FIKHf AÇlDAN BiYOLOJiK ANNELiK VE BABALIK

advertisement
islam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sy.15,2010, s. 175-196.
FIKHf AÇlDAN BiYOLOJiK ANNELiK VE BABALIK
Prof. Dr. Sabri ERTURHAN*
Özet
Çağımızda, özellikle de günümüzde cinsel özgürlük söylemleri daha
yüksek sesle dillendirilmektedir. Bu cereyanın yaygınlaşması evlilik dışı
ilişkilerin de yaygınlaşmasını intaç etmektedir. Bu evlilik dışı ilişkiler
tabiatıyla gayri meşru çocuk sorununu da beraberinde getirmektedir.
Bu makalede zina ilişkisi sonucu doğan çocukların biyolojik baba ve
anneleriyle aralarındaki nesep ilişkisi (soy bağı-kan bağı) islam hukuku
açısından sorgulanacak, böyle bir bağın islam hukuku açısından mümkün
olup olamayacağı inceleme konusu yapılacaktır. Makalede ayrıca zina
mahsulü çocuklarla ilgili diğer hukuki meseleler ele alınmayacaktır. 1
Biological Parenthood from the Juristic Point ofView
In our century, especially taday, sayings of sexual freedam are being
mentioned more loudly. The spreading of this current results in the
spreading of the illegitimate relations among people. And the problem
of these illegitimate relations naturally brings together with it the
problem of illegitimate children. In this article, affinity (genealogy and
blood connection) of the children born of adultery with their biologic
fathers and mothers will be interrogated from the juristic po int of view,
and whether a kin d of this connection is possible will be examined from
the angle of lslamic law. 1the article the other juristic matters related to
the children born of adultery will not be taken up.
GİRİŞ
Batı dünyasında
cinsel özgürlük
•
akımı,
son yüzyıllarda sloganlaşan cinsi serbestlik veya
sonuç olarak Batı toplumlarında birçok sapıklılda-
C.Ü. ilahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı Öğr. Üyesi; serturhan@cumburiyet.edu.tr
Bu konuda müstakil bir çalışma için bkz. Ahmed Adülınecid Mahmud Mahmud Hüseyn, Alıkamu vetedi 'z-
ziniifi'/-fıklıi'/-İsliimi, Yüksek Lisans Tezi), Cfuniatü'n-neciih el vataniyye/Külliyyetü dirasiiti'l-ulyıi, Nablıs/
Filistin 2008.
176
Prof. Dr. Sabri ERTURHAN
doğal olmayan ilişkilerin, iğrenç zevlderin yayılmasına, önü alınamayan
hastalıldarın, ruhi bunalımların baş göstermesine yol açmış bu olumsuzluk-
rm,
lardan zamanla bütün dünya ülkeleri etldlenmeye başlamıştıe Bu çerçevede
Ali Bardakoğlu, "Cinsi Hayat", İs/dm 'da İnanç ibadet ve Giinliik Yayayış Ansiklopedisi, I, 343-346; Nevzat Tarhan, "Cinsel Özgürlük, Hedonizm ve Uyuşturucu", http://www.mcaturk.corn!Cinsel-Ozgıırluk-Hedonizm-ve-Uyus­
turucu_57_kose.htınl (20. 02. 1-2010). Nevzat Tarhan'ın adı geçen makalesi tarafiınızdan yapılan bazı tasanufve
kısaltınalarla şöyledir:
Günümüzde nefsin egemenliğini ifade eden sözün karşılığı Hedonizm'dir. Zevkçilik akımı da denilebilir. Tarihte ilk
defa Yunan filozofu Epikür haz peşinde koşmayı insanın amacı olarak tanımlamıştır. Günümüzde bu düşüncenin bilimsel kaynağı Freud olmuştur. İnsanın varoluş amacını zevklerini tatmin olarak tarif etmiş bunun hastınlması sonucu
ruhsal rahatsızlıkların ortaya çıktığım savunmuştur.
Hedonistlerin karakteristik özellikleri şunlardır: Birincisi "Her arzunu tatmin et, her zevki tat" ilkesi. Bunu engelleyen şeyler onların düşmarudır. İkincisi "En kutsal değer senin çıkarmdır" Kendi değeri için feda ederneyeceği değer
yoktur. Üçüncü özellikleri; çalışmayı sevmemektir. Kazanmak için ter dökmek ahmaklıktır. İş ve çalışma zamandan
ve keyiften alıp götüren şeylerdir. Bunun için tembellik ve zor şeylerden kaçma bu kişilerin özelliklerindendir. Dördüncü özellikleri kurallar, yasaklar, sınırlar en nefret ettiği şeylerdir. Din ve ahlak kelimeleri en rahatsız olduklan
kelimelerdir. Ölüm gerçeği onlan çok rahatsız eder. Düşünmemek için en büyük silahlan alkol ve keyifverici maddelerdir. Beşinci özellikleri aileyi cinsellik olarak görmeleridir. Kadın yasak zevklerin aracıdır. Aile için sorumluluklar, çocuk sahibi olmak onun rabatını kaçırır. Bunun için boşanınayı çok yaşarlar veya evlenmekten kaçınırlar.
Altıncı özellikleri son derece "ben merkezci" olmalandır. Şahsi menfaatlerini çok iyi kollarlar. Narsisisttirler sadece
kendilerini severler. Kendilerini özel ve önemli görürler. Alçak gönüllülü,üii ahmaklık olarak kabul ederler. Övgü ile
beslenir! er, eleştiriye çok duyarlıdırlar eleştirilmekten hoşlanmazlar.
Hedonizmin günümüzde artış nedenleri çerçevesinde şunlar söylenebilir:
Çağırruzın insanının zevk peşinde koşması idealize edildi. Bu, bilim adına yapıldı. Budizm'den semavi diniere kadar bütün öğretilerin günah saydığı eylemiere savaş aı,:ıldı. Bunun bilimsel tezi Freud'un, "insan rubunun amacının
zevklerini tatmin etmek olduğu, edemediği zaman ruhsal hastalıklar çıkacağı" öğretisi oldu. Böylece alılak kelimesinin güncelliği ortadan kalkıyordu. Bu düşüncenin eğitimciler arasında benimserunesi ahiakın güncelliğini kaldırdı.
1960'larda Amerika da din karşıtı, nikah karşıtı akımların ortaya çıkmasının bilimsel dayanağı oluştu.
Cinsel Özgürlük: İnsanın varoluş amacını arzulannı tatmin tezi oluşturdu. Bu bilimsel bir formada sunuldu. Arzuların en zirvesi olan cinsellik tatmin edilmeliydi, bunun yaşam felsefesindeki yeri de cinsel özgürlüktü.
İnsanın zevklerinden en önemli bir tanesi yemek içmektir. Yeme içmede sınırsızlık şişmanlık hastalığım ortaya çıkar­
dı. Şişman insanda kanser dahil bir çok hastalığın aşın arttığı bu gün bilimsel olarak doğrulanmaktadır. Bu itibarla
yeme zevkine sınır konulması nasıl doğru ise cinsel eylemiere de sınır konulmalıdır.
Sınırsız cinsellik cinsel doyurn eşiğini yükseltiyor. Geçmiş çağlarda kadının topuğıınu görerek orgazm olan insan,
bugün esrar alırunadau orgazma ulaşılamaz hale gelmiştir. Tıpkı bugün pasta yiyen bir insarun bir süre sonra zevk
almaması gibi.
Cinsel beklenti düzeyi yükselen insan kadıru yasak zevklerin aracı olarak görür. Eşi yaşlandığında cinsel obje olarak
arayışlara girer. Para ve imkanlar müsaitse kırk-elli yaş civannda aile bağlan zayıflar. Aile sadakatine uyınayan eylemler başlar. Aile parçalanmaya başlar, faturayı çocuklar öder. 1955' de ABD' de başaruna %I Oidi. 1995' de %52 'ye
çıktı. Bu sonuçta cinsel özgürlük adına olan karşıtı, nikah karşıtı akımiann büyük rolü vardır. BugünABD'de Hollywood'da aileyi mutlu yuvayı özendiren filmleryapılması teşvik edilmektedir.
Cinsel Özgürlük ve Depresyon: Cinsel beklenti düzeyi yüksek olan insan bu beklentisine ulaşamadığı zaman ümitsizlik, karamsarlık veya öfke ve saldırganlık duygularına yönelir. Cinselliğin en uzun süresi 8 dakikadır. 8 d?kika sonra insan bedensel olarak hazn kaybeder. Ama yaşam felsefesince cinselliği en büyük zevk olarak algılayan insan yine
tatmin olamaz. Aykırı cinsel eylemiere yönelir. Lezzetin doğasında devam etme beklentisi vardır. Lezzetin devam
etmemesi kişinin kendisini kötü hissetınesine neden olur. Hedoi\İSt genç arzusunu tatmin edeıniyorsa yaşaması da
bir anlam ifade etınemektedir. Cinsellikten de zevk alamayan insan yaşam sebebini kaybettiği duygularına kapılırsa
depresyona gidecektir. Bugün İngiltere de intiharla ölüm trafik kazalarındaki ölümden daha fazladır. Sabıkalı nedenlerden bir tanesi de cinsel özgürlüktür....
Yaşamaktan zevk almayı tek amaç edinen insan bir müddet sonra bu zevklerini devam ettirememenin sıkıntısını yaşıyor. ''Devam etmeyen şeyde lezzet yoktur" gerçeği onun neşesini kaçınyor. Yakalamaya çalıştıkça lezzetler elinden
kaçıyor. Daha fazla zevke bir uyuşturucuya, bir pomoya yönetiyor. Müstehcen yayınlar doyurn araçlanrun başında
geliyor. Uyarılıyor ama tatmin olmuyor. Ancak yaşam felsefesini değiştirip özgürlüklerine sınır koyınayı, ertelemeyi
başaursa rabatlıyor. Aksi taktirde amaçsız bir birey ortaya çıkıyor ve depresif olması doğal sonuç oluyor. .. Netice itibariyle şu söylenebilir: Gerçek zevk, elemsiz Jezzet, kedersiz sevinç, hayattaki mutluluk, sağlam inanç, doğru ahlak,
gerçek bilim dairesindedir.
Fıkhl Açıdan
Biyolojik Annelik ve Babalık
177
müslüman toplumların da bu cereyandan şu veya bu şekilde etkilenmekte
olduğu bir vakıadır. Bu söylem veya eğilimin süreldiliği veya desteldenmesi
sonuçta zina ve fuhşun sivilleşmesi ve rutinleşmesi anlamına gelecektir.
Nikahı reddetme ve cinsel özgürlük söyleminin tabii ve menfi bir
sonucu zina mahsulü çoculdardır. Makalede bu çoculdarın İslam hukuku
açısından meşruiyeti sorunu incelenmiştir. Çalışmamıza bir temel teşkil etmesi ve bir fikir oluşturması açısından ana hatlarıyla nil<ah ve hikmetleri ile
zina ve neden olduğu bireysel ve toplumsal zarariarına yervermenin isabetli
olacağı değerlendirilmiştir. İslam'ın nikah ve zinaya baluşından hareketle
biyolojik baba ve anneliğin fıkhl hülrmü ortaya konulmaya çalışılacal<tır.
İslam alddesinde insan, yaratılmışların en şereflisidir.3 Hz. Allah,
insam en güzel şeldlde yaratmış, 4 ona kendi ruhundan üflemiş,s melelderi
ona secde ettirmiş, 6 yeryüzünde hilafet/vekal et görevini ona vermiş,7 yerde
ve gölderde bulunan her şeyi onun hizmetine vermiş (teshlr), 8 yeryüzünün
imarım9 ve emanet görevini10 ona tevdi etmiştir.
Cenab-ı
Hak, alemi yaratırken Sünnetullah da denen fıtrat kanuniarım yaratmıştır. Tenasül kanunları da bu fıtrat kanunları cümlesindendir. Bu
kanunlar mucebince insan da dahil her bir canlı nesiinin devamı karşı cinslerin birlikteliğine bağlı lulınmıştır. Şu kadarvar Id, insan bütün malılukatın
üzerine yüceltilen müstesna bir varlık olunca onun hayvanlarla eşitlenmesi
o derekeye düşürülmesi, başıboş bıralulması mümkün değildir. 11 Çünl<ü Allah böyle bir eşitlerneyi kabul etmemiş insam "tekrlm" etmiştir; malılukatın
en şerefiisi ve onurlusu kılmıştır. Onun bu tekrlmi, insaıun çoğalmasının
mücerred ihtilatla yani karşı cinslerin salt cinsel birliktelilderiyle olmaması­
m al<sine yukarıda sayılan üstün nitelildere ve onuruna mütenasip olmasını
gereldi lulmaktadır Id bunun yolu da nikahtır. 12
Aile kurumunun temelleri insanlık kadar esld olduğu herkesçe müsellemdir. Yaratıcı kudret ilkinsam bir aileye sahip olarak yaratmıştı. 13 Bu
3
İsrii, 17/70.
