Ö Z E L E G E L İS E S İ İÇİNDEKİLER Sayfa 1. TEŞEKKÜR..………….……….…….………......…………............………………………........1 2. GİRİŞ……....…………….……......…….……....…………............…………………………….2 3. COĞRAFİ KONUM……….....…..…….……....…………............……………………………..3 İ A) Krallar Vadisi……………....….……………………...........………………………........6 S B) Mısır’ın Yaşlı Efendisi Nil.….………………………...........…………………………....9 C) Takvim...................................................................................................................10 E 4. SİYASİ YAŞAM.................................................................................................................11 A) Siyasi Tarih.............................................................................................................11 İS a. Akrep Zekhen İle İki Taçlı Narmer b. Yukarı Mısır Dönemi c. Eski Krallık Dönemi L d. Orta Krallık Dönemi e. Yeni Krallık Dönemi f. Geç Dönem h. Mısır’da Pers Egemenliği Helenler ve Yıkılış G i. E g. Mısır’da Asur Egemenliği B) Firavunlar................................................................................................................15 E 1) Amenhotep IV / Akhenaton 2) Tuthankamon 3) Ramses II L 4) Kleopatra C) Kadeş Ateşkes Antlaşması.....................................................................................18 E D) Devlet Yapısı.........................................................................................................19 E) Ordu Teşkilatı........................................................................................................20 Z 5. DİN VE İNANIŞ...................................................................................................................20 Ö A) Tanrı Kavramı........................................................................................................21 B) Mabetler................................................................................................................23 C) Rahipler.................................................................................................................23 D) Dini Ayinler ve Büyücülük......................................................................................24 E) Ölümden Sonraki Yaşama İnanış ve Mumyalama................................................24 6. SOSYAL YAŞAM................................................................................................................25 A) Tarihte Mısır Kadını................................................................................................25 B) Mısır’da Moda........................................................................................................26 C) Özel Yaşam............................................................................................................26 D) Aile Kavramı...........................................................................................................26 E) Konut Kavramı........................................................................................................27 F) Takılar.....................................................................................................................27 G) Kozmetik.................................................................................................................27 İ 7. BİLİM ..................................................................................................................................27 A) Gökbilim................................................................................................................28 S B) Matematik..............................................................................................................28 E C) Tıp ve Cerrahlık.....................................................................................................28 8. SANAT................................................................................................................................29 İS A) Heykelcilik...............................................................................................................29 B) Eğlence...................................................................................................................29 C) Müzik......................................................................................................................30 L D) Yazı, Dil ve Edebiyat.............................................................................................30 1) Nasihatler 2) Atasözleri E 9. MİMARİ ESERLER.............................................................................................................32 A) Mısır Piramitleri.......................................................................................................32 G 1) Piramitlerin İnşa Ediliş Amaçları Neydi? 2) Piramitlerin Özellikleri E 3) Giza Piramitleri 4) Sakkara Piramitleri B) Büyük Sfenks..........................................................................................................36 L C) Tapınaklar...............................................................................................................36 1) Karnak Tapınağı E 2) Luksor Tapınağı 3) Phılae Tapınağı 5) Ramses III Tapınağı 6) Abu Simbel Tapınağı Ö Z 4) Dendera Tapınağı 10. SONUÇ.............................................................................................................................42 11. KAYNAKÇA......................................................................................................................43 12. RESİM KAYNAKÇASI.......................................................................................................43 TEŞEKKÜR Projemizi hazırlarken bize yardım eden, fikir veren ve her zaman destekleyen Tarih öğretmenimiz Perihan Betül Ernas Salman’a ve ailelerimize teşekkür ederiz. Ö Z E L E G E L İS E S İ 11/C sınıfından Simten Demirkol’a projemizin başından beri bize destek verdiği, bu konudaki bilgi ve önerilerini bizimle paylaştığı için ve de tüm arkadaşlarımıza sunumda bizi destekledikleri için teşekkür ederiz. GİRİŞ Ö Z E L E G E L İS E S İ Bu projeyi seçmeden önce Mısır Medeniyeti denince aklımıza ilk olarak piramitler, Nil nehri ve firavunlar geliyordu. Hepimiz Mısır Medeniyeti’nin çok büyük ve o zamanın koşullarına göre çok gelişmiş bir medeniyet olduğunu biliyorduk. Ancak yinede kafamızda bu medeniyetle ilgili cevaplanmamış pek çok soru vardı. Örneğin bugünün teknolojisi ile bile yapılması çok zor olan pek çok yapı bundan binlerce yıl önce nasıl yapılmıştı? Gerçekte Mısırlılar nasıl insanlardı? Nasıl bir toplum yapısına sahiptiler? Onların yaşayış tarzları ile bizimki arasındaki benzerlikler nelerdi? İşte bunlar gibi pek çok soruya cevap aramak ve bu medeniyetin sırlarını öğrenmek için tarih projesi olarak Mısır Medeniyeti’nin incelenmesini aldık ve kendimizi hiç ummadığımız bir dünyanın içinde bulduk. COĞRAFİ KONUM İ Mısır’ın değişik bir coğrafi yapısı vardır: Yüzölçümünün %96’sı çöller ve kayalık dağlarla kaplıdır. Yaşanabilecek ve ekilebilecek tek bölgesi, ülkenin kuzeyinden güneyine doğru inerek topraklarını ikiye bölen daracık bir vadi, olağanüstü verimli, upuzun, yemyeşil bir vahadır. İS E S Haritaya bakılınca ülke bir yamuk biçiminde görünür: Kuzey kenarında yüksek, düz, körfezsiz Akdeniz kıyıları 1000 km boyunca uzanır. Doğu kenarında Süveyş kanalı ile Kızıldeniz yer alır; uzunluğu 1800 km.yi bulan kıyılar bazen alçak ve kumlu, bazen de yüksek ve kayalıktır. Süveyş kıstağının ötesinde, Asya kıtasına bağlı sayılan, İsrail devletine komşu küçük Sina yarımadası da Mısır’ındır. G E L Batıda Libya’ya olan 1160 km.lik sınır, aşağı yukarı baştan sona, bir coğrafi boylamı izler: Sollum körfezinden, 1100 km.lik Mısır-Sudan sınırını çizen 22o Kuzey enlemine kadar uzanan 25o Doğu boylamı. Kısacası, Mısır bir çöl ülkesidir. Ama genellikle düşünüldüğü gibi engebesiz, düz bir alan değildir: Libya çölünün güneybatı ucunda, Kızıldeniz’in bütün kıyıları boyunca ve Sina yarımadasının güneyinde, dağlık bölgeler göze çarpar. Nil vadisi ülkeyi, 22o enleminden 30o enlemine kadar, bir başka deyişle Nasır gölünden aşağı yukarı Kahire’nin 20 km kuzeyine kadar, ikiye böler. Yüksek bölgelerden alçak kesimlere büyük çavlanlardan atlayarak geçen ırmak, Mısır topraklarına ancak ikinci çavlanda girer ve başka kol almadan, birkaç geniş yay çizerek denize kadar uzanır. Doğal kolların tümü, yüzyıllar boyunca sulama kanallarına dönüştürülmüştür; eski halinde kalan tek kol Bahr Yusuf , Nil’den Asyut’ta ayrılır; 335 km boyunca kıvrıla kıvrıla ilerledikten sonra, Libya çölünde, deniz yüzeyinin altındaki ElFayyum çöküntüsünde son bulur. L E Güney Nübye’nin yer aldığı yukarı kesimde Nil, 2-5 km eninde dar bir vadi oluşturur. Bu bölgede tarım ve yerleşmeye ayrılmış topraklar, sınırlı ve kesintilidir. Assuan’ın kuzeyinde vadi genişler; iki yanındaki yükseltiler 200-400 m arasında değişir. Batı kıyısındaki yamaçlar daha yumuşak görünümlü, yavaş yavaş alçalan kumlu basamaklar halindedir; doğu kıyısındaki yamaçlarsa yüksek ve diktir, yalnızca sarp vadilerle kesilir. Ö Z E Vadi boyunca aşağı doğru inildikçe, yamaçlar genişleyerek yerlerini deltaya bırakırlar; Kahire bölgesinden hemen sonra delta, iki uçtaki Dimyat ve Reşid kolları arasında, yüzölçümü 23000 km2 ‘yi bulan bir alanda yayılır; iki büyük kanaldan ve sulama amacıyla yapılmış çok sık bir yapay kanal ağından oluşmuştur; kıyı kumulları çizgisinin gerisinde, suları az çok tuzlu bir dizi göl yer alır. Mısır’ın gerek tarım, gerek sanayi alanında çalışan halkının büyük bölümünün yaşadığı bu yöre, dünyanın en kalabalık yerlerinden biridir. Nil vadisi, çölü iki kesime ayırır: Irmak ile Libya çölü; Süveyş kanalına ve Kızıldeniz’e kadar uzanan Doğu çölü ya da Arap çölü. Doğu çölü, Nil’e doğru alçalan, deniz kesiminde birkaç sarp vadiyle kesilen yüksek bir dağ sırasıyla sınırlı bir yüksekovadır. En yüksek tepeler 2000 m.yi bulur. (Mısır’ın en yüksek doruğu, Sina yarımadasında Cebel Katherina’dır: 2641 m) Doğal çevre çok düzensizdir: Eskiden sularını Nil’e boşaltan, ama günümüzde kurumuş olan vadiler; derin yarıklar; Etbai dağlarının doğu yamacındaki dik ve kısa vadilerdir. Bunlarda sularını eskiden Kızıldeniz’e boşaltırken , günümüzde kurumuşlardır. Çok daha geniş ve kurak olan Batı çölünün başlıca özelliği, geçiş yollarından ya da akaçlama vadilerinden bütünüyle yoksun olmasıdır. Doğu çölünden daha alçak olmakla birlikte, yükselti açısından tekdüze sayılmaz. Kumluk alanlar, uzun kumul dizileri ve çukurluklar oluşturur; buralara dolan sular yöreyi tarıma ve yerleşime elverişli kılar. S İ Aslında yerleşmeye elverişli tek bölge, Nil vadisi ve deltasıdır; toprak burada ırmağın iki kolunun Etiyopya Yüksekovalarından taşıyıp getirdikleri bir çamur tabakasıyla örtülmüştür. İS E Topraklarının coğrafi yapısından ötürü Mısır’da tipik çöl iklimi egemendir; ama Akdeniz kıyısında biraz daha yumuşak bir iklim görülür. Çöllerde iklim genellikle birbirinin aynıdır: Yüksek yerler dışında, güneye doğru inildikçe sıcaklık ve kuraklık artar, yağış çok azdır. L Genel olarak Mısır’ın çevre koşulları yaşama hiç de elverişsiz sayılmaz: Havanın kuruluğu, güneşin parlaklığı, gökyüzünün berraklığı, sağlıklı bir iklimin kanıtlarıdır. Ö Z E L E G E Yağışların azlığından, arazinin yeterince nemli olmamasından , tuz birikintilerinden ve kabuklarından ötürü, bitki örtüsü son derece cılızdır. Batı çölünde hemen hiç bitkiye rastlanmaz; biraz olsun yağış alan Doğu çölünde ise, çeşit çeşit dikenli çalılıklar, hekimlikte kullanılan bazı kokulu otlar, hatta ağaçlar görülür. Ö Z E L E G E L İS E S İ E G E L İS E S İ 2. HARİTA GELECEK L KRALLAR VADİSİ Ö Z E Eski Mısır'da amaç bu dünya için değil bundan sonraki için hazırlık yapmaktı. Dolayısıyla tüm firavunların ana çabası kendileri için mezar yapmaktı. Her kral tahta geçer geçmez mezarı üzerinde çalışmaya başlıyordu. Gömüldükten sonra da kısa süre içerisinde soyguncular tarafından boşaltılıyordu bu mezarlar. Özellikle Eski Krallık döneminde kilometrelerce uzaktan görünen piramitler yaptıran firavunlar hem bunların yapımının çok uzun sürmesi ve pahalı olması hem de çabuk soyulmaları nedeniyle 18.