tc gazi üniversitesi sağlık bilimleri enstitüsü tıbbi biyoloji ve genetik

advertisement
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
TIBBİ BİYOLOJİ VE GENETİK ANABİLİM DALI
TİROİD KANSER HÜCRE HATLARINDA TİMOKİNON ve GENİSTEİN’İN
TELOMERAZ AKTİVİTESİ ve APOPTOZİS ÜZERİNE ETKİSİ
DOKTORA TEZİ
Dr. Sibel Azizenur ÖZTÜRK
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Sevda MENEVŞE
İkinci Danışman
Prof. Dr. Erdal KARAÖZ
ANKARA
Ağustos 2012
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
TIBBİ BİYOLOJİ VE GENETİK ANABİLİM DALI
TİROİD KANSER HÜCRE HATLARINDA TİMOKİNON ve GENİSTEİN’İN
TELOMERAZ AKTİVİTESİ ve APOPTOZİS ÜZERİNE ETKİSİ
DOKTORA TEZİ
Dr. Sibel Azizenur ÖZTÜRK
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Sevda MENEVŞE
İkinci danışman
Prof. Dr. Erdal KARAÖZ
Bu tez Gazi Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından
01/2010-68 proje numarası ile desteklenmiştir.
ANKARA
Ağustos 2012
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
Kabul ve Onay
I
İçindekiler
II
Şekiller ve Grafikler
VI
Tablolar
IX
Semboller, Kısaltmalar
X
1. GİRİŞ
1
2. GENEL BİLGİLER
3
2.1. Tiroid Karsinomu
3
2.1.1. Tiroid Bezi Embriyolojisi
3
2.1.2. Tiroid Bezi Histolojisi
3
2.1.3. Tiroid Kanser Etyolojisi
5
2.1.4. Tiroid Kanser Sınıflandırması
5
2.1.5. Tiroid Karsinogenezi
7
2.1.5.1. Multistep Tiroid Karsinogenez Teorisi
7
2.1.5.2. Multistep Karsinogenez Teorisine Karşı Gelişen Şüpheler
7
2.1.5.3. Fetal Hücre Tiroid Karsinogenezi
9
2.2. Telomer ve Telomeraz
13
2.2.1. Telomerler
13
2.2.2. Telomeraz
14
2.2.2.1. Telomerazın Katalitik Alt Birimi (hTERT)
15
2.2.2.2. Telomerazın RNA Alt Birimi (hTER)
17
2.2.3. İnsanda Telomeraz Aktivitesinin Kontrolü
17
2.2.3.1. Telomeraz Aktivitesinin hTERT Seviyesindeki Kontrolü
17
2.2.3.2. Telomeraz Enziminin Telomerik Proteinler Tarafından
19
Kontrolü
II
2.2.4. Telomeraz Aktivitesi ve Kanser
22
2.3. Programlı Hücre Ölümü: Apoptozis
24
2.3.1. Apoptotik Hücrede Görülen Değişiklikler
24
2.3.2. Apoptotik Sinyal Yolakları
25
2.3.3. Apoptoz Mekanizması
27
2.3.4. Apoptozun regülasyonu (anti/pro-apoptotik proteinler)
29
2.3.5. Apoptoz ve kanser
30
2.4. Araştırılan genler
32
2.4.1. VEGF-A geni
32
2.4.2. pTEN geni
33
2.4.3. p21 geni
34
2.4.4. NF-κB geni
35
2.5. Kullanılan Fitoterapötik İlaçlar
36
2.5.1. Timokinon (TQ)
36
2.5.2. Genistein (Gen)
37
3. GEREÇ VE YÖNTEM
39
3.1. Kullanılan Araç ve Gereçler
39
3.1.1. CAL-62 ve CGTH-W1 Hücre Hatları
39
3.1.2. Kullanılan Cihazlar
39
3.1.3. Kullanılan Sarf Malzemeler
40
3.1.4. Kullanılan Kimyasal Maddeler
40
3.1.5. Kullanılan Kitler
41
3.2.
Besiyeri ve Çözeltilerin Hazırlanışı
41
3.2.1. % 10’luk DMEM Besiyerinin Hazırlanışı
41
3.2.2. %10’luk RPMI-1640 Besiyeri Hazırlanışı
41
3.2.3. % 1’lik DMEM Besiyerinin Hazırlanışı
42
3.2.4. %1’lik RPMI-1640 Besiyeri Hazırlanışı
42
III
3.2.5. MTT Karışımının Hazırlanması
42
3.3. Yöntem
43
3.3.1. Hücre Kültürü
43
3.3.2. MTT Hücre Canlılığı Deneyi
43
3.3.3. Kaspaz-3 Sandwich Elisa Deneyi
44
3.3.4. Hücre Kültüründe Total RNA’nın Elde Edilmesi
45
3.3.5. Komplementer DNA (cDNA) Sentezi (RT-PCR)
46
3.3.5.1. Reverse Transkriptaz PCR (RT-PCR) Programı
47
3.3.6. Gen İfadesinin Real Time PCR ile Belirlenmesi
47
3.3.6.1. hTERT Geninin İfade Düzeyinin Kantitatif Analizi
48
3.3.6.2. VEGF-A Geninin İfade Düzeyinin Kantitatif Analizi
48
3.3.6.3. pTEN Geninin İfade Düzeyinin Kantitatif Analizi
49
3.3.6.4. NF-κB Geninin İfade Düzeyinin Kantitatif Analizi
50
3.3.6.5. p21 Geninin İfade Düzeyinin Kantitatif Analizi
50
3.3.6.6. GAPDH Geninin İfade Düzeyinin Kantitatif Analizi
51
3.3.6.7. hTERT, VEGF-A, pTEN, NF-κB, p21 ve GAPDH Genleri İçin
Real Time PCR Tepkime Karışımları
52
3.3.6.8. Light Cycler (LC) Deney Programı
52
3.4. İstatistiksel Analiz Yöntemleri
53
4. BULGULAR
54
4.1. CAL-62 ve CGTH-W1 Hücrelerinin Timokinon ve Genistein’e
Duyarlılığının MTT Hücre Canlılığı Yöntemi ile İncelenmesi
54
4.2. Gen İfade Düzeylerinin Kantitatif Değerlendirilmesi
55
4.3. Gen İfade Düzeylerinin Karşılaştırılması
61
4.3.1. Timokinon ve Genistein’in hTERT, VEGF-A, pTEN, NF-κB ve
p21 Genlerinin İfade Düzeylerine Etkisi
61
4.4. Aktif Kazpaz-3 Düzeyinin Belirlenmesi
65
5. TARTIŞMA
67
6. SONUÇ
79
IV
7. ÖZET
81
8. SUMMARY
83
9. KAYNAKLAR
85
10. EKLER
124
11. ÖZGEÇMİŞ
126
V
ŞEKİLLER ve GRAFİKLER
Sayfa No
Şekil 1: Tiroid bezi
4
Şekil 2: Multi-step karsinogenez modeli
7
Şekil 3: Fetal hücre karsinogenezi ile multistep karsinogenez
modellerinin karşılaştırması
10
Şekil 4: Tiroid karsinomunda gen ekspresyon profili
11
Şekil 5: Tiroid kanseri için kök hücre modeli
12
Şekil 6: DNA replikasyonunda 3’ ve 5’ uçlarında farklı sentez
mekanizmaları
14
Şekil 7: Telomeraz enzim kompleksi ve fonksiyonu
15
Şekil 8: hTERT geni
15
Şekil 9: Telomeraz proteininin avuç içi modeli
16
Şekil 10: hTERT aktivasyonunun kontrolü
18
Şekil 11: Shelterin kompleksi
21
Şekil 12: İki basamaklı hücresel senesens ve immortalizasyon
hipotezi
23
Şekil 13:Apoptozun sinyal yolakları, mekanizması ve morfolojisi
25
Şekil 14: Ölüm reseptörü aracılı ve mitokondri aracılı apoptoz sinyal
yolakları
27
Şekil 15: Genistein’in hücre yaşamı, hücre döngüsü ve apoptotik
apoptotik yolaklara etkisi.
34
Şekil 16: Timokinon ve Genistein’in kimyasal yapısı
36
Şekil 17: Kanserde timokinonun etki mekanizmaları
37
VI
Şekil 18: Genistein, VEGF, NF-kB’ı inhibe ederek, PTEN ve p21’i
indükleyerek apoptozu arttırmakta, anjiogenezi ise azaltmaktadır.
38
Şekil 19: CAL-62 ve CGTH-W1 hücre hatları
39
Şekil 20: hTERT mRNA’sının belirlenmesinde kullanılan primerler ve
UPL probun cDNA dizisi üzerindeki yerleşim
48
Şekil 21: VEGF-A mRNA’sının belirlenmesinde kullanılan primerler ve
UPL probun cDNA dizisi üzerindeki yerleşimi
49
Şekil 22: pTEN mRNA’sının belirlenmesinde kullanılan primerler ve
UPL probun cDNA dizisi üzerindeki yerleşimi
49
Şekil 23: NF-κB mRNA’sının belirlenmesinde kullanılan primerler ve
UPL probun cDNA dizisi üzerindeki yerleşim
50
Şekil 24: p21 mRNA’sının belirlenmesinde kullanılan primerler ve
UPL probun cDNA dizisi üzerindeki yerleşimi
51
Şekil 25: GAPDH mRNA’sının belirlenmesinde kullanılan primerler ve
UPL probun cDNA dizisi üzerindeki yerleşimi
51
Şekil 26: hTERT geninin mRNA düzeyinde ifadesini kantitatif olarak
gösteren amplifikasyon eğrileri.
57
Şekil 27: VEGF-A geninin mRNA düzeyinde ifadesini kantitatif olarak
gösteren amplifikasyon eğrileri.
58
Şekil 28: pTEN geninin mRNA düzeyinde ifadesini kantitatif olarak
gösteren amplifikasyon eğrileri.
58
Şekil 29: NF-κB geninin mRNA düzeyinde ifadesini kantitatif olarak
gösteren amplifikasyon eğrileri.
59
Şekil 30: p21 geninin mRNA düzeyinde ifadesini kantitatif olarak
gösteren amplifikasyon eğrileri.
59
Şekil 31: GAPDH geninin mRNA düzeyinde ifadesini kantitatif olarak
gösteren amplifikasyon eğrileri.
60
VII
Grafik 1-2: CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinin (10.000 hücre/kuyu)
Timokinon ile 48 ve 72 saat inkübasyonu sonunda belirlenen hücre
canlılık oranları.
54
Grafik 3-4: CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinin (106 hücre/kuyu)
Genistein ile 48 ve 72 saat inkübasyonu sonunda belirlenen hücre
canlılık hücre oranları.
55
Grafik 5-6: CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinin (106 hücre/kuyu)
Timokinon ve Genistein kombinasyonu ile 48 ve 72 saat inkübasyonu
sonunda belirlenen hücre canlılık oranları.
56
Grafik 7-8: CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinin doza bağlı olarak
Timokinon ve Genistein uygulanması sonrasında hTERT geninin
mRNA düzeylerindeki değişiklik.
62
Grafik 9-10:.CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinin doza bağlı olarak
Timokinon ve Genistein uygulanması sonrasında VEGF-A geninin
mRNA düzeylerindeki değişiklik.
62
Grafik 11-12: CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinin doza bağlı olarak
Timokinon ve Genistein uygulanması sonrasında pTEN geninin
mRNA düzeylerindeki değişiklik.
63
Grafik 13-14: CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinin doza bağlı olarak
Timokinon ve Genistein uygulanması sonrasında NF-κB geninin
mRNA düzeylerindeki değişiklik.
64
Grafik 15-16: CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinin doza bağlı olarak
Timokinon ve Genistein uygulanması sonrasında p21 geninin mRNA
düzeylerindeki değişiklik.
65
Grafik 17-18: CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinin Timokinon ve
Genistein uygulanması ile doza bağlı 72 saat inkübasyon sonunda
görülen Aktif Kaspaz-3 oranları.
66
VIII
TABLOLAR
Sayfa No
Tablo 1: Tiroid kanserinin klinikopatolojik özellikleri
7
Tablo 2: Tiroid kanserlerinde genetik defektler
9
Tablo 3: RT-PCR tepkime karışımı
44
Tablo 4: Otomatik ısı döngüsü cihazında uygulanan program
44
Tablo 5: hTERT, VEGF-A, pTEN, NF-κB, p21 ve GAPDH Real-Time
PCR tepkime karışımı
49
Tablo 6: hTERT, VEGF-A, pTEN, NF-κB, p21 ve GAPDH genlerinin
ifade düzeylerinin belirlenmesi için kullanılan Real Time PCR tepkime
programı
50
IX
SEMBOLLER ve KISALTMALAR
0
: Santigrad Derece
µl
: Mikrolitre
Μg
: Mikrogram
AIF
: Apoptosis Inducing Factor
ALT
: Alternative Lenghtening of Telomere Mechanisms
Apaf-1
: apoptosis Protease Activating Factor-1
bç
: Baz çifti
Bcl-2
: B hücre lenfoma onkogeni
CAL-62
: İnsan Anaplastik Tiroid Kanseri
CAD
: Caspase-Activated Deoxyribonuclease
cDNA
: Komplementer DNA
CGTH-W1
: İnsan Folliküler Tiroid Kanser Hücre Hattı
Cp
: Crossing point
DEPC
: Dietilpirokarbonat
DD
: Death Domain
Dk
: Dakika
dH2O
: Distile su
DISC
: Death Inducing Signaling Complex
DMEM
: Dimetil Sülfoksit
DMSO
: Dulbecco’s Modified Eagle’s Medium
DNA
: Deoksiribonükleik asit
dNTP
: Deoksiribonükleotidtrifosfat
EDTA
: Etilendiamintetraasetikasit
ELISA
: Enzyme-linked immünosorbent assay
ER
: Endoplasmik Retikulum
FADD
: Fas Associated Death Domain Protein
FCS
: Fetal Calf Serum
GAPDH
: Gliseraldehit 3 Fosfat Dehidrojenaz
Gen
: Genistein
C
X
HAT
: Histon Asetil Transferaz
HDAC
: Histon Deasetilaz
hTR
: İnsan telomerazı RNA komponenti
hTERT
: İnsanTelomeraz Revers Transkriptaz
IAP
: Inhibitor of Apoptosis Protein
IC50
: %50 inhibitör konsantrasyon
ICAD
: Inhibitor of Caspase-Activated Deoxyribonuclease
IkB
: Inhibitor of NF-kB
kb
: Kilo baz
LC
: Light Cycler
LDH
: Laktat Dehidrojenaz
M1
: Mortalite Faz 1
M2
: Mortalite Faz 2
MgCI2
: Magnezyum Klorür
MMP
: Matriks Metalloproteinaz
MTT
: Metil Tiyazol Tetrazolyum
nM
: Nanomolar
NOS
: Nitrik Oksit Sentaz
NF-κB
: Nükleer Faktör Kappa Beta
P21
: Protein 21
P53
: Protein 53
PBS
: Phosphate Buffer Saline
PCR
: Polimeraz Zincir Tepkimesi
PI3K
: Fosfatidil Inozitol 3 Kinaz
PINX1
: pin2/trf1-interacting protein1
Pmol
: Pikomol
POT1
: Protecting of Telomerase1
pTEN
: Fosfat ve Tensin Homolog
Rb
: Retinoblastoma
REST
: Relatif Ekspresyon Software Tool
RNA
: Ribonükleik asit
XI
RNaz A
: Ribonükleaz A
RNP
: Ribonükleoprotein
ROS
: Reactive Oxygen Species
rpm
: Dakika başına dönme sayısı
RT
: Revers Transkriptaz
RTK
: Reseptör Tirozin Kinaz
RT-PCR
: Ters Transkriptaz-Polimeraz Zincir Tepkimesi
S
: Saat
Sn
: Saniye
Sp1
: Özgüllük proteini 1
TGF- β
: Transforme Edici Büyüme Faktörü- β
TIN2
: TRF-interacting nuclear factor 2
TNFR
: Tümör Nekroz Faktör Reseptörü
TMB
: Tetrametilbenzidin
TNF- α
: Tümör Nekroz Faktörü-α
TP1
: Telomerase associated protein
TQ
: Timokinon
TRAIL
: TNF Related Apoptosis Inducing Ligand
TRF-1
: TTAGGG repeat binding factor 1
TRF-2
: TTAGGG repeat binding factor 2
TSH
: Tiroid Stümüle Eden Hormon
UPL
: Universal Prob Kütüphanesi
UV
: Ultraviyole
V
: Voltaj
VEGF
: Vasküler Endotelyal Büyüme Faktör
XIAP
: X kromozom bağlı IAP proteini
XII
1. GİRİŞ
Tiroid karsinomları, klinikte görülen tümörlerin %1 kadarını
oluşturup, yavaş ilerleyen kanserlerdir. Genelde sağkalımı iyi olmakla
birlikte, tüm endokrin organ kanserlerinden daha çok ölüme sebep olurlar.
“Fetal hücre karsinogenezi” olarak adlandırılan yeni bir tiroid
karsinogenez hipotezi, undiferansiye (anaplastik) tiroid kanser hücrelerinin
normal tirositler yerine, direkt fetal tiroid hücre kalıntılarından, yani kök
hücrelerden kökenlendiğini ileri sürmektedir. Bu teoriye göre iyi diferansiye
(folliküler) tiroid kanserleri farklılaşmanın daha ileri basamaklarında oluşan
hasarlar nedeniyle meydana gelmektedir.
Telomerik DNA, her çoğalma döngüsü esnasında yaklaşık
100 bç’i kadar kısalır. Bu kayıp, bir revers-tanskriptaz olan “telomeraz”
enzimi tarafından giderilir. Telomeraz, somatik hücrelerde inaktif iken, kök
hücreleri ve germ hücrelerinde aktiftir. Ayrıca kanser hücrelerinde %90’ın
üzerinde pozitif olduğu saptanmıştır. Kanser kök hücrelerinin normal kök
hücrelerinden daha kısa telomerlere sahip olması nedeniyle, telomeraz
inhibisyonu ile normal kök hücrelere zarar vermeden, tümör hücreleri ve
kanser kök hücrelerini hadeflemenin mümkün olacağı düşünülmektedir.
Doğal gelişim veya patolojik
aksaklıklar sonucu meydana
gelebilen “apoptozis” (programlanmış hücre ölümü); istenmeyen veya
hasar
görmüş
hücrelerin
ortadan
kaldırılmasıyla,
hücre
sayısının
regülasyonunu sağlayan, etkin bir hücre kontrol mekanizmasıdır. Hücre
1
yapım ve yıkımı arasındaki dengenin apoptoz aleyhine bozularak
baskılanması sonucu kanserler ortaya çıkmaktadır.
“Timokinon”, çörek otunun (Nigella sativa) uçucu yağında
bulunan temel aktif bileşendir. Antioksidan, antitümör gibi özellikleriyle;
göğüs, kolorektal, pankreatik ve prostat kanseri gibi birçok tümör
hücrelerinin çoğalması üzerine baskılayıcı etki gösterdiği görülmüştür.
“Genistein”, soya fasülyesinde doğal olarak bulunan isoflavondur.
Antioksidan özelliğiyle DNA hasarını önlemek suretiyle kanser gelişimini
engellemektedir. Kanser hücrelerinde ise apoptoz oluşumunu sağladığı,
çoğalmayı, invazyonu ve metastaz oluşumunu ise önlediği bildirilmektedir.
Bu bilgilerin ışığında, Timokinon ve Genistein’in ayrı ayrı ve
birlikte kullanımları ile, CAL-62 (anaplastik) ve CGTH-W1 (folliküler) tiroid
kanser hücre hatları üzerindeki telomeraz aktivitesinin ve apoptotik, antiproliferatif ve anti-anjiyogenik etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu
amaçla, apoptotik ve proliferatif yolakda önemli rolleri olduğu bilinen NFκβ, PTEN, p21 ve anjiyogenez gelişiminde kritik öneme sahip VEGF-A
geninin mRNA ifade düzeyleri üzerine, seçilen ilaçların etkisi araştırıldı.
Ayrıca tiroid kanser hücrelerinin bu fitoterapötik ilaçlara verdiği apoptotik
yanıtlar da araştırılarak, ilacların hücre ölümüne olan etkisi değerlendirildi.
Böylece bu araştırma ile, kemoterapiye dirençli kanser kök
hücrelerini de içine alan tümör moleküler mekanizmalarını anlamaya
çalışmak suretiyle, kanser hücre apoptozunu yüksek seçicilik ve etkinlikte
indükleyen, ancak normal hücrelere minimal toksik etkili olan ilaç ve
tedavileri geliştirmek için bilime katkı yaratmayı hedefledik.
2
2. GENEL BİLGİLER
2.1 Tiroid Karsinomu
2.1.1 Tiroid Bezi Embriyolojisi
Tiroid bezi, embriyoda gelişen ilk endokrin bezdir. Esas
gövdesi, fertilizasyondan sonra yaklaşık 24. günde ilkel farinks tabanında,
median bir endoderm kalınlaşmasından oluşmaya başlar. Embriyo
büyürken, tiroid bezi taslağı gelişen hyoid ve larinks kıkırdaklarının
ventralinden geçerek yavaşca aşağıya iner. 7. haftada tam şeklini almakta
ve boyundaki erişkin konumuna ulaşmaktadır. 11. haftada fonksiyonel
farklılaşma ile tiroglobülin ve tiroid hormon sentezi görülmektedir 1, 2, 3.
2.1.2. Tiroid Bezi Histolojisi
Tiroid bezi lobüllerden oluşur. Her lobülde ortalama 40 follikül
vardır. Yaklaşık 3x106 follikül içeren erişkin tiroide her bir follikül, içi kolloid
dolu bir lümeni çepeçevre saran, tek sıralı küboidal-kollumnar epitel olan
follikül hücrelerinden oluşur. Follikül hücresi (tirosit), tiroid hormonlarının
yapım ve salınımından sorumludur. Tiroid hormonlarının oluşumu eksojen
iyot alımına bağımlıdır ve TSH (tiroid stimulating hormone)’nın
etkisi
altındadır. TSH uyarısı T3 ve T4 salınımına neden olurken, kandaki T3 ve
T4 artışı hipofizden TSH salınımını inhibe eder. Tiroid hormonları, follikül
içinde tiroglobiline (Tg) bağlı olarak kolloidde depolanır ve bu depo,
vücudun 1-3 aylık kadar ihtiyacını karşılamaya yeterlidir (Şekil 1)
4, 5, 6
.
3
4
Şekil 1: Tiroid bezi .
Tiroksin (T4) ve triiyodotironin (T3) hormonları, genel olarak
bazal metabolizmayı düzenleyen, bu nedenle yaşam için mutlak gerekli
hormonlardır. Pasif diffüzyonla veya ATP bağımlı aktif transportla hedef
hücreye geçerek hücre çekirdeğindeki kendi reseptörüne bağlanır ve
protein yapımını regüle ederler. Ayrıca, membran yapısındaki enzimlerin
aktivitesini kontrol etmek, mitokondride oksidasyon olaylarını hızlandırmak
gibi diğer fonksiyonları da vardır. T3 ve T4 sekresyonunun artması,
metabolizma
hızını
%60-100
oranlarına
kadar
arttırabildiği
gibi;
sekresyonun olmaması ise, metabolizma hızını normalin %40 altına
düşürebilir 3,
4
2.1.3. Tiroid Kanser Etyolojisi
Radyasyonun,
tiroid
karsinom
gelişiminde
önemi
belgelenmiştir ve radyasyona maruz kalmadan sonra genellikle papiller
tiroid karsinom görülmektedir. Diyette iyot yetersizliği ise genellikle
folliküler
tiroid
karsinomu
gelişimine
neden
olmaktadır.
Tiroid
karsinomlarında kadın/erkek oranı 2.5/1’dir. Kadınlarda insidans yüksek,
fakat prognoz iyidir. Daha önce var olan tiroid hastalıkları (Graves
hastalığı, Hashimoto tiroiditi), geçirilmiş tiroid ameliyatları (parsiyel
tiroidektomi),
guatrojen
diyet,
bazı
ilaçlar
(fenobarbital,
prolaktin
inhibitörleri, oral kontraseptifler, östrojen preparatları gibi) ve androjen,
östrojen gibi hormonlar da etyolojide etkilidir. Çocuklarda nadirdir, orta
yaşla beraber frekansı da artmaktadır 4, 8, 9.
2.1.4. Tiroid Kanser Sınıflaması
Tiroid kanserleri, over kanserinden sonra en sık görülen
endokrin sistem kanseridir. Prevalansı, her yıl 100.000 kişide 4 yeni vaka
şeklindedir. Diferansiye tiroid kanserleri (papiller ve folliküler) ve
undiferansiye (anaplastik) tiroid kanseri olarak başlıca iki ana gruba ayrılır.
Diferansiye kanserler, TSH ile uyarılabilen, iyot tutma yeteneğini koruyan,
tiroid hormonu ve tiroglobulin sentezleyebilen karsinomlardır ve tüm tiroid
kanserlerinin %90’ından fazlasını oluştururlar. Prognozu genellikle iyidir;
10 yıllık sağkalım oranı %85-90’dır. Ayrıca histolojik özellikler, tümör
yayılımı (tiroid içine, çevresine yayılım, uzak metastaz), yaş, cinsiyet ve
tedaviye yanıt, tiroid kanseri prognozunda yer alan önemli faktörlerdir 1, 4, 8,
9
.
5
4
Tablo 1: Tiroid kanserlerinin klinikopatolojik özellikleri .
Papiller Tiroid Karsinomu (PTC); tüm tiroid kanserlerinin
%85-90’ını oluşturur. PTC etyolojisinde eksternal radyasyonun önemli bir
rolü vardır. Lenf nodu tutulumu çok görülür (%50 civarında) (Tablo 1) 4, 8.
Folliküler Tiroid Karsinomu (FTC); 2. sıklıkta (%5-10
oranında) görülen diferansiye tiroid karsinomudur. FTC iyot açlığı olan
bölgelerde ve daha yaşlı populasyonda sık görülür. Prognoz genellikle
iyidir, 5 yıllık yaşam %90’ın üzerindedir. Vasküler invazyona eğilimlidir,
hematojen yayılır. Sıklıkla; akciğer, karaciğer ve merkezi sinir sistemine
metastaz yapar. Uzak metastaz sıklığı %20 kadardır (Tablo 1) 4, 8.
Anaplastik tiroid karsinomu (ATC); %2 oranında seyrek
görülen, hızla büyüme göstererek çevre dokulara kısa zamanda invazyon
yapan undiferansiye tiroid kanserleridir. Tiroid tümörlerinin en agresif
tipidir. Genellikle ATC’de 5 yıllık yaşam süresi %1-10’dur (Tablo 1) 4, 8.
6
2.1.5. Tiroid Karsinogenezi
2.1.5.1.Multistep Karsinogenez Teorisi
Çok basamaklı karsinogenez modeli, normal hücrelerin
genomlarında gelişen genetik hasarlar sonucu kontrolsüz büyümenin
geliştiğini ve genetik düzensizliğe yol açan ilave mutasyonlarla kanseröz
yapının daha agresif biçimlerine ilerlediğini ileri sürmektedir (Şekil 2) 4, 6.
4
Şekil 2: Multi-step Karsinogenez Modeli .
2.1.5.2. Multistep Karsinogenezine Karşı Gelişen Şüpheler
Multistep karsinogenez teorisi, neoplastik transformasyonun,
mutasyonlar nedeniyle normal tiroid hücrelerinde önce adenomlara neden
7
olduğunu,
daha
sonra
olayın
ilerlemesiyle
karsinomlarının geliştiğini ileri sürmektedir.
iyi
diferansiye
tiroid
Ancak tirositler ile iyi
diferansiye tiroid karsinom hücrelerini birbirine bağlayan ara hücre tiplerine
hiç rastlanmamış, hatta rastlantısal mikropapiller karsinomaların bile
tirositten belli morfolojik farklılık gösterdiği görülmüştür 10, 11, 12, 13.
Yine bu teoriye göre; farklılaşması daha iyi, diferansiye tiroid
tümörlerinde ortaya çıkan yeni ilave mutasyonlar, hücrelerin dediferansiye
özellik kazanarak, daha ilkel, undiferansiye formlar geliştirmesine neden
olmaktadır.
Fakat
iyi-diferansiye
tiroid
karsinomlarındaki
genomik
değişikliklerin, undiferansiye tiroid karsinomlarında görülmemesi multistep
karsinogenez hipotezine karşı şüpheleri arttırmıştır (Tablo 2) 10, 11, 12, 13.
4
Tablo 2: Tiroid kanserlerinde genetik defektler .
8
Ayrıca, çok yavaş büyüyen iyi diferansiye tiroid kanserlerinin,
birçok kez bölünmediklerinden dolayı, genetik değişikliklerin birikimiyle
anaplastik kanseröz yapının ele geçirilmiş olmasına inanç da güçleşmiştir.
