2008 KÜRESEL FİNANSAL KRİZ SÜRECİNDE DÜNYA ve TÜRKİYE EKONOMİSİ 2008-2009 Prof. Dr. Ahmet İNCEKARA 1 1. DÜNYA EKONOMİK KONJONKTÜRÜNÜN ANALİZİ 1.1. Büyüme ve Enflasyon Dünya ekonomisi 1929 Büyük Ekonomik Buhranından sonra en derin ekonomik buhranı geride bırakmaktadır. 15 Trilyon dolarlık GSMH büyüklüğüyle dünya ekonomisinin yaklaşık %20’sini üreten ve en az bunun 2 katı finansal sektör hacmine sahip ABD ekonomisinde başlayan kriz, yüksek küreselleşme düzeyiyle bir domino etkisi yaratarak bütün dünyayı etkisi altına almıştır. Dünya ekonomik krizinin başlangıç yılı olan 2008’in ilk yarısında küresel ekonomide yavaşlama ortaya çıkarken ikinci yarıda Amerikan finans piyasalarındaki saadet zincirinin kopması sonucu büyüme oranlarında ciddi gerilemeler ortaya çıkmıştır. 2008’de %0,4’e düşen büyüme oranı 2009’da %-2,5 gerilemiştir. 2008’de Dünya ekonomisinde büyüme oranı %3,0 olarak gerçekleşirken küresel krizin de etkileriyle büyüme 2009’da ortalama olarak %-1 oranında gerilemiştir. Gelişmiş ekonomilerde 2008’de %0,5 olarak gerçekleşen büyüme oranı 2009 yılında küresel finansal krizin de etkisiyle %-3,2’e gerilemiştir. 2010 yılında %2,1 oranında büyüme sağlanması beklenmektedir. Euro Bölgesinde 2008’de %0,6 oranında gerçekleşen büyüme oranı 2009 yılında %-3,9 oranında gerilemiştir. 2010 yılı beklentileri Yunanistan’da başlayan ve diğer Avrupa Ülkelerini de tehdit eden ekonomik krizdeki derinleşme ile bozulma eğilimindedir. Euro Bölgesi için 2010 yılında beklenen yıllık büyüme %1,0 olmasına karşılık bunun daha da düşebileceği tahmin edilmektedir. Gelişmekte olan ekonomilerde 2008’de %6,1 olarak gerçekleşen büyüme oranı 2009 yılında küresel finansal krizin de etkisiyle %2,1’e gerilemiştir. 2010 yılında %6,0 oranında büyüme sağlanması ve tekrar kriz öncesi düzeye ulaşması beklenmektedir. Gelişmekte Olan Asya Ülkeleri ekonomileri kriz yılında %7,9 büyürken 2009’da büyüme oranı %6,5’e gerilemiştir. 2010 yılında beklenen büyüme oranı %8,4 ile kriz öncesinin de üzerinde tahmin edilmektedir. 2 Tablo 1.1: Dünya Makro Ekonomik Verileri Mevcut Durum ve Beklentiler 3 Dünya ekonomisinde 2007 başından itibaren enflasyonda artış eğilimi başlamış idi. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ekonomilerinde aynı eğilim paralel olarak 2008 Ağustos ayına kadar sürmüştür. ABD mali piyasalarında başlayan kriz finans kurumlarında büyük zararlara, reel kesimde üretim gerilemelerine işsizlikte artışa yol açmıştır. Para ve maliye politikaları krizi önleyecek paketler içinde yeniden tanımlanmıştır. Faiz oranlarında hızlı düşüşler yapılmıştır. Finansal kurumlara likidite sağlanırken zor durumdaki reel kesim işletmelerine destekler verilmiştir. Daha önce enflasyonda artışa neden olan dünya emtia fiyatlarında önemli oranda düşüşler gerçekleşmiştir. Bugün itibariyle gerileyen talebi canlandırmak üzere para politikasında gevşemeye gidilmiştir. Bir bakıma enflasyon riski ikinci plana atılmıştır. Krize karşı alınan gevşetici para ve maliye politikası önlemleri, piyasalardaki canlanmanın yeniden sağlanmasıyla birlikte, belirli bir sistematik içinde sıkılaştırma yönünde yeni kararlarla yer değiştirecektir. Birçok ülke ekonomisindeki politika yapıcıları bu açıdan en uygun zamanı kollamaktadır. Zira gevşek önlemlerin daha da sürmesi enflasyon riskini bizzat yükseltecek potansiyel taşımaktadır. Alınan bu önlemler dahilinde 2008 yılında Gelişmiş Ekonomilerde Tüketici Fiyatları %3,4, 2009 yılında ise %0,1 oranında gerçekleşmiştir. Enflasyon oranlarının 2010 yılında %1,3, 2011’de ise %1,5 oranında gerçekleşmesi beklenmektedir. 2008 yılında Gelişmekte Olan Ekonomilerde Tüketici Fiyatları %9,2, 2009 yılında ise %5,2 oranında gerçekleşmiştir. Enflasyon oranlarının 2010 yılında %6,2, 2011’de ise %4,6 olması beklenmektedir. 4 1.2. Dünya Ticaret Hacminin Seyri Dünya ticaret hacminde 2007 ve 2008 yıllarında sıra ile % 7,2 ve %3,3 büyüme gerçekleşmiş idi. Küresel mali krizin etkisiyle 2008 sonunda daralan dünya ticaret hacmi 2009 %-10,7 gerilemiştir. Yapılan tahminler dünya ticaret hacmindeki gerilemenin 2010 ve 2011 yıllarında sırayla %7,0 ve %6,1 artış yönüne yöneleceğine işaret etmektedir. Gelişmiş Ekonomiler de 2008 yılında ithalat %0,6 oranında artış gösterirken 2009 yılında %-12,0 oranında gerileme göstermiştir. 2010 ve 2011 yıllarında ithalatın sırasıyla %5,4 ve %4,6 oranında artması beklenmektedir. Gelişmekte Olan Ekonomiler de 2008 yılında ithalat %8,5 oranında artış gösterirken 2009 yılında %-8,4 oranında gerileme göstermiştir. 