T.C. HİTİT ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ MALİYE BÖLÜMÜ AVRUPA BİRLİĞİ ÇEVRE POLİTİKASI YASİN CEYLAN ABDÜSSELAM KOÇAK HASAN UÇAN ŞÜKRULLAH EMİRKULU ŞEYDA ER AB MALİ İLİŞKİLER YRD. DOÇ. DR ÖZGÜR EMRE KOÇ Çorum, 2014 GİRİŞ Avrupa birliği uluslararası ticari bir birliğin ötesinde aynı zamanda kültürel siyasal ve ekonomik bir birliktir. Dolayısıyla birlik olabilmenin bir gereği olarak üye devletlerin her alanda birbirleriyle tam bir uyum içerisinde bulunmaları gerekmektedir.Her türlü ekonomik siyasal alanda üye ülkeler arasında bir sınırın olmamasının yanında çevre kirliliği sınırlarının da olmaması ve her geçen gün tehditkar pozisyonunu arttırması dolayısıyla gündemdeki konulardan birisi olmuştur. Çevre ve doğal kaynakların korunmasına ilişkin ab politikalarının amacı 1980 lerden bu yana giderek artmıştır.Çevreye yönelik tehditlerin korunma altına alınması ve çevredeki bozulmanın engellenmesi amacıyla Avrupa düzeyinde bazı güçlü düzenlemelerin yapılması gerekmiştir.Çevrenin korunması Avrupa düzeyine ve uluslararası seviyeye taşınırken AB'nin genişleme sürecinde özellikle kirlilik problemleri çevre politikası kapsamına önemli hale gelmiştir.Avrupa topluluğunun kuruluşundan bu yana ilk kez çevre sorunları doğrudan kurucu anlaşmaya 1986 yılında kabul edilen tek senet ile dahil edilmiştir.1993'te yürürlüğe giren Maastricht anlaşmasıyla çevrenin korunması ilkesi ilk kez açık olarak Ab hedefleri kapsamına alınmış ekonomik çevre ile uyum içinde gerçeklemesi gerektiği belirtilmiş, Ab çevre politikası oluşturulmuştur. A.AB ÇEVRE POLİTİKASININ NEDENLERİ Avrupa Toplulukları kurucu antlaşmalarında çevre, üye devletlerin yetki alanında bırakılmasına karşın, Avrupa Toplulukları’nın uygulamada çevre korunması konusunda ortak yaklaşımın benimsenmesi gerekliliğini ortaya koymuştur. Bu sonuca varılmasındaki ilk sebep; teknik nitelik taşımakta olup, Avrupa Toplulukları’nda temel politika kabul edilen serbest rekabet ilkesinin gerçekleştirilmesidir. Her üye devlette farklı çevre politikalarının uygulanması, çevre kirliliğinin önlenmesine yönelik yapılan yatırımlar, değişik çevre koruma değerlerinin benimsenmesi, özellikle malların üretiminde maliyeti doğrudan etkilemektedir. Bu durumda üye ülkeler arasında serbest rekabetin tam anlamıyla sağlanabilmesini de engellemektedir. İkinci sebep, topluluk üyesi olan devletlerin yaşam kalitesinin ve hayat standardının daha da yükseltilebilmesi için doğal yaşam koşullarının sağlıklı bir biçimde işletilmesinin gerekli görülmesidir. Üçüncü sebep; tamamen politik değerlendirmelere dayanmaktadır. Aynı ekonomik düzenin üyesi bulunan devletlerde, çevre politikalarındaki farklılıklar yüzünden yaşam koşullarının farklı düzeylerde gerçekleşmesi, üye devletlerce, politik bakımdan da arzu edilmeyen bir durum olarak değerlendirilmiştir. Dördüncü sebep ise; çevre kirlenmesinin siyasal sınır tanımamasıdır. Bir ülkeden ötekine kirlilik yayılması ve komşu devletlerin birbirlerine bağımlılığı Avrupa Birliği üyesi devletleri, ellerindeki imkanları bu konuda ortak bir şekilde kullanmaya itmiştir.(EGELİ, 1996) B.ÇEVRE POLİTİKASINI ŞEKİLLENDİREN İLKELER AB çevre politikasının gelişimi bölümünde sözü edilen kurucu antlaşmalar veyukarıda değinilen çevre eylem programlarına göre Birliğin çevre politikası şu ilkeleruyarınca belirlenmektedir Bütünleşiklik İlkesi: Sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için çevre koruma önlemlerininBirliğin bütün politikaları ile uyumlulaştırılmasını anlatmaktadır. Önleyicilik İlkesi: Çevre politikalarının onarıcı değil de önleyici olmasını öngören bu ilke,sorunların henüz ortaya çıkmadan önlenmesini sağlayan politikaların geliştirilmesinigerektirmektedir. İhtiyat İlkesi: Çevresel etkileri öngörülemeyen faaliyetlerin önlenmesine ilişkin bir ilkedir.Buna göre, herhangi bir faaliyetin çevreye olumsuz yönde etkide bulunacağı yönünde birkuşku varsa -bu durum henüz bilimsel olarak kanıtlanamıyorsa bile söz konusu faaliyetinönlenmesi ve olası zararların giderilmesi için önlemlerin alınması gerekmektedir. Kirleten Öder İlkesi: Çevre politikalarının uygulanmasına yönelik giderlerin önceliklekirliliği yaratan kişi ve kurumlardan karşılanmasına ilişkin bir ilkedir. AB’nin konuya ilişkintürlü yasal düzenlemeleri bulunmaktadır. Örneğin 2000 yılında yayımlanan “White Paper onEnvironmentalLiability”in amacı, Birliğin ortak çevre politikasını gerçekleştirmek içinkirleten öder ilkesinden nasıl yararlanacağını ortaya koymaktır. Hizmette Halka Yakınlık/Aşamalı Sorumluluk (Subsidiarity): Hizmetlerin yuttaşlara enyakın birimce sunulmasına ilişkin bir ilkedir. Birliğin yönlendirici, tamamlayıcı bir işlevesahip olduğunu, çevre yönetiminde sorumluluğun üye devletler ve yerel yönetimlerin üzerindebulunduğunu anlatmaktadır.(DURU, 2001) C. ÇEVRE EYLEM PROĞRAMLARI VE HEDEFLERİ Gelişim doğrultusuna yukarıda kısaca değinilen kurucu belgelerde çevre politikasıkapsamlı bir biçimde yer almamakta, yalnızca, dayanılan temel ilkelerden söz edilmektedir.AB çevre politikasını biraz daha yakından tanımak, geçirdiği evrimi daha iyi anlamak için, çevre eylem programlarına bakmak gerekecektir. Kurucu antlaşmalardan biri olan Roma Antlaşması’nda bu yönde bir zorunluluk olmamasına karşın, 1973 yılından başlayarak, ilerideki yıllar için bir yol haritası olacak biçimde çevre eylem programları hazırlanmıştır. Bundan önce de kimi çevre sorunları için yasal düzenlemelere gidilse de, Birliğin çevre sorunları ile ilgilenmesinin ve ortak bir çevre politikası oluşturmasının miladı olarak ilk programın yayımlandığı 1973 yılını göstermek yanlış olmayacaktır. Bağlayıcılıkları bulunmamasına karşın, çevre eylem programlarının iki önemli işlevi yerine getirdiği söylenebilir: Programlar, Birlik çapında izlenecek politikaların ana ilkelerini ortaya koymakta, gelecekteki yasal düzenlemeler için yol göstericilik yapmaktadır. Programların, kamuoyunda gündeme gelen yeni sorunların tartışılmasına ve yeni politika önerilerinin ortaya konulmasına olanak yarattıklarını da belirtmek gerekir. Her bir program incelendiğinde, döneminin koşullarını yansıtacak biçimde kimi yeni sorunların ve tartışmaların öne çıkarıldığı görülecektir.