4
Tin, 95/4.
6
Bakara, 2/34; A'riif, 7/l1; Hi cr, 15/29-30; İsrii, 17/61; Kehf, 18/50; Tiihii, 20/116; Sad, 38/73.
Hicr, 15/29.
7
Bakara, 2/30.
8
Bakara, 2/29; Hac, 22/65; Nahl, 16/5, 14, 80; Lokrniin, 31120; Öiifir, 40/79; Zuhruf, 43/12; Ciisiye, 45/12-13.
9
Hüd, 11161.
Haşr,
10
Ahziib, 33/72;
11
Kıyiirne,
12
Muhammed Mustafa Şelebi, Alıkamii '1-iisretifi '!-İslam, Beyrut 1397/1977, s. 38-39.
13
Muhammed Aliiuddin İbn Abidin, Reddii '1-mulıtar 'ale 'd-DiiıTi '1-mulıtaı; Beyrut 1412/1992, III, 3; el-Aiı­
Delilleriyle Aile İlmilıali, İstanbul 1995, s. 17-20, 125.
59/21.
75/36.
valii'ş-şalısiyye, Kahire 1957, s. 19; Harndi Döndüren,
178
Prof. Dr. Sabri ERTURHAN
durum Kur'an14 ve Sünnette's sarahaten haber verilmektedir.
Şöyle de ifade edilebilir: Cenab-ı Hak, alemi en mükemmel bir şekil­
de yaratmış, hayatın idamesi hususunu (emr-i maaş) en güzel şekilde tanzim etmiş, alemdeki bu nizarn ve intizamın layarnete kadar bekasııu irade
buyurmuştur. Alemin nizarnının bu şekilde bekası ise insan nevinin bekasına bağlıdır. İnsan nevinin en güzel ve kamil manada bekası, onun tenasül
ve tevalüdü (neslini devam ettirmesi, üremesi) ise karşı cinslerin izdivacına
bağlıdır. Bu izdivacın insanın yukarıda sayılan üstün vasıflarına mutabık bir
şekilde gerçekleşmesi gerekir. Bunun yolu da Hz. Ad em'den beri cari ve meş­
ru olan nikah akdinden geçmektedir.16 Bir başka ifadeyle yeryüzünün imarını
gerçeldeştirecek, hilafet görevini ifa edecek ve dünyada emanet vazifesinin
şuuroyla ikamet etmeyi hak edecek nesil, nikah kanalıyla gelen nesildir. 17
Bu günün modern toplum hayatında da ailenin önem ve fonksiyonu herkes tarafindan bilinmekte ve adeta itirazsız kabul edilmektedir. Akl-ı
selim de bunu gerektirmektedir. Aile terbiyesi, aile şerefi, aile görgüsü gibi
tabirler ailenin cemiyet için önem ve rolünü ifade etmektedir. Denebilir ki,
muazzam ve muhteşem bir mimari eserin vücuda getirilmesinde kullamlan
malzeme ne derece önemli ise, bir milletin doğuşunda da aile o derece elzem
ve önemli bir unsurdur. 18
Nikah, eşler arasında bir ünsiyet, sevgi, kaynaşma ve bütünleşme kaynağıdır. Niteldm ayet 9 ve hadisler-o bu hususu sarahaten ifade etmektedir.
1
Karşı
cinsler evlendiklerinde adeta tek bir kişi olmalct:adırlar. Çiftlerden
biri diğeriyle sükfuı bulduğunda onunla ünsiyet peyda etmektedir. Rahmet ve
sevgi de böyle oluşmaktadır. Tabiatıyla böyle bir ortamın doğması da tarafların hal< ve görevlerini müdril< olmalarından geçmektedir. 21 Dolayısıyla nikah,
salt yararlanma (istiınta') amaçlı bir aldt olmayıp bünyesinde çok ulvi özellik
ve gayeleri barındıran, eşleri birbirine hayat boyu sevgi ve merhamet bağlarıyla
14
Bkz. Bakara, 2/35; Nisii, 411; A'riif, 7/19, 23, 190; Tiihii, 20/117-119; Yiisin, 39/6. Nikahla ilgili
ler için bkz. Bakara, 2/221, 235; Nisii, 4/3, 25, 22; Nı1r, 24/32-33 ...
diğer
ayet-
ınisvak ve nikahın bütün peygamberlerin sünnetlerinden olifade etmiştir (Tirmizi, ''Nikiih", 1; Ahmed b. Hanbel, V/421 ). Nikah konusunda diğer bazı hadisler için bkz.
Ahmed b. Hanbel, V, I 63; Taberiini, el-Mit 'cemu '1-evsat (thk. Mahmud et-Tahhiin), Riyiid 1415/1995, Vlll, 315.
15
Hz. Peygamber bir hadislerinde haya, güzel koku,
duğunu
Şemsüddin Muhammed b. Hamza b. Muhammed Molla Feniiıi, Fusıilii '1-bediiyi 'fi usıili 'ş-şeriii ', İstanbul
1289, II/3 78; Ali Haydar Efendi (Küçük), Diirerü '1-Jıukkiim şerlıi lv!ecel/eti '1-a/ıkiim, İstanbul 1330, I, 16; Muhammed Ebfi Zehra, ei-Alıviilii'ş-şalısiyye, s. 21; Ebu'layneyn Bedriin, el-Fıklıu'l-mukdren/i'l-alıviiliş-şalısiy­
ye, Beyrut 1967, s. 12.
16
17
'Abderrahmiine Abdelkhiiliq, Le mariage iı la lımıiere de/' Islam, Editions AI-Faj1; Imprime en CatalogneEspagne, 2005, s. 19-21.
18
Turgut Akın türk, Aile Hukulcu Dersleri, Ankara, !967, s. 3-4.
19
Bakara, 157; Rfim, 21.
20
ö)l...:lı .;ı~;; .:...ı.,.J .. uıJ ..,..,lJı r>ı.,;,
21
Şelebi, Alıkiimfi'l-iisretifi '/-İslam, s. 40; 'Abderrahmiine Abdelkhiiliq, Le
s. 21-23.
.:.rJ!..,..,.. Nesiii, "Işretü'n-nisii",
1; Ahmed b. Hanbel, III, 128, 199,285.
mariage iı la /ımı i ere de 1'Islam,
Fıkh1 Açıdan
Biyolojik Annelik ve Babalık
179
bağlayan bir abit ve misaktır. Öyle ki sanki çiftler tek bir şahıs haline gelmekte,
kederdeve kıvançta birbirlerinin ortağı ve desteği olmaktadırlar. Eşierin birbirlerine örtü olduklarını ifade eden ayetin22 bir anlamı da budur. 2 3
Nikahın sayılabilecek hikmetleri arasında özellikle ilcisinin altını çizmek
gerekmektedir. Bunlardan biri, zina, fuhuş ve diğer yasal< fiillerden uzaklaşmak
suretiyle iffetli ve ahlaklı bir şahsiyete sahip olunması yani gözün ve ırzın korunması, diğeri de neslin hukuk:l biryolla yani nikahla sürdürülmesidir.24
Cinsel ihtiyaç, fıtridir. 2 s Bu fıtri arzunun tatmin ve teskininin en doğ­
ru ve mübah yolu nikahtır. Bu bağlamda Hz. Peygamber, evlenmenin nefsi
koruyacağına dikkat çekmiş, 26 evlenenin dininin yarısım ilrmal edeceğine7
vurgu yapmıştır. Dolayısıyla sapmaların ve cinsel kaynaklı problemierin
önüne geçilmesinin yolu da evlilikten geçmektedir.28
Evliliğin
önemli hilrmetlerinden biri insani kemale erişmeyi sağla­
masıdır. Hakikaten insani kemale sadece hukuki bir evliliğin himayesinde
erişilebilir. Çünkü hak ve görevlerin adalet, rahmet ve ihsana dayanan Rabhani bir taksiınle edası ancak bu şekilde müınl<ün olabilir. Bunun aksine
zina kayn;:ı]dı bir birliktelikte ise başıboşluk, kaba güce, zorbalığa ve nüfuza dayanan bir taksim söz konusudur. Bir başka ifadeyle kişi, gerek bedeni gerekse ruhi itıninanı ancak vefa, merhamet ve gerçek sevgiye dayanan
nikahın nezahetinde bulabilir. Zina kaynaldı birliktelilderde bu denli yüce
hisler bulunmaz. Orada sadece behimi arzuların ve bedeni zevlderin tatınİ­
ni söz konusudur. O nedenle zina kaynaklı birliktelilderde ihtiram, sevgi ve
vefa yerine küçümseme, aşağılama ve saygısızlık söz konusudur. Zanilerin
duygularında karmaşıklık ve istikrarsızlık söz konusu iken evlilerin duygu
ve davranışları tutarlı, ahenldi ve dengelidir. Zinal<arda sorumsuzluk halcim
iken, nikahta sorumluluk esastır. Evlilikte eşierin yüce hedefleri vardır. Biri
birlerini mutlu etme, kutsal aile çatısını koruma, çocuk yapma ve onları
yetiştirme ile erkeğin evin nafakasıru temini gibi hususlar bu yüce hedefler arasındadır. 2 9 Aynı şekilde evlilik insanda çok yüce sıfat ve üstün ahlaki
hasletlerin yeşermesini de sağlar. Başkalarını ~evme, isar ahlakı, sorumluluk
bilinci gibi. Ailede eşierden her biri diğerinin rahat ve mutluluğu için çaba
"
Bakara, 2/187.
"
Bedrfuı, ei-Fıklıu'l-mukfıren
li '1-alıvd/iş-şa/ısiyye, s. ll; Muhammed Ebı1 Zehra, ei-Aiıvdlii 'ş-şalısiyye, s. 20.
Elınalılı Muharnıned Harndi Yazır, Hak Dini Kur 'an Dili, İstanbul1971, II, 1327; Muharnrned Muhyiddin
Abdülhaınid, el-Aiıvdlii'ş-şalısiyyeji'ş-Şerfati'l-İsldmiyye, Beyrut 1424/2003, s. 8-9.
24
25
26
AI-i İmriin, 3/14; Yusuf, 12/23-24, 30, 32-34 Rfun, 30/21; Ahziib, 33/37.
t .;;-
,t,.1 .J .ıı; i".....J4 .,w&=-<
.J'i'i .ıı; c;:J_r.li ;,t,ll ~ t.tk.-1.;;- y\,!J1 _,..:..- 4 Buhil.ri, "Savrn", 10,
1 c:>..uı .:,-=-i1 A
''Nikiib", 2-3; Müslirn, ''Nikiib", I, 3; Ebı1 Diivı1d, ''Nikiib", I; Nesiii, "Sıyiirn", 43, "Nikiib", 3; İbn Miice, ''Nikab", I; Diirirni, ''Nikah", 2; Ahmed b. Hanbel, I/378, 425-426.
27
._.;1,11 ~1 J ..iı1 ~,ı; '>L(\'1 ~ J-C1 .w 0
28
Şelebi, Ahkdmii '1-ıisretifi '/-İs/dm, s. 43.
29
'Abderrahrniine Abdelkhiiliq, Le m ariage iı la lumiere de/' Islam, s. 23-27.
;; .;;- Taberiini, Mu'cemu'/-evsat, Vill, 3 I 5, IX, 367.
180
Prof. Dr. Sabri ERTURHAN
gösterir. Baba, eş ve çoculdarının nafakasını temin iÇin gayret gösterirken
hanım ev içinde eşini mutlu edecek her türlü çaba ve gayretiniçerisinde olur.
Ona ev dışında maruz kaldığı olumsuzluldarı giderecek ortam hazırlar.3°
Evlilik, erkeğe omuzlarına yilidenen sorumluluğu hissettirir. O daha
önce sadece kendisinden sorumlu iken şimdi hem eşi ve hem de çoculdarından sorumludur. Bu sorumluluk duygusu da insani bir meziyet, yücelik
ve üstün bir ruh halidir.3' İnsanın hayatım anlamlandıran, ona yaşama azmi
ve sevinci veren, eş ve çoculdarının mutluluğunu hedefleyen bu sorumluluk
duygusudur. Bu duygu ve gaye yok olduğunda hayatın anlamı veya hayata
bağlanma enerjisi de önemli oranda yok olacalct:ır.
