T.C. HİTİT ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER

advertisement
T.C.
HİTİT ÜNİVERSİTESİ
İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER
FAKÜLTESİ
MALİYE BÖLÜMÜ
AVRUPA BİRLİĞİ ÇEVRE POLİTİKASI
YASİN CEYLAN
ABDÜSSELAM KOÇAK
HASAN UÇAN
ŞÜKRULLAH EMİRKULU
ŞEYDA ER
AB MALİ İLİŞKİLER
YRD. DOÇ. DR ÖZGÜR EMRE KOÇ
Çorum, 2014
GİRİŞ
Avrupa birliği uluslararası ticari bir birliğin ötesinde aynı zamanda kültürel siyasal ve ekonomik bir
birliktir. Dolayısıyla birlik olabilmenin bir gereği olarak üye devletlerin her alanda birbirleriyle tam bir uyum
içerisinde bulunmaları gerekmektedir.Her türlü ekonomik siyasal alanda üye ülkeler arasında bir sınırın
olmamasının yanında çevre kirliliği sınırlarının da olmaması ve her geçen gün tehditkar pozisyonunu arttırması
dolayısıyla gündemdeki konulardan birisi olmuştur.
Çevre ve doğal kaynakların korunmasına ilişkin ab politikalarının amacı 1980 lerden bu yana giderek
artmıştır.Çevreye yönelik tehditlerin korunma altına alınması ve çevredeki bozulmanın engellenmesi amacıyla
Avrupa düzeyinde bazı güçlü düzenlemelerin yapılması gerekmiştir.Çevrenin korunması Avrupa düzeyine ve
uluslararası seviyeye taşınırken AB'nin genişleme sürecinde özellikle kirlilik problemleri çevre politikası
kapsamına önemli hale gelmiştir.Avrupa topluluğunun kuruluşundan bu yana ilk kez çevre sorunları doğrudan
kurucu anlaşmaya 1986 yılında kabul edilen tek senet ile dahil edilmiştir.1993'te yürürlüğe giren Maastricht
anlaşmasıyla çevrenin korunması ilkesi ilk kez açık olarak Ab hedefleri kapsamına alınmış ekonomik çevre ile
uyum içinde gerçeklemesi gerektiği belirtilmiş, Ab çevre politikası oluşturulmuştur.
A.AB ÇEVRE POLİTİKASININ NEDENLERİ
Avrupa Toplulukları kurucu antlaşmalarında çevre, üye devletlerin yetki alanında bırakılmasına karşın,
Avrupa Toplulukları’nın uygulamada çevre korunması konusunda ortak yaklaşımın benimsenmesi gerekliliğini
ortaya koymuştur.
Bu sonuca varılmasındaki ilk sebep; teknik nitelik taşımakta olup, Avrupa Toplulukları’nda temel
politika kabul edilen serbest rekabet ilkesinin gerçekleştirilmesidir. Her üye devlette farklı çevre politikalarının
uygulanması, çevre kirliliğinin önlenmesine yönelik yapılan yatırımlar, değişik çevre koruma değerlerinin
benimsenmesi, özellikle malların üretiminde maliyeti doğrudan etkilemektedir. Bu durumda üye ülkeler
arasında serbest rekabetin tam anlamıyla sağlanabilmesini de engellemektedir.
İkinci sebep, topluluk üyesi olan devletlerin yaşam kalitesinin ve hayat standardının daha da
yükseltilebilmesi için doğal yaşam koşullarının sağlıklı bir biçimde işletilmesinin gerekli görülmesidir.
Üçüncü sebep; tamamen politik değerlendirmelere dayanmaktadır. Aynı ekonomik düzenin üyesi
bulunan devletlerde, çevre politikalarındaki farklılıklar yüzünden yaşam koşullarının farklı düzeylerde
gerçekleşmesi, üye devletlerce, politik bakımdan da arzu edilmeyen bir durum olarak değerlendirilmiştir.
Dördüncü sebep ise; çevre kirlenmesinin siyasal sınır tanımamasıdır. Bir ülkeden ötekine kirlilik
yayılması ve komşu devletlerin birbirlerine bağımlılığı Avrupa Birliği üyesi devletleri, ellerindeki imkanları bu
konuda ortak bir şekilde kullanmaya itmiştir.(EGELİ, 1996)
B.ÇEVRE POLİTİKASINI ŞEKİLLENDİREN İLKELER
AB çevre politikasının gelişimi bölümünde sözü edilen kurucu antlaşmalar veyukarıda değinilen çevre
eylem programlarına göre Birliğin çevre politikası şu ilkeleruyarınca belirlenmektedir
Bütünleşiklik İlkesi: Sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için çevre koruma önlemlerininBirliğin bütün
politikaları ile uyumlulaştırılmasını anlatmaktadır.
Önleyicilik İlkesi: Çevre politikalarının onarıcı değil de önleyici olmasını öngören bu ilke,sorunların henüz
ortaya çıkmadan önlenmesini sağlayan politikaların geliştirilmesinigerektirmektedir.
İhtiyat İlkesi: Çevresel etkileri öngörülemeyen faaliyetlerin önlenmesine ilişkin bir ilkedir.Buna göre, herhangi
bir faaliyetin çevreye olumsuz yönde etkide bulunacağı yönünde birkuşku varsa -bu durum henüz bilimsel
olarak kanıtlanamıyorsa bile söz konusu faaliyetinönlenmesi ve olası zararların giderilmesi için önlemlerin
alınması gerekmektedir.
Kirleten Öder İlkesi: Çevre politikalarının uygulanmasına yönelik giderlerin önceliklekirliliği yaratan kişi ve
kurumlardan karşılanmasına ilişkin bir ilkedir. AB’nin konuya ilişkintürlü yasal düzenlemeleri bulunmaktadır.
Örneğin 2000 yılında yayımlanan “White Paper onEnvironmentalLiability”in amacı, Birliğin ortak çevre
politikasını gerçekleştirmek içinkirleten öder ilkesinden nasıl yararlanacağını ortaya koymaktır.
Hizmette Halka Yakınlık/Aşamalı Sorumluluk (Subsidiarity): Hizmetlerin yuttaşlara enyakın birimce
sunulmasına ilişkin bir ilkedir. Birliğin yönlendirici, tamamlayıcı bir işlevesahip olduğunu, çevre yönetiminde
sorumluluğun üye devletler ve yerel yönetimlerin üzerindebulunduğunu anlatmaktadır.(DURU, 2001)
C. ÇEVRE EYLEM PROĞRAMLARI VE HEDEFLERİ
Gelişim doğrultusuna yukarıda kısaca değinilen kurucu belgelerde çevre politikasıkapsamlı bir biçimde
yer almamakta, yalnızca, dayanılan temel ilkelerden söz edilmektedir.AB çevre politikasını biraz daha yakından
tanımak, geçirdiği evrimi daha iyi anlamak için, çevre eylem programlarına bakmak gerekecektir. Kurucu
antlaşmalardan biri olan Roma Antlaşması’nda bu yönde bir zorunluluk olmamasına karşın, 1973 yılından
başlayarak, ilerideki yıllar için bir yol haritası olacak biçimde çevre eylem programları hazırlanmıştır. Bundan
önce de kimi çevre sorunları için yasal düzenlemelere gidilse de, Birliğin çevre sorunları ile ilgilenmesinin ve
ortak bir çevre politikası oluşturmasının miladı olarak ilk programın yayımlandığı 1973 yılını göstermek yanlış
olmayacaktır.