(HAİGH, 1989) 2001-2010 yıllarını kapsayan 6. programın yürürlükte olduğu bugüne değin kabul edilen çevre eylem programları şunlardır: -Birinci Çevre Eylem Programı (1973-1976) -İkinci Çevre Eylem Programı (1977-1981) -Üçüncü Çevre Eylem Programı (1982-1986) -Dördüncü Çevre Eylem Programı (1987-1992) -Beşinci Çevre Eylem Programı (1993-2000) -Altıncı Çevre Eylem Programı (2001-2010) 1. Birinci Çevre Eylem Programı (1973-1976) Çevre sorunları alanında izlenecek ortak politikaları ve uygulamada dayanılacakilkeleri saptamak amacıyla hazırlanan ilk çevre eylem programının başlangıç yılı 1972'dir.(Commission of theEuropean Communities,1979) Bu dönemde bir çevre eylem programı hazırlanmasında aynı yıl Stockholm’de gerçekleştirilen İnsan Çevresi Konferansı'nın önemli payı bulunmaktadır. Topluluğun çevre politikalarının genel amacının, bireylerin yaşam kalitesini, yaşadıkları çevreyi ve yaşam koşullarını geliştirmek olarak belirleyen Programın Stockholm Konferansı’nda benimsenen ilkeler doğrultusunda belirlendiği anlaşılmaktadır: Kirliliğin kaynağında önlenmesi; çevreselkaygıların bütün planlama ve karar verme süreçlerine dahil edilmesi; kirleten öder ilkesinin kabul edilmesi; AT politikalarının gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkisinin dikkate alınması; uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi; çevre bilincini artırmak için eğitsel etkinliklerin teşvik edilmesi; en uygun düzeyde eyleme geçmenin sağlanması (yerel, bölgesel, ulusal, AT, uluslararası); bütün üye ülkelerdeki çevre programlarının eşgüdümlenmesi ve uyumlulaştırılması. Programda yukarıda sayılan genel ilkelerin yanı sıra o dönemde gündemde olan, zehirli atıklar, uluslararası nehirlerin (Rhine ve Rhône gibi) kirliliği, üretim yerlerinin denetlenmesi, deniz kirliliği, radyoaktif atıklar gibi kimi çevre sorunlarına karşı politikalar dageliştirilmiştir.(BLACKSELL, 1994) 2. İkinci Çevre Eylem Programı (1977-1981) Dünyada yaşanan büyük enerji bunalımı yıllarında gerçekleştirilen ikinci programınilk programın devamı niteliğinde olduğu söylenebilir.Program’da çevre sorunlarınınçözümü için getirilen politika önerileri beş başlık altında yer almıştır: Topluluğun çevrepolitikası ve hedefleri; kirliliğin ve gürültünün azaltılması; toprağın, çevrenin ve doğalkaynakların zarar vermeden kullanımı ve ussal yönetimi; çevreyi korumak ve geliştirmek için harekete geçilmesi, uluslararası alanda Topluluğun rolü. Ortak çevre politikasının dayandığı ilkeler ise şöyle belirlenmiştir: Kirliliğin kaynağında önlenmesi, planlama ve karar verme süreçlerinde çevre boyutunun en erken aşamada dikkate alınması, doğal kaynakların ussal yönetimi, bilimsel ve teknolojik araştırmaların desteklenmesi, kirleten öder ilkesinin sürdürülmesi, devletlerin etkinliklerinin başka bir devletin çevresine zarar vermemesi, gelişmekte olan ülkelerin durumlarının dikkate alınması, uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi, çevre bilincinin yaygınlaştırılması. Program, yayımlandığı dönemin çevre sorunlarını yansıtır biçimde kirliliğin giderilmesine, özellikle de içme suyu, deniz ve hava kirliliğine odaklanmaktadır.Benimsenen ilkelerden de anlaşılabileceği gibi yeni program öncekinin dayandığı temeller üzerine kurulmuştur; bu açıdan yeni bir yaklaşım getirilmediği, yalnızca geçen süre içerisindeki gelişmelerin değerlendirmeye alındığı görülmektedir.(Resolution of theCouncil of theEuropeanCommunitiesand of theRepresentatives of theGovernments oftheMember States,1977) 3. Üçüncü Çevre Eylem Programı (1982-1986) Üçüncü Program'da, Topluluğun çevre politikasının amacının öncekilere göre oldukça geniş bir bakış açısıyla ortaya konduğu görülüyor: İnsan sağlığının korunması; su, hava, toprak, iklim, hammaddeler, yapay çevre, doğal/kültürel miras, flora, fauna gibi yaşam kalitesinin belirlenmesinde doğrudan etkili olan bütün öğelerin, kaynakların korunması ve iyileştirilmesi. Ortak çevre politikasının, ilk iki programa göre daha ayrıntılı ve kapsamlı biçimde belirlenmesi, çevre sorunlarının geçen 10 yıl içinde nicelik ve nitelik açısından geçirdiği değişimle ilgilidir. Üçüncü programın ilk ikisine göre farklı biçimde tasarlandığı, kimi spesifik sorunlara odaklanmak yerine ağırlığın daha çok genel politikalara verildiği görülmektedir. Bunlar içinde de ilk başta, çevresel önceliklerin diğer politika alanlarına yedirilmesi gelmekte, bir anlamda çevre, bir politika yapma alanı olarak belirlenmektedir. Bundan dolayı da, örneğin, üye ülkelerin yalnızca çevreye ilişkin yasal düzenlemeye gitmeleri ile yetinilmemiş, bunları uygulamaya geçirmeleri de zorunlu kılınmıştır. Üçüncü programda ilk kez Topluluğun çevre konularında uluslararası alanda üye devletleri temsil yetkisinden söz edildiğini de belirtmek gerekir.(BUDAK, 2000) 4. Dördüncü Çevre Eylem Programı (1987-1992) Çevre politikasını ekonomik ve toplumsal gelişmenin bir öğesi olarak alan Dördüncü Program Avrupa Tek Senedi’nin belirlediği politikalar çerçevesinde oluşturulmuştur. Önceki programların ilkeleri üzerine kurulu olan programda, su kalitesi, kimyasal maddelerin denetimi, gürültünün önlenmesi ve doğa koruma alanlarında özel önlemler alınması gerekliliğinin altı çizilmiştir. Programda, biyoteknolojinin olası potansiyel ve zararlarının göz önünde bulundurulması, Çernobil’deki kazanın gündeme getirdiği nükleer güvenlik gibi birtakım yeni sorun alanlarına ilişkin düzenlemeler de yer almaktadır. Dördüncü program dönemindeki en önemli gelişmelerden birinin çevre konusundaki yönergelerin uygulanması ve izlenmesine verilen önem olduğu söylenebilir. Programda ayrıca, Tek Senet’in 100A maddesine göndermede bulunularak, çevre koruma ile iç pazarın oluşturulması arasındaki güçlü bağa vurgu yapıldığını da belirtmek gerekir. Ortak çevre politikasının dayanacağı ilkelerse şöyle sıralanmaktadır: Kirliliğin kaynağında önlenmesi, bütün planlama ve karar alma süreçlerinde mümkün olan en erken aşamada çevrenin de hesaba katılması, doğal kaynakları tahrip edecek etkinliklerden kaçınılması, bilimsel-teknolojik bilgi düzeyinin yükseltilmesi, kirleten öder ilkesinin sürdürülmesi, bir devletin diğerinin çevresine zarar vermemesi, gelişmekte olan ülkelerin özel durumunun dikkate alınması, çevre konusunda uluslararası araştırma ve işbirliğinin geliştirilmesi, çevre bilincinin geliştirilmesi, en uygun düzeyde eyleme geçilmesi (yerel, bölgesel, ulusal, AT, uluslararası) ve ulusal politikaların AT politikaları ile uyumlulaştırılması. Programda ayrıca, 1987’nin Avrupa Çevre Yılı olarak seçildiğini de belirtmek gerekir.