Yine iyi diferansiye tiroid kanserlerinde, lokal invazyon ve metastazın sık
görülmesine rağmen prognozun iyi olması da dikkat çekici olmuştur
10, 11,
12, 13
.
İlginç olarak, iyi diferansiye folliküler kanserlerin genellikle
tiroid tümörlerinin büyük yüzdesini oluşturmasına rağmen, Çernobil kazası
sonrasında radyasyonla indüklenen tiroid tümörlerinin hepsinin papiller
karsinom olması (Tablo 2) ve Çernobil kazasındaki radyoaktif iyodun
yetişkinleri etkilemeyip, küçük çocuk ve bebekleri etkilemiş olması, tiroid
kanserlerinin yetişkinlerde olmayan ama, küçük çocuk ve bebeklerde
bulunan bazı bilinmeyen kaynaklardan geliştiği düşüncesini akla getirmiştir
10, 11, 12, 13
.
Öte yandan, tek hücre klonundan kaynaklanan tümörlerin
nasıl olup da çok sayıda heterojenite gösterebildiği tartışmalı bir konu
olmuş, çoğalma potansiyeli ve süregelen mutasyonlar (özellikle de yavaş
büyüyen tiroid kanserleri için) bu heterojeniteyi kısmen açıklayabilmiştir 15.
2.1.5.3.Fetal Hücre Tiroid Karsinogenez Teorisi
2000 yılında, Takano tarafından geliştirilen “Fetal Hücre
Karsinogenez”i, tiroid kanser hücrelerinin fetal tiroid hücre kalıntılarından
kökenlendiğini ileri sürer. Farinksten kökenlenen fetal tiroid, yavaşça
büyüyerek, kademe kedeme boynun ön tarafına doğru hareket eder. Bu
ise, bu modele göre; fetal tiroid hücrelerinin yavaş büyüme ve diğer
9
hücreler içine hareket etme yeteneğinin olduğunu gösterir ve bu teori, iyi
diferansiye tiroid kanserlerinde görülen lokal invazyon ve uzak metastazın
sık (fetal hücrelerin yüksek migrasyon özelliğiyle uyumlu) olmasına karşın,
anlaşılamayacak şekilde prognozun iyi olma nedeninin, fetal tiroid
hücrelerine benzemesinden (yavaş büyümesinden) dolayı olduğunu ileri
sürer (Şekil 3) 10, 11, 12, 13, 14.
Şekil 3: Fetal hücre karsinogenezi ile Multi-step karsinogenezinin karşılaştırması
Bu
doğrultuda yapılan
tiroid kanser hücrelerinin
11
.
gen
ifadelenme çalışmaları, fetal tiroid hücrelerinin 3 tipi ile uyum göstermiştir.
Bunlar: “Protirositler”, “Tiroblastlar” ve “Tiroid Kök Hücreleri” dir. Bunların
kanseröz karakter kazanmasının, sırasıyla ile; folliküler tümörlerin, papiller
karsinomların ve anaplastik karsinomların gelişmesine neden olduğu
bildirilmiştir.
Bu
gen
ekspresyon
çalışmaları,
anaplastik
tiroid
karsinomaları ile tiroid kök hücrelerinin benzer şekilde, bir fetal protein
olan onkofetal-fibronektin (onfFN)’i ifade ettiğini fakat tiroglobülin (Tg)’i
(diferansiye özellik) ifade etmediğini; papiller tiroid karsinomaları ile
tiroblastların benzer şekilde, hem onfFN’i hem de Tg’i ifade ettiğini ancak
10
folliküler formasyon (daha diferansiye özellik) oluşturmadığını; folliküler
tiroid karsinomaları ile protirositlerin ise, onfFN’i değil ama hem Tg’i
ifade ettiğini hem de folliküler formasyon oluşturduğunu göstermiştir
(Şekil 4) 10, 11, 12, 13.
Şekil 4: Tiroid karsinomunda gen ekspresyon profili
10, 11
.
Öte yandan bu teoriye göre, fetal tiroid hücrelerinin
farklılaşma basamaklarından birinde oluşacak herhangi bir engelleme,
fetal hücreyi bir alt basamağa ilerlemekten alıkoyacak ve kanseröz
karakter
geliştirmesine
karsinogenezi,
bu
neden
yönüyle
olacaktır
multistep
(Şekil
5).
Fetal
karsinogenez
hücre
modeline
benzemektedir. Ancak tek farkı, undiferansiye özelliğin son basamaktaki
değil, ilk basamaktaki hadiseler nedeniyle meydana gelmesidir
10, 11, 12, 13,
14
.
11
Şekil 5: Tiroid Kanseri için Kök hücre Modeli
10, 11
.
Bu hipotezi destekler nitelikteki bir başka çalışmada, doğum
sonrası tiroiditis gibi sağlık sorunu bulunan kadınların tiroid dokularında
fetal kökenli olduğu düşünülen hücrelerin tespit edilmesidir
16
. Yine doğum
sonrası çeşitli sağlık sorunları bulunan kadınların ilgili dokularında
(serviks, ince bağırsak, safra kesesi ve karaciğer) fetal kökenli hücrelerin
saptanması sonucu, bu hücrelerin gebelik sırasında oluşan doku hasarına
yanıt olarak, fetusdaki fetal kökenli hücrelerin (olasılıkla mezenkimal kök
hücreleri) hareketlenip hasarı tamir için transdiferansiye oldukları kanısına
varılmıştır 17.
12
2.2. Telomer ve Telomeraz
2.2.1. Telomerler
Sağlıklı bir yaşamın sürdürülebilmesi için gerekli olan genom
bütünlüğü ve kararlılığının korunması, lineer kromozomların uçlarında
bulunan telomerik yapılar sayesinde olur
18,19
. Telomerler, kısa ardışık
DNA tekrar dizileri ve özel proteinlerden oluşan nükleoprotein yapılardır.
Uzunluğu yaklaşık 10-15 kb kadar olan ve kromozomları şapka gibi örten
telomerik DNA, insanda (TTAGGG)n olarak belirlenmiştir
20, 21
. Telomerler,
kromozomları hasarlı DNA olarak algılanmaktan ve rekombinasyonlardan,
uç
uca
birleşmelerden
korumakta;
replikasyonun
tam
olarak
gerçekleşmesini, kromozomların mayozda ve nükleusda fonksiyonel
organizasyonunu sağlamakta; ayrıca moleküler saat gibi davranarak bir
hücrenin bölünme kapasitesini belirlemektedir 22, 23, 24.
Lineer kromozomların DNA replikasyonu, her iki iplikde farklı
olduğu için önemli bir soruna neden olmaktadır: İki zincir ayrıldığında yeni
bazlar 5’→3’ yönünde eklenmek zorundadır. Öncül (leading) zincirde,
sentez yönü ile zincir yönü birbirine uyumlu olduğu için kesintisiz sentez
yapılır. Diğer (lagging) zincirde replikasyon çatalına ters yönde, RNA
primerlerinin öncülük ettiği, kesik kesik segmentler (Okazaki fragmanları)
şeklinde sentez yapılır (Şekil 6). Ancak kromozom sonuna gelindiğinde,
RNA primerinin yapışacağı kadar DNA yoktur. Sonuçta fragmanlar bir
araya getirilip, devamlı zincir oluşturulduğunda yeni oluşan sarmalın 5’
ucunda küçük bir boşluk kalır ve bu dizi kayıpları zamanla kromozomun
kısalmasına yol açar. “Uç replikasyon problemi” denilen bu olayda her
hücre bölünmesi, 50-150 bç’i kadar telomerik kayıpla sonuçlanır. Uzama
13
ile dengelenmezse, telomerlerin sürekli kısalarak kritik bir boya ulaşması,
kromozom instabilitesine ve bunu takiben hücre ölümüne neden olur 19, 25
.
Şekil 6: DNA replikasyonunda 3’ ve 5’ uçlarında farklı sentez mekanizmaları
(www.en.wikipedia.org/wiki/File:Dnareplication.png adlı siteden alınmıştır).
2.2.2. Telomeraz
Tüm ökaryotik hücrelerin uzun süreli çoğalması telomer
erezyonunu engelleyecek “Telomeraz” enzimi gibi bir mekanizmanın
varlığına bağlıdır
26, 27
. Telomeraz enzimi, 550 kDa’luk, ribonükleoprotein
(RNP) yapısında, yüksek derecede korunmuş ve özelleşmiş bir hücresel
revers transkriptazdır (RT). Telomeraz sahip olduğu RNA’yı kalıp olarak
kullanarak, kromozomun distal ucundaki tek zincirli telomerik DNA’yı uzatır
(Şekil 7). Bu zincire komplamenter zincir (C-zincir) sentezi ise, normal
hücresel replikasyon mekanizması tarafından gerçekleştirilir. Sentezlenen
telomerik DNA tekrarları, dizi spesifik DNA bağlanma proteinleri ve
bunlarla ilişkiye geçen diğer proteinler ile kompleks oluşturarak özel bir
yapılanma kazanır 20, 28. İnsan telomeraz enziminin kor bileşenleri; RT olan
hTERT, RNA kalıbı hTER ve Telomeraz-ilişkili protein olan TP1’dir 21, 29, 30.
14
Şekil 7 : Telomeraz enzim kompleksi ve fonksiyonu.
(www.uke.de/kliniken/medizinische-klinik-1/index_43074.php adlı siteden alınmıştır)
2.2.2.1. Telomeraz katalitik alt birimi (hTERT)
hTERT geni 40 kb’a yayılan 16 ekzon ve 15 introndan oluşur
(Şekil 8)
31, 32
. İnsan diploid hücrelerinde hTERT geni, 5p15.33 bölgesi
üzerinde tek kopya olarak bulunur. Bu bölge, 5. kromozomun kısa kolu
üzerindeki en uç bölgede bulunan banttır. hTERT geninin subtelomerik
bölgede yer alması, hTERT gen ekspresyonunun telomer yerleşimine
bağlı olarak baskılanabileceğini düşündürür 32, 33.
Şekil 8 : hTERT geni
48
.
15
İnsan telomerazı RT geni (hTERT), 127 kDa’luk bir protein
kodlar. hTERT proteini sağ el avuç içine benzetilmiştir (Şekil 9); avuç içi
bölgesi RT domaini, diğer parmak bölgeleri ise T motifini içerir. RT
domaini: N ucundan C ucuna doğru 1, 2, A, B, C, D, E olmak üzere 7
motiften oluşur ve taşıdıkları aspartik asitlerin telomerazın aktifleşmesinde
önemli rolü vardır. Bu aspartik asitlerin mutasyonu sonucu alanine
değişmesi ile kısa telomer tipi ve dolayısı ile hücre yaşlanması görülür.
Ayrıca hTERT’le ilişkili p23 ve p90 proteinleri, aktif telomerazı oluşturmak
için komponentlerin doğru olarak bir araya getirilmesini sağlar
22, 29, 31,34,35,
36
.
Şekil 9: Telomeraz enzim proteininin avuç içi modeli; avuç içi bölgesinde
DNA’sı ile telomeraz RNA’sının bulunuşu
telomer
36
.
16
2.2.2.2 Telomeraz RNA altbirimi (hTER)
İnsan telomerazı RNA bileşeni (hTER), 5’ ucundaki 1-6 adet
kadar 5’-CUAACCCUAAC-3’ dizisiyle telomerik tekrarların sentezi için
kalıp görevi görür. hTER geni, 3q26.3 bölgesinde yer alan tek kopya
gendir. Meme kanseri ve baş-boyun skuamöz hücreli karsinomlarında
gözlenen amplifikasyonu, hTER’in bir onkogen gibi davranabileceğini
göstermektedir
19, 37
. İnsan telomeraz enzimi RNA bağlanma proteini olan
Diskerin’in mutasyonu sonucu gelişen X’e bağlı, Diskeratozis Konjenita’da
ise 5 kat azalmış hTER’in görülmesi, bu proteinin telomeraz RNA’sının
işlenmesinden veya stabilitesinden sorumlu olduğunu göstermiştir 38.
2.2.3. İnsanda Telomeraz Aktivitesinin Kontrolü
İnsanda telomeraz aktivasyonunun kontrolü, sadece katalitik
bileşen hTERT seviyesinde olduğu kabul edilir, çünkü diğer bileşenler
genellikle sürekli eksprese edilir. Ayrıca telomer-ilişkili proteinler de
telomeraz aktivasyonu ve fonksiyonunda önemli rol oynamaktadır 20, 22.
2.2.3.1. Telomeraz enziminin hTERT seviyesinde kontrolü
hTERT’in transkripsiyonel regülasyonu hiç şüphesiz ki
telomeraz aktivitesinin düzenlenmesinde primer mekanizmadır
20,
22
.
hTERT transkripsiyonunun gelişimsel süreçte düzenlenmesi ve hTERT
promoterlerinde CpG adalarının yaygın olması, metilasyonun hTERT
baskılanması ile ilgili olduğunu düşündürür
20, 29
. Örneğin Myc gibi bazı
17
aktivatörler ile Mad gibi bazı baskılayıcılar fonksiyonlarını, sırasıyla Histon
Asetil Transferaz (HAT) ve Histondeasetilaz (HDAC) komplekslerinin
toplanmasıyla gösterirler. Ayrıca Sp1, kanser hücrelerindeki aktivatör
fonksiyonuna karşılık, normal hücrelerde hTERT
transkripsiyonunu
baskılamak üzere HDAC toplanmasını sağlar (Şekil10)
26, 39
. İlginç bir
durum, telomeraz-negatif olup alternatif yolla telomerlerini uzatan 2 hücre
soyunun (SUSM-1 ve GM847), DNA-metilasyon inhibitörü 5-azasitidinle
muamelesi
sonucu
hTERT
transkripsiyonunu
indüklendiğinin
gösterilmesidir 40.
Bunlara ilaveten, p53, pRB, E2F, WT1, Myeloid hücre
spesifik protein 2, IFNα ve TGF-β, gibi bazı transkripsiyon faktörlerinin
hTERT’i negatif olarak regüle ettiği; Human Papilloma Virus 16E6 ve
steroid faktörlerin (östrojen gibi) ise pozitif yönde regüle ettiği gösterilmiştir
(Şekil10) 20,26, 29.
Şekil 10: hTERT geninin transkripsiyonel regülasyonu
26
.
18
Normal kromozomların telomeraz-pozitif hücrelere transferi
ile, hTERT ekspresyonu ve telomeraz aktivitesinin baskılanabildiğinin
gözlenmesi, insan hücrelerinde hTERT transkripsiyonunu baskılayan
genlerin varlığını düşündürmüştür. Delesyon analizleri kromozom 3p21.3
ve 3p12-21.1 bölgelerinin, hTERT transkripsiyonunu baskılayan genleri
içerdiğini göstermektedir
delesyonlar
41
saptanmıştır.
. İnsan kanserlerinin çoğunda, bu bölgelerde
Benzer
bir
durum,
telomeraz-pozitif
hepatosellüler karsinom hücre soyunda (Li7HM) 10p15.1 bölgesi için
bir
42
,
yine insan papilloma virüs-16 (HPV-16) ile ölümsüzleştirilmiş insan
keratinositleri ve servikal kanser hücre serisinde de kromozom-6 için
gözlenmiştir 20, 43.
Ayrıca PKC, Akt protein-kinaz ve c-Abl moleküllerinin,
hTERT’in fosforilasyonu yoluyla telomeraz aktivitesini arttırabileceği
yönünde veriler olup, bu yöndeki bilgiler her geçen gün artmakmaktadır 29.
2.2.3.2.Telomerazın telomerik proteinler tarafından kontrolü
İnsan telomerlerinde, daha uzun olan ve tek zincirli DNA ile
sonlanan 3’ ucu (75-300 nükleotit kadar), telomerik DNA dubleksi arasına
girerek t-loop yapısını oluşturur. Yapılan çalışmalar, telomerazın telomer
sentezi yapabilmesi için 3’ uzantısına ulaşabilmesi gerektiğini göstermiştir.
Böylece t-loop yapısı, telomerlerin korunmasına yapısal bir çözüm
getirmekle birlikte; telomerazın, telomerlere erişimini engellemek suretiyle
de telomeraz aktivitesinin kontrolünü sağlamaktadır 38.
19
Telomer
yapısı
ve
işlevini
korumaktan,
DNA
onarım
sistemiyle iletişim kurmaktan ve telomerazın telomerle etkileşimini
düzenlemekten sorumlu birçok telomerik protein tanımlanmıştır
20, 28, 38
. İlk
tanımlanan; TRF1 ve TRF2 ((TTAGGG) tekrar bağlanma faktörü 1, 2)’dir.
Telomer devamlılığı için fonksiyonel açıdan birbiriyle ilişkili olan bu
proteinler, çift zincirli DNA’ya bağlanarak t-loop oluşumunu sağlayan kritik
faktörlerdir (Şekil11A)
20, 28, 38, 44
.
Uzun telomerler daha fazla TRF1,TR2 bağlayacağı ve diğer
proteinlerle birlikte kolayca katlanarak kararlı bir yapı oluşturacağı için, bu
yol telomer uzunluğu bakımından bir çeşit negatif kontrol sağlar ve
telomerazın neden öncelikle kısa telomerleri uzattığını açıklayabilir
(Şekil11D). TRF1’in aşırı ifadesi insan hücrelerinde kısalmış telomerler ile
sonuçlanmakta, hem TRF1’in hem de TRF2’nin azalmış ekspresyonu ise
telomerlerin uç uca füzyonuna neden olmaktadır
20, 28, 38, 44
.
Yapılan çalışmalar, TRF1, TRF2, RAP1, TIN2, POT1 ve
TPP1
proteinlerinin,
telomerleri
oluşturduğunu göstermiştir
regüle
etmek
üzere
kompleks
20
. Bu kompleks, “Shelterin” (şelterin) olarak
genel bir isim altında toplanmıştır
28
. Şekil11 A’da POT1 proteininin, tek
zincirli telomerik DNA’ya dizi spesifik bağlanması,ve şelterin kompleksinin
bilinen 6 alt birimi, bunların birbirleri ile ilişkileri ve DNA bağlanma
durumları görülmektedir. B’de t-loop yapısı, C’de ise şelterin kompleksinin
t-loop yapısındaki yerleşimi gösterilmektedir. Şekil 11D’de ise, uzun ve
kısa telomerik DNA üzerinde şelterin kompleksinin yerleşimi verilmektedir.
20
Sekil 11: Shelterin Kompleksi: (A) POT1 proteinin tek zincirli DNA’ya bağlanma
bölgesi ve Selterin kompleksinin bilinen 6 alt birimi ve telomerik DNA üzerinde
selterin kompleksinin yerlesimi, (B) t-loop yapısı, (C) Selterin kompleksinin t-loop
yapısına girmesi, (D) uzun ve kısa telomer yapılarında Selterin kompleksinin
28
telomeraz aktivitesine etkisi .
21
İnsanda tek-zincirli telomerik DNA’ya bağlandığı bilinen tek
protein POT1’dir. POT1 , telomer uzunluğunun negatif regülasyonundan
sorumlu OB kıvrım yapısıyla, spesifik olarak G’den zengin tek zincirli
telomerik DNA’ya bağlanır (Şekil 11A). Böylece, t-ilmek yapısının
karalılığını sağlayarak telomerazın 3’ uzantısına erişmesini engellediği
düşünülmektedir
20, 38
.Yine komplekste, POT1’in TRF1’e bağlanmasından
sorumlu, TPP1 de tanımlanmıştır
44, 45
. Ayrıca kompleksde bulunan
TIN2’nin, TRF1’in telomerik DNA bölgeleriyle ilişki kurma yeteneğini
kuvvetlendirdiği ve TIN2’nin telomer uzunluğunu düzenlemede telomeraz
bağımlı olduğu bildirilmektedir (Şekil 11A)
38, 44
. Telomeraz inhibitörü
olarak karakterize PINX1’in de TRF1’le etkileşdiği bildirilmektedir 46.
2.2.4. Telomeraz Aktivitesi ve Kanser
Normal hücrelerde telomer kısalması, hücrelerin bölünmesini
sınırlayan hücre içi moleküler bir sayım mekanizması gibi davranır.
Böylece hücreler, “Hayflick limit” olarak adlandırılan maksimum bir sayıya
kadar
bölünebilmektedir.
Bu
sınırdan
sonra,
“replikatif
yaşlanma”
(senesens) veya “1. Mortalite evresi” (M1) olarak adlandırılan, büyümeyi
duraklatan bir engelle karşılaşırlar
24, 29, 44, 47,48
.
Replikatif yaşlanmanın,
hücreyi, çok sayıda onkojenik mutasyonun birikimine karşı koruduğu ve
böylece tümör baskılayıcı olarak iş gördüğü düşünülür
29, 47, 48, 49
. Şayet
P53 gibi hücre döngüsünün kontrolünde görev alan kritik genlerin
inaktivasyonu olursa, replikatif yaşlanmadan hücreler kaçarak bölünmeye
devam
edebilmektedir.
Sonuç
olarak
kritik
seviyede
kısalarak
işlevsizleşmiş telomerlerin ve çoğunlukla birleşmiş veya anormalleşmiş
kromozomların oluştuğu;
“kriz” veya “2. Mortalite evresi” (M2) olarak
adlandırılan ve kitlesel hücre ölümü ile sonuçlanan ikinci bir engelle
hücreler karşırlar. Şayet telomeraz enzimi aktive olursa, telomer boylarını
22
koruyabilen ve krizi aşarak hayatta kalan nadir hücreler, sınırsız olarak
bölünebilme yeteneği kazanırlar (hücresel immortalizasyon)
24, 29, 44, 47
.
Böylece hücreler, ölümsüzleşme üzerine stabil hale gelmekte ve bunu da
telomeraz aktivitesinin başlattığı bildirilmektedir. Bu durum ise, aktif
telomerazın varlığına rağmen, kısa telomerlerin görülmesine bir açıklık
getirmektedir.Telomeraz, trajik düzeyde telomer kaybının ardından,
yıpranmış uçları stabilize ederek aktive olmaktadır (Şekil 12) 24, 29, 44, 47.
Sekil 12: İki basamaklı hücresel senesens ve immortalizasyon hipotezi
44
.
Öte yandan telomeraz aktivitesine sahip olmayan fakat
telomer boylarını uzatabilen kanser hücreleri de bildirilmiştir. Mekanizması
henüz tam olarak aydınlatılamamış ALT (Alternative Lengthening of
Telomeres) üzerine yapılan bazı çalışmalarda
telomere
DNA
görülmüştür
taşımak
için
20, 50, 51
rekombinasyonların
, telomerden diğer
meydana
geldiği
50, 52
. Ayrıca telomeraz enziminin, bazı onkogenlerle işbirliği
yaparak ve bazı tümör baskılayıcı genleri ise baskılayarak, normal insan
epitelyal hücrelerinin ve fibroblastlarının tümörojenik dönüşümüne neden
olduğu gösterilmiştir
24
. Tüm bu veriler, telomerazın kanser tanı ve
takibinde bir belirteç olabileceğini; telomeraz inhibisyonunun ise kanserle
mücadelede yeni yaklaşımlara ışık tutabileceğini düşündürmektedir 53.
23
2.3. Programlı Hücre Ölümü: Apoptoz
şartlarda
Fizyolojik
ihtiyaç
duyulmayan
veya
patolojik
koşullarda fonksiyonları bozulan hücrelerin, çevreye zarar vermeden,
genetik faktörlerin kontrolünde programlı bir şekilde olan ölümüne
“apoptoz” denilir
54, 55, 56
. Apoptoz çok sayıda fizyolojik, adaptif ve patolojik
olayda kullanılır ve hücrelerin yaşam ve ölüm arasındaki dengesinin
korunması için esansiyeldir
57, 58, 59
. Apoptoz denge için olduğu kadar
çoğalma ve farklılaşma için de önemlidir. Örneğin, embriyogenezde elayak parmakları arasındaki hücrelerin yıkılmasında; erişkin dönemde ise,
menstruasyondaki endometrial hücrelerde ve barsak kript epitelinde
olduğu gibi apoptoz görülmektedir. Ayrıca hipoksi, ısı, radyasyon ve çeşitli
anti-tümör ilaçları gib hasar oluşturan çeşitli etkenler normalde hücrenin
nekrozuna sebep olurken, düşük dozlarda apoptoz oluşturabilmektedir
60,
61, 62
. Bugünkü birçok anti-tümör ilaçlarının olası etki mekanizmaları ise,
hedef tümör hücrelerinde apoptozise neden olma yetenekleriyle ilgilidir
63,
64, 65
.
2.3.1. Apoptotik Hücrede Görülen Değişiklikler
Apoptoz mekanizmasının sonuçları benzerdir. Özelleşmiş
yüzey yapılarını, diğer hücrelerle temas yüzeylerini kaybederek hücreler
arası kontak kesilir; kromatin, çekirdek membranına yakın kısımlarda
yoğunlaşır; su kaybı ile hücreler ve çekirdek büzüşür ve küçülür. Apoptotik
hücrenin en önemli özelliği, membran bütünlüğünün korunmasıdır ve
organeller genelde sağlamdır. Daha sonra hücre membranla çevrili
“apoptotik cisim” denilen küçük parçalara bölünür ve çevre fagositler
tarafından yutularak ortadan kaldırılır (Şekil 13) 54, 55, 56, 57, 58, 60, 61, 62, 66.
24
Şekil 13: Apoptozun sinyal yolakları, mekanizması ve morfolojisi
(Elsevler. Kumar: Robbins Basic Pathology 8e- www.studentconsult.com ).
2.3.2. Apoptotik Sinyal Yolakları
Apoptotik kaskad iki ana yol tarafından başlatılabilir:
1- Ekstrinsik ya da ölüm reseptörü yolu, 2- İntrinsik ya da mitokondri yolu.
Bu iki yol bağlantılıdır ve bir yolakta yer alan molekül diğerini etkiler
67, 68,
69
.
Apoptoz, hücre ölüm reseptörü olarak bilinen Fas (APO-1,
CD95)’ın ligandı (FasL) ile ve tümör nekroz faktör reseptörü (TNFR)’nün
ilgili ligandları (sitokinler) ile uyarılması sonucu, kendilerinde doğal olarak
bağlı bulunan ölüm bölgeleri (DD) (Fas ile ilişkili ölüm bölgesi =FADD ve
TNFR-1 ile ilişkili ölüm bölgesi =TRADD) ile interaksiyona girerek “ölüm
başlatan sinyal kompleksi”ni (DISC) oluştururlar. Bu ölüm komplesi ise
25
kaspazların kaskad tarzında aktivasyonlarını başlatan prokaspaz-8’i
aktifleştirir. Aktif kaspaz-8 ise bir yandan pokaspaz-3’ün aktifleşmesini
sağlarken, diğer yandan sitokrom-c’nin mitokondriden sitoplazmaya
salınmasını da uyarır (Şekil 14) 70, 71, 72.
Mitokondri, apoptoz başlatan yolların kesişme noktasıdır ve
geri dönüşümsüz bir döneme girildiğine işaret eder. Bid ekstrinsik ve
intrinsik yollara bağlanır. Kaspaz-8 tarafından Bid’in yarılması, mitokondri
dış membran permeabilizasyonu Bax ya da Bak aracılığı ile başlatır
73, 74,
75
. Bax/Bak’ın mitokondriye translokasyonu sitokrom-c’nin, “apoptoz-
indükleyici
faktör”
(AIF,
Apoptosis-Inducing
Factor)
ile
birlikte
mitokondriden sitoplazmaya salınmasını ve sitoplazmik protein APAF-1’e
bağlanarak, ardından ATP’nin de katılımıyla “apoptozom” adı verilen bir
kompleksin oluşmasını sağlar. Bu kompleks inaktif olan prokaspaz-9’u, o
da prokaspaz-3’ü aktive eder (Şekil 14) 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82.
80
Şekil 14:Ölüm reseptörü aracılı ve mitokondi aracılı apoptoz sinyal yolları .
26
2011 Hücre Ölümü Terminoloji Komitesi; intrinsik apoptozu,
kaspaza bağlı ve kaspazdan bağımsız olarak ikiye ayırmıştır83. Bu yol, T
hücre aracılı sitotoksisiteyi ve perforin-granzim bağlı hücre ölümünü
kapsamaktadır. Perforin–granzim yolu granzim-A ya da B kullanılarak
apoptoza neden olur. Granzim-A yolu kaspaz bağımsız hücre ölüm
yoludur ve tek zincirde DNA hasarı oluşturmak suretiyle aktivite gösterir
84,86
. Granzim-B ve ekstrinsik yollar aynı terminal yol üzerinde birleşirler
(Şekil 13) 87, 88.
