“Kamu Hastanelerinde KDV muafiyeti ve kamu zararı” konusunda yazılar yazan Hürriyet yazarı Fikret Kızılot’a cevaben yazılmıştır. Kamu hastanelerinin “hizmet satış sürecindeki KDV uygulamaları ve buna bağlı olarak devletin ve sosyal güvenlik kurumlarının uğradığı zarar” konusundaki yazınızı okudum. IMF’ yi ve maliye bakanlığını göreve çağıran son cümleniz (yaklaşık 1 katrilyonluk sosyal güvenlik zararı ve vergi kaybı) açıkçası beni ürküttü. Bu konuda son derece yetersiz / yanlış bir bilgilendirme içinde olduğunuzu düşündüm ve bu konuda ilgili kurumlardan düzeltme yazısı almanızı ve bunu yayınlamanızı bekledim. Maalesef bugüne kadar böyle bir düzeltme olmadı. 4 yıl kadar DEÜ Uygulama ve Araştırma Hastanesinde Bşk Yrd olarak çalışmış ve bu konularda Maliye Bakanlığı yetkilileri ile önemli sayılabilecek düzeyde görüş alışverişi yapmış ve önerilerde bulunmuş bir kişi olarak, bazı açıklamalar yapma gereksinimi duyuyorum. 1. İçinde işletme yapısı barındıran kamu hastaneleri (temel olarak Üniversite ve Devlet Hastaneleri) bilindiği üzere ürettikleri sağlık hizmetini döner sermayeleri aracılığı ile geri ödeme kurumlarına (ilgili bakanlıklar, ES,SSK, Bağ-kur, özel sigortalar, özerk ve özel kurumlar gibi) veya kişilere fatura ederler. Hizmet bedelleri “paket ücreti veya birim işlem bedelleri toplamı” olarak her yıl Bütçe Uygulama talimatında “KDV dahil fiyatlar” olarak belirlenmiş fiyatlar üzerinden faturalandırılır. Bu rakamlar hem özel, hem de kamu hastaneleri için genel olarak aynıdır. Kamu hastaneleri KDV muafiyeti kapsamında olduğu için-doğal olarak-ilgili geri ödeme kurumundan alınan KDV, döner sermaye gelirleri olarak işletme sermayesine dahil edilir. Kamu hastaneleri vergi olarak KDV ödemesi yapmadıkları için, her ay gayrisafi hasılanın %15’i hazine payı olarak maliye bakanlığının gelirler hesabına aktarılır. Bu oran maliye bakanlığı açısından-tüm döner sermaye gelirlerini kapsadığı için-KDV alınmaması ile oluşan kaybın çok daha üzerindeki bir kazanç anlamına gelmektedir. Tüm Türkiye’de, hastane döner sermayelerinden alınan hazine payları (yaklaşık 700-900 Trilyon TL) maliye bakanlığı gelir kalemleri içinde önemli bir yer oluşturmaktadır. 2. Üniversite hastaneleri için durum biraz daha vahimdir. Üniversite hastanelerinden %15’lik hazine payına ek olarak, en az %5’lik araştırma fon bütçesi payı alınmaktadır. Teorik olarak üniversite tarafından kullanılması gereken bu bütçe, bildiğiniz gibi yıl sonunda hazineye gelir kaydedilmektedir (2003 uygulaması). Bu uygulama ile döner sermayeden araştırma fon bütçesine, buradan da genel bütçeye aktarılan rakam 2003 yaklaşık 150 Tilyon TL civarındadır. Özetle üniversite hastanelerinde direk ve indirek hazine payı toplamı %20 dir. Gelir vergisi ve KDV ödemeleri dahil olmak üzere, hiçbir özel kurum toplam cirosu içinde bu oranlarda vergi vermemektedir. 3. Kamu hastaneleri sadece hizmet/işlem bedelleri değil, aynı zamanda ara madde olarak satın aldıkları, hastalarına kullandıkları ve ilgili geri ödeme kurumlarına faturalandırdıkları İlaç ve Tıbbi Malzemede de KDV ye ek olarak hazine payı (%5) ödemektedirler. Bu oran 2004 Ocak ayına kadar hizmet / işlemlerde olduğu gibi %15 düzeyindeydi. 2004 ocak ayından itibaren bu oran %5’e indirilerek, kamu hastanelerine yapılan haksızlık kısmen giderilmiş olmakla birlikte halen devam etmektedir. Hazine payının ilaç ve tıbbi malzemede tamamen ortadan kalkması gerekmektedir. 4. Döner sermayeli hastanelerin hazineye katkıları 2003 yılı içinde 1 katrilyona yaklaşmıştır, ki bu da sizin kayıp dediğiniz rakamı oluşturmaktadır. Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi bu gelirler (hazine payları), bütçedeki transfer kalemleri olarak sosyal güvenlik kurumlarının açıklarının kapatılmasında önemli bir kalem olarak kullanılmaktadır. Sayın Kızılot, görüldüğü gibi bu alanda kamu hastaneleri üzerinden kayıp değil, kazanç söz konusudur. Bu durum haksız rekabete yol açıyorsa, bunun kamu hastaneleri aleyhine olduğu açıktır. Bu noktadan hareketle, kamu hastanelerinin hizmet faturalarının KDV hariç olarak ödenmesi, veya ek hazine ayı alınması gibi uygulamalara gidilmesi; kuşkusuz sosyal güvenlik kurumlarının açığını azaltacak veya hazine gelirlerini artırarak transfer kalemlerine ek kaynak oluşturacaktır. Ancak bunun sonucunda; kamu hastaneleri mali olarak daha da güçsüzleşecek, çağın gerektirdiklerinin aksine işletme yapılarının daha da zayıflayacak, rekabet (kamu-özel) ortamı daha da bozulacaktır. Sayın Kızılot, kamu hastanelerinin işletme yapılarının bu tür uygulamalarla zayıflatılması değil; aksine ek önlemlerle güçlendirilmesi gerekmektedir. Kamu hastanelerinden hazine payı alınmaması, belki de bu bağlamda atılacak en somut ve en önemli adım olacaktır. Kamu hastaneciliğinin güçlendirilmesi ile, başta ilaç ve tıbbi malzeme olmak üzere, bir çok alanda maliyetler daha da azalacak, ve bugün toplam sağlık harcamaları içindeki yeri %50-60 olan ilaç ve tıbbi malzeme harcamalarının oranı gelişmiş ülkelerdeki seviyelere (%25-30) düşecektir. Sayın Kızılot, konuyu yukarıda açıklamaya çalıştığım perspektiften tekrar değerlendirmeniz ve kamuoyunda oluşturduğunuz yanlış ve eksik kanıyı düzeltmeniz dileğiyle. Selamlar, saygılar.