(BLACKSELL, 1994) 5. Beşinci Çevre Eylem Programı (1993-2000) Beşinci Çevre Eylem Programı, 1992 yılında gerçekleştirilen Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı'nın ve aynı yıl kabul edilen Maastricht Antlaşması’nın izlerini taşımaktadır. Sürdürülebilir kalkınma, çevresel önlemlerin diğer politika alanlarıyla bütünleştirilmesi, serbest piyasa ekonomisi araçlarından yararlanılması ve toplumdaki bütün aktörlerin ortak katılımının sağlanması ilkeleri üzerine kurulan Program, sanayi, enerji, ulaştırma, tarım ve turizm olmak üzere beş temel sektörün çevre üzerinde yarattığı baskıya yönelmiştir.(EuropeanCommission, TakingEuropean Environment Policyintothe 21st Century, 1996) Öncekilere göre daha kapsamlı ve ayrıntılı biçimde düzenlenen ve çevre sorunlarını geniş birbakış açısıyla ele alan Beşinci Program, iklim değişikliği, hava kirliliği, doğal kaynakların vebiyolojik çeşitliliğin kaybı, kentsel çevrenin bozulması, kıyı alanları ve atıklar üzerindeözellikle durmaktadır. Rio Konferansı’nda her biri için ayrı anlaşma belgeleri üretilen, iklimdeğişikliği, biyolojik çeşitliliğin kaybı, ormansızlaşma gibi küresel sorunların yanı sıra Ortave Doğu Avrupa’nın çevre sorunları da Program’da değinilen konular arasındadır. 6. Altıncı Çevre Eylem Programı (2001-2010) Bugün yürürlükte bulunan Altıncı Çevre Eylem Programı’nın büyük ölçüde önceki Program’da benimsenen ilkeler üstüne kurulduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bunu, sürdürülebilir kalkınma ilkesine, pazar ekonomisinin güçlendirilmesine, çevre duyarlılığının yaygınlaştırılıp katılımın artırılmasına ve çevre sorunlarının geniş kapsamlı bakış açısıyla ele alınmasına yapılan vurguda görebilmek olanaklıdır. Programda ilk göze çarpan nokta, büyük ölçüde, serbest piyasayı düzenleyici nitelikteki kurallara yer verilmiş olmasıdır. Bunun yanında, küresel ölçekteki çevre sorunları daha kapsamlı biçimde ele alınmaktadır. Çevre mevzuatının daha etkili biçimde uygulamaya geçirilmesini, çevresel önlemlerin diğer politika alanları ile bütünleştirilmesini, piyasa ile daha yakından ilişki kurulmasını, bireylere önem verilerek davranış değişikliğine gitmelerine yardımcı olunmasını ve imar planlarıyla yönetimkararlarında çevrenin göz önünde bulundurulmasını öngören 6. Programda, “iklim değişikliği”, “doğa ve biyolojik çeşitlilik”, “çevre ve sağlık”, “doğal kaynak yönetimi” ve “atık yönetimi” öncelikle harekete geçilmesi gereken konular olarak seçilmiştir.(Commission of theEuropeanCommunities, 2001) D.ÇEVRE İLE İLGİLİ AB KURUMLARI AB’nin çevre politikasının nasıl belirlenip uygulamaya konulduğunu anlamak için,çevre konusunda çalışmalar yapmak üzere oluşturulmuş kurumlara bakmak gerekecektir.Ancak bundan önce, çevre politikasının belirlenmesinde yasama, yürütme ve yargıorganlarının rollerine değinmek yararlı olacaktır: Atamayla göreve gelen bürokrat veuzmanlardan oluşan Komisyon, ortak çevre politikalarının saptanmasında önemli bir işlevesahiptir. Birlik düzeyindeki yasama çalışmalarının başladığı, düzenleme önerilerinin yapıldığıyer olan Komisyon bu işlevini aşağıda sözü edilen Çevre Genel Müdürlüğü aracılığı ile yerinegetirmektedir. Birlik düzeyindeki çevre koruma önlemleri genellikle Konsey tarafındannitelikli çoğunlukla kabul edilen yönerge (directive) ya da tüzük (regulation) biçimindealınmaktadır. Ancak eylem programları gibi temel konularda Avrupa Parlamentosu da kararalma yetkisini kullanabilmektedir. Konsey’in oybirliği ile karar alması gereken konulardaParlamento’ya danışılmaktadır, ama Parlamentonun görüşü bağlayıcı değildir. Konsey,nitelikli çoğunlukla bir karar aldığında Parlamento değişiklik önerebilir. Parlamento’da çevresorunlarıyla ilgilenmek üzere “Çevre, Halk Sağlığı ve Tüketicinin Korunması Komitesi”( EP Committee on the Environment, PublicHealthand Consumer Protection.)bulunmaktadır. Ortak çevre politikasının uygulanmasındaki uyuşmazlıklar ise yargı yeriolarak Avrupa Adalet Divanı’nın görev alanına girmektedir. Birlik düzeyinde çevre yönetimisürecinde aktif rol oynayan diğer kurumlar şöyle sıralanabilir Çevre Genel Müdürlüğü (The Environment Directorate-General): Birliğin yürütme organı niteliğindeki Avrupa Komisyonu’nun 26 biriminden biri olan Çevre Genel Müdürlüğü’nün temel işlevi çevreyle ilgili yasal düzenlemeleri hazırlamak ve bunların üye ülkelerce uygulanmasını sağlayacak önlemleri almaktır. Merkezi Brüksel’de bulunan ve 550 çalışana sahip olan Müdürlüğün alt birimleri şöyledir: İletişim, Hukuk İşleri ve Sivil Savunma; Doğal Çevrenin Korunması; İklim Değişikliği ve Hava; Su, Kimyasallar ve Uyum;Uluslararası İşler ve LIFE; Kaynaklar; Sürdürülebilir Kalkınma ve Bütünleşme. Avrupa Çevre Ajansı (European Environment Agency): İlgili kuruluşlara ve kamuoyunaçevre konusunda güvenilir ve karşılaştırılabilir bilgi sunmak üzere 1990 yılında kurulmuştur.Ajansın çalışma konuları arasında, hava kirliliği, su kalitesi, toprak, flora, fauna, arazi kullanımı, doğal kaynaklar, atık yönetimi, gürültü, kimyasal maddeler, kıyı alanları ve deniz çevresi bulunmaktadır. Günümüzde 31 üyesi bulunan kuruluş Birlik dışındaki ülkelere de açıktır. Avrupa Çevre Ajansı’nın verilerini üye ülkelerin ilgili kurumlarından almasının göstergelerin güvenirliliği konusunda önemli kuşkular doğurduğunu belirtmek gerekir. Avrupa Yatırım Bankası (EuropeanInvestment Bank): AB çevre yönetiminin önemli mali kurumlarından biri olan Banka, çevrenin korunması ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması ile ilgili projeleri desteklemektedir. Banka’nın desteklediği projeler daha çok, iklim değişikliği, enerjinin etkin kullanımı, yenilenebilir enerji, biyolojik çeşitliliğin korunması, su ve atık yönetimi, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı, kentsel çevrede yaşam kalitesinin geliştirilmesi konularında yoğunlaşmaktadır. Avrupa Çevre İlkeleri (EuropeanPrinciplesforthe Environment-EPE): Sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek ve çevreyi koruyup geliştirmek için Avrupa’daki beş çok taraflı yatırım kuruluşunun bir araya gelmesiyle oluşturdukları bir düzenektir. Politikalarını kurucu Antlaşmadaki çevre hükümleri doğrultusunda belirleyen girişimin amacı, üye ve aday ülkelerdeki çevre projelerini desteklemektir. E.