GENETÝK MÜHENDÝSLÝÐÝ VE BU MÜHENDÝSLÝKLE ÜRETÝLEN GIDALAR SAÐLIÐIMIZI ETKÝLER MÝ? Amerika’da marketlerde %65 mühendisliði yapýlmýþ gýdalar satýlmaktadýr. Fakat ülkemiz bir tarým beþiði olduðundan bizler genetik mühendisliði kullanarak üretilen ürünlerden uzak durmalýyýz. Çünkü insan DNA’sý gen haritasý çýkmasýna raðmen hâlâ bilinmeyen bir kýta gibidir. Yrd. Doç. Dr. Süleyman AYDIN / Fýrat Üniversitesi, Týp Fakültesi Biyokimya ABD Genetik mühendisliðinin tarihi, insanlarýn tarým alanýnda yapmýþ olduklarý seçici bitkisel üretim teknikleriyle baþlamýþtýr. 20. yüzyýlýn ikinci yarýsýndan itibaren genetik mühendisliði çalýþmalarý hýzlanarak artmýþ ve bu yeni bir endüstri kolunun doðmasýna sebep olmuþtur. Son yirmi yýlda, büyük bir hýzla geliþen rekombinant DNA teknolojisi insanoðlunun bilgi birikimlerine yenilerini eklerken, diðer taraftan da onu yeni problemlerle karþý karþýya býrakmaktadýr. Rekombinant DNA teknolojisi, genlerin spesifik özellikleri taþýdýðý fikri üzerine kuruludur ve yaþayan canlýlarýn DNA’larýnýn bilim adamlarýnca deðiþtirildiði bir moleküler laboratuvar tekniðidir. DNA bir canlýnýn tüm özelliklerinin bilgisini barýndýran bir makromoleküldür. Dolayýsýyla organizmada gerçekleþtirilen her türlü biyokimyasal olay DNA tarafýndan kontrol edilir. Bir canlýnýn DNA’sýnýn spesifik bir özellik veya fonksiyona özgü kýsmýna gen denir. Genetik mühendisleri herhangi bir geni çýkarýp baþka bir organizmaya nakil edebilirler. Genlerinde ifade olunmasý ise tamamýyla çevrenin ve içinde bulunduðu halin etkisi altýndadýr. Ýnsan gen haritasý çýkarýlmasýna raðmen DNA ile ilgili bilgimiz henüz tam tamamlanmamýþtýr. Yabancý bir genin genoma sokulmasýnýn muhtemel zararlý ya da yararlý etkilerini bilmek imkansýzdýr. Farklý hallerde bir çok beklenmeyen ve istenmeyen sonuçlar ortaya çýkabilir. Tüm bunlara raðmen organizmalarýn (özellikle bitkilerin) ýslah edilmesi amacýyla gen nakillerinin yapýlmasý günümüzün popüler konularýndan biridir. Son yýllarda mühendisliði yapýlarak üretilen gýdalar hem dünya ülkelerinde hem de bizde insan saðlýðýný tehdit eder mi, etmez mi? tartýþmalarýný gündeme getirmektedir. Bu yüzden bu yazý yapýlan tartýþmalara yeni bir bakýþ açýsý kazandýrmak amacýyla kaleme alýnmýþtýr. Gen Nakli Gen nakli hücre tiplerinin yapýsýna ve etkisinin sürekli olup olmamasýna göre somatik ve eþey hücre gen nakli olarak ikiye ayrýlmaktadýr: a) Somatik Hücre Gen Nakli: Bu nakilde hangi hücrenin geni deðiþtirilmiþse o hücre eklenen ya da çýkarýlan genin özelliðini gösterir. b) Eþey Hücresi Gen Nakli: Eþey hücre gen nakli, gelecek kuþaklarda genotipik etki saðlamak amacýyla eþey hücreleri (yumurta veya sperm) üzerindeki istenmeyen genlerin çýkarýlmasý veya eklenmesidir. Somatik hücre gen naklinin, eþey hücre naklinden farký, sadece nakli alan hücrelerde etkilerini gösterir ve nesilden nesile aktarýlamaz olmasýdýr. Oysa ki eþey hücre naklinde oluþturulan deðiþiklik gelecek kuþaklarý da etkisi altýna alacaktýr. Organizmalarda Yapýlan Bu Deðiþikliklerle