Evliliğin hikmet ve yararları sadece bu dünya ile sımrlı olmayıp bunun uhrevi boyutu da bulunmaktadır. İslfun'a göre bu kutsal çatımn layıne­
tini bilip de salih evlat yetiştiren kişilerin amel defterleri öldükten sonra da
kapanmayacaktırY Bu inanç, bir mü'min bakımından nikaha rağbette etldli
bir rol oynayacalct:ır.33
Hasılı, aile kurmanın beldenen faydaları arasında cinsel ihtiyaçlatatmini, yalmzlıl<tan kurtulma, kimlik ve kişiliğiınİzin parçası olarak
toplumsal rollerimize alışma, hastalık ve yaşlılığımızda çevremizde bizimle ilgilenecek birilerinin bulunması, sevgi ve şefl<at ortamında mutluluğu
arama, hayatımızı eşimiz ve çoculdarımızla birlikte daha anlamlı lalmaya,
annelik-babalık gibi tarifi iml<ansız duyguların yaşanmasına iml<an tanıma34
gibi hayatı anlamlandıran hususlar sayılabilir. Meşru yoldan neslin devaım,
neseplerin korunması, şehvetin tesldni ve zina girdabından korunma ancal<
nikahla mümlrundür. Eşler, zinamn yayılmasımn yol açtığı frengi, bel soğulduğu veya aids gibi hastalıldardan meşru evlilik yoluyla korunmuş olacaldardır. Sorumluluk duygusunu geliştirmesi yanında nil<ah, eşler arasında
sevgi, ülfet ve ünsiyetin, insani ve ahlaki erdemierin yükselmesinin ve sonuçta sıcal< bir aile ortaım oluşmasımn da garantisidir. Nil<ah ayrıca al<raba
ve dost çerçevesini de genişletir.3s
rın
30
Bedriin, el-Fıklıu '1-muktırenli '1-alıvaliş-şalısiyye, s. 13.
Bedriin, el-Fıklıu '1-mukaren li '1-alıvaliş-şalısiyye, s. 13; Abd erralımane Abdelkhiiliq, Le mariage iı la haniere de !'Islam, s. 27-28. Bedriin, el-Fıklıu '1-mukaren li '1-alıvaliş-şalısi;J'e, s. 12.
31
tt..
.o,-"-"
.ıı 1 1i..., ~,.ı.- 1i ;,;t,. ;ı;.._, .:r- ,ı,.:.i >..':iJ .:ro'~'! .ı..... ""F' ~wıı .;..ı..ı;ı Ebu Diiviid, "Vasiiyii", 14; İbn.Miice,
"Mukaddime", 20.
32
33
Bedriin,
el-Fıklıu
'1-mukiiren li '1-alıvaliş-şalısiyye, s. 13.
Mustafa Acar, "Çağdaşlık, Cinsel Özgürlük, Zina ve Aile Kurumu Üzerine" http://www.mustafaacar.cornl
agenda.asp?ShowDetail=Yes&Agendaid=17 (29 Mart 2010).
34
Geniş bilgi için bkz. Ebu Hilmi d Muhammed b. Muhammed Gaziili, İlıyauulıimi 'd-din, Beyrut 1402/1982,
II, 24-33; Şiitıbi, el-Muvajakiit, Beyrut, ty, II, 396-398; Alıdülhamid, el-Aiıviilıi 'ş-şalısiJJ'e fi 'ş-Şeriatİ '1-İslii­
mi:JJ'e, s. 6-9; Şelebi, Alıkiimıi'l-ıisretifi'l-İsliim, s. 37-44; Bedriin, el-Fıklıu'l-mukiirenli'l-alıviiliş-şalısi;J'e, s.
12-14; Zekiyyüddin Şa'biin, el-Aiıkiimıi 'ş-Şer 'iyye li '1-alıviili'ş-şalısiyye, Bingazi,l 993, s. 49-56; Muhammed
Ali Siibı1ni, Ravaiu'l-beyiin teftiru iiyiiti'l-alıkiinı mine'l-Kur'iin, İstanbul, ty, II, 186-187; Hayrettİn Karaman,
İslam 'da Kadm ve Aile, İstanbul 1995, s. 197-198; Döndüren, Delilleriyle Aile İlmilıali, s. 128; Muhammad
Iqbal Sıddıqı, Tlıe Penallaw ofis/am, Lahore, 1985, s. 14-!6. Aynca bkz. Acar, agm.
35
Fıkhl Açıdan
Biyolojik Annelik ve Babalık
181
Zinanın yasaklanma gerekçelerine ve barındırdığı olumsuzluldara
gelince bu hususta ana hatlarıyla şunlar söylenebilir:
Öncelilde belirtmeliyiz ld zina, insanın onur ve misyonuna aykırı bir
fiildir. Yukarıda da arz edildiği üzere insan, malılukatın zirvesinde yer alan,
onurlu, haysiyetli bir varlıktır. Alemdeld nizamın bekası onun bekasıyla
doğru orantılı dır. Bu derece ulvi bir varlığın şanına uygun birliktelik bünyesinde birçok bireysel ve toplumsal fesadı barındıran zina olamaz.
Zina nesep, ırz-namus, aile ve hatta hayat gibi vazgeçilemez temel
insani değerleri tehdit etmektedir. Bu nedenle İslam'da şiddetle yasaldanmıştır. Bekar ldşinin zinaya yönelip evliliği düşünmemiş olması toplumun
esası olan aile kurumunun temelden yıkılması; evli ldşinin zinaya temayülü ise, aile çatısının çökmesi, çoculdarın terbiye, sevgi ve şefkatten yoksun
yetişmeleri, sonuçta da bu çoculdarın her türlü suç ve cinayete aday haline
gelmeleri demektir. Bu itibarla İslam, zinaya yaldaşmayı dahi yasak kapsamına36 almıştır.37
Zina, emanet ilkesine aykırılık teşkil eden bir fiildir. Şöyle Id, İslam'­
da ırz ve namus, hayat ve diğer vazgeçilmez değerler gibi ldşinin koruması
gereldi emanetleri arasındadır. Bir başka ifadeyle ldşinin ırz ve namusu kendisine Allah'ın bir emanetidir. O nedenle bu emanette tasarruf ancak Allah'ın izni çerçevesinde ve izin verdiği oranda mümkün olabilir. Bunun yolu da
nikahtır. Nasıl intihar ve vücut bütünlüğüne yönelik ihlaller yasal<Sa, nikah
dışı birlikteliider de aynı şeldlde yasaktır. Bu birlikt~liğin iradi olması, onun
gayri meşru olmasını ortadan kaldırmaz. Sadece İslam hukukunda değil birçok hukuk sistemlerinde de "her iradi ve rıza! eylem meşru dur", şeldinde bir
kural bulunmamalctadır.3 8
Zina, evrensel ahlal< kurallarına aykırıdır. O nedenle İslam'da şiddet­
le yasaldanmıştır.J9 Çünlru islam, iffet ve haya gibi üstün ahlaki erdemierin
yaşatılmasına son derece önem atfetmiş, hayanın imandan olduğunu40 be,.
En'fun, 6/15ı; İsrft, 17/32.
Ebu Abdullah Fahrüddin Muhammed b. Ömer Razi, Meflitihu'lğayb, Beyrut ı4lllı990, C. X, Cüz, 20, s.
Veliynilah b. Abdirrahman Dehlevi, Huccetu!ldlıi '1-bdliğa (neşre haz. Muhammed Şerif Sükker),
Beyrut ı 423/ı 992, II, 421 -422; Salih b. N asır Huzeyyim, Ul-.:ıibetii 'z-zind ve şwiitii teııfizil!d, Cidde, 200 ı, s. 2830, 58-63; Abdulkadir Udeh, et- Teşriu '1-cindi '1-İsldmi. Beyrut 1415/I 994, I, 6 I 8; Ebu Zehra, el-Cerime, Kahire, ty, s. 48; Muhammed b. Abdiilah Zahim, Tatbiku 'ş-Şeriati'l-İsldmiyyeji men 'i'l-cerime, Kahire, ı412/199I,
s. 66-67, 172- I 73; Abdülkerim Zeydan, Mecmziatii bii/ızisi '1-fıkhıyye, Bağdat, I 402/ ı 982, s. 41 0-41 I; Sabuni,
Ravdiu '!-beyan, II, 52-53.
37
ı 58-1 59; Şah
Abdülaziz Buhari, Keşjiı '/-esrar ald Uszili '1-Pezdevi (nşr.Muhammed el-Mu 'tasım billah el-Bağdadi), Beyrut 14I7/1997, I, 571; (f,....:ıı t.t.::;'\'ı c:; J-''~''l Bedrüddin b. Babadır Zerkeşi, ei-Mensıirji'l-kavdid, yy, ı402/I982,
I, 177, 80; Ebu'l-Fadl Celalüddin Abdurrahman b.Ebu Bekir Suyüti, el-Eşbdh ve 'n-nezdiı; daru'l-fikr, Beyrut,
ty, s. 44; Zeynüddin b.İbralıim İbn Nüceym, el-Eşbdh ve 'n-nezdiı; Beyrut 1993, s. 67-69; Udeh, et- Teşriu '/-cindi, I, 444-446; Zeydan, Mecmziatii biilızisi'l-fıkhıyye, s. 4ı2; Ali Bulaç, "Zina ile fuhşun sivilleşmesi", Zaman
Gazetesi, 01.09.2004 Çarşamba.
38
39
'
0
Udeh,
et-Teşriu'l-cimii,
I, 70-71, Il, 384; Zahim,
Tatbiku'ş-Şeria,
s. 66,175.
Bu!ıari, "İman", 3, 16, "Edeb", 77; EbuDavüd, "Sünnet", ı4; Tirmizi, "Birr", 56, 80, "İman", 7.
182
Prof. Dr. Sabri ERTURHAN
lirtmiş, haya duygusunun körelmesini ise bir çok suçun işlenmesinin sebebi
olarak görmüştür. 41
Pozitifhukuk tarafından da suç sayılan hırsızlık, tecavüz, kap-kaççı­
cinayet, gasp, şiddet kullanma gibi sayısız eylemin hiçbiri de ahlaken iyi
kabul edilen eylemler değildir; aksine bunlar ahlaka aykırı görülen, kınanan
ve lanerlenen fıillerdir. O halde ahlaken kötü olan zinanın hukuken de suç
sayılması gayet anlamlıdır.42 Hukukun en esaslı kaynaklarından birinin de
ahlak olduğunda kuşku yoktur. 43 Esasen hukuk kuralları insanlar için vardır;
bunların nihai amacı insanın mutluluğu, toplumun huzuru, temel hakların
korunmasıdır. Toplumda yaşayan bireylerin ahlak anlayışından bağımsız,
onların iyi ve kötü algılamalarına duyarsız hukuk kuralları problem çözmekten çok problem yaratıcı olabilirler; dolayısıyla hukuki düzenlernelerin
toplumun ahlak kodlarını dikkate almasından daha doğal bir şey olamaz.44
lık,
Zina,
mantık
ilkelerine aykırıdır. Selim alol,
düzensizliği,
sorumsuzbedelli arzularının esiri
olmasını kabul etmez. Bu itibarla selim alol her türlü fesadın kaynağı olan
zinanın asla insan onuruyla bağdaşır bir çözüm ve yöntem olamayacağına,
çözümün nikahın keramet ve nezahetinde olduğuna hülrmeder.
luğu, haksızlığı, ahlaksızlığı, başıboşluğu, insanın
Zinanın neden olduğu sayısız olumsuzluldar bulunmaktadır. Ailelerin dağılması, yuvaların yılolması, cinsel hastalıldarın yayılması, zina ürünü
çocukların neden olduğu problemler, yine zina mahsulü olmalarının bu çoculdar üzerindeki olumsuz etldleri, çocuk yapma oranının azalması, insaru
ve ahlaki haslerlerden uzaldaşılması, suç işleme oranlarında önemli artışlar
gibi hususlar bu olumsuzluldar arasında sayılabilecekler cümlesindendir. 45
Özü itibariyle zina, yukarıda da vurgulandığı gibi, bedelini ödemeden nimete ko nma eylemidir. Zina ile yapılan şey, kendisine sadık kalma yükümlülüğü olmayan, hastalık ve sağlığında yanında olma, gerektikçe çeşitli
fedal<arlıklarda bulunma sorumluluğu üstlenilmeyen biriyle cinsel arzuların
geçici olarak tatmin edilmesidir. "Sevmek bir ömür boyu sürer, sevişın ek beş
daldka" dizesinde veciz ifadesini bulduğu üzere, aile bir ömür boyu süren
değerlerin mekanıdır, zina ise sorumluluk almadan, bedel ödemeden, ama
41
Bkz. İbn Mace, "Fiten", 27.
42
Acar, agrn.
43
Bu konuda
bakınız.
Necip Bilge,
Hulı:-uk Başlangıcı,
Ankara, 1987, s. 20; Ali Fuat
Başgil,
Esas
Teşkilat
Hulı:-ul.:u, İstanbul 1960, I, 41-42; Udeh, et-Teşriu'l-cinai'l-İslami I, 70; Ahmet Yaman, "Kur'an'da Yasamanın
Arka Planı Olarak Ahlak", .Marife, 6/1, Bahar, 2006, s. 43; Sami Selçuk, "Ahlak, Hukuk ve Suç Hukuku", (Star
Gazetesi, 19. O1.201 O); a. ınlf, "Hukuk da, Devlet de Evrensel Ahlak Yasasına Uymak Zorunda", Star Gazetesi,
12 Ocak, 2010); a. mlf, "Açık Ahlak ve Demokrasi", (Star Gazetesi, 5 Ocak 2010).
44
Acar, agrn.