ÇEVRE İLE İLGİLİ YASAL DÜZENLEMELER AB düzeyinde ortak bir çevre politikası oluşturmak amacıyla gerçekleştirilen yasaldüzenlemeler, üretimden tüketime değin bütün ekonomik etkinlikleri düzene koyma, ortakstandartlara bağlama amacını taşımaktadır. Bu amaç doğrultusunda örneğin, emisyonmiktarının sınırlandırılması (üretim), ekoetikenlendirmenin getirilmesi (dağıtım), taşıtemisyonlarının denetlenmesi (tüketim) ve atıkların değerlendirilmesi (tüketim-üretim) gibiönlemler alınmaktadır. Doğa korumadan, zehirli atıkların önlenmesine değin çevrenin tümboyutlarını içerek biçimde gerçekleştirilen yasama çalışmaları sonucunda, bugüne değin 400 dolayında yasal düzenlemeye imza atılmıştır.(BURCHELL, JOHN & SİMON, 2001) Topluluk organları tarafından çıkarılan ve ikincil hukuk kaynağı olarak nitelenen söz konusu belgelerden, tüzüklerin (regulations), genel nitelikli ve üye ülkeler için doğrudan doğruya bağlayıcı olduklarını, yönergelerin (directives) içerik olarak bağlayıcı olduklarını ama uygulanması için üye ülkelerin iç hukuklarına aktarılmaları gerektiğini, kararların (decisions) genel nitelikli olmayıp, yalnızca belli üye ülkeler ya da gerçek ve tüzel kişiler için özel olarak alındığını, tavsiye ya da görüş açıklamalarının (recommendations, opinions) ise bağlayıcı olmadıklarını, yalnızca kimi konulara ışık tutmak üzere düzenlendiklerini hatırlamakta yarar var. Çoğunluğunu, üye ülkelerin iç hukuklarına aktarmak zorunda oldukları yönergelerin oluşturduğu söz konusu düzenlemelere biraz daha yakından bakmak gerekirse: Su Kirliliği: Yerüstü ve yeraltı sularının korunması ile ilgili çok sayıda yönerge çıkarılmış, içme ve kullanma suyu, balıkçılık ve kabuklu deniz hayvanı yetiştiriciliğinde kullanılan su için kalite standartları getirilmiştir. Buna benzer biçimde, zehirli atık boşaltımı da sıkı bir biçimde denetlenmektedir. Ayrıca Birlik, uluslararası sularda kirliliğin azaltılmasına yönelik sözleşmelere de katılmıştır. Hava Kirliliği: Küresel ısınma ile ozon tabakasının incelmesinden sorumlu olan gazların emisyonuyla ilgili önlemlere özel önem verilmektedir. Motorlu araçlar ve diğer kirletici üretim yerlerinden kaynaklanan kirliliğin denetlenmesi üzerine bir dizi yönerge kabul edilmiştir. Karbon/enerji vergisiyle ilgili bir öneri halen Konsey’in önünde durmaktadır. Gürültü: Arabalar, kamyonlar, motosikletler, traktörler, uçaklar, çim biçme makinaları ve inşaat araçları için üst düzey gürültü düzeyini belirleyen yönergeler kabul edilmiştir. Helikopter ve demiryolları ile ilgili düzenlemeler de öneri aşamasında bulunmaktadır. Kimyasal Ürünler: Tehlikeli maddelerin etiketlenmesi, paketlenmesi ve sınıflandırılması ile ilgili türlü yönergeler yayımlanmıştır. Piyasada bütün kimyasal ürünleri kapsayan Avrupa envanter listesi sayesinde kimyasalların ihbar, değerlendirme ve denetlenmesi mümkün olmaktadır. Üreticilere, ilgili kurumlara, kirletici maddeler, fabrikalar ve kaza yerleri hakkında bilgi vermeyi zorunlu kılan bir yönerge de yayımlanmıştır. Atıklar: Atıkların toplanması, bertaraf edilmesi, yeniden kazanılması ve işlenmesi ile ilgili çok sayıda yönerge bulunmaktadır. Atıkların ulusal sınırlar dışına ve özel alanlara taşınmasına yönelik önlemler alınmaktadır. Doğa Koruma: Yaban Yaşamının Korunması ile ilgili Bern Sözleşmesi’nin altında imzası bulunan AB, üye ülkelere Kuşların Korunması ile ilgili Paris Sözleşmesi’ne ve sulak alanlarlailgili Ramsar Sözleşmesi’ne taraf olmayı önermektedir. Yaban kuşlarının, habitatların korunması, yavru fok balıklarının derilerinden yapılan ürünlerin ithalatının yasaklanması ve hayvanlar üzerinde gerçekleştirilen bilimsel deneylerin denetimi ve sınırlandırılması ile ilgili yönergeler bulunmaktadır. F.AB ÇEVRE POLİTİKASININ TEKNİK ARAÇLARI Lüksemburg'da yapılan toplantıda, Avrupa Konseyi Komisyonun Birleştirilmiş Avrupa Topluluğu Antlaşması'nın 6. Maddesinin uygulanabilmesi için, bir stra­teji hazırlamasını istemiştir. Söz konusu madde çevre korumasının bütün topluluk faaliyet ve politikalarının tanımına ve uygulanışına entegre edilece­ğini hükme bağlamaktadır. O zamana kadar geçerli olan ve dikey bir yaklaşımla çevre ile ilgili hukuki düzenlemelerin kabulünden ibaret kalan topluluk stratejisi, iyi sonuçlar ver­miş ve fakat sorunlara ancak kısmi çözümler getirmiştir. Çevre ile ilgili kaygıların diğer Avrupa Birliği politikalarına da dahil edil­mesi, Avrupa Tek Senedi'nden beri kabul gören bir ihtiyaçtır. Ayrıca, 5. Çevre Eylem Programı da bu hedefi bir öncelik haline getirmiştir. 15–16 Haziran 1998 tarihlerinde Cardiff’te toplanan Avrupa Konseyi’nin de Komisyon ve Konseyin çevre sorunlarını topluluk politikalarına dahil etme isteği dile getirilmiş ve önemli çevre etkisi olan komisyon önerilerinin değerlendirmeye tabi tutulması ihtiyacı belirtilmiş­tir. Konsey'den de bu doğrultularda stratejiler belirlemesi istenmiştir. AB Komisyonu, Konsey’e yolladığı 27 Mayıs 1998 Tarihli bir tebliğ ile çevre boyutunun diğer politikalara iyi bir şekilde entegrasyonunu sağlamak üzere şu ilkeleri belirlemiştir: - Çevrenin topluluk kurumlarının bütün faaliyetlerine entegre edilmesi, - Mevcut politikaların gözden geçirilmesi, - Belli başlı alanlarda eylem stratejileri hazırlanması, - Viyana'da yapılacak Avrupa Konseyi toplantısı için çevre boyutunu üye devletlerin diğer politikalarına nasıl başarıyla entegre edildiği konusunda bir konsey rapor taslağı hazırlanması, - Uygulamanın izlenmesi için öncelikli eylem ve mekanizmaların tanımlanması, - Avrupa Konseyi zirvenin çevre politikalarının diğer sektörel politi­kalara entegrasyonunu gözden geçirmesi, - Konseyin, parlamento ve komisyonun bu ilkeleri yürürlüğe koyacak mekanizmaların geliştirilmesi ve uygulamanın izlenmesi konusunda bir ortak çalışma yapmasıdır. 