Bağlayıcılıkları bulunmamasına karşın, çevre eylem programlarının iki önemli işlevi yerine getirdiği
söylenebilir: Programlar, Birlik çapında izlenecek politikaların ana ilkelerini ortaya koymakta, gelecekteki yasal
düzenlemeler için yol göstericilik yapmaktadır. Programların, kamuoyunda gündeme gelen yeni sorunların
tartışılmasına ve yeni politika önerilerinin ortaya konulmasına olanak yarattıklarını da belirtmek gerekir. Her bir
program incelendiğinde, döneminin koşullarını yansıtacak biçimde kimi yeni sorunların ve tartışmaların öne
çıkarıldığı görülecektir.(HAİGH, 1989)
2001-2010 yıllarını kapsayan 6. programın yürürlükte olduğu bugüne değin kabul edilen çevre eylem
programları şunlardır:
-Birinci Çevre Eylem Programı (1973-1976)
-İkinci Çevre Eylem Programı (1977-1981)
-Üçüncü Çevre Eylem Programı (1982-1986)
-Dördüncü Çevre Eylem Programı (1987-1992)
-Beşinci Çevre Eylem Programı (1993-2000)
-Altıncı Çevre Eylem Programı (2001-2010)
1. Birinci Çevre Eylem Programı (1973-1976)
Çevre sorunları alanında izlenecek ortak politikaları ve uygulamada dayanılacakilkeleri saptamak amacıyla
hazırlanan ilk çevre eylem programının başlangıç yılı 1972'dir.(Commission of theEuropean
Communities,1979)
Bu dönemde bir çevre eylem programı hazırlanmasında aynı yıl Stockholm’de gerçekleştirilen İnsan
Çevresi Konferansı'nın önemli payı bulunmaktadır. Topluluğun çevre politikalarının genel amacının, bireylerin
yaşam kalitesini, yaşadıkları çevreyi ve yaşam koşullarını geliştirmek olarak belirleyen Programın Stockholm
Konferansı’nda benimsenen ilkeler doğrultusunda belirlendiği anlaşılmaktadır: Kirliliğin kaynağında önlenmesi;
çevreselkaygıların bütün planlama ve karar verme süreçlerine dahil edilmesi; kirleten öder ilkesinin kabul
edilmesi; AT politikalarının gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkisinin dikkate alınması; uluslararası
işbirliğinin geliştirilmesi; çevre bilincini artırmak için eğitsel etkinliklerin teşvik edilmesi; en uygun düzeyde
eyleme geçmenin sağlanması (yerel, bölgesel, ulusal, AT, uluslararası); bütün üye ülkelerdeki çevre
programlarının eşgüdümlenmesi ve uyumlulaştırılması. Programda yukarıda sayılan genel ilkelerin yanı sıra o
dönemde gündemde olan, zehirli atıklar, uluslararası nehirlerin (Rhine ve Rhône gibi) kirliliği, üretim yerlerinin
denetlenmesi, deniz kirliliği, radyoaktif atıklar gibi kimi çevre sorunlarına karşı politikalar
dageliştirilmiştir.(BLACKSELL, 1994)
2. İkinci Çevre Eylem Programı (1977-1981)
Dünyada yaşanan büyük enerji bunalımı yıllarında gerçekleştirilen ikinci programınilk programın
devamı niteliğinde olduğu söylenebilir.Program’da çevre sorunlarınınçözümü için getirilen politika önerileri beş
başlık altında yer almıştır: Topluluğun çevrepolitikası ve hedefleri; kirliliğin ve gürültünün azaltılması; toprağın,
çevrenin ve doğalkaynakların zarar vermeden kullanımı ve ussal yönetimi; çevreyi korumak ve geliştirmek için
harekete geçilmesi, uluslararası alanda Topluluğun rolü. Ortak çevre politikasının dayandığı ilkeler ise şöyle
belirlenmiştir: Kirliliğin kaynağında önlenmesi, planlama ve karar verme süreçlerinde çevre boyutunun en erken
aşamada dikkate alınması, doğal kaynakların ussal yönetimi, bilimsel ve teknolojik araştırmaların
desteklenmesi, kirleten öder ilkesinin sürdürülmesi, devletlerin etkinliklerinin başka bir devletin çevresine zarar
vermemesi, gelişmekte olan ülkelerin durumlarının dikkate alınması, uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi,
çevre bilincinin yaygınlaştırılması. Program, yayımlandığı dönemin çevre sorunlarını yansıtır biçimde kirliliğin
giderilmesine, özellikle de içme suyu, deniz ve hava kirliliğine odaklanmaktadır.Benimsenen ilkelerden de
anlaşılabileceği gibi yeni program öncekinin dayandığı temeller üzerine kurulmuştur; bu açıdan yeni bir
yaklaşım getirilmediği, yalnızca geçen süre içerisindeki gelişmelerin değerlendirmeye alındığı
görülmektedir.(Resolution of theCouncil of theEuropeanCommunitiesand of theRepresentatives of
theGovernments oftheMember States,1977)
3. Üçüncü Çevre Eylem Programı (1982-1986)
Üçüncü Program'da, Topluluğun çevre politikasının amacının öncekilere göre oldukça geniş bir bakış
açısıyla ortaya konduğu görülüyor: İnsan sağlığının korunması; su, hava, toprak, iklim, hammaddeler, yapay
çevre, doğal/kültürel miras, flora, fauna gibi yaşam kalitesinin belirlenmesinde doğrudan etkili olan bütün
öğelerin, kaynakların korunması ve iyileştirilmesi. Ortak çevre politikasının, ilk iki programa göre daha ayrıntılı
ve kapsamlı biçimde belirlenmesi, çevre sorunlarının geçen 10 yıl içinde nicelik ve nitelik açısından geçirdiği
değişimle ilgilidir. Üçüncü programın ilk ikisine göre farklı biçimde tasarlandığı, kimi spesifik sorunlara
odaklanmak yerine ağırlığın daha çok genel politikalara verildiği görülmektedir. Bunlar içinde de ilk başta,
çevresel önceliklerin diğer politika alanlarına yedirilmesi gelmekte, bir anlamda çevre, bir politika yapma alanı
olarak belirlenmektedir. Bundan dolayı da, örneğin, üye ülkelerin yalnızca çevreye ilişkin yasal düzenlemeye
gitmeleri ile yetinilmemiş, bunları uygulamaya geçirmeleri de zorunlu kılınmıştır. Üçüncü programda ilk kez
Topluluğun çevre konularında uluslararası alanda üye devletleri temsil yetkisinden söz edildiğini de belirtmek
gerekir.(BUDAK, 2000)
4. Dördüncü Çevre Eylem Programı (1987-1992)
Çevre politikasını ekonomik ve toplumsal gelişmenin bir öğesi olarak alan Dördüncü Program Avrupa
Tek Senedi’nin belirlediği politikalar çerçevesinde oluşturulmuştur. Önceki programların ilkeleri üzerine kurulu
olan programda, su kalitesi, kimyasal maddelerin denetimi, gürültünün önlenmesi ve doğa koruma alanlarında
özel önlemler alınması gerekliliğinin altı çizilmiştir. Programda, biyoteknolojinin olası potansiyel ve
zararlarının göz önünde bulundurulması, Çernobil’deki kazanın gündeme getirdiği nükleer güvenlik gibi
birtakım yeni sorun alanlarına ilişkin düzenlemeler de yer almaktadır. Dördüncü program dönemindeki en
önemli gelişmelerden birinin çevre konusundaki yönergelerin uygulanması ve izlenmesine verilen önem olduğu
söylenebilir. Programda ayrıca, Tek Senet’in 100A maddesine göndermede bulunularak, çevre koruma ile iç
pazarın oluşturulması arasındaki güçlü bağa vurgu yapıldığını da belirtmek gerekir. Ortak çevre politikasının
dayanacağı ilkelerse şöyle sıralanmaktadır: Kirliliğin kaynağında önlenmesi, bütün planlama ve karar alma
süreçlerinde mümkün olan en erken aşamada çevrenin de hesaba katılması, doğal kaynakları tahrip edecek
etkinliklerden kaçınılması, bilimsel-teknolojik bilgi düzeyinin yükseltilmesi, kirleten öder ilkesinin
sürdürülmesi, bir devletin diğerinin çevresine zarar vermemesi, gelişmekte olan ülkelerin özel durumunun
dikkate alınması, çevre konusunda uluslararası araştırma ve işbirliğinin geliştirilmesi, çevre bilincinin
geliştirilmesi, en uygun düzeyde eyleme geçilmesi (yerel, bölgesel, ulusal, AT, uluslararası) ve ulusal
politikaların AT politikaları ile uyumlulaştırılması. Programda ayrıca, 1987’nin Avrupa Çevre Yılı olarak
seçildiğini de belirtmek gerekir.(BLACKSELL, 1994)
5. Beşinci Çevre Eylem Programı (1993-2000)
Beşinci Çevre Eylem Programı, 1992 yılında gerçekleştirilen Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı'nın ve
aynı yıl kabul edilen Maastricht Antlaşması’nın izlerini taşımaktadır. Sürdürülebilir kalkınma, çevresel
önlemlerin diğer politika alanlarıyla bütünleştirilmesi, serbest piyasa ekonomisi araçlarından yararlanılması ve
toplumdaki bütün aktörlerin ortak katılımının sağlanması ilkeleri üzerine kurulan Program, sanayi, enerji,
ulaştırma, tarım ve turizm olmak üzere beş temel sektörün çevre üzerinde yarattığı baskıya
yönelmiştir.(EuropeanCommission, TakingEuropean Environment Policyintothe 21st Century, 1996)
Öncekilere göre daha kapsamlı ve ayrıntılı biçimde düzenlenen ve çevre sorunlarını geniş birbakış
açısıyla ele alan Beşinci Program, iklim değişikliği, hava kirliliği, doğal kaynakların vebiyolojik çeşitliliğin
kaybı, kentsel çevrenin bozulması, kıyı alanları ve atıklar üzerindeözellikle durmaktadır. Rio Konferansı’nda
her biri için ayrı anlaşma belgeleri üretilen, iklimdeğişikliği, biyolojik çeşitliliğin kaybı, ormansızlaşma gibi
küresel sorunların yanı sıra Ortave Doğu Avrupa’nın çevre sorunları da Program’da değinilen konular
arasındadır.