Son zamanlarda, diğer iki yoldan farklı olarak endoplazmik
retikulum (ER) aracılı apoptotik yol tanımlanmıştır. ER stresinin, hücre
ölümünü tetiklediği gösterilmiştir. Artan kalsiyum seviyeleri ile kalpainin
ER’u etkilemesi sonucunda prokaspaz-12 aktiflenerek sitoplazmaya
yönelir, kaspaz-9 ile etkileşerek sitozolik kaspaz kaskadını aktive eder 89.
2.3.3. Apoptoz Mekanizmaları
Apoptoz, iç ve dış sinyallerle tetiklendiğinde hücre içinde
“kaspaz” (CASPASE; Cysteine-dependent ASPartate specifik proteASEs,
sistein bağımlı aspartata spesifik proteaz) adı verilen bir grup sistein
proteaz aktive olur ve hedef polipeptitlerin aspartik asitten sonraki peptid
bağını kırmak suretiyle etki ederler. Bugüne kadar memelilerde 14 tane
kaspaz tespit edilmiştir. Apoptotik hücre ölüm yolağının ana regülatörleri
olan kaspazlar, 400’den fazla substratı proteolitik olarak keserek görev
yaparlar.Kaspazlar ayrıca, inflamasyon, hücre farklılaşması, proliferasyon,
hücre döngüsünün regülasyonu ve füzyon gibi pek çok fizyolojik süreçte
de yer almaktadır 90, 91, 92, 93, 94, 95.
27
Kaspazlar apoptotik programda biyolojik olarak iki farklı
grupta incelenmektedir. A) Apoptozu başlatıcı (initiator) kaspazlar
(kaspaz-2, 8, 9, 10); çeşitli hücre-içi ya da hücre-dışı sinyalleri proteolitik
aktiviteye çevirerek kaspaz kaskadının başlatılmasından sorumlu olan
kaspazlardır. Hücre dışı sinyallerle aktifleşen başlatıcı kaspazlar (örneğin
kaspaz-8) reseptör aracılı (ekstrensek) yolağı, hücre içi sinyaller aracılığı
ile aktifleşen başlatıcı kaspazlar ise (örneğin kaspaz-9) mitokondri aracılı
(intrensek) yolağı başlatarak kaspaz kaskadını tetikler. B) Apoptozu
sonlandırıcı (executioner) kaspazlar (kaspaz-3, 6, 7) ise; hücre
içerisindeki spesifik polipeptid hedeflerini proteolitik olarak keserler. Ayrıca
kaspaz-1, 4, 5, 11, 12 ve 14 pro-inflamatuar sitokinlerin inflamasyon
sürecinde görev alan kaspazlar olarak sınıflandırılmaktadır 96, 97, 98, 99.
Kaspazlar, sağlıklı hücrelerde enzimatik olarak inaktiftir ve
aktif forma göre daha uzun bir polipeptid zincir şeklinde bulunurlar. Buna
“zimogen form” denilir ve 100 amino asitten fazla uzun öncül bölge
başlatıcı kaspazların, 30 amino asitten az kısa öncül bölge ise sonlandırıcı
kaspazların karakteristiğidir. Uzun öncül bölgelerde bulunan motifler,
adatör proteinlerle etkileşimi sağlar
100, 101
. Başlatıcı kaspazlardan kaspaz-
9, monomerik bir proteindir ve katalitik sistein ve histidin kalıntıları ters
yerleşerek
substratın ulaşımı engellenir. Kaspaz-9’un dimerizasyonu
sonucu konformasyonel değişim gerçekleşir ve substratın bağlanması ile
katalitik kalıntılar aktivite gösterir. Sonlandırıcı kaspaz enzimlerini keserek
aktif hale getirir ve böylece apoptoz süreci başlamış olur. Prokaspaz-8 ve
10,
ekstrensek
yolak
kaspazları
olup,
bunlarda
benzer
şekilde
dimerizasyon ile aktifleşen monomerlerdir. Sonlandırıcı kaspazların
zimojenleri ise, başlatıcı kaspazların aksine fizyolojik koşullarda dimerik
yapıdadır ve çeşitli aspartat kalıntılarından kesilmeleri ile aktivasyonları
gerçekleşmektedir 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111.
28
Kaspaz aracılı protein yıkımı apoptotik hücrelerde gözlenen
bazı biyokimyasal olayların da temelini oluşturmaktadır. Kaspazlar
substratlarında en az 4 amino asidi tanırlar ve tanıdıkları tetrapeptidlere
göre gruplara ayrılırlar
112, 113
. Kaspaz-3, endonükleaz inhibitör proteinini
(Inhibitor of Caspase-Activated Endonuclease, ICAD) keserek serbest
kalan CAD enzimi (Caspase-Activated Endonuclease) ile DNA’nın
fragmantasyonunun
gerçekleşmesini sağlar. Kaspaz-3’ün, ayrıca aktin
kesici enzim gelsolin’i keserek aktifleştirmesi, apoptozun en karakteristik
morfolojik değişimlerinden olan plazma membranında tomurcuklanmaya
neden olmaktadır. Bunun yanı sıra kaspaz-3, laminin-B, sitokeratinler ve
nükleer-mitotik aparat proteini (nuMA) gibi hücre-iskelet elemanlarının
kesiminden de sorumludur. Kaspaz-3 aynı zamanda pek çok protein kinaz
enzimini hedefleyerek bu enzimlerin inhibitör bölgelerini kesmek suretiyle
aktivasyonunu sağlamaktadır. Bu protein grubundan olan protein kinaz C
enziminin aktivasyonu ile fosfatidilserinin normal koşullarda bulunduğu
plazma membranının iç kısmından dış kısmına dönüşünü katalizleyen
“phospholipid scramblase” enzimi aktifleşir. Hücre membranının fosfolipid
asimetrisindeki bu kayıp apoptozun karakteristik göstergelerinden biridir ve
makrofajların yüzeylerinde bulunan fosfatidilserin reseptörleri tarafından
apoptotik hücrelerin tanımlanması ile fagositozu gerçekleşmektedir
116, 117, 118, 119, 120
114, 115,
. Bu nedenle kaspaz enzim aktivitesinin belirlenmesi
apaptozun izlenmesinde temel yöntemlerden birini oluşturmaktadır.
2.3.4. Apoptozun Regülasyonu (Anti/Proapoptotik Proteinler)
P53; apoptozda kritik öneme sahiptir. Hücrede DNA hasarı
oluştuğunda S fazına geçişi bloke eder. Böylece DNA tamiri için zaman
kazanılır. Tamir mümkün değilse hasarlı hücre apoptozla yok edilir 121.
29
Bcl-2 ailesi; apoptotik kaskadın kontrolünde merkezi bir rol
oynar. Mitokondri dış zarının sitoplazmik yüzeyinde, ER ve çekirdek
zarında lokalize olmakta ve iyon transportunu düzenlemektedir. Bcl-2
ailesi birbirine zıt etkili iki gruptan oluşur. Bu gruplardan biri pro- diğeri
anti-apoptotik etkiye sahip olup bu üyelerin dengesi, yaşam ile ölüm
arasındaki seçeneği belirler. Bcl-2’nin anti-apoptotik etkisi, sitokrom-c veya
AIF (apoptotik uyarıcı faktör)’in mitokondriden çıkmasını engelleyerek
göstermektedir ve bu grubun en iyi bilinen üyeleri: bcl-2, bcl-XL, Mcl-1
iken; pro-apoptotik olanlar ise: bax, bcl-Xs, Bad, Bim, Bak ve Bid’dir. Bax,
Bad ve Bid normalde sessiz halde bulunur, aktive edildiklerinde sitokromc’nin sitoplazmaya salıverilmesini sağlarlar. Bcl-2’nin, antioksidan bir
etkiye sahip olduğu ve böylece “oksidatif stresin” neden olduğu apoptozu
baskılayabildiği bulunmuştur 122, 123.
XIAP, cIAP1, cIAP2, NAIP; antiapoptotik protein ailesinden
“apoptoz protein inhibitörleri” (IAP; Inhibitor of APoptozis) programlanmış
hücre ölümünün negatif regülatörleridir. Hücre ölümünü kaspaz-3, kaspaz7 ve kaspaz-9’a direkt bağlanıp inhibe ederek gerçekleştirirler
124, 125, 126,
127, 128
.
2.3.5. Apoptoz ve Kanser
Apoptoz mekanizmasının tetiklenememesi (p53 gen defekti)
veya mekanizmanın herhangi bir basamağında meydana gelen değişiklik
(bcl-2’nin
artışı,
Fas
gen
defektleri
gibi),
tümör
gelişiminde
rol
oynamaktadır. Ayrıca tümör hücrelerinin doğal immün mekanizmalarla
ortadan kaldırılamamasının da tümör gelişiminde, özellikle de tümör
hücrelerinin
yayılımında,
önemli
olduğu
düşünülmektedir.
Malign
hücrelerin, konak immünitesinden kaçışı ve sitotoksik immün sistem
30
hücrelerinin tümör hücreleri tarafından ortadan kaldırılması kanser gelişimi
ve progresyonu açısından çok önemlidir. Bu olgularda tümör hücrelerinin,
ölüm faktörü üreterek (FasL) sitotoksik T lenfositlerinde ve natural killer
hücrelerinde apoptozu başlattığı düşünülmektedir. Tümör hücrelerinin,
sitoplazmik membranda FasL artışı ve Fas reseptör düzeyinde azalmanın
oluşu, apoptoza direnç geliştirmesine neden olmaktadır. Bunun yanında
kanser hücreleri, apoptoz karşıtı olan bcl-2, c-myc gibi sağkalım genlerini
aşırı derecede eksprese ederek ve ölümden sorumlu genleri de
baskılayarak, ölüm sinyallerinin alınmasını önlerler 129, 130.
Günümüzde farklı kanserlerin tedavisinde kanser hücrelerini
ölüme
götürmek
için
radyoterapi
ve
kemoterapiden
sıklıkla
yararlanılmaktadır. Ancak bu tedavi metodlarının etkinliği p53 tümör
baskılayıcı proteinin fonksiyonel olmasına bağlıdır
131
. Özellikle çeşitli ileri
evre kanserlerinde, p53 geninde meydana gelen mutasyonlar, bu tedavi
metodlarına dirençle kendini gösterir. TNF ailesi ölüm ligantlarının ise
(TNF-a, FasL..vb), apoptozu p53 bağımlı yollarla indükleyebildikleri
bildirilmiştir
132, 133
. Apoptoz oluşturan ajan TRAIL’in ROS’da olduğu gibi
normal doku ve hücrelere zarar vermeden seçici bir tedaviye olanak
sağladığı son yıllarda gösterilmiştir
134, 135, 136, 137
. Bid aktivasyonu yapan
yöntemlerin, çeşitli kanser hücrelerinde apoptoz oluşturduğu saptanmıştır
138
.
Yapılan
bazı
çalışmalarda
engellenmesiyle
ekspresyonunun
sağlandığı gösterilmiştir
ise,
antiapoptotik
apoptotik
sürecin
Bcl-2
gen
başlamasının
139
. Kaspaz-3, 6, 8 ve 9’un aktivasyonunu arttıran
in vivo ve in vitro çalışmalarda da kanserde gerileme ya da durma yanıtları
alınmıştır
140,
141
. Çeşitli tedaviler ile apoptozun uyarıldığı kanser
hücrelerinde, tedavinin hangi transkripsiyon faktörlerinin ekspresyon
miktarını değiştirdiğinin belirlenmesi, o kanser hücresinde apoptozun
hangi düzeyde regüle edildiğinin anlaşılması sağlar 142.
31
2.4. Araştırılan Genler
2.4.1. VEGF-A Geni
Tümörler 1-2 mm3’den daha fazla büyüyecekleri zaman,
besin ve oksijen sağlamak amacıyla önceden var olan damarlardan yeni
kan damarlarının oluşumunu sağlarlar. Bu şekilde tümör büyümesi ve
sistemik dolaşımla metastaz gözlenmektedir143,144. Tümör anjiyogenezi
tümör hücreleri tarafından anjiyogenik faktörlerin salınımı, proteolitik
enzimlerin aktivasyonu ve endotelyal hücrelerin proliferasyonu, göçü ve
farklılaşmasını içeren çok aşamalı kompleks bir mekanizmadır
144
. VEGF
tümör anjiyogenezinde ve tümör endotelyal hücrelerinin yaşamasında
anahtar rol oynayan bir moleküldür. VEGF geni 8 exon ve 7 introndan
oluşur, kromozom 6p21.3’te lokalizedir. VEGF-A, human VEGF, vasküler
permeabilite faktörü olarak da bilinir. 35-45 kDa ağırlığında disülfid bağları
ile birbirine bağlanmış dimerik bir glikoproteindir145,146. VEGF ekspresyonu
lokal doku oksijen konsantrasyonu tarafından kontrol edilir. Hipoksik
koşullarda hücre çekirdeğindeki VEGF promotor bölgesine HIF-1bağlanır.
Bu bağlanma sonucu VEGF gen transkripsiyonu ve mRNA sentezinde
artış saptanır147. Endotel hücreleri dışında beyin, karaciğer, böbrek ve
dalak gibi pek çok doku tarafından salgılanır. VEGF’in yeni damar
gelişiminin düzenlenmesinde görevli en önemli faktör olduğu ve tümör
tarafından salınan VEGF’in, vasküler endotel hücrelerin büyümesi ve
poliferasyonunu, endotel hücrelerinin göçünü, olgunlaşmamış endotel
hücrelerinin apoptozdan korunarak sağkalımını ve artmış kapiller vasküler
permeabiliteyi sağlayarak anjiogenez indüksiyonuna katkıda bulunduğu
bildirilmektedir148,149,150,151,152,153,154.Tiroid
kanserlerinde
VEGF
ifadelenmesi yüksek seviyede bulunmuştur155, 156, 157.
32
2.4.2. PTEN Geni
Fosfataz ve tensin homolog (pTEN), 10q23 kromozom
bölgesinde lokalize olan ve bir enzimatik fonksiyonu olduğu bilinen ilk
tümör supresör moleküldür. Hem protein hem de lipid fosfataz özelliği ile
dual etkilidir158,159. PTEN, reseptör tirozin kinazlar tarafından hücre içine
aktarılan ve daha sonra fosfoinozitid-3-kinaz (PI3K) aracılığı ile nükleusa
ulaştırılan sinyal iletim yolağında işlev görmektedir.PTEN, tümör supressör
özelliği olan lipid fosfataz aktivitesi ile bu yolaktaki PI3K ürünleri olan
fosfotidilinozitol trifasfatları (PIP3) defosforile etmekte 160, böylece hücrenin
büyümesi, yaşamını sürdürmesi, proliferasyon ve migrasyon gibi birçok
hücresel fonksiyonu etkileyen PI3K/Akt-bagımlı hücre büyüme yolağını
antagonize ederek; apoptoz ve G1 hücre siklusunda duraklamaya sebep
olur. PTEN aktivasyonunda azalma ile PIP3 artısı meydana gelir161,162.
PTEN’in bir başka özelliği de hücre iskeleti proteinlerinden
tensin ve auxilin ile sekans homlojisini taşımasıdır. Tensin, fokal
adezyonlarda aktin flamentlerine bağlanan ve integrin-aracılı hücre
adezyonunda rol alan bir hücre iskeleti proteinidir. PTEN, protein tirozin
kinaz
aktivitesi
ile
fosforile
tirozin,serin,
treonin
amino
asitlerini
parçalamaktadır. Sonuçta, fokal adezyonlarda integrin aracılı hücre
sinyalleşmesini inhibe ederek hücre-ekstrasellüler matriks ilişkilerini ve
hücre
yayılmasını
kanserlerinde
en
selektif
fazla
olarak
bozmaktadır163.
mutasyonu
görülen
PTEN
genlerden
insan
birisidir.
Glioblastoma, malign melanom, meme, prostat, endometrium ve tiroid
karsinomları en sık gösterilen PTEN anomalili kanserlerdir164,165,166,167,168.
33
2.4.3. p21 Geni
p21 bir CDK inhibitörüdür. Siklin-bağımlı kinazlar hücre
döngüsünün girisini düzenleyen kontrol molekülleridir ve bu proteinlerin
incelenen tüm ökaryotlarda yüksek derecede korunmuş dizilere sahip
oldukları bilinmektedir. p21 geni DNA hasarı sonucu hücre döngüsünün
durdurulması ya da hücrelerin apoptozise yönlendirilmesi sürecinin
anahtar bileşenlerindendir169,170,171. p21 miktarındaki artış, hücrelerin G1
fazından S fazına ya da S fazından G2 fazına geçişlerini engeller ve
böylece hücreler genomik onarım tamamlanıncaya kadar G1 fazında
durdurulur170,171. p21’in G2/M kontrol noktasında da rol oynadıgı rapor
edilmiştir
171
.p21 geni insanda göz, bagırsak, karaciger, kemik, serviks ve
deri olmak üzere birçok hücre ve dokuda ifade edilir.
ilerleyen
yaşla
birlikte
p21
miktarındaki
artışın,
Araştırmalar
apopitozis
mekanizmasında önemli bir olay oldugunu ve CDK’lerin inaktivasyonunda
etkin rol üstlendiğini kanıtlamıştır169,172.
Şekil 15:Genisteinin, hücre yaşamı,hücre döngüsü ve apoptotik yolaklara etkisi
308
.
34
2.4.4. NF-κB Geni
Nükleer faktör-kappa B (NF-κB), evrimsel süreçte göze
çarpan korunmuş yapı ile bütün hücre tiplerinde bulunur ve stres,
sitokinler, serbest radikaller, ultraviyole ısınları, bakteriyel ve viral ajanlar
gibi uyaranlara hücresel cevap oluşumunu bağımsız ve koordineli bir
şekilde düzenleyen bir tanskripsiyon faktördür. NF-ĸB, birçok farklı gen
üzerindeki alışılmamış düzenleme mekanizması ile 150’den fazla gende
anlatım düzenlemesi yapar173,174,175. Uyarılmamış hücrelerde NF-κB,
inhibitör kappa Bα (IκBα) proteini ile inaktif bir kompleks oluşturur ve
sitoplazmada bulunur ve NF-κB çekirdeğe taşınamaz. Hedef genin
transkripsiyonu için uygun sinyal alındığı zaman IκBα, mitojen ile aktive
edilmiş protein kinaz (MAPK),IkB kinazlar (IKK) veya PKC tarafından
fosforillenir. Fosforillenmiş IkBα, ubikütin aracılı proteolizle yıkılır. NF-κB
ise serbest kalarak, çekirdeğe girer, hedef gen üzerindeki promotöre veya
enhancer bölgesine bağlanır ve hedef genin transkripsiyonunu aktive
eder175,176,177. NF-κB, hücre çoğalması, farklılaşma, apoptozis, hücre
transformasyonu ve tümör gelişiminin düzenlenmesi için önemlidir.Yüksek
metastatik kanser hücrelerinin en önemli özelliklerinden birinin NF-κB
trankripsiyon faktörlerinin sürekli aktivasyonu olduğu bilinmektedir173. NFκB’nin aktivasyonu ve aşırı ekspresyonu kolorektal kanser175,178,göğüs
kanseri179, melanoma176,177, over kanseri180, multiple myeloma181 gibi
çeşitli
kanser
oluşumuyla
tiplerinde
182,183,184
tümör
oluşumu,
büyümesi
ve
metastaz
ilişkili olduğu bilinmektedir. NF-ĸB aktivitesi kanserli
hücrelerin kemoteropotik ilaçlara karşı olan dirençlerinin artmasına yol
açmaktadır185,186. NF-ĸB aktivasyonu aynı zamanda birçok proapoptitik
genin (bax) baskılanmasında da rol alır187,188. Birçok enflamatuvar ve antikanser ilaçlarının bir bölümü, sadece NF-ĸB aktivasyonunu inhibe edecek
şekilde tasarlanmışlardır174,189.
35
2.5. Kullanılan Fitoterapötik İlaçlar
2.5.1. Timokinon (TQ)
Timokinon (TQ) (2-İ-isopropyl 5-methyl-1,4-benzoqoinone), (C10 H12 O2)
(164,201 g/mol) bir monoterpen kinon olup çörekotu (Nigella Sativa) uçucu
190
yağının temel biyoaktif bileşeni olarak bulunmakta
ve 2000 yılı aşkın
süredir halk ilacı olarak kullanılmaktadır191. Yapılan deneylerin sonuçlarına
192,193,194
göre TQ; antioksidan
199
antidiyabetik
, anti-inflamatuar
, antihepatotoksik
antikardiyotoksik
205,206
195,196
, antiülser1
200, 201, 202
, antinörodejeneratif
, antinefrotoksik
207, 208
97,198
,
203, 204
,
özellikleri ile ilgili in vivo
ve in vitro birçok çalışmalar bulunmaktadır. Son yıllarda TQ’un
antikanserojenik etkileri olduğuna dair raporlar oldukça dikkat çekicidir
Yapılan çalışmalarda TQ’nun, hücre siklus arresti
apoptotik
212
210
, antiproliferatif
209
.
211
,
ve antianjiojenik213 aktivitesi olabileceği bildirilerek, bu
etkileriyle kemoterapötik potansiyelli, bir antikanser ilaç adayı olarak rapor
edilmiştir
214
. Önceki çalışmalarda Timokinon’un meme215, over215,
kolorektal kanser216, pankreatik adenokarsinom217 ve prostat kanseri218
gibi çok çeşitli kanser hücre hatlarında hücre çoğalması üzerine inhibe
edici etkisi gösterilmiştir. Tiroid kanserleri üzerine ise henüz bir
araştırmaya rastlanmamıştır. Ayrıca kanserli hücrelerin etrafındaki sağlıklı
hücrelere de minimum düzeyde toksik etki gösterdiği bildirilmektedir219.
Şekil16: Timokinon ve Genistein’in kimyasal yapısı.
36
Şekil 17: Timokinon’un kanserde etki mekanizmaları
214
.
2.5.2. Genistein
Genistein (4,5,7-trihydroxyisoflavone) soya fasülyesinde doğal olarak
bulunan bir isoflavondur ve bir fitoöstrojendir220. Değişik derecelerde
östrojenik etkinliğe sahip olan fitoöstrojenler, organizmada bulunan doğal
östrojenlerle yarışa girer, reseptörlere bağlanarak etkinlik gösterirler.
Fitoöstrojenler, östrojenik ve antiöstrojenik, antioksidant, antiproliferatif ve
antianjiogenetik, antinflamatuar özellikler gösterebilmektedir. Östrojenik ve
antiöstrojenik özellikleri ile daha çok menopoz veya osteoporoz ile ilişkili
iken, antioksidant özellikleri ile kanserle ilişkili olduğu bildirilmiştir
221,222,223,224
. Genistein ayrıca protein tirozin kinaz (PTK) inhibitörü olarak
tanımlanmıştır ve kanser hücrelerinde PTK aracılı sinyal mekanizmasını
inhibe ederek hücre büyümesini geciktirmektedir225. Yapılan çalışmalarda
Genistein’in, DNA hasarını önlediği, bununla birlikte östrojen agonisti ya
37
da antagonisti olarak hareket ettiği gösterilmiştir226,227. Östrojen vasküler
sistemde, direkt olarak vasküler dokularda östrojen reseptörlerine
yerleşerek, dolaylı olarak ise; lipoprotein profilini değiştirerek etkili
olmaktadır228. Genistein de östrojen gibi davranarak bu etkilere benzer
etkiler
göstermektedir, antioksidan özelliklerinin ise kanser ile ilişkili
olduğu belirtilmiştir229. Gen, hücre döngüsünün inhibe etmekle birlikte230,
hücre proliferasyonuna, apoptozuna231, invazyon ve metastazına231 neden
olan genlerin düzenlenmesinde rol oynayarak
göstermektedir. Yine meme233,
kanser önleyici etkiler
234
, pankreas235, prostat236, oral skuamöz
hücreli237 gibi çeşitli kanserlerde, ayrıca tiroid kanserlerinde (folliküler,
papiller, anaplastik)238 de antiproliferatif etkili olduğu bildirilmiştir. Bununla
birlikte, hücrelerdeki Gen’in etki mekanizması henüz tam açık değildir239.
Şekil 18: Genistein, telomerazı, VEGF’i, NF-kB’ı inhibe ederek, pTEN ve p21’i
indükleyerek apoptozu arttırmakta, anjiogenezi ise azaltmaktadır.
38
3. GEREÇ VE YÖNTEM
3.1 Kullanılan Araç ve Gereçler
3.1.1. CAL-62 ve CGTH-W1 Hücre Hatları
Çalışmamızda,
Alman
Hücre
ve
mikroorganizma
bankasından (DSMZ; German collection of microorganisms and cell
cultures) alınan insan tiroid kanseri hücre hattı olan CAL-62 ve CGTH-W1
hücreleri kullanıldı.
Şekil 19: CAL-62 ve CGTH-W1 hücre hatları (50 µM).
3.1.2. Kullanılan Cihazlar
Biyogüvenlik kabini (DanLaf, Danimarka)
Buzdolabı (Arçelik, Türkiye)
Derin dondurucu, -30°C (Sanyo, Japonya)
Derin dondurucu, -86°C (Sanyo, Japonya)
Hassas terazi (AND-ER-182A, Japonya)
Otomatik ısı döngü cihazı (Eppendorf, ABD)
39
Invert mikroskop (Zeiss, Almanya)
Işık mikroskobu (DCM 4000, Leicia, Almanya)
Karbondioksitli etüv (Sanyo, Japonya)
LightCycler 480 Real-Time PCR cihazı (Roche, Almanya)
Mikropipetler, 10μL, 100μL, 1000μL (Bt10, Bt100, Bt1000 Biohit, CLP,
ABD)
Mikroplaka okuyucu (Spectramax M3, Molecular Devices, ABD)
Soğutmalı santrifüj (Hettich Mikro 22 R, Almanya)
Spektrofotometre (NanoDrop ND-1000) (Thermo Scientific, ABD)
Spin vorteks (Biosan, Rusya)
3.1.3 Kullanılan Sarf Malzemeler
Hücre dondurma ampülü (Greiner, Almanya)
Hücre kültür flaskları, 25 cm2 ve 75 cm2 (Corning, ABD)
Kültür tüpleri (Corning, ABD)
Mikrosantrifüj tüpleri (CLP, Almanya)
Petri kabı, 35mm, 60mm ve 100mm (Corning, ABD)
Pipet uçları (CLP, Almanya)
3.1.4. Kullanılan Kimyasal Maddeler
Timokinon (Sigma, Amerika)
Genistein (Sigma, Amerika)
Dimetil sülfoksit (DMSO) (Amresco, ABD)
Etanol (Sigma, ABD)
İnaktive edilmiş fetal sığır serumu (FCS) (HyClone, Thermo, ABD)
Penisilin/Streptomisin (HyClone, Thermo, ABD)
40
Primerler (Alfa DNA, Almanya)
DMEM besiyeri (HyClone, Thermo, ABD)
Tripsin-EDTA (HyClone, Thermo, ABD)
Universal Probe Library (UPL) Probları (Roche, Almanya)
3.1.5. Kullanılan Kitler
Hücre canlılığı Kiti (MTT) (Roche, Almanya)
PathScan® Cleaved Kaspaz-3 (Asp175) Sandwich ELISA Kit
TeloTAGGG Telomerase PCR ELISA kiti (Roche, Almanya)
High Pure RNA İzolasyon Kiti (Roche, Almanya)
LC 480 Master Mix (Roche, Almanya)
Transcriptor First Strand cDNA Sentez Kiti (Roche, Almanya)
3.2. Besiyeri ve Çözeltilerin Hazırlanışı
3.2.1. % 10’luk DMEM Besiyerinin Hazırlanışı
450 ml DMEM besiyeri içerisine, 50 ml fetal sığır serumu
(FCS), 200 mM L-glutaminden 10 ml ve son konsantrasyonu 100 IU/ml
penisilin ile 100 µg/ml streptomisin olacak şekilde hazırlandı.
3.2.2. % 10’luk RPMI-1640 Besiyerinin Hazırlanışı
450 ml RPMI-1640 besiyeri içerisine, 50 ml fetal sığır serumu
(FCS), 200 mM L-glutaminden 10 ml ve son konsantrasyonu 100 IU/ml
penisilin ile 100 µg/ml streptomisin olacak şekilde hazırlandı.
41
3.2.3. % 1’lik DMEM Besiyerinin Hazırlanışı
495 ml DMEM besiyeri içerisine, 5 ml FCS, 200 mM Lglutaminden 10 ml, 100 IU/ml penisilin, 100 µg/ml streptomisin eklenerek
hazırlandı.
3.2.4. % 1’lik RPMI-1640 Besiyerinin Hazırlanışı
495 ml RPMI-1640 besiyeri içerisine, 5 ml FCS, 200 mM Lglutaminden 10 ml, 100 IU/ml penisilin, 100 µg/ml streptomisin eklenerek
hazırlandı.