-20. hanedanlıklar sırasında mezar yeri olarak Luksor'un batısındaki küçük bir vadiyi seçmeye başladılar. Luksor'dan Nil'in batı kıyısına geçildiğinde bir süre sonra sulak alanlar biter ve firavunların sonraki hayata hazırlandıkları bölgeye gelinir. Ön planda yaptırmış oldukları cenaze tapınakları vardır. Bunların en ünlüsü olan Hatshepsut tapınağının dayandığı tepenin ardında ise küçük ve döne döne gidilen uzun bir vadinin sonunda firavunların mezarlarına ulaşılır. E S İ Krallar Vadisi yaklaşık 1 km x 3 km büyüklükte tepelik bir alan. Gize'deki üç büyük piramidin alanı ile kıyaslandığında küçük sayılabilir ancak burada 62 tane mezar olduğu düşünülecek olursa neredeyse her köşe başında görülecek bir eser var denebilir. Aslında bu 62 mezardan sadece 33 tanesi firavunlara aittir (gerisi ya erkek çocukları ya da önemli devlet adamlarına ait) ve sadece bir tanesi soyulmadan günümüze ulaşmıştır. E L İS Sağ taraftaki ilk mezar Ramses IV'ün mezarıdır. Babası Ramses III bir suikasta kurban gittiğinden hazırlıksız olarak yakalanan genç firavun özellikle ekonominin kötü olduğu bir zamanda başa geçmiş olduğundan Ramses IV'ün mezarı basit bir yapıdır. Z E L E G 88 m uzunluğundaki mezarın en derin noktası girişe göre yaklaşık olarak 20 m aşağıdadır. Bu alanın genişliği ise yaklaşık 3.5 metredir. Tüm bu hacmin yerler hariç her tarafı yazılar ve resimlerle kaplanmış durumdadır. Mezarların yapımı sırasında önce uzun koridorlar açılırdı, sonra bu koridorların duvarları düzeltilirdi, düzeltilen duvarların üzerine ince bir sıva atılırdı, sonra da bu sıvanın üzerine resimler yapılırdı. Tüm bu işlemler firavunun hayatı boyunca devam ettiğinden uzun yaşayan firavunların mezarları da daha geniş ve derin oluyordu. Ramses IV'ün mezarı da ortalama bir mezardır. Üç geniş koridordan geçtikten sonra ön lahit odasına varılır, buradan da lahit odasına geçilir. En sonda ise hazine odası vardır. Ö Koridorların duvarları önce firavunun tanrılara olan bağlılığını anlatılır, sonra da ne derece doğru ve dürüst bir yönetici olduğunu. Daha sonra da öteki dünyada uyandığında ihtiyaç duyacağı bilgilerin yer aldığı kutsal kitaplardan (Ölüler Kitabı, Göklerin Kitabı gibi) pasajlar yer alır. Eğer firavun beklenenden önce ölecek olursa ya başka birisi için hazırlanan bir mezara gömülür veya mezar tam tamamlanmadan gömülmek zorunda kalınırdı. (mumyalama işlemi 70 gün sürdüğü için işçiler fazla mesai yapmak zorunda kalabiliyorlardı). İS E S İ Tüm ayinlerin sonunda mumya getirilip en son bölümdeki lahitin içerisine konur ve mezar firavunun tüm mal varlığı ve öteki dünyada ihtiyaç duyacağı malzemelerle doldurularak kapatılır. Çok önemsiz bir kral olduğundan mezarının içindekiler günümüze ulaşmış olan Tutankhamon'un mezarı da bulunduğunda böylesine tıka basa doldurulmuş durumdaydı. Ö Z E L E G E L Küçük yaşta tahta çıkan Tutankhamon 18 yaşında öldürüldüğünde onu acilen rahip Eje (Ay) için hazırlanmış olan mezara gömmek zorunda kalmışlardır. Tutankhamon'un mezarı Ramses VI'nın mezarının altına doğru kazılmıştır. Ramses VI'nın mezarından yuvarlanan taşlar girişini örtmüş olduğundan dolayı hırsızlara yem olmadan 1923 yılından Howard Carter tarafından bir şans eseri olarak bulunana kadar saklı kalmayı başarmıştır. Unutulmaması gereken en önemli nokta, her ne kadar Mısır'la ilgili olarak hemen hemen her yayının kapağında Tutankhamon'un görüntüsü yer alsa da Tutankhamon en önemsiz firavunlardan bir tanesidir, tek özelliği mezarının günümüze soyulmadan ulaşmış olmasıdır. Ö Z E L E G E L İS E S İ İ MISIR’IN YAŞLI EFENDİSİ NİL G E L İS E S Eski Mısırlılar, yaşamlarının ve çalışmalarının vazgeçilmez koşulu olan Nil’in yıllık taşkınlarına akıl erdiremediklerinden, ırmağın iyi yürekli bir tanrı olduğuna inanmışlardı. Yüzyıllardır ulaşım yolu olarak yararlanılan Nil ırmağı üstünde, daha Romalılar zamanında, hatta belki daha da önceleri araştırmalar, incelemeler yapıldı. İmparator Neron, Nil’in kaynağını bulmak için iki askeri birlik gönderdi. Ama ırmağın kaynağı ancak 19. yy’da bulunabildi; 1860’ta özellikle İngilizlerin çabalarıyla, Nil’in Victoria gölünden doğduğu anlaşıldı. Burundi, Raunda ve Tanzanya’daki engebelerin sularını alarak Victoria gölünü besleyen Kagera ırmağı kaynak kolu sayılırsa, 6671 km.lik çığırıyla Nil dünyanın en uzun ırmağıdır; kaynakları Zaire, Uganda ,Kenya, Etiyopya arasında uçsuz bucaksız bir havza oluşturur. Ekvator bölgesinden çıktıktan sonra dağlık bir bölgeden geçen ırmak daracık boğazlar ve çavlanlar arasından kuzeye doğru ilerler. Sudan’a girince eğim azalır; çok sayıda ağır akarsuyun düzlük bir araziye doğru akmasıyla, uçsuz bucaksız bir bataklık , suların akışını engelleyen gerçek bir bitki labirenti oluşturur. Nil, kuzeye doğru tırmanırken sağ yanından Sobat ırmağını alır ,bu akarsu sodyum bakımından zengin olduğundan, Nil’in sularını beyazımsı bir renge boyar: “Beyaz Nil” adı buradan gelir; sonra bir savanalar ve ormanlar bölgesini, daha sonrada geniş ve verimli bir ovayı geçerek Hartum’a varır ve sağ yanından en büyük kolu olan Mavi Nil’i alır. İki görkemli ırmağın birleşmesi, insanı büyüleyici bir görüntü yayılır: Masmavi bir ırmakla beyaz bir ırmak birbirlerine karışırlar ve ortaya iki temel rengin birleşimi olan, yosun yeşiliyle karışık ünlü Nil yeşili çıkar. E Hartum’u geçtikten sonra Nil, granit kayalardan bir yatağa sıkışarak Nübye’nin çölsü topraklarını aşar, sağdan son kolu olan Atbara’yı alır. Bu kesimde 200 m.lik düzey farkını, altı çavlan atlayarak aşar; çavlanların ilki Assuan yakınlarında Mısır topraklarındadır. E L İkinci çavlanla birinci çavlan arasında ırmak uzunluğu 500 km , yüzölçümü 6000 km2 olan Nasır gölünün yapay havuzunda genişler. Assuan barajının tepesinden, Nil’in tebeşir tabakalı yüksekovaların arsındaki yeşil bir vadide durgun aktığı görülür. Ö Z Kahire’nin birkaç kilometre ilerisinde Nil, alçalarak deltaya dönüşür; burası sık bir yapay kanallar ağıyla kaplanmış, iki yanı büyük Dimyat ve Reşid kollarıyla sınırlanmış, verimli bir ovadır; her iki kol da, aşağı yukarı bütün aşağı Mısır’a su sağlayan bir barajla kesilmişlerdir. Nil’in belli dönemlerindeki taşkınları, yüzyıllardır ülkeyi yaşama elverişli kılan başlıca öğedir; bu taşkınlara Etiyopya yüksekovalarına ilkbahar ve yaz aylarında düşen yağışlar neden olur; suyu Mavi Nil ve Atbara ırmakları taşır. Assuan barajı yapılmadan önce, Mısırlılar taşkının yaklaştığını suyun renginin Etyopya dağlarının çamuruyla koyulaşmasından , suların alçalacağını ise, suyun renginin yeşile dönmesinden anlarlardı. Irmağın suları yatağına çekilince çamurlu toprağa hemen tohum atılırdı. İklim koşulları yoğun tarıma elverişliydi; yılda ancak bir kez, nisan ayında ürün alınır, hasattan sonra toprak yeni taşkına kadar dinlenmeye bırakılırdı. Irmağın çok ya da az kabardığı, baskınlara ya da kıtlıklara yol açtığı pek görülmezdi. Günümüzdeyse bu tempo kökünden değişmiştir. 19. yy.ın ortalarından, yani İngilizlerin girişimiyle deltanın başladığı yere bir dizi set ve baraj yapılmasından bu yana , İS E S İ sulama düzeni sürekli olarak geliştirilip genişletilmiş, ırmağın bütün çığırı boyunca kanallar, akaçlama setleri , barajlar düzenlenmiştir. Ama gerçek köklü önlem, yakın dönemde alınmıştır: Assuan’daki ilk setten 7 km ötede yapılan, 5 km genişliğinde ve 110 m yüksekliğinde dev bir baraj. Ortaya çıkan Nasır gölü, günümüzde dünyanın en büyük yapay gölüdür ve Sudan topraklarında 50000 kişinin oturduğu bir alanı kaplamış, dolayısıyla yöre halkı başka yere taşınmak zorunda kalmıştır; Mısır’da da , yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan eski anıtları başka yere aktarmak için büyük çabalar harcanmıştır. Ama Mısır tarımı, bu çalışmaların büyük yararını görmüş, taşkınlarla rastlantıya bırakılmış olan tarımda, ekili alanlar 650.000 hektar genişletilmiş ve dönüşümlü tarım yapma olanağı doğmuş, elektrik enerjisi üretimiyle kişi başına düşen elektrik tüketimi iki katına çıkarılmış, birçok temel sanayiye enerji sağlanmış, ayrıca Nil’de ulaşım koşulları da iyileştirilmiştir. Ne var ki, barajın olumsuz sonuçları da olmuştur: Bazen aşağı yukarı bütün çamuru tutarak kimyasal gübre kullanımının gitgide artmasına yol açmakta, bunun sonucunda da suları boşaltılmadığından tuz oranı artan toprak , hızla yozlaşmaktadır; ayrıca, sıcaklığın yüksek olması , Nasır gölü bölgesinde buharlaşmayla önemli su yitimine neden olmuş, ürünlerinden elde edilen gelir azalmıştır. L MISIR’DA TAKVİM G E Mısırlılar, yıldız ve gezegenlerle ilgilenmişlerdir. Bu konudaki bilgileriyle çok ayrıntılı takvimler hazırlamışlardır. Bu takvim “Sopdet” adlı bir yıldız göre oluşturulmuştu. Sopdet’in ufuk çizgisinde her yıl aynı zamanda kaybolduğunu ve bundan 70 gün sonra tam gün doğumundan hemen önce yeniden ortaya çıktığını fark etmişlerdi. Bu da Nil sularının yükseldiği yıllık su baskınlarının başladığı sırada gerçekleşmişti. Bu tarihi, yılbaşı kabul ettiler. Bir başka takvimse, ay dönümüne göre oluşturulmuştu. Romalılar, Mısır’ı işgal ettiklerinde bundan o kadar çok etkilenmişlerdi ki hemen benimsemişlerdi. Bu takvim Avrupa’nın her yanında 16.yy.a kadar kullanılmıştır. E L E Mısırlılar takvimlerinde yılı 30’ar günlük 12 aya bölmüşlerdir. Bu 12 ay dışında her yıla 5 gün ilave ediyorlardı. Böylece Mısırlıların takvimi şimdi olduğu gibi 365 gündü. Takvimlerini Sirius yıldızına göre ayarlamışlardı. Takvimlerinde güneş yılına göre tedrici bir kayma bulunmasına ve güneş yılını da bilmelerine karşın, takvimlerini güneş yılıyla ayarlamışlardı. Tam tersine, güneş yılını kendi takvimlerine uydurmuşlardı. Neden Sirius yıldızını seçmişlerdi de güneşi değil? Bu sorunun açıklaması bugüne kadar yapılamamıştır. Tek açıklama Sirius’un helyak doğuşunun, Nil’in taşması sırasına (Temmuz ayı) rastlaması ve bir nevi taşkının habercisi olmasıdır. Ö Z Mısırlıların ayrıca bir de dini takvimleri vardı. Ay yılına dayanan bu takvimi, dini bakımdan önemli günleri belirlemek için kullanıyorlardı. Mısır uygarlığında zaman birimi olan saat, bugün olduğu gibi, dünyanın kendi etrafında dönüşünün 24’de biri değildi. Mısırlılar, dinsel bazı inançlarla gündüzü 12 ve geceyi de yine 12 eşit parçaya bölmüşlerdi. Gece ve gündüz uzunluklarının mevsimlere göre değişmesi, bir gün önceki zaman aralıklarını ertesi gün geçersiz kılıyordu. Mısırlıların saat düzeni, yılda sadece iki kez, gece ve gündüzün eşit olduğu gün dönümlerinde bugün kullandığımız saat düzeniyle aynı oluyordu. Zaman aralıklarının her gün değiştiği bir sistemde, zamanı doğru olarak gösterecek bir saatin tasarım ve yapımı ancak bugün ulaşılan teknolojik olanaklar çerçevesinde düşünebilecekken; Mısırlılar, çok değil daha 20-30 sene öncesinin teknolojisiyle bile olanaksız gibi görülebilecek bu çok zoru, bundan 35 asır önce gerçekleştirmişlerdi. Bu bir su saati olup, bir örneği M.Ö. 1408 – 1372 yılları arasında yaşayan III. Amonhotep zamanında inşa edilen Amon tapınağında bulunmaktadır. Netice olarak günün 24 saate bölünmesi Mısırlılardan başlayarak bugünlere kadar gelmiştir. Helenistik Çağ’da bu saatler Yunanlıların elinde, Mezopotamya sayı ve kesir sistemlerinin yardım ve etkisiyle 60’ar kısma, yani dakikalara, dakikalar da saniyelere bölünmüştür. SİYASİ YAŞAM S İ SİYASİ TARİHİ E AKREP ZEKHEN İLE İKİ TAÇLI NARMER L İS Aşağı ve Yukarı Mısır, tarih öncesi çağların sonuna doğru, sınırları belirlenmemiş yeşil alanlarda kaynaşma süreci içine girmişlerdi. Arkeolojik buluntulara göre Yukarı Mısır'ın dağınık Sepatları merkezi bir yönetim altında birleşme girişimlerinin simgesi akrep olması nedeniyle "Akrep Kral" olarak bilinen Zekhan tarafından başlatıldığı sanılmaktadır. Onun bu çabasını bıraktığı yerden devam ettiren ve sınırları delta bataklıklarına doğru genişleten diğer kral ise Narmer'dir. Bunlardan özellikle Narmer'in Hierakompolis’deki mezarında bulunan kayan taştan yapılmış bir adak paletinde, Mısır’ın birleşmesi yönünde yaptığı girişimlere ait tasvirler ve başında her iki ülkenin simgeleri bulunan tacı taşıdığı görülmektedir. İlk birleşik taç Aşağı Mısır'a ait (Deshret) ile Yukarı Mısır'a ait (Hedjet) içice geçirilerek bütünleştirilmiş, böylelikle iki Mısır çok anlamlı bir şekilde birleştirilmiştir. G E Fayyum A (M.Ö. 4400 - 3900): Fayyum Gölünün kuzey kıyılarında bir liderin yönetiminde çiftçi ve avcı aileler yaşamaktaydı. Bu kültür sürecinde Mısır'ın ilk yerleşik halk topluluklarını oluşturdukları görülür. E Merimda (M.Ö. 4300 - 3700): Deltanın batısındaki Merimda'da yapılan kazılarda çok geniş bir alanı kaplayan 600 yıl süreli bir yerleşim ortaya çıkmıştır. L El-Omari (M.Ö. 3700 - 3400): Hof vadisi yakınında bulunan bu kültür sürecine ait bir sitede sazdan ağaçlardan yapılmış oval barınak kalıntıları bulmuşlardır. Z E Ma'adi (M.Ö. 3400 - 3000): Çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşan yerleşik düzene en fazla uyum sağlamış ve krallık kültürünün öncüsü olabilecek özellikte bir kültürdür. Ö YUKARI MISIR DÖNEMİ Burada günümüzden yaklaşık 6500 yıl öncelerine ait 3 kültürel tarih süreci ve bölge belirlenmiştir. Badarian (M.Ö. 4500 - 4000): Bu bölgedeki ilkel yerleşimlerde hayvan derisinden yapılmış çadırlarda oturan, post ve hayvan derisinden yapılmış giysileri kullanan, avcılıkla geçinen "Semisedentary" insan toplulukları yaşamaktaydı. Naqada I (Amratian) (M.Ö. 4000 - 3500): Bu süreçte, Abydos ve Hierakompolis'de penceresiz oval kulübelerde yaşayan daha gelişmiş topluluk örnekleri ortaya çıkmıştır. S İ Naqada II (Garzean) (M.Ö. 3500 - 3000): Bu dönemin en önemli özelliği, Yukarı Mısır’ın giderek gelişmesi ile kuzey deltadan günümüzdeki Nubye bölgesine yapılan göçler ve Abydos'un güneyinde oluşan yoğun yerleşimlerdir. İki bölge halkının kaynaşmaya başladığı bu dönemde ticaret ve el sanatları gelişmiştir. Düz damlı dört köşe kerpiç evlerin yanı sıra Hierakompolis’de bir tapınak inşa edilmiştir. Naqada II kültürü süresinde, Nil kıyılarında üretim faaliyetleri yoğunlaşmıştır. Erken dönemlerdeki bu gelişmeler daha sonraki yüksek uygarlığın habercisidir. E ESKİ KRALLIK DÖNEMİ Ö Z E L E G E L İS Eski Mısır kaynakları ülkeyi birleştiren ilk kral olarak Menes'i kabul ederler. Bu kralla birlikte , Mısır tarihi ve Hanedanlar Döneminin başladığı kabul edilir. 