6. Altıncı Çevre Eylem Programı (2001-2010)
Bugün yürürlükte bulunan Altıncı Çevre Eylem Programı’nın büyük ölçüde önceki Program’da
benimsenen ilkeler üstüne kurulduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bunu, sürdürülebilir kalkınma ilkesine,
pazar ekonomisinin güçlendirilmesine, çevre duyarlılığının yaygınlaştırılıp katılımın artırılmasına ve çevre
sorunlarının geniş kapsamlı bakış açısıyla ele alınmasına yapılan vurguda görebilmek olanaklıdır. Programda ilk
göze çarpan nokta, büyük ölçüde, serbest piyasayı düzenleyici nitelikteki kurallara yer verilmiş olmasıdır.
Bunun yanında, küresel ölçekteki çevre sorunları daha kapsamlı biçimde ele alınmaktadır. Çevre mevzuatının
daha etkili biçimde uygulamaya geçirilmesini, çevresel önlemlerin diğer politika alanları ile bütünleştirilmesini,
piyasa ile daha yakından ilişki kurulmasını, bireylere önem verilerek davranış değişikliğine gitmelerine
yardımcı olunmasını ve imar planlarıyla yönetimkararlarında çevrenin göz önünde bulundurulmasını öngören 6.
Programda, “iklim değişikliği”, “doğa ve biyolojik çeşitlilik”, “çevre ve sağlık”, “doğal kaynak yönetimi” ve
“atık yönetimi” öncelikle harekete geçilmesi gereken konular olarak seçilmiştir.(Commission of
theEuropeanCommunities, 2001)
D.ÇEVRE İLE İLGİLİ AB KURUMLARI
AB’nin çevre politikasının nasıl belirlenip uygulamaya konulduğunu anlamak için,çevre konusunda
çalışmalar yapmak üzere oluşturulmuş kurumlara bakmak gerekecektir.Ancak bundan önce, çevre politikasının
belirlenmesinde yasama, yürütme ve yargıorganlarının rollerine değinmek yararlı olacaktır: Atamayla göreve
gelen bürokrat veuzmanlardan oluşan Komisyon, ortak çevre politikalarının saptanmasında önemli bir
işlevesahiptir. Birlik düzeyindeki yasama çalışmalarının başladığı, düzenleme önerilerinin yapıldığıyer olan
Komisyon bu işlevini aşağıda sözü edilen Çevre Genel Müdürlüğü aracılığı ile yerinegetirmektedir. Birlik
düzeyindeki çevre koruma önlemleri genellikle Konsey tarafındannitelikli çoğunlukla kabul edilen yönerge
(directive) ya da tüzük (regulation) biçimindealınmaktadır. Ancak eylem programları gibi temel konularda
Avrupa Parlamentosu da kararalma yetkisini kullanabilmektedir. Konsey’in oybirliği ile karar alması gereken
konulardaParlamento’ya danışılmaktadır, ama Parlamentonun görüşü bağlayıcı değildir. Konsey,nitelikli
çoğunlukla bir karar aldığında Parlamento değişiklik önerebilir. Parlamento’da çevresorunlarıyla ilgilenmek
üzere “Çevre, Halk Sağlığı ve Tüketicinin Korunması Komitesi”( EP Committee on the Environment,
PublicHealthand Consumer Protection.)bulunmaktadır. Ortak çevre politikasının uygulanmasındaki
uyuşmazlıklar ise yargı yeriolarak Avrupa Adalet Divanı’nın görev alanına girmektedir. Birlik düzeyinde çevre
yönetimisürecinde aktif rol oynayan diğer kurumlar şöyle sıralanabilir
Çevre Genel Müdürlüğü (The Environment Directorate-General): Birliğin yürütme organı niteliğindeki
Avrupa Komisyonu’nun 26 biriminden biri olan Çevre Genel Müdürlüğü’nün temel işlevi çevreyle ilgili yasal
düzenlemeleri hazırlamak ve bunların üye ülkelerce uygulanmasını sağlayacak önlemleri almaktır. Merkezi
Brüksel’de bulunan ve 550 çalışana sahip olan Müdürlüğün alt birimleri şöyledir: İletişim, Hukuk İşleri ve Sivil
Savunma; Doğal Çevrenin Korunması; İklim Değişikliği ve Hava; Su, Kimyasallar ve Uyum;Uluslararası İşler
ve LIFE; Kaynaklar; Sürdürülebilir Kalkınma ve Bütünleşme.
Avrupa Çevre Ajansı (European Environment Agency): İlgili kuruluşlara ve kamuoyunaçevre konusunda
güvenilir ve karşılaştırılabilir bilgi sunmak üzere 1990 yılında kurulmuştur.Ajansın çalışma konuları arasında,
hava kirliliği, su kalitesi, toprak, flora, fauna, arazi kullanımı, doğal kaynaklar, atık yönetimi, gürültü, kimyasal
maddeler, kıyı alanları ve deniz çevresi bulunmaktadır. Günümüzde 31 üyesi bulunan kuruluş Birlik dışındaki
ülkelere de açıktır. Avrupa Çevre Ajansı’nın verilerini üye ülkelerin ilgili kurumlarından almasının
göstergelerin güvenirliliği konusunda önemli kuşkular doğurduğunu belirtmek gerekir.
Avrupa Yatırım Bankası (EuropeanInvestment Bank): AB çevre yönetiminin önemli mali kurumlarından
biri olan Banka, çevrenin korunması ve sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması ile ilgili projeleri
desteklemektedir. Banka’nın desteklediği projeler daha çok, iklim değişikliği, enerjinin etkin kullanımı,
yenilenebilir enerji, biyolojik çeşitliliğin korunması, su ve atık yönetimi, doğal kaynakların sürdürülebilir
kullanımı, kentsel çevrede yaşam kalitesinin geliştirilmesi konularında yoğunlaşmaktadır.