3.2.5. MTT Karışımının Hazırlanması
MTT
[3-(4,5-dimethylthiazol-2-yl)-2,5-diphenyltetrazolium
bromide] stok solüsyonu hazırlamak için toz halinde olan MTT 1 ml’de 5
mg olacak şekilde tartılarak distile suda çözüldü. Daha sonra filtreden
geçirilerek steril hale getirildi.
3.2.6. 1X PBS Çözeltisinin Hazırlanması
1.09 g Na2HPO4, 0.32 g NaH2PO4 ve 9 g NaCl2 tartılıp 800
ml distile su içerisinde çözüldükten sonra pH’sı 7.4’e ayarlanıp son hacim
distile su ile 1 litreye tamamlandı.
42
3.3. Yöntemler
3.3.1. Hücre Kültürü
CAL-62 hücreleri, %10’luk DMEM besiyerinde %95 nem ve
%5 CO2 içeren ortamda 37 C’de kültüre edilerek çoğaltıldı. CGTH-W1
hücreleri ise %10’ luk RPMI-1640 besiyerinde %95 nem ve %5 CO2 içeren
ortamda 37 C’de kültüre edilerek çoğaltıldı.
3.3.2. MTT Hücre Canlılığı Deneyi
Hücre
canlılığı
3-(4,5-dimethylthiazol-2-yl)-2,5-
diphenyltetrazolium bromide (MTT) kullanılarak belirlendi. Hücreler 96
kuyulu doku kültür kabında her bir kuyuya 10 4 hücre gelecek şekilde ekildi
ve hücrelerin yüzeye tutunması için bir gece 37 0C’ de bekletildi. CAL-62
hücrelerine 0,5-20 μM arasında CGTH-W1 hücrelerine ise 10-150 μM
arasında değişen dozlarda Timokinon uygulandı. Aynı şekilde CAL-62
hücrelerine 10-200 μM arasında CGTH-W1 hücrelerine ise 10-300 μM
arasında değişen dozlarda Genistein uygulandı. Bir grup hücreye ise 24
ve 48 saat süre ile 25 μM sabit dozda Genistein ile birlikte değişen
dozlarda Timokinon birlikte uygulandı. İnkübasyon süresi bittikten sonra 10
μl MTT (5 mg/ml) her bir kuyucuğa eklendi ve 4 saat süre ile inkübe edildi.
İnkübasyon süresi bittikten sonra her bir kuyucuğa 100 μl DMSO eklendi
ve formazan kristalleri çözündükten sonra 570 nm’ de Spectramax M3
mikroplate okuyucu (Molecular Devices, ABD) ile ölçüldü. Her bir doz için
deney 5 tekrarlı yapılarak ortalama absorbans değerleri belirlendi. Elde
edilen ortalama absorbans değerleri, madde uygulaması yapılmayan
kontrole oranlanarak hücre canlılığı üzerine ilaçların etkisi belirlendi.
43
3.3.3. Kaspaz-3 Sandwich Elisa Deneyi
1. CAL-62 ve CGTH-W1 hücreleri 6 kuyucuklu kültür kaplarında
her bir kuyucuğa 106 hücre gelecek şekilde ekildi. Bir gece
bekletildikten sonra belirtilen dozlarda Timokinon, Genistein
ve Timokinon + Genistein ile muamele edildi.
2. İnkübasyon sürelerinin dolmasından sonra kültür ortamından
ilaçlı besiyeri uzaklaştırıldı ve hücreler soğuk PBS ile bir defa
yıkandı.
3. PBS uzaklaştırıldıktan sonra 1mM PMSF içeren 0.5ml soğuk
1X Lizis tamponu eklendi ve 5 dakika beklendi.
4. Hücreler
kültür
kabından
kazınarak
uzaklaştırıldı
ve
mikrosantrifüj tüpüne alındı. Enjektör yardımıyla hücrelerin
parçalanması sağlandı.
5. Hücre lizatı 10 dakika soğuk ortamda santrifüj edilip üstte
kalan sıvı (dökelti, süpernatan) yeni bir mikrosantrifüj tüpüne
alındı.
6. 100μL hücre lizatı ile 100μL örnek dilüent çözeltisi primer
antikor ile kaplanmış mikroplaka kuyucuklarına dağıtıldı ve
37°C’de 2 saat süreyle inkübe edildi.
7. Kuyucukların içeriği boşaltıldıktan sonra her bir kuyucuk, 4’er
defa 200μL yıkama tamponu (1X) ile yıkandı.
8. Her bir kuyucuğa 100μL belirleyici antikor eklendi. 37°C’de 1
saat süreyle inkübe edildi.
9. Her bir kuyucuk, 4’ er defa 200μL yıkama tamponu (1X) ile
yıkandı.
10. Her bir kuyucuğa 100μL HRP (horseradish peroksidaz)
bağlanmış ikincil antikor eklendi ve 37°C’de 30 dakika
süreyle inkübe edildi.
44
11. Her bir kuyucuk, 4’er defa 200μL yıkama tamponu (1X) ile
yıkandı.
12. Her bir kuyucuğa 100μL TMB (tetrametilbenzidin) substratı
eklendi ve 37°C’de 10 dakika süreyle inkübe edildi.
13. Renksiz olan TMB eklendiğinde reaksiyonun belirteci olan
mavi renk dönüşümü gerçekleşti.
14. Her bir kuyucuğa 100μL durdurucu solüsyon eklendi. Birkaç
saniye yavaşça sallandı.
15. Durdurucu solüsyonun eklenmesinden 30 dakika sonra mavi
olan rengin sarı renge dönüştüğü gözlendi.
16. Aynı zamanda, durdurucu solüsyonun eklenmesini takiben
30 dakika içerisinde ELISA okuyucu ile 450nm dalga
boyundaki absorbans değerleri okundu.
3.3.4. Hücre Kültüründen Total RNA’nın Elde Edilmesi
Timokinon
ve
Genistein
ile
inkübasyon
sürelerinin
dolmasıyla, hücrelerden RNA izolasyonu, “High Pure RNA Isolation Kiti”
kullanılarak, aşağıda yazılı olan protokole göre biyogüvenlik kabininin
içinde yapıldı.
1.
Hücrelerin üzerine 200 μL soğuk PBS ve 400 μL Lizis tamponu
eklenip 15 saniye vortekslendi.
2.
Filtre, toplama tüpüne yerleştirilip tüm karışım filtre üstüne aktarıldı.
3.
Tüp 9000 rpm’de 15 saniye santrifüj edildi.
4.
Toplama tüpünde toplanan sıvı atılıp filtre aynı tüpe tekrar yerleştirildi.
5.
Her bir örnek için 90 μL DNaz inkübasyon tamponu steril tüpe alındı
ve 10μL DNaz I eklendi. Pipetaj ile karıştırıldıktan sonra karışım
filtrenin ortasına bırakıldı. 15 dakika oda sıcaklığında bekletildi.
45
6.
500 μL’lik 1. yıkama çözeltisi filtre üzerine eklendi ve 9000 rpm’de 15
saniye santrifüj edildi. Filtre altında toplanan kısım atıldıktan sonra
aynı toplama tüpü içerisine yerleştirildi.
7.
500 μL’lik 2. yıkama çözeltisi filtre üzerine eklendi ve 15 saniye 9000
rpm’de santrifüj edildi. Filtre altında toplanan kısım atıldıktan sonra
aynı toplama tüpü içerisine yerleştirildi.
8.
200 μL’lik 3. yıkama çözeltisi filtre üzerine eklendi ve 3 dk 13500
rpm’de santrifüj edildi.
9.
Toplama tüpü atıldı. Filtre, steril 1.5 ml’lik mikrosantrifüj tüpüne
yerleştirildi.
10. Filtre üzerine 20 μL örnek seyreltme çözeltisi eklendi ve 9000 rpm’de
1 dk santrifüj edildi.
11. Elde edilen RNA’ların miktarları ve saflığı “NanoDrop ND-1000
Spektrofotometre” cihazında ölçülerek RT-PCR’da kullanılana kadar 80 °C derin dondurucuda saklandı.
3.3.5. Komplementer DNA (cDNA) Sentezi (RT-PCR)
Elde edilen RNA’lar spektrofotometrede 260 nm dalga
boyunda ölçülerek mikrolitredeki mikrogram değerleri belirlendi. Primer
olarak random hekzamerler kullanılarak cDNA sentez kiti ile total RNA’dan
cDNA sentezi yapıldı. cDNA sentezi sırasında kullanılan kimyasallar ve
miktarları Tablo 3’de verilmiştir.
46
Tablo 3: RT-PCR tepkime karışımı.
Steril H2O-PCR grade
Reaksiyon Tamponu
dNTP
Random hekzamer primeri
RNaz inhibitörü
Transkriptor Ters Transkriptaz
Total RNA
Son Konsantrasyon
1x (8mM MgCl2)
1mM
60µM
20 ünite
10 ünite
1µg
Hacim
RNA miktarına göre değişken
4μL
2μL
2μL
0.5μL
0.5μL
1µg olacak şekilde
cDNA için PCR karışımı ince çeperli 0.2 ml’lik tüplere
dağıtıldıktan sonra elde edilen total RNA eklendi.
3.3.5.1 Reverse Transkriptaz PCR (RT-PCR) Programı
Otomatik ısı döngüsü cihazı, Tablo 4’de belirtilen programa
ayarlanarak cDNA sentezi yapıldı.
Tablo 4: Otomatik ısı döngüsü cihazında uygulanan program.
Primer Bağlanması
Ters Transkripsiyon
İnaktivasyon
Soğutma
Sıcaklık
25°C
50°C
85°C
4°C
Zaman
10dk
60dk
5dk
-
Döngü sayısı
1
1
1
1
Reaksiyon sonucunda elde edilen cDNA örnekleri Real-Time
PCR’da kullanılana kadar -20 °C’lik derin dondurucuda saklandı.
3.3.6. Gen İfadesinin Real-Time PCR ile Belirlenmesi
hTERT, VEGF-A, pTEN, NF-κβ ve p21 genlerinin mRNA
miktarları, Real-Time PCR yöntemi ile Light Cycler (LC) cihazı kullanılarak
belirlendi. Amplifikasyonlar 20 μL toplam tepkime hacmi içerisinde; cDNA,
mRNA’ya özgü primerler, UPL probu, LightCycler 480 Master karışımı ve
47
distile su kullanılarak gerçekleştirildi. hTERT, VEGF-A, pTEN, NF-κβ ve
p21 gen ifade miktarlarını normalize etmek için GAPDH mRNA düzeyi
referans olarak alındı.
3.3.6.1. hTERT Geninin İfade Düzeyinin Kantitatif Analizi
hTERT genine ait UPL prob ve primerlerin dizileri aşağıda
verilmiştir. Prob ve primerlerin cDNA’daki yerleşimi ise Şekil 20’de
gösterilmiştir.
hTERT Forward primer: 5’- AAGCTGTTTGCGGGGATT -3’
hTERT Reverse primer: 5’- CCAACAAGAAATCATCCACCA -3’
68 numaralı prob dizisi: 5’-CTGCTCCT-3’
Şekil 20: hTERT mRNA’sının belirlenmesinde kullanılan primerler ve UPL probun
cDNA dizisi üzerindeki yerleşimi (Referans: ENST00000310581 giriş no’lu dizi)
Translasyon başlangıç nükleotidine göre numaralandırılmıştır.
3.3.6.2. VEGF-A Geninin İfade Düzeyinin Kantitatif Analizi
VEGF-A genine ait UPL prob ve primerlerin dizileri aşağıda
verilmiştir. Prob ve primerlerin cDNA’daki yerleşimi ise Şekil 21’de
gösterilmiştir.
48
VEGF-A Forward primer: 5’- AGTGTGTGCCCACTGAGGA -3’
VEGF-A Reverse primer: 5’- GGTGAGGTTTGATCCGCATA -3’
9 numaralı prob dizisi: 5’CATCACCA3’
Şekil 21: VEGF-A mRNA’sının belirlenmesinde kullanılan primerler ve UPL probun
cDNA dizisi üzerindeki yerleşimi (Referans: ENST00000372067 giriş no’lu dizi)
Translasyon başlangıç nükleotidine göre numaralandırılmıştır.
3.3.6.3. pTEN Geninin İfade Düzeyinin Kantitatif Analizi
pTEN genine ait UPL prob ve primerlerin dizileri aşağıda
verilmiştir. Prob ve primerlerin cDNA’daki yerleşimi ise Şekil 22’ de
gösterilmiştir.
PTEN Forward primer: 5’-CGAACTGGTGTAATGATATGTGC-3’
PTEN Reverse primer: 5’- CGCCTCTGACTGGGAATAGT-3’
60 numaralı prob dizisi: 5’- TGGGGAAG -3’
Şekil 22: pTEN mRNA’sının belirlenmesinde kullanılan primerler ve UPL probun
cDNA dizisi üzerindeki yerleşimi (Referans: ENST00000371953 giriş no’lu dizi)
Translasyon başlangıç nükleotidine göre numaralandırılmıştır.
49
3.3.6.4. NF-κβ Geninin İfade Düzeyinin Kantitatif Analizi
NF-κβ genine ait UPL prob ve primerlerin dizileri aşağıda
verilmiştir. Prob ve primerlerin cDNA’daki yerleşimi ise Şekil 23’ de
gösterilmiştir.
NF-κβ Forward primer: 5’- CTGGCAGCTCTTCTCAAAGC -3’
NF-κβ Reverse primer: 5’- TCCAGGTCATAGAGAGGCTCA -3’
22 numaralı prob dizisi: 5’-TGGTGGAG-3’
Şekil 23: NF-κβ mRNA’sının belirlenmesinde kullanılan primerler ve UPL probun
cDNA dizisi üzerindeki yerleşimi (Referans: ENST00000226574 giriş no’lu dizi)
Translasyon başlangıç nükleotidine göre numaralandırılmıştır.
3.3.6.5. p21 Geninin İfade Düzeyinin Kantitatif Analizi
p21 genine ait UPL prob ve primerlerin dizileri aşağıda
verilmiştir. Prob ve primerlerin cDNA’daki yerleşimi ise Şekil 24’ de
gösterilmiştir.
50
P21 Forward primer: 5’-TCACTGTCTTGTACCCTTGTGC-3’
P21 Reverse primer: 5’-GGCGTTTGGAGTGGTAGAAA-3’
85 numaralı prob dizisi: 5’-GACCTGGA-3’
Şekil 24: p21 mRNA’sının belirlenmesinde kullanılan primerler ve UPL probun
cDNA dizisi üzerindeki yerleşimi (Referans: ENST00000244741 giriş no’lu dizi)
Translasyon başlangıç nükleotidine göre numaralandırılmıştır.
3.3.6.6. GAPDH Geninin İfade Düzeyinin Kantitatif Analizi
GAPDH genine ait UPL prob ve primerlerin cDNA’daki
yerleşimleri Şekil 25’ de gösterilmiştir.
GAPDH Forward primer: 5’- AGCCACATCGCTCAGACAC -3’
GAPDH Reverse primer: 5’- GCCCAATACGACCAAATCC -3’
60 numaralı prob dizisi: 5’- TGGGGAAG -3’
Şekil 25: GAPDH mRNA’sının belirlenmesinde kullanılan primerler ve UPL probun
cDNA dizisi üzerindeki yerleşimi (Referans: ENST00000229239 giriş no’lu dizi).
51
3.3.6.7.
hTERT, VEGF-A, pTEN, NF-κβ, p21 ve GAPDH
Genleri için Real Time PCR tepkime karışımları
hTERT, VEGF-A, pTEN, NF-κβ, p21 ve GAPDH genlerine
uygun verilen primer ve problar kullanılarak Real-Time PCR tepkimesi LC
cihazında gerçekleştirildi. Tepkime karışımını hazırlamak için kullanılan
bileşenlerin miktarları Tablo 5’de verilmiştir.
Tablo 5: hTERT, VEGF-A, pTEN, NF-κβ, p21 ve GAPDH Real-Time PCR tepkime
karışımı
dH2O
MgCI2 (25mM)
Primer F (10pmol/μL)
Primer R (10pmol/μL)
TaqMan prob (100pmol/μL)
LC 480 Master karışımı
cDNA
Son Konsantrasyon
Hacim
4mM
2.5pmol
2.5pmol
10pmol
4.7μL
1.2μL
0.25μL
0.25μL
0.1μL
2.5μL
1μL
-
3.3.6.8. Light Cycler (LC) Deney Programı
Real-Time
PCR
karışımları
hazırlandıktan
sonra
96
kuyucuklu plate’ in her bir kuyusuna bir örnek gelecek şekilde dağıtıldı ve
üzerine cDNA’ler eklendi. Plate cihaza yerleştirildikten sonra Tablo 6’de
belirtilen
amplifikasyon
programı
kullanılarak
PCR
tepkimesi
gerçekleştirildi. hTERT, VEGF-A, pTEN, NF-κβ, p21 ve GAPDH genleri
için aynı program kullanıldı. Reaksiyon sonucu, hTERT, VEGF-A, pTEN,
NF-κβ, p21 ve GAPDH genlerinin mRNA ifade düzeylerini gösteren
Crossing point (Cp) değerleri belirlendi. hTERT, VEGF-A, pTEN, NF-κβ ve
p21 ifade düzeyleri GAPDH ifade düzeyine göre normalize edildi.
52
Tablo 6: hTERT, VEGF-A, pTEN, NF-κβ, p21 ve GAPDH genlerinin ifade düzeylerinin
belirlenmesi için kullanılan Real Time PCR tepkime programı.
Program 1. Ayrılma (Denatürasyon)
Program Verisi
Değer
Döngüler
1
Analiz Modu
-
Sıcaklık Hedefleri
Kısım 1
Hedef Sıcaklık (°C)
95
İnkübasyon zamanı (s:dk:sn)
10:00dk
Sıcaklık Geçiş Hızı (°C/sn)
20.0
Program 2. Primer Bağlanması ve Uzama (Hibridizasyon ve Polimerizasyon)
Program Verisi
Değer
Döngüler
40
Analiz Modu
Çoğalma
Sıcaklık Hedefleri
Kısım 1
Kısım 2
Hedef Sıcaklık (°C)
95
60
İnkübasyon zamanı (s:dk:sn)
10sn
20sn
Sıcaklık Geçiş Hızı (°C/sn)
20.0
10.0
Program 3. Soğutma
Program Verisi
Değer
Döngüler
1
Analiz Modu
-
Sıcaklık Hedefleri
Kısım 1
Hedef Sıcaklık (°C)
40
İnkübasyon zamanı (s:dk:sn)
30sn
Sıcaklık Geçiş Hızı (°C/sn)
20.0
3.4. İstatistiksel Analiz Yöntemleri
Doza ve zamana bağlı olarak değişen, hTERT, VEGF-A,
pTEN, NF-κβ ve p21 mRNA ifade düzeylerindeki farklılıklar “REST (2009
V2.0.13)” istatistik programı ile karşılaştırıldı
165
. Hücre canlılığı, Aktif
kaspaz-3 ve apoptoz oranlardaki değişimler ise “tek yönlü Anova” testiyle
karşılaştırıldı.
Veriler
“SPSS
15.0”
istatistik
programı
kullanılarak
değerlendirildi. 0.05’den küçük olan p değerleri istatistiksel açıdan anlamlı
olarak kabul edildi.
53
4.
4.1.
Timokinon’
a
BULGULAR
CAL-62 ve CGTH-W1 Hücrelerinin Genistein ve
duyarlılığının
MTT
Hücre
Canlılığı
Yöntemi
ile
İncelenmesi
Genistein
ve
Timokinon’
un
CAL-62
ve
CGTH-W1
hücrelerinin canlılığı üzerine etkisini belirlemek için öncelikle MTT yöntemi
uygulandı.
Grafik 1-2: CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinin (10.000 hücre/kuyu) Timokinon ile 48
ve 72 saat inkübasyonu sonunda belirlenen hücre canlılık oranları.
Grafik 1-2’ de 48 ve 72 saat inkübasyon sonucunda
hücrelerin
Timokinon’
a
olan
cevabı
hücre
canlılık
oranları
ile
gösterilmektedir. Buna göre CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinin canlılık
oranlarının
TQ
dozuna
bağlı
olarak
düştüğü
belirlendi.
CAL-62
hücrelerinde kullandığımız en yüksek Timokinon konsantrasyonu olan
20μM’da hücre canlılığının 48 saatte yaklaşık %19, 72 saatte ise yaklaşık
%22 olduğu görülmektedir. CGTH-W1 hücrelerinde kullandığımız en
yüksek Timokinon konsantrasyonu olan 150μM’da hücre canlılığının 48
54
saatte yaklaşık %25, 72 saatte ise yaklaşık %13 olduğu belirlendi.
Sonuçlarımıza göre Timokinon için IC50 dozunun CAL-62 hücrelerinde 48
ve 72 saat inkübasyon sonunda yaklaşık 10μM olduğu gözlendi. CGTHW1 hücrelerinde ise 48 saat inkübasyon sonucunda IC50 dozu 100μM iken
72 saat inkübasyon sonucunda IC50 dozunun yaklaşık 80μM olduğu
belirlendi.
Bu sonuçlara göre Timokinon’ un CGTH-W1 hücrelerine göre
CAL-62 hücrelerinin canlılığını daha düşük konsantrasyonlarda etkilediği
gözlendi.
Grafik 3-4: CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinin (10.000 hücre/kuyu) Genistein ile 48 ve
72 saat inkübasyonu sonunda belirlenen hücre canlılık oranları.
Grafik 3-4’ de 48 ve 72 saat inkübasyon sonucunda
hücrelerin
Genistein’
a
olan
cevabı
hücre
canlılık
oranları
ile
gösterilmektedir. Buna göre CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinin canlılık
oranlarının Genistein dozuna bağlı olarak düştüğü belirlendi. CAL-62
hücre canlılığının CGTH-W1 hücrelerine göre Genistein’ in artan
dozlarından
daha
fazla
etkilendiği
gözlendi.
CAL-62
hücrelerinde
kullandığımız en yüksek Genistein konsantrasyonu olan 200μM’da, hücre
canlılığının 48 saatte yaklaşık %35, 72 saatte ise yaklaşık %17 olduğu
görülmektedir. Sonuçlarımıza göre Genistein için IC50 dozunun CAL-62
55
hücrelerinde 72 saat inkübasyon sonunda yaklaşık 150μM olduğu
gözlendi. CGTH-W1 hücrelerinde kullandığımız en yüksek Genistein
konsantrasyonu olan 300μM’ da, hücre canlılığının 48 saatte yaklaşık
%39, 72 saatte ise %36 olduğu gözlendi. CGTH-W1 hücrelerinde 48 ve 72
saat inkübasyon sonucunda IC50 dozunun yaklaşık 250μM olduğu
belirlendi.
Bu sonuçlara göre Genistein’ nin CAL-62 hücrelerine göre
CGTH-W1 hücrelerinin canlılığını daha yüksek konsantrasyonlarda
etkilediği gözlendi.
Grafik 5-6: CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinin (10.000 hücre/kuyu) Timokinon ve
Genistein ile 48 ve 72 saat inkübasyonu sonunda belirlenen hücre canlılık oranları.
Grafik 5-6’ de 48 ve 72 saat inkübasyon sonucunda
hücrelerin Genistein ve Timokinon birlikteliğine olan cevabı hücre canlılık
oranları ile gösterilmektedir. Buna göre CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinin
canlılık oranlarının Timokinon ve Genistein’ nin birlikte kullanımı sonucu
doza bağlı olarak düştüğü belirlendi. CAL-62 hücrelerinde kullandığımız en
yüksek Timokinon+Genistein konsantrasyonu olan 25μM Gen+20μM TQ’
da, hücre canlılığının 48 ve 72 saatte yaklaşık % 20 olduğu görülmektedir.
CGTH-W1 hücrelerinde ise kullandığımız en yüksek Timokinon+Genistein
konsantrasyonu olan 25μM Gen+ 200μM TQ’ da hücre canlılığının 48 saat
56
sonunda yaklaşık %17, 72 saat sonunda ise yaklaşık %30 olarak bulundu.
Sonuçlarımıza göre CAL-62 hücrelerinde 48 ve 72 saat inkübasyon
sonunda IC50 dozunun yaklaşık 25μMGen+10μMTQ olduğu belirlendi.
CGTH-W1 hücrelerinde ise 48 ve 72 saat inkübasyon sonucunda IC50
dozunun yaklaşık 25μMGen+80μMTQ olduğu gözlendi.
4.2. Gen İfade Düzeylerinin Kantitatif Değerlendirilmesi
hTERT, VEGF-A, pTEN, NF-κβ ve p21 genlerinin ifade
düzeyinin kantitatif değerlendirilmesi için Light Cycler cihazı kullanıldı.
CAL-62 ve CGTH-W1 hücre hatlarından elde edilen cDNA’larda hTERT,
VEGF-A, pTEN, NF-κβ ve p21 ile bu genlerin normalizasyonu için seçilen
GAPDH genlerine özgül primerler ve UPL LNA probları kullanılarak mRNA
ifade düzeyleri çalışıldı.
hTERT geninin mRNA düzeyinde ifadesini kantitatif olarak
gösteren Real-Time PCR tepkimesine ait amplifikasyon eğrisi Şekil 26’de
gösterildi.
Şekil 26: hTERT geninin mRNA düzeyinde ifadesini kantitatif olarak gösteren
amplifikasyon eğrileri. hTERT geninin Real Time PCR tepkimesine ait Cp değerleri
yatay eksende yer almaktadır. Dikey eksende floresan sinyal izlenmektedir.
57
VEGF-A geninin mRNA düzeyinde ifadesini kantitatif olarak
gösteren Real-Time PCR tepkimesine ait amplifikasyon eğrisi Şekil 27’da
gösterildi.
Şekil 27: VEGF-A geninin mRNA düzeyinde ifadesini kantitatif olarak gösteren
amplifikasyon eğrileri. VEGF-A geninin Real Time PCR tepkimesine ait Cp değerleri
yatay eksende yer almaktadır. Dikey eksende floresan sinyal izlenmektedir.
pTEN geninin mRNA düzeyinde ifadesini kantitatif olarak
gösteren Real-Time PCR tepkimesine ait amplifikasyon eğrisi Şekil 28’de
gösterildi.
Şekil 28: pTEN geninin mRNA düzeyinde ifadesini kantitatif olarak gösteren
amplifikasyon eğrileri. pTEN geninin Real Time PCR tepkimesine ait Cp değerleri
yatay eksende yer almaktadır. Dikey eksende floresan sinyal izlenmektedir.
58
NF-κβ geninin mRNA düzeyinde ifadesini kantitatif olarak
gösteren Real-Time PCR tepkimesine ait amplifikasyon eğrisi Şekil 29’de
gösterildi.
Şekil 29: NF-κβ geninin mRNA düzeyinde ifadesini kantitatif olarak gösteren
amplifikasyon eğrileri. NF-κβ geninin Real Time PCR tepkimesine ait Cp değerleri
yatay eksende yer almaktadır. Dikey eksende floresan sinyal izlenmektedir.
p21 geninin mRNA düzeyinde ifadesini kantitatif olarak
gösteren Real-Time PCR tepkimesine ait amplifikasyon eğrisi Şekil 30’de
gösterildi.
Şekil 30: p21 geninin mRNA düzeyinde ifadesini kantitatif olarak gösteren
amplifikasyon eğrileri. p21 geninin Real Time PCR tepkimesine ait Cp değerleri
yatay eksende yer almaktadır. Dikey eksende floresan sinyal izlenmektedir.
59
GAPDH geninin mRNA düzeyinde ifadesini kantitatif olarak
gösteren Real-Time PCR tepkimesine ait amplifikasyon eğrisi Şekil 31’de
gösterildi.
Şekil 31: GAPDH geninin mRNA düzeyinde ifadesini kantitatif olarak gösteren
amplifikasyon eğrileri. GAPDH geninin Real Time PCR tepkimesine ait Cp değerleri
yatay eksende yer almaktadır. Dikey eksende floresan sinyal izlenmektedir.
Göreceli gen ifadesi sonuçları REST programı kullanılarak
“Pfaffl” matematiksel yöntemi ile hesaplandı. Pfaffl eşitliği aşağıda
belirtilmiştir.
Eşitlikte belirtilen Ct, tepkime sırasında oluşan floresan
sinyalin eşik değeri geçtiği andaki döngü sayısını ifade etmektedir. Ct
değeri tepkimenin başında mevcut olan mRNA (cDNA) miktarı ile ters
orantılıdır. ΔCt değeri ise kontrol ile örneklerin Ct değerleri arasındaki farkı
göstermektedir. Eşitlikte belirtilen E, PCR etkinliğini, elde edilen R ise ifade
oranını göstermektedir.
