EKONOMİK ARAŞTIRMALARDA BİLGİSAYAR KULLANIMI DERSİ FİNANSAL LİBERALİZASYON ve FİNANSAL KRİZ Liberalizasyon, piyasalardaki miktar ve fiyat kontrollerinin azaltıldığı veya kaldırıldığı politika uygulamalarıdır. Finansal liberalizasyon; genellikle hükümetlerin gelişmiş ülkelerin uluslararası finansal faaliyetlerini kendi ülkelerine çekmek amacıyla, bankacılık sistemi üzerindeki denetim ve kısıtlamaları kaldırdığı ya da önemli ölçüde azalttığı deregülasyon yani, yasal düzenlemelerin gevşetilmesi uygulamalarının bir sonucu olarak gösterilmekte ve ekonomilerin uluslararası sermaye akımlarına açılma süreci olarak ifade edilmektedir. Genel anlamda liberalizasyon, ekonominin hem finans hem de reel kesiminin piyasa güçlerine açılmasıdır. Liberalizasyon politikalarının gerçekleştirilmesi sürecindeki ilk aşama, genellikle ulusal paranın önemli ölçüde devalüe edilmesi ve döviz kurlarında gerekli esnekliğin sağlanmasını içermektedir. Sonuçta fiyat kontrolleri ve faiz oranları sınırlandırmaları azaltılarak, piyasa dengesinin giderek arz ve talep kurallarına göre kurulmasına çalışılmaktadır. Ancak, makroekonomik istikrarsızlık giderilmeden girişilen liberalizasyon çalışmaları daima krizlerle sonuçlanmaktadır. İç finansal liberalizasyon, bir ekonomide ulusal para cinsinden borç-alacak ilişkileri ile varlık tutma kararlarına ilişkin kurumsal yapıda, fiyat ve miktar kısıtlamalarının kaldırılması veya yumuşatılması işlemidir. Dış finansal liberalizasyon, gerek ülke sakinlerinin kendi aralarında gerekse ülke sakini olmayanlarla aralarındaki döviz cinsinden borç-alacak ilişkileri ile varlık tutma kararlarına ilişkin kurumsal yapıda, fiyat ve miktar kısıtlamalarının kaldırılması veya yumuşatılması işlemidir. İç finansal liberalizasyon genelde ilk olarak mevduat faiz oranlarına yapılan müdahalelerin kaldırılması ve sonuç olarak da faizlerin yükseltilmesi şeklinde düşünülmektedir. Dış finansal liberalizasyon denildiğinde genel olarak, sermaye hareketlerinde yapılan liberalizasyon akla gelmektedir. Finansal liberalizasyonla ilgili olarak incelenen iki temel yaklaşım, finansal liberalizasyonun faiz oranları üzerindeki etkisinden hareketle, tasarruflar, büyüme ve enflasyon gibi temel makroekonomik büyüklük ve sorunları nasıl ve ne yönde etkilediğini analiz konusu yapmıştır. İlk ortaya atıldıkları haliyle bu yaklaşımlarda asimetrik bilgi (asymmetric information), makroekonomik istikrarsızlık (macroeconomic instability) ve ahlaki tehlike (moral hazard) gibi uygulamada da büyük önem taşıyan özel durumların yanı sıra, finansal liberalizasyonun dış boyutu ve sorunları göz ardı edilmiştir. Finansal kriz konusundaki tanım ve sınıflamalardan birisi Kindleberger tarafından yapılmıştır. Kindleberger, ters beklentilerin, zorunlu likiditasyonun ve borç deflasyonunun rolünü vurgulamaktadır. Son kredi merciinin olmadığı kapitalist sistemin, finansal krizlere ve istikrarsızlıklara mahkum olacağını söylemektedir. “Mania, panic and crash” (cinnet, panik ve kırılma) aynı sürecin üç aşamasıdır. Cinnet sırasında, yatırımcılar paradan kaçarak veya borçlanarak