Avrupa Çevre İlkeleri (EuropeanPrinciplesforthe Environment-EPE): Sürdürülebilir kalkınmayı
desteklemek ve çevreyi koruyup geliştirmek için Avrupa’daki beş çok taraflı yatırım kuruluşunun bir araya
gelmesiyle oluşturdukları bir düzenektir. Politikalarını kurucu Antlaşmadaki çevre hükümleri doğrultusunda
belirleyen girişimin amacı, üye ve aday ülkelerdeki çevre projelerini desteklemektir.
E.ÇEVRE İLE İLGİLİ YASAL DÜZENLEMELER
AB düzeyinde ortak bir çevre politikası oluşturmak amacıyla gerçekleştirilen yasaldüzenlemeler,
üretimden tüketime değin bütün ekonomik etkinlikleri düzene koyma, ortakstandartlara bağlama amacını
taşımaktadır. Bu amaç doğrultusunda örneğin, emisyonmiktarının sınırlandırılması (üretim), ekoetikenlendirmenin getirilmesi (dağıtım), taşıtemisyonlarının denetlenmesi (tüketim) ve atıkların
değerlendirilmesi (tüketim-üretim) gibiönlemler alınmaktadır. Doğa korumadan, zehirli atıkların önlenmesine
değin çevrenin tümboyutlarını içerek biçimde gerçekleştirilen yasama çalışmaları sonucunda, bugüne değin 400
dolayında yasal düzenlemeye imza atılmıştır.(BURCHELL, JOHN & SİMON, 2001)
Topluluk organları tarafından çıkarılan ve ikincil hukuk kaynağı olarak nitelenen söz konusu
belgelerden, tüzüklerin (regulations), genel nitelikli ve üye ülkeler için doğrudan doğruya bağlayıcı olduklarını,
yönergelerin (directives) içerik olarak bağlayıcı olduklarını ama uygulanması için üye ülkelerin iç hukuklarına
aktarılmaları gerektiğini, kararların (decisions) genel nitelikli olmayıp, yalnızca belli üye ülkeler ya da gerçek ve
tüzel kişiler için özel olarak alındığını, tavsiye ya da görüş açıklamalarının (recommendations, opinions) ise
bağlayıcı olmadıklarını, yalnızca kimi konulara ışık tutmak üzere düzenlendiklerini hatırlamakta yarar var.
Çoğunluğunu, üye ülkelerin iç hukuklarına aktarmak zorunda oldukları yönergelerin oluşturduğu söz konusu
düzenlemelere biraz daha yakından bakmak gerekirse:
Su Kirliliği: Yerüstü ve yeraltı sularının korunması ile ilgili çok sayıda yönerge çıkarılmış, içme ve kullanma
suyu, balıkçılık ve kabuklu deniz hayvanı yetiştiriciliğinde kullanılan su için kalite standartları getirilmiştir.
Buna benzer biçimde, zehirli atık boşaltımı da sıkı bir biçimde denetlenmektedir. Ayrıca Birlik, uluslararası
sularda kirliliğin azaltılmasına yönelik sözleşmelere de katılmıştır.
Hava Kirliliği: Küresel ısınma ile ozon tabakasının incelmesinden sorumlu olan gazların emisyonuyla ilgili
önlemlere özel önem verilmektedir. Motorlu araçlar ve diğer kirletici üretim yerlerinden kaynaklanan kirliliğin
denetlenmesi üzerine bir dizi yönerge kabul edilmiştir. Karbon/enerji vergisiyle ilgili bir öneri halen Konsey’in
önünde durmaktadır.
Gürültü: Arabalar, kamyonlar, motosikletler, traktörler, uçaklar, çim biçme makinaları ve inşaat araçları için
üst düzey gürültü düzeyini belirleyen yönergeler kabul edilmiştir. Helikopter ve demiryolları ile ilgili
düzenlemeler de öneri aşamasında bulunmaktadır.
Kimyasal Ürünler: Tehlikeli maddelerin etiketlenmesi, paketlenmesi ve sınıflandırılması ile ilgili türlü
yönergeler yayımlanmıştır. Piyasada bütün kimyasal ürünleri kapsayan Avrupa envanter listesi sayesinde
kimyasalların ihbar, değerlendirme ve denetlenmesi mümkün olmaktadır. Üreticilere, ilgili kurumlara, kirletici
maddeler, fabrikalar ve kaza yerleri hakkında bilgi vermeyi zorunlu kılan bir yönerge de yayımlanmıştır.
Atıklar: Atıkların toplanması, bertaraf edilmesi, yeniden kazanılması ve işlenmesi ile ilgili çok sayıda yönerge
bulunmaktadır. Atıkların ulusal sınırlar dışına ve özel alanlara taşınmasına yönelik önlemler alınmaktadır.
Doğa Koruma: Yaban Yaşamının Korunması ile ilgili Bern Sözleşmesi’nin altında imzası bulunan AB, üye
ülkelere Kuşların Korunması ile ilgili Paris Sözleşmesi’ne ve sulak alanlarlailgili Ramsar Sözleşmesi’ne taraf
olmayı önermektedir. Yaban kuşlarının, habitatların korunması, yavru fok balıklarının derilerinden yapılan
ürünlerin ithalatının yasaklanması ve hayvanlar üzerinde gerçekleştirilen bilimsel deneylerin denetimi ve
sınırlandırılması ile ilgili yönergeler bulunmaktadır.
F.AB ÇEVRE POLİTİKASININ TEKNİK ARAÇLARI
Lüksemburg'da yapılan toplantıda, Avrupa Konseyi Komisyonun Birleştirilmiş Avrupa Topluluğu
Antlaşması'nın 6. Maddesinin uygulanabilmesi için, bir stra­teji hazırlamasını istemiştir. Söz konusu madde
çevre korumasının bütün topluluk faaliyet ve politikalarının tanımına ve uygulanışına entegre edilece­ğini
hükme bağlamaktadır. O zamana kadar geçerli olan ve dikey bir yaklaşımla çevre ile ilgili hukuki
düzenlemelerin kabulünden ibaret kalan topluluk stratejisi, iyi sonuçlar ver­miş ve fakat sorunlara ancak kısmi
çözümler getirmiştir. Çevre ile ilgili kaygıların diğer Avrupa Birliği politikalarına da dahil edil­mesi, Avrupa
Tek Senedi'nden beri kabul gören bir ihtiyaçtır. Ayrıca, 5. Çevre Eylem Programı da bu hedefi bir öncelik haline
getirmiştir. 15–16 Haziran 1998 tarihlerinde Cardiff’te toplanan Avrupa Konseyi’nin de Komisyon ve Konseyin
çevre sorunlarını topluluk politikalarına dahil etme isteği dile getirilmiş ve önemli çevre etkisi olan komisyon
önerilerinin değerlendirmeye tabi tutulması ihtiyacı belirtilmiş­tir. Konsey'den de bu doğrultularda stratejiler
belirlemesi istenmiştir. AB Komisyonu, Konsey’e yolladığı 27 Mayıs 1998 Tarihli bir tebliğ ile çevre
boyutunun diğer politikalara iyi bir şekilde entegrasyonunu sağlamak üzere şu ilkeleri belirlemiştir:
- Çevrenin topluluk kurumlarının bütün faaliyetlerine entegre edilmesi,
- Mevcut politikaların gözden geçirilmesi,
- Belli başlı alanlarda eylem stratejileri hazırlanması,
- Viyana'da yapılacak Avrupa Konseyi toplantısı için çevre boyutunu üye devletlerin diğer politikalarına
nasıl başarıyla entegre edildiği konusunda bir konsey rapor taslağı hazırlanması,
- Uygulamanın izlenmesi için öncelikli eylem ve mekanizmaların tanımlanması,
- Avrupa Konseyi zirvenin çevre politikalarının diğer sektörel politi­kalara entegrasyonunu gözden
geçirmesi,
- Konseyin, parlamento ve komisyonun bu ilkeleri yürürlüğe koyacak mekanizmaların geliştirilmesi ve
uygulamanın izlenmesi konusunda bir ortak çalışma yapmasıdır.