Üretilen Gýdalar Saðlýðýmýzý Etkiler mi? Bu teknolojinin güvenilirlilik düzeyi tam olarak bilinemediðinden dolayý oluþabilecek muhtemel zararlý etkilerin belirlenmesi oldukça güçtür. Fakat yukarýda belirttiðimiz gibi bir genin ekspresyonu (ifadesi) tüm organizmanýn kompleks etkileþiminin bir sonucu olarak þekillenmekte ve dýþ þartlardan da etkilenmektedir. Organizmanýn içinde bulunduðu duruma göre yanýtta deðiþiklikler görülebilir ve ayný gen deðiþik koþullar altýnda deðiþik proteinler verebilir. Aktarýlan gene baðlý olarak tanýmlanmayan bir protein oluþursa ve vücudun savunma sistemi de bunu yok edemezse muhtemelen bugün bilinen veya bilinmeyen bir çok hastalýða zemin oluþturabilir. t ra Fý Bilim-Teknik Ocak 2005 Haber 6 Diðer yandan çýkarýlan genin zaten bir organizmada mevcut olduðunu ve o organizmaya zarar vermediðinden o organizmayý yediðimizde de bize zarar vermeyeceðini düþünmemiz gayet doðaldýr. Örneðin, bilim adamlarý soðuk sularda yaþayan pisi balýðýnýn antifiriz genini çýkarýp havuç ve domates gibi bitkilerin kýþýn donmamasý için bu bitkilere nakil etmiþlerdir. Böylece havuç ve domatesin donmasýný önlemiþlerdir. Fakat yediðimizde sadece % 3 fonksiyonlarýný bildiðimiz DNA’mýzda ne gibi etkiler yapacaðýný ortaya koymamýþlardýr. Bilindiði gibi tek bir hücrenin temel fonksiyonlarý dahi karmaþýktýr. Yabancý tek bir gen E. coli hücresine nakil edildiðinde, hücrede metabolik deðiþikliðe yol açtýðý bilinmektedir. Amerika’da marketlerde %65 mühendisliði yapýlmýþ gýdalar satýlmaktadýr. Fakat ülkemiz bir tarým beþiði olduðundan bizler genetik mühendisliði kullanarak üretilen ürünlerden uzak durmalýyýz. Çünkü insan DNA’sý gen haritasý çýkmasýna raðmen hala adeta bilinmeyen bir kýta gibidir. Bir Bitkinin Genleriyle Oynandýðýný Bilmek Olanaklý mýdýr? Ülkemiz bitkilerinin özellikle de kültür bitkilerinin derhal DNA kütüphaneleri çýkarýlmalýdýr. Herhangi bir bitkinin genetik yapýsýnýn deðiþip deðiþmediði bu orijinal DNA’larla kýyaslanýlarak ortaya çýkaralabilir. Eðer genomda oynama olunursa (araþtýrma amacý hariç), bunun için de ceza yasalarý çýkarýlmalýdýr. Ýthal edilen mühendislikli ürünler de ayný ceza yasasýndan nasibini almalýdýr. Sonuç olarak yapýlan bu tartýþmalar, hayatta temel rolü oynayan DNA konusundaki bilgilerimizdeki boþluklardan kaynaklanmaktadýr. Bu teknolojinin gýda konusunda güvenilirlilik düzeyi tam olarak bilininceye kadar beklenilmeli, ama hastalýk yelpazesini taramadaki yararlarýndan faydalanýlmalýdýr. BALIKLARDAN KAYNAKLANAN HÝSTAMÝN ZEHÝRLENMESÝ Balýklar mikrobiyal kirlenmeye ve enzimatik parçalanmaya müsaittirler, dolayýsýyla balýklarla ilgili iþlemlerin her aþamasýnda hijyen kurallarýna çok dikkat edilmelidir. Balýk yenmesi sýrasýnda rastlanýlan en sýk zehirlenmeler histamin üreten bakterilerden kaynaklanan histamin zehirlenmesidir. Bu zehirlenme, genellikle, boyunda ve yüzde kýrmýzý lekeler, kaþýntý, ödem ve lokalize yangý, yüksek ateþ, aðýz çevresinde sancý ve yanma hissi, mide bulantýsý, kusma, ishal ve