2010 ve 2011 yıllarında ithalatın sırasıyla %9,7 ve %8,2 oranında artması beklenmektedir. Gelişmiş Ekonomiler de 2008 yılında ihracat %1,9 oranında artış gösterirken 2009 yılında %-11,7 oranında gerileme göstermiştir. 2010 ve 2011 yıllarında ihracatın sırasıyla %6,6 ve %5,0 oranında artması beklenmektedir. Gelişmekte Olan Ekonomiler de 2008 yılında ihracat %4,0 oranında artış gösterirken 2009 yılında %-8,2 oranında gerileme göstermiştir. 2010 ve 2011 yıllarında ihracatın sırasıyla %8,3 ve %8,4 oranında artması beklenmektedir. 5 Tablo 1.2: Dünya Ticaret Hacminin Seyri ve Tahminler (% Olarak) 2008 2009 2010* 2011* 2.8 -10.7 7.0 6.1 Gelişmiş Ekonomiler 0.6 -12.0 5.4 4.6 Gelişmekte Olan Ekonomiler 8.5 -8.4 9.7 8.2 Gelişmiş Ekonomiler 1.9 -11.7 6.6 5.0 Gelişmekte Olan Ekonomiler 4.0 -8.2 8.3 8.4 DÜNYA TİCARET HACMİ İTHALAT İHRACAT 6 1.3. Sermaye Hareketleri Küresel Finansal Kriz öncesinde dünya özel doğrudan yabancı sermaye yatırımları hacminde özellikle gelişmekte olan ekonomilere dönük yüksek artışlar olmuştur. Nitekim 2006 yılında 2007 yılında yaklaşık %200 oranında artış gerçekleşmiştir. Kriz sonrasında 2008 ve 2009’da kriz öncesine göre yaklaşık olarak %80 oranında oranında daralma meydana gelmiştir. 2010 ve 2011 yıllarında ise makul oranda artışlar öngörülmektedir. IMF tahminlerine göre Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleri ile Gelişmekte Olan Asya Ülkeleri için de benzer öngörüler geçerlidir. Ancak Bağımsız Devletler Topluluğu ekonomilerinde özel yabancı sermaye yatırımlarında artış değil azalış beklenmektedir. 7 Tablo 1.3: Bazı Seçilmiş Ülke Gruplarına Yönelik Net Sermaye Hareketleri (Milyar Dolar) 8 2. TÜRKİYE EKONOMİSİ 2.1. Genel Ekonomik Durum Türkiye ekonomisi genel olarak; 2001 Krizinden sonra IMF destekli bir ekonomik istikrar programı uygulamıştır. Dünya ekonomik konjonktürünün de yardımıyla birçok alanda önemli başarılar sağlanmıştır. Buna göre Türkiye Ekonomisi; küresel krize kadar, •Ekonomide yapısal dönüşüm ve reformlar gerçekleştiren, •2002’den 2008’e kadar sürekli büyüme ancak son yıllarda giderek azalan bir büyüme seyrine sahip, •İş ve istihdam yaratan, •İhracatını arttıran, •İmalat sanayii verimlilik endeksinde artış sağlayan, •Yabancı kaynak girişinde artış gerçekleştiren, •Enflasyon göstergeleri gerileyen, •Kamu net borç stoku azalan, •AB müzakerelerini yürüten, •Kişi başına geliri 10.000$’ı aşan, •Siyasal istikrarın devam ettiği bir görünüme sahip iken, 9 Ancak 2009 başı itibariyle Küresel Krizin etkisi altında; Büyüme hızında önemli oranda düşme, Enflasyonda yıllık hedefin üzerinde gerçekleşme daha sonra düşme, Kurlarda krizle birlikte düzeltmelerin meydana geldiği, Dış ticaret ve cari açıkta azalmaların yaşandığı, İşsizlik oranlarının artış gösterdiği, Tarım kesiminde dönüşüm sorunlarının mevcut olduğu, Sanayi üretiminde gerilemelerin yaşandığı, Özel kesim dış borçlarının yükseldiği, Küresel piyasalarda derinleşen krizin iç talepte düşme olarak hissedildiği, AB müzakerelerinin yavaşladığı, Siyasal istikrarda zaman zaman kırılmalar yaşandığı, Özellikle özel sektörün yüksek dış borcunun, kur riskini yükselttiği ancak reel faizlerin bir miktar düştüğü, Yabancı Sermaye girişlerinde yavaşlamanın ortaya çıktığı bir ekonomi haline gelmiştir. 10 2010 yılına gelindiğinde; Küresel Krizin etkilerinin alınan önlemlerle birlikte yavaşladığı, bu çerçevede; Çeyrek dönemlerde büyümenin iki haneli rakamlarla arttığı, İşsizlikte artışın durduğu, Dış ticaret ve cari açığın yeniden genişlediği, TL’nin yeniden değerlendiği, Faiz Oranlarının düşük seviyelerde seyrettiği, Kişi Başına Gelirin Düştüğü, Doğrudan yabancı sermaye girişlerinin azaldığı, Enflasyonun nispeten düşük seyrettiği, Bankacılık Karlarının yükseldiği, Kamu maliyesinde önemli bir bozulmanın yaşanmadığı Rekabet Gücünün arttığı ve Avrupa’nın 6. Dünyanın 16. büyük ekonomisi haline gelmiştir. 2.2. Üretim Artışı (Büyüme) ve Kaynakları Türkiye ekonomisi; 2001 krizi ertesinde, son beş yıllık dönemde, her bir çeyrek alt dönemde sürekli büyüyerek, yıllık yaklaşık ortalama % 7.0’lik bir büyüme hızına ulaşmıştır. Çeyrek büyüme oranları 2006 yılından itibaren azalma eğilimine girmiş 2008 yılının ikinci yarısında yaşanan küresel finansal krizle birlikte yıllık büyüme oranı %1,1 olarak gerçekleşmiştir. Küresel finansal krizin etkileri 2009 yılında büyümede %-4,7 oranında daralmaya yol açmıştır. Yaşanan bu daralma sonucunda Kişi Başına Düşen Gelir 10.440 ABD dolarından 8590 ABD dolarına gerilemiştir. OVP’ye göre 2010, 2011 ve 2012 yıllarında sırasıyla Büyümenin %3,5 %4,0 ve %5,0 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. IMF tahminlerine göre ise Türkiye’nin 2010 yılında %6,25 oranında büyümesi öngörülmektedir. 