3000 yıl gibi çok uzun olan bu sürenin ve ardı ardına gelen yaklaşık 31 hanedanın kolay kavranabilmesi için, Mısır tarihi "eski” , "orta" ve "yeni" olmak üzere üç ana bölüme ayrılmıştır. Bunlarda kendi içinde ara bölümlere ayrılmışlardır. Palermo taşı, hanedanlar öncesi dönemde 120 kadar kral ismi verir. Mısır birliğinin sağlandığı ve 5 hanedanın hüküm sürdüğü bu erken döneme ait siyasi belgeler yeterli olmadığı için çok büyük belirsizlik vardır. Bu dönem bazı hanedan çekişmelerine rağmen kuzey ve güneyin birleştirilmesi, firavun denilen hükümdarların monarşik yönetimlerine başlamaların, ilk yasaların, yazının, takvimin, dinin, kültürün, sanat biçimlerinin temelini oluşturan yüksek düzeydeki Mısır Uygarlığın doğuşudur. Menes'in kurduğu I. ve II. Hanedan döneminde, önceleri Abydos yakınlarında olduğu sanılan Tinis kenti yönetim merkeziydi ama daha sonra iki ülkenin tam sınırında bulunan Menfis kenti önem kazandı. III. Hanedanın II. firavunu Zoser, Sakkara'da basamaklı ilk taş piramit grubunu yaptırdı. Bu kompleksin ünlü mimarı; Mısır tarihin ünlü devlet adamı, aynı zamanda hekim, şair, din adamı ve baş vezir olan Imhoteptir. IV. Hanedanın kurucusu Snofru kendisi için Dashur'da iki piramit ve ölüler kompleksi yaptırmıştır. Daha sonra gelen firavunlar Mısır’ın Büyük Gize Piramitlerini yaptıran Keops, Kefren, Mikerinos'dur. Kefren ise kendi piramidinin yanına koruyucu Sfenks'i yaptırmıştır. Eski Krallık dönemi firavunları, Sina yarımadası ve Nubian'in güney kesiminde güvenli tampon bölgeler ve kendi denetimlerinde ticaret yolları yaptırdılar. Mısır gemileri Kızıldeniz, Somali ve Doğu Akdeniz adalarına ticari seferlerde bulundular. Lübnan’dan Sedir çamı, Afrika'dan fildişi ve değerli taşlar ile Sina’dan bakır cevheri getiriliyordu. V. Hanedanın son firavunu Unas'dan sonra firavunların denetiminin azalması nedeniyle bölgelerin merkezden kopma eğilimleri baş gösterdi. I.Ara Dönem (M.Ö. 2270 - 2100) ve Eski Krallığın Çöküşü: Bu dönem 4 hanedandan oluşmaktadır. Eski Krallık döneminde sağlanan birlik, ara dönemin başlangıçında ortaya çıkan siyasi ve yönetimsel olumsuzluklarla beraber dağılmaya başladı. Ardından gelen kuraklık, kıtlık, yoksulluk, baskıcı ve anarşi ile birlikte feodallerin toprak kavgalarını önleyemeyen merkezi yönetim parçalandı ve Eski Krallık çöktü. Böylece Aşağı Mısır'da IX.Hanedan, Yukarı Mısır'da X. Hanedana ait firavunlar, ülkenin tümüne ve ya kendi bölgelerine egemen olmaya çalıştılar. Orta Krallık dönemine kadar süren bu olumsuzluklar, özellikle Yukarı Mısır’ın giderek kötüleşen durumuna rağmen, firavunlar geleneksel güçlerini ve otoritelerini devam ettirebildiler. Büyük boyutlu olmasa da piramitlerin, mezar ve tapınakların yapımı sürdü. Ülke dış güçlere karşı korundu. Ticaret ve dış ilişkiler devam ettirildi. ORTA KRALLIK DÖNEMİ E S İ I.Ara Dönem (M.Ö. 2100 - 1700): Teb Kökenli, Antef'in (X.Hanedan) yeniden Mısır'da birliği sağladı. Ondan sonra II.Mentuhotpe, öncelikle dağınık orduları bir bakanlık ve tek askeri şef altında birleştirerek ülkenin özlemini duyduğu barışı ve huzur ortamını sağladı. XI. hanedanın son firavunu V.Mentuhotpe 'nin ölümü ve çıkan iç karışıklıklar sırasında darbeyle yönetime el koyan vezir I.Amenemhat XII. hanedanı kurdu. 50 yaşında iktidarı ele alan kral I.Amenhotep ülke güvenliğine ve kalkınmasına çok önem verdi. Karada ve denizde askeri seferler düzenledi. Dış saldırılara karşı "Prens Duvarları" olarak ünlenen kale dizilerini inşa ettirdi. Devlet adamları ve krallar için hazırlattığı yönetim kuralları bu konuda dünyadaki ilk yazılı belgedir. O ve ondan sonra gelen firavunlar Giza'nin güneyinde Listht denilen siyasi ve askeri yeni bir merkez kurarak ülkeyi buradan yönettiler. L İS Orta Krallık dönemindeki en ilginç durum eski mısır metinlerinde firavunların kendilerini "Aşağı ve Yukarı Mısır Kralı" olarak ilan ettikleri ve böylece iki ülke ayrımını sürekli vurgulamalarıdır. Bu vurgulama coğrafi olabileceği gibi, ara dönemlerde görülen bölünmelere karşı bir güç ve birlik gösterisi olarak da düşüne bilinir. E G E II.Ara Dönem - Hiksoslar (M.Ö. 1700 - 1555): XII.Hanedanın karanlık bir biçimde ortadan kalkmasıyla, ülke 2. defa bir ara dönem ve bölünme sürecine girer. XIII.Hanedanın ilk firavunu Wegaf ve ardılları Yukarı Mısır'da Teb Bölgesinde, XIV.Hanedanın güçsüz firavunları, Aşağı Mısır'da hüküm sürmekteydiler. Ancak kendilerini bekleyen acımasız Asya kökenli Hiksos ayaklanma ve istilasına karşı çaresiz kaldılar. Hiksoslar Aşağı Mısır’ı ele geçirdiler ve deltanın doğusunda oluşturdukları Avaris kentinde XV.Hanedanı kurdular. Hiksoslar 150 yıl Mısır'da egemen oldular ve zamanla Mısır kültüründen etkilendiler. Hiksoslardan kurtulmak için Teb'li firavun II.Sekenenretao'nun Hiksos kralı Apophis'e karşı başlattığı savaşı, oğlu Kamose devam ettirdi. Onun ölümünden sonra kardeşi I.Ahmose, Hiksosları ülkesinden çıkartarak Filistin'e oradan da Suriye'ye kadar sürdü. L YENİ KRALLIK (MÖ. 1555-1090) E I.Ahmose ülkeyi Hiksos işgalinden kurtaran ve XIII. hanedanı kurarak yeni bir dönem başlatan firavun oldu. Yaklaşık 500 yıl boyunca 3 hanedanın hüküm sürdüğü bu uzun dönem "Yeniden Kuruluş" , "Amarna" ve "Ramsesler" olmak üzere üç süreçten oluşur. Ö Z Yeni Krallık dönemindeki monarşi ülkede birliği sağlamış, Akdeniz'de, Ön Asya'da, Afrika'da güvenlik ve egemenlik alanları genişletilmiş, yeni ekonomik kaynaklara sahip olmuş, tarihindeki en varlıklı, en üretken ve en güçlü konumuna gelmiştir. I.Ahmose'nin yeniden yapılandırma süreci ardından gelen I.Amenhotep ve özellikle I.Tutmosis, Hiksos işgalinden alınan derslerle Ön Asya'da Filistin’i, Afrika'da Nubian ve Sudan’ı birer eyalet olarak Mısır’ın egemenlik alanı içine aldılar. I.Tutmosis öldüğünde, II.Tutmosis tahta çıktı ama karısı onun yerini aldı. Mısır’ın II. kadın firavunu olan Hatçepsut, 60 yaşında öldüğünde III.Tutmosis beklediği yönetimi eline aldı. Mısır tarihinin en savaşçı firavunu oldu. Kadeş'e ardarda seferler düzenledi. Daha sonraki firavun II.Amenhotep babasının oluşturduğu imparatorluk politikasını sürdürmüştür. Hattiler ve Mitaniler ile iyi geçinmiş barışçıl bir politika izlemiştir. İS E S İ XVIII. Hanedanın IX. firavunu IV. Amenhotep diğer firavunlara karşı farklı bir yaklaşım gösterdi ve çok tanrılı dinlere karşı tek Güneş'e (Aten) taptı. Teb'i terk ederek merkezi çölde kurduğu ve adına "Güneşin Ufku" anlamına gelen "Akhet-Aten" dediği yere nakletti. Kendiside "Aten'in Hizmetinde " anlamı olan Akhenaton adını aldı. Mitani kralının karısı ile evlendi. Güzelliği ve zarafetinden dolayı karısına da Nefertiti adı verildi. Firavunun ölmesi ile Amon rahipleri baskı ile halkı çok tanrılı dine geri döndürdüler. Akhenaton'un ardından Smenkhare ve Tutankamon başa geçtiler. Tutankhamon’un çok küçük yaşta ölmesi yüzünden onun komutanı olan Horemhep yönetimi ele aldı. Kendisinin de varis bırakmadan ölmesi sonucunda ordularının ünlü komutanı olan I.Ramses XIX. hanedanın ilk firavunu oldu. Ardından gelen oğlu I.Seti dönemi boyunca Asya’dan gelen saldırılarla savaştı. Adı "Güneş Tanrısı Ra'nin Donattığı" anlamına gelen eski Mısır’ın en büyük ve en ünlü firavunu olan II.Ramses'in başa geçmesi ile Mısır 66 yıl sürecek olan parlak bir döneme girdi. Bu dönemde Hattilerle savaşan Mısır, Kadeş önlerinde Hattilerle tarihin ilk yazılı antlaşması olan "Kadeş Antlaşmasını" imzaladılar. II.Ramses’ten sonra zayıflayan Mısır Asya'dan gelen istilacılarla uzun süre savaştı.124 yılda 11 Ramses daha firavun olarak Mısır’ı yönetti. Yeni Krallık döneminin sonlarına doğru III.Ramses'in sistemi ayakta tutan gayretlerine karşın ondan sonraki XX. Hanedan yıkım ve felaketin habercisi olmuştur. L GEÇ DÖNEM(M.Ö. 712 - 670) G E Mısır’ın eski merkezi güçünü yitirmesiyle içerden ve dışardan kısa aralıklarla ortaya çıkan yerli ve yabancı güçler Mısır yönetimine el koyabilmekteydi. XXV. Hanedanı kuran Schabaka, Mısır geleneklerine bağlı olarak yönetimi yeniden düzenledi. Barış ve huzur geri geliyor gibiydi. Oğlu Schabataka ve sonraki firavun Tharka da bu geliştirmeleri sürdürdülerse de bu defa da Asur tehlikesi kapılarını çaldı. E MISIR'DA ASUR EGEMENLİĞİ Ö Z E L Ön Asya’da giderek güçlenen Asur devleti, Suriye ve Filistin'i elde etmek için uzun yıllardan bu yana Mısır'ın zayıflamasını beklemekteydi. Bu krallığın gücünden çekinen Tharka, Asur'u yıpratmak amacıyla öteden beri Asya'da ayaklanmalar ve kışkırtmalar düzenlemekteydi. Asur'un buna yanıtı hızlı ve sert oldu. Kral Assarhadon 671 yılında Sina çölünü ve deltayı geçerek Menfis kentine girdi. Yukarı Mısır'a gitmesine gerek kalmadan Teb’liler de ona bağlılıklarını duyurdular. Bundan güçlükle kurtulunca Tharka, Assarhadon'un ülkesine dönmesinden sonra yönetimi tekrar ele aldı. Ancak 3 yıl sonra yeni Asur kralı Asurbanipal Mısır'a tekrar yürümüş bu defa güneye kaçan Tharka’yi izlemek üzere Teb'e kadar inmiş Amon inancının merkezini yağmalamıştı. Asurbanipal bu zengin ülkeyi kendisine bağlı yöneticilere haraç karşılığı devrederek ülkesine geri döndü. Bunlardan biri olan Psammeth Asur'u tanımadı ve XXVI. hanedanını kurdu. Batı Anadolu’nun güçlü devleti Lidya'dan destek istedi. Lidyalılar ve Mısırlılar Asurluları sürerek onları Mısır’dan çıkardılar. Ama yaklaşan bir tehlike daha vardı bu da Perslilerdi. MISIRDA PERS EGEMENLİĞİ (MÖ.525-332) XXVI.hanedanın V.firavunu Amasis zamanında, ülkede refah o kadar artmıştı ki Nil vadilerinin çiftçileri, kentlileri, tüccarlar ve devlet hazinesi zenginliğe kavuşmuştu. Doğuda beliren Pers tehlikesine karşı sınırlarda gerekli önlemleri almasına karşın Amasis'in ölümüyle yerine geçen III.Psammeth, Amasis kadar başarılı olamamış Pers istilasına göz yummuştur. Bundan sonra gelen firavunlar hep Pers kökenli olmuştur ta ki Nübyeli bir komutan XXXI.hanedanlığı kurana dek.Bundan sonrada Pers egemenliği Mısır da kaybolmuştur. İ HELLENLER VE YIKILIŞ L İS E S Pers istilasından sonra Mısır’a gelen Büyük İskender bir kurtarıcı gibi karşılandı. İskender'in beklenmedik ölümünden sonra Mısır toprakları onun generallerinden Ptolemaioslara kaldı. Mısır ve Hellen geleneklerinin bir sentezi olan yeni bir kültür anlayışı ile Akdeniz ekonomi dünyası ile yakın bir ilişkiye girildi.Bu amaçla başkent Menfis’den İskenderiye’ye taşındı. Zira bu hanedanın egemenliği sömürgeciliğe dayanmaktaydı. Geleneksel Mısır merkeziyetçiliği ile ülkeyi yöneten ve denetleyen Ptolemaioslar'ın Mısır’a getirdiği en büyük yenilik İskenderiye’yi bir ticaret limanı olarak geliştirmeleriydi. Bu hanedanın firavunları güneyde Yukarı Mısır boyunca uzanan vadi çevresinde geleneksel Mısır mimari tarzında çok güzel tapınaklarda inşa ettirdiler.Bunlardan bazıları bugün bile ayakta kalmayı başarabilmiştir. Son kraliçe VII.Kleopatra ile Mısır’da Hanedanlar dönemi son bulmuştur. E G E FİRAVUNLAR AMENHOTEP IV / AKHENATON (M.Ö. 3351-3340) Ö Z E L Akhenaton diğer tanrıların özelliklede politik ve ekonomik anlamda çok güç kazanan Amon rahiplerinin gücünü elinden almak amacıyla dinde radikal bir karar alarak tek tanrılı(monoteistik) bir din anlayışını getirdi. Bu dinde firavun tek ve mutlak güç olmuş bas rahibin yerini almıştır. Tanrı Aton tek tanrı ,sembolü olarak da güneş diski kullanılmıştı. Hiyerogliflerde anlaşıldığı kadarıyla insanlar dönemde Aton ve Kraliçe Nefertiti'ye de tapmışlardır. Nefertiti daha önceki tanrıça sembollerinin yerini almıştır. Daha önceki tüm tanrıların özelikle de tanrı Amon'un adı her yerden çıkarılmış anıtlardan silinmiştir. Akhenaton dini geliştirmek için yeni bir başkente ihtiyacı olduğunu anlayarak yeni bir başkent inşa ettirmiştir. Yeni şehir Akhetaton, Teb'in 300 km kuzeyinde Nil’in doğu kıyısındadır. Bu şehrin orta kısmı tamamlandığında hükümdarlığının 6. yılında Amenhotep IV adını Akheneton olarak değiştirdi. Bu şehirde Akheneton karısı kraliçe Nefertiti ve altı kızı kendilerini yeni dine verdiler. Artık tapınmalar karanlık tapınak köşelerinde değil gün ışığında yapılır olmuştu. Tanrı Aton'un öğretisinde diğer tanrılarda olduğu gibi katı bağışlamaz tutum yoktu, insanlara bütün canlıların yaşamalarını olanak veren güneşe tapmaları öğütlüyordu. Dindeki bu yumuşama ve özgürlük havası dönemin sanatına da yansıdı resimler katı bir kusursuzluk yerine daha çok gerçekçiliğe ve doğa sevgine yöneldi. Şiir ve müzik daha hümanist bir hava almıştı. TUTHANKAMON (M.Ö. 1361-1352) İS E S İ Akheneton öldükten sonra yeterince önem verilmeyen ordu ve hakları elinden alınan rahipler sınıfı birleşerek Akhenaton’a karşı koydular. Akheneton’dan sonra gelen firavunlar şehri yerle bir etti ve eski dini sisteme dönülmüş oldu. E L Tutankhamon çok küçük yaşta Kraliçe Nefertiti'nin kızı Prenses Ankhesenpaaten ile evlenmişti ve o da Aton’un dinine inanmıştı ama saltanatın başlarında Amon mezhebine geri döndü. Ama Amon Tanrısı ile barışmaya çalısması Tutankhamon’u lanetten kurtaramamıştır. On dokuz yaşlarında iken ölmüştür. Bazı kaynaklara göre Tutankhamon’un generali Horemheb iktidarı ele geçirmek için onu öldürmüştür. Z E L E G Mezarı ustalıkla gizlenmiştir, 1922 sonlarında Huvard Karter ve Lord Karnarvon tarafından bulunmuştur. Mezarının yanındaki iki küçük tabutta ölü doğmuş bebeklerin, çok sevdiği eşi Ankesenamun'un çocukları olduğu sanılıyor. Bunun yani sıra hayvan mumyaları da bulunmuştur. Mezarında bulunan lambada ise, gün ışığı ile bir şey görünmeyen, ancak zifiri karanlıkta ikisinin burun buruna figürleri bulunmaktadır. Mezarında inanılmaz derecede zenginlik bulunduğu halde hakkında en az bilgi edinilebilen firavunlardandır. RAMSES II (M.Ö. 1304-1237) Ö Ramses II , Kral Seti I’ in oğludur. Başlangıçta ülkeyi babasıyla birlikte yönetmiştir. Eski Mısır firavunlarından en uzun saltanat sürenlerinden birisidir. Ülkenin başına geçtiğinde deneyimli bir yönetici ve komutandı. 67 yıl saltanat sürmüştür. 80 yıldan uzun bir zaman yaşadı. Hükümdarlığı süresince Mısır askeri gücünün ve zenginliğinin doruğuna ulaştı. Ramses II özellikle şehir şehir dolaşarak binalar ve tapınaklar inşa etmiştir. İnşaatları arasında en iyi bildiğimiz, özellikle Karnak’taki ve Abu Simbel’deki tapınaklar ve Ramesseum Tapınağı onun büyüklük ve sanatının delilleridir. Bütün anıların içinde ismini kabartma resim ve yazılarla kazımıştır. Memfis'teki yönetimi ve başkenti Delta bölgesine taşıdı. Bu bölge sulaktı ve askeri harekata geçmek için uygun bir yerdi. Daha sonra Pi-Ramses adında yeni bir şehir yarattı. 