abdominal kramplar gözlenmektedir. Çarpýntý, titreme, heyecanlanma, dilin þiþmesi, baþ aðrýsý ve baþ dönmesi, hýzlý ve zayýf nabýz ile kan basýncýnýn azalmasý gibi semptomlara da sebebiyet verebilmektedir. Yrd. Doç. Dr. Ayþe GÜREL ÝNANLI / F. Ü. Su Ürünleri Fakültesi - Su Ürünleri Ýþleme Teknolojisi Ana Bilim Dalý Scombroid balýk zehirlenmesi de denilen histamin zehirlenmesi genel olarak kas dokularýnda, bol miktarda histidin içeren Scombridae ve Scomberosocidae familyalarýna ait bazý kara etli balýk türlerinin tüketimi ile iliþkili olan zehirlenme olarak bilinmektedir. Ancak son yýllarda yapýlan çalýþmalar bu tip zehirlenmenin Scombroid olmayan balýk türlerinin (Sardalya, hamsi, ringa vb..) tüketimi ile de iliþkili olduðunu göstermiþtir. Bu balýklar, ileri derecede bozulduklarý zaman özellikle histidin dekarboksilaz enzimi üreten bakterilerin etkisiyle oluþan histaminin zehirlenmede rolü vardýr. Taze ve iþlenmiþ su ürünlerinde histamin oluþumunda mikroorganizmaya özgü enzimlerin faaliyetlerinin yanýnda, depolama koþullarý ve hijyen koþullarýna uyum da önemlidir. Histamin zehirlenmesinde, inkübasyon süresi gýdanýn alýmýyla semptomlarýn çýkýþý arasýndaki birkaç dakika ile birkaç saat arasýnda deðiþmektedir. Genellikle, boyunda ve yüzde kýrmýzý lekeler, kaþýntý, ödem ve lokalize yangý, yüksek ateþ, aðýz çevresinde sancý ve yanma hissi, mide bulantýsý, kusma, ishal ve abdominal kramplar gözlenmektedir. Çarpýntý, titreme, heyecanlanma, dilin þiþmesi, baþ aðrýsý ve baþ dönmesi, hýzlý ve zayýf nabýz ile kan basýncýnýn azalmasý gibi semptomlara da sebebiyet verebilmektedir. Genel olarak balýklardaki toksik histamin miktarý100 mg/100 g olarak kabul edilirken ortalama 70 kg’lýk bir insanda histaminin üst sýnýrý 5-6 mg iken; 8-40 mg hafif zehirlenme, 70-100 mg orta, 1500-4000 mg aðýr zehirlenmeyi iþaret ettiði belirtilmektedir. Ancak, histamin miktarýna karþý vücut direnci bireylere göre deðiþiklik gösterir. Amerika Birleþik Devletleri Gýda ve Ýlaç Örgütü (FDA) tarafýndan ise balýklarda 50 mg/ 100 g histamin miktarýndan fazla histaminin bulunmasýnýn insan saðlýðý için zararlý olabileceði bildirilmiþtir. Fakat bu deðerler, çeþitli besin maddelerine göre farklý olabileceði gibi ülkeler arasýnda da farklýlýk gösterebileceði unutulmamalýdýr. Dünya Saðlýk Örgütü (WHO) tarafýndan Scombridae, Clupeidae ve Engraulidae familyalarýna ait balýk türleri için oluþturulan standartlar aþaðýdaki gibidir: ·Alýnan 9 örnekten 7’sindeki histamin miktarý; 10 mg/100 g’dan fazla olmamalýdýr. ·Alýnan 9 örnekten diðer 2’sinin histamin miktarý; 10-20 mg/100g’dan fazla olmamalýdýr. ·Analiz edilen tüm balýk örneklerindeki histamin miktarý; 20 mg/100 g’dan fazla olmamalýdýr. Scombroid balýk zehirlenmesi ne yazýk ki ülkemizde genel gýda zehirlenmesi olarak ele alýnmaktadýr. Balýk yenmesinden hemen sonra meydana gelen histamin zehirlenmesi olayý genellikle gýdalarýn kötü þartlarda iþlenmesinden veya hammaddelerin bozuk olmasýndan kaynaklanmaktadýr. Dolayýsýyla su ürünlerindeki