2007 yılı itibariyle büyümenin kaynaklarına bakıldığında büyük ağırlıkla özel sektör tüketim ve yatırım harcamaları, azalmasına rağmen önemini korumaktadır. 2008 yılında bu kalem negatife dönüşmüştür. Bu durum 2009 yılında da devam etmiş kamu harcamalarında bir miktar artış gözlenmiştir. 12 Grafik 2.1: GSYİH Büyüme Oranları 2001-2009 (Yıllık % Değişim) 13 Grafik 2.2: GSYH Büyüme Oranı (Dönem Ortalaması, %) 14 Grafik 2.3: OVP’ye Göre Büyüme Oranı Tahminleri (%) Grafik 2.4: Kişi Başına Düşen GSYH (ABD Doları) 16 Grafik 2.5: Büyümenin Kaynakları 2.3. Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları Tablo 2.1: Türkiye’de Uluslararası Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırım Bileşenleri 18 2008 yılına kadar sürekli artış eğilimi gösteren yabancı doğrudan ve portföy yatırımları küresel finansal krizin etkisiyle 2008 azalmış ve doğrudan yabancı sermaye yatırımları 15,7 milyar dolar ve -0,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 2009 yılında ise azda olsa bir artış yaşanmış ve doğrudan yabancı sermaye yatırımları 6,1 milyar dolar ve 0,1 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu artışın önümüzdeki dönemde de makul seviyelerde devam etmesi tahmin edilmektedir. 2.4. istihdamda Gelişmeler 2006-2007 yıllarında ortalama işsizlik oranı aynı kalmıştır. Küresel finansal krizin etkisiyle 2008 yılı sonu itibariyle işsizlik oranı %13,6’ya yükselmiştir. Krizin etkileriyle 2009 yılı sonu itibariyle %16.1 gibi tarihi bir seviyeye yükselmiştir. Bugün gelinen son noktada işsizlik oranın da %14,4’e gerileme yaşanmıştır. Ancak issizlikte kriz öncesi %9 rakamlarına ulaşmak kısa dönemde mümkün görülmemektedir. Bunun için Türkiye ekonomisinde yeni tutarlı bir büyüme ve istihdam programı yapılması gerekmektedir. . 20 Tablo 2.2: Temel İşgücü Göstergeleri (Mevsimlik Etkilerden Arındırılmış -2010 Şubat) 21 2.5. Dış Ticaret,Cari İşlemler ve Ödemeler Bilançosu 2.5.1. Dış Ticaret 2008’in sonunda ihracat 132 milyar dolara yükselmiştir. 2008’in sonunda ithalat 201,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu rakamlar dış ticaret açığında gittikçe bir iyileşmeye işaret etmektedir. Bu sonuçta küresel mali krizle birlikte kurlardaki yükselmenin etkisinin olduğu açıktır. 2009 yılında ihracat ve ithalat rakamlarında gerilemeler yaşanmış, İthalattaki daralma daha fazla olduğu için dış ticaret ve cari işlemler açığında bir iyileşme meydana gelmiştir. Dış Ticaret açığı ve geniş anlamda cari açığın iyileşmesinde gerçekçi kur yanında rekabetçi üstünlüğe dayalı üretim ve pazarlama uygulamalarının kesintisiz sürdürülmesi gerekmektedir. Yapısal iyileşme ancak bu şekilde sağlanabilir. 22 Grafik 2.6: Yıllık İhracat (Milyar Dolar) 23 Grafik 2.7: Yıllık İthalat (Milyar Dolar) 24 2.5. Cari İşlemler Dengesi Cari denge 2007 Yılında 37,7 milyar dolar açık vermiştir. 2006 yılına göre artış %18 ‘dir. 2008 yılı sonu itibariyle cari açık yaklaşık 41,9 milyar dolara ulaşmıştır. Bu haliyle yıl sonunda 2007 rakamlarını aşmıştır. Küresel finansal krizin ithalat ve ihracat üzerinde yaratmış olduğu daraltıcı etkiyle birlikte 2009 yılında ise cari açık 14,0 milyar dolara gerilemiştir. Türkiye ekonomisi küresel krize yüksek bir cari açıkla yakalanmıştır. Cari açıktaki gerilemeyle büyüme oranlarında da yüksek düşüşler meydana gelmştir. 2010 yılının ilk çeyreğinde ise cari işlemler açığı 10.0 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 25 Tablo 2.3: Cari İşlemler Dengesi ve Bileşenleri (Milyar Dolar) 26 2.6. Kamu Maliyesi Türkiye ekonomisinde 2002’den beri uygulanan istikrar programı çerçevesinde en başarılı alanlardan birisi maliye politikası uygulamasıdır. Bu dönemde genel yönetim borç stokunun Milli Gelire oranı gerilemiş, (2007’de %38,8) Kamu Net Borç Stokunun Milli Gelire oranı da düşmüştür (2007’de %29,1). Faiz giderlerinin Milli Gelire oranı da 2002’de 14,8’den 2007’de 5,7 olarak gerçekleşmiştir. Diğer taraftan faiz giderlerinin vergi gelirlerine oranı 2002’de %80 artarak 2007’de %32’ye inmiştir. Bütçe açığının Milli Gelire oranı 2006’da %0,6, 2007’de 1,6 olarak gerçekleşmiştir. Faiz Dışı fazla 2007 sonu itibari ile %3,7 olarak gerçekleşirken bu oran 2008 sonunda %3,5’e gerilemiştir. Büyüme ve kaynak ihtiyacı özellikle bölgesel projelerin ve destek paketlerinin gündeme gelmesi faiz dışı fazla oranının da aşağıya çekilmeye sebep olmuştur. Türkiye’nin dış borç stoku son yıllarda artış eğilimi göstermektedir. Ancak daha sonra finansal krizin etkisiyle azalma göstermiştir. Nitekim 2007 sonunda 247 milyar dolar olan dış borç stoku 2008 yılı sonunda 277,7 milyar dolara yükselmiş, 2009 yılı sonu itibari ile dış borç stoku azalarak 271,1 olarak gerçekleşmiştir. Kamu sektörünün toplam borç stoku içindeki payı son yıllarda düşük oranda artmıştır. 