25 yaşında en büyük profesyonel orduyu oluşturdu. 25000 piyadeden oluşuyordu. S İ Askeri bağlılıklarının en ünlüsü, Hititlere karşı Kadeş Savaşı’dır. Savaşa 20.000 mısır askeri katıldı. Firavun kendi kendini kamufle etti. Ancak Hititler tarafından pusuya düşürüldü. Sonra güçleriyle geri çekilip, korundu. Takviye birliklerin gelmesiyle tekrar saldırıya geçti ve başarılı oldu. Her iki tarafın bu savaşı kazandığı iddia edildi. Ramses II çoğu anıtlarda “kazandı” diye kaydedilmiştir. Bu savaşın sonucunda tarihte ilk kez bir ateşkes antlaşması imzalanmıştır. Kadeş Antlaşması diploması biliminin başlangıcıdır. Ancak Hitit ile Mısır arasındaki problemler yıllar sonra Ramses II bir Hitit prensesiyle evlenmesiyle sonuçlandı. G E L İS E Ramses II öldükten sonra , Krallar Vadisi’ne gömüldü. Nil nehrinin batı tarafında tepelerde Luxor’un karşısında modern kasabaya yerleştirildi. Mezarında Ramses II’ nin mumyası bulunamadı ve fakat 1881 yılında Teb’in batı tarafında Der-il Bahri ‘deki kral mezarları arasında bulundu. Mumya şimdi Kahire’deki, Mısır Müzesi’ndedir. KLEOPATRA (M.Ö. 69-30) E Kleopatra saltanatı, Roma İmparatorluğu’nun gücünün ve Mısır saltanatının sonu anlamına gelmektedir. Kleopatra isminin anlamı “Babasının Şerefi” demektir. Z E L M.Ö 69`da İskenderiye’de doğdu. Aslen yunanlı olan Kleopatra babası XI.Ptolemaios`un vasiyeti üzerine erkek kardeşi Ptolemy XIII ile evlendi ve onunla birlikte tahta çıktı. Halkın kendisini benimsemesi için kendini Mısır dinine verdi. Bir süre sonra kardeşinin aradan çekilmesi ile Kleopatra tek başına iktidar koltuğuna oturdu. Tahta çıktığı sıralarda Mısır siyasal ve toplumsal bakımdan büyük sarsıntılar geçiriyordu ve iç karışıklıklar çıkmıştı. Kleopatra kurnazlığı sayesinde önce Roma İmparatorluğu’na yöneldi ve Mısır çıkarlarına uygun bir anlaşma ile ülkesini içinde bulunduğu zor durumdan kurtardı. Ö M.Ö 48 yılında Roma İmparatoru Sezar İskenderiye’ye geldi. Kleopatra’ya aşık oldu ve uğruna yaşamını, servetini ve siyasal gücünü riske sokarak Kleopatra’nın ve Mısır’ın haklarını savundu. Kleopatra’nın Sezar’dan bir çocuğu oldu. Kleopatra’nın en büyük hayali iki imparatorluğu birleştirip Büyük İskender’in hayali olan bilinen tüm dünyaya sahip olmaktı. M.Ö 44`de Sezar ölünce bu hayallerini ertelemek zorunda kaldı. Sezar ölünce Roma İmparatorluğu ikiye ayrıldı. Octavius (Sezarın yeğeni) ve Marcus Antonius kendi aralarında imparatorluğu paylaştılar. Doğu Marcus tarafından yönetilmeye başladı ve Marcus’un ilk işide Mısır’ı ziyaret oldu. Marcus Antonious Kleopatra’ya delice aşık oldu ve Kleopatra tekrar yarıda bıraktığı planları hayata geçirmek için harekete geçti. Antonius Fenike, Suriye, Klikya’nın bir bölümü, Kıbrıs ve Arabistan’ı Kleopatra’ya verdi. Bu Roma tarafından iyi karşılanmadı ve Octavius Mısır’a savaş açtı. Actium’da yapılan savaşta Kleopatra ve Marcus ağır yenilgiye uğradılar ve kaçmak zorunda kaldılar. Antonius’un ölmesi sonunda Octavius İskenderiye’yi ele geçirdi. Çaresiz kalan Kleopatra kendi kendini bir engerek yılanı ile zehirleyerek intihar etti. İ Sezarium, Marcus Antonius şerefine Kleopatra tarafından inşa edilmişti. Ayrıca “Kleopatra’nın İğneleri” olarak bilinen iki dikilitaşa sahiptir. E S KADEŞ ATEŞKES ANTLAŞMASI L İS Hitit İmparatorluğu her zaman kuzeyde Mısır için bir tehlike oluşturmaktaydı. İki devlet sürekli birbirlerine saldırarak birbirlerine üstünlük sağlamaya çalışıyorlardı. Bu durum Kadeş Savaşı ve onun sonrasında imzalanan ve tarihin ilk yazılı barış antlaşması olması açısından büyük önem taşıyan Kadeş Barış Antlaşması ile sona erer. Aynı zamanda diplomasi biliminin de başlangıcıdır. Kadeş Barış Antlaşması Mısır İmparatoru Ramses II ve Hitit İmparatoru Hattuşil III arasında imzalanmıştır. G E Antlaşmanın iki metni vardır. Biri gümüş tablet üzerine yazdırılıp, Hatti Kralı tarafından mühürlenerek Ramses’e gönderilmiş ve bu metin temel tutularak hiyeroglif ile Karnak ve Ramesseum mabetlerine yazılmıştır. İkincisi; Ramses tarafından Hatti Sarayı’na gönderilen Akatça metindir ve Hattuşaş (Boğazkale) arşivinde bulunmuştur. Mısır’a gönderilen gümüş tablet mevcut değildir. Ramses’in Hattusil’e gönderdiği Akatça metin; Ö Z E L E Mısır’ın büyük kralı Ramses, Hatti’nin büyük kralı Hattuşil ile aralarında kardeşliği devam ettirmek için bir anlaşma yapmıştır. Mısır’ın büyük kralı Ramses, Hatti’nin büyük kralı Hattuşil ile barış ve kardeşliği ilan eder. Tanrılar, iki memleket arasında düşmanlığa asla izin vermemişlerdir. Ramses Hatti’ye karşı asla düşmanlık göstermeyecektir. Ramses bizzat, Hattuşil ile beraber iki hükümdar arasında barışı temin maksadıyla bu anlaşmayı yapmıştır, ikisi birbirine kardeş olmuştur ve şimdi eskiden olduğundan daha fazla kardeştirler. Ramses, Hattuşil’in dostudur. Oğulları, Hattuşil’in oğullarının kardeşleri olacaklardır ve ebediyen barış içinde yaşayacaklardır. Ramses, Hatti memleketini herhangi bir şey almak için istila etmeyecektir. Hattuşil, Mısır’a herhangi bir şey almak için girmeyecektir. Böylece, Samas ve Tesub’un iradeleri Mısır ve Hatti’nin kardeşliğini resmen ilan ederler. Ramses bugünden itibaren barışı koruyacaktır. Mısır ve Hatti ebediyen barış ve kardeşlik içindedir. Eğer bir düşman Hatti’ye karsı yürürse ve Hattuşil Ramses’e “Bana yardıma gel” diye haber gönderirse, Ramses ordusunu ve savaş arabalarını ona gönderecektir ve eğer Hattuşil, kendi halkına kızar ve onlar da isyan ederlerse, Ramses ordusunu ve savaş arabalarını Hattusil’in asileri üzerine gönderecektir. Eğer bir başka düşman Mısır’a karşı yürür ve Ramses’de kardeşi Hattusil’e “Gel bana yardim et” diye haber gönderirse, Hattuşil bu düşmanı öldürmek için ordusunu gönderecektir. İ (Sonraki kısımlar Akatça metinde bozuktur...) E S Hattuşil tarafından gönderilen gümüş tabletten tercüme edilen Mısırca metin saltanatının 21. yılında Ramses Pi-Ramses’de iken gümüş bir tablette yazılı anlaşmayı aldı. L İS Önceleri, iki devlet arasında düşmanlığa tanrılar asla izin vermemişlerdi. Bununla beraber, Muvattalis Mısır’la savaş yaptı. Fakat Hattuşil aralarında ebediyen düşmanlığı önlemek için bu anlaşmayı yapmıştır. Hattuşil bizzat Ramses ile bu anlaşmayı yapmıştır. Muvattalis ölünce, Hattuşil Ramses ile barış içindedir ve Hatti kralının oğullarının oğulları ile ebediyen barış içinde olacaklardır. Hatti kralı Mısır’a, Ramses Hatti memleketine hiçbir surette girmeyecektir. E G E Hattuşil Subbililiuma ve Muvattalis zamanında mevcut olan anlaşmayı tanır ve kabul eder. Ramses, iki hükümdarın beraberce yaptıkları barısı ebediyen koruyacaklardır. Eğer Mısır’dan bir büyük adam kaçarsa ve Hatti memleketine iltica ederse, Hatti kralı onu kabul etmeyecek ve Ramses’e teslim edecektir. Eğer halk içinden bir veya birkaç kişi, Hatti’ye birisinin hizmetine girmek üzere kaçarsa, bunlar Hatti memleketine kabul edilmeyip, Mısır kralı Ramses’e iade edilecektir. Eğer Hatti memleketinden bir büyük adam, Ramses’in memleketine iltica ederse, Mısır kralı onu kabul etmeyerek Hatti hükümdarına teslim edecektir. Eğer halk içinden bir veya birkaç kişi, Mısır’da bir hizmetkarlığa girmek için kaçarsa, Mısır kralı onları kabul etmeyecek ve Hatti kralına iade edecektir. E L Hatti ve Mısır’ın, bu gümüş tablet üzerindeki maddelerinde gösterilen şartlara kim riayet etmezse, Hatti’nin ve Mısır’ın tanrıları onun evini, memleketini, hizmetkarlarının da mahvetsin, fakat, kim bunlara riayet ederse, aynı ilahlar onu refah içinde bulundursun, mallarını ve hizmetkarlarını korusun. Z DEVLET YAPISI Ö Mısır tarihinin en eski devirlerinde devlet şekil ve hükümet teşkilatı, bazı işgaller geçirmesine rağmen esas olarak değişmemiştir. Firavun: Eski Mısır’da hükümdara Firavun adı verilirdi. Firavun tanrıların oğlu olarak görülürdü. Bu nedenle dinin en büyük reisidir. Önemli dini törenleri yönetir. Daima ülkenin mutlak hakimidir. Savaşlarda ordunun başındadır, başkomutandır. Ancak idare işleri arttığında özellikle yeni krallık dönemlerinde Firavun birçok yetkisini yüksek rütbelerdeki memurlara bırakmıştır. Vezir: Firavundan sonra merkez teşkilatının başı vezirdir. Vezir firavuna adalet ve idare işlerinde yardım ederdi. Amon-baş rahibi dini işleri yürütmekte firavuna yardım ederdi. Nubye ve Asya’daki topraklar da eyaletlere ayrılmış, firavun tarafından her eyalete valiler atanmıştır. ORDU TEŞKİLATI E S İ Yeni Krallık dönemi başlamasıyla beraber,akınlar yapma ve bir imparatorluğa sahip olma isteği ordunun yeniden düzenlenmesi gerekliliğini ortaya çıkardı. Atlar ve at arabaları orduya katildi. Gönüllü askerler toplanıp eğitildi ve ordu genişletildi. Ordu her biri 4000 piyade ve 1000 at arabalı askerden oluşan tümenlere ayrılmıştı.Her tümene bir tanrı adı verilmişti.Tümenlerde ayrıca her biri 200 piyadeden oluşan 20 bölüğe ayrılmıştı. Bölüklerse,aynı kışlayı paylasan 10'ar kişilik birliklere ayrılmıştı. Her bir bölüğe 25 tane çift kişilik at arabası bağlıydı .At arabalı askerler gerek donanımları, gerekse sahip oldukları yetenek ve eğitimlerinden dolayı ordunun en seçkin topluluğuydular. Eski ve Orta Krallık dönemlerinde Mısır ordusu kralın korumaları ve paralı askerlerden kurulu ufak bir güçten oluşuyordu .İnsanlar acil durumlarda orduya çağrılırlardı. Fakat çoğunun askeri eğitimi yoktu. Bu yüzden pek bir ise yaramazlardı. L İS Silahlar ve Eğitim: Mısır askerleri savaş baltası, gürz, mızrak, kılıç, hançer, yay ve ok gibi bir çok silah türüyle savaşabilir durumda olmalıydı. Bununla beraber her birlik belli bir silahın kullanımında uzmanlaşmaya yönelebilirdi.Genç askerlere, uzun yürüyüşlerin de yapıldığı zorlu bir eğitim verilirdi. DİN VE İNANIŞ E Eski Mısır’da din kavramını şu beş madde altında inceleyebiliriz: E G 1. Tanrı kavramı 2. Rahipler 3. Mabetler 4. Dini ayinler ve büyücülük 5. Ölümden sonraki yaşama inanış ve mumyalama L Bu maddeler incelenirken iki çeşit belgelerden yararlanılır. Bunlar; Z E Hiyerogliflerle olan her türlü dini metinler, mabet ve mezar duvarlarındaki dini inanışlar ve ayinlerin tasviri. Klasik bazı tarihçilerin; Herodot, Sicilyalı Diodor ve Strabon gibi, Mısır’ın eski dini hakkındaki gözlem ve rahiplerden duyduklarını yazmalarıdır. Ö Mabetlerde, mezarlarda her çeşit tanrıların heykelleri, heykelcikleri veya çizilmiş, boyanmış resimleri. Eski Mısır medeniyetine ait mabet harabelerinde, mezarlarda bu çeşit tanrı heykel ve resimlerine rastlanmaktadır. Bunlar bazalt ve granitten olan heykellerden başka, bronz ve altından heykelcikler, çeşitli hayvan başlarıyla temsil edilen tanrı ve tanrıçaları göstermektedir. 1. TANRI KAVRAMI Mısır’ın tarih önceki devirlerindeki din düşünceleri, totem esasına dayanır. Birer siyasi ve idari bölme olan Eski Mısır’ın “Nom”ları, totem olan hayvan isimlerini taşırdı. Mesela çakal, köpek, yılan, şahin nomları gibi. Eski Mısırlılarda bu tanrılar önemli bir yer işgal etmişlerdir. Onların heykellerini, resimlerini yaparak şekillendirmişlerdir. Mısırlılar genellikle çok tanrılı dine inanmışlardır. Ancak bazı dönemlerde tek tanrılı düşünce reformu yapılmaya çalışılmış, devamsız bir hareket olarak kaydedilmiştir. E S İ Mısır tanrıları konularını gökten, topraktan, sudan, bitkilerden, hayvanlardan ve insanlardan alırlar. Mısırlılara göre her şeyin başı gök tanrısındadır ve bütün eski tarih boyunca, gök ve Nil tanrıları en büyük önemi taşımışlardır. Gök tanrılarının ismi ve şekli değişmekle beraber, gökyüzündeki yıldızlar, güneş ve ay en eski ve devamlı tanrılar arasındadır. Sonra yeryüzü tanrıları gelir ki, toprak, su ve ağaçlar bunların sembolüdür. Hayvanlar alemi ise Mısır tanrıları arasında en kalabalık yeri işgal ederler. Bu hayvanlar, bazen bizzat kendileri veya bir özel işaret ile, bazen de sadece başları ile insan vücudu üzerinde temsil edilmişlerdir. İS Mısır’da aynı kavramı ifade eden tanrılar, başka başka isimlerde de anılmışlardır. Mesela Hor, Ra, Aton isimleri hep güneşi temsil eden tanrılardır. Bunun sebebi siyasi merkezlerin değişmesidir. G E L İlk temsil edilen tanrılar MÖ 4000 ortalarında başlamıştır. Mısır’ın dini fikirleri belirten ilk belgelerden biri MÖ 2625 yılında Saqqara piramitlerindeki, Kral Unas’ın mezarında olan yazıdır. Heliyopolis’te yer tutan ve güneş temeline dayanarak “Ra” adini taşıyan mabut bulunur. Her tanrı belli bir gücü belli bir kavramı temsil ederdi. Eski Mısır’daki başlıca tanrılar şunlardır; L E Amen (Amon): "Amen" saklı olan demektir. Teb'in baş tanrısıdır. Eşi Amenet'le birlikte ilk tanrılardan biridir. Kutsal hayvanları kaz ve koçtur. Orta Krallık döneminde sadece yerel bir tanrıydı ama Tebliler Mısır'a hakim olunca Amen önemli bir tanrı oldu. 18.Hanedan'dan itibaren tanrıların kralı oldu.