu. Bu ilk ziyaret Ayvazovski için göz kamaştırıcı oldu. Aslında Avrupa’nın pek 36 ATLAS TARİH İvan Ayvazovski, stüdyosunda tuvalinin önünde (üstte). ATLAS TARİH 37 çok şehrini görmüştü, ama İstanbul onu büyüledi. Bu seyahat sonrasında “galiba dünyada bu şehir kadar muhteşem bir yer yok, buradayken Napoli ve Venedik’i unutuyorsun” diye yazdı. Sultana resim hediye etti Ayvazovski’nin 1846 tarihli yağlıboya tablosu: İstanbul Ortaköy Yakınında Bir Kahvehane. (Peterhof Sarayı Müzeleri, St. Petersburg)(üstte). AYVAZOVSKİ, DENİZLER, ŞEHİRLER VE DÜŞLER, BOYUT YAYINLARI Tarihi yansıtan mimarisiyle bu görkemli başkenti, Haliç’ten, Pera’dan, Boğaziçi tepelerinden pek çok kez tasvir etti.1857, Ayvazovski’nin İstanbul’u ikinci kez ziyaret ettiği yıldı. Kırım Savaşı’ndan sonra gittiği Paris’ten (bu ziyareti sırasında İmparator III. Napoléon ve İmparatoriçe Eugénie’ye takdim edildi ve Legion d’Honneur nişanı aldı) dönüşte kardeşi Gabriel ile yine Osmanlı başkentine geldi. Dolmabahçe Sarayı o günlerde inşa ediliyordu. Sultana ve maiyetine resimlerinden hediye etti. Bu ziyareti sırasında Sultan Abdülmecit tarafından Mecidiye nişanı ile ödüllendirildi. 1857’nin Kasım ayında Hariciye Nazırı Keçecizade Fuat Paşa’ya yazdığı mektupta İstanbul ziyareti hakkında şunları söyledi: “Aziz Ekselans, nazik ve tatminkâr mektubunuzu memnuniyetle aldım. Beni çok duygulandıran iyi hatıralar için samimi teşekkürlerimin kabülünü rica ederim. İlk fırsatta size bir tablomu küçücük bir armağan olarak göndermekten mutlu olacağım.” Hemen ertesi yıl kardeşi Gabriel’in Sultan Abdülaziz, Ayvazovski’den Dolmabahçe Sarayı için 30’dan fazla resim Sakız Adası’nda Deniz Savaşı, 1848 (Ayvazovski Müzesi, Feodosiya) (altta). İstanbul’daki Ermeni cemaatinden topladığı para ile Feodosiya’da bir Ermeni okulu açtı. Ayvazovski 1867 yazında üçüncü kez İstanbul’a geldiğinde Osmanlı sultanı Abdülaziz Paris’teki evrensel sergiyle başlayan Avrupa seyahatine çıkmıştı. Bu sergide Osmanlı Avrupa’ya artık kendisinin de batının bir parçası olduğunu İstanbul’dan götürdüğü eserlerle anlatmaya çalışıyordu. O dönem Osmanlı’ya bağlı bir hıdivlik olan Mısır ise Paris’teki sergide inşaatı süren Süveyş Kanalı’nın maketini sergilemişti. İki yıl sonra Ayvazovski, Süveyş Kanalı’nın açılış törenine katılacak Rus heyetinin üyesi olarak Mısır yolculuğuna çıktı. Bu açılış töreninde Rusya’yı Grandük Mihail Nikolayeviç, Fransa’yı İmparatoriçe Eugénie, Avusturya’yı İmparator Franz Joseph temsil etmişti. 1868 sonbaharında yine İstanbul’a geldi ve aynı yılın sonbaharında Tiflis’e kadar bütün Kafkasya topraklarını gezdi. Bu tarihte Kafkasya’nın nüfus yapısı, Rusya’nın 1850’lerin ortasından itibaren Çerkeslere uyguladığı zorunlu göç ve sürgün politikası nedeniyle neredeyse tamamen değişmiş durumdaydı. Ayvazovski’nin bir sonraki İstanbul ziyareti, Sultan Abdülaziz’in davetiyle 1874 yılının ortalarında gerçekleşti. Sultan 1861’de tahta çıktıktan sonra Ayvazovski’den Dolmabahçe Sarayı için 30’dan fazla resim yapmasını iste- Ayvazovski’nin İlya Repin ile birlikte resmettiği Karadeniz’e Veda Eden Puşkin tablosu (Alexandr Puşkin Müzesi, St Petersburg). yapmasını istedi. Ressam bu resimleri 1874’teki ziyaretinin ardından tamamladı. 22 yaşında şöhreti zirveye çıktı rmeni tarihçilerin çalışmalarına E göre, ressamın Ermeni atalarının 18. yüzyılda Osmanlı topraklarından Galiçya’nın batısına göçtüklerini ve orada toprak sahibi olduklarını öğreniyoruz. İvan Ayvazovski’nin babası Kaitan Aivaz (veya Gaivaz) çocukluğunu Moldova’da geçirmiş, daha sonra Rusya’ya taşınmış ve burada adını Konstantin Gregoryen (Gregory’nin oğlu) Gaivazyan olarak değiştirmiş.1808’de Konstantin Gaivazyan, Kırım’daki Feodosiya (Kefe) kentine yerleşir ve Ripsime (Agrafena) ile evlenir. Orada, soyadını Galiçya’da kalan akrabaları gibi Gayvazovski yapar. Konstantin Gayvazovski, küçük ticari işler yaparken gelecekte ressam olacak olan en küçük oğlu doğuncaya değin Kırım’da pek başarılı olamaz. Gayvazovski ailesinin beş çocuğu vardı. Bunlardan en küçüğü 17 Temmuz 1817’de doğan ve yerel Ermeni Gregoryen kilisesinde vaftiz edilen İvan’dı (Ermenice olarak Hovhannes). İvan’ın çocukluğu çok da mutlu geçmemişti. Bir kahvede çalışmış, annesinin yaptığı fantezi el işlemelerini daha zengin evlere teslim etmiş, düğün partilerinde keman çalmıştı. 