Udeh, et-Teşriu'l-cinaf. II, 347-349; Fadlı İl:ilıi, et-Tedabinı'l-vakiye mine'z-zina fi'l-jıklzi'l-İslamf. Beyrut
1422/2001, 44-70; Aids hastalığının %73 oranında fuhuş kaynaklı olduğu tespit edilmiştir. Bkz. Ahmet Coşkun, İ/im
ve İsltin; 'm IşığındaAIDS, İstanbul1993, s. 13-35; Nebi Bozkurt, "Fuhuş",DM, XITI, 211-214; Acar, agrn.
45
Fıkhl Açıdan
Biyolojik Annelik ve Babalık
183
başkalarına belki bir ömür boyu sürecek ağır bedeller ödeterek beş dakikalık
geçici hevesierin tatmin halidir. 46
Zinanın itiyadı demek olan fuhuş
ise cinsiyet ahlakı bakımından ruhi
en önemli unsuru olan iffetin kaybolmasına
sebep olur. İffetin kaybolması ldşinin cemiyet içinde şeref ve itibarını kaybetmesine, bu yüzden de başka ahlaki kusurları yapabilecek hale gelmesine
yol açar. Vazife ahiala bal<Iffillldan ise fuhuş, başka bir ldşiye bir insan gibi
değil bir eşya gibi balana anlamı taşıdığı için insani prensipiere tamamen
zıttır. Nihayet fuhuş sevgisiz olarak bedenini satmal<tır; kişilik şuurunu yık­
tığı için ldşiliğe en ağır hal<arettirY
sapıklıldara ve kadın ldşiliğinin
İstenmeyen
hamilelilder, kürtajlar, buna bağlı depresyonlar, babasız
ya ölüme terk edilen, ya cami avlusuna bıral<ılan, ya da hasbelkader büyüyecek olurlarsa tinerci, ayyaş, uyuşturucu müptelası, hırsız, gaspçı,
mafya fedaisi veya katil olarak toplumun başına bela olma risld gibi istenmeyen durumlar da zinanın sebep olduğu olumsuzluldar arasında yer almal<tadır. Yine bu ilişkilerin bir çırpıda sayılamayacal< kadar yılacı etitileri
ve zararları arasında baldreliğini yitirmiş genç lazların evlenınelde zorluk
çekmeleri, insanlara ve özellilde de karşı cinse nefretle bal<an tipierin çoğalması, evliliği sırasında evlilik öncesi ilişldlerinin öğrenilmesi durumunda
eşierin bunalıma düşmeleri, bu yüzden boşanmalar ve ailelerin parçalanmaları gibi birçok husus sayılabilir.4 8
doğan,
Özetlemek gereldrse, zina neseplerin zayi olmasına, aileler arasında
hıyanet ve denaetin (alçal<ça davramşlar) zuhuruna, toplumda iffet ve nezahetin kaybolmasına, ahlaki değerlerin temelden sarsılmasına neden olur.
Aileler dağılır, hısımlık, komşuluk, arkadaşlık bağları kopar. Bu çözülme nedeniyle çoğu kez husumetve cinayetlervukua gelir. Zina, nice namuslu Idrnseleri ebeciiyen mahcubiyet altında bıral<ır. Nice şahsiyetlerin neseplerini
şüpheli gösterir. Zina mahsulü çoculdarın problem kaynağı ve topluma yük
olacağı açıl<tır. Nihayet zina eşref-i mahlukat olaninsam bedeni zevklerinin
esiri yapıp aşağılayan bir derekeye düşürür49 Zinamn yaygın olarak işlenmesi
demek olan fuhşun neden olduğu tehlikeli hastalıldar da fıtrat kanunlarının
dışına çılrmamn bir isyam, bu fiilierin failiere ve bazen de masum lamselere
geri dönüşümü olarak değerlendirilebilir. so Niteldm bir hadiste, bir toplumda zinanın yaygınlık kazanması halinde (zina kaynaklı hastalık ve husO.met-
46
Acar, agm.
47
Bozkurt, "Fuhuş", DİA, XIII, 211-214.
48
Acar, agm.
Ömer Nasuhi Bilmen, Hulmlı.< İsltimiyye ve Jstıltilıtitı Fıklııyye Kamusu, İstanbul 1967, Bilmen, Istılii!ıat,
III, 202; Ali Bardakoğlu, "Zina", İslam 'da İnanç ibadet ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi, IV, 586-588.
49
°
5
Coşkun, İlinı ve İsltim'm Jşığmda AIDS, s. 17-18.
184
Prof. Dr. Sabri ERTURHAN
ler nedeniyle) ölümlerin
artacağzs•
ifade edilmektedir.s
2
Bu kısmı M. Harndi Yazır'ın şu mütalaalarıyla noktalayalım: "Gerek
gerek tabii, gerek ahlaki, gerek hukuki gerek içtimai hangi cihetten
mülahaza edilirse edilsin zina çok muzır, muharrib bir seyyiedir. Erkek ve
kadının hılkl ihtiyacatında bulunan münasebat-ı cinsiyyelerinin meşrfı ve
müstahsen yolu zinada değil, nikahtadır. Nikahta hayatın bir feyzi, zina ve
sifahta ise onun itlafve ta'kimi (akamete uğratılması) vardır. Nikahın sühuleti, sıdk u selameti ve kesreti bir binye-i ictimaiyyenin sıhhatinden olduğu
gibi onun zıddı olan zinanın şüyılu da bilakis binye-i ictimaiyeyi kemiren,
çürüten, her türlü seyyie-i ahlakiyyeye sürüldeyen muharribatın başıdır.
Tıbbi tabirleifade edecek olursak zina binye-i ictimaiyyenin frengisidir. Bir
hadisi şerifte53 zinadan sakınmamız gerektiği ifade edildilcten sonra zararları
şöyle sıralanmıştır: Dünyadald zararları behayı gidermesi, faldrlik iras etmesi, ömrü kısaltması; ahirertelci zararları ise, Allah'ın kızgınlığını celbetmesi,
hesabın kötü geçmesi, cehennemde ebedi kalma olaral< sıralanmıştır. Binaenaleyh, insanlara re'fet ve merhamet ona teşvikde değil, ondan men ü zecr
ile kurtarmaktadır:'s4
sıhhi,
isLAM HUKUK AÇlSINDAN BiYOLOJiK BABALIK VE ANNELiK
Babalık, annelik ve çoculduk bir mensubiyet ve aidiyet ifadesidir. Literatürde bunun karşılığı "nesep"tir.ss
Fıkıh terminolojisinde nesep; erkek spermi ile kadının yumurtasının,
çerçevede karışmasından ibarettir. Bu karışmanın şer'! çerçevede değil
de yasal</gayri meşru şeldlde gerçeldeşmesi halinde nesepten değil mutlak
anlamda bir "halk (yaratılma)"dan bahsedilebilir}6
şer'i
İslam hukukunda nesep olgusu son derece müstesna bir konumu
haizdir. Şöyle Id nesep, aileyi ayalcta tutan dayanaldarın en kuvvetlisidir.
Aile bireyleri arasındald kan bağının oluşması ve daimi parça-bütün (çocukbaba) ilişldsi ancak neseple mümkün olabilmektedir. Nesep, adeta ipleri iç
içe geçmiş, biri birinden ayrılmayan aile örgüsüdür. Nesep, Allah'ın insana
5
'
Malik, "Cihad", 26.
"
Zinanın yasaklanına gerekçe ve hikmetleri hakkında geniş biİgi için bkz. Udeh, et-Teşriu 'l-e indi, II, 347349; Ali Ahmed Cerciivl, Hilanetii ~-teşrii '/-İslami ve felsefetülıü, Beyrut 1427-28/2007, II, 283-300.
53
Yazır'ın hadis olarak geçtiği rivayelin sahabelerden birine ait olduğu nakledilmiştir (Bkz. Bursevl, İsmail
Hakkı,
Tenviru '1-ezlıdnmintefsiri Rülıi '/-Beyan (thk. Muhammed Sabun!),
Dımaşk
1408/1988, Il, 342).
54
Yazır,
55
Bkz. Akıntürk, Aile Hukul..-u Dersleri, s. 241-243; İbrahim Kafi Dönınez, "Nesep", DİA, XXXII, 573-575.
Hak Dini Kur'an Dili, V, 3470-3471.
Ebu Bekir Muhammed b. Abdullah İbnü'l-Arabl, Alıkdnıu'I-Kur'dn (thk.Muhammed Abdulkadir Ata),
Beyrut 1408/1998, III, 447; Ebu Abdiilah Muhammed b. Alımed Kurtubi, el-Cami' li alıkdmi'l-Kur 'cin, Beyrut
1985, XIII, 59.
56
Fıkhl Açıdan
Biyolojik Annelik ve Babalık
185
balışettiği nimetierin en büyüğüdür.57 Çünkü nesep olmadığında aile bağları
kopar ve aralarındaki irtibat kaybolur. Böyle olunca da aile bireyleri arasında
şefkat, merhamet ve duygusal bağlardan herhangi bir eser kalmaz.ss
Nesep, bünyesinde çocuk, baba ve Allah hakkını barındıran bir olgudur. Şöyle: Çocuğun en doğal haldu, sperminden yaratıldığı babasına
ait olmasıdır. Meşru nikah sonucu dünyaya gelen çocuğun nesebinin onun
dağınasına sebep olan babasına ait olması ise babanın haldudır. Nikahı emretmesi, bu evlilik sonucu çocuğu yaratınası, onun varlık alemine gelmesini
takdir etmesi sebebiyle de nesepte Allah haldu bulunmal<tadır.59 İşte nesep
bu denli önem arz eden bir bağdır. Hal böyle olunca hiç ldmse sübutundan
sonra bir çocuğun nesebini inkar ederneyeceği gibi bir çocuğun babasından
başkasına nispet edilmesine de asla cevaz verilmemiştir. 60
Hasılı nesep, sosyal hayatın zorunlululdarı arasındadır. İnsan nesiinin düzen ve nezahet çerçevesinde devamı, fertler arasında şefkat, yardım­
laşma ve dayanışmanın tecellisi, medeni ve temiz bir çevrenin oluşması,
her türlü gelişme, ilerleme ve kallunma, bağlı bulunduğu toplum ve ülkeye
bağlılık gibi yüce hasletler ancak neseplerin sübutu ile mümkün olabilmiş­
tir. İnsanlığın diğer canlılardan temayüzü de ancak bahse konu neseplerin
korunmasıyla mümkündür. Binaenaleyh sabit ve sahih bir nesebin ikrarı ne
derece menfur ise aile hayatına girmemesi gereken yabancı bir şahsı dahil
ederek nesebin sahih dokusunun bozulması da o derece çirldn ve yanlıştır. 61
İslam hukukunda nesep bu denli önem arz edince doğal olarak zina
ürünü bir çocuğun tablı ana-babasına hukuki bir statü verilip verilerneyeceği sorunu karşımıza çıkmal<tadır. Araştırmamızın omurgasını teşkil eden
bu bölümde bu problem etrafındald fıkhi yaldaşımlar ortaya konulup, tahlil
edilmeye çalışılacal<tır.
A-Biyolojik Babalık
Nikah dışı meydana gelen çocuğun (veled-i zina) tabii yani biyolojik
zamanda çocuğun hukuki babası da sayılıp sayılamayacağı
babasının aynı
;;
Furkan, 25/54.
Ve hbe Zuhayli, ei-Fıklıu '/-İslami ve edil/etiilıü, Dımaşk 1989, VII, 673; Şelebi, A!ıkamii '1-iisreti fi '/-İslam.
s. 675-676; Zekiyyüddin Şa 'ban, ei-Aiıkamii 'ş-Şer 'iyye li '1-a!ıva/i 'ş-şa!ısiyye, s. 554-556.
58
Abdülkenın Zeydan, ei-Mııfassal fi a!ıkami '1-mer 'e ve '1-beyti '1-miis/im fi 'ş-Şeriati '1-İs/amiyye, Beyrut
1415/1994, rx, 316.
59
60
Zeydan,
ei-Mııfassal
fi alıkami '1-mer 'e, rx, 3 16.
Bilmen, Istı/aJıat, II, 397. Aynca bkz. Şelebi, A!ıkamii '1-iisretifi '/-İslam. s. 675-676; Zekiyyüddin Şa'ban,
ei-Alıkamii 'ş-Şer 'iyye li 'l-a/ıva/i 'ş-şalısiyye, s. 554-556; Zeydan, ei-Mzıfassalfi alıkami '1-mer 'e, rx, 317. Genel
olarak nesebin sübut yollan firaş yani sahih evlilik, ikrar ve beyyineden ibarettir. Bkz. Ebfı Abdiilah Şem­
süddin İbn Kayyim el-Cevziyye (751/1350), Zadii'/-mead (thk. Şuayb el-Arnavfıd, Abdülkadir el-Arnavfıd),
Beyrut 141411994, V, 41 O; Abdülvehhab Hallıi.f, Alıkamu'l-aiıva/i 'ş-şalısiyye fi 'ş-Şeriati '1-İslamiyye, Kuveyt
141011990, s. 177-187; Zuhayli, ei-Fzklıu'I-İs/ami, VII, 689-696; Dönmez, "Nesep", DİA, XXXII, 573-575.