Ünlü Amen tapınağı Karnak, dünyanın en büyük dinî yapısıdır. Ö Z E Amen-Ra : Amen’in rahipleri tarafından sunulan birleşik tanrıdır. Amaçları Amen’in takipçisi olan Yeni krallıkta daha önceki güneş kültünün tanrısı olan Ra ile bir bağ kurmaktı. Bu tip birleşmelerde tanrılar iç içe girerler böylece Ra’nın içinde Amen’in temsil ettiği gücün var olduğuna inanılır. Horus: Nur tanrısıdır ve güneşi temsil eder. Gökyüzünün burçları üzerinde görünür ve bir atmaca seklinde göklerde uçar. Atmaca da Hor adını taşımaktadır. Güneşle ay tanrının iki gözü sayılır. Hor iki kuvvetli kanatla gösterilir. Bu kanatlarda iki müthiş yılan vardır ve ağızlarından ateş püskürür. Kainatı aydınlatan ve canlandıran Horus kardeşi zulüm ve acı tanrısı olan Set ile devamlı mücadelededir. Hep Horus kazanır ama Set yok olmaz. S İ Set: En eski dönemlerde Set, Aşağı Mısır’ın koruyucu tanrısıydı ve çölün şiddetli fırtınalarını sembolize eder. Bu fırtınaları Aşağı Mısır’lılar yatıştırmak için yöntemler aramışlardır. Yukarı Mısır Aşağı Mısır’ı yendiğinde ve ilk hanedana girildiğinde, Set Yukarı Mısır’ın Hanedanlık tanrısı Horus’un şeytani düşmanı olarak bilinmeye başlandı. Mısır'ı çöllerden gelen yabancılardan koruduğuna inanılır. İS E Ra: Güneşi ifade eden tanrılardan biridir. Ra insanlar arasında oturmaz, sahip olduğu kayığı ile ebedi bir tarzda semada yüzer durur. Zulmetle devamlı mücadele ederdi. E L Hator: Mısır’ın çok eski bir tanrıçasıdır, inek tanrı. Sık sık İsis’le eşdeğer tutulmuştur. Hator Edfu’da Horus’un partneri olarak tapılmıştır. Teb’de ölümün tanrıçası olarak düşünülmüştü. Ayrıca o aşkın, dansın, alkolün ve yabancı toprakların koruyucusuydu. E G İsis: En önemli tanrıçadır. Anneliği, tedaviyi ve büyüyü simgeler. Evrendeki en güçlü büyücüdür. Osiris'in karısı Nephthys'in ikiz kardeşidir. Horus'un annesi, Amset'in koruyucusudur. Isis Horus'u çocukluğu boyunca Set'den korumuştur. Egemenlik bölgesi Abidos'tur. Z E L Maat: Adalet tanrıçasıdır. İsmi adalet, evrensel düzen anlamına gelir. Kafasında bir devekuşu tüyü taşır. Bu tüy diğer dünyada, Osiris'in mahkemesinde,ölünün kalbi karşısında bir terazide tartılır. Bu tartılmaya göre ölünün ruhu cezalandırılır veya ödüllendirilir. Ö Ptah: Memphis’te tapılıyordu (M.Ö.3100). Ptah evrenin yaratıcısı olarak görülmüş. Öbür dünyada erkeklerin ruhlarının yerleşeceği vücutları şekillendirir. Başka mitlere göre Thoth’un emrine çalışıyordu ve Thoth’un açıklamalarına uygun olarak cennetleri ve dünyayı yaratmaktı. Osiris: Ölülerin koruyucusu ve yargılayıcısıdır. Abidos'da hüküm sürmüştür. Ra dünyayı terk ettiğinde dünyayı yönetmeye başladı ama Set onu öldürdüğünde Isis onu tekrar canlandırdı. Böylece Osiris yeraltı dünyasının hükümdarı oldu. Oğlu Horus onun intikamını Set'le savaşarak ve onu yenerek aldı. Başındaki şapka Yukarı ve Aşağı Mısır'ın birliğini simgeler. İS E S İ Anubis: Nephthys ve Set'in(bazı efsanelere göre Osiris ve Isis'in) oğludur. Çakalların mezarlar etrafında dolaşması nedeniyle çakal başlı Anubis ölümle birlikte anılmıştır. Ölen Osiris'i mumyaladığı için mumyalama tanrısı olmuştur. Görevi tüm ölüleri korumak ve yüceltmektir.Bu yüzden mumyalamayla görevli kişiler Anubis maskesi takarlar.Ölen kişi diğer dünyada yargılanırken ona yardım eder. L Nephthys(Nebt-het):Geb ve Nut'un en küçük çocuğu, Set'in karısı, Anubis'in annesidir. Set Osiris'i öldürdüğünde onu terk etmiş, Osiris'in canlanması için Isis'e yardım etmiştir. G E Thoth: Ay'ın,zamanın ve yazının tanrısı. Eşi Maat'tir. Thoth'un sekiz çocuğundan en önemlisi Amen'dir.Hiyeroglifleri icat ettiğine inanılır. L E Tefnut: Bulutların tanrıçası, Ra'nin kızı ve Shu'nun eşidir. Kutsal hayvanı olan aslan başlı bir kadın olarak çizilir. Ö Z E Selket(Serket,Serqet): Kafasında zehirli bir akrep bulunan güzel bir kadın olarak çizilmiştir. Kadınlara doğumda yardımcı olur, akrep tarafından sokulan insanların hayatını kurtarır. Isis'i Set'den korumak için Set'e yedi akrep göndermiştir. Qebhsenuef 'in koruyucusudur. Tutankhamon' un mezarındaki heykeli çok ünlüdür. Neith: Çok eski bir savaş tanrıçasıdır. Deltada zekilik tanrıçası olarak bilinir. Yunan mitolojisindeki Athena'yla eşleşir. Duamutef'in koruyucusudur.Timsah tanrı Sobek'in annesidir. Nekbet: Yukarı Mısır patron tanrıçasıdır. İkonografide bir akbaba olarak betimlenir. Kral ve kraliçenin tacının bir parçası, Edjo'nun eşidir. İ Sobek: Timsah tanrı. Sobek 4 elementi de temsil ederdi(Ra'nin ateşi,Shu'nun havası, Geb'in toprağı, Osiris'in suyu). Ölüler Kitabında Sobek'in Horus'un doğumuna yardim ettiği,dolayısıyla Seth'in yenilmesine yardımcı olduğu yazar. E S Sekmet: Aslan tanrıça. Memphis'te Ptah'in eşi olarak bilinir.Ra'nın yarattığı Sekmet, doğruluk tanrıçası olarak da bilinir. İS 2. MABETLER L Mabetler, Mısır’da şehirlerde en önemli yeri alırlardı ve abide bakımından da en büyük binalardır. Mabet tanrıların evi, heykel ve sembollerin saklandığı kutsal yer, aynı zamanda da totem sayılan hayvanların serbestçe girebildikleri bir bina idi. Eski krallığın hükümdarları Mısır’ın hemen her yerine mabetler inşa ettirmişlerdir. En orijinal örneklerden biri güneş tanrısı “Ra”ya özel olarak yapılan mabettir. E 3. RAHİPLER L E G Eski Mısır’da kral her mabette aynı zamanda bulunamayacağı için, kendisine vekil olarak rahipleri bırakır ve onlar tanrıya, mabede ve onun arazisine bakarlardı. Dini törenleri düzenlerlerdi. Rahiplik hukuken değilse bile babadan oğla geçen bir kurum haline gelmişti ve böylece rahipler sınıfı oluşmuştu. Krallık bu sınıfa birçok haklar tanımış, çok zengin bir hale getirmiştir. Rahipler, halk tarafından tanrılara kesilen kurbanlar ve verilen hediyelerle geçiniyorlar ve mabetlerde geniş yerlerde oturabiliyorlardı. Aynı zamanda da devlete vergi vermekten muaftılar. Angarya işlerde çalıştırılmadıkları gibi, askeri görevde görmüyorlardı. Böylece halk içinde bir otoriteye sahiptiler. E 4. DİNİ AYİNLER VE BÜYÜCÜLÜK Ö Z Ayinler, büyük dini törenlerden ayrı olarak, her gün mabetlerde, dualarla tanrı heykellerin önünde yapılır ve bunları ya bizzat kral yada rahipler yönetirlerdi. Mabedin içine güzel kokulu tütsüler yakılır ve rahibeler tarafından müzik çalınarak dans edilirdi. Ayinler her gün ve her mabette aynı şekilde gerçekleştirilirdi. Eski Mısır'da büyü son derece doğal olarak bilinen bir olguydu. Ancak yine de herkes büyü yapamazdı. Bu konuda özel yetenekleri olan tanrılarla iletişim kurabilen kişiler büyü yapabiliyordu. Büyülerin kimi kötü yani kara büyü niteliğindeydi kimisi koruma büyüsü kimisi ise büyü bozmaya yarayan büyülerdi. Kara büyülerde genellikle büyü yapılmak istenen kişinin kendisine ait bir şey ele geçirilir ve bunun yardımıyla balmumundan yapılmış insan figürüne bakır şişler saplanırdı. İnsan figürü büyü yapılan kişiyi simgelerdi. Balmumu eriyince kişi ölürdü. Koruma büyülerinde ise büyü yapılan kişi hastalandığı zaman tıp konusunda oldukça ilerlemiş olan Mısırlılar bunun kara büyü olduğuna inanırlardı. En iyi rahipler ve büyücüler aracılığıyla bir nevi ayinle kişi kurtarılmaya çalışılırdı. Bu her zaman istenildiği gibi sonuçlanmazdı. Hatta tarihte birçok firavunun çocuklarının ve eşlerinin büyü nedeniyle öldüğünden bahsedilir. S İ 5. ÖLÜMDEN SONRAKİ YAŞAMA İNANIŞ VE MUMYALAMA E Mısırlılar, ölümden sonra yeniden canlanılacağına inanırlardı. İnanışlarına göre insanın vücudu ve ruhu tekrar canlanabilirdi. Eğer insan ölümden sonra ölüm tanrısı Osiris’in önünde bütün günahlarını affettirebilirse cennette tekrar yaşayabilirdi. L İS Ölümden sonraki yaşamlarında da vücutlarının aynı şekilde kalabilmesi için mumyalama işlemini gerçekleştirirlerdi. Mumyalama işlemi ölüyü öbür dünyadaki yaşamına hazırlamak için yapılan bir dizi törenden sadece başlangıç olanıdır. Bu işlem insanların yanı sıra boğa, timsah, kedi gibi hayvanlar içinde yapılmaktaydı. L E G E Mumyalama işlevi şöyle gerçekleştirilirdi: Önce ölü yıkanır. Burnundan sokulan aletlerle beyin boşaltılır. Göz ve ağız boşlukları, yağlı keten tamponlarla doldurulup göz kapakları kapatılırdı. Rahip “Habeş” denilen keskin bir opsidyenle vücudun sol tarafını açarak, içindekileri tamamen boşaltır ve bunları "Kanopik" denilen çömlek ve vazoların içine koyardı. Boşalan karın kısmı ve kadınların göğüs içleri,hurma şarabı ve kokulu bitkilerle temizlendikten sonra, reçine, tarçın, soğan ve kokulu mir ile karıştırılmış ağaç talaşı, yerleştirilirdi. Açılan yerler dikildikten sonra Mısırlıların "Net-jeryt" denilen ve Kahire yakınlarındaki bir vadide bulunan "Natron" tozu sodyum karbonat veya Sodyum Klorit (tuz) ile karıştırılan madde içinde 40 veya 70 gün (soylular için 272’ gün) bekletilirdi. Böylece vücuttaki nem yok edilir, organik yapı antiseptik korumaya alınırdı. Bir çeşit insan salamurası olan bu işlemin sonunda eller göğüste veya karın üzerinde birleştirilerek vücut yatar durumuna getirilir ve kurutulurdu. E SOSYAL YAŞAM Z TARİHTE MISIR KADINI Ö Firavunların çok zengin bir haremi olurdu. III. Amenhotep’in hareminde 300’den fazla seçme genç kız bulunduğu bilinmektedir. Bu arada bazı zenginler de harem kurarlardı. Ama halkın arasında erkeklerden çoğunun tek eşi vardı. Boşanmaya ender rastlanırdı. Eğer boşanmaya sebep, kadının bir başka erkekle ilişki kurmasıysa, koca, karısını boşar ve hiçbir şey vermezdi. Ama bir başka sebeple onu terk ediyorsa servetinin bir kısmını boşadığı eşine bırakırdı. Son bulunan firavun mezarlarındaki resimlerde Eski Mısırlı kadınların siyah saçlı, uzun boylu, düz burunlu oldukları görülüyor. Çocukların doğdukları zaman ciltleri beyaz oluyordu. Ama çok geçmeden Mısır’ın kavurucu güneşinin etkisiyle renkleri koyulaşıyordu. Kadınların en S İ güzel tarafları iri siyah gözleri ve son derece biçimli yüzleridir. Kadınların başlarına taktıkları peruklar bugünküler gibi saçtan değil, bitki liflerindendi. Büyük bir ihtimalle Papirüs liflerinden olduğu sanılmaktadır. Kadınlar başlarına peruk takmadan önce, hoş kokulu macun kıvamında bir merhem sürerlerdi. Bunun görevi, sıcağın etkisiyle eriyerek etrafa hoş kokular salmasıydı. Belden aşağısını örten kumaşlar da genellikle sarı renkte olurdu. Kadınlar, açıkta bıraktıkları göğüslerini çeşitli mücevherlerle süsler, kollarına da altın, gümüş, tunç ve fildişi bilezikler takarlardı. Ayak bileklerine bilezik takmak da zaman zaman moda olurdu. Mücevherlerin çoğu “Lacivert Taşı” denilen bir taştan, kantaşından, spat taşından yada Mısır’da bulunan mercan rengindeki bir başka taştan olurdu. E MISIR'DA MODA L E G E L İS Mısırlıların çoğu yoksuldu ve sıcaktan dolayı da görünüşlerine pek aldırış etmezlerdi. Oysa varlıklı insanlar için görünüşü kurtarmak ve iyi görünmek önemliydi. Yine de bugünkünün tersine moda, yaklaşık bin yıl kadar aynı kaldı. Çocukların başı uzun bir örgü arkada kalacak şekilde tıraş edilirdi. Bir kadının başlıca giyeceği,iki askılı keten bir giysiydi.Erkekler ise keten etek giyerlerdi. Yaşlı erkekler ise daha uzun etek giyerlerdi. Kimi erkekler ise başlarını tıraş edip peruk takarlardı. Ayakkabılar ve eldivenler:Sandalet ve eldivenler çok özel durumlarda giyilirdi. Eski Mısırlıların, giyimleri bugünkü anlayışımıza pek uymamaktadır. Buna da sebep yılın her zamanında havanın çok sıcak olmasıdır. Üstelik kumaş da kolay dokunulamadığından zor bulunan bir nesneydi. Hele iyi cins kumaşları ancak zenginler alabiliyordu. Mısırlı çocuklar kız olsun, erkek olsun çıplak dolaşırlardı. Ta ki büyüyüp ergenlik çağına gelinceye kadar. Bu, yalnız fakirler için değil, zenginler için de böyleydi. Zengin çocukları küpe, gerdanlık takarlardı. Hizmetçiler, basit halk tabakası ve köylüler, sadece kısa bir etek kuşanırlardı. Eski Krallık devrinde kadınlar da erkekler gibi bellerine kadar çıplak gezerlerdi. Bu giyimi ne erkekler yadırgayıp rahatsız olurlar, ne de kadınlar bu şekilde dolaşmaktan utanırlardı. Servet artıp kumaş bollaşınca birinci etek üzerine ikinci bir etek örtülürdü. Göğsün örtülmesine ancak çok sonraları imparatorluk zamanında başlandı. E ÖZEL HAYAT Ö Z Yüksek memur olsun, kökeni belirsiz bir amele olsun, görevli olarak evinden uzaklaşmak zorunda kalan her Mısırlı ülkesine ve kentine olduğu kadar yuvasına da bağlıydı. Zaten aile, toplum ve iş çevrelerinin birbirlerinden tamamıyla ayrı oldukları da pek söylenemezdi. İş çevresi genellikle baba, çocuklar, kardeşler, kayınbiraderler, komşular ve arkadaşlardan oluşurdu. Kişinin, kendi gibilerinin kaldığı bir tür lojman konutta oturuyor olması hiç de az rastlanır bir durum değildi. Kişi eğer çiftçiyse ve evini kendi yapmışsa, arada kendisiyle birlikte gündelik yaşamını paylaşan ve neredeyse ailesinin bireyleri durumuna gelmiş olan bütün personeli de kalırdı. Çeşitli toplumsal kesimlerin özel yaşamlarını anlatan bir çok kaynak bulunmuştur. O çağda kadınlar da erkeklerle birlikte gezer, yer, içerdi. Resimlerde tek başına dilediği yere giden, serbestçe alışveriş yapan kadınlara rastlanmaktadır. Doğuda bugün de olduğu gibi, Eski Mısır’da da genç evlenilirdi. 