1820’lerin sonunda boyamaya olan ilgisini yaptığı resimlerle gösteren İvan bir süre yerel okulda okudu. 1831 ile 1833 yılları arasında, Belediye Başkanı ve Kırım Valisi Kaznaçyev’in destek ve korumasında Simferopol devlet okulunun öğrencisi oldu. 1833 yazında önceki Kırım Valisi Marişkin’in dul eşinin yardımlarıyla da St. Petersburg’taki Güzel Sanatlar Akademisi’ne kabul edildi. Akademide birkaç yıl içinde dahi bir çocuk olduğunu gösterdi ve yaptığı resimlerle akademinin sergilerinde üç madalya kazandı. 24 Eylül 1835’te, henüz 18 yaşındayken “Açık Denizde Hava” adlı tablosuyla aldığı 2. derece altın madalya, sanat yaşamının ilk ödülüydü. Akademide bu başarıları sonrasında, bir yıl boyunca yurtdışında uzunca bir eğitim turu yapma hakkını kazandı, ancak akademi konseyi onu iki yıl boyunca Kırım’a gönderir. Kırım yolculuğu sırasında yaptığı resimlerle çevrenin dikkatini çeker. 22 yaşına geldiğinde artık profesyonel bir ressam olmuş ve çarlık katında bir yer kazanmış ve artık soylular arasında gösterilmeye başlanmıştı. Bundan sonra aile, soyadlarındaki ilk harfi bırakır. Genç ressam da aynı şeyi yapar ve artık soyismi Ayvazovski olur. ATLAS TARİH 39 Sultan Dolmabahçe Sarayı’nın Buz Kaplı Bahçesinde Baş Veziri ile Gezintide, 1875 (Sotheby’s New York). Ayvazovski hakkında Türkiye’de yayımlanan en kapsamlı eserlerden biri olan “Ayvazovski, Denizler Şehirler ve Düşler” adlı kitap Boyut Yayınları tarafından yayımlandı (altta). 40 ATLAS TARİH mişti. Dolmabahçe Sarayı’nın mimarı Serkis Balyan Ayvazovski’nin arkadaşıydı. Saraya da Balyan tarafından takdim edilmişti. Hatta Ayvazovski bu ziyareti sırasında Serkis Balyan’ın Kuruçeşme Adası’ndaki (günümüzde Galatasaray Adası) konağında kaldı. Ayvazovski daha 1857’deki ziyareti sırasında o zaman yeni tamamlanmış olan Dolmabahçe Sarayı’nı süslemesi amacıyla birkaç resmini hediye etmişti. 1874’teki ziyareti sırasında İstanbul’da üç hafta kaldı ve aralarında sultanı resmettiği de dahil altı resim yaptı. Diğer resimleri ise Feodosiya’ya döndükten sonra 1875 yılında tamamladı. 1875 tarihli “Sultan Dolmabahçe Sarayı’nın Buz Kaplı Bahçesinde Başveziri ile Gezintide” adlı tablosu, onun Osmanlı Sarayı ile yakın ilişkisini ortaya koyan bir eseridir. Sonraki yıllar Rusya ile Osmanlı Devleti arasında 93 Harbi adı verilen savaşa (18771878) rastlıyor. Bu dönemde de Ayvazovski’nin İstanbul temalı bir çok resim yaptığını görüyoruz. 1878’de Rus Çarı II. Aleksandr’ı savaş sırasında Tuna Nehri’ni geçerken tasvir eden tablosunun dışında aynı yıl “Gece Vakti Bir İstanbul Köşesi” ve “Kumkapı Görünümü” adlı tabloları, 1880’de Haliç sırtlarında kendisini desen çizerken gösteren otoportresi, “Bir Rus Gemisinin İstanbul’a Girişi” adlı tablosu İstanbul ile bağlarının derecesini gösteren örneklerdir. Burada fotoğrafçı Abdullah Biraderler ile de yakın dostluk kurdu. Onlardan İstanbul manzaraları konulu fotoğraflar istedi. 1881’de “Türk Amiral Gemisinin Kanaris Tarafından Yakılması”, 1886’da “Gece İstanbul” tablosunu yaptı. Aynı yıl St. Petersburg, Moskova, Riga, Berlin, Nice, Menton, Bükreş ve İstanbul’da sergi açtı. 1888’de sanatçının İstanbul’da bir resim sergisi daha açıldı. 1899 tarihli “Günbatımında İstanbul”, 1900 yılında da “İstanbul, Boğaziçi’nde Gemiler” tabloları da sanatçının İstanbul’a olan hayranlığını bir kez daha gözler önüne seriyordu. Bibliyografya • Ayvazovski, Denizler Şehirler ve Düşler, Gianni Caffiero, Ivan Samarine, Boyut Yayınları. • Ayvazovski Türkiye’de, Pars Tuğlacı, İnkılap Kitabevi, 1983 • St. Petersburg Merkez Denizcilik Müzesi İvan Ayvazovski kitabı.