2007 yılında kamu borç stoku 73,5 milyar dolar (toplam borcun %29,50’si) 2008 yılında 78,3 milyar dolar (toplam borcun %28,2’si) ve 2009 yılında ise 83,5 milyar dolara (toplam borcun %30,8’i) yükselmiştir. Toplam dış borç stoku içersinde özel sektör borçlarının ağırlığı artmaya devam etmektedir. En büyük artış 2007 yılında 117 milyar dolardan 160,1 milyar dolara (toplam borcun %64,2’si) yükselmiştir. 2008 sonu itibari ile ise 185,3 milyar dolar (toplam borcun %66,7’si) olmuştur. 2009 yılı sonu itibariyle ise özel sektörün dış borç stoku bir miktar azalma göstererek 174,4 milyar dolar (toplam borcun %64,3’ü) olarak gerçekleşmiştir. Toplam borcun vade yapısına bakıldığında ise 2009 sonu itibari ile 271,1 milyar dolarlık toplam borcun 52,0 milyar dolarlık (%19,2’i) kısmı kısa vadeli borç iken 219,1 milyar dolarlık kısmı ( %80,8’i) ise uzun vadeli borçtan oluşmaktadır. 27 Tablo 2.4: Türkiye Brüt Dış Borç Stoku (Milyar Dolar) 28 2. 7. ENFLASYON Grafik 2.8: Enflasyon Oranları (%) 29 Grafik 2.9:Tüketici Fiyat Endeksi Yıllık Değişim Oranları (%) Grafik 2.10:Üretici Fiyat Endeksi Yıllık Değişim Oranları (%) Grafik 2.11:Yıllık Enflasyon Oranı ve Beklentiler (%) Türkiye Ekonomisi’nde 2001 Şubat Krizi ile başlayan dezenflasyon programı çerçevesinde, para, maliye, gelirler, kur ve diğer politikalar 2008 Mayıs’ına kadar uygulanmıştır. IMF değerlendirmelerine göre program uygulaması genel olarak başarılıdır. Fiyat istikrarı kısmen sağlanmıştır. 2009 yılı sonu itibariyle üretici fiyatları endeksi 5,93 olarak gerçekleşirken, 2010 Mayıs sonu itibariyle üretici fiyatları endeksi 9,21’e yükselmiştir. 2009 yılı sonu itibariyle Tüketici fiyatları endeksi 6,53 olarak gerçekleşirken, 2010 Mayıs sonu itibariyle üretici fiyatları endeksi 9,10’a yükselmiştir. Üretici ve tüketici fiyatları endeksinin 2009 yılında küresel krizde dramatik talep düşüşlerine paralel olarak önemli düşüşler gerçekleşmiştir. 2010 yılı itibariyle üretici ve tüketici fiyat endeksleri artış eğilimine girmiştir. Bu artışın en önemli nedenlerinden birisi yeni bütçe döneminde dolaylı vergilerin yükseltilmesidir. Kriz ertesinde talepteki canlanma ve artan yeni maliyet yapısıyla üretim faaliyetleri yeni fiyat artışlarını beraberinde getirmiştir. TCMB enflasyon oranlarını 2010 ve 2011 yıllarında %10’un altında tutmayı hedeflemektedir. Ekonomide canlanma, büyüme ve istihdamdaki artış henüz istikrarlı bir yola girmediğinden faiz oranları konusunda bir değişime gidilmeyecektir. Kurlardaki öngörülmeyen bir yükselme ve küresel emtia fiyatlarında beklenenin üstünde artışlar da enflasyon oranlarını etkileyebilecek dışsal faktörlerdir. 33 4. Dünya Ekonomisinde Küresel Finansal Krizle Mücadele Küresel finansal krizle birlikte, ABD finans piyasasındaki kırılganlıkların doğurduğu zararlar, gelişmiş ve gelişen bütün ülke ekonomilerine sirayet etmiştir. 2009 yılı dolar ve euro bölgesi ekonomilerinin büyümede negatif sonuçlar almıştır. Küresel ekonomideki büyüklüğü ve lokomotif gücü bakımından, dünya ekonomisinin krizden çıkışı yine ABD ekonomisinde uygulamaya konan ekonomik paketlerin etkinliğine bağlı gözükmektedir. Yeni yönetimle birlikte uygulamaya girmiş olan teşvik paketlerinin dikkatle takip edilmesi ve özellikle finans kesimindeki zararların temizlenmesi gerekmektedir. ABD finans piyasalarında kriz sonrası dönemde piyasaların düzenleme ve denetimlerini sıklaştıracak, şeffaflaştıracak ve rasyonelleştirecek önlemler alınmaya başlanmıştır. Bununla ilgili yasal çalışmalar sürmektedir. Yeni ABD yönetimi finansal piyasalardaki aktörlere gereğinden fazla risk almasına fırsat sağlayan serbest ortamı sınırlandırmak istemektedir. Kısaca ABD’den başlayarak kriz sonrası yeni bir küresel finansal düzen inşasının adımları atılmış bulunmaktadır. 2010 yılı başından itibaren AB için öngörülen ekonomik kötüleşme beklentileri gittikçe güçlenmektedir. Küresel finansal krize karşı geliştirilen gevşek maliye ve para politikası önlemleri, kamu maliyesi sorunu olan AB ülkelerini adeta açığa çıkarmıştır. Başta Yunanistan olmak üzere İspanya, Macaristan gibi ülkelerin ekonomilerinin ağır hasarlı oldukları anlaşılmaktadır. AB Merkez Bankası ve hükümetleri Birlik içersindeki ortaya çıkan ekonomik krize karşı hızlı önlem alma konusunda başarısız görünmektedir. Yunanistan için IMF ile ortaklaşa geliştirilen yardım paketlerinin, diğer 34 ekonomiler için risk ortaya çıkmadan önlem olarak geliştirilmesi düşünülmelidir. 