61
186
Prof. Dr. Sabri ERTURHAN
konusunda iki temel yaklaşım bulunmaktadır. 62
ı-Kabul
Etmeyenler
Cumhura göre veled-i zina, zamnin nesebine katılamaz. Bir başka
ifadeyle çocuk ile onun tabii babası arasında nesep bağı teessüs edemez.
Hanefi}3 Şafii, 64 Malild,6 s Hanbeli66 ve Zahiri6 7 mezhebi bu cumhurun içerisindedir. Ayrıca Zeydiye68 ve İmamiye Şiasına 69 mensup hukukçular da
aynı hükmü vermişlerdir. Diğer taraftan nil<ah bağı bulunmayan bir erkeğin sperminin bir şekilde başka bir kadımn rahmine dercedilmesi, kadının
yumurtasımn aşılanması (et-tell<ihu's-sınai) sonucu doğan çocuğun nesebi
de aynı gerekçelerle biyolojik babaya ilhak edilemez. Bu davramş da bir tür
zinadır.7°
Cumhur bu görüşlerini aldi ve naldi delillerle gerekçelendirmişlerdir.
Konuya ilişkin en kuvvetli gerekçe, çocuğun doğduğu yatağa ait olduğu, zaninin ise mahrum kalacağım beyan eden c_;;.;-jı !'~) <!ı~ ~)) 71 hadisidir7
Kaynaldarda bahse konu hadisin c.;.ı_;JJ ..uJJı), bu hususta Hz. Peygam62
Bu konuda bir çalışma için bkz. Adnan b. Muhammed b. Atik
letii'l-adl, Rebiü'l-ahir, 1425, Sayı, 22, s. 123-139.
ed-Diikiliiıı,
"Nesebü veledi'z-zina", Mecel-
63
Ebu Bekr Ahmed b. Ali er-Razi Cessas, Alıktimu '!-Kur 'iin, Beyrut 1414/1993, III, 295, 432; Şemsüleimme
Muhammed Ahmed b.Ebu Sehl Serahsl, el-Mebsıit, Beyrut 1989, XVII, 154; Aliiüddin Ebu Bekir b. Mes'ud
Kiisiiııi, Bedtiiii'-santii'fi tertibi'ş-şertii', Beyrut, ty, VI, 242; Ebu'I-meali Mahmud b. Sadru'ş-şeria b. Miize
Burhiiııüddin el-Buhiiri, el-Mulıitii '1-burhtini (tbk. Naim Eşref N ür Ahmed), Riyad, 1424/2004, XVI, 452; Fahruddin Osman b. Ali Zeylei, Tebyinii'l-lıaktiik şer/w Kenzi'd-dekiiik. 1315, VI, 241; Bilmen, /stıltihtit, II, 406.
Ebu'I-Hasan Ali b. Muhammed Maverdi, el-HiJvi '1-kebir (tbk. Ali Muhammed Muavvad-Adil Ahmed Abdülmevcud), Beyrut 1414/1994, VIII, 162; Muhammed b. Ahmed Remli, Niluiyetii '1-mulıttic ilii şer/ı i '1-Min/ıac,
Beyrut 1404/1984, V, 108.
6-1
65
Ebu'I-Velid Süleyman b. HalefBaci, ei-Miintekti şerlw'l-Muvattai 'l-İmtim Miilik (tbk. Muhammed Abdülkadir Ahmed Ata), Beyrut 1420/1999, VI, 255, VII, 340-341; Ebu'I-Abbas Şihiibüddin Ahmed b. İdris Karafı,
ez-Zalıiı·a (tbk. Muhammed Hacci), Beyrut 1994, IX, 312-313; Ebu'I-Kasım Muhammed b. Ahmed İbn Cüzeyy,
ei-Kavtininii '1-fiklııyye, Diiru'l-fikr, yy, ty, s. 338; EbuAbdiilah Muhammed b. Abdiilah Huraşi, Şerlıumulıtasa­
rı Siydi Halil, Bulak, 1319, III, 6, 101.
Muvaffakuddin Abdullah b. Ahmed İbn Kudiime, el-Muğni, Mekke 1412/1992, VII, 130; Şemsüddin Ebu'1-Ferec Abdurrahman b. Ebi Ömer Muhammed İbn Ku dam e el-Makdisi, eş-Şerlw'l-kebir alti metni '!-Mu/mi
(Muğni ile birlikte), Mekke 1412/1992, VII, 37.
66
67
Ebu Muhammed Ali b. Ahmed b. Said İbn Hazm, el-Mulıallti, Beyrut, ty, X, 142.
68
Ahmed b. Yahya,
69
el-Balıru 'z-zelılıti1;
San'a 1409/1988, III, 140 vd.
Ebu'I-Kasım Necmüddin Ca'fer b. el-Hasen Hılll, Şertiiu'l-İsltimfi mestiili'l-Hartim ve'l-lıeltil, Tahran
1409, II, 506. farklı bir yaklaşım için bkz. Muhammed Cevad Mağniyye, Fıklıu '!-İnıtim Ca Jeri's-Stidık, Beyrut
.
1966, V, 235.
70
Bkz. "y:;U':/1 Jli1,1 ..ı ...-eı.;..,ıı c.,;il:ill", Kartirtil mecnıeu'l-jıklıi'l-İsltimi (11-16 Rebiulevvel, 1404 tarih ve 5
nolu karar), Rabıtatu'l-alemi'I-İslami Matbaası, Mekke, s. 148-154; Zeydiiıı, el-Mıifassal fi alıktimi'l-nıer'e,
IX, 385-392.
Buhiiri, "Büyü', 3, 100, "Yasaya", 4, "Meğiizi", 53, "Feriiiz", 18, 28, "Hudud", 23, Ahkam, 29; Müslim,
"Radfr", 36, 38; Ebu Davı1d, "Taliik", 34; Tirmizi," Radfr", 8, "Yasaya", 6; Diirimi, "Nikah", 41, "Feraiz", 45;
Muvatta', "Ekdıya", 20; Ahmed b. Hanbel, I, 59, 65, 104, 186-187,238-239, II, 239,280,386,409,466,475,
492, V, 267,326, Vİ, 129,200,237,247.
71
72
İbn Kudiime, el-Muğni, VII, 131; İbn Kudiime el-Makdisi, eş-Şerlıu'l-kebir, VII, 38.
Fıkhi Açıdan
Biyolojik Annelik ve Babalık
187
b er'den gelen rivayetlerin en sahihi olduğu ifade edilmiş, bu cümleden olarak
hadisin yirminin üzerinde sahabe tarafından rivayet edildiğini söylenmiştir.73
Bu itibarla bahse konu rivayet, müttefekun aleyh olan sahih bir hadistir.74
Hadisin furldı varyandan bulunrnal<.tadır. Bu rivayetlerden Buhfui'nin
"Büyı1" kitabında geçen metni esas alarak bazı izahlar getirrnek istiyoruz:
_:j~
"'
.iııı ~J ~ı; ıf
ç
~ı; Zıi d _:j~ ~ı.;
;._- i;;j ö.:\,l)
J.ı 51 ...r~)
ış.i.;.
..ı;_.:, ~~
Jı... ~
...r~)
ış.l:.;
~ Zıi
"'
"" ,.
,.
... ... ...
... ..
"'
,.
""
J..ıj) ö.:\,l) J.ı) if'"ı Jlli i;;j:.; ~ ~ili .y jı ~ ~ if'"ı :;ı J~) ...r~)):.; ~ ~:i;.! ~ı
...
-...
..
...
...
;::.
... ..
Jlli .y jı ~ ~ Zıi if'"! :;ı .iııı J_,...:.J ~
...
,,.J.- .........
;;;;j J.
.J:ı
4
~
.;.JJ;
:::.- .......
~:::.
~.J.
~) ~ ..:ııı ~ ..:ııı
"'
.:;.;.:.
..
...
..
Jlli
..
.}.::;
tl
...
...
~) ~ .iııı ~ :)ı Jı ~)G .ı...;,ıJ ~
...............
,
...... - ,
...
.............
,
J;..J Jw .....;,ı]~ ..uj ış.i ö-l,l) J.ı) if'"i ;;;;j:.; 4
.,....
...
...
,.
......
.J:ı
...
.iııı ~ .:)ı6j i;;j ~;;_;.:ı J~ ~ ~ı.r"WJ) cfı_)J ~)ı ~J ~ .iııı ~ ~ı J~ ~
, ,
--
, lı~ J;- ~Tj ~ -~- + ~ L>l; ~ ~ ~_;:_~-~) ~
Hz. Aişe (r.a.) anlatıyor: Utbe b. EbiVak:kas, kardeşi Sa'd'a, "Zem'a'nınca­
riyesinden doğan çocul< bendendir, onu sahiplen" diye vasiyet etmişti (mükellef
tutmuştu). Fetih senesinde Sa'd b. EbiVald~s onu tutup getirmiş, "Bu benim yeğenimdir, kardeşim onu bana emanet etti; sorumluluğunu bana yilldedi" demiş,
Abd b. Zem'a da "0, benim kardeşim ve babamın cariyesinin oğludur, babamın
yatağında doğmuştur." demiştir. Bunun üzerine taraflar problernin çözümü için
Hz. Peygamber'in hakemliğine başvurrnuşlar, gerek Sa'd gerekse Abd. b. Zem'a
aynı iddiaları Hz. Peygamber'in huzurunda tekrar etmişlerdir. Hz. Peygamber
de (çocuğun Utbe'ye benzemesine rağmen bu benzerliği dikkate alrnayaral<)
Abd b. Zem'a! "Bu çocul< senindir:: demiş, al<abinde "Çocuk ait olduğu yatağa
aittir, zaniye ise mahrumiyet vardır:' buyurmuştur. Sonra da (orada bulunan)
eşi Sevde bt. Zem'a'ya: "çocuğun Utbe'ye benzerliği nedeniyle (bunu kardeşin
bilme, ihtiyatlı davran, ona karşı örtüne bürün" demiştir. O çocul<, Hz. Sevde'yi
Allah'a l<avuşuncaya kadar hiç görememiştir.?s
Meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için hadiste geçen bazı kavrarnların izahı isabetli olacal<.tır.
Ebu Ömer Yusuf İbn Abdilberr, el-İstizkar (thk. Abdulmu'tl Emin Kal'aci), Kahire, 1993, XXII, 166; Ebu
Ömer Yusuf İbn Abdilberr, Fetilli '!-Malik bi tebvfb ~-Temlıfd (thk. Mustafa Samira), Beyrut 1418/1998, VIll,
299; Şihabüddin Ahmed b. Muhammed İbn Hacer el-Askalani, Fetilli '1-brirf bi şerlıi Salıflıi'l-Bulıarf (thk. Abdülaziz b. Abdullah), Beyrut 1415/1995, XIII, 528; Ebu Abdiilah Muhammed b. Ali Şevkani, Ney/ii'I-evtar
şerilli Miinteka'falıbril; Kahire 141311993, VI, 331.
73
74
Muhammed Nasıruddin Elbani, İrvau'l-ğalfl fi talırfci efı{ıdisi Menari's-sebil, Beyrut 1405/1985, VII,
190.
Hadisin şerhi için bkz. İbn Hacer el-Askaliini, Fetlııt '1-Barf, XIII, 520-528; Ebu 't-Tayyib Muhammed Azimabiidi, Avnii'l-ma'bzid şerlıu Süneni Ebf Diivı"id, Beyrut 141911988, VI, 259-260; Ahmed Davudoğlu, Salıflı-i
Miislim Tercüme ve Şerlıi, İstanbul 1980, VII, 382-390.
75
188
Prof. Dr. Sabri ERTURHAN
Firaş uı_,..;ıı)
a)
Fıkıh terminolojisinde firaş,
bir ldşinin zevcesi veya cariyesi anlamın­
ifade etmek gereldrse firaş ile sahih nikah sonucu
gerçeldeştirilen hakiki dühf:ı.l ile fasit bir nikaha veya şüpheye istinaden vald
olan cinsel birleşme kastedilir. Çocuğun doğma imkanı süresi içerisinde Id
bu süre birleşmeden sonra altı aydır, bir çocuk doğduğunda bu çocuk o babaya ilhal< edilir. Çünkü birlikteiiliideri hukukidir.76
dadır.