1.Gündem 2000 AB’ye tam üyeliği stratejisini hazırlamakla görevlendirilen AB Komisyonu, 1997’de AB Bakanlar Konseyi’ne Gündem 2000 adlı çalışmasını sunmuştur. Gündem 2000 AB’nin genişlemesi ile ortaya çıkacak sorun ve bunların etkilerinin neler olabileceği sorularına istenen yanıtların kapsamlı bir incelemesini içermektedir. AB’nin doğuya doğru genişlemesi kapsamında Gündem 2000’in özet olarak üç önemli ayağı vardır. Bunlardan ilki, AB nasıl güçlendirilmelidir ki, birlik içinde hem iktisadi büyüme, hem istihdam hem de üye ülke haklarının yaşam standartları yükseltebilsin sorusunun cevabıdır. İkincisi, tam üyelik müzakerelerinin etkin yürütülmesi ve bunların aday ülkeler üzerine olumlu etki yaratmasının sağlanmasının yollarının araştırılmasıdır. Üçüncü olarak da AB’nin hem genişlemesi, hem bunun için gerekli hazırlıkların etkin şekilde yürütülüp tamamlanması ve hem de birliğin politik alanlarının finansmanının sağlanması oluşturmaktadır. Bu finansmanın sağlanmasında, AB kendine aday olmak isteyen ülkelerden de önemli miktar ve düzeyde katkı sunmalarını beklemektedir.(FINDIKÇI, 2003) 2.Kyoto protokolü İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, 1992 yılında Rio’da yapılan BM Çevre ve Kalkınma Konferansında imzaya açılmıştır. 1994 yılında 55 ülke ve Avrupa Birliği’nin onay işlemlerini tamamlamasıyla yürürlüğe girmiştir. 1992 yılında Rio’da yapılan BM Çevre ve Kalkınma Konferansında imzaya açılan Kyoto Protokolü’nün amacı, yılda 3.5 milyon ton düzeyinde salınan karbondioksit gazının atmosferdeki ömrünün 100, metan gazının ise 40 yıl olmasından dolayı salınımların 1990 yılı düzeyine indirilmesidir(TÜRKEŞ, 1997) Sera gazlarının iklim sistemi üzerindeki tehlikeli, insan kaynaklı etkisini önleyecek seviyede tutulmasını sağlayan protokol sanayileşmiş ülkelerin sera gazı emisyonlarını azaltma taahhütlerinin daha katı hale getirmektedir. Bunun için ilk zaman dilimi olarak 2008–2012 yılları arası belirlenmiştir. Bu dönemde sözleşmede yer alan ülkeler, sera etkisi yaratan gazların toplam emisyonunu, 1990 yılındaki seviyenin en az %5 altına indireceklerdir.(TC ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI, 2000) Kyoto Protokolü’ne bugüne kadar 186 ülke ve Avrupa Birliği taraf olmuştur. Protokol ABD’nin taraf olmayı reddetmesine rağmen Rusya’nın taraf olmasıyla 16 Şubat 2005’te uygulanamaya konulmuştur.(TÜRKEŞ, 2005) AB ÇEVRE POLİTİKASININ MALİ ARAÇLARI 1.Lıfe Birliğin yapısal fonları, bazı özel programlar aracılığıyla kaynakları birlik içinde daha zengin olan bölgelerden daha yoksul bölgelere aktarmak suretiyle daha dengeli bir sosyoekonomik gelişmeyi desteklemek için kullanılan başlıca araçlardır. 1994 ile 1999 yılları arasında toplam 152.200 Milyon ECU tutarında yapısal fon tahsis edilmiş olup, uyum fonu da 14.450 milyon ECU tutarında destek sağlamaktadır. Yüksek çevre kalitesi AB’nin daha yoksul bölgelerine yatırımların çekilmesinde bir faktör olmuştur ve fonlar giderek artan şekilde kıyıların, limanların ve nehirlerin temizlenmesi ve kirlenmiş ve bozulmuş endüstriyel ve kentsel alanların rehabilitasyonu gibi çevrenin iyileştirilmesi projeleri için ayrılmaktadır. Fon ile ayrıca özel küçük ve orta büyüklükte işletmeler tarafından çevreyle dost teknolojilerin kullanımının desteklenmesi ve yenilenebilir enerji, koruma, kitle ulaşımı ve çevre yönetimi eğitimine destek için de kullanılmaktadır. LIFE, (çevre için mali araç) 1992 yılında, AB çevre hukukunun ve politikasının geliştirilmesini ve uygulanmasını destekleyerek bir katalizör görevi görmüştür. LIFE’ın üç sistematik bölümü vardır: “LIFE–Doğa” , “LIFE–Çevre” ve “LIFE-Üçüncü Ülkeler”. Mali kaynakların bu üç bölüme dağılımı da şöyledir: toplam bütçenin %47’si “LIFE–Doğa” için, % 47’si “LIFE– Çevre” için, % 6’sı da “LIFE-Üçüncü Ülkeler” için kullanılabilir. Her bölüm için üye devletler proje önerilerini her yıl komisyona bildireceklerdir. LIFE–Doğa’nın özel amacı, vahşi kuşların korunmasına ilişkin topluluk direktifi ile doğal hayatın korunmasına ilişkin direktifin uygulanmasına katkıda bulunmaktır. Doğayı koruma projelerinde LIFE katkısı en fazla %50 olabilir. LIFE–Çevre’nin özel amacı, yenilikçi yöntem ve tekniklerin geliştirilmesine ve topluluk çevre politikasının daha da gelişmesine katkıda bulunmaktır. Bu gruba giren projelerde topluluk finansman katkısı, %30 ile %100 ara-sında değişmektedir. “LIFE-Üçüncü ÜIkeler’in amacı ise çevre sektöründe ihtiyaç duyulan ka­pasitelerin ve idari yapılarının kurulmasına ve Akdeniz’e, Baltık Denizi’ne kıyı­sı olan Üçüncü Ülkelerde çevre politikalarının ve eylem programlarının gelişti­rilebilmesine katkıda bulunmaktır. Teknik yardım projelerinde topluluk mali desteği en fazla %70 olabilir. Bu projeler, birliği ilgilendirmelidir, sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunmalıdır ve büyük çevre sorunlarına çözüm getirmelidir. 2. Çevre Vergileri AB bünyesinde çevreyle ilgili ekonomik araçların kullanılmasını hedefleyen kesin politikalar, 4. Çevre Eylem Programı ile birlikte oluşturulmaya başlanmış ve uygulamada kullanılacak somut araçlar (vergi, harç, devlet yardımı, kirletme/atık hakkı ticareti vb.) sıralanmıştır. 