1.Gündem 2000
AB’ye tam üyeliği stratejisini hazırlamakla görevlendirilen AB Komisyonu, 1997’de AB Bakanlar
Konseyi’ne Gündem 2000 adlı çalışmasını sunmuştur. Gündem 2000 AB’nin genişlemesi ile ortaya çıkacak
sorun ve bunların etkilerinin neler olabileceği sorularına istenen yanıtların kapsamlı bir incelemesini
içermektedir. AB’nin doğuya doğru genişlemesi kapsamında Gündem 2000’in özet olarak üç önemli ayağı
vardır.
Bunlardan ilki, AB nasıl güçlendirilmelidir ki, birlik içinde hem iktisadi büyüme, hem istihdam hem de
üye ülke haklarının yaşam standartları yükseltebilsin sorusunun cevabıdır. İkincisi, tam üyelik müzakerelerinin
etkin yürütülmesi ve bunların aday ülkeler üzerine olumlu etki yaratmasının sağlanmasının yollarının
araştırılmasıdır. Üçüncü olarak da AB’nin hem genişlemesi, hem bunun için gerekli hazırlıkların etkin şekilde
yürütülüp tamamlanması ve hem de birliğin politik alanlarının finansmanının sağlanması oluşturmaktadır. Bu
finansmanın sağlanmasında, AB kendine aday olmak isteyen ülkelerden de önemli miktar ve düzeyde katkı
sunmalarını beklemektedir.(FINDIKÇI, 2003)
2.Kyoto protokolü
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, 1992 yılında Rio’da yapılan BM Çevre ve Kalkınma
Konferansında imzaya açılmıştır. 1994 yılında 55 ülke ve Avrupa Birliği’nin onay işlemlerini tamamlamasıyla
yürürlüğe girmiştir. 1992 yılında Rio’da yapılan BM Çevre ve Kalkınma Konferansında imzaya açılan Kyoto
Protokolü’nün amacı, yılda 3.5 milyon ton düzeyinde salınan karbondioksit gazının atmosferdeki ömrünün 100,
metan gazının ise 40 yıl olmasından dolayı salınımların 1990 yılı düzeyine indirilmesidir(TÜRKEŞ, 1997)
Sera gazlarının iklim sistemi üzerindeki tehlikeli, insan kaynaklı etkisini önleyecek seviyede tutulmasını
sağlayan protokol sanayileşmiş ülkelerin sera gazı emisyonlarını azaltma taahhütlerinin daha katı hale
getirmektedir. Bunun için ilk zaman dilimi olarak 2008–2012 yılları arası belirlenmiştir. Bu dönemde
sözleşmede yer alan ülkeler, sera etkisi yaratan gazların toplam emisyonunu, 1990 yılındaki seviyenin en az %5
altına indireceklerdir.(TC ÇEVRE VE ORMAN BAKANLIĞI, 2000)
Kyoto Protokolü’ne bugüne kadar 186 ülke ve Avrupa Birliği taraf olmuştur. Protokol ABD’nin taraf
olmayı reddetmesine rağmen Rusya’nın taraf olmasıyla 16 Şubat 2005’te uygulanamaya
konulmuştur.(TÜRKEŞ, 2005)
AB ÇEVRE POLİTİKASININ MALİ ARAÇLARI
1.Lıfe
Birliğin yapısal fonları, bazı özel programlar aracılığıyla kaynakları birlik içinde daha zengin olan
bölgelerden daha yoksul bölgelere aktarmak suretiyle daha dengeli bir sosyoekonomik gelişmeyi desteklemek
için kullanılan başlıca araçlardır. 1994 ile 1999 yılları arasında toplam 152.200 Milyon ECU tutarında yapısal
fon tahsis edilmiş olup, uyum fonu da 14.450 milyon ECU tutarında destek sağlamaktadır.
Yüksek çevre kalitesi AB’nin daha yoksul bölgelerine yatırımların çekilmesinde bir faktör olmuştur ve
fonlar giderek artan şekilde kıyıların, limanların ve nehirlerin temizlenmesi ve kirlenmiş ve bozulmuş
endüstriyel ve kentsel alanların rehabilitasyonu gibi çevrenin iyileştirilmesi projeleri için ayrılmaktadır. Fon ile
ayrıca özel küçük ve orta büyüklükte işletmeler tarafından çevreyle dost teknolojilerin kullanımının
desteklenmesi ve yenilenebilir enerji, koruma, kitle ulaşımı ve çevre yönetimi eğitimine destek için de
kullanılmaktadır.
LIFE, (çevre için mali araç) 1992 yılında, AB çevre hukukunun ve politikasının geliştirilmesini ve
uygulanmasını destekleyerek bir katalizör görevi görmüştür.
LIFE’ın üç sistematik bölümü vardır: “LIFE–Doğa” , “LIFE–Çevre” ve “LIFE-Üçüncü Ülkeler”. Mali
kaynakların bu üç bölüme dağılımı da şöyledir: toplam bütçenin %47’si “LIFE–Doğa” için, % 47’si “LIFE–
Çevre” için, % 6’sı da “LIFE-Üçüncü Ülkeler” için kullanılabilir. Her bölüm için üye devletler proje önerilerini
her yıl komisyona bildireceklerdir.
LIFE–Doğa’nın özel amacı, vahşi kuşların korunmasına ilişkin topluluk direktifi ile doğal hayatın
korunmasına ilişkin direktifin uygulanmasına katkıda bulunmaktır. Doğayı koruma projelerinde LIFE katkısı en
fazla %50 olabilir.
LIFE–Çevre’nin özel amacı, yenilikçi yöntem ve tekniklerin geliştirilmesine ve topluluk çevre
politikasının daha da gelişmesine katkıda bulunmaktır. Bu gruba giren projelerde topluluk finansman katkısı,
%30 ile %100 ara-sında değişmektedir.
“LIFE-Üçüncü ÜIkeler’in amacı ise çevre sektöründe ihtiyaç duyulan ka­pasitelerin ve idari yapılarının
kurulmasına ve Akdeniz’e, Baltık Denizi’ne kıyı­sı olan Üçüncü Ülkelerde çevre politikalarının ve eylem
programlarının gelişti­rilebilmesine katkıda bulunmaktır. Teknik yardım projelerinde topluluk mali desteği en
fazla %70 olabilir. Bu projeler, birliği ilgilendirmelidir, sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunmalıdır ve
büyük çevre sorunlarına çözüm getirmelidir.
2. Çevre Vergileri
AB bünyesinde çevreyle ilgili ekonomik araçların kullanılmasını hedefleyen kesin politikalar, 4. Çevre
Eylem Programı ile birlikte oluşturulmaya başlanmış ve uygulamada kullanılacak somut araçlar (vergi, harç,
devlet yardımı, kirletme/atık hakkı ticareti vb.) sıralanmıştır.
5. Çevre Eylem Programı ise çevre politikalarında mevzuat araçlarının hakimiyetine son verilmesi ve
kullanılacak araçların çeşitlendirilmesini ana hedef olarak belirlemiştir. Birlik üyesi ülkeler tarafından ortak
çevre politikası uygulamalarında kullanılan ekonomik araçlar, kirleten öder ilkesi çerçevesinde farklılık
göstermektedir.