Bir
başka şeldlde
Kadının "firaş"
olabilmesi için, çocuğa hamile kaldığı anda haldia veya
hükml olarak zevce olması gerekmektedir. Nil<ah al<dinin muktezası, zevcenin
kocaya münhasır olmasıdır. Erkeğin kadından istimtfu ancal< bu ihtisas ile helal
olur. Bu ihtisasın bir muktezası da kadının kocasından hamile kalması ve çocuğunun nesebinin bu kocasından sabit olmasıdır. Firaşın anlamı budur. Hz.
Peygamber bu nedenle "el veledü li'l-firô.ş" buyurmuştur. Yani çocuk firaşın semeresidir; evliliğin neticesidir. Zam ise evli olmadığından böyle bir sernereden
söz etmek mümkün değildir. Dolayısıyla çocuk ona nispet edilemez.n Özetle
firaş yani nil<ah, çocuğun babaya nispet edilmesinin ona aidiyetinin illetidir.78
b) Ahir crWır Zani anlamına gelmektedir.79 Araplar, bir şahıs zina
yapmal< için geldiğinde öi)ı Jı j>--)i H derlerdi. 80
c) Hacer/Hacr W.ı): Mahrumiyet, zaniyi mahrum kılma anlamına
gelmektedir. 8' Hadiste geçen hacr lafu ldnai anlamda kullanılmıştır. Kaybedip
mahrum kalan ldmseyeyı_ıııı o~ elinde toprak kaldı veya~~ 4..1 tabiri kullanılır.
Bu şekliyle zamnin çocuktan yana her hangi bir hald<ının olmadığı, onun babası olmalttan mahrum kalacağı ifade edilmel<tedir.82 Bazı bilginler, "hacr veya
hacer" lafzını recmetme olaral< anlamışiardır ama bu yaldaşım isabetli değildir.
Çünl<Ü daha önce evli yani muhsan olmayan bir zanlnin recmedilmesi söz konusu değildir. Çünl<Ü recm cezası sadece muhsanlara hastır. Diğer taraftan bir
fallin recmi veya recme mahkum edilmiş olması, çocuğun nesebinin nefyini de
gerel<tirmez. Oysald hadis çocuğun nefyi yani tabii babaya ait olamayacağı bağ­
laınında sevk olunmuştur (Sevk-i kelam budur).83
Ebu Zekeriyya Muhyiddin b. ŞerefNevevi, ei-Minlıac şer/w Salıilı'l-lv!iislim, Beyrut 1419/1998, X, 279;
Neylii'l-evtal; VI, 331; Muhammed Kemalüddin İmam, ez-Zevac ve~-taliikji'lfiklıi'l-İsliimi, Beyrut
14 l 6/l 996, s. 300; Abdülhamid, el-Alıva/ii 'ş-şalısiyye fi 'ş-Şeriati '1-İslamiyye, s.368. (Nesebin sübutu için altı
ayın geçmesi konusunda icma vardır.) Zuhayll, ei-Flklıu'I-İslami, VU, 675-676.
76
Şevkiiııi,
77
Hall af, Alıkamu 'l-a/ıva/i 'ş-şalısiyye, s. 177; Şe! ebi, Alıkamii '1-iisreti ji '!-İslam, s. 683-684.
78
İbn Kayyim el-Cevziyye, Zadii'l-mead, V, 41 l-412.
Nevevi, el-Minhiic, X, 279; İbn Hacer el-Askaliiııi, Fetlm '!-Bari, XIII, 525; Ebfı Muhammed Bedrüddin Mahmud b. Ahmed Ayni, Umdetü '1-kari şerlut Salıi lı '1-Buhiiri. Beyrut, ty, VI/ll, l 70; Şevkiiııi, Neyiii 'l-evta1; VI, 33 l.
79
80
Ebü 's-Seadat Mecdüddin Mübarek b. Muhammed İbnü'l-Esir, en-Nilıaye fi ğaribi '!-Hadis ve 'l-Eser (thk.
Tahir Ahmed ez-Zavi-Mammfıd Muhammed et-Tan ahi), Beyrut, ty, III, 326.
81
Şevkani,
82
Ayni, Umdetii '1-kdri, VI/ll, 169- l 70; Hallaf, Alıkamu 'l-a/ıva/i 'ş-şalısiyye, s. 177.
83
Nevevi, ei-Minlıiic, X, 279; İbn Hacer, Fetlıu'I-Bari, XIII, 525; Ayni, Umdetii '1-kari, VI/ll, l 69- l 70.
Neyiii '1-evrar. VI, 331.
Fıkh1 Açıdan
Bu hadis,
Biyolojik Annelik ve Babalık
189
fikhl.açıdan
çok temel ilkeler ihtiva etmektedir. Bu ilkeleri
şu şeldlde sıralamak mümkündür:
a) Esas olan zahire göre hüküm vermek yani objektif kriterleri temel
almaktır. O da nikahtır. Bir çocuk ancal< nilcalılı olan ana-babaya nispet edilir. Bir başka ifadeyle çocuğun nesebi ancal< meşru bir nil<ahla sabit olabilir.
Bu hadisin zahiri lian84 hariç, fıraş sahibinden asla babalık sıfatının kaldırı­
lamayacağını iktiza etmektedir. Dolayısıyla çocuğun nesebinin sübutunda
esas olan nikah al<di olup, nikah dışı birliktelik yani biyolojik babalık nesebin sübutu için dil<kate alınmaz.
sahibi olmayana hiçbir şekilde nesebin ilhal< edilmemesi.
bir çocuğun nesebinin iddia edilmesi asla mümkün değildir, demektedir. Bu itibarla bu konuda çocukla çocuğun kendisine ait olduğunu iddia eden biyolojik babanın benzeriiideri dild<ate alınmaz. Çünkü
çocuğun annesiyle bu ldşi arasında bir nikah bağı bulunmamal<tadır.
b)
Hadis,
Firaş
fıraş dışında
c) Çocuğun başkasına ait olduğunu evli bir ldşi yani o çocuğu doğu­
ran kadının kocası iddia etse dahi öncelilde bu söze itibar edilmez. Ama bu
durumda yukarıda da arz edildiği gibi liana başvurularak mesele çözüme
bağlanmaya çalışılır.
d) Hadis aynı zamanda bize cahiliye döneminde zina mahsulü çocukzanilere/tabii babalarına ilhak edildiğini de göstermektedir. Niteldm
Hz. Ömer, müslüman olduktan sonra cahiliye döneminde kendi çoculdarı
olduğunu iddia ettiideri ldşilerin bu iddiaları doğrultusunda (zina mahsulü)
çocukları onlara ilhak etmiştir. 8s
ların
Cahiliye uygulamasında zani, zina mahsulü çocuğunu nesebine
geçirebiliyordu. 86 Bu cümleden olarak zina ilişldsine giren bir cariye "bu
s.ı
Liiin: Bir erkeğin kansını zina yapmakla itharn etmesi ve bunu dört şahitle ispat edernemesi halinde hakim
huzurunda özel şekilde karşılıklı olarak eşierin yernin etmeleridir. Dayanağı Kur'iin ayetidir (Nür, 24/6-9). Geniş bilgi için bkz. Bilmen, Jstıliilıiit, II, 325-344; Halil İbrahim Acar, isliim Hukukunda Evliliğin Sona Ermesi,
Erzurum, 2000, s. 184-187; Nihat Dalgın, İsliim Huku!.:-zmda Boşama Yetl..isi, İstanbul2001, s. 167-170.
85
Cessfıs, Alıkiimu'l-Kur'iin, III, 436, 446; İbn Abdilberr, Fetlıu'l-Malik, VIII, 300; Biici, el-Miintekii, VII,
340-341; Serahsi, el-Mebsfit, XVII, 154; Kiisfıni, Bediii', VI, 242; Burhfınüddin ei-Buhiiri, el-Mulıitii'l-burlıiini,
XVI, 452; Şihiibüddin Ahmed Şe! ebi, Hiişiye, (Tebyinü'l-hakiiik'le birlikte), Bulak, 1315, HI, 39.
Cahiliye Araplan arasında uygularnada bulunan dört çeşit evlilik şekli bulunmaktaydı.
a) İstibdfı': Bu birliktelik şu şekilde olınaktaydı: Bir şahsın necfıbet (asalet, üstünlük), nebiilet (soylu-şerefli) asaJet
ve takaddürnüne (öncü konumunda) istinaden kendi hür veya köle kadınlarından birine bu şahsa nefsini teslim etme
talimatını vennesi yani kansını bu adama birleşmesi için göndennesi, kadının bu nitelikteki adarndan hamile kalması
ÜZerine doğacak çocuğun necfıbetine hırsla bu kadına rücü edip vat' etmesi dir.
b) Kocası olmayan bir kadınla bir grup insanın cinsel ilişkiye girmesidir. Kadın hamile kalması ÜZerine bu kişilerden
birini çağırarak kanundaki çocuğun kendinden olduğunu iddia eder o da kabul eder ve çocuğu nesebine geçirirdi.
c) Bağfıyii: Bu işi İcra eden kadıniann evlerinde bayraklar vardı. Bu bayraklan görenler gelip bu kadınlarla iliş­
kiye girerlerdi. Kadın hamile kalınca bu gelenlerden birine , "bu çocuk sendendir" derdi. O da çocuğu kendine
ilhak ederdi.
d) Sabih nikab şekli. İsliirn gelince diğer üç şekil evliliği ibtal etmiş, sabih nikah şeklini ibkii etmiştir. Bkz. Cessiis, Alıkiimu'l-Kur 'iin, III, 345; Bii ci, el-Miintekii, VII, 333; Azirnfıbiidi, Avnii 'l-ma 'bıid, VI, 259-260.
86
190
Prof. Dr. Sabri ERTURHAN
çocuk şu adamdandır" dediğinde o çocuk o adama ilhiik ediliyor, böylece
onun huk:uki babası oluyordu. İslam geldiğinde bu uygulamayı temelden
iptal etmiştir. İslam'a göre bir çocuk babasına ancak sahih bir nikah akdi ve
sabit firaş yoluyla ilhak edilebilir, yoksa zina yoluyla ilhakı söz konusu değildir.87 Zina mahsulü çocukların biyolojik babalarınailhak edilerneyeceği
konusunda fakililer arasında icma bulunduğu da iddia edilmiştir. Az önce
de belirtildiği üzere bu konuda objektif kıstaslar esas alınır o da nikah ve
bu nikah sonucu eşler arasındald takarrubtur. Bunun istisnası liandır. Şayet
koca çocuğun kendinden olmadığını iddia ederse liana gidilerek problem
çözüme kavuşturol ur. 88
Yukarıda
geçen hadis dışında bu konuda mevcut başka rivayetler de
bulunmal<tadır. Bu hadislerden birinde bir şahıs Hz. Peygamber'e bir çocuğu
işaret ederek onun kendi oğlu olduğıınu, bahse konu çocuğıın annesi ile Cahiliye döneminde zina ettiğini, çocuğıın bu birliktelik sonucu olduğıınu söylemiş,
bunun üzerine Hz. Peygamber de Cahiliye dönemine ait uygulamaların ilga
edildiğini dolayısıyla böyle bir iddianın geçersiz olduğıınu ifade etmiş, çocuğıın
ancal< sahih evlilil< sonucu doğması halinde nesebinin sabit olacağını, zaninin
ise böyle bir babalıktan mahrum kalacağını vurgulamıştır. 89
Bir başka hadiste Hz. Peygamber, bir şahsın, kendi mülkünde olmayan bir cariye veya h ür bir kadınla zinası sonucu doğan çocuğa sahip ve ona
varis olamayacağını beyan etmiştir. Hz. Peygamber, bahse konu çocuğun
neticede zina mahsulü olduğıınu vurgulayarak ldşinin, çocuğun kendisine
ait olduğunu iddia etmesinin de bir anlam ifade etmeyeceğini belirtmiştir. go
Başka bir hadiste ise Hz. Peygamber, İslam'da zinanın olmadığına
dikkat çektikten sonra cahiliye döneminde bir başkasının cariyesiyle zina
çocuk sahibi olunması halinde bu çocuğun efendisine ilhak edileceğini ifade etmiştir. Bu cümleden olaral< Hz. Peygamber, İs­
lam'da gayri meşru çocuğunun babalığını iddia eden ve onu nesebine geçirmek isteyen ldmsenin bu iddiasının batıl olduğunu ifade etmiş ayrıca tabii
baba ile bu çocuk arasında mirasçılığın cari olamayacağını beyan etmiştir.9'
ilişldsine girmesi sonucu
87
Ebu'l-fadl Iyiiz b. Musa Kadi Iyiiz, İland/ii'l-mu'lim bifevdidi Miislim, Mansı1ra, 1998, IV, 652.
İbn Abdilberr, Fetlw'/-Mdlik, VIII, 300; a. ınlf, e/-İstizkdı; XXII, ı 68; Muhammed b. Abm ed b. Muhammed İbn Rüşd (hafid), Biddyetii'l-miictehid, Beyrut ı4I6/1995, IV, 1588; Nevevi, el-Minlıdc, X, 281.