15 yaşına gelmeden erkekler de, kızlar da evlenip yuva kurarlardı. Erkeklerin ayrıca nikahsız eşleri de olabilirdi. Ama kanun nazarında bütün haklar, nikahlı eşine aitti. AILE KAVRAMI E G E L İS E S İ Ataları ve çocuklarıyla geniş anlamda aile mısırlı için bir güvence oluştururdu. Mezarlarda ve dini yapılarda aile gururla resimlenmiştir. Ne var ki bu kavramı ifade etmek için “evdekiler” den başka terim kullanıldığı bilinmemektedir. Baba ile oğul arasındaki bağ ne kadar güçlü olursa olsun, babanın görevleri arasında çocuklarını genç yaşta yuva kurmaya, yani kendisine bir ev yapmaya, eğer bir işe girmiş ve kendisine bir ev verilmişse o evi yenilemeye ve bir kadın almaya yönlendirmek vardı. Toplum büyük ailelerden, çekirdek ailelere doğru ancak böyle ilerleyebilirdi. Çekirdek aile, karı-koca, çocuklar ve bakıma muhtaç yakınlardan oluşurdu. Bunlar dul anne, öksüz kalıp henüz evlenme yaşına gelmemiş kız kardeş vb. olabilirdi. Bu, çekirdek ailenin kapısı kimsesiz akrabalara, özellikle de yalnız ve dul kadınlara açıktı demek oluyor. Aile büyüklerinin rahatını sağlamak, çocuklar için ahlaksal bir görev olmakla birlikte, işin içinde günümüzde olduğu gibi bazı miras beklentileri bulunabilirdi. Bir çok hak sahibini mirastan mahrum eden bir vasiyetname günümüze kadar gelmiştir. Bazı dönemlerde mezarlar, ailenin son bir kez ve bu sefer sonsuza kadar bir araya geldikleri yerler halini almıştı. Firavunlar Mısırı’nda , evliliğin resmi yada dinsel herhangi bir işlemle belgelenmiş olduğu sanılmamaktadır. Aşağı dönem öncesinden günümüze kadar hiçbir evlilik akdi gelmemiştir. Boşanma ise eşlerin mal varlıklarının bölüşülmesini içerdiğinden bir tutanak gerektiriyordu. Herkes evlenirken getirdiğini geri alır, evlilik süresince edinilen ortak malların ise üçte ikisi erkeğe, üçte biri kadına verilirdi. Evlilik için ise herhangi bir tören yapılmadığı sanılıyor. Ancak damat adayı, kız tarafının onayını alabilmek için Mısır’da hala bugünde yapıldığı gibi bir başlık parası ödemek zorundaydı. Hükümdar ailesinde, firavunsal gücün yasal olarak aktarılabilmesi için çok eşliliğin ve aile içi evliliklerin sık sık uygulanmalarına karşın, bu gelenekler halkın ne yoksul kesimlerince, ne de zengin tabakalarınca benimsenmişti. Tecavüz ve zina suç olarak kabul edilir ve cezalandırılırdı. Ayrılıklar ise özellikle yerli halk tabaklarında sıklıkla görülürdü. Boşanma yada dul kalma sonrasında yeniden evlenmek çok doğal karşılanırdı. Hatta bekarlık, toplumdışı bir durum olarak görülürdü. Eşcinsellik sadece mitolojik çerçevede ele alınmış olduğundan toplumun bu olguyu nasıl karşıladığı henüz saptanamamıştır. Yine de bu eşcinselliğin kurumlaşacak ölçüde kabul görmüş olamamakla birlikte herhangi bir sahte utangaçlıkla itilmemiş olduğunu öne sürebiliriz. Z E L Mısırlı aileler geleneksel olarak çok çocuk yaparlardı, fakat evde ender olarak iki çocuktan fazlası yaşardı. Çünkü hem çocuk ölüm oranı yüksekti hem de çocuklar çok küçük yaşlardan itibaren ya okula yada çıraklığa gönderilirdi. Boşanma tutanakları çocukların kime verildiği konusunda geleneklere herhangi bir çıraklık getirmemiş olmakla birlikte, velayeti hep babanın almış olduğu sanılmaktadır. Ö KONUT KAVRAMI Genel olarak iki ana grup vardı. İçinde çekirdek aile ile birlikte hizmetlilerinde yaşadığı büyük malikaneler ve sadece ailenin oturduğu mütevazı, barınaklar. Orta çapta bir tarım işletmesinin planını, işçi ve hizmetlilerin efendilerine göre yasam koşulları, yemek yeme gelenekleri, ve tüm bu kişilerin birbirleri ile olan ilişkilerini bilmediğimiz için ilk grup hakkında fikir verebilmek için tek çaremiz II. Sesostris’in piramit kentindeki konut planlarına, IV. Amenofis’in başkentindeki üst düzey memurların konut planlarına ve Yeni İmparatorluk mezarlarındaki muhabbet sahnelerine başvurmaktır. TAKILAR E S İ Kadınlar, güzelliklerini mücevherat ve makyajla tamamlamakta pek hünerliydiler. Altın başta olmak üzere değişik madenlerden yapılan gerdanlıklar usta sanatçıların elinden çıkmış, güzellik, incelik ve zevk ürünü eserlerdi. O gerdanlıklar bugün bile tereddütsüz kullanılabilecek bir gösterişe sahiptir. Varlıklılar, yarı değerli taş ve cam kakmalı, altın ve gümüşten yapılmış parçalar takardı. Daha yoksul kişiler bakır ve çini (bir çeşit cilalanmış seramik) kullanırlardı. İS KOZMETİK E L Kadınlar, özellikle zengin çevrenin kadınları vakitlerinin büyük kısmını süslenmeye ve güzelleşmeye ayırırlardı. .Eski Mısırlı kadının yaptığı makyajın pek az farkla günümüzdeki makyaja benzediği hayretle görülmektedir. Mısırlı kadın yanaklarını, dudaklarını, tırnaklarını boyar, saçlarına kokulu yağlar sürerdi. Bu iş için kadın köleler onlara yardım ederlerdi. Hele kadın kocasıyla buluşmak için hazırlanıyorsa, süsüne daha da geniş vakit ayırırdı. Çoğu erkek ve kadınlar yüzlerini boyarlardı. Dudak ve göz boyaları,öğütülerek toz haline getirilmiş madensel tuzlardan yapılırdı. Bu toz kaplara doldurulup yağ veya suyla karıştırılırdı. G BİLİM E L E Tarihçi Heredot’a göre, geometri Mısır’da doğdu. Bu Nil’in taşmasıyla deltada su altında kalan tarım arazilerinin sık sık yeniden ölçülmesi ihtiyacından ve kaybolan yada zarara uğrayan arazilerin her seferinde yeniden ve dikkatle tespiti ve vergi miktarının buna göre yeniden belirlenmesi gereğinden kaynaklanmıştır. Z GÖKBİLİM Ö Tapınakların ve mezarların tavanlarına çizilmiş gök haritaları, gökbilim incelemeleri, gece takımyıldızlarının dizilişini belirten tarihlendirilmiş çizelgeler bulundu. Mısırlılar takvimi , gökcisimlerinin devinimlerini bildiklerini göstermektedir. 365 günden oluşan bir yıl 30 günlük 12 aya bölünmüştü ve her gün, 12 saat gündüz 12 saat gece olarak hesap ediliyordu. Mısırlılar 5 gezegeni biliyorlardı; yıldızlar için yaptıkları gruplamalar kimi kez bizimkilerden farklıdır: bununla birlikte Büyük Ayı’yı , Kuğu’yu ,Orion’u ve özellikle takvimlerinde önemli bir rol oynayan ve Sothis dedikleri Sirius’u biliyorlardı. Tutulmaları (onlara göre Güneş’in Ay ile karşılaşmasının sonucuydu) , göktaşlarının geçişini saptıyorlardı. MATEMATİK S İ Daha tarih döneminin başında Mısır’da , onlu bir sayı sistemi vardı. İlk dokuz sayı her birim için bir tane olmak üzere, düşey çizgilerle belirtiliyordu; onun kuvvetlerinden her birinin farklı bir simgesi vardı. Örneğin Mısır dilinde bine, ka deniyordu ve bu lotus anlamına geliyordu. Böylece lotus resmi bini gösteriyordu. Simgeler toplama ilkesine göre sıralanıyordu, yeni her simge, gerektiği kadar tekrarlanıyor ve bütünün değerini bulmak için bu simgelerin değerleri toplanıyordu. İS E Hiyeroglif sisteminin yanı sıra Mısırlılar, daha başlangıçta, sayıları kendine özgü bir biçimde gösteren ve işlek bir yazı olan hieratikos sistemini kullandılar. Bu sistemde onluydu, ama hiyeroglif sistemdeki aşırı tekrarlardan kaçınmak için özel işaretler kullanıyordu. E TIP VE CERRAHLIK G E L Firavunlar krallığı’nda örgütlenmenin oldukça merkezileşmiş olması, ülke kaynaklarının kralın ve din adamlarının elinde toplanmış olması ve para kullanılmadığı için ekonominin değiş tokuşa dayanması, geniş kapsamlı bir muhasebeyi gerektiriyordu; bu işi de yazıcılar üstlenmişti. Mısır aritmetiği , bu maddi gereksinimlere sıkı sıkıya bağlıydı. Toplamaya dayandığından bellek çabası gereksizdi. Çarpma ve bölme iki katını almaya ve toplama serilerine indirgenmişti. Mısır geometrisinin kökeni de, tıpkı aritmetiğin kökeni gibi maddi gereksinimlere dayanır. Heredotos bu geometrinin, Nil ırmağının her taşkınından sonra toprağı, topluluk üyelerine hakça dağıtma zorunluluğundan kaynaklandığını ileri sürer. Mısırlılar karenin, dikdörtgenin, üçgenin, yamuğun alanını doğru olarak hesaplayabiliyorlardı ve dairenin alanını da görece iyi bir yaklaşıklıkla bulmuşlardı. E L Bazı belgelerde, anatomi ve fizyoloji konularının incelendiği, bazılarında da hastalıklar için reçeteler verildiği görülür: özellikle solunum yolları hastalıkları ,sindirim sistemi hastalıkları, idrar yolu enfeksiyonları, baş ve göz hastalıkları. Metinler ve mumyalar incelendiğinde Mısır’da diş hekimliğinin düzeyi üstüne bilgi edinilebilmektedir; Mısırlılar dolgu yapıyor, sallanan dişleri altın bir telle birbirine tutturuyor, çene kemiğini delerek apseyi çekiyorlardı. Edwin Smih incelemelerinde Mısırlıların kemik cerrahlığı üstüne yarı bilimsel çalışmalarına tanıklık etmektedir. Bu incelemelerde belirtilen 48 olayın hepsinde sağlam bir yöntemin kullanıldığı ve hekimin ad, inceleme, teşhis ve tedaviyi sırasıyla açıkladığı görülmektedir. Ö Z SANAT HEYKELCİLİK Firavunlar döneminde Mısır'da bir heykel hareketli bir varlık kadar canlı olmuştur. İlahi bir varlık, bir kralın veya daha başka bir kişinin görüntüsü şeklinde yontulmuş heykel fazla değer taşırdı. Heykel temsil ettiği kişinin canlı bir varlığıydı. Bu yüzden kimin heykeli olduğunu ve o kişinin özelliklerini heykel üzerine yazmak önemliydi. Hiyeroglifle yazılmış açıklamalarından yoksun bir heykel gücünü yitirirdi. Canlılığını kaybeder, madde boyutuna indirgenirdi. Heykellere insana gösterilen özen gösterilmiş hep Mısır'da. Heykellerin üzerine, heykellerin varlığını sürdürebilmesi için sonsuza dek kendisine sunulacak ürün listesi yazılırdı. Bu ürünlere birkaç örnek ekmek, et, bira,ördek ,su gibi doğanın temel ürünleridir. Bunun sonucunda yazı sonsuza dek sözün söylediğini yerine getirdiğine inanıldı. S İ Karnak dev tanrı Amen'in oturduğu yer olarak inşa edilmiştir. Her firavun o dönemde büyük tanrı adına birçok heykeller yaptırmış, bu yüzden tapınak 2000 yıldan fazla şantiye alanı olarak kalmıştır. Tapınağa değişik şekillerde birçok heykeller yapılmış, M.Ö.4. yüzyılda bu heykellerin büyük bir kısmı gömülmüştür. Bunlar daha sonra bir çukurun içinde 8000 adak eşyası, 450 heykel ve 10 sfenks olarak bulunmuştur. İS E Eski Mısır'da heykel bitirildiğinde "ağız açma" töreni yapılırdı. Heykele nefes aldırmayı sağladığından heykelin bu işlemle hayat kazandığına inanılırdı. Bunu yapan heykel tıraşlar en sert malzemeyi seçerlerdi. Model her zaman karşıdan görünüşü ve yalın bir duruşla betimlenirdi. L EĞLENCE E Resimler ve mezarlarda bulunan nesneler bize,Mısırlıların eğlenmek için neler yaptıklarını gösterir.Tapınaklarda,konusu tanrılarla ilgili oyunlar oynanırdı. Dinsel şenlikler ve geçit törenlerinde, açık havalarda eğlenmenin yollarından biriydi. E G Nil önemli bir spor ve eğlence kaynağıydı. Birçok mısırlı,gününü avlanarak,balık tutarak,yüzerek ve nehrin kıyılarında piknik yaparak geçirirlerdi.Zıpkınla balık avlarlardı. L Mısırlıların, fiş ve tahta çivilerle oynanan çeşitli oyun tahtaları vardı.Günümüze ulaşmış hiç bir oyun kuralı yoktur. Dolayısıyla bu oyunların nasıl oynandığı bilinmemektedir.Çocuklar, fırıldak,oyuncak bebekler ve tekerlekli tahtadan hayvanlarla oynarlardı. Z E Mısırlılar,hayvan sever insanlardı ve aralarında kedilerin köpeklerin,maymunların ve kazların bulunduğu çeşitli evcil hayvanlar beslerlerdi.Kimi zaman bir köpeğin tasması,köpeğin sahibi ile beraber gömülürdü. Bazı firavunların,değişik hayvanları topladıkları ve hatta kendilerine ait hayvanat bahçeleri bile kurdurdukları bile görülmektedir. Ö Varlıklı Mısırlılar zengin eğlenceler düzenlerlerdi. Şarkıcı, dansçı, müzisyen, hokkabaz ve cambaz grupları tutulurdu. MÜZİK Çok değişik müzik aletinin günümüzde hala varlığını sürdürmesine karşın Eski Mısır Müziği ihmal edilmiştir. Mısır müziğinin o zamanlarda Doğu Müziği ile Afrika Müziği arasında yer aldığı düşünülmüştür. O dönemlerde en fazla kullanılan müzik aletleri arasında sistre, flütler, kastanyetler, arplar ve sitarlar en başta gelenleri olmuştur. Sistre dini törenlerde kullanılan metal ve fayanstan yapılma bir çeşit çıngıraktır. Mezarlarda çoğunlukla arp çalan körlere rastlanmıştır. YAZI, DİL VE EDEBİYAT İS E S İ Bugün bilinen en eski resim-yazı türü, Eski Mısır yazısıdır. Biz Mısır yazısına "Kutsal Yazı" anlamına gelen hiyeroglif adı veririz. Bu isim Mısırlıların, yazı yazma yetilerinin onlara ilim Tanrısı Tot tarafından verildiğine inanıyor olmalarından kaynaklanıyor. Binlerce yıllık Eski Mısır kültürü bu hiyeroglifler sayesinde günümüze kadar ulaşabilmiştir. Bilim adamları bu hiyeroglifleri çözebilmek için uzun yıllar harcadılar. Bazı resimler oldukça açıktır ; savaş kazanan bir firavun, atlar üstünde askerler. Fakat bazı sıkça kullanılan semboller çözülemiyordu; kuşlar, kertenkeleler, böcekler, elleri havaya kalkık adamlar ve geometrik şekiller. E L 1822 yılında Fransız bilgini Champollion nihayet sırrı çözdü; Mısırlılar karışık bir sistem kullanıyorlardı. Bazen kelimeleri bazen de heceleri bir sembolle gösteriyorlardı. Daha sonra bazı sembolleri harf olarak da kullanmaya başladılar. Böyle kullandıkları 25 tane sembolleri vardı. Hiyeroglif yazısı soldan sağa yada aşağıdan yukarıya yazılabilirdi. Hayvanların yada insanların yüzleri sola dönükse soldan sağa, sağa dönükse sağdan sola okunurdu. L E G Yazıcı adı verilen kimseler,okumak ve yazmak için özel olarak eğitilmişlerdi. Bu becerileri onlara güç ve saygınlık kazandırıyordu. Yazıcılar tapınaklarda yada devlet yönetiminde iyi işlere girebiliyorlardı. Çoğunlukla vergi de ödemiyordu. Yazıcılar, mürekkep ve fırça kullanarak özel bir çeşit kağıda yazı yazarlardı. Bu kağıdı ışığa tuttuğunuzda incecik bir çok çapraz çizgilerden yapılmış karelerden meydana geldiği görülmektedir. Bir parçasını kopardığınızda ise tıpkı hasıra benzeyen bir takım şeritlerden örülü olduğu kolayca anlaşılır. Üzerindeki satırlar şeridin uzunluğunca değil de, dikine; onlarca hatta yüzlerce sütunlar halinde yazılmıştır. Bu kağıt kendisinden daha garip bir bitkiden elde ediliyordu. Nil kıyılarının bataklık yerlerinde çıplak, uzun gövdeli ve tepesinde püskülü olan bir bitki. Bu bitkinin adı papirüs. Ayrıca ostraka olarak bilinen kırık çömlek parçalarının üzerine de yazarlardı. Z E Daha sonraları Mısırlılar,hiyeroglif yazısının daha kolay bir uyarlaması olan 2 türlü steno yazı geliştirmişlerdir. Hiyeroglif yazısı ise, tapınaklardaki ve kamusal yapılardaki kayıtlarda kalmıştı. Ö Eski Mısır’da, edebiyat da çok gelişmişti. Edebiyat alanında yapılanlar aşağıdaki gibidir; Tarih öncesi: Hiyeroglif yazısının bulunması. Eski imparatorluk: Öğretici türün doğuşu: İmhotep’in yazdığı ahlak dersleri; geleneklere ve hiyerarşiye saygı amaçlayan Ptahotep’in Bilgeliği. Smith tıp papirüsü. Ölenlerin yaşamlarını parlak bir biçimde sürdürmelerini amaçlayan büyü edebiyatının geliştirilmesi: VI. Hanedanlık dönemindeki firavunlar için yazılmış piramit metinleri. Birinci ara dönem ve orta imparatorluk: Kötümser edebiyat: Umutsuzun şiiri. Ahlak dersleri: Kral Merikare için ders; Amenemhat I.’nin oğlu Sesostris için ders. Taş sanduka metinleri: Özel kişilerin tabutları üstüne yazılmış ölümle ilgili sözler. Halk masallar. S İ İkinci ara dönem ve yeni imparatorluk: Matematik papirüsleri ve bilimsel öğretilerin geliştirilmesi. Ebers tıp papirüsü. Tarihsel edebiyat: Tutmes III. Yıllıkları; Kardeş şiiri. Tanrıların ve kralların onuruna