60
4.3. Gen İfade Düzeylerinin Karşılaştırılması
4.3.1. Genistein ve Timokinon’ un’ hTERT, VEGF-A, pTEN,
NF-κβ ve p21 Genlerinin İfade Düzeylerine Etkisi
CAL-62 ve CGTH-W1 hücre hatlarında Genistein ve
Timokinon uygulanmasından sonra hTERT, VEGF-A, pTEN, NF-κβ ve p21
genlerinin
ifade
düzeylerinin
doza
bağlı
olarak
karşılaştırmalı
değerlendirmesi yapıldı. Bu genlerin mRNA ifade düzeylerini belirlemek
için kantitatif Real-time PCR yöntemi kullanıldı.
CAL-62 hücrelerinde hTERT mRNA ifade düzeyinin 72.
saatte Genistein ve Timokinon uygulamasından sonra doza bağımlı olarak
anlamlı düzeyde azaldığı belirlendi (p<0.05). Kullanılan en yüksek
konsantrasyon olan 25Gen+10TQ konsantrasyonunda hTERT mRNA
düzeyinin yaklaşık 6,5 kat azaldığı gözlendi (p<0.05). CGTH-W1
hücrelerinde ise Genistein ve Timokinon’ un yüksek konsantrasyonlarında
hTERT mRNA düzeyinin düştüğü görüldü. Düşük konsantrasyonlarda ise
hTERT mRNA düzeyinde azalma olduğu ancak bu azalmanın istatistiksel
olarak anlamlı olmadığı belirlendi. Kullanılan en yüksek konsantrasyon
olan 25Gen+80TQ konsantrasyonunda hTERT mRNA düzeyinin yaklaşık
3 kat azaldığı gözlendi (p<0.05) (Grafik 7-8).
61
Grafik 7-8: CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinin doza bağlı olarak Genistein ve
Timokinon uygulanması sonrasında hTERT mRNA düzeylerindeki değişiklik. Hedef
genin ifade düzeyleri GAPDH mRNA ifade düzeyi temel alınarak normalize edildi. *;
p<0.05.
CAL-62
hücrelerinde
VEGF-A
mRNA
ifade
düzeyine
baktığımızda, Timokinon ve Genistein uygulandığında VEGF mRNA
düzeyinin önemli ölçüde azaldığı gözlendi (p<0.05). Kullanılan en yüksek
doz olan 25Gen+10TQ konsantrasyonunda VEGF-A mRNA düzeyinin
yaklaşık 18 kat azaldığı belirlendi (p<0.05).
Grafik 9-10: CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinin doza bağlı olarak Genistein
ve Timokinon uygulanması sonrasında VEGF-A mRNA düzeylerindeki değişiklik.
Hedef genin ifade düzeyleri GAPDH mRNA ifade düzeyi temel alınarak normalize
edildi. *; p<0.05.
62
CGTH-W1 hücrelerinde ise benzer şekilde artan Genistein ve
Timokinon
konsantrasyonlarında
VEGF
mRNA
düyeninin
anlamlı
derecede düştüğü belirlendi (p<0.05). 25Gen+80TQ kullanıldığında VEGFA mRNA düzeyinin yaklaşık 10 kat azaldığı görüldü (p<0.05). (Grafik 910).
CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinde anjiyogenezde rolü
olduğu bilinen pTEN mRNA ifade düzeyinin artan Genistein ve Timokinon
konsantrasyonlarında ve bu moleküllerin birlikteliğinde anlamlı düzeyde
artışa neden olduğu belirlendi (p<0.05). CAL-62 hücrelerinde kullanılan en
yüksek konsantrasyon olan 25Gen+10TQ uygulamasında pTEN mRNA
düzeyinin yaklaşık 4.5 kat arttığı gözlendi.
Grafik 11-12: CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinin doza bağlı olarak Genistein
ve Timokinon uygulanması sonrasında pTEN mRNA düzeylerindeki değişiklik.
Hedef genin ifade düzeyleri GAPDH mRNA ifade düzeyi temel alınarak normalize
edildi. *; p<0.05.
CGTH-W1
hücrelerinde
ise
en
yüksek
doz
olan
25Gen+80TQ uygulaması sonrasında pTEN mRNA düzeyinin yaklaşık 3
kat arttığı belirlendi (p<0.05) (Grafik 11-12).
63
CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinde NF-κβ mRNA ifade
düzeyinin artan Genistein ve Timokinon
konsantrasyonlarında anlamlı
düzeyde azalmaya neden olduğu belirlendi (p<0.05). CAL-62 hücrelerinde
kullanılan en yüksek konsantrasyon olan 25Gen+10TQ uygulamasında
NF-κβ mRNA düzeyinin yaklaşık 4.5 kat azaldığı gözlendi. CGTH-W1
hücrelerinde ise en yüksek doz olan 25Gen+80TQ uygulaması sonrasında
NF-κβ mRNA düzeyinin yaklaşık 3.5 kat azaldığı belirlendi (p<0.05) (Grafik
13-14).
Grafik 13-14: CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinin doza bağlı olarak Genistein
ve Timokinon uygulanması sonrasında NF-κβ mRNA düzeylerindeki değişiklik.
Hedef genin ifade düzeyleri GAPDH mRNA ifade düzeyi temel alınarak normalize
edildi. *; p<0.05.
CAL-62 hücrelerinde p21 mRNA ifade düzeyine baktığımızda,
Timokinon ve Genistein uygulandığında p21 mRNA düzeyinin önemli
ölçüde arttığı gözlendi (p<0.05). Kullanılan en yüksek doz olan
25Gen+10TQ konsantrasyonunda p21 mRNA düzeyinin yaklaşık 3 kat
arttığı belirlendi (p<0.05). CGTH-W1 hücrelerinde ise benzer şekilde artan
Genistein ve Timokinon konsantrasyonlarında p21 mRNA düyeninin
anlamlı derecede arttığı belirlendi (p<0.05). 25Gen+80TQ kullanıldığında
64
p21 mRNA düzeyinin yaklaşık 2.5 kat arttığı görüldü (p<0.05) (Grafik 1516).
Grafik 15-16: CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinin doza bağlı olarak Genistein
ve Timokinon uygulanması sonrasında p21 mRNA düzeylerindeki değişiklik. Hedef
genin ifade düzeyleri GAPDH mRNA ifade düzeyi temel alınarak normalize edildi. *;
p<0.05.
4.4. Aktif Kaspaz-3 Düzeyinin Belirlenmesi
CAL-62 ve CGHT-W1 hücreleri 72 saat süre ile belirtilen
konsantrasyonlarda Genistein ve Timokinon ile inkübe edildikten sonra,
hücrelerde ilaca verilen apoptotik cevap sırasında oluşan aktif kaspaz 3
düzeyi ELISA yöntemini kullanarak belirlendi. Buna göre, belirlenen aktif
kaspaz-3 miktarının doza bağlı olarak artma eğiliminde olduğu belirlendi
(p<0.05). Çalışılan dozlar arasında en yüksek aktif kaspaz-3 düzeylerine
CAL-62 hücreleri için 25μM Gen+10μM TQ birlikteliğinde CGTH-W1
hücreleri için ise 25μM Gen+80μM TQ birlikteliğinde erişildiği bulundu
(p<0.05) (Grafik 17-18).
65
CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerine Genistein ve Timokinon
birlikte uygulandığında belirlenen aktif kaspaz-3 miktarlarının, tek başına
Timokinon uygulandığı duruma göre daha yüksek olduğu Grafik 17-18’de
görülmektedir. 10μM Timokinon tek başına uygulandığında aktif kaspaz-3
miktarının CAL-62 hücrelerinde yaklaşık 2 kat arttığı görüldü. CGTH-W1
hücrelerinde ise 80μM Timokinon uygulandığında aktif kaspaz-3 miktarinın
yaklaşık 1.7 kat arttığı belirlendi (p<0.05). CAL-62 hücreleri için 25μM
Gen+10μM TQ birlikteliğinde kspaz-3 miktarının yaklaşık 2.8 kat, CGTHW1 hücreleri için ise 25μM Gen+80μM TQ birlikteliğinde aktif kaspaz-3
miktarının yaklaşık 2.7 kat arttığı gözlendi (p<0.05).
Grafik 17-18: CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerinin Genistein ve Timokinon ile doza
bağlı 72 saat inkübasyonu sonunda görülen aktif kaspaz 3 oranları. *; p<0.05.
66
3. TARTIŞMA
Hücrelerin yaşamı ve ölümü arasındaki denge, doku
homeostazını sağlar
59, 133
. Karsinogenez oluşumunu sağlayan iki temel
olay, hücre proliferasyonunun regülasyonundaki bozulmalar ile sınırsız
çoğalma ve ölüm yollarında defektlerle apoptoza karşı direnç gelişmesidir
59, 64, 133, 240, 241, 242
. Bu ise hem tümör hücrelerinin çoğalmasına neden
olmakta hem de tümörü tedaviye dirençli hale getirmektedir
65, 129
. Bu
nedenle proliferasyon ve apoptoz mekanizmaları, yeni hedeflenmiş tedavi
yöntemlerinin
geliştirilmesi
ve
uygulanmasında
önemli
bir
kavşak
noktasıdır.
Günümüzdeki kemoterapötik ajanlar sitotoksik etkileri ile
tümör hücrelerinin apoptozuna neden olmakla birlikte, tümör dokusu
çevresindeki normal hücrelerde de yan etkilerini göstermektedir. Bundan
dolayı ilaçların kullanım ve verimliliğini kısıtlamaktadır
normal hücresel sistemler üzerinde
kemoterapötik
ajan
arayışı,
243, 244
. Bu nedenle,
sitotoksik etkileri minimal olan
araştırmaları
doğal
bitkisel
ürünlere
yönlendirmiştir. Biz de çalışmamızda, anti-neoplastik etkili ve güçlü
antioksidan doğal bitkisel ürünler olan, Timokinon (TQ) ve Genistein
(Gen)’in etkilerini, tiroid kanser hücreleri üzerinde test ettik.
Bu araştırmada, daha önce yapılan çalışmalarda bir fetal
protein olan onkofetal-fibronektin (onfFN) varlığının gösterilmesi üzerine
kanser kök hücre özelliğinde olduğu bildirilen anaplastik tiroid kanser
(ATC) hücreleri ile onfFN ifadelenmesi gösterilemeyen folliküler tiroid
kanser (FTC) hücreleri kullanılmıştır. Böylece biri kök hücreli (CAL-62)
(ATC) ve diğeri kök hücre olmayan (CGTH-W1) (FTC) iki kanser hücre
67
dizisinde,
fitoterapötik ajanların
modülasyonu
karşılaştırmalı olarak
incelenmiştir.
Çalışmamızda MTT yöntemiyle, iki hücre hattında TQ ve
Gen’in doz-cevap ilişkisi ile hücre canlılık oranları belirlendi. Hem TQ hem
de Gen’in, CGTH-W1 hücrelerine göre CAL-62 hücrelerinin canlılığını
daha düşük konsantrasyonlarda etkilediği gözlendi. Sonuçlar, TQ ve Gen
muamelesine kanser kök hücrelerinin bulunduğu tiroid tümörlerinin daha
hassas olduğunu göstermektedir.
Timokinon
(TQ),
Genistein
(Gen)
ve
TQ-Gen
modülasyonunun, CAL-62 ve CGTH-W1 hücreleri üzerinde aktif Kazpaz-3
protein düzeyleri ölçülerek apoptotik etkileri ve hTERT mRNA düzeyleri
ölçülerek telomeraz aktivitesi araştırıldı. Ayrıca bu hücreler üzerine, bu
ilaçların muamelesi ile çeşitli apoptoz, proliferasyon ve anjiogenik hücre
sinyal yolaklarında görevli bazı genlerin mRNA düzeyleri de incelendi.
Yapılan çeşitli in vivo ve in vitro çalışmalarda TQ ve Gen’in
anti-tümör etkisine sahip olduğu farklı kanser hücrelerinde belirli sitotoksik
etkiler gösterdikleri bulunmuştur
çalışmada,
TQ’un
hepatosellüler
245,246,247
. 2008 yılında yapılan iki
karsinoma
(HepG2)
hücre
dizisi
üzerindeki etkisine bakılmış ve TQ’un kaspaz-3 ve 9 seviyelerini arttırarak
ve hücre döngüsünde G1/S’de hücreleri durdurmak yoluyla appoptozu
indüklediği gösterilmiştir
248,249
. Yine yakınlarda yapılan bir araştırmada,
kaspaz-3 seviyeleri inhibe olmuş olarak bulunan meme kanserinde, Gen’e
cevap
olarak
kaspaz-3’ün
aktive
olduğu
çalışmalarda ise TQ etkisi sonucu osteosarkoma
gösterilmiştir250.
251
, meme
252
Diğer
ve prostat253
kanser hücrelerinde kaspaz-3 aktivasyonunu ile, glioblastoma hücrelerinde
68
kaspaz-3 ve 9 aktivasyonu ile hücre ölümü görüldüğü bildirilmiştir254. 2010
yılında ALL hücrelerinde TQ etkisine bakılmış ve TQ’ un G1 hücre arrestini
indükleyerek, mitokondriyal membran potansiyelinin değişimi, kaspaz-3
aktivitesinin artması ve ROS ürünleri yoluyla apoptozu indüklediği
görülmüştür255. Benzer sonuçlar 2012 yılında yapılan bir çalışmada da
bildirilmiştir. TQ etkisi ile hücre döngüsünün inhibisyonu, kaspaz
aktivasyonu, p53, pTEN, ROS artışı sonucu hücrelerde apoptoz görülmüş,
yine TQ’ nun anti-anjiojenik, antimetastatik etkili olduğu bildirilmiştir256.
Ayrıca insan prostat kanser hücrelerinde257 ve meme kanserinde250 Gen
etkisi
ile
kaspaz-3
aktivasyonu
sonucu
apoptozun
indüklendiği
gösterilmişir. İnsan osteosarkom hücrelerinde ise, p53’ün artan etkisi ile
p21 artışı gösterilmiş ve hücrelerin G2’ den M fazına geçemediği
belirtilmiştir. Ayrıca aynı çalışmada kaspaz-3,9 aktivasyonu ile apoptozun
indüklendiği de bildirilmiştir258. 2005 yılında yapılan başka bir çalışmada
TQ’un kanser hücre çoğalmasını durdurucu etki gösterdiği, apoptozu
uyardığı, mitokondriyal membran potansiyelini bozduğu gösterilmiş ve
myeloblastik lösemi hücre hattı olan HL-60 hücrelerinde kaspaz 8,9 ve
3’ün aktivasyonunun tetiklendiği belirtilmiştir259. Yine genisteinin, MDAMB-435 ve MCF-7 meme kanseri hücrelerinde260, PC3 ve LNCaP prostat
kanseri hücrelerinde261, H460 ve H322 küçük hücreli olmayan akciğer
kanseri hücrelerinde262 ve HN4 baş ve boyun skuamöz karsinoma
hücrelerinde263,264 apoptozu uyardığı gösterilmiştir.
Bizim çalışmamızda da, CAL-62 ve CGTH-W1
hücre
dizilerinde, TQ ve Genistein’in apoptotik etkilerini incelemek için Aktif
Kaspaz-3 düzeylerine bakıldı. Literatürle uyumlu olarak, hem TQ’un hem
Genistein’nin hem de kombine grubların iki hücre dizisine uygulanması
sonrası, doza bağımlı olarak aktif kaspaz-3 düzeyinde artışa neden olduğu
belirlendi. Kombine dozlar, CAL-62 için 25µM Gen + 10µM TQ, CGTH-W1
69
için 25µM Gen + 80µM TQ dozları 72 saatte (sırasıyla 2.8-2.7 kat artış) en
yüksek aktif kaspaz-3 düzeylerini gösterdi. Bu sonuçlara göre iki hücre
hattı karşılaştırılacak olursa, TQ ve Gen, kanser kök hücre özelliği
gösteren ve göstermeyen kanser hücrelerini hemen hemen eşit oranda
apoptoza uğratmaktadır. Buradan kanser kök hücrelerinin kaspaz-3
aktivasyonu yönünden, TQ ve Gen’e direnç geliştirmediği anlaşılabilir.
Birçok kanser hücreleri gelişimlerini sürdürebilmek için
telomeraz aktivitesine ihtiyaç duyarlar265. Normal somatik hücrelerde
telomeraz
aktivitesinin
belirlenememesine
karşılık
insan
kanser
hücrelerinin %90’ının üzerinde telomeraz aktivitesi tespit edilmiştir266,267.
Telomerazın yeniden aktifleşmesinin, tümörleşme sürecinde telomeraz
baskılatıcılarının inaktivasyonu sonucu gerçekleştiği düşünülmektedir268.
Yine telomeraz aktivitesi varlığının, bazı kanser tiplerinde hastalığın kötü
prognozu ile de ilişkili olduğu bildirilmiştir 269, 270, 271, 272, 273,274.
Literatüre
baktığımız
zaman
telomeraz
aktivitesinin
inhibisyonu üzerine TQ ve Gen ile ilgili birkaç araştırmaya rastlandı. 2010
yılında Gurund ve ark. glioblastoma hücreleri üzerinde yaptıkları bir
çalışmada, TQ’un telomerazı inhibe ederek telomer kısalmasına neden
olduğunu ve DNA hasarı sonucu apoptozun geliştiğini göstermişlerdir 275.
Yine prostat kanserleri üzerine yapılan araştırmalarda, Real Time PCR ile
hTERT ifadelenme düzeyine bakılmış ve Gen ile muamele sonucunda
doza
bağımlı
belirlenmiştir
bir
şekilde
telomeraz
aktivitesinde
azalma
olduğu
276
. Ayrıca yapılan bir diğer çalışmada c-myc ekspresyonunun
azalmasının hTERT transkripsiyonel aktivasyonunu baskıladığı, Akt
yolunun inhibisyonu ile de hTERT’in posttranslasyonel modifikasyonunun
baskılandığı rapor edilmiştir277. 2009 yılında meme kanseri üzerine yapılan
bir araştırma da ise Gen’inin dimetil-H3K4 azalması ve trimetil-H3K9 artışı
70
ile hTERT promotörünün yeniden düzenlenmesini sağladığı bildirilmiştir 278.
Ayrıca yapılan bir başka araştırmada hTERT promoterine E2F-1’in
bağlanmasında artış olduğu da bildirilmiştir279. Bu sonuçlar göstermektedir
ki, hTERT promoterinde bulunan bazı transkripsiyon faktörlerine özgü (cmyc, E2F, AP2, NF-κβ ve CREB/ATF) bağlanma bölgeleri metilasyona
duyarlı olduklarından bu bölgedeki metilasyonun hTERT transkripsiyonunu
etkilemesi olası bir mekanizmadır280,281.
Bizde çalışmamızda TQ ve Gen’in telomeraz aktivitesine
etkilerini belirlemek için hTERT mRNA düzeylerine bakmayı seçmemizin
nedeni;
telomerazla
ilgili
diğer
bileşenlerin
telomeraz
aktivitesinin
etkinliğine bakmaksızın devamlı eksprese edilmesine karşılık, hTERT
mRNA’sının telomeraz aktivitesiyle ilgili olarak artmasıdır ki, bu, hTERT’in
telomerazı denetleyen faktör olduğunu göstermektedir. Bizim yaptığımız
çalışmada, hTERT mRNA ifade düzeyi 72. saatte CAL-62 hücrelerinde
doza bağımlı olarak oldukça anlamlı düzeyde azalma gösterirken, CGTHW1 hücrelerinde ise ancak yüksek dozlarda TQ ve Gen ile TQ+Gen’ nin
etkili olduğu görüldü. Yani CGTH-W1 hücrelerinin telomeraz enzimi
yönünden bu ajanlara daha dirençli olduğu gözlendi. Yine 25µM Gen +
10µM TQ kombinasyonu CAL-62’de hTERT’i 6.5 kat azaltarak en çok
etkinin görüldüğü doz olarak belirlendi. Bu sonuçlar genel olarak TQ ve
Gen’in, kanser kök hücre özelliği gösteren hücre dizisine anlamlı olarak
daha çok etkili olduğunu göstermektedir. Ancak kanser kök hücrelerinde
telomeraz aktivitesinin farklı düzenlemelerinin olup olmadığı, daha detaylı
araştırmalarla aydınlatılması gereken sorulardan biri gibi gözükmektedir.
Kanser oluşumunun temelinde daima genetik hasarlanma
yatmaktadır282. Tedavide ise kullanılan ajanların bu hasarlanmayı nasıl
71
etkilediği önemlidir283. TQ’un etki ettiği anti-tümör mekanizmalarını tayin
etmek amacıyla yapılan çalışmalar göstermiştir ki TQ, konsantrasyon
bağımlı bir şekilde metastazı tetikleyen faktörleri inhibe etmektedir. Bunlar;
tip 4 kollojenaz, metalloproteinaz ve serin proteinaz inhibitörleri, anjiojenik
protein-fibroblastik büyüme faktörü, doku tip plazminojen aktivatörü,
ürokinaz
tipi
aktivatörüdür284.
plazminojen
Yine
Gen
ile
yapılan
çalışmalarda ise Gen’in, VEGF reseptör-2 aktivasyonunu üzerine direkt
etkili olmadığı, Akt aktivasyonunu inhibe etmek suretiyle endotel hücre
migrasyonunu, invazyonunu, tüp oluşumuna etki ettiği285 ve VEGF’yi
inhibe ettiği bildirilmiştir285,
karsinomunda
(MCF-7
286, 287, 288, 289
ve
. Ayrıca Gen’in, insan meme
MDA-MB-231),
metalloproteinaz-1
doku
inhibitörünü aktive ettiği ve MMP-9’u inhibe ettiği290, baş-boyun kanserinde
MMP-2 ve 9’u inhibe ettiği291,292,293 ve pankreatik karsinomda VEGF’in ana
regülatörlerinden biri olan HIF-1’i inhibe ettiği gösterilmiştir. Buna karşılık
Gen’in plazminojen aktivatör inhibitör-1, endostatin, anjiostatin ve
trombospondin gibi anjiogenez inhibitörlerini arttırdığı293 gösrerilerek290,
invaziv ve metastatik kanser hücrelerini potansiyel olarak azaltıcı etkide bir
ajan olduğu bildirilmiştir.
Biz de araştırmamızda literatüre uyumlu olarak, TQ ve Gen
uygulamaları sonucu her iki hücre hattında VEGF düzeylerinde doza
bağımlı olarak anlamlı bir azalma olduğunu gözledik. CAL-62 hücrelerinde
bu ilaç gruplarının (özellikle de 25µM Gen + 10µM TQ yaklaşık 18 kat
azaltma ile) VEGF mRNA düzeyini çok daha belirgin olarak etkilediğini
gördük. CGTH-W1 hücrelerinde ise yine kombine dozlar en etkili olarak
saptanmıştır (25µM genistein + 80µM TQ kombinasyonu yaklaşık olarak
10 kat azaltma). Bu bulgular yukarda değinilen literatür bulguları ile
uyumlu olup, hem TQ hem de genisteinin anti-tümör etkilerinin yanında
anti-anjiojenik etkilerinin de yüksek olduğunu göstermektedir. İki hücre
hattını karşılaştıracak olursak, yine kanser kök hücre özelliğindeki
72
hücrelerde anjiogenezin, TQ ve Gen’e bu kadar hassasiyetinin nedeninin
anlaşılması ve buna yönelik hedefli tedavi geliştirilmesi için daha detaylı
araştırmalar yapılması gerektiği açıktır. Daha önce yapılan araştırmalarda,
Gen’in hücre proliferasyonu ve onkogenezinin potansiyel inhibitörü olarak
görülmesinin nedeni, bir protein kinaz inhibitörü olmasıyla295 alakalı
olabilir. Bilindiği gibi VEGF reseptörü de bir protein kinazdır ve
karsinogenez, anjiogenez, hücre büyümesi ve apoptozda önemli roller
oynamaktadır145, 146,148.
Bir tümör supressör protein olan pTEN’in ise, hücre
büyümesi ve apoptoz için gerekli sinyalleri düzenlemekte ve sinyal
iletiminde öneli rolü olan PI3K’nın etkisini engellemede önemli bir yere
sahiptir296. Meme kanserlerinde ve prostat kanserinde yapılan çalışmalar
ile Gen tarafından PTEN ekspresyon düzeylerinde artış olduğu ve bunun
sonucunda apoptozun indüklediği gösterilmiştir297,
298, 299
. 2011 yılında
yapılan bir çalışmada doksorubisine dirençli MCF-7 insan meme kanseri
hücrelerinde TQ’un Bax/Bcl-2 oranında artışa neden olarak apoptozu
indüklediği gösterilmiştir. Bu etkinin nedenini anlamak için PTEN
susturulmuş ve bu durum, TQ-indüklü apoptozun baskılanması ve hücre
yaşamının artması ile sonuçlanmıştır. Bunun nedeni olarak da; PTEN’in bu
hücrelerde Akt fosforilasyonunu inhibe etmesi, p53 düzeyini arttırarak
G2/M arrestine ve apoptoza neden olması ile ilgili olduğu rapor
edilmiştir300. Yine çalışmamızda, TQ’un her iki kanser hücrelerine de
ancak yüksek dozlarında pTEN seviyelerini anlamlı olarak arttırabildiği
görülmektedir.
Özellikle,
25µMGen+10µMTQ
yine
kombine
modülasyonu
4.5
dozlarda
kat,
(CAL-62
CGTH-W1
için
için
25µMGen+80µMTQ modülasyonu 3 kat artma ile) çok daha büyük bir etki
gözlenmiştir.
73
Yapılan
çalışmalarda
Gen’in
p21
aracılığıyla
hücre
döngüsünü engellemesinden dolayı kanser hücrelerinin büyümesini inhibe
ettiği bildirilmiş ve meme kanseri290,
302, 303
kolon/kolorektal kanserleri
301
, gastrik adenokarsinoma,
, prostat kanseri ve insan melanoma
kanser hücrelerinde G2/M geçişinin engellendiği gösterilmiştir261,304,305,306.
Diğer yapılan çalışmalarda birçok insan tümör hücrelerine karşı TQ’un
sitotoksik etkilerinin, p53 ekspresyonlarındaki artış ve anti-apoptotik Bcl-2
protein inhibisyonu ile alakalı olarak bu hücrelerin, hücre döngüsünü G1/S
fazını geçemeyerek durduğu ve apoptozun tetiklendiği bildirilmiştir245,307.
P53’ün hücre döngüsü üzerindeki durdurucu etkisini p21 arcılığıyla yaptığı
düşünülürse, çalışmamızda mRNA düzeylerine baktığımız hücre döngüsü
inhibitörü olan p21’in doza bağımlı olarak her iki hücrede de TQ ve Gen’in
yüksek dozlarında anlamlı olarak arttığı görüldü. Tüm deneylerde olduğu
gibi burada da en etkili sonuçlar 25µM Gen’in olduğu kombine dozlarda
görüldü (CAL-62’de 3 kat, CGT-W1’de 2.5 kat artış) ve her iki kanser
hücrelerinde de ilaç gruplarının etkileri benzer sonuçlar verdi.
Yapılan birçok çalışmada Gen’in, hücrenin canlılığı açısından
önemli olan NF-κβ ve Akt sinyal yolunda güçlü bir inhibitör olduğu, ayrıca
Bax/Bcl-2 oranını ve kaspaz-3’ün aktivasyonunu arttırdığı bulunmuş ve
bunun da apoptoz yoluna götürdüğü görüşüne varılmıştır 308,309. Bilindiği
gibi NF-κβ hücre çoğalması olaylarında birçok geni kontrol etmektedir.
Pankreatik karsinom hücrelerinde TQ’un, NF-κβ, Bcl-2 ve NF-κβ ile ilişkili
antiapoptotik genlerin (survivin,siklooksijenaz 2 ) ifadelenmesini azalttığı,
buna ilave olarak, TQ'un pankreas kanseri tedavisinde kullanılan
Gemcitabine ve Oxaliplatin kemoterapötik ilaçların etkilerini önemli
derecede arttırdığı gösterilmişdir. Böylece hücrelerin apoptoza gitmesine
yol açtığı bildirilmiştir309. Yapılan bir çalışmada, Gen’in NF-κβ’nın nükleer
translokasyonunu ve DNA’ya bağlanmasını önlediği bildirilmiştir310. Bu
74
sonuç, TQ ve Gen’in NF-κβ’nın aktivasyonu üzerine etkili, ekspresyonu
üzerine etkili olmayabileceğini de düşündürmüştür. 2008 yılında Sethi ve
ark.,
TQ’un
antiinflamatuar
ve
anti-kanser
aktivitesinin
etki
mekanizmasının anlaşılması üzerine yaptıkları bir çalışmada, NF-κβ
regülasyonu ile, anti-apoptotik, proliferatif ve anjiojenik (VEGF) yolaklarda
etkili birçok genin ekspresyonlarının arttığını, TQ’un, NF-κβ aktivasyonunu
engelleyerek etkisini gösterdiği bulunmuştur. Buna ilave olarak, NFkappaB aracılığıyla oluşan ve kanser oluşumuna etki eden antiapoptotik
(IAP1, IAP2, XIAP Bcl-2, Bcl-xL, ve survivin), proliferarif (cyclin D1,
cyclooxygenase-2, ve c-Myc), and anjiogenik (MMP-9 ve VEGF)
maddelerin etkilerinin TQ tarafından yok edildiği gösterilmiştir311.