88
s9
jU ıık y ~~ y. ~ J _:;..?:;
_;.;.iı :::~:;'!"ı~ ~)ı ib.iı) ;.i ~.;.:.yı~;~;~ ,i::;+ lı J:. ~ı j_..::; jl.ii ~b.iı ~ ~~.;:,.;~.;ı ı:.;.ı0! ~ı J;.:; ~ jw j;,:; ili
Ebu Davı1d, "Talak:", 34; Ahmed b. Hanbel, II, 207.
90
~~ .:..;. 'J)~~,;j; '} ~~ ~;~~? .:r: ji' ~~~i.:r: 6i.:,; ~~~J ~1, J.:ı,..,..ıı ~:.:ı~~~:;~}:;~.;.);;.:;
.;i jt 6i ;? ~<;ii jj:;;.! ;~.;,~.:i .j.i.; ..,.ıiı 6ı? Ebu Davı1d "Talak:", 30; İbn Mace, "Feraiz," ı4; Diirimi, "Feraiz",
45; Alınied b: Hanbel, II, 18 ı, 2ı9. Aynca benzer ifadeler için bkz. Ebu Davı1d, "Talak:", 30; İbn Ma ce, "Feraiz",
14; Diirimi, "Feraiz", 45; Ahmed b. Hanbel, II, ı8ı, 2ı9.
91
.!.;;. ~J .!.;. il ;:....;.) ~ ~ ı.i.i:; _;.;,.:_,;:; ~ ~..,J .iii ı.;ı..ı.;iı.} _;.ı;..:,; ?~jı.} i~~ ~ ~J .;ii. lı j.:ı, kı j_,:.; .:ı~
Ebu Davıld,
"İalak:1 ',
3o.
·
·· · ·
· ··
·
· · ·
·
·
Fıkhl Açıdan
Biyolojik Annelik ve Babalık
191
Zina sonucu meydana gelen çocuğun zaruye ilhak edilemeyeceğinin
akli gerekçeleri bağlamında ise şu görüşlere yer verilmiştir:
Zina nesebin sübutuna gerekçe oluşturamaz. Çünkü nesebin sübutu,
bir nimettir, bir ihsan-ı İlamdir. Nitekim bu bağlamda Kur'an'da "Allah sizin nefislerinizden sizler için eşler ve çocuklar kıldı .. :'92 buyrulmaktadır. Yıne bahse
konu p;jı rWl.J J-'.:;.Jı ~)ı hadisi bu hususun somut gerekçesini oluşturmaktadır.
Zina aklın ve d.irilrl Çirkin gördüğü bir eylemdir; müeyyideli bir suçtur. Suç, özü
itibariyle bir nimete esas teşkil edemez. Çünkü suçtabir isyan ve bir hukuk normunun ihlali söz konusudur. Bu nedenle de genelde suç, özelde zina suçu :fuilini
cezaya müstahak kılan bir fiildir. Dolayısıyla zina gibi suç sayılan bir fiilin nesep
gibi bir nimetin sübutuna temel teşkil etmesi muhaldir. Bir başka ifudeyle zina
tabiatı gereği nesep gibi bir nimetin oluşmasına elverişli bir eylem değildir.93
Netice itibariyle İbn Abdilberr'in ifadesiyle söylemek gerekirse, Allaihkam etmesi yani sarsılmaz ve değişmez hükümleri e sapasağ­
lam kılması ve dinini kemaJ.e erdirmesinden sonra hiçbir alime göreveled-i
zinanın, babalıl< iddiasında bulunan zaniye (biyolojik babasına) ilhakı hiçbir şekilde mümkün değildir.94
h'ın Şeriatını
2- Kabul
Edenler
Cumhfu-ı fukahanm görüşüne karşın bazı İslam hukukçuları, gayri
çocukla tabii babası arasında nesebin teessüs edeceğine hükmetıniştir.
Bu cümleden olaral< İshak b. Rahuye (238/852), zina mahsulü çocuğun, babası
olduğunu iddia ettiği zani şahsa ilhal< edileceği düşüncesindedir.9s Hasan Basri
(ııo/728) ve İbn Sirin (ııo/728) ancal< hadd infaz edildikten, İbrahim en-Nehai
ise hadd uygulandıktan veya zina ilişkisine girdiği kadına malil< olduktan sonra
çoculda biyolojik baba arasında nesep bağının oluşabileceğini söylemişlerdir.
İshak, Urve ve Süleyman b. Yesar' dan da benzer görüşler zikredilmiştir.96
meşru
Ebu Hanife, zina sonucu kadının hamile kalması daha sonra zina
ilişkisine giren bu tarafların evlenmesi halinde bahse konu çocuğun bu zani
şahsa nispet edileceği düşüncesindedir. Şu kadar var Id, failin bu durumu
yani çocuğun zina sonucu olduğunu gizlernesi gerekmektedir. 97 Daha açık
ifadeyle zina sonucu hamile kalan kadınlabuzani evlenebilir. 98 Bu evlilik sonucu önceki zinasından hasıl olan çocuğun altı ay ve daha fazla bir süre içe92
N ahi, 16/72.
93
Muhammed Ebu Zehra, ei-Aiıvdlii 'ş-şalısiyye, s. 387-388; Alıdülaziz Amir, ei-A/ıvdlıi 'ş-şalısiyyeji 'ş-Şeri­
ati'I-İsldmiyye, , Kahire, 1954, s. 93; Şelebi, Alıkdmii '1-iisretiji'I-İsldm, s. 697.
94
İbn Abdilberr, ei-İstizkd1; XXII, 168.
95
İbnKayyimel-Cevziyye, Zddii'l-medd, V, 425.
Maverdi, ei-Hdvi '1-kebil; VIII, 162; İbn Ku dam e, ei-Muğnf, VII, 130; İbn Ku dam e el-Makdisi, eş-Şerlm'l­
kebil; VII, 37; İbn Kayyim ei-Cevziyye, Zddii'l-nıedd, V, 425.
96
97
İbn Kudame, ei-Muğni, VII, 130; İbn Kudame el-Makdisi, eş-Şerlw'l-kebi1; VII, 37.
98
Ahmed Şelebi,Hdşiye (Tebyinii'l-/ıakdik ile birlikte), II, 113.
192
Prof. Dr. Sabri ERTURHAN
risinde doğması durumunda bu ldşi çocuğun hukuki babası olmuş olur. Çocuğun altı aydan daha az bir süre içerisinde doğması halinde ise aralarında
nesep bağı kurulamaz. Şu kadar var ki mezkur şahıs bu çocuğun kendisine
ait olduğunu iddia eder ama zinadan olduğunu söylemez ise yine çocuğun
nesebi bu kişiden sabit olur. Ama zinadan olduğunu söylerse sabit olmaz.99
İbn Teymiyye (ö.728/ı327) ile'00 onun öğrencisi İbn Kayyim el-Cev-
ziyye (Ö.751/1350)'nin de çocuğun zaniye ilhal< edileceği görüşünü tercih ettilderi görülmektedir.'01
Tanınmış çağdaş İslam hukukçusu Yusuf el-Karadavi de bu müctehid
ve
hukukçuların görüşlerini
edileceğine hükmetmiştir.
benimseyerek
çocuğun
biyoloji!< babaya ilhak
102
Çağdaş İslam hukukçularından Abdilikerim Zeydan, prensip olaral< biyoloji!< baba ile gayri meşru çocuğu arasında nesep bağı oluşamayacağı görüşü­
nü tercih etmiştir. Müelli:f, zaniııin zina ilişldsine girip hamile bıral<tığı kadınla
evlenmesi, bu evliliğin gerçeldeşmesinin üzerinden altı aydan az bir süre içerisinde bir çocuğun doğması halinde kocanın (önceld zaniııiıı) bu çocuğa hukuken sahip olamayacağını ifcıde etıııektedir. Bununla birlil<te bu şahsın, balıse
konu çocuğu zina malısulü olduğunu söylemeksizin nesebine ilhal< etıııesi durumunda bu ilhalan dünyevi bakımdan cevazına hükmetıııektedir. 103 Zeydan'ın
bu yaldaşınıı ile Ebu Hanife'nin ictihadını benimsediği görülmel<tedir.
Bu
kanaatİ taşıyan
fakihlerin temel
aldıldarı
naldi ve aldi gerekçeler
bulunmaktadır: 104
Naldi gerekçe olaral< gösterilen en önemli delil Hz. Ömer'in, İslami
dönemde, iddia edilmeleri halinde cahiliye çoculdarını zani babalarının nese bine geçirdiğine dair rivayettir.ıos
Ebubekir b. Ali b. Muhammed ei-Haddad Zebidi, el-Cevheretii 'n-neyyire şer/w muhtasarı Kudfiri, İstan­
bul1301, II, 162; el-Fetavii'l-Hindiyye [Ebu'I-Muzaffer Muhyiddin Muhammed Babadır Alemgir tarafından,
Şeyh Nizarn başkanlığında bir koroisyana hazırlattınlmıştır. (Thk. Abdüllatif Hasan Abdurrahman)], Beyrut
1421/2000, I, 564. el-Fettivii '1-Hindiyye 'de geçen ibare şöyledir:
99
Ib
.Ji ..;f".1'!_ ı,? i ~~ .:.ı i lf! ~ ~ (. ...~i
A.:.....
~ ji\1
""! V.: b.-
.:ı!J ~~ ~
.;:..; i~L:.i .ı+-=- i c_j ~ .;..ı;:. b
.c... ..!.ı ..;1. )'J ~ ~ )IJ J)i .:/ .:;,_.
0! t..:..ı..ı..l...J lp-:-JJ
4iJ
jü
.JJ Loi
f ~ ;i_,...'-! .)j ...J)
4ii .J~ t) ~\ ..ı..l_,JI
tJ)I .y
100
İbn Teymiyye, Takiyyüddin b. Ahmed Abdülhalirn, Mecmıiu fettivii, yy, ty, XXXII, 112-113, 137, 139,
XXXIV, 10, 32; a. mlf, e/-Feıiivii '1-kiibrii (thk. Ata-Abdülkadir), Beyrut 1409/1987, V, 508; İbn Müflih el-Makdisi, Kiıiibii '1-Fiini ', V, 526; Ebil İshak Burhanüddin İbrahim b. Muhammed İbn Müflib, el-Miibdi 'fi şerhi'l­
Mulmi', Beyrut 1402/1982, VIII, 106; Alauddin Ebi'I-Hasen Ali b. Süleyman Merdavi, el-İnsiiffi ma'rifeti'rriicih mine '1-hiliif alii mezhebi '1-İmiim Alımed b. Hanbel (thk. Muhammed Hamid Faki), Beyrut, ty, IX, 269.
101
İbn Kayyim el-Cevziyye, Ziidıi '1-meiid, V, 414, 426.
Bkz. ,;ıı)J .ıı _,ıı ~ J .;-,;ı)! c:;:'Ji http://www.islamonline.net/servlet/Satellite?pagename=IslamOnline-ArabicAsk_Scholar/FatwaA/FatwaA&cid=ll225286l8722 (31. 03. 2010).
102
103
Zeydan, e/-Mufassal fi alıktim i '1-mer 'e, IX, 384.
'"'
İbn Kayyim el-Cevziyye, Ziidıi '1-meiid, V, 426-429.
105
(:1-~ı.:; rı..;ıy.<,L>!hı ,-;}~~ts' ..,_,Lblı.:r. _,.s- ~ı Malik, "Akdiye", 22; İbnAbdilberr, el-İstizkii1; XXII, 168; İbn
Kayyim ei-Cevziyye, Ziidii '1-meiid, V, 426.
Fıkhl Açıdan
Biyolojik Annelik ve Babalık
193
Akli gerekçeler bağlamında ise şu görüşleri dile getirmişlerdir:
Zina mahsulü çocuğun biyoloji!< annesine ilhak edilebilmesinin
önünde şer'i.bir engel bulunmamaktadır. Bir başka ifadeyle veled-i zina ile
biyolojik annesi arasında şer'an nesep bağı teessüs etmekte, bahse konu çocuk annesi cihetinden mirasa ve diğer haldara sahip olabilmektedir. Oysald
zina karşı cinslerin fiili birlikteliği ile gerçeldeşebilen bir eylemdir, erkek de
bu taraflardan biridir. Çocuk bu ild zaninin tal<arrubu ile vücut bulmuştur.
Her iki taraf da bu çocuğun kendi çoculdarı olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. Hal böyle olunca çocuğun anneye ilhak edilip babaya ilhal< edilmemesi çelişldli bir durum arz eder. Dünyaya gelmesinde her ild tarafında
katkısı olunca bu çocuğun tabii babasına da ilhal< edilmesi gerekmektedir.