5. Çevre Eylem Programı ise çevre politikalarında mevzuat araçlarının hakimiyetine son verilmesi ve kullanılacak araçların çeşitlendirilmesini ana hedef olarak belirlemiştir. Birlik üyesi ülkeler tarafından ortak çevre politikası uygulamalarında kullanılan ekonomik araçlar, kirleten öder ilkesi çerçevesinde farklılık göstermektedir. Çevre politikasının finansmanında üye ülkeler tarafından en yaygın olarak kullanılan ekonomik araçlar çevre vergileri ve harçlardır. Vergi ve harçlar, üretici ya da tüketici üzerinde oluşturdukları mali baskı nedeniyle üretim ya da tüketimden gelen alışkanlıkları kirliliğe yol açmayacak şekilde değiştirmeyi özendirmektedir. Genel olarak çevre harçları belirli bir hizmet karşılığında ödenmektedir. Çevre vergileri ise genel bütçeye karşılık beklemeksizin eklenir. AB’ye üye ülkelerde genel kabul görmüş bir çevre vergisi tanımı yoktur. Ortak bir tanım olmadığı gibi farklı anlamlarla kullanılan benzer kavramlarla da karşılaşmak mümkün olabilmektedir. Çevre vergileri; maliyeti kapsayan harçlar, çevreye zararlı faaliyete yönelik vergiler ve mali amaçlı çevre ver­gileri şeklinde sınıflandırılmıştır. Başka bir sınıflandırmada ise çevre vergileri dörde ayrılmaktadır: Emisyon/atık vergileri; hava, su ve toprağa bırakılan her türlü atık maddeler ile gürültü emisyonlarının miktar ve içeriği temel alınarak hesaplanan ve bu maddeleri kullanarak çevreyi kirletenlerin emisyon oranlarını azaltma amacı taşıyan vergilerdir. Ürün temelinde belirlenen vergiler; kullanıldıkları ya da çevreye bırakıldıkları taktirde bazı özellikleri nedeniyle çevreye zarar veren ürünlerden alınan vergidir. Naylon poşetler ve diğer geri dönüştürülemeyen ambalajlar buna örnektir. Kullanım temelinde belirlenen vergiler; çevre temizliği ile ilgili olarak veri-len hizmetler için bu alanda yetkili kurum­lara ödenen vergilerdir. Örneğin: belediye atıklarının toplanması ve bertaraf ile atık suların toplanması ve arıtımı için ödenen vergiler bu kapsamda yer almaktadır. Vergilendirme farklılıkları; çevreyi kirleten ürünlerden daha yüksek, buna kar­şılık çevre kirliliğine yol açmayan ürünler­den daha az oranda vergi alınmasıdır.(TAVŞANCI, 2005) AB ÇEVRE POLİTİKASININ GELİŞİMİ AB çevre politikalarının çok eskilere dayanan bir tarihi yoktur; ilk çevre eylem programının yapıldığı 1973 yılına kadar Topluluğun ortak bir çevre politikasından söz etmek olanaklı değildi. Avrupa topluluklarını oluşturan kurucu antlaşmalarda(Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nu kuran 1951 Paris Antlaşması ve Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu’nu kuran 1957 Roma Antlaşması.) da çevre sorunları ile ilgili bir düzenleme bulunmamaktaydı. Örneğin, 1957 yılındaki Roma Antlaşması'nda doğrudan doğruya çevre ile ilgili bir hükme yer verilmemiş, yalnızca nükleer enerji konusunda kimi güvenlik önlemleri öngörülmüştü. Anılan dönemde çevre sorunları Avrupa kamuoyunu bugünkü kadar meşgul etmiyor, yalnızca, Londra'nın hava kirliliği gibi, kimi yerel nitelikli sorunlar gündeme girebiliyordu.(MARİN, 1998) Kirliliği önlemeye yönelik 1970’li yıllardaki ilk tüzel düzenlemeler, daha çok tehlikeli kimyasal maddelerin denetimi, içme suyu ve yerüstü sularının korunması, enerji santralleri ve motorlu taşıtlardan kaynaklanan hava kirleticilerinin kontrol edilmesi üzerineydi.( Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği, Avrupa Birliği ve Çevre) 1973 yılında hazırlanan ilk çevre eylem programından 1987’ye, Avrupa Tek Senedi'ne değin, Topluluğun çevre sorunlarıyla daha yoğun biçimde ilgilendiğini, bu konuya ilişkin olarak çıkarılan tüzel belgelerin sayısında bir artış olduğunu görüyoruz. Sözgelimi, 1973-1985 yılları arasında, toplam 120 yönerge (directive), 27 karar (decision) ve 14 tüzüğün (regulation) yayımlanması bu dönemde çevrenin AT içinde en hızlı büyüyen politika alanı olduğunu göstermektedir.(BURCHELL & LİGHTFOOT, 2001) AT’nin çevre sorunlarıyla daha yakın bir biçimde ilgilenmesinde, Roma Kulübü’nce MIT’e hazırlattırılan Büyümenin Sınırları (LimitstoGrowth) adlı raporun ve 1972 Stockholm İnsan Çevresi Konferansı’nın dünya gündemine çevre sorunlarını getirmesinin etkisi de bulunmaktadır. A. Avrupa Tek Senedi Roma Antlaşması’nda değişiklikler yapan ve çevre sorunlarına ilk kez bağımsız bir bölümde (VII. başlıkta) yer verilmesini öngören Avrupa Tek Senedi ile birlikte Topluluğun çevre politikasında yeni bir dönemin başladığı söylenebilir. Bu dönemde çevre sorunları alanında yol gösterici kuralların belirlenmesi, ekonomik alanda tam olarak bütünleşmeyi sağlamada gerekli adımlardan biri olarak değerlendiriliyordu. 130r, 130s ve 130t maddelerinden oluşan VII. başlık altında, çevre kalitesinin korunması ve iyileştirilmesinden, insan sağlığının korunmasından, doğal kaynakların ussal kullanımından, önleyici eylem ilkesinden, çevresel tahribatın kaynağında önlenmesinden, kirleten öder ilkesinden ve çevre koruma gereklerinin Topluluğun diğer politikalarının bir parçası olma gereğinden söz edilmektedir. İlgili bölümde değinilen noktalardan biri de, Topluluğun, ancak üye devletlerce gerçekleştirilmesinden daha iyi olacaksa çevre ile ilgili konularda harekete geçebilmesidir. Tek Senet’in ortak çevre politikası için önemli bir hükmü 100A maddesinde yer almaktadır. Buna göre, ortak pazara varma amacına dönük olarak Konsey, çevre koruma konusunda oybirliği yerine nitelikli çoğunlukla karar alabilecektir. Buna ek olarak aynı maddede, Komisyon’un sağlık, güvenlik, çevre koruma ve tüketiciyi koruma alanlarında yüksek düzeyde bir korumayı temel alacağı da belirtilmiştir. Tek Senet’te ayrıca, üye ülkelerin ve Topluluğun çevre sorunları ile savaşımda üçüncü ülkelerle ve ilgili uluslararası örgütlerle işbirliğine gidebileceğine değinilmekte; üye ülkelerin, Senet’le getirilen kurallara aykırı düşmemek koşuluyla, daha sıkı koruma önlemleri alabileceğinden söz edilmektedir. B. Maastricht Antlaşması Roma Antlaşması’nı yeniden düzenleyen ve Avrupa Ekonomik Topluluğu’ndan AvrupaBirliği’ne geçişi simgeleyen belge olan 1992 Maastricht Antlaşması ile Birliğin çevrepolitikası daha kapsamlı bir biçimde ele alınmıştır. Çevreyle ilgili 130r, 130s ve 130tmaddelerini yeniden düzenleyen Antlaşma’nın 3/k maddesi, ortak bir çevre politikasıoluşturulacağından söz etmektedir. Antlaşma, ortak çevre politikasında kökten değişikliklergetirmemiş, yalnızca kimi konuları daha ayrıntılı biçimde düzenlemiş ya da yeni konularüzerinde durmuştur. Sözgelimi, Birliğin temel ilkelerinden söz edilirken, “sürdürülebilir,enflasyonist olmayan ve çevreye duyarlı bir büyüme”ye değinilmiş, böylece ilk kez çevrepolitikalarının “sürdürülebilirlik” ilkesi çevresinde belirleneceği gündeme getirilmiştir. Çevrepolitikaları oluşturulurken değişik bölgelerdeki çevre koşullarının ve bölgeler arasındakigelişmişlik farklılıklarının göz önünde bulundurulması getirilen yeni hükümlerdendir.Maastricht Antlaşması, Birliğin politikalarının oluşturulma sürecinde çevresel değerlerindikkate alınmasını daha güçlü biçimde vurgulamaktadır. Buna göre, ticaret, endüstri, enerji,tarım, ulaşım ve turizm dahil Birliğin diğer tüm ekonomik ve sosyal politikalarınınbelirlenmesinde çevresel kaygılar ön planda tutulacaktır. C. Amsterdam ve Nice Antlaşmaları Avrupa Birliği kurucu antlaşmasını değiştiren 1997 Amsterdam Antlaşması’nın konumuz açısından önemi, ortak çevre politikalarının “sürdürülebilir kalkınma” yaklaşımı doğrultusunda belirlenmesidir. Genel çevre politikasında kökten değişikliğe gitmeyen Amsterdam Antlaşması’nda Birliğin çevre konusundaki etkisi artırılmak istenmiş, kimi konular da daha ayrıntılı biçimde belirlenmiştir. Sözgelimi, bütün politika alanlarında çevreselkaygıların göz önünde bulundurulması ve üye ülkelerin Birlik düzenlemeleri dışında, kendi koşullarına uygun farklı çevresel önlemler almaları durumunda Komisyonu bilgilendirmeleri,bunlardandır. 2001 yılında imzalanan Nice Antlaşması’nda ise Birliğin çevre politikasında herhangi bir yenilik öngörülmemiş, yalnızca su kaynaklarıyla ilgili küçük bir değişiklikle yetinilmiştir. D. Bugünkü Durum AB çevre politikalarının dayandığı temel ilkeleri bir bütün olarak görebilmek için, yukarıda sözü edilen kurucu antlaşmaların getirdiği yeniliklerin işlendiği “Avrupa Topluluğunu Kuran Anlaşmanın Bütünleşik Versiyonu”na bakmak gerekecektir. 2000 yılında yayımlanan belgede, çevre sorunları ile ilgili düzenlemeler, 2. ve 6. madde ile XIX. Başlığın altındaki 174. maddede geçmektedir. İkinci maddede, Birliğin, ortak bir pazar, ortak bir ekonomik-parasal birlik ve ortak bir politika oluşturma amacı doğrultusunda şu ilkeleri benimsediği belirtilmektedir: Ekonomik etkinliklerin, uyumlu, dengeli ve sürdürülebilir gelişimi; yüksek düzeyde istihdam ve sosyal koruma; kadın-erkek eşitliği; sürdürülebilir ve enflasyonist olmayan bir büyüme; yüksek düzeyde bir rekabet ortamı; yüksek düzeyde bir koruma sağlamak ve çevre kalitesini geliştirmek; yaşam standartlarını ve yaşam kalitesini yükseltmek; üye ülkeler arasında ekonomik-sosyal uyumu ve dayanışmayı sağlamak. Altıncı maddede, sürdürülebilir gelişme hedefine ulaşmak için, çevre koruma gereklerinin, Topluluğun politika ve etkinlikleri ile uyumlulaştırılması gereğinden söz edilmektedir. Çevre başlığı altında yer alan ve daha kapsamlı bir biçimde düzenlenen 174. maddede, Topluluğun çevre politikasının aşağıdaki hedeflerin varılmasına yönelik olduğu belirtilmektedir: Çevre kalitesinin korunması, sürdürülmesi ve geliştirilmesi; insan sağlığının korunması; doğal kaynaklardan ussal ve makul biçimde yararlanılması, bölgesel ya da dünya çapında çevre sorunlarının üstesinden gelebilmek için uluslararası düzeyde önlemlerin alınması. İkinci fıkrada, Birliğin çevre politikasının, çeşitli bölgelerdeki farklı koşulları göz önünde bulunduran yüksek düzeyde bir korumayı hedeflediği vurgulanmaktadır. Buna göre, ortak çevre politikası, ihtiyat ilkesi, önleyici tedbirlerin alınması, çevresel zararın kaynağında giderilmesi ve kirleten öder ilkesi üzerine kuruludur. Maddenin üçüncü fıkrasında ise çevre politikası oluşturulurken, uygun bilimsel ve teknik verilerin, çeşitli bölgelerindeki farklı koşulların, eyleme geçmenin ya da eylemsizliğin olası yarar/zararlarının ve bir bütün olarak Topluluğun ekonomik ve sosyal gelişimi ile Birlik içindeki bölgelerin dengeli gelişiminin dikkate alınacağı belirtilmektedir. Son fıkrada ise Birliğin ve üye ülkelerin, çevre sorunlarının çözümü konusunda üçüncü ülkeler ve uluslararası örgütlerle işbirliğine gitmesinden söz edilmektedir. E. Avrupa Anayasası İçeriği kurucu antlaşmalar ve çevre eylem programları ile biçimlenen AB çevre politikasının ana ilkelerini henüz yürürlüğe girmemiş olan Avrupa Anayasası’nda da bulabiliriz. Her ne kadar üye ülkelerce kabul edilip bağlayıcı bir tüzel belge haline gelmemişse de, Anayasanın çevreyle ilgili beşinci bölümünü incelemek, AB çevre politikalarının gelecekte alacağı olası yönü görmede kolaylık sağlayabilir. Anayasanın çevreyi ilgilendiren maddelerine bakıldığında, ortak çevre politikasında kökten bir dönüşümün öngörülmediği, yukarıda sözü edilen kurucu antlaşmalardaki ilkelerin yinelendiği anlaşılacaktır. Buna göre Birliğin çevre politikası, “a.Çevre kalitesinin muhafaza edilmesi, korunması ve geliştirilmesi; b.İnsan sağlığının korunması; c.Doğal kaynaklardan ussal ve makul biçimde yararlanılması; d.Bölgesel veya dünya çapında çevre sorunlarının üstesinden gelebilmek için uluslararasıdüzeyde tedbirlerin teşvik edilmesi”hedeflerinin gerçekleştirilmesine katkıda bulunmak üzere oluşturulmaktadır. Anayasa’ya göre, “AB çevre politikası, Birlik’in çeşitli bölgelerindeki durumların farklılığının dikkate alarak, yüksek düzeyde bir koruma hedefler. Bu politika, ihtiyat ilkesine ve önleyici tedbirlerin alınmasına, çevresel zararın kaynağında giderilmesine ve kirleten öder ilkelerine dayanır.” (m.III-233) Anayasa’da ayrıca, bütün politika alanlarına çevre koruma gerekliliklerinin dahil edilmesi gerektiği belirtilmektedir. (m.III-119) Birlik tarafından alınan önlemlerin üye ülkeler tarafından finanse edilip uygulanacağı da kesin bir biçimde kurala bağlanmıştır. (m.III234) Bu arada, Anayasa’da çevrenin ortak yetki alanlarından biri olarak düzenlendiğini de eklemek gerekir. SONUÇ AB çevre politikası diğer topluluk politikaları (tarım, ticaret veya ulaştırma vb.) gibi 1957 Roma Antlaşması içinde yer almamıştır. Bunun nedeni, o tarihlerde bugünkü anlamda bir çevre koruma fikrinin yaygın olmamasıdır. Ancak 1972 yılında topluluk Hükümet veya Devlet Başkanları’nın Paris’te yaptıkları toplantıda topluluk çevre politikası ortaya çıkmış ve ekonomik gelişme ile birlikte yaşam kalitesinin arttırılmasının sağlaması, bu nedenle çevre koruma konusuna özel bir