4.1. Bazı Ülkelerin Küresel Finansal Krize Karşı Aldığı Önlemler 4.2. Bazı Ülkelerin Mevduat Sigortası Kapsamında Yaptıkları Değişiklikler 5. Türkiye Ekonomisinde Küresel Finansal Krizle Mücadele,2009 Genel Değerlendirmesi ve 2010 Beklentileri 2007 yılının ikinci yarısından itibaren global piyasalarda artan volatilite, 2008 yılında küresel krize dönüşmüştür. ABD finans piyasalarında özellikle ipotekli kredilerle başlayan kriz süreci, dalga dalga bütün dünya ekonomilerine yayılmıştır. ABD finans piyasasında önemli denetim zaafları olduğu ortaya çıkmıştır. Halkın finans sektörüne güveni sarsılmış, büyük yatırım bankaları ve sigorta şirketleri iflas etmiştir, ya da kamulaştırılmıştır. ABD ekonomisinde finans kesimi kaynaklı olarak başlayan kriz sonucu büyümede gerileme ve işsizlikte artış ilk ve önemli olumsuz sonuçlar olarak yansımıştır. Genel olarak bekleyişlerin kötüleşmesi, talepte dramatik düşüşlere yol açmıştır. Dünyadan Türkiye’ye yansıyan ve öncelikle büyümede ve finansmanında sorun yaratan doğrudan yabancı sermaye girişlerindeki azalmalar, bütün reel parametreleri olumsuz etkilemiştir. Üretimin durması ya da gerilemesi bütünüyle üretimin, ticaretin, ekonomik faaliyetlerin genel seyrinin daralması sonucunu doğurmuştur. Sınai yatırımlar ve üretim kapasitesi küçülmüştür. Kapasite kullanım oranları düşmüştür. Dünyanın diğer ekonomileri gibi Türkiye’de de alınan önlemlerle küresel krizin etkileri hafiflemiştir. 2009 yılında %-4,7 gerileyen GSMH 2009’un son çeyreğinden itibaren yeniden büyüme trendine girmiştir. Dış açık, gelişmekte olan bir ülke ekonomisi olarak Türkiye’nin yeni bir büyüme/sanayileşme stratejisine ihtiyaç duymaktadır. Kriz öncesinde zaten gerilemekte olan çeyrek dönemlik büyüme oranları bu ihtiyacı ortaya koyuyordu. Türkiye ekonomisinin bugün gelinen noktada, daha çok kendi kaynaklarına dayalı rekabetçi üretim yöntemleri ve ürünleri belirlenerek bunların geliştirilmesini hedefleyen orta ve uzun vadeli destek programları düzenlenmelidir. Bu cümleden olmak üzere eğitim ve insana yatırım, girişimciliğin geliştirilmesi ve yatırım ortamının iyileştirilmesi, Ar-Ge ve yeniliğe dönük desteklerin etkinleştirilmesi gerekmektedir. 37 Finansal Krize Karşı Alınan Önlemler Likidite Destekleri-1 Bankaların birbirlerinden ABD Doları ve Euro üzerinden döviz borç alıp vermelerine olanak sağlanması amacıyla, Merkez Bankası kendi nezdindeki Döviz Depo Piyasasında aracılık faaliyetlerine 9 Ekim 2008 tarihinde yeniden başlamıştır. Ayrıca, bankaların bilanço büyüklükleri dikkate alınarak Döviz ve Efektif Piyasaları işlem yapma limitleri 14 Ekim 2008 tarihinde 5,4 milyar ABD Dolarına, 23 Ekim 2008 tarihinde ise 10,8 milyar ABD Dolarına yükseltilmiştir. Merkez Bankası’nca yapılan döviz alım ihalelerine 16 Ekim 2008 tarihi itibariyle ara verilmiş, döviz fiyatlarındaki oynaklığı önlemek amacıyla 10 Mart 2009 tarihinde döviz satım ihalelerine başlanmıştır. İhalelerde satımı yapılacak döviz tutarı 50 milyon ABD doları olarak belirlenmiştir. 38 Likidite Destekleri-2 Bankalararası döviz piyasasında döviz likiditesi akışının artırılmasını sağlayarak finansal sistemdeki akışkanlığı ve kredi piyasalarının etkin çalışmasını desteklemek amacıyla; Bankaların, Döviz ve Efektif Piyasaları ile Döviz Depo Piyasası’nda kendilerine tanınan borçlanma limitleri çerçevesinde ABD Doları ve Euro cinsinden Merkez Bankası’ndan alabilecekleri döviz depolarının vadesi 1 haftadan 3 aya yükseltilmiş, Buna paralel olarak bankaların söz konusu piyasada kendi aralarında gerçekleştirdikleri işlemlerin vadesi 3 aya kadar uzatılmış, Merkez Bankası taraflı işlemlerde ABD Doları ve Euro için yüzde 10 olan borç verme faiz oranları kademeli olarak düşürülerek sırasıyla yüzde 5,5 ve yüzde 6,5 olarak belirlenmiştir. 39 Likidite Destekleri-3 Yüzde 11 olan yabancı para zorunlu karşılık oranı 2 puan azaltılarak yüzde 9 düzeyine indirilmiştir. Yabancı para zorunlu karşılık oranında yapılan bu indirimle bankacılık sistemine yaklaşık 2,5 milyar ABD Doları ek döviz likiditesi sağlanmıştır. Türk Lirası mevduatı ve kredileri teşvik etmek amacıyla yabancı para zorunlu karşılıklara faiz ödenmesi uygulamasına son verilmiş, Türk parası zorunlu karşılıkların faiz oranı ise artırılmıştır. Bu çerçevede, Türk parası zorunlu karşılıklara ödenen faiz oranı Merkez Bankası gecelik borçlanma faiz oranının yüzde 75’i seviyesinden 80’i seviyesine çıkarılmıştır. Bankacılık sektörünün özkaynak yapısını daha da güçlendirmek amacıyla bankaların kar dağıtımına sınırlama getirilmiş ve bankaların kar dağıtabilmesi BDDK onayına bağlanmıştır. 