Başka bir ldşi babalık iddia etmediği sürece bu çocuğun biyolojik babasına
ilhalunın önünde bir engel bulunmamaktadır. Sahih luyasın ulaştırdığı sonuç budur. 106
gibi ortada bir zina fiili bulunmal<tadır. Çocuk, bu zina fiilinin ürünüdür. Çocuğun nesebinin anne cihetinden sabit
kabul edilip baba cihetinden kabul edilmemesi, çocuğun (gayri meşru kabul
edilmesi nedeniyle) nesebinin zayi olmasına neden olacağı gibi, kendisinin
herhangi bir rolü olmadığı halde salt ana-babasının irtikap ettiideri yasak fiilin utancını ve lekesini taşıyarak hayat boyu mutazarrır olmasına da neden
olacal<tır. Oysald bir lamsenin diğerinin suçundan sorumlu tutulamayacağı
bizzat Kur'an nassıylaıo7 sabittir.108
A:z önce de arz
edildiği
İbn Kayyim ayrıca zani babaya çocuğun nesebinin ilhal< edilerneyeceği yönünde gerekçe gösterilen bazı hadislerdeld raviler dolayısıyla hadislerin sıhhatine de itiraz etmiş ve bu hadislerin delil olma yeterliliğini haiz
olmadıldarını iddia etmiştir.•og
Bu görüşlerden başka "İntisar" adlı eserde geçtiği üzere Hanbeli
mezhebinde biyolojik babaya çocuğun (veled'-i zina) nesebinin mahkeme
kararıyla ilhak edileceğine dair bir görüş de mevcuttur. no Riyad Temyiz Mahkemesi, 18. 10. 1422 tarih ve 1503 sayılı kararıyla bu görüşü benimsemiştir.
Aynı şeldlde Sulidi Arabistan'da faaliyet gösteren el-Buhusü'l-ilmiyye ve'l-iftô.
kurumuna bağlı daimi fetva kurulu da 6499 sayılı kararındc:ı. aynı hülrmü
kabul etmiştir. ııı
106
İbn Kayyim ei-Cevziyye,
107
Fiitır,
108
"İrs", e/-Mevsıiatii'l-fiklııyye,
109
Bkz. İbn Kayyim ei-Cevziyye, Zfidii '1-mefid. V, 426-429.
Zfidii '1-mefid, V, 426.
35/18.
II1,71.
Eb ii AbdillıUı Şemsüddin Muhammed İbn Müflih el-Makdisi, Kitfibii '1-Fiirıi ·. Beyrut 1405/1985, V, 526;
106; Merdiivi, el-İnsiif IX, 269.
110
111
Adniin b. Muhammed b. Atik ed-Diildliin, "Nesebü veledi'z-zinii", s. 138.
194
Prof. Dr. Sabri ERTURHAN
B-Biyolojik Annelik
Zina mahsulü bir çocuğun nesebinin annesi tarafından sabit olacağı
hususunda bütün İslam hukukçuları görüş birliği içerisindedir.ın
Fakihlerin konuya ilişkin gerekçeleri şöyledir:
Annelik vasfının anneden hiçbir şekilde yok olması mümkün değildir.113 Şöyle Id; erkeğin spermleri kadının yumurtalarma karışarak yok
olmuştur. Bu nedenle kadın canibi tercih edilerek çocuk ona nispet edilir.
Ayrıca çocuğun anneden doğduğu kesin bir haldkattir. Bu nedenle gerek
veled-i zina gerekse veled-i mülaanenin nesebi anne ellietinden sabit olur.
Aynı şeldlde çocuk, doğmadan önce annenin bedeninden bir parçadır. Çocul<, anne karnında oluşmakta, ondan hayat almal<ta, ondan beslenmelde ve
büyümel<tedir. Bu nedenle de biyolojik anne çocuğun şer'an da annesi olur.114
Diğer
taraftan bir kadın açısından fıraşa sahip olma diye bir durum
söz konusu olamaz. Kadının ancak kendisi fıraş olabilir."s Bütün bu gerekçelere istinaden zina mahsulü çoculda onun tabii annesi arasında her hal u
karda nesep teessüs eder.
DEGERLENDİRME
"Çocuğun sahih nikahla evli ana babaya ait olduğu" hükmü İslam
hukukunda esaslı bir ilkedir. Dolayısıyla aksi kesin olarak ispatlanmadığı
sürece çocuğun babasından başkasına nispet edilmesi mümkün değildir.
Bu itibarla Kur'an, çoculdarın babalarına nispet ederek çağırılınasını emrederek"6 en doğru ve hald<aniyet ilkelerine en uygun davranışın bu olduğu
hususunda bizleri irşat etmektedir."7 Kur'an'da çocuğun nafal<asının babaya
ait kılınmış olması" 8 da nesebin, nikah bağı esas alınarak tayin edilmesinin
önemini ortaya koymaktadır."9
Bu ilke ne denli esaslı ise nikah dışı birliktelikten doğan çocuğun
iddia etmek de o denli isabetsiz ve temelsizdir. Yukarıda zikredilen mevcut kuvvetli hadisler yanında zinanın şiddetle yasaldanmış olması,
babalığını
112
Abdülvehhiib Bağdiidi, el-Meıine (thk. Hamiş Abdülhak), Beyrut ı4ı5/ı995, m, ı654; Miiverdi, el-Hdvi'l-kebil; VIII, ı62; İbn Hazm, ei-Mulıalld, X, ı42; İbnAbdilberr, ei-İstizkdr, XVII, 23ı; Biici, el-Mibitekd,
VI, 255; Serahsi, el-.Mebsıit, XVII; ı54; Kiisiini, Beddi, VI, 242-243; Burhiinüddin el-Buhiiri, el-Mulıitii'l-bur­
lıdni, XVI, 452; Zeylei, Tebyinii '1-lıakdik, VI, 24 ı; İbn Nüceym, el-Balıru 'r-rdik şer/w k enzi 'd-dekdik, Beyrut
ı413/ı993, IV, 251.
m,
113
Bağdiidi, el-Meıine,
114
İbn Nüceym, el-Balıru 'r-rdik, IV, 25 ı.
ı654; İbnAbdilberr, el-İstizkdr, XVII, 23ı; Biici, el-Müntekd, VI, 255.
115
Kiisiini, Beddi, VI, 242-243.
116
Ahz§.b, 33/5.
117
Kurtubi, el-Cami' li alıkdmi'l-Kur 'cin, XIV, ll 9; Zeydiin, el-Mufassalfi alıkcim i '1-mer 'e, IX, 3 ı5.
118
Bakara, 2/33.
Dönmez, "Nesep", DİA, XXXII, 573-575.
119
l
Fıkhi Açıdan
Biyolojik Annelik ve Babalık
195
nikahın
sürekli emir ve teşvik edilmesi bu cümleden olarak nikahın bütün
peygamberlerin ortak sünnetleri arasında yer almış olmasının vurgulanması
gayri meşru bir babalığa meşruiyet kazandırılınasına iml<an vermemektedir. İbnü'l-Kayyim, çocuğun tabii babaya nispet edilemeyeceğine dair bazı
rivayetlere eleştiri getirmiş olsa dauo konuya ilişkin diğer delillerin oldukça
sahih ve sarih olduğu konusunda tereddüt bulunmamal<tadır.
Biyolojik babalığa meşruiyet kazandırmanın isabetsizliği konusunda
Said b. el-Müseyyeb'in şu ifadeleri oldukça dild<at çekicidir:
Said b. el-Müseyyeb, Muaviye'yi kastederek ''Allah, "el veledü lil fihükmünü tağyir eden falan şahsı kahretsin." demiştir. Çünkü
Muaviye, Ziyad b. Ebih'in kardeşi olduğunu ikrar etmiş böylece onu kendine istilhak etmişti. Bu davranışı ile cahiliye örfüne temayül etmiş ve siyasi
çıkarlarına ulaşmak için böyle bir yol izlemiştir. Oysald Şeriat buna cevaz
vermemektedir. 12'
rô.ş" hadisinin
Biz de cumhur-ı fukahanın görüşünü benimseyerek prensip olarak
zani bir şahısla onun zina mahsulü çocuğu arasında nesep bağının teessüs
ederneyeceği kanaatini taşıyoruz. Çünkü bu konudald gerekçeler oldukça
kuvvetlidir. Ayrıca bu hususta tesahül gösterilmesi hukuk içinde kalanlada
hukuku çiğneyenlerin aynı kefeye konması anlamına gelecek, adeta hukuk
içinde kalanlar cezalandırılmış olacaktır. İslam hukukçuları bu konuda çok
hassas davranmışlardır. Hatta ldmi hukukçuların biyolojik babayı hukuki
baba sayma bir yana zina eden karşı cinslerin evlenemeyecelderi yönünde
ictihad ortaya koymuşlardır.= Bu yaldaşım dild<ate alındığında meselenin
ne denli hassas ve önemli oldugu ortaya çıkar..
Ancal< hasbelbeşeriyye böyle bir zina fiili irtil<ap eden ama hakikaten pişman olan ve aynı zamanda zina ilişldsine girdiği bayanla içtenlikle
evlenmek isteyen bir şahsa, olaya sebebiyet veren ortam ve şartlar da dild<ate
alınarak mahkeme marifetiyle çocuğun nesebi verilebilir. Gerek Hanefiler
gerekse İbn Teymiyye ve İbn Kayyim gibi müctehidlerin görüşlerini bu şekil­
de değerlendirmenin isabetli olduğunu düşünüyoruz. Niteldm Türk Medeni
Kanunu 292. maddesinde de "Evlilik dışında doğan çocuk, ana ve babasının
birbiriyle evlenmesi hô.linde kendiliğinden evlilik içinde doğan çocuklara ilişkin hükümlere tô.bi olur." denilmektedir.
.
Bununla biriilde nikahı inkar eden, çağa uygun görmeyen, özgürlüğü
bir husus olarak gören veya istihfaf edenler bakımından fikıh içerisinde bir çözüm aranmamalıdır ve böyle bir çözüm olamaz. Çocuğun biyokısıtlayıcı
120
İbn Kayyim el-Cevziyye, Ztidii '1-meiid, V, 426-429.
İbn Asıl.kir, Tehzibu tarihi Dımaşk el-Kebir (neşre haz. Abdülkadir Bedriin), Beynıt 1407/1987, V, 415;
Ebu '1-ayneyn Bedriin, Tiirihu '/-fıklıi'l-İsliimf, Beynıt, ty, s. 72.
121
122
Sabri Erturhan, "Zina İşleyen Bir ŞahıslaYapılacak Nikah A.kdine Fıkhl Bir Bakış", İsliim Hut..-ut..-u Araş­
Dergisi, Konya 2003, C. I, Sayı, 2, s. 157-183.
tmna/arı
196
Prof. Dr. Sabri ERTURHAN
lojik babaya ilhak edilerneyeceği hükmünün arka planinda yatan gerekçeyi
şu şekilde özetlemek mümkündür: İslam hukukunda bir çocuğun babasına
nispet edilebilmesi için karşı cinslerin hayatlarını nil<ahla birleştirmiş olmaları ve çocuğun bu nikah sonucu birliktelilden vücut bulması şarttır. İslam
hukuku adeta "Senin çocuğunu ancak bu şekilde meşru kabul eder, seninle
çocuk arasında ancak bu şekilde nesep bağı tesis ederim. Aksi halde sen bu
çocuğu benimsesen ve kendi çocuğun olduğunu iddia ve ispat etsen dahi
aranızda nesep bağını tesis etmem. Çünkü sen hukuk içerisinde kalmadın,
hukuku kasten çiğnedin. Sen hukuku ve normlarını tanımayınca ben de senin tasarruflarını tanımıyorum, geçerli kabul etmiyorum. Dolayısıyla her ne
kadar biyolojik babası da olsan seni o çocuğun hukuki babası saymıyorum."
demelctedir.
Zinadan hasıl olan çocuğun nesebinin annesine ilhak edileceği konusunda görüş birliği bulunmalctadır. Çocuk her bakımdan annesinin bir
parçasıdır; onun karnında büyüyüp beslenmelctedir. Ayrıca çoculda anne
arasında doğrudan duygusal bir yalanlık bulunmalctadır. Bu nedenle onun
nesebinin annesine verilmesi, biyolojik annenin hukuki anne olarak da kabul edilmesi isabetlidir. Çocuğun ild taraflı nesep bağından mahrum bıra­
Ialması ve nesebinin zayi edilmesinin isabetli olmayacağı açıktır.
Netice itibariyle diyoruz Id, aile kurumu muğlal< bir "çağdaşlık"
ya da sınırsız "cinsel özgürlük" çağrılarına kurban edilmemeli123, temelleri insanlık kadar esld nikah kurumunun yaşatılması ve nesebin
meşruiyet çerçevesinde tesisi hususunda bireysel ve toplumsal azaıni çaba
gösterilmelidir. İnsanlığın kemali, kutsal çatının, mutlu bir yuvanın, temiz
ve huzurlu bir toplumun yolu, bunların teminatı olan nikah müessesesinin
yaşatılması ve himaye edilmesinden geçmelctedir.
kavramına
123
Acar, agm.
Download