dikme taşlar üzerine yazılmış ilahiler. Ölüler Kitabı: Taş sandukalardaki metinlerden alınmış sözler derlemesi. Ra’nin her gün yeniden doğuşundaki gizemi açıklayan kozmografi kitaplar. Halk masalları. Haris papirüsü. İS E Aşağı dönem: Halk masalı: Unamon’un Byblos yolculuğu. Tarihsel edebiyat: Plankhy dikme taşı VI. yy.dan başlayarak demotikos lehçesiyle yazılmış masallar. Ptolemaios V. Döneminde yazılmış Menfis kararnamesi(Daha çok “Reşittaşı” adıyla bilinir.). L Mısırlılardan günümüze gelen bazı şiirler, nasihatler ve atasözleri vardır. Mesela kral Akhenaton’u bizzat güneş için yazdığı kaside, Amarna devrinin bir edebi şaheseri olarak anılır. Çünkü bu yazılar sadece dini bir vecdin ifadesi değil, ayni zamanda tabiatın en büyük kudretine karşı duyulan hayranlığın bir örneğidir. Mesela güneşe hitap ederek söylene su sözlerde, ne kadar içten gelen bir duyuş vardır: Ö Z E L E G E “Göklerin ufkunda belirmen ne kadar güzeldir, Ey! Hayatin esnasında yasayan Aton Sen doğu semasının ufkundan doğduğun zaman Bütün memleketi güzelliğinle doldurursun... Uzaklaşsan da, ışıltın dünya üzerindedir. Ne kadar yüksek olursan ol, Senin adımlarının izleri gündüzdür. Sen ışıltılarını dağıttığın zaman. Mısır’ın iki ülkesi birden her gün bayram içindedir. Hepsi uyanık ve ayaklarının üzerinde dik durular, Çünkü sen onları uyandırmışsındır. Onlar bütün organlarını Sende yıkarlar, elbiselerini giyerler Ve kollarını yukarıya kaldırarak Seni şafakta selamlarlar. Sonra tüm dünyada herkes kendi isini yapar. Hayvanlar otlardan zevk alırlar, tüm ağaçlar ve bitkiler çiçeklenirler. Kuşlar, kanatları sana doğru ibadet edercesine kalkık bataklıklarda uçarlar, Bütün koyunlar ayakları üzerinde oynarlar, Bütün kanatlı mahluklar uçmaya hazırlanırlar, Sen üzerlerinde oldukça onlar yasarlar. Gemiler nehirden çıkar ve inerler. Su içindeki balıklar Senin önünde sıçrarlar. Işıltıların büyük deniz ortasında kıvılcımlar saçar, Kadında çocuğu Sen yaratırsın. Ananın karnında çocuğa Sen hayat verirsin Ve ağlamaması için o beşiğinde sallanır, Sen ana rahminde bile bir çocuğu besleyensin. Ne zaman civciv kabuğu içinde bağırırsa, Sen ona hayat vermek için nefes verirsin. Yumurtayı bütün kuvvetiyle kırarak o hayata çıkar, Ey Tanrım! Senin ne kadar çok eserlerin vardır. Sen! Ezeli yetin hakimi! Senin isteklerin hep iyidir, Sen hayatin ta kendisisin ve hayat sende yasar.” NASİHATLER İ “Eğer başkasının evine girersen, orada hatalı olan şeylere gözerini dikme. Eğer gözlerin onları görürse, susmasını bil. Dışarıda kimseye bahsetme, seni işitenler bir hata bir cinayet işleyebilirler.” E S “Sırlarını açığa vurmaktan çekin. Üst derecedeki amirlerine öfke ile cevap verme. O, sana acı söylediği zaman, sen ona güzellikle cevap ver ve onu sakinleştir. Onun öfkesi geçince, sana yeniden dönecektir.” İS ATASÖZLERİ “Kalemini başkalarına fenalık yapmak için sakın kullanma” “Hiçbir sınırı değiştirme” “Ne ölçülerde ne de tartmada hile yapma” L “Vergi alırken sert davranma” E MİMARİ ESERLER G MISIR PİRAMİTLERİ E PİRAMİTLERİN İNŞA EDİLİŞ AMAÇLARI NEYDİ? Z E L Kral mezarlarının tapınak biçiminden, piramit sekline geçişindeki en önemli sebep kralın her türlü yağmadan uzak kalmasını sağlamaktır. Tapınakların inşa tarzına ne kadar dikkat edilirse edilsin, hiç bir zaman yağmacılardan kurtulamamışlardır. Mezarlar açılıp hava ile temas haline geçtiği zaman cesetler de çürüyüp toprak haline geliyorlardı. Kral mezarlarının açılmasını ve zarar görmesini engellemek için piramitler yapılmıştır. Piramit; cenaze töreninden sonra artık girilmeyecek olan granitten yapılma dahili odalarında kralın cesedini koruyordu. Bütün bunlara rağmen yine kralın hazineleri ve cesedi yağma kurtulamamıştır. Ö PİRAMİTLERİN ÖZELLİKLERİ İki çeşit piramit inşa etmişlerdir. Düz yüzeyli piramitler ve basamaklı piramitler. Piramitler kat kat kurulurlardı. Devasa taş bloklar, geniş kat be kat yükseldikçe, rampa yükseltilir, genişletilir ve uzatılırdı. Bir piramidin inşaatı binlerce işçiyle yirmi seneden uzun sürerdi. Her biri 20 ton olan taşlardan inşa edilmiştir.Bu taşların temin edilebileceği en yakın mesafe yüzlerce km uzaklıktadır. Bu taşların nasıl getirildikleri tam olarak bilinmemektedir. İS E S İ Piramit kimin adına yapıldıysa, onun bulunduğu odaya yılda iki kez güneş girer.(doğduğu ve tahta çıktığı günler.) Mumyalarda radyoaktif madde bulunduğundan;mumyaları ilk bulan 12 kişi kanserden ölmüştür. Piramitlerin içerisinde ultra sound, radar, sonar gibi cihazlar çalışmamaktadır. Kirletilmiş suyu, birkaç gün piramidin içine bırakırsanız; suyu arıtılmış olarak bulursunuz. Piramidin içerisinde süt birkaç gün süreyle taze kalır ve sonunda bozulmadan yoğurt haline gelir. Bitkiler piramidin içinde daha hızlı gelişirler. Piramidin içine bırakılmış su beş hafta süreyle bekletildikten sonra yüz losyonu olarak kullanılabilir. Çöp bidonu içindeki yemek artıkları hiç koku yapmadan piramit içinde mumyalaşır. Kesik ,yanık ve sıyrık gibi yaralar büyükçe bir piramit içinde daha çabuk iyileşme eğilimi gösterir. Piramitlerin bazı odalarını içinde ne olduğu hala bilinmemektedir. Araştırmacıların çoğu ya içinde kayboldu yada aynı yerde birkaç tur attılar fakat içlerini göremediler. Piramitlerin içleri yazın soğuk, kışın çok soğuk olur. E G E L GİZA PİRAMİTLERİ Z E L Tahmini olarak M.Ö 3000 yıllarında Eski Krallık döneminde yapıldığı zannedilen Giza piramitleri;Keops, Kefren, Mikerinos. İsimlerini aldıkları firavunlar tarafından yaptırılmıştır. Bu üç piramit dünyadaki en büyük piramitlerdir. Giza'da sadece bu piramitler bulunmaz. Sırf Mısır'da yüzlerce irili ufaklı piramitler mevcuttur ama bu Giza piramitlerini öbürlerinden ayıran farkların başında içlerinde yazı bulunmaması ve nasıl yapıldıklarının hala çözüme ulaşmamasıdır. Piramitler yalnızca Mısıra özgü de değildir.Güney Amerika kökenli Maya ve Azteklerde piramitler yapmışlardır. Piramitlerin gökyüzünü incelemek amaçlı yapıldığı da zannedilmektedir. Ö KEOPS PİRAMİDİ Dünyanın yedi harikasından günümüze kadar ulaşan tek eser, Mısır'daki Keops Piramididir. Mısır'ın başkenti Kahire yakınındaki Nil Nehrinin batısında bulunan Giza Yaylasında bulunmaktadır. Büyük Piramit de denen Keops Piramidi, M.Ö. 2800 yıllarına doğru hüküm süren Mısır'ın 4. Sülale devri hükümdarlarından Keops'un mezarıdır. İkinci büyük piramit, Keops'un kardeşi olan ve o öldükten sonra firavun olan Kefren'e aittir. Mısır piramitleri yeryüzündeki anıt-kabirlerin en eskileri ve en büyükleridir. Bunların en haşmetlisi olan Keops Piramidi dış görünüşü ile de "Dünyanın Birinci Harikası" olma niteliğine hak kazanmıştır. E S İ Keops Piramidi bazıları 10-15 ton ağırlığında olan 2.300.000 adet blok taşın üst üste yığılmasıyla oluşturulmuştur. Bir kenarı 227 metre olan dörtgen tabanı 50.524 metrekarelik bir alanı kaplar. Piramidin iç ortasında, tepeden 100 metre kadar aşağıda ve tabandan 40 metre kadar yukarıda firavunun odası vardır. Firavunun mumyası, hazinesi ve özel eşyası bu odaya konmuştur. Oda 10,5 metre uzunlukta, 5 metre genişlikte ve 6 metre yüksekliktedir. Buraya 50 metrelik bir dehlizden girilir. Biri kraliçeye ait olan iki oda daha vardır. Tarihçi Herodot'a göre, ağır granit blokları, piramidin üst bölümlerine çıkarmak için 9,25 metre boyunda, 19 metre genişlikte bir rampa yapılmıştır. Sadece bu rampanın yapılması bile 10 yıl sürmüştür. Bu muazzam mezar, üç ayda bir toplanan 100.000 esirin çalışmasıyla 30 yılda tamamlanmıştır. Daha sonra da Keops'un ve eşinin mumyalanmış cesetleri bu mezara yerleştirilmiştir. İS KEFREN PİRAMİDİ L “2. Piramit” olarak anılır. Keops Piramidi’nden sonra yapılmıştır. Kefren Piramidi, Keops’unkinden çok daha tevazulu olarak dizayn edildi. Kefren Piramidi orijinal olarak 3 m daha kısa ve 14.6 metre daha sınırlıdır. Piramitteki 4,880,000 tonluk tüm taşların genişliği tahmin edilmiştir. Çünkü platodaki en yüksek yapıdır. Keops Piramidinin açısından çok daha uzundur. E G E Piramitte kitabeler bulunamamıştır. 2 girişi vardır. En üstteki giriş yerden 15 metre yukarıdadır. Duvarlara kırmızı granitle çizgiler çizilmiştir. Bu odanın içi çok geniştir. Ölçüleri 14,2 X 5 X 6,9 metredir. Odanın çatısı Keops’un odaları düzenindedir. Kefren Piramidi’nin ölüleri beklettiği yer, piramidin doğusundadır ve Keops’unkinden en iyi şekilde hazırlanmıştır. Kefren Piramidinin tapınağı daha fazla incelikle hazırlanmıştır. Fakat heykeller ve diğer bileşenler çalınmıştır. Evleri, avlusu, geniş koridoru bazı parçaları hala ayakta durmaktadır. Ölüleri beklettikleri yer en iyi şekilde Vadi Tapınağına bağlanmıştır. Kireçtaşıyla iyi bir şekilde gizlenmiştir. Keops Piramidi, Kefren Piramidi gibi Belzani tarafından 1818 yılında girilmeden talan edilmiştir. L KIRMIZI PİRAMİT Ö Z E Kırmızı Piramit, 4. Hanedanlığın 1. Firavunu, Firavun Snefru tarafından üç piramitten biri sayılan Parlak Piramit olarak bilinen Dhashur’daki bu piramidi inşa etti. Halen daha ayakta durmaktadır. Kırmızı Piramit, kırmızımsı ve pembemsi kireçtaşlarından dolayı bu isim verilmiştir. Yapının toplam alanı, Keops Piramit’inkine yakındır. Yüksekliği 104 metreye ulaşır. Piramidin içi oldukça enteresandır. Mısır’daki tüm piramitlerde olduğu gibi giriş kuzey tarafındadır. Eğri Piramidin 4 km kuzeyinde, Snefru’nun 3. piramidi uzanır. Çöküşünü engellemek için beyaz kireçtaşından altyapı oluşturmuştur. Şimdiye kadar yapılan en yüksek 4. piramittir. 104 metre yüksekliği ve 43 derecelik açısıyla. Kırmızı Piramidin dışındaki zarafet ve mükemmellik, iç odalarının güzelliğinden kaynaklanıyor. Üç odaya yol gösteren piramidin kuzey tarafından girilen uzun bir alçalan koridor vardır. 12 metrenin üstünde ve iri kireçtaşı bloklardan yapılmıştır. MİKERİNOS PİRAMİDİ İ Mikerinos Piramidi Giza’daki 3 piramidin en küçüğüdür ve Mısır piramit inşaatının sapmaya başlamadığını gösterir. Piramit, Mikerinos öldüğünde daha tamamlanmamıştı. Mikerinos’unn oğlu Shepseskaf piramidin inşaatını tamamladı. Ama granit sandıklaması bitmedi. Piramit 66,5 m yüksekliğindedir. Mikerinos’un, Kefren ve Keops piramitlerinden diğer bir farkı, Mikerinos’un mezar odasıdır. Duvarlar granitle çizilmiştir. L İS E S SAKKARA PİRAMİDİ Sakkara, dünyadaki ilk geniş taşlı inşaatın yapıldığı ilk yerdir. L BENT (EĞRİ) PİRAMİDİ E G E Piramidin inşaati ilk kez Kral Djoser zamanında başlamıştır. Önce kendine Abidos’ta bir mezar yaptırmıştı. Sonra fikrini değiştirerek Memfis civarında Sakkara’da piramidi yaptırmıştır. Merkezi yerden göğe doğru 61 metredir. Tuğla yerine taş kullanılmıştır. Kuzey cephesinde, piramidin kapattığı saha ortasında kayalıklar içinde oyulmuş iki oda şeklinde bir mahzene kadar uzanan meyilli bir geçit vardır. Mezar kuyunun dibindedir. Duvarları mavi mineli fayanslarla kaplıdır. Bir kenarın kapıları Osiris ve Isis’in işaretlerle çevrilmiş olan Djoser’in protokolü ile süslenmiştir. Sari yıldızlar tavanı kaplamıştır. Z E Güney Sakkara’da Dhashur piramitlerinden biri olarak ayakta durmaktadır. Bu piramide “BenEğri” denmesinin sebebi görünümündendir. Diğer piramitler gibi kenar yapıları düzgün bir biçimde değildir. Biraz eğri ve yamuk bir şekildedir. Bent Piramit, Mastara Faraoun’un 2 km. güneyindedir. Ö Bu piramidin müteahhidi, 4. Hanedanlığın ilk hanedanı Firavun Snefru (MÖ 2680-2565)’dur. Bent Piramit, Eski Mısır’daki büyük Firavun Snefru tarafından inşa edilen üç piramitten biridir. Snefru bu piramidi, öldükten sonra istirahat etmek için güvenli bir yer olması amacıyla inşa etti. Piramidin eğiri çizimindeki bu düşünce; mimarlığından değil, Snefru’nun oğlunun bu yapıyı düzenlemesinden dolayıdır. Fakat piramidin genişliğinden dolayı, orijinalliği değişmiştir. Yapı 20 yıl sonra terkedilmiş ve harap edilmiştir. BÜYÜK SFENKS İ İS E S Mısır’da, Giza’daki üç büyük piramidin biraz doğusunda, bilinmez bir zamandan beri bu vadiyi bekleyen, gözlerini doğuya dikmiş yarı insan, yarı aslan bir heykel var: Sfenks. Ejiptologlar, Kefren piramidini Vadi Tapınağı’na bağlayan yolun bitiminde yer alan bu gizemli ve “dilsiz” yapının, İ.Ö 2500 dolaylarında yaptırıldığını düşünüyorlar. Oysa ne Giza’daki herhangi bir anıtta bunu destekler bir ifade var, ne de Mısır’ın herhangi bir yerinde. Sfenks’in yapıldığı tarih, Ejiptologlar ne derse desin, bilinmiyor. G E L 1991 yılında Amerikalı araştırmacı John Anthony West ve jeolog Dr Robert Schoch, bu görkemli anıt üzerinde bir dizi araştırma yaptılar. Vardıkları sonuçlar, oldukça şaşırtıcıydı: Heykelin üzerindeki aşınma izleri, arkeologların inandığı gibi rüzgar ve kumdan değil, uzun ve etkili yağmurlardan ileri geliyordu ve düpedüz su aşınmasıydılar. Mısır’ın bu bölgesi, bundan 5000 yıl önce de çöldü ve yağmur düşmüyordu. Söz konusu aşınmayı yaratacak düzeyde bir yağmurun en son düştüğü dönem ise en az İ.Ö 5000 yılına, hatta çok daha eskilere dayanıyordu, belki İ.Ö 7000’e. West ve Schoch, ayrıca ekiplerinde sismik ölçümler yapan cihazlarla çalışan uzmanlara da sahiptiler. Bu ekip, daha şaşırtıcı bir bulguya ulaştı: Araçlar, Sfenks’in pençelerinin yaklaşık 8 - 9 metre altında büyük bir odanın ve ona açılan dehlizlerin varolduğunu gösteriyordu. Mısırlı yetkililer, başta Eski Eserler Müfettişi Dr. Zahi Hawass, bu bulgulara erişildiği günlerde West ve ekibinin iznini iptal ettiler ve Sfenks üzerinde araştırma yapılmasını yasakladılar. E L E Bütün bulgular, her ne kadar ejiptologlar ve ortodoks akademisyenler bunları dikkate almak istemeseler de, aynı “başlangıç tarihi”ne yönlendiriyor bizi. Mısır uygarlığının İ.