Yaptığımız çalışmada, TQ-Gen’in kombine dozlarının, NF-κβ
düzeylerini doza bağlı olarak, oldukça anlamlı bir
(CAL-62’de 4.5 kat, CGTH-W1’de ise 3.5 kat
şekilde düşürdüğü
kontrole göre azalma)
görüldü. CAL-62 ve CGTH-W1 hücrelerine TQ ve Gen’in kombine
dozlarının daha etkili olduğu görülmektedir. Ayrıca CAL-62 hücrelerinde
TQ ve genisteinin tek başına yüksek dozlarda etkili olduğu, CGTH-W1
hücrelerinde ise sadece genisteinin yüksek dozda etkili olduğu gözlendi.
Yapılan çalışmalar sonucu, nükleusda hTERT’in NF-κβ ile
direkt ilişkili olduğu ve bu ilişkinin çekirdek translokasyonuna aracılık ettiği
in vivo olarak gösterilmiş312, ayrıca
hTERT- NF-κβ kompleksinin,
hTERT’in regüle ettiği genlerin promotere toplanmasını sağlayarak, birçok
genin regülasyonu üzerinde rol oynayabileceği önerilmiştir313. hTERT’in
çeşitli genler üzerinde düzenleyici etkisinin olduğu bazı çalışmalarda rapor
edilmiştir. Örneğin; kanser hücrelerinde artmış olarak görülen ve tümör
metastazında rolü olan, Mac-2BP (tümör antijen Mac-2 bağlayan protein)
sekresyonunu hTERT’in arttırdığının gösterilmesi metastazdaki rolünü314,
75
315
, yine p53’ün, pRB’nın negatif regülatörü olması ve p21 ekspresyonunu
azaltması, siklin D1 ekspresyonunu ise arttırması, hücre siklusundaki
rolünü göstermektedir29,277,316,317. Daha önce yapılan çalışmalar, telomeraz
ve
hTERT
ekspresyonunun,
c-myc
tarafından
aktive
edilerek
düzenlendiğini bildirirken; daha sonra yapılan çalışmalar ise, hTERT’in, cmyc’in ekspresyonunu arttırarak regüle ettiğini göstermiştir318,319,320.
Son zamanlarda yapılan çalışmalarla, özel bir revers
transkriptaz olan telomeraz enzimine ait bilgilerimiz, hTERT’in farklı
fonksiyonlarının keşfi ile artmaktadır. Telomerazın katalitik proteini olan
hTERT kısmında yer alan 20 amino asitlik sinyal peptid uzantısının,
molekülü mitokondriye yönlendirerek organelde telomeraz aktivitesini
sağladığı bulunmuş ve hTERT’in, bu çekirdek dışına çıkma eylemini ise,
H2O2’nin mitokondri DNA’sı üzerine yaptığı hasar gibi oksidatif stresin
indüklediği bildirilmiştir321,322. Telomeraz aktivitesinden bağımsız olan bu
çekirdek dışına çıkma işleminin, hTERT’in mitokondrial pro-apoptotik
aktivitesiyle sonuçlandığı yapılan araştırmalar ile desteklenmektedir322.
Ayrıca diğer yapılan çalışmalar, telomerazın mitokodriden sitokrom-c
salınımı ve apoptozu indükleyen faktörleri baskılamak yoluyla, antiapoptotik etkisinin de olduğunu göstermektedir. Araştırmaların sonuçları,
telomerazın DNA hasar yanıtı mekanizmasında rol oynayan proteinler
(Mre11/Rad50/NBS, Ku, BLM/WRN ve ERCC1/XPC proteinleri) ile yakın
ilişkisinin olması ve hücrede telomeraz ekspresyonunun artmasıyla bu
proteinlerin de miktarında artma olduğunu göstermektedir. Bu bulgulardan
yola çıkılarak, telomerazın anti-apoptotik etkisinde, bu DNA tamir
mekanizmasının
düşünülmektedir
bir
parçası
olmasının
da
katkısı
olduğu
323,324
.
76
2001
yılında
baş-boyun
kanseri
üzerine
yapılan
bir
çalışmada Genistein inkübasyonu ile MMP-2,9, NF-κβ, Bcl-2, siklin B1
düzeylerinde azalma, bax ve p21 düzeylerinde ise artma olduğu
gösterilmiştir. Ayrıca Genisteinin hTERT translokasyonunu önleyerek
telomerazı
inhibe
bildirilmiştir291.
ettiği
Bunun
ve
telomer
dışında
kısalmasına
Genisteinin,
neden
NF-κβ’nın
olduğu
nükleer
translokasyonunu ve DNA’ya bağlanma aktivitesini düşürerek etki ettiği ve
toksik ajanlarla (H2O2) birlikte verildiğinde NF-κβ’nın inaktive olmasını
engellediği bildirilmiştir310,325. Bu bilgilerin ışığında, TQ ve Gen’ nin, NFκβ’nın ifadelenme düzeyinde değil, fonksiyonunda etkili olabileceği de
düşünülebilir.
Ayrıca antioksidanların, hTERT’in çekirdek dışına çıkışını
inhibe ettiği de diğer yapılan bir araştırmada bildirilmektedir322. Dikkat
çekici diğer bir konu ise, kanser hücrelerinin artan metabolik strese ve
proliferatif hızına bağlı olarak normal hücreden daha fazla reaktif oksijen
türleri (ROS) ürettiklerinin bilinmesidir326,327,328. Bu literatür bilgilerine göre,
aşırı oksidatif stres, DNA-hasar tamir mekanizmasının bir parçası olarak,
hTERT ekspresyonunu arttırıyor olabilir. H2O2 gibi toksik durumlarda ise
inaktive edilemeyen NF-κβ, artan hTERT ile kompleks oluşturarak, VEGF,
Bcl-2, siklin D1 artışı, p53, p21 azalışı gibi proliferatif, anjiojenik ve
antiapoptotik etkili genleri düzenliyor olabilir.
Kanserlerin
oluşum
mekanizmalarının
anlaşılması
ve
kanserle mücadelede yeni yaklaşımların ortaya konması, telomerazı
kontrol eden ve telomerazın kontrol ettiği tüm bu mekanizmaların, daha
detaylı çalışmalarla aydınlatılmasını sağlayabilecektir. Yine, kanser
hücrelerindeki bu artan ROS nedeniyle, kanser ve normal hücrelerin
77
seçiciliğine gidilerek, kanser hücresi-ROS hedefli tedavi yaklaşımları da
son zamanlarda önerilen yaklaşımlarından biridir326,329.
İlginç olan şu ki; kanser hücrelerinde bu artan ROS, bir süre
sonra niçin hücrenin kendi kendine apoptoza gitmesini sağlamıyor? Ayrıca
TQ ve Gen gibi güçlü antioksidan ajanlar, artmış ROS üretimi olan kanser
hücrelerini tamir etmek yerine, yapılan birçok çalışmada ve bizim
çalışmamızda görüldüğü gibi, niçin ölüme götürüyor? Bunlar gerçekten
açıklanması gereken sorular olarak karşımızda durmaktadır. Ayrıca
Genistein ve TQ’ nun tek başına ve birlikte görülen apoptotik etkisinin
yanısıra diğer kemoterapötik ajanlarla olan etkisinin belirlenmesi de ayrı
bir çalışma konusu oluşturarak farklı tedavi yaklaşımlarının ortaya
çıkmasında katkı sağlayacaktır. Bunun dışında Genistein ve Timokinon’
nun Tiroid kanseri hücrelerindeki etkisinin moleküler düzeyde tam
anlamıyla anlaşılması için hücre proliferasyonu ve apotoz ile ilgili çeşitli
sinyal yolaklarının ayrıntılı bir şekilde araştırılması yeni tedavi stratejilerinin
geliştirilmesi açısından faydalı olacaktır.
78
6. SONUÇ
Kanser kemoterapisinin temel sorunu, kanser kemoterapötik
ilaçlarının spesifik olmayan hedeflemeler nedeniyle, normal ve kanseröz
hücrelerin her ikisine de olan yan etkileridir. En fazla üzerinde durulan
konu; normal hücreler üzerinde minimal toksik etkili ancak seçici olarak
tümör hücrelerini hedefleyerek etkili olan, yeni bileşiklerin keşfi üzerinedir.
Bu nedenle son yıllarda, normal hücresel sistemler üzerinde
daha düşük sitotoksik etkileri nedeniyle insan tümörlerinde potansiyel
kemoterapötik olan, doğal bitkisel ürünlere ilgide artış olmaktadır. Biz de
bu çalışmamızda doğal bitkisel ürünler olan Timokinon ve Genistein’in
apoptotik etkilerini, tiroid kanser hücreleri üzerinde
test ettik. Bizim
bulgularımız literatürde yayınlanan önceki çalışmalarla da uyumlu olarak,
Timokinon ve Genistein’le indüklenen apoptoza tiroid hücrelerinin çok
hassas olduğunu gösterdi. Buna ilaveten Timokinon ve Genistein’in,
özellikle birlikte kullanılan kombine dozlarında en fazla olmak üzere,
proliferatif, anjiojenik yolaklarda etkili gen ürünlerini anlamlı bir şekilde
azaltarak, hücre döngüsü inhibitörü ve tümör supressör özellikdeki bazı
gen ürünleri üzerinde ise anlamlı bir artişa neden olarak tiroid kanser
hücrelerinde etkili olduğunu gösterdi.
Kemoterapi ilaçlarının çoğunluğu hücre ölümünü tetikleyerek
işlev gören ajanlardır. Ancak tümör hücreleri zaman içinde kemoterapi ve
radyoterapiye direnç gösterirler. Telomeraz, apoptoza dirençli kanser
hücrelerinde kritik rol oynar ve telomeraz inhibisyonu apoptozu indükler.
Bu bakımdan bizim bu çalışmamız, tiroid kanser hücreleri üzerinde
Timokinon ve Genisteinin, hTERT mRNA ifadelenmesinde önemli bir
79
azalmaya neden olarak, telomeraz enzimini inhibe ettiğini göstermesi
açısından da bir ilk niteliğindedir. Ayrıca çalışmamızdaki hTERT’in
kantitatif miktar tayini, kanser teşhisi, takibi ve tedavisi hususundaki
düşünceleri de destekler nitelik taşımaktadır.
Bizim sonuçlarımız; tüm deneylerde özellikle Timokinon ve
Genistein kombinasyonunun çok daha etkili olduğu üzerinde yoğunlaştı.
Bu bakımdan bu iki doğal bitkisel bileşik, tiroid kanserinin tedavisi için
kemoterapötik ajan olarak potansiyel bir aday olabilir.
Ayrıca çalışmamızda, kanser kök hücre özelliğinde olan ve
olmayan iki tiroid kanser hücre hattı, karşılaştırmalı olarak çalışılmıştır.
Tüm deneylerde TQ ve Gen etkilerine, in vitro olarak tiroid kanser kök
hücrelerinin daha hassas olduğunun görülmesi sonucuyla da araştırmamız
bir ilk niteliğinde olup, bu yönde yapılacak araştırmalara ışık tutması
açısından da bilime katkı yaratacağını düşünmekteyiz.
Ancak
ortamında
farklı,
hücrelerin
organizmada
davranış
biçimlerinin,
ait oldukları
dokuda
hücre
kültürü
farklı
olduğu
gerçeğinden hareketle, araştırmalarda kullanılan deneysel modellerin,
toksisite yaratarak oluşturulan hücre kültürü modellerinden hayvan
modelleri yönündeki daha detaylı çalışmalarla da desteklenmesi, bu yönde
daha net cevaplar bulunmasını sağlayacaktır.
80
7. ÖZET
Tiroid kanser hücre hatlarında Timokinon ve Genistein’in
telomeraz aktivitesi ve apoptozis üzerine etkisi
Bugünkü kanser tedavisinde temel iki sorun vardır; kanser
ilaçlarının normal hücreler üzerinde de toksik etkilerinin bulunması ve
kanser kök hücrelerinin mevcut tedavilere dirençli olmasıdır. Bu nedenle
bu araştırmada, tedaviye dirençli kanser kök hücrelerini de içine alan
tümör moleküler mekanizmalarını araştırmak üzere, kanser hücre
apoptozunu yüksek seçicilik ve etkinlikte indükleyen, kanser telomerazını
inhibe eden ancak normal hücrelere minimal toksik etkili ilaç ve tedavilerin
geliştirilmesi için bir ön çalışma amaçlanmıştır.
Anaplastik ve folliküler tiroid kanserleri malign tümörlerdir.
Anaplastik
tiroid
kanser
hücrelerinin
kök
hücrelerinden
geliştiği
bildirilmiştir. Çalışmamızda, normal hücrelere minimal toksik etkili,
antioksidan ve antitümör etkileri gösterilmiş tıbbi bitkiler olan Timokinon ve
Genistein’in tek tek ve kombine uygulamalarından sonra anaplastik tiroid
kanser (CAL-62) ve folliküler tiroid kanser (CGTH-W1) hücre dizilerinde
karşılaştırmalı olarak telomeraz aktivitesi ve apoptoz üzerine olan etkilerini
araştırmak için; hTERT, PTEN, NF-kB, p21 ve VEGF-A genlerinin mRNA
(transkripsiyon)
düzeylerindeki
ve
aktif
kaspaz-3
(translasyon)
düzeylerindeki değişimleri incelenmiştir. İlk olarak hücre canlılığını
belirlemek için MTT testi kullanılırken, mRNA analizi için Real-Time PCR
yöntemi uygulanmıştır. Ayrıca aktif kaspaz-3 seviyelerinin belirlenmesi için
de Kaspaz-3 Sadwich ELİSA kiti kullanılmıştır.
81
Bulgularımız, ilk kez Timokinon ve Genistein’in, özellikle
kombine dozlarının tiroid kanser hücre dizilerinde istatistiksel olarak
oldukça anlamlı düzeylerde apoptoz indüksiyonuna, telomeraz
anjiogenez inhibisyonuna
ve
yol açtığını göstermektedir. Bunlara ilaveten
bizim sonuçlarımız, kanser kök hücre özelliğinde olan ve olmayan iki farklı
tiroid kanser hücre hatlarının karşılaştırılarak Timokinon ve Genistein’in
etkilerine, tiroid kanser kök hücrelerinin daha hassas olduğunu göstermesi
yönünden de bir ilk niteliğindedir.
Bütün olarak bu veriler, Timokinon ve Genistein’in tiroid
tümörlerinde potansiyel kemoterapötik ajanlar olarak kullanılabileceğini
önermektedir.
Anahtar Kelimeler: Tiroid kanseri, Timokinon, Genistein, Kanser kök
hücresi, Telomeraz, Apoptoz, Anjiogenez.
82
8. SUMMARY
The Effect of Thymoquinone and Genistein treatment on
Telomerase activity and Apoptosis in Tyroid cancer cell lines
There are two main problems of today’s cancer treatment: acancer drugs have toxic effects on normal cells, and b- cancer stem cells
are resistant to current treatments. Therefore, to investigate the molecular
mechanisms of tumor, which include treatment-resistant cancer stem cells,
that induce high selectivity and efficiency to cancer cell apoptosis, and
also inhibit telomerase and angiogenesis in cancer, and this study was
aimed a preliminary analysis to develop treatments and drugs with
minimally toxic effects on normal cells.
Anaplastic and follicular thyroid cancers are malignant
tumours. It has been reported that anaplastic thyroid cancer cells were
developed from the stem cells. After individual and combined dose
applications of Thymoquinone and Genistein medicinal plants, which
showed to be minimally toxic effects, we investigated the effects of these
drugs on telomerase activity, angiogenesis and apoptosis as compared in
anaplastic (CAL-62) and follicular (CGTH-W1) thyroid cancer cell lines.
mRNA levels of hTERT, PTEN, NF-kB, p21 and VEGF-A genes and an
active caspase-3 protein level have been measured in our study. We
conducted MTT assay to determine cell viability, and than Real-Time PCR
method was used for the analysis of mRNA. In addition, Kaspas-3
Sandwich Elisa kit was used to determine the levels of active caspase-3
protein.
83
Our findings have demonstrated for the first-time that
especially the combined dose application of Thymoquinone and Genistein
resulted in statistically high level of apoptosis induction and inhibition of
telomerase and angiogenesis in thyroid cancer cell lines. In addition, our
results also have showed that thyroid cancer stem cells is more sensitive
to the effects of Thymoquinone and Genistein treatment as compared
thyroid cancer cell lines which of both cancer stem cell and non-cancer
stem cell.
Finally, these data indicated that the combined use of
Thymoquinone
and
Genistein
can
be
good
choise
of
potential
chemotherapeutic agents in the management of thyroid tumours.
Keywords: Thyroid cancer, Thymoquinone, Genistein, Cancer stem cell,
Telomerase, Apoptosis, Angiogenesis.
84
9. KAYNAKLAR
1. İşgör A. Tiroit Hastalıkları ve Cerrahisi. Avrupa Tıp. 2000; 365-459.
2. Moore KL. Clinically Oriented Anatomy. 3’th Edition. Williams &
Wilkins. 1992; 817-820.
3. Klonisch T, Hoang-Vu C, Klonisch SH. Thyroid stem cells and cancer.
Thyroid. 2009; 19(12): 1303-15.
4. Kondo T, Ezzat S, Asa S. Pathogenik mechanisms in thyroid follicularcell neoplasia. Nature. 2006; April, Vol:6, 292-306.
5. Akslen
L.A, Livolsi
A.V. Prognostic Significance of Histological
Grading Compared with Subclassification of Papillary Thyroid
Carcinoma. Cancer. 2000; 88:1902-1909.
6. Farid NR, Shi Y, Zou M. Molecular basis of thyroid cancer. Endocr
Rev. 1994; 15:202-232.
7. Karapanou O, Papadimitriou A. Thyroid hormone transporters in the
human. Hormones. 2011; 10 (4): 270-9.
8. Collins SL. Thyroid cancer:controversies and etiopathogenesis.
Thyroid. 1997; 495-564.
9. Kilfoy BA, Zheng T, Holford TR, Han X, Ward MH, et al. International
patterns and trends in thyroid cancer incidence 1973-2002. Cancer
Causes & Control. 2009; 20: 525-531.
10. Takano T, Hesegawa Y, Matsuzuka F, Miyauchi A, Yoshida H,
Higashiyama T, Kuma K, Amino N. Gene expression profiles in thyroid
carcinomas. Br J Cancer. 2000; 83: 1495-1502.
85
11. Takano T. Fetal cell carcinogenesis of the thyroid: A hypothesis for
better understanding of gene expression profile and genomic
alternation in thyroid carcinoma. Endocr J. 2004;51(6):509-515.
12. Takano T, Amino N. Fetal cell carcinogenesis: a new hypothesis for
better understanding of thyroid carcinoma. Thyroid. 2005;15: 432-8.
13. Takano T, Ho Y, Matsuzuka F, Miya A, Koboyashi K, Yoshida H,
Miyauchi A. Expression of oncofetal fibronectin mRNA in thyroid
anaplastic carcinoma. Jpn J Clin Oncol. 2007; 37(9): 647-651.
14. Takano T. Fetal cell carcinogenesis of the thyroid: theory and practice.
Semin Cancer Biol. 2007; 17: 233-40.
15. Wicha MS. Cancer stem cell heterogeneity in hereditary breast cancer.
Breast Cancer Res 2008;10(2):105.
16. Srivatsa B, Srivatsa S, Johnsob KL,Samura O, Lee SL, Bianchi DW.
Microchimerism of presumed fetal orijin in thyroid specimens from
women: a case-control study. Lancet. 2001; 358: 2034-2038.
17. Khosrotehrani K Johnson KL, Cha DH, Salomon RN, Bianchi DW.
Transfer of fetal cells with multilineage potential to maternal tissue.
JAMA. 2004;292(1): 75-80.
18. Blackburn E.H. Structure and function of telomeres. Nature 1991; 350:
569-573.
19. Chan S R W L, Blackburn E. H. Telomeres and telomerase.
Phil.Trans. R. Soc. Lond. 2004; 359: 109-121.
20. Liu D, O’connor M S, Quin J, Songyang Z. Telosome:mammalian
telomere-associated complex formed by multiple telomeric proteins. J.
Biol. Chem. 2004; 279: 51338-51342.
86
21. Dong C K, Masutomi K., Hahn W C. Telomerase: regulation,function
and transformation. Crit. Rev. Oncol. Hamatol. 2005; 54: 85-93.
22. Shay J W, Zou Y, Hiyama E., Wright W E. Telomerase and cancer.
Hum. Mol. Genet. 2001; 10: 677-685.
23. Grander M P, Wright W E, Shay J W. Telomerase in cancer and aging.
Crit. Rev. Oncol. Hematol. 2002; 41: 29-40.
24. Hahn W C. Telomere and telomerase dynamics in human cells. Curr.
Mol. Med. 2005; 5: 227-31.
25. Ohki R, Tsurimoto T, Ishikawa F. In vitro reconstitution of the end
replication problem. Mol Cell Biol. 2001; Sep;21(17):5753-66.
26. Horikawa I and Barrette JC. Transcriptional regulation of the
telomerase hTERT gene as a target for cellular and viral oncogenic
mechanisms. Carcinogenesis. 2003; 24(7): 1167-76.
27. Greider CW, Blackburn EH. Identification of a specific telomere
terminal transferase activity in Tetrahymena extracts. Cell. 1985;
43:405-413.
28. De Lange T. Shelterin: the protein complex that shapes and
safeguards human telomeres. Genes Dev. 2005;19: 2100-2110.
29. Cong Y S, Woodring E, Shay J W. Human telomerase and its
regulation. Microbiol. Mol. Biol. Rev. 2002; 66: 407-425.
30. Bailey S M, Murnane J P. Telomeres, chromosome instability. Nucleic
Acids Res. 2006; 34: 2408-2417.
87
31. Armbruster BN, Banik SS, Guo C, Smith AC, Counter CM. N terminal
domains of the human telomerase catalytic subunit required for
enzyme activity in vivo. Mol Cell Biol 2001;21:7775-7786.
32. Wick M, Zubov D, Hagen G. Genomic organisation and promoter
characterization of the gene encoding the human telomerase reverse
transcriptase (hTERT) . Gene 1999; 232:97-106.
33. Bryce LA, Morrison AN, Hoare SF, Muir S, Keith WN. Mapping of the
gene for the human telomerase reverse transcriptase, hTERT, to
chromosome 5p15.33 by fluorescence in situ hybridization. Neoplasia
2000;2:197-201.
34. Koutroumba, P. Polychronopoulou, S. Haidas, S. Structure and
function of telomeres/telomerase and their role in preleukemia and
haematologic malignancies. Haema. 2003; 6 (1): 35-47
35. Forsythe HL, Jarvis J L, Turner JW, Elmore L W, Holt SE.
Stableassociation of hsp90 and p23, but Not hsp70, with active human
telomerase. J Biol Chem. 2001;276:15571–15574.
36. Linger J, Hughes TR, Shevchenko A. Reverse transcriptase motifs in
the catalytic subunit of telomerase. Science. 1997; 276(5312): 561-67.
37. Kim NW, Piatyszek MA, Prowse KR, et al.: Specific association of
human telomerase activity with immortal cells and cancer. Science
1994, 266: 2011-15.
38. Smogorzewska A, de Lange T. Regulation of telomerase by telomeric
proteins. Annu. Rev. Biochem. 2004; 73: 177-208.
88
39. Cong YS, Bacchetti S. Histon deacetylation is involved in the
transcriptional repression of hTERT in normal human cells. J Biol
Chem 2000; 275:35665-35668.
40. Bechter OE, Eisterer W, Dlaska M, Kuhr T, Thaler J.CpG island
methylation of the hTERT promoter is associated with lower
telomerase activity in Bcell lymphocytic leukemia. Exp Hematol 2002;
30:26-33.
41. Oshimura M, Barrett JC. Multiple pathways to cellular senescence:
role of telomerase repressors. Eur. J. Cancer. 1997; 33: 710-715.
42. Nishimoto A, Miura N, Horikawa I, Kugoh H, Murakami Y, Herohashi
S, et al. Functional evidence for telomerase repressor gene on human
chromosome 10p15.1. Oncogene. 2001; 20:828-835.
43. Steenbergen R D, Kramer D, Meijer C J, Walboomers J M,Trott D A,
Cuthberg A P. Telomerase suppresion by chromosome 6 in a human
papilloma virus type 16-immortalized keratinocytecell line and in a
cervical cancer cell line. J. Natl. Cancer. 2002; Inst. 93: 865-872.
44. Sakaran VG, Soares J, Jarstfer MB. Structures of telomerase subunits
provide functional insights. BBA Proteins and Proteomics. 2010; 1804
(5): 1190-1201.
45. Ye J ZS, Hockemeyer D, Krutchinsky A N, Loayza D,Hooper S M,
Chait BT, et al. POT1-interacting protein PIP1: a telomere length
regulator that recruits POT1 to the TIN2/TRF1 complex. Genes & Dev.
2004; 18: 1649-1654.
46. Zhou X Z, Lu K P. The PIN2/TRF1-interacting protein PINX1 ıs a
potent telomerase inhibitor. Cell. 2001;107: 347-359.
89
47. Greenberg R A. Telomeres, crisis and cancer. Curr. Mol. 2005;Med. 5:
213-218.
48. Shvartzon DA, Rabzova MP, Zvereva ME, Kiselev RL, Donzova OA.
The regulation of telomerase in oncogenesis. Acta Naturae. 2012 AprJune; 4(1-1). URL:
htt://www. Actanaturae.ru/article.aspx?id=142.
49. Klingelhutz A J. Telomerase activation and cancer. J. Mol. Med. 1997;
75: 45-49.
50. Reddel R R, Bryan T M. Alternative lengthening of telomeres:
dangerous road less traveled. Lancet. 2003; 361: 1840-1841
51. Stewart
S
A.
Telomere
maintenance
and
tumorigenesis: an
“ALT”ernative road. Curr. Mol. Med.2005; 5: 253-257.
52. Cesare AJ, Griffith JD. Telomeric DNA in ALT cells is characterized by
free telomeric circles and heterogeneous t-loops. Mol Cell Biol. 2004;
Nov;24(22):9948-57.
53. Shay JW. Telomerase in cancer: Diacnostic, prognostic and
therapeutic implications. Cancer J Sci Am. 1998; 4: 26-34.
54. Kerr JF, Wyllie AH, Currie AR. Apoptosis: a basic biological
phenomenon with wide-ranging implication in tissue kinetics. Br J
Cancer. 1972; 26(4): 239-57.
55. Elmore S. Apoptosis: a review of programmed cell death. Toxicol
Pathol. 2007; 35(4): 495-516.
56. Zaber IZ and Lockshin RA. Cell Death: History and Future. Adv Exp
Med Biol. 2007; 615: 1-11.
90
57. Danial NN, Korsmeyer SJ. Cell death: critical control points. Cell
2004;116:205-19.
58. Schimmer AD. Apoptosis in leukemia: from molecular pathways to
targeted therapies. Best Pract Res Clin Haematol 2008; 21(1): 5-11.
59. Wyllie AH. Apoptosis and the regulation of cell numbers in normal and
neoplastic tissues: an overview. Cancer and Metastasis Reviews.
1992; 11: 95-103.
60. Horvitz, H. R. Genetic control of programmed cell death in the
nematode Caenorhabditis elegans. Cancer Res. 1999; 59: 1701–6.
61. Norbury, C. J., and Hickson, I. D. Cellular responses to DNA damage.
Annu Rev Pharmacol Toxicol. 2001;41: 367–401.
62. Öztürk F. Apopitoz. İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2002;
9(2):143–148.
63. Öniz H. Apoptoz: ölmeye yatmak. SSK Tepecik Hast Derg, 2004;
14(1):1–20.
64. Fadeel B, Orrenius S. Apoptosis: a basic biological phenomenon with
wide-ranging implications in human disease. J Ġnternal Med. 2005;
258: 479-517.
65. Redd J. Apoptosis based the therapies. Nature Rev Drug Discover.
2002; 1. 111-121.
66. Saikumar P, Dong Z, Mikhailov V, Denton M, Weinberg JM,
Venkatachalam MA. Apoptosis: definition, mechanisms, and relevance
to disease. Am J Med 1999, 107(5): 489-506.
91
67. Green DR, Reed JC. Mitokondria and apoptosis. Science. 1998; 281.
1309-12.
68. Gastman BR. Apoptosis and its clinical impact. Head Neck, 2001;
23:409–25.