40 Vergi Destekleri-1 Yurtdışındaki varlıkları yurtiçine getirmeyi amaçlayan, vergi indirimleri ve muafiyetlerini içeren Varlık Barışı uygulamasının geçerlilik süresi 30 Eylül 2009 tarihine kadar uzatılmıştır. Hisse senedi kazançlarında yerli yatırımcılara uygulanan yüzde 10’luk stopaj sıfıra indirilmiştir. 1 Eylül 2008 tarihi öncesindeki vergi borçlarının onsekiz ay süreyle yüzde 3 faizle taksitlendirilmesi imkanı getirilmiştir. Menkul Kıymet Yatırım Fonları ile Menkul Kıymet Yatırım Ortaklıklarının sermaye piyasasında yaptıkları işlemler nedeniyle elde ettikleri gelirlere BSMV muafiyeti getirilmiştir. Gerçek kişilere kullandırılan kredilerdeki Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu (KKDF) kesintisi oranı yüzde 15’ten yüzde 10’a indirilmiştir. Kablolu, kablosuz ve mobil internet servis sağlayıcılığı hizmetine ilişkin Özel İletişim Vergisi yüzde 15'ten yüzde 5'e indirilmiştir. 30 Haziran 2010'a kadar tescili silinecek ve hurdaya çıkarılacak 1979 veya daha eski model motorlu taşıtlar için vergi ve ceza affı getirilmiştir. Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu kapsamında düzenlenen ürün senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançlara 31.12.2014 tarihine kadar gelir ve kurumlar vergisi muafiyeti getirilmiştir. KOBİ birleşmelerini teşvik etmek amacıyla 31.12.2009 tarihine kadar birleşen KOBİ’ler kanunda belirlenen şartları sağlamaları kaydıyla, kurumlar vergisi muafiyeti ve % 75’e kadar indirimli kurumlar vergisi uygulanmasından 41 Vergi Destekleri-2 16 Haziran 2009 tarihli 1. Mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Bazı Mallara Uygulanacak Katma Değer Vergisi ile Özel Tüketim Vergisi Oranlarının Belirlenmesine Dair Karar” ile, – İç talebi canlandırmak amacıyla bazı sektörlerde 15.06.2009 tarihine kadar uygulanan geçici ÖTV indiriminin oranları yeniden belirlenerek süresi 30.09.2009 tarihine kadar uzatılmıştır. Buna göre; Motor silindir hacmi 1600 cm3’ü geçmeyen otomobillerde yüzde 37’den yüzde 18’e indirilen ÖTV oranı, yüzde 27 olarak, Üstü kapalı kasalı ticari araçlarda yüzde 10’dan yüzde 1’e indirilen ÖTV oranı, yüzde 3 olarak, Açık kasalı ticari araçlarda yüzde 4’ten yüzde 1’e indirilen ÖTV oranı, yüzde 2 olarak, Çekiciler, midibüsler, özel amaçlı taşıtlar ve kamyonlarda yüzde 4’ten yüzde 1’e indirilen ÖTV oranı, yüzde 1 olarak, Otobüslerde yüzde 1’den yüzde 0’a indirilen ÖTV oranı, yüzde 0 olarak, Minibüslerde yüzde 9’den yüzde 2’ye indirilen ÖTV oranı, yüzde 4 olarak, 250 cm3’ü geçmeyen motosikletlerde yüzde 22’den yüzde 11’e indirilen ÖTV oranı, yüzde 16 olarak, Beyaz eşyada yüzde 6,7’den yüzde 0’a indirilen ÖTV oranı, yüzde 2 olarak uygulanacaktır. – Mobilya ve bilgisayarda 30.06.2009 tarihine kadar yüzde 18 yerine yüzde 8 olarak uygulanan KDV oranının süresi 30.09.2009 tarihine kadar uzatılmıştır. 42 İstihdam Destekleri-1 (Aktif İşgücü Programlarının Güçlendirilmesi) Kısa çalışma ödeneğinin miktarı yüzde 50 oranında artırılarak, yararlanma süresi 3 aydan 6 aya çıkarılmıştır. (Ödenekten yararlanma süresi Bakanlar Kurulu Kararı ile 31.12.2009 tarihine kadar uzatılmıştır) Genç ve kadın istihdam teşvikinin süresi uzatılmıştır. İşsizlik ödeneği yüzde 11 oranında artırılmıştır. Toplum yararına işler için oluşturulan çalışma programlarına aktarılan (TYÇP) kaynak artırılacaktır. İŞKUR’un mesleki eğitim faaliyetleri genişletilecektir. 43 İstihdam Destekleri-2 (Aktif İşgücü Programlarının Güçlendirilmesi) Kişilere girişimcilik ve eğitim danışmanlığı verilecektir. – Proje, İŞKUR tarafından KOSGEB ile beraber yürütülecektir. – İşsizlere girişimcilik konusunda eğitim verilecektir. – Bireylere firma kurma ve işletme aşamasında danışmanlık hizmeti verilecektir. – Eğitim sonucunda, KOSGEB kriterleri çerçevesinde sunulacak projelere KOSGEB tarafından 4000 TL tutarında hibe verilecektir. – Program kapsamında 10 bin kişiye girişimcilik eğitimi verilecektir. İşbaşı eğitimleri çerçevesindeki stajlar desteklenecektir. – Meslek lisesi, dengi ve üstü eğitim kurumu mezunları yararlandırılacaktır. – İş tecrübesi olmayan gençlere deneyim kazandırılacak ve iş bulma olanakları artırılacaktır. – Stajyerlere 