biyojen aminlerin özellikle de histaminin bulunuþu ile ilgili kalite kriterlerinin hem teknolojik hem de toksikolojik yönden tespit edilmesi büyük önem taþýmaktadýr. Anabilim dalýmýzda yapýlan “Taze Balýklarýn Histamin Düzeyi ile Diðer Bazý Kimyasal Parametrelerin Araþtýrýlmasý” adlý yüksek lisans tezinin sonucunda Eylül 2003-Nisan 2004 aylarý arasýnda Elazýð’da tüketime sunulan istavrit, hamsi, uskumru, sazan, turna ve gökkuþaðý alabalýðýnda histamin miktarlarýnýn bildirilen tüketilebilirlik düzeylerinin arasýnda olduðu ortaya konmuþtur. Ancak bölgemizde tüketimi oldukça fazla olan hamsi, istavrit ve uskumru balýklarýnýn histamin oluþumuna uygun olmalarý nedeniyle avlanma sýrasýnda ve sonrasýnda kontaminasyon riskinin azaltýlmasý için hijyen kurallarýna uyulmasý ve uygun muhafaza koþullarýnýn saðlanmasý gerektiði sonucuna varýlmýþtýr. Zehirlenmenin oluþtuðu vakalarda zehirlenme dercesine baðlý olarak önerilen tedavi biçimleri aþaðýda Tablo 1’de verildiði þekildedir. Histamin zehirlenmesinin engelleyici önerileri ve sonuçlarý þu þekilde sýralayabiliriz: ·Histamin oluþmasýnda en önemli etken sýcaklýktýr, bununla birlikte histamin ýsýya oldukça dayanýklýdýr. Özellikle balýklarýn iç organlarý alýnýp yýkandýktan sonra dondurulmalýdýr. ·Soðuk zincirin yaný sýra dondurulmuþ iþlenmiþ gýdalarýn piyasaya sürülmeden önce histamin miktarlarý tespit edilmelidir. ·Duyusal analizler hastalýk riskinin kont- rolünde ve ortaya çýkaraýlmasýnda her zaman yeterli olmayabilir. Bu nedenle histamin tayininde kimyasal analizlerin de kullanýlmasý gereklidir. ·Balýkçýlar doðrudan eðitilmeli ve teknelerde soðutma sistemi olmalýdýr. ·Gýdalarýn imalatýnda, ham maddeden mamul maddeye gelene kadar ISO 9000 ile HACCP sisteminin uygulanmasý, histamin oluþumunu en az seviyeye indirmeye, daha saðlýklý ve kaliteli bir ürün elde etmeye yardýmcý olacaktýr. Kaynaklar Emir, Ö., 2004. Taze Balýklarýn Histamin Düzeyi ile Diðer Bazý Kimyasal Parametrelerin Araþtýrýlmasý. Fýrat Üniv. Fen Bil. Enst. Yüksek Lisans Tezi. 43s. Huges, J.M., Potter D.V.M., Morris E., 1991. Scombrid-fish poising from pathogenesis to prevention. The New England Journal of Medicine. 323, (14), 267. Mater S., Bayhan B., Atabey, Þ., 2001. Scombroid balýk zehirlenmesi. Ege Üniv. Su Ürünleri Derg., 18, (1-2), 293-299. Müler, G.J., Lamprecht, J.H., Barnes, J.M., De Villiers, R.V.P., Honth, B.R., Hoffman, B.A., 1992. Scombroid poisoning. Case series of 10 incidents involving 22 patients. South African Medical Journal, 81, 427-430. Ünlütürk, A. ve Ünlütürk, Y., 1981. Gýdalarda histamin oluþumu ve histamin zehirlenmesi. Gýda Derg.,1-2, 7-8. Varlýk H., Berker A., 2001. Gýda intoksikasyonlarýnda histamin ve tiraminin önemi. J. Fac. Vet. Med., 20, 97-102. Varlýk, C., Gün, H., Gökoðlu, N., 1992. Ton konservelerinde histamin düzeylerinin belirlenmesi. Gýda Derg., 17, (4), 239-245. WHO, 1989. WHO Surveillance Programme for control of foodborng infections and intoxications in Europe. Newsletter. WHO, Geneva, No:22.