Ö 3100 yılında başladığı yolundaki yaygın görüş dikkate alındığında, eski Mısırlıların bir şifre gibi bize bıraktıkları “anıt bilmecesi” acaba bilinenden en az 7000 yıl daha eskiye dayanan bir yitik uygarlığın izleri mi? Z TAPINAKLAR Ö Bir Mısır tapınağı genel ibadetin bir yeri değildir. Onlar tanrılar için türbedir ve bir tanrının bazı özel hallerini temsil eder. Sadece papazlar mabetlerin içerisine girebilirler, kutsal ayin ve törenler gerçekleştirirler. Bazı durumlarda sadece kralın, bazı durumlarda ise yetkilendirdiği vekilin içeri girmesine izin verilirdi. Eski Mısır Tapınağı doğaüstü, metafiziksel ve insan gücü gibi özel bir güç arasında inşa edildi. Bu yüzden her Eski Mısır tapınağı özel bir yerdir. Mısır hakkındaki bilgimizin çoğunu, Mısır’ın Ptolemic’in hükümdarlığı esnasında inşa edilen tapınaklardan alırız. Ptolemic tapınaklar, genellikle orijinal Mısır stilinden farklı bir stile sahiptirler. Tapınakların Planı: İ Bir tapınağın alışılmamış dizaynı ve yerinin seçimi, ekonomik düşüncelerin üzerine dayanmamıştır. S Büyük tapınaklar hızlı inşa edilemez veya bir kral tek başına inşa edemez. Böyle tapınaklar ardı ardına gelen krallar tarafından uzun yıllarca inşa edilirler. İS E Genelde, Mısır Tapınağı çamur taşlı ağır bir duvarla çevrilmiştir. Mecaz olarak çamur, cennet ve yeryüzünün birleşiminden oluşur. G Duvarlardaki Sembollerdeki İfadeler: E L Tapınağın dış duvarları bir kalkana benzer. Böylece bütün cisimlere, karşı tapınağı savunur. Tapınağa iki kapıdan girilir. İleride bir açık mahkeme yatırı vardır. Ortasında da kurban kesme yeri vardır. Sonra tapınak ekseni boyunca, hipostil sütunlaşmış bir salon gelir ve sık aralıklı küçük odalarla çevrilidir. Bunlar tapınağın ekipmanlarını ve diğer ikinci fonksiyonlarını depolamak için kullanılırdı. Sonuç olarak, türbenin kapsadığı bir karanlık odada mabet vardır ve nefer figürü yerleştirilmiştir. Mabedin kapıları kapalıdır ve uzun yıllar boyunca kilitli ve mühürlüdür. Sadece büyük festivallerde açılır. Mabet “Büyük Koltuk” olarak da bilinir. E Biz hayatımızda her şeyi sembollerle ifade ederiz. Duvarlardaki yazılar 3000 yıl önce yasayan insanların anlayabileceği halde sembolize edilmiştir. Bazı duvarlardaki sembolizmler şunlardır: L · Tapınağın dış duvarlarındaki ve dış avlusundaki duvarlarındaki sahne; ışığın şahinlerle savaşını gösterir. Kral tarafından temsil edilir. Karanlık şahin yabancı düşmanları temsil eder. Z E · Bir başka figürde, bazı şeyleri önermek için 2 sağ el bir aktif rol anlamına gelir. 2 sol el de pasif rol anlamına gelir. Ö KARNAK TAPINAĞI S İ Dünyada bugüne kadar inşa edilmiş en büyük ve en dikkate değer dini kompleks olan Amon Tapınağı, modern Luksor kenti yakınlarındaki Karnak mevkiindedir. Tapınak Amon rahiplerinin "Cennetin en büyüğü, Dünyanın en eskisi" diyerek her gün ilahiler okudukları, Tanrı Amon inancının merkezi olan Teb Kentinde tarihi bilinmeyen çok eski bir yapı ile başlamış, orta ve yeni krallık dönemlerinde yapılan eklemelerle eski Mısır’ın büyük kompleksine dönüşmüştür. Beraberinde pek çok yazıt ve tasvirlerin işlenmesi bu kompleksi aynı zamanda dünyanın en büyük ve en eski arşivlerinden biri haline getirmiştir. 300 dönüm alana yayılmış olan kompleksin, güney yönündeki 8 hektarlık alanda, yüzey araştırmaları ve kazı çalışmaları sürdürülmektedir. E L İS E LUKSOR TAPINAĞI E G Karnak Amon Tapınağı yakınında bulunan ve görkemli eski Mısır Mimarlığının Nil kıyısındaki en zarif örneklerinden biri olan tapınak , Yeni Krallık döneminin 9. firavunu III. Amenhotep tarafından, Eski Mısır Tanrılarının en büyüğü Amon-Ra adına M:Ö XIV yy da inşa ettirilmiştir. Daha sonraları Tutankamon, II. Ramses, B. Iskender, Roma ve Müslüman Araplar tarafından çeşitli ekleme ve yapılarla günümüze kadar gelmiştir. 1885'de başlatılan araştırma, kazı ve restorasyon çalışmaları günümüze kadar devam etmektedir. Ö Z E L Tapınağa 24m yükseklikteki pilondan girilir. Pilon cephesinde 4 tane oturan, ikisi ayakta duran büyük boy6 adet Ramses heykeli bulunmaktaydı. Günümüzde tahtta oturur şeklindeki iki heykel, girişin sağında ve solunda yer alır. Pilon cephesi boydan boya II. Ramses'in zaferlerine ait tasvir ve yazılarla süslenmiştir. Pilon'dan sonra II. Ramses olarak bilinen büyük avluya girilir. Burası Kapalı Lotus başlıklı sütunler ve aralarında yer alan Osiris heykelleri ile çevrilidir. Avlu girişinin sağında, orta krallıktan kalma orijinal ve küçük Teb üçlüsü tapınağı ile sol yanda ve yukarıda yerel bir şeyh tarafından XIII. yy da inşa ettirilen Abu al-Haggag Camii yer alır. Avludan sonra güney yönünde sapma yaparak koridor şeklinde uzanan açılmış papirüs başlıklı 52m yüksekliğinde 14 devasa sütün çift sıra halinde 2. büyük avluya ulaşır. III. Amenhotep'e ait olan bu sütunların üzerine. Tel Amarna'daki Aten inancını terk ederek Teb' e gelen ve Amon inancını kabul eden Tutankamon tarafından, bu dönüşümü kutlamak için süslemeler yaptırılmıştır. Buradan Hıpostil hole girilir. 32 sütunlu olan bu ilginç bölümden sonra Khonos, Mut ve Adak şapeli, yuvarlak kemerli, freksli, nişli, iki yanında klasik roma sütün başlıklı girişi olan Roma kutsal mekanı, doğum odası, III. Amenhotep ve Büyük Iskender'e ait dar ve karanlık kutsal mekanlar bulunur. Her yıl Ağustos ayı sonlarında 15 gün süreyle kutlanan Opet Festivali nedeniyle Karnak Tapınağından törenlerle getirilen bir örneğini görebileceğimiz Amon Ra Teknesi bu mekanda bir süre bekletilirdi. Karnak ve Luksor Tapınaklarini birbirine bağlayan yolun sfenksli olan önemli bir bölümü pilon duvarı karşısında bulunmaktadır. Komombo Tapınağı, Aswan’in kuzeyine 30 mil (48 km) ‘dir. Greko-Romen zamanında (MÖ 332 - MS 395) inşa edilmiştir. İ Tapınak tektir. Çünkü timsah tanrısı Sobek’e ve şahin başlı Horus’a ait tahsis edilmiştir. Geçitleri ve küçük kiliseleriyle iki tapınağı birleştirir. E S Hain tanrı Seth yani Horus’un düşmanı, Sobek’le birleşmiştir. Sobek’in şef mabedi Komombo’ydu. Zamanla yırtıcı hayvanların istilasına uğramış ve sakinleri de korkudan gitmişlerdir. Onlar bir totem hayvana inanırlardı. İbadetin sembolü olduğundan onlara saldırmazdı. Esir timsahlar tapınakta korundu ve çoğu mumyalandı. E L İS PHILAE TAPINAGI L E G Philae “son” anlamına gelir. Mısır’ın güney sınırında tamamlanmıştır. Tapınak, Tanrıça Isis (Osiris’in hanimi) ve Horus’un annesine tahsisi edilmiştir. Bu 3 karakter, eski Mısır kültürüne hakimdiler ve hikayeleri Shakesparian trajedisinin bütün dramına sahiptir. Tanrı Osiris, erkek kardeşi Seth tarafından öldürülür ve parçalanır. Isis parçaları aramaya baslar, zamanla parçaları bulur ve onları biriktirir. Bir büyü ile Osiris’i yasama döndürür. Bu arada Isis, Horus’u doğurur. Osiris tanrı olur. Horus zamanla büyür ve Seth ile dövüşünde onu öldürerek babasının intikamını alır. Ö Z E Isis eski zamandan kalma dünya üzerindeki çok önemli bir şekildir. Horus’u doğurduğunda iyileştirmenin sembolü olmuştur. O “Tanrıların Anası” olarak bilinir. Başında bir taht ile sembolize edilir. Romalılar zamanında mezhebi, Yunanistan ve Roma İmparatorluğu’nün başından sonuna kadar yayılmıştır. Londra’da ona tahsis edilmiş tapınak vardır. 1960’da Philae Tapınağı sular altında kayboldu. Tapınak, Mısır Hükümeti ile UNESCO işbirliğiyle kurtarıldı. Bütün ada baraj ile çevrildi. Tapınağın tüm tas duvarları etiketlendi. Tüm proje 10 yıl sürdü ve harap edilmeden Mısır’ın çok güzel tapınaklarından biri korunmuş oldu. Nectanebo Geçit yolu ( MÖ350-341): Bu Isis’in tapınağa girişidir. Isis besleyen tanrıça rolünde ve Osiris ‘in esini şekillendirdi. Hristiyanligin başlangıcından sonra büyük mezhebin parçasıydı. Philae, Osiris’in sakat vücudunun parçasının gömüldüğü kutsal yerlerden biri olduğuna inanıldı. Ada ayrıca da mahkeme yeriydi. E S İ DENDERA TAPINAGI L İS Dendara Tapınağı, “Sistrum (ibadette kullanılan ve ortasından geçirilmiş madeni çubuklarla ses çıkaran saplı kasnak seklindeki çalgı) Kalesi” veya “Hathor’un Evi” olarak da bilinir. Hathor Aşk, Güzellik, Neşe Tanrıçasıdır. Duvarlar, odalar, çatı fevkalade bir şekilde korunmuştur. Diğerleri Hıristiyanlar tarafından harap edilmiştir. Sarmal merdivenlerin tas basamakları eskimiştir. Çatı çıkışı kullanılmamaktadır. Hathor başlı sütunlarla birlikte bir küçük kilidi dekore edilmiştir. Hıristiyanlar tarafından yıkılmıştır. E Yer kuslarin müziğiyle şarki söyler. Yüzlerce küçük oyuklara tünediler. Hayal gücünü karıştıran bir şey daha vardır: Bina, baba Julius Caesar, Cleopatra ve oğlunun ismini gösterir. E G Tapınakta 6 Hathor baslı sütunlar vardır. İçindeki hipostil salon MS 1. yy’da Roma İmparatoru Tiberius tarafından inşa edilmiştir. Kutsal Göl, tapınak çatısından net görülür. Su an içinde su yoktur ama bir ağaç bahçesidir. Dikdörtgen seklindedir ve suların kenarından aşağıya yol iner. E L Mammis’in Doğum Evi, en çok hayatta kalan binadır. Nectanebo I (MÖ 380-362)’in saltanatı zamanında yapılmıştır. Temenos Duvarları, çamur tuglasi ve tastan geçit yolundan oluşur. Duvarlarda kullanılan tekniğe Tava Yatağı denir. Yıllık selden çökme yapmadan hareket etmek için genişletilen ve kısalan duvarları vardır. Ö Z RAMSES III TAPINAGI Eski zamanlarda Madinat Habu, Djanet olarak bilinirdi. Eski inanışlara göre Amin’un ilk göründüğü yerdir. Hem Hatshepsut, hem Thutmose III, burada Amon’a tahsis edilmiş tapınağı inşa ettiler ve sonra Ramses III bu geniş tapınağı inşa etti. S İ Djanet zamanında, Batı Teb’in yönetimle ilgili merkezi oldu. Tapınak ağır, kuvvetli duvarlarla çevrildi. Burada sıklıkla oturan Ramses III’tür. Çünkü krala ait olan saray, bu tapınağın açık avlusunun güneyine bağlandı. Papazların evi, yönetimle ilgili olan bu binaya bağlanıldı. Ayrıca liman ile başlangıçtaki giriş kanalı, Nil nehrini tapınağa bağladı. Ama bu, uzun süre önce çöl yüzünden yok edildi. L İS E Sonraki zamanda, kuvvetli istihkam yapmalarından dolayı, Karnak ve Kush’un valiliğinde Amon’un baş papazi arasındaki iç savaşta bir sığınaktı. 25 ve 26. Hanedanlik’in Amon’un esleri Amon’a mükemmel bir kilise inşa ettiler. Yunan ve Roma zamanında yer genişletildi. MS 1. ve 9. yy’da bir Koptik şehir inşa edildi. Tapınak bir Hıristiyan kilisesi gibi kullanılmaya başlandı. Dış duvarlar, Libyali ve denizcilere karşı dini sahneler ve Ramses III’ün savaşlarını gösterir. İlk kapı, düşmanlarına kuvvetle vuran kralı tarif eder ve fethedilen karaların listesini sunar. E G E ABU SİMBEL TAPINAĞI E L Eski Mısır firavunlarından Ramses II (M.Ö. 1301-1235) devrine ait en önemli eser olan Abu Simbel Tapınağı; Nil Nehri kıyısında, Nubya Çölü kenarındaki Abu Simbel Dağı'nın kayaları oyularak yapılmış biri büyük, diğeri daha küçük olan yeraltı tapınaklarıdır. Ö Z Büyük tapınak, 55 metre kaya içine uzanır. Eski Mısır'ın üç büyük tanrısı Ra, Amon, Harakhkes'e ve firavunun kendisine sunulmuştur. Tapınak girişindeki kapının iki yanında, yükseklikleri 20 metre olan dört heykel vardır. Kaideleriyle birlikte yükseklikleri 33 metreyi bulur. Firavunu, firavunun annesini, eşi Nefertari'yi temsil eder. Ayrıca, firavunun çocuklarını temsil eden küçük heykeller de bulunmaktadır. Tapınağın girişinde 18 metre genişlikte büyük bir yeraltı salonu bulunmaktadır. Tavanı tutan sütunlara sırtını dayamış, hepsi de Ramses II'yi temsil eden ve tanrı Osiris'e benzetilerek yapılmış 8 adet heykel vardır. Büyük salondan hemen sonra daha küçük olan ikinci salona geçilir. Bu salonun en dibinde en büyük Mısır tanrısı ile karşılaşılır. Küçük tapınak, diğerinin yakınındadır. Tanrıça Hathor ve Kraliçe Nefertari'ye sunulmuştur. Cephede firavunu ve kraliçeyi temsil eden 6 büyük heykel vardır. Ayrıca Ramses II'yi at üstünde gösteren 10 metre yüksekliğinde bir heykel daha vardır. Her iki tapınağın duvarlarında ve heykellerin kaidelerinde, Ramses II'nin zaferlerini ve meziyetlerini anlatan hiyeroglif yazıları yazılıdır. İ Mısır tarafından yapılan Assuan Barajı'nın suları yükseltmesi sebebiyle, yaklaşık 300.000 ton ağırlığındaki Abu Simbel tapınakları 1970 yılında yerinden sökülerek, suların erişemeyeceği daha yüksek bir yere taşınarak yeniden kurulmuştur. E S SONUÇ L İS Yaptığımız bu proje çalışmasında gördük ki Mısır Uygarlığının zamanının en büyük, en güçlü, en gelişmiş ve hiçbir uygarlıktan etkilenmemiş aksine etkilemiş tek uygarlıktı. Günümüze en büyük katkıları ; ölümden sonraki yaşama inandıkları ve mumyacılık dolayısıyla tıpa ve Nil nehrinin taşma zamanlarını dolayısıyla da tarımsal faaliyetlerini düzenlemek amacıyla matematik ve geometriye olmuştur. Bu gün bile yapılması büyük bir emek ve zaman alan Dünya’nın yedi harikasından biri olan piramitlerin yapımını gerçekleştirmişlerdir. Uzun süre çözülmeyi bekleyen , çözüldüğünde ise bizlere Mısır Uygarlığının gizemini anlatan , çok gelişmiş bir resim yazısı olan hiyeroglifleri vardır. Ö Z E L E G E İşte bu zengin ve büyülü uygarlık tüm gizemi ve şaşırtıcı gerçekleriyle bizleri cezbetmeye devam ediyor. S İ KAYNAKÇA Junior Larousse Temel Bilgi Ansiklopedisi, Milliyet Yayınları E 1993, Temel Britanica, İstanbul, Ana Yayıncılık ve Sanat Ürünleri Pazarlama Sanayi ve Ticaret A.Ş. İS Gelişim Hachette Alfebetik Genel Kültür Ansiklopedisi, Interpress Basın ve Yayıncılık A.Ş. Prof. Dr. Afetinan, 1992, Eski Mısır Tarihi ve Medeniyeti (3. Baskı), Ankara, Türk Tarih Kurumu Dominuque Valbelle, 1988, Eski Mısır’da Yaşam (3. Baskı), İletişim Yayınları L http://www.sevi.mervan.nstemp.net http://www.eskimisir.efsanesi.com E http://www.geocities.com/mxez/misir.htm http://www.eskimisir.org G http://www.arkeolog.netteyim.net/arkeo/misir/tarihi.htm E http://egyptolog.hypermart.net/firavun.html L RESİM KAYNAKÇASI E http://www.webshots.com Z http://www.yahoo.com Ö http://www.google.com.tr