6 aya kadar İŞKUR tarafından günlük 15 TL ödeme yapılacaktır. – Program kapsamında 100 bin genç, stajyer olarak istihdam 44 edilecektir. İstihdam Destekleri-3 (Aktif İşgücü Programlarının Güçlendirilmesi) İşyerlerinde mevcut istihdamın üzerinde yaratılacak ilave istihdam için prim desteği sağlanacaktır. – İşyerlerinde Nisan 2009’daki mevcut istihdama ilave olarak işe alınan işçiler için uygulanacaktır. – Başvuru süresi 2009 yılı sonunda sona erecektir. Başvuru süresini 6 ay uzatmaya – Bakanlar Kurulu yetkili olacaktır. – Asgari ücret üzerinden işveren primi 6 ay boyunca devlet tarafından karşılanacaktır. – Yararlanma süresini 6 ay uzatmaya Bakanlar Kurulu yetkili olacaktır. Aktif işgücü programlarının güçlendirilmesi konusundaki analitik çalışmalar kapsamında; – İl İstihdam ve Mesleki Eğitim Kurulları’nın etkinliği artırılacaktır. – İstihdam Şurası Toplanacaktır. – Fon Yararlanıcılarının Profilleri Çıkarılacaktır. – Teşviklerin Etkinliği İncelenecektir. – Mesleki Eğitimler ve Kullanılan Kaynağın etkinliği incelenecektir.45 Yatırım Destekleri -1 Yatırım ve istihdamın teşvikine ilişkin 5084 sayılı kanunun gelir vergisi, sigorta primi ve enerji desteği teşviklerinden yararlanma süresi 1 yıl uzatılmıştır. Bölgesel gelişmişlik farklılıklarını azaltmayı, rekabet gücünü artıracak teknoloji ve ARGE içeriği yüksek büyük ölçekli yatırımlara destek olmayı, sektörel kümelenmeyi desteklemeyi ve teşvik kapsamındaki yatırım konularında ekonomik ölçek kriterlerini öne çıkarmayı amaçlayan yeni bir teşvik sistemi hazırlanmıştır. Yeni teşvik sistemi; Büyük Proje Yatırımları, Bölgesel ve Sektörel Teşvik Sistemi ve Genel Teşvik Sistemi olmak üzere üç gruptan oluşmaktadır. Sistemin getirdiği bazı destekler aşağıda sıralanmıştır: – Kurumlar/Gelir Vergisi İndirimi – Sosyal Güvenlik Primi İşveren Hissesinin Hazine tarafından karşılanması – Faiz Desteği – Yatırım Yeri Tahsisi – KDV İstisnası – Gümrük Vergisi Muafiyeti Yüksek teknoloji ve sermaye gerektiren AR-GE ve teknoloji kapasitesini artıran 12 sektörde büyük proje yatırımları desteklenecektir. 46 Yatırım Destekleri -2 Tekstil, konfeksiyon, hazır giyim, deri ve deri mamulleri sektörlerinde faaliyette bulunan, asgari 50 kişilik istihdam sağlayan ve 31.12.2010 tarihine kadar 1. ve 2. bölgelerden 3. ve 4. bölgelere taşınacak tesislere; Kurumlar vergisi oranı 5 yıl süreyle yüzde 20 yerine yüzde 5 oranında uygulanacak, Mevcut istihdam da dahil olmak üzere, bu tesislere taşındıkları bölgede (3. ve 4. bölgeler) 5 yıl süreyle SSK işveren primi Hazine tarafından karşılanacak, Hazine tarafından nakliye gideri desteği verilecektir. 47 Üreticiye ve İhracatçıya Sağlanan Kredi ve Garanti Düzenlemeleri-1 Reel sektörü desteklemek amacıyla KOBİ’lere sıfır veya düşük faizli kredi desteği verilmiştir. Vergi ve SGK prim borcu bulunan esnaf ve sanatkarlar ile hizmet ve ticaret sektörlerindeki KOBİ’lere de KOSGEB kredilerinden yararlanma imkanı getirilmiştir. KOSGEB’in bütçesi, 2009 yılında 2008 yılına göre yüzde 48 oranında artırılmıştır. İhracatçılara kullandırılmak üzere belirlenmiş olan ihracat reeskont kredisi limiti kademeli olarak artırılarak, 500 milyon ABD dolarından 2,5 milyar ABD Dolarına yükseltilmiştir. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri’nin kullandırdığı düşük faizli tarım kredilerinin vadesi işletme kredilerinde 18 aydan 24 aya, yatırım kredilerinde 5 yıldan 7 yıla çıkarılmıştır. Firmaların Eximbank kredi kapsam ve limitleri artırılmıştır. Eximbank’ın doğrudan kullandırdığı kısa vadeli kredilerdeki geri ödeme vadeleri 2009 Ocak-Mart döneminde 3 ay uzatılmıştır. Hazine’nin 2009 yılında Eximbank’a sağlayabileceği toplam garanti ve ikraz limiti 4 milyar dolara çıkarılmıştır. Eximbank’ın ödenmiş sermayesi 1 Milyar TL’den 1,5 Milyar TL’ye yükseltilmiştir. 48 Üreticiye ve İhracatçıya Sağlanan Kredi ve Garanti Düzenlemeleri-2 KOBİ’lerin finansman imkanlarına daha kolay erişebilmesi amacıyla Kredi Garanti Desteği uygulamasına başlanmıştır. Buna göre: Kredi garanti kurumlarına 1 milyar TL kaynak aktarılacaktır. Bu kaynak 10 milyar TL’lik krediye kefalet sağlanmasına imkan verecektir. Kredinin yüzde 65’ine Kredi Garanti Kurumu tarafından kefalet sağlanacak, kredi riskinin yüzde 35’ini ise bankalar üstlenecektir. Asgari 6 ay, azami 4 yıl vadeli TL, döviz ve dövize endeksli krediler destek kapsamında yer alacaktır. 15 Temmuz 2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı’nı takiben iki yıl içinde kullanılacak krediler bu destekten yararlanacaktır. 