69. Jones BA, Gores GJ. Physiology and pathophysiology of apoptosis in
epithelial cells of the liver, pancreas, and intestine. Am J Physiol,
1997; 273:1174–88.
70. Hengartner MO. The biochemistry of apoptosis. Nature. 2000; 407:
770-6.
71. Strasser A, O'Connor L, Dixit VM. Apoptosis signaling. Annu Rev
Biochem 2000, 69: 217-45.
72. Jin Z, El-Deiry WS. Overview of cell death signaling pathways. Cancer
Biol Ther 2005, 4(2): 139-63.
73. Li HL, Zhu H, Xu CJ,et al. Cleavage of BID by caspase 8 mediates the
mitochondrial damage in the Fas patway of apoptosis. Cell. 1998; 94:
491-501.
74. Degardes
J,
Osen-Sand
A,
Nichol
SA,
et
al.
Bid-induced
conformational change of Bax is resposible for mitochondrial
cytochrome c release during apoptosis. J Cell Biol. 1999; 144: 891901.
75. Er E, Oliver L, Cartron P, Juin P, Manon S, Vallette FM. Mitochondria
as the target of the proapoptotic protein Bax. Biochimica Et Biophysica
Acta, 2006; 1757:1301–1311.
92
76. Adrain C, Martin SJ. The mitochondrial apoptosome: a killer
unleashed by the cytochrome seas. Trends in Biochemical Sciences,
2001; 26(6):390–397.
77. Mohamad N, Gutiérrez A, Núñez M, Cocca C, Martín G, Cricco G,
Medina V, Rivera E, Bergoc R. Mitochondrial apoptotic pathways.
Biocell, 2005; 29(2):149–161.
78. Green D, Kroemer G. The central executioners of apoptosis: caspases
or mitochondria? Trends in Cell Biology,1998; 8:267–271.
79. Ekert PG, Vaux DL. The mitochondrial death squad: hardened killers
or innocent bystanders? Current Opinion in Cell Biology, 2005;
17:626–630.
80. Bishopric NA, Andricka P, Slepak T, Webster KA. Molecular
mechanisms of apoptosis in the cardiac myocyte. Curr Opin
Pharmacology. 2011; 1(1-2): 141-150.
81. Wang X. The expanding role of mitochondria in apoptosis. Genes Rev.
2001; 15: 2922-33.
82. Zhou P, Chou J, Olea RS, Yuan J, Wagner G. Solution structure of
Apaf-1 CARD and its interaction with caspase-9 CARD: A structural
basis for specific adaptor/caspase interaction. Proc Natl Acad Sci
USA. 1999; 96: 11265-70.
83. Galluzzi L, Vitale I, Abrams JM, Alnemri ES, Baehrecke EH,
Blagosklonny MV, et al. Molecular definitions of cell death subroutines:
recommendations of the Nomenclature Committe on Cell Death 2012.
Cell Death Different. 2011; 15: 1-14.
93
84. Martin Valet D, Zhu D, Lieberman J. Granzyme A induced caspaseindependent mitochondrial damage a required first step for apoptosis.
Immunity. 2005; 22: 355-70.
85. Chipuk JE, Green DR. Do inducers of apoptosis trigger caspaseindependent cell death? Nat Rev Mol Cell Biol. 2005; 6: 268-75.
86. Bröker LE, Kruyt FAE, Graccone G. Cell death independent of
caspase: a review. Clin cancer Res. 2005; 11(9). 3155-62.
87. Thornberry NA, Rono TA, Peterson EP, Rasper DM, Timkey T,
Garcia-Calvo M,et al. A combinatorial approach defines specificities of
members of the caspase family and granzyme-B. J Biol chem. 1997;
272(29): 17907-11.
88. Jeffrey C, Thompsan R. The control effectors of cell death in the
immun system. Annu Rev Immunol. 1999; 17: 781-828.
89. Rao RV, Hermel E, Obregon SC, Rio G, Ellerby LM, Ellerby HM,
Bredesen DE. Coupling endoplasmic reticulum stress to the cell death
program mechanism of caspase activation. The Journal Of Biologıcal
Chemistry, 2001; 276(36):33869–33874.
90. Dorin N, Cathelin S, Jacquel A, Guery L, Garrido C, Fontenay M, et al.
A role for caspase in the differantiation of erythroid cells and
macrophages. Biochimie. 2008; 90: 416-22.
91. Lamkanfi
M,
Festjens
N,
Declercq
W,
Vanden
Bergle
T,
Vandenabeele P. Caspases in cell survival, proliferation and
differentiation. Cell Death Differ. 2007; 14: 44-55.
92. Nhan TQ, Liles WC and Schwartz SM. Physiological functions of
caspases beyond cell death. Am J Pathol. 2006; 169: 729-37.
94
93. Iannola G, Conticello C, Memeo l,et al. Apoptosis in normal and
cancer stem cells. Crit Rev Oncol Hemet. 2008; 66: 42-51.
94. Danial MN, Korsmeyer SJ. Cell death: critical control points. Cell.
2004; 116: 205-19.
95. Thornberry N. The caspase family of cysteine proteases. British
Medical Butetin. 1996, 53(3): 478-490.
96. Heath-Engel HM, Shore GC. Mitochondrial membrane dynamic,
cristae remodelling and apoptosis. Biochim Biophys Acta. 2006; 1763:
549-60.
97. Kim R, Emi M, Tanabe K, et al. Regulation and interplay of apoptotic
and non-apoptotic cell death. J Pathol. 2006; 208:319-26.
98. Kumar S. Mechanisms of caspase activation in cell death. Cell Death
Differ. 1999; 6: 1060-66.
99. Salvesen GS. Caspases and apoptosis. Essays Biochem. 2002; 38: 919.
100. Kumar S. Caspase function in programmed cell death. Cell Death
Differ. 2007; 14: 32-43.
101. Zhivotovsky B. Caspases: The enzymes of death. Essays Biochem.
2003; 39. 25-40.
102. Renatus M, Stennicke HR, Scott FL, Liddington RC, Salvesen GS.
Dimer formation drives the activation of the cell death protease
caspase 9. Proc Natl Acad Sci USA. 2001; 98: 14250-5.
103. Boatright KM, Renatus M, Scott FL, et al. A unified model for apical
caspase activation. Mol Cell. 2003; 11(2): 529-41.
95
104. Creagh EM, Martin SJ. Caspases: cellular demolition experts.
Biochem Soc Trans. 2001; 29: 696-702.
105. Donepudi M, Grutter MG. Structure and zymogen activation of
caspase. Biophsical Chem. 2002; 101: 145-53.
106. Puentes-Prior D and Salvesen GS. The protein structures that shape
caspase activity, specificity, activation and inhibition. Biochem J.
2004; 384: 201-232.
107. Yuan J and Yanker B. Apotosis in the nervous system. Nature. 2000;
407: 802-9.
108. Shi Y. Mechanisms of caspase activation and inhibition during
apoptosis. Mol Cell 2002, 9(3): 459-70.
109. Kumar S. Caspase function in programmed cell death. Cell Death
and Differentiation, 2006; 1–12.
110. Calvo MG, Peterson EP, Rasper DM, Vaillancourt JP, Zamboni R,
Nicholson DW, Thornberry NA. Purification and catalytic properties of
human caspase family members. Cell Death And Differentiation,
1999; 6:362–369.
111. Riedl S, Yigong S. Molecular mechanisms of caspase regulation
during apoptosis. Nat Rev Mol Biol. 2004; 5: 897-907.
112. Baliga BC, Read SH and Kumar S. The biochemical mechanism of
caspase-2 activation. Cell Death Differ. 2004; 11: 1234-41.
113. Zhivotovsky B and Orrenius S. Caspase-2 function in response to
DNA damage. Biochem Biophys res Commun. 2005, 331: 859-67
96
114. Emeto Y, Monome Y, Meinhardt G, et al. Proteolytic activation of
protein kinase-C by an ICE-like protease in apoptotik cells. EMBO J.
1995; 14(24): 6148-56.
115. Frasch SC, Henson PM, Kailey JM, et al. Regulation of phospholipid
scramblase activity during apoptosis and cell activation by protein
kinase C delta. J Biol Chem. 2000; 275: 23065-73.
116. Hoffman P, deCathelineau AM, Ogden CA, et al. Phosphatidylserine
(PS) induces PS receptormediated macropinocytosis and promotes
clearance of apoptotic cells. J Cell Biol. 2001; 155: 649-59.
117. Salvesen GS and Dixit VM. Caspase activation: The inducedproximity model. Proc Natl Acad Sci USA. 1999; 96: 10964-67.
118. Wolf BB and Green DR. Suicidal Tendencies: Apoptotic cell death by
caspase family proteinases. J Biol Chem. 1999; 274(29): 20049-52.
119. Choen GM. Caspases: The executioners of apoptosis. Biochem J.
1997; 326: 1-16.
120. Timmer JC, Salvesen GS. Caspase substrates. Cell Death and
Differentiation, 2007; 14:66–72.
121. Cregan SP, Mac Laurin JG, Craig CG, Robertson GS, Nicholson
DW, Park DS, Slack R. Bax-dependent caspase-3 activation is a key
determinant in p53-induced apoptosis in neurons. J neuroscr. 1999,
19 (18): 7860-69
122. Hockenbery DM. The bcl-2 oncogene and apoptosis. Seminars in
Immunology. 1992; 4: 413-420.
97
123. Virkajarvi N, Paakkö P, Soini Y. Apoptotic index and apoptosis
influencing proteins Bcl–2, Mcl–1, Bax and caspases 3, 6 and 8 in
pancreatic carcinoma. Histopathology, 1998; 33:432–439.
124. Holeik M,Korneluk R. XIAP, the guardin angel. Nature Rev Mol Cell
Biol. 2001; 2: 550-56.
125. Deveraux Q, Takahashi R, Salvesen G, Reed J. X-linced IAP is a
direct inhibitor of cell-death proteases. Nature. 1997; 388: 300-3.
126. Salvesen G, Duckett C. IAP proteins: blocking the road to death’s
door. Nature Rev Mol Cell Biol. 2002; 3: 401-410.
127. Schimmer Ad. Inhibitor of apoptosis proteins: Translating basic
knowledge into clinical practice. Cancer Research. 2004; 64: 718390.
128. Schimmer A, Dalili S, Batey R, Riedl S. Targeting XIAP fort he
treatment of malignancy. Cell Death and Different. 2006; 13: 179188.
129. Igney FH, Krammer PH. Death and anti-death: Tumor resistance to
apoptosis. Nat Rev Cancer. 2002; 2: 277-88.
130. Okada H and Mak TW. Patway of apoptotik and non-apoptotik death
in tumour cells. Nat Rev Cancer. 2004; 4: 592-603.
131. Levin AJ. P53, the cellular gatekeeper for growth and division. Cell.
1997; 83(3): 323-31.
132. Reed JC. Mechanisms of apoptosis. Am J Pathol. 2000; 3(4): 40916.
98
133. Evan GI, Vousden KH. Proliferation, cell cycle and apoptosis in
cancer. Nature. 2001; 411: 342-48.
134. Vigneswaran N, Wu J, Nagaraj N, et al. Diferential susceptibility of
metastatic and primary oral cancer cells to TRAIL-induced apoptosis.
Int J Oncol. 2005; 26: 103-12.
135. Liu J, Guo Q, Chen B, et al. Cathepsin B TSRC1, correlate with TNFinduced apoptosis of ovarian cancer cells OV-90. FEBS Lett. 2006;
580: 245-50.
136. Nagaraj NS, Vigneswaran N, Zacharias W. Cathepsin B mediates
TRAIL-induced apoptosis in oral cancer cells. J Cancer Res Clin
Oncol. 2006; 132: 171-83.
137. Deiry W. Thr TRAIL to an anti-cancer agent. Drug Res Uptades.
1999; 2: 79-80.
138. Garnett TO, Flippova M, Duerken-Hugles PJ. Bid is cleaved
upstream of caspase-8 activation during TRAIL-mediated apoptosis
in human osteosarcoma cells. Apoptosis. 2007; 12: 1299-315.
139. O’Brien S, Moore JO, Boyd TE,et al. Randomized phase ııı trial of
fludarabine plus cyclophosphamide with or without oblimersen
sodium (Bcl-2 antisense) in patient with relapsed or refractory vhronic
lymphocytic leukemia. J Clin Oncol. 2007; 25: 1114-20.
140. Philchenkov A. Caspases: Potential targets for regulating cell death.
J Cell Mol Med. 2004; 8. 432-44.
141. Calus BA and Vaux DL. Caspase inhibitors: viral, cellular and
chemical. Cell Death Differ. 2007; 14: 73-78.
99
142. Burstein E, Duckett CS. Control of cell death by transcriptional
regulation of the apoptotic machinery. Curr Opin Cell Biol. 2003, 2
(15): 732-37.
143. Folkman J. Angiogenesis in cancer, vascular, rheumatoid, and other
disease. Nat Med 1995;1:27–31.
144. Folkman J. Tumor angiogenesis. Adv Cancer Res.1974;19:331-358.
145. Clauss M. Molecular biology of the VEGF and the VEGF receptor
family. Semin Thromb Hemost 2000; 26: 561-9.
146. Ferrara N, Davıs-Smyth T. The biology of vascular endothelial
growth factor. Endocrine Reviews 1997; 18: 4-25.
147. Kimura H, Weisz A, Ogura T, Hitomi Y, Kurashimo Y, Hashimato K,
et al. Identification of hypoxia-inducible factor1(HIF-1) ancilary
sequence and its function in vascular endothelial growth factorgene
induction by hypoxia and nitric oxide. J Biol Chem 2000; 276: 22922298.
148. Koch S, Tugues S, Li X,et al. Signal transduction by vascular
endothelial growth factor receptors. Biochem J. 2011; 437(2): 16983.
149. Achen MG, Stacker SA. The vascular endothelial growth factor
family; proteins which guide the development of the vasculature. Int J
Exp Pathol. 1998; 79(5): 255-65.
150. Hoeben A, Landuyt B, Highley MS, Wildiers H, Van Oosterom AT, De
Bruijn EA. Vascular endothelial growth factor and angiogenesis.
Pharmacol Rev. 2004; 56(4): 549-80.
100
151. Thomas K.A. Vascular endothelial growth factor, a potent and
selective angiogenic agent. The Journal of Biological Chemistry
1996;271: 603-606.
152. Ferrara N. Role of vascular endothelial growth factor in the regulation
of angiogenesis. Kidney İnt 1999; 56: 794-814.
153. Ferrara N. Role of vascular endothelial growth factor in regulation of
physiological angiogenesis. Am J Physiol Cell Physiol 2001; 280:
1358-1366.
154. Dvorak HF, Sioussat TM, Brown F, Berse B, Nagy JA, Sotrel A,
Manseau EJ, Van De Water L, Senger DR. Distribution of vascular
permeability factor (vascular endothelial growth factor) in tumors:
concentration in tumor blood vessels. J Exp Med 1991; 174: 12751278.
155. Soh EY. et al. Vascular endothelial growth factor expression is higher
in differentiated thyroid cancer than in normal or benign thyroid. J
Clin Endocrinol Metab. 1997; 82, 3741–3747.
156. Bunone G. et al. Expression of angiogenesis stimulators and
inhibitors in human thyroid tumors and correlation with clinical
pathological features. Am. J. Pathol. 1999;155, 1967–1976.
157. Katoh R. et al. Expression of vascular endothelial growth factor
(VEGF) in human thyroid neoplasms. Hum. Pathol. 1999; 30, 891–
897.
158. Mayers MR, Stolanov JP, Eng C,et al. P-TEN, the tumor suppressor
from human chromosome 10q23, is a dual-specificity phosphatase.
Proc Natl Acad Sci USA. 1997; 94: 9052-57.
101
159. Di Cristofano A, Pandolfi PP. The multiple roles of PTEN in tumor
suppression. Cell. 2000;100:387-89.
160. Maehama T, Dixon JE. The tumor suppressor, PTEN/MMAC1,
dephosphorylates the lipid second Messenger phoshatidylinositol 3,
4, 5- triphosphate. J Biol Chem. 1998; 273: 13375-78.
161. Mayers MP, Pass I, Batty IH,et al. The lipid phosphatase activity of
PTEN is critical its tumor suppressor function. Proc Natl Acad Sci
USA. 1998; 95: 13513-18.
162. Ali IU, Schriml LM, Dean M. Mutational spectra of PTEN/ MMAC1
gene: a tumor suppressor with lipid phophatase activity. J Natl
Center Inst. 1999; 91: 1922-32.
163. Tamura M, Gu J, Matsumoto K,et al. Inhibition of cell migration,
spreading and focal adhesion
by tumor suppressor PTEN.
Science.1998; 2080: 1614-17.
164. Maria LS, Ramon P: PTEN:from pathology to biology. TRENDS in
Cell Biology. 2003; 13,9:478-481.
165. Lionel ML, Suzanne JB: PTEN function in normal and neoplastic
growth. Cancer Letters.2006; 241:184-196.
166. Frisk T,Foukakis T, Dwight T, et al: Silencing of the PTEN tumorsuppressor gene in anaplastic thyroid cancer. Genes Chromosome
Cancer. 2002; 35:74–80.
167. Weng LP, Gimm O, et al: Transient ectopic expression of PTEN in
thyroid cancer cell lines induces cell cycle arrest and cell typedependent cell death. Human Mol. Genet. 2001;10:251–258.
102
168. Dahia PL, Marsh DJ, Zheng Z,et al. Somatic delesion and mutations
in the cowdon disease gene, PTEN, in sporadic thyroid tumors.
Cancer Res. 1997; 57: 4710-13.
169. Elledge SJ, Harper JW. Cdk inhibitors: on the threshold of
checkpoints and development. Curr Opin Cell Biol. 1994; 6: 847-52.
170. El-Deiry WS, Harper JW, O'Connor PM, Velculescu VE, Canman CE,
Jackman J, Pietenpol JA, Burrell M, Hill, DE, Wang Y, et al.
WAF1/CIP1 is induced in p53-mediated G1 arrest and apoptosis.
Cancer Res 1994; 54:1169-1174.
171. Niculescu AB, 3rd Chen X, Smeets M, Hengst L, Prives C, Reed SI.
Effects of p21(Cip1/Waf1) at both the G1/S and the G2/M cell cycle
transitions: pRb is a critical determinant in blocking DNA replication
and in preventing endoreduplication. Mol Cell Biol. 1998; 18,
629−643.
172. Won HK, Kyung HK, Mie YK, Kyung HC. Induction of p53independent p21 during ceramid-induced G1 arrest in human
hepatocarcinoma cells. Biochem Cell Biol. 2000; 78:127-135.
173. Richmond, A. NF-kappa B, chemokine gene transcription and tumour
growth. Nat. Rev. Immunol. 2002; 2 (9): 664–674.
174. Baldwin Jr, A.S.Series introduction: the transcription factor NFkappaB and human disease. J. Clin. Invest. 2001;107: 3–6.
175. Aggarwal, B.B. Nuclear factor-kappaB: the enemy within. Cancer
Cell. 2001; 6: 203–208.
103
176. Yang J, Richmond A. Constitutive IkappaB kinase activity correlates
with nuclear factor-kappaB activation in human melanoma cells.
Cancer Res.2001; 61 (12): 4901–4909.
177. Shattuck-Brandt RL, Richmond A. Enhanced degradation of IkappaB
alpha contributes to endogenous activation of NF-kappaB in Hs294T
melanoma cells. Cancer Res. 1997; 57(14): 3032–3039.
178. Lind DS, Hochwald SN, Malaty J, Rekkas S, Hebig P, Mishra G,
Moldawer LL, Copeland EM, Mackay S. Nuclear factor-kappa B is
upregulated in colorectal cancer. Surgery. 2001; 130: 363–369.
179. Biswas DK, Cruz AP, Gansberger E, Pardee AB. Epidermal growth
factor-induced nuclear factor kappa B activation: a major pathway of
cell-cycle progression in estrogen-receptor negative breast cancer
cells. Proc. Natl. Acad. Sci. 2000; 97 (15): 8542–8547.
180. Huang,S, Robinson JB, Deguzman A, Bucana CD, Fidler IJ.
Blockade of nuclear factor-kappaB signaling inhibits angiogenesis
and tumorigenicity of human ovarian cancer cells by suppressing
expression of vascular endothelial growth factor and interleukin 8.
Cancer Res. 2000b; 60(19): 5334–5339.
181. Feinman R, Siegel DS, Berenson J. Regulation of NF-kB in multiple
myeloma: therapeutic implications. Clin Adv Hematol Oncol. 2004;
2(3): 162–166.
182. Amiri KI, Richmond A. Role of nuclear factor-kappa B in melanoma.
Cancer Metastasis Rev. 2005; 24(2): 301–313.
183. Dolcet X, Llobet D, Pallares J, Matias-Guiu X. NF-kB in development
and progression of human cancer. Virchows Arch. 2005; 446(5):
475–482.
104
184. Huang S, DeGuzman A, Bucana CD, Fidler IJ. Level of interleukin-8
expression by metastatic human melanoma cells directly correlates
with constitutive NF-kappaB activity. Cytokines Cell Mol. Ther.
2000a; 6(1): 9–17.
185. Wang CY, Mayo MW, Baldwin Jr A.S. TNF- and cancer therapyinduced apoptosis: potentiation by inhibition of NF-kB. Science.
1996; 274: 784–787.
186. Wang CY, Cusack Jr JC, Liu R, Baldwin Jr AS. Control of inducible
chemoresistance: enhanced anti-tumor therapy through increased
apoptosis by inhibition of NF-kB. Nat. Med. 1999; 5: 412–417.
187. Delhalle S, Blasius R, Dicato M, Diederich M. A Beginner's Guide to
NF-B Signaling Pathways. Ann. N.Y. Acad. Sci. 2004; 1030: 1–13.
188. Bentires-Alj, M., Dejardin, E., Viatour, P., Van Lint, C., Froesch, B.,
Reed, J.C., Merville, M.P., Bours, V. Inhibition of the NF kB
transcription factor increases Bax expression in cancer cell lines.
Oncogene. 2001; 20: 2805–2813.
189. Chen F, Castranova V, Shi X, Demers LM. New insights into yhe role
of nuclear factor-ĸB, a ubiguitous transcription factor in the initiation
of diseases. Clinical Chemistry. 1999; 45(1): 7–17.
190. Pagola S, Benevente A, Rasehi A,Romano E, Molina MA, Stephens
PW. Cristal structure determination of thymoquinone by highresolution x-ray powder diffraction. AAPS Pharm Sci Tech. 2004;
5(2) Article 28.
191. Hosseinzadeh H, Parvardeh S, Asl mn, Sadeghnia HR, Ziaee T.
Effect of thymoquinone and Nigella Sativa seeds oil on lipid
105
peroxidation level during global cerebral ischhemia –reperfusion
injury in rat hippocampus. Phytomedicine.2007; 14(9): 621-7.
192. Badary OA, Taha RA, Gamal El-Din AM, Abdel-Wahab MH.
Thymoquinone is a potent superoxide anion scavenger. Drug Chem
Toxicol. 2003;26(2): 87-98.
193. El-Mahoudy A, Matsuyama H, Borgan MA, Shimizu Y, El-Sayed Mg,
Minomato N,et al.Thymoquinone suppresses expression of inducible
nitric oxide synthase in rat macrophages. Int. Immunopharmacol.
2002; 2: 16-3-11.
194. Mansour MA, Ginawi OT, El-Hadiyah T, El-Khatib AS, Al-Shabanah
OA, Al-Sawaf HA. Effects of volatile oil constituents of Nigella sativa
on carbon tetrachloride-induced hepatotoxicity in mice: evidence for
antioxidant effects of thymoquinone. Res Commun Mol Pathol
Pharmacol. 2001; 110: 239-251.
195. Raghep A, Attia A, Eldin WS, Elbarbry F, Gazarin S, Shoker A. The
protective effect of thyoquinone,an antioxidant and antiinflammatory
agent,against renal injury:a review. Saudi J Kidney Dis Transpl.
2009; 20: 741-752.
196. El-Dakhakhny M, Madi NJ, Lembert N, Ammon HP. Nigella sativa oil,
nigellone
and derived
thymoquinone
inhibit
synthesis of 5-
lipoxygenase products in polymorphonuclear leukocytes from rats. J.
Ethnopharmacol, 2002; 81: 161– 164.
197. Kanter M, Coskun O, Uysal H. The antioxidative and antihistaminic
effect of Nigella Sativa and its majot constituent thymoquinone on
ethanol-induced gastric mucosal damage. Arc Toxicol. 2006; 80:
217-224.
106
198. El-Abhar HS, Abdallah DM, Saleh S. Gastroprotective activity of
Nigella sativa oil and its constituent, thymoquinone, against gastric
mucosal injury induced by ischaemia/reperfusion in rats. J.
Ethnopharmacol, 2003; 84: 251– 258.
199. EI-Mahmoudy A, Shimizu Y, Shiina T, Matsuyama H, Nikami H,
Takewaki T. Macrophage-derived cytokine and nitric oxide profiles in
type I and type II diabetes mellitus: Effect of thymoquinone. Acta
diabetol. 2005; 42: 23-30.
200. Daba
MH,
Abdel-Rahman
MS.
Hepatoprotective
activity
of
thymoquinone in isolated rat hepatocytes. Toxicology letters. 1998;
95: 23-29.
201. Nagi MN, Alam K, Badary OA, AI-Sahabanah OA, AI-Sawaf HA, AIBekairi AM. Thymoquinone protects against carbon tetracloride
hepatotoxicity in mice via an antioxidant mechanism. Biochem Mol
Biol Int. 1999; 47: 153-159.
202. Al-Gharably NM, Badary O, Nagi M, Al-Shabanah O, Al-Sawaf H,
Rikabi A, Al-Bekairi A. Protective effect of thymoquinone against
carbon tetrachloride-induced hepatotoxicity in mice. Res. Comm.
Pharmacol. Toxicol, 1997; 2: 41–50.
203. Badary OA, Nagi MN, AI-Shabanah OA, AI-Sawaf HA, AI-Sohaibani
MO, AI-Bekairi . Thymoquinone amelioratesthe nephrotoxicity
induced by cisplatin in rodents and potentiates its antitumor activity.
Can J Physiol Pharmacol. 1997; 75(12): 1356-61.
204. Sayed-Ahmed MM, Nagi MN. Thymoquinone supplementation
prevents the development of gentamicin-induced acute renal toxicity
in rats. Clin Exp Pharmacol Physiol. 2007; 34(5-6): 399-405.
107
205. AI-Shabanah OA, Badaryo A, Nagi MN, AI-Gharably NM, AI-Rikabi
AC, AI-Bekari AM. Thymoquinone protecets against doxorubicininduced cardiotoxicity without compromising its antitumor activity. J
Exp Clin Cancer Res. 1998;17(2): 193-8.
206. Nagi MN, Mansour MA. Protective effect of thymoquinone against
doxorubicin-induced cadiotoxicity in rats: a possible mechanism of
protection. Pharmacol Res. 2000; 41(3): 383-9.
207. AI-Mayed AA, AI-Omar FA, Nagi MN. Neuroprotective effects of
thymoquinone against transient forebrain ischemia in the rat
hippocampus. Eur J Pharmacol. 2006; 543(1-3): 40-7.
208. Kanter M. Nigella sativa and Derived Thymoquinone Prevents
Hippocampal Neurodegeneration After Chronic Toluene Exposure in
Rats. Neurochem. Res, 2008; 33: 579-588.
209. Badary OA, AI-Shabanah OA, Nagi MN, AI-RikabiAC, Elmazar MM.
Inhibition of benz(a)pyrene-induced forestomach carcinogenesis in
mice by thymoquinone. Eur J Cancer Prev. 1999; 8(5): 435-40.
210. Gali-Muhtasib M, Kuester D, Mawrin C, Bajhouj K, Diestel A, Ocker
M, et al. Thymoquinone triggers inactivation of the stres response
patway sensor CHEK1 and contributes to apoptosis in colerectal
cancer cell. Cancer Res. 2008; 68(14): 5609-5618.
211. Sayed AAR, Marcos M. Thymoquinone decreades AGE-induced NFkB activation in proximal tubular epithelial cells. Phytotherapy Res.
2007; 21(9): 898-99.
212. Worthen DR, Ghosheh OA, Crooks PA. The in vitro anti-tumor
activity of some crude and purified components of blackseed, Nigella
sativa L. Anticancer Res. 1998; 18(3A):1527-32.
108
213. Firlay TM, Abdullahalek S, Gilmar A, Gusso C, Jayanth P, Ray S, et
al. Thymoquinone-induced Neu4 sialidase activates NF-kB in
macrophage cells and pro-inflammatory cytokines in vivo.
214. Woo CC, Kumar AP, Sethi G, Tan KHB. Thymoquinone: potential
cure
for
inflammatory
disorders
and
camcer.
Biochemical
Pharmacology. 2012; 83(4): 443-51.