Çevre politikasının finansmanında üye ülkeler tarafından en yaygın olarak kullanılan ekonomik araçlar
çevre vergileri ve harçlardır. Vergi ve harçlar, üretici ya da tüketici üzerinde oluşturdukları mali baskı nedeniyle
üretim ya da tüketimden gelen alışkanlıkları kirliliğe yol açmayacak şekilde değiştirmeyi özendirmektedir.
Genel olarak çevre harçları belirli bir hizmet karşılığında ödenmektedir. Çevre vergileri ise genel
bütçeye karşılık beklemeksizin eklenir. AB’ye üye ülkelerde genel kabul görmüş bir çevre vergisi tanımı yoktur.
Ortak bir tanım olmadığı gibi farklı anlamlarla kullanılan benzer kavramlarla da karşılaşmak mümkün
olabilmektedir.
Çevre vergileri; maliyeti kapsayan harçlar, çevreye zararlı faaliyete yönelik vergiler ve mali amaçlı
çevre ver­gileri şeklinde sınıflandırılmıştır. Başka bir sınıflandırmada ise çevre vergileri dörde ayrılmaktadır:
Emisyon/atık vergileri; hava, su ve toprağa bırakılan her türlü atık maddeler ile gürültü emisyonlarının
miktar ve içeriği temel alınarak hesaplanan ve bu maddeleri kullanarak çevreyi kirletenlerin emisyon oranlarını
azaltma amacı taşıyan vergilerdir.
Ürün temelinde belirlenen vergiler; kullanıldıkları ya da çevreye bırakıldıkları taktirde bazı özellikleri
nedeniyle çevreye zarar veren ürünlerden alınan vergidir. Naylon poşetler ve diğer geri dönüştürülemeyen
ambalajlar buna örnektir.
Kullanım temelinde belirlenen vergiler; çevre temizliği ile ilgili olarak veri-len hizmetler için bu alanda
yetkili kurum­lara ödenen vergilerdir. Örneğin: belediye atıklarının toplanması ve bertaraf ile atık suların
toplanması ve arıtımı için ödenen vergiler bu kapsamda yer almaktadır. Vergilendirme farklılıkları; çevreyi
kirleten ürünlerden daha yüksek, buna kar­şılık çevre kirliliğine yol açmayan ürünler­den daha az oranda vergi
alınmasıdır.(TAVŞANCI, 2005)
AB ÇEVRE POLİTİKASININ GELİŞİMİ
AB çevre politikalarının çok eskilere dayanan bir tarihi yoktur; ilk çevre eylem programının yapıldığı
1973 yılına kadar Topluluğun ortak bir çevre politikasından söz etmek olanaklı değildi. Avrupa topluluklarını
oluşturan kurucu antlaşmalarda(Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nu kuran 1951 Paris Antlaşması ve Avrupa
Ekonomik Topluluğu ile Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu’nu kuran 1957 Roma Antlaşması.) da çevre sorunları
ile ilgili bir düzenleme bulunmamaktaydı. Örneğin, 1957 yılındaki Roma Antlaşması'nda doğrudan doğruya
çevre ile ilgili bir hükme yer verilmemiş, yalnızca nükleer enerji konusunda kimi güvenlik önlemleri
öngörülmüştü. Anılan dönemde çevre sorunları Avrupa kamuoyunu bugünkü kadar meşgul etmiyor, yalnızca,
Londra'nın hava kirliliği gibi, kimi yerel nitelikli sorunlar gündeme girebiliyordu.(MARİN, 1998)
Kirliliği önlemeye yönelik 1970’li yıllardaki ilk tüzel düzenlemeler, daha çok tehlikeli kimyasal
maddelerin denetimi, içme suyu ve yerüstü sularının korunması, enerji santralleri ve motorlu taşıtlardan
kaynaklanan hava kirleticilerinin kontrol edilmesi üzerineydi.( Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği,
Avrupa Birliği ve Çevre) 1973 yılında hazırlanan ilk çevre eylem programından 1987’ye, Avrupa Tek
Senedi'ne değin, Topluluğun çevre sorunlarıyla daha yoğun biçimde ilgilendiğini, bu konuya ilişkin olarak
çıkarılan tüzel belgelerin sayısında bir artış olduğunu görüyoruz. Sözgelimi, 1973-1985 yılları arasında, toplam
120 yönerge (directive), 27 karar (decision) ve 14 tüzüğün (regulation) yayımlanması bu dönemde çevrenin AT
içinde en hızlı büyüyen politika alanı olduğunu göstermektedir.(BURCHELL & LİGHTFOOT, 2001)
AT’nin çevre sorunlarıyla daha yakın bir biçimde ilgilenmesinde, Roma Kulübü’nce MIT’e
hazırlattırılan Büyümenin Sınırları (LimitstoGrowth) adlı raporun ve 1972 Stockholm İnsan Çevresi
Konferansı’nın dünya gündemine çevre sorunlarını getirmesinin etkisi de bulunmaktadır.
A. Avrupa Tek Senedi
Roma Antlaşması’nda değişiklikler yapan ve çevre sorunlarına ilk kez bağımsız bir bölümde (VII.
başlıkta) yer verilmesini öngören Avrupa Tek Senedi ile birlikte Topluluğun çevre politikasında yeni bir
dönemin başladığı söylenebilir. Bu dönemde çevre sorunları alanında yol gösterici kuralların belirlenmesi,
ekonomik alanda tam olarak bütünleşmeyi sağlamada gerekli adımlardan biri olarak değerlendiriliyordu. 130r,
130s ve 130t maddelerinden oluşan VII. başlık altında, çevre kalitesinin korunması ve iyileştirilmesinden, insan
sağlığının korunmasından, doğal kaynakların ussal kullanımından, önleyici eylem ilkesinden, çevresel tahribatın
kaynağında önlenmesinden, kirleten öder ilkesinden ve çevre koruma gereklerinin Topluluğun diğer
politikalarının bir parçası olma gereğinden söz edilmektedir. İlgili bölümde değinilen noktalardan biri de,
Topluluğun, ancak üye devletlerce gerçekleştirilmesinden daha iyi olacaksa çevre ile ilgili konularda harekete
geçebilmesidir. Tek Senet’in ortak çevre politikası için önemli bir hükmü 100A maddesinde yer almaktadır.
Buna göre, ortak pazara varma amacına dönük olarak Konsey, çevre koruma konusunda oybirliği yerine nitelikli
çoğunlukla karar alabilecektir. Buna ek olarak aynı maddede, Komisyon’un sağlık, güvenlik, çevre koruma ve
tüketiciyi koruma alanlarında yüksek düzeyde bir korumayı temel alacağı da belirtilmiştir. Tek Senet’te ayrıca,
üye ülkelerin ve Topluluğun çevre sorunları ile savaşımda üçüncü ülkelerle ve ilgili uluslararası örgütlerle
işbirliğine gidebileceğine değinilmekte; üye ülkelerin, Senet’le getirilen kurallara aykırı düşmemek koşuluyla,
daha sıkı koruma önlemleri alabileceğinden söz edilmektedir.
B. Maastricht Antlaşması
Roma Antlaşması’nı yeniden düzenleyen ve Avrupa Ekonomik Topluluğu’ndan AvrupaBirliği’ne geçişi
simgeleyen belge olan 1992 Maastricht Antlaşması ile Birliğin çevrepolitikası daha kapsamlı bir biçimde ele
alınmıştır. Çevreyle ilgili 130r, 130s ve 130tmaddelerini yeniden düzenleyen Antlaşma’nın 3/k maddesi, ortak
bir çevre politikasıoluşturulacağından söz etmektedir. Antlaşma, ortak çevre politikasında kökten
değişikliklergetirmemiş, yalnızca kimi konuları daha ayrıntılı biçimde düzenlemiş ya da yeni konularüzerinde
durmuştur. Sözgelimi, Birliğin temel ilkelerinden söz edilirken, “sürdürülebilir,enflasyonist olmayan ve çevreye
duyarlı bir büyüme”ye değinilmiş, böylece ilk kez çevrepolitikalarının “sürdürülebilirlik” ilkesi çevresinde
belirleneceği gündeme getirilmiştir. Çevrepolitikaları oluşturulurken değişik bölgelerdeki çevre koşullarının ve
bölgeler
arasındakigelişmişlik
farklılıklarının
göz
önünde
bulundurulması
getirilen
yeni
hükümlerdendir.Maastricht Antlaşması, Birliğin politikalarının oluşturulma sürecinde çevresel değerlerindikkate
alınmasını daha güçlü biçimde vurgulamaktadır. Buna göre, ticaret, endüstri, enerji,tarım, ulaşım ve turizm dahil
Birliğin diğer tüm ekonomik ve sosyal politikalarınınbelirlenmesinde çevresel kaygılar ön planda tutulacaktır.
C. Amsterdam ve Nice Antlaşmaları
Avrupa Birliği kurucu antlaşmasını değiştiren 1997 Amsterdam Antlaşması’nın konumuz açısından
önemi, ortak çevre politikalarının “sürdürülebilir kalkınma” yaklaşımı doğrultusunda belirlenmesidir. Genel
çevre politikasında kökten değişikliğe gitmeyen Amsterdam Antlaşması’nda Birliğin çevre konusundaki etkisi
artırılmak istenmiş, kimi konular da daha ayrıntılı biçimde belirlenmiştir. Sözgelimi, bütün politika alanlarında
çevreselkaygıların göz önünde bulundurulması ve üye ülkelerin Birlik düzenlemeleri dışında, kendi koşullarına
uygun farklı çevresel önlemler almaları durumunda Komisyonu bilgilendirmeleri,bunlardandır. 2001 yılında
imzalanan Nice Antlaşması’nda ise Birliğin çevre politikasında herhangi bir yenilik öngörülmemiş, yalnızca su
kaynaklarıyla ilgili küçük bir değişiklikle yetinilmiştir.
D. Bugünkü Durum
AB çevre politikalarının dayandığı temel ilkeleri bir bütün olarak görebilmek için, yukarıda sözü edilen
kurucu antlaşmaların getirdiği yeniliklerin işlendiği “Avrupa Topluluğunu Kuran Anlaşmanın Bütünleşik
Versiyonu”na bakmak gerekecektir. 2000 yılında yayımlanan belgede, çevre sorunları ile ilgili düzenlemeler, 2.
ve 6. madde ile XIX. Başlığın altındaki 174. maddede geçmektedir. İkinci maddede, Birliğin, ortak bir pazar,
ortak bir ekonomik-parasal birlik ve ortak bir politika oluşturma amacı doğrultusunda şu ilkeleri benimsediği
belirtilmektedir: Ekonomik etkinliklerin, uyumlu, dengeli ve sürdürülebilir gelişimi; yüksek düzeyde istihdam
ve sosyal koruma; kadın-erkek eşitliği; sürdürülebilir ve enflasyonist olmayan bir büyüme; yüksek düzeyde bir
rekabet ortamı; yüksek düzeyde bir koruma sağlamak ve çevre kalitesini geliştirmek; yaşam standartlarını ve
yaşam kalitesini yükseltmek; üye ülkeler arasında ekonomik-sosyal uyumu ve dayanışmayı sağlamak. Altıncı
maddede, sürdürülebilir gelişme hedefine ulaşmak için, çevre koruma gereklerinin, Topluluğun politika ve
etkinlikleri ile uyumlulaştırılması gereğinden söz edilmektedir. Çevre başlığı altında yer alan ve daha kapsamlı
bir biçimde düzenlenen 174. maddede, Topluluğun çevre politikasının aşağıdaki hedeflerin varılmasına yönelik
olduğu belirtilmektedir: Çevre kalitesinin korunması, sürdürülmesi ve geliştirilmesi; insan sağlığının korunması;
doğal kaynaklardan ussal ve makul biçimde yararlanılması, bölgesel ya da dünya çapında çevre sorunlarının
üstesinden gelebilmek için uluslararası düzeyde önlemlerin alınması. İkinci fıkrada, Birliğin çevre politikasının,
çeşitli bölgelerdeki farklı koşulları göz önünde bulunduran yüksek düzeyde bir korumayı hedeflediği
vurgulanmaktadır. Buna göre, ortak çevre politikası, ihtiyat ilkesi, önleyici tedbirlerin alınması, çevresel zararın
kaynağında giderilmesi ve kirleten öder ilkesi üzerine kuruludur. Maddenin üçüncü fıkrasında ise çevre
politikası oluşturulurken, uygun bilimsel ve teknik verilerin, çeşitli bölgelerindeki farklı koşulların, eyleme
geçmenin ya da eylemsizliğin olası yarar/zararlarının ve bir bütün olarak Topluluğun ekonomik ve sosyal
gelişimi ile Birlik içindeki bölgelerin dengeli gelişiminin dikkate alınacağı belirtilmektedir. Son fıkrada ise
Birliğin ve üye ülkelerin, çevre sorunlarının çözümü konusunda üçüncü ülkeler ve uluslararası örgütlerle
işbirliğine gitmesinden söz edilmektedir.
E. Avrupa Anayasası
İçeriği kurucu antlaşmalar ve çevre eylem programları ile biçimlenen AB çevre politikasının ana
ilkelerini henüz yürürlüğe girmemiş olan Avrupa Anayasası’nda da bulabiliriz. Her ne kadar üye ülkelerce kabul
edilip bağlayıcı bir tüzel belge haline gelmemişse de, Anayasanın çevreyle ilgili beşinci bölümünü incelemek,
AB çevre politikalarının gelecekte alacağı olası yönü görmede kolaylık sağlayabilir. Anayasanın çevreyi
ilgilendiren maddelerine bakıldığında, ortak çevre politikasında kökten bir dönüşümün öngörülmediği, yukarıda
sözü edilen kurucu antlaşmalardaki ilkelerin yinelendiği anlaşılacaktır. Buna göre Birliğin çevre politikası,
“a.Çevre kalitesinin muhafaza edilmesi, korunması ve geliştirilmesi;
b.İnsan sağlığının korunması;
c.Doğal kaynaklardan ussal ve makul biçimde yararlanılması;
d.Bölgesel veya dünya çapında çevre sorunlarının üstesinden gelebilmek için uluslararasıdüzeyde tedbirlerin
teşvik edilmesi”hedeflerinin gerçekleştirilmesine katkıda bulunmak üzere oluşturulmaktadır. Anayasa’ya göre,
“AB çevre politikası, Birlik’in çeşitli bölgelerindeki durumların farklılığının dikkate alarak, yüksek düzeyde bir
koruma hedefler. Bu politika, ihtiyat ilkesine ve önleyici tedbirlerin alınmasına, çevresel zararın kaynağında
giderilmesine ve kirleten öder ilkelerine dayanır.” (m.III-233) Anayasa’da ayrıca, bütün politika alanlarına çevre
koruma gerekliliklerinin dahil edilmesi gerektiği belirtilmektedir. (m.III-119) Birlik tarafından alınan
önlemlerin üye ülkeler tarafından finanse edilip uygulanacağı da kesin bir biçimde kurala bağlanmıştır. (m.III234) Bu arada, Anayasa’da çevrenin ortak yetki alanlarından biri olarak düzenlendiğini de eklemek gerekir.
SONUÇ
AB çevre politikası diğer topluluk politikaları (tarım, ticaret veya ulaştırma vb.) gibi 1957 Roma
Antlaşması içinde yer almamıştır. Bunun nedeni, o tarihlerde bugünkü anlamda bir çevre koruma fikrinin
yaygın olmamasıdır. Ancak 1972 yılında topluluk Hükümet veya Devlet Başkanları’nın Paris’te yaptıkları
toplantıda topluluk çevre politikası ortaya çıkmış ve ekonomik gelişme ile birlikte yaşam kalitesinin
arttırılmasının sağlaması, bu nedenle çevre koruma konusuna özel bir önem verilmesinin gereği belirtilmiştir.
Bu tarihten sonra çevre politikası birliğin en çok üzerinde durduğu politikalardan biri haline gelmiştir.
Çevre Politikası; konu ile ilgili olarak çıkarılan yüzden fazla kanun ile desteklenmiş ve konu Avrupa
Parlamentosu ve Avrupa Konseyi gibi topluluk kurumlarının da geniş çapta ilgisini çekmiştir. Bu gelişmeler
neticesinde Avrupa Tek Senedi içinde çevre koruma ile ilgili olarak önemli bir bölüm ayrılmıştır.
Topluluk çevre politikasının amacı, içinde yaşanan çevrenin ve yaşam şartlarının kalitesinin yükseltilmesidir.
Bu amacın gerçekleştirilebilmesi yönünde topluluk birinci eylem programında (1973-1976) yer alan çevre
politikası ile ilgili genel prensipler şu şekilde özetlenebilir:
- En iyi çevre politikası kirliliğe neden olan şartların olumsuz etkilerini önlemeye çalışmak yerine,
bunları kaynağında yok etmektir. Bu nedenle teknik gelişme sağlanmalı ve topluluğa en az maliyet getirecek
ekonomik ve sosyal gelişmeye uygun olacak şekilde çevre politikası düzenlenmelidir,
- Tüm teknik planlarda ve karar aşamalarında faaliyetlerin çevre üzerindeki etkileri, dikkatle
incelenmelidir,
- Ekolojik dengeyi bozacak faaliyetlerden kaçınılmalıdır,
- Çevre koruma konusunda teknik ve bilimsel standartlar geliştirilmeli ve bu alandaki araştırmalar teşvik
edilmelidir,
- Kirleten öder prensibi dikkate alınmalıdır. Ancak, özellikle belli bir geçiş dönemi için bazı istisnalar
ve özel uygulamalar gerekebilir,
- Bir ülkedeki faaliyetlerin, diğer bir ülkede çevre üzerinde zarara yol açmamasına özen gösterilmelidir,
- Topluluk ve üye ülkeler çevre politikası çerçevesinde gelişmekte olan ülkelerin çıkarlarını da
gözetmeliler ve alınacak önlemlerin bu ülkelerin ekonomik gelişmeleri ve ticaretleri üzerindeki olası etkileri göz
önüne alınmalıdır,
- Global bir çevre politikası gerçekleştirilmesine yönelik çalışmaların etkinliği uzun dönemli bir bakış
açısına sahip Avrupa çevre politikasının belirlenmesi ile mümkündür.
- Çevrenin koruması herkesin dikkatle üzerinde durduğu bir konu haline gelmeli ve kamuoyu konunun
önemi bakımından aydınlatılmalıdır. Toplulukta politikanın başarısı her kesimden, her sosyal gücün çevrenin
koruması ve iyileştirilmesi konusuna önem vermesine bağlıdır,
- Kirliliğin her çeşidi ile ilgili olarak neler yapılacağı (mahalli, bölgesel, ulusal, topluluk ve uluslararası
seviyede) belirlenmeli ve koruma altına alınacak coğrafi alanlar saptanmalıdır,
- Bu uzun dönemli bakış açısı çerçevesinde, ulusal programlar koordine edilmeli ve
topluluk
politikalarıyla uyum sağlanmalıdır. Ancak bu tip bir koordinasyon ulusal düzeyde gelişmeleri
sınırlandırmamalıdır.
KAYNAKÇA








BLACKSELL Mark(1994), “EnvironmentalPoliciesand Resource Management”, TheEuropean Challenge, Mark
Blacksell& Allan M. Williams (Eds), Oxford UniversityPress,Oxford, s. 323-342.
BUDAK Sevim, Avrupa Birliği ve Türk Çevre Politikası: Avrupa Topluluğu'nun Çevre Politikası ve Türkiye'nin
Uyum Sorunu, Büke Yayınları, İstanbul, 2000, s.241.
BURCHELL John & SİMON Lightfoot, TheGreening of theEuropeanUnion?, Sheffield AcademicPress, London,
2001.
DURU Bülent, a.ü siyasal bilgiler fakültesi
EGELİ Gülün, Avrupa Birliği ve Türkiye’de Çevre Politikaları, Türkiye Çevre Vakfı Yayınları, Ankara, 1996, s.
25.
FINDIKÇI Aydın, Orta ve Doğu Avrupa Ülkelerinin Avrupa Birliği’ne Tam Üyeliklerinin Dünü, Bugünü ve
Geleceği, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları, Cilt: 15, Sayı: 228, Yıl: 35, Ankara, 2003, ss. 265-266.
HAİGH Nigel, EEC EnvironmentalPolicy& Britain, 2nd Revised Edition, Glasgow, 1989, s.11.
MARİN Ali, "EU EnvironmentalPolicy", Ali Marin, El-Agraa, TheEuropeanUnion: History, Institutions,
EconomicsandPolicies, 5th Edt.,PrenticeHall, London, 1998, s.423.

TAVŞANCI Aykut, AB Çevre Politikası Çerçevesinde Çevre Vergileri, İktisat İşletme ve Finans Mali ve
Ekonomik Sorunlara Yönelik Aylık Yayını, Yıl: 20, Sayı: 236, Ankara, 2005, ss 43-45.

TÜRKEŞ Murat, Hava ve İklim Kavramları Üzerine, TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı: 355, Ankara,
1997, s. 36-37.
TÜRKEŞ Murat, Türkiye–İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi İlişkileri ve İklim Değişikliği Politikaları, Vizyon
2023: Bilim ve Teknoloji Stratejileri Teknoloji Öngörü Projesi, Çevre ve Sürdürülebilir Kalkınma Paneli Vizyon
ve Öngörü Raporu, Ankara, 2005.
T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı; Hava Yönetimi Dairesi Başkanlığı, Çevre Kirliliğini Önleme ve Kontrol Genel
Müdürlüğü, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Seminer Notları, İstanbul, 2000.
Türkiye Çevre Vakfı Yayınları, ss: 146–148.
Commission of theEuropeanCommunities, "Declaration of theCouncil of theEuropeanCommunitiesand of
theRepresentatives of theGovernments of theMemberStates Meeting in theCouncil of 22 November 1973 on
theProgramme of Action of theEuropeanCommunities on the Environment", OfficialJournal of
theEuropeanCommunities, 20.12.1973, No C 112, s.1-51.
Resolution of theCouncil of theEuropeanCommunitiesand of theRepresentatives of theGovernments
oftheMemberStates, Meeting WithintheCouncil of 17 May 1977 on theContinuationandImplementation of a
EuropeanCommunityPolicyand
Action
Programme
on
the
Environment",
OfficialJournal
of
theEuropeanCommunities, 13 June 1977, No C 139. s.1-46.
EuropeanCommission, TakingEuropean Environment Policyintothe 21st Century: A Summary of
theEuropeanCommission'sProgress Report and Action Plan on theFifthProgramme of Policyand Action
inRelationtothe Environment andSustainable Development, Office forOfficial Publications of
theEuropeanCommunities, Luxembourg, 1996.
Commission
of
theEuropeanCommunities
(CommunicationfromtheCommissiontotheCouncil,
theEuropeanParliament, TheEconomicandSocialCommitteeandtheCommittee of theRegions On theSixth
Environment Action Programme of theEuropeanCommunity),
Environment 2010: OurFuture,
OurChoice:TheSixth Environment Action Programme, (Proposalfor a Decision of theEuropeanParliamentand of
theCouncillayingdowntheCommunity Environment Action Programme 2001-2010), Luxembourg, 2001.







Download