49 Kredi Kullanımı ve Kredi Kartlarına İlişkin Düzenlemeler-1 Döviz cinsi ve dövize endeksli kredi kullanımına ilişkin esaslarda yapılacak değişiklikle, tüketicilerin ve firmaların döviz cinsi ve dövize endeksli kredi kullanımları yeniden düzenlenmiştir. Buna göre; – Döviz geliri olan firmalar, Yurtiçinden döviz cinsi ve dövize endeksli kredi kullanmaya devam edecektir. Daha önce 18 ay olan vade sınırı dikkate alınmaksızın döviz cinsi kredi kullanabileceklerdir. – Döviz geliri olmayan firmalar, Ortalama vadesi bir yıldan uzun olmak üzere, 5 milyon ABD Doları ve üzerinde yurtiçinden döviz kredisi kullanabileceklerdir. Türkiye’deki bankalarda bulundurulacak döviz ve/veya belirli nitelikleri haiz yabancı para menkul kıymetleri teminat göstermek suretiyle, teminat tutarı kadar vade sınırı olmadan ticari ve mesleki amaçlı yurtiçinden döviz kredisi kullanabileceklerdir. Vade ve tutar sınırlaması olmadan dövize endeksli kredi kullanmaya devam edeceklerdir. – Tüketiciler, Bugüne kadar yurtiçinden ve yurtdışından döviz cinsi kredi kullanamayan tüketiciler yeni düzenleme ile dövize endeksli kredi kullanamayacaktır. 50 Kredi Kullanımı ve Kredi Kartlarına İlişkin Düzenlemeler-2 Kredi kartı borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin yapılan yasal düzenlemeyle, 31 Mayıs 2009 tarihi itibariyle ödeme ihtarı çekilmiş, icra takibi başlatılmış, ya da banka tarafından takip olunan krediler grubunda sınıflandırılmış kredi kartı borçlarının yeni bir ödeme planına bağlanması imkanı getirilmiştir. BDDK, yapılan düzenlemeyle, halihazırda yüzde yirmi olarak uygulanan asgari ödeme tutarını, Hazine Müsteşarlığı ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının olumlu görüşünü alarak; yüzde kırka kadar artırmaya ve artırdığı oranı yüzde yirmiye kadar düşürmeye yetkili kılınmıştır. Asgari ödeme oranı, BDDK tarafından, belirtilen sınırlar dahilinde kart hamili grupları itibariyle farklılaştırılabilecektir. 51 AR-GE Destekleri Ar-Ge Şirketlerinin de Ar-Ge teşviğinden yararlanmasının sağlanması amacıyla, Ar-Ge merkezi kuracak firmaların ayrıca üretim faaliyetinde bulunma koşulu olmadığına ilişkin yönetmelik hazırlanmıştır. Ar-Ge personelinin yararlandığı vergi indirimi desteği yeniden düzenlenerek, desteğin 5 yıl boyunca doğrudan firmalara verilmesi sağlanmıştır. Ar-Ge ve destek personelinin, çalışmaları karşılığında elde ettikleri ücretleri üzerinden asgari geçim indirimi uygulandıktan sonra hesaplanan gelir vergisinin, 31.12.2013 tarihine kadar; doktoralı olanlar için yüzde 90’ının, diğerleri için yüzde 80’inin verilecek muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergiden indirilmek suretiyle terkin edilmesini sağlayan yasal düzenleme hayata geçirilmiştir. 52 3. TÜRKİYE EKONOMİSİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI Türkiye’de 2002 yılından günümüze Ar-Ge harcamalarında önemli artışlar yaşanmıştır. 2002 yılında Türkiye’nin Ar-Ge harcaması 3 milyar dolar iken 2008 yılına gelindiğinde 6,8 milyar dolara yükselerek %120 artış göstermiştir. Türkiye ekonomisinde rekabet gücünün, arttırılmasının temelinde Ar-Ge, yenilikçilik, üniversite sanayi işbirliği, ArGe’ye ayrılan payın arttırılması gelmektedir. Ayrıca Ar-Ge çabalarının hem üniversiteler hem sanayi bünyesinde teşvik edilme mekanizmaları etkinleştirilmelidir. Demokratikleşme sürecinin hızlandırılması ve siyasal istikrarın mutlaka sürdürülmesi, AB müzakerelerine devam edilmesi gereklidir. 53 Grafik 2.12: Türkiye’nin Ar-Ge Harcamaları (Milyon TL) 54 Grafik 2.13: Yerli Patent Başvuru ve Tescilleri 55 Grafik 2.14: Türkiye’nin Rekabet Gücünün Gelişimi 56 Grafik 2.15: Dünyanın En Büyük Ekonomileri (Trilyon Dolar2009) Grafik 2.16: Avrupa’nın En Büyük Ekonomileri (Trilyon Dolar-2009) Sonuç olarak; Türkiye bugün gelinen son noktada küresel kriz öncesi piyasa yapısı ve kriz sonrası aldığı önlemlerle dünyanın en büyük 16., Avrupa’nın ise 6. büyük ekonomisi konumuna yükselmiştir. Bundan sonra Türkiye ekonomisinin rekabet edebilirliğini geliştirecek yapısal reformların gerçekleştirilmesine devam edilmelidir. Eğitim de nitelik ve mesleki yönlendirme öne çıkmalıdır. Anayasa ve yasalar da eski ve eksik olan alanlar biran önce tamamlanmalıdır. İş piyasası, vergi kanunları, ticaret ve borçlar kanunları gibi düzenlemeler biran önce yapılmalıdır. Makine imalat, bilişim, turizm ve tekstil gibi sektörler de istihdamı da destekleyen etkin teşvik uygulamaları hayata geçirilmelidir. AB müzakere sürecinde yapılması gerekenler, ülke menfaatleri önceliğinde ciddiyetle sürdürülmelidir.