215. Shoieb AM, Elgayyar M, Dudrick PS, Bell JL and Tithof PK. In vitro
inhibition of growth and induction of apoptosis in cancer cell lines by
thymoquinone. International Journal of Oncology. 2003; 22, 107–113.
216. Gali-Muhtasib H, Diab-Assaf M, Boltze C, et al. Thymoquinone
extracted from black seed triggers apoptotic cell death in human
colorectal cancer cells via a p53-dependent mechanism. Int J Oncol
2004;25:857–66.
217. Tan M, Nowood A,May M, Tucci M, Benghuzzi H. Effects of (-)
epigallocatechin gallate and thymoquinone on proliferation of a
PANC-1 cell line in culture. Biomedical Sciences. 2006; 42: 363-71.
218. Kaseb AO, Chinnakannu K, Chen D, Sivanandam A, Tejwani S,
Menon M, Dou QP, Reddy GP. Androgen receptor and E2F-1
targeted thymoquinone therapy for hormone-refractory prostate
cancer. Cancer Res. 2007;67(16):7782-8.
219. Al-Ali A, Alkhawajah AA, Randhawa MA, Shaikh NA. Oral and
intraperitoneal LD50 of thymoquinone, an active principle of Nigella
sativa, in mice and rats. J Ayub Med Coll Abbottabad. 2008;
20(2):25-7.
220. Polkowski K, Mazurek AP. Biological properties of genistein. A
review of in vitro and in vivo data. Acta Pol Pharm 2000; 57: 135-155.
109
221. Magee JP, Rowland R. Phytooestrogens, their mechanism of action;
current evidence for e role in breast and prostate cancer. Br J Nutr.
2004; 91: 513–531.
222. Rowland I, Faughan M, Hoey L, Wahala K. Bioavailability of phytooestrogens. Br J Nutr. 2003; 89 (supp 1):pp 45–58.
223. Bingham SA, Atkinson C, Liggins J, Bluck L, Coward A. Phytooestrogens: where are we now? Br J Nutr. 1998; 79: 393–406.
224. Cornwell T, Cohick W, Raskin I. Dietary phytoestrogens and health.
Phytochemistry. 2004; 65: 995–1016.
225. Markovits J, Linassier C, Fossé P, Couprie J, Pierre J, JacqueminSablon A, Saucier JM, Le Pecq JB and Larsen, AK. Inhibitory effects
of the tyrosine kinase inhibitor genistein on mammalian DNA
topoisomerase II. Cancer Res. 1989; 49(18):5111-7.
226. Fritz WA, Wang j, Lamartiniere CA. Dietary genistein: perinatal
mammary cancer prevention, bioavailability and toxicity testing in the
rat. Am J Carcinogenesis. 1998; 2151–2158.
227. Kuiper GG, Lemmen JG, Carlsson B, Corton JC, Safe SH, van der
Saag PT, van der BB,Gustafsson JA. Interaction of estrogenic
chemicals
and
phytoestrogens
with
estrogenreceptor
beta.
Endocrinology.1998; 139: 4252–4263.
228. Wangen KE, Duncan AM, Kurzer MS. Soy isoflavones improve
plasma
lipids
in
normocholesterolemic
and
mildly
hypercholesterolemic postmenapausal women. Am J Clin Nutr.
2001;73: 225-31.
110
229. Ruiz-Larrea MB, Mohan AR, Paganga G, Miller NJ, Bolwell GP, RiceEvans CA. Antioxidant activity of phytoestrogenic isoflavones. Free
Radic Res. 1997;26: 63–70.
230. Chen WF and Wong MS. Genistein enhances insulin-like growth
factor signaling patway in human breast cancer (MCF-7) cells. J Clin
Endocrinol Metab. 2004; 89(5): 2351-9.
231. Zava DT and Duwe G. Estrogenic and antiproliferative properties of
genistein and other flavonoids in human breast cancer cell in vitro.
Nutr Cancer. 1997; 27(1): 31-40.
232. Fotsis T, Pepper M, Adlercreutz H, Fleischmann G, Hase T,
Montesano R and Schweigerer L.
Genistein, a dietary-derived
inhibitor of in vitro angiogenesis. Proc Natl Acad Sci USA. 1993;
90(7):2690-4.
233. Chinni SR, Ahlasan SA, Multani AS,Pathale S, Sarkar FH. Pleotropic
effects of genistein on MCF-7 breast cancer cells. Int J Mol Med.
2003; 12(1): 29-34.
234. Zin S, Wu J, Shen ZZ, et al. Genistein exert multiple suppressive
effects on human breast carcinoma cells. Cancer Res. 1998; 58:
4851-57.
235. Benerjee S. Molecular evidence for increased antitumor activity of
gemcitabine by genistein in vivo- in vitro using an orthotopic model of
pancreatic cancer. Cancer Res. 2005; 65(19): 9064-72.
236. Takahashi, Y., Lavigne, J.A., Hursting, S.D., Chandramouli, G.V.,
Perkins, S.N., Barrett, J.C. and Wang, T.T. Using DNA microarray
analyses to elucidate the effects of genistein in androgen-responsive
111
prostate cancer cells: identification of novel targets. Mol Carcinog.
2004;41(2): 108-19.
237. Myoung H, Hang SP, Yun PY, Lee JH and Kim Mj. Anticancer effect
of genistein in oral squamous cell carcinoma with respect to
angiogenesis in vitro invasion. Cancer Sci. 2003; 94(2): 215-220.
238. Yin F, Giuliano AE,Van Herle AJ. Growth inhibitory effects of
flavonoids in human thyroid cancer cell lines. Thyroid.1999; 9(4):
369-76.
239. Ulusoylu M, 2004. İzoflavonlar. Marmara Universitesi Eczacılık
Fakultesi Farmakognozi ABD.www.nutrisyon.com.
240. Liebermann DA, Hoffman B. Differentiation primary response genes
and proto-oncogenes as positive and negative regulators of terminal
hematopoietic cell differentiation. Stem Cells. 1994;12(4):352–69.
241. Morse MA, Stoner GD. Cancer chemoprevention: principles and
prospects. Carcinogenesis. 1993; 14(9): 1737-46.
242. Wattenberg LW. Chemoprevention of cancer. Cancer Res. 1985;
45(1): 1-8.
243. Vuorelaa P, Leinonenb M, Saikkuc P, Tammelaa P, Rauhad JP, et
al. Natural products in the process of finding new drug candidates.
Curr Med Chem. 2004; 11: 1375–1389.
244. Akyol H. Kemoterapinin temel ilkeleri. XIII. TPOG Ulusal Pediatrik
Kanser Kongresi, Hemsire Programı, 2004; 159–163.
245. Gali-Muhtasib H, Roessner A, Schneider-Stock R. Thymoquinone: a
promising anti-cancer drug from natural sources. Int J Biochem Cell
Biol. 2006; 38(8): 1249-53.
112
246. Banerjee S, Li Y, Wang Z and Sarkar FH. 2008. Multi-targeted
therapy of cancer by genistein. Cancer Lett.2008; 269(2):226-42.
247. Effenberger K, Breyer S, Schobert R. Terpene conjugates of the
Nigella sativa seed-oil constituent thymoquinone with enhanced
efficacy in cancer cells. Chemistry&Biodiversisity. 2010; 7: 129-139.
248. Ahmed WA, Hassan SA, Galeb FM, El-Taweel MA, Abu-Bedair FA.
The in vitro promissing therapeutic activity of thymoquinone on
hepatocellular carcinoma (Heo G2) cell line. Global Veterinaria.
2008; 2(5): 233-241.
249. Hassan SA, Ahmed WA, Galeb FM, EL-Taweel MA, Abu-Bedir FA. In
vitro challenge using thymoquinone on hepatocellular carcinoma
(HepG2) cell line. Iranian J Pharmaceutical Res. 2008; 7(4): 283-290.
250. Yang S, Zhou Q, Yang X. Caspase-3 status is a determinant of the
differential responses to genistein between MDA- MB-231 and MCF7 breast cancer cells. BBA Mol Cell Res. 2007; 1773(6): 903-11.
251. Roepke M, Diestel A, Bajbouj K, Walluscheck D, Schonfield D,
Roessner A,et al. Lack of p53 augments thymoquinone- induced
apoptosis and caspase activation in human osteosarkoma cells.
Cancer Biology&Therapy. 2007; 6(2): e1-11.
252. Rooney S, and Ryan MF. Modes of action of alfa-hederin and
thymoquinone, active constituents of Nigella Sativa, against HER-2
cancer cells. Anticancer Res. 2005; 25: 4255-4259.
253. Kumi-Diaka J, Sanderson NA, Hall A. The mediating role of
Caspase-3 protease in the intracellular mechanism of genisteininduced apoptosis in human prostatic carcinoma cell lines. DU145
and LNap. Biol Cell. 2000; 92:595-604.
113
254. Hussani IM, Amos S, Sirupson K, Redpath CI, Lyas C, Dipierro C.
Nigella sativa and thymoquinone induce caspase-9/3 activation and
glioblastoma cell death. Neuro Oncol. 2011;13(3):107-20.
255. Alhosin M, Abusnina A, Achour M, Sharif T, Muller C, Peluso J,et al.
Induction of apoptosis of thymoquinone in ılmphoblasstic leukemia
jurkat cells mediated by a p73-dependent patway which targets the
epigenetic integration UHRF1. Biochem Phar. 2010, 79(9). 1251-60.
256. Woo CC, Kumar AP, Sethi G, Tan KH.Thymoquinone: potential cure
for inflammatory disorders and cancer. Biochem Pharmacol. 2012;
83(4): 443-51.
257. Kumi-Diaka J, Butler A. Caspase-3 protease activation during to
process of genistein- induced apoptosis in Tm4 testicular cells.
Biology of cell. 2000; 92: 115-24.
258. Roepke M, Diestel A,et al. Lack of p53 augments thymoquinoneinduced apoptosis and caspase activation in human osteosarkoma
cells. Cancer Biolgy & Theraoy. 2007; 6(2): e1-e10.
259. El- Mahdy MA, Zhu Q, Wang Q-E, Wani G, Wani AA. Thymoquinone
induces apoptosis through activation of caspase-8 and mitochondrial
events in p53-null myeloblastic leukemia HL-60 cells. Int. J. Cancer,
2005; 117: 409-417.
260. Pagliacci MC, Smacchia M, Migliorati G, Grignani F, Riccardi C and
Nicoletti I. Growth-inhibitory effects of the natural phyto-estrogen
genistein in MCF-7 human breast cancer cells. Eur-J-Cancer. 1994;
30A(11): 1675-82.
261. Davis JN, Singh B, Bhuiyan M, Sarkar FH. Genistein induced
upregulation of p21WAF1, downregulation of cyclin B, and induction
114
of apoptosis in prostate cancer cells. Nutr Cancer. 1998; 32: 123–
131.
262. Lian F, Li Y, Bhuiyan M, Sarkar FH. p53-independent apoptosis
induced by genistein in lung cancer cells. Nutr Cancer 1999; 33:
125–131.
263. Alhasan SA, Pietrasczkiwicz H, Alonso MD, Ensley J, Sarkar FH.
Genistein-induced cell cycle arrest and apoptosis in a head and neck
squamous cell carcinoma cell line. Nutr Cancer 1999; 34: 12–19.
264. Alhasan SA, Ensley JF, Sarkar FH. Genistein induced molecular
changes in a squamous cell carcinoma of the head and neck cell
line. Int J Oncol. 2000; 16: 333–338.
265. Shay JW, Bacchetti S . A survey of telomerase activity in human
cancer. EurJ Cancer 1997;33:787-791.
266. Kim NW, Piatyszek MA, Prowse KR, Harley CB, West MD, Ho PL,
Coviello GM, Wright WE, Weinrich SL, Shay JW. Specific association
of human telomerase activity with immortal cells and cancer. Science
1994;266: 2011 -2015.
267. Greider CW, Blackburn EH. Identification of a specific telomere
terminal
transferase
activity
in
Tetrahymena
extracts.
Cell
1985;43:405-413.
268. Oshimura M, Barrett JC. Multiple pathways to cellular senescence :
role telomerase repressors. Eur J Cancer 1997;33:710-715.
269. Klingelhutz AJ. Telomerase activation and cancer. J. Mol. Med.1997;
75:45-49.
115
270. Jong HS, Park YI, Kim S, hong JH, Kang SH, Song H, Bang YJ, Kim
NK. Upregulation of human telomerase catalytic subunit during
gastric carcinogenesis. 1999; Cancer. 86: 559-565.
271. Yokozaki H, Yasui W, Tahara E. Genetic and epigenetic changes in
stomach cancer. Int. Rev. Cytol. 2001;204: 49-95.
272. Granger MP, Wright WE, Shay JW. Telomerase in cancer and aging.
Crit. Rev. Oncol. Hematol. 2002;41: 29-40.
273. Nowak J, Januszkiewich D, Lewandowski K, Nowickakujewska K,
Pernak M, Emboeska J, Nowak T, Wysocki J. Activity and expression
of human telomerase in normal and malignant cells in gastric and
colon cancer patients. Eur. J. Gastroenterol. Hepatol. 2003;15: 7580.
274. Yoo J, Park SY, Kang SJ, Kim BK, Shim SI, Kang CS. Expression of
telomerase activity, human telomerase RNA, and telomerase reverse
transcriptase in gastric adenocarcinomas. Mod. Pathol. 2003;16:700707.
275. Grund RL, Lim SN, Khaw AK, Soon JFF, Shoney K, Mohamed Ali S,
et al. Thymoquinone induces telomerase shortening, DNA damage
and apoptosis in human glioblastoma cells. Plas One. 2010; 5(8): 111.
276. Ouchi H, Ishiguro H, Ikeda N, Hori M, Kubota Y, Uemura H.
Genistein induces cell growth inhibition in prostate cancer through
the suppression of telomerase activity. Int J Urol 2005; 12: 73–80.
277. Jagadeesh S, Kyo S and Banerjee PP Genistein represses
telomerase activity via both transcriptional and posttranslational
116
mechanisms in human prostate cancer cells. Cancer Res. 2006;
66(4): 2107-15.
278. Li Y, Liu L, Andrews LG, Tollefsbol TO. Genistein depletes
telomerase
activity
through
cross-talk
between
genetic
and
epigenetic mechanisms. Int J Cancer. 2009; 125: 286-96.
279. Khaw AK, Yang JWY, Kalthur G, Prakash H. Genistein induces
growth arresr and suppresses telomerase activity in brain tumor
cells. Genes Chromosome and Cancer. 2012; 51 (9)
280. Poole JC , Andrews LG, Tollefshol TO. Activity, function and gene
regulation of the catalytic subunit of telomerase (hTERT). Gene
2001;269:1-12.
281. Campanero MR, Armstrong MI, Flemington EK. CpG methylation as
a mechanism for the regulation of E2F activity. Proc. Natl. Acad. Sci.
USA 2000;97:6481- 6486.
282. Ponder B. Cancer genetics. Nature. 2001; 411: 336-41.
283. Thompson CB. Apoptosis in the pathogenesis and treatment of
disease. Science. 1995; 267: 1456-62.
284. Awad EM. In vitro decreases of the fibrinolytic potential of cultured
human fibrosarcoma cell line, HT1080, by Nigella sativa oil.
Phytomedicine. 2005 Jan;12(1-2):100-7.
285. Yi T, Cho SG, Yi Z, Pang X, Rodriguez M, Wang Y, Sethi G,
Aggarwal BB, Liu M. Thymoquinone inhibits tumor angiogenesis and
tumor growth through suppressing AKT and extracellular signalregulated kinase signal patways. Mol Cancer Ther. 2008; 7: 1789-96.
117
286. Li F, Rajendran D and Sethi G. Thymoquinone inhibits proliferation
induces apoptosis and chemosensitizes human multiple myelome
cells through suppression of signal transducerand activator of
transcription 2 activation patway. Br J Pharmacol. 2010, 161(3): 54154.
287. Yu X, Zhu J, Mi M, Chen W, Ran Q, Wei M. Anti-angiogenic genistein
inhibits VEGF-induced endothelial cell activation by decreasing PTK
activity and MAPK activation. Med Oncol. 2012; 29(1): 349-57.
288. Trompozinski S, Danis A, Schmilt D and Viac J. Comparative effects
of polypherols from gree tea (EGCG) and soybean (genistein) human
keratinocytes stimulated with the proinflammatory cytokine TNFa.
Archivesof Dermatological Res. 2003; 295(3): 112-16.
289. Guo Y, Wang S, Hoot DR, Clinta SK. Suppression of VEGFmediated autocrine and paracrine interactions between prostate
cancer cells and vascular endothelial cells by soy isoflavones. J
Nutritional Biochemistry. 2007; 18(6): 408-17.
290. Shao ZM, Wu J, Shen ZZ, et al. Genistein exerts multiple
suppressive effects on human breast carcinoma cells. Cancer Res.
1998; 58: 4851-57.
291. Alhasan SA, Aranho O and Sarkar FH. Genistein elicits pleiotropic
molecular effects on head and neck cancer cells. Clin Cancer Res.
2001; 7: 4174-81.
292. Ravindia J, Nair HB, Sung B, Prasad S, Tekmal RR, Aggarval BB.
Thymoquinone poly (lactide-glycdide) nanoparticles exhibit enhanced
anti-proliferative, anti-inflammatory and chemosensitization potential.
Biochemical Pharmacology. 2010; 79(11): 1640-47.
118
293. Su SJ, Yoh TM, Chuang WJ, Ho LL, Chang KL, Chang HL,et al. The
novel targets for anti-angiogenesis of genistein on human cancer
cells. Biochemical Pharmacolog. 2005; 69(2): 307-18.
294. Li Y and Sarkar FH. Down-regulation of invasion and angiogenesisrelated genes identified by cDNA microarray analysis of PC-3
prostate cancer cells treated with genistein. Cancer Lett. 2002;
186(2): 157-64.
295. Bektic J, Guggenberger R, Eder IE, Pelzer AE, Berger AP, Bartsch
G,et al. Molrcular effects of the isoflavonoid genistein in prostate
cancer. Clin Prostate Cancer. 2005; 4(2): 124-129.
296. Wang Y, Hou D, Yu H, Wang W, Ji M, Zhao S,et al. High prevalence
and
mutual
exclusivity
of
genetic
alterations
in
the
phosphatidylinositol-3-kinase/Akt patway in thyroid tumors. J Clin
Endocrinol Metab. 2007; 92(6): 2387-90.
297. Dave B, Easen RR, Till Sr, Geng Y, Velardr MC, Badger TM and
Simmen RCM. The soy isoflavone genistein promotes apoptosis in
mammary epithelial cells by inducing the tumor suppressor PTEN.
Carcinogenesis. 2005; 26(10): 1793-1803.
298. Warr A, Saarinen NM, Makelas and Hilakivi-Clarke. The role early life
genistein exposures in modifying breast cancer risk. Br J Cancer.
2008; 98: 485-93.
299. Kikura N, Shiira A, Urakani S, Kwamoto K, Hirata H, Tanaka Y,et al.
Genistein mediated histone acetylation and demethylation activates
tumor suppressor genes in prostate cancer cells. Int J Cancer. 2008;
123: 552-560.
119
300. Arafa ESA, Zhu Q, Shah ZI, Wani G, Barakat BM, Racome I, et al.
Thymoquinone
up-regulation
PTEN
expression
and
induces
apoptosis in doxorubicin-resistant human breast cancer cells. Mutat
Res. 2011; 706(1-2): 28-35.
301. Li Y, Upadhyay S, Bhuiyan M and Sarkar FH. Induction of apoptosis
in breast cancer cells MDA-MB-231 by genistein. Oncogene. 1999;
18: 3166-72.
302. Wilson LC, Baek SJ, Call A, Eling TE. Nonsteroidal anti-inflammatory
drug-activated gene (Nag-1) is induced by genistein through the
expression of p53 in colorectal cancer cells. Int J Cancer. 2003; 103:
747-53.
303. Yu Z, Li W, Liu F.
Inhibition of proliferation and induction of
apoptosis by genistein in colon cancer HT-29 cells. Cancer Letters.
2004; 215(2): 159-166.
304. Rao A, Coan A, Welsh JE, et al. Vitamin D receptor and p21/WAF1
are targets of genistein and 1,25-Dihydroxyvitamin D3 in human
prostate cancer cells. Cancer Res. 2004; 64: 2143-47.
305. Shen JC, Klein RD, Wei Q, Guan Y, Cantois JH, Wang TTY, et al.
Low-dose genistein induces cyclin-dependent kinase inhibitors and
G1
cell-cycle
arrest
in
human
prostate
cancer
cells.
Mol
Carcinogenesis. 2000; 29(2): 92-102.
306. Casagrande F, Darbon JM. P21CIP1 is dispensable fort he G2 arrest
caused by genistein in human melanoma cells. Exp Cell Res 2000;
258: 101-8.
307. Kuzumaki
T,
Kobayashi
T,
Ishikawa
K.
Genistein
induces
p21(Cip1/WAF1) expression and block the G1 to S phase transition
120
in Mouse fibroblast and melanoma cells. Biochem Biophys Res
Commun. 1998; 251:291-95.
308. Sarkar FH and Li Y. Using chemopreventive agents to enhance the
efficacy of cancer therapy. Cancer Res. 2006; 66: 3347-50.
309. Benerjee S, Kaseb AO, Wang Z, et al. Antitumor activity of
gemcitabine and oxaliplatin is augmented by thymoquinone in
pancreatic cancer. Cancer Res. 2009; 69: 5575-83.
310. Davis JN, Kucuk O, Sarkar FH. Genistein inhibits NF-kB activation in
prostate cancer cells. Nutrition & Cancer. 1999; 35(2): 167-174.
311. Sethi G, Ahn KS, Aggarwal BB. Targeting nuclear-kappa B activation
pathway by thymoquinone: role in suppression of antiapoptotic gene
products and enhancement of apoptosis. Mol Cancer Rev. 2008; 6
(6): 1059-70.
312. Akiyama T, Ishida J, Nakagawa S, Ogawara H, Watanabe S, Itoh N,
et al. Genistein, a specific inhibitor of tyrosine-specific protein kinase.
J Biol Chem. 1987; 262: 5592-95.
313. Cong Y and Shay JW. Actions of human telomerase beyond
telomeres. Cell Research. 2008; 18: 725-32.
314. Li S, Crothers J, Haqq CM, Blackburn EH. Cellular and gene
expression responses involved the rapid growth inhibition of human
cancer cells by RNA interference-mediated depletion of telomerase
RNA. J Biol Chem. 2005; 280: 23709-17.
315. Park YP, Choi SC, Kim JH, et al. Up-regulation of Mac-2 binding
protein by hTERT in gastric cancer. Int J Cancer. 2007; 120: 813820.
121
316. Xiang H, Wang J, Mao Y, et al. Human telomerase accelerates
growth of lens epithelial cells through regulation of the genes
mediating RB/E2F patway. Oncogene. 2002; 21: 3784-3791.
317. Lai SR, Cunningham AP, Huynh VQ, et al. Evidence of extratelomeric effects of hTERT and its regulation involving a feedback
loop. Exp Cell Res. 2007; 313: 322-330.
318. Wang J, Xie LY, Allan S, Beach D, Nannon GJ. Myc activates
telomerase. Genes Dev. 1998; 12: 1769-74.
319. Wang J, Hannon GI, Heach DH. Risky immortalization by
telomerase. Nature. 2000; 405: 755-6:
320. Papaikolaou V, Athanassiou E, Dubos S, Dimou I, Papathanasiou I,
Kitsiou-Izeli S, et al. Int J Radiotion Biol. 2011; 87(6): 609-21.
321. Santos JH, Meyer JN, Van Houten B. Mitochondial localization of
telomerase
as
determinant
for
hydrogen
peroxide-induced
mitochondrial DNA damage and apoptosis. Hum Mol Genet. 2006;
15: 1757-68.
322. Haendeler J, Hoffmann J, Diehl JF, et al. Antioxidants inhibit nuclear
export of telomerase reverse transcriptase and delay replicative
senesence of endothelial cells. Circ Res. 2004; 94: 768-75.
323. Verdun RE, Karlseder J. The DNA damage machinery and
homologous recombination pathway act consecutively to protect
human telomerase. Cell. 2006; 127: 709-20.
324. Meier A, Fiegler H, Munoz P, et al. Spreading of mammalian DNAdamage response factors studied by ChIP-chip at damaged
telomerase. EMBO J. 2007; 26: 2707-18.
122
325. Li Z, Li J, Mo B, Hu C, Liz H, Qi H,et al. Genistein induces cell
apoptosis in MDA-MB-231 breast cancer cells via the mitogenactivated protein kinase pathway. Toxicology in vitro. 2008; 22 (7):
1749-53.
326. Trachootham D, Zhou Y, Zhang H, et al. Selective killing of
oncogenicallytransformed cells through a ROS-mediated mechanism
by beta-phenylethyl isothiocyanata. Cancer Cell. 2006; 10:241-52.
327. Schumacker PT. Reactive oxygen species in cancer cells: Live by
the sword, die by the sword. Cancer Cell. 2006;10:175-6.
328. Waris G and Ahsan H. Reactive oxygen species: Role in the
development of cancer and various chronic conditions. J Carcinog.
2006; 5:14.
329. El-Najjar N, Chatila M, Moukadem H, Vuorela H, Ocker M, Gandesiri
M, et al. Reactive oxygen species mediate thymoquinone-induced
apoptosis and activate Erk and Jnk signaling. Apoptpsis. 2010; 15:
183-195.
123
10. EKLER
Tüm doktora eğitimim ve tez çalışmalarım süresince
desteğini her zaman hissettiğim, mesleki bilgi ve tecrübelerinden
yararlandığım ve yetişmemde kuşkusuz en büyük emeği olan danışman
hocam Sayın Prof. Dr. Sevda MENEVŞE’ye; tez çalışmam süresince bilgi
ve deneyimlerinden yararlandığım, duyduğu ilim heyecanını bizlere de
aşılayan ikinci danışman hocam Sayın Prof. Dr. Erdal KARAÖZ’e; doktora
eğitimim süresince mesleki bilgi, tecrübeleri ve desteğinden yararlandığım
ve ilmi asaletini her zaman örnek aldığım hocam Sayın Prof. Dr. Adnan
MENEVŞE’ye; fikirleri ve daima yol göstericiliği ile mesleki bilgi ve
tecrübelerinden
yararlandığım
Sayın
hocam
Prof.
Dr.
Abdullah
EKMEKÇİ’ye; yine manen her zaman destek olan Sayın Doç. Dr. Ece
KONAÇ’a yardımlarından dolayı en içten teşekkürlerimi sunarım.
Tez çalışmamın tüm aşamalarında bilgi ve deneyimini
benimle
paylaşan,
daima
yapıcı
tutumu
ve
dostluğunu
benden
esirgemeyen Sayın Yrd. Doç. Dr. Ebru ALP’e her türlü emeği ve
yardımlarından dolayı; Sayın Uzm. Biyo. Atiye Seda YAR’a proje ve
tezimin pratik çalışmalarındaki her türlü emeğinden dolayı; Sayın Öğr.
Gör. Dr. H. İlke ÖNEN’e manevi desteği ve her türlü yardımlarından dolayı
en içten teşekkürlerimi sunarım.
Bu
çalışmadaki
deneysel
süreçde,
başta,
bilgi
ve
deneyimlerini benimle paylaşarak daima destek olan Sayın Yrd. Doç Dr.
Gökhan DURUKSU’ya, ayrıca Sayın Yrd. Doç. Dr. Gülçin GACAR’a; Sayın
Uzm. Biyo. Ayça AKSOY’a ve Sayın Uzm Biyo. Gülay ERMAN’ a ve tüm
KÖGEM labaratuvar ekibine en içten teşekkürlerimi sunarım.
124
Ve tüm hayatım boyunca sevgi ve destekleriyle hep yanımda
olan, bütün eğitim süresi boyunca maddi, manevi yardımlarını benden
esirgemeyerek
bugünlere
gelmemi
sağlayan
sevgili
annem
Bilge
ÖZTÜRK’e ve sevgili babam Murat ÖZTÜRK’e gösterdikleri anlayış, özveri
ve sabırlarından dolayı sonsuz şükranlarımı sunarım.
125
11. ÖZGEÇMİŞ
Adı
: Sibel Azizenur
Soyadı
: ÖZTÜRK
Doğum Yeri ve Tarihi
: Adapazarı, 01.01.1967
Eğitimi
:
2001- 2012
Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Tıbbi Biyoloji ve
Genetik Anabilim Dalı, Doktora Eğitimi
1986-1994 Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi, Lisans Eğitimi
1982-1985 Erdemli Lisesi, Lise Eğitimi
1979-1982 Çorlu Lisesi, Ortaokul Eğitimi
1974-1979 Donatım İlköğtetim Okulu, İlköğretim
Yabancı Dili
: İngilizce
126
Download