önem verilmesinin gereği belirtilmiştir. Bu tarihten sonra çevre politikası birliğin en çok üzerinde durduğu politikalardan biri haline gelmiştir. Çevre Politikası; konu ile ilgili olarak çıkarılan yüzden fazla kanun ile desteklenmiş ve konu Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi gibi topluluk kurumlarının da geniş çapta ilgisini çekmiştir. Bu gelişmeler neticesinde Avrupa Tek Senedi içinde çevre koruma ile ilgili olarak önemli bir bölüm ayrılmıştır. Topluluk çevre politikasının amacı, içinde yaşanan çevrenin ve yaşam şartlarının kalitesinin yükseltilmesidir. Bu amacın gerçekleştirilebilmesi yönünde topluluk birinci eylem programında (1973-1976) yer alan çevre politikası ile ilgili genel prensipler şu şekilde özetlenebilir: - En iyi çevre politikası kirliliğe neden olan şartların olumsuz etkilerini önlemeye çalışmak yerine, bunları kaynağında yok etmektir. Bu nedenle teknik gelişme sağlanmalı ve topluluğa en az maliyet getirecek ekonomik ve sosyal gelişmeye uygun olacak şekilde çevre politikası düzenlenmelidir, - Tüm teknik planlarda ve karar aşamalarında faaliyetlerin çevre üzerindeki etkileri, dikkatle incelenmelidir, - Ekolojik dengeyi bozacak faaliyetlerden kaçınılmalıdır, - Çevre koruma konusunda teknik ve bilimsel standartlar geliştirilmeli ve bu alandaki araştırmalar teşvik edilmelidir, - Kirleten öder prensibi dikkate alınmalıdır. Ancak, özellikle belli bir geçiş dönemi için bazı istisnalar ve özel uygulamalar gerekebilir, - Bir ülkedeki faaliyetlerin, diğer bir ülkede çevre üzerinde zarara yol açmamasına özen gösterilmelidir, - Topluluk ve üye ülkeler çevre politikası çerçevesinde gelişmekte olan ülkelerin çıkarlarını da gözetmeliler ve alınacak önlemlerin bu ülkelerin ekonomik gelişmeleri ve ticaretleri üzerindeki olası etkileri göz önüne alınmalıdır, - Global bir çevre politikası gerçekleştirilmesine yönelik çalışmaların etkinliği uzun dönemli bir bakış açısına sahip Avrupa çevre politikasının belirlenmesi ile mümkündür. - Çevrenin koruması herkesin dikkatle üzerinde durduğu bir konu haline gelmeli ve kamuoyu konunun önemi bakımından aydınlatılmalıdır. Toplulukta politikanın başarısı her kesimden, her sosyal gücün çevrenin koruması ve iyileştirilmesi konusuna önem vermesine bağlıdır, - Kirliliğin her çeşidi ile ilgili olarak neler yapılacağı (mahalli, bölgesel, ulusal, topluluk ve uluslararası seviyede) belirlenmeli ve koruma altına alınacak coğrafi alanlar saptanmalıdır, - Bu uzun dönemli bakış açısı çerçevesinde, ulusal programlar koordine edilmeli ve topluluk politikalarıyla uyum sağlanmalıdır. Ancak bu tip bir koordinasyon ulusal düzeyde gelişmeleri sınırlandırmamalıdır. KAYNAKÇA BLACKSELL Mark(1994), “EnvironmentalPoliciesand Resource Management”, TheEuropean Challenge, Mark Blacksell& Allan M. Williams (Eds), Oxford UniversityPress,Oxford, s. 323-342. BUDAK Sevim, Avrupa Birliği ve Türk Çevre Politikası: Avrupa Topluluğu'nun Çevre Politikası ve Türkiye'nin Uyum Sorunu, Büke Yayınları, İstanbul, 2000, s.241. BURCHELL John & SİMON Lightfoot, TheGreening of theEuropeanUnion?, Sheffield AcademicPress, London, 2001. DURU Bülent, a.ü siyasal bilgiler fakültesi EGELİ Gülün, Avrupa Birliği ve Türkiye’de Çevre Politikaları, Türkiye Çevre Vakfı Yayınları, Ankara, 1996, s. 25. FINDIKÇI Aydın, Orta ve Doğu Avrupa Ülkelerinin Avrupa Birliği’ne Tam Üyeliklerinin Dünü, Bugünü ve Geleceği, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları, Cilt: 15, Sayı: 228, Yıl: 35, Ankara, 2003, ss. 265-266. HAİGH Nigel, EEC EnvironmentalPolicy& Britain, 2nd Revised Edition, Glasgow, 1989, s.11. MARİN Ali, "EU EnvironmentalPolicy", Ali Marin, El-Agraa, TheEuropeanUnion: History, Institutions, EconomicsandPolicies, 5th Edt.,PrenticeHall, London, 1998, s.423. TAVŞANCI Aykut, AB Çevre Politikası Çerçevesinde Çevre Vergileri, İktisat İşletme ve Finans Mali ve Ekonomik Sorunlara Yönelik Aylık Yayını, Yıl: 20, Sayı: 236, Ankara, 2005, ss 43-45. TÜRKEŞ Murat, Hava ve İklim Kavramları Üzerine, TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı: 355, Ankara, 1997, s. 36-37. TÜRKEŞ Murat, Türkiye–İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi İlişkileri ve İklim Değişikliği Politikaları, Vizyon 2023: Bilim ve Teknoloji Stratejileri Teknoloji Öngörü Projesi, Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Paneli Vizyon ve Öngörü Raporu, Ankara, 2005. T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı; Hava Yönetimi Dairesi Başkanlığı, Çevre Kirliliğini Önleme ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Seminer Notları, İstanbul, 2000. Türkiye Çevre Vakfı Yayınları, ss: 146–148. Commission of theEuropeanCommunities, "Declaration of theCouncil of theEuropeanCommunitiesand of theRepresentatives of theGovernments of theMemberStates Meeting in theCouncil of 22 November 1973 on theProgramme of Action of theEuropeanCommunities on the Environment", OfficialJournal of theEuropeanCommunities, 20.12.1973, No C 112, s.1-51. Resolution of theCouncil of theEuropeanCommunitiesand of theRepresentatives of theGovernments oftheMemberStates, Meeting WithintheCouncil of 17 May 1977 on theContinuationandImplementation of a EuropeanCommunityPolicyand Action Programme on the Environment", OfficialJournal of theEuropeanCommunities, 13 June 1977, No C 139. s.1-46. EuropeanCommission, TakingEuropean Environment Policyintothe 21st Century: A Summary of theEuropeanCommission'sProgress Report and Action Plan on theFifthProgramme of Policyand Action inRelationtothe Environment andSustainable Development, Office forOfficial Publications of theEuropeanCommunities, Luxembourg, 1996. Commission of theEuropeanCommunities (CommunicationfromtheCommissiontotheCouncil, theEuropeanParliament, TheEconomicandSocialCommitteeandtheCommittee of theRegions On theSixth Environment Action Programme of theEuropeanCommunity), Environment 2010: OurFuture, OurChoice:TheSixth Environment Action Programme, (Proposalfor a Decision of theEuropeanParliamentand of theCouncillayingdowntheCommunity Environment Action Programme 2001-2010), Luxembourg, 2001.