reel veya finansal varlıklara kaymaktadır. Panik sırasında, ters hareket oluşmakta ve reel veya finansal varlıklardan paraya geçmeye çalışılmakta ya da borcun geri ödenmesine başlanmaktadır. Kırılma sırasında ise, mania sırasında büyük bir istekle alınan tüm 1 EKONOMİK ARAŞTIRMALARDA BİLGİSAYAR KULLANIMI DERSİ eel veya finansal varlıkların (mal, konut, arazi, hisse senedi, tahvil vb.) fiyatlarının düşmesiyle süreç üç aşamada sonuçlanmaktadır. Finansal krizler, konjonktürün tepe noktalarıyla ilişkilendirilmektedir. Bu durumda Kindleberger finansal krizleri, konjonktürün tepe noktasındaki ekonomik genişlemeden daralmaya doğru dönüşün bir temel unsuru ve önceki gelişmelerin kaçınılmaz bir sonucu olarak görmektedir. Bu durum Şekil 1’deki gibi ifade edilebilir. GSYİH Patlama Reel GSYİH Doruk Reel GSYİH Büyüme Trendi Dip Çöküntü 0 t1 t2 t3 Zaman Kaynak : Şekil 1 : Konjonktürel Dalgalanmalar Raymond Goldsmith finansal krizi, kısa vadeli faiz oranları, varlık (hisse senedi, bina, arazi, arsa) fiyatları, ticaret hayatında ödemelerin bozulması ve iflaslar ile mali kurumların ödeme güçlükleri gibi finansal göstergelerin tümünün veya çoğunluğunun ani, keskin ve açık bir biçimde bozulması olarak tanımlamaktadır. Bu tanımlamalar dikkate alındığında kriz, ekonomide ani ve beklenmedik bir şekilde ortaya çıkarak ülke ekonomisinde ciddi sorunlar yaratan olumsuz gelişmeler biçiminde ifade edilebilmektedir. Michael Bordo, finansal krizlerin tanımını yapmak yerine finansal kriz sürecindeki bağlantıları ve temel unsurlarını sıralamaktadır; a) Bazı finansal kurumların ödeme güçlüğüne düşeceği korkusu: Ödeme güçlüğü, kötü yönetim, öngörü yetersizliği, kırılgan bir aşırı borç yapısı ve ayrıca tüm sistemde likidite sıkışıklığından kaynaklanabilmektedir. b) Reel ve likit olmayan varlıkları paraya dönüştürme girişimi, sonuç olarak faiz oranlarını artırabilmekte ve varlık fiyatlarını düşürebilmektedir – likidite krizi. c) Zorunlu varlık satışlarının, ticari bankaların ve diğer finansal kurumların portföy değerlerini düşürmesi nedeniyle ödeyebilirliklerine yönelik tehditler. 2 EKONOMİK ARAŞTIRMALARDA BİLGİSAYAR KULLANIMI DERSİ Krizler üzerine yapılmış olan bir çok çalışmada, krizleri öngörmede bazı öncü göstergeler oluşturulabileceği belirtilmiştir. Tablo 1’de bu öncü göstergeler ve çeşitli ülke gruplarına göre krizleri öngörme süreleri gösterilmiştir. Tablo 1 : Öncü Göstergelerin Krizleri Öngörmedeki Anlamlılıkları 3 ay 8 ay 13 ay Ülke Grubu önceden önceden önceden Gelişmiş X X X Reel döviz kurunun değerlenmesi Gelişmekte X X X Gelişmiş X X Yurtiçi kredi genişlemesi Gelişmekte X X Gelişmiş X X X M2/uluslararası rezerv oranının artması Gelişmekte X X X Gelişmiş X X X Hisse senedi fiyatında düşme Gelişmekte Gelişmiş X X Düşük yurtiçi faiz oranları Gelişmekte Gelişmiş X Ticaret hadlerinde kötüleşme Gelişmekte Gelişmiş X Dünya faiz oranlarında artış Gelişmekte X Kaynak : IMF, “Financial Crises: Characteristics and Indicators of Vulnerability”, IMF, http://www.imf.org/external/pubs/ft/weo/weo0598/pdf